kurtraporu--dogu ergil

75
www.altinicizdiklerim.com  1 K K ü ü r r t t R R a a p p o o r r u u  G G ü ü v v e e n n l l i i k k P P o o l l i i t t i i k k a a l l a a r r ı ı n n d d a a n n K K i i m m l l i i k k S S i i y y a a s s e e t t i i n n e e  Timaş Yayınları  1. Baskı Mayıs 2009 397 Sayfa P P r r o o f f .D D r r .D D o o ğ ğu u E E r r g g i i l l  L isans eğitimini sosyoloji dalında Ankara Üniversitesi'nde tamamladı;  lisans-üstü derecesini sosyoloji ve sosyal psikoloji dalları nda Oklahoma Üniversitesi'nde, doktora derecesini sos yoloji , s iyas al ekonomi ve s i ya se t b ilimi d allarından oluşan disiplinler arası 'Kalkınma Çalış mala rı' (Development Studies) alanında New York Eyalet Üniversitesi'nde (Binghamton ) elde etti. Akademik kari yerinin büyük kısmını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (Mülkiye) sürdürdü. Ortadoğu Teknik  Üniversitesi, TODAİ Yüksek Sevk ve İdare Okulu, Johns Hopkins  Üniversitesi'nin Washington DC'de bulunan yüksek lisans okulu School for Advanced Interna tiona l Studies ve London School of Economics and Political Science'ta konuk hocalık yaptı. Bilimsel çalışmalar yanında ülkemizde eksikliği duyulan ve geçmişte üniversitelerde o kutulmayan demokrasi ve uzlaşma kültürü, yaratıcı sorun çözümü, çatışma yöne ti mi ve liderlik konularında çalışan sivil  toplum kuruluşlarının oluşumunda bulundu, programlarını yöne tti. Demokr a s i ve ba rış çalışmaları nedeniyle çeşitli uluslararası kuruluşlardan  ödüller aldı.  Güncel sosyal ve siyasal geli şmeler hakkındaki gözlem ve şüncelerini, BBC'den El Jazeera'ya uzanan uluslararası ve ulus a l TV kanallarında ve şe yazarlığı yaptığı Tod a y's Zaman'da geniş bir izleyici kitlesiyle payla şan Ergil'in Türkçe ve yabancı dillerde yayımlanmış 24 kitabı, birçok makalesi, değişik dillerde ki tap bölümleri ve alan araştırmaları vardır.  A A RK KA A K KA A PA A K K Bugün Kürt meselesi nispi bir özgürlük havası  içinde tartışılabili yorsa kuşkusuz bunda en fazla p a y s ahibi olan kişilerden biri Prof. Dr. Doğu Ergil. Ergil 1995 yılında ülkenin ilk Doğu Raporu'nu yazdığında kopan fırtınalar hala akıllarda. Söz konusu rapor, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı ve bölge koşullarıyla yüzünden göç edip yerleştiği illerde yapılan geniş bir saha araştırmasına dayanıyordu. Ayrıca Kuzey İrlanda ve İspanya'da gerçekleştirilen ve yaklaşık bir buçuk yıl süren incelemelerle bu ülkelerin ayrılıı hareketleri dizginleme, ıslah ve entegre etme yönünde ne adımlar attığı araştırılmış ve neticede geniş bir değerlendirme raporu yazılmıştı.  E rg il 200 5 v e 2008 yıllarında b ölgenin nabzını tuta n iki yen i çalışma daha yaptı ve sonuçta Kürt meselesinin yakla şık son on beş yılının kapsamlı bir izdüşümü  çıktı ortaya. Çalışmayı önemli kılan bir diğer faktör de Er g il'in, sos yo loji, s os ya l p s ikolo ji ve s iya set b il imi g ibi çeşitli disiplinler arasın d a yerinde geçişlerl e kuru bir rapor olmanın ötesinde, gayet tatminkar bir eser çıkarmış olması.

Upload: omerugurlu

Post on 06-Apr-2018

238 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 1/75

www.altinicizdiklerim.com  1

K K ü ü r r t t R R a a p p o o r r u u  G G ü ü v v e e n n l l i i k k P P o o l l i i t t i i k k a a l l a a r r ıın n d d a a n n K K i i m m l l i i k k S S i i y y a a s s e e t t i i n n e e  

Timaş  Yayınları 

1. Baskı Mayıs 2009 397 Sayfa 

P P r r o o f f .. D D r r .. D D o o ğğu u E E r r g g i i l l  Lisans eğitimini sosyoloji dalında Ankara Üniversitesi'nde tamamladı; lisans-üstü derecesinisosyoloji ve sosyal psikoloji dallarınd a Oklahoma Üniversitesi'nde, d okto ra derec esini sosyoloji,siyasa l ekonomi ve siyaset b ilimi d a llarında n oluşan disiplinler arası 'Kalkınma Çalışmala rı'(Development Studies) alanında New York Eyalet Üniversitesi'nde (Binghamton) elde etti.Akademik kariyerinin büyük kısmını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (Mülkiye)sürdürdü. Ortadoğu Teknik  Üniversitesi, TODAİ Yüksek Sevk ve İdare Okulu, Johns Hopkins 

Üniversitesi'nin Washington DC'de bulunan yüksek lisans okulu School for AdvancedInte rna tiona l Stud ies ve Lond on Sc hool of Ec onom ics and Political Science'ta konuk hocalık yaptı. 

Bilimsel çalışmalar yanında ülkemizde eksikliği duyulan ve geçmişte üniversitelerdeokutulmayan demokrasi ve uzlaşma kültürü, yaratıcı sorun çözümü, çatışma yönetimi veliderlik konularında çalışan sivil toplum kuruluşlarının oluşumunda bulundu, programlarınıyöne tti. Demokrasi ve b arış çalışmaları nedeniyle çeşitli uluslararası kuruluşlardan ödüller aldı. 

Güncel sosyal ve siyasal gelişmeler hakkındaki gözlem ve d üşüncelerini, BBC'den El

Jazeera'ya uzanan uluslararası ve ulusa l TV kanallarında ve köşe yazarlığı yaptığı Tod ay'sZaman'da geniş bir izleyici kitlesiyle paylaşan Ergil'in Türkçe ve yabancı dillerde yayımlanmış24 kitabı, birçok makalesi, değişik dillerde kitap bölümleri ve alan araştırmaları vardır. 

AARRKKAA KKAAPPAAKK Bug ün Kürt m eselesi nisp i bir özgürlükhavası içinde tartışılabiliyorsa kuşkusuz bund a en fazlapay sahib i olan kişilerden biri Prof. Dr. Doğu Ergil.

Ergil 1995 yılında ülkenin ilk Doğu Raporu'nu yazdığında kopan fırtınalar hala akıllarda. Söz

konusu rapor, Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı ve bölge koşullarıyla yüzünden göç edipyerleştiği illerde yapılan geniş bir saha araştırmasına dayanıyordu. Ayrıca Kuzey İrlanda veİspanya'da gerçekleştirilen ve yaklaşık bir buçuk yıl süren incelemelerle bu ülkelerin ayrılıkçıhareketleri dizginleme, ıslah ve entegre etme yönünde ne adımlar attığı araştırılmış veneticede geniş bir değerlendirme raporu yazılmıştı. 

Ergil 2005 ve 2008 yıllarında bölgenin nabzını tuta n iki yeni çalışma daha yaptı ve sonuçta Kürtmeselesinin yaklaşık son on beş yılının kapsamlı bir izdüşümü çıktı ortaya. Çalışmayı önemlikılan bir diğer faktör de Er g il'in, sosyo loji, sosya l psikoloji ve siyaset b ilimi g ibiçeşitli disiplinlerarasınd a yerinde geçişlerle kuru bir rapor olmanın öte sind e, ga yet ta tminka r b ireser çıkarmışolması.

Page 2: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 2/75

www.altinicizdiklerim.com  2

ÖÖNNSSÖÖZZ Türkiye'nin kurucu ideolojisi bizim bir imparatorluk mirasçısı değil, kurtuluşu için ilk anti-em perya list müc ad eleyi veren b ir "mazlum millet" olduğumuz tezine dayanır. Bu odak kaymasının bir dizi olumsuz sonucu olmuştur. İmparatorluğa ait ne varsa unutmak zorundakalmışız. Onun çok uluslu, çok -etnili, çok-d illi ve ç ok-dinli yapısı konusunda hafıza kaybınauğramışız. Vatan diye bildiğimiz bu topraklarda yaşayanları oldukları gibi tanımamış, onlar arasında "bize" mal ettiğimiz devletin benimsediği resmi kimliğe uymayanları "ötekileştirmiş",hatta düşmanlaştırmışız. "Düşmanları" varlığımız ve birliğimiz için b ir tehd it olarakgördüğümüzden onları ya uzaklaştırmış ya da yok etmeye çalışmışız. Bu ned enle tümCumhuriyet bo yunc a bu düşmanlaştırdıklarımızla boğuşmuş durmuşuz. 

Bütün bunlar olurken resmi ağızlardan sürekli "birlik ve beraberliği" koruma çağrıları duymamızboşuna değil. Beraber olduklarımızla bir türlü birlik sağlayamamışız. Sağlayamamışız, çünkü bizbirliği teklikte, tek -tipleştirmekte aramış ve farklıların uyumundan türetilecek birliği herkesibenzeştirmeye, düşünce, davranış ve görünüşte aynılaştır ma ya ind irgeye rek, tarihe vesosyolojiye aykırı davranmışız. Bu nedenle de bir uluslaşmak projesi olan Cumhuriyet'i,benimsenen yanlış yöntemler nedeniyle ne tam demokratikleştirebilmiş ne tam refahakavuşturabilmiş ne de istikrarlı ve dayanışmacı bir ulusla taçlandırabilmişiz. 

Osmanlı imparatorluğu'nun son on yılını yöneten, yıkılışın sorumluluğunu taşıyan kadronun entepesindekiler ülkeden kaçmış veya öldürülmüşlerdi ama aynı kadronun geri kalanıCumhuriyet'i kurdu. Başına geçtikleri devletin her türlü nahoş hatıradan, kurucu kad ronun hertürlü kusurdan ari olması elzemdi. Yeni rejimin meşruiyeti ve kurucuların sorgusuzcabenimsenmesi için geçmiş "seçilmiş b ir po litika" olarak unut(tur)uldu. Tarih sıfırlandı ve ülkeninsosyo-kültürel zenginliği yok sayıldı. 

Doğum günü 29 Ekim 1923 olan ve sadece Sünni-Hanefi Müslüman Türklerden oluşan bir ulus-d evlet ic a t ed ild i. O günde n bug üne kad a r bu ülkenin halkı, sözü edilen "imal edilmiş"gerçeklere inandırılmaya çalışıldı, öyle olsunlar diye de inanılmaz baskılara ve acılara tabitutuldu. Eğitim sistemimiz bu yapay gerçekleri tek ve sorgulanamaz doğrular diye kuşaklar boyu öğretti ve milyonlarca genci hem kendi toplumuna ve tarihine hem de dünyayayabanc ılaştırdı. Bizim tarihimizi ve sosyolojimizi resmi ideolojinin prizmasında çarpılmadanöğrenen ve söyleyen tüm yabancıları düşma n b ild ik. Ge rç ekleri söyleme ve yazma c esa retigösteren az sayıdaki yerli bilim insanını ve yazarı da "hain" diye damgaladık. "Hainler" sürüldü,süründ ürüldü ve öldürüld ü. Amaç ç okaçıktı: Ülke gerçekleri öğrenilmesin ve toplum tarihiyle

ve bugünüyle yüzleşmesin. Yüzleşirse bunca başarısızlığın ve çarpıklığın hesabını soracaktıç ünkü. Bu ned enle o n b inler öldürüld ü, yüzbinlere işkence edildi, halkın siyasete ortak olmak  girişimleri darbelerle engellendi. Bu durumun "bin yıl" sürdürüleceği ilan edildi. 

Ta rihini bilme yen, iç inde yaşadığı toplumu tanımayan ve kendisine belletilenlerisorgulamayan bir toplum; bu şartlarda yaşamayı kabul etmeyen, içine sokulmak istenildiğikimliğe uymadıkları için tarifsiz acılar çekmek zorunda bırakılan azınlıkları "düşman" olarak tanıdı. Bu düşmanlık öyle boyutlara taşındı ki gayri Müslimlere ve Alevilere karşı pogr omlard üzenlend i. Kürtlere karşı geçmişte kısmı seferberlikler ilan edildi, son çeyrek yüzyıldır da düşük yoğunluklu bir iç savaş sürüyor Bu savaşın bedeli sadece maddi değil. Bakanla r Kurulu üyesi

Sayın Cemil Çiçek'in ağzından olduğu için resmi rakamlarla bu süre içinde iç savaşa 300milyar dolar harcandı. Buna rutin askeri harcamalar da eklenirse 400-500 milyar dolarlık bir 

Page 3: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 3/75

www.altinicizdiklerim.com  3

kayıptan söz ediyoruz. Sırf Kürtleri Türkleştirmek ve rıza göstermediklerinde de bunu zorla kabulettirmek için harcanan bu miktar, ülkenin kalkınmasına harcansaydı bugün Türkiye başka b irligd e olurd u.

Bu böyle olmadığı, olamadığı için Türk aydınlanması bir türlü gerçekleşemedi. Rejim bir türlü

normalleşemedi, herkesi farklılıklarıyla içine alacak bir çoğulculuğa kavuşamadı. Baskıcı,otoriter ve ayırımcı bir karakter taşıdı. Milliyetçilik, bir zümre ideolojisine indirgendi, farklılıklarınorganik birliği olan "yurtseverliğe" dönüşeceğine ırkçılığa komşu bir konuma oturdu. 

Çoğulcu bir ulus oluşturulamadığı için cemaatlerden oluşan bir toplum olduk. Uluslaşmaprojemiz hem gecikti hem de olgunlaşamadı. Sanayileşmesini, modernleşmesini,kentlileşmesini ve demokratikleşmesini tamamlayamadığı için kurulduğu günden beri Türkiye“geçiş toplumu” olma statüsünden kurtulamadı. 

""DDooğğuu SSoorruunnuu:: TTeeşşhhiisslleerr vvee TTeesspp iittllee rr"" İİssiimm llii RRaa pp oorraa ÖÖnnssöözz Osmanlı İmparatorluğu, pre-kapitalist (kapitalizm öncesi) bir devletti. Dolayısıyla, bağlı birimleriüzerindeki egemenliğini, siyaseten (ekonomi dışı ilişkilerle) sağlıyordu. Bu nedenle, içbütünlüğünü sürdürme konusunda gelişmiş bir ekonomik alt-yapı oluşturmak endişesitaşımadı. 

Ekonomik alt-yapı eksikliği, bağlı birimlerle "merkez" arasında, siyasetin dışında kalıcı ilintiler kurulmasını önledi. Siyasi merkez zayıflayınca, bağlı birimlerin kopuşu daha kolay oldu. 

Bunalımın adını koymak gerekirse, buna, bütünleşme krizi diyebiliriz. Belirtilen kriz, kendini etnik,d insel, sosya l ve siyasa l d üzlemlerde (p latfo rmla rd a ) g österiyor.

Etnik düzlemde bir Kürt hoşnutsuzluğu; dinsel düzlemde ise a şırı tarikatlaşma, inancınsiyasallaşması ve köktenc ilik gözleniyor. Sosyal düzlemde, aşırı nüfus artışıyla birlikte işsizlik,yoğun göç , sağlıksız kentleşme, kır -kent kültürleri arasında doku uyuşmazlığı yaşanıyor. Siyasaldüzlemde ise yeni kimlik arayışları, önd erlik ve te msil sorunları yanında Doğu-Ba tı, geleneksel-modern, laik-"mümin" çizgilerinde gerilim ve bölümlenme (kompartmantalizasyon) görülüyor.Bunun sonuc unda, toplumsal kümeler arasında iletişimsizlik, hoşgörüsüzlük ve sertleşmedoğuyor. 

II – – KKOOLLEEKKTTİİFF AAKKIILL AAllaa nn AArraa şşttıırrmmaa ssıı,, BBuullgg uullaa rr vvee DDeeğğeerrlleenndd iirrmmeelleerr 

ÖRNEKLEM VE YÖNTEM:Alan araştırması, Kürt olarak tanımlanan nüfus kesitleri arasında yapıldı.

Üç il, "olağanüstü hal bölgesi"nd en seç ild i. Bu ille r, örneklem kümesinin "yerleşik nüfus"bölümünü oluşturan Diyarbakır, Batman ve Ma rd in'dir. Mardin il merkezinin, yoğun olarak Arapça konuşan yurttaşlardan oluştuğu bilindiğinden, ilin yerleşik Kürt nüfusunu temsilenNusaybin ve Kızıltepe ilçe merkezlerinin sakinleri örneklem kapsamına alındı. 

Page 4: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 4/75

www.altinicizdiklerim.com  4

Araştırma evreni olarak kent ortamında yaşayan nüfusun seçilmesinin nedeni, kentli nüfusundünyaya daha açık olması, yani ekonom ik ve siyasa l da lga lanma larda n d aha fazlaetkileniyor olmasıdır. Örneklem kümesinin diğer bölümünü yıllardır süren olağanüstü koşullar nedeniyle yaşadıklarıyerleri terk ederek bölge dışına göç eden Kürt nüfus oluşturmuştur.

Deneklerin %12.9’u okur-yazar değil, %8.7'si okul bitirmemesine rağmen ok ur-yazardır. %32.6'sıilkokul mezunudur.

Deneklerin %76.7'sinin gelir getiren bir işi vardır, %23.3'ü gelir getiren bir işi olmadığını beyanetmiştir. 

Deneklerin %82.2'sinin kendine ait toprağı yoktur, %9.2'sinin sahip olup işlediği toprak büyüklüğü 1-99 dönüm arasındadır. 

KÖKEN VE ETNİK ÖZELLİKLER Zaman zaman örgüte kent ve kırdan katılan Türk kökenli vatandaşların da olduğu iddiasıdoğru ise "örgüt", militanlarını sadece Kürtlerden değil, düzene "başkaldıran" farklı etnik kümelerden de devşirmektedir. Bu varsayım doğru ise örgüt, sadece "Kürt sorunu”nugündeme taşıyan bir topluluk değil, aynı zamanda “ makus ta lihlerine” isyan e den ve bununsuçunu yükledikleri sisteme silah çekenlerin “ortaklığı" olma niteliğini de yansıtmaktadır. 

İNANCA İLİŞKİN BİLGİLER1267 deneğin %97'si, dini için "İslam" demiştir, %1.4'ü ateist (tanrı tanımaz), %0.2'si Hıristiyanolduğunu belirtmiştir. Deneklerin %1.2'si dine ilişkin soruyu yanıtsız bırakmıştır. 

Din ve köken yanıtları bir çapraz tabloda ilişkilendirildiğinde, kendisini a te ist o laraknitelend irenle rin tümü (18 kişi) Kürt’ tür. Hıristiyan olduğunu belirten 2 kişi de Kürt kökenlioldukla rını söylemişlerdir . Buna karşılık Zazaların ve Arapların tümü Müslüman olduklarınıbelirtmişlerdir. 

Mezhebe ilişkin bilgilere göre deneklerin %83.3'ü Şafi, %13.5'iHanefi, %1.7'si Alevidir; %1.5'i isediğer mezheplere veya d inlere mensup tur.

Örgüte yakınlığı olduğunu bildiren deneklerin %95.5'i Müslüman %2.3'ü ateisttir. Örneklem

grubu içinde yer alan 18 ateistten 10'u, iki Hıristiyan'dan da biri, örgütte yakını olduğunubildirmiştir. 

YAŞANILAN KONUTA İLİŞKİN BİLGİLER Hane halkının 1-10 kişiden oluştuğu ailelerin oram toplam içinde %82.3’tür.

İçinde tek bir ailenin yaşadığı ev oranı %84'tür.

Görüşülen ailelerin %71.8'i evlerinin içindeki tuvaletten yararlanmaktadır. Kentte oturmalarınarağmen ailelerin %28’ inin tuva leti ev dışındadır. Ailelerin sadece %0.2'sinin hiç tuvaleti yoktur.

Page 5: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 5/75

www.altinicizdiklerim.com  5

Denek ailelerin evlerinin %38.2'sinde çocuklar için ayrı yatak  odası vardır. Ailelerin %61.8'ininço cukları için ayrı b ir yatak odası yoktur. … Psikologlar, kişilik oluşumu çağında "kişiye özgümekanların" bulunmasının ve çocuk  /gencin kendi iradesince kullanılmasının, bağımsız bireytipinin "inşasında" önem li b ir rol oynadığını ileri sürmektedirler. Oysa çoc ukla r iç in ayrı bir yatak odası b ir yana , evle rin %20.4'ünde ayrı bir mutfak  dahi yoktur.Odalardan bağımsız mutfağı

olan ev oranı %79.6'dır. 

"Beyaz eşya" artık bir  zenginlik ve prestij ölçüsü olmaktan çıkmış, temel gereç olarak ailehayatına girmiştir. 

Denek ailelerinin, mütevazı koşullarına rağmen, iletişime ilişkin araç gereç açısından oldukça donanımlı oldukları görülmekted ir. Bu d a onların, tüm sınırlılıklarına rağmen, ülkede ved ünyad a o lan b itend en ha berda r olab ilec eklerini gö stermekted ir. Bilgilenmek, duyarlılığın ilk basamağıdır. Duyarlılık ise katılmanın ön koşulu ... 

Bilim adamları toplumların istikrarsızlık nedenleri arasında, bir toplumun/topluluğun -gelişmeninnime tlerinde n ya ra rlanma d an-dıştan gelen modernleşmenin etkisinde kalmasına özel b irönem a tfetmekted ir. Mod ern tüketim malları, üretildikleri gelişmiş ülkelerin yaşam biçiminideğil, sadece ürünlerini geleneksel ve yoksul topluluklara taşıyarak "yerleşik düzeni bozuc u" b iretki yapmaktadır. Uyarılan iştahlar, tatmin edilemediği oranda mutsuzluğu ve huzursuzluğubeslemektedir.

Deneklerin %65'i kendi evlerinde, %35'i başkalarına ait evlerde oturmaktadır. Yerleşik nüfusutem sil ed en ve g öç a lan iller karşılaştırıldığında, Diyarbakır -Ba tma n~Mardin grubund a kend ievlerind e oturan d ene klerin o ranı %73 iken, gö ç a lan Ad ana -Mersin-Antalya illerinde bu o ran

%56'dır. Göç edilen yerlerde ev sahipliği oranının yüksek olması iki anlama gelmektedir: 1)  Gecekondulaşma olgusu yaygındır. 2)  Ev sahibi olmak, yerleşikliğin, istikrar duygusunun ilk ve önemli öğelerinden birid ir. Bu

ned enle, Türkiye'de daha yaygın kentsel huzursuzluğun olmasını engelleyenetm enlerd en b irinin gecekondulaşma olduğu söylenebilir. İkinci etmen de sıkı aile ve küme dayanışmasıdır. 

İLETİŞİME İLİŞKİN BİLGİLER Deneklerin %67'si muntazaman gazete almaktadır.

En fa zla okunan g azete Özgür Ülke 'd ir (%35 oranında). Adı geç en g azete , "Kürtçü" veçatışmacı tavrıyla, radikal bir düzen karşıtlığı çizgisi izlemekteydi (Şimdi kapanmıştır). İlginç tir kiÖzgür Ülke , gö ç a lan illerd e g öç veren illere oranla çok daha yaygın biçimde okunmaktadır. 

Türkiye açısından yakın zamanlara kadar "radikal" bir gazete olarak gö rülen Cumhuriyet ,istatistiksel bir değer olarak çok silikleşm iştir (%0.7). Onun yerini %3.5 ile Yeni Yüzyıl almıştır. 

Alan araştırması için yapılan mülakatlar %93.5 oranında denekle doğrudan görüşülerek yapılmıştır. Görüşmelerin %6.5'inde çevirmen kullanılmıştır. Çevir men gereği en fazla Adanave Antalya'da ortaya çıkmıştır. Bu olgu, söz konusu illere dışarıyla en az teması olan kırsal 

yörelerden göçmen geldiğini göstermektedir.

Page 6: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 6/75

www.altinicizdiklerim.com  6

TERÖR VE TERÖRİST ÖRGÜTE İLİŞKİN BİLGİLER Örgütte yakını olanların %40.3'ü örgütün kültürel ve siyasa l hakla r elde e tme k iç in müc adeleettiğini bildirmiştir. Bu grubun %16.8'i örgütün başlıca amacının bağımsız bir Kürt devletikurmak olduğu kanısındadır. Örgütte yakını olan deneklerin %17’si, örgütün kültürel ve siyasa lhaklar yanında Kürt kimliğinin tanınması ve demokrasi talebinde bulunduğu düşüncesindedir.

Örgütte kardeşi olanların %75'i bile, bağımsız bir Kürt d evleti istemek ye rine, TürkiyeCumhuriyeti sınırları içinde daha ılımlı çözümlerden yana olduğunu bildirmiştir. 

Bu istekler, Kürt kimliğinin kültüre l a landa tanınması, siyasa l a land a yasaklanma ması vebunları gerçekleştirecek d em okratik ve hukuksa l yapılanmanın tesis ed ilme si b iç iminde ifad eed ilmekted ir. Bu bulgu, sadece anketlerin değil, teke tek görüşmelerin d e ana ekseninioluşturmaktad ır. 

"Örgüt hangi amaçlarını gerçekleştiremez?" sorusuna deneklerin %52.7'si yanıt vermemiş; gerikalanla r, son d erece g erçekç i yanıtlar verm işlerdir. Yanıt verenlerin %27'si örgütün bağımsız b ir

Kürt devle ti kuramayacağı, %22'si ileri sürdüğü hiçbir amacı gerçekleştiremeyeceğikanısındadır ; %10'u ise ülkeyi bölemeyeceğine inanmaktadır.

Yanıtlayanların %20.3'ü Türk iye Cumhuriyeti'nin örgüte karşı başarılı olabileceği, %76.8'i ise(uygulanan yöntemlerle) başarılı olamayacağı kanısındadır. 

Deneklerin %10,3'ü örgütün amaçlarına ilişkin soruyu yanıtlamamıştır. Yanıt verenlerin %34'ü(tüm deneklerin %30.6'8ı), örgü tün kültürel ve siyasal haklar peşinde olduğunu belirtmiştir.Yanıt veren deneklerin %17'si örgütün bağımsız bir Kürt devleti kurmak istediği kanısındadır;%6.8'i örgütün Kürtlerin 'bir etnik grup olarak' siyasal haklarının kabulü ve Kürt kimliğinin

özgürc e b elirtimi için mücadele ettiğini belirtmiştir. 

Örgütte yakını olanların %4.9'u, olmayanların %2.6' sı, örgütün ayrı bir Kürt devletikurabileceğine inanmamaktadır. 

Örgüte yakınlarını veya evlatlarını vermiş veya kaybetmiş insanların bu kadar gerçekçideğerlendirmeler yapması çarpıcıdır. ” B u kadar insan, ayrılık amacı gütmedikleri halde, bazıtaleplerde ha ya tları pahasına ısrar ediyorsa, bunların içinde 'makul' olanlarıngerçekleştirilmesini geciktirmek, ne kadar ülke yararınad ır ” sorusu, sunulan istatistiksel verilerin içinden fışkırmaktadır. 

Örgütün amacının bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu söyleyenlerin (bütün içinde%2.4) %16'sı, bu amacın gerçek leşebileceğine inanmaktadır. Örgütün amacının bağımsız birKürt devleti kurmak olduğunu söyleyenlerin sadece %16'sının buna inanması doğrusuşaşırtıcıdır. 

Anketlerde n elde ed ilen ve riler, 'sorunun' d aha ç ok b ir kültürel kimlik arayışı olarak algılandığını ve müc ad elenin bu alanda başarılı olacağına inanıldığını ortaya koymaktadır.Örgütün amaçlarının daha fazla siyasal hak ve Kürt kimliğinin benimsenmesi olduğunusöyleyenlerin %27.3'ü bu doğrultudaki mücadelenin başarıya ulaşacağına inanmaktadır.

Buna ek olarak, örgütün Kürtler için kültürel ve siyasal haklar istemesi yanında demokrasimücadelesi de verdiğini söyleyenlerin %22.5'i örgütün bu amaçların hepsini

Page 7: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 7/75

Page 8: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 8/75

www.altinicizdiklerim.com  8

2) "Türkiye Cumhuriyeti'nin Güneydoğu politikası ne olmalıdır?" sorusuna "Örgütlegörüşülmelidir" cevabını veren 53 kişinin (bütün içinde %4.2) sadece 13'ü, yani %25'i ayrı bir Kürt de vletini savunmaktadır. 

Bu veriler, "Doğu Sorunu” nun, iyi anlaşılırsa ve sağlıklı yaklaşılırsa, PKK'sız çözülebilec eğine

işaret etmektedir. Başka bir  deyişle PKK, sorunun ned eni değil, ürünüd ür. Sorun çözülünc ePKK'nın ya ortadan kalkması ya da yasadışı kazançlar peşinde koşan marjinal bir yeraltıörgütü olması beklenebilir. 

Terörist örgütün şimdiki uygulamalarını onaylayan deneklerin oranı %46.7'dir. Deneklerin%53.3'ü örgüt eylemlerini onaylamamaktadır. 

Bu b ulgula r, bir bölüm Kürt kökenli yurttaşın, "örgüt"ü uzun bir yolculuğa çıkan "katar" olaraka lgıladığını göstermektedir. Örgüt, "bağımsız bir Kürt devleti" olarak tanımlanan son istasyonaulaşmak istese de bu 'menzile' ulaşmak isteyen insan sayısı oldukça azdır. Bazı kişiler iş, bazıları 

daha iyi bir yaşam standardı, bazıları daha fazla kültürel hak, kimileri Kürtlere azınlık statüsü(avantajları) verilmesi; kimileri etnik kimliğin siyasal tüzel kişiliğe dönüştürülmesi; kimileri özerklik,kimileri de fe d erasyon duraklarında inmek için bu katara binmektedir. Onların ifadesi ile,"Kürtlüğü temsil eden başka bir teşkilatlanmaya izin verilmediği için" kültürel alana ilişkinözellikler siyasallaşmakta; siyaset, negatif enerji ile yüklenmektedir. 

Anket sonuçları, Kürt halkının ezici çoğunluğunun, örgütün barışçı ve yasal bir insan haklarımüc ad elesi verd iğine inanmadığını göstermiştir. Bu yargı, yanıt veren deneklerin %50'sinin,örgütten haksızlığa, ezilmişliğe karşı çıkması, Kürt kimliğinin belirtimini sağlaması ve yörehalkının sesini duyurmasına yardım etmesi isteğinde bulunmasına dayanmaktadır. Aslında 

insanlar, bu tavırla, örgütten, barışçı bir siyasal mücadeleyle elde edilebilecek şeyleriistemektedirler. Eğer beklentilerini 'örgütsüz gerçekleştirebilme olanağına kavuşturulabilirlerse' örgütün marjinalleştirilip siyaset dışına çıkarıl maması için hiçbir ned en yoktur.

Başka bir deyişle; Halkın beklentileri, devlet veya siyasal sistem tarafından şiddet içermeyen yollarlagerçekleştirilebilirse, örgütün etkinliği ve toplumsal desteği azalacak, örgüt salt bir şiddeteylemc isi olarak g örülec ektir.

Örgütün amacının bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu söyleyenler in (bütün içinde %

15.3) %29.4'ü örgütün aşırı şiddet uygulaması yanında gasp, üye devşirme (zorla) vecezalandırma yöntemlerinden de şikayet etmektedir. 

Ne var ki gasp, üye devşirme ve cezalandırma olgularınd an şik aye t ed enlerin oranı, bütüniç ind e sadec e %0.6'dır. Bu düşük, oran, örgüte atfedilen bütün olumsuzluklar içinde, sözüed ilen g ünahların çok önemsenmediğini göstermektedir.

Bu gaddarca yöntemlerin, daha önemli amaçlar için katlanılabilec ek a raç la r ola rakgörüldüğü anlaşılmaktadır. Özetle yöre ha lkı, verdiği bütü n sıkıntıya ve amaçlarının ço ğunugerçekleştirem eyeceğine inanmasına rağmen, PKK'yı çeşitli ihtiyaçlar ını d ile getiren ç ok 

amaçlı bir araç olarak görmektedir .

Page 9: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 9/75

www.altinicizdiklerim.com  9

Bir başka çarpıcı bulgu da örgütün aşırı şiddetini onaylamayan denekler içinde en kalabalık grubun (%25.6) örgütün asıl amacının kültürel ve siyasal haklar elde etmek olduğunusöyleyenler olmasıdır. 

Örgütün, onaylanmayan uygulamaları yerine ne yapması gerektiği sorusuna deneklerin

%67.2'si yanıt vermemiştir. … Yanıt verenlerin %52.8'i örgütün artık enerjisini siyasi müc ad eleyeyöneltmesini savunmuştur. Bu çok önem li b ir bulgud ur. Örgütün siyasi ve silahlı kadrolarınıdevşirdiği sosya l kesim in önemli b ir bölümünün, 'Doğu’da yaşana n kanlı mücadeleninbund an b öyle siyasi düzeyd e sürdürülmesini talep edeceği anlaşılmaktadır. PKK bu ta leb e ergeç yanıt ve rmek zorundadır. Aksi ha ld e m ilitan ve kaynak d erlemekte zorlanacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti, adı geç en ö rgütle tüm müc ad elesini askeri b irstratejiye oturtmuştur. Eğer örgüt, bir and a silah bıraktığını ve siyasete soyunduğunu söylerse, arkasına aldığı dünyakamuoyu desteğiyle Türkiye’yi hazırlıksız yakalayabilir. 

PKK ile mücadele, "Doğu Sorunu"nun sadece bir parçası olarak görülmelidir. Bu nedenleekonomik, ida ri, kültürel girişimlerin silahlı mücadeleye endekslenmeden, bağımsız olarak sürdürülmesinde yarar vardır. 

Eldeki verileri biraz daha ayrıntılandır mak için "iç barışın nasıl sağlanacağı" ve “örgütünamaçlarının ne olduğu” sorularına verilen yanıtlar, çapraz tablolarla ikinci bir incelemeye tabitutulmuştur. Ortaya çıkan en önemli sonuç şudur: Örgütün kültürel ve siyasa l hakla r iç inmücadele ettiğine inanan grup, her zamanki gibi barışçı öneriler ileri sürmektedir. Bu grup ,ağırlıkla anayasa ve yasalarda uygun değişiklikler yapılmasını ve ifade özgürlüğününsağlanmasını savunmaktadır. 

Örgütün amaçlarının başında bağımsız bir Kürt devleti kur mak olduğunu söyleyenlerinsadec e %8,3’ü "Kürt gerçeği” nin kab ulünü ön şart olarak ileri sürmektedir.

Bu bulgu, süren anlaşmazlığın salt bir Kürt sorunu değil, bir insanlık sorunu olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulamaktadır. 

"Hükümet iç barışı nasıl sağlar?" sorusuyla "Nasıl bir yapı düşünürsünüz?" sorusuna ve rilenya nıtların çaprazlanması sonucunda elde edilen verilere göre en fazla itibar edilen önerilerinanaysa ve işlevsizleşmiş yasaların değiştirilmesi ve ifade özgürlüğünün hayata geçirilmesi

olduğu a nlaşılmaktadır. İstatistiksel açıdan daha yüksek değerler, bu önerilerle diğer şıklarınbileşiminden oluşmaktadır. 

Deneklerin %0.4'ü göç etmek zorunda kalan insanların gerekli güvenlik ortamı sağlanmadanköylerine geri dönmelerini önermektedir. Bu yanıtın çok düşük oranda olması, pek çok kişininkırsal alanda (kendileri veya başkaları için) uygun yaşam olanakları kalmadığını düşündüğünügöstermektedir. İnsanlar, koşullar değişmeden, sırf dayanışma adına köylerine dönmektenyana değildirler. Bu değerlendirmeyi destekleyen veriler ''Barış ve güvenlik sağlanırsa durumdüzeldiğinde geri dönmeyi düşünür müsünüz?" sorusuna verilen “Evet” yanıtlarınınyüksekliğinden elde edilebilir. Adana'ya göçenlerin %77'si, Mersin’e göçenlerin %83.8'i,

Antalya'ya göçenlerin %70.4'ü barış ve güvenlik sağlanırsa köylerine geri dönebileceklerinisöylemişlerdir. Bu b ulgu b irkaç b iç imd e yorumlana b ilir:

Page 10: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 10/75

www.altinicizdiklerim.com  10

1) Kırsal alan gerek ekonomik zorluklar, gerek yaygın şiddet eylemleri nedeniyle itici halegelmiştir 2) Kentleşme, belirgin bir sosyo-ekonomik zorunluluk yanında, güvenlik sorununun baskısıaltında gerçekleştirmektir. Bu durum, olumsuz bir psikolojik iklim yaratmaktadır. Bundan sonrasosyal sorunların asıl mekanının kentler olacağı beklenmelidir. Ayrıca, göçenlerin yeni

yerleştikleri kentlerde "Doğu"daki (çatışmanın içindeki) kümelere yakın, hatta bazı yerlerdedaha yoğun olarak siyasal eğilimler sergiledikleri dikkat çekmektedir.

KİMLİĞE İLİŞKİN BİLGİLERDeneklere kendilerini nasıl tanımladıkları sorulduğunda %3.2'si aşiret üyesi kimliğini ifadeetmiştir. %40.3'lük kesim kimliğini etnik mensubiyetiyle açıklamış, %22.3'ü ulusal yurttaş kimliğini,%10.5'i dinsel kimliğini önemsediğini belirtmiştir. 

Aşiret ve etnik kimlik belirtimi bir arada düşünüldüğünde (%43.5), araştırma 'evrenini' oluşturanKürt vatandaşlarımız arasında ulus-altı k imliklerin, kişiliklerini algılama ve yansıtmada daha

önemli bir referans çerçevesi oluşturduğu anlaşılmaktadır. "Ulusallaşma" veya ulusa l (üst)kimlik aşılama açısından Cumhuriyet d önem i bo yunc a Doğu Anadolu'd a fazla yol alınmadığı anlaşılmaktadır. 

Çok ilginç ve çarpıcı bir bulgu d a kimliklerini e tnik tem ele d ayandıran insan sayısının Adana,Mersin'le Antalya'ya Doğu'da n göç ed enler arasında çok daha yüksek olmasıdır. Bunun b irned eni “ gö ç enlerin” daha çok kırsal alandan gelmeleridir. Diğer ned eni de zorunlu gö ç ün,onları “ eldekini tutma ” açısından daha ısrarlı; “ yabancı bir ortamda” yerleşik kimliklerinikoruma ve belirtme açısınd an daha duyarlı kılmasıdır. 

Aynı süreç Almanya'ya göç eden işç ilerim iz iç in d e geç erlid ir. Alma nya'd aki Türk işçiler,kendilerine yabancı Batı ve Hıristiyan kültürüne karşı kimlik ve kişiliklerini koruyab ilme k iç in d inesarılmışlardır. Çünkü İslam, onlar için ulusallıktan daha iyi tanımlaya b ildikleri, daha köklü vekapsamlı bir kimlik alanıdır. 

İlginç tir ki kimliklerini ulusallığa dayandıran insanların oranı, araştırma yapılan Doğu illerindedaha fazladır. Bunun ana nedeni, örneklem gruplarının kentlerden seçilmiş olmasıdır. Kentlerind aha ulusa l, d aha üst düzey (ortak) kimlik ed inme ve ifade e tme ortam ları olduğu kuşkugötürmez. Zaten Batı dillerinde “yurttaşlık ” ka rşılığı olarak kullanılan citizen/citoyen sözcüklerikentli  anlamına gelir. Bu grup iç ind e Mard in, kozmop olit yapısıyla ulusallığa daha ç ok önem

veren b ir il gö rünümünd ed ir. Mard in'de yaşayan Arap kökenli yurttaşların kend ilerini ulusa lkimlikle tanımlamalarını bölged eki etn ik ge rg inliklerin tarafı olmak istem em elerine yo rmakmümkündür.

Üniversite mezunlarının %33'ü kimlik belirtiminde etnik kökenini temel almaktadır. Bu olguyu, birgelişmemişlik örneği olarak değerlendirmekten çok, etnik mensub iyetin son yıllardasiyasallaşması olarak görmek daha makuldür. Yüksek eğitimin evrenselleştirici etkisi gözönünde bulundurulduğunda ulusal kimliğin alt-kimlikten önc e belirtilmesi gerekird i. Anc aküniversite mezunlarının siyasal önderlik/ ideologluk açısından kritik rolü düşünülürse, bu tercihinbilinçli bir siyasal tavır olduğu söylenebilir. 

Page 11: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 11/75

www.altinicizdiklerim.com  11

Kendilerini etnik kimlikleriyle tanımlayan Zazaların oranı %21.1; Arapların oranı %13'tür."Başkaca" dendiğinde, kendilerini etnik kökenleriyle tanımlayan deneklerin iç inde Kürtlerino ranı %96’ d ır. Aşiret, mezhep üyeliğinin kimlik tanımlamasında çok önemi kalmadığıanlaşılmaktadır.

TÜRKİYE GENELİNE İLİŞKİN DÜŞÜNCELER, BEKLENTİLER"Türkiye Cumhuriyeti'nin idari ve siyasi açıdan yeni bir yapıya kavuştur ulmasına g erek varmıdır?" sorusuna deneklerin %89.7'si evet, %10.3'ü hayır demiştir. Bu yanıtlar, yerleşik ve göçed en nüfusun b üyük bir bölümünün köklü b ir refo rm beklentisi içinde olduğunugöstermektedir.

Örgütün çekirdek militan/önder kadrosu bağımsızlık istasyonuna kad a r gitmeyiamaçlamaktadır. Ama yöre halkı, geçim, gelir, iş, eğitim, sağlık, kimliklerine saygı, günlük -kültürel hayatlarında daha fazla özgürlük, yönetim merhalelerine vardıkça katardan inmeye,hazırdır. Bunu yüz yüze konuşmalarda da söylemek tedirler.

PKK KULLANILIYORDeneklerle yapılan toplu ve tek tek görüşmeler, federasyon kavramının, siyasi bir yapıya atıfyap ma ktan ç ok, “Bizi rahat bırakın; istediğimiz gibi yaşayalım, günlü k yaşantımızın koşull arınıülken in siyasi bütünlüğünü ve istikrar ını bozmadan biz tayin edelim” türünde bir anlayışıyansıttığını göstermiştir. Doğrudan sorulan "Federas yon kavramını tanımlar m ıs ın ız? " sorusunab ir kaç kişi dışında açık bir yanıt alınamamıştır. Federasyon kavramı, insanların kültürel vegünlük yaşam alanlarında daha özgür ve özerk olma özlemlerini yansıtmaktadır. Bu bulgu,başka çapraz tablolar ye korelasyonlarla da sağlanmaktadır. Örneğin federasyon isteğindebulunan deneklerin sad ec e % 10.5' i (ikinc i en ka lab a lık grup) PKK’nın bağımsız bir Kürt devleti

emelini güttüğünü söylerken, %41.5 gibi kitlesel bir yoğunluk, örgütün Kürtlerin kültürel vesiyasal amaçlarını gerçekleştirme k iç in ç a lıştığını ileri sürmektedir. Daha doğrusu, bunuummakta ve beklemektedir. Akılcı siyaset, bu insanların makul taleplerini rad ikal örgü tlereyaslanmadan karşılamalarını sağlamaktır. 

Belirtilen ana tercihler, göç veren (Diyarbakır, Ba tma n, Mardin) ve göç a lan (Ada na , Mersin,Antalya) illere göre değerlendirildiğinde ayrı bir Kürt devleti isteyenlerin büyük çoğunluğunun (%71) göç eden kişilerden oluştuğu görülmektedir. Federasyon isteyenlerin %58'i yine göçedenler kategorisindendir. Öyle anlaşılmaktadır ki, yerleşikliği ve onun getirdiği istikrar vegüven duygusunu yitirenler radikal bir tepkisellik sergilemektedirler.

Doğu illerinde yaşayan (yerleşik) deneklerin dile getirdiği istekler daha ılımlıdır: Özerklik isteyenlerin %55'i ve yerel ida relerde refo rm ve katılma olanaklarının arttırılmasını isteyenlerin%66'sı Doğu illerinde yaşamaktadır. 

Bu bulgu, göç ün rad ikalleştir ic i e tkisini b ir kez d aha vurgulamaktadır. Bir başka olasılık dad aha rad ikal eğilimlilerin, resmi politika sonucu ''Doğu''dan Türkiye’ nin "daha me rkezi"bölgelerine doğru "getirilmesi"dir. Bu, dolu bir silahın, kılıfından çıkarılıp kalbe d oğrutu tulmasına benzetilebilir.

Page 12: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 12/75

www.altinicizdiklerim.com  12

PKK fa a liyetlerinin daha şimdiden Adana, Mersin ve Hatay kırsalından ses getirdiğini duymak,yakın gelecekte asayiş sorununun kent ortamına taşınması konusunda ne d erec e isab etli davranıldığını bir kez dah a düşündürmelidir .

Ayrı bir devlet istemekle eğitim düzeyi arasında ters b ir ilişki var d ır. Yüksek öğrenimliler 

gerçekçiliği düşük olan b u id ea li daha az eğitimlilerle pek paylaşmamaktadırlar . PKK’nınsava şan kadrolarının ezici çoğunluğunun eğitimsiz köy gençleri olması bir tesadüf değildir.Böylesine "uzak" bir ideal uğruna can alma k ve vermek iç in kolay inanmak gerekir.

Yuka rıda yapılan değerlendirme burada tersine dönmektedir. Daha eğitimli kişiler, federal biryapıya daha sıcak bakmaktadır. Bu olgu, tomurcuklanan ve daha elit kesimlerd e ta ra ftarbulan b ir Kürt etn ik b ilinc inin (mikro-milliyetçiliğin de denebilir) oluşmasına delil olabilir. 

Kişisel görüşmelerde "federasyon" ve "özerklik" arasındaki farkların belirsiz olduğu anlaşılmıştır.Özerklik, d aha ç ok kültürel a land aki özgürlüklerin d evletç e benimsenm esi ve g üvenc eye

alınması olarak düşünülmektedir. 

İdari reform konusunda en yoğun beklentiyi dile getirenler, tıpkı ayrı b ir Kürt devlet i isteyenlerinen yoğun olduğu kategori gibi ilkokul mezunlarıdır. Üniversite mezunlarının fed erasyon dışındaen yüksek o rand a (%26) belirttikleri seç ene k, yerel id a relerde refo rm ve yerel düzeyd esiyasete katılma olanaklarının genişletilmesidir. Bu seçenek, diğer eğitim gruplarınca daha aztercihe şayandır. 

Eldeki veriler, eğitim düzeyi düştükçe radikal isteklerin oranının yükseldiğini göstermektedir.Kürt kökenli üniversite mezunlarının en radikal tercihi federasyon isteğidir. Görüşülen üniver site

mezunları, bu tercihi üniter devlet yapısını bozmamak kaydıyla dile getirdiklerini beyanetmişlerdir .

Ayrı bir Kürt devleti isteyenler içinde en kalabalık grup, %43.9 ile yine ilkokul mezunlarıdır. Bugrubu sırasıyla, %16.5 ile o kur-yaza r olmayanlar, %14.4 ile norma llise mezunları, %9.4 ile okur-yazar olup okul bitirmeyenler izlemektedir. Ayrı bir Kürt devleti türünde radikal bir isteği dilegetiren üniversite mezunlarının oranı sadece %4.3'tür.

DİLE İLİŞKİN BİLGİLER"Türkiye'nin resmi dili ne olmalıdır?" sorusuna d ene klerin %32'si Türkç e, %5'i Kürtç e, %63'ü

"Türkçe-Kürtçe" karşılığını vermiştir. Bu yanıtlarda iki dillilik arzusu ortaya çık maktadır.

Türkiye'de eğitim dilinin ne olması gerektiği sorulduğunda ise d urum karmaşıklaşmaktadır.Deneklerin %12,6'sı Türkçe, %3,6'sı Kürtçe, %10,2'si özel okulla rda Türkç e ve Kürtçe ’nin b irlikteokutulmasını istem iştir. Deneklerin %13.4'ü Türkçe’nin eğitim dili olmasını am a seç meliderslerden bazılarının Kürtç e okutulmasını önermiştir. 

Dene klerin b üyük b ir bö lümü (%60.1'i) he r etnik grubun isterse kend i d ilind e eğitimyapa b ilmesi a rzusunu d ile ge tirmiştir. Bu, top lumsa l haya tta ç ok-kültürlülük arzusunu d ileyansıması olarak değerlendirilebilir. Kendileriyle teke tek konuşulduğunda denekler, bırakalım

Kürtçe’ yi, Türkç e’nin bile çağdaş bilim dili olarak yetersiz kaldığını, o yüzden Kürtçe eğitim

Page 13: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 13/75

www.altinicizdiklerim.com  13

isteğinin bir kimlik tescili işlevi göreceğini belirtmekted irler. "Yasak kalksın, çok az kişi çocuğunuKürtçe okula g önd erir. İşsiz mi kalsın çocuk lar" d iye eklemekted irler.

Bu yanıtlar , bir dil şovenizmind en ç ok, etnik anad ilin günlükhayatta, basım ve yayımalanında engelsiz kullanılması dileğini yansıtmaktadır. Gösterilen tepki, herkesin, hatta PKK

liderinin bile d aha iyi konuşup yazdığı Türkçe’ye değil, b ir kültür d ilinin ev dışındakullanılmasına siyasi nedenlerle getirilen sınırlamalardır. Dili engellenen, kendisini d eengellenmiş saymaktadır. 

GÖÇE İLİŞKİN BİLGİLER Güneydoğu' da terör olaylarının başladığı yıl olan 1982 ile1989 yılları arasında göç edenlerinoranı %35.2'd ir. Dene klerin %38.5'i 1990 ile 1995 Ocak ayına kadar geçen beş yıllık sürede göçetmiştir. Güneyd oğu'dan göç eden nüfusun %73.4'ü terör olaylarının bölgeyi yaşanmaz halegetirdiği son on yıl içinde eskiden yaşadıkları yerleri terk edenlerdir. 

BİRİNCİ GÖÇGöç ed en d ene klerin %40.2'si eski yerlerini terk ediş nedeni olarak işsizliği göstermişlerdir.Deneklerin %16'sı örgüt baskısınd an, %10'u devlet baskısından şikayet etmiştir.

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ GÖÇE İLİŞKİN BİLGİLER Örgüt baskısından şikayet edenlerin oranı %15.1'd ir. Devlet baskısından şikayet edenlerin oranıise sadec e %3'tür. Bu ve rilere g öre örgütün baskısı, insanları kentte de rahat bırakmamaktadır. 

GÖÇÜN YARATTIĞI PSİKOLOJİ İnsanların, yaşadıkları zamana ilişkin değerlendirmeleri, geçmiş ile gelecek arasında kurdukları

bilişsel (cognitive) köprüyle ilintilidir. Aynı şey, kimlikler için de geçerlidir. Kimlik dediğimizbileşime, sadece sahip olunan nitelikler değil, geleceğe ilişkin beklentiler de katkıda bulunur.Bu ned enle "Geleceğinizin dünden daha iyi olacağına inanıyor musunuz?" sorusuna ve rilenyanıtların stratejik bir önemi vardır. 

Göç ed en d ene klerin %36'sı, geleceklerinin d ünden d aha iyiolacağına inanmaktadır.Geleceklerinin dünden daha iyi olmayacağına inanan %64 oranındaki denek, kent ortamınagetirilen mutsuzluğun "taşıyıcıları" olarak  değerlendirilebilir.

Toplumsal istikrar, insanların sistemden memnuniyeti kadar, geleceğin teminatı olan gençlerin

sistem e (kend ilerine uyg un ve saygın bir yer bulabilec eklerine ilişkin) bakış açısıyla daölçülebilir. Göç eden gençlerin, yaşanan olayların kendi üzerlerinde bıraktığı izlenimi nasıldeğerlendirdiğini ölçmek için sorulan "Gençler, heyecanlı ve ateşlidirl er, yaşananları ilerde bir öç a lma, intikam nedeni olarak göreb ilirler mi? " sorusuna gelen yanıtlar endişe vericidir. Busoruya "Evet" yanıtını veren deneklerin oranı %54.5'tir. Söz konusu gençlerin kazanılmaması vesisteme entegre edilmemesi, kent yaşamını olumsuz etkileyebilecek nedenlerin başındagelebilir.

"Barış ve güvenlik sağlanırsa, durum düzeldiğinde geri dönmeyi düşünür müsünüz?" sorusunaverilen yanıtlar sevindiricidir. Göçen deneklerin %84'ü g eri dönmek istem ekted ir.

Page 14: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 14/75

www.altinicizdiklerim.com  14

Geriye dönüş, mutluluğu arttıracak bir olgu olarak değerlendirilirse, sistemin ıslahedilebileceğine ilişkin beklentilerin büyük  ölçüde sürdüğü kabul edilebilir. 

Göçen "Doğulu" vatandaşlar, genellikle geleneksel top lumsa l kesitlerden g elme kted ir.Gelenekselliğin bir niteliği de yaşlıların gençler üzerindeki mutlak'a yakın denetimidir. Göçün

ve kent ortamının gevşek dokusu içinde bu denetimin zayıflaması, gençlere kendi başınabuyruk olma yolunu açmaktadır. Bu durumda, kent ortamının çapraz baskılarına tabi olangençler, radikal akımların ve örgütlerin etkisinde kalabilir. 

Göç eden deneklerin %68'i göçten sonra, yaşlıların gençler üzerinde kontrollerinin kalmadığınıbelirtmiştir. Bu bulgu, büyük olasılıkla, memnuniyetsiz gençlerin kent ortamında çoğaldığı ve a ramızd a “ fitili kısa” insanların dolaşma kta o lduğu izlenimini vermekted ir.

IIII -- KKaa nn ıı ÖÖnndd eerrlleerriinniinn ““ DDooğğuu SSoorruunnuu”” nnuu AAnnllaa mm aa kk :: 

YYeerree ll ÖÖnndd eerrllee rriinn GGöörrüüşş vvee ÖÖnneerriilleerrii Kanı önderleri ile küme önderleri her zaman aynı kişiler olmayab ilir. Ama her ikisinin d ekümenin düşünüş ve davranışı üzerinde birlikte veya ayrı ayrı belirleyici etkileri vardır. İşte bu görüşten hareketle, altı ilde yüze yakın küme ve kanı önderiyle bazen saa tler süren yüz yüzegörüşmeler yapıldı. 

Görüşülen kişiler yerel gazeteciler, gençlik temsilcileri, avukatlar, işadamları, sendikacılar,öğretmenler, siyasetçiler, din adamları, aşiret reisleri ve modern meslek grupları (tabip,eczac ı, ba ro, esna f ve sana tkar, mimar ve mühendis odaları gibi ... ) mensupları ve

yöneticileriyd i. Her b irine tem elde iki ana soru soruldu:1-  Yaşanan sorunun sebep leri ned ir?2-  Bu sorunun aşılması için neler yapılmalıdır ki ülkemiz huzura kavuşsun? 

1. 'DOĞU SORUNU' ULUSAL BÜTÜNLEŞME SORUNUDURTürkiye Cumhuriye ti Devlet i'nin sosyal ve kültürel coğrafyasında Kürtlerin de yaşadığı tarihselbir gerçektir. Tarihle kavga edilerek gerçeklerin değiştirilmesi, tutarsız id eo lojilerin ürem esind enöteye gitmez. Bir süre yok sayılan bu tarihi gerçek, Cumhuriyet'in kurulduğu yılların ürünüdeğildir. Osmanlı'dan devralınan kozmopolit nüfus yapısı, o yapıda 'sosyalleşmiş' olan siyasikadroları daha gerçekçi olmaya zorluyordu. Ancak Cum huriye t'in temel id eo lojisi ola rakben imsenen milliye tç ilik doğrultusunda standart (farklılıkları olmayan) bir ulus ya ra tmakeğilimi, 1920'lerin ikinci yarısından sonra m erkezi o toritenin dizg inleri germesine ne den o ldu.Kültürel/ etnik farklılıkları 'görmemek' resmi politika haline geldi. Bu süreci hızlandıran vepekiştiren olgulardan biri de Doğu'd a nispete n özerk ve egem en b ir konumd a olan ye rel Kürtönderlerinin, merkezi otoritenin "standart bir ulus yaratmak adına" kendi nüfuz alanlarınamüdahale etmesine direnmeleriydi. Bu direnç, kimi zaman geniş çaplı isyanlara dönüştü.Direncin çapı ve derinliği oranında Ankara'nın tavrı da katılaştı. Farklılıklara karşıta ha mmülsüzlük, resmi bir nitelik aldı. Doğu Anadolu'd a uç veren d irenc in iki teme l ned enivardı: 

1-  Cum huriyet'ten ö nc e oldukça özerk ha reket ed en yerel nüfuzlula r, (bürokra t kökenli)c umhuriyet yöne timinin, güç tekelini paylaşmak yerine bütünüyle ele almak eğiliminekarşı çıktılar. 

Page 15: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 15/75

www.altinicizdiklerim.com  15

2-  "Doğu Anadolu"nun güç/iktidar bloğu iç inde yer alan d in unsuru, laik devlet anlayışı ileçelişiyordu. Din ile yerel geleneksel o torite(ler), organik bir ilişki içindeydi. Gerek siyasalaçıdan egemen konumlarını, gerekse üstün konumlarına dinin sağladığı desteğiyitireceklerini anlayan yerel geleneksel egemenler, kendilerine tabi kümeleri deayaklandırarak, oluşan yeni ideolojik  siyasal yapılanmaya başkaldırdılar. Bu ideolojik 

yapının ''Türkleştirmek' siyasetiyle bütünleşmesi, sorunu daha da derinleştirdi. 

Direncin ve başkaldırının yaygın olmasını sağlayan en önemli etmen, Doğu'd a ö nder ileizleyenin ayın etnik kökenden olmasıydı. Yerel direnç, merkezin 'hak gaspına' ve kimlik (Kürtlüğün) inkarına yöneldiği şeklinde algılandı. Bu algılamanın, yöresel direncin şiddetinia rtırdığını söylemek mümkündür. 

Yaşayan taraflar açısından kanlı ve acılı olmasına rağmen, dünya tarihi açısındandeğerlendirildiğinde bu direnç ve baskı 'olağan'dı. Bir iktidar değişikliği oluyordu. Dahamo de rn olan iktidar grubu, tasfiye etmek istediği düzeni, onun egemenleriyle birlikte siyaset

sahne sinden silmek istiyordu. Yerel geleneksel o to rite lerinönünde iki seçenek vardı: Yad irene c ekler ve yok olac akla r; ya da baş eğecekler ve tab i unsurlar olarak, yen i düzend eyerlerini a lacaklardı. Her ikisi de oldu. 

Durumlarını muhafaza etmek isteyenler baş eğdiler. Bu nedenle ne ağalık ne de aşiret düzenita sfiye e d ild i. Özerkliklerini yitiren ye rel otorite ler, kend ilerine bağlı "tabi unsurlar la" b irlikte"merkeze" bağlandı. Merkez, "çevreye" hakim oldu ama onu dönüştürmed i.

Doğu Anadolu'nun (ülkenin tamamı ile) bütünleşme sorunu, zamanla Türkiye'nin dünya ilebütünleşme sorunu olmaya adaydı. Bu gerçek anlaşılmadığı ya da göz ardı edildiği için

"Doğu so runu" Türkiye'nin tüm sorunlarına ebelik etti. Ama yetkililer, sorunların nedenlerinibaşka yerlerde aradılar. İç ve dış düşmanlar ürettiler. Bir kere fikren üretilince, "hayalet"çarşafının ardına g izlenen m azeretlerin ve güçlerin çıkması zor olmadı. 

2. ULUS KAVRAMI İLE KÜLTÜR KÜMELERİ KARŞIT GERÇEKLİKLER DEĞİLDİR Sadece Doğu' da değil, Anadolu'nun her yerinde farklı kültür kümeleri yaşıyordu, hala dayaşıyor. Ulus kurma aşamasında millet (ulus) olgusunu etnik temele dayandırmayan;milliyetçiliği tektipleştirici, standartlaştırıcı, benzemeyenleri dışlayan bir ideoloji olarak görmeyen bir yöntem benimsemek rejimin niteliği ve geleceği açısından stra te jik önemihaizdir. Aslında milleti (ulusu), kültür kümeleri ve etnisiteler  arasında uyumlu bir birlik olarak 

algılayan bir siyaset felsefesi, çok kültürlü Anadolu gerçeğine ve Osmanlı nüfus ve idaremirasına daha uygundu. 

Cumhuriyet'in kurucuları da başta bu anlayıştaydılar. Ama bir  yandan Şeyh Sait isyanınıngetirdiği "bizi bölmek istiyorlar" endişesi, diğer yandan tek parti sisteminin milleti standart,farklılıklardan arındırılmış bir kitle olarak görmek ve "inşa etmek" isteği, çok kültürlü bir milletanlayışının geliştirilmesine olanak vermedi. 

Siyasal birliğin inşasında başrolü üstlene n d evlet , birlik ile te klikarasında ayrım yapmadı.Sağlanmak istenen birlik, uygulamaya teklik ola rak yansıdı. Devlet ile millet, kültür ile siyaset bir 

ve tek sayıldı. Devletin örgütlü gücünün, egemenliğin kaynağı olarak ilan edilen halka

Page 16: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 16/75

www.altinicizdiklerim.com  16

mesafeli (kimi zaman duyarsız) kalması, sivil toplumun gelişmesini engelledi. Gelişme vedemokratikleşme güdük kaldı. 

Kültür, yapısı gereği karmaşık bir değerler, inanışlar, gelenekler ve davranışlar bütünüdür. Pek az toplum kültürel açıdan homojendir. Başka bir deyişle, toplumların pek çoğu çok 

kültürlüdür. Hele imparatorluk mirasçısı toplumlar, kaçınılmaz olarak ç ok kültürlüd ür. Bu türtop lumla r, imp a ra torluklarını, yani diğer topluluklar üzerindeki egemenliklerini yitirince ikiseçenekle karşı karşıya kalmışlardır: Ya geride kalan etnik/kültürel kümeler ayrışm ış ve her biri'kan bağını esas alan' bir ulus-devlet kurmak istemiştir. Ya da çok kültürlü, bu nedenle kurucuöğelerin hukuksal eşitliğine dayalı, demokratik, çoğulcu bir devlet modeli oluşmuştur. 

Dem okrasi, öyle kolay kolay oluşan bir rejim değildir. Özgürlük lerinin bilincinde olduğu kadar,onları talep eden ve genişletmek isteyen bireylerin varlığı, demokratik rejimin olmazsa olmazkoşuludur. Bir başka koşul da toplumsal kesitler (veya sınıflar) arasında dengelerin kurulmuşolmasıdır. Yani sınıf "tahakkümü" sona ermiş (ama yaratıcı rekabet sürüyor) ve sosyal kesitler  

arasında göreli denge ler kurulmuş olmalıdır. Bu dengeler, çeşitli temsili örgüt(lenme)ler aracılığı ile parlamentoya yansımalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemde bunlarınhiçbirinin olduğu söylenemez. Zaten gelişmemiş bir toplumda bu şartların yerine g elme simümkün değildir. 

Toplumun güçsüzlüğü, kuvvetli bir devlet örgütü ve öncülüğü ile kapatılmak istenmiştir. Busüreç te d evlet, toplumun önüne geçmiştir. Seneler ilerled ikçe d evletin b u önc ü rolü mutlakbir hakimiyete dönüşmüş, "egemenlik, milletten devlete geçmiştir." Kendisini halkın yerinekoyan d evlet, milletin ne ve nasıl olması gerektiğini resmen belirlemeye kalkmıştır. Siyasalalanda ve kurumlar aracılığıyla oluşturulması gereken birlik, kültürel alanda teklik (tek-tiplilik,

tek-kimliklilik) yaratmak çabasına dönüşmüştür. Bu politika, siyasal ve kültürel alanlar arasındagerilimlere, sürtüşmelere yol aç mıştır. Kamu (siyaset) alanı ile özel (kültürel) alan iç içege ç ince , kültürel farklılıklar siyaseten giderilmeye çalışılmıştır. Bu da kültürel alanısiyasallaştırmıştır.

Kültüre l kimlikler, siyasal ifadelere dönüşünce varolan ve sunulan kimlikler arasında yapaygerilimler doğmuştur. Gerilimin giderilmesi için siyasal (uzlaşma ve birlikte-yaşamaya yönelik)yöntemler yerine sert önlemler tercih edilmiş ve ülke siyaseti şiddete gebe hale gelmiştir. 

Bugün gelinen noktada, kültürel veya özel alan ile siyasal yada kamusal alanın birbirinden

ayrılması gereği belirginlik kazanmıştır. Ulusal birlik, kültürel alanda değil, siyasal aland aaranmalı ve inşa edilmelidir. Kültürel alanda var olan çeşitliliğin tarihsel ve olağan (bireysel vesiyasal iradenin dışında) olması kadar, farklılıklara saygının da siyasal bütünleşmenin ön koşuluolduğu kabul edilmelidir. Çeşitliliğin aykırılık ve ayrılık nedeni olmadığı kabul edilirse "bölünme"korkusu b üyük ölçüd e ortad an kalkab ilir.

Yerel kanı-önderleri, Türkiye siyasetinde Kürt gerçeğinin ifade bulmasının korkulacak bir şey olmadığını; korkuldukça korkunun 'cisimleştiğini', tabulaştığını; tabulaştıkça savunulması veyaönlenmesi iç in verilen m ücad elenin d aha kan d ökücü halegeldiğini açık yürekliliklebelirtmişlerdir. 

Page 17: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 17/75

www.altinicizdiklerim.com  17

Türkiye , Cumhuriyeti va ta ndaşlarının taşıması gereken tek ortak kimlik, resmi siyasalkimlikleridir. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarıdır. Kürtlük ya da başka kültürelkimlikler, bu üst-kimlikle çatışmamalıdır. Hiçbir kültürel kimlik, kendi varlık alanını (kültürel)aşarak, kendisine "kurtarılmış" bir siyasal alan talebinde bulunmamalıdır. 

Böyle bir talep, "millet" veya "ulus" olgusuyla çelişir. Siyaseti ve coğrafyayı anlamsız ve tehlikeliderecede böler. Yaşama kabiliyeti olmayan, duygusal ve birbirine karşı nefret yüklüc em aa tleri yan yana veya karşı karşıya dizer .

Demokrasilerde ne devletin, ulusu oluşturan kümelerin kültürel kimliklerini yok saymak hakkıvardır; ne de bir kültür kümesinin self-determinasyon, dolayısıyla siyasal kimlik arama hakkıvardır. Bu, devletin ayrımcılık, kültür -kümelerinin ayrılıkçılık yapması demektir. Çünküdemokratik haklarını kullanan tüm yurttaşlar, her tercihlerinde self-determinasyon haklarınıbizzat gerçekleştirmektedirler.

Demokrasi, özgürlükler kadar, onların korunup sürdürülmesinin de güvenc esid ir. Top lumsa listikrarın başka türlü sağlanması mümkün değildir. Toplumsal istikrar, sadece bireylerin değil,onları "taşıyan" ve yönlendiren kümeler ile temsili örgütleri(ni)n arasında va rılan uzlaşmanınürünüdür.

Demokra tik top lumlarda vata ndaşa bireysel olarak kendi kaderini tayin etme hakkı tanınmışolduğu için bu hakkın kimi örgütlerce emri vaki ile gasp edilmesi kabul edilemez. Hele gaspedilmiş olan bu hakkın, yasadışı bir mücadeleyi meşru kılmak için kullanılması hiç kabuledilemez. Fiili bir gasp, hukuki hak doğurmaz. Bu nedenle demokratik toplumlarda terörizm,sadec e siyasa l b ir suç değil, bir insanlık suçu olarak da görülür.

Anadil(ler), kültür alanının olgusudur. Resmi dil, kamu alanının ve siyasal birliğin aracıdır.Anad il ile resmi d ilin aynı olması (tarihsel nedenlerle) her zaman mümkün değildir. Hatta bazıülkelerde birçok ana (kültür) dilin yanında birden fazla resmi dil vardır. Belçika ve İsviçre bunaörnektir. O ülkelerde vatandaşlar  tüm resmi dilleri öğrenerek daha zengin bir  kültür dünyasınakavuşurlar ve kendilerini hiç de bölünmüş / bölümlenmiş bir dünyanın insanları olarak görmezler. Çünkü bölünmek ellerindeyken, bir arada yaşamayı kendi özgür iradeleriyleseçmişlerdir. 

Bu ne denle Kürtçe’nin (halen olduğu gibi) konuşulması, b ir kültür dili olarak kullanılması ve

öğretilmesi korkulacak bir şey değildir. Kaldı ki çok -kültürlü b ir top lumda bunun yapılması,haksızlık duygusuna son vereceği için gereksiz gerilimleri de ortadan kaldıracaktır. 

3. GÜVENLİK ANLAYIŞI VE GÜVENLİK UYGULAMALARISorun ç özme kten çok ba stırmak ve e rtelemek yolu seç ilinc e, ülke siyaseti, zaman zamanşiddetle yüklenmiştir. 

Şiddet kullanımı, "ülke bütünlüğünü korumak ve milleti böldürmeme k" amacını taşıdığı için her defasında meşru bir davranış biçimi olarak sunu lmuştur. Ama bu, sorunların çözümünügeciktirmiştir. Sorunların çözülmesinde gecikme ve şiddet kullanımının gerekliliğine yapılan

vurgu nedeniyle değişik gruplar, kendilerine özgü güvenlik arayışlarına yönelmişlerdir. 

Page 18: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 18/75

www.altinicizdiklerim.com  18

Sert Güvenlik Uygulamalarından Koruculuk Üzerine Görüşler 

"Doğu" da sürüp giden şiddet ortamı, insanları derinden sarsmaktadır. Halk kendini güvendeve güvenlikli hissetmemektedir. Halkın büyük kısmı şiddete bizzat maruz kalmıştır. Kimi de sürüpgiden kanlı siyasetin çarklarına evlatlarını kaptırmıştır. Bu çarklar, çocuklarını ya öğütmüş yada onlardan çok uzaklara savurmuştur. Kimi bu acıyı sadece duygusal olarak hissetmemiş;

soruşturmaya, kavuşturmaya ve nihayet "bölgenin güvenliği açısından" göç baskısına mar uzkalmıştır. Kısaca bölge halkı, yıllardan beri ağır bir bedel ödemektedir. 

Bu b ed elin "tahsilatını" yapan organlardan biri de koruculardır. Koruculuğun açıklananamacı, saldırıya uğrayan köylülerin kendilerini savunmasını sağlayan bir yerinden savunmaörgütlenmesi ve uygulam asıdır. Kırsal şiddetin yaşandığı başka ülkelerde de benzer örnekler devreye sokulmuştur. "Riskli" köylere savunma eğitimi almış ve orduda tecrübe kazandıktansonra erken emekli olmuş yöreli astsubaylar veya erbaşlar yerleştirilmiştir . Bunla r, hem iç lerind eyaşadıkları köylüleri eğitmişler, hem onlara önd erlik etmişlerdir. Çoğu zaman sürdürülenmücadelenin "kurallara uygunluğunu" sağlama işlevini de onlar üstlenmiştir. 

Türkiye'nin "Doğusu"ndaki koruculuk uygulamasının amaçları, yetki ve eylem sınırları tam bellideğildir. ideali, korucuların kendi kırsal c em aatlerini korumakla yükümlü olma larıdır. Korucular,başka köylere, hatta sınır ötesine yapılan baskınlarda veya güve nlik op erasyonlarındaalternatif ve/veya ek silahlı güç olarak kullanılmamalıdır. 

Za ten hassas dengelere dayanan kırsal toplum yapısı, “ dışsal” b ir unsura veya onun "yerelmüttefiklerine" karşı hemen cephe a lab ilme kte, köyler ve aşiretler-arası bir  kan davasının uzunsüreli tohumları atılmaktadır. 

Gönüllü ola rak koruculuğu benimseyenler için diyec ek bir şey yoktur. Ama koruculard an birbölümü "ya PKK'lı ya da korucu olmak" ikilemi karşısında bırakıldıkları için bu rolü üstlendiklerinisöylemektedir.

Nitekim 'gönülsüz korucuların' yaygın biçimde mermi satışı yaptıkları, 'karşı tarafa' bilgi velojistik destek sağladıkları rapor  edilmiştir. Söz konusu mermilerin, savaşmak durumundaoldukla rı teröristlere gittiğini düşünmek bile ürkütücüdür. 

Diğer yandan, cahil insanların, arkalarında devlet otoritesini hissettikleri zaman sınırsız vesorumsuz davrandıkları sıkça görülen bir durumdur. Kişisel intikam, zorla maddi çıkar sağlama 

(gasp, rüşvet, kimi zaman da soyg un) suçlarının yanında, silah ve yükte hafif pahada ağır maddelerin kaçakçılığını yapmaları sıkça rastlanan olgula rdır. Bugünkü halleriyle korucularınönemli bir bölümü, toplumla devlet arasında olması gereken barışa katkı yapa c ak durumdadeğildir. 

Kaldı ki korucular , mücadelelerinde haklı da olsalar, çocuklarını ortadan kaldırdıkları ya dakendi canlarına kasteden insanlarla birlikte yaşamaya devam edeceklerdir. Kan davasının ve onu sürdüren koyu nefret duygularının kuşaklar boyunca 'taşındığı' bir kültürel orta md akorucular, kendi köylerinin ve ailelerinin savunması dışında silahlı eylemlerde kullanılmamalıdır. 

Diğer yandan, korucula rın idari yapımızdaki yeri de belirginliğe kavuşturulmuş değildir.Maaşlarını askeri oto ritelerde n almaktadırlar. Oysa yapılması ge reken, korucuların yerel,

Page 19: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 19/75

www.altinicizdiklerim.com  19

kendiliğinden (gönüllü) ve sivil (ga yri resmi) b ir savunm a güc ü o larak ö rgütlenmesidir. Sıkı bir yasa l disiplin altında ve sadece meşru savunma a macıyla terörizmle m üc adeled e ye rlerinialmalıdırlar. Yasa dışına çıkışlar sap ta nıp cezalandırılmalıdır. Za ten PKK'dan yılmış olan yöreha lkı, ikinci ve ayrıcalıklı (dolayısıyla d enetim dışı) b ir silahlı gücün tac izine ka tlanab ilec ekdurumda değildir. 

Koruc uluk aktif b ir saldırı ve savaş gücü olarak görülme meli ve kullanılmamalıdır . Koruc ularınmücadelesi, PKK saldırganlığını köy hudutları içinde durdurmak ve caydırmakla sınırlı olmalıdır .Devletten gördükleri destek hiçb irbiçimde hukuk kurallarının üzerind e o ldukları duygusunayol açmamalıdır. 

Güvenlik Nedeniyle Köy Boşaltma 

“ Doğu Sorunu” nun sonucu olduğu kadar, onu "bereketlendiren" bir olgu da köyboşaltmalardır. PKK "korucu köylerini" basmakta, boşaltmakta ve tahrip etm ekted ir. Bu eylem ,bir terörist örgütün, karşısındaki güce ve onu destekleyenlere "gözdağı" vermek amacıyla

uyguladığı gaddarca b ir yönte md ir.

Ama aynı yöntem güvenlik güç lerinc e d e uygulanıyorsa , terörizmIe müc adelenin en ö nem liilkesi olan ha lkı kazanmak çabası ihmal ediliyor demektir. Oysa terörist örgütler, eylemleriyledeğil, temsil iddiasında bulundukları kesitle rin sorunları ve dile getirdikleri gerekçeler yüzündenaz veya çok oranda sosyal destek sağlarlar. Bu nedenle, terörizmle mücad elede sad ec ekanlı eylemler sergilenip onları gerçekleştiren silahlı çeteler hedef alınmamalıdır. Sözü edilenörgütleri kimlerin niçin açık veya kapalı olarak onayladığı/ desteklediği mutlaka anlaşılmalıdır. 

Ama bunun tam tersi yapılır; içinden PKK'ya katılan kişi veya kişiler çıkan veya “örgüt”ün

yiyecek, haberleşme ve lojistik ihtiyaçlarını sağlamak için (zorla veya gönüllü, am a he me nhemen tümü korkutularak) yararlandığı köyler güvenlik güçlerince boşaltılır ve kullanılmazhale getirilirse, halkın 'yabancılaşması' önlenemez. 

Köy boşaltma, bir güvenlik yöntemi olarak görülebilir. Hatta bu yöntem kısmen başarılı daola b ilir. Anc ak sorun çözmek için zoru değil, özendirme (teşvik), benimsetme ve yasalarauygun cezalandırma gibi meşru (ve yumuşak) yöntemleri seçen devlet, uygulamalarındad aha e tkili ve ha klı olacaktır. Halk, PKK'nın baskı, tehdit ve şantajlarına doğrudan tabiolmadığı zaman, haklılığını yitirmeyen, güven veren ve herkesi hukuksal kanatları altınd akoruyan devletin yanında olmakta tereddüt etmeyecektir.

4. TERÖRİZM İLE SOSYAL ANLAŞMAZLIKDaha 1976 yılında Siirt'in Şirvan ve Dergalip mevkileri arasındaki yol yapımı çalışmalarısırasında köylüler dozer aracının önüne ot koyuyorlardı. Onların da bir katkıları olsun buga yretli, “ha yvan”ın b itmez tükenm ez mesa isine d iye...

Ya 1974 Kıbrıs bunalımı sırasında ordumuzun adaya çıkması söz konusu olduğunda tüm"Doğu"nun köylerinde, askerlik yaşma gelen oğlunu yanına, birkaç koyununu da ardına takıpbunları en yakın karak o l veya askerlik şubesine 'teslim etme ye' koşan ana -ba ba lara nedemeli?

Page 20: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 20/75

www.altinicizdiklerim.com  20

Ama neler olduysa oldu ve o vefakar ve yurtsever insanların çocukları, karşımıza "terörist"kimliğiyle çıktı. Yani top lumun b ir bölümü ile devletin arasına "mesafe" girdi. 

Artık istikrarın sağlanması tek başına devlette n beklenmeme lid ir. Bu ihtiyaç büyük ölçüd eözgür, gönüllü ve sorumlu sivil top lum ö rgütleri ile karşılanmalıdır. Temsili örgütlerinin çeşitliliğine 

ve b olluğuna imrendiğimiz demokratik, gelişmiş ülkelerin toplumsal istikrarının sırrı budur: Karara lma sürec inin, siyasa l pa rtilerden ç ok daha geniş bir örgütsel tabanda gerçekleşiyor olması... 

Ne va r ki b izim siyasa l felsefe mizd e m illet, d evle tten d aha d a r ve ikincil bir kavramdır.Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'd ir. Bu d evletin çatısı altında ve bu vatanıntoprakla rı üzerinde yaşayan kozmopolit nüfus yapısına uygun b ir addır Türkiye. Ama milletintanımına gelince herkese, "Türkiyeli" değil, Türk adı verilmiştir. Herkesten Türk olmalarıbeklenmiştir. Yani küme (alt) kimliklerinden biri, ulusal birliği (yurttaşlığı) temsil eden üst kimlik yerine konulmuştur. 

Türklük etnik bir olgudur, siyasal değil. Etnisite ve ya e tnik me nsub iyet, ortak ta rihsel, kültürelbağlarla pekiştirilmiş bir akrabalık bağıdır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşı,etnik Türk değildir ve olmaya zorlanmamalıdır. Ama isteyen bu sıfatı seçebilir, benimseyebilir.Bu kişisel (ve kültürel) bir tercihtir. 

5. SORUNUN MERKEZİNDEKİ GELENEKSELLİKŞiddet, sorunun sebebi olarak  algılanınca, çare daha ,fazla şiddette görülmüştür. Bu anlayış,"Eline çekiç alırsan, bütün sorunlar çivi gibi görünür" özdeyişine uygundur. Sonuç olarak,sorunlarla birlikte şiddetin çapı ve derinliği de artar. 

Modern çağda yaşatılmak istenen geleneksel ve otoriter ilişkiler , ne b ireyin siyasetenözgürleşmesine izin vermektedir, ne de ekonomik olarak  özgür girişimciliğe olanak tanımaktadır. Başka bir deyişle kişi bireyleşememekte, yurttaşlaşamamaktadır. Ne homo politicus , ne d e homo economicus olabilmektedir. Tabi bir varlık olarak yerel otoriteninyanaşması rolünü sürd ürmekted ir.

Şimd iye d ek “ 'Doğu” da aşiret reisi, ağa ve şeyh siyaset yapmıştır. Aşiretlerin siyasa l bo yuttaişlevselliklerini yitirmeye başladığı b ir dönemde, egemen konumlarını kaybetmeler i söz konusuolan kimi aşiret beyleri/ reisleri, aşiretleri adına koruculuk rolünü özellikle benimsemişler dir.

Ekonomik tem ellerini yitiren b ir sosya l örgütlenme biçimine böylece yeni bir geçim kaynağıbulunmuş ve zayıflayan aşiret-içi bağlar ve aşiret-re is d ayanışması tekrar  pekiştirilmiştir. Özetle, asayişi sağlama endişesi, asayişsizliğin an a nedenlerinden biri olan geleneksel yapıları yeniden ca nlan dırmaktad ır .

Karşı bir, tez şöyledir: Son yıllarda zayıflayan bu g eleneksel ilişkilerin ve o toritelerin yerini kısmen PKK a lmıştır. Güç süz ve tab i olan b irey, b ir otorited en diğerinin buyruğuna girmiş, özgürleşememiştir . O ha lde , daha hab is ve za ra rlı olanın yerine, eski ve b ild ik oto riten inegemen olması evladır. 

Bir kişinin kazanıp on kişinin yediği, beceri ve bilgi donanımı kıt, do layısıyla ve rimliliği düşük birişgüc ünün yoksul ka lması kaçınılmazdır. Bu bölgede evlenen her 100 kişiden sadece 10

Page 21: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 21/75

www.altinicizdiklerim.com  21

kadarının ayrı bir ev açabildiği bildirilmektedir. Başka bir deyişle, yeni evli a ilelerin %90'ı ana-baba larının evinde, oturmak durumundadır. O halde, aşiret bağı gibi da yanışmacı geleneksel b ir sosya l do kunun, b ir ölç üd e yoksulluk yüzünd en devam ettiği söylenebilir. 

6. SİYASAL KATILMA

Özgürleşmenin bir yolu da, siyasete bulmaktır. Tabi birey, siyasete ancak "müşteri" ya da"yanaşma" olarak katılır. Oyu güdümlüdür. Siyasal katılmayı engelleyen nedenlerden biri deörgütlenme özgürlüğüne konan resmi sınırlamala rdır. 

Kürtlüğün ev dışındaki belirtimlerind en kuşku duyulduğu için pek çok demokratik ve şiddetidışlayan örgüt ve ya kuruluş kapa tılm ıştır. Üye leri kovuşturma ya tab i tutulmuştur .

Yöre insanı, yoksulluğunu, işsizlik k arabasanını, eğitimsizliğin çaresizliğini, gelenekleringüdükleştirici baskısını, siyasa l ac zini (ve ye rel sınırlılığını), yön temin uzaklığını ve duyarsızlığını,b iraz d a b ilinçsiz b ir kolaycılıkla, kend isinden esirgenen b ir ha kka bağlamıştır: "Bir ço k şeyden 

mahrumdur, çünkü Kürt'tür ."

Bu b asit ta hlil, yoğun b ir siyasi p rop agand a ile “ inandırıcı”, neredeyse nesnel (ob jektif) ha legetirilmiştir. Psikolojik bir mekanizma, yaşanan dünyanın "gerçekleri" arasına sokulmuş; can alıp can verecek bir etkiye kavuşturulmuştur. İşte sırf bu nedenle, tarihsel ve kültürel -dolayısıyla" doğal" - ola n etn ik mensub iyetin tabu olmaktan çıkarılması ve siyaset dışına"taşınması" gerekir. 

Yeterince kapsayıcı (içselleştirici) olan bir ulus tanımı, herkesi gönül rahatlığıyla içine almalıdır.Bu tezi savunmak, bölünmeye değil, ancak iç barışa hizmet eder. 

Bu açıdan bakınca ne İspanya, Belçika, ABD gibi Batı ülkeleri; ne de Suriye, Irak, İsrail, M ısır gibi Doğu ülkeleri, etnik isimlerin ifadeleridir. Şu halde etnisite ile ulus, ulus ile (b ir tek ta rihselvatan veya bir tek ulusa ait) vatan arasında bire bir tekabüliyet (eşdüşüm) yoktur.Aranmamalıdır. 

Eğer böyle bir tek -tipleştirme algılaması yüzünden iç barış tehlikeye düşüyorsa, demokrasininve devlet yönetiminin gereği, en kapsayıcı (içselleştirici), en esnek kavramların ve kurumlarınsisteme kazandırılmasıdır. Aksi halde radikal gruplar ve örgütler, "dışlandıkları" ma zereti ileinsanları peşlerine takıp sistemi sürekli bir istikrarsızlığa sürükleyebilirler.

Bir sosyal anlaşmazlık niteliğindeki protesto hareketlerini radikal unsurlardan soyutlamakgereği, terörizmle mücadelede asıldır. 

Anlaşmazlık konulan devletçe/toplumca giderildiği takdirde teröristler, "temsili" nitelikleriniyitirecek, kanlı eylemlerin failleri olarak asıl kimlikleriyle o rtada kalacaklardır. Ancak dökülen kanın yarattığı intikam duygusuyla hareket edilirse, soğukkanlılığını yitiren siyaset, sorunaşiddetten başka bir çare bulamaz. İşte Türkiye bu kısır çemberi kıramam ıştır.

Şiddet, çözümün değil, sorunun bir parçasıdır. Sorun, uygulanan karşı-  şiddet oranında büyür 

ve başka çözüm arayışlarını engelleyebilir. Daha akılcı çözümler önerenler, "kana kan"isteyenlerce "ha in" d iye d amg a lana bilir. Am a aklın ve önderliğin gerçeği ve sah tesi işte bu

Page 22: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 22/75

www.altinicizdiklerim.com  22

kritik durumlarda belli olur. Birinciler, tarihin mimarla  rı olarak kayda geçer. Diğerleri de ta rihin isimsiz hama lları olarak kayıt dışında kalır. 

Terörizm Asalak lıktır Sonuç olarak, yönte mleri ona ylanma sa ,kıt kaynakları kısmen gasp etse de “ diğer ” taraf, hep

oradadır ve oralıdır. Uzak ve kimi zaman "duyarsız" olabilen merkezi otorite, bu acımasızörgütü yok etmek isterken, halka onun yöntemleriyle yaklaştığında önemli b ir taktik hatayapmaktadır. Evet, "ör güt", yöntemleri ve acımasızlığı yüzünden yöre halkı tarafındankınanmaktadır. Ama aynı zamanda yine aynı yöre halkı tarafından "Anka ra 'da n gö rülme yen"çeşitli amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır da. Doğulu, işsizliğin, geçim sıkıntısının,donanımsızlığının ve c ehaletinin getirdiği çaresizlikten beslenen dilek ve protestosunuveka leten d illend irmek iç in "örgüt"ün medyatik etkisinden yararlanmaktadır. 

Bu durum, terörizmin 'kara kaplı kitap' ta yazan karakterine d e uygundur. Son tahlildeterörizmin en b üyük amacı, siyasal sonuçlar almaktan çok, bir davayı veya anlaşmazlığı ulus

veya dünya gündemine taşımaktır. Yöre halkı bu ilintiyi çok iyi anlamış görünmektedir.

Yapılması gereken, halka karşı güç gösterisinden vazgeçmek ve örgütün sağladıkları yanındasağlayamayacaklarını da sunmaktır. O zaman halk, en kuvvetli olanı değil, en c öme rt, enbecerikli ve en müşfik olanı terc ih e d ec ektir.

Yöre halkının bir bölümünün "örgüt"le böyle bir nefret-saygı-korku-g izli destek-(kimi zaman)sevgi ilişkisi varken, resmi çevrelerin ve bazı politikacıların "ezdik", "bitirdik", "belini kırdık"beyanları hem militanları ateşlemekte, hem de bir bölüm yöre halkı arasında pasif bir dirençyaratmaktadır. Söz konusu pasif d irenc in psiko lojik bir mekanizma olduğu belirtilmelidir. 

7. İSTİKRARSIZLIĞI BESLEYEN PSİKOLOJİK İKLİM: TARAF OLMA TRAVMASI Sorunun çözümünü olumsuz etkileyebilecek bir başka psikolojik 'iklim' de güvenlik nedeniylekimi köylerin boşaltılması sürecinde oluşmaktadır. Evlerini terk eden insanlara az zamantanınmakta ve çok az şey almalarına izin verilmektedir. Boşaltılan evlerin güvenlik neden iylekullanılamaz hale getirildiği bildirilmektedir. 

Köylerini terk etmek zorunda kalan insanlar, kentlere sığınmakta ve pek çoğu zor koşullardayaşamaktadır. Evlerinden, ekebilecekleri topraklardan, hayvanlarından mahrum kalankalabalık aileler, net bir tüketici olmaktadır. 

Güvenli kırsal alanlar yaratmak adına acılı, buruk ve köksüz insan yığınları yaratılmaktadır.Sonra bu insanların kendilerine yabancı kent ortamına serseri mayınlar gibi sürüklenmelerinekayıtsız kalınmaktadır. 

Hiçbir rejim, kendi istikrarsızlığını bu kadar pervasızca hazırlayamaz. Hazırlamamalıdır.Kentlerimizde bir anda patlayan şiddetin, soygun ve yasadışı eylemlerin kentlerin özümlemeyeteneğinden daha fazla olması bizi şaşırtmamalıdır. 

Bir tek od ada 12-13 kişinin yattığı, üç odalı bir evde 3-4 ailenin oturduğu kentlerin göçle şişen 

mahallelerinde yarının suç luları hayata hazırlanıyor. Bunlar, artık üretici değil, çoğu asalak olma ya itilmiş insanlardır . Kurbanları ise tüm top lumd ur.

Page 23: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 23/75

www.altinicizdiklerim.com  23

Yaralı onurları onları "onur için savaş" verdiğini iddia eden örgüte istemeden (bilinç altında)yaklaştırıyor. Bu nedenle söz konusu kampanyaların etkisini ne fazla abartmalı ne deistenmeyen bir lütufkarlık la insanları kazanma çabalarına gereğinden fazla önematfedilmelidir.

Taraf olmaya zorlanan bir halkın/kümenin hangi tarafta yer  alacağını belirleyen koşullar,yerel, konjonktürel ve tarihsel olabilir. Yani davetin yapıldığı zamandan ve daveti yapandanbağımsız olabilir. Bu nedenle, işlenen siyasi hatadan bir an önce ge ri dönülme li ve d evlet,PKK'ya karşı mücadelede halkı tarafsız kılmalıdır. Bütün dünyada terörizmle savaşılırkenyapılan budur: Halkı tarafsızlaştırmak ve terör örgütü ile karşı karşıya kalmak...

Oysa bugün "doğu halkı", PKK ile devlet arasında öğütülmekte, her ikisinin de politikasınamalzeme ha line ge tirilmekted ir.

8. ANKARA'NIN UZAKLIĞI VE YEREL KOŞULLARIN BELİRLEYİCİLİĞİ Sorun çözmekte zorlandığı halde, katı merkeziyetçi tutumu, devletin, yetkilerinden b irbölümünü yerel yönetimlere devretmesine olanak tanımıyor. Bundan üç sonuç doğuyor: 1) Yerel sorunlara karşı duyarlılık, hizmet ve denetim eksik  kalıyor. "Doğu" hala bir mahrumiyetbölge si ve m erkezd en dışlanan mem urlar iç in sürgün ye ri ola rak gö rülüyor. Bu d a yöreyegönderilen personelin yetkinliğine ve işlerinin kalitesine yansıyor. 2) Merkezi yönetimin yerel kadroları, yetersiz icraatlarına karşın, bunun olumsuz sonuçlarınıpek yaşamıyorlar (yerel nüfusun şikayeti üzerine kınanmıyor, değiştirilmiyorlar). Taşra teşkilatına yeterinc e d estek vermeyen "merkez", onu halkın karşısında adeta "göreli bir özerklikle"donatıyor. Devlet teşkilatı, taşrada büyük ölçüde başına buyruk hareket edebiliyor , ida ri ve

yasal denetimin dışında kalabiliyor.3) Yetersizlerin yeterlilerle, duyarsızların duyarlılarla, yasa dışına çıkanların yasalara saygılıpersonel ile değiştirilmediğini gören halk, yönetime güvenini kaybediyor. Kanlı ve zalimceyöntemlerini beğenmese de sırf sistemi protesto ediyor diye, bir hareketin/örgütün "karşıttavrına" destek veriyor. Bu desteğin küçük b ir bölümü a ktif, büyük bö lümü pasif, yaniduygusal.

Halk bu mücadelenin dışına çıkarılmadığı müddetçe daha fazla insan savaşır olacak vesorun, çö zülme k yerine d aha d a fazla sürüncem ed e kalac ak. Genişleyen mücadele, yarıntopluma daha pahalıya ma l olac ak.

Halkın, mücadelenin dışında tutulabilmesi için düzende pay sahibi olması gerekir. Buna sosyalbilim terminolojisinde “düzene yatırım yapmış olmak ” denir. Düzene yapılan en iyi yatırım,onun b ir pa rçası olmak; bunun en etkili yolu da bir iş ve meslek sahibi olmaktır. 

İşsiz, güçsüz ve umutsuz insanların kaybedecekleri pek bir şey yoktur. Bu g üne kök  salamayanlar, "umut dallarını" yarına uzatmak için ç abalam ayab ilirler. "Örgüt" onlara bugün iç in bir i  ş ve amaç, yarın iç in umu t ve mevki vaat etmektedir. Bu durumda DoğuAnadolu’nun "açık hapish anesi"nden yarının "vaat edilen cenn eti"ne geçiş, sad ec e bir ima n meselesi haline gelmektedir.

Page 24: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 24/75

www.altinicizdiklerim.com  24

Kişi sisteme yatırım yapmışsa, meyvelerini derlemek iç in sistemin s ürmesinde çıkar umar. Hattadüzenin sürmesi iç in müc adele eder.

Sorunun kaynaklarından birinin de devletin istikrar adına, sorunu besleyen ve sürdüren feodalunsurla rdan me det umması olduğu belirtilmişti. Son yıllarda bu doğrultuda başka bir hata 

daha yap ıldı. Yerel düzeyde PKK saldırılarından korunmak için, önceleri kendiliğinden ortayaçıkan bir militan örgütün eylemlerine hoşnutlukla bakıldı. "Düşmanım ın düşmanı, benimdostumdur" mantığının sonuc u o lan bu tu tum , Hizbullah isimli te rörist örgütün bazı il ve ilç emerkezlerinde palazlanmasına neden oldu. 

Hizbullah Batman, Midyat, Nusaybin gibi ticari açıdan faal bazı kentsel merkezlerde, öze llikleyerel esnafın PKK'nın ikide b ir kepe nk kapa ttırma ve haraç top lama eylem lerinebaşkaldırmasıyla doğdu. Zaman ve kaynak kaybe d en esnaf, resmi ma kamlarc asağlanamayan korunma ihtiyacını karşılamak amacıyla örgütlendi. 

Hizbullah’ ı yaratanlar da Kürt'tü. Ama PKK ile bağdaşmaz farklılıkları vardı. PKK, Kürt milliyetçiliği ile Marksizm-Leninizm karması bir ideolojiyi benimsemişti. Hizbullah -ki bu adıkendileri benimsememişler, halk yakıştırmıştır - meşruiyet zemini olarak dini seçti. Bu nedenleMarksizm’ e temelden karşıydı. Milliyetçiliği ise dinsel cemaati bölen kısmi ve kısır bir ideolojiolarak görüyordu.

Hizbullah kısa sürede silahlandı. Kadrolarını "hücre" örneğine uygun olarak oluşturdu ve PKK'yakarşı onun yöntemleriyle mücadeleye başladı. Sistem açısından meşru bir ideolojiyedayandığı ve PKK ile kıyasıya mücadele ettiği için uzun süre resmi ç evrelerc e c idd i biçimd eüzerine gidilmedi. Hatta bu örgütü devletin kurdurduğu dedikoduları çıktı ve dedikodular 

uzun süre gündemde kaldı. Yöredeki otoriteler bunun doğru olmadığını söyleseler de halkHizbullah’ın uzun süre resmi çevrelerin hoşgörüsünden yararlandığında ısr a r ed iyor.

Bu hoşgörüden ya ra rlanan Hizbullah'ın sad ec e PKK ile m ücadele etmediği anlaşılıyor.Yöred eki etn ik ve kültürel mozaiği renklendiren, kümeler -arası ilişkileri yumuşatan Yezidileri ve Süryanileri öldürüp korkutarakkaçır d ığı da belirtiliyor. Nedense bö lge deki bütün tarafla r bukonud a suskun.

Uzun süren kanlı çalışmalardan sonra etkinlik kazandığı il ve ilçelerde PKK'yı susturan,bazılarından bütünüyle süren Hizbullah, bu kez sağladığı güvenliğin bedelini esnaftan

istemeye, zekatları "Allah adına" toplamaya başladı. Örneğin nakliyat yapanlardan kamyonbaşına haraç aldı. Alamadığı vakit araçlar, dükk anlar yakılıp iş sahipleri kurşunlandı. 

Eski mal ve kan davaları, bedelleri ödendikten sonra bu örgütler aracılığı ile "halledilir" oldu. 

9. MODERNLEŞME, GELİŞME VE KİMLİK SORUNU “ Doğu Sorunu” nun bir bileşeni de kimlik sorunudur. Kimlik, bir kişinin veya kümenin kendisinibugün nasıl tanımlad ığına, geçmişte ne olduğuna ve gelecekte ne olacağına il işkin tasarımıdır. Kimliklerin taşıyıc ısı kümelerdir (gruplardır). Her toplum, sosyal, yani çoğul karakterigereği pek çok grup-kimliğini içinde barındırır. Bunun gibi her birey de farklı sosyal çevrelere / 

gruplara üyeliğinden ötürü farklı kimlikleri şahsında taşır. O halde sosyal olmak, çok -kimlikliolmaktır. 

Page 25: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 25/75

www.altinicizdiklerim.com  25

Sistemsel istikrarsızlığın bir kaynağının da göç olduğu belirtilmişti. Özellikle göç alan yörelerin,göç erleri özümseyeb ilecek o lanaklarla donatılmamış olması, yani onlara muntazam bir altyapı ve konut edinme olanağı, iş, sağlık ve eğitim imkanları sunamaması, alt-kültürler ileyüksek-kültürün kaynaşmadan yan yana ve karşıtlık içinde durmasına neden oluyor. Yüksek 

kültür, geleneksel yerel alt-kültürleri yeterince hızla eritemiyor. Hatta bu kültürlerce kuşatılıyo rve gerilet iliyor. Top lumsa l sistem, süresibelirsiz bir istikrarsızlığın etkisine giriyor. 

İstikrarsızlığa düşen sistemlerde her şey belirsizleşiyor. Laik lik gib i üst-kültürün siyasa l fe lse fesinintemel ilkeleri sorgu lanm aya başlanıyor. Değişimin, hele kaotik değişimin güvensizliğe sürüklediği insanlar, kendilerine daha yakın ve bildik gelen cemaatleşmelere, yeni veyayenide n yorumlanan ge leneksel alt kimliklere (grup kimliklerine) sığınıyor. Bu kimlik alanlarınıdeğişimden korumak için onları "kurtarılm ış yaşam alanları" haline getiriyor.

Bu olguyu, bö lücülük, bölünme k, pa rç a lanmak gibi dram a tik kavram larla nitelemek yerine,

bunalım halindeki bir sistemde bunalımı en yoğun biçimde (felaketmiş gibi) yaşayan kişi ve grupların endişelerini yansıtma biçimi olarak anlamak çok daha isabetlidir. Aksi bir yaklaşımbenimsendiğinde yanlış bir teşhise varılır ve gözler önünde gerçekleşen bir oluşum, dış güçlereve kötü niyete d aya ndırılır. Ya da ikincil, üçüncül nedenle rle uğraşılır durulur.

Türkiye Cumhuriyeti'nde son zamanlarda yaşanan kimlik sorunun iki ana nedeni vardır:1) Cumhuriyet yönetimi ve onun dayandığı ulus-devlet, halkın beklediği pek çok şeyikarşılamakta zorlanmaktadır. Nüfusun önemli bir bölümü, hoşnutsuzluğunu çeşitli biçimlerde(inanç sa l, etnik, sosya l-sınıfsal) sergilemektedir. Bu hoşnutsuzlukların "boşaldığı havuz"yetersizliğinden şik ayet ed ilen ulus-devletin icraatı ve onun temsil ettiği üst-kimliktir. Bu

ned enle a lt-kimlikleri temsil ed en örgütler ortaya çıkmakta ve siyasal söylem çeşitlenmek tedir.2) Her devletin yaptığı gibi Türkiye C umhuriyeti Devleti de temsi1 ettiği üst-kimliği tek veta rtışılmaz kimlik olarak resmen tanımlamıştır. Ne var ki Türkiye'de devletin topluma sunduğu kimlik sadec e siyasa l, yan i üst-kimlik statüsünde kalmamıştır. Sosyal ve kültürel alanı dakap samak ve isimlend irmek amacını taşımıştır. Başka deyişle, üst ve alt kimlikler, bir, tek veözdeş olarak görülmüştür ve bu elbise topluma dar gelmiştir.

Doğu Sorunu'na bu tahlil açısından bakıldığında, Türkiye Kürtlerinin Türkleştirilmesi değil,Türkiyeli o ldukla  rını hissetmeleri, bağlılıklarının ve sorumluluklarının bu ülkeye ve onun ortak siyasal kimliğine ol ması gerektiği açıktır . Bu d a bu ülkenin Kürtl erinin, yaşadıkları hayattan

Türkiye'yi ç evreleyen ülkelerdeki Kürtlerden d aha memnun ve daha özgür olma la  rıyla mümkündür. Eğer Türkiye'nin komşularında daha mut lu ve özgür b i  r Kürt topluluğu olursa,"Kürtlerin İsrail'inin" temelleri orada atılır. Ortadoğu ve Kafkaslardaki bütün Kürtler, gönül ve  siyaset açısından o birime bağlanır. Bu nedenle Türkiye'deki, özelli kle Doğu Anadolu'daki Kürtlerin huzur ve tatmini sadece Türkiye'nin istikrarı için değil, bölgenin istikrarı ve siyasalyumu  şaması iç in d e önemlidir.

10. MAKUS TALİH YA DA YETERSİZ İLGİ Ülkem izin en büyük sorunu olan işsizliğin Doğu Anadolu'd a %15-20 da ha fazla olduğubildirilmekte; buna rağmen işsizlik oranını hızla düşürecek ciddi önlemler alınmamaktadır.

Ankara, olaylara ve yerel ge rç eklere fazla uzak ve duyarsız görünmektedir. Yerel yöneticileresağlanan olanaklar ç ok ye te rsizd ir.

Page 26: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 26/75

www.altinicizdiklerim.com  26

Batman, Kızıltepe gibi yerleşme yerlerinde işletmeye hazır hale gelmiş ama işletme kredisialınamadığı için çalışmayan ve çevresine yararlı olamayan bir hayli sınai tesis vardır. Çeşitlibaşvurulara rağmen kredi temini konusu çözülememiştir. Eldeki kaynaklar asayişi sağlamaç alışmalarına gitmektedir. Oysa sistem açısından en iyi savunma, insanı sisteme entegreetm ektir (bü tünleştirmektir), iş ve aş, bütünleşmenin ve bağlılığın ilk ve en önemli koşuludur.

Yatırım bu alana yapılmalıdır. 

Son yılların tayin ölçütlerinden birinin belirli b ir "milliye tçilik" anlayışı olması da önemli sakıncalar yaratmıştır. Özellikle güvenlik elemanlarının seçiminde bir güvenlik belgesi olarak görülen"milliyetçilik" pratikte (günlük hayatta) ayrımcılığa, hizmet edilen topluma karşı önlenemeyenb ir kuşkuya ve kopukluğa neden olmuştur. Yerel ha lk d a "m illiyetç i" belirtimleri (e l işaretlerini,belirli sözleri ve davranışları), kendisine karşı düşmanca bir tutum olarak algılamaktadır:"Çünkü netice de kend isi Kürt'tür ve güvenlik güç lerinin iç inde onu d ü  şmanmış gibi gören insanlar vardır ." Bütün bu algılamalar, iki yönlü bir yol gibi işlemekte, her iki ta ra f da b irb irine b irgüvenlik riski gözüyle bakmaktadır. 

İşin sakıncalı yanı, taraflardan birinin halk, diğerinin güve nlik gücü olmasıdır. Bu nedenlegüvenlik pe rsonelinin seç im i son d erec e öne mlid ir. Bu ha ssas bölged e h iç b ir id eo lojiyifanatikçe benimsemeyen, "yurtseverlik" ile milliyetçiliği karıştırmayan idarec ilere ve güvenlikpersone line görev verilmelidir. Milliyetçiliği, tüm m illeti kap samak yerine, etnik b ir temeleoturtan idarecilerin ve güvenlik personelinin yol açacağı za rar, sağlayacağı yarardan kat katfazla olac aktır. 

11. DEVLETİN TARAFSIZLIĞI SORUNUSaygı, bireysel düzeyde, yurttaşların birbirlerinin hakkını ve özgürlüğünü çiğnememesi olarak

anlaşılabilir. Kamu düzeyinde ise resmi görevlilerin to p lumsa l kesitle r, kültür ve ina nç kümeleriarasında taraf tutmadan, hukukun temel ilkelerine bağlı kalarak hizmet vermesi esastır. 

Yörede Habur giriş-çıkışlı nakliyattan alınan haraçlar, kaçakçılığın her türlüsünden düşen pay,d evletle olan ilişkilerinin olumlu sonuçlanması için yöre sakinlerinin ödemeye hazır oldukları “ minnet borcu ” yerel siyasetç ilerin başı çektikleri az sayıd aki kad roların satışından elde edilenpay ve asayiş riskini içeren maaşlar ve özel hizmet üc re tleri birer teşvik unsurudur.

“ Bu işleri yapan kişiler acaba Tür k değil mi? Davranışlarıyla çözümsüzlüğü pekiştiren, de vleteolan güveni sarsan, insan hakları ihlalleriyle ülkelerinin dünya dan soyutlanmasına neden olan

personeli iş başında tutan yöneticilerin yurtseverlikleri kuşku götürmez mi?” Herhalde hiç b iryurtsever yönetici ve siyasetçi, ülkesinin zararına olduğu anlaşılan politikaların savunucusu veuygulayıcısı olma k istemez.

'Doğu Sorunu'nu çözmek için sağlıklı yöntemler ge liştirilse bile bunları uygulayacak olan yerelgörevlilerdir. Onların da çözümlerin bütünselliğine ve erdemine inandırılması gerekir. Ama öncelikle sağlıklı yaklaşımların belirlenmesi ve uygulama öneriler ine dönüştürülmesi lazımdır. 

Doğulu kanı önderleri, “Kürt sorunu”nu merkezi yönetimin bir "değerlendirme eksiği"nin ürünüolarak görüyorlar. "Değerlendirme"den de şunları murad ediyorlar: 

1) Günlük yaşamlarından memnun olmayan ve memnuniyetsizliklerini protesto boyutlarınavardıran insanların neyi protesto ettiğini anlamak.

Page 27: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 27/75

www.altinicizdiklerim.com  27

2) Eylem veya muhalefetleriyle sistemi istikrarsızlaştıran insanla rın şiddetle belirttiği yoksunluk (ma hrumiyet) d uygusunun m add i ve siyasi ned enlerini anlamak.3)Her uygar ülkede toplumca benimsenip yüceltilen çağdaş hedeflere varılmasını önleyenyapısal engellerin neden bir türlü aşılamadığını anlamak.

Sorunlara sadece sonuçları açısından bakılmış ve yaklaşılmıştır. Bu amaca yönelik merkeziaraştır ma kuruluşları bile oluşturulmamıştır. Dolayısıyla sistemin irdelenmesi, eleştirilmesi vedeğiştirilmesi gecikmiş, sorunlar birikmiş ve çözümleri zorlaşmıştır. Bir aydın din adamı, yöredekitüm öğretmenlerle ayn ı doğrultuda düşünmektedir: "Sorunların başlıca nedenlerinden biri, gençlerimize soru sormayı, olayları sorgulamayı,gerçeği araştırmayı öğretmeyen eğitim sistemimizdir. Biz kimin ne zaman sorduğu bilehatırlanmayan sorulara bir   zamanlar verilen yanıtları aktarıyoruz, çocuklarımızın bunlarıezberlemesini istiyoruz. Sonuçta bağnaz, dar görüşlü ve tabii radikal insanlar  yetiştiriyoruz. Bu insanlar ipekböc eğine benziyorlar. Hep kozalarının içinde yaşıyor ve ölüyorlar . Dünyayı hiçtanımıyorlar ya da kozanın ağzından görüldüğü kadarıyla tanıyorlar. Kürt sorununun bir 

özgünlüğü yok. O, Türk siyasal sisteminin gayri meşru çocuğudur."

Bir başka kanı önderi, bozulan kent ortamı için "Hızlı göçün bozduğu kent dokusu,yönetimlerce tamir edilmediğinden, kıt kayn aklar için kıyasıya rekabet eden insanlar arasındadüşmanlık duyguları, hızla yayılıyor " d iyor ve ekliyor: "Bunun Türklükle Kürtlükle ilgisi yoktur. Türk Türk'ü, Kürt d e Kürt'ü vuruyor. Bu, b ir va r veya yok olma(ma) savaşımıdır. Önemli olan, bozulantoplum dengelerinin hızla düzeltilmesi ve insanlar arasında başlayan bu kuşku ve düşmanlıkduygularının tekrar saygıya ve dayanışmaya dönüştürülmesidir. Bu d a ulusa l çapta düzenlenec ek kampanya ve p lanlama etkinliklerini gerektirir. Yeni (de mokratik) yönetim anlayışı, ancak sorumlu yurttaşlarla hayata geçebilir. Sorumlu yurttaş, fikren ve vicdanen

özgür olduğu kadar, özgür lükl erini sorumluca ve başkalarına da yararlı olacak biçimdekullanan kişidir. Eğitim sistemimiz bu yurttaş tipini üretmedikçe, siyasal sistemimizin özgürlükçüve demokratik olması yetmez. Bağnaz ve köktenci bireyler, yönetimin özgürlükçü yapısındanyararlana rak iktida ra geleb ilir v e demokrasiye son verebilirler. Tarihte bunun acı örneklerivardır."

"Merkezi hükümet" sisteminin düzeltilmesi ve yeniden düzenlenmesi ihtiyacı artık kırmızı alarm vermektedir. Bu sistemin ısrarla sürdürülmesi, sanıldığı gibi ulusal bütünlüğe değil, merkezkaçeğilimlerine hizmet etmektedir. 

Yöre aydınları “ Ayrı yaşamayı seçmek kolay; önemli ve zor olan birlikte yaşamak. Hepimizinçıkarı bu doğrultuda” d iyor ve ayrılık duygusunu yaratan birkaç etmene değiniyor: “ Türk- Kürt düşmanlığı olmamıştır. Bugün de yoktur. Yönet im-Kürt ç a tışması vardır. Hep deböyle olmuştur. Örneğin Şeyh Sait isyanının çeşitli nedenleri vardır ama bir nedeni de merkeziotoritenin, etnisiteler üstü konumunu terk edip milliyetçi bir ideolojiyi benimsemiş olmasıdır.Kürtler, kend ilerini dışlanmış hissetmişlerdir .”

Yörede beklenen; devletin kapsayıcı ve içselleştirici olması, etnisiteler , inanç lar, sosya l kesitlerarasında taraf tutmaması ve halkın, yörenin ihtiyaçlarına/özelliklerine duyarlılık göstermesidir. 

“ Fa  rklıl ıklardan korku, onla r ın ya yok sayılmasına ya da farklı kümelerin 'varlıklarını kanıtlamak için mücadeleye girmesine' neden olmaktadır. Mücadele sınırlandırılamazsa, küme ler- arası

Page 28: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 28/75

www.altinicizdiklerim.com  28

egemenlik savaşımına dönüşme olasılığı vardır. Bu nedenle etnik ve kültürel farklılıklar, karşıtlıkolarak algılanmamalıdır. Dolayısıyla, bastırılmamalı ve siyaset konusu yapılmamalıdır. Bu,özellikle b ir devlet politikası olmalıdır .”

12. OLAĞANÜSTÜ HAL(LER)

Yörenin aydınları, bu tarihsel serüvenin ışığında, yaşanan sıkıntıların faturasının genekendilerine ve bölge halkına çıkarılmasının haksızlık olduğu kanısındadır. Devlet yöreye tek egemen olarak girme teşebbüsünde bulununca ağa, şeyh ve aşiret reisleri, arkalarınayandaşlarını da alarak isyan etmiş, devlet d e bunu ihanet olarak değerlendirmiştir. Oysa bu,tarihin her döneminde ve her siyasal devrim sonrasında yaşanan bir iktidar mücadelesidir."Va ta na ihane t"le ilg isi yoktur.

Diğer yandan aydınlar, “ si yasal devrimin tamamlanmamış olmasının veba li Doğululara yüklenmemelidir " demektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, isyanları bastırmış ama siyasalrakiplerini ve isyanın alt-yapısını oluşturan geleneksel kurumsal altyapıyı ortadan

kaldırmamıştır. Devrimin kalıcılığını sağlayacak  olan, geleneksel üretim ilişkilerini ve tarzını(ağalığı, köylülüğü ve geri tarımsal yöntemleri) dönüştürme projesi kapsamlı olarak netasarlanmış ne de uygulanmıştır.

Geleneksel tarım ekonomisi ve üretim (emek -sermaye) ilişkileri dönüştürülmediği için toplum,ne modernleşmede ne de ekonomik gelişmede istenilen yere gelebilmiştir. Her iki eksik lik,merkezi yönetimin otoriter yapısının yanında, geleneksel yer e l otoritelerin ve ilişkilerin bireyibağlayan, geri bıraktıran etkilerinin sürmesine de neden olmuştur. İşte, bugün "olağanüstü" d iye ad landırılan koşullar , devralınan ta rihsel m irasın yeterince ve zamanında "çağauydurulamamış" olmasındandır. Yani bölgenin geri kalması, hem bir siyasal tercihin hem de

ihmalin eseridir, kısaca insan yapısıdır. 

13. DÜNDEN BUGÜNE BAŞKALDIRIYakın tarihimizin ışığında değerlendirildiğinde, da ha önceki Kürt isyanlarının hep seç kin veönder isyanları olduğu görülür. Önderler yakalanınca, sürülünce veya id am e d ilince'hareketin' önü alınm ıştır. İlk kez bir Kürt hareketi, aşağıdan gelmektedir. Bastırılmasının zorluğuda bundan kaynaklanmaktadır. Sıradan insanlar, kendilerini aşan bir “davaya”katılmaktadırlar. Hayatlarına bir anlam gelmekte, ilk kez geleceği kendilerinin belirleyeceğineinanmaktadırlar. 

Hem duyarsızlığına inandıkları merkezi otoriteye, hem zalim ve sömürücü olduğunu söyledikler iyerel otoritelere karşı hınçlıd ırlar. Tüm hınçlı insanlar gibi inkarcıdır lar, tep kilid irler. Örgüt,te lkinleriyle, o nların daha da tepkili ve tahripkar olmasını sağlamaktadır. Bu nedenle örgütleteması olan insanlar kolayca etkilenebilmekte ve yıkıcı olmaktadır. Tesislerin tahribi,öğretmenlerin katli, "muharip olmayan" savunmasız insanların acımasızca öldürülmesi, bugereksiz aşırılıklara örnektir. 

Bir yöre kana a t önderinin dediği gibi: "Bu insanlar bir yıl daha ağlar l ar, ondan sonra 'dağa'giderler ." Ma alesef g id iyorla r d a ...

Bölgenin üretim kapasitesi ve kişi başına düşen gelir düzeyi oldukça düşüktür. Özellikle kentselaltyapı çok eksiktir. Yatırımların hacmi ve çeşitliliği azdır. Ancak alt-yapı ve enerji yatırımlarının

Page 29: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 29/75

www.altinicizdiklerim.com  29

dışında bu bölgeye devlet yatırımı yapılması isabetli bir seçim olmayacaktır. Bunun yerineyerel girişimcilik özendirilmeli ve girişimleri her aşamada denetlenen ciddi yatırımcılara cömertteşvikler sunulmalıdır. 

14. DOĞU'DA SİYASET

Kimi aydınlar iki tür devletten söz ediyorlar. Biri, görünen d evlet, b iri de gö rünmeyen ... Asıltehlikeli olan, gö rünmeyeni. Yöre halkı, faili meçhul cinayetlerin büyük bir bölümünü işlediğiniiddia ettiği, Hizbullah gibi, 'itirafçılar' gibi, kollandığı ve gözetildiği sanılan g izli güç lerd en sözed iyor. Bu güç lerin olan veya iddia edilen varlıkları ortadan kaldırılmadıkça, yönetime ve onun açıklığına güven duyulamayacağı anlaşılıyor. Kaldı ki bu örgütlerin veya gruplarınkendilerini "kullandırmaları" bir süre sonra top lumun veya "kullananların" karşısına ağır bir "fatura" çıkarıyo r. Söz konusu yapılar kendi adlarına soyg un, gasp, kaçakçılık veya cinayeteylemlerine girişiyorlar. 

Doğu'da siyaset, hiçbir dönemde seçmenin özgür iradesinin sisteme yansıması biçiminde

gerçekleşmedi. Yerel nüfuzlular, çıkarları doğrultusunda şu veya bu partiden aday oldular.Hatta kimi zaman, iki adayı seçtirebilecek durumda olan aileler , aşiretler veya aşiret ittifakları,ayrı ayrı partilerden seçilerek, değişebilecek güç dengelerine karşı kendilerini ve konumlarınıgüvenceye aldılar. 

Doğu'da siyasa l gücün kaynağı ya toprak sahipliği ve/veya aşiret ve dinsel cemaat bağıolmuştur. Genellikle bu üç etm en, siyasa l güc ün oluşumuna birlikte katkıda bulunmuşlardır. 

Geride kalan düzen, zaten bugünün sorunlarının kaynağıdır. O halde yapılması gerekenşunlardır: 

1- Yöre hızla kalkındırılmalı ve yöre insanının yaşam standardı yükseltilmelidir. Bu, kitlesel göçünkent dokusunu daha fazla bozmasını da önleyecektir. 2- Bireyin tüm geleneksel vesayetlerden kurtarılması için sosya l, kültürel ve eğitsel reformlar hızla devreye sokulmalıdır. 3- Siyasetin tabanı alabildiğine genişletilmeli, ayrılıkçılık dışında her türlü program veörgütlenmenin siyaset sahnesind e rekabet etm esine olana ksağlanmalıdır .

Bunlar yapılmadığı takdirde Doğu, bir türlü aşamadığı (aşmasına pek katkıdabulunmadığımız) geleneksel/geri yapısı içinde kanlı bir  boğuşmayı sürdürec ektir. Çözümükendi iç inden ç ıkaramayacaktır. E ğer “ D oğu Sorunu”nu aşmak için, şiddet dışında ulusal bir 

proje gerçekleştirilemezse çözüm dışarıdan gelecektir. 

Bugün "Dış güçler bizim işimize neden karışıyor?" d iye soranla r, "Siz kendi sorunlarınızı kendibalınıza çözecek yeteneği gösteremiyorsunuz. Sizin istikrarınız ve toprak bütünlüğünüz b izim iç in de önemlid ir " yanıtını alıp şaşırmaya hazırlanmalıdırlar. Ama o zamana kadar dışmüdahale gerçekleşmiş olabilir. Çünkü siyasi-askeri doktrinde şöyle bir aksiyom vardır: "Bir a rada istikrar içinde tu t, tut amıyorsan bırak kendi içlerinde istikrarlı parçalara ayrılsınlar."

Oysa bölge d e siyaset, hiç b ir d öne md e b irey d üzeyine inmed i ve onun irad esine g öreşekillenmedi. 'Cemaat' yapıları içinde kitle müritleştirildi. Müritleşen kitle, hep b ir mürşit ihtiyacı

d uydu. Gözetilmeye ve kurtarılmaya muhtaç olduğu duygusuyla, kuşaklar boyunca birilerinin

Page 30: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 30/75

www.altinicizdiklerim.com  30

gelip kend isini kurtarmasını be kled i. Ama kurtarıcı hiç gelmedi. Sonra PKK zuhur etti. Dışardangelmesi beklene n, aralarından çıkmıştı.

Yörenin kanı önderlerine göre şimdi bölgede dört mürşit va r. Her biri yandaş veya destekçideğil, mürit veya "yanaşma" istiyor. İstiyor ki denetleyebilsin, yönlendirebilsin: PKK (Kürtçülük

ad ına ), Hizbullah (din adına), yerel nüfuzlular (kendi adlarına), devlet (istikrar adına) ...Bunlardan hiçbiri, o yöre halkının refahı, güvenliği ve özgür iradesinin tecellisi adına siyasetyapmıyor.

Artık  Türkiye'de siyaset, sadece yurdu sevmek değil, aynı oranda, hatta daha d a fazlayurttaşı sevmek anlayışına dayanmalı. 

Siyaset biliminde "temsil sorunu" olarak adlandırılan olgunun çözülememesi durumunda,özellikle g enç lerin gözünd e her şeyi Kürtlük adına yapan PKK, fiilen desteklenmese, yöntemlerikınansa bile Kürtleri temsil etme cesaretini gösteren tek örgüt olarak iç ten iç e o nay

görecektir. İnsanlar "örgüte" vekalet değeri atfedeceklerdir.

Bir terörist örgüt, h iç hak etmediği halde, bazı kişiler nezd inde temsili b ir nitelikkazanmışsaortad a b ir temsil sorunu va r d em ektir. Temsil sorunu ç özülem ezse b ir süre sonra muhtemelenka rşımıza temsil krizi şeklinde çıkacaktır.

Unutm amak ge rekir ki yapılan her stratejik hata, var olan haksızlık ve yoksunluk alg ılamasınıbesleyen işsizlik ve yoksulluk ile birleşerek "örgütün" lehine çalışmaktadır. Bu nedenle,oluşturulacak stratejiler sadece örgütün silahlı varlığını yok etmeye değil, ad am d erlem enedenlerini ortadan kaldırmaya da yöne lik olmalıdır. 

15. TERÖR EKONOMİSİ Çatışmaların yarattığı olağanüstü koşullarda ya sadışı girişimlerin d ene tlenip önlenemediğiaçıktır. Anca k bu boşlukta ortaya çıkan geniş çaplı kaçakçılık gruplarıyla, sayıla rı az da olsabazı devlet görevlilerinin işbirliği yapması, yasa dışı faaliyetlerin alanını genişlettiği gibi onlarıtümüyle denetim dışına çıkartmaktadır. 

Güvenlik görevlilerinin, olağan ve olağanüstü (korucu maaşları dahil) ücretlerinin dışındakalan akçeli kaynaklarla ilişkilerinin kesilmesi, devlete ve görevliye duyulan güvenin gerigelmesi bakımından çok önemlidir.

Yörede çatışma ortamını besleyen sosyo-ekonomik altyapı, “Doğu Sorunu”nun tahlillerindehep ihmal edilmiştir. Doğu'nun sosyal kumaşını dokuyan mekik, aşiret yapısıdır. Ekonomik örgütlenme, hayvancılık ve tarım üzerine oturmuştur. Aşiret yapısı, hayvancılığın şekillendirdiğib ir sosya l örgütlenme b iç im id ir.

Orta Anadolu'nun en az gelişmiş yörelerinde Türk milliyetçiliği; kentlerin daha mütevazıkesimlerinde de İslami eğilimler siyasal destek bulmaktadır. Top lumun b ir bütün (sistem ) o laraksunmadığını insanlar cemaat türü örgütlerde aramaktadır. 

Page 31: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 31/75

www.altinicizdiklerim.com  31

Bu açıdan bakıldığında "milliyetçilik" de bir grup savunması olarak görülebilir Geliştirilen mantık şöyledir: İhmal edildikleri, 'dışlandıkları' için grup üyeleri sadece haksızlığa uğramamışlardır,onurları da kırılmıştır. Bu "bo zuk d üzen" anc ak "milletç e" el e le ve rilerek ıslah ed ileb ilir.

Söz konusu gelişme, son yıllarda çok -uluslu siyasal yapılarla ulus-devletlerin çözülmesiyle

ortaya çıkan mikro-milliyetç ilik olgusuyla benzerlikler serg ilemekted ir. Mikro-milliyetç ilik,indirgemeci bir anlayıştır . Ulusu bir etnik küme olarak algılar ve tanımlar. Bu yüzden ırkçılığayakındır. Bütün etnik milliyetçilikler, ırkçılık la akrabadır. 

Bu bağlamda değerlendirildiğinde "dağa çıkanlar", “millet”i etnik kimliğiyle yorumlayan"indirgemeci milliyetçi”lerdir. Üç gruptan oluştukları söylenebilir: 1. Önderler: Küçük bir okumuş veya üniversiteli genç grubudur. Kürt kimliğini “etnik milliyetçilik” boyutunda savunanlardır. 2. Dışardan gelenler: Bu grubun içinde iki tür insan vardır: a) Yurtdışında yaşayan Türkiyeli Kürt gençleri, 

b ) Komşu ülkelerden katılanlar ve gizli servislerin 'örgüte" soktuğu kişiler .3. İzleyiciler veya neferler: Bir köşede anlamsız biçimde yaşayıp öleceğine anlamlı bir ha rekete katılmaya ikna e d ilen veya zorlanan yoksul, cahil, köylü g enç ler.

Eğer bir "geri kazanma kampanyası" başlatılacaksa, bunun adanmış, dolayısıyla radikalleşmişbirincileri değil, sürüklenerek örgü te katılan üç üncü ka tegorideki ge nç leri hedef alması daha isabetli olacaktır . İkinc iler iç in de caydırıcı önlemler geliştirmek ve kad em eli b ir “kazanımstrate jisi” belirlemek gerekir.

Unutmamak gerekir ki "aşağıdaki" yaşam daha cazip ve özgür hale gelinc e insanlar onunla ,

"yukarıdaki / dağdaki" risk i, zorlukları ve örgütün nefes aldır mayan baskıcılığını karşılaştıracak vedaha iyisini tercih edeceklerdir. Yeter ki "aşağısı" daha cazip ha le g elsin.

Bu "muha seb e"nin e r geç yapılacağını b ilen ö rgüt, yörenin yoksul kalması, işsizliğin vec ehaletin yayılması için fabrika, tesis, iş makinesi ve okul yakarak devşirebileceği "nefer"sayısını azamı düzeye çıkarmak istemektedir.

16. KÜLTÜRELŞİDDETİN KAYNAKLARIBöyle ça tışkın ve kaynakların son derece eşitsiz dağıldığı bir ortamd a, vasıfsız insanlararasındaki rekabet çok keskin olmuştur. Halen de olmaktadır. Aile a ileyle, kab ile (klan)

kabileyle, aşiret aşiretle, ağa ve yanaşmaları diğer ağa ve yanaşmalarıyla, ağa köyleri aha liköylüleriyle düşmanca b ir rekab et ç em beri iç ine ha psolmuştur . Bu d urum, bölünmüş olmanınötesinde, bölümlenmiş b ir dünyanın yansımasıdır. Bu dünyada birlik ve bütünlük sağlanmasıson d erec e g üç tür. (Bunu a nc ak milliyetç i b ir örgütlenme ve ideo loji yap ab ilird i; o d a uçvermektedir.)

Herkes kend i "kurtarılmış" veya "mecbur olduğu" alanınd a yaşaya gelmiştir . Böylesine yaygınbir çatışma ortamı, bireyi, hatta a ileyi kolayca öğütebileceği için kişiler, güçlüye veya grubasığınmak ve/veya iyice silahlanmak ihtiyacı duymuşlardır. 

Aşiret 

Page 32: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 32/75

www.altinicizdiklerim.com  32

Aşir e t bir güç kaynağıdır. Bireye fiziksel güvenlik yanında arazi ve mera gibi alansal güvenlik sunar. Ancak aşiret dayanışmacı olduğu kadar bölüşümcü değildir. Eşitlikçi ve kaynak dağıtıcı, yani bir sosyal adalet aracı değildir. Eldekini (sürüler ve diğer hayvanlar ile sahipoluna n a raziyi) korur. Üre tim iç in işbirliğini ve işbölümünü düzenlemez. Kısaca aşiret, koruyucubir şemsiyedir, mensuplarını dışarıdan gelecek tehlike ve tehditlere karşı korur.

a.  Ağalık  Ağalık olgusu, prekapitalist veya azgelişmiş bir kapitalist ekonomide, yoğunlaşmış (eşitsiz)top rak mülkiyetinin ürünüdür. Ağa, toprak üzerindeki mutlak hakimiyetine dayanarak üretimiörgütler. İşgücüne, varlığını sürdürmesini sağlayacak kadar pay ayırır ve üretimin geri kalanınael koya r. Elde ed ilen gelir ne kad ar fazla, bunu sağlayan a razi ve ç alışan sayısı ne kadar çoksa, ağa o kadar güç lü ve nüfuzludur.

Paza r ekonomisinin yaygınlaşmasıyla, bu geleneksel ilişki ve tabiyet olgusu çözülmeye başlar.Kimi yerlerd e de kısmen çözülmüştür.

b.  Şeyhlik  Şeyhlik, hem aşiret, hem de ağalık ilişkisinden bağımsız bir olgud ur. Daha çok manevi alanısufizm esaslarına göre düzenler. Dinin dünyevi yaşamı kavrayan, yorumlayan ve yönlendirenbaşat değer sistemi olduğu zamanlarda dinsel hükümlerin yorumu, büyük ölçüde iktidarıniradesine göre şekillenirdi. İktidarın uygulamalarından ve yorumlarından zarar gören sosyal kümeler, başka bir siyasal ifade olanağı olmadığı için farklılıklarını önc e m ezhep lerle, sonra d atarikatlarla dünyevi yaşam alanına taşıdılar. 

c . PKK

PKK söz konusu ö rgütlenm en in sad ec e b ir koluyd u. Ortaya çıktığında karşısında KUK(Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları) gibi halka daha yakın başka örgütler vardı. Bu nedenle PKK iletüm diğer örgütler, ama özellikle bu örgüt arasında yoğun bir çatışma yaşandı. Birbirlerini"hain", "kışkırtıcı ajan" gibi sıfatlarla suçladılar. Suçladıkları insanları acımasızca katletmeklekalmadılar, klasik feodalizmin bölümlenmiş yapısının bir devamı olan kan davası geleneğinebenzer bir b iç imd e onların çocuklarını da "ileride ajan olur!" düşüncesiyle öldürdüler. 

12 Eylül ezici e tkisini sad ec e kentlerde göstermed i.Doğu illerind e d e g österd i.

Yurtdışına kaçan ve or ada Türkiye’nin düşmanları ile kurd ukları ilişkilerin sağladığı imkanlardan

yararlanarak eğitim ve hazırlık yapan militanlar, 1984'te geri dönüp silahlı siyaseti bu tarihte nitibaren ülkemizde sürdürdüler. Artık onlar kendileri açısından "özgürlük savaşçısı," devlet vetoplumun çoğunluğu açısından "terörist" ve "vatan haini" idi. 

1980 önc esinde var olan başka militan veya demokratik kuruluşlar, PKK'nın sağladığı dışdesteğin de yardımıyla kurduğu hegemonyaya dayanamadılar. Ya eridiler, silikleştiler ya daPKK'ya katıldılar. PKK'ya katılanla r, önceleri farklı görüş ve yorumlarını demokrat olduğunuid d ia ed en b u ö rgüt içinde seslend ireb ileceklerini sandılar. Ancak ç ok yanıldılar. ÖrneğinTEKOŞİN (Kurtuluş) adlı örgütün üyelerinden Seyfi Cengiz, Zazaların Kürt olmadığına ilişkin b irmaka le yayımlayınca PKK Merkez Yürütme Komitesi, bu zat için ölüm kararı aldı. Seyfi Cengiz

o g ün bu g ündür Avrupa 'da gizlenerekve kaçarak yaşıyor.

Page 33: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 33/75

www.altinicizdiklerim.com  33

Böylesine merkeziyetçi, değişik görüş ve tekliflere bağnazca kapalı, kendi elemanlarına vediğer Kürt örgütlerine karşı acımasızca tasfiyeci olan bir örgütün demokratik ve ılımlırakiplerden korkması çok doğaldır. Amaçlarını yasal ve barışçı yollardan gerçekleştirmeyeç a lışacak larını ilan eden demokratik örgütler, PKK'yı manen eritemez mi? Teorik olarak aksiniid d ia etm ek pe k kolay değil. Peki niçin PKK, şu anda Kürt örgütleri içinde rakipsiz? Başka hiçbir 

siyasa l örgütün -bunlar demokratik ve ılımlı olsa lar da - doğmasına ve yaşamasına izinverilmiyor d a ond an. Resmi çevreler, Kürtlük belirtimi iç eren hiçb ir söyleme ve siyasa l örgüteta ha mmül göstermiyor. Buna ta ha mm ül gösterileb ilirse p ek ç ok fikir, p rog ram ve liderlikortaya çıkacak ve çözüm, makulde aranabilecektir.

17. GÖÇ VE GÖÇE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERDünya ta rihi b ira z da göç lerin öyküsüd ür. Gö ç ler genellikle iktisad i neden lerle olmuştur;insanlar da ha verimli top rakla r, da ha zengin doğal ortamlar peşinde ülkeler, kıtalar aşmışlardır. Devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte siyasi ve askeri nedenli göçler de insanlarıyerlerinden, yurtlarından uzaklara savurmuştur. Orduların önünd en kaçanlarla baskı 

d evletlerin zulmünden yılan insanla r, hayatlarını başka mekanlarda sürdürmek zorunda kalmışlardır. 

Kapitalizmle birlikte, nerede istihdam yaratılmış, nerede daha iyi hayat şartları sağlanmışsaem ek, serma yeyi izleyerek o ra ya gitmiştir. Bu göç, "mukaveleye bağlanan" emek -sermayeilişkilerinin doğasındaki rızaya dayalı, irad i bir terc ihtir. Tab ii, te rk ed ilen yerlerin, ye tersizimkanları da göç kararında rol oynamıştır. Bu göç leri "olağan" karşılamak gerekir. 

Paza r ekonom isi, geleneksel (doyumluk) tarımın durağan yapısını bozup verimliliğe verekabete dayalı bir üretim tarzını yerleştirince iki temel süreç işlemeye başladı:

1. Bütün üretim a lanlarında sanayileşme başladı. 2. Mo d ernleşen tarım kesiminde "fazlalıklaşan" işgücü, sanayi ve hizmet kesimlerinin geliştiğikentlere yöne ld i.

Bu göç lerle yeni bir top lumsa l d oku, yeni birhayat tarzı doğd u. Anc ak bu süreç hem uzunsürdü hem de zahmetli ve acılı oldu. Nasıl olmasın? Bütün b unla r, iktisad i bir d evrimintop lumun b ütün yaşam alanlarına (sosyal, siyasal, kültürel) yansıyan alt-üst oluşlarıydı. 

Bir imparatorluğun yenilmesi ve gerilemesi, kuruyan bir okyanusa benzer. Orad a b urad agöller bırakarak en derin yere çekilir. Özellikle Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonrasında

milyonlarca insan, imparatorluğun "dışarıda kalan" topraklarından Anadolu'ya g öç tü. Bu,sarsıcı ve acılı bir göç süreciydi. En az bir yüzyıl sürdü. 

İkinci bir göç süreci, İkinci Dünya Savaşı sonrasında içerde yaşandı. Türkiye b ir kez d ahadalgalandı. Tarım modernleşip makineleştikçe toprak üzerindeki atıl işgücü üretim açısındangereksizleşti. Bunun sonuc und a önc e yüz b inlerce, sonra m ilyonlarca insan kentlere g öç tü.Kentlerde aradıklarını bulamayanlar , ulusal sınırlan aşıp başka ülkelere g itti. Bu ta ma me niktisadi bir göçtü. Zorlayıcı nedenler vardı, ama rızaya dayanıyordu. Bu ned enle seç ilenzaman da, seçilen mekan da doğru oldu. Zamana yayıldığı için" olağan"dı. 

1980'lerde, özellikle bu on yılın ikinci yarısında siyasi bir göç, başladı. Önc e teröristlerin baskı vetehd id ind en, sonra güvenlik güç lerinin te rörle mücadele yöntemlerinin yarattığı zor 

Page 34: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 34/75

www.altinicizdiklerim.com  34

koşullardan kaç anla r, kitlesel halde b aşta yakın kent merkezlerine, sonra müc avir illere, d ahasonra metrop ollere yöne ldiler. Bu göç rızaya dayanmıyordu. Önce can, sonra malgüvenliğinin kalmamasına ka rşı ç a resiz b ir tepkiydi, "olağandışı"ydı.

Diğer yandan, göçle gelen yerleşme ve konut yapımı baskısı, kentsel ve müc avir alanların

düzenlenmesi gereksinimini doğuruyo r. Ka mu, b ir gereksinimi karşılamak ta yeterince hızlı veetkili olmayınca pratik çözümler, yasal otoriterlerden değil, yasadışı ama bec erikli“girişimc ilerde n” geliyor. Nitekim a rsa ve konut ma fyası böyle doğdu. Zamanlagecekonduların yerini yasadışı yollarla yapılan koca apartmanlar, hatta mahalleler aldı. 

Yasa dışılık sadec e b u ma ha llelerin kuruluşlarıyla sınırlı kalmad ı. Ma ha llelerin iç inde başlayansosyal yaşamda da sürdü. Yeni kentsel (daha doğrusu kent kena rı) yerleşim alanları, farklıgöçmen kümelerini birbirine pek kaynaştırmadı. Bunun başlıca ned eni, kent varoşlarının,organik bir iş bö lümüne da yanan mod ern yaşam tarzından çok, bölümlenmiş bir gelenekseldünyayı içinde barınd ırıyo r olmasıdır. Her biri başka yerlerden göçmüş kümeler, 1) kendi

iç lerinde yaşıyor ve birbirleriyle karışm ıyorlarsa; 2) tümü kentin mod ern kesimlerind en sad ec ekültürel açıd an (yaşam tarzlarıyla) farklı değil, karşıtlık içinde (çatışkın, uzlaşmaz, hatta dışlanmış) ise gettolaşma süreci başlam ış demektir. 

Ge ttolar, farklılıkları bağdaşmaz nitelikte olan veya öyle g örülen, ege men/ yüksek kültürtarafından itilen, biraz d a bu yüzden m arjina lleş(tiril)en kent insanlarının yaşam alanlarıdır.Kent bütününd en ve ege me n/ üstkültürden soyutlanmışlardır. Çok yakınınd a olsalar damodern yaşamın nime tlerind en a sga ri ölçüd e yararlanmaktadırlar. 

TERÖRİZM SORUNU 

Terörizmin birincil hedefi, yenmek veya yenilmek değildir. Öldürülen veya korkutulan masuminsanlar aracılığıyla çok  daha geniş kitleleri e tkilem ek; siyasi, ekonomik veya strate jikkazanımlar elde etmektir. Bu nedenle öldürülen veya sakatlanan, çoğu muharip veya"anlaşmazlıkta" taraf bile olmayan insanlar, ter öristin gözünde birer araçtır. Değerleri,ölümleriyle sağladıkları reklam ın ölçülebilir değerini aşmaz, Bu, insanın eşyalaştırılmasıd em ektir. Terörist iç in insan “ ha rcana b ilir” bir eşyadır. Önemli olan, davadır. 

"Siyasal çözüm" sözü pek çok kişinin tüylerini ürper tmekted ir. Bu kavram ülkenin bö lünme siyleeşanlamlı görülmektedir, Oysa ortak karara dayanan her şey siyasaldır. Parlam entod an filanşehre liman yapılması kararı çıkması da ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması kararı da siyasaldır.

Siyasa l irad e ç özüm üretm ez ve sorunu o rdunun üzerine yıkarsa ne olur? Olasılıklar şunlardır: 1- Doğru (bilimsel) teşhise dayalı, sonuç alıcı politikalar geliştirilmez. Olayların ardındansürüklenilir. Sadece zararın azaltılmasına çalışılır. Ama zarar istendiği ölçüde azalmaz. 2- Ordunun terörizmle mücadeleye sokulması aşırı pahalı bir yöntemd ir. Eğer sistemha lihazırda uzun süreli bir ekonomik krizin içinden geçiyorsa, benimsenen yöntem, kendisinisürdürecek kaynakları hızla tüketebilir. 

"Doğu sorunu"nun ç özümü, uluslararası ilişkiler açısından da aciliyet kazanmıştır, PKK Türkiye ileanlaşmazlığı olan tüm komşu ülkeler tarafından kullanılan sıcak bir kart olmuştur.

Page 35: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 35/75

www.altinicizdiklerim.com  35

Kerkük-Yumurtalık hattı ile b irlikte düşünüldüğünde Türkiye, hem Basra Körfezi'ni he m deKafkasya-Asya enerji hatlarını Batıya bağlayan stratejik bir halka haline g elecektir. Ama önc e“Doğu sorunu”nu çözmek ve iç istikrarını sağlamak zorundad ır. 

DEMOKRASİ VE "YENİ DÜZEN"İN ÇAĞRISI 

Kend i iç ind e entegrasyon (bütünleşme) sorununu çözemeyen Türkiye'nin d ünya ile d eentegrasyon sorunu olacaktır. Bu doğrultuda geliştirilecek siyasi projenin hed efi, Cumhuriyet'in demokratikleştirilmesi olmalıdır . Kurumları cumhuriyetle yaratılan klasik d em okrasinin b ireyeindirilmesi demek anlamına gelen, teme l insan haklarının hukukun merkezi değeri halinegetirilmesi , Türkiye iç in aciliyet kazanmıştır. 

IIIIII -- UULLUUSSLLAARRAARRAASSII AAKKIILL:: AAvvrruupp aa ’’dd aa EEttnniikk ÇÇaa ttıışşmm aa llaa rr,, ÇÇöözzüümm  İİçç iinn YYaa kk llaa şşıımm llaa rr,, İİllkkee lleerr vvee KKuurruumm llaa rr 

GİRİŞ İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze, etnik sürtüşmelerden kaynaklanan çatışmaların sayısında ve yoğunluğunda artış görülmektedir.1945-1988 yılları arasında kaydedilen 94 savaşın 69'u d evlet-iç i anlaşmazlıkların eseridir. Bu savaşların tahribatı inanılmaz boyutlaravarm ıştır. Farklı kaynaklara göre, bu çatışmalarda çoğunluğu sivil 17 ila 30 milyon insanölmüştür.

Birleşmiş Milletler Göç menler Kom itesi, 1988'de 29 milyon insanın yerinden yurd undansürülme k veya göç me k zorunda kaldığını açıklamıştır. Aynı kuruluş, 1994'te bu sayının 45

milyona ç ıktığını bildirmiştir. Yüzyılımızın sonunda gö ç mek veya evlerinde n,yurtlarındanisteme d en ayrılmak zorunda kalan insanların sayısının 100 milyona ulaşacağını iddia edenuzmanlar vardır. 

Bu durumd aki insanla r, ya g üd ülecek rob otla ra ya d a kin ve intikam la beslenen c anava rlaradönüşmektedir. Daha doğrusu, her iki özelliği de benliklerinde barındırmaktadırlar, tıpkı bir mad a lyonun iki yüzü g ib i. Hang i koşullar / güdüler ağır basıyorsa o tutumu sergilem ekted irlerve her iki halde de insan haklarına uymak veya d em okrasinin inceliklerine sadık kalmak gibi "da ha uygar" davranışlar geri plana itilmektedir.

ETNİK KİMLİK SORUNU Son yıllarda yapılan düzinelerle ciddi araştırma, etnik kimliğin insanlar iç in çok önemliolduğunu ortaya koymuştur. Mod ern top lumun “ fazlaca geniş” ç erçe vesi iç ind e kend isiniyalnız ve güvensiz hisseden bireyin dayanaklarından biridir etnik kimlik. Diğer yandan,uluslaşamamış toplumlarda etnik küme; en sağlam, en gerçek ve en güvenilir dayanışmagrubudur. Ortak bir tarih bilinci, paylaşılan bir kültür, özellikle ortak dil aracılığıyla aktarılandeğerleri simgeler, ad etler, ina nç lar ve akrabalık olgusu etnik küme bilincinin b ileşenleridir.

Page 36: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 36/75

www.altinicizdiklerim.com  36

IIRRAA VVEE EETTAA''NNIINN KKIISSAA TTAARRİİHHÇÇEESSİİ 

IRA VE KUZEY İRLANDA'NIN ÖZET SİYASAL TARİHİ"Kuzey İrlanda sorunu" temelinde Ka tolik-Protestan farklılığından çok, Britanya monarşisinin,adayı elinde tutmak istemesinden kaynaklanmıştır. İrlandalılar, yaklaşık 900 yıldır (Ortaçağdan beri) İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermektedir.

İngilizler adayı 12. yüzyılda işgal etti. Adada İng iliz eg em enliği 1922 yılına kadar sürdü. Yüzyıllar boyunca, adanın Ka to likler leh ine olan nüfusyapısı değiştirilmeye çalışıldı. İngiltere'dengönd erilen Prote stan göç menlere top rak verild i ve bu kitle süreklikayrıldı. Baskılar sonucundamilyonla rc a Ka tolik, ad ad an Avrupa ve Am erika’ ya gö ç tü. Yinede Protestanlar adanın kuzeyindeki altı “county” (Osmanlı'daki sancak'a eş düşer) dışında azınlıkta kaldılar.

İrlandalılar, kuşaklar boyu süren mücad eled en sonra, Birinc iDünya Savaşı sonrasının uyguna tmo sferind en yararlana rak Bağımsız İrlanda Cumhuriye ti'ni ilan e tti. Birleşik Krallık (Britanyayönetimi), İrlanda Adasının kuzeyind e ye r alan ULSTER bölgesinin kendisine bağlı kalmasıkoşuluyla c umhuriyet yöne timini tanıdı. Protestanların çoğunlukta olduğu kuzey bölgesindekialtı idari birim (Ulste r), “Kuzey İrlanda” adı altında Birleşik Krallık’a bağlandı. 

Kuzey İrlanda, yaklaşık yetmiş yıl boyunca Katoliklerin azınlık  muamelesi gördüğü, İngiltere'yebağlı bir Protestan Cumhuriyeti hüviyetini korud u.

Katoliklerin ana amacı, sadece eşitlik değil (güneydeki) İrlanda Cumhuriye ti ile b irleşmekti.Buna karşılık Protestanlar, İngiltere ile birleşmeyi savundular. Bu nedenle Katoliklere “Milliyetçi”Protesta nla ra ise “ Birleşmeci” (Unionist) d end i. Siyasa l ve e konomik güç Prote sta nlardabulunduğu için onların dediği oldu; Kuzey İrlanda Birleşik Krallık’a bağlı kaldı.

Önceleri temel insan hakları ve sosyal adalet isteği biçiminde başlayan gösterilere 1968 yılınınEkim ayında IRA militanları da karıştı. Polis eşliğinde gelen Protestanlar, Katolikleringösterilerine saldırınca silahlar  patladı. Olaylar hızla tırmandı.

Ad ad aki güvenlik güç leri gide rek daha kanlı hale gelen olayları önlemekte ç a resiz kalıncaAğustos 1969'da Britanya Krallığı askerleri "Protestanları korumak" gerekçesiyle Kuzeyİrlanda'ya çıktı. Anayasa askıya alındı. Parlamentonun çalışması durduruldu.

IRA arkasındaki ha lk desteğinden yararlanarak gizliliğini sürdürdü. Ne bitirilebildi ne başeğdirilebildi. Oysa yetkililer, lRA'nın 100'ü silahlı, topu topu 1100 üyesi olduğunu bildiriyorlar IRAile mücad ele etmek iç in kendiliğinden örgütlenen yasadışı Pr otestan terör örgü tü UlsterÖzgürlük Savaşçıları'nın (Ulste r Freed om Fighters) da 100'ü silahlı, 1500 üyesi var.

Bunca yıllık şiddetten sonra Britanya Hükümeti farklı bir yöntem izlemeye başladı. Kuzeyİrland a Pa rlame ntosu ve Hükümeti yeniden çalışmaya başladı. Toplumsal ilişkilerde devrimnite liğinde d eğişiklikler yapıldı. Nihayet 1995 başında örgütün "silah bırakması" karşılığında,Kuzey İrlanda'nın geleceğine Kuzey İrlanda halkının çoğunluğunun karar vermesi ilkesiben imsend i. Bu ta rihte n sonra Kuzey İrlanda anlaşmazlığında yeni bir aşamaya girildi. 

ETA VE İSPANYA'NIN ÖZEL SİYASAL TARİHİ

Page 37: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 37/75

www.altinicizdiklerim.com  37

Bask ülkesi, İspanya'nın 17 özerk bölgeden oluşan idari taksimatının "milliyetler" veya "ta rihibölgeler" olarak adlandırılan birimlerinden biridir. Yeni (1977) İspanyol Anayasası'nın ikincimadd esi, ülkenin ida ri taksimatını şöyle temellendirir:" Anayasa, İspanyol Ulusu'nun çözülmez birliğine, bütün İspanyolların ortak va t anınınbölünmezl iğine dayanır; ulusu oluşturan milliyetlerin ve b ölgelerin özerklik hakk ını ve

aralarındaki day anışmayı benimser ve garanti eder ."

İspanya, bir ulusun değil, bir coğrafyanın adıdır. İspanyol ırkı veya etnisitesi diye bir olguyoktur. İspanya, İber yarımadasında var olan çeşitli etnisite ve din kümelerinin, beyliklerin vedevletlerin çatışa uzlaşa yarattıkları birliğin adıdır. Siyasi bir konstrüksiyondur. Bugünİspanyolca diye bilinen dil aslında Kastilyacadır. Nitekim İspanyol Anayasasının üçüncümaddesi (fıkralar halinde) şöyledir:"1. Kastilyac a , devletin resmi dilidir. Bütün İspanyolların bu dili bilme görevi ve kullanma hakkıvardır. 2. Diğer İspanyol dilleri de kullanıldıkları Özerk Topluluklarda yasal statüleri gereği resmi

olacaklardır.3. Farklı dillerin çeşitliliğinin sunduğu  zenginlik, İspanya'nın özellikle saygı duyulac ak ve korunac ak kültürel mirasıdır."

Fuerta, İspanyol birliğini oluşturan eski krallıkların/beyliklerin, Madrid'e bağlanırken korunmasınıistedikleri özgün hakları güvence altına alan bir "sözleşme"dir.

İspanyol Anayasası'nın 137. madd esi, devlet teşkilatını şöyle tamınlar:“ Devlet ; beled iyeler, iller (bölgeler) ve kurulab ilec ek Özerk Top lul uklar esasına göreörgütlenmiştir. Bu birimlerden her biri kendi özel çıkarları doğrultusunda öz-yönetim 

uygulayabilir.”

143. maddenin birinci fıkrası, özerk yönetimlerin nasıl oluşacağını hükme bağlar:" ... Ortak tarihi, kültürel ve ekonomik özellikleri olan komşu iller (bölgeler), adalar ve tarihibölge statüsüne sahip iller, bu başlık altında (Anayasa'nın 'Özerk Topluluklara İlişkin' başlığınıtaşıyan Üçüncü Bölümünde) yer alan hükümlere ve kendi özel (yasal) Statüleri'ne uygunolarak öz- yönetim uygulamasına geçebilir ve Özerk Topluluklar kurabilirler. "

Yasa yapıcı, bö yle devrimsel bir karar alırken, söz konusu bir imler arasında eşitsizlik ve ayrıcalık doğmaması için 138. maddeyle şu hükmü getirmiştir:

“ Değişik Özerk Toplulukların yasal statüleri arasındaki farklılık, hiçbir biçimde ekonomik vesosyal ay  rıcalıklar içer mez.”

İspanya bu demokratik  yapıya kolay k avuşmadı. 1936 yılında sol partiler koalisyonu FRENTEPOPULAR (Ha lk Ce phesi ya d a Cumhuriye tç iler), az farkla seç im i kazanıp iktid a ra geld i. Budurum ne orduyu ne de solun yeminli düşmanı sağcı partiler ittifakı FRENTE NACIONALISTA'yı(Milliyetç i Cephe'yi) memnun e tti. Sağcı ittifak, ordu birliklerinden çoğunun desteğiylehükümete isyan ederek İspanya İç Savaşı'nı başlattı.

Ülkenin iç kesimi, Akdeniz kıyısı yerleşim birimleri, Catalunia ve Bask halkı Cumhuriyetçilere

sadık kaldı. Mart 1939'a kadar süren iç savaşta bir  milyon insan öldü veya ülkeden kaçtı. Bukardeş kavgasını Milliyetçiler kazandı.

Page 38: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 38/75

www.altinicizdiklerim.com  38

Başa geçen "sağcı ittifak"ın önderi General Franco, müthiş bir sindirme ve intikam fırtınasıbaşlattı. Ge leneksel ha kla ra sahip e ski bölgeler-top lulukla r her türlü ayrıcalıklarını kaybetti.Özellikle de Catalanlar ve Basklar ...

İşte ETA (Bask Yurdu ve Özgürlüğü) bu ortamda doğdu. Örgüt, milliyetçi gelenekten ideolojikdeğil, stratejik bir kopuşu temsil eder. ETA üyeleri Franco kuvvetlerine başkaldırırken kendilerinieski Bask savaşçılarının siyasi mirasçıları olarak takdim ettiler. "Tanrı ve ya sa eskid i" sloganıyla,inanç ve yasa üzerinde hükümetin kurduğu tekeli kırmaya çalıştılar.

Franc o b ira z da Bask milliyetçiliğini yumuşatmak ve bölgeyi İspanya ile bütünleştirmek amacıyla bu bölgeye doğrudan ya da yabancı yatırımı teşvik etmiştir. Bu nedenle Bask yöresi, özellikle başkent Bilbao kesimi, ülkenin en çok sanayileşm iş bölgelerindendir. Bask milliyetçiliği, etnik kümenin özgür lüğünü ve kültürel mirasını korumak yanında, bu ayrıcalıklıekonom ik konum u sürdürme güdüsünü de taşımıştır.

1975 yılında General Franco öldü ve 1976'da genel seçimler yapıldı. 1977 yılında demokratikbir anayasa ile birlikte İspanya yeni bir döneme girdi. Yeni anayasa, Bask halkı yanındaİspanya'nın tüm yöresel ve tarihsel topluluklarına özerklik, özgürlük ve d em okratik hakla r verdi;merkezi yönetimin mutlak otoritesini hark iradesiyle sınırlandırdı. Bunca yıllık müc ad elenin tümbeklentileri, alınması için savaşılan tüm hakla r b ir and a ha lka ve yerel kültürel top lulukla rasunuldu. Tarihin tekrar tekrar doğruladığı "Barış, adaletle mümkündür" hükmü gerçekleşti. Hemd e tep ed en inme b ir ka ra rla değil, halkın, demokratik iradesiyle ...

IRA ve ETA İLE MÜCADELENİN AŞAMALARI 

Her iki halde de başkaldırı ve karşı koyma, çapı giderek genişleyen kirli, kuralsız bir savaşa yolaçmıştır. İrlanda'd a asker kullanılması, duruma bir işgal süsü vermiş; Kuzey İrlandalıların lRA'yakitlesel destek ve savaşçı vermesine neden olmuştur. Bu askerler ne terörizmin özellikleriyle başetmek için eğitilmişlerdi, ne de geldikleri toplumun özel koşulları konusunda bilgilendirilmişlerdi.Bu ned enle “ askerc e” davrandılar. Kendilerine "düşman" olarak gösterilenleri en kısa ve etkiliyoldan saf dışı bırakmaya çalıştılar, Yargısız infazlar, yerel halkı çok dana fazla yabancılaştırdı,İngiltere ile aralarını açtı. Sorunun çözülmesi bir yana, dökülen kanın miktarı a rttı, eylemlerinacımasızlık "katsayısı" yükseldi.

Gerek Londra gerekse Madrid hükümetleri, uzun ve acı tecrübelerden sonra , uygulanan

yöntem in yanlış, en azından eksik olduğunu anlad ılar. Sadece şiddet, soruna çözümgetirmiyor, onu bastırıyor  ve zamana yayıyordu. Şiddet eylemlerinin yarattığı nefret,güvensizlik ve umutsuzluk duyguları, kuşaklar boyunca sürüyor, tarafların b irb irine yaklaşmasınıönlüyordu. Şiddet, toplumun ilmiklerini gevşetiyor, uzlaşmanın önünü tıkıyordu. Şöyle bir denklem kuruluyordu: “Ben öldü  rüyorum, çünkü sen öldürüyorsun; ben işkenc e ed iyorum,çünkü sen işkence ediyorsun. Sen d evam ed ersen ben d e ed erim.”

"Bastırılan din" veya "dışlanan milliyet /etnisite" gibi eşitsizlik , a yrımcılık algılamaları, başkaldırınınveya silahlı muhalefetin inançsal gıdasını oluşturuyordu. Bu ilintileri nihayet kavrayan Britanyave İspanya hükümetleri /siyasetçileri zihinsel bir devrim yaptılar: Konuya asayiş açısından değil,

sosyal anlaşmazlık  açısında n yaklaştılar. Her iki ülked e d e te rörizmle müc adeled e uygulana n

Page 39: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 39/75

www.altinicizdiklerim.com  39

tüm yöntemler değişti. Çünkü siyasal felsefe değişti. “ Önleme , çözümün en uc uz yoludur ”yargısına vardılar.

İspanya ve Britanya yönetimlerinin ("yöne tim" kelime si bund an böyle "hükümetleri vesiyasetçileri" olarak anlaşılmalıdır) terörizmle mücadele ederken uyguladıkları yöntemler, şu

sorulara verdikleri yanıtlar üzerine b ina ed ildi:

SORU 1. DEMOKRATİK BİR ÜLKE MİYİZ? İki ülkede de tüm siyasi örgütlerin ve d em okra tik kitle kuruluşlarının bu soruya ortak yanıtı, EVEToldu.

SORU 2. DEMOKRATİK BİR TOPLUMDA ŞİDDET OLAYLARI NASIL ÖNLENMELİ? Her iki ülkenin yönetimi de siyasete veya bir uygulamaya değişmez bir dinsel hüküm g ib iyaklaşılırsa onun kutsallaştırılacağını kavradı. Bu durumda, kutsallaştırılan siyaseti uygulaya nlarda buna maruz kalanlar da ısrarın kurbanı olabiliyorlardı. 

İspanyol ve İngiliz yönetimleri, din konusunda da şu görüşe vardılar: Din, sorumlu top lumlarda ,haksızlığa ve adaletsizliğe karşı çıkan halk kesitleri il e yönetim arasındaki çekişmeye "müdahil" olunca siya  sal bir ideoloji haline geliyor. Siyasallaşan din, meşru bir değer sistemi olarak,kend isini kullana nlara önem li b ir siyasa l araç sunuyo r. 

SORU 3. BİZ ÇOK-KÜLTÜRLÜ BİR TOPLUM MUYUZ? Bu soruya her iki tara f da hiç te red d ütsüz EVETyanıtını verdiler. Çok -kültürlülüğü toplumunç eşitli din, etnik, dil (yani kültür) kümelerinin toplum özellikleri olarak kayda geçirdiler. Kültürelfarklılıkların, toplumun tarihsel mirası olduğunu kabul ettiler. Farklılıkların ayrılık değil, çeşitlilik 

olarak algılanması gerektiğinde birleştiler. Bu "zihinsel sıçrama" pek tabii ki hiç de kolay olmadı. Uzun süren atılı bir tek -tipleştirme ve tekilleştirme travmasının yaşanmasından sonragerçekleşti. 

Britanya ve İspanya yönetimleri, belirtilen anlayışa vardıktan sonra ulus'u bir topluluklar birliği,kültür kümelerinin "ortaklığı" olarak benimsediler. "Homojen millet", "milliyetçi birey", "tek sosyal-kültüre l kimlik" gibi doğal ve sosyal olmayan indirgemeciliklerden vazgeçtiler. Böyleceherkese vurulmak istenen ve "merkezi iktidar" kümesinin özelliklerini yansıtan kimliği benimsemeyenleri veya ona sahip olmayanları siyasal ve ekonomik hayattan dışlamapratiğine son verdiler.

Siyaseti asli, yani farklılıkları yönetmek  işlevine kavuşturdular. Kültür alanı, siyasallaşmaktan;kültürel çeşitlilik, siyasal kuşku ve baskı alanı olmaktan kurtarıldı. Bu yak la şımla farklılık lar b irersapkınlık değil, 'olağan' kabul edilmeye başlandı. Benimsenen kültürel çoğulculuk anlayışı,kültürel farklılıkları tesc il etm e, koruma ve kurumsa llaştırma politikasını başlattı.

Hukuk sistemi, bu süreci mümkün kılacak ve güvence altına alacak yapısal esnekliğe ve ilkezenginliğine kavuşturuldu. Başka bir deyişle, yasa düzeninden hukuk düzenine geç ild i. Hukukdüzeni toplumun ihtiyacına ve çoğul karakterine uygun olarak şekillenince d evlet ile top lumbarıştı. 

Page 40: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 40/75

www.altinicizdiklerim.com  40

Bu sonuca giden yolu açan politika anlayışının adı da kondu: çok kültürc ülük. Bir siyasa l p rojeola rak benimsenen ç ok kültürcü lük, kültürel a lanı siyasetten a rındırma (depolitize etme)işlevini gör dü. Böylec e kültürel-etnik farklılıkların, politik araçlar olmaktan kurtarılmasının yoluaçıldı. Kültür, araçsal biçimde değil, günlük hayatta yaşanan, özel yaşamları ve belirtimbiçimlerini şekillendiren bir sosyal alan olarak görülmeye başlandı. Olması ge reken d e buyd u.

Terörist örgütlerin içinden çıktıkları kültür kümesinden destek almamaları iç in ge rek Kuzeyİrlanda, gerekse Bask halklarını toplum çoğunluğuna benzetme ve resmi kimliği kültürel kimlik ola rak zorla benimsetme politikasından vazgeçildi. Bu kararı da "Madem demokrasiyiz,demokra t b ir top lum/ yöne tim, kültürel düzeyd e tek-tiplilik arama z. Ararsa d em okrat olma z "hükmüne dayandırdılar. 

SORU 4. TERÖRİST ÖRGÜTÜN ARKASINDA BELİRLİ BİR ORANDA (AZINLIK DA OLSA) HALK DESTEĞİ VARSAO HALK KESİTİ DE TERÖRİSTMUAMELESİ GÖRMELİ Mİ? Bu soruya önceleri "HAYIR" denmediği için terörist örgütler ve onların içinden çıktıkları İrlanda

Ka to lik top lumu ve Bask halkı "mücrim" muamelesi gördü. İrlanda'da göstericilerin üzerineİngiliz ordu birlikleri, İspanya'da protestocu Bask kentlerine Guardia Civil adlı jandarmamüfrezeleri resmen saldırdı. Toplu tutuklamalar, süresiz gözaltı, işkence ve gözaltında kayıpla rvaka-yi adiyeden sayıldı. Çünkü her iki ülkede de toprak bütünlüğü ve ulusun b ölünmezbütünlüğü ilkeleri, insanların ve onların bağlı bulundukları kümelerin ta leplerind en,ihtiyaçlarından, beklen tilerind en d aha öne mli sayılmıştı. Ama bu ihtiyaç ve b eklentilerinkarşılanm aması sonucu doğan muhalefetin –sistemin katılığı oranında sertleşerek - silahlıprotestoya dönüşmesi önlenemedi. 

Ama zaman içinde şu anlayışa vardılar: Toprak bütünlüğünü koruyan, ulusa l bütünlüktür ve 

ulusa l bütünlük, ta tmin ed ilen un  surların ulusun bir parçası olarak kalmak isteğinden doğar.İstikrarsızlığa düşen bir rejimde ulusal bütünlük kadar, ülkenin fiziksel bütünl üğü de tart ışmalıhale gelir. Siyasallaşan etnik kümeler, “ kurtarılmış alanlar” y aratmaya girişirler. Bunun için ta r ihsel kanıtlar ve mazeretler bulur veya yaratırlar. Bu süreç , etnik veya mikro (de vlet-al tı)milliyetçiliğe yol açar. Etnik milliyetçilik, ulusu atomize eden, hırslı ve  intikamcı bir başka ldırıyadönü  şebilir.

İngiliz-İrlandalı ve İspanyol aydınların ve siyaset adamlarının çoğunluğu, ortaya çıkan bugerçeği gördükten sonra "çoğunluk  milliyetçiliği"nin popülist fırsatçılığına ve intikamc ılığınasığınmadılar. Kirli savaşa son vermenin daha insanca ve yurtseverce olduğu bilinciyle hareket

ettiler.

Mad em terörizmle mücadelede demokrasiye sadık kalınacaktır, sistemde başka türlü sesiniduyurma olanağı bulamayan ve bu yüzd en te rörist ö rgütü b ir siyasa l tem silorganı olarak  kullana n ha lk kesitine a lternat if tem silolanakları sağlanmalıdır. İşte Kuzey İrland a 'da SINN FEIN,İspanya'nın Bask yöresinde de HERRl BATASUNA partileri bu kararın sağladığı hoşgörüortam ında varolabildi. 

Her iki siyasa l pa rti de IRA ve ETA militanlarının içinden çıktığı sosyal çevrenin ürünü vetemsilcileridirler. Buna rağmen onlara katlanılma kta, onlar da Kuzey İrland a Ka tolik top lumu

ile Bask halkının beklentilerini siyasal (ulusal) sisteme yansıtma, dola yısıyla “yumuşatma”açısından hayati bir rol oynamaktadırlar. 

Page 41: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 41/75

www.altinicizdiklerim.com  41

Bu uygulama her iki ülkenin siyasal tarihine ve sistemine şu ilke ile g irmiştir: Sorunlu" tapululuğun ya  sal bir temsilcisi olmalıdır ki topluluk, kend isini sisteme ve kamuoyuna rad ikal biçimlerde ve rad ikal örgütler aracılığıyla duyurmak zorunda kal masın. Siyaset, yasal yollarla yapılsın ve ol ağanlaşsın.

Terörizm tümd en b itmese de arkalarındaki kitlesel halk desteğini yitiren terörist örgütler, büyük bir meşruiyet aşınmasına uğramıştır. “Şanlı özgürlük ve adalet savaşçıları” olma niteliklerinikaybetmişlerdir . G iderek üye devşirmekte zorlanmaya, kaynak sıkıntısı çekmeyebaşlamışlardır. Evvelce kolayca derleyebildikleri destek ve kaynakları kendi halklarından zorlaalmaya başlayan terörist örgütler, varlıklarını "asalak" olarak sürdürmekte zorlanmışlardır. 

DEMOKRASİLERİN TERÖRİZMLE MÜCADELESİ: İRLANDA VE İSPANYA'DA DEVREYE SOKULAN İLKELER, YÖNTEMLER VE KURUMLARİlke ler: Yeni Dem okrasinin Ruhu 

1-Ülke, çok-kültürlü ve farklı geleneklere sahip toplulukların ortak vatanıdır. Bu vatanda herkesaynı haklara sahiptir ve birey olarak eşittir. Anayasa veya yasalar bunu güvence altınaalmıştır. Ne var ki bireylerin bağlı bulunduğu yerel, etnik ve dinsel kümeler, yasalardaolmamakla birlikte fiiliyatta eşitsiz muameleye tabi tutulmuş veya eşitsiz bir konuma düşmüşolab ilirler. Merkezi ve ye rel yöne timlerin işlevi, bu eşitsizliği ve o nu yarata n olumsuzkoşulları ortadan kaldırmaktır. 

2-Me rkezi yöne tim ne kad a r iyi niyetli ve d em okratik olursa olsun yerel, yöresel ve ta rihselkoşullar, farklı ihtiyaçlar ve ta lep ler doğurur. Bu ned enle ulusa l yöne tim ve anayasa ileçelişmemek koşuluyla yerind en yöne tim ilkesi ha ya ta geç irilmelidir.

3-Gerek ulusal gerekse yerel siyaset, bütün tarafların eğilimlerin ve tercihlerini iç ine a lac ak veuzlaştıracak yapıda ve esneklikte olmalıdır. Siyasetin olağan koşul ve kurumlarının dışınaçıkmadıkları takdirde te rörist ö rgütle ri kınamayan, hatta aynı taband an oy alan p artilere d eta hammül gösterilmelidir. Onların sistem içinde kalmaları, ta banlarındaki radikal taleplerinolağan yollarla sisteme taşınmasına ve "pazarlık sürecine" sokulmasına neden olacaktır .Siyaset, pazarlıktır; pazarlık uzlaşmanın bir yöntemidir; uzlaşma, karşılıklı tartma ve 'olab ilir'deanlaşmadır. Bütün bunlar ancak iletişim yolları açıksa ve pazarlığı yapacak taraflar birbirleriyleeşit statüde k a rşılaşabiliyorlar ise mümkündür. Bu ned enle ta ra fla r, ne kad a r rad ikal birkonum u temsil ed erlerse etsinler, siyasa l(pazarlık) sistemine alınmalıdırlar . Sistem onları

yumuşatacak ve olağanlaştıracaktır. Taraflar, sistemin olanaklarını ve diğer aktörlerin “ellerini”anc ak siyaset oyununa d ahil olurla rsa görec eklerdir.

4-Toplumun istikrarını bozan "rad ikal muha lefe t", seç men kitlesi iç ind e g örec e (nisp i ola rak) nekad a r küçük olursa olsun, dem okrasi onu muhatap almak zorundadır. Madem birlikte yaşanmaktadır ve yaşanacaktır, o dinlenmeli ve talepleri değerlendirilmelidir.

Demokrasiler, toplumun bazı kümelerini sırf istek ve beklentileri çoğunluktan farklıdır diye yad a kend ilerine özgü köklü kültürel nitelikleri vardır ve onların korumasını istiyorlar diyedışlayamaz. Bu tavır, demokrasi gibi farklılıkları yönetmek ve uzlaştırmak üzerine kurulmuş bir

rejime aykırıdır. Eğer yönetim dışlayıcı b ir tavır takınır sa sözü ed ilen kümele rin ulusa l b irliktenayrılmak isteği "makulleşebilir." 

Page 42: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 42/75

www.altinicizdiklerim.com  42

5- Resmi örgütlerin oluşturduğu siyasal alanın dışında var olan ta rihsel ve kültürel küm eler ilesosyal yaşamın gereklerinden doğan gönüllü ve kendiliğinden (özerk) örgütlerin sıklığı,toplumun gücünün ve gelişmişliğinin göstergesi sayılır. Çünkü bir top lum "sivil top lum" küme lerive ö rgütleri açısından ne kadar zeng inse, o kad a r ç ok ihtiyacını devletten bağımsız,

kendiliğinden k a rşılayab iliyor demektir. Diğer yandan bu küme, örgüt ve kuruluşlar , resmigörüş ve politikalara alternatif teklifler ve öneriler üreterek politika seçeneklerini çeşitlendirir,toplumsal ilişkileri yumuşatır .

7 -Bir ulusu oluşturan etnik veya dinsel kümeler arasında patlak veren kanlı anlaşmazlıkların d erin ve ta rihsel ned en leri olmalıdır. Bu “ iltihaplı” birikimlerin hemen "boşaltılması" mümkündeğildir. Sabır, akıl ve çok emek ister. … Yönetimlerin ta ra f olduğu çatışmalar, sanıldığı gibisorunu çözmez, sadece bastırır, erteler ve "iltihaplı" birikimin artmasına neden olur. Dünyata rihi bu olgunun sayısız örneklerinin bir  kaydı gibidir. 

Huzursuz ve sürekli kana yan b ir top lumd a siyasetç ilerin b irinc il görevi,en akılcı yöntemlerle buolumsuz d uruma son vermektir. Bunun için zaten azınlık milliyetçiliği ile top lumu huzursuz ed enküme nin üzerine hiçbir biçimde çoğunluk milliyetçiliğini ateşleye rek g id ilmemelid ir. Bu,yangının üzerine benzinle g itme k g ib id ir. Azınlık milliyetçiliğini daha azgınlaştırmakla kalmaz,mücadelesini de kamuoyu nezdinde meşr ulaştırabilir. 

YÖNTEMLER, KADROLAR VE KURUMLARGerek İspanya’da gerekse Kuzey İrland a 'da d evreye sokulan yeni yöntemler, eski ha ta lard anders alınarak şekillenmiştir. Bunla rd an ilki, ordunun iç asayiş sorunlarına doğrudankarıştırılmamasıdır. İspanya'd a ETA, o rd uyu kışkırtmak için çok sayıda üst rütbeli subay

öldürmüştü. Ama başta Devlet Başkanı General Franc o, b u ta hriklere kapılmama basiretinigöstermişlerdir. 

Ordunun, bir toplumsal anlaşmazlık olarak nitelenen sorunların dışında tutulması veyıpratılmaması gereğine inanmışlardır. Ordu eğer iç asayiş sorunlarına karışırsa siyaset te de taraf olacaktır . Bütün dirayetli devlet adamı ve siyasetçiler, bu durumun hem siyasetinnormalleşmesi hem de demokrasinin işleyişi açısından sağlıklı olmayacağını düşünmüştür. 

Bu ned enle he r ikiülkede de uzman polis kadroları yetiştirilm iştir. Daha doğrusu her polis,te rörizm konusund a yoğun ve sürekli (tekra rlanan) eğitimle uzmanlaştırılmıştır. 

İspanya’ d a p olise ya rdımcı olmak üzere devreye sokulan jandarmanın (Gua rd ia Civil)üniforması değiştirilmiş, yani Gua rd ia Civil, işlev ve imaj açısından ordunun uzantısı olmaktan çıkarılmıştır. Bu teşkilatın eğitimi, iç asayiş sorunlarıyla ve etnik terörle m ücad ele e de c ekb iç imde düzenlenmiştir. Normal ordu birlikleri ve ne eğitimine de motivasyonu açısındanyeterli olan "karako l polisleri" terörle m üc ad eleye hiç bulaştırılmamıştır. 

Ellerinde hukuk, eğitim, maliye, kitle iletişim kanalları / a raçları ve daha nice etkileme veyaptırım aracı olan hükümetlerin teröristler in tek silahı olan şiddetle yetinmesi onları teröristgrubun tuzağına düşürmüştür. Düşürmektedir de… Teröristlerin ya pmak isted ikleri ta m d a

bud ur: Hükümetleri ve güvenlik güç lerini aşırı şiddet kullanmaya tahrik ed erek hem kend i

Page 43: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 43/75

www.altinicizdiklerim.com  43

şiddetlerini haklı gö stermek hem d e d evletin çok daha geniş çaplı şidd etinde n biza r olanlarıyanlarına çekmek ...

Yeni yaklaşım şu felsefeyi benimsedi: Dövme k ırza geçmek gibidir. Bireyin fizikseldokunulmazl ığı ihl al edilir; kişiliği, başkasının iradesine ram edilir, küç ültülür. Önemli olan,

insana baş eğdirmek değil, onu yeniden sisteme kazandırmaktır . Bir o kadar öne mli olan d a örgüte yeni katılımları önl emektir. Aşağılana n, dövü len, işkence gören zanlı ve yakınları, sistemiçin sürekli bir kayıp olabilir. 

Kolluk güç leri, hizmet ve rd iklerihalkın tar ihi ve kültüre l özellikleri yanınd a müc ad ele e ttikleriörgütün ideolo jisi ve ha lkla bağlantıları konusunda derinlemesine eğitildi. Yaptıkları işin sa lt b irasayiş görevi değil, aynı zamanda bir ha lkla ilişkiler olgusu olduğu b ilinc ini ed ind iler. Onla ra b ird e işin politikasıyla değil, yasalara sadık kalınarak uygulanmasıyla ilgilenmeleri öğretildi. 

Her iki ülkenin yöneticileri, polisin ve yardımcı personelin etkinliğini silahlı kişilerin topluma zarar 

vermesini önlemekle sınırlad ılar. Diğer yandan ülkenin tüm temsili kuruluşlarını, siyasetç ileri veuzmanları ter örizm b iç iminde ortaya çıkan "sosya l anlaşmazlığı" anlam ak ve ç özme k iç instra te ji ve yö nte m geliştirme ye d avet e ttiler Alınan sonuç la rla ve gösterilen akılcı kararlılık latoplumda güven uyandırdılar. Toplum, d evletin d esteğiyle, terörizmin tehd it ve şantajınad aha güç lü ve bilinç li b ir b iç imd e d irend i.

G- Güven lik güç lerinin tutuklamad an sorgulam aya, hatta silahlı müdahaleye kadar nasıldavranacağı kesin kurallara bağlandı. Hiç kimseye, en üst yöneticiye dahi yasaların üzerindedavranma hakkı tanınmadı. Yasa ve m esleki kura lla ra uymayan güvenlik güç lerinin ha ta larınıve aşırılıklarını incelemek için kurullar oluşturuldu.

Görevlerind e ha ta ve ihma l olan güvenlik mensuplarının ak lanması veya cezalandırılmasıhalkla ilişkiler açısından son derece önemli görülüyor ve açıkta cereyan ediyor. Çünkübiliniyor ki tarafsızlığını veya hukuka uygun görev yapma alışkanlığını yitiren güvenlik güç leri,çözümün değil, sorunun bir parçası olmaktadır. 

Adı geçen personelin aksine davranışları ve kızgın topluluğa "cevap vermesi" geçmişte okadar ağır bedellere mal olmuş ki artık toplu hareketlerin kontrolünde çelik iradeli insanlaryetiştirmeye çalışıyorlar. 

Tutuklama ve Sorgulama ilkeleri Ceza davalarını gören mahkeme, terörizm suçlarına da bakmaktadır. Terörizm suçları için ayrıve olağanüstü cezalar yoktur. Eğer yasa bir suç için" 5-10 yıl" diyorsa ve bu suç , terö rizmamacıyla örgütlü bir fiil olarak gerçekleşiyo rsa sanıklara azami ceza verilmektedir. Cezanın üstsınırını tayin eden etmen, suçta komplo veya fesat öğesinin olmasıdır. Her ha lüka rda ,Anayasa en fazla 30 yıl hapis cezasına izin vermektedir. Terörizm ya da komp lo suç la rı içinverilen cezaların da temyizi mümkündür. 

İspanya'da hakimler arasında uzmanlaşma yoktur. Hakimler dönüşümlü olarak tümma hkeme lerde gö rev alırlar. İspanyol sisteminde yargılama sürec i, 'soruşturma-inceleme

ha kimi'nin b elge ve delilleri top layıp bölgesel mahkemeye sunmasıyla başlar. 

Page 44: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 44/75

www.altinicizdiklerim.com  44

İspanyol Anayasası, pek çok ülkede yasalara bırakılmış olan gözaltı süresini 17. maddesiyle(fıkra 2) düzenleyerek bu konuda yasa l b ir sta nd a rt getirmeyi amaçlamıştır:"Önleyici tutukluluk ha li, gerçeklere varm ak amacıyla yürütülen s oruşturmanın tamam lanmasıiçin gerekli zamand an daha fazla sürem ez; her ha lükarda, gözal tına alına n şahıs, en fazlaye t miş iki saat içinde serbest bırakılmalı veya ad li ma kamlara teslim ed ilme lid ir ." Bu süre,

yasada belirtilen ned enlerle a zami48 saat daha uzatılabilir. Tüm sorgulama süresince sanığınyasal danışma / avukat ihtiyacı karşılanır. Bu kişi genellikle sanığın istediği kişi değil,ma hkem enin tayin ettiği bir avuka t o lur.

Aynı anayasa maddesinin üçüncü fıkrası, "Tutuklanan he rhang i bir kişi… ifade vermeyezorlanamaz ' diyerek zorlamanın yol açabileceği işkenceyi önlemeyi amaçlamıştır.

İşkenceye Karşı Tavır Sorgulam a , inc elenen her iki ülked e d e doktor muayenesi ilebaşlayıp biter ve sorgu hakimiönünde yapılır. Sanıkların yemek ve uyku gereksinmelerine özen gösterilir. Avukatsız

sorgulama dönemlerinde tüm sorgu işlemi video-bant kaydına alınıyor . Dijital zamangöstergesi, soruşturmanın kesintisiz gerçekleştiğini gösterdiğinden, sanıkların sahte işkenceiddiaları çürütülebilmektedir.

Bütün bu itina, hiçbir kural tanımayan terörist örgütler ile varlığını hukuka borçlu olan devletininsana bakış açısındaki farkı sergilemektedir. Bir terörist örgüt için insan, davasına kurbanedilecek araçtır. Ama bir hukuk devleti için insan, amaçtır. Terörist örgüt, insanları yok ed erekvar olur. Devlet ise insanların iyiliği ve güvenliği için vardır.

Örgütlü suç la müc ad elede halkın d esteğini sağlamanın b ir yolu da kolluk güç lerinin bir

bölümünün sorunlu topluluktan derlenmesidir. Örneğin Kuzey İrland a 'da polisin ma ha lle halkıtarafından tanınmasına, kendilerinden biri g ib i a lgılanmasına özen gösterilmiştir. Halka yabancı ve uzak, do layısıyla güvenini kazanamamış bir kolluk güc ünün d esteklenmesi ve başarılı olması güç tür. Çünkü halkta n bilgi alamaz . Bilgi alınma d an d a terörizmle müc ad eleed ilemez. Bunu a nlaya n yetkililer, en kritik gö revlere a tana c ak po lis memurlarını (özellikleistihbaratçıları) halka en yakın bireylerden seçmişlerdir.

Siyasal yöntemi benimseyen kanatta yer alanların yasal örgütü ola n Sinn Fein'in önd eri JerryAdams'ın aynı zamanda IRA'ya ‘Savaş Konseyi' üyesi olduğu inanışı yaygındır. Fakat eldeyeterinc e d elil olmadığı için kendisine dokunulmamaktadır . Bu a rad a Jerry Adams, Sinn Fein

temsilcisi olarak İngiliz Hükümeti ile ka lıcı bir "barı" anlaşması için temaslarda bulunmaktadır.Yöneticiler, bunu barış için "katlanılabilir" bir ödün olarak görmektedir.

DIŞ DESTEK SORUNUBunlard an b ir bölümü ETA iç in d e geç erliyd i. Ama ETA'ya en büyük d estek, Fransa 'dayaşayan Basklardan geliyordu. İspanya’nın baskıcı bir rejim olması yüzünden Fransız otoriteleri,"özgürlük savaşı" verdiğini iddia eden İspanyo l Basklarının, eylemlerden sonra sınırı geçipFransa’da saklanmasına, buradan pa ra ve silah d erlemesine g öz yumuyord u. Bu d a fa illeriyakalanamadığı için, ETA’nın kanlı eylemlerinin pek çoğunun cezasız kalmasına nedenoluyordu. Adı geçen örgüt, insan ve maddi kaynakları kurutulamadığı için ''baş edilemez"

imajı kazanıyordu. 

Page 45: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 45/75

Page 46: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 46/75

www.altinicizdiklerim.com  46

•  Ya lnızca Özerk Topluluk sınırları (yetki alanı) içinde kalıyorsa, demiryolları ve karayolları yapmak, ticari amaç taşımayan sığınma limanları, rekreasyon limanları ve havalimanları inşa etmek, 

•  Özerk Bölge iç ind e turizmi geliştirmek ve planlanmasını yapmak, •  Belirli verg ileri top lam ak ve kullanm ak,•  Kendi (bölgesel) polis teşkilatın ve ceza infaz kurumlarını (ha p isha ne sistemini) kurup

yürütmek.

(Bunla r, Anayasa 'nın 148. ma dd esinde b elirtilen haklardan b azıla rıdır.)

Anayasa, ayrıca, belirtilen hak ve sorumlulukların; "Ulusal Me c lis'in veya Ulusa l Hükümet'inyetkileriyle çelişemeyeceğini" vazetmiştir. Çeliştiği durumlard a , Anaya sa Ma hkemesi'ni gereklid üzeltme yi yap ma kla yükümlü kılmıştır. 

İç barışı "çeşitlilikte birlik" ve "sorunluyu sorumlu kılmak" anlayışınd a a rayan b ir öz-yöne tim

uygulamasında "siyasal merkez"in ipleri elinden kaçırması tehlikesi de vardır. Bunun için etnik ç a tışmaları ve kanla beslendiği için sürekli büyüye n siyasa l ge rilimleri geride bırakma k isteye nİspanyol siyasetç ileri merkezi oto ritenin te kil (üniter) yapısını koruyacak düzenlemeleriyapmayı ihma l etmed iler.

Her şeyden önce İspanyol Ulusal Meclisi, federatif bir a samb le değildir. Özerk Bölgelerin-Toplulukların temsilc ilerinden oluşmaz. Özerk Topluluklar  içinde yönetilen İspanyol halkınıntüm ünü temsil ed er. Ulusa l Hükümet, Özerk yöne timlerin üzerind ed ir. Özerk Yöne timler, Ulusa lHükümetin yetkilerinin bir bölümünü üstlenir. Ulusal Devlet, şu alanlarda yasama yetkisinikendisine saklamıştır: 

(Aşağıd aki hükümler, İspanyol Anayasasının 149. ma dd esind e belirtilen ha k ve yetkilerde nseçilmiştir.)

•  Bütün İspanyolların hakla rını eşitç e kullana b ilme si ve a na yasa l görevlerini yerinegetirebilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak,

•  Vatandaşlık, sığınma, göç, yabancıların statüsü, iltica hakkı konula rında ka ra r verme k,•  Uluslararası ilişkileri yürütmek, •  Savunma ve silahlı kuvvetlere ilişkin görevleri yürütmek, •  Adaletin dağıtım ını sağlamak, •  Özerk toplulukların kurucu yasasıyla çelişmeyecek biçimde kamu yönetimi, tic a ret,

çalışma, ceza, tutukluluk ve usul ya sa ları yapmak;

•  Gümrük ve dış ticaret mevzuatını düzenlemek ve uyg ulam ak,•  Para sistemi, bankacılık, sigorta, döviz, hadleri ve konvertibiliteye ilişkin kura lla rı koymak

ve bunlara ilişkin yasaları yapmak,•  Ulusa l ç ap ta ista tistik derlem ek,•  Özerk Topluluklara tanınan hakları ihlal etmed en ulusa l (ortak) kültürün gelişmesini 

sağlama k; kend ileriyle işb irliği yaparak  Özerk Topluluklar arasında kültürel etkileşimsağlamak. (Aynı maddenin İkinci Fıkrası).

Özerk Top lulukla r, Anayasa 'da be lirtilen g örev ve haklarını yerine getireb ilmeleri iç in finansa lözerkliğe kavuşturulmuşlardır. Bu hakkı kullanmaları, "Devlet Hazinesi'nin ilkeleriyle uyumu ve

tüm İspanyolla rla d ayanışmacı işbirliği içinde olmaları" şartına bağlanmıştır. Aynı maddeninikinci fıkrasına göre "Özerk Top luluklar, Devle t'e a it verg ileri, yasa lara ve (kend i) Sta tüler(in)e

Page 47: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 47/75

www.altinicizdiklerim.com  47

uygun olarak toplamakta, yöne tmekte (kullanmakta), hesabını tutmakta Devlet'e vekaletveya yardım etmekle" yükümlüdürler. 

İç barışı sağlamak yanında d aha ve rimli, d aha d emokra tik b irtoplum yaşamı ve yönetim tarzıiç in b ölgesel, ta rihi, etn ik ve kültürel topluluklara tanınan bunca hak, onlar tarafından kötüye 

kullanılırsa ne olacaktır? 

Anayasanın 155. maddesi çok açıktır: "Eğer bir Özerk Topluluk, Anayasa ve yasaların onayüklediği görevleri yerine getirmezse veya İspanya'nın genel çıkarlarını ciddi biçimde bozarsaUlusa l Hüküm et, Özerk Topluluk Başkanı'na şikayette bulunur. Tatminkar bir yanıt alamazsa,Senato'nun mutlak çoğunluğunun onayını aldıktan sonra, genel çıkarları korumak amacıylaTopluluğun kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getirmesi 'için zorlayıcı önlemler alır.' 

Gö rülüyo r ki özerklik anlaşmaları ve öz-yöne tim d üzenlem eleri, kap risli küçük top lulukları ya daütopyalar peşinde koşan rad ikal azınlıkları tatmin etmek iç in yapılmamıştır. İspanyol halkının

birliği ve dirliği için düşünülmüştür. Birey kadar, topluluğun da yaratıcılığını öne çıkar a rak kend ihaya tına ilişkin kararları verme sürecine özgürce katılması amaçlanmıştır. İnsanların, kendi k urdukları ve yönet tikleri b ir düze ne ciddi itirazlarının olmayacağı, olduğu zaman da gere ğini yine kendilerinin yerine getireceği düşünülmüştür. Bu, bir ‘ do ğrudan demokrasi’ p rojesidir.

Bu am aç tan sapıldığı zaman, tekil bireylerden daha önemli olan top lum, ortak çıka rlarını vegüvenliğini savunacak mekanizmaları d evreye sokmaktadır. Çoğunluk, radikal veya silahlı bir  azınlığın iradesine tabi olmayacaksa, olmamakta kararlıysa buna uygun örgü tsel ve hukuksa ldüzenlemeyi yapmak durumundadır. Demokrasi başka türlü yaşatılamaz. Bunu a nlayanİspanyollar, eşyanın tabiatına uygun davranmak basiretini göstermişlerdir. 

Britanya Hükümeti ile Kuzey İrlanda Yönetimi arasında imzalanan Ang lo-lrish Ag ree ment(İngiliz-İrlandalı Anlaşması), Kuzey İrlandalılara siyasal tercihlerini netleştirme hakkını verdi.Kuzey İrlandalılar ya Britanya ya da (Güney) İrlanda Cumhuriyeti pasaportutaşıyabileceklerdi. Her iki topluluğun da Avrupa Birliği üyesi olması, kişileri ulusal bağlılıklarınınüzerind e d e b ir a rada tutab ilec ek nitelikteydi. Neticede aynı çatının altında yaşayacak lardı. 

Bir yand an IRA üyeleri ile g özlerden uzak görüşmeler yaparken bir yandan da toplumu çokkültürlülük esasına göre yeniden inşa etmek üzere harekete geçtiler. Bu amaçla ilk oluşturulankuruluş, Topluluk ilişkileri Konseyi (Co mmunity Rela tions Co unc il) oldu (1990).

Bu öncü kuruluş şöyle çalışıyor: Konsey, hükümetten bağımsız ama ondan para alıyor. Kadrosu her iki topluluğun uzmanüyelerinden oluşuyor. Ana faaliyeti, topluluklar arası teması sağlamak. İki topluluğun üyelerinibir araya getiriyor, tartıştırıyor, birbirlerini anlamalarını sağlıyor. Toplumlar arasında geniştabanlı uzlaşma-anlaşma kampanyaları düzenliyor.

Çok-kültürlü Toplum Projesi'nde geliştirilmek istenen, sadec e hoşgörü ve karşılıklı anlayış değil.Bireyin benliğini kazanması, yani grup kimliğinden kopma da n kendi başına bir şey olmakveya bir yere gelmek ihtiyacını karşılaması da amaçlanıyor. Eğer  birey, tek başına ayakta

durabileceğine inanıyorsa, birincil grup (aile, akrabalık kümesi, aşiret ve etnik küme)

Page 48: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 48/75

www.altinicizdiklerim.com  48

etkisinde n g id erek uzaklaşıyor. Mesleki ve sosyal örgütlerle kurduğu ikincil ilişkiler, ağınayaslanmak ona yetiyor.

Ama , azgelişmiş toplumlar ile bazı kümelerin "merkezden" dışlandığı otoriter rejimlerdeinsanlar, birinc il kümelerin koruyuc u ve daha kavrayıcı 'kozasını' arıyor. Bu nedenle bireylerin,

b irinc il grup larının dışında da kültürel kimliklerinin saygı göreceğine, ayrım ve belki baskıyamaruz kalmayacaklarına inandırılmaları gerekiyor. İnandırılmalılar ki özgünlüklerini koruma k,iç in silaha davranmak ve "kurtarılmış alanlar" yaratmak ihtiyacını duymasınlar. İçlerinekapanıp kendi küçük dünyalarını kale ha line getirmesinler.Kalelerde yaşayanlar, kendilerinihep kuşatılmış hissederler .

Toplumsal kümeler arasındaki iletişim kanallarının açık  olması gereklidir ama bu, sosyalhuzurun tesisi için yeterli değildir. Bunun için toplumsal birlikteliğin birliğe dönüşmesinisağlayacak  başka bir mekanizma gerekir. Bu mekanizma İrlanda'da "Eşitlik ve Hakkaniyet"(Equa lity a nd Equity) yaklaşımı olarak tanımlanıyor. 

Kimi toplumlarda etnisite veya kültür kümeleri arasında eşitsizlik olması bir devlet politikasıdır.Kimi toplumlarda ise yasal bir ayrım ve resmi bir eşitsizlik politikası söz konusu değildir , am agünc el haya tta ha kkaniyete uyma yan b ir d urum olabilir. Bir kültür kümesinin geleneksel yapısıve özel koşulları onun yete rinc e getirilmemesine neden olabilir. Örneğin siyasi ve iktisadimerkezlere uzak coğrafyası, yaşadığı toprakların verimsizliği, bütün bunlar nedeniyleyeterince girişimci çıkaramamış olması, b ir küme nin geri kalmasına yol açmış olabilir. Bu gerilik ve yoksulluk, söz konusu etnisite veya kültür kümesinin üyeleri arasında yaygın "adaletsizlik"duygusunun oluşmasına neden olabilir. Adaletsizlik, yasalarda olmayan "eşitsizlik algılamasını"d a b irlikte g etirir. Bu nedenle, siyasal ve ekonomik süreçlerden dışlandığına inanan, kend i

olumsuz koşullarını bir mağduriyet delili ola rak suna n e tnisite ve kültür kümelerinin ta lep lerinekulak vermek g erekir. Çünkü ne kad a r az d inlenirlerse, seslerini o kad a r yükseltmeyeeğilimlidirler. 

"Eşitlik ve hakkaniyet" yaklaşımı, Kuzey İrlanda'd a b ir sosyo-ekonomik envanter yapılmasıihtiyacını doğurmuştur. Görülmüştür ki Katolikler iş sahibi olma kta, eğitimde, mevki vemakamların işgalinde, siyasette , ev sahibi olma kta ve konut ka litesind e b elirg in düzeyd egeridedir.

Bu sap tamad an sonra Sosya l İhtiyaçları Hedeflemek adı verilen bir yöntem le, hang i aland a

eşitsizlik varsa bu açığın kapatılmasına girişilmiştir. Bu programa da Yoksunluğu Sona ErdirmeProgramı (Anti-Dep riva tion Prog ramm e) adını vermişlerdir. 

Adil İstihdam Kurumu, PAFT (Policy Appraisal and Fair Employment), yani Politika(Uygulamaları) Değerlendirme ve Adil İstihd am ad ı verilen b ir p rog ramla , tüm kam ukuruluşlarında ve resmi kurumlarda d in, c insiyet, yaş, özgürlük konularında ayrımcılık yapılıpyapılmadığını tespit eder ve bir sorun varsa düzeltilmesini ister.

Eğer bireyler ve kümeler, kültürel / kümesel kimliliklerinin d e resmi (vatandaşlık) kimlikleri kadar önemli olduğuna inanıyorlarsa ona ihtiyaç d uyuyorlar d emektir. İhtiyaç d uyuyorlarsa onu

korumak isterler. Korumak, taşınan kimliğin, deyim yerindeyse, "toplumun nüfus kütüğüne"kaydını ve saygınlığını sağlamayı gerektirir.

Page 49: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 49/75

www.altinicizdiklerim.com  49

Bir kültürel veya kümesel kimliğin toplumca kabul edilmesi, onun diğer kültür kümelerine vedevlete karşı güvence altına alınması demektir. Bu, bireyin özel hayatta işgal ettiği yeresiyasal toplumun müdahale etmemesi anlamına gelir. Bu durumd a yurttaşlar, herhangi bir küme kimliğini taşımak ve belirtmek söz konusu olduğunda kendilerini dışlanmış veya

tehlikede h issetmezler.

Bütün bu sayılanlar, artık uluslararası anlaşmaların konusudur. Bu anlaşmalar, uygar ülkelerinulusal hukuk düzenlerinde yerini almıştır ve insan ha klarının bir uzantısı olarak kabulgörmektedir.

Azınlık veya kültür kümelerinin hakları kağıt üzerinde kabul edilmiş olabilir; ama bu kümelerinmensupları, kendilerine tanınan hakların gerçek hayatta olmadığını iddia edebilir, somut güvenc eler ta lep ed eb ilirler. En som ut ta lep leri, kend ilerini fa rklı kılan ta rihsel d illerini özgürcekullanmak, çocuklarına öğretmek ve kümenin diğer üye leriyle o dilde iletişim kurmaktadır.

Bunun iç in a na dillerinde öğretim ve yayın hakkı isteğinde bulunabilirler. 

Kuzey İrlanda ve İspanya bu konuları şöyle çözüme kavuşturmuştur:Öncelikle, bu talepleri "bölücü ve yıkıcı" bulmaktan vazgeçmişlerdir. … Kuzey İrlanda'd agünd elik haya tta İngilizce konuşulmasına rağmen İrlanda milliyetçiliğinin konuyu bir onur  meselesi haline getirip ilk ve orta öğretimde İrlanda’ca ders yapılmasını istemesi topluluğunseçimine bırakılmıştır: Eğer 100 öğrencinin ebeveyni, çocuklarının ilkokulda İrlanda’ca okumasını istiyorsa bir ilkokul açılmaktadır. Bu sayı, ortaokul için 30 öğrenciden oluşmaktadır.Şu ana kadar İrlanda’ca okutan 3 ilkokul iç in ta lep vakiolmuştur. Ama İrlanda’ca ortaokulisteyen çıkmamıştır. 

İspanyol Anayasası, Baskça ve Katalanca gibi kültürel-tarihsel dillerin, halkın istemesi halindeÖzerk Topluluk sınırları içinde, İspanyolca’nın (Kastilyaca'nın) yanında, sadece eğitim diliolarak değil, resmi dil olarak kullanılmasını da benimsem ektedir. Ama orada da ilk veortaokulun ötesinde Baskça öğrenim görmek isteyen pek yoktur. İnsanlar, bir azınlık diliyle çok uluslu Avrup a 'da rekabet edecek bilgi ve mesleki donanımı kazanamayacaklarını anlam ışlardır. Yetkililere göre şu anda Bask yöresinde yaşayanların %25 kadarı günlük hayatlarında Baskça konuşmaktadır. Bu ö rnekler göstermektedir ki küme dilinin kullanımındaısrar, sembolik bir onur ve kimlik onayı ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu ihtiyaç ta tminedildiğinde, kazanılan hakkın 'muhasebesi', ideolojik değil, pratik düzeyde yapılmaktadır. 

BİTİRİRKEN İyi bir toplumsal mühendislik, farkl ılıkları yöne tmek kadar krizleri de zamanında ve en azzararla aşmak becerisi olarak somutl aşıyor. 

Başarılı örnekler incelendiğinde, şiddetle yüklenen sosyal anlaşmazlıkları ç özme k iç ingeliştirilen iyi "toplumsal mühendislik " örnekleri şu yaklaşımları içeriyor: 1-Arkasında belirli bir oranda sosyal destek olan terörizmi salt bir asayiş sorunu olarak görmemek, karmaşık nedenlerin bir  sonucu olarak değerlendirmek daha sağlıklıdır. Bu sonucu doğuran "sorunlu" yapının bütünüyle incelenmesi ve bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi

başarının olmazsa olmaz şartıdır. 

Page 50: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 50/75

www.altinicizdiklerim.com  50

2-Terörist, mümkünse anında infaz edilmemelid ir. Bu, ha ta ya p an ç oc uğun dövülerek terbiyeed ilmesine b enzer. Ebeveyn hıncını alır ama çocuk terbiye edilmez. Öldürülen, kendisi için biçtiği “asker” kimliği ile ölür ve "kahraman"laşır. Yapılması ger eken, etkin yönte mlerle teröristiyakalamak ve yargılamaktır. 

Yargılama k, onu "müc rimleştirmek" ve to p lumun gözünd e a d i b ir suç lu olarak ge rç ekkimliğine oturtmaktır. Üstelik yargı, toplum adına yapıldığından, toplum vicdanı, yargılamaişlemine katılır ve tatmin olur. 

3-Şiddet, gerçek dünya ile bu hayali dünya arasında teröristin kurduğu köprüdür. O yüzdenhep bu yolu kullanma ya mahkumd ur.Eğer terörist "gerçek dünyaya" getirilecekse, aynı yolunkullanılması son derece yanlıştır. Çünkü bu, onun "inşa ettiği" yoldur. Fantezi dünyasınaulaşmasını, sığınmasını sağlayan geçittir. Şiddete sadece şiddetle karşılık verildiği zaman bu yoldan aynı yapay dünyaya girilir ve tıpkı onun gibi sadece intikam için yaşanır, sava şılır. İşteo zam an toplum / devlet, terörizmin tuzağına düşer. Toplumda istikrar ve huzur değil,

istenenin tam tersi, çapı giderek büyüyen şiddet, kin ve intikam duyguları egemen olur. Busonuç, terörizmle mücadelenin mantığına olduğu kadar uyga r b ir top lumun kuruluşfelsefesine de aykırıdır. 

4-Bu b öyleyken, terörizmle müc ad ele iç in özgürlükleriaskıya alma k, d em okra tik hakları ertelemek, teröristlerin yaptığını ve yapacağını taklit etmektir. Devlet, teröristlerin baskıcı,sınırlayıcı ve g üd üc ü özellikle rini, d ikta torya heveslerini, tam tersine d avrana rak serg ilemeli ve"küçültmelidir". Bunu yapmalıdır ki insanlar, aradaki büyük ilke ve uygulama farkını görsünler.Sadec e sözlere, vaatlere kanmasınlar.

Terörizmle mücadele, bir yıpratma savaşıdır ve fiziksel gücünden çok, ikna yöntemleri etkiliolan taraf kazanır. Çünkü terörizmin asıl savaş alanı, fiziksel coğrafya değil, insanların aklı vevicdanıdır.

5- Teröristlerin birer özgürlük ve demokrasi savaşçısı olmadığını kanıtlamak, halkıkazanmanın en yalın ve etkili yoludur. Bu nedenle yetkililerin ana amacı halkı kazanmak olmalıdır. Kazanma işlemi iki g rub u hed eflem elid ir:a ) Toplumun çoğunluğunu; b) Teröristlerin kendileri için mücadele ettiğine inanan ve onlara destek veren toplumsalkesiti.

Birinc ileri terörizmle müc adele iç in kazanmaktan ç ok, kullanılacak yöntemler konusundaikna etmek gerekmektedir. Başarılı bir halkla ilişkiler kampanyası, kullanılacak yöntemlerinintikamcı, anti-demokratik ve çatışan güçlerin ardındaki halk kesitleri arasında düşmanlık yaratacak türden olmamasına dikkat etmeyi gerektirir. 

İkinci gruba yönelik halkla ilişkiler kampanyası, "ya teslim olsunla r ya ö lsünler" türünd e b irkısır teslimiyetçilik çemberine hapsedilmemelidir. Halk, terörist örgütün silah ve terörleyapmaya söz verdiği her makul şeyin devlet tarafından barış iç inde ve “ olağan" biç imd ekarşılanacağına inandırılmalıdır. 

Page 51: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 51/75

www.altinicizdiklerim.com  51

… Tabii, yetkililer, bu sözü vermekle kalmayıp vaatlerini uygulamaya da sokmalıdır. Sürekliliğive inandırıcılığı olmayan bir halkla ilişkiler kampanyası düş kırıklığı yaratır. Bu da teröristlerinişine yarar. 

Dünya litera türünde terörist ö rgütlerle o nları d estekleye n sosyal grupların "göbek bağının"

kesilmesi, "balığın içinde yüzdüğü havuzun suyunun boşaltılması" olarak adlandırılır. Devletlerve uzmanlar, bundan daha etkili ve sonuç alıcı bir yöntem geliştirememişlerdir.Dolayısıylaterörizmle mücadele, halka karşı değil, halkla birlikte verilmelidir. Kazanılmayan halk, teröristinkazancı olabilir. 

6. Terörizmin bir ideolojisi vardır. İdeolo ji, insanlarla b ir siyasa lhareket arasındaki bilişselköprüdür. İnsanlar susturularak veya elleri kelepç elene rek ideo lojiler yok ed ileme z. Bir ideolo ji,anc ak, top lumsal gerçeklik karşısında çürütülebilir. İnsanlar sorunlarını ve düşünceleriniserbestçe tartışabilirlerse gerçeğin diğer yüzleri ortaya çıkar. Teröristin "tek ge rç ek" d iyed ayattığı ideolojinin tekeli diğer gerçeklerin bilinmesiyle kırılabilir. 

7. Toplumsal çoğulluk, yani içinde çeşitli etnik, kültürel, dinsel kümeler barındıran sosyal yapılar gerilimlere gebedir. Gerilimlerin oluşmasını önlemenin en doğal ve sağlıklı yolu, bu fa rklılıklarınsosyal ve tarihsel gerçeklikler olduğunun ve onlarla yaşanması gerektiğinin anlaşılması vehalka anlatılmasıdır. Bu çoğulluğun, huzur iç inde yaşayabilmek için bir ç oğulculuk bilinc inedönüştürülmesi gereği, okuldan başlayarak hayatın her aşamasında yurttaşlara aşılanmalıdır.Çoğulculuk sadece siyasal kültürün değil, hukukunda felsefi çerçevesini oluşturmalıdır. Etnik ve d insel te rörizmi 'kurutmakta' başarılı olan toplumlar böyle yapmışlardır. 

Suç la müc ad ele, sad ec e kolluk güç lerin in işi değildir, tüm toplumun sorumlu luğudur. Çünkü 

te rörizm b ir sos yal suçtur. Ancak sosyal direnişle yenilebilir. 

Çeşitliliğin, top lumun  zenginliği ve tarihsel gerçeği olduğunu bilerek büyüyen yurttaşlar,farklıl ıklarından ötürü birbirlerinden kuşku ve korku duymazlar. Korku, fana tizmin ebesi; fana tizm ise terö  rizmin gıdasıdır. 

9. Terörizmle mücadele hangi yöntemlerle yürütülürse yürütülsün, hangi aşamalardangeçilirse geçilsin çatışan tarafların şiddet sonrası dönemde bir arada nasıl yaşayacaklarınınönceden düşünülmesi lazımdır. Bu sorumluluk devlete ve kanı (sivil toplum) önderlerinedüşmektedir. 

İncelenen her iki örnek olayda da bu anlaşmazlığın tarafları arasında önce bir aradayaşamanın koşullarını saptamak için görüşmeler yapılmıştır. Sonra da sap tanan koşullarınha ya ta geç irilmesi iç in ya sa l, kurumsa l hazırlık...

Tarafla rın yasal temsilcilerinin katılmadığı çözüm önerileri, 'halksız demokrasi' gibi soyut bir çaba olmanın ötesine gidememektedir. Adı geçen her iki ülke de çözüm üretimi içinbaşlatılan ta rtışma sürecine önce halkın, belirli bir aşamadan sonra da toplulukların yasaltemsilcilerinin katılması sağlanmıştır. Sonradan ortaya çıkan gerçek lere göre, bu süre iç ind eterörist örgüt elemanlarıyla da gizli gizli alt-düzey temaslar yapılmıştır. 

Page 52: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 52/75

www.altinicizdiklerim.com  52

Bu strateji şu mantığa dayanmaktadır: Anlaşma yolları açık olmazsa , sorunlar da ha rad ikalbiçimde kamuoyuna taşınıyor; silahla... Silahla siyaset, toplumu kutuplaştırıyor. Çünkü şiddet,karşılığını davet eden bir çağrı etkisini ya pıyor. Bu çağrıya yanıt verenler, tarafsızlıklarınıyitiriyorlar. Çünkü ölüm tarafsızlığı yok ediyor. Haklı, haksız b irb irine karışıyor. 

Bu nedenle, inc elenen ülkelerde bir zamanlar şiddete destek  veren kümelere şid detle eldeedebileceklerini barışçı yollardan elde etme seçeneği sunuluyor. Tercih onlara bırakılıyor. 

22000055 RRAAPPOORRUU EENNDDİİŞŞEELLEENNMMEE TTÜÜRRKKİİYYEE!! 

Giriş Bizim amacımız, çokça zikredilen iki görüşü masaya yatırmaktı. İlki, Doğu'nun gelenekçi vedindar yapısının laik rejime karşı dini idareyi tercih ederek demokrasi için bir tehdit

oluşturduğudur. İkincisi, Doğu'nun değişikliklere karşı daha az hoşgörülü olduğu ve özellikle debölgede yıllardır süren isyan ve cemaatçi yapı göz önünde bulundurularak Doğu'nun ülkenindiğer bölgelerine oranla demokrasiye daha kapalı olduğudur. 

MetodolojiBu a maç la Prof. Dr. Doğu Ergil ve Prof. Dr. Murat Şeker'in hazırladığı 39 sorudan oluşan anketi kullanarak, Türkiye'nin güneydoğusundaki yedi büyük ilde yaşayan 8.556 kişiyle bir araştırmagerçekleştirdik.

Arka Plan

Ortaya çıkan acil durum, Doğu'd a değişik bir yasa l sistemi de beraberind e getird i;"Olağanüstü Hal Yasaları" denen çerçeve altındaki bu sistem, sivil özgürlüklere büyüksınırlamalar getiren bir yapıdır. Halk genel anlamda daha yoksul, da ha kırsal ve genel kanıüzere d aha ge leneksel, d aha d inda r, daha m üşter ek ve Türkiye'nin diğer bölgelerine göreetnik açıdan daha fazla çeşitlilik arz eden bir yapıdadır. … Doğu ve Batı arasındaki en çarpıcıfark, etnik farktır. Araştırmaya giren Batı'daki merkezlerde yaşayanların büyük bir çoğunluğukend ilerini Türk (%87,9) olarak tanımla rken, geriye kalanlar etnik kökenlerini Zaza (%3), Kır manç(%3.1), Arap (%0.9) ve "diğerleri" (%5.1) şeklinde ifade etmektedir. Doğu'dak i grup ta ise Türkler(%20.7) azınlık durumundayken Kürtler çoğunluktadır (%43); Zazalar (%21.6) en geniş ikincigrup tur. Arap lar (%7) ve son ola rak "diğerleri" (%5.5) en küçük kesimi oluşturmaktadır. Doğuaynı zamanda genel olarak Batı'dan daha yoksuldur. … Doğu'da çok genç bir nüfusla karşıkarşıya olduğumuzun da ayrıca altını çizmek gerekir. Güneydoğu'da araştırmaya katılanlar iç ind e 18-35 yaş grubunu oluşturan insanların oranı %73.4; Batı'daki iki merkezde ise %53.1'dir.

Teokratik Bir Türkiye mi?Mo d ern Türkiye’ nin en büyük endişelerinden biri, Doğu'd a yaşayan insanların teokratik bir rejimi de mo krasiye tercih edebilecek kadar aşırı dindar ve gelenekçi olmalarıdır. Bu görüşüdeğerlendirmek için bu endişenin altında yatan iki meseleyi mülahaza ettik. İlki, Doğu'dakiinsanların tam olarak ne kadar dindar oldukları ve yaşamlarında inançlarının ne kadar e tkisahibi olduğuydu. İkincisi, Doğu'daki insanların demokrasiye karşı nasıl bir duruş ve düşünceyesahip olduğuydu. Araştırmamızın sonuçlarının gösterdiği kadarıyla Güneydoğuluvatandaşlarımız ge rçek anlam d a d inda rlar; hatta ba zı açılardan Batı'd aki benzerlerind end aha dindarlar, anc ak b unu toplu olarak değil, bireysel şekilde yaşıyorlar ve demokrasinin

Page 53: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 53/75

www.altinicizdiklerim.com  53

hayatla rına yap tığı tesirden tatminsizlik yaşarken demokratik ilke ve ideallerden vazgeçmişdeğiller. 

Dem okrasi ve DinSon yirmi yılda laik rejimlerin yaşadığı başarısızlıklar, Batı'nın güd ümünd eki id a rec iler ve gittikçe

güç kayb eden sosya lizmin hükmünü yitirmesi; çoğunluğu Müslümanların oluşturduğuülkelerde değişik bir muhalefete yol açtı. Dini kurallar ve örgütlenmenin şekillendirdiği şeriatkanunlarının mevc ut anaya saların yerini alacağı yeni idare şekilleri gündeme geldi.Araştırmanın daha başında, katılımcılarımıza "Demokrat ik b ir rejimi mi yoksa d ini b ir hükümet  şeklini mi tercih ettiklerini" sorduk. Her iki bölged e d e d em okratik bir rejim i d ini bir id a reyeterc ih etme oranı yüksek çıktı. Demokrasi tercihi Doğu'da %70.8; Batı'd a ise %91.9 oldu.

Demokrasi ve din konusunu şu soruyla daha fazla irdeledik: "Türkiye’de dini bir rej im altındayaşamayı kabul eder miydiniz?" Bir kez d aha , her iki bölged eki çoğunluk "Hayır" cevabı verdi:Batı'da %73.7 ve Doğu'da %53.7. Doğu'da küçük bir çoğunluğun bu soruya "Hayır" cevabı

vermesi ilk bakışta biraz düşündürücü görünebilir, ancak neden dini bir rejim altında yaşamak  isted ikleri sorusuna verilen c evap lara d aha yakından bakıldığında bu kişilerin sad ec e%22.3'ünün dindarlıkları nedeniyle bunu istediği, geriye kalan katılımcıların şu an içinkarşılanamayan ekonomik ve siyasi beklentilerini gerekçe olarak gösterdiği görüld ü. Dini re jimaltında yaşama sorusuna "Evet" cevabı verenler gene l nüfusa gö re hiç eğitim almayanlar arasında daha büyük b ir orana sahipken (%70.3), üniversite eğitimi alanlar arasında %31.8,lise eğitimi a lanlar arasında yüksek bir oran (43.9%) ve aylık geliri 1,000 YTL veya daha fazlaolan kesim in sad ec e %28.3'ü "Evet" cevabını verdi.

Din, d em okrasi iç in b ir tehliked ir, bu yüzden ikisi uyuşmaz veya demokrasi din için bir 

tehliked ir, bu yüzden ikisi uyuşmaz. Bu soru için daha laik veya daha dindar değerlendirmelerine bakılmaksızın asıl gerçek, Türkiye'nin Doğusu'nun daha d indar olduğu veöyle de kaldığı ve bir kesimin endişe verici bir oranla (%36.8) demokrasiyle dinin uyuşmazolduğunu düşünmesine rağmen %31.3'ün bunun böyle olmadığını, %31.9'un ise bu ikisinin"bazı" zamanlar uyuşabild iğini belirtmiş olmasıdır. 

Din, Eğitim ve Terörizm Doğulu katılımcıların sadece %19.1'i demokrasi eğitiminin yeterli olduğu görüşündedir; Batı'd aayn ı görüşte olanların oranı ise %39.3'tür, Demokrasinin daha büyük bir ihtiyaç olduğu Doğuillerinde yaşayanlar; okullarda demokrasi eğitimini dini eğitimden d aha ç ok istem ekted ir. Bu,

d ini sad ec e b ir inanç meselesi ola rakgörmeyip kültürel çoğulculuk ve dini özgürlük uğrunaistediklerini gözler önüne sermektedir.

Diktatörlüğe "Hayır" Siyaset ve mevc ut siyasi kurumla r konusundaki bu çok açık tatminsizlik, "Oy vererek görev başına getirdiğiniz insanlara güveniyor musunuz? " sorusuna verilen c eva p la d aha fazlagüçlenmiş durumda. Batılı katılımcıla rın %44.5'i, Doğulu katılımcıların %60.1'i, oy ve rerek görevbaşına getird ikleri insanlara güveniyor. Doğu'd a seç ilerek gö rev başına gelenlere karşı nedend aha fazla g üven söz konusu olduğunu özellikle belediyeler boyutunda görebiliriz. İnsanlar,hükümetin ya da parti liderlerinin atadığı adaylara değil, kendi adaylarına oy veriyor. Bunun

yanında Kürt halkının büyük bir çoğunluğu, reddedilen grup kimliklerini ikame etmek için

Page 54: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 54/75

www.altinicizdiklerim.com  54

bölgesel bazda kendi etnik gruplarından olan adayları seçebiliyor, oysa ulusa l bazda durumbunun tersi.

Ülkeyi yöne tmek iç in ye tkin b ir d ikta tö rü seçilmiş b ir lidere te rc ih ed ip etm eye c ekleri sorusunaBa tılı katılımcıların %66.3’ü, Doğulu ka tılımcıların %68.4'ü "Hayır" cevabını verdi. … Bu b ulgular,

Türk vatandaşlarının olgunluğunu ortaya k oymaktadır . Dem okra tik süreç te eksikliklergörüyorlar, anc ak haklarını, çok iyi b ile o lsa , bir d ikta tö re teslim e tmek istemiyorla r. .. Düşünceve ifade özgürlüğünün aş ve iş kad a r öne mli olup olmadığı sorulduğunda, Doğulu katılımcılar  (%86.5), Batılı katılımcılara göre (%74.1) da ha yüksek b iroranla "Evet" cevabı vermişlerdir.

Türkiye Nereye Gidiyor?Başlarken, Türkiye'nin dünyadaki yerine dair sorulara verilen cevaplara göre hem Türklerinhem de Kürtlerin Türkiye'yi açık bir şekilde Avrupa'da gördüğünü belirtmek gerekmektedir.Türkiye'nin çıkarlarının Avrupa'da mı, yoksa Asya' da mı yattığı sorusuna Doğu’lu katılımcılar (%83.3) Batılı katılımcılara göre daha büyük bir oranla (%72.1) “Avrupa” cevabını verdi. Bu,

şiddet politikalarının ayrılıkçılıkla özdeşleştirdiği ülkenin en havai bölgesinde en yaygıniradenin bölünmed en ziyad e bütünleşmeden yana olduğunun güçlü bir göstergesidir. 1980ve 1990'lardaki güvenlik operasyonları sırasında Doğu illerinden ayrılan on binlercevatandaşımızdan sadece küçük bir kısmının Irak'taki Kürt bölgesine geçmesi vevatandaşlarımızın büyük bir kısmının Akdeniz kıyılarına veya İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlere yerleşmesi göz önünde bulundurulduğunda bu durum daha iyi anlaşılacaktır.Ekonomik zorluklar ve siyasi baskılarla mücadele eden bir bölge için Avrupa'nın bir parçasıolmak, ekonomik gelişimi ve çok kapsamlı insan haklarını güvence altına almak anlamınagelmektedir.

AB üyeliği Doğu'da %77.4, Batı'da %58.6 oranında destek bulmaktadır. Bölgeler arasındaki buaçık fark, Doğu'daki vatandaşların, yaşam standartlarını geliştirme ve bunun da ötesinde bölgedeki yaşam şartlarının gerilemesine neden olan siyasi durumu liberalleştirme konusundaAB’nin dönüştürücü bir etkiye sahip olacağına inanmalarına bağlanabilir. 

Kadın-Erkek Mesele leriBatılı katılımcıların %56.5'i ve Doğulu katılımcıların %53.1'i geleneksel değerlerin kadının iffetinikorumaya yetmediği görüşünde. 

Böyle hassas bir konuda her iki bölgede yaşayan yurttaşlarını şiddet içeren geleneklere teslim

olmaktan çok, kişilerin kendi kararlarını vermeleri konusunda ortak bir duruş sergiliyor olmalarıilginç. Bireyselleşmeyi ve cemaat baskısından k urtulmayı işaret eden bu olgu, olumlu b irdeğişimin göstergesi. 

“ K ız ve erkek çocukların bir arada mı, ayrı ayrı mı okutu lmasından yanasınız?” d iye sorduk.Batılı katılımcıların sadece %11.3'ü, Doğulu katılımcıların ise %25.7'si kız ve erkek çocukların ayrıokutulması gerek tiğini belirtti. Doğu, yine gelenekselc i görüşünü ortaya koymuş oldu ancak nüfusun nerd eyse d örtte üç ü (%74.3) karma eğitimden yana görüş bildirdi. Bununla birlikte,Doğu'da on binlerce kız çocuğunun okula gönderilmeyip ev işlerind e çalışmak üzere evd etutulduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Bu durum, kültürel taraflılığın dayattığı gözü kör

c insiyet ayrımından çok, ekonomik zorlukların sonuc u ola rak gö rüleb ilir.

Page 55: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 55/75

www.altinicizdiklerim.com  55

“ K ızlar eğitilmeli mi? ” so rusuna hem Doğulular hem de Batılılar %93'ü aşan bir oranla "Evet"cevabı verdi (Batı'da %93.2; Doğuda %93.1). Anlaşılıyor ki insanlarımız, geleneksel eğilimleri vedeğerleri fark etmeksizin, kızlarının eğitilmesini isteseler bile belki de karşı cinsle henüz küçükyaşta çok fazla kaynaşmasını istememektedir. Başka bir  deyişle muhafazakardırlar. Tabiiözellikle siyasi anlamda muhafazakar ya da kadınların eşitliğini ve sosyal yapı içinde

yükselmelerini sağlaya cak eğitimin önemini idrak etmelerini önleyecek kad a r muha fazakardeğildirler; daha doğrusu, onların bu tutumu demokrasi için gerçek bir tehdit arz etmeyen,genel kültürel bir muhafazakarlıktır. Bu tür kültürel muhafazakarlık, kızların neden eğitilmesigerektiği sorusuna verilen cevaplarla kuvvetlenmektedir.

Çoğulculuk ve Hoşgörü Türkiye'nin gelecekte yüzleşeceği en büyük meselelerden biri de -özellikle AB'ye katılmakniyetindeyse- dini ve etnik azınlıklarına hoşgörülü davranması olacaktır. Son yıllarda bukonuda ki tartışmaları kendisini" dindar" (İslamcı) olarak değerlendiren bir siyasi pa rti vekad ronun iktid a ra g e lerek zamanla Türkiye'deki dini ve etnik azınlıkların aleyhine değişen

kanun ve uygulamaları geç kalınmış reformlarla düzeltmeyi başarmasıyla zirve noktasınaulaştı. Ayrılıkçı hareketler sonucu bir imparatorluğu yitirdikleri iç in Cumhuriyetç i elitler veonların şekillendirdiği siyasi kültür, dini ve e tnik kimlik tanımlamalarına şüphe veküçümsemeyle tepeden bakmıştı. Bu kadroların tepkileri, asimilasyondan ret ve baskıyakadar çeşitlenerek değişti. Anc ak g rup kültürel kimlikleri ayakta kaldı ve asim ilasyon iç ingerekli güdülerin olmadığı bir ortamda Kürtlük, Türk siyasi elitlerinin ay  rımcılık olarakdeğerlendirdiği bir muhalefet ed ind i.

Kendini milliyetiyle tanımlayanların daha çok olduğu Batılı gruplar arasında bile büyük sayıdainsan, kendini herhangi bir diğer kategoriden çok etnik Türk olarak görmektedir. … Kürt

olma k, oldukça uzun b ir süre bastırılmış ve vatand aşlık etnik yetkinliğe dayandırılmışken,Doğu'da Kürtler, etnik bağlardan farklı olan ve ülkenin d iğer hakim ve yönetic i grubutarafından paylaşılmış kimliği olan İslam kimliğine sığınmış olabilirler. 

Hoşgörü konusundaki genel sorularda Doğulu katılımcılar daha açık görüşlü ve anlayışlı bir tutum sergiledi; aslında modernliğin özünde yatan özelliklerdir bunlar. Doğu'da (%90.5)Batı’ya oranla (%78.9) daha geniş bir kitle "Kendi gibi düşünmeyenlerin hak ve görüşlerinesaygılı" olduğunu iddia etti. Resmi makamların kendilerine yaptığı kötülük ve eziyetler konusunda bile Batılı katılımcılardan daha affedici olduklarını söylediler. ”Eğer gerekirse,geçmişte size yapılmış büyük bir hatayı affedebilir misiniz? ” sorusuna: Doğu'da %50.9 "Evet",

%27.4 "Bazen" cevabı verildi. Batı’dan ise bu soruya %30.1‘i “Evet”, %37.1’i “Bazen” cevabıgeldi. Yani Doğulu katılımcılar, kendilerine yapılan kötü muamelelere karşı muhalefet veşikayetlerini seslendirebilirken ,büyük bir çoğunluk itibariyle kin tutmaya eğilimli değildirler. Bu,Türkiye'deki uzlaşımcı siyaset için gelecekte ümit vaat etmektedir.

TÜRKİYE'NİN "SORUNLU" GÜNEYDOĞUSU: FIRTINANIN GÖZÜNDE DEMOKRASİ 

ALAN ARAŞTIRMASI VERİLERİ - TABLOLARSonuçlar:

•  Türkiye, biri daha modern ve laik, diğeri daha geleneksel ve dar görüşlü olan iki büyük 

halktan oluşmaktadır. 

Page 56: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 56/75

www.altinicizdiklerim.com  56

•  Ne olursa olsun "belalı" Doğu hala demokrasi istiyor, mevcut sonuçlarından hoşnutdeğil, ancak demokrasinin ideallerine olan inancı tam. 

•  Doğu, Batı’dan daha dindar, ancak inançlarını genel anlamda topluluk olarak değil,özel olarak yaşıyor. 

•  Doğu'nun dini görüşleri demokrasinin temelleriyle çelişmemektedir.•  Doğu kültürel anlamda muhafazakar, ancak bazı durumlarda Batı’nın da önüne

geçecek kadar hoşgörülü ve moderndir. 

2008 RAPORU

14- Ülkedeki insan haklar ve demokrasi seviyesinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye 'nin hiç b ir yöresinde yurttaşlar "ülkemizdeki demokrasi ve insan hakları seviyesininyeterli" olduğu kanısında değildir. Teknolojik üstünlük bir toplumun IQ'su ise demokrasi ve insanhakları da bir toplumun EQ'sudur (duygusal/sezgisel zekasıdır). Eğer ülke sathında insanların%14'ü aşmayan bir oranı o ülkede "demokrasi ve insan hakları yeterli" diyorsa uygarlık yarışında çok geri kalınmış demektir. 

16- Sizce yeni sivil bir anayasa yapılmalı mıdır? Yeni ve sivil bir anayasaya gereksinim olup olmadığı sorulduğunda tüm yörelerin halkı büyük çoğunlukla "evet" yanıtı vermiştir. Yeni ve sivil bir anayasaya destek DTP'nin güçlü olduğuDoğu ve Güneydoğu illerinde %65.6; güçsüz olduğu illerde %64.5; Batı yörelerinde %52.6'dır. 

Bu veriler halkın demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler ve bunları güvenceye alacak yenive sivil bir anayasayı bir grup hakkı değil, yurttaşlık hakkı olarak gördüğünü ortaya

koymaktadır. 

18- Türk milliyetçiliğinin yükselme trendinde olduğunu düşünüyor musunuz? Çok etnili bir toplumda ulus oluşturma süreci ya bunların tümünü içine alan "kapsayıcı" bir yöntemle gerçekleştirilir (ulus, etnik ve dinsel bağların üzerinde siyasal bir birlik olarak inşaedilir) ya da bir etnik grubun özellikleri genelleştirilerek ulusun kimliği haline gelir. Bu dışlayıcı bir ulus anlayışıdır ve tali (ikincil) unsurların ya baş eğmesine ya da eritilmesine çalışılır. Türkiye'debenimsenen, ikinci yöntem olmuştur. Bu nedenle Kürt kimlik belirtimleri "ulusun bütünlüğü" veülkenin birliği için tehlikeli görülmüştür. Bu gelişmeyi engellemek  için Türk milliyetçiliğine dahafazla vurgu yapılırken din kardeşliği öğesi de öne çıkarılmıştır. 

19- Kürt milliyetçiliğinin yükselme trendinde olduğunu düşünüyor musunuz? Etnik çatışmaların yaşandığı toplumlarda karşıt milliyetçilikler birbirini bileyen iki bıçak gibikeskinleşir. Bu varsayımın ne kadar doğru olduğu Kürt milliyetçiliğinin de yükselişte olupolmadığı sorularak öğrenilebilirdi. Bu soruya verilen yanıtlarda Doğu'dan Batı'ya gidildikçe Kürtmilliyetçiliğinin arttığına ilişkin inancın kuvvetlendiği görülmektedir. … Milliyetçilik saldırgandır ve kendisinden başkasına siyaset alanı açmak istemez. Aynı yargı Batı yöreleri halkı için deileri sürülebilir. Batılı denekler, Kürt milliyetçiliğinin Türk milliyetçiliğinden daha fazla yükselişteolduğunu ileri sürmektedir: %58.4'e karşı %41.6. 

21- Sizce genel af çıkarılmalı mıdır? 

Page 57: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 57/75

www.altinicizdiklerim.com  57

Etnik temelli terörün sonlandırılması ve siyasal gerilimin düşürülmesi için Türkiye'de iki formül ilerisürüle gelmiştir. Bunlardan ilki genel aftır. Diğeri ise Güneydoğu Anadolu Kalkınma Projesi'nin(GAP) bitirilip hayata geçirilmesi. Bu konularda halkın ne düşündüğünü ortaya çıkarmak içinsorulan sorulara alınan yanıtlar tüm araştırma bulgularında ortaya çıkan bir gerçeğin altınıçizmektedir.

"Genel af çıkarılmalı mı?" sorusuna "evet" diyenlerin oranı, DTP'nin güçlü olduğu illerde %62.3iken Doğu ve Güneydoğu illerinde %46,3. Aynı soruya Batı illerinde “ eve t” d iyenlerin oranı ise%38; bu bir hayli yüksek bir değer. Aynı nüfus diliminde “hayır ” d iyenlerin %53 oranındaolduğu düşünüldüğünde Batı yörelerinde bile, on yıllardır süren kardeş kavgasınınsonlandırılması için kökten tedbirlere yönelik bir eğilim belirdiği anlaşılıyor. 

22- Güneydoğu Anadolu Projesi'nin terörü önleyeceğini düşünüyor musunuz? "GAP'ın terörü önleyeceğini düşünüyor musunuz?" sorusuna Kürt coğrafya sında verilenyanıtlar Batı illerine kıyasla bir hayli olumsuzdur. Anlaşılan, merkezi yönetim(ler) ve onun

etkisine daha açık olan Batı halkı, bu konuda GAP'ın bizzat içinde yer alan halktan farklıdüşünmektedir. Doğu ve Güneydoğu halkının GAP’ ın etkilerine ilişkin beklentilerindeki"heyecan eksikliği", bu kapsamlı projenin uygulandığı yörede ne oranda başarılı olacağınadair kuvvetli bir işaret olarak algılanmalıdır. 

GAP'ın yaratacağı istihdam ve gelir artışıyla "terör" sorununa ç özüm olacağına ilişkin resmibeklenti, "Kürt sorunu" diyebileceğim iz b ir kültüre l çoğulc uluk, demokrasi ve katılma (toplumsal projelerde paydaş olma) arayışına yanıt vermekten uzaktır. O nedenle GAP, Doğu veGüneydoğu illerinde her kesimce, am aç la rı ve doğuracağı sonuçlar itibariyle kuşkuylakarşılanmaktadır. 

Bitirirken Bu araştırma bir dizi önemli bulguyu ortaya çıkarmıştır ama bunlardan ikisi hayati önemdedir ve ka mu siyasetine yön g österec ek nitelikted ir.

Kürtler, net o larak iki g rub a ayrılmıştır. Bir Türk -Kürt ayrışması beklenirken bu ayrışma daha çokKürtler arasında olmuştur.

Bu ayrışma sonucunda silahlı çatışma ve örgütsel bağın yarattığı radikalleşmiş bir grup, DTPodaklı bir küme oluşmuştur. Onun karşısında radikalizmi ve silahlı çatışmayı benimsemeyen

Kürtler de başka bir küme oluşturmuştur. Bu "ılımlı" kümenin iki önemli özelliği vardır: A) Tercih ve değerlendirmeleri Batı illeri halkına (Türk çoğunluğa) benzemektedir. Yine de Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşamanın verdiği rea lizm ve Kürt olmanın bilinciyleha reket e tme kted irler.

B)  Birinci kümenin radikalizmini ve aşırılıklarını yumuşatan hatta engelleyen TAMPON rolüoynamaktadırlar. 

PKK: Kürdistan İşçi Partisi Üzerine 

Kürt sorunu, sadece insan ve azınlık haklarıyla sınırlı değild ir. Türk d em okrasisinin d aha genel

b ir za fiyetinin göste rgesidir.Cumhuriyetin ilanından bu yana devlet, yurttaşlarının etnik ve

Page 58: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 58/75

www.altinicizdiklerim.com  58

kültürel (e tno -kültürel) çeşitliliğini sistematik olarak inkar etmiş ve ta rihi b ir gerçe k olanfarklılıkları bastırmayı seçmiştir. 

Kürtlerin g erek sayıca çoklukları, gerekse itirazlarını isyanlar biçiminde dışa vurmalarınedeniyle maruz kaldıkları baskı ve dışlayıcılığa karşı uluslararası tepki gösterilmiştir. Ama diğer 

azınlıklar da aynı ayrımcılığa ve baskılara uğramışlardır. Türk resmi kimliğine uymayan veyauydurulamayan (asimile edilemeyen) azınlık lar, örneğin Emeniler, Rumlar, Museviler,Süryaniler, Alev iler, Arap lar, Rom ani, Dom ari (Domarc a ) ve Lazca konuşanlar bugruplardandır. 

Bu tahammülsüzlüğün ve baskıcılığın kökenini Türk halkının karakterinde değil de modern Tür kdevletinin kuruluş felsefesinde (ideolojisinde demek daha doğru) a rama k ge rekir.Cum huriyetin kurucu kadrosu, büyük bir imparatorluğun elleri arasından nasıl süzülüp yokolduğunu görmüştü. Yitişin ve yitirilişin büyük acısıyla, imparatorluğun tabi halklarının ulus-d evle tlerini kurmak iç in (tab i ha lklara göre bu, kurtuluş ve özgürleşmekti) verdiği mücadeleyi

“ihanet” ve "bölünme" olarak nitelediler. Eğer elde kalan vatan parçası üzerinde yaşayacak olanları birbir ine b enzetir, farklarını eritebilirlerse çok daha türdeş ve sorunsuz bir ulusyaratabileceklerini düşündüler. Yurttaşlara biçilen kimlik Türk, Müslüman, Sünni ve Hane fiolmak idi. Ya bu kalıba girilecek ya d a ülkeyi terk etmek dahil çeşitli yaptırımlara tab iolunacaktı. Böyle de oldu ve Türkiye, tarihinden getirdiği ve sosyal gerçekliğini ifade eden nekadar kültürel fark varsa (etnik, dini ve dile ilişkin) bunların tasfiyesini resmi politika olarak ben imsed i. Bunun ne kad a r eksiltici, ne kadar çatışmacı olacağını ve ne kadar ağır b irekonomik be d el taşıyacağını hiç hesap edemedi. Sonuçta, ne istenen siyasal türdeşliğekavuşuldu ne de istikrarlı ve dayanışmacı bir ulus inşasında hedeflenen sonuç elde ed ild i.

Türkiye’nin ana ya sası, gayrimüslim gruplar haricind e ülkede azınlıkların olduğunu kabuletmez. Yakın zamana kadar etnik farklılıklar d a inkar ed ilmekteyd i. Bütün b unla r “ b irlik” iletekliğin yani tek-tipliliğin karıştırıldığının kanıtıdır. Oysa birlik çokluktan türetilir, teklikten değil.İşte bu yanlış anlayış ve uygulama, vesayetçi merkezi otorite (devlet) ile halk arasındahuzursuz ve gerilimli bir ilişki kurulmasına ve bugüne dek sürmesine neden olmuştur. 

“ Kürt sorunu”nun arkasındaki bir diğer önem li etmen d e ekonomiktir. Yöreler arasındaki eşitsizgelişmenin kasıtlı olup olmadığına bakılmaksızın, ekonomik geri kalm ışlığın, Türkiye'nindoğusunun ülkenin diğer bölgeleriyle bütünleşmesini engellediği söylenebilir. Kürt nüfusununağırlıkta olduğu güneydoğuda kişi başına düşen yıllık gelir, yalnızc a 3.360 dolardır ki bu,

Türkiye'nin geri kalanına kıyasla çok daha düşük bir meblağa tekabül etmekted ir. Önc elikle,bu fakirleşmiş bölgenin toplumun geri kalanı ile aynı gelir düzeyine kavuşturulmasıgerekmektedir. Ama asıl neden, Türkiye'nin g enel e konomik performansının gelişmesidir.Türkiye hala yoksul bir ülkedir ve sosyal yaşam endeksleri itibariyle "gelişmesinitamamlayamamış" ülkeler kategorisindedir. Dolayısıyla, tüm sosyal kategoriler iç in ma kul b iryaşam standardı sağlanmadan ne yaygın bir toplumsal memnuniyet sağlanabilir, ne dederinliği olan bir demokrasi inşa edilebilir. 

1978'de kurulan PKK, söz konu p rojeyi1984'te uygulama alanına taşım ış ve amacına ulaşmak için şiddete dayalı yöntemler benimsemiştir. Komşu ülkelerde yaygınlaştırdığı eğitim, lo jistik ve

siyasal destek alanları sayesinde Ortadoğu'da önemli bir aktöre dönüşmüş, Türkhüküm etlerinin Kürt sorununu şiddetten başka bir yöntem le çözme me kteki ısrarı nedeniyle

Page 59: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 59/75

www.altinicizdiklerim.com  59

Kürt milliye tçiliğinin daha da serpilmesine neden olmuştur. Uluslararası bir olgu ha line gelen"Kürt sorunu" kaçınılmaz olarak, Türkiye ile kapanmayan b ir hesabı olan üçüncü taraflarınmüdahalesine açılmış ve Türkiye’ yi istikrarsızlaştırıcı bir etmen haline gelmiştir. 

Türkiye Cumhuriye ti, Kürt sorununu top lumsa l bir uzlaşmazlıktan çok bir güve nlik meselesi

olarak gördüğü için Türkiye halkı kendi topraklarında, kendi içinde verilen, adı konmamış bir içsavaşın travmasını yaşamıştır. Eğer karmaşık bir sosya l p rob lem, b ir güvenlik me selesi olarakele alınırsa, ihtilafın taraflarından birinin düşman olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır. “ İçdüşman” , siyasi veya kurumsa l çö zümlerden fayd a lana maz; bunun yerine yasadışı ilan edilir ve askeri yöntemlerle bastırılır. Nitekim böyle olmuş, Kürt realitesi yönetilemediği iç in b ir sorunhaline gelmiş, kolluk güçleri "güvenlik" adına olağan hukuk sisteminden çıkmış; yargısız infazlar,köy boşaltmalar ve zorunlu göçlerle Kürt halkı çoğu kam uoyuna ya nsımamış baskılara tabikılınmıştır. 

İşin ilginç ve bir o kadar da çelişkili yönü, devletin, tam d a sürekli "bölünme" tehd id ind en söz

e ttiği sırada Kürt yoğunluklu illerde ülkenin geri kalanından farklı bir (olağanüstü ha l) hukukuuygulam ış olmasıdır. Bu yöntemlerin biri b ile ne top lum ne d e Mec lisdüzeyinde tartışmayaaçılmış, açılabilmiştir. Türkiye'yi yönetenlerin, PKK ile savaşırken pek çok temel insan hakkını ved em okra tik ilkeyi ihlal ed iyor olduklarını idrak edememeleri, bastırmaya uğraştıkları ayrılıkçılığıkörüklemeleri g ib i b ir ç elişki doğurmuştur. Bir yandan, PKK terörizmine karşı Avrupa'dan,genelde Batı'dan anlayış beklemişler, diğer yandan benimsed ikleri yöntemin ve bu yönte minsonuçlarının kend ilerini uluslararası toplumdan ne kadar soyutladığını anlayamamışlard ır.Tersine, kendilerine Avrupa/Batı ile a ralarındaki anlayış farkı hatırlatıldığında Türk yöne tic ileri,bu d urumd an sorumlu gördükleriKürtlere karşı öfkeli bir tavır sergilemişlerdir. 

Kürdistan İşçi Partisi, son dönemde ayrılıkçı milliyetç i siyaset çizgisini terk ettiğini ilan etmiştir.Top rak taleb inden d e va z ge ç me k anlamına gelen bu hedef değişikliği, yerini çoğulcud em okrasiye, yerind en yöne tim ve ç ok-kültürlü b ir ortak yaşam fe lsefesine bırakmıştır.Beklentilerinin önemli bir vizyon değişikliği içerdiğini ilan eden örgüt, bu "fedakarlığın" karşılığınısiyasi ve hukuki olarak alıncaya kadar silah bırakmayacağını ama eylemlerini savunmadüzeyine indireceğini bildirmiştir. Bu gelişmenin, artık "Kürt sorunu"nun silahlı b ir ç özümekavuşturulamayacağının yaygın olarak kabul görmesinden kaynak landığı kadar, Amerikan işgal güçlerinin lrak'tan ç ekilme si ve ABD'nin İran'la daha barışçı ilişkiler kurma isteğininbelirginleşmesinden sonra bölgenin istikrarı için, denetlenemeyen silahlı güçlerin tasfiyezamanının gelmesiyle de ilişkisi vardır . Bu d a "Kürt sorununa fa rklı gözle bakılması ve şiddet dışı

yolların denenmesi için yeni imkanlara kapı aralamıştır.

Öcalan ve yardımcıları 1980 askeri darbesinin gölgesinde Suriye'ye sığındılar. Şam PKK'yı himaye ediyor, eğitiyor ve teçhiz ed iyord u. Mazereti de Türkiye ile arasındaki sınır sorunu veFırat nehrinin suyunun paylaşımıydı. Ama Suriye'nin desteği PKK'nın üye sayısını ve etkisini çok arttıramazdı. Bu sonuca yol açan asıl etken , Türk devlet inin PKK'ya rakip o lab ilec ek tümd em okra tik Kürt örgütle rini dağıtması ve Kürt kimliğinin her türlü ifadesini mutlak ola rakyasaklamasıdır. Ortada Kürt k imliğini ve isyanını temsil eden tek örgü t ka lmış ve onunbiricikliğini sağlayan da c an düşmanı Türk yönetimi olmuştur. 

1998’de Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın bu bilinçli politikası karşısında sabrını yitiren Türkordusu, Suriye'ye Öc a lan 'ı barındırmaya d eva m e tmesi halinde savaş açacağını duyurdu.

Page 60: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 60/75

www.altinicizdiklerim.com  60

Durumun c idd iyeti karşısında Esad'ın boyun eğmekten başka ç a resi ka lmadı ve Öc alan 1998sonbaharında Suriye'den çıkartıldı. Avrupa’da geçen kısa bir sürgün dönem inden sonra ,Şubat 1999'da Kenya 'da yakalana rak 'Türkiye'ye g etirildi.

Öcalan'ın hapsedilmesi Türkiye’ nin PKK ile müc adelesind e ye nibir dönemi başlattı.

Yargılanması sürecinde Öcalan hukuki bir savunma yapmadı. "Beni yanlış yapmaklasuç lam ak iç in yeterli se bep mevcuttur ... Hatalarımızdan ders almalı ve barışı sağlamayıö ğrenmeliyiz " tarzında konuştu. Şiddete başvurmanın ve bağımsız bir devlet için savaşmanınyanlış olduğunu, bin yıldır aynı vatanı paylaşan Türklerle Kürtlerin uzlaşı ve demokratikleşmeyolunda birlikte çalışmaları gerektiğini ifade etti. Bu amaçlara ulaşabilmek için hayatınadokunulmaması şartıyla devlete hizmet etme yi vaa t etti. İfadelerinin isabetini kanıtlamak amacıyla, PKK militanlarına askeri birliklerle çatışmaya girmemelerini ve bu açıklamadan kısabir süre sonra da Türkiye'yi terk etmelerini emretti. PKK’nın Avrup a eski sözc üsü A li Sapan'ınbaşını çektiği b ir Barış Grubu", Avrupa ve Kuzey Irak'ta toplandı ve Ekim 1999'da Türkiye-Iraksınırında ve İstanbul'da iki grup ha lind e Türk yetkililere te slim old u. Devle t b u sem bolik jestleri

görmezden gelmeyi seçti ve terörist bir örgütle pazarlık yapmamak ta d iretti.

Önceden olduğu gibi bugün de Türkiye Büyük Mille t Mec lisi'nin en a zbeşte biri Kürt kökenlivekillerden oluşmaktadır. Türkiye'nin en önde gelen iş dünyası temsilc ilerinin dörtte b iri Kürt’ tür.Bu raka mlar, bireyler veya sivil top lum d üzeyinde bir ayrımcılık olmadığı gerçeğine işaretetmekted ir. Sorun, belirlenmiş ve onaylanmış resmi kimlikler dışında etnik, kültürel, dini ve/veyaide olo jik kimliklerin ifad esine izin verilme yen kamusa lalanda ortaya çıkmaktadır. Bu kısıtlamayalnızca Kürtlerin maruz kaldığı bir engel değildir. Bu güne d eğin Solc u, Libe ral, Kürt veMüslüma n kimlikleri de kamusal görünürlükten mahrum bırakılm ış ve hukuk i kovuşturma ya tabitutulmuştur.

Türkiye 'deki Kürt nü fusun ekseriyeti barış ve ahenk içerisinde yaşamayı arzulamaktadır. Fakattıpkı Türk olmaktan gurur duyan Türk kardeşleri gibi, ne iseler ondan ötürü -yani Kürt o lduklarıiçin- saygı görmek ve bu halleriyle toplumla bütünleşmek istemektedirler. Aksi geçerli olsaydı,şiddet yanlısı PKK'ya verecekleri destek, Kürt nüfus barındıran her şehri, her kasabayı savaşa lanına ç evirmeye yeterd i. On dört milyonluk İstanbul nüfusunun dörtte birini Kürtlerin teşkilettiğini ve önde gelen Kürt siyasi partisi olan Dem okra tik Top lum Pa rtisi'nin (DTP) g ene lseçim lerde Güneydoğu dışındaki kentsel oyların yalnızca küçük bir kesimini aldığınıdüşünürsek , Kürtlerin a yrılık tan çok bütünleşmeye meyleden bir görüntü sergilediği ortayaçıkar. Bu olgu yetkililer tarafından akılcı bir tavırla değerlendirilmeli ve siyaseti no rmalleştirecek 

daha yapıcı politikaların üretilebilmesi için yersiz kuşkulara son verilmelidir. Şimdi, herhangi bir etnik veya d ini g ruba özel ayrıcalıklar verilmeksizin tüm kültürel farklılıkları tanıma, saygıgösterme ve bunları hukuki koruma altına alma zamanıdır. Ancak bu girişim, Türkiye'desiyaseti bir çatışma alanı olmaktan çıkarır, demokrasiye derinlik kazandırır ve devleti farklıkültür kümeleri arasında taraf tutmaktan uzaklaştırır. 

Siya si Hareke tler, Lide rlik ve Örgüt PKK’nın kurucuları Lenin’ in “ ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” ilkesinden ve Sta lin'in MilliMesele kitabından derin biçimde etkilenmişlerdi. Devletin her türlü müşterek Kürtdışavurumunu ne kadar barışçıl olursa olsun, yasaklaması ve Kürt kültürel kimliğini sistematik 

b iç imd e inkar etmesi oldukça tep kisel b ir karşılık doğurdu. Gururu zed elenmiş Kürtler resmibaskıyı bir çeşit em peryalizm ola rak algılarken kend ilerini de dahili (iç) sömürgeciliğin 

Page 61: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 61/75

www.altinicizdiklerim.com  61

kurbanları olarak tanımladıla r. Onla ra göre Türk ve Kürt etnik kimliklerinin hiyerarşik ve eşitsizilişkisi, bir kurtuluş mücadelesine davetiye çıkarmaktaydı. Bu kavramlar PKK'nın kurucularınıTürkiye ’nin Güneydoğusu ile İr an, Irak ve Suriye’nin Kürt nüfus barındıran bölgelerinde "birleşik ve d em okratik b ir Kürdista n" haya line sürükled i.

1997 yılında örgüt, bunca kan ve ateşten sonra kuruluş şartla rının sağlanamadığı gerekçesiyleayrı bir Kürt ulus-devleti oluşumu tezini terk etti. Bunun yerine d aha "ola b ilir" görülen Türkiye’ dekültüre l özerkliklerin a na yasa güvencesine alınması, yer el yö ne timlerd e özerklik yoluylaKürtlerin eşit siyasi haklara kavuşması ve egemenliğe ortak olması tezini benimsedi. Bu bir tür  fe deratif yapı tasarımıydı. Öcalan'ın "Demokratik Cumhuriyet ve Barış Projesi" adını verdiği butasarımın önemli bir iç muhaseb ed en sonra kamuoyuna sunulması Türkiye'de her şeyin nekad a r zor ve ağır bedeller sonrasında öğrenildiğine iyi bir delildir. Abdullah Öcalanyargılanması sırasında , "Keşke 1973'te bu günkü bilinç düzeyinde olsaydım. O zaman bu yol(  şiddet ) izlenm ezd i. … Hakikaten, en büyük acıyı bu millet çekti. Savaşın bir temeli, bir dayanağı yoktur. .. Barış içinde (birlikte) bir ya  şam hep demokra tik bir c umhuriyette 

aranabilir " değerlendirmesini yapmıştır. 

PKK'nın lojistik destek konusunda pek sıkıntı çekmemesin de Avrupa’da yaklaşık bir milyonnüfusa sahip olan Kürt gö ç me nlerin oluşturduğu diasporanın büyük rolü vardır. PKK’ninAvrupa'da kurduğu sivil teşkilatlar ve Kürt d iasporasının kendini ifade aracı olarak gördüğüörgüte destek amacıyla oluşturduğu yerel sivil toplum örgütleri aracılığıyla PKK hem maddiyardım derlemiş, hem de çok etkili bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmüştür . Buna rağmenPKK, benimseyip uyguladığı şid d et yöntemi yüzünde n Ba tı’d an fazla b ir resmi destekgörmemiştir. Ancak Kürt ha lkının mağduriyeti ile PKK şiddeti arasında kesin bir ayırımyap ma yan sivil ç evreler, bu konuda daha ö zensiz d avranmışlardır. 

2005 kışında Saddam sonrası Irak'taki gelişmelerden ilham a lan Öc a lan fan tastik b ir yeniöneride bulunmuştur: Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi içine alan, “Kürtlerin yaşadığı ülkelerleOrtadoğu’da onlara ev sahipliği yapan ülkeler arasında bir konfederasyon.” 

ABD işgal güçlerinin Irak'tan çekilmesinden sonra Ortadoğu'da özlenen istikrarın bölgeninkendi dinamikleriyle sağlanması gereği, PKK gibi silahlı ve devlet otoritesine meydan okuyandenetimsiz unsurların tasfiyesine şimdiye kad a r engel teşkil eden, bu unsurların bölge ülkeleriarasında çözülmeyen sorunlarda taşeron olarak kullanılması koşullarını da ortadankaldırmaktadır. Şu a ndaki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin söylediği gibi silahla ha k

aranması dönemi kapanmıştır. Böyle ha reketle r ana kroniktir (çağdışıdır). Tabii hak aramanınayn ı yöntemlerle b astırılması d a ... Öyle anlaşılıyor ki PKK’nın silah bırakması, Ortadoğu'd açoğulcu demokrasinin inşasında önemli bir fırsat ve örnek rolü oynayacaktır. 

Liderlik ve Örgüt Yapısı PKK kuruc ula rının çoğu, bireyselliğe ve özgür düşünceye pek de yer bır akmayan aşiretç ilik vetoprak ağalığı ile şekillenmiş geleneksel kırsal toplumdan gelmeleri itibariyle Öcalan'abenzemektedir. Modern şehirde eğitim görmek, onları çok daha liberal bir  değerler sistemi ilekarşı karşıya getirmiş ve daha önce hiç tanımadıkları düşünce, eylem ve örgütlenmehürriyetini sağlamıştır. Yeni öğrenip etkilend ikleri Ma rksizm’ i hem kend ileri hem d e eleştirdik leri

sosya l grup -yani b ir bütün o larak Kürtle r- iç in b ir kurtuluş aracı olarak benimsemişlerdi. Önc eTürkiye 'deki Kürtleri -kend i tab iileriyle Kuzey Kürd ista n’ı- kurtarmayı, sonra da İran, Irak ve

Page 62: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 62/75

www.altinicizdiklerim.com  62

Suriye'den kopartılacak Kürt yoğunluklu yö relerle, bağımsız, birleşik bir Kürdistan kurmayıistiyorlardı. 

27 Kasım 1978'de PKK bir parti olarak kuruldu ve Abdullah Öcalan genel sekreter seç ild i. Butarihten sonra Öcalan, örgütün ve başını çektiği "Kürt isyanı”nın tartışmasız lideri haline geldi. 

Örgütte siyasa l otorite veya iktid a r, mutlak anlamd a d ikeyd ir.Hiçbir koşul altında ihlaled ilemez ve sorgulana ma z katı b ir emir-kom uta zinc iri mevc uttur. Her türlü ayrılık şiddetlec ezalandırılır. Yerel gerilla lid erlerinin, zama n zaman b ölgeden ayrılan terhis edilmiş silahsızaskerleri pusuya düşürmek gibi, önderden bağımsız hareket ettikleri olmuştur. Öcalan bu suçuişleyen komutanları kınamış, ama dışarı karşı örgütsel yönetimde zafiyet var havası doğmasındiye onları tasfiye etmemiştir. Ancak böyle bir merkezkaç hareketin tekrar etmesine demüsaade etmemiştir. 

İsyanın İdeolojisi ve Politikası 

PKK silahlı faaliyetlerini üç sav ile meşrulaştır m ıştır: Birincisi, "Türkiye Kürdistanı" olarak adlandırdığı güneydoğu illerinin Türkiye 'nin b ir sömürgesi olduğu ve Kürt halkının Türk devletitara fından sömürgeleştirilmiş olduğudur. İkinc isi, Kürtlerin dünyadaki en büyük devletsiz azınlık olduğu ve bir ulus-devlet kurma hakkına sahip olduklarıdır. Batı emperyalizmi "büyük ,Kürdistan''ı, Kürt kimlik ve ha klarını redded en b ir grup ulus devlet arasında parçalamıştır. Buparçalar bağımsız ve birleşik bir "Kürd istan" kurmak amacıyla birleştirilmelidir. Üçüncüsü (b unedenlerle) Türkiye'ye karşı verilen savaşın haklı olduğudur. 

Örgütün şiddet uygulama kararlılığı, devletinin uygulad ığı ve meşru siyasi faaliyete yer bırakmayan amansız ve kesintisiz karşı şiddet ile daha da keskinleşmiştir. Örgüt silahlı

mücadeleye başlayınca Ortadoğu'da kend isine uygun b ir siyasa lortam bulmuştur. Türkiye ilehesapları olan komşu ülkeler, amaçlarını gerçekleştirmek veya Türkiye'nin elini zayıflatmak içinPKK'yı taşeron olarak kullanmışlardır. Gerçekten de PKK Suriye'ye yerleştiği ve Suriyetara fından kontrol edilen Lübnan'daki Bekaa Vadisinde eğitim kampları açtığı andanitiba ren, mutlak anlamd a kendi irad esiyle hareket etme özgürlüğünü yitirmiştir. 

PKK'nın daha sonra lrak ve İran'da da kampları ve lojistik destek üsleri olmuştur. Bu otoriterdevletlerle işbirliği, örgüt için bir hayatta kalma ve karşılıklı menfaate dayalı amaç birliğiçerçevesinde gerçekleşmiştir, Yunanistan, PKK'ya açık ve gizli destek veren başka bir ülkedir.Türkiye ile sürünc em ed e ka lan sorunlarında çözüme bir katkısı olmasa da "düşmanımın

düşmanı dostumdur" inancıyla hareket eden bu ülke bir hukuk devletinin yapmamasıgereken şeyi yapmış ve en azından rakibini zayıflatmak için terörist bir örgütü desteklemiştir.Tab ii PKK’da bu d estek ve hima yelerin b ed elini üyelerinin canı ve kanıyla ödemiştir.

PKK 1995 ile 1999 arasında kültürel dağarcığında hiç olmayan bir yönteme yöne ldi: intiharbombacılığı. Abdullah Öcalan, bir süre önce onaylar  göründüğü bu kör şiddeti, yurtdışındayakalanıp Türkiye'ye getirild ikten sonra bir buyruğu ile durdurdu. Başka yollarla kazanmaktazorlandığı görünürlüğü ve etkinliği böylesine uç eylemlerle elde etmeye çalışan PKK,alışılagelmiş şiddet eylemlerine ve örgütsel faa liyetlerine geri d önd ü. Ne va r ki intiha rbombacısı devşirmeye çalıştığı dönemde PKK, daha önce dışladığı dini gruplarla flört etmeye

başlamıştı. Ne de olsa intihar gibi benimsenmeye n b ir eylem b iç iminin PKK'nın içinden çıktığıgeleneksel top lumda “ kutsa l”la irtibatlandırılarak meşrulaştırılması gerekiyordu. Kend ine ha s

Page 63: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 63/75

www.altinicizdiklerim.com  63

dini inanışları olan kesitlerden üç örgüt oluşturuldu: Sünn i Müslüma nlar, Alev i Müslüma nlar veYezidiler. Farklı bir deyişle PKK, dini keşfetti; çünkü örgüt, zorlandıkça daha geniş bir sosyalcepheye ihtiyaç duymaya başladı. PKK yönetimi 1990'lara girerken terk ettiği Marksizm yerinebenimsediği ulusalcı çizgiyi dindarlıkla zenginleştirirse daha geniş bir yelpazeye yaslanacağını hesap ediyordu. Ne de olsa Kürtlerin baskın çoğunluğu kırsal, geleneksel ve dindardı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun dağlarında ve ovalarında şiddetli çatışmalar sürerkenÖcalan tek yasal Kürt siyasi partisi olan Halkın Emek Partisi (HEP) üyelerini 1991 genelseçimlerinde Kemalist Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) listelerinden Me c lis'e g irmeye teşvik ett i, Bu yolla HEP, TBMM'de 18 üye ile temsil hakkı kazandı. Bu grupta yer a lan Leyla Zana ,milletvekilliği yeminini Kürtçe ve başında geleneksel Kürt renklerini taşıyan üç renkli b ir bantlaetmekte ısrar ettiği için büyük bir tartışma ya neden oldu. Bu kadarı onun ve arkadaşlarınınterörist örgütün üyesi olmakla suçlanmasına yetti. Bu suçlamayla on beş yıla mahk um ed ilenve Aralık 1994'te hüküm giyen Zana, Haziran 2004’te serbest bırakılana kada r üç d avaarkadaşıyla birlikte on yıl hapis yattı. HEP'in kapatılması üzerine kurulan Demokrasi Partisi (DEP)

de kısa bir süre sonra yasaklandı ve yerine Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kuruldu. Bütün budönüşümlerin arkasında, görüş ve taleplerini dile getirecek meşru bir siyasi orga n a ra yan PKKyöne timinin irad e ve yönlendirmesi vardı. 

PKK’nın ayaklanm a ve siyaset karşısındaki tutumu 1999'd a kesin b ir değişim gö sterd i. Öca lan,yargılanması esnasında bu değişikliklerin mantığını dile getirdi: "(Yo ldaşlarıma) ... özellikle 1996 sonrasında ... sorunun üniter devlet çerçevesi iç erisinde, dem okrasinin gelişmesi ile çözülebileceğini söyled im. Bu kolay olmadı. Bizzat kendim bu neticeye 20 yılda vardım. ...Eğer devlet barışa çağrıda bulunursa mutlaka o lumlu k arşılık alacaktır ... Biz barış kararı aldık.Umuyoruz ki dev letimiz de ba  rışa davet eder. 

Hep imiz dem ok  ratik bir cumhuriyette barış içinde yaşayabiliriz. Türkiye iç in ge rekirse ben kend imi fed a ederim. PKK milislerini dağdan indireceğim, bana üç ay verin ... Ben demokratik bir cumhuriyete inanıyor ve bunun için mücadele ediyorum. Ülkenin geleceğinin  savaşta değil, barışta olduğunainanıyorum ... Toprak ta leb i / ayrılıkçılık doğru değildir ... En iyi yol, demokratik c umhuriyet teme linde birleşmektir. Kültürel hakların eksikliği dışında bir sorun yoktur. 

Eğer temel amaç özgürlükse, neden bu kavga ? 'B unu şimdi mi anladın?' diye sorabilirsiniz. Evet, şimdianladım, daha yeni. Biz Türk milletiyle birlikteyiz, onlardan ayrılamayız. Benim ait olduğum bu halk(Kürtler) ayrılıp dağın başında kendi başına yaşayama z. Ne isyan, ne kavg a, bu sorun de mo kra tik kültür zemininde ç özülme lidir."

Öcalan'ın ifadeleri kısa süre içinde partinin söylemine ve uygulamasına dönüştü. Ocak 2000'de Yed inc i Kongresi'ni gerçekleştiren PKK, program ve tüzüğünü lid erinin yeni d irektifleridoğrultusunda değiştirme kararı aldı. Strate jik hed ef, dem okratik, çoğulcu ve çok -kültürlü bircumhuriyet bağlamında anayasal vatandaşlık haline geldi. Adı Kürdistan Halk KurtuluşOrdusu (ARGK) olan partinin askeri kanadı, askeri karakteri daha arka pland a olan HalkınSavunma Güçleri'ne (HPG) dönüştürüldü . Vie tna m mod eli te rk ed ilip yerine Filistintecrübesinden alına n intifada 'n ın (başkaldırı) Kürtçe’si oları serhildan benimsendi. Sivilitaa tsizlik dahil de mo kra tik p rote stonun tüm b iç imleri d ene nec ekti.

PKK Nisan 2002'd e top lana n Sekizinc i Kong resinde Kürdista n Özgürlük ve Dem okrasi Kong resi(KADEK) ismini aldı. Kongre bir kez daha oy birliğiyle, Abdullah Öcalan'ı lider seçti. 

Page 64: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 64/75

www.altinicizdiklerim.com  64

Mart 2005'te "Güney Kürdistan" denilen Kuzey Irak'ta gerçekleşen parti kongresi esnasındaörgüt, asıl ismi olan PKK'ya geri döndü. O yıldan bugüne kadar milis sayısının 6 bine ulaştığıbildirilmektedir.

Şu kadarı açıktır ki PKK silahlı gücünü iki sebepten ötürü korumak istemektedir: Hükümetler karşısında pazarlık gücünü ve liderinin serbest bırakılması yönündeki baskıyı sürdürmek.Bunla ra b ir üçünc ü hed ef d aha ekleneb ilir: Türkiye'de ve Irak Kürdistan’ında edindiği etkinlik üzerinden Ortadoğu Kürt coğrafyasında bir siyasi aktör olabilmek. 

Bu stratejiyi sezen Türkiye, KADEK'i terörist örgüt ilan etmekle kalmadı, gerek ABD’ye gerekseAB'ye (Mayıs 2002'de) bu sıfatı kabul ettirdi. Böylece KADEK temsili bir örgüt olamadı; bu daonu işlevsiz ve etkisiz kıldı. Bu yüzden üyeleri, örgütü n ismini bir kez daha değiştirdi. Ekim2003'te Kuzey Irak'ta gerçekleşen ikinci parti kongresinde, örgütün ismi Kürdistan Halk Kongresi(Kongra-Gel) olarak değiştirildi. Abdullah Öcalan bir kez daha örgütün lideri seçildi. 

Tüm bu süreç boyunca PKK lideri, örgütünden daha esnek ve dirençli bir görüntü vermiştir.Her hal ve şart altında yandaşları üzerinde otoritesini, izleyicileri arasında da etkisinisürdürebilmiştir. Bir mücadeleyi yönetmiş, ama askeri komutan rolü oynamamış; bir politikacıve ideolog olmuştur. Yeni gelişmeler karşısında esneyebilmiş, yeni pozisyonlar almış, amaörgütünden daha geniş kitleleri etkileyebilme yeteneği göstermiştir. 

Günüm üzd e PKK bugün oynadığı rolle değil, geçmişiyle önemlidir. Kürtlük adına her şeyinyasaklandığı ve Kürtlerin kendilerini ifade etmelerini sağlayacak tüm araçların kendilerindenesirgendiği bir dönemde baskıcı ve inkarcı politikalara başkaldırının bedelini ödemeye aday

bir örgüt olarak orta ya çıktığı iç in yöntemlerini asla benimsememiş kesimlerden de ilgigörmüştür, Ama artık bugün herkes kabul etmektedir ki PKK türü örgütlerin siyasal ömrütükenmiştir. Şimdi kritik soru şudur: Öcalan, örgütüne silahlı mücadelenin sona erdiğini tebliğed ec ek mid ir? Ya d a PKK’nın varlığında bunca yıldır rol oynamış başka Kürt aktörler, örneğinKuzey Iraklı Kürt önderler (Barzani ve Talabani) ya da örgütü bölgede taşeron olarak kullanmışola n ABD (İran' a karşı), İran ve Suriye (Türkiye'ye karşı) örgütün artık silah bırakmasını isteyecekmid ir? Bu b ir soru olma ktan ç ok örgütün va rlık koşullarının devam ı veya sonlandırılmasıyla ilgilib ir olgudur.

Bu aşamaya gelindiğinde yıllardır dağ kamplarında son derece zor koşullar altında yaşayan

gerilla komutanları bunu nasıl karşılayacaklardır? Silah bırakma şartlarına itirazlar olabilir. Vakiolacak kopuş kanlı mı olacaktır? Olmasa bile bunca yıldır dağlar da ve savaşarak yaşayan,geçinmek gibi sorunları olmayan insanların olağan hayata uyum sağlamaları oldukça zorolacaktır. Döndüklerinde çoğu işportacılık ile inşaat işçiliğinden öte işler bulamayacak olanbu insanlar bu koşullara razı olacaklar mıdır? Silaha ve örgütlenmeye çok yatkın bu insanlaryasadışı işlerle kolay geçim yolları ararlarsa suç dünyasının ne kadar genişleyeceğinidüşünmek gerekir. O nedenle genel af gibi etkili olabilecek ama sonrası düşünülmeyenkolaycılıklara kaçılmamalı, dağdan düze inen gençlere mesleki eğitim ve iş kurma imkanlarıdüşünülmelidir. 

Bu yazarın çok kişiye radikal gelecek bir teklifi vardır: Bunca yıldır can vermekten korkmadanzor arazi ve iklim koşullarında gayri nizami savaş teknikleri konusunda tecrübe kazanmış olan

Page 65: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 65/75

www.altinicizdiklerim.com  65

kadroların istekli (gönüllü) olanlarını, üniforma altına alarak “özel kuvvetler” statüsü altındaAfganistan gibi dış görevler göndermek ve dönüşlerinde bu hizmetleri karşılığında geçmişlerinisilmek.

Siya sal ve Sosya l Taban 

Kürtler ge lene ksel olarak aşiretlere, mezhep ve tarikat gruplarına ayrılmıştır. GüneydoğuAnadolu'da etkinliğini yakın zamanlara kadar sürdüren geleneksel büyük toprak sahipliği (ağalık), geniş köylü kesimlerini toprağa ve ağaya bağlayan geri kalmış tarım yöntem leri vepatron-yanaşma ilişkileri ile birlikte geri kalmışlığın temeli olmuştur. Gelenekselliğin manevitarafını sağlayan şeyhlik ve aşirete bağlılık, bireyciliğin ve özgür girişimciliğin güdük kalmasınaneden olmuştur. Hem demokrasinin hem pazar ek onomisinin gelişmesini önleyen bu düzen,parmaklıkları görünmeyen b ir hap ishane gibi insanları esir almış ve geleneksel liderlerebağımlı kılmıştır. Himayec ilik (egem enlik-tab iyet ilişkileri), Türkiye'nin bu en az gelişmişbölgesinde en yaygın sosyal ve iktisadi ilişki biçimi olmuştur. 

PKK önderliğine göre feodal ve dini taassup, Türk emperyalizminin Kürtleri dağınık ve gelişm işdünyadan kopuk tutmak için kullandığı araçlardır. Tüm bu yerel ve geleneksel yapılara karşıçıkabilmek için bir yandan Kürtler birleşmeli ve başkaldırmalı; bir yand an d a ge lenekselyapıların kırılması, ilişkilerin çözülmesi için Türk devletinin başaramadığı, daha doğrusu hiçgirişmediği sosyal devrim gerçekleştirilmeliydi.

Örgüt, çağrısıyla, kendilerine daha iyi bir gelecek arayanlara, özellikle genç Kürtlere uğrunasavaşılacak bir dava sundu. On binlerce genç bu çağrı uğruna, ama aslında daha iyi bir gelecek peşinde hayatını verdi, Türk siyasal ve bürokratik eliti bu süreci hiç anlamadı.Anlayanlar da şahinler karşısında seslerini çıkarmadı ve ülkenin çeyrek yüzyıldır kanamasına

seyirc i kaldı. 

PKK'nın bu kadar yılgın halk desteği (katılım değil) bulmasının bir diğer nedeni de devletin Kürtetnik kimliğini ve kültürel haklarını reddetmekte gösterdiği akıldışı ısrardır. Türkiye Cumhuriyetihükümetlerinin imzaladığı uluslararası anlaşmalar, hatta kurucu antlaşma olan Lozanhükümleri çiğnenerek, halkın geleneklerini serbestçe dışa vurmasının yasaklanması, azınlıklar arasında büyük bir güven bunalımına neden olmuştur. Çoğu ülkeyi terk etmiş veya bunazorlanmıştır. 

Devletin hukuk ve dem okrasi ruhuna aykırı davranması, en kalabalık ve en fazla baskı

gördüğüne inanan azınlık olan Kürtleri isyana vardıran bir hüsrana uğratmıştır. Gelenekselyerel önd erlerin başını çektiği 1920'ler ve 1930'lardaki isyanlar bastırılmış ve her sefe rind e d ahafazla yasak da yatılmıştır. Kürtçe’nin kamusal alanda kullanılması ve Kürtçe sözleri olanmüzikleri dinlemek bile yasaklanmıştır. Tarihi yer adları Türkçe’ ye ç evrilmiş, çocuk lara Kürtçead konulması yasaklanmıştır. Kürt alfabesindeki farklı harflerin kullanılması, bu ya saklarınka lkmasından sonra b ile takiba ta uğramaları engellememiştir. 

Bu yasakçı siyaset yaygın bir öfke ve derin bir haksızlık duygusu yaratmıştır. İşte PKK buduygusal iklimden beslenmiş ve destek görmüştür. Söz konusu oluşumu salt silahlı bir şiddetörgütü olarak görmekte ısrar, Türkiye'yi yönetenleri yanıltmış, onlar da halkı yanıltmışlardır. 

Page 66: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 66/75

www.altinicizdiklerim.com  66

Şiddeti onaylamasalar bile göz yummak durumunda kalan gruplar ile silahlı mücadeleyidestekleyenleri ayırmak pek mümkün değildir. Zaten devlet de böyle bir ayrım yapmamıştır.

1990'ların başlarında PKK, Güneydoğu Anadolu'nun dağ ve yaylalarını mesken tuttuğunda,yerel halkı devletten koparmak amacıyla alternatif bir devlet yapısı kurmaya teşebbüs etti.

Üç tip mahkeme içeren kendi hukuk sistemini oluşturdu: ihanet, yıkıcı faaliyetler ve düşmanlaişbirliği gibi siyasi meselelerle ilgilenmek üzere İstiklal Mahkemeleri; gerilla güçlerinin işleri vesorunlarıyla ilgilenmek üzere Askeri Ma hkemeler ve ad i suç larla ilgilenmek üzere HalkMahkemeleri. Planlaması 1980'e d ayana n b u m ahkemeler anc ak 1989'd a faa liyete g eç ti.Fakat Türk güvenlik kuvvetlerinin üstünlüğü elde etmesi ve PKK'nın bölge kontrolünü yitirmesisonrasında bu mahkemeler Türkiye sınırları içerisinde işlevsiz hale geldi. Anc ak örgütünkontrolündeki bölgelerde varlıkları d evam e tti.

Türk güvenlik güçleri uzak bir dağ köyü veya mezrasında PKK milislerine malzeme ve sığınak sağlandığını öğrendiğinde köylüler büyük bed eller öd em ek d urumund a kalıyordu. Birkaç b in

köy ve mezra , askeri ve id a ri oto ritenin em ri ile güvenlik nedeniyle boşaltıp tahrip ed ildi. "Balıkyakalamak istiyorsan ha vuzu kurut'  şeklindeki Maocu düstur etkili biçimde uygulandı. Yöntemgayri insani olmakla birlikte askeri açıdan başarılı sonuçlar verdi. Yüz binlerce insan ülkeninbaşka yörelerine göç etmek zorunda kaldı.

Çaresiz ve desteksiz bırakılan bu toplulukların içinden pek çok kişi tepki göstererek PKKsaflarına katıldı. Yani güvenlik nedeniyle başvurulan, göç ettirilmek gibi özensiz yöntemler,halkı soğutarak devlete ve siyasete güveni sarstı. Örgüte katılanların dışındakiler deyerleştikleri kasaba ve şehirlerde örgüt sempatizanlarına dönüştü. 

Avrupa'ya giden 6 milyon Türkiye vatandaşından bir milyona yakınının Kürt olduğu tahmined ilme kted ir. Daha sonraki döne md e PKK, gerek bu g öç üyöneterek gerekse yerleşenlerdenderlediği ekonomik kaynaklarla kendisi için bir sosyal destek tabanı yarattı. 

Kürt sorununu Kürt ta lep lerini bastırmakla çözeceğine inanan hükümetler, Türk milliyetçiliğinialabildiğine uyardı. Çük kültürlü veya ç ok-etnili b ir top lumd a tüm ulusu iç ine a lan b irdayanışma duygusu olarak değil, bir  (genellikle çoğunluk) etnisitenin üstünlüğüne vehasletlerine dayalı bir milliyetçilik teşvik edilirse, bunun tepkisel azınlık milliye tç iliklerine eb elikyapması kaçınılmazdır. Türk ve Kürt etnik milliyetçiliklerinin birbirini bileyen iki bıçak gibikeskinleşmesi sonucunu doğuran bu süreç, iç savaş boyutlarına varan bir şiddet sarmalına yo l

açtı. 

Her a land a sergilene n yasakçılık  şiddeti arttırdı ve yaygınlaştırdı. Örneğin Kürtlerin yaklaşanbaharı karşıladıkları geleneksel şenlikleri olan Nevruz'un kutlanması yasadışı ilan edildi vekutlama etkinlikleri önlendi. Yasağa karşı gösterilen tepki hemen he r yıl ölümler ve acılarlabiten çatışmalara neden oldu.

İsyanın Sosyal ve Siyasal Etkileri Ülkem izde b unc a zamandır kardeş kanının dökülmesine sebep olan çatışma, Türklerde bazıKürt yurttaşlarının kendilerine ihanet ettiği hissine neden oldu. Türkler Suriye ile İran gibi bazı

komşularının, ülkede var olan kimi kültürel farklılıkları derinleştirerek Türkiye'yi zayıflatmayıamaçladığını düşündüler. Bu düşünceler resmi makamlarca yayıldığı için ortaya çıkan yanlış

Page 67: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 67/75

www.altinicizdiklerim.com  67

b ilinç , orta lam a b ir Türk'ün “ Kürt sorunu”nun ne olduğunu anlamasını engelledi. Okullar,ya sa lar ve siyasi sistemin ortaklaşa savunduğu resmi ideoloji, "tek (soydan) millet, tek kültür,tek d il, tek inanç, tek ortak geçmiş ve devlete mutlak itaat" idealler ini, yoğun bir milliyetçiüslup iç inde yaygınlaştırdı. Devlet ile toplumun organik birliğine d ayana n bu korp oratistanlayışa yöneltilen her türlü eleştiri veya sorgulama teşebbüsü, yıkıcılık olarak değerlendirildi

ve öyle muamele gö rd ü. 1999-2004 yıllarında duran silahlı çatışmanın yeniden başlamasındansonra geçen beş yıl boyunca ülkenin evlatlarının neden kırıldığı, ulusal servetin nede n hebaedildiği, d emo krasiyi güdük bırakan bu süreçte yaklaşık 3,5 milyon ge nç erkeğin askere alınıpkendi ülkelerinde yurttaşlarının bir bölümüyle neden savaştırıldığı sorgulanmadı,sorgulanamadı. Bu konuda mantıklı bir açıklama üretilemedi. 

İhanete uğramış olma hissi, Türkleri güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanmasına ve hukuksınırlarını ihlal etmesine göz yummaya itti. Her ne kad a r Türkler, Kürtlere karşı genel bir nefretgeliştirmedilerse de Kürt sorununun temelsiz, gerekçesiz ve dış kaynaklı olduğuna inanmayad evam et tiler. Sonuç ola rak PKK terörü ile temelde ekonomik, siyasi ve kültürel nitelikte o lan;

d emokratik açılımlar, hukuki eşitlik ve ekonom ik refa hın yayg ınlaştırılmasıyla çözülebilecek bir sorunu b irb irine karıştırdıla r. Bu tür a lternat ifler, teröre verilen tavizler olarak değerlendirildi.Ordu ve polis güc üyle yürütülen silahlı müdahale "yurt savunması" olarak yansıtıld ı. PKKşiddeti, yok ettiği toplumsal güven duygusu ve uyardığı amansız resmi baskı sarmalı içerisinde "olağanüstü hal" algısını kamu düzeyinde hakim kıldı. Bu algı, olağan dışı terörle müc adele(kontr-terör) ted b irlerini doğurdu. Bu tedbirler, hukuk kurallarına ve insan haklarınaaldırılmaksızın yürür lüğe k onuldu ve şiddetin önlenmesine değil, daha da yaygınlaşmasınaned en old u.

Türkiye 'de 1984'ten b eri süren te rör / kontr-te rör sürec i ülkeye sadec e siyasa l ve hukuksa l

olarak değil ekonomik anlamda da pahalıya patladı. PKK saldırıları ve resmi tepkininbaşlamasından b u yana ge ç en süre içerisinde oluşan ma dd i kaybın 300 milyar ABD d olarıolduğunu bizzat Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek 2008 sonbaharında açık lad ı. Buna olağan askeri har camalar, kullanılamaz hale gelen altyapı, zarar gören ekimalanları, otlaklar, bombalanan tesisler, hizmet ve ekonomik faaliyetlerin durması, ormanlarınyakılması g ib i kayıplar da eklenince 25 yılda yak la şık 500 milyar ABD d olarının güvenlik adınaharcand ığı anlaşılab ilir. Türkiye’ nin ekono mik darboğaza girdiğinde, IMF g ibi uluslararası kredikuruluşlarından 30 milyar d olard an da ha fazla d estek görmediği düşünülürse nasıl birekonomik kıyımla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkar. 

Aşırıya kaçan harcamalar enflasyon ve borçlanmayı arttırdı, zaman zaman ekonomiyi idareed ilemez ha le getird i. Bu ned enle, Türkiye'd eki ekonomik ge lişmeyi yavaşlattı ve hayatkalitesini düşürdü. Yatırım eksikliği bugün ülkenin temel problemi olan yaygın işsizliğe yol açtı.Kalkınmaya gidecek ve Türkiye’ye lig atlatacak kaynaklar, yanlış teşhise dayanan ve akıl dışıbir ısrarla sürdürülen güvenlik anlayışına heba edildi. 

Aşiret topluluklarının temel ekonomik faaliyeti, sürekli veya mevsimlik göçerlik gerektirenhayvancılık ve ta rımdır . Ekonomik nedenlerle gerçekleşen bu hareketlilik her geçen yıl zorlaştı.Güve nlik mülaha za ları yüzünd en, yayla lar ile dağlar arasında göçle sağlanan hayvancılık büyük ölçüd e e nge llend i. Önemli b ir hayva ncılık ülkesi olan Türkiye e t itha l ed er ha le g eld i.

Page 68: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 68/75

www.altinicizdiklerim.com  68

Yaygınlaşan hoşnutsuzluk PKK’nın rezerv ordusunu ka ba rttı. Bunun dışında kentlere akan genişkırsal nüfus bura la rd aki lümpen sınıfını şişirdi, işsizlerin sayısı büyüdü. Bu da suç oranınınartmasına ve soygun-gasp çetelerinin çoğalmasına ned en oldu. Türkiye'nin güvenliğindensorum lu olanlar, kullandıkları yöntemlerin sosyal ve ekonomik maliyetlerini hiç düşünmediler,kimse d e bu konuda hesap sorma dı. Zaten benimsenen güvenlik anlayışının dolaylı bir 

sonucu da hesap sorulmasını sağlayacak bir demokrasinin geciktirilmesi ve devlet vesayetininsürekli kılınmasıydı. 

Köy koruculuğu sistemi, tam da etkisini yitirmeye yüz tutmuşk en feo d a lizmi güç lend ird i.Devlet, korucu başı olmayı kabul eden aile reisleri ile ittifak kurup silahlı adamlarına maaşöd eyerek üretici olan bu insanları memurlaştırdı. Kırsal alanda devletin eline bakan bağımlı bir kitle doğdu. Bu kitlenin imtiyazlarını kaybetmemek kaygısıyla, olası b ir iç ba rışa nasıl tepkivereceği bilinmemektedir. Ama bugün daha acil bir durum vardır: Boşaltılan köylerin b irbölümüne korucular yerleşmiştir. Bazı köylere eski sakinler inin kad em eli ola rak geri dönmesiyleortaya çıkan ve zama n zama n kanlı tablo ların oluştuğu sürtüşmelerin yönetilmesi sorun

olmuştur ve kesin bir ç özüm b ulunana kad a r sorun de vam ed ec ek gib i gö rünme kted ir.Çözümün, "devlete sadık" olanlar (korucular) ile güç koşullar altında liyakatini ispated em eyenler" arasında taraf tutulmasıyla sağlanamayacağı aşikardır. 

PKK'nın güneydoğudaki tüccar ve esnaftan zorla aldığı “ d evrim vergisi” fahiş boyutlaraulaşınca bu küçük ölçekli ticaret erbabı, menfaatlerini ve varlık larını koruma k iç in teşkilatlandı.Bu kesim, PKK'nın aksine, sola karşı ve d inda rd ı. PKK'nın temsil ettiği laik etnik milliyetçiliğemuha lefetin id eo lojik zem inini kökten d inc ilikte b uld ular. Lübnan'da ki em sa lind en mülhemHizbullah (Allah'ın Partisi) ismini ald ılar. Bölged eki kanı, bu ismi on lara PKK'nın yakıştırdığıdır.Ba şlangıçta bu örgütün Lübnan veya İran’da aynı adı taşıyan örgütlerle tema sı veya uluslar

arası b ir ka rakteri yoktu.

Hizbullah’ın mücadelesi öyle etkili oldu ki PKK'yı Batman, Nusaybin ve Silop i g ibigüneydoğunun küçük kentlerinden söküp attı. Yöntemleri acımasız, vahşi ama etkiliydi.Yetkililer bin yıllık yanlışı tekrar ed erek Hizbullah'a “düşmanımın düşmanı” gözüyle baktılar ve işlediği suçları gö rme zden geldiler. Hizbullah e lema nla rına gizli devlet teşkilatları veyagörevlileri tara fından eğitim , ma lzem e ve d estek sağladığına dair yaygın ama asla r esmenreddedilmemiş bir şüphe mevcuttur. Fakat zaman içinde bu örgüt kontrold en çıktı ve tıpkıAfganistan'daki Taliban gibi sınırsız köktenc i terörün od ağı haline g eldi. Ma dd i kaynakarayışıyla etkinliğini ve eylem lerini güneydoğudan İstanbul'a kaydırdıktan sonra işlediği seri

c inayetleri durdurmak g erekti.

Şiddetin Yeri ve İşlevi PKK’nın ta hlili, “ Kürd ista n” 'ı Türkiye'nin b ir sömürge si olarak tanımlıyordu. İç söm ürgec ilik, Kürttop lumunun en geri kalmış unsurları olan feodal toprak ağaları, d ini hizip önderleri şeyhler veaşiret reisleri üzerind en varlığını sür dürüyordu. Bunların arkasındaki devlet gücünün Kürttop lumu üzerindeki ortak tahakkümü kuvvet ile sağlandığından, bu yapı ancak karşı kuvvetile sonlandırılabilirdi.

Devletin Tep kisi 

Terör tehd idi ve Türk hüküm etinin a bartılı risk algısı Türkiye'yi bazı uluslararası sözleşme veakitleri imzalamama veya TBMM’d e o naylamamaya itmiştir. Mesela Avrupa sözleşmeleri söz

Page 69: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 69/75

www.altinicizdiklerim.com  69

konusu olduğunda Türkiye "ulusal azınlık" kavramına sınır koymuş ve yalnız uluslararasıantlaşmalarda tanınan azınlıkların (Lozan a ntlaşmasına göre yalnızca dini azınlıkların) bukap sama g irme si gerektiğinde ısrar etmiştir. Türkiye, İspanya ile birlikte Avrupa Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri'nin terörle ilgili durumlara müdahale edemeyeceğini vurgulamıştır. 

Türk hükümetleri, Moskova ve Viyana İnsani Boyut Mekanizmaları’ nın Kürt sorununauygulanmasına da karşı çık maktadır . Türkiye, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılma sına İlişkin Uluslar arası Sözleşme'yi 13 Ekim 1972 tarihind e New York'ta imza lamış, fakat Meclisonayından geçirmemiştir. Nihayet yasa 3 Nisan 2002 tarihinde ç ekincelerle onaylanmıştır .

Türkiye’nin bu konuda taraf olmadığı sözleşmeler yalnızca Avrupa Konseyi'nin iki sözleşmesidir:Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşme ve Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı.Şahsi öngörüm, PKK ve silahlı halefleri kendilerini feshedene ve bir ulusal güvenlik tehdidiolmaktan çıkana değin Türkiye'nin bu sözleşmelere taraf olmaktan kaçınacağıdır. 

PKK'nın etkinliğini askıya aldığı 1999-2004 yılları arasında Türkiye insan ve azınlık haklarıkonusund a ç ok önemli yasa l d üzeltimler gerçekleştirdi. 10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki’deyapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde Türkiye'nin Birliğe üyelik adaylığı oy birliği ile onaylandı. Bu tarihten sonra Kopenhag siyasi kriterlerini karşılamak üzere4709 sayılı "Türkiye Cumhuriyet Anayasası'nın Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"17 Ekim 2001'de yürürlüğe g irdi. 1982 Anayasası'nın 27'si insan hakları ile ilgili toplam 34maddesi değişti. Anayasa'nın "Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti" başlıklı 26. maddesiile "Basın Hürriyeti" başlıklı 28. maddesi değiştirildi ve böylece Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarınıngünlük yaşamda farklı dil, lehçe ve ağızlan kullanma ve bu ifade araçlarıyla yayın yapmasınaimkan tanındı. 

Bu reformlara ilaveten 4709 Sayılı Yasa ile Anayasada dokuz ayrı uyum paketine yayılanönemli değişiklikler yapıldı, bu sayede insan ve azınlık haklarını çiğneyen çeşitli hükümler kaldırıldı. Bu değişikliklerle Türkiye mevzuatı Kopenhag kriterleriyle biraz da ha uyumlu halegeldi. Örneğin ülkede ırk, din, mezhep, kültür veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri sürme k, Türk d ilind en veya kültüründen ayrı dil ve kültürleri koruma,geliştirme veya yayma amaçlı dernek kurmak yasak kapsamından çıkarıldı. Keza gayrimüslimvakıflarının da ha ö nce yasaklanan g ayrime nkul ed inme hakkı yeniden kendilerine tanındı.Çoc ukla ra Türkçe ’den b aşka isim koyma yasağı da sonlandırıldı. Ne var ki çok kısa bir süreyesığdırılan bu reformlar daha sonra yavaşladı; buna ilaveten yargı personeli getirilen hakların

ve özgürlüklerin günlük ha ya tta uygulanmasında oldukça istek siz d avrandı. 

Türk tutukevleri yetkilileri son dönemde PKK ve sonrasında kurulan örgütlerin mensuplarınadönük politikalarını değiştirdiler. Başlangıçta bu mahkumlar "terörist" diye yaftalanıyor venispeten geniş koğuşlarda, bir arada tutuluyorlardı. Yaygın ve acımasız biçimde işkence veaşağılayıcı muamele yapılıyordu. Bir yandan birlikte kalmaları, bir yandan g ördükleri kötümuame le ha p ishaneleri b irer ideolojik aşılama (endoktrinizasyon) ve dışarıdaki eylemleriplanlama merkezi haline getirmişti. Yeni gelenler end oktrine ed iliyor ve d aha sonrakendilerine cep hed e uygulanan taktik ve stratejiler öğretiliyordu. 

Page 70: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 70/75

www.altinicizdiklerim.com  70

Bir kolektivitenin parçası olarak kendilerini çok güçlü hisseden, davranışlarını sorgulamayaninsanlar, o toplu gücün desteğinden mahrum kalınca büyüklük ve haklılık duygularını önemliölç üd e yitireb ilirler.

Öza l, 1991'deki Birinc i KörfezSavaşı'nda Amerikan kuvvetlerinin Bağdat'a gireceğini ve

Sad d am Hüseyin yöne timine son vereceğini öngörmüştü. Bu durumda Irak'ın siyasi sistemibuharlaşabilir ve baskı altındaki Kürtler bağımsızlık mücadelesine girişebilirlerdi. Yine budüşmanca ortamda k endilerinden üstün komşu güçlerin pençesine de kolayca düşebilirlerdi.Bu d urumd a Türkiye Kürtler lehine d evreye girebilir ve onların güvenliğini sağlayabilirdi. Buişbirliği ve güven ortamı, Türkiye'nin özerkleşen Irak Kürtleriyle bir federasyon kur masıylasonuçlanabilirdi.

Özal, Türk bürokrasisi ve siyasetçilerinin büyük bölümünün uzun süre anlamadığı veyadüşünmeye bile cesaret edemediği (ama teorik bir olgu olarak geçerliliğini hala koruyan) buham planı Celal Talabani'ye açtı. Ona Körfez Savaşı'ndan sonra ortaya çıkacak tablonun

Türkiye Kürtleri için çok olumlu kazanımlar sağlayabileceğini, bu ned enle de PKK şiddetinindurması gerektiğini Kürtlere anlatmasını telkin etti. Fakat o sırada ABD Başkanı olan (Baba)George Bush, savaş sonrası bir Irak planı olmadığından (oğlu W. Bush’un düştüğü hatayıyapmayarak) olası bir kaosu önlemek amacıyla Amerikan ileri harekatını Bağdat önünd ed urdurd u. Netic ed e Sadd am rejimi ayakta kaldı ve Özal, belki Türk bürokrasisinin zatenengelleyeceği cesaretli planı deneme şansını bulamadı. 

Grup Mensubiyetinin Boyutu ve İnsan Kaynağı Konunun uzmanı güvenlik yetkilileri, bugün Türkiye dağlarında saklana n PKK milislerininsayısının 4 bin kadar olduğunu, bir 5 bininin d e Kuzey Irak'ta Türkiye sınırına yakın dağlık 

bölgede üslendiğini bildirmektedir. Bu sayılar Türkiye'deki Kürt vatandaşların rahatça 12 ila 14milyon olduğu tahmin edilen toplam nüfusu ile oranlanarak düşünülmelidir. Ne yazık ki Türkmakamları, “Kürt” diye bir etnisite veya kültür kümesini tanımadığı için bu yönde bir sayımyapmamıştır. Bu nedenle burada verilen sayılar ikincil kaynaklara dayanılarak yapılantahminlerdir.

Bugüne dek PKK birkaç kez tek taraflı "ateşkes" ilan etmiş ve karşılığını Türk hükümetindenbeklemiştir. Ama Türk yönetici eliti, örgütün kitle desteğini, ülke içinde ve dışındaki genişsiyasal ve psikolojik etki alanını görmezd en gelerek sorunu salt g üvenlik bo yutunaindirgemiştir. Bu ne d enle PKK'yla sadec e silahla hesaplaşacağını ilan etmiştir. Buna karşılık 

örgüt de silahlı kuvvetlerini dağıtmamıştır. Eskisi kadar güçlü ve yaygın olmamakla birlikte, Türkhükümetinin, taleplerine yanıt vermediği gerekçesiyle örgüt, etkili ve acıtıcı operasyonlar yapma kabiliyetini sürdürdüğünü göstermektedir. 

PKK'nın zam an zam an p a tlak veren şiddet eylemlerinin ülkeye olduğu kadar Kürtlere de zarar verdiği artık giderek yaygınlaşan bir kanıdır. Peki, örgüt varlığını ve eylemlerini hala nedensürd ürme kted ir? Bunun b irkaç ned enivardır. 

1)  Uluslararası bir örgütlenmenin odağındaki merkezi güç olarak PKK, büyük bir ekonomik ilişkive çıkar ağına (network) hükmetmektedir. Haklı bir davanın mücadelesini veriyor 

görünmek, bu ağı bir arada tutmak ve oluşan rantlardan yararlanma k iç in işlevseld ir. Bu

Page 71: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 71/75

www.altinicizdiklerim.com  71

nedenle PKK, siyasetini desteklemek için oluşturduğu bu ticari-ekonomik ağdan, radikalsiyasi çizgisini terk ettikten sonra bile yararlanmayı sürdürecektir. 

2)  Kürtlerin çoğu Türkiye Cumhuriyeti'nin kendilerini önce inkar, sonra hak mahrumiyetiylemağdur ettiği kanısındadır. Başkac a ve d aha dem okra tik Kürt örgütlerine yasa l yolla rla

hak a rama olanağı tanınmadığı için, meydan en radikal ve en fazla bedel ödemeye hazır  o lan PKK'ya kalmıştır. Kürtler, yöntemlerini ve liderliğini beğenmeseler de önce adlarını TCnüfus kütüğüne yazdırdığı, sonra da on yıllardır yapılan haksızlıkları kamu alanında datartışılır kıldığı için bu örgüte me dyundurlar. Daha yoksul ve b ir gelec ek beklentisi olmayanKürtler için PKK, olumsuz hayat şartlarına ve bu olumsuzlukların kaynağı olarak gördüklerisisteme karşı hoşnutsuzluklarını dışa vurdukları bir protesto aygıtıdır. Kürt illerinde, özelliklegençlik kesiminde eğitim, gelir -istihdam ve dışlanmışlık duygusu alanlarındaki darboğazlar sürdükç e bu o lumsuzluklar, ge rek d evle tin ihmali gerekse çoktan kırılması gerekengeleneksel yapının tesiriyle bireyler üzerinde karabasan etkisi yapmayı sürdürecektir. Budurumdan yararlanan PKK veya benzer radikal örgütler de devşirecekleri geniş bir taban

bulacaklardır. 

3)  Kuzey Irak'ın özerk bir Kürt yönetimi olarak şekillenmesind en ö nce b urad a hüküm süren ikiKürt oluşumu -(Barzani başkanlığındaki) Kürdistan Demokratik Partisi ve (Talabaniyönetimindeki) Kürdistan Yurtseverler Birliği- topraklarına yerleşmiş olan PKK gibi dışsal vekontrol edem ed ikleri bir silahlı gruba karşıydılar. Bu nedenle Türkiye'nin sağladığı silahlarında yardımıyla Irak topraklarında Türk silahlı güçlerinin yanında PKK ile bil fiil çatıştılar. Ancak Amerikan işgalini izleyen dönemde Kuzey Irak Özerk Kürt Yönetimi'nin, kendi bayrağı veulusal marşı ile bağımsız bir devlet statüsü ar z etmesi, şahinleşen Türk güvenlik bürokrasisiniürküttü. ABD askeri otoritesinin Türk silahlı kuvvetlerinin Irak ’ a sıcak takip yapmasını 

yasaklaması ve Irak hava sahasını kapatması, Türk yetkilileri burad aki Kürt özerk ida resinekarşı daha da keskinleştirdi. Resmi ağızlardan öyle demeçler verild i ki; "Gire lim ve sadec ePKK üslerini değil, Kürt Özerk Yönetimi'ni de dağıta lım" sözleri işitilmeye başlandı. İşte busüreç te Irak Kürtleri, b ir zamanlar Türklerle omuz omuza kendisine karşı savaştıkları PKK’ yıher an saldırabilecek gibi görünen Türk silahlı kuvvetlerine karşı doğal ve etkili bir müttefikg ib i gördüler. Sözle de olsa örgütü korud ula r ama d aha ç ok kend i top raklarındaba rınmasına belirg in bir hoşgörü gösterdiler. PKK’d a Türk ye tkililerinin şahince tutumları sonucu Kuzey Irak'ta kendi lehine oluşan savunma refleksinden yararlanarak rahatçavarlığını ve etk inliğini sürdürdü. Öyle anlaşılıyor ki Kuzey Irak Kürtleri, Türkiye'yi kendileri iç inb ir tehd it ola rak görd ükçe (b u, Türkiye o nları tehd it e ttikç e d iye d e okunab ilir) PKK'nın

Irak'taki varlığına göz yumacak, bu tehdit fiili bir işgale evrilirse, aynı saflarda yer alacaklard ır. Tabii bugün görüldüğü gibi Türkiye ile Kuzey Irak Kürt Özerk Yönetimi arasındabuzlar erir ve ekonomik işbirliği güve nilir bir siyasi dayanışmaya evrilirse PKK, Irak'ta b irfazlalık, gelişen bu ittifaka karşı tehdit olarak anlaşılacaktır. 

4)  Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra "haydut devlet" ilan ettiği Suriye ve İran'd a PKK’nın kurupdesteklediği kardeş örgütler vardır. Bu ülkeler deki rejimlerin zayıflatılması için doğalmüttefik olarak yararlanılabilecek söz konusu örgütlerin hizmeti için PKK'nın aracılığı kritik  öne mded ir. Anc ak son d öne md e ABD güvenlik kurumları Türkiye'nin ka ybed ilmesiolasılığını göze alamadıkları için bu örgütlerin hizmetinden vazgeçme kararı almış

görünmektedirler.

Page 72: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 72/75

www.altinicizdiklerim.com  72

5)  Yapılan birçok siyasi ve hukuki reformun yarattığı olumlu sürecin -yavaşlamasına rağmen-devam edeceği anlaşılıyor. Faka t PKK, sanki bu olumlu gidişin farkında değilmiş gibi silahlıbir örgüt olma niteliğinde ısrar ediyor. O halde kendi açısından bu durumun pratik fayda ları olduğunu düşünüyor. Bunlardan ilki, örgütün kendisi ve lideri için bir af çıkarmak üzere ya ptırım gücünü elinde tutma düşüncesi olabilir. İkincisi, Öcalan'ın örgüt kanalıyla

Türkiye siyasetinde bir yer edinmeyi ve silahlı çatışma dönemi kapandıktan sonra, örgütünsiyasa l bir pa rti olarak e tkin ka lma sını planlamış olması olabilir. … Bu süreçte AbdullahÖcalan'ın ortak veya g ücünü p aylaşabileceği 'dışarıdan' birini istemediği açıktır.

Nitekim Abdullah Öcalan, silah bırakıp PKK saflarından ayrılan ve Irak Kürdistanı'nın KYByönetimindeki bölgesine yerleşmeye giden kardeşi Osman Öcalan ile izleyicilerini külliyenreddetmiştir. … Bu grubun artık siyasi bir  "dava"sı kalmayacağı ve temsili bir niteliğiolmayacağı açıktır. Silahlı bir örgüt olarak biraz mafyatik, biraz da Ortadoğu'nun puslusiyasa l coğrafyasında yeni efendilere hizmet eden bir "paralı asker" rolü oynamasımümkündür. Bir başka olasılık da iyi yetişmiş bir gerilla birliği olarak Irak Kürdistanı 

ordusund a “ özel kuvve tler” ka teg ori sind e hizmet ve rmesid ir.

Siyasi Uzlaşma İmkanları Şu anda başka uygun koşullar da devreye girmiştir. Güvenlik güç leri mensup ları arasındaişkence suçunu işleyenler hak ettikleri uzunlukta hapis cezalarına çarptırılmamış olmaklab irlikte tutuklanma kta ve c eza landırılmaktadırlar. Özellikle nasıl sonuçlanacağını şimdidenkestirmek zor olsa da ülkenin karanlık geçmişine yönelen Ergenekon Terör Örgütü Davası gibiyargısal yolculuklar muhakkak güneydoğu durağına da uğrayacaktır. Bu durakta, bölgedeyapılan zulüm ve pervasız yasadışı işlemlerin bölgenin güvenliğine mi yoksa koca bir halkınyabancılaştırılmasına mı yaradığı ortaya çıkacaktır. Verilecek cezalar bir yana, yapılan

insanlık  dışı işlemlerin ortaya çıkması bile burada yaşayan ve acısını içine gömmüş çok sayıdainsanın yasını sonlandıracaktır. 

iyimserliğin doruk noktasında olduğu 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının %70'i ABüyeliğini desteklerken, Kürtlerde bu oran %90'a kadar çıkmaktaydı. (Bu oranlar, çeşitlinedenlerle bugün çok daha alt seviyelerdedir, ama yazarın gerçekleştirdiği araştırmalardaKürtlerin AB üyeliğini bariz bir oranda Türklerden daha fazla destekled iği ortaya çıkmaktadır .)Kürtler AB üyeliğini ya lnızc a ge leneksel ve yoksul yaşam biçimlerinden değil, aynı zamandamevc ut p olitik sistem in b askıcı ve ayrımcı uygulamalarından da kurtulma yolu olarak görmektedir. Ama her şeyden çok, olası AB üyeliği "muasır med eniyet"e giden hızlandırılmış

bir yolculuktur. Bu yargıda Cumhuriyet'in ilanından beri Türkiye'deki sosyal grupların neredeyseta mamının hayatını etkileyecek bir ortak programın olmaması da önemlidir.

Hem yurtiçinde hem de yurtdışında PKK eylemlerini onlara mazeret teşkil eden 'Kürtsorunu'ndan ayırarak düşünmek teşebbüsleri olmuştur. Ancak Türk yönetici eliti, PKK şiddet isona erene d ek b u ikisini birbirinden ayırmayı ısrarla redd etmiş ve çözüm olacağını sandığıdaha geniş kapsamlı bir şidd et politikasını sürdürmüştür. Bu nedenle Kürt sorunu, yoğun bir şiddet-karşı şiddet parantezine hapsolmuş ve bu parantezin dışında çözümler geliştirilememiştir.

İçeride ilk ciddi çaba, bir sivil girişim olan TOSAV'dan (Toplum Sorunlarını Araştırma Vakfı)geld i. Amerika Birleşik Devletleri'nde Winston Found a tion for World Pea c e, Sea rc h for

Page 73: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 73/75

www.altinicizdiklerim.com  73

Comm an Ground ; Avrupa 'da Pea c e Resea rc h Institute o f Oslo, ayrıca İsviçre, Fransa veBelçika'da barış ve demokrasi alanında çalışan kuruluşların desteğiyle oluşturulan bir programdahilinde her biri farklı toplumsal kesitlerle temas edebilecek Kürt ve Türk kanaat önderlerisaptandı. Kendileriyle yapılan mülakatlarla konuya uygunlukları belirlendikten sonraoluşturulan “ arama ve tema s grubu” 1996 yılı boyunca farklı Avrupa ülkelerind e uzun ve

kapsamlı görüşmeler yapmak üzere buluşturuldu. 

Ha ra re tli ta rtışmalar sonrasında grup üyeleri birbirlerini tanıdı ve konunun "öte ki ta ra f"ça nasılalgılandığını öğrendi. Önce bu sorunun ortak bir tanımına ulaşıldı. Bu hiç kolay o lmadı amasamimiyetleri ve aynı ülkenin çocukları olarak bu ölümcül meselenin çözümünün gereğineolan inanç ları onları başarılı kıldı. Şiddetin siyasi bir araç olarak kullanılmasının reddi veTürkiye 'nin top rak bü tün lüğü esaslarının dışında her şey tartışmaya açıktı. Yıl sonund a üzerind euzlaşılan ilke ve öneriler bir araya getirildiğinde ta rtışılan konuların yaklaşık yüzde yetmişiüzerind e müşterek bir anlayış oluştuğu görüldü. Bu ortak noktalar yazıya döküldü ve ortaya"Ortak Anlayış Belgesi" çıktı. 

1997 ve 1988 yılları boyunca ve 1999 yılının ilk çeyreğinde TOSAV, ülkenin çeşitti bölgelerindeyerel kanı önderlerini bir araya getirdiği toplantılarda Ortak Anlayış Belgesi'ni ta rtışmaya aç tı.Her toplantıda yapılan yeni katkılar, eleştiriler ve görüşler kayda alındı. Bu katkılarla zenginleşen belge, Nisan 1999'da ulusal bir sivil konsensüsü yansıtan nihai şeklini aldı. Türkiye'yibunca zamandır rehin almış olan bu hayati soruna hem sağlıklı bir tanım hem d e ma kul(gerçekleştirilebilir) çözüm önerileri içeren belge Türk, Kürt ve gayrimüslim kanı ve toplumönd erlerinin o rtak akılları ve vidan muhasebesini yansıtıyordu. Böylesi kapsamlı ve katılmacı bir çalışmayı bugüne kadar ne hükümetler ne de siyasal partiler yaptı. 

Belge Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olarak basıldı. Metinlerin Kürtçe ve Türkçe baskılarımatbaadan çıkarılırken polis, kitapçıkların son p a rtisine e l koyd u. TOSAV yöne tic ileri, DevletGüvenlik Mahkemesi'nin kovuşturmasına uğradı. Neyse ki dava açılmadı, fa ka t be lge ninKürtçe baskısının büyük bölümü asla geri alınamadı. Türkçe ve İngilizce baskılar, yaygınb iç imd e, pa rlamenterlere (tek tek), siyasi partilere, ilgili hükümet kuruluşlarına, Genelkur maya,basına, bilinen istihbarat servislerine ve ülkede bulunan büyükelçiliklere dağıtıldı. AvrupaParlam ento su ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na gönderildi.

Bütün bu çabalar ülke içinde büyük bir sessizlikle karşılandı. Tüm resmi ve sivil ç evrelersuskunluk yemini etmişlerdi sanki. Kısaca, ulusal bir sorunun çözümü için ülkenin ortak aklını 

ha rekete geç iren b u yerli ç özüm üretimi gayreti yok sayıldı. Neticed e Kürt sorunu yıllarca buülkeyi iç ten içe ç ürütmeye d eva m etti, sonund a uluslararası boyut kazandı ve Türkiye çözümiçin başka ülkelerin himmetine muhtaç hale geldi. Oysa TOSAV'ın bu çalışması, Cumhuriyet tarihinde, kangrenleşmiş siyasal bir uzlaşmazlığın müzakere edilerek ve ortak çabaylaçözümüne yönelik ilk ve tek uygulamadır. 

Terörizm le mücadele, ne kadar karmaşık olursa olsun, terörist örgütün içinden çıktığı ve elinehiç silah almamış, almayacak olan fakat dilek, istek ve şikayetlerini başka yollarla da sistemeiletemeyenlerin çoğunluğu oluşturduğu insan faktörünü dikkate almayı gerektirir. Bugünedeğin Türk yönetici sınıfı meseleye akını ve eylemlerini sıkıştırdığı karşı-şiddet parantezi dışından

bakma k ferasetini ve e snekliğini gösterememiştir. Neyse ki “ d evletin m illeti”nd en "milletindevleti"ne doğru bir değişim sürecind e yol alıyoruz. Top lum irad esinin e lit irad esinin ö nüne

Page 74: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 74/75

www.altinicizdiklerim.com  74

geçtiği bir paradigma değişmesine işaret eden bu süreç te “ sorunlu” nun" sorunun ç özümünedahil edildiği daha insanca bir siyaset alanı açılmakta. Bu paradigmanın açılımı, bireyingüçlendirilmesi kadar yerel siyasetin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. 

Türkiye’deki Kürt sorunu söz konusu olduğunda, bölgenin aşiret yapısının ve aristokrasi (yani bir

üst-kültür) üretm eye n köylü feoda litesinin 'damga vurduğu karakterden kurtarılması önplanda düşünülmelidir. Bölgenin coğrafi ve ekonomik yapısını, mukayeseli üstünlüklerini hesapetmeden başlatılacak ekonomi politikaları şimdiye dek olduğu gibi başarısız olacaktır. Bölge,hayvancılık ve geniş ekilebilir alanlarla suyun birleştiği inanılmaz bir potansiyel taşımaktadır. Bupotansiyelin harekete geçirilmesinden sonra geliştirilecek, girdileri yerel bir sanayi planısadece güneydoğu illerini değil, tüm Ortadoğu'yu içine a labilecek bir işbirliğinin altyapısınıhazırlayabilir. Ama önce bu büyük girişimin nitelikli insan gücünü hazırlamak lazımdır. Bunuyaparken de Kürt kırsalındaki her türlü ekonomik kalkınma politikasını etkisiz kılan nüfusartışoranının nasıl dengeleneceğini düşünmek gerek ir.

Tarih 1806: Osmanlı imparatorluğu'ndaki ilk Kürt ayaklanması gerçekleşti. 1847: “ Bey isyanları”, yere l Kürt eşrafından merkezi Osmanlı yönetimiyle anlaşmazlığa düşen Bed irhanBey'in idaresinde çıkan isyan başladı. 1880: İlk “Şeyh isyanı” Kürt Şeyh Ubeydullah tarafından yönetildi.1925: Son “ Şeyh isyanı” Kürt Şeyh Sait tarafından yönetildi.1930: 1925'ten sonra İran'a kaç an Kürt milliyetç ileri “Ağrı isyanı”nı çıkardı. Türk askerleri İran'a girdi, ayaklanma lar 1932'de bastırıldı. 1937: “ Dersim İsyanı” çıktı. Bu tarihten sonra geçmişi silmek için adı geçen yere Tunceli dendi. 1959: "49'lar Operasyonu"yla 'Türk devleti (sayıları aslen 49 olan 55 Kürt feod al top rak ağasını ülkeninbatı kısımlarına sürdü.

1960: Kürt ayd ınları Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'ni kurdu. Devlet pek çok Kürt liderini gözaltınaaldı, kovuşturdu, hapis veya sürgünle cezalandırdı.1969: Sol görüşlü bir Kürt grubu olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO'lar) Kürt m illiyetç iliğini solhareketten ayırt etmeye başlad ı. 1970: Marksist görüşteki Türkiye İşçi Partisi (TİP), Dördüncü Kongresi'nde "Kürt" sözcüğü kullanıldığı içinda va ed ildi ve kapatıldı. 1973: Kürt ve Türk üniversite öğrencileri Kürt meselesini tartışmak üzere bir araya geldi, bu tarih PKK'nınbaşlangıcı kabul edilir. 1978: 27 Kasım'da Diyarbakır'ın Fis köyünde toplanan bir grup, Kürdistan İşçi Partisi'ni (PKK'yı) kurdu. 1979: Abdullah Öc alan 1998'e kadar kalacağı Suriye'ye sığındı. 1982: PKK Suriye'd e ikinc i Kong resi'ni düzenled i ve silahlı mücadele yoluyla bağımsız bir Kürdistan’ ın

oluşturulması amacıyla milislerini Türkiye'ye gönderme kararı aldı. 1984: PKK ilk silahlı saldırısını Siirt'in Eruh bölgesinde düzenledi.1990: Marksist-Leninist geçmişini geride bırakan PKK bayrağındaki orak ç ekici m illi b ir Kürt sem bolüyledeğiştirme kararı aldı. 1993: Ab dullah Öc a lan, KYB (Irak'taki Kürdista n Yurtseverler Birliği) lideri Celal Talabani ve TürkiyeKürdistanı Sosyalist Partisi (PSK) lideri Kemal Burkay ile birlikte Türkiye'ye Kürt sorununa barışçıl çözümbulunması çağrısında bulundu. Almanya PKK'yı terörist örgüt ilan etti. Böylece örgüt, ilk defaAvrupa 'da b ir te rör listesine g ird i.1998: Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırında, bu ülkenin Öcalan'ı ve PKK'yıbarındırmasını protesto eden bir demeç verdi. Bunun savaş nedeni olduğunu ikna edici bir dille belirtt i.Suriye'den çıkartılan Öcalan, sırasıyla Rusya, İtalya, Yunanistan ve Kenya'ya gitti. 

Page 75: KurtRaporu--dogu ergil

8/3/2019 KurtRaporu--dogu ergil

http://slidepdf.com/reader/full/kurtraporu-dogu-ergil 75/75

1999: Öcalan Nairobi'de Türk özel kuvvetleri tarafından tutuklandı ve Türkiye'ye getirildi. Yargılandı vevatana ihanetten idam cezasına çarptırıldı. Duruşmalar sırasında Kürtlerin bağımsızlığı için silahlımücadelenin yanlış bir yöntem olduğunu ve pek çok acıya neden olduğunu belirtti.2002: Avrupa standartlarına uyum için yapılan hukuk reformları kapsamında TBMM idam cezasınıkaldırdı. Öcalan'ın cezası müebbet hapse çevrildi. 

2005: Öcalan tutuklu bulunduğu hapishaneden önc e Ortadoğu’daki çeşitli ülkelerde ya şayan Kürthalklarının kendi devletleriyle,sonra d a b u devletlerin kendi aralarında “ eşmerkezli bir konfed erasyon”yapmaları çağrısında bulundu.