2018 - sayı 24 - İki ayda bir yayınlanır - 6...

27
Bedelsiz 11. Aroma Akseki Dağ Koşusu Alaçeşme (Alakilise) Köyü Ambalaj Tasarım Yarışması Yazılarıyla: Abdullah Çatlı, Adem Çetin, Av. Arzu Külahcıoğlu, Berna Danacı, Elif Uzun, Mahmut A. Duruk, Mete Numanoğlu, Sacide Bolcan, Sevilay Zorlu... 2018 - Sayı 24 - İki ayda bir yayınlanır - 6 TL

Upload: others

Post on 19-Oct-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • Bedelsiz

    11. Aroma Akseki Dağ Koşusu

    Alaçeşme (Alakilise) Köyü

    Ambalaj Tasarım YarışmasıYazılarıyla: Abdullah Çatlı, Adem Çetin, Av. Arzu Külahcıoğlu, Berna Danacı, Elif Uzun,

    Mahmut A. Duruk, Mete Numanoğlu, Sacide Bolcan, Sevilay Zorlu...

    2018 - Sayı 24 - İki ayda bir yayınlanır - 6 TL

  • arka İnsan

    Aksekililer için marka insan denmesinden birçoğumuz mutluluk duyarız, tabiidir ki marka olabilmek için senelerin getirdiği ve büyüklerimizin çevrede bıraktığı intibalar önemli olmuştur.

    Bizler ve bizden sonraki nesiller için, genetik yapımızın, zoru seven ve kazanan, aza kanaat eden, vatanını sevip insanlara yardımcı olan, tedbirli, dürüst, Yörük Kültürü ile bezenmiş altyapımız etkili olmaktadır.

    0-9 yaş aile eğitiminin gelecek yapısına damga vurduğunu düşünürsek bu kültür bizden sonraki nesillere de bezenerek geçecektir.

    En büyük sıkıntımız İpek Yolu’ndan sonra yangın afadları ve ekonominin gereği olarak Akseki’mizden göç etmiş insanlarımızın emeklilik hayatlarını Akseki’de geçirmek istemeleri ve Akseki’mizin genç insanların gelecek beklediği değil yaşlı insanlarımızın senenin dört ayı dinlendiği bir belde haline gelmesidir.

    Bu yapı maalesef nüfusumuzu azaltmaktadır ve gelecekte Akseki’mizi terkedilmiş ilçe haline getirecektir.

    Akseki’mizde yapılan alternatif turizm yatırımları, eğitim ve hizmetler sektöründeki yatırımlar bölgemize yeni ve değişik bir ufuk açıp bölgeyi gençlere hitap eden yaşanır belde haline getirecektir..

    Çabalarımız Akseki’nin gençlerin yaşadığı ve istikbal bulduğu ilçe haline gelmesi içindir.

    Değerli hemşehrimiz Mevlüt Çavuşoğlu Dışişleri Bakanlığına, değerli hemşehrimiz Mehmet Ersoy Kültür ve Turizm Bakanlığına atandılar. Değerli hemşehrilerimizi içtenlikle tebrik eder, bu kutsal görevlerinin ülkemize önemli katkılar getireceği inancıyla saygılar sunarım.

    Mahmut Atom DURUK

    Akseki Dergi - 1

    Başkan’dan...

    M

  • Akseki Dergi - 3

    Editör’den...

    Akseki Dergisi2 Ayda bir yay›nlan›r.2018, Say›: 24

    Akseki Eğitim Hayrat› Derneğiİktisadi İşletmesi Ad›na, SahibiMahmut Atom Duruk

    Genel Yay›n YönetmeniRasih Kaplan EditörElif Uzun Haber ve FotoğraflarRasih Kaplan, Abdullah Çatlı, Adem Çetin

    Tasar›m ve UygulamaRasih Kaplan,Gülşah Çaprak

    Bask›Seçil Ofset100. Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi4. Cadde No: 77 Bağcılar, İSTANBULTel: 0.212.629 06 15 pbxwww.secilofset.com

    Yay›n KuruluElif Uzun, ‹brahim Ekmekçi, Mahmut Atom Duruk, Oğuz Acar, Rasih Kaplan, Ramazan Apaydın

    ‹letişim AdresiAkseki Eğitim Hayrat› Yapanlar ve Yaşatanlar Derneği İktisadi İşletmesiBakırköy V.D. No: 0340379001Zeytinlik Mahallesi Mor Menekşe Sokak N:7/3 Bakırköy-İstanbulTel.: 0212.542 93 48 Faks: 0212 542 02 75

    Akseki Eğitim Hayrat› Derneği İktisadi İşletmesi taraf›ndan yay›nlanan Akseki Dergisi T.C yasalar›na uygun olarak yay›n yapmaktad›r. Dergide yer alan yaz› ve makaleler yazarlar›n›n görüşüdür.

    Akseki Eğitim Hayrat› Derneği İktisadi İşletmesiVakıfbank Ataköy Galleria ŞubesiTR88 0001 5001 5800 7304 2148 55

    Kapak Fotoğrafı Tersine göçün umudu Hamza Güzel, Mustafa ve Yusuf S.Uzun, Sarıhacılar ©️Attila Durak

    kseki, etkinliklerle dolu bir dönemi geride bıraktı. Akseki Eğitim Hayratı Derneği’nin Ramazan Ayı’nda Sultanahmet Medresesi’nde düzenlediği iftar yüzlerce Aksekili’yi bir araya getirerek manevi bir ortamda vakit geçirmelerini sağladı. Artık bir klasik haline gelen Aroma Dağ Koşusu da 11. Kez Akseki’de düzenlendi. 42 ilden 324 sporcunun mücadele ettiği organizasyonda farklı kategorilerde koşular gerçekleşti. Yöre halkı ve basının büyük ilgi gösterdiği etkinlik Akseki’de güzel zamanlar geçirilmesini sağladı. Bir diğer güzel etkinlik ise; tasarım yarışması ödül töreni oldu. Hakime Yılmaz’ın öncülüğünde düzenlenen yarışmada; düğmeli ev, kardelen, dağ keçisi gibi Akseki’nin sahip olduğu doğal ve kültürel değerleri yansıtan tasarım objelerin yarıştı ve farklı kategorilerde ödüller verildi. Tasarımların hediyelik eşya olarak üretilip satılması planlanıyor.

    Her sayıda olduğu gibi bu sayımızda da çok değerli hemşehrilerimizle söyleşiler gerçekleştirdik. Mesut Taştekin, İsmail Külahçıoğlu ve Mehmet Özkan’ın yaşam hikayeleri oldukça ilgi çekici. Genç Aksekililer köşemizde ise Sevgili Alara Başeskioğlu’nu ağırladık. Dedesinin kurmuş olduğu ve tüm Türkiye’yi Dünya’da temsil eden Zeki Triko’nun yönetiminde başa geçen yeni kuşak temsilci, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

    Yöremizdeki son gelişmelerin haberleri; sanat, sağlık ve hukuk köşelerimizin de bilgilendirici ve keyifli içerikleri sayfalarımızdaki yerlerini aldı.

    Değerli hemşehrimiz ve dergimizin reklam verenlerinden İş Adamı Muammer Çelik’in Kaş’ta yapmış olduğu yeni yatırımı SunaSun Hotel nedeniyle Akseki Dergisi olarak tebrik ediyor, turizm sektörüne katkılar sağlayacağından emin olarak başarılar diliyoruz.

    Sevgiler… Elif UZUN

    Temmuz 2018/ İ[email protected]

    A

    Dilek Ağacı, Emiraşıklar ©️Ümit Durak

  • 6

    9

    10

    12

    13

    16

    22

    26

    32

    34

    38

    42

    44

    22

    6 11. Aroma Akseki Dağ Koşusu

    42Alaçeşme (Alakilise)

    Ambalaj Tasarımı Yarışması

    16İsmail

    Külahçıoğlu

    11. Aroma Akseki Dağ Koşusu

    Genç Aksekililer: Alara Başeskioğlu

    Alaçeşme’den İzmir’e Bir Aile Öyküsü: Mehmet Zeki Özkan

    Ahmet Hamdi Akseki Anısına Genel Kültür Yarışması

    Akseki Meslek Yüksekokulu’nda Mezuniyet Töreni

    Akseki Eğitim Hayratı Derneği Sultanahmet Medresesi’ndeki İftar

    Akseki’de Hediyelik Eşya ve Ambalaj Tasarımı Yarışması Ödül Töreni

    Sacide Bolcan: Atatürk ve Demokrasi

    İsmail Külahçıoğlu: Akseki’liyim

    Hab-ı Hayat

    Sanat Köşesi: Osmanlı Mimarisi’nde Eklektik Bir Başyapıt

    Köylerimizi Tanıyalım: Alaçeşme (Alakilise)

    “Marla’nın Mutfağı” Geleneksel Akseki Mutfağı Restoran Binası

    32Akseki İftarYemeği

    9 Alara Başeskioğlu

    10 Mehmet Z.Özkan

  • Aroma AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Metin Duruk ise yıllarca voleybol liglerine yaptıkları sponsorluğun yanında Akseki Dağ Koşusu’na da destek verdiklerini belirtti. Akseki’de yapılan dağ koşusunun Türk Milli Takımını oluşturduğuna değinen Duruk, dağ koşularına olan desteklerini sürdüreceklerini kaydetti.

    Büyük erkekler kategorisinde birinci olan Kemal Yıldırım, geçen ay Sırbistan’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda ikinci olduğunu bildirdi. Yıldırım, «Daha sonra bu yarışmaya katıldım. Bu yarışmada birinci oldum. Güzel bir derece elde ettim. 1 Temmuz’da Makedonya’nın Üsküp kentinde yapılacak Avrupa Şampiyonası’nda bayrağımızı dalgalandıracağım.” dedi.

    Koşuda dereceye giren sporcular şunlar:

    Genç kızlar: 1- Gülsüm Tunç (Ağrı) 2- Eylem Gür (Van) 3- Ebru Uzun (Artvin) 4- Esra Oysal (Siirt)

    Genç erkekler: 1- Yusuf Matur (Ağrı) 2- Hüseyin Can (Şanlıurfa) 3- Orhan Öztürk (Gümüşhane) 4- Ahmet Alkanoğlu (Mardin)

    Büyük kadınlar : 1- Bahar Atalay (Diyarbakır) 2- Burcu Subatan (Kayseri) 3- Ümmü Kiraz (Erzurum) 4- Dilan Atak (Mardin)

    Büyük erkekler: 1- Kemal Yıldırım (Kayseri) 2- Ramazan Karagöz (Ağrı) 3- Muhammet Can Ağyürek (Van) 4- Ferhat Bozkurt (Erzurum)

    Kulüplerarası Dağ Koşuları Ligi 2. Kademesinde ise dereceye giren takımlar şunlar:

    Genç kızlar:1- İstanbul-Üsküdar Belediye Spor Kulübü 2- Batman Petrol Spor Kulübü 3- Denizli Yeşilköy Spor Kulübü 4- Malatya GHSİM Spor Kulübü

    Genç erkekler:1- Mardin Büyükşehir Belediye Spor Kulübü 2- Batman Petrol Spor Kulübü 3- Bitlis Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Amatör Spor Kulübü

    4- Denizli Yeşilköy Spor Kulübü

    Büyük kadınlar:1- Mardin Atletizm Spor Kulübü 2- Şırnak Nuh Spor Kulübü

    Büyük erkekler: 1- Trabzonspor 2- Mardin Büyükşehir Belediye Spor Kulübü 3- Trabzon Karşıyakaspor 4- Şırnak Nuh Spor Kulübü

    11. Aroma Akseki Dağ Koşusu, Antalya’nın Akseki ilçesinde yapıldı. 42 ilden 324 sporcunun mücadele ettiği organizasyonda, genç kızlar ve genç erkeklerde 5 bin 200 metre, büyük kadınlar ve büyük erkeklerde ise 10 bin 400 metre koşuları gerçekleşti. Yarışmada, büyük erkekler kategorisinde Kemal Yıldırım, birinci oldu.

    6 - Akseki Dergi

    11. Aroma Akseki Dağ Koşusu

    11. Aroma Akseki Dağ Koşusu, Antalya’nın Akseki ilçesinde yapıldı.

    Türkiye Atletizm Federasyonu (TAF) ve Aroma AŞ iş birliğiyle düzenlenen koşunun startını, Cumhuriyet Meydanı’nda Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır verdi.

    42 ilden 324 sporcunun mücadele ettiği organizasyonda, genç kızlar ve genç erkeklerde 5 bin 200 metre, büyük kadınlar ve büyük erkeklerde ise

    10 bin 400 metre koşuları gerçekleşti.

    Kaymakam Nasır, dağ koşuları için coğrafi ve doğal yapısıyla Akseki’nin önemli bir merkez olduğunu söyledi.

    Avrupa Atletizm Birliği Dağ Koşuları Komisyonu Üyesi Hasan Babaç da ilk dört dereceye giren sporcuların 1 Temmuz’da Makedonya’da düzenlenecek Avrupa Dağ Koşusu Şampiyonası’nda Türkiye’yi temsil edeceğini anlattı.

    Haber: Abdullah Çatlı

    Resimler Abdullah Çatlı, Rasih Kaplan

    Akseki Dergi - 7

  • Taksim Meydanı’ndaki kadına şiddet sosyal deneyine karışan engelli birey Talha Yılmaz, Bahçeşehir Üniversitesi “Engelsizsiniz” gönüllüleri ile birlikte Antalya’nın Akseki ilçesinde “Serebral Palsi” 11 çocuğa ihtiyaçları olan medikal malzemeler dağıttılar.

    “Engelsizsiniz” platformu kurucusu Talha Yılmaz, kendisinin doğuştan engelli bir birey olduğunu söyledi. Engelli olarak yaşamın oldukça zor olduğunu dikkat çeken Yılmaz “İstanbul’da bir sosyal sorumluluk etkinliğinde Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi olan Sinan Ozan Kartal ile tanıştım. Üniversitesinden bir ekip kurup “Serebral Palsi” li çocuklara maliyeti yüksek olan yürüteç projesini anlattım. Arkadaşım okuldan gönüllüleri toplayarak projeyi hayata geçirdik” dedi. Antalya’nın Akseki ilçesinden 7 yaşındaki Serebral Palsi’li Yağmur isimli çocuğun yürüteç ihtiyacı olduğu haberi geldi. Hemen yürüteci yapmaya başladık. Yağmur’un gittiği rehabilitasyon merkezinden Yağmur gibi başka çocukların olduğu, onlarında medikal malzemelere ihtiyaçları olduğunu öğrendik. Yağmur ile birlikte 11 çocuğumuza yürüme bandı, yürüteç, ayakta durma sehpası, engelli arabaları ve hareketli afo ayakkabıları temin ettik. Ayrıca özel eğitim sınıfları tarafından eğitim materyalleri istendi. Çocuklarımıza bunları da temin ettik. Projemizi 3 ay içerisinde tamamladık. Engelsizsiniz Platformu gönüllüleri olarak “Umuda Giden Adımlar” projesini hayata geçirdik.”

    İstanbul’da sivil toplum bilinciyle

    çalışmalar gerçekleştirdiklerini anlatan Yılmaz, «Hedefimiz ilk kurulduğumuz günden bugüne uluslararası projeler yaparak dünya çapında ‘iyi’ şeylerin olmasını sağlamak. Bizler iyiliğin elçisi olmak istiyor ve bu yolda büyüyerek yürümeye devam ediyoruz” dedi.

    Her insan bir engelli adayı olduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti;

    “Kim garanti verebilir ki yarın başımıza hiçbir şey gelmeyeceğini? Evden çıktığımız gibi eve geri döneceğimizi? Unutmayalım; onlar bizden yardım değil, yaşamlarına saygı bekliyorlar. Yaşadığımız çevrede birçok engelli bireyin sokağa çıkmaya çekindiğine korkmasına şahit oluyoruz. Çok da haklılar aslında. Hiçbir koşul onlara uygun değil. Engelli bireyler yokmuş gibi inşa ediliyor her taraf! Tekerlekli sandalye ile giden bir kişi kaldırıma çıkamayınca birkaç kişinin onu kaldırıp çıkarmasından mutlu olmaz, kaldırımda rampa olmasını bekler ve bu onların hakkı. Bu dünya onların da dünyası. Hem onların bizden eksik bir yanı yok.” diye konuştu.

    Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, çocuklarımızı bugün mutlu etmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Nasır, “Dışarı çıkıp oyun oynayıp koşmak isteyen çocuklarımızın hayali haline geliyor. Ne mutlu ki siz aileler bunlarla başa çıkıyorsunuz. Projeye destek olan engelsizsiniz platformu ve Bahçeşehir Üniversitesi gönüllülerine çok teşekkür ediyorum”

    Akseki Belediye Başkanı Mustafa İsmet uysal, Böyle bir projenin Akseki’de

    yapılmasından ve bizde bu projeye dahil olmasından dolayı mutlu olduklarını söyledi. Uysal, “Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Akseki’de ve Manavgat ilçesinde bulunan engelli kardeşlerimize bu tür sosyal projelere katkı sağlayan gençlerimiz iyi ki varlar. Emekleri için teşekkür ediyorum. Anneler dünyanın en değerli varlıklarıdır. Onlara ne kadar hizmet etsek, ne kadar özveri göstersek azdır.” diye konuştu.

    Manavgat ilçesinde Sudenaz isimli engelli çocuğu bulunan Ayşegül Sarı, “Ben bir engelli annesi olarak bugün çocuklarımıza verilen engelli araçları için Talha Yılmaz ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Bizim her zaman yanımızda olduklarından dolayı kendilerine minnettarız. Herkesten Allah razı olsun” diye konuştu.

    Engelli çocuğu bulunan Ayten Kayaküçük, Engelsizsiniz platformu üyeleri ile bir arkadaşım vasıtası ile tanıştığını ve kızı için maddi değeri yüksek bir cihaz lazım olduğunu söyledi. Bahçeşehir Üniversitesi bu cihazı üretmeyi kabul ettiğini söyleyen Kayaküçük, “Bizden başka Manavgat ilçesinde de çeşitli cihazlara ihtiyaçları olan insanlar vardı. Kendilerine onları da bildirdim. Burada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Törene, Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Belediye Başkanı Mustafa İsmet Uysal, Engelsizsiniz platformu gönüllüleri Talha Yılmaz, Hande Eda Anbar, Nebahat Kocakaplan, Mustafa Emirhan Yumak, Sinan Ozan Kartal, Barış Yıldız, engelli aileleri ve engelli çocuklar katıldı.

    Engelsizsiniz Platformu Gönüllüleri’nden “Umuda Giden Adımlar” Projesi

    8 - Akseki Dergi

    Haber: Abdullah Çatlı

    Genç Aksekililer: Alara Başeskioğlu

    Bize kendinizden bahseder misiniz?

    1989 yılında İstanbul Şişli’de doğdum. Çocukluğum Florya’da dedem ve babaannem ile iç içe geçti. Dedem Zeki Başeskioğlu bizlere sürekli hikayeler anlatırdı ve ben daha sonraları fark ettim ki aslında o hikayelerle birlikte büyürken birçok şey öğrenmişim, farkında olmadan hepsi aklımda yer edinmiş. Liseyi Saint Benoit Fransız Lisesi’nde okudum ve lise yıllarım benim dönüm noktamdı diyebilirim. Dünyaya bakış açım, vizyonum bu dönemde çok gelişti. Lisede çok sosyal ve hırslı bir öğrenciydim. Ardından Koç Üniversitesi’nde işletme okudum.

    Öğrenciyken meslek hayatına dair eğilimlerinizi nasıl belirlediniz?

    İlk etapta ailem etkili oldu diyebilirim, her ne kadar farklı alanlara yönlendirmeye çalışsalar da ben iki taraftan da etkilendim diyebilirim. Matematiğim hep çok iyiydi ve bundan dolayı bir bankada üst düzey yönetici olan dayım tarafından finans sektöründe olmam gerektiği bana empoze edilirken baba tarafım da tekstil sektöründe kendi aile şirketimizde olmam gerektiğini düşünüyordu. Öğrenciyken bankacılık sektöründe staj yaptım ama bana göre olmadığına karar verdim. Daha sonra eğitimim döneminde çok severek aldığım pazarlama dersleri bana bu alanda bir şeyler yapmalıyım dedirtti ve mezun olduktan sonra büyük bir otel zincirinin kurumsal iletişim departmanında çalışmaya başladım.

    O dönemlerde dedenizin kurucusu olduğu Zeki Triko’da çalışmayı düşünmediniz mi?

    Doğrusu hiç düşünmüyordum. Eğitim hayatıma başladığımdan beri hep ben kendi ayaklarım üzerinde duracağım diyordum ve bu doğrultuda ilerleyip farklı şirketlerde çalışarak vizyonumu geliştirdim. Daha sonra Zeki Triko’daki yeni yapılanma sürecinde ailemin özellikle de dedemin ısrarıyla burada çalışmaya başladım ve ilk başlarda başka yerlerde edindiğim tecrübelerin çok faydasını gördüm. Eğer mezun olur olmaz direkt olarak burada çalışmaya

    başlasaydım vizyonum bu kadar gelişmemiş olacaktı.

    Aile şirketine dönüş süreci ve ilk zamanlar nasıl geçti sizin için?

    Genelde kuşak aktarımında şirketler büyük problemler yaşarlar ama çok şükür ki bizde öyle bir şey olmadı. Buradaki ekip bir aile gibi ve bana çok yardımcı oldular. Eğitimim, tecrübelerim ve dedemden aldığım nasihatler, gözlemlerim sayesinde herhangi bir adaptasyon sıkıntısı yaşamadım. Şimdi 60 yıllık bir firmada, keyifli bir çalışma ortamında genel müdür olarak çalışmayı sürdürüyorum.

    Zeki Triko’da başlayan yeni dönemde neler değişecek?

    Öncelikle günümüzde pazarlamanın ne kadar önemli olduğunu kavrayıp daha önce yer almadığımız yeni pazarlama kanallarına girdik, böylece marka tüketiciye daha da yakınlaştı, çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Türkiye’de ve yurtdışında planlı bir stratejiyle, markamızın vizyonunu daha da gençleştirerek bu yola devam edeceğiz.

    Aksekililer iş hayatındaki başarılarıyla bilinirler ve dedeniz Zeki Başeskioğlu da çok başarılı ve özel bir iş adamı. Böyle bir dedeye sahip olmak ve Aksekili olmak iş hayatına dair size neler kattı?

    Dedem hep ‘ufkun ilerisine bakın’ derdi. Hep daha fazlasını hayal edip gerçekleştirmeyi severdi, onun lugatında olmaz diye bir şey yoktu. Bu cesaret çok önemli. Bize sürekli kendi hayatından, yaşadığı zorluklardan, pazarda çorap satarken bugünlere

    nasıl geldiğinden bahsederdi ve tabiî ki bu durum farkında olmadan beni çok besledi ve bir temel oluşturdu aslında. Akseki’ye çocukken gitmiştim. İş hayatında ‘Aksekiliyim’ dediğimde insanların tepkileri genelde; ‘hmm onlar ticarette şeytana pabucunu ters giydirirler’ gibi cümleler oluyor ve bu da hoşuma gidiyor doğrusu. Bende Aksekililer’in kıvrak zekaları nedeniyle ticarette çok başarılı olduklarını düşünüyorum.

    Elif Uzun, Rasih Kaplan

  • Akseki Dergi - 11

    Akseki Alaçeşme Köyü’nden Bafa Gölü kıyılarına uzanan ve İzmir’de noktalanan bir başarı hikayesi Mehmet Z.Özkan’ınki. Dergimiz için kendi kaleminden samimiyetle anlattı bizlere hikayesini…

    Ben Mehmet Z.Özkan, 1933 yılında Akseki Alaçeşme’de doğdum. Babam Ali Rıza Bey 1930 yılında

    Alaçeşme’ye yerleşerek çiftçilik yapmış, Emine Hanım’la evlenmiş. Babam Salihli’den bir akraba ziyaretinden dönerken Konya’ya arabayla gelip daha sonra Alaçeşme’ye ulaşmak için çok zorluk çekmiş, yolda hastalanıp vefat etmiş. On yaşına kadar annem, babaannem ve kız kardeşimle Alaçeşme’de yaşadık. Daha sonra amcam bizi Milas’a aldırdı. 16 yaşına kadar Milas’ta kaldım. Bu arada ufaktan ticaret

    hayatına atıldım. Bafa’da iğne, iplik, çorap gibi ürünler sattım. Çorapları babaannem evde üretiyor ben de satışını yapıyordum. İzmir’den tuhafiye ile ilgili çeşitli ürünler alır Bafa’da satardım. Bu arada İzmir’de Mehmet Ali Şenocak (annemin akrabası B. İlvatlı) mal alımında büyük destekler verirdi. 1962 yılının sonunda bir gün Mehmet Ali Şenocak beni çağırarak dükkanını içindeki mallarıyla bana devretmek istediğini söyledi. Bu teklif karşısında çok şaşırdım ama kendisine param olmadığını söyledim. Kendisi bir şekilde ödeyebileceğimi, İstanbul’da önemli tüccarlarla tanıştıracağını iletti. Gerçekten İstanbul’da çorap fabrikası sahipleriyle, fanila atlet üreticisi tüccarla tanıştırdı. Tanıştırırken, bu delikanlı benden daha sağlam diyordu. Bu tam Akseki dayanışması örneğiydi. Böylece Bafa’dan İzmir’e ailecek yerleştik, bu arada çocuklarda eğitimlerini bitiriyorlardı. Konak’ta Şadırvan Camii Mevkii’nde tuhafiye ağırlıklı mağazamızı işletmeye başladık. Bu arada hemşehrimiz Ali Uğurlu’dan dikiş makinaları alıp pazarlıyorduk. Ali Uğurlu ‘Ben de İzmir’e geleyim’ dedi, mağazaya tuhafiyenin yanında dikiş makinaları televizyon gibi yeni ürünler koyduk. Bu arada beyaz eşyaya yöneldik. İstanbul’da yahudi bir arkadaşımız da beyaz eşya alımında çok destekler verdi.

    Böylece televizyon, buzdolabı gibi beyaz eşyada perakende satıcılığına başladık. Tuhafiye işinden yavaş yavaş çekildik.

    Ege Bölgesi, Muğla, Fethiye’ye kadar bölgeye hakim olduk. Bu arada Mehmet Ali Şenocak pil toptancılığı işini de bize devretmişti. Bu gelişmeler olurken AEG firması ürünleriyle pazarlamamız kurumsal bir hale geldi. Bu arada Alaçeşme’de hem bir kooperatif hem de Alaçeşme Kalkındırma Derneği’ni kurdum. Yaklaşık 18 adet ev yapıp çok uygun

    fiyatlarla köylülerimize sattık. Bu evleri alanların çoğu halen Manavgat’tan yazın gelip, yaz günlerini köylerinde geçirirler. Bu arada köyün su problemi vardı, büyük çabalarımız oldu. Yayla’da çok kaliteli bir su vardı, Cendere Köyü’yle su ihtilafını çözerek suyu kanal ile Alaçeşme’ye bağladık. Bu arada Mehmet Z.Özkan’ın anlattıklarını heyecanla dinlerken; oğulları Ali, Gürsel, Feridun ve Hasan’da söyleşiye katıldı. İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi ve İzmir Beyaz Eşya Satıcıları Bşk. Yrd. Feridun Özkan babamızın başlattığı yerden devam ederek Veziroğlu San. Tic. Ltd. Şti. olarak aile şirketi olarak faaliyetimizi sürdürüyoruz.

    Ayrıca Veziroğlu Şirketi olarak Akseki ve tüm Akseki Köyleri için İzmir’de Aksekililer birlikte olabilmeleri, haberleşmeleri için ‘Aksekider’ adı altında mesaj hattı kurduk. Böylece birbirlerinden haber alıyorlar, acı, tatlı, özel günlerden haberdar oluyorlar. Bu bizim için fahri bir görevdir. Hiçbir ücret karşılığı olmayan gönüllü bir hizmetimiz ve 550 üyemiz var. İzmir’de Aksekililer arasında bir

    Alaçeşme’den İzmir’e Bir Aile Öyküsü: Mehmet Zeki Özkan

    10 - Akseki Dergi

    kopukluğun farkındayım. İleride belli bir dönemden sonra bir oluşuma gidebiliriz. Bu arada Akseki Eğitim Hayratı Derneği İktisadi İşletmesi’nin vitrini olan Akseki Dergi ve Akseki Belediyesi’nin yayın organı olan gazeteyi gönüllü olarak dağıtıyoruz. Dergi ve gazetenin geldiği günler mağazamızda hemşehrilerimiz uzun kuyruklar oluşturuyor, bu görüntü bizi heyecanlandırıyor, ayrıca ilerisi için umutlandırıyor. Bu arada böyle tasarımı, baskısı ve içeriği ile çok güzel bir dergi oluşturan başta Başkan Mahmut Atom Duruk ve Genel Yayın Yönetmeni Rasih Kaplan olmak üzere emeği geçenlere çok teşekkür ederiz.

    Tekrar Akseki’ye dönecek olursak, en büyük sorun olarak genç kuşağın Akseki’ye uzak durmasını görüyorum. Bu konuda çok önemli çalışmalar yapmamız gerekiyor.

    Gençlerimizi Akseki’ye yöneltmemiz için özendirici girişimlerde bulunmalıyız. Bunlar cazip iş imkanları, sosyal aktiviteler olabilir. Şu anda Akseki Eğitim Hayratı Derneği’nin hazırlattığı “Ben Akseki’yim” kitabı bir dönüm noktası olmuş, bu çıkış ile Etnografya Müzesi ve Fotoğraf Müzesi’nin açılması ve duyduğumuz yeni projeler gözlemlediğim kadarı ile Akseki’de farklı bir hava estirmeye başlamış. Bu arada köyümüze önemli bir hizmet yapan Mehmet Uslu’yu da unutmamak gerekir. Köye yaptırdığı misafirhane dışarıdan gelen hemşehrilerimiz için çok olumlu bir hizmet oldu. Mehmet Uslu’ya şükranlarımızı iletiyoruz. Akseki’nin evlatlarıyız, babamız her ramazanda köye gelip kalır, bizde oğulları olarak beşer günlük süreçlerde köyümüzde olup eşlik ederiz. İş hayatımız bu kadarına imkan veriyor. Ancak kalben,

    ruhen tüm varlığımızla Akseki için tüm çabaların içinde olmayı arzu ederiz. Bu arada kardeşlerden Ali Özkan sohbete katılarak, yaz aylarında köyde yapılan düğünlerin güzelliklerini anlattı. Anayol’dan da gözüken büyük Türk Bayrağı’nın altında harika bir ova manzarası ile yapılan düğünler ayrı bir hava yaratır. Ayrıca her yaz köye çeşitli oyuncaklarla gelerek köydeki çocuklarla, köy dışından gelen çocuklar bu oyuncaklar sayesinde güzel bir kaynaşma sağlar, bu çam sakızı çoban armağanı oyuncaklarla yeni arkadaşlıkların oluşacağı hayaliyle, tüm çocuklar yaz aylarını dört gözle beklerler diye gözlemlerini iletti.

    Bu arada baba Mehmet Z.Özkan’ın yaklaşık 45 yıldır sürdürdüğü İzmir Hatay Camii Derneği Başkanlığı ilk günün heyecanı ile devam etmekte...

    Röportaj: Rasih Kaplan

  • 12 - Akseki Dergi

    İlçemizde Ahmet Hamdi Akseki’nin anısına genel kültür yarışması düzenlendi.

    Akseki, Gündoğmuş ve İbradı kaymakamlıkları ve belediye başkanlıklarının birlikte organize ettiği turnuvaya, Akseki’deki liseler karması, İbradı ve Gündoğmuş liseleri katıldı.

    Akseki Belediye Kültür Salonu’nda gerçekleştirilen genel kültür yarışmasında, 25 sorudan 22 soruyu doğru yanıtlayan Gündoğmuş Lisesi birinci, Akseki ikinci, İbradı Lisesi ise üçüncü oldu.

    Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır; ‘kültürleri aynı olan 3 ilçenin, Akseki’nin yetiştirdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Diyanet İşleri Başkanı olan ve İslam alimleri arasında önemli bir yeri bulunan Ahmet Hamdi Akseki anısına sosyal ve kültürel yarışmalar yapmaya karar verdiklerini söyledi. 3 ilçede de ayrı ayrı sosyal ve kültürel etkinlikler gerçekleştirdiklerini söyleyen Nasır, İlk olarak Gündoğmuş ilçesinde liseler arası voleybol turnuvası, İbradı ilçesinde ortaokullar arası genel kültür yarışmasını gerçekleştirdik. Son olarakta Akseki’de yapılan liseler arası kültür yarışması ile sonuçlandırdık’ dedi.

    Etkinliklerde birinci olan okullara

    Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Gündoğmuş Kaymakamı Nursel Karahan, İbradı Kaymakamı Mustafa Çelik, Akseki Belediye Başkanı Mustafa İsmet Uysal, Akseki Cumhuriyet Savcısı

    Güner Topal, Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren, İbradı Belediye Başkanı Serkan Küçükkuru tarafından hediye çekleri, kupa ve madalyaları verildi.

    Ahmet Hamdi Akseki Anısına Genel Kültür Yarışması

    Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Akseki Meslek Yüksekokulu’ndan mezun olan öğrenciler için tören düzenlendi.

    Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende, açılış konuşmalarında mezunlar adına söz alan büro yönetimi bölümü öğrencisi Elif Çiftçi, mezuniyetle hayatlarının önemli bir noktasına adım attıklarını belirtti. Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Aroma Ömer Duruk Kapalı Spor Salonu’ndaki törende yaptığı konuşmada, mezun öğrencileri ve ailelerini tebrik etti. Eğitimin ömür boyu süren bir süreç olduğunu vurgulayan Nasır, mesleklerinde en iyi olmak için kendilerini yetiştirmeye devam etmeleri gerektiğini söyledi.

    Kaymakam Nasır, mezun olmanın eğitimin bittiği anlamına gelmediğinin altını çizerek, “Yeni bir hayata adım atıyorsunuz. Bu dönem artık kendiniz ve geleceğiniz için çalışacağınız bir dönem. Bizler artık bu memleketi sizlere bırakacağız. Gittiğiniz yerlerde Akseki’nin düğmeli evlerini, tarihi kervan göç yollarını tanıtmak için bir turizm elçisi olup, Akseki’yi tanıtacaksınız” ifadelerini kullandı.

    Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Leyla Harputlu, törende yaptığı konuşmada öğrencilere hitap ederek, “Hepinize,

    geleceğine umutla bakan bu güzel insanlara dayanışma içinde geçireceğiniz hayırlı bir ömür diliyorum. Güzel ülkemizin çağdaş yarınlarını gerçekleştirecek olan gençlerimizi, yeni mezunlarımızı sevgiyle uğurluyoruz. Yolunuz ve bahtınız açık olsun.” diye konuştu. Rektör yardımcısı Harputlu, önümüzdeki eğitim öğretim yılında Akseki’ye yeni bölümler açılacağı müjdesini de verdi.

    Belediye Başkanı İsmet Uysal ise mezun öğrencileri kutlayarak, daha iyi yerlere ulaşmaları temennisinde bulunarak, “Türkiye sizin gibi gençlerin omuzlarında yükselecek. Ülkemiz için

    çok iyi hizmetler yapacaksınız” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından hayırseverlere plaket verildi. Daha sonra öğretim görevlileri tarafından 6 bölümden mezun olan 200 öğrenciye mezuniyet belgeleri verilirken, mezuniyet andı okundu ve öğrenciler keplerini havaya attılar.

    Akseki Meslek Yüksekokulu’nda Mezuniyet Töreni

    Akseki Dergi - 13

  • 14 - Akseki Dergi

    Dünya dengelerinde bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi sonucu bir küçük telefonla tüm dünyayı avucumuzun içine aldığımızı düşünürsek, gelecekte para, sanal para, kartlar, mal ve hizmetlerin daha hızlı ve daha odaklı devinimi söz konusu olunca klasik para kazanma yöntemleri istesek de istemesek de değişecektir.

    Dünya genelinde sektörlerin 1/5 kısmı gelecekte kaybolacaklardır.

    Bunların içinde sağlık, hizmetler, eğitim, turizm çok daha hızlı bir şekilde gelişecek, ileri teknoloji ve bilgisayar teknolojileri olmazsa olmaz en üst noktada kalacaktır.

    Teknokentler ve bilişim coşacaktır.

    Şu an çalışmakta olduğumuz sektör belkide on sene sonra yok olmuş olacaktır.

    Güncel turizm anlayışı değişip yani diğer anlamda deniz-kum-sahil değil de daha çok dağ turizminin hakim olduğu alternatif turizm olanakları ve değişimleri öne çıkacaktır.

    Dağcılık, kros, bisiklet, dağ bisikleti, kamp hayatı gibi insan beyninin geçmiş

    milyonlarca yıldır kullandığı, toprakta uyuma, toprakta koşma, daha çok toprak doğa ve oksijen, akarsu, tarih hedefli noktalar önem kazanacaktır.

    Şu an Akseki’miz bu anlamda bizleri gelecek turizm yapısına yöneltecek bir atlama taşıdır.

    Akseki’mizde hem tarih hem doğa hem oksijen hem de kamp hayatına müsait yerler bulunmaktadır. Tek eksiğimiz buralardaki genç insan eksiğidir.

    Ben bu anlamda yatırım yapacak müteşebbislerimizi Akseki’mizin çok müsait bakir bir bölge olduğu anlamında uyarmak isterim. Hem de doğaya uyumlu bol oksijenli bir bölgede para kazanıp uzun yaşamak için stressiz bir bölge olan Akseki’yi tavsiye ederim.

    Bir dönem Alaçatı kimsenin dönüp bakmadığı bir bölgeydi, sonuçta Alaçatı sörfle başladığı bu alternatif yolculuğunda bir turizm cenneti oluverdi ve ülkemizde sörf, bölge kültürü, tarihi, geleceğe taşıyan çekim merkezi olmuştur.

    Aynı şekilde Cumalıkızık sayın valimizin

    büyük önem verip ortaya çıkardığı bir Bursa harikasıdır.

    Bence hiç düşünmeden devletimiz olanaklarını da ön plana çıkartıp Akseki’mizde yatırımlara koşalım derim. Küçük büyük demeden…

    Gençlerin yapacağı yatırımlar daha önem kazanacaktır.

    Haydi gençler unutmayalım Akseki size istikbal vaadedip sizleri koynuna almak istiyor…

    Sağlık ve güzelllikle kalın.

    Yeni Ekonomi ve Para Akışları

    Mahmut Atom Duruk

    ÖMER DURUKTESİSLERİ

    TAŞ FIRIN

    PO AKARYAKIT İSTASYONU

    KAMYONCULAR LOKANTASI

    YÖRESEL ÜRÜNLER

    TARİHİ KÖY EVLERİ

    TOPLANTI ve DÜĞÜN SALONU

    DURUK MARKET

    YÖRÜK ÇADIR

    BARBEKÜ

    ÖMER DURUK DİNLENME TESİSLERİKonya Yolu Üzeri Büyükalan Mahallesi Akseki / ANTALYA TEL.: +90 242 682 10 14 - +90 242 682 10 13

    [email protected] www.omerduruktesisleri.com.tr

  • 31 Mayıs Perşembe günü Sultanahmet Vakfı’nda hazırlanan iftar programına İstanbul ve çevre illerden gelen Aksekili hemşehriler ile İstanbul’da yerleşik olan mahalle dernekleri başkanları, yönetim kurulları ve üyeleri katıldı. Program saat 19.00’da tasavvuf musikisi ziyafetiyle başladı. Akseki Eğitim Hayratı Derneği Başkanı Sayın Mahmut Atom Duruk

    gecenin önemine binaen bir konuşma yaptı. Sultan Ahmet Camii İSV Başkanı İsmail Hakkı Tavman’ın Kur’an-ı Kerim ve ezan okumasıyla iftara geçildi.

    350 kişinin katıldığı programda, Akseki’yi ve geçmişte Akseki için çalışmalar yapmış rahmetli büyüklerimizi anlatan barkovizyon görüntüleri yayınlandı. Birlik ve dirlik içinde insanların mutlu olduğu organizasyonda sunumu Nuri Esen yaptı. Geceye katılamayan sayın devlet büyüklerimizin ve Akseki eşrafının telgrafları okundu. Özellikle akşamın teması, eğitim alan ve eğitimde yardıma muhtaç gençlere verilecek burs çalışmalarıydı. Akseki Eğitim Hayratı Derneği olarak her yıl onlarca öğrenciye verilen bursların daha da

    artırılması, gönüllü Aksekili dostların bu burs havuzuna katılmaları Sayın Başkan Duruk tarafından vurgulandı. Gecenin sonunda Akseki’ye verdiği hizmetlerden dolayı Sedat Özpınar’a, değerli bürokrat Güngören Kaymakamı hemşehrimiz Zeyit Şener’e, değerli bürokrat İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Hamdi Usta’ya, Akseki Eğitim Hayratı Derneği ve Aksekililer Yardımlaşma Derneği’ne yaptığı önemli katkılardan dolayı A.Ünsal Taşkın’a, Akseki Eğitim Hayratı Derneği’ne yaptığı katkılardan dolayı Ali Koca’ya, Akseki Eğitim Hayratı Derneği’ne önemli katkılarından dolayı Ramazan Apaydın’a, Alkan Süzen’e ve ayrıca Galatasaray Spor Kulübü’ne yaptığı katkılarından dolayı değerli hemşehrimiz Mert Çetin’e teşekkür plaketi verildi. İftar programına katılan davetlilere Akseki Dergisi ve Akseki Gazetesi’nin sayıları hediye edildi.

    16 - Akseki Dergi Akseki Dergi - 17

    Akseki Eğitim Hayratı Derneği Sultanahmet Medresesi’ndeki İftar

    İSV Başkanı İsmail Hakkı Tavman

    Sedat Özpınar, M.Atom Duruk

    Ramazan Apaydın, Ömer Duruk

    A.Ünsal Taşkın, Hüseyin Ak

    İbrahim Yılmaz, Ali Koca

    Mert Çetin ve Berk Hacıgüzeller

    Alkan Süzen, Hüseyin Alp

    Güngören Kaymakamı Zeyit Şener ve M.Atom Duruk

  • 12 mayıs 2018 Akseki’de yapılan Akseki Eğitim Hayratı Derneği aylık yönetim kurulu toplantısına Belediye Başkanı M.İsmet Uysal, Başkan Mahmut Atom Duruk, Başkan Yardımcısı Tayfun Süner, Yönetim Kurulu Üyeleri A.Ünsal Taşkın, Ramazan Apaydın, Akseki Eğitim Hayratı Derneği Akseki Şubesi Başkanı Mürşit Pişkin ve Dernek Üyeleri Hasan Suat Başman, Ahmet Yılmaz, İhsan Köse, Mehmet Yener, Hüseyin Kebapçı, Alaettin Evgallıoğlu, Akseki Dergi Genel Yayın Yönetmeni Rasih Kaplan ve Dernek Görevlisi Zeynep Yıldırım katıldılar.

    Toplantıda Aksekiler Vakfı kurulması için tavsiye kararı alındı. Akseki Eğitim

    Hayratı Derneği ile ilgili genel bir görüşme yapılarak toplantı kapatıldı.

    18 - Akseki Dergi

    Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ) senato toplantısı, Akseki ilçesindeki Akseki Meslek Yüksek Okulu’nda gerçekleştirildi. Senato, Akseki’ye Fakülte ve Yüksekokul bünyesinde ‘Sivil Savunma İtfaiyecilik Bölümü’ açılmasına karar verdi.

    ALKÜ senato toplantısında üniversite bünyesinde yeni fakülte ve yeni bölüm açılması konusunda teklifler görüşüldü.

    Toplantı sonunda Akseki ilçesine “Orman Fakültesi” ile “Sivil Savunma İtfaiyecilik” bölümünün YÖK’e teklif edilmesine oy birliği ile karar verildi.

    ALKÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Pınarbaşı başkanlığında gerçekleştirilen ve üniversite ile ilgili çeşitli konuların görüşüldüğü ALKÜ senato toplantısı yaklaşık iki saat sürdü. Toplantı sonunda açıklama yapan Rektör Pınarbaşı: “Toplantıda Akseki’ye Orman Fakültesi kurulması kararı aldık. Orman Fakültesi bünyesinde ise Orman Mühendisliği, Peyzaj Mimarlığı, Orman Endüstri

    Mühendisliği ve Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi bölümleri oluşacak. Ayrıca Akseki’de Sivil Savunma İtfaiyecilik Bölümü’nün de açılması kararı alındı. Senato kararımızın ardından fakültelerimizin YÖK, MEB ve Bakanlar Kurulu’nca onaylanması süreçlerinde sayın Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun her türlü desteği vereceğini biliyoruz.” dedi.

    Toplantıdan sonra Akseki Belediyesi’ne ait Marla Mutfağı’nda senato üyelerine yemek verildi. Yemeğe Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Belediye Başkanı Mustafa İsmet Uysal, ALKÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Pınarbaşı, öğretim görevlileri, Akseki Eğitim Hayratı Derneği Genel Başkanı Atom Mahmut Duruk, Akseki Eğitim Hayratı Derneği Onursal Başkanı Metin Duruk, AK Parti Akseki İlçe Başkanı Veysel Demir ve hayırseverler katıldı.

    Yemek sonrakı senato üyeleri ile birlikte Akseki Etnografya ve Ben Aksekiyim müzeleri gezildi. Daha sonra ise tarihi Sarıhacılar Mahallesi’nde tarihi çini restorasyonu tamamlanan han, müze ve düğmeli evler gezildi.

    Akseki Eğitim Hayratı Derneği Aylık Yönetim Kurulu Toplantısı Akseki’de Yapıldı

    ALKÜ Senatosu Akseki’de Toplandı

    Haber: Abdullah Çatlı

    Andifli Mah. Bülent Kalkavan Sok. No: 10 Kaş / Antalya Tel.: 0242 836 16 36 www.sunasunhotel.com

    Doğanın tüm güzelliklerini içinde barındıran ve Türkiye’nin en berrak denizlerinden birine ev sahipliği yapan Kaş’ın Çukurbağ bölgesinde, unutulmaz anlar vaat eden özel bir butik otel; SunaSun.

  • 20 - Akseki Dergi Akseki Dergi - 21

    Aksekililer olarak en çok gurur duyduğumuz özelliklerimizin başında ticaretteki doğal yeteneğimiz gelmektedir. 1950‘li yıllarda Demokrat Parti ile birlikte ticari hayatın millileştirilmesi politikalarının bir tezahürü olarak bizler de başta İstanbul olmak üzere yerleşik düzene geçtiğimiz her bir bölgede ticari hayata damgamızı vurduğumuzu söyleyebiliriz.

    Değişen dünya ve ekonomik koşullara paralel olarak değişime ayak uydurabildiğimiz sürece bu haklı şöhreti daha uzun yıllar sürdüreceğimizden eminim. Ancak yine de dikkatli olup işimizi şansa bırakmamamız gerekiyor. Umarım bu paylaşımımızla “Girişimcilik” ile “İşletmecilik” arasındaki farkı ortaya koyarak bir farkındalık yaratabiliriz. Peki nedir bu farklılık, gelin hep beraber buna bir göz atalım.

    “Hollanda Doğu Hindistan Şirketi” 1602 yılında hisse senedi kullanan ilk modern işletme olarak bilinir ve takip eden 300 yıl boyunca şirketlerin eğitimli birer yöneticileri olmaksızın kurulup büyüme gösterdikleri rivayet edilir.

    Günümüzde kendini tekrar edebilen ve başarılı bir işletme formülü hala gizemli bir bilgi olarak bir yerlerde

    saklı durmaktadır. Ancak yine de günümüz işletme okullarında, iyi bir şirkete sahip olmak veya iyi bir şirket yöneticisi olmak isteyenler için, bunca yılın bilgi ve birikimleri sürekli olarak gözden geçirilerek eğitim müfredatlarına aktarılmaya devam etmektedir.

    İster 17. yüzyıldan kalma içgüdüleriyle hareket eden bir işletmeci olun, isterseniz 21. yüzyılın eğitim, bilgi ve teknolojileriyle donatılmış bir işletmeci, ruhunuzda “girişimcilik” yoksa sadece iyi bir yönetici olarak kalacaksınız demektir. Çığır açan işlere imza atmak, ilerlemek, gelişmek ve yeniliklere imza atmak istiyorsanız mutlaka girişimciliğin ne anlama geldiğini özümsemeniz ve hayata geçirmeniz gerekmektedir.

    İşletmeci mi yoksa girişimci mi olduğumuz sorusunu kendimize sormadan önce bu kavramları kısaca tanımlamakta fayda var. “İşletme” bir sosyal bilim dalı olarak; kar amaçlı kurumların kuruluşu, finansmanı, üretim araçlarının sağlanması, üretilen mal ve hizmetlerin pazarlanması, örgütlenmesi, yönetilmesi ve finansal olaylarının izlenmesini inceler. Yani biz bir şirket kurduğumuz zaman işletmeci olarak üretim faktörlerini bir araya

    getirmek, bu faktörleri örgütlemek ve yönetmek, üretilen mal ve hizmetleri pazarlamak ve son olarak finansman ile ilgilenmek durumundayız. “İşletmecilik” de bir işletmeyi karlı ve başarılı bir şeklide yönetme işidir aslında.

    Girişimcilik ise, iktisadi mal veya hizmet üretimi için üretim faktörlerinin bir araya getirilerek, ekonomik fırsatların yeni değerlere dönüştürüldüğü organizasyonun oluşturulması olarak tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle ise girişimcilik; gerekli zaman ve çabanın ortaya koyulmasıyla finansal, psikolojik ve sosyal riskler alınarak parasal kazanç ve kişisel

    Oğuz [email protected]

    İşletmeci Misiniz Yoksa Girişimci Mi?tatminin elde edildiği farklı eylemlerin ortaya koyulmasıdır.

    Yukarıdaki tanımlarda dikkat edilmesi gereken üç kelime; İşletmecilik için “Yönetim”, Girişimcilik için ise “Fırsat” ve “Risk” ‘tir. Girişimci olmanız için fırsatları görebilmeniz ve bu fırsatları değere dönüştürmek için risk alabilmeniz gerekmektedir. İşletmeci olmanız için ise sadece yönetmeniz yeterlidir.

    Daha önce ifade ettiğimiz gibi yeniliklere imza atmak, çığır açmak ve gelişim gösterme gibi bir kaygınız yoksa sadece işletmecilik yapmanız yeterlidir. Şayet iyi bir işletmeciyseniz ve şartlar sizden yanaysa zaten beklentileriniz karşılayan maddi ve manevi tatmini sağlayabilirsiniz.

    Ancak sağlanan bu tatminin bir olumsuz tarafı işletmecilerin “orta gelir tuzağına” düşmelerine yol açmasıdır. Orta gelir tuzağı başlı başına bir çalışma konusu olsa da en basit ifadesiyle; orta gelir seviyesine ulaşmış işletmelerin, çok uzun yıllar boyunca bu seviyede kalıp, yüksek gelirli grup seviyesine sıçrayamamalarını ifade etmektedir.

    Girişimcilik ise değişimin ve dönüşümün temelinde yatan faktördür. Girişimci her fırsatta değişim ve gelişim için fırsatlar arar, bulduğu fırsatları planlar, risk alır ve bu planları hayata geçirir. Başarılı olmak veya başarısız olmak onun içindeki değişim ve gelişim duygusunu etkilemez.

    Bugün girişimcilik konusuyla ilgili birçok kaynağa ulaşmak mümkündür. Hatta girişimciler kendi başarı veya başarısızlık hikâyelerini kaleme alarak bu tecrübelerini paylaşmaktadırlar. Bu hikâyelerin ortak özelliği girişimcilerin başarılı da olsalar, başarısız da olsalar asla vazgeçmemeleridir. Başarı oldukları bir girişim projesinin ardından bile hemen yeni bir projeye veya keşfe başlarlar.

    Özellikle günümüzde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de ticaret hayatında ihtiyaç duyduğu nitelik girişimcilik ruhudur. Ülkemizde birçok işletme ve işletmeci olmasına karşın girişimci sayısı oldukça azdır. Bugün baş döndürücü hızla değişime ve gelişime sahne olan dünya ticaret

    arenasında, bu değişime ve gelişime ayak uydurabilen, girişimciliğe ve inovasyona önem veren kişi ve kurumlar bir üst aşamaya geçebilmek için büyük avantaj sahibi olacaklardır.

    Evet, bir Aksekili olarak girişimci ruha sahip olduğumuzu anladık, peki bundan sonra ne olacak dediğiniz duyar gibiyim. Ticari yaşamda girişimci ruha sahip olmanın tek başına yeterli olmayacağı malumumuz. Bu konu hakkında bir farkındalık oluştuktan sonra ilk adım olarak mutlaka bu konuyla ilgili kafa yormak ve çalışma yapmak gerekiyor.

    Girişimcilik konusunda ülkemizde birçok kuruluş eğitim ve seminerler düzenliyor ancak ünlü iş ve bilim insanlarının girişim hikâyelerini okumak da oldukça eğitici ve ilham verici olabilir. Özellikle Aksekili çığır açan iş insanlarının hikâyeleri ve tecrübeleri bizler için birinci dereceden önemli kaynaklar niteliğindedir.

    İkinci adım olarak da Girişimcilik Ekosistemi üzerinden bilgi sahibi olunması önemli. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de girişimciliğin bir ekosistem içinde değerlendirildiğini belirtmek istiyorum. “Girişimci”, girişime yatırım yapacak “Melek Yatırımcı”, bu yatırımcıları organize eden “Melek Yatırımcı Ağları”, “Kitlesel Fonlama Platformları”, “Yerel Yatırımcılar”, “Şirket Fonları” ve “Yabancı Yatırımcılar” bu ekosistemin ayrı ayrı parçalarını oluşturmaktadırlar.

    Elbette bu ekosistemin içinde kamuya

    ve özellikle STK‘lara önemli görevler düşmektedir. Kamu’nun girişimciliği ve inovasyonu özendirici politikalar üretmesi, STK‘ların da toplumu üretilen bu politikalarla uyumlu hale getirecek alt yapıyı hazırlaması gerekmektedir.

    Bizler yönetim kurulu üyesi olduğum “Cevizlililer Yardımlaşma Derneği” olarak 2018 yılında birçok konuda olduğu gibi bu konuda da üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeyi arzu ediyoruz. “Gençlerin, kadınların ve engellilerin girişimciliğini, liderlik vasıflarını ve istihdamını arttırmaya yönelik projeler” kapsamında, yine yönetim kurulu üyesi olduğum “Uluslararası Girişimcilik ve İnovasyon Derneği” ile işbirliği halinde bir projeyi bu yıl içinde hayata koymayı hedefliyoruz. Bu proje bana oldukça heyecan veriyor.

    Aksekililer olarak bizler, ekonomik ve toplumsal hayata dair değişimlere ve yeniliklere her zaman uyum gösterme becerisi ve kabiliyetine sahibiz. Unutmamalıyız ki, adeta değişim ve dönüşüm yüzyılı haline gelmiş 21. yüzyılda Aksekili olarak bizler “Akseki Markası”nı daha da ileri götürmek için hazır ve gönüllü olmamız gerekiyor. İlerlemenin ön koşulunun da ticari girişimcilikten sosyal girişimciliğe, sanatsal girişimcilikten bilimsel girişimciliğe kadar her alanda girişimci ruha sahip olmaktan geçtiğini son olarak ifade etmek istiyorum.

    Peki, bu süreçte siz nerede olacaksınız? İşletmeci mi yoksa girişimci mi olacaksınız?

    Fikirlerinizle İlgili Hiçbir Şey Yapmamanın Bedeli Nedir? Fikirlerinizle İlgili Hiçbir Şey Yapmamanın Bedeli Nedir?

  • dalda 3'er yarışmacıya toplam 6 bin lira olmak üzere toplamda 26 bin lira ödül verdik." diye konuşan Nasır, şöyle devam etti.

    Yarışma düzenleme komitesi ilçenin tanınırlığını arttırmak ve kültür turizminde kullanılmak üzere metaryaller üretilmesine yönelik olarak "Akseki Tasarım Yarışması"nı açmıştır. Bu doğrultuda yarışmanın amacı kültür, sanat, bilim ve çevre değerlerinin rekabet yoluyla geliştirilmesi, güzel sanatların teşvik edilmesi, yeni araştırma, planlama ve tasarım yaklaşmalarının özendirilmesidir. Bu amaç kapsamında hızlı gelişmekte ve Toroslara hakim konumda bulunan Akseki'de kent kimliğini güçlendirecek, sürdürülebilirlik ilkesini gözeten belleklerde yer bulabilecek".

    Belediye Başkanı Mustafa İsmet Uysal'da Akseki İlçesi, sahip olduğu bu doğal ve kültürel dokusu yanında, Tarihi Sarıhacılar Cami ve Düğmeli Evleri, Endemik Tıbbı Aromatik Bitkileri, Yaban Hayatı, Toros Sediri Yetişme Alanı ve Özgün Mutfak Kültürünün varlığıyla, Antalya kent ölçeğinde önemli bir yere sahiptir diye konuştu.

    1.Kategori: ürün tasarımı (hediyelik eşya) Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Anabilim Dalı öğrencisi dalında birincilik ve ikincilik ödülü Şule Çolak Bora, üçüncülük ödülü Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Tasarımı öğrensisi Sercan Filiz alırken Mansiyon ödüllerini ise Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü öğrencsi Metin Onur, Antalya Bilim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü öğrencisi Fatma Gök, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü öğrencisi Ceyhun Yapıcı aldı. Jüri özel ödülünü ise Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü öğrencisi Ferda Tazeoğlu'na verildi.

    2.Kategori ; Ambalaj Tasarımı ödülünde ise Jüri tarafından Ambalaş Tasarımı kategorisinde 1, 2 ve 3. lük ödülüne değer eser olmadığına oy birliği ile karar vermiş olup, mansiyon ödülü olarak ta Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Halı, Kilim, Eski Kumaş Bölümü öğrencisi Tuba Ayhan, Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

    İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğrencisi Nurşah Çelik ve Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Sanat ve Tasarım Bölümü öğrencisi Kerem Sırakaya'ya ödülleri verildi.

    Akseki Dergi - 2322 - Akseki Dergi

    5 Haziran 2018’de Antalya Mimarlar Odası Toplantı Salonunda A. Metin Duruk, Hakime Yılmaz, Mine Kaya, Mürşit Pişkin, Aydın Zor, Benan Çelikel, Bekir Kirişcan ve Rasih Kaplan’dan oluşan jüri üyeleri Tasarım Yarışması ödül sahiplerini seçti. Daha sonra 26 Haziran 2018’de Akseki ilçesinde "AKSEKİ TASARIM" yarışmasının ödül töreni yapıldı. Dereceye girenlere ödülleri dağıtıldı.

    Akseki Belediyesine ait Akseki Marla Mutfağında düzenlenen törene Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Gündoğmuş Kaymakamı Nursel Karahan, Belediye Başkanı Mustafa İsmet Uysal Akseki Cumhuriyet Savcısı Güner Topal, Murat Avcı, Antalya Mimarlar Odası Başkanı Özge Köksal, Akseki Eğitim Hayratı Derneği onursal başkanı Ali Metin Duruk, öğretim görevlileri, kurum amirleri, AK Parti Akseki ilçe başkanı Veysel Demir ve tasarım yarışmacıları katıldı.

    Akseki Kaymakamı Muhammed Emin Nasır, Ürün Tasarımı (Hediyelik Eşya) ve Ambalaj Tasarımı olmak üzere 2 ayrı kategoride ulusal düzeyde "Akseki Tasarım" yarışması düzenlediklerini söyledi.

    Akseki'nin sahip olduğu doğal ve kültürel dokusu "Düğmeli Ev, Dağ Keçisi, Kardelen Çiçeği, Tarihi Kervan Göç Yolu, Geleneksel Akseki Muftağı vb. ile çoğrafi değerlerinin turizme yönelik olarak ön plana çıkarıldığı ürün tasarımı hediyelik eşya ve ambalaj tasarımı yarışması yarışmasının Akseki Kaymakamlığı, Akseki Belediyesi Akseki Eğitim Hayratı Derneği, Akdeniz Üniversitesi ve Alanya Alaeddin Keykubat Üniversitesi ve Antalya Mimarlar Odası ile birlikte hayata

    geçirildiğini anlatan Nasır, "Mart ayında açılan yarışma sonuçlanarak yarışmada jüri tarafından dereceye girenlere birincilere 5'er bin lira, ikincilere 3'er bin lira, üçüncülere 2'şer bin lira, mansiyon ödülü olarak ta her iki

    Akseki’de Hediyelik Eşya ve Ambalaj Tasarımı Yarışması Ödül Töreni

  • Toros Dağları’nda Kıl Keçileri ©Attila Durak

  • sonucunu getirmiştir. Devletin yapısı, batıdan farklı olarak merkeziyetçi bir anlayışla demokratik çabaların önünde hep engel konumunu korumuştu. Ayrıca devleti çökmekten kurtarma gibi bir amaçla da uygulandığı halde gelişmeler, aksine çok uluslu imparatorluğu kolayca parçalanacak bir seviyeye taşımıştı. Böylece çağdaşlaşma çabaları demokratikleşmeyi, demokratikleşme de dağılmayı hızlandıran bir olguya dönüşmüştür ne yazık ki…

    Evet, bu gelişmeler ışığında Atatürk’ün demokrasi anlayışı ve çabaları konusuna gelebiliriz;

    Mustafa Kemal Paşa, yapısından da kaynaklanan teorik bir birikimle daha kurtuluş savaşının başlarından itibaren önemli demokratik atılımlara imzasını atmıştır. Kongreleri toplaması, halk egemenliği ve iradesine verdiği önem ve TBMM’nin açılması bunun en belirgin kanıtları olmuştur. Savaşın yönetimini bile halk iradesine dayandırması , bu kadar bunalımlı günlerde dahi konuya verdiği önemi gösteriyor.

    Savaş bittiğinde tek adam yönetimine ve saltanata son verilmesi, onu takiben Cumhuriyetin ilanı ve halifeliğin kaldırılması Türk demokrasisinin kilometre taşları olmuştur. Ayrıca cumhurbaşkanlığı süresinde öncelikli tercihlerinin bir göstergesi olarak iki kez denediği çok partili yaşam, Atatürk’e ve mantalitesine rağmen ne yazık ki hüsranla sonuçlanmış oldu. Buna rağmen 15 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk’ün temel hedefi her zaman demokrasi ve demokratik toplum olmaya devam etmiştir. Özellikle anayasal düzenden savaş zamanında dahi vazgeçilmemiş olması ve TBMM’nin kapatılması yoluna gidilmemesi demokrasimiz konusunda ileriye dönük bir güvence ve direnç unsuru olmayı sürdürmüştür.

    Mustafa Kemal Atatürk, demokrasinin en önemli göstergesi olan seçimden de vazgeçmemiş, bulunduğu her göreve seçimle gelmeye özen göstermiştir. Kendisine teklif edilen ömür boyu cumhurbaşkanlığını reddederek parlamentonun yenilenme dönemlerinde yeni meclisin takdiri

    ile görevini sürdürmüştür. Sağlığında çıkarılan 1921 ve 1924 anayasalarının kimliği bile demokratikleşme açısından alınan mesafenin ölçütü konumundadır. Bütün bunlar o tarihte dahi Türkiye Cumhuriyetinin batılı demokrasiden farklı bir anlayışta olmadığının göstergesidir.

    1924 anayasasında yer alan;

    ”Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Tabii haklardan olan hürriyetin sınırı başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer.”

    Hükmü yeni cumhuriyetin demokrasi için vazgeçilmezi olan özgürlüğün önemini ortaya koyar. Atatürk’ün ölümünden sonra 1946’da çok partili ve tek dereceli seçimlerin yapılması, 1950’de iktidarın demokratik yöntemle el değiştirmesi, ilk dönemlerin hazırladığı demokratik iklim sayesinde olabilmiştir. O’nun sözlerinden alıntı ile demokrasi için düşünceleri şöyledir:

    “Demokrasi fikridir; bir kafa meselesidir. Hükümet prensibi de bir adalet muhabbetini ve ahlak fikrini icap ettirir. Demokrasi memleket aşkıdır, aynı zamanda babalık ve analıktır. Demokrasi esasında ferdidir, bu vasıf; vatandaşın hakimiyete insan sıfatıyla iştirak etmesidir.”

    Bu sözleriyle diktatörlüğün yaygın ve geçerli olduğu dönemde demokrasiye

    aykırı rejimlere ne denli uzak olduğunu da ortaya koyar. Bazı kesimlerce zaman zaman anti-demokrat ve hatta diktatör olarak değerlendirilmesini reddeden Atatürk, buna hep açıklık getirmek durumunda kalmıştır.

    1918-1939 yıllarında iki büyük savaş arası zamanda büyük ekonomik, siyasal ve toplumsal bunalımlar yaşanmış, bu bunalımlardan çıkmak isteyen uluslar otoriter ve totaliter rejimlere yönelmişlerdir. Birçok batı toplumunun zor günleri aşmak adına güçlü ve karizmatik bir lidere sığınma ihtiyacı demokrasilerde kan kaybına sebep olmuştur. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nde aynı tarihlerde bu konuda samimi bir demokrat olarak Atatürk’ün varlığı Türk toplumu için tartışılmaz bir şanstır. Aynı dönem ülkemiz demokrasisi için çok parlak olarak nitelenemese de faşist ve komünist rejimlerin temsil ettiği totaliter bir uygulamaya da yönelmediğimizi gösterir.

    Zaten demokrasi bir süreç içinde gelişir. Bir günde kazanılacak bir değer olmadığı gibi sindirilerek toplumca özümsenmesi, gücünü ve ömrünü de besleyen değerdedir.

    Umarız toplumumuz için aynı mücadele azmi süregelsin ve aynı mantıkla da bireylerimiz bu değerlerden ödün vererek çağımızın gerisinde bir pozisyona talip olabilenlere gerekli uyarıları yapabilsinler… Zaten demokrasinin olmazsa olmaz özü de bu değil midir?

    26 - Akseki Dergi

    İnsanca yaşamak, seçtiği yöneticiler aracılığı ile yönetimde var olmak, özgür basına ve düşünce üreten üniversitelere sahip olmak , tarafsız ve adil yargılanmak, insan hakları konusunda güvende olmak …

    İşte demokrasi ile istediklerimiz bunlar, çok mu şey istiyoruz, oysa bunu hakkıyla uygulayan toplumların varlığı insanı ister istemez bu mücadele yolunda azimli kılıyor. Dünya üzerinde en eski çağlardan bu yana yeşerdiğini gördüğümüz demokrasi, her toplum için farklı süreç ve kimlikle mesafe almakta.

    Bize, yani Türk Toplumu’na gelince; bu konuda pek de parlak bir karneye sahip olduğumuz söylenemez. Şöyle ki, çok sayıda devletler kurmuş ve dünya tarihinde birçok kulvarda medeniyete katkıda bulunmuş olsak da, bu mücadelede zaman yitirmemizin ve katettiğimiz mesafenin tartışılır olmasının sayısız sebepleri var. Öyle ise “Atatürk ve demokrasi” demeden önce kısaca sizi biraz gerilere götüreceğim:

    Altı yüzyılı aşkın hüküm sürmüş Osmanlı Devleti’nden başlamak ve nedenleri oralarda aramak gerekiyor öncelikle… XVII. Yüzyıldan bu yana bazı batı ülkelerinde anayasacılık

    ve parlamento hareketleri olarak doğup gelişen demokrasi, özellikle 1789 Fransız Devrimi sonrası halk egemenliği, özgürlük, eşitlik ilkeleri ile dünyada bu rüzgarın da haklı sahibi olmuştu. Oysa Osmanlı Devleti ticaret ve sanayi burjuvazisinin gelişmemesi sonucu bu sınıfın siyasal felsefesi olan demokrasiden çok geç ve güç etkilenmiştir. Dolayısı ile bizde demokrasi adına ilk gelişmeler böyle bir burjuva sınıfının rolü ile değil, batılı devletlerin baskısı ve Avrupa’nın etkisi altında kalmış bir avuç aydının zorlamaları ile sahne almıştır.

    İlk somut gelişmeler 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları ve 1876’da Meşruti bir yönetimle anayasalı hayata atılan adımdır. Ama bu dönem çok kısa sürmüş ve iki yıl sonra yeniden II.Abdülhamit’in mutlak yönetimine dönülmüştür. Neden? Çünkü alt tabakadan gelen bir gelişme değil, neredeyse bir özenti ve zorunluluk algılamasıdır demokrasi… 1908 yılında yeniden aydın sınıfın baskısı ile ikinci anayasalı dönem başlatılmış ve parlamento hayata geçmişse de iktidardaki İttihat ve Terakki uygulamaları ile adeta bir dikta yönetimi niteliği almıştır. Zaten sonrasında yaşanan I.Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nde bu gelişmelerin de güncelliğini yitirmesi

    Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü mezunudur.

    Üniversitede geçirdiği yıllar ve mezuniyeti takip eden öncelikle iki yılı Ata‘mızın manevi kızı Prof.Dr. Afet İnan‘la çok yakın bir mesai ile geçmiştir. Tarih Bölümünde eğitimle edindiği birikimin en önemli kısmını bu birliktelikten doğan deneyimler ve tanıdığı tarihsel şahsiyetlerle görüşmeler oluşturur.Sonrasında İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çeşitli ve önemli görevlerde bulunmuş.erken emekliliği sonrası tüm zamanını “Atatürk İlke ve İnkilapları“dersi vererek geçirmiştir.1999–2010 yılları arasında beş üniversitede görev almıştır.2009 yılında yayınlanmış“Atatürk‘le Yakın Tarihimiz“ adlı bir kitabı bulunan yazar halen bu işlevini çeşitli platformlarda yazılar yazarak ve konferanslar vererek sürdürmektedir.

    Yakın zamanda Tunç yayınlarından çıkan, araştırmacı yazar Hıfzı Topuz’un önsözüyle ve Atatürk’ten anılarla anlam kazanan “Tarih Zevki” adlı kitabı yakın tarihimize ışık tutarak okuyucu kitlesinin ilgisini çekti.

    Sacide Bolcan

    Atatürk ve Demokrasi

    Akseki Dergi - 27

  • Gemi Maketi Sergileri:

    30 Haziran 2006, Sheraton Oteli, Antalya

    01-09 Temmuz 2006, 5M Migros AVM, Antalya

    10 Temmuz-06 Ağustos 2006, Setur Marina, Antalya

    07-13 Ağustos 2006, Park Kemer Marina, Kemer/Antalya

    27 Haziran-01 Temmuz 2007, Denizci Sanatçılar sergisi 5M Migros AVM, Antalya

    20-24 Nisan 2008, Göcek / Muğla

    Temmuz 2008, Yelkenli Tekneler karma sergisi, Kızılkule, Alanya/Antalya

    2008-2009-2010, Türkiz Otel lobi, Türkiz Marina, Kemer/Antalya (sürekli sergi)

    13-29 Mart 2013, 500.yıl Piri Reis haritaları sergisi / Kadırga maketi-Erdem Beyazıt Kültür Merkezi Kepez Belediyesi/Antalya

    2-10 Nisan 2013, Turkuvaz Sanatçılar “Güzelse Yaşıyordur” sergisi/ Çektirme ve Moby Dick maketleri, Olbia sergi salonu, Akdeniz Üniversitesi/Antalya

    26.04.2013- 23.09.2013 «Akdeniz ve Gemileri» sergisi. Akdeniz Üniversitesi,Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü/Antalya

    26.09.2013- 20.12.2013 “Akdeniz ve Gemileri” sergisi. Başbakanlık, Osmanlı Arşivleri salonu, Kağıthane/İstanbul

    30.12.2013-23.02.2014 “Akdeniz ve Gemileri” sergisi. ÇTSO Çanakkale Evi, Çanakkale

    10.04.2014-01.05.2014 “Akdeniz ve Gemileri” sergisi. Maritime Museum, Malta 2017 itibariyle sürekli sergi. Anadolu Oyuncak Müzesi, Kepez Belediyesi, Antalya

    Ben Akseki’yim Kitap Projesi’nin editörlerinden Ümit Durak’ın kimseler tarafında bilinmeyen bir hobisini, aslında hobi demek için fazlaca profesyonel olduğu bir yeteneğini keşfettik. Teknelere olan ilgisi ve deniz kıyısında geçirdiği uzun yılların onda yarattığı etkiyle yapmaya başladığı tekne maketleri gören herkes de hayranlık uyandırıyor.

    Ümit Durak Hakkında

    1956 yılında doğdu. İlkokulu Antalya’da Namık Kemal İlkokulu’nda

    okudu. Merkez Ortaokulundan sonra 1976 yılında Aksu Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra turizm ve ticaretle uğraştı.

    Ümit Durak’ın çocukluğunda, Antalya’nın denize dönük yüzü ve iskelenin deniz taşımacılığındaki hareketliliği deniz tutkusunu arttırdı. 1980’li yıllarda önce 4.20 metrelik fiber teknesi daha sonra arkadaşıyla beraber 8 metrelik “Uzakyıldız” adlı bir balıkçı teknesi oldu. Kendi deyimiyle “deniz suyuyla ve rüzgarla kavrulmak, yaşama denizden bakmak farklılığını” yaşadı.

    1993 yılında Tekne maketleri yapımına başladı. Akdeniz teknelerine olan ilgisi, memleketi Antalya’nın denizcilik tarihinin gelişimini araştırmaya sevk etti.

    Maketleri, orijinaline sadık kalarak mümkün olduğunca aynı malzemeler kullanılıp proje dahilinde yapılmıştır. Tersanelerdeki tekne yapımları gibi omurga ve postalardan sonra ahşap sarma sistemi kullanılmıştır. Antalya özelinde Mavna, Phasellus ve Uluburun teknelerinin endazesini çizerek, modellerini ortaya çıkarmıştır. Atölyesinde, Koleksiyon ve sipariş üzerine gemi maketleri üretmektedir. Çeşitli yerlerde oniki bireysel sergi açtı, üç karma sergide bulundu. Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü ile “Akdeniz ve Gemileri” adlı kapsamlı bir çalışması oldu.

    Maket koleksiyonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca “Güzel Sanat Eseri” olarak kabul görmüştür. Tekne maketleri dışında, dağcılık sporu ve fotoğrafla ilgilenmektedir. www.umitdurak.com [email protected]

    “Ben Akseki’yim” Editörünün Hayran Bırakan Hobisi

    Akseki Dergi - 2928 - Akseki Dergi

    Bandırma

  • 30 - Akseki Dergi

    Akseki Eğitim Hayratı Derneği olarak yapmış olduğumuz İzmir ziyaretinde bizlere vermiş olduğu destek ve katkılarından

    dolayı Sn. Mesut Taştekin’e teşekkürlerimizi sunuyoruz. Değerli hemşehrimiz hayatını bizler için kaleme aldı.

    Ben Mesut Taştekin, 1971 İzmir doğumluyum. Babam Mehmet Taştekin; Akseki’nin Pınarbaşı Manavul Mahallesi’nde 1943 yılında doğmuş. Babamın lakabı Öksüz Emine’nin Oğlu Öksüz Mehmet olarak geçer.

    Babam 1965 yılında İzmir’e taşınmış ve ticaret hayatına atılmıştır.

    İlk olarak Kemeraltı Çarşısı’nda tezgahta döner satışı yapar, öğleye kadar döner satışını bitirir, öğleden sonra bende okuldan gelir babamın verdiği sermaye ile küçük bir tezgahta ciklet, şekerleme gibi ürünler satardım.

    Her Aksekili’nin ticaret hayatı Kemeraltı okulundan ve el tezgahından geçer.

    1980 yılına kadar Aksekili’lerin yoğun yaşadığı Agora Semti Patlıcan Yokuşu’nda çocukluğum geçti.

    1980 yılında yine Aksekili’lerin yoğun yaşadığı Hatay Semti’ne taşındık.

    1990 yılında liseyi bitirdikten sonra iş hayatım başladı. Bu arada Ankara’da İl Jandarma Komutanlığı’nda askerliğimi yaptım.

    1993 yılında İstanbul’da Halazade Cengiz Doğan’ın Tahtakale’deki iş yerinde çalışmaya başladım. Saat ve benzeri ürünleri pazarlamasını yaptım.

    1993 yılında Odunkapı Semti’nde yahudi İş Adamı Albert’in yanında hırdavat sektörüne atıldım. Albert’in iş hayatımda ilerlerken çok desteği olmuştur. Bir sözünü hiçbir zaman unutmamışımdır. Bir gün bana; ‘iş hayatı çok farklı bir şeydir, merdivenleri birer birer çıkarken rastladıklarına selam ver. Bir gün kapıların açıldığını göreceksin’ demişti. 

    21 yaşında bu söze bir anlam verememiştim.

    1993 yılında Almanlar’la yolum kesişti. İstanbul Ambarlar Yolu’nda Bosch firması ev aletleri duayeni Heinz Gebauer ile görüştüm.

    İzmir, Ege Bölgesi’ne Bosch Elektrikli Ev Aletleri konusunda temsilci arıyorlardı, ve iş hayatım Bosch’ta başladı.Yaklaşık onbeş sene Bosch Elektrikli Ev Aletleri İzmir Ege Temsilcisi olarak çalıştım. 2009 yılında Bosch’tan ayrıldım. Bosch’ta edindiğim tecrübe ve müşteri portföyüm ile şu an iş ortaklığı yaptığım Erma Teknik Malzeme.Hırd.Tic.Ltd Şti’nde Bosch Elektrikli Ev Aletleri toptan satıcılığına başladım, halen bu işime devam ediyorum. Bunun dışında iş makinaları kiralama ve gayrimenkul işlerinde de hizmet veriyorum.

    Ege Bölgesi Antalyalılar Derneği yönetim kurulu üyesiyim. Başkanımız Prof.Dr. İsa Durmaz ile birlikte dernek faaliyetlerini sürdürmekteyiz. Başkanımız toparlayıcı özelliğiyle hem Antalyalılar’a hem de Aksekili hemşehrilerimize dernek çatısı altında

    çeşitli etkinlikler düzenlemekte, bir arada olmamızı sağlamaktadır. Bu yapıcı özelliklerinden dolayı Sayın Başkanımız Prof.Dr. İsa Durmaz’a şükranlarımı sunuyorum. Derneğin en enteresan yönü 5 yönetim kurulu üyesinin Aksekili olmasıdır. Dolayısıyla biz Aksekililer aktif rol oynuyoruz. Akseki Eğitim Hayratı Derneği Genel Başkanı Sn. Mahmut Atom Duruk Bey ile de yollarımız kesiştiği zamandan itibaren İstanbul’daki hemşehrilerimizle İzmir’deki hemşehrilerimiz arasında bir sosyal bağ oluşması için çalışmalara başladık. Bu çalışmalar çeşitli etkinlikleri kapsıyor, karşılıklı güvenle iyi bir ortam oluşturacağımıza inanıyorum.

    Bu arada Bosch firmasında çalıştığım için Bosch Otomotiv Ceosu’nun da bir Aksekili olduğunu müjdeliyorum. Mehmet Gürcan Karakaş ile her zaman iyi bir diyaloğumuz olmuştur. Birlikte önemli çalışmalar yaptık. Kendisiyle her karşılaşmamızda, ‘Aksekililer doğuştan iktisat mezunudur’ der. Bu sözü tekrar etmesi hatırlatması beni keyiflendirir. Ticaret hayatımda bu sözün ne kadar doğru olduğunu görerek yaşayarak anladım.

    Mesut Taştekin ile yaptığımız bu söyleşiden yaklaşık bir ay sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından M. Gürcan Karakaş’ın Yerli Otomotiv’in Ceosu olduğu bildirildi. Bu vesileyle Sn. M. Gürcan Karakaş’a yeni görevinde başarılar dileyerek saygılar sunarız.

    İzmir’den Hemşehrimiz Mesut Taştekin

    Soldan Sağa Mesut Taştekin, Bosch Genel Müdürü Zafer Polat, Bosch Otomotiv Ceo’su Mehmet Gürcan KarakaşMesut Taştekin ve Heinz Gebauer

    Röportaj: Rasih Kaplan

  • sonu ağabeyim Fevzi Paşa Bulvarı’nda çok büyük bir mağazayı satın aldı. Orada önce dikiş makinası üzerine işe başladı. Ardından Freezer marka ticari buzdolabı üretmeye başladı ve bu işi çok genişletti. 1962’de ise toptancılık yaptığımız dükkanı bana devretti. Bana verdiği hisseden sonra abime borçlandım, borcumu ödemek için 1967’ye kadar dükkanda tek başıma çalıştım. Bu arada mevcut çeşidi sermayesine hızlıca erittim ve borcumu ödedim.

    Mustafa ağabeyim bizi çok iyi yetiştirdi. Rabbim ondan razı olsun, nur içinde yatsın.

    1963 senesinde Basmane’de 60.000 TL hava parası vererek çok güzel dekorlu bir mağaza kiraladım. Galeri Saat ismi altında satışa başladık. Sarraflar içinden tanıdığım çok dürüst ve işi bilen bir arkadaşımı %25 kar ortağı yaptım. Beklediğimden daha fazla iş gücüyle çalıştı. Süper ikna kabiliyeti vardı.

    1965’de ailemle birlikte Hatay’da Hakim Evleri’ne kiracı olarak geldim. Oturduğumuz apartmanın sahibi ağır ceza reisi Hakim Nafi Onat 1967’de Ankara’ya Danıştay’a üye olarak gidince beş katlı bahçeli binayı ondan satın aldım. Çok mutluydum. Çok kısa bir zaman sonra bina için afaki bir teklif verdiler, tabi ki satmadım. Bu afaki teklif beni yeni bir ticari alana, yani arazi ve arsa işine yöneltti. İlerleyen yıllarda büyük yerleri alıp parselleyip sattım.

    1982’de Fevzi Paşa Bulvarı’nda beş katlı mağazayı aldım. Sahibi İstanbul’da idi, 2 defa İstanbul’a gidip işi bitirdim. Buranın dekoru 6 ay sürdü. Külahçıoğlu-Ege Elektronik ismi altında burada 17 sene çalıştık. Oğlum Abdullah Çetin Külahçıoğlu işin başına geçince rahatladım. Bu 17 senede hem çok çalıştık, hem de çok başarılı olduk, çünkü

    bize rakip olacak firma yoktu.

    İş hayatında başarılı olmamın en büyük etkeni canım eşim rahmetli Gönül Külahçıoğlu’dur. Eşim çok zeki ve disiplinli bir kadındı, nurlar içinde yatsın, peygamber efendimize komşu olsun. Bana 3 evlat verdi, onlarla benden çok daha fazla hep Gönül ilgilendi. Çocuklarımdan o kadar çok memnunum ki, ‘Allah herkese onlar gibi hayırlı evlat versin’ diyorum. Üçü de üniversiteyi bitirdi. Şükran bana mağazadaki satışlarda almış olduğumuz senet ve çeklerin tahsilinde ve kontrolünde yardımcı oldu. Ferhan, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, şimdi aynı fakültede profesör olarak öğretim üyesi... Abdullah Çetin de Amerika’da Boston Üniversitesi’nde master yapıp mağazamızda yıllarca çalıştı ve ticareti öğrendi. Hobi olarak başladığı tekne işine İtalyan Cranchi teknelerinin Türkiye distribütörü olarak büyük bir başarıyla devam ediyor.

    Evlatlarımdan Belfin (34) ve Barış (28) isminde 2 torunum var, torunlarımdan Belfin’in de 2 çocuğu bulunmakta...

    Çocuklarıma ve torunlarıma bırakacağım en büyük servet dürüstlük ve 86 senelik hayatımı kaleme aldığım 200 sayfadan oluşan kitabımdır.

    Son Söz: Hayatı yaşamak için değil, anlayarak yaşamak için yaşa!

    AKSEKİ’li İsmail Külahçıoğlu Fakılar Mahallesi’nden…

    Ben, İsmail Külahçıoğlu… 01.01.1932 doğumluyum. Altı kardeşten dördüncüsüyüm.

    1943-1944 ders yılında ilkokuldan mezun oldum. Babamın bakkal dükkanında çalışmaya 4. sınıftayken başladım. Babamın okuma-yazması yoktu. Senelerce Irak Cephesi’nde savaşmış, İngilizler’e çok zayiat vermişler ve sonunda esir düşmüş. Arkadaşlarıyla beraber altı katlı tel örgünün içinde uzun zaman esir kalmışlar, açlık ve sefaletten hepsini bit sardığını ama İngilizler’in kendilerine çok iyi davrandıklarını anlatırdı. Devletin verdiği İstiklal Madalyası vardı, bunu en küçük kardeşimiz Uğur’a hatıra olarak verdi.

    Babam midesinden ve kalbinden çok rahatsızdı, o nedenle dükkanda ona yardımcı oluyorduk. Bakkal dükkanımızda dört adet terazimiz vardı. Cumartesi günleri kazamızın pazarı olurdu. Köylüler pazar yerine çok erken gelirlerdi. Çoğunun terazisi yoktu. Ben sabah ezanınla gidip

    dükkanımızı açar, terazileri 60 paraya yani 1½ kuruşa kiraya verirdim. Köylüler mallarını satıp öğlen terazileri geri getirirlerdi.

    Dükkanımıza mal almak için Konya’ya ilk gidişimde 13 yaşındaydım. Şehre girince Toptancılar Çarşı’sını sordum, tarif ettiler. Büyük bir mağazaya girdim. Alacağım bütün çeşitler mağazada vardı ama sahibi benim mal alacağıma inanmadı. Alacağım çeşitler listede yazılıydı. ‘Nerelisin?’ diye sordu, ‘Akseki’liyim’ dedim. ‘Baban niye gelmedi?’ diye sordu. Babamın hasta olduğunu söyledim. Malları aldım, belimdeki kuşaktan parayı çıkarıp ödedim. Şaşırdı, ‘Akseki ismini çok duyarım’ dedi.

    Akseki’mize çok büyük faydası olan Rasih Kaplan o sıralarda milletvekiliydi. Ankara’dan ilgili birimden kaput dokuma tezgahı çıkartıp Akseki’ye getirdi. Bu tezgahlar muhtarlar gözetiminde kooperatiften evlere dağıtıldı. Herkes çok faydalandı.

    1941 senesinde Mustafa ağabeyimi İzmir’de mağazası olan dayım Abdullah Kocaoğlu yanına aldı. Ağabeyim burada 2 sene çalışıp ayrıldı, ardından işportacılığa başladı. Bu alanda çok başarılı oldu, inanılmayacak şekilde sermaye yaptı. Askerden gelince 3 metre büyüklüğünde bir mağazayı kiralayıp bu sefer toptancılığa soyundu.

    Dayım beni de 1946 senesinde İzmir’e getirtti, ama bunun için annem babamı çok zor ikna etti. Ben de 3 ay kadar dayımın yanında çalıştım. Daha sonra ağabeyim yalnız olduğu için beni yanına aldı. Ancak babam Akseki’ye tekrar çağırınca mecburen ağabeyim beni geri gönderdi.

    1949 sonu ise Akseki’deki dükkanı ve evi satarak tüm aile İzmir’e geldik. 1950-1962 yılları arasında ağabeyimle beraber çalıştık. Hiç hilafsız söylüyorum, o dönemde İzmir’deki en büyük toptancısı ağabeyimdi. Mağazasında 1500 kalemden daha fazla çeşidimiz vardı. Ege Bölgesi’nin her tarafından müşterimiz gelirdi. Gün sonunda insan bedeninin dayanamayacağı kadar yoruluyorduk. 1962

    İsmail Külahçıoğlu: Akseki’liyim

    Akseki Dergi - 3332 - Akseki Dergi

    Röportaj: Rasih Kaplan

  • Kim kıssadan bîhaber, hisseden gâfil kalır,

    Onu hâb-ı hayattan İsrâfil uyandırır. (1)

    M.N.

    HAB-I HAYAT

    Merhum ya da merhumenin arkasından yedisinde, kırkında toplanıp mevlit okutmalarına, kendi sebebimce itibar etmem. Bu sayılı gün hurâfelerinin, ölüye de diriye de bir faydası olmadığına inanırım. Ölen hatasıyla sevabıyla sınavını tamamlamış, amel defteriyle birlikte hesap gününü beklemektedir ve onun için yapılacak en yararlı şey, onu hayırla yâd etmektir. Gerisi, “El âlem, arkasından bir mevlit bile okutmadılar demesin” kaygısından başka bir şey değildir. Ne var ki, bazen hatır kırmamak uğruna yakın akraba, dost, arkadaş davetine uyup bu tür toplantılara katılmak zorunda kalıyorsunuz.

    Yakın bir akrabamın vefatı nedeniyle (yeri cennet olsun) katıldığım böyle bir mecliste, çağırılan hoca efendi Kur’ân-ı Kerîm ve mevlit okumalarını tamamlayıp sıra çay kahve eşliğinde dedikodulara (!) geldiğinde, “Hakkı tavsiye etme” görevimi ifa etmek kaygısıyla (bkz. Asr, 1-3) hocaya “Hocam dilinize sağlık, bize Kur’ân’dan âyetler okudunuz. Ama meâlini vermediğiniz için anlayamadık ve aydınlanamadık. Zaten Allah’ın Kitabı ile ilişkimiz, O’nu sarıp sarmalayıp başucumuza asmaktan öteye gitmiyor, keşke âyetlerin anlamlarını da söyleyiverseydiniz de gafletimizden uyanıp biraz tefekküre yönelseydik. Belki bu vesileyle evimize gidince merak edip Kitabı açar da başka birkaç âyetle de tanışırdık” sözlerim üzerine, katılımcılardan bir muhterem beyefendi celallenerek “Ben gaflette değilim” dedi.

    Orada geçen bu konuşma, dönüş yolunda bana Hz. Yûsuf’u hatırlattı. Hani kör kuyu ile başlayıp hayatı boyunca türlü ezâ, cefâ ve haksızlıklara mâruz kalan, hepsinden Allah’ın yardımı ile aklanıp çıkan Hz. Yûsuf’u.

    Rabbi O’na, “(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka…” dedirtiyordu (bkz. Yûsuf, 53).

    Nefs ya da nefis; öz varlığımızı, benliğimizi, canımızı, canlılığımızı sürdürme içgüdümüzü, batı felsefesindeki adıyla egomuzu temsil ediyordu. Bir anlamda, yaşamak için neye ihtiyaç duyuyorsak bize onları karşılamamızı dikte eden, emreden bir merkezdi. Bize; “Yemek ye!, su iç!, çalış!, uyu!, gez!, eğlen!” yanında, “Sev!, nefret et!, yardım et!, kıskan!, şefkat göster!, acıma!” emirleri de hep ondan geliyordu. Aynı otoritenin bizi hem iyiye hem kötüye yöneltmesi bir paradoks gibi görünse de bu çelişkinin izahı için Vahiy Kitabı’na bakmak yetiyordu. Orada; hiçbir kural, örf, emir, yasak tanımadan dünyevî ihtiyaçlarımızı her ne pahasına olursa olsun karşılamamızı buyuran nefs-i emmâreden (egonun en ilkel, terbiye edilmemiş hali), cennetle müjdelenen nefs-i mutmainne ve ötesine kadar nefsin dereceleri tanımlanıyordu (bkz. Yûsuf, 53; Kıyâme, 1-2; Fecr, 27-30; Şems, 1-10). (2) Onun hakkında bu kadarcık bilgi bile, terbiye edilmediğinde ve kontrolsüz bırakıldığında nefsin gaflet kapısını açıvereceğini uyarmıyor muydu?

    Bir peygamber nefsi hakkında temkinli olmak ihtiyacı duyarken, biz âciz kullar nasıl oluyor da nefsimize bu kadar güveniyor ve onun bizi gaflete düşürmeyeceğinden bu derece emin olabiliyorduk? Yoksa gaflette olmadığımızı söylerken aslında gaflette olduğumuzu bile bilmiyor muyduk? (3)

    Sözün burasında, yanlış anlaşılmamak için bir açıklamaya ihtiyaç duyarız. Bu yazı, asla olayımızın kahramanını eleştirmek amacıyla kaleme alınmamıştır. Her olaydan bir ders çıkarıp tekâmül yolculuğumuzda bir karınca adımı mesafe almak çabasına bir nebze olsun katkıda bulunmaktır kaygımız. Böyle olduğu içindir ki, kendi nefsimize haddini bildiremediğimizden

    sebep, “yok birbirimizden farkımız” dedirtecek gaflet hallerimizi beraberce şöyle bir hatırlayıverelim istedik;

    Cep telefonumuzun, bilgisayarımızın, çamaşır makinemizin kullanım kılavuzunu okuyup usulüne göre kullanmaya özen gösterirken, Yaratıcımızın bizim hayatımızı düzenlemek için indirdiği Kurtuluş Kitabı’nın sayfalarını açıp O’nun koyduğu usule göre yaşamaya çalışıyor muyduk? (bkz. Bakara, 1-5)

    Kâinat Kitabı’nın gözümüzün içine sokup durduğu, zamanını hiç şaşırmadan ölü topraktan fışkıran, her biri ayrı mucize olan, farklı biçim, renk, kokuda otların, çiçeklerin üzerine basıp geçerken yaratılış, hayat ve ölüm üzerine birkaç dakika tefekkür ediyor muyduk? (bkz. Âl-i İmrân, 191; En’âm, 95; A’raf, 54; Yûnus, 24; Nahl, 3-18, 68-70)

    Bu dünyanın geçici bir eğlence ve oyundan ibaret olduğu (bkz. Ankebût, 64; Mü’min, 39; Muhammed, 36; Hadîd, 20), hayatın ölümle sona ereceği (bkz. Nisâ, 78; Enbiyâ, 34-35; Ankebût, 57; Cum’a, 8), herkesin âhiret için ne biriktirdiğine bakması gerektiği (bkz. Bakara, 197; Haşr, 18) apaçık tebliğ edilmişken yarın ölecekmiş gibi değil, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamıyor muyduk?

    O’nun izni dışında şefaat (yardım, aracılık) dilenecek kimse olmadığı halde, O’ndan af dilemek ya da bir şey niyaz etmek için, kendileri de bizim gibi O’nun kulları olan, kerameti kendinden menkul birilerinin aracılığına başvurmuyor muyduk? (bkz. Fâtiha,5; Bakara, 255; Yûnus, 3)

    Akşam soframıza oturunca, yemeğe başlamadan, o gün sokakta gördüğümüz çöp karıştıran annenin, yanındaki kara gözlü, yüzü kir pas içindeki yavrucağına şu anda ne

    Hab-ı Hayat yedirdiğini ya da yediremediğini düşünüyor muyduk? (bkz. Mâûn, 1-3)

    Kendimizi en sağlıklı hissettiğimiz anımızda, kendimiz için şükrederken hastane yatağında deva bekleyen bir bebeğin, onun gözünün içine bakan anasının ya da erzel-i ömre ulaşmış bir yaşlının halini, ahvalini düşünüp onlar için de dua ediyor muyduk? (4)

    Doktorumuzun verdiği ilaç hastalığımıza şifa olduğunda, kendisine teşekkür üzerine teşekkür ederken, ona izniyle o ilmi veren Allah’a şükretmek aklımıza geliyor muydu? (bkz. Bakara, 255; A’raf, 10; Mü’minûn, 78; Neml, 73; Mülk, 23)

    Kitap’ta yazan “ihtiyaçtan fazlası” hükmünü bilmeyip (bkz. Bakara, 219) Ramazan’dan Ramazan’a, kırkta bir ölçüsünü aşmamaya özen göstererek zekâtımızı, açıklanan resmi alt sınırdan da fitremizi ödeyip vicdanımızı uyutmuyor muyduk?

    Yine Kitabı okumadığımız için internette, televizyonda, gazetede her gördüğümüzü, duyduğumuzu, okuduğumuzu doğru zannedip başkalarının hakkında yargıda bulunarak kul hakkının âlâsını yüklenmiyor muyduk? (bkz. Yûnus, 36 ; Hucurât, 12; Necm, 28)

    “Arkasından konuşmak gibi olmasın” cümlesiyle zırhlandığımızı sanıp, “ölü kardeş eti yediğimizden” habersiz, onun bunun kusurunu, gizlisini, saklısını başkasıyla paylaşarak gıybetin dibini bulmuyor muyduk? (bkz. Hucurât, 12)

    Bu örneklerdeki eylem ve söylemlerimizin motivasyonunu nefs-i emmaremizden (kötülüğü, yanlışı, aşırılığı emreden ilkel benimizden) almıyor muyduk? Peki, neden nefsin bu en ilkel basamağında takılıp kalıyorduk? En azından silkelenip kendimize gelerek yanlışlarımızdan vicdani rahatsızlık ve pişmanlık duymaya başlayacağımız levvame kapısını çalmamıza engel olan neydi? Nefsimizi kışkırtıp bizi ortalama akıl, idrak ve basiret sahibi bir insanın “Ne oluyor?” diyeceği bu ve benzeri gaflet hallerine düşüren bir fail olmalı değil miydi? Elbette olmalıydı ve vardı da (bkz. Bakara, 208, 256, 257, 268; A’raf, 11-27; İsrâ, 61-65). Lakin varlığını bilmek bizi onun şerrinden korumaya yetmiyordu ne yazık ki. Çünkü onu görüp tanıyacağımız belli bir şemaili yoktu.

    Bin bir kılık ve surette çıkıyordu karşımıza ve her birimize, meşrebimize uygun, kulağımıza hoş gelecek makam ve dozda ninniler söyleyerek hâb-ı hayata yatırıyordu bizi;

    Kimimize dünya malı suretinde,

    Kimimize evlad ü iyal suretinde, (5)

    Kimimize makam ve mevki suretinde,

    Kimimize güç, kudret, şan, şöhret suretinde,

    Kimimize para suretinde,

    Kimimize kardeş, akraba, arkadaş, dost, yoldaş suretinde yaklaşıyor, Allah’ın gösterdiği doğru yolun üstüne oturarak O’nunla ilişkimizi kesiyor, bizi her iki yurdumuzda da bedbaht ediyordu (bkz. Nisâ, 118-121; A’raf, 16-18). Üstelik hesap vaktimiz geldiğinde, “Benim size karşı bir gücüm yoktu, sadece sizi inkâra çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz” diyerek sıyrılıp çıkıyordu (bkz. İbrahim, 22). Bu sinsi düşmanının tuzağına düşmüş zavallı insanoğlu da, dönüşü olmayan mekânda ve geç kalınmış zamanda pişmanlığıyla baş başa kalıyordu.

    Ömrümüzün hangi çağında olursak olalım henüz yaşıyor olmamız, bu son ve faydasız pişmanlığa düşmemek için bir nimet değil miydi sevgili dostlar? Üstelik nefsimiz üzerinden bizimle oynayıp duran bu sinsi düşmana karşı kendimizi savunabileceğimiz, bizi onun ağına düşmekten kurtaracak etkili bir silahımız vardı: İhlas (bkz. İsrâ, 65) (6). Bu silahı nasıl kuşanacağımızın ve nasıl kullanacağımızın tarifini bulacağımız rehberimiz de Vahiy Kitabı idi. Sonunda Sûr ile felakete uyanacağımız hâb-ı hayattan, yaşıyorken uyanarak kendimizi kurtarabilmemizin tek çaresi oradaydı. Bize düşen ise, vakit varken onunla tanışmak ve zarfına duyduğumuz saygıyı ve ilgiyi mazrufuna da göstermekti (7).

    Kaynaklar/Dip Notlar:

    (1) Hâb (Fars. hâb): Uyku. Hâb-ı hayat:

    Hayat uykusu, dünya uykusu. Dünyada

    gerçeklerden uzak, yaratılış gayesinden

    habersiz, uyku haliyle, gaflet içinde yaşamak.

    (2) Nefsin mertebeleri bahsinde; Kur’ân-ı

    Kerîm Meâlleri, Büyük Larousse Sözlük

    ve Ansiklopedisi, www.işlamdergisi.com/

    genel/nefsin-yedi-derecesi/, İmam-ı

    Gazali’de Nefsin Mertebeleri, Murat

    İSMAİLOĞLU, Yüksek Lisans Tezi, AÜ Sos. Bil.

    Enst. Temel İslam Bilimleri A.B.D. (file:///C:/

    Users/WIN7/Downloads/islamoğlu.pdf)

    kaynaklarından yararlanılmıştır.

    (3) “Gaflette değilim diyen, gaflette

    olduğunu dahi bilmeyendir” Taptuk EMRE,

    Yunus EMRE Aşkın Yolculuğu Tv Dizisinden.

    (4) Erzel-i Ömür (Erzel-i Ömr): Ömrün en

    düşkün çağı. Bunaklık zamanları.

    (5) Evlad ü iyâl (Evlad ü ayâl): Çocuklar ve eş.

    Aile.

    (6) Diyanet Kur’ân Meâli, İsrâ, 65. ayette,

    “benim kullarım” ifadesi için parantez

    içinde “ihlaslı” tanımlaması verilmiştir.

    (Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli,

    Diyanet Vakfı Yayınları / 86-A, 26. Baskı,

    Haziran 2012, Ankara)

    (7) Zarf (Ar. zarf): Kap, kılıf, muhafaza. Dış

    görünüş. Mazruf (Ar. mazruf): İç, öz, iç

    yüzü. Zarfın, kabın, kapağın içindeki.

    34 - Akseki Dergi

    Mete NumanoğluKurumsal Eğitim Danışmanlığı

    Akseki Dergi - 35

  • Aristo, “Her insan doğası gereği bilmeyi ister” der. Yani bilme isteği varoluşsal bir dürtüdür. Ancak her insanda bu dürtünün şiddeti farklıdır. Neleri bilebileceğimizi büyük oranda içinde yaşadığımız kültür belirliyor.

    Bizim kültürümüzde ise atalarımızın çok güzel bir sözü vardır: “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp”. Benim kanaatime göre bu söz günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumda. Çünkü artık internet ve diğer bilgi ulaştırıcıları sayesinde öğrenmekle ilgili bir problemimiz kalmadı. Hatta ortalıkta öyle bir bilgi bombardımanı var ki öğrenmek istemesek bile sürekli yeni bir şeyler öğrenmek zorunda kalıyoruz. Hayat artık neredeyse öğrenmek üzerine kurulu ve bu, sosyal hayatımızın da bir parçası haline geldi.

    Sosyal medyada geçirdiğimiz süre boyunca bir teflon tavanın nasıl kullanılması gerektiğinden tutun da limonla güzelleşme sırlarına kadar bütün bilgiler ekranımızdaki yayın akışında bir parmak darbesiyle gözümün önünden geçiveriyor. Youtube başlangıçtaki öncelikli amacı olan müzik yayını yapmaktan ziyade bize sürekli bir şeyler öğretmeye çalışan vloggerlar(video bloggerları) ile dolu artık.

    Öğrenmek nefes alıp vermek gibi hayatımızın bir parçası haline geldi ve farkına varmasak dahi sürekli yeni bir şeyler öğreniyoruz. Dolayısıyla öğrenmek artık bizler için kaçınılmaz bir yaşam tarzı oldu dersek abartmış olacağımızı sanmıyorum(İronik bir şekilde şu anda siz bile bu yazıyı okurken yeni bir şeyler öğreniyorsunuz). Öğrenmek artık bir problem değilse peki nedir problem? Aslında bir değil iki tane çok büyük problemle karşı karşıyayız: Cehalet külliyatı ve cehalette ısrar etmek.

    Birinci büyük problem; Cehalet Külliyatı

    Öğrenilmiş cehalet

    Cehaletin de artık bir külliyatı oluştu. Bir sürü kitap okumuş olabiliriz. Ama önemli olan kitapların sayısından ziyade hangi kitapları okuduğumuzdur. Eskiden az sayıda kitap vardı ama onlar doğru bilgileri içeriyordu. En azından o kitapları yazanlar doğruyu arıyorlardı. Günümüzdeyse çok sayıda kitap, internette milyonlarca bilgi var ve hangisinin doğru ve faydalı bilgiyi içerdiği şüpheli

    durumda. Kendisini bombayla patlatan intihar komandosu da o aşamaya gelene kadar pek çok kitap okumamış mıydı?

    Günümüzün sorunu bilgiye ulaşamamak değil, doğru bilgiye ulaşamamak. Maalesef kitaplarda, videolarda ve diğer bilgi yayma araçlarında zararlı bilgilerin sayıs