julianne maclean

359
Julianne Maclean - Beni Aşka Inandır Hayatınım her günimde kahramanım olduğundan, Her zamanki gibi, bu da senin için Steyhen. Ayrıca yeni editörüm Kelly Harıns a. Harika temsilcim Paige YVheeler'a Ve dostluğu olmadan yapamayacağım Sevgili kuzenim Michellee Sonsuz teşekkürler. www.CepSitesi.Net

Upload: others

Post on 11-Sep-2021

26 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Julianne Maclean

Julianne Maclean - Beni Aşka Inandır

Hayatınım her gün imde kahramanım olduğundan,

Her zamanki gibi, bu da senin için Steyhen.Ayrıca yeni editörüm Kelly Harıns a.

Harika temsilcim Paige YVheeler'a

Ve dostluğu olmadan yapamayacağım

Sevgili kuzenim M ichellee

Sonsuz teşekkürler.

www.CepSite

si.Net

Page 2: Julianne Maclean

B İR İN C İ BÖ LÜM

L on dra Sezonu, 1881

T eslim iyet duygusu ile içini çeken Sophia VVilson, yaptı­

ğ ın ın , kendini okyanusun öbür tarafından Londra'ya sa ­

vurm aktan çok daha fazla olduğunu düşünüyordu. Cızırda­

yarak yanan bir tavanın içinden, kızgın ve hareretli bir ateşin

içine doğru atılyorm uş gibi hissediyordu. Evlilik M eydanı'na

bu duygular içinde giriş yaptı.

Sophia, Londra'nın kalabalık davet salonunda annesiyle

birlikte ilerlemeye başladı. Salon, ipekli goblenler, kurdeleyle

bağlanm ış gül buketleri ve daha birçok lüzum suz süs eşyası

kullanılarak öylesine büyük ustalıkla bezenmişti ki, kim baksa,

bu am açsız m ükem m elliğin tek doğru seçenek olduğunu, her

şeyin yerli yerinde olduğunu düşünürdü. İngiliz görgüsü ka­

zanm ak için aldığı bir aylık eğitim in ardından Sophia, eldi­

venli elinde yelpazesini m arifetle tuttu, görev icabı en güzel gülüm sem esini takındı ve oranın ya da buranın kontu veya

kontesiyle tanıştırılm ak üzere kendisini hazırladı.

"O kadar da kötü değil, değil m i?" diye fısıldadı annesi, bir taraftan etrafı süzerken.

Sophia, akşam ın stratejisi ile ilgili annesinin kafasından

geçen düşünceleri neredeyse duyuyordu: "Şurad a b ir kont var... Şurada bir m arkiz ..."

•7­

www.CepSite

si.Net

Page 3: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

Sophia'nın duyduğu sorumluluğun ağırlığı, tek bir vida

ile tavana asılı kalmış ve düşmesi an meselesi olan dem ir bir avize gibi üzerinde baskı yaratıyordu. O Am erikalı bir vâristi ve burada, Londra'da bulunm asının sebebi, ailesinin kendi Amerika'daki yüksek sosyeteye kabul edilmesini ve böylelikle hayatlarının sonsuza dek değişmesini sağlamaktı. Buraya, İn­

giliz bir lord bulup, onunla evlenmek için gelmişti.

En azından, kaçış tek umut haline geldiğinde annesine vermiş olduğu söz buydu. Sophia geçen yıl dört teklif red­detmişti; hem de annesinin sık sık dile getirdiği gibi, gayet iyi

teklifler. Annesi kafasını duvarlara vurmaya başlamıştı. Hele sonuncu bey yok muydu; adam Peabody'lerdendi. Tanrı aş­kına, bir VVilson'ın bir Peabody ile evlenmesi, eşi benzeri ol­mayan bir başarı olabilirdi. Piskopos'un Balolarına bir dave­tiyeyi garantilemiş olurlardı. Bayan Astor, evet, Bayan Astor burjuva YVilson'ları ziyarete bile gelebilirdi. Yüksek sosyete­nin başhanımı buna sinir olurdu tabii ki.

Evliliğe duyulan bu çaresizce ihtiyacın sebebi, Sophia'nın ailesinin de geçit vermez eski Nevv York sosyetesine girm eye çalışan pek çok yeni aileden biri oluşuydu. Fırsatçı deniyordu onlara. Diğer bir deyişle, sonradan görme. Hepsi kendilerinin

ne olduklarını biliyor ve içeri girmek için bir yol arıyorlardı.

Sophia, kederli bir şekilde salondaki yabancılara bakı­yor, sakin ve çekingen İngiliz kahkahalarını şaşkınlıkla din­liyordu; bunlara ne kadar kahkaha denirse artık. Kız kardeş­lerinin öyle demeyeceğinden emindi.

İçini çekti ve sezon bitmeden önce sevebileceği bir adam bulmanın ne kadar önemli olduğunu kendisine bir kez daha hatırlattı. Annesi tekrar fenalıklar geçirm esin diye zavallı ka­dınla bir anlaşma yapmıştı. Annesinin, Peabody'nin teklifi ko­nusunda kendisini rahat bırakmasını sağlayacak tek şey —bir olay daha çıkmaması ve doktoru aramak zorunda kalmamaları

•8­

www.CepSite

si.Net

Page 4: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

için - oltaya daha büyük bir balığın takılmasıydı. Unvanı bü­yük olan balıklar da en fazla Londra'da bulunduğundan, işte, buradaydılar. Sophia, romantik bir balık bulabileceğini um­makla yetiniyordu; yakışıklı bir balık, onu parası için değil, kendisi olduğu için sevecek bir balık.

"İzninizle, size kızımı takdim edeyim; Bayan Sophia VVil­son," dedi annesi, onu bir grup hanımefendiye tanıtırken. Ha­nımların her birinin yanında kendi kızı vardı.

İngiliz kadınlar onu incelerken bir an sessizlik oldu. YVorth elbisesini, zümrüt kesimli elmas gerdanlığını, elmaslardan olu­şan damla küpelerini dikkatle süzdüler. İngiliz kızların hiç­biri bu kadar gösterişli mücevherler takmadığından yüzlerinde kıskanç bir ifadeyle bakışlarını ona dikmişlerdi. Sophia birden kendisini balık gibi hissetti, hem de sudan çıkmış bir balık.

"Amerika'dan mı geliyorsunuz?" dedi kadınlardan biri sonunda, sabırsızca Sophia'nın yanıtını beklerken yelpazesini açıp yüzünün önünde hafifçe sallamaya başladı.

"Evet, Nevv York'tan. Lansdovvne Kontesi'nin konuklanyız."

Gerçekte kontes de Amerikalıydı ve Nevv York'un en iyi "sosyal vaftiz anneleri"nden biri olarak biliniyordu. Üç sene öne Lansdovvne Kontu ile evlenmiş ve kendisini sanki burada doğmuş ve büyümüşçesine Londra sosyetesine kabullendir­meyi her nasılsa başarmıştı. YVilson'lar, Florence'ı Kont'la ev­lenmeden önce Nevv York'tan tanıyorlardı. Florence da bir zam anlar sosyeteye dışarıdan bakanlardandı ve pek çok kez soğuk bir şekilde karşılanmıştı. Şimdi bu burnu havada Nevv York'lulara yukarıdan bakmaktan büyük keyif alıyordu. Sophia ve annesi gibi sözde çaylaklara sosyal merdivenlerin upuzun ve çoğu kez kaygan basamaklarını çıkmalan için yardım eli uza­tıyor, kendisi gibi olan aileleri Nevv York a yanlarında etkile yici İngiliz unvanlarıyla geri gönderdikçe Nevv York luiardan

intikam alıyordu.

.9 .

www.CepSite

si.Net

Page 5: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

"Evet, kontesle tanışıyoruz/' diye yanıtladı, suskun İngiliz

kadın, arkadaşlarıyla birlikte başını sallayarak.

Sophia, başka bir şey söylenmedi ve gülümsemek için elin­den geleni yaptı. Akşam, at arabalarıyla çıkılmış, millerce süren, bitmek bilmez, monoton bir yolculuk gibi önünde uzanıyordu.

Birden salona derin bir sessizlik hâkim oldu ve ardından birkaç fısıltı duyuldu: Dük geldi... Dük mü? Tanrım, gerçekten

de o. Tüm gözler kapıya doğru çevrildi.

Vekilharcın sessizliği bölen derin sesi, "Ekselansları, YVent­

worth Dükü"nün geldiğini ilan etti.

Sophia dükün girişini beklerken, eşitliğe dair Amerikalı görüşleri zihninde dolaştı. Dük de olsa, hendek kazıcısı da, o

da bir insandı işte.

Sophia, önündeki insanların başlarının üzerinden görebil­mek için ayak parmaklarının ucunda yükseldi ve salondaki en yüksek rütbeli soylu olan Dük'e şöyle bir göz attı. Fakat tam o sırada grubundaki genç İngiliz kızlardan biri kulağına eğilip, "Elinden geldiğince uzak dur ondan, tabii evlenip bir kâbusun ortasına düşmek istemiyorsan," diye fısıldayınca, geri yaslandı.

Sophia kızın yüzüne baktı ancak kız, bir adım geri atarak daha fazla konuşmak istemediğini belli etti.

Kızın yorumunu şaşkınlıkla karşıladığından ve biraz da merakından, Sophia dikkatini tekrar kapıya verdi. Kadınlar reverans yapıyordu. Kalabalığın arasından, eteklerin yerde

dalgalandığını görebiliyordu. Sonunda birisi kenara çekildi ve Sophia kendisini odanın öbür ucunda duran, inanılm az etki­leyici ve ihtişamlı bir adama bakarken buldu.

Üzerinde kuyruklu siyah bir takım, beyaz gömlek ve be­yaz yelek bulunan adam, aç bir panter gibi etrafı kolaçan edi­yor, nazikçe ama duygusuzca başını sallarken, önünde reve­rans yapanları inceliyordu.

www.CepSite

si.Net

Page 6: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Sophia onun sert, dikkat çekici yüzüne - pürüzsüz teni ve keskin hatlarına - bakarken kalbi göğsünün içinde çırpın­maya başladı. Bir sanat eserine bakıyordu adeta, karşısındaki akıl alm az güzellik nefesini kesmişti. Kimse böyle bir yüz yaratamazdı sanki ama birisi yaratmıştı işte. Bir kadın. İlahi bir kusursuzluğu, yıllar önce dünyaya getirmiş olan bir anne.

Sophia, onunla ilgili her şeyi zihnine kaydederek seyret­meye devam etti onu; o kendinden emin duruşunu, o sakin, soğuk halini.

Gür ve dalgalı saçları kömür karasıydı, geniş omuzlarına serbestçe dökülüyordu. Uzun ve dağınıktı, modayla uzaktan yakından alakası yoktu. Neredeyse bir skandaldi. Sophia bir kaşını hafifçe kaldırdı. Nevv York'ta kimse böylesine vahşi bir görüntüyle insan içine çıkmaz, diye düşündü. Ama bu adam bir düktü, o yüzden nasıl isterse öyle davranırdı. Kimse ona ters düşmeye ya da karşı çıkmaya cesaret edemezdi.

İşte Londra'yı Nevv York'tan farklı kılan bu, diye düşündü Sophia. Asil kandan geliyor olsa bile insan eksantrik olabili­yordu ve bu onun toplumdaki duruşundan hiçbir şey alıp gö­

türmüyordu.

O gösterişli adam salona ilk adımlarını atarken kalabalık sessizleşti. Görünüşe göre hayranlıkla susmuşlardı. Bir süre sonra, içerdekilerin sessiz konuşmalarından yükselen uğultu geri döndü.

Ama Sophia, henüz gözlerini bu uzun boylu, etkileyici adamdan ayırmaya hazır değildi. Salonda böylesine hoş bir kendine güven ve zarafetle hareket etmesinin etkisinden kur­tulamamıştı. Tıpkı bir kedi gibiydi.

Sophia, dükün yeşil gözlerinin de ketli gibi olduğunu ta: s etti. Zekâ dolu ve her şeyi sezen bakışları vardı. \v nı . a manda alaya ve tehlikeli. Sophia, heyecan ve korku ka:ı*ı

•11*

www.CepSite

si.Net

Page 7: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

garip bir akımın vücudunda gezindiğini hissederek ürperdi. İçgüdüleri, onunla ters düşmek istemeyeceğini söylüyordu.

Dük, odanın diğer ucundaki sarışın bir beyefendiye doğru

ilerlerken, Sophia, yanındaki genç kadına döndü. "N e demek istedin," diye fısıldadı, "Hani şu kâbustan bahsederken?"

Kadın omzunun üzerinden düke bir bakış attı. Tek kelime etmemeliydim. Davet salonunda dolaşan bir dedikodu işte."

“Bana takılıyor muydun?"

Sophia'nın sorgulamaktan vazgeçmemesi üzerine kadın, rahatsız olduğunu belli edecek şekilde derin bir nefes aldı. “Hayır, seni uyarıyordum." Eğilerek, "Kimi ona Tehlikeli Dük diyor. Kapkara bir kalbi varmış," diye fısıldadı.

“Kim diyor bunu?"

Kadının alnı daha da büyük bir sinirle kırıştı. "Herkes. Ai­lesinin lanetli olduğunu söylüyorlar. Zalimler hanesi, hem de hepsi. Bir baksana şuna. Sence de öyle değil mi?"

Sophia, bir kez daha onun olduğu tarafa baktı. Adamın gözlerini inceledi. Dük yavaşça gözlerini kırparak, önünden geçen herkesi hor gören bakışlarla inceliyordu. "Bilm em ."

Ama içinden bir ses onun gerçekten de tehlikeli bir adam olduğunu söylüyordu. Gözlerinde hiç ışık yoktu, sadece dip­siz bir karanlık ve dünyaya karşı hissedilen, derinlere gömülü bir aşağılama duygusu seçiliyordu.

Sophia, onunla tanışmak istemediğine hızlıca karar verdi.

Merakının büyüklüğüne ve ona duyduğu hayranlığa, daha da önemlisi içinde aptal ve saf kelebeklerin çırpınıp durm a­sına bakarak söyleyebilirdi ki, bu kesinlikle hata olurdu. Sop­hia, o kelebeklerin aklını başından almasına izin vermeyecek kadar güçlü olabileceğinden emin değildi ve bir adam seçe­cekse, onu aklıyla seçmeliydi, ihtirasla değil; çünkü Sophia ih­tirasa güven olmayacağına daima inanırdı.

•12­

www.CepSite

si.Net

Page 8: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Bakışlarını tekrar ona çevirdi ve yanından geçen bir hanı­mefendiye eğilerek selam verişini izledi, tenine dikenler bat­mıştı adeta.

Evet, hiç şüphesiz, bu adam Sophia için çok ama çok teh­likeli olurdu.

Sophia kendine hâkimiyetini yeniden kazanınca, yarım kalmış konuşmayı devam ettirme niyetiyle, huzursuzca an­nesine baktı.

Aman Tanrım. Annesi de birinin omzunun üzerinden uzanmış, gözlerini düke dikmişti.

Sophia'nın vücudunda bir dehşet dalgası dolaştı.

Annesinin ağzı sulanmıştı.

James Nicholas Langdon, dokuzuncu Wentworth Dükü, Rossyln Markizi, VVimborne Kontu ve Stafford Vikontu, saksıdaki bir eğreltiotunun arkasından, bakışlarını kalabalık davet salonu­nun öbür ucuna dikti. Leydi Seamore kuş tüylü fildişi yelpa­zesini açınca, Dük'ün görüş alanı kapandı ve adam görebil­mek için biraz kızgınlıkla başını yana doğru eğdi.

Gözüne bir şey takılmıştı çünkü.

"Bu kadın da kim?" diye sordu farkında olmadan parma­ğındaki zümrüt yüzükle oynayarak, hemen arkasında duran VVhitby Kontu'na.

"Amerikalı o işte," diye yanıtladı VVhitby. " 'ıNevv York'un Mücevheri' dedikleri hani. Buckingham Sarayı'nı geçindire­cek kadar çeyizi olan. En azından bana söylenen o."

James, bu cezbedici, mavi gözlere ve küstah duruşlu du­daklara gözlerini dikti. "Vâris o mu yani?"

"Şaşırmış görünüyorsun. Sana güzel olduğunu sovlemış­tim. Bana inanmadın mı?"

•13­

www.CepSite

si.Net

Page 9: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

James, onun söylediklerine cevap vermeden bu altın saçlı

güzelliğin odanın öbür ucuna, ev sahipleri Lord Bradley ye doğru süzülmesini izledi. Gerekli tanıştırmalar yapıldı ve gü ­lümserken Amerikalı kadının gözleri ışıldadı. İşıkları üzerine çeken gümüş ve kestane renklerinde ipekli ve sırmalı bir el­

bise giymiş, boynuna, o alımlı göğüslerinin arasına doğru sal­lanan ve dikkat çekecek kadar büyük İncili bir pırlanta kolye

takmıştı. James, bezgin bir şekilde içini çekti. “Soylu avlama sezonu

için gelmiş bir Amerikalı daha ba? Kaç tane oldular? Üç mü dört mü? Ne yapıyorlar, sınırda bekleyen tüm arkadaşlarına mektup yazıp lütfen hemen gelmelerini, parası yetenler için burada satın alınacak unvanlar olduğunu mu söylüyorlar?"

VVhitby hafifçe ilerleyip onun yanına geldi. "Sen de be­nim kadar iyi biliyorsun ki, Bertie değişiklikten çok keyif

alır, özellikle de hazırcevap ve güzel olanından. Prens de ne isterse onu alır."

"Ahali de, onu memnun etmekten dolayı çok mutlu olur."

O anda vâris gülerek, düzgün, bembeyaz ve kusursuz olan dişlerini gösterdi.

VVhitby, çenesiyle işaret ederek, "Kızla annesi. Sezon sü­resince Lansdovvne Kontesi ile kalıyorlar," dedi.

O kadar kişinin arasından, Lansdovvne Kontesi," diye ya­nıtladı James, kuru bir sesle. "Amerikalı avcılarda bir tanesi, unvanını çoktan cebe indirmiş olanlardan. Acemileri o eğite­cek anlaşılan. James, kontesi çok iyi tanıyordu ve kurnazlı­ğın güçlü yönleri arasında olmadığını biliyordu.

James ve VVhitby beraber odanın öbür ucuna doğru yürü­düler. James, bu gece buraya niye geldiğinden pek em in de­ğildi. Londra Evlilik Meydanı'ndan hiç hazzetmezdi; çünkü kendisine bir eş aradığı da yoktu, arama isteği de. Biricik

•14­

www.CepSite

si.Net

Page 10: Julianne Maclean

jUUANNE MACLEAN

kızlarını, yalnızca kendi kanlarının müstakbel bir dükün da­marlarında dolaşacağını bilmenin hazzı için, ünlü bir cana­varın önüne atacak hırslı annelerin kendisini takip edip dur­masından nefret ediyordu.

Ama o akşam, bir şeyler onu topluma karışması için sü­rüklem işti...

James, altın püsküllü bir perdeyle örtülü ve dikkatle yer­leştirilmiş beyaz tüylerle dolu bir vazoyla önü kapanmış mer­merden şömine rafının yanında durdu. Amerikalı'ya, tüm o ışıklı parıltıya tekrar bakmaktan kendini alamadı.

"Onunla tanıştın mı?" diye sordu.

VVhitby da onu seyrediyordu. "Evet, üç gün önce bir ak­şam toplantıda tanıştım."

"Peki ya Prens?"

"O da geçen hafta VVilkshire Balosu'nda tanıştı. Kızla iki kez dans etti. Arka arkaya olduğunu da belirtmeden geçeme­yeceğim. Ve duyduklarıma bakılırsa, kızın gümüş tepsisi o günden beri fildişi kartlarla dolup taşıyormuş."

James bir dirseğini şömine rafına yasladı ve onun ev sa­hipleriyle rahatlıkla konuşmasını seyretti.

"Onunla ilgilendiğini belirtmiyorsun, değil mi?" diye sordu VVhitby, şaşkın bir halde.

"Tabii ki hayır. Ben pek bir şey belirtmem zaten."

Ama belki bu gece, diye düşündü, kafasından ilgilenmek ile ilgili bir şeyler geçmiş olabilirdi. İşleri değiştiren bir şeyler. Bu kız, şöyle bir bakınca, kesinlikle olağanüstüydü.

James, bakışlarını ağır ağır kızın elbisesinde ve vücudu­n u n yumuşak hatlarında gezdirdi. O uzun, dar, beyaz eldi­v e n le r in altında incecik kolları vardı.

Tecrübeli gözleri onun zarif elinden - elinde ara sıra bir yu­dum aldığı bir şampanya kadehi tutuyordu - narin dirseğine

•15­

www.CepSite

si.Net

Page 11: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

ve oradan da yumuşak omuzlarıyla baştan çıkarıcı köprücük kemiklerine doğru gezindi. Üzerine oturan gece k.yafeti dol­gun göğüslerini iyice bastırmıştı. James, onların elbiseden kur­tulup kendisinin arzu dolu ateşli ellerine düştüğünde nasıl gö-

Tüneceklerini hayal etti. "Annen hâlâ evlenmen için başının etini yiyor mu?" diye

sordu VVhitby, onun gizli gözlemlerini yarıda keserek.

James aklını tekrar başına topladı. "1 fem de her gün. Yine de bir Amerikalı hakkında soru cevaplamama gerek olaca­ğını hiç sanmıyorum. Annem evi idare etmeyi fazlasıyla se­ver. Öylesine, silik bir kızcağız umuyor -İngiliz olacak tabii ki - hani hiç yakınmayacak veya dikkat çekmeyecek, gölge­lerin arasında kalmaktan memnun olacak biri."

James, yakın zamanda alınmış bir Rembrandt'm sergilen­mekte olduğu galeriye doğru yürürken yanından geçen Leydi Seamore'a doğru başını dostane bir şekilde salladı. Tablonun, arazisini harap olmaktan kurtarmak için bir dolu sanat ese­rini elden çıkarmak zorunda kalan Stokes Markizi'nden gel­

diği Londra çevrelerinde iyice biliniyordu. (Ve davet salonla­rının her yanında, halden anlar bir şekilde karısının o günden beri onunla tek kelime etmediği fısıldanıyordu.)

"Bir Amerikalı, özellikle de onun kadar göze çarpan biri," diye ekledi James, kendi hassas noktasına dokunduğu için Sto­kes Markizı'ni ve onun para sıkıntılarını daha fazla düşünme­meye çalışarak. "Herhalde annem için tam bir kâbus olurdu. Benim için de aynı şekilde, herhalde. Eğer olur da evlenmeye

kalkarsam, duvar kâğıtlarına karışıp gidecek ve bana evli ol­duğumu unutturacak bir kadın seçerim."

Uzak bir köşede duran bir grup beyefendi kendi araların­daki bir şakaya yüksek sesle güldüler, sonra salon tekrar ko­nuşmalardan yükselen uğultularla kaplandı.

•16­

www.CepSite

si.Net

Page 12: Julianne Maclean

JüUANNE MACLEAN

"Sen de 'evlenecek olursam' diyen tanıdığım tek soylusun herhalde," dedi VVhitby. "Tam bir asisin, YVentvvorth. Hep ay­nısın."

"Asi falan değilim ben. Birinin üzerine titreyecek bir koca olmak içimde yok, hepsi o. Bunu mümkün olduğu kadar erte­lemek istiyorum, hatta belki bundan tamamen uzak durmak."

"Ah, ne kadar zor olabilir ki? Onu asla görmene gerek kal­mayacak kadar büyük bir evde yaşıyorsun, tabii görmek iste­diğin zamanlar hariç."

James, VVhitby'ın görüşlerinin basitliğine dudak büktü.

"Kadınlar biraz daha karmaşıktır, dostum. Pek çoğu gör­mezden gelinmekten hazzetmez, özellikle de, Tanrı saklasın ya, kendilerini sana âşık sanıyorlarsa."

VVhitby yanlarından geçen bir beyefendiye başıyla selam vererek ardından James'e doğru eğildi. "Bir eş, aynı zamanda iş meselesi olabilir, tabii doğru davranırsan."

"Belki de. Ama bir vâris söz konusu olduğunda istersem öne sürebileceğim bir erkek kardeşim olduğu için şanslıyım. Martin kesinlikle evlenir. O bana da, babama da benzemiyor. Çok yumuşak kalpli ve âşık olmaktan hoşlanıyor."

11er nedense, James'e geçen özellikler, atalarını yeryü­zünde gaddar ve karanlık bir cehenneme çeken o tutkulu mi­zaç Martin'den uzak durmuştu. James, erkek kardeşinin sakin yaradılışının bu şiddet döngüsüne bir son vereceğini ummak­tan kendini alamıyordu. James, zaman zaman, Martin ken­disinin ailenin en büyük umudu, kalıtsal zincirde en çok şey vaat eden halka olduğunu anlayacak yaşa ve bilgeliğe ula­şana dek düklüğü, deyim yerindeyse, onun yerine idare edi­yormuş gibi hissediyordu.

VVhitby teslim olmuşa benziyordu. James, onun bu m

kıntı verici özel soruları sormasının önüne geçtiğini anlamıştı.

•17*

www.CepSite

si.Net

Page 13: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

Vâris, o anda onun olduğu tarafa doğru baktı ve bakışları

buluşunca James bir an içinin gıdıklandığını hissetti.

B irb ir le r in e g ö z le r in i d ik tile r . Tannm, g ö z le r i muhteşemdi.

James a ln ın ın ş a ş k ın l ık d o lu b ir h a y r a n l ık la k ır ış t ığ ın ı hissetti.

James onun dolgun, taze dudaklarındaki çelişkiyi fark etti.

Çok tatlı bir masumiyeti vardı, ama aynı zamanda da büyü­leyici ve karşı konulamaz bir seksapelle dolup taşıyordu. Ja­

mes, kendisini karanlıkta bu çekici, ıslak dudaklarla yapmak

isteyeceği her türlü şevi hayal ederken buldu.

Kendisini onunla şımartmak adına gerekli adımları atmak

için bastıran erkeksi bir içgüdü, tüm vücudunu sarsarak, faz­

lasıyla sinirini bozdu. Yıllardır böyle bir his duymamıştı. Tam

olarak söylemek gerekirse, küstah bir genç olduğu günlerden

beri. Bugünlerde genç, evliliğe hazır kadınlarla hiç oyun oy­namıyordu. İlişkilerini ihtiyatlı ve derli toplu tutuyordu; ken­

disini yalnızca zaten evli olan sevgililerle kısıtlamıştı.

Bir süre sonra, vâris samimiyetle ona doğru başını salladı.

O da başıyla selam vererek ona karşılık verdi ve kız sakince Lord Bradley ile olan konuşmasına döndü.

Hepsi bu kadardı.

Kız, ev sahibinin söylediği bir şeye karşılık olarak ko­

luna dokundu. Lord Bradley bakışlarını aşağı indirdi, görü­nüşe göre vârisin gayriresmi tavırları onu şaşırtmıştı. Kendi­sini çabuk toparladı, ancak yanaklarına bir kızarıklık hücum

ederken gözlerinde on yaş genç görünmesini sağlayan yeni

bir kıvılcım belirmişti. James, ağzının kenarının hafifçe yu­karı kıvrıldığını hissetti.

Gerçekten de, en son ne zaman bir kadın, duyarlı yanla­rının uzun süredir gömülü kalmış kalıntılarını yerinden kı­pırdatmıştı, hiç hatırlamıyordu.

www.CepSite

si.Net

Page 14: Julianne Maclean

JULİANNE MACLEAN

Kısacık bir an için, mağrur iç sesini duymazdan geldi ­

başını çevirmesini söyleyen sesi - ve her şey bir yana, onunla tanışmak isteyebileceğini düşündü. Yani uygun bir şekilde

onunla tanıştırılmayı ve rastgele bir tanışıklığın nerelere gi­debileceğini görmeyi. Son zamanlarda canının sıkıntısından yakınıyordu.

'Peki gerçekten de can sıkıntısı mı bu?' diye merak etti bi­

raz huzursuzlukla. Bundan o kadar da emin değildi. Arzula­rını bastırmakta öylesine başarılıydı ki, nasıl bir his oldukla­rını artık hatırlayamıyordu.

Öyle olacağına böyle olsun, diye düşündü, kendisine hid­

detli bir canavarın oğlu ve paranoyak bir katilin torunu oldu­

ğunu hatırlatarak. Tutkularını serbest bırakmak -her ne tut­kusu olursa olsun - çok tehlikeli olurdu.

Bu yüzden Vâris'le tanışmak için içinde yükselen isteği

derhal bastırdı, ölçülü tavrını takındı ve galeride politikadan

konuşan bir grup beyefendiye katıldı.

Bayan Beatrice VVilson, yakışıklı Wentworth Dükü'nün dı­

şarı çıkışını davet salonunun diğer köşesinden çaresizce sey­retti. Bakışlarını, yaşı ilerlemiş bir markiz hanımla sohbetini

dikkatlice sürdüren ve çevresinde olup bitenden, bilhassa tüm

Londra'nın en prestijli ve yakalaması zor avının oradan ayrı­lışından hiç haberi olmayan kızma, Sophia'ya çevirdi. Sophia.

Dük'ün salondan çıktığını fark etmemiş miydi?

Markiz müsaade isteyerek konuşmayı sonlandınnca, Be­atrice, Sophia'yı sessiz bir köşeye çekti. "Hayatım, hadi gidip

kontesi bulalım. Dük ile mutlaka tanıştırılmaksın. Ne oldu' Niye öyle bakıyorsun bana?"

Sophia bir elini alnına götürdü. "Anne, korkanın kendimi Pek iyi hissetmiyorum."

•19*

www.CepSite

si.Net

Page 15: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

"Kendini pek iyi hissetmiyor musun? Ama VVentvvorth Dükü burada ve duyduklarıma bakılırsa davet salonlarına pek teşrif

etmezmiş. Bu fırsatın elimizden kaçmasına izin veremeyiz.

Beatriee VVilson için bu mücadelelerle dolu, uzun bir yıl olmuş ve gösterdiği çabalardan yorulup bitkin düşmeye baş­

lamıştı. Sophia, tüm o masumiyetiyle, evliliğinin önemini kavraya­

mıyordu, iyi bir evlilik yapmasının ne denli elzem olduğunu. Romantizm ve tutkunun uzun yıllar sürmeyeceğini bilm i­

yordu. Hâlâ, ancak ve ancak aşk için evlenmesi gerektiğine, başka hiçbir şeyin önemli olmadığına inanıyordu.

Beatriee, kızlarını kötü seçimler yapmalarına ve bu seçim­leri sonucunda mutsuz bir hayat sürmelerine izin vermeyecek kadar çok seviyordu. Beatriee, kızları için güvence istiyordu, güvende olmaları gerekiyordu. Paranın ne kadar çabuk gelip

gidebileceğini çok iyi biliyordu, para uçup gittiğinde yüksek sosyeteden dışlanmanın ne kadar kolay olduğunu da.

Ne var ki İngiliz unvanları asla yok olmayacak şeylerdi. Burada aristokrat bir kadının yapması gereken tek şey çocuk doğurmaktı, nasılsa çocuğunun sosyal konumu güvendeydi.

"Hasta mısın?" diye sordu Beatriee, elini kızının alnına götürerek.

"Sanırım. Bence bu, dükle tanışmak için hiç uygun bir ak­şam değil. Eve gidemez miyiz?"

İşte yine karşısına çıkmıştı o sağlam direniş. Sophia'nın hep çok güçlü bir iradesi olmuştu.

Ne var ki bu akşam başka bir şey vardı Sophia'nın dav­ranışlarında, bir farklılık. Beatriee, 'keşke bundan bahsedebil­seydim/ diye düşündü.

"Dükü beğenmedin mi yoksa? Ben çok yakışıklı buldum."

•20­

www.CepSite

si.Net

Page 16: Julianne Maclean

Iu l ia n n e M a c Lean

Kız, sorusunu bir an kafasında evirip çevirdi. "Dürüst ol­mak gerekirse, anne, hayır, bulmadım. Benim aradığım tarzda biri değil."

"Daha onunla konuşmadan nasıl karar veriyorsun? Tanış­tırılmanın hiçbir zararı olmaz. Sonra ondan hoşlanıp hoşlan­madığına karar verirsin."

"Tanıştırılmak istemiyorum ben."

"Sophia, bu adama bir şans tanımalısın. Bu kadar müş­külpesent davranacak durumun yok. Sezon sonsuza dek sür­meyecek ve babanın ne kadar büyük bir yatırım yaptığını..."

"Anne, kendi kararımı vermeme izin vereceğine söz ver­miştin."

Bunu hatırlayınca Beatrice'in kalbi acıyla sıkıştı. Evet, söz vermişti.

Halsizlikten kendisini hiç de tartışacak ruh halinde his­setmeyen Beatrice, hafifçe kızının çenesini tuttu. İyi hissetmi­yorsa, iyi hissetmiyordu. Yapacak bir şey yoktu.

"Pelerinlerimizi alalım o zaman."

Beatrice kızıyla dışarı çıkarken, görüşünde diretip dükle tanışması için ısrar etse miydi diye düşünmekten kendini ala­madı. Bir kez daha eksikliklerinin o rahatsız ağırlığını omuz­larında hissetti. Kocası daima kızlarına karşı çok yumuşak davrandığını, onları şımarttığını söylerdi. Ama onları bu ka­dar çok seviyorken, elinden ne gelirdi ki?

Ertesi sabah James düşünceli bir şekilde Momittg Postu okumak ve yazışmalarla uğraşmak için çalışma odasına indi. Sandal­yesine oturup arkasına yaslandığında, bakışları meşe panelli duvara takıldı ve her nedense Amerikalı vâris aklına geldi. Onun burada neler başaracağını merak etti; annesiyle ikisinin hangi sefalete düşmüş, hantal, küçük lordu avlayacaklarını

•21­

www.CepSite

si.Net

Page 17: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

İstediklerini etkilemek konusunda hiçbir sorun yaşam aya­cakları kesindi. Son zamanlarda Am erikal. k .zlar orlalam a taşra beylerinin kızlarını utandırıyorlardı. Her şey bir yana, Amerikalılar, dünyayı gezip, paranın tutabileceği en iyi özel öğretmenlerden bilim, sanat ve yabancı diller öğrenip, Tem­

pietto ya da Şistine Şapeli'nin güzelliğini görürken, İngiliz kızlar İngiltere'nin taşralarında ikinci kattaki soğuk bir sı­nıfta bir iki mürebbiyeden ders alıyorlardı. Jam es, birdenbire kendisine kızdı. Şu anda muhtemelen çalışma « la s ın d a otur­muş, gözlerini duvara dikerek onu düşünen pek çok beyden

biriydi kendisi de.

Bu kadarı yeterdi.

Kocaman yığının üzerindeki ilk mektuba baktıktan sonra

diğerine uzandı. Martin'in Eton'daki eğitm enlerinin birinden gelmişti, hatta müdürden. James notu okudu. M artin 'in başı

yine beladaydı. Odasında bir şişe rom ve çam aşırcı bir kızla yakalanmıştı. Müdür, Martin'e uzaklaştırm a cezası vermek niyetindeydi ve çocuğun gönderileceği yer konusunda tali­mat istiyordu.

Hayır, Martin olamaz.

James, başını sandalyenin arkalığına yaslayarak bu me­seleyi nasıl halledebileceğini zihninde evirip çevirdi. M artin daima sessiz, terbiyeli bir çocuk olmuştu. Bu da neyin nesiydi şimdi? Belki de gençliğin verdiği o doğal pervasızlıktandı. "Er­kek çocuğudur, yapar," derdi bazıları.

James, kendisiyle ailesi arasına daim a b ir m esafe koy­muştu ve bu alışkanlığını değiştirmeye de hiç niyeti yoktu. Martine yol gösterecek kişinin kendisi olmadığını gayet iyi biliyordu. James, tüm gençliği boyunca katı disiplinin kur­ban. olmuştu ve kendisi de başkalarına ayn» şekilde davra­nacak değildi. Önündeki tek örnek babası olduğundan, başka bir yöntem de bilmiyordu. Biraz düşündükten sonra, Martin'»,

•22­

www.CepSite

si.Net

Page 18: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Exeter'daki Caroline teyzelerine göndermeye karar verdi. O,

bıı tür durumlarla başa çıkmak için daha hazırlıklı olmalıydı.

Jam es gerekli mektupları yazarak, bu sorunu aklından tama­

men çıkardı ve masasının üzerindeki, kâhyanın ütüsüyle hâlâ sıcacık olan katlanmış kâğıdı çıkardı.

Bir uşak kapıyı çalarak içeri girdiğinde, ilk sayfaya henüz

göz atmıştı. Adam elindeki altın işlemeli tepsiyi James'e doğru uzattı. "Bu şimdi size geldi, ekselansları."

Jam es mektubu alır alm az el yazısını tanıdı. Vekili Bay

VVells'ten gelmişti. Uşak çıkarken James mektubun mührünü

kırdı.

Saygıdeğer D iikum ,

Size kötü haberler vermekten büyük üzüntü duymakla

birlikte, resmi davet odasının çatısının zarar gördüğünü bil­

dirmek zorundayım. Birkaç gün evvel çatıda, halı ve mobil­

yalarda göze hoş görünmeyen lekeler oluşmasına sebebiyet ve­

ren bir yarık oluştu. İlgilenmesi için gönderdiğim marangoz

oldukça cüsseli bir adam olduğundan, çatı ağırlığına dayana­

mayarak gürültüyle çöktü. Şimdi çatının tamamen çürümüş

olduğunu öğrenmiş olduk ve buna bağlı olarak çatının geri

kalanı önümüzdeki kışı nasıl atlatacak diye merak içindeyim.

Para mevzularının farkında olduğunuzdan dolayı, duru­

mun ciddiyetini size tekrarlamaktan kaçınacağım. Yalnızca

batı kanadındaki Fransız goblenleri ve beraberinde galeride

konuştuğumuz sanat eserlerini satmaya yönelik bir karar ala­

cağınızı ummakla yetiniyorum.

Jam es gözlerini kapatarak beynine hücum eden gergm­

liği dağıtm ak için burnunu çimdikledi. Tüm bu sorunların

•23­

www.CepSite

si.Net

Page 19: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

adeta bir sınava tabii tutulur gibi, niye şimdi ve arka arkaya

baş gösterdiğini merak ediyordu.

Sol elini sıkıp yumruk yaptı ve çocukluğundan kalma ol­duğu halde, yirmiden fazla yılın ardından halen sızlayan ya­rasının acısını dindirmeye çalıştı. Gözlerini avuç içine dikti ve elinin arkasını çevirdi. Sandık kapağının inanılm az ağır­lığını hatırladı, sonra - her zaman yaptığı gibi - anıları kafa­

sından uzaklaştırdı.

'Fransız goblenleri satmalı mı acaba?' diye düşündü. Muh­temelen, çatının onarımının çıkaracağı masrafı karşılayacak

kadar getirisi olurdu.

Ne var ki, annesi dedikodulara pek dayanamazdı.

James, şimdi onları satsa, sonra ne olacaktı peki? Gölün di­binin temizlenmesi de gerekiyordu ve annesiyle Lily'nin harç­lıkları neredeyse hiç denecek kadar azalmıştı. Hepsinden öte, her geçen yıl daha fazla borca batıyorlardı. Masraflar artıyor, gelirler azalıyordu. Ülke, tarımda o yüzyıl içerisinde baş gös­teren en sıkıntılı dönemi yaşamakta olduğundan, topraktan eskisi gibi kâr edemiyorlardı.

Kiralan zaten yükseltmişti. Bunu tekrar yapamazdı.

James, derin bir nefes alarak düşüncelerini istemeden Ame­rikalı vârise döndürdü. O güzel göğüslerinin arasında salla­nan gösterişli pırlantayı anımsadı. Sadece o pırlanta bile, ge­çen yılın hesaplarındaki tüm açığı kapatırdı.

Bakışlarını masanın yanındaki, dantellerle örtülü pence­reye doğru boşluğa dikti ve VVhitby'ın evlenmek hakkında söylediklerini düşündü, insan doğru adımlar atarsa, bunun bir iş meselesi olabileceğini.

Su halde tıpkı kendisi gibi, aşk dışında bir şey için evlen­meye kararlı olan bir kadınla evlenmek mantıklı olmaz mıydı? Mesela unvan için?

•24­

www.CepSite

si.Net

Page 20: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ean

Tanrı aşkına, bu daima aşağı gördüğü bir şeydi, onu sırf dük olduğu için isteyen kadınların aç bakışları.

Annesi de babasıyla evlenirken aynı şeyi istemişti. Git­tiği her yerde peşinden gelen ihtişam ve seremoni gözünü kör etmiş, şimdiyse kendini nerelerde bulmuştu. Cehenne­min ta kendisinde.

James, sandalyesinin arkasına yaslandı. Öyle görünüyordu ki, bu hayat dolu Amerikalı vâris, annesine hiç ama hiç ben­zemiyordu. James, kızın kendisine bakabileceğinden bile şüp­heliydi. Bariz bir bağımsızlık havası vardı onda.

'Peki bu evlilikte iyi bir şey mi olurdu, kötü bir şey mi?' diye merak etti. Kendisi, her zaman annesinin babasına karşı daha güçlü olmasını istemişti.

Belki de, her şeye rağmen, o akşam VVeldon Evi'ndeki ba­loya gidebilirdi. Amerikalı da mutlaka orada olacaktı. Kesin bir karar aldığından ya da ondan hoşlandığından değil ta­bii. Kendisini böyle kolayca kaptıracak değildi, hiçbir zaman böyle davranmaya niyeti de yoktu. Buna asla izin vermezdi. Tüm hayatını, tutkularından uzak durmak ve beraberinde duygularını yitirmek için kendisini eğiterek geçirmişti. Kaya gibi sert ve sağlamdı.

O zaman üzülecek ne vardı ki? Bir kadına gerçek, derin bir aşkla bağlanma yeteneği yoktu onda. Böyle yetişmiş bi­rinde nasıl olurdu ki zaten?

O anda baloya katılmasının bir keşif görevi olacağına ka­rar verdi. Bir iş meselesivdi bu; arazilerini ve düklüğü, parasal anlamda sürüklendikleri bu bataktan kurtarma zorunluluğu vardı. Eğer o şimdi bunu yapamazsa. Martin de ailesinin daha eskiden kalma, daha derin sorunlarını çözmeyi başaramazdı.

Eğer James, kısa vadede yanlış olan şeyleri düzeltebı lirse, bir sonraki nesil, deliliği sona erdirecek vârisi ortava

•25­

www.CepSite

si.Net

Page 21: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AND IR

çıkarabilirdi. Belki de zengin, sosyal hırsları olan bir vârisle

aşksız bir evlilik, suyun üzerinde kalm anın anahtarı olabilirdi. Eğer James'in de babası ve diğer ataları gibi aklı başından git­

mezse, ailesine çok iyi bir hizmet sunuyor olurdu, içinde bu­lundukları durumu düzeltecek, hepsinin çok ihtiyacı olan o

kurtarıcı olabilecek bir şey.

O halde karar verilmişti. James, onu tekrar görecek, gü ­zelliği ve büyüleyiciliğine gözlerini kapalı tutacaktı. Nasıl gö­

ründüğü ya da nasıl davrandığı, göz önüne alacağı ölçütler arasında olmayacaktı. Herkesin iyiliği için, vârisin kendisi de dahil olmak üzere, içindeki itici güç, çıkarları olarak kalacaktı.

www.CepSite

si.Net

Page 22: Julianne Maclean

İKİNCİ BÖLÜM

At arabası büyük, gotik Weldon Evi'ne yaklaştıkça his­settiği gerginlikten Sophia'nın karnı kasılıyordu. Taştan

m alikânenin tüm pencerelerinde ışık yanıyor ve başlarında

şapkaları, kollarında leydileriyle beyefendiler ön kapıya doğru

uzanan kırmızı halının üzerinde yürüyordu.

Loş ışıklı at arabasının içinde, Sophia'nın karşısında, üze­

rinde pembe satenden altın rengi dantelli yepyeni bir VVorth

elbise giyen annesi ve eteğinde çarpıcı nakışlı pliseler olan,

gümüş bir şerit ile süslü koyu lacivert ipekten bir elbise giye­

rek cam inciler takmış olan Florence Kent, Lansdovvne Kon­tesi oturuyordu.

“Sakın unutm a," dedi Florence, eldivenlerini takarken.

"Blackburn Markizi burada olacak, VVhitby Kontu ve Mander­lin Kontu da öyle. Hepsi boşta ve birini arıyor. Bu akşam ilk önceliğin onlar olsun, Sophia. Bir baron da var... Norfolk'tan. Adını da hiç aklımda tutamıyorum."

Sophia'nın annesi onun lafını kesti. “Peki ya dük? O da gelecek mi?"

Florance şaşkınlıkla Beatrice'e baktı. “O balolara pek nadir gelir. Kafanıza bu kadar yüksek hedefler sokmak da istemem Yavaş yavaş onun taştan yapıldığına inanmaya Kışlıyorum

•27­

www.CepSite

si.Net

Page 23: Julianne Maclean

Kimse onun akim, çelmeyi başaramadı. Ah, bakın, bizim s,

ramı/ ' . ,Kontesin dükü müstakbel damatlıktan elemesiyle rahat

lavan Sophia. İngiliz kızın onun hakkında söylediklerini ha miadı: Uzak dur ondun, tabii evlenip bir kâbusun ortasına diişmek

istemiyorsan. Ailesinin lanetli olduğunu söylüyorlar.

'Ne açıdan lanetli peki?' diye merak etti Sophia.

At arabası evin önünde durdu ve kapı açıldı. Özel üni formalı bir uşak, hanımların inmesine yardım etti ve birlikte

üzeri şeritli bir güneşlikle kapalı uzun kırmızı halıdan ön ka

pıya doğru yürüdüler.

Girişte, büyük salona girerek ev sahipleriyle selamlaşmak için bekleyen başka bir çiftin arkasında durmak zorunda kaldılar. Önlerindeki hanımefendi başını çevirerek onlara gülüm

sedi, sonra tekrar önüne dönerek kavalyesine yaslandı ve "Bu, Amerikalı," diye fısıldadı.

Sophia'yı aniden bilinmezlerle dolu derin sulara gömülü* yormuşçasına bir gerginlik sarıp sarmaladı. Kısacık bir anlığına arkasını dönüp at arabasına koşmak ve sürücüye kendisini eve götürmesini söylemek geldi içinden. Yalnızca Florence'm evine kadar değil, ta Amerika'ya; kız kardeşlerinin yanına. Birbirlerine karşı duydukları rahatlığı, gülüşüp kıkırdaşarak

annelerine takılmalarını özledi. Acaba kızlar şimdi ne yapıyordu? Yataklarında uyuyorlar mıydı? Yoksa hâlâ uyanıklardıda, salondaki şöminenin önünde birbirlerine hikâyeler mi anlatıyorlardı?

Sıra sonunda ilerledi Sophia. Mermerden yapılı, döner m e rdivenlerde durarak ev sahiplerini selamladı, pelerinini ç ık a rmak ve elbisesiyle saçını düzeltmek için misafir odasına yöneldi.

Annesi hafifçe kolundan çekti onu ve u f a k t e f e k a n n esinden çok daha uzun boylu olan S o p h ia , o n a d o ğ r u eğildi.

BENİ AŞKA İNANDIR

•28-

-

--

-

-

­

­­

­

­

­

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 24: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

"Sakın unutma, eğer dükün geldiğini görürsen, hemen

bana söyle. Seni onunla tanıştırmak ve bir dans ayarlamak

için hiçbir şeyi sakınmam. Tek bir dans. Bana bu kadarmı borçlusun, Sophia."

Sophia, annesinin "hiçbir şeyi" sakınmamasının verdiği hoşnutsuzluğu içinde tutmaya çalışarak yüksek sesle yutkundu.

"Anne, sen bu işe karışmasan, bana bıraksan ve bir şeyler kendiliğinden olsa..."

"Karışmasam mı?" diye fısıldadı annesi. "Senin annenim ben, hem senin için en iyisini isteyip hem nasıl karışmam? Bir peri masalı istediğini biliyorum, Sophia, ama bazen ger­çek hayattaki peri m asalları..."

Sophia, annesinin lafını burada kesmesine çok memnun oldu; çünkü annesinin o şeytani dükü "kapana kıstırma ya çalıştığını düşündüğünde bile içinden, yerdeki çatlakların ara­sından sızıp vok olmak ve sabaha kadar ortaya çıkmamak ge­liyordu. O anda, kendisini koklayıp tadılacak ve lezzetinin hoşuna gidip gitmediğine karar verilecek bir porsiyon ahu­dudulu turta gibi ona "sunmalarına" izin vermeyeceğine ka­rar verdi. Bu gece kontrol onun elinde olacaktı ve eğer dükle tanışmayı istediğine karar verirse, kendisini iyi ve hazır his­settiğinde tanışacaktı; başını omuzlarının üzerinde dik tutar­ken ve ayaklan sağlam bir şekilde yere basarken.

Her dükün yapacağı gibi, james dansa geç geldi ve elle­rinde dans eldivenleriyle balo salonunda gezindi. Soğuk ba­kışları, tavandan sallanan kocaman pirinçten avizeler ve zen­gin renkli elbiselerdeki altın dantellerin ışıltısıyla parlayan salonda gezindi.

Yerler, sudan yansıyormuşçasma dümdüz ve pan! parıl cilalanmıştı ve çiftler, salonun dört bir yanında bir Strauss valsinin muhteşem tınısıyla dönüyor, alçalıp yükselıyordu

•29­

www.CepSite

si.Net

Page 25: Julianne Maclean

BEN İ A ŞKA İN A N D IR

lames, kalabalığa» arasından sürülürken b a h a n n kendi­

sini takip ettiğini hissediyordu. Bileklerinde dans kartlan ve

inşa kalemleri takıl, yelpazelerini kızaran yüzlerinin önünde

ağır ağır sallayan istekli bakışlı genç bayanların » anından

geçti. VVhitby, onu salonun öbür ucundan fark etti ve abartılı

bir jestle şampanya kadehini kaldırarak selamladı. Çok geç­

meden. palmiyeler »e eğreltiotlan ile donatılmış odanın çev­

resinden dolaşarak ona doğru ilerledi.

"Geldin demek." dedi, James'in yanına vardığında. "Bu

senin için bir yenilik, üst üste iki akşam dışarıdasın. Bana

eski günleri hatırlattı.'

YVhitbv ve James'in tanışıklıkları uzun yıllar öncesine da­

yanıyordu; arkadaşlıkları Eton'da başlamış ve kocaman bir sa­

pan yaparak fırlattıkları taşla müdürün odasının cam ını indi­

rip uzaklaştırma cezası aldıklarında iyice pekişmişti.

James o eski günleri düşündü. O zamanlar içinde büyük bir

öfke duygusu taşıyordu, Vhitby da öyle. Onları bir araya

getirenin de bu olduğunu tahmin ediyordu.

"Onu tekrar görmek için geldin," dedi kont.

"Kimi?"

Amerikalı yı tabii ki." En azından YVhitbv'ın sesini alçal­tacak kadar aklı vardı.

Bu akşam da sırayla herkese uğruyor, değil m i?" diye ya­nıtladı James, ilgisiz bir ses tonuyla. Diğer taraftan ise kızın kartında bir yer rica edip etmemesi gerektiğini düşünüyordu.

I ierhalde yani." VVhitby dans pistine doğru kadehini kal­dırdı. "Bak, orada. Bordolar giyinmiş. Norfolk'lu şu baronla dans edıyor... Adı neydi ki? Hiç de aklımda tutamıyorum ”

Adamın ismi Lord Hatfield'ti ama James, tüm dikkati gülümseyerek ve ışıklar saçarak döne döne kendisine d o ğ r u

•30­

www.CepSite

si.Net

Page 26: Julianne Maclean

Ju l ia n n e M a c Lean

yaklaşan görüntüde toplandığı için bunu söyleme zahmetine girmedi.

Kız daha da yaklaştı ve James, ipek elbisesinin hı^rt^ır: du\-du, parfümünün kokusunu hissetti ve tam kız önüne doğru hızla dönerken ikisinin gözleri buluştu. Yine o görüntü vardı üzerinde; o mağrur, kayıtsız küçük gülüş. Ama Tann biliyor va, muhteşem bir yaratıktı.

James, o sırada onun kendisinin karısı olduğunu varsaydı. Bu kız kesinlikle gördüğü hiçbir duvar kâğıdına karışıp ç mczdi, bedeninin şu an ona gösterdiği tepki\e bakılırsa -tit­reşen yeni bir elektrik lambası gibi vızıldıyordu- bu evliliğin bir iş meselesi olabileceğine dair herhangi bir umudun ne ka­dar saçma olacağı ortadaydı.

Aksi şeytan, getireceği kâra bakmaksızın, içine tutkula­rın karıştığı hiçbir evlilik James'in ilgisini çekmiyordu. Hatta neye mal olursa olsun böyle şeylerden uzak durmaya daima çok kararlı olmuştu. Herhalde para durumunu düzeltmenin başka yollan da vardı.

"Şanslı baron, dedi VVhitby kız yanlanndan geçip go­tikten sonra.

"Sen niye dans etmiyorsun onunla o zaman' Ettin mi ya da'"

"Henüz değil. Ama birazdan edeceğim. Kartındaki son yeri ben kaptım."

Demek kartı doluydu Bu gece vârisle dans etmek yoktu Muhtemelen böyl&i en iyisi, diye düşündü James, kendisi için neyin en iyi olduğunu bilseydi, dansa kaldırılmayan birkaç utangaç kadınla dans eder, sonra da çıkar giderdi

Vals sona erdi ve Vhitby ile ikisi salonda gerinerek V\i ley'lor. Carsıvell'ler ve Norton'larla sohbet etmek ıçm bu: dular. Salonun diğer köşesine ulaştıklarında Yanlarından ge­çen bir uşaktan birer kadeh şampanya aldılar.

•31 •

www.CepSite

si.Net

Page 27: Julianne Maclean

BF.Nl AŞKA İNANDIR

Tam o sırada ikisi de vârisin U>rd Bradley ile k o n u ş m a * * so n la ndırdıgmı ve doğrudan kendilerine doğru yürüdüğünü

fark ettiler. Annesi de aceleyle peşinden gel,yordu.

"Aman Tannm, buraya m, geliyor o?" dedi VVhitby, bi-

raz panikle.Bir bayanın balo salonunda asla bir baya doğru yönelme

mesi, oturup sessizce onun kendisiyle konuşm asını beklemesi

gerektiğini herkes gayet iyi bilirdi.

Şu Amerikalılar, dedi James kendi kendine, başını hoşnut

lukla sallayarak.

Vâris yanlarına yaklaşırken VVhitby gözle görülür bir şe

kilde doğruldu.

"İyi akşamlar, Lord VVhitby/' dedi kız. Sesi derin ve buğu

luydu, tıpkı kadife gibi. Tıpkı james'in hayalindeki gibi. "Sizi

tekrar görmek ne güzel."

Orkestra bu kez bir minüet çalmaya başlamıştı. VVhitby gü

lümsedi; James, arkadaşının önlerindeki kadına olan belirgin ilgisini hissedebiliyordu. Annesi telaşla kızın peşinden yetişti.

"VVentvvorth," dedi VVhitby. "Sana Amerika'dan Bayan Sop

hia VVilson ve Bayan Beatrice VVilson'ı takdim edebilir miyim? Ekselansları, VVentvvorth Dükü."

Sophia, eldivenli elini uzattı.

Başka Dir kuralı daha çiğnediğini biliyor muydu acaba?

Evlenmemiş bayanların ellerini düklere uzatmam aları gerektiğini, özellikle de balo salonlarında?

Ekselansları, şeref duydum." Reverans yapmamıştı.

James, kısa bir anlığına onun elini tuttu. Böyle bir hatanın genç b.r kadının toplumsal beklentilerini bir anda yok edebileceğini çok iyi biliyordu.

Peki, umurunda mıydı acaba?

­

­

­

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 28: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

Muhtemelen değildi. Londra'daki Veliaht Prensi'ni eğlen­

diren bu güzel Amerikalı vârisleri böylesine merak konusu

yapan niteliklerinin, eşsizliklerinin, tüm kuralları çiğneye­rek yaratıldığını gayet iyi biliyor olmalıydı. “O şeref bana ait, Bayan VVilson."

Kızın elini öptü.

“Sizi dün akşam Bradle/lerdeki toplantıda görmüştüm zannedersem," dedi Sophia.

James hafifçe eğildi. “Sahiden de kısa bir süreliğine ora­daydım. Ne var ki siz erken ayrıldınız."

"Varlığımı dikkate değer bulmanız gururumu okşadı."

Kesinlikle cüretkâr, diye düşündü James, hem de annesi­nin önünde. Boynunda kocaman mücevherler olan ufak tefek kadına doğru baktı, yuvarlak gözlerinde sorgulayan bir bakış vardı, sanki neler olup bittiğini kavramaya çalışır gibiydi. Ja­mes, ondan ne çıkacağını merak etti.

"Londra'da iyi vakit geçiriyor musunuz, Bayan VVilson?" diye sordu kadına.

"Evet, ekselansları. Teşekkür ederim," diye yanıtladı ka­dın, kendisine soru yöneltilmesinden gururu okşanmış görü­

nerek. Sesinde sert, sıkıntılı bir tını vardı.

Genç vâris, bakışlarını annesine çevirirken yüzüne hoş­nut bir ifade yerleşti. Sonra ilgisizce dikkatini James'e geri çe­virdi ve James tüm bunların annesini memnun etmek, kadı­nın kızını bir dükle tanıştırma arzusunu yerine getirmek için

olduğunu tahmin etti.

"Peki, eviniz nerede, ekselansları?" diye sordu Sophia.

Ülkenin neresinde?"

"Vorkshire'da," dedi James.

"Kuzey çok güzelmiş diye duydum."

•33­

www.CepSite

si.Net

Page 29: Julianne Maclean

James, başka bir yorumda bulunmad, ve garip, rah ata*

edici bir sessizlik hâkim oldu."Orada kardeşleriniz var m,?" diye sordu Soph.a,

"Evet, var."

"Kız mı erkek mi?"

"Biri kız biri erkek.""Ne güzel. Onlara yakın mısınızdır? Londra'ya geldiğiniz

zamanlarda size eşlik ederler mi?"VVhitby bir şey söyleyecekmiş gibi boğazını temizledi, Ja

mes her nasılsa arkadaşının vârisi davranışları konusunda uya

racağını anlamıştı; zira kız bir hata daha yapmıştı.

James, kız için bunun da bir önceki kadar önem siz bir hata

olduğunu düşündü.

"Bayan VVilson," dedi VVhitby, sessizce. "Belki de biri, sizi böylesine kişisel soruların sizin vatanınızda kabul görebileceği, ancak burada, Ingiltere'de insanların hayatına bir müdahale olarak algılandığı ve son derece kaba bulunduğu konusunda sizi bilgilendirmeli. Ben sizi bir dost olarak uyarıyorum ki, daha sonradan herhangi bir utanç yaşa mayasınız. Kimse size bunu söylememiş miydi?"

VVhitby bunlan kibarca, mümkün olduğunca nezaketle söylemişti, ancak yine de vârisin annesi olup bitenlerden dehşete kapılmışa benziyordu. Ancak kızında hiç de öyle bir hal yoktu.

Evet, söylenmişti." Yelpazesini açarak ağır ağır yüzüne doğru salladı. "Ama yine de size teşekkür ederim ."

VVhitby, Rica ederim," dercesine hafifçe eğildi ve James bir kahkaha atarak kıza "Bravo!" dem em ek için kendisini zor tuttu. Belki de VVhitby haklıydı. Belki Jam es sandığından

daha asi ruhluydu, yoksa neden böyle bir sahneden bu denli etkilenecekti ki? Kız Ingiliz top|um kurallarına gülüp ge?'

rnış ve hiç takmamış!,. Herhalde bu yüzden Bertie kendisini

BENİ AŞKA İNANDIR

• J4-

­­

­­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 30: Julianne Maclean

jUUANN E MACLEAN

ona böylesine kaptırmıştı o cüretkâr uyumsuzluğundan do­

layı. Onu eğlendiriyor olmalıydı. Bu da iyi bir şeydi; çünkü

Prens'in istekli onayı olmasa, kız biterdi.

James, gözlerini yüzü solmuş ve her şeyin bittiğini düşü­

nür gibi görünen bitkin anneye doğru çevirdi. Zavallı kadı­

nın içini rahatlatması gerekiyordu.

"D ans kartınızın dolu olduğunu duymak beni hayal kı­

rıklığına uğrattı," dedi, küçük Bayan VVilson'a. "Belki bir da­

hakine vaktinde gelebilirim ..."

Annesinin yüzünden bir panik dalgası geçti. "Ah! Hayır,

Ekselansları! Kartı dolu değil! Bir dansı açıkta bırakmıştım.

En sonuncusunu."

James, her nedense hiç şaşırmamıştı. Gülümsedi. "O za­

man benim doldurmama izin verme nezaketini gösterir mi­

siniz acaba?"

"Ah, evet! Evet!" Annesi eli ayağına dolaşarak kartı kızı­

nın belinden kaptı ve tersini çevirerek hemencecik James'in

ismini yazdı.

Ufak tefek kadının yanakları, James'in ancak zafer ve gözü

dönmüş bir açlığın karışımı olarak tanımlayabileceği bir duy­

guyla kıpkırmızı kesilmişti. İşte, yine aynı şeydi. Evlilik ça­

ğına gelmiş kızları olan İngiliz anneler, bunu gizlemeyi çok

daha iyi başarıyordu.

Genç Bayan VVilson nazikçe gülümsedi. "Dört gözle bek­

liyorum, Ekselansları."

James, bakışlarını ona dikti. Hayır, beklemiyorsun.

O anda yoktan var olmuş gibi bir beyefendi ortaya çıktı

ve kızın elini tutarak onu pistin ortasına götürdü, lames. kı.­

hir Kadril dansına başlarken dikkate onu seyretti.

-35­

www.CepSite

si.Net

Page 31: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

Bayan VVilson müsaade isteyerek bir grup hanımefendiye

doğru ilerleyince James, kendi kendine söylenmeye başlayan

VVhitby ile kaldı. »Aklımdan ne geçiyordu ki? Kalkıp öyle uyardım onu?"

James güldü. »Söylediklerini kesinlikle iyi kaldırdı.»

»Ah, ama beni bu akşam kartından çıkarmaya kalkarsa hiç şaşırmam. Hay ben aptallığıma yanayım! İyi bir izlenim bı­rakmak istiyordum. Ama aslında, sana reverans bile yapmayı

reddederek birkaç kişiyi şaşkınlıktan bayıltabilirdi. Londra'dan tamamen dışlanmayı amaçlamıyorsa, gerçekten âdet ve gele­

neklerimize aşina olmalı."

"Bana kalırsa öyle de zaten, VVhitby. Canının istediğini ya­pıyor, o kadar." James yürüyüp gitmeden önce kontun om­zunu sıvazlayarak, "Sana bu kızla iyi şanslar. İhtiyacın ola­cak," diye ekledi alçak sesle.

Daha o anda, onunla aralarında herhangi bir şey olması fikrinden vazgeçmişti -çeyizi olsun o lm asın - zira bu kız her nasılsa o kısacık, alelade karşılaşmada bile yıllardır bilerek ve isteyerek bastırdıklarını harekete geçirmeyi başarmıştı.

Gecenin sonlarına doğru, James hafif bir meltemin estiği kapının orada son derece memnuniyetsiz görünen annesini kendisini yelpazelerken buldu.

Seni Amerikalı yla konuşurken gördüm," dedi annesi hiç duraksamadan.

"Lord VVhitby tanıştırdı bizi."

Hiç de değil. Onu mermi gibi size doğru yürürken gör­düm." Yüzünü başka tarafa çevirdi. "Şu Amerikalılar hep kendi Kendilerim tanıştırırlar zaten."

James ellerini arkasında kavuşturarak annesinin karşı­sında rahat b.r şekilde durup bekledi. Bir süre ikisi de bir şey söylemedi ve dansı izlemekle yetindiler.

www.CepSite

si.Net

Page 32: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

"Lord VVeatherbee'nin kızı burada, biliyorsun," dedi an­nesi. "Bu akşam hiç konuştun mu onunla? Küçük, alımlı bir dilber. Leydi VVeatherbee'ye çok yazık. Geçen sene vefat etti."

Dul Düşes, genç kızları James'in gözüne sokmaması ge­rektiğini biliyordu. Oğlunun bundan ne kadar nefret ettiği­nin, faydadan çok zararı olacağının farkındaydı. Şimdi kurnaz davranmaya çalışsa da, oğlu amacının ne olduğunun farkın­davdı. Sözlerini karşılıksız bıraktı.

"Bak, Lily orada," dedi düşes. "Şu baronla dans ediyor. Adamın bu denli kısa olması ne yazık değil mi?"

James, altın işlemeli krem rengi elbisesiyle önünden ge­çen kız kardeşine gülümsedi. Kız çok iyi vakit geçiriyormuş gibi görünüyordu.

Birkaç dakika sonra, akşamın son dansı başladı. James bu anı bekleyip durmuştu, hem de kabul etmeliydi ki son derece sabırsızlanarak. Bakışları odada gezindi ve tam vârisin ba­kışları kendisini bulduğunda onu gördü. O sırada o an tama­men aklından çıkmış olan annesi, gömleğinin koluna yapıştı.

"Onunla dans etmeyeceksin, değil mi?" diye sordu an­nesi, sert ifadeli yüzündeki çizgiler endişeyle derinleşirken.

James, kolunu düşesin elinden kurtardı. "Kendine gel, anne."

Annesi onu bırakarak bir adım geriledi, yüzü onu durdu­ramamanın verdiği bastırılmış öfkeden solgunlaşmıştı. Onun hoşnutsuzluğu James'i hiç etkilememişti; ne var ki büyüyüp adam olduğundan beri, ikisi de annesinin onu kontrol edeme­yeceğinin farkındaydılar. James'in artık sınıfta dövülecek hali yoktu, Tanrı biliyor ya, annesini memnun etmek ya da gönlünü hoş tutmak gibi bir zorunluluk da hissetmiyordu. Onu mutlu etmek ya da gururlandırmak için içinde en ufak istek yoktu.

James, tartışmayı hemen arkasında bıraktı ve kravatım dü­zelterek salonun öbür ucuna, vârise doğru ilerledi.

•37­

www.CepSite

si.Net

Page 33: Julianne Maclean

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

G enç Bayan VVilson'a elbisesinin eteklerini toplam ası için

bir saniye tanıdıktan sonra, James eldivenli elini onunkine

kenetleyerek zarafet ve kendine güvenle "M avi Tuna" valsine

başladı. Dans etmeyi çok severdi ve vârisin kendisini ne denli

rahatlıkla takip ettiğini görmek onu hem m em nun etm iş, hem

şaşırtmıştı. Vârisin ayakları bulutların üzerinde yürür gibi ha­

fifçe hareket ediyordu. Çiçek gibi kokuyordu. Jam es ne tür çi­

çek olduğunu pek çıkaramamıştı ama ona çocukluğundaki

ilkbaharları anımsatmıştı: tek başına dışarı çıkm asın a izin

verilen, yeşil çimenler, fundalıklar ve eğreltiotları arasından

gözden uzak, sakin göle gittiği o nadir öğleden sonralarını.

Aklından böyle şeyler geçirmeyeli uzun zam an olmuştu.

İlk birkaç dakika konuşmadan ve göz teması kurmadan

dans ettiler. James, onun ne tür bir hayat sürdüğünü merak

etmeye başlamıştı. Nasıl bir evde yaşadığını, ne tür bir eğitim

aldığını. O, kendisine kardeşleri olup olm adığını sormuştu.

Şimdi de kendisi aynı şeyi merak ediyordu. Eğer varsa, kaç

kardeşi vardı? Kız mıydılar, erkek mi? En büyükleri o muydu?

Birbirlerine benziyorlar mıydı? Bu kendine güveni ve güzel'

liği nereden almıştı? Boyunu annesinden alm adığı kesindi-Belki de babası uzundu.

•38­

www.CepSite

si.Net

Page 34: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lea n

"Çok iyi dans ediyorsunuz.” dedi sonunda, kız gözlerine

baktığında.

"Si/ çok iyi yönlendiriyorsunuz da ondan, ekselansları.

Sizi takip etm ek çok kolay.' Başka bir şey söylemedi ve Ja­

mes, onun konuşm am asını çok garip buldu. Onu o akşam tüm dans eşleriyle sohbet ederken görmüştü. Sürekli konu­şuvor, gülümsüyor ve kahkaha atıyordu.

"Bana neden bakmıyorsunuz?” diye sordu, centilmenlere özgü nezaketten uzaklaşma ve aklindakini doğrudan dile ge­

tirme arzusuyla. Kalbinin derinliklerinde hiç de centilmen sa­

yılmazdı aslında.

Kız ona dik dik, şaşkınca baktı. Diğer hanımların da çoğu

dans eşlerine bakmıyor."

"Ama siz bütün akşam partnerlerinize bakıyordunuz. Bana

neden bakmıyorsunuz? Benden hoşlanmıyor musunuz? Eğer

öyleyse, en azından sebebini bilmeliyim, tamamen haklı ge­rekçeleriniz de olsa." Başka bir çitte çarpmamak için kızı kol­

larında döndürdü.

"Sizden hoşlanmıyor değilim. Sizi doğru düzgün tanımı­yorum bile. Yalnızca hoşbeşten hoşlanmayan bir adam izle­

nimi verdiniz bana. İyi dönüştü, ekselansları."

"Neden böyle bir şev düşündünüz ki? Bir adam hakkında

bir bakışta yargıya varacak denli zeki olduğunuza mı inanı­

yorsunuz?"

"Çok açık sözlüsünüz, değil mi?"

"Açık seçik konuşmak çok daha etkiliyken, neden incelik­

lerle vakit kaybedelim ki?"

Sophia, ona kendisini şaşırttığını ve meydan okuduğunu belirten kısa bir bakış attı ve bir an durup sorusunu kata

sında evirip çevirdi.

•39­

www.CepSite

si.Net

Page 35: Julianne Maclean

"Pekâlâ, ekselanslar,, m adem açık sözlü konuşuyoruz,

Londra'da dolaşan dedikoduyu duyduğumu sizden saklam a

varağım Size Tehlikeli Dük dediklerini biliyorum ve bunun

sonucunda da kendimi size karş, dikkatli o lm ak durum unda

hissettim doğal olarak. Diğer yandan, benim de kendi aklım

var elbette; kulağıma çalınan her boş lafa inanm ak konusunda daima biraz isteksiz davranmışımdır. Nasıl b ir adam olduğu

nuza kendim karar vermek istedim, o yüzden bu akşam sizi

izledim. Bütün akşam bir kez bile gülüm sem ediğinizi fark et

tim, krem ve altın renkli elbisesi olan koyu renk saçlı o güzel hanıma birkaç dakika gülümsemeniz hariç. İnsanlarla kaynaş

mayı pek sevmiyor gibisiniz, anladığım kadarıyla da balolara

ve toplantılara pek nadir geliyorsunuz. Bundan da, konuşa

cak çok şeyiniz olmadığı veya başkalarının söyleyeceklerinin

pek ilginizi çekmediği sonucunu çıkardım ."

Aman Tanrını, ne cevaptı bu böyle.

Üstelik devamı da vardı.

"Bir adam hakkında bir bakışta yargıya varacak denli zeki

olmaya gelince," diye sözlerini sürdürdü Sophia. "Şunu bilin ki, ekselansları, size birden fazla kez baktım . Hem bu akşam , hem dün akşam."

Birden fazla kez baktım/ Onunla flört mü edivordu, yoksa iddiasını çürütmekteki başarısını desteklemeye mi çalışıyordu? Muhtemelen İkincisidir, diye düşündü Jam es, kızın söylediği diğer şeyleri aklından geçirerek. Yine de nezaket kurallarının sınırları aşıldığında, açıksözlülükle baştan çıkarm a arasında son derece ince bir çizgi olurdu.

James, onu kendisine doğru biraz daha çekti. "B enim hak meta duyduğunuz dedikodular, bir yana koyun. 'D urgun su

ar erinden akar' atasözünü duymadınız mı hiç?"

afinm P,hla',bUnU /,hninde evirip çevirdi. G örünüşe göre dü U n onuŞmak gibi bir âdeti yoktu. "Siz de bu derin,

BENİ AŞKA İN AN D IK

•40-

-

­

-

­

­

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 36: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

durgun sular gibi olduğunuza mı inanıyorsunuz, ekselansları?

Gizli ve keşfedilm em iş?" Eğlenir gibi gözlerini kıstı. "Belki de

karanlık ve dipsiz?"

Küçük bir havuza su döken aşk tannsı Cupid'in heykelinin

yanından dönerek geçtiler. Jam es kendisini gülümsemekten

alamadı. Kahkaha atm ak istiyordu. Hiçbir kadın onu böyle eğ­

lend irmem işti. "D urum a bağlı. Siz hangisini tercih edersiniz?"

Sophia uzun bir süre sessiz kaldı, sonra güldü. Bulaşıcı,

ışıl ışıl bir A m erikalı gülüşüyle. James, en azından bunu ba­

şarmıştı. Onu tekrar kollarında döndürdü ve kız kusursuz bir

şekilde hareketlerini takip etti.

Sophia, soluk alm aya çalışarak bakışlarını hareketlerine

yön veren yakışıklı adama dikti. Uçuyordu adeta. Kalp atış­

ları hızlanıyordu ve bunun sebebinin hareket halinde olması

mı -böylesine bir hızla salonun çevresinde dönerek dans et­

mek kolay d eğ ild i- yoksa sosyete tarafından "tehlikeli" dam ­

gası vurulm uş olduğunu bildiği bir adamla, böyle akıl almaz

bir konuda sohbet ediyor olması mı olduğunu kestiremiyordu.

Jam es, onu dans pistinin kenarından döndürerek ortaya getirdi.

Onun ne denli yapılı, güçlü ve ihtişamlı bir erkek olduğu,

Sophia'nın dikkatini istemediği kadar çekmişti. Omuzlan ken­

disinin m inik eldivenli elinin altında ne kadar genişti, kokusu bile erkeksi ve tertemizdi. Dans pistinde de nasıl yetenekliydi

böyle! O nların dansı, açık ara akşam ın en iyi dansı olmuştu.

Dük ona bakarak gülümsedi. Gözlerinden baştan çıkar­

tıcı, kötü bir parıltı gelip geçmişti. Bu Sophia'yı çok heyecan­

landırdı ve içinde flört etm ek ve umursamaz davranmak için

egzotik bir istek uyandırdı. Belki de ona bu yüzden tehlikeli diyorlardı. Kendisi gibi kızları, geri dönüşü olmayan bir şe-

kilde m ahvetm e gücü vardı.

•41­

www.CepSite

si.Net

Page 37: Julianne Maclean

"re lerin izd e bir ışık görüyorum. Bana "Ah," dedi James. g ir iy o rsu n u z ve beni

ilişkin ilk izleniminizi tekrar goI c e z b e d i c i b u l m a y a başlıyorsunuz.

kısmın tı , "Valnızcs kısmonSophia gülmekten kendisin, alamadı. Yalnızca kısmen,

ekselansları, daha (azla değilSophia. James'in elinin hafifçe sırtında kıpırdadığın, his

se,,; ve aklının başında kalması için dua e«ı. D ukun el,nın

anbean nerede olduğunu fark etmek ıçın fazla çaba harcam a

sına gerek yoktu. Ya da tenini nasıl gıdıklayarak tüylerin, di

ken diken ettiğini."Eh, en azından bu da bir başlangıç/' James onu tekrar

döndürdü.

Sophia konuyu değiştirmeye çalıştı; zira başı dönmeye baş

lıyordu ve bunun dans etmekten olmadığı da kesindi. "Daha

önce de dediğim gibi, balolara pek sık gelmediğinizi duydum.

Sizi bu gece görmeyi beklemiyordum." İstemiyordum da; aslında tam olarak da bundan korkuyordum.

James sırıttı. "Bu akşam daha evvelden bana ne söyle

miştiniz? Ah evet, 'Varlığımı dikkate değer bulm anız gururumu okşadı.'"

Sophia içini çekti. "Son derece nevi şahsına m ünhasır bir adamsınız, ekselansları."

James onu biraz daha kendisine çekti; nezaket kurallarının elverdiği ölçüde. Yine de sınırlar, zorluyordu ve bu Sophia'nın

damadannda bir elektrik akım, dolaşmasına sebep oluyordu.

bi h ,s i bu N f y‘e ^ W hİS“ Sti. Her yanın saran ' bu' N efesin , kesecek kadar kontrol edilemez bir his.

Tanr,:;ırri;;irh: r r iavucundasıkt‘'dmdan bİle hl ordu. phUbhtZmUdans

BENİ AŞKA İNANDIR

•42-

­

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 38: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

etmenin duyularını bu derece uyaracağını, böyle akla hayale

sığmaz bir etki bırakacağını hiç tahmin etmezdi.

"N evi şahsına m ünhasırım demek? Çok naziksiniz. Ne

büyük bir övgü bu."

Sophia ona tekrar gülüm sedi.

Vals sona yaklaşıyordu ve James'in içini bir hayal kırık­

lığı kapladı. Bunun genç Bayan YVilson'la konuşacağı son se­

fer olm asını istem ediğini fark etti ve bunun umurunda olma­

sına şaşırdı. O nunla sohbet etmekten bu denli keyif alacağını

hiç tahm in etm em işti.

Elbette her zam an başka balolara da gelebilirdi ama in­

sanlar bunu fark eder ve kimi görmeyi umduğunu anlardı.

İnsanların ne düşündüğünü önemsediğinden değil. Bunu an­

cak annesi um ursardı.

Gerçi bu da um urunda değildi. Hatta bu durumun onu

kışkırtan bir yanı da vardı.

James, bir dönüş daha yaparken Genç Bayan YVilson adım­

larıyla ustaca onu takip etti. Dolgun, enfes dudaklarının ke­

narları tatlı, küçük bir gülüşle kıvnlmıştı. Bunu gören James'in

içinde erkeksi bir arzu alevlenmiş ve tüm damarlannda akmıştı.

Onu istiyordu. Her bir santimini. Buna hiç şüphe yoktu. Ve

odadaki en yüksek unvanlı soylu olarak, kızın soylu avı liste­

sinin en tepesinde yer alması son derece muhtemeldi.

Bir yanı bundan bir tatmin hissi duyuyordu; ona ve çan­

talar dolusu parasına sahip olmak isterse, kızın muhtemelen

diğerlerinden ziyade kendisini seçeceğini bilmekten.

Aniden bunun, bir kadının hırslarının odağı olmaktan ke-

' d almanın hiç de yapısına uygun olmadığını fark etti. Galiba

Şu an k^ndi dengine bakıyordu. Sahip olduğu tüm para\ la. o

da kendisi kadar hırsların odağıydı.

•43­

www.CepSite

si.Net

Page 39: Julianne Maclean

orAi lames, vâristen bir adım Müzik sustu ; « re bıraktı Diğer çiftler kayanın

uzaklaştı. Sop ■ eg ibi y a n ıa n n d a n geçip giderken,

yanmdnbiranbâbsalonununortasmda durarak birbirlerine bakuiar. Şinub loza iyi geceler dilemesi gerekiyordu. Onu an

nesine teslim etmesi..."Yann öğleden son ra Lansdovvne Kontesi'ni z .y a r e t etmek

isterim , d ed iğ in i duydu k e n d is in in . "Eğer e v d e y s e tabii."

Kız, sakince ve serinkanlılıkla başını eğerek selam verdi. "Kontesin şeref duyacağından eminim, ekselansları."

Genç Bayan YVilson, neredeyse bomboş kalan dans pistinin kenarına doğru ilerlemeden önce birkaç saniye daha geçti.

"Annemi gördüm."

Annesi... evet. James kolunu uzatarak Genç Bayan VVilson'a pistin dışına kadar eşlik etti.

"Teşekkürler, ekselansları," dedi annesi, ışıl ışıl bir gülümsemeyle.

James eğilerek selam verdi. "Benim için zevkti, Bayan VVilson. Akşamın geri kalanının tadını çıkarın." Bu sözlerden sonra arkasını dönerek uzaklaştı.

Balodan eve dönerken at arabasında Sophia kendisini sersemlemiş hissetti. Annesiyle kontes karş.sındaki koltukta oturmuş, Sophia'nın dükle dans etmiş olmasından duydukan heyecanla böbürlenerek entrikalar kuruyorlardı. Dükün

lerini onad"^ S<’Pİ’ 'a y' P'Stle 0 kadar uzun süre tutup gözlerim,ona dikmesine ise diyecek laf yoktu zaten.

“ ‘ “ m a d ^ r y a n n ıT ^ 'T ı ! duymuyordu bile' Gözle

'"'5 Sibi güçsüz h i s s e d i y o T n e f S , y''d, nm <’'“rP'gini Eylemişti. ' k ılıy ord u . Yarın gelece

BENİ AŞKA İNANDIR

■4 4 .

-

"

-

­

­

-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 40: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lea n

Tanrım! Ne kadar da muhteşem dans ediyordu. Kendi­sini belinden tutuşu, olağanüstü bir beceri ile kendisini ve dansı yönlendirmesi... Onu takip etmekte hiç zorluk çekme­mişti, kendini onun ritmine öylesine kaptırmıştı ki, sanki ka­

natlanmış gibiydi.

Aniden küçük elini onun güçlü elinin içinde hissettiği o rahatsız edici şehvet hissini hatırladı ve orada, at arabasının içinde otururken karnında şaşırtıcı, alev alev bir his dolaştı. Daha önce yaşadığı duygunun aynısıydı: dükün elinden yayılan nemli ısıyı fark edip bundan zevk aldığında duyduğu hissin.

Daha önce hiç bu kanat çırpan kelebeklere benzer duy­guyu hissetmemişti. Hem fiziksel, hem ruhani bir histi bu. Nabzı hızlanıyor, teni karıncalanıyordu ve öyle büyülenmişti ki aklı bu duygu selinin içinde sürükleniyordu.

Yine de aklının duygularına hâkim olması gerektiğini ha­tırında tutmak için zorladı kendisini ve toplantıdaki genç ka­dının söylediklerini hatırladı. Zalim bir hane, hem de hepsi.

Bunu u n u t m a m ış t ı , d ik k a t l i o lm a n ın ö n e m in i d e öy le . Gözlerine d ü ş e n b ir p e r ç e m i g e r i i tm e k iç in b a ş ın ı s a lla d ı ve kendisine t e k r a r t e k r a r b u n la r ı a n ım s a tt ı . Seçimini aklınla yap, Sophia. Açıkgöz davran. Yalnızca bir sevgili değil, hayatının geri ka­lanının nasıl olacağını da seçiyorsun.

Ne var k i, k a lb i g ö ğ s ü n d e k ü t k ü t a tm a y a d e v a m ed iy o rd u .

" O n u n la n e z a m a n t e k r a r g ö r ü ş e c e ğ in i m e ra k e d iy o ru m , S o p h ia ," d e d i F lo r e n c e .

Sophia uyuşmuş bir şekilde annesiyle kontese baktı. Göz­erindeki zaferi görebiliyordu. O büyük gayelerini. Kimsenin ‘‘ftzından çıkmıyorsa da, at arabasının duvarlarına çarpıp yan- kılanan 'Adam bir diik!' sözlerini duyabiliyordu.

S e s in in aldırışsız çıkmasına özen gösterdi. "Bilmiyorum Belki d e B e r k le y davetine gelir."

•45­

www.CepSite

si.Net

Page 41: Julianne Maclean

Hanımlar yine kendi entrikalarına döner ve onu gözle

■ karanlık pencereye dikmiş halde bırakırken, yalan söyle.

S n e memnun oldu. Yoksa yann bütün gün dükün

man geleceğini sorup dururlardı. Elbisesin, düzinelerce kez

degişürtir, uygun tavırlar konusunda öğütler yagdınr ve an

nesi bütün gün sandalveden kalkarken öne edilmem esini ha

hriahr dururdu. Kendisi muhtemelen heyecanına yenik düşer

ve neredeyse tanımadığı bir adamın cazibesine daha çok ka

pılırdı. derinliklerinde gizli, tehlikeli bir karanlık barındınyor

gibi görünen bir adamın.

Ah, bir de gelmeyecek olursa, seyret curcunayı! Bir sürü

soru sorarlardı herhalde. Tahminler yaparlar, serzenişte bulu

nurlardı. Hayır, kendisine bunları yaşatmayacaktı. D ük geldi

ğinde şaşınrlardı madem -eğer gelirse tabii- gerçi kendisi de

aynı şekilde şaşınrdı. Çünkü her ne olursa olsun, bir dakika

sını daha onu düşünerek geçirmeyecekti.

BENİ AŞKA İNANDIR

Bu, burada herkesçe bilinen bir şey mi?" diye sordu Sophia

annesine, ertesi sabah kahvaltı masasında. "D eğerim in ne ol duğu yani?"

Annesi çay fincanını masaya bıraktı ve kaliteli porselender narin bir şıngırtı sesi duyuldu. Kontesle ikisi endişeyle birbir lerine baktılar. "Neden soruyorsun, hayatım?"

sophia bez peçetesiyle ağzın, sildi. "Etrafta dolaşan beli

saf dP*T mi d,VC merak ediy°rum Hatırlatayım dedim

hahamın tam ota J '^ k a d a ^ ö f nÜy° " ,Ur' bili>'orum ' am 'Uyurlar mı?" ödemeye gönüllü olduğunu bi

lemed'im, “E n l i k l e kim seye söy

•46-

-

-

-

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 42: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

Kontes başını tabağından kaldırmadı ve Sophia içinde bir

öfkenin yükseldiğini hissetti. "Florence biliyor ama ben bil

miyorum, öyle m i?"

Bakışlarını kontesin arkasında duran uşağa doğru çe

virdi. Adam görev başındaki bir asker gibi dikiliyor, konuş

mavı dinlediğine, hatta zihninden herhangi bir şey geçtiğine

dair hiçbir ipucu verm eksizin bakışlannı koruyordu. Sophia bunun gerçek olm adığını elbette biliyordu. Hizmetkârlar gö

rünmez gibi davranm aya çalışsalar da, öyle değillerdi. Onun

için değillerdi en azından. O nlar da diğer herkes gibi insandı ve m uhtem elen her gün aristokratların gösterisini izlemek

ten keyif alıyorlardı; kostüm leri, parıltılan ve ışıklanvla, sü

rüp giden bir opera gibi.

Annesi uzanıp küçük bir ekmek alarak sertçe tereyağı sür

meye başladı. "K esin bir miktar yok, Sophia.”

"O rtalam a bir şey olm alı," dedi ve gözlerini uşağa doğru

çevirerek, "B ize bir dakika izin verebilir misiniz lütfen?" diye

sordu Sophia. Adam dışarı çıktı.

Sophia annesine daha da baskı yapmaya başladı. "Ee? Ba

bam sana aşağı y u k an bir şev söyledi mi?"

Ah, Sophia, niye soruyorsun ki bunları şimdi?”

"Çünkü dünyanın nasıl işlediğini bilmeye hakkım var anne. Ve tabii ki benim le yalnızca param için evlenmeyecek

bir adam bulm a şansım ın ne kadar olduğunu."

'K im se seninle asla ı/alnızca paran için evlenmez, Sophia, dedi Florence. "Çok güzel bir kadınsın sen. Bu da çok büyük hır rol oynayacaktır."

lamam, görüntüm le param için o zaman. Nankör da\ ranmak istemiyorum, ama kalbimin, ruhumun ve aklımın da

^11 işte bir payı olm ası gerekmez mi?"

*ki kadın onu hemen rahatlatmaya çalıştılar.

.4 7 .

-

­

-

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 43: Julianne Maclean

-Tabii ki, var zaten, hayatım! Bunu söylemeye gerek bile

^ S o p h ia kahvaltısından birkaç çatal daha aldı. "Bana hâlâ b a b İ ne kadar ödemeye gönüllü olduğunu söylemediniz.»

Belli belirsiz bir duraksamadan sonra annesi yanıtlad,:

»Mevcut değerin be? yüz bin sterlin kadar olduğunu düşünür gibiydi, hayatım, ama tabii ki pazarlık pay, var, teklifi kimin

yaptığına göre değişir.""Bu işin standardı da budar," diye ekledi Florence.

Mevcut değer. Sophia, iştahının yok olup gittiğini hissederek birkaç saniye sessizce oturdu. "Bana söylediğin için te

şekkürler."

Başka bir şey söylemedi ve Florence uşağın geri dönüp biraz daha çay getirmesi için zili çaldı. Adam onun dediğini yapmaya giderken, Sophia hızlıca bir istekte daha bulundu.

"Bunu kimseye söylemeseniz olur mu, ilgisini belirten bir

beye bile? Gittiğim yere paramı da götüreceğime dair varsayımlarda bulunulduğunu tabii ki biliyorum, ama bunun alenen bilinmemesini tercih ederim. Eğer bir adam bana evlenme teklif etmek isterse, en azından çeyizimin sandığı ya da umduğu miktarda olmayacağı ihtimalini göz önünde bulundurmaya gönüllü olsun."

İki kadın bir an masanın üzerinden birbirlerine bakarak

sessiz kaldılar. "Eğer bu seni mutlu edecekse, Sophia, evet, tâ

ki. Sın sc\ebileceğin bir adam buluncaya dek ağzım ızı açmayacağız."

j-. , . a&z,nc*an sevgi kelimesinin çıkması beklenm e-

lar, J v T , ;^ Ph,a ninS,rt,ndakl ve omuzlarındaki tüm kas İ : r n b,r 7 ^ rahat bir nefes aldı. »Teşekkürler,

«ndalyesinden kalkarak onu yanağınd an öptü

BENİ AŞKA İNANDIR

­­

­­

­­

­

­

’ ­

-

www.CepSite

si.Net

Page 44: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

James, at arabasından inerek Lansdcnvne Hvi'nin ön cephesine

baktı ve huzursuz bir şekilde doğru şeyi yapıp yapmadığını

düşündü. Dün gece anlık bir dürtüyle geleceğini söylemişti ve

böyle dürtülere kapılmaya hiç alışık değildi. Genellikle bir şeyi yaptığında, onu niye yaptığım bilirdi ama bugün son derece

kararsızdı. Para için mi buradaydı? İçindeki o küçük ateşi ya­

kan kıvılcımın nedeni bu muydu? Yoksa Genç Bayan VVilson'ın

eşsizliği miydi? Galiba ikisinden de biraz vardı. Gerçi daha

önce eşsizliği bir kadında olması istenecek bir nitelik olarak düşünmemişti hiç. Hatta tam tersiydi.

O an at arabasına binip geri dönmeyi aklından geçirdi.

İçinden bir ses bunu yapmasını söylüyordu, ama bu ses her

ne sesiyse, onu reddetti. Bu riske girmeye ve işin nerelere va­

racağını görmeye karar verdi; gerçi bir yere varacağı da şüp­

heliydi. Havadan, belki bir gece önceki baloya ilişkin bazı de­dikodulardan bahsederek oturacaklar ve muhtemelen kayda

değer bir şey olmayacaktı. Zihninde bu varsayımla, kapıyı çaldı.

Birkaç dakika sonra, yukarı, kabul odasına buyur edildi. Kâhya onun gelişini duyurdu ve James kapıda belirdi. Bakış­

ları hemen, odanın öbür ucunda oturan ve narin ellerinde

bir çay fincanı ile tabağı tutan Genç Bayan YVilson'a yöneldi.

Cildinin rengini ortaya çıkaran ve görünümüne tatlılık ka­tan fildişi renginde tüllü bir ev giysisi giymişti; tıpkı çırpıl­

mış kremalı bir bonbon gibiydi. Onu görünce, içinde açgözlü

ve yırtıcı bir duygunun baş gösterdiğini hissetti.

Bunun kızı zorlayan şey olduğunu geçirdi zihninden. Kızın, daha ilk bakışta kendisinden hoşlanmadığına karar vermişti.

Odadaki diğer kadınlar, kontes ve Genç Bayan VVilsonın annesi, bir an için büyük bir şaşkınlıkla susup kaldılar ve sonra hemen fırlayıp dükü selamladılar. James odaya girdi ama solunda, şöm inenin yanında oturan başka bir adamın

.49 .

www.CepSite

si.Net

Page 45: Julianne Maclean

M m k edinci* ılıınlıı* İyice bakınca, İm kovu renkli giMge»!"'

BEN, A*KA İNANDIR

ördü.

Koni ycrlmh u kalktı. "Btnlm İçin do öyle.Ortalığa garip bir sessizlik hâkim oldu, In ki Whllby »o

dnvrntuî kurnllnrmn uynrnk şapkasın. w bastonunu al

mnk iyin eğilene kadar. Kendisine ziyarette bulunma ımkAnını mnklıgı için ev sahibine nazikçe veda etmesi ve ayrılması uy

gun düşordi."Bugün boni ağırladığınız isin teşekkür ederim, I x*ydi I ons

doıvne. Büyük bir keyifti. Bnyon IVilson, ( Jenç bayan Wilsoıı! İyi günler dilerim," diyerek hanımlara doğru reverans yaptı Wlıitby. Kartını kontese uzattı ve çıkarken James'in yanında durdu. "Wentworth," dedi, alçak, sakin bir sesle.

James, artık Kvlilik Meydam'nda bir rakip ol.ırak görmeye başladığı VVhitby'm oıad.t bulunmasına içten içe bozuldu. l a net olsun, bu muhtemelen ertesi gün Post'ta çıkardı.

"İçeri buyurmaz mısınız, ekselansları?" dedi İA.»ydl hans downe.

James, Wlutby'ı unutup dikkatini Genç Bayan VVilson'a \< ııneye çalıştı ve başını salladı. Kontesle olan geçmişi düşünülürse bu, o kadar do kolay değildi. Gün gelip de l eydi I .msdownea ziyarette bulunacağını hiç düşünmemişti; ÜÇ yı* dine, kadın I ondra'do ilk sezonuna geldiğinde ve ihtiraslarını

\ n» İt t ıgiıulc yaşanmış olan garip durumlardan sonra bu" “ düşünmek ,x*k kolay değildi.

lamı va şükür, I ansdovvne Kontu ona evlenme teklif etini»James i„ onu toplum içinde küçük düşürmesini Önlem işti.

balul.r.yördub","1'" ^ U»* 1Mkl °lm' ^

•so*

'

--

-

-

­www.CepSite

si.Net

Page 46: Julianne Maclean

Ju l İANNI MA< I I AN

Dilerek kontesin yanındaki koltuklan uzak duran James, Hayan VVilson'm yanındaki bir yer»-oturdu. Hizmetçi bir kı/ hemen ona bir fincan çay ikram etli.

"(,ok güzel bir gün, değil mi, ekselansları?" dedi Leydi I ansdowne. "M ayıs ayının biç bu kadar güneşli geçtiğini hatırlamıyorum."

Ah, ciH't, beklenen, havadan sudan konuşmalar.

"Mart ayııula geçirdiğimiz yağmurlu günlerden sonra hoş bir değişiklik olduğu kesin," diye yanıtladı.

"Genellikle bu kadar sıcak olur mu?" diye sordu DayanVVilson.

I lıç alakası olmayan şeyler konusunla hoşbeşlerini sür dürürken saat ilerledi ve mecburi on beş dakikanın sonunda James, niye /abınet edip geldiğini düşünmeye başladı. Küçük Dayan VVilson ağzını bile açmamıştı.

Annesi Nevv York'taki mevsimden bahsederken, James karşısında çayını yudumlayarak konuşmaya katılmayan genç kadını inceleme fırsatı bııldu. Dir akşam önceki ateş nereye gitmişti?

"C örüyorsunuz ya," diye sözlerini sürdürdü Davan VVilson. "Amerika'da işler tam tersi. İnsanlar yazın hava ısındığında Nevv York'tan gitmeye ve yazlık evlerine çekilmeye meyledi yor. Oysa burada herkes taşradan şehre geliyor."

«erçekten dikkat çekici bir zıtlık," detil I eydi I ansdovvne

"Neden yaz aylarını arazilerinizde geçirmeyi tercih etme diğini/.i anlamıyorum," diye devam etti Dayan VVilson. 'V hir Is»v||. sıcakken ve..."

Acaba ( ienç Dayan VVilson, James'in gelip VVhitby ın /ıva u hni kısa kesm esinden dolayı hayal kırıklığına mı uğramıştı l"n rs, bakışlarını yürüyüş bastonuna indirerek kendi kentiı sino kızdı. I layal kırıklığına uğrayıp uğramadığı onu ne ilg»indirirdi ki?

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 47: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

. an tek sev, kızın bu sabah da

° " U " f zengin oluşuydu. M uh.em edün akşamki kaaar .

len daha da zengin. ^ ^ masmavj gözlerine daldL

Belki de artık gitmesi gerekiyordu.

Tam o anda, genç Bayan VVilson lafa kanşh. Parlamento

yüzünden, anne.Kum ilk defa konuşmuş olmas., James', hemen etkilemişti.

Gitme isteği anstzın vok olmuş ve genç Bayan VVilson'm niyetinim onu kontesin kabul odasında biraz daha tutm ak olup olmadığını merak etmişti. James, ruh halindeki değişim i fark etti ve içinde yanan ateşin yükselen sıcak korlarını hissetti.

Ovuna geri dönmüştü.

'Tabii ki, bunu biliyorum," diye yanıtladı Bayan VVilson.

Ama James hiç de bilmediğinden şüphelendi. .

Genç Bayan VVilson, dikkatini James'e yöneltti. "Parlamento

vaktinizin büyük kısmını alıyor mu, ekselansları?"

James, nihayet onunla doğrudan konuşma fırsatı bulduğu için minnettar oldu. Kız, cevabını beklerken gözleri parlıyordu

ve James sonunda büyük bir keyifle kendisini onunla sevişmenin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye bıraktı. Yatakta da toplum içinde olduğu gibi, Londra balolarında davranış kurallarım uktığı anlar gibi ateşli ve cesur olur muydu acaba?

Kızm göğüslerinin şeklini ve çizgisini incelerken ve onu üze

, 1 M başka hiçbir şey olmadan yatağında çıplakaya erken duyduğu arzuyla ürperdi. Evet, onunla seviş

mek kesinlikle muhteşem bir haz olurdu.

terinden w ' ^ bo> unca' önemsiz parlamento mesele

S î J T * ^ B<,yan WilSon'ln mer®k', y a p - -° nu A t ğ ın d a n , kendisini onunla yatağa

•52

-

­

­

­

-

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 48: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

girmeyi düşünm ekten alıkoymayı başarmıştı. Daha gündelik

meseleleri düşündü. Mesela bu kızın çok hızlı öğrendiği orta­

daydı ve becerikli bir düşes olmak için de bir kadının böyle

olması gerekirdi.

Becerikli bir düşes. Aceleci davranıyordu galiba.

Doğru zam an geldiğinde, James fincanını bırakarak kon­

tese gülüm sedi. “Bu hoş sohbet için size teşekkür ederim,

Leydi Lansdovvne," diyerek ayağa kalktı. Kontes de kalkarak

onu kabul salonunun kapısına kadar geçirdi. James ona kar­

tını uzatarak, “Gerçekten büyük bir keyifti," dedi.

Ayağa kalkm akta olan genç Bayan YVilson'a bakmak için

son bir kez döndü. “Geldiğiniz için teşekkürler, ekselansları,"

dedi kız. James'e bakarken biraz gergindi. James, yine de onun

neden ziyaretinin büyük çoğunluğunda bu kadar sessiz dur­

duğunu merak etmekten kendini alamadı; zira bir önceki gece

hiç değilse biraz ilerleme kaydettiğini düşünmüştü.

James, başıyla ona selam vererek dışan çıktı.

Dük odadan çıkar çıkmaz, Sophia, annesine döndü. "Ben

içeri girm eden kontla konuşmalarınıza kulak misafiri oldum.

Babamın ne kadar ödemeye gönüllü olduğunu kimseye söy­

lemeyeceğine söz vermiştin bana."

Annesinin yüzünün rengi attı. "Üzgünüm, hayatım. Hiç­

bir şey söylem eyecektim , ama kont sana ilgisini belirtti ve

°na şimdi evlenm e teklif etmesinin bir hata olacağını; evlilik

teklifini değerlendirmeden önce bir beyefendiyi gerçekten ta­

nımak istediğini söylemeye niyetlendim. Senin isteğini yerine

getirmeye çalışıyordum, ama daha fazla bilgi edinmek için baskı yaptı. Ben de yalan söyleşemedim. Konuyu değiştir­

g eye çalıştım, çalışmadım mı, Florence?” Yardım dilenırve­

sine kontese baktı.

•53*

www.CepSite

si.Net

Page 49: Julianne Maclean

,.A h , ev e, ta tlım . K e s in lik le « * b . E lin d e n g e ld iğ in c e ke

tum d avrand ı a m a kont baskı yaptı.Conhia eerçeSin böyle olmadığından kuşkulandı. Ses to

E , '|lsarak "Simdi herkes ne kadar zcnnunu demişi11rmemeye çalış ’ ,1 olduğumuzu öğrenecek; davc, salonlarında para konuşang ö rg ü sü z A m erikan lara- hayret edeceklerinden bahsetmıyo-

rum bile."»Ona sır olarak söyledim; hem her şey bir yana, o bir be

yefendi."Sophia buna inanmayarak başını salladı. "Ben yatak odama

gidiyorum."Annesi arkasından seslendiğinde, kabul salonunun kapı

şma varmıştı. "Ama tatlım, düke sevinmedin mi?"

Sophia bir an tereddüt etti, sonra geri dönüp annesini ya­nağından öptü; onu daha fazla cezalandırmanın anlamı olmadığını biliyordu. Kadın hata yaptığının farkındaydı ve muhtemelen bu gece bunu iyice düşünecek ve uykusuz kalacaktı. O çok iyi, şefkatli bir kadın ve sevgi dolu bir anneydi. Yalnızca pek dilini tutamıyordu işte.

Annesinin kişiliğindeki kusurların en büyüğü buysa, Sophia kendi annesinin annesini düşünmeli -kadın, kocası ken- dişini terk ettikten sonra viski almak için çocuklarının yarı- sını satmıştı ve kendisini şanslı saymalıydı.

Düke sevinmeye gelince...

Buna "sevinmek" diyemezdi. Başka bir histi, tamamen farklı bır şey. Sophia dikkatli olsa iyi ederdi.

rahatça v e H ^ ^ T ' ,Çm at arabas,n,n Apışını açtı ve içeri

dan, kap, ç,|gmca c z lT " '' ^ ^ yerinden k,P,rdayama' rede belirdi, soluk ı maya ba$,adl- VVhitby'ın yüzü pençe-

• * * * ^ " d a n nefesi cam, b u g u lam *}

BENİ AŞKA İNANDIR

­

--

-

­

­­

­

-www.CepSite

si.Net

Page 50: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

"Bekle, sürücü!" diye seslendi James ve kapının mandallarını

açmak için eğildi.

"Beni Green Caddesi'nde bırakır mısın?" diye sordu VVhitby.

James, bunu bir an düşünmek için içinde alışık olmadığı

bir arzu duydu, am a bunu bir kenara iterek okul arkadaşını içeri davet etti. Çok geçmeden at arabası parke taşlı yollarda tekerlekleri sallanarak ilerlerken, sessizce oturmuş, birbirleri­

nin yüzüne bakıyorlardı.

"Kararını değiştirdin o halde?" diye sordu VVhitby.

"Ne konuda?" diye yanıtladı James sakince, VVhitby'ın ne­den bahsettiğini çok iyi bilmesine rağmen.

"Vâris konusunda. Onunla ilgilenmediğini söylemiştin."

James, VVhitby'ın sesindeki düşmanlığı duydu ancak kendi sesindeki sakinliği korudu. "Herhangi bir konuda karar almış olduğumu hiç hatırlamıyorum."

'Hiçbir şey belirtmediğini söylemiştin."

"Aynen öyle. Nereye varmaya çalışıyorsun, VVhitby?"

At arabası zıplayınca VVhitby oturduğu yerde kaydı. "Ba­yan YVilsona kızına olan ilgimi belirttiğimi ve beni biraz da

cesaretlendirdiğini bilmeni isterim."

James, yürüyüş bastonunun fildişi sapını kavradı. "Kim? Bayan VVilson mı, kızı mı?

Bayan VVilson, tabii ki," diye yanıtladı VVhitby. "Gerçi 8°nç bayan da geçen hafta boyunca her görüşmemizde ilginç B>r şekilde istekli ve dostane davranmasının yanı sıra sürekli gülümsedi."

Bana kalırsa bu Amerikalı kızların doğal yaradılışı, diye kkdi James, biraz saldırganca. Aman Tanrım, ne kadar da

lskançça konuşmuştu. Soğukkanlılığını hemen tekrar ele ala Lvliük teklifinde bulundun mu?" diye sordu.

•S5­

www.CepSite

si.Net

Page 51: Julianne Maclean

sayam a, Bayan VVİ.soa şu aşam ada evlenm e U »

etmenin bir ha,a o>aca*,. Genç Bayan W ,.son ın herhang, b,r S U u , yakınlıktan önce kendisine usn.unce kur yap,,,

masun istedi* konusunda beni bilgilendirdi.

"Usulünce kur yapılması m İT Jam es b ,r k aşın , kald .rd,.

Ne kadar da Amerikanvari.

YVhitby'm omuzlar, kızgınlıkla kalk.p indi ve James, ar

kadaşının hıncını bastırmak için çok u ğ ra ş tım , tahm in etti.

• Evlenmek istediğini hiç düşünmemiştim," dedi VVhitby.

Şimdi söyledikleri kulağa çaresiz geliyordu işte. Jam es

bundan nefret ediyordu. VVhitby'ı bu kızla evlenm ek konusunda hiçbir niyeti olmadığına dair temin etm eli ve bu işi bu

rada bırakmalıydı.

"Sana miktarı mı söyledi?" diye sordu VVhitby.

Miktarı mı? Birden telaşa kapılma sırası Jam es'e gelmişti.

"Neden bahsettiğinden pek emin değilim, VVhitby."

"Çeyizinin miktarını. Bıı yüzden mi kararını değiştirdin?”

"Hiçbir konuda kararımı değiştirmedim ben."

"Peki, Bayan VVilson söyledi mi sana?"

James derin bir nefes aldı. "Bana kızının çeyizinden mi bahsedecekti? 'Uice Tanrım!" Güldü. "Ziyaretim bu denli me

rak uyandına sayılmazdı. Yalnızca oturup lanet olası havadan konuştuk."

"Ah, şey... İyi o zaman." VVhitby bir an rahatlam ış bir şe­kilde sessizce camdan dışarıyı seyretti.

D£er yandan James, gergin hissetmeye başlamıştı.

Gerçekten bunu konuştunuz mu Bayan VVilson'la?" dedi manama) arak. Kızı orada değildi, değil mi?"

bu hâyir' ° daha SOnradan Am a sanırımbu Amerikalıların ne yapacağı belli olmuyor."

BENİ AŞKA İNAND IR

bu A

•56-

­-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 52: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Yola devam ederlerken Jam es'in lanet olası, sinir bozuc u

merakı onu dürtm eye başlam ıştı. Bayan YVilson'un onu çeyizden bahsetm em esi için kendi kendine geçerli mazeretler ara

JlCtını fark etti. YVhitby'ı tercih ettiğinden olamazdı. Ne de olsa

sovlu avındaydı. A ristokrasinin işleyiş şeklini ve James'in en yüksek unvanlı soylu olduğunu biliyor olmalıydı. Kontesin

Inınu bildiği ise kesindi.

Diğer yandan, belki de meselenin annenin ne istediğiyle hiç

ilgisi voktu. Belki de kızının, Jam es dük de, olsa YVhitby'dan daha çok hoşlandığını biliyordu ve bir sevgi birlikteliği hedef

liyordu. Bu düşünceden, G enç Bayan YViIson'm, YVhitby'dan hoşlanm asından duyduğu rahatsızlık, son derece huzursuz

ediciydi.

"Bu garip bir iş gerçekten,” dedi YVhitby, boşluğa bakarken. "Babasının böylesine güzel bir kızı evlendirmek için beş yüz bin sterlin ödem esi gerekm esi yani. Eğer böyle bir yüzle bizden biri olarak doğm uş olsaydı, ona muhtemelen bu kadar pahalıya patlamazdı. Bıı Amerikalı olmanın ve Eski Dünya nın bir parçası olm ak istemenin bedeli sanırım. G ır ip bir zamanda

yaşıyoruz, sence de öyle değil mi, James?”

Beş t/iiz bin sterlin mi? Jam es miktarı sindirirken yavaşça gözlerini kırptı.

At arabası, G reen Caddesi nde bir durağa çekti ve YVhitby. uşağm kapıyı açm asını bekledi. James "tek seterde beş yüz bin stoı lin i algılamaya çalışırken geçen o kısa saniyelerde, \N hitby on« kötü kötü baktı.

James, um arını benim le benim ilk gördüğümün arasına gn niek gibi bir niyetin yoktur. Eğer varsa, seni temin ederim

1 bundan pişm an olursun." kızgın yanıtı yüz hatlarını sert*°Ştirmişti.

^ la,nes, kanının kaynamaya başladığını hissetti, lehdıt- '.vi yaklaşm adığımı en iyi sen biliyor olmalısın Whub\

•57*

­-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 53: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

VVhitby, kendisini bırak.,g. için James'e k.saca teşekkür

ederek arabadan indi.Bir dakika sonra, a. arabas, tekrar yola çıkm ış, Green

Caddesi-nden inerken, James hiddetim b asbnn ak .çm uğraş,. vordu yıldırma taktiklerinden hiç hoşlanmazd, çunku. Arkadaşından va da her kimden gelirse gelsin. Biraz once olanlar, mantıki, şekilde düşününce çenesindeki kasların kenetlendi gini hissetti. Sırf kont, kontese yarım saat once ziyarette bulundu dive, hiçbir şeyde öncelik hakkı iddia edemezdi. Lanet olası trafik yüzünden oraya önce varmış olabilirdi mesela. VVhitby, james'in evlenmesinin beklenildiğini biliyordu, bu konuda onunla konuşmaya dahi yeltenmişti ve vâris henüz

kimseye ait değildi.Beş yüz bin sterlin! James aniden, mevcut maddi durumu

nun ışığında, böylesi bir tutarı göz ardı etmenin ihmalkârlık boyutuna varacağını düşündü. Sırf babasına benzem e ihtimali var diye vârise karşı direnmek, ailesine zarar vermek olmaz mıydı? Herhalde kendisi bundan daha güçlüydü. Gelecekte doğabilecek vahşi içgüdülerine karşı koymayı başarabilirdi; bunun olacağını anlayıp engel olacak denli aklı başındaydı. Öyle değil miydi? Tanrı aşkına, tüm hayatını tutkularını bastırmayı öğrenmeye çalışmakla geçirmişti James. Bundan sonra bu durumu mantık ve gerekçeleriyle gözden geçirmeye karar verdi. Bu fırsat açıkça kendisine sunuluyordu. İnsan bunu gülünç bile bulabilirdi. Kader, vârisi burnunun ucunda altından bir havuç gibi sallıyor, onu güzelliği ve parasıyla yeme çekiyordu. Evet, James'in uzanıp o havuçtan bir ısırık alm a vakti gelmişti. Buna haz,rlıklıydı. Kendini kontrol etmeyi öğrenmişti-

ısıp inliydi. İstediği zaman tutkularından arınabiliyordu.

Belki tüm bunlar, öğrenmesinin bir sebebi vardı. Şimdi

bu ceviz ,yİd Amerİkah vâris bir test olacaktı. Eğer

mas, gerekmekti! ^ 'St,y° rSa' a m e s i n onu baştan çıkar

•58

J

- ­

­

­

­

­

-j '

-

www.CepSite

si.Net

Page 54: Julianne Maclean

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Tabii ki parası yüzünden , dedi James kendi kendine, uşağı kendisini Berkley toplantısına gitmek üzere giydirirken.

Vârisin değerinin beş yüz bin sterlin olduğunu öğrenmek her şeyi değiştirmişti. Şimdi düklük arazilerini, kiracılarını, za­

manı geldiğinde Oxford'da okuması gereken Martin'i ve bu yıl uzaklarda olan, ama gün gelip de kendine ait bir çeyize ih­tiyacı olacak olan Lily'yi düşünmek zorundaydı. Şu anda ba­basının sorum suz yaşam tarzı sağ olsun, bir talibe önerebile­

cek hiçbir şeyleri yoktu -tek bir çeyreklik bile- ve James, bir karısı olması gibi hoşnutsuzluk verici bir fikri, bir iş mesele­sine çevirmesi gerektiğini yoksa Fransız goblenlerden çok daha fazlasını kaybetme riski ile karşı karşıya olduğunu biliyordu.

Aynı zam anda sessiz, sade bir İngiliz eş tercihini de bir yana itmek zorundaydı; çünkü öyleleri genelde pek çeyiz san­

ığ ın d a beş yüz bin sterlinle gelmiyordu.

Uşağı siyah ceketini uzattı ve James kollanru geçirdi. Belki höylesi daha iyidir/ diye düşündü. Vazifesinin yalnızca bir ti­

caret meselesi olduğunu bilmek kafasını rahatlatmıştı. Bu ak­

‘‘‘, mki toplantıya deli divane âşık olduğundan katılıyor olmak- tan Ş iş e le n m e s in e gerek yoktu. Değildi de zaten, olmaya da

Hiç niyeti yoktu. Evet, genç Bayan YVilson'ı çekici bulmuştu, klm bu|mazdı ki? Ama YVhitby'la aralarında o nahoş konuşma

•59­

www.CepSite

si.Net

Page 55: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

geçmeden önce, ona ya da başka birine bu sebeple bir evlilik teklifinde bulunmava en ufak niyeti bile yoktu. Bu yüzden, hâlâ her zamanki kadar aklı başında olduğundan em in olabilirdi.

Bundan bir saat sonra, James, Berkley Evi'ne girdi.

Kalabalık davet salonunda ilerleyerek, yaşı ilerleyen Bret- ford Markizi'yle konuştu. Belki de bu çeyiz avı bir tür macera olup çıkabilir, diye düşündü. Hayatı son zamanlarda çok tek­düze olmuştu; düşündüğü tek şey faturalar, artan masraflar

ve uzun tamirat listeleriydi.

Kızın orada olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. O, an­nesi ve kontes. 1lepsi salonda gezinerek parıldayan mücevher­leriyle beyleri büyülüyor, sözü geçen beylerin unvanlarını öl­çüyor ve başarının kadınsı tohumlarını ekiyorlardı. Ne şeffaf bir oyundu bu böyle. Ama o kimdi ki bunu eleştirsin, hem de oyuna katılıp hepsini geride bırakmak üzereyken?

Sophia, dükü daha kapıdan girdiği an fark etmişti. Dük de tıpkı diğer tüm erkekler gibi usule uygun siyah-beyaz resmi takımını giymişti, ama herkesten on kat daha etkileyici gö­rünüyordu.

Kuyruklu siyah ipek ceket geniş omuzlarını ve ince belini iyice belirginleştirmiş, beyaz gömleği ve yeleğiyle kömür ka­rası saçlarının oluşturduğu tezat, Sophia'nın içini hoplatmıştı. Dükün gelmesini hiç beklemiyordu. Kontes at arabasındayken adamın üç şöyle dursun, iki akşam bile asla üst üste dışarı çık­madığından bahsetmişti. Hiç şüphe yoktu ki, bu beklenme­dik gelişi Horence ile annesini daha gece bitmeden coşkuyla bir sürü umut ve hesaplamaya sürükleyecekti.

Dürüst olmak gerekirse, Sophia da içinde filizlenen coş­kulu umutlara sürüklenmişti, bu akşam onunla konuşacağına Daır umutlara. Hiçbir şey için değilse de, hâlâ kendi duygu­

larına hâkim olabildiğinden emin olmak için. Son yirm i dört saat içinde ona hissetmiş olabileceği her şey, genellikle merak

•60­

www.CepSite

si.Net

Page 56: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

üzerineydi; hayalında hiç bu düke benzeyen biriyle karşılaş

otamış*1*Sophia, biraz endişeyle bu merakın kendisini bu kadar et

kilemesine izin verm enin kendi ihtiyatsızlığı olup olmadığını

merak etti. Kendisini bu cazibeye kaptırıp gitmeyecekti, değil

nli? Sık sık aşkın gözünün kör olduğunu duyardı ve her şeyin böyle başladığını da tahm in edebiliyordu.

Sophia, dükün diğer konuklarla selamlaşmasını ve salonda gezinmesini seyretti. Zarafet ve kendine güvenle konuşmalara

ve kahkahalara katılıyordu. Birkaç kez Sophia'nın olduğu ta­

rafa baktı ve gözleri her buluştuğunda, onun için için yanan

bakışları ve yakışıklı esrarengiz yüzü karşısında Sophia’nın

kalp atışları hızlandı. Dük ona bir an gülümseyerek hemen

başını çeviriyordu. Sophia da aynısını yaparken biraz huzur

suzca onun bir şekilde kendisinin tam değerini öğrenip öğ­

renmediğini merak etti. Şimdiye kadar Londra'nın her yerinde

çoktan konuşulmaya başlanmış olmalıydı.

"Bayan VVilson, bu akşam sizi burada görmek ne büyük

mutluluk," dedi VVhitby Kontu, hemen yanında belirerek.

Sophia dönüp onun yüzüne baktı. "Merhaba, Lord VVhitby.

Çok iyi gördüm sizi."

Iaze bahar havasından olsa gerek. İnsanın bünyesinde

harikalar yaratıyor."

Birkaç dakika havadan sudan konuştular, sonra kont el­

erini arkasında kenetleyerek gözlerini Sophia'nın gözlerine

dikti- Belki bu hafta bir gün benimle Hyde Parkı nda bir y ü-

ruyüşe çıkm ak istersiniz. Elbette muhterem anneniz ve kon-

de bize eşlik ederse çok memnun olurum."

B°phia gülümsedi. "Zevk duyarım, lordum."

Çarşam ba o halde?

•61*

-

­

­

"

www.CepSite

si.Net

Page 57: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

"Çarşamba çok uygun olur," diye yam.lad, Sophia. "Ah, Conneclicul'taki Hunt'lardan Bayan Hunt ı gordum. iznin,zi

rica etsem?"VVhitby hafifçe reverans yaparak uzaklaştı ve Sophia 0

hafta daha önceki bir toplantıda tanışmış olduğu bir kad.nla konuşmaya başladı. Amerikalı tanıdığıyla kısa bir sohbetten sonra, Sophia dükün bakışlarını yakaladı ve adeta ikisinin de birbirleriyle konuşmayı amaçlıyorlarmış gibi salonun or

tasında bir araya geldiler.

"Ekselansları, ne büyük bir zevk."

Dükün yalnızca ve yalnızca ona yönelttiği gülümsemesi kalbi durduracak kadar baştan çıkarıcıydı, öyle ki Sophia dik­katli olmanın gerekliliğini hatırlamak için büyük çaba harca

mak zorunda kaldı.

"Bu akşam çok hoşsunuz, Bayan YVilson. I iatta muhteşem." Bakışları saldırganca elbisesi boyunca gezindi. Sophia'nın böy lesi bir küstahlık karşısında alınması gerekirdi ancak onun ye­rine heyecanlanmıştı. Bu vahşi kötülük heyecanlandırmıştı onu.

"Teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Akşamınız güzel ge­çiyor mu?"

"Her geçen saniye daha da güzelleşiyor. Peki ya sizin?"

Sophia nın karın boşluğunda adeta kelebekler kanat çır­pıyordu.

"Evet. 1 lem de çok."

Dükün kendisine böyle cinsel arzularla dolu bakması ne­redeyse korku vericiydi. Korku verici; çünkü kendisini güçsüz hissediyor, elini ayağını nereye koyacağını bilemiyor ve aklı başında düşünemiyordu. Karnındaki kelebekler geri gel' mişti. Keşke onlara hâkim olabilseydi.

"Londra'ya geldiğinizden beri hiç Madam Dutetre'i din teme keyfine eriştiniz mi?" diye sordu Jameş.

•62-

-

­

-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 58: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ean

"Hayır, hiç dinlem edim . Dört gözle bekleyeceğim. Kala­

cak mısınız?"Tabii ki. Gelm em in sebebi de bu. Daha doğrusu, sebep

lerinden biri diyelim."

Gözlerindeki o sürükleyici bakıştan, Sophia ne demek is­

tediğini çok iyi anlamıştı. Dük, onu görmeye gelmişti. Her ge­çen dakika kendisini çok daha zinde hissediyordu.

"Galerideki sanat eserlerine bakmak ister misiniz?" diye

sordu dük. "Gördüğüm kadarıyla bütün akşam sanatseverle­rin akınına uğradı."

Sophia'ya kolunu uzattı ve o da onun koluna girdi. Bir­likte davet salonunu geçtiler ve çiftlerin ağır ağır ilerleyerek,

inceledikleri sanat eserlerine hayran kaldıkları geniş ve upu­zun galeriye girdiler. Burası son derece geniş olduğundan, konuklar arasında daha fazla mesafe kalıyordu; bu da daha fazla mahremiyet demekti. Saygı sınırları içinde elbette, ama yine de gözlerden uzak.

Sophia ile dük ağır ağır ilerleyerek duvardaki kocaman aile portrelerine baktılar ve koltuklarla saksılı palmiyelerin arasına yerleştirilmiş büstleri hayranlıkla incelediler. Biraz daha ileride, muhteşem sanat eserleri onları bekliyordu: bir Titian, bir Giorgione, bir Correggio. Ekselansları sanat hakkında çok bilgiliydi ve aralarındaki sohbet hiç aksamadan, güçleşmeden ve

u1n akm adan sürüp gitti. Dük, fiziksel çekiciliğinin yanında gerçekten akıllı bir adamdı.

Şu ana dek Londra'yı nasıl bulduğunuzu sorabilir miyim?' surdu dük, bir diğer aile portresinin önünde durarak.

f layranlık içerisindeyim. Dürüst olmak gerekirse burada ^uğuma bile inanamıyorum. Çevreme bakıyorum da, yüz

^ larca süregelen bir yaşam, aşk, savaş ve sanat görüyorum. ,r,bınizde Çok fazla şey var ve siz de tarihe öyle çok değer

•63-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 59: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

veriyorsunuz ki. Bu konuda daha çok şey öğrenmek isterim,

içinden, tam kalbinden görebilmek."

"Bunu ayarlayabiliriz."

Sophia onun gözlerine bakarak o ana dek temkinle yak­

laştığı o şeytani bakışı yakalamaya çalıştı. Ne gariptir ki, o an kendisine yönelmiş gerçek bir ilgi ve Londra'da iyi vakit ge­

çireceğine dair samimi bir ümitten başka bir şey göremedi.

Kendisine nazik sorular yönelttiği için onun yanında daha

rahat hissetmesi safça bir davranış mıydı? Yoksa davet salon­

larındaki dedikodulara çok fazla kulak vererek onu daha ön­

ceden yanlış mı değerlendirmişti?

İkisi başka bir tabloya doğru ilerlediler.

"Peki ya toplum?" diye sordu dük, bir şey yakalamaya ça­

lışırcasına Sophia'nın gözlerini inceleyerek. "Size kocaman bir

labirent gibi gelmiş olmalı."

Sophia, gözlerini tablonun tepesine dikti, asilzadenin ba­

şındaki taca. "Emin olun ki ekselansları, Amerikan toplumu

da aynı şekilde şaşırtıcı. Biz kendimize sınıfsız bir toplum di­yoruz, ama öyle olmaktan çok uzağız. Unvanlı soyluların ol­

madığı bir ülkede, insanlar çok ihtiraslıdır. Durumlarını daha iyiye taşıyarak en tepeye varmak isterler ve görgüleri varlık­

larına pek ayak uyduramaz. Bazen belli başlı davranış kural­larının yalnızca yükselmenin önündeki engelleri daha görü­nür kılmak için düzenlenmiş olduğunu düşünüyorum; zira

bizim bu hatları belirginleştirecek bir aristokrat sınıfımız yok-

özür dilerim," dedi dük, kendisi de taca bakarak. "Hiçb*r şekilde sizin toplumunuzun basit olduğunu ima etmeye Ç3' lışmamıştım. Yalnızca zaman zaman bizzat benim de Londra

toplumunu labirente benzettiğimi ve benim burada doğup bü­yümüş olmaktan istifade ettiğimi söylemek istedim."

•64­

www.CepSite

si.Net

Page 60: Julianne Maclean

Ju l ia n n f . M a c Lea n

Sophia, dükün ne yapmaya çalışı,g,m anlamıştı. Kendi­

si„i budalanın teki olmadığına, olur da toplum içinde bir gaf

vaparsa, bunun son derece anlaşılabilir bir durum olduğuna

ikna etmeye çalışıyordu. Sophia, içinde bir minnettarlık his­sinin kıpırdadığını hissetti.

B ir s o n r a k i sanat eserine doğru ilerlerken, "Yok, rica ede­

rim/' diye yanıtladı Sophia. "Böyle yersiz konuştuğum için ben Ö zü r dilerim. Bana karşı açıksözlülüğünüze minnettarım, ek­s e la n s la r ı . Burada bulunması çok zor bir şey."

"Açıksözlülük mü?" Dükün sesi şaşkındı.

"Evet. Veya yokluğu diyelim. Kimseyle gerçekten konuşma va da onları tanıma şansım olmadı. Sohbet hep çok hafif yürü­yor, ben de kişisel sorular sorduğum için elime cetvel yiyorum."

"Geçen akşam VVhitby'ın yaptığı gibi. O konuda sizden özür dilerim."

Sophia m innettar bir şekilde gülümseyerek devam etti. "Benim iki kız kardeşim var." özellikle kaçınması söylenen sohbet konularına sıçradığının farkındaydı, ancak bu hiç umu­runda değildi. Kendisinin bir parçasını düke tanıtmak isti­yordu. Gerçek Sophia VVilson'ın bir parçasını. "Onları öyle çok özlüyorum ki. Gam sız konuşmalarımız, şen kahkahalarımız

gözümde tütüyor. Birbirimize her şeyi anlatırız biz."

Beki, burada olsalar şimdi, ne anlatırdınız onlara?" Dü­kün gözlerinde çekici bir kıvılcım çaktı ve Sophia tam ola­rak ne Eylem esini beklediğini merak etti. Ne söyleyeceğini umuyordu?

Acele etmedi ve yanıt vermeden önce hissettiklerini dik­katle zihninden geçirdi. Hoşnutluk muydu bu? Bir macera mi

Biraz şaşırarak da olsa ikisinden de biraz olduğunu düşündü- Tedbirli olmayı aklına k o y m u ş olmasına rağmen bu ' Adama duyduğu hisler sürekli değişiyordu. Ancak görünüşe

•65­

www.CepSite

si.Net

Page 61: Julianne Maclean

«OK Mdl'lr bir «n için «l.p K'S»” 1 >*h“ >™Umı knf,.,„ul,ı tııpart*nwı E.'"s< olmndnn sö/.lor aft/.mdnn dökülmüştü bil,- Onl.u-a, önyargılı bakmamam goıt-kon birimi önynrg.yi,

Kıkngımı w bıı kişiyle Nıjl-m Kışl.ını.ık islediğimi söylerdim.-

Galeride yüz yüze, gözlerini birbirlerine dikerek öylece duıdular. POKün yi»/ ifadesi çok a/ şey oçığa vuruyordu, ama

Sophia’nın yanıtından memnun kaklığını anlatmaya yetmişti,

İten yeni başlangıçlara çok inanının." diyerek ilerledi ve

Sophia da adeta uçuyormuşçasına hafif bir şekilde süzülerek onu takip etti. "Benim de bir kı/ kardeşim var. İçimi dökmeyi

ben de severim, aneak ona Myle bir şov söyleyebileceğimi sınmıyorum. On seki/ yaşında ve öyle romantik ki, varın çay .sa

ati gelmeden tüm l ondra hayatımın aşkıyla tanıştığımı duy ınuş olur, dedi Sophia’ya doğru sırıtarak. "Ben de dedikodu mal/emesi olmaktan hiç mi hiç hoşlanmam. I X>ğrıı olsa hile.

Sophia neredeyse kiiçük dilini yutacaktı. I hık a/ önce ona karşı beslediği duygular olduğunu mu ima etmişti? Yoksa yal nı/.ea fara/i bir konuşma mıydı bu? Soğukkanlılığını geri ka /anmaya çalışırken, oluşan sessizliği biı soruyla doldurmak için çabaladı.

Bir tane mi kı/ kardeşini/ var?”

Asltnda üç tane. İkisi evli. Biri tskoçva’dıı yaşıyor, diğeri de Hallerde. Hepsi de mulüoşom genç bayanlar, tanrı hana şimdiden üç güzel yeğen bağışladı hile, ikisi kı/, biri oğlan.”

Hakıın ağ/ından çıkan her sözle Sophia gözlerinin bira ' daha irileştiğini hissedebiliyordu. I >ük hiç ile öyle şeytani biri değildi, on a/ından hu gece.

k uçukları sever misiniz, ekselansları?”

Bayılırım hem de. Üzeri tozlanmış biı deyim» zikret »w* gerekirse, her taşra evi kahkahalarla ve küçük ayakların ko Şuşturmalarıyla dolup taşınalı.”

BENİ AŞKA İNANDIR

­­

-

-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 62: Julianne Maclean

JU IIA N N E M A C l I AN

,.vy , kendisini etkilem eyi' çalışıyorsa, muhteşem bir ıs. s,

karıyordu.

Tekrar sanattan konuşmaya haşlayarak, sun akımlan ve

halka ayık galerilerde neler sergilendiğini tartıştılar, bir Romb

raıuit tablosunun, Yıkanan Kaılıtı'm önümle durdular ve dük tu

vale deftmek istercesine elini uzattı, ama dnündeki boşluğu ok

yamakla yetindi. Bir an ikisi de tabloyu hayranlıkla seyrettiler.

"Kadının iy göm leğine vurulmuş şu geniş yumuşak dar

beleri görüyor m usun?’ dedi dıık. alyak bir sesle neredeyse fısıldayarak yalnızca Sophia’nın duyabileceği bir şekikle

Ye havuzun dünulüz. donuk parıltısını? Yansımada bb\

leşi bir kusursuzluk. Yo burada... bacakların bir yöne şekil leıımesi I )iikün kocaman eli kadının yıplak tenini okşuvoı

muşyasına ilerledi.

Adamın u/ıın parm aklarının, eteklerinin altında ilerle

verek kendi yıplak kalyalarında gezinirken nasıl hissedece Aii'i hayal evlen Sophia'nın damarlarında bir ürperti dolaştı

koftu kadının kendi düşündüklerinden ve adamın sdvle diklerinden elinin kışkırtıcı hareketinden hayreti' kapılaca

ftmı düşündü. Kendisi ile biraz şaşkındı doftrusıı ine de tv deniııin ısındığını ve gevşediğini hissedebiliyordu Oracıkta .'.alemle oııuıt kollarında erimenin nasıl bir şo\ olacağını ha

sM °bi I v\ş ,ş,kh köşedeki kanejvNV taşınmanın ve onun vtre

r,lu> yatırılmanın.

konuşurken nefesinin kesil memesine vVenjOs terdi v.. Ok bir üstat.”

1 'dkün herkesle lv\ le konuşup konuşmadığını mo.aked«

; U» ^°ks«ı kendisini Kıştan yıkarınaN a ııu yalışnv'de . jb l'u akşam, tırya dartvlerıııde keıuh hu «nı da dujvı

M'ryek üstadın o olduğundan emin olacaktı yilnkvi

Havet iyi bilivoıtlu. ih ıu adeta mum gıN e o t'o n n

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 63: Julianne Maclean

Uouzun odada ilerlemeye devam ettiler ve diğer tarafa

eectiler ''Bu hafta Hyde Park.'nda bir gezint.ye ç.kmaya ne dersiniz?" diye sordu. "Hava bu günlerde muhteşem. Çar.

şamba olur mu mesela?Sophia'nın aklına Lord VVhitby geldi. Keşke o akşam ilk

olarak onunla konuşmamış olsaydı; zira önceden birine söz vermişken dükün davetini kabul edemezdi. Vücudunda ha fif bir panik hissinin yükseldiğini hissetti, sanki pek çok şey

bu kısacık anın sonucuna bağlıydı."Çarşamba o zaman, Bayan VVilson?" diye bastırdı dük.

"Yoksa uygunsuz bir zaman mı söyledim?" Ah, geri çekiliyordu.

"Hayır, hayır. Ondan değil, daha çok... evet, tamamen o yüzden. Uygunsuz bir zaman. Başka bir gün olsa?"

"Perşembe nasıl?"

"Perşembe harika olur." Sophia'nın kalp atışları rahatlayarak gevşedi.

"Çok güzel. Davet salonuna dönelim mi? Anneniz size ne olduğunu merak etmiştir şüphesiz."

Sophia salona girerek annesinin yanına gitti. Dük onunla bir süre hoşbeş ettikten sonra, salonun öbür tarafındaki bir grup beye katılmaya gitti. Sophia onu garip bir endişe duygusuyla izledi; bu adama karşı duyduğu hiç beklenmedik coşkun çekimle, ona dair fikri, hakkındaki ilk ve üstünkörü izlenimlerinin etkisinden gitgide uzaklaşıyordu. Bu onu boşu boşuna endişelendiriyordu gerçi; çünkü genellikle kanma gi­ren ateşin aklına baskın çıkmasına izin vermezdi.

b e n ! AŞKA İNANDIR

ç gün sonra, Sophia alt kattaki yemek odasında tabak

ses erini du>du ve saate bir göz attığında ne kadar geç oldu unu ar etti. Annesiyle Florence onu beklemeden kahval-

* m‘ŞtL Hiz™tçisinin yardımıyla merinos ipliğinden

-

­

­­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 64: Julianne Maclean

j u l ia n n e M a c L ea n

d0kunmuş lacivert bir öğlen elbisesi giyerek saçlarını modaya

uvgun ?ekildc klV,rdl Ve annesiyle Florence'a sabah çayında eslik etmek için aşağı inerek salona gitti.

Sophia kapı eşiğinin orada durup kaldı. Odanın ortasın

daki masanın üstünde kırmızı güllerden oluşan kocaman bir

buket duruyordu.

Hemen annesine baktı. “Tanrım, bunlarda nereden geldi?"

Sophia yavaşça bukete doğru yürüdü ve nazikçe bir çiçeği çekerek burnuna yaklaştırdı ve büyüleyici kokusunu içine çekti.

“Kartı oku da kendin gör," diye yanıtladı annesi neşeli, biraz da halinden memnun bir ses tonuyla.

Sophia, mermer masanın üzerinde duran kartı almak için öbür tarafa geçti. Eğer çiçekler dükten gelmişse, kara sevdalı bir budala gibi dizlerinin bağı çözülmeyecekti. Mantıklı ve ihtiyatlı davranacaktı. Dük, onun aklı başında ve dik duruşlu genç bir bayan olduğunu bilmeliydi; bu çiçeklerden farklı ola­rak, kendisini koparm ak o kadar da kolay değildi.

Kartı içinden okudu: Z arif bir giildetı yapılma bir kadın için güller, VVhitby.

Kartı tekrar okudu ve bakışlarını kaldırarak annesine doğru '•avaşça gözlerini kırptı. Çiçekler dükten gelmediği için gururundaki kırılmayı gizlemeye ve çok hayal kırıklığına uğramış

8orünmemeye çalıştı. "VVhitby Kontu'ndan gelmiş."

hophia kartı ters çevirerek elini uzatmış, ufak tefek parmaknnı sahırsızlıkla kıvırıp duran annesine uzattı. Annesi kartı

kudu ve bir cıyaklamayla Florence'a uzattı. “Bak ne diyor!

Kontes gözlerini onun uzattığı kartta gezdirdi ve kalkıp

birPhla yı h a k la d ı . "Kırm ızı güller. Ne kadar hoş ve büyük

kafal^1111 ^ atta aPaÇ'k bir mesaj. Tebrikler, hayatım. Bir kontu hesi adln ^ hurada başarı kazanacağından kimsenin şüp-

1 >'°ktu, değil mi?" İki kadın birbiriyle kucaklaştı.

•69-

­

­

­

-www.CepSite

si.Net

Page 65: Julianne Maclean

BENİ

gülümsemeyeçal.şt, U m uüann. henüz y * .Sophia zona g Kontuyla evlenmeye niyeti yokt(1<

m,k istemiyor* u. Fk)rence.ın gerçekte kalbinden geçen,

avn, şekilde an^ - ^ istemiy0rdu; hâlâ hakkında şüphe- terden haberınm u düşünmeye başladığından.fer duvdugu bir ad am ı** ' . . . , x , .

Şimdilik açık oynamamanın en ıy,s, olacağın, hıssed,

w a ; , en azından dükle olan durumunu daha ,y , değerlen

direbilene kadar. Bundan bahsetmek için en doğru zamanç

geldiğinde anlayacaktı. Belki bugün söylediği gıb. parkta yü

rtyüşe çıkmak için gelseydi Sophia durumu tanımlamasına

yetecek kadar kendisini anlayabilirdi.

-Onu nasıl buluyorsun peki?" diye sordu Florence.

“En iyi avlardan biri o. Unvanını çoktan edindi, üstelik

yakışıklı da."

Sophia itaatkâr bir şekilde başını salladı, lab ii ki yakı

şıklı, Florence. kimse bunu yadsıyamaz."

YVhitby'ın san saçlan ve güçlü bir çenesi vardı; düzgün

bir fiziğe ve çok güzel bembeyaz dişlere sahipti. D ükün koyu

renkli, alaycı görüntüsünden onda eser yoktu. Belki Sophia.

kontu bu kadar çabuk elemekle hata yapıyordu.

O anda kâhya kapının eşiğinde belirdi.

Leydi Lansdo\vne. Bayan YVilson'ı görmek isteyen bir beyefendi geldi.”

Florence. pek emin olamayarak Beatrice'e Kikti. "Pek ziyaret saati sayılmaz.”

"Beyefendi bunun önemli bir konu olduğunu ve bekletiF mek istemediğini söylüyor, leydim."

Rnhats'z edici bir sessizlik üzerlerine çöktü. "KimmÜ Peki? diye sordu kontes.

"MandedinKontu, leydim”

-

-

-

­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 66: Julianne Maclean

/AV UCAIN -

F lo re n ce ne yapılacağına karar vermeye çalışırken bir ses

sizlik daha oldu. "Buyursun. Sophia? Seninle ikimiz kâhya

kadma gidip/ aşçıya A lm anlann o çok sevdiğin ekşi kremalı burgularından hazırlatm asını söyleyelim mi?"

Sophia ile Florence, Bayan YVilson'ı Manderlin Kontu'nu karşılaması için salonda yalnız bıraktılar.

Çok geçm eden kâhya mutfağa girerek Sophia'yı salona ça

ğırınca, Sophia rahatsızlık verici bir ürküntünün aniden üze

rine çöktüğünü hissetti. Kâhyanın peşinden upuzun ön salonu

geçerek odaya girdi. Annesiyle kont karşılıklı oturuyorlardı.

Adam, Sophia odaya girince avaga kalktı. Yakışıklı bir adam

değildi; ufak tefek ve inceydi, neredeyse narin bir görüntüsü

vardı. Sıcak bir adam da değildi. Gülümsemiyordu.

"Bayan VVilson," dedi. "Bu sabah benimle görüştüğünüz için teşekkür ederim . Sizinle görüşmek istediğim çok hususi

bir konu var."

Annesi ayağa kalktı. "Ben ön salonda bekleşeni iyi olur.

Yüzü biraz solarak d ışan çıktı. Sophia kendisinin de yüzünün

biraz solduğunu hissediyordu.

Bayan VVilson, size evlenm e teklif etm ek istiyorum,"dedi açıkça.

Bu kadar mıvdı vani? Önceden hiç sezdirmeden? Teklif­ten once biraz övgü düzm ek de mi yoktu? Yüce Tanrım, bu

İngilizler hiçbir şey bilm iyor muydu?

Sophia odaya tam am en girerek adamın birkaç metre öte

inde durdu. Adam şimdi aniden biraz şaşırmış ve gerilmiş

tü n ü y o rd u , oysa biraz önce böyle değildi.

t Sophia, nazikçe, "C öm ert teklifiniz için size çok teşek- Ur ederim, Lord M anderlin. Çok cazip bir teklif, ancak kor

Un ki reddetmek durumundayım." Ona nazikçe sebebin.

S A yacaktı. Henüz hiçbir evlilik teklifini kabul etmese fıa;

•71*

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 67: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

olmadığım ' " ™ ° " U *

" ' t g ü z e l sabahta bana vakit ayırdığın,z için ben size te.

sekkür ederim, Bayan VVilson. Teklifimi dm led.gım z ,çin ç<*

naziksiniz." Bunlar, söyleyerek odadan çıktı.

Sophia küçük dilini yutmuş gibi şaşkınlıkla odanın orta

sında kalakaldı.o sırada annesi içeri girdi. "Ne dedin ona?" diye sordu,

panikle.“Hayır dedim, elbette."

“Çok hızlı oldu bitti. O ne dedi?"

Florence da nelerin konuşulduğunu duymak için hızla içeri girdi. Sophia söylenenleri tekrarladı hepi topu iki saniyesini almıştı ve üçü salondaki koltuklara çöktüler.

“Ona bunun hata olacağını söyledim," dedi annesi. “Gerçekten, onu vazgeçirmeye çalıştım, ama hiç aldırmadı. Buraya sana evlenme teklif etmeye gelmiş, edene kadar da gitmeyecekmiş gibiydi!"

Duyduğu şaşkınlığın ağırlığı üzerinden kalkarken Sophia kalp atışlarının yavaşladığını hissetti. “Bu görülüp duyulmuş romantiklikten en uzak teklifti herhalde. Çeyizimin miktarını öğrenmiş olmalı."

Annesiyle Florence sessiz kaldılar. Hizmetçi gümüş birdemlik, fincanlar ve küçük çöreklerin olduğu büyük bir tepsiyle içeri girdi.

Neyse, en azından elinde VVhitby Kontu var," dedi Flo*

"C L i ı *'ncan t'a- boyarken konuyu değiştirmeye çalışarak-' c a ıa \ akışıkh bir adam. Bana kalırsa çiçekler b ir işaret

m c e çok daha romantik. Sence de öyle değil mi, Beatrice?'

der >k h a 1 UnU hatlrlaymca kendisini biraz huzursuz h is^ derek Florence'ın uzattığı çay fincanını ald,.

- —

-

--

­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 68: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lea n

"Dükü de unutmayalım/' dedi annesi. "Henüz ondan

vazgeçmiş değilim ben. Belki Sophia'yı görmek için birkaç

fırsat daha yakalamayı bekliyordun Sonra o da kırmızı gül

ler gönderir.

Florence garip bir şekilde bir an sessiz kaldı. "Ben düke dair

beklentilerimi pek yüksek tutmuyorum." Çayını yudumladı.

Sophia öne eğildi. "N e demek istiyorsun, Florence? Ona

dair ne biliyorsun?"

Kontes omuzlarını silkti. "Ah, pek bir şey değil. Yalnızca

evlenilecek adam olduğunu sanmıyorum ve çabalanmız başka

yerlerde, tabiri caizse daha çok potansiyeli olan taraflarda çok

daha iyi sonuç verecekken onun için boşa vakit harcamanın pek bir anlamı olmayacağını düşünüyorum."

"Seni böyle düşündüren ne?" diye sordu Beatrice. "Geçen akşamki toplantıda Sophia'yla yalnız vakit geçirdi ve baloda

onunla dans etti. Tam bir beyefendi gibi görünüyordu ve ona karşı çok nazikti."

Florence sesini alçaltarak konuştu. "Evet, ama Set'teki en çekici hanımlarla zaman zaman bunu yaptığı biliniyor. Ama

sonucunda hiçbir şey çıkmıyor." Florence sesini daha da alçal­tarak omzunun üzerinden kapıya doğru göz attı. "Bu konuşulmayacak kadar utanç verici, ama kısa ilişkiler yaşamakla da meşhur. Tedbiri elden bırakmadan elbette. Hem de evli ba > anlarla. Sizi temin ederim ki birkaç kalp kırmışhği var.' Flo r°nce çayını tekrar yudumladı. "Tam bir kadın avcısı. Hem do duygusuzca. İlgilendiği tek bir şey var, ötesi yok. Kara bir

kalbi Varmış diyorlar."

^ophia'run midesi kasıldı.

r ^ nia artık kendisine bir eş seçmenin vakti geldiğim ka rar verip vermediğini kim bilebilir?" diye karşı çıktı Beatncv

•73-

­

­

--www.Cep

Sitesi.N

et

Page 69: Julianne Maclean

, , şovunu devam ettirm e sorum luluğuNe de olsa ^ ^ . j j k l e bu vardır."

>an b r ' U soyu Bu da başka bir mesele. Duyduklanrna

h a k ılu sa VVentuorth Kara Kalbi, aileden gelen b ir şey. Baba*

L k . e n oldu ondan önceki dük ise k im isin e göre kana

ma ölümüvle ilgisi olmas. dahil olmak üzere ak.l almayacak

korkunç skandallardan sonra kendi can.na k.ydı. Kafasma

sıkmış.""AK yüce Tanrını," dedi Beatrice.

"Evet, biliyorum, şok edici, değil mi?

Beatrice nafile çabasına tutunmaya çalıştı. "Ama belki de

dük henüz beğenisini karşılayacak bir kadınla tanışmamış

tır." Sophia'ya gülümsedi ama Sophia sessiz kaldı; çünkü kı­

pırdayabileceğim sanmıyordu.

Florence kendisine biraz daha çay koydu. "Ben yine de

beklentilerimi çok yüksek tutmazdım, Beatrice. Annesi, dü

şes bile ona muhtemel gelinler sunmaya çekiniyor."

"Çekiniyor mu?" dedi Sophia, sonunda konuşarak.

"Evet, aynen. Dükün bazen biraz, nasıl desem, göz korku

tucu olabildiğini sen de fark etmişsindir. Anladığım kadarıyla annesiyle ikisi pek konuşmuyorlar. Dük annesini hor görüyor,

düşes de onun yolundan çekilmekle en iyisini yapıyor. Yine de

sö\leyeyim, bunların hepsi davet salonu dedikodusu."

Sophia gözlerini önüne dikerek sessizce oturdu. Dük, kendi annesini mi hor görüyordu? "Eminim kendine göre sebepk>r‘ vardır," dedi, rahatsız bir şekilde. "Tüm olup biteni bilmeden

1 arfiüayarak haddimizi aşmamalıyız, duyduğumuz her §eye de aynı şekilde inanmamamız gerekir." İçgüdüleri tümbu dedikoduların pekâlâ da doğru olabileceğini söylerken onu niye savunduğunu kendisi de bilmiyordu.

BENİ AŞKA İNANDIR

.74 .

-

- ­

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 70: Julianne Maclean

JU LIA N N E M ACLEAN

"Haklısın, hayatım. Tabii ki, bir adamın bir şeyleri neden vaptıgı konusunda asla peşin yargıya varmamalıyu. Taşn

daki o kocam an kalesinde ne sırların gömülü olduğunu kim bilebilir? Bahse girerim epey çoktur." Uzanıp bir bisküvi alır ken sesini biraz yum uşattı. "Ah, Tanrım, oturun da dinleyin,

aptalca dedikodular biliyorum . Zaten muhtemelen hepsi bir avuç saçma hikâyeden ibarettir. Bir kez kalesinin perili olduğunu duyduğuma in anır mısınız? Geceleri hayaletlerin uğul- tutarını duyabildiğinizi? Bir düşünsenize!"

Beatrice ile Florence bir an güldüler, sonra daha önemsiz konuları konuşmaya geçtiler. Ama Sophia kanının kulakla nnda bir canavar gibi uğuldam asının ardından onlann seslerini adeta duymuyordu bile. Sandalyesinde sessizce oturup çayını yudumlayarak Florence'ın söylediklerini düşünmek ve ıuzursuzca dükün gelmesini beklemek, yapabileceği tek şeydi.

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 71: Julianne Maclean

BEŞİNCİ BÖLÜM

W entworth'lerin parıl parıl cilalı, siyah at arabası, üniformalı uşakları ve sürücüleriyle, öğleden sonra saat üçü

geçerken tekerlekleri takırdayarak azametle Hyde Parkı'na ulaştı. Atlar başlarını savurarak kişnediler ve oradakiler hayranlıkla at arabasından zarifçe inerek eldivenli elini Amerikalılara uzatan James'i seyrettiler.

"Ne güzel bir gün, ekselansları," dedi tıknaz ve ufak tefek Bayan \\'ilson, kaldırıma adımını atarken konuşmasının İngiliz gibi çıkmasına özen göstererek.

"Ah, hanımefendi." Dük, onun eldivenli elini öptü. "Bana bu öğleden sonra size eşlik etme keyfini bahşederek bugünü daha da güzelleştirdiniz."

Ufak tefek kadın bu övgülerle kızardı. Dük, kontesin in­mesine de yardımcı oldu ve arkasından Bayan VVilson'ın güzel kızı indi. Dük, parktaki tüm bakışların kızda toplandığını hissetti.

insanlar bir an sessiz kaldı, sonra fısıltılar yükseldi.

At arabası yoluna devam ederken, James ağır ağır Genç ayan Uilson'ın yanında yürüdü. Kız bugün canlı, şifondan

zarif farbalaları olan mavi beyaz çizgili bir yürüyüş elbisesi giymişti. Bir güneş şemsiyesiyle el çantası taşıyordu ve ba »nda saç modeline cesur ve çarpıcı bir açıyla tutturulmuş bir

•76-

­

­­

­

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 72: Julianne Maclean

,r s<ıpka vardı. Jam es ne zaman onun daha güzel olması b^m üm kün olam ayacağını akimdan geçirse, Sophia en son

II ula yeni bir elbiseyle ortaya çıkıyor ve onu kendisine hayIII bırakıyordu. Ancak dük, kızın her nedense bugün her zamankinden daha sessiz olduğunu fark etti.

parkta, gölün yanından ve toplanarak fısıldaşan hanım larla beylerin arasından yürüyüşlerini sürdürdüler. Dükle Sophia, sanat, kitaplar ve Covent Bahçesi'ndeki Kraliyet Opera Binası nda o sırada sahnelenmekte olan opera hakkında soh

bet ettiler. Genç Bayan VVilson ona karşı kibar ve nazikti, ama geçen akşamki kadar candan olmaktan çok uzaktı.

“Geçen akşam ki toplantıda konuştuğumuzda," dedi dük,

eşlikçilerinin onları duyamayacak kadar uzakta olduğundan

emin olmak için om zunun üzerinden dönüp bakarak, "Bugün sizi yürüyüşe çıkm aya davet etmekle fazla ileri gitmiş olabilirim."

Üzerlerinde yükselen meşelerin serin gölgelerine doğru yürüdüler. Yapraklı dallar patikanın üzerinde güneşlik gibi

uzanıyordu. James, nemli toprak ve çimenin taze kokusunu içine çekerken, Genç Bayan VVilson güneş şemsiyesini indirdi.

"Hiç de değil, ekselansları. Umarım davetinizi istemedi­

ğim izlenimini verm em işim dir size."

Elbette hayır, ancak dün Lord VVhitby ile yürüyüşe çık- tlK*nızı duyduğumda şaşkınlığa uğradığımı itiraf etmeliyim. \'nca Lord M anderiin'in bu sabah size önemli bir ziyarette Sunduğunu da."

S°Phia ona şaşkınlık ve korkuyla baktı.

"ingilizlerin dedikodusu," diye açıkladı dük. "Dur durak bilmez."

Üstei Sl*Fe ^°P^‘a hiçbir şey söylemeden yürüyünce, dük ' °mek zorunda kaldı. "Lord Manderiin'in size evlenme

j u l ia n n e M a c L ea n

•77-

-

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 73: Julianne Maclean

• ,w dum Cevabınızın ne olduğunu sormamdate k lif ettiğim duydum. ^ u*

sakınca var mı?Sophia ona gülümseyerek sonunda hafif bir kahkaha attı

“Sizce ne olmuştur?Dük, tüm gerginliği azalırken rahat bir nefes aldı.

“Tahminimce reddetmişsinizdir, ancak son derece nazikçe."

“Nazik olmaya çalıştım, ama onun için fark ettiğini hiç sanmıyorum. Eğer herhangi bir şekilde duygularının incin­diğini hissetsem, bunun lafını asla açmazdım, ama Tanrım, zannımca beni vitrinde duran satılık bir mal gibi görmüş."

James güldü, konuşma daha rahat bir noktaya kaydığı için memnun olmuştu. "O kadar da kötü biri değildir. Yalnızca sosyal becerilerden biraz uzak kendisi."

"Yalnızca sosyal becerilerden uzaklık olsa, insan ona katlanır. Ama aşktan uzak kalmak? Bana kalırsa bir kadın ve erkek, aşk için evlenmeli. Korkarım bu konudaki fikrim değişmeyecek, sevgili annemin bunun için elinden geleni yap­masına rağmen."

Aşk için evlenmek mi? Unvan arayan bir vâris mi söylü­yordu bunu?

Peki, aşkı nasıl tanımlarsınız, Bayran YVilson? Tutku mudur aradığınız? Yoksa sırf akıl birlikteliği mi?"

Sophia bir an düşündü. "İkisi de. İkisini de isterim." "İhtiraslısınız."

"Ben de hep ihtiraslı olanın annem olduğunu düşünmüştüm."

"Ah, ama sizin arad.ğm.z şeye erişmek, toplumsal konum an çok daha zor. Bana kalırsa tanıştığım en ihtiraslı kadın sîzsiniz."

znrm Ph'!! ' T ' kaV'Sİİ kaflnı kald|rdı. "Sizce aşka erişm ekzor mu, ekselansları?"

BENİ AŞKA İNANDIR

•78

­

­

­

­

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 74: Julianne Maclean

eSr zihninde verilecek bir yanıt ararken, gezinti yo-

nda bir an duraksadı. "Kastettiğim şey şu ki, gerçek aşk en

1U,n bulunur ve zorlamayla olmaz. 'İstenince verilen aşk güzel

i n ancak kendiliğinden gelen aşk daha da güzel/ Bu arada

J f e n James deyin bana."S h a k e s p e a r e . Ç ok rom antik, Jam es." Adamın ismine

vurgu yapmıştı. "Shakespeare'in eserlerini çok okur musun?"

Tann'ya şükür, konuyu değiştiriyordu. "Her şeyi okurum."

J a m e s in aklına, Plato'dan okuduğu başka bir şey geldi: aş

kın ağır bir akıl hastalığı olduğu. Jam es doğal olarak bu sözden alıntı yapm am ak için kendini tuttu.

"Demek Lord ıMenderlin'i reddettiniz. Peki ya YVhitby? O

size böyle bir ziyarette bulunmadı, öyle değil mi? Son geliş

melerden haberdar olm aya çalışıyorum, ancak..."

"Seni temin ederim ki James, YVhitby ile ikimiz yalnızca

tanışıyoruz."

"Anlıyorum."

"Yine de bana çiçek gönderm iş," diye ekledi Sophia, bakışlarını haylaz bir şekilde tepelerinde yükselen meşe dallarına dikerek.

Ne tür çiçekler? Kaç tane peki? Mutlaka bilmeliyim."

U *nÇ bayan YVilson biraz gergince de olsa güldü. "Kırmızı Sülkr, tahminim ce üç düzine kadar vardı."

kınies elini göğsüne bastırarak yana doğru bocaladı."Ah • ' Şimdiden hezim ete uğradım. Üç düzine ve kırmızı

Un bununla nasıl boy ölçüşürüm?"

k°]Un | ,l‘^rar güldü, bu kez biraz daha rahatlamıştı. Dıiku

lüyorsj*11 yakalayarak yürüyüş yoluna geri çekti. "Beni büyün' klnK*s, şey, kafam ı karıştırmadığında."

JULIANNE MACLEAN

.7 9 .

-

­

,

"

' ­

­

­

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 75: Julianne Maclean

BES l a şk a İNANDIR.

'Kafanızı karıştırmak mı?"

Sophia bir an huzursuzca omzunun üzerinden eşlikçileri^ baktı, sonra gözlerini kısarak düke doğru Kikti. Evet. Belki yabana olabilirim ama ara sıra ben de eski moda İngiliz de­dikodularına denk geliyorum ve bence lafı dolandırmaya hiç gerek vok. Duyduklarıma bakılırsa, itibarınız çok lekeli. Diğer her şevin yanında, bir de kadın a vasi olduğunuz söyleniyor."

Kesinlikle açık sözlüydü. Bu da James'in istemeden hayran olduğu Amerikan özelliklerinden biriydi. "Anlıyorum." James yürüyüş bastonunun tepesini kavrayarak bir süre hiç

bir şey söylemedi.

"Bir seterinde bana kendi aklınız olduğunu, her kulağına gelene inanmadığınızı söylemiştin."

"Zaten tam da bu yüzden bunu sana soruyorum."

James derin derin iç çekti. Kızın takdire şayan bir man­tığı vardı.

"Bu dedikoduyu nereden duyduğunuzu tahmin edebilir miyim? Kontesten değil, değil mi?"

Küçük Bayan YVilson güneş şemsiyesini kaldırdı, "öyle.”

"Şüphesiz ki sizi bana karşı uyarmaya kalkıştı."

"Kontes, annemle benim çok iyi bir dostumuz. Ona haka­ret etmene müsaade edemem, tabii eğer niyetin buysa."

James, teslim olurcasına ellerini kaldırdı. "Kimseye haka­ret etmek gibi bir niyetim yok. Yalnızca kontesle ben son derece tuhaf şartlar altında tanışmıştık diyelim."

"Nasıl şartlar?"

James, gözlerini kısarak diğer tarafa baktı. "Bir baloda tanıştık, onunla dans ettim ve zannedersem benim düşesim mak istedi. En azından, dedikodular öyle söylüyordu."

Sophia elindeki güneş şemsiyesini yanına d ü ş ü r d ürence? Ve sen?"

•80-

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 76: Julianne Maclean

Ju l ia n n e M a c L ean

•Evet hk**ir >eıv varmadi* sı/i temin ederim. Onunla

îlniA**» kez danS ettİnX ,U'vin P°*,,ule oWugunu sezin-Lvince bir başkası ona evlenme teklif edene dek toplumdan

a k durdum; birinin teklif edeceğine emindim. O da Lord Lansdowne'un karısı olmayı kabul etti."

■ Bana bundan hiç bahsetmemişti."

B a h s e t m e s in i de beklemezdim zaten. Şimdi kontla mutlu

bir evlilikleri var.” Gözlerini vârisin gözlerine dikti ve ikna

edici bir sesle. 'Ben kadın avcısı değilim. Bayan VVilson, size

yemin ederim,” dedi.

Pek çok şey olabilirini, am a bu değilim. James uzun zaman

önce kendi isteklerine k ısa , yüzeysel ilişkiler uygun kadın

lan ayırt etmeyi öğrenmişti. Hiçbir zaman masum, savunma

sız kadınların kalpleriyle oynamamıştı. Bu yüzden, şimdiye

dek evlilik çağındaki genç kızlardan uzak durmuştu.

Sessizce yürüm eye devam ettiler, sonra Sophia davet sa

lonlannda gezinen bir başka dedikodunun sözünü açtı. Bana

ayrıca babanın ve dedenin kendi canlarına kıydıklarını da söyledi."

james, bundan nefret ediyordu ama üstesinden gelmek2°rundaydı.

Bu bir açıdan doğru. Dedem, evet ama bu uzun zaman önceydi. Üstelik ben adamı hiç tanımıyorum bile. Babama ge-

*nce' ° tam bir hovarda hayatı sürdü ve bu da onu kendi ölii- götürdü. Kasti miydi, yoksa değil miydi, asla bilemeyece

^ ° nun yaşama şeklinden gurur duyduğumu söyleyemem . _Van \Vilson, bundan emin olabilirsiniz. Ona benzememek

du gvk'n her şeyi yaptım ve şu ana dek başarılı ol^ > üzden lütfen beni onun yaptıklarıyla yargılama) ın.

talikleri doğruydu, hem de hepsi.

•81-

-

- - ­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 77: Julianne Maclean

Sophia ona s,cak bir şekilde baki, ve Jam es rahat bir ne

fes aldı.«Hep şuna inanm ışadır ki/' dedi Sophia. "Bir adam kendi

yaptıkları ve kişilisiyle yargılanmalıdır, geçmişine, sınıfına ya

da başka insanların onun hakkında düşünüp konuştuğu şey.

lere göre değil. Emin ol ki James, tanışıklığımıza dayanarak

sana dair kendi görüşümü kendim oluşturacağım. Daha önce

de söylediğim gibi, benim kendi aklım var."

James onunla olmaktan duyduğu garip hoşnutluğu daha

da yoğun hissetti. Ona şaşkınlık ve hayranlıkla baktı. Bir yanı

ona sahip olmak için her şeyi yapmak istiyordu. Bedeni o an

alevlenen bir tutkuyla tepki veriyordu, ancak vicdanının de

rinliklerindeki diğer yanı da onu uyarıp uzaklaştırmak isti­

yordu. Söylentiler yalnızca hikâyeden ibaretti, ona asıl kendi hakkında tüm söylentilerden çok daha kötü olan, karanlık

gerçekleri anlatmayı diliyordu.

Sonra toparlandı ve böyle şeylere kafa yormaması gerek­

tiğini hatırlattı kendine. Genç Bayan VVilson, Londra'ya bir

unvan 'satın almaya" gelmişti ve onun da elinde çok iyi bir

tane bulunuyordu. Karşılığında ise onun sunduklarına ihti

yacı vardı. Bu bir iş anlaşmasıydı. Kız da bunu biliyordu, ken­

disi de. Bunu aklından çıkarmamalıydı.

'ı ine de, ona duyduğu çekim inanılmaz bir hızla artıyordu.

1 lepsi bu kadar mı?" diye sordu, kendisini yanıtlamaya alışık olmadığı daha şahsi sorulara hazırlayarak. Çoğu inşa nın sormaya cüret edemediği sorulara.

Genç Bayan Wilson gülümsedi. "Aslına bakarsan bir şe>’ daha \ar, üstelik, belki de en korkuncu. Bahsini açmalı m*' yım, ondan bile emin değilim."

James, s,rllndaki kas|ann gerildiginj hisse(tj

BENİ AŞKA İNANDIR

•82-

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 78: Julianne Maclean

JU L IA N N E M a c L ea n

C enç Bayan VVilson ona m uzır bir ifadeyle sırıttı. "Kor r„n ki kalenin perili olduğuna ve bütün gece hayaletlerin

Tuldadığına dair bir söylenti dolaşıyor. Lütfen, James, bana

£ u n doğru olm adığın, söyle."

James bir kahkaha attı.

Sophia, son derece ciddi bir sesle onu sorgulamayı sürdürdü.

"7ira ben yedi yaşındayken annem le babam beni hayalet diye bir şey olmadığına ikna etm işti, şimdiyse evet, Yorkshire'da

gayet hayat dolu olduklarını görm ek... Bu düşünceyle yaşamava devam edebileceğim i sanm ıyorum ."

James kendisini gülm ekten alamadı. "Sizi temin ederim ki,

canım, anne babanız tam am en haklı. Gece uğuldayan bir hayalet duymadım hiç. Gerçi aşçının yuttuğu kremalı pastalar

yüzünden sabaha karşı midesinden gurultular geldiği olur."

İkisi de gözlerinden yaşlar gelene kadar güldüler.

"Yüce Tanrım ," dedi Jam es. "Dedikodunun bu kısmınıkaçırmışım ben."

Sophia gülüm sedi. "Şim di hepsini duydun işte. Ayrıca lütfen beni hiç ilgilene!irmiyorken, tüm sırlarınıza burnumu sok- maya kalkıştığım için özür dilemem e izin verin. Sizden duymak istedim, o kadar."

James başını salladı. "D em in konuştuğumuz şeye dönebilir miyi2?"

^ Sophia o güzel kaşlarını çattı. "Üzgünüm, tüm bunlar

s° nra demin ne konuştuğum uzu bile hatırlamıyorum/

n S U F a t İ f a d e s i c i d d i l e $ t i K a f a n ı z ı k a r ı ş t ı r m a d ığ ım

yül" 1*,rda s‘z‘ büyülediğim i söylemiştiniz. Siz de beni bü 0rsunuz. Hatta d ikkat çekecek derecede."

olfflak d°^ Unmah için içi gidiyordu. Bunu bu kadar istiyor dışlar C3n,nı y iy o r d u . Sophia, yolun ortasında durarak ba-

n* ° na do£ru yöneltti.

•83*

-

-

­

­

-

­

-

' - "

--

www.CepSite

si.Net

Page 79: Julianne Maclean

b e n i AŞKA İNANDIR

»Lütfen bana Sophia de. Bu beni çok memnun eder."

»Sophia" dedi James, kızın elini kendi elleri arasında ,u

lalken. N e güzel bir isim. Kulağa öyle hoş geliyor ki."

James, kızın ani gerginliğini hissetti. Kendisinin gergin.

lig i çoktan geçmişti. Bu çılgıncaydı. Bir ay önce olsa, böyle bir

şeyin olmasına asla izin vermezdi. Yirmi dört saat önce bile.

"Senden duyduğum zaman, benim kulağıma da hoş gc.

I liyor, James," diye cevap verdi sesine kışkırtıcı bir cazibe ka

! tarak. "Bir kez daha söyle, daha bile hoş gelecek."

Yüksek bir yerden aşağı düşmekte olduğu hissine kapıldı

james. İçini bir endişe kapladı. Hiçbir şey planladığı gibi git

miyordu. "Sophia," diye seslendi.

Bakışlarını kızın eline doğru kaydırdı. Elini tersine çevi

rerek, avuç içine parmağı ile minik bir daire çizdi. Kızın tüm vücudunun ürperdiğini hissetti. Kızın titremesi, onu da titretti.

Sophia tedbiri elden bırakmayarak omzunun üzerinden ağır ağır yaklaşan eşlikçilerine baktı.

"Göreceklerinden mi endişeleniyorsun?" dedi James.

Sophia başını sallayınca james yana doğru bir adım atarak ı onu rahatlattı. Şimdi James'in bedeni, eşlikçilerin kızın elinin

ı James in elinde olduğunu görmelerini engelliyordu.

James kızın eldivenini, bileğindeki düğm eyi açarak Ç1' j kardı. Sophia hafifçe nefesini tuttu. Toplumsal açıdan uygun

olan bir şaşkınlığıa, omurgasından gezinmekte olan ve o ka | dar da uygun olmayan bir haz eşlik ediyor, soluğunu kesi

yordu. Bu, James'in çok hoşuna gitmişti.

James derin bir nefes alarak, bir an durup, kızın karşı çık' ( ™ad,&,ndan emin olmak için ona baktı. Önce, avcunun iÇ‘n'

den çıplak, zarif bileğine doğru bir çizgi, sonra ise o narin

1 * damarlı bileğinin üzerinde minik halkalar çizdi H ^ r

"

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 80: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ean

*ev s ö y le m e d e n , yalnızca teninin yumuşaklığına hayran ka^ rak bakışlarım kaldırdı.

S o p h ia 'n ın dudakları onunkilerden yalnızca birkaç santim

u zak lık tay d ı; enfes bir şekilde dolgun, tehlikeli bir şekilde ıslak.

Kızın göğsü inip kalkıyordu.

Kendi kalbi ise göğsünden fırlayacak gibiydi.

Tanrım!

Sophia hafif bir fısıltıyla, "Bu o kadar..." dedi.

"Evet?"

"Harika bir his ki."

James tekrar gülümsedi, ancak içinde fırtınalar kopuyordu.

"Gıdıklıyor, James. Tüylerim diken diken oldu."

James om zunun üzerinden, yavaşlamış ve mesafelerini

korumuş olan eşlikçilerine merakla bir göz attı, ardından he­men geri çekilerek eldivenini kızın eline giydirip, zihnini asıl

amaçlarına odaklamaya çalıştı. Buraya Genç Bayan YVilson'a

âşık olmaya gelmemişti. Beş yüz bin sterlini almaya gelmişti.

İkisi yüzlerini ileri çevirip tekrar yürümeye başladılar. Ja

mes içinde yükselen coşkun ve münasebetsiz şehveti bastır

maya çalışırken bir an durup nefes aldı. Söz konusu tutkuları

°lunca tüm hâkimiyeti eline alan bir adamdan beklenmeye

cek şekilde kendisini kaptırmıştı.

Yolun sonuna geldiler ve güneşli açık havaya çıktılar. Ha mmlar ve beyler yeşil çimenlerin üzerinde gruplar halinde top

anm,Sti Sophia güneş şemsiyesini yeniden açtı ve sohbetleri

1 ^a önemsiz konulara doğru kaydı.

d . ^ok geçmeden Bayan VVilson ile Leydi Lansdovvne görun-

dircp 'lme zamanı gelmişti. James onları at arabasına bin 1 w Lansdowne Evi'ne döndüler.

•85*

-

­

­

­

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 81: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AN D IR

James, hanımların inmesine yardım etm ek için önce ke„. disi arabadan atladı ve veda etm ek için Sophia'yla ön kap,ya yürüdü. Bayan VVİlson ile kontes eve girdiler ve James, koca.

man ön girişte Sophia'yla yalnız kaldı.

Kızın eldivenli eline uzanıp dudaklarına götürerek nazik bir öpücük kondurdu. "Bu akşam üzeri bana eşlik etmenden duyduğum içten mutluluğu tanım layabilecek bir kelime

yok, Sophia."

Kız, James'in bıraktığı elini nazikçe yana doğru indirdi. "Bugünü hiç unutmayacağım, James. Ç ok ... hoştu."

"Hoş mu?" James güldü. "O kadarcık mı?"

"Hayır, tabii ki o kadarcık değil," dedi Sophia, alçak ve

buğulu bir sesle. İşveli bir gülüm sem eyle bakarak arkasını döndü ve kâhyanın diğer hanımları karşılam akta olduğu açık kapıya doğru yürüdü.

James, Sophia'nın bu aşk oyununda, oynayanın öncelikle kendisi olduğunu düşündüğü bu oyunda gösterdiği kabiliyete hayranlık duymuş, olduğu yerde öylece hareketsiz kalmıştı. Şu an sadece vücudunun verdiği tepkiye, bu rahatsız edici gerilme hissine bakarak bile, kızın bu oyunda kendisinden daha iyi olduğunu öne sürebilirdi. Unvan avcısı Amerikalı vâris onu yakalamış ve tuzağına çekmiş, kendisi ise, onun evden içeri girişini izlediği bu sarsıcı, akıl alm az âna kadar böylesine büyük ve keskin bir kancaya takıldığının farkına varmamıştı

­­

­

­-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 82: Julianne Maclean

ALTINCI BÖLÜM

< §prxxş>

ğlen yemeğini annesiyle birlikte yemek James'in âdeti de V / ğildi. Bugün de her zam anki gibi tabağının çalışma oda

sına gönderilmesini istemişti, böylece gergin sessizliklerden rahatsız olm asına gerek kalmadan yemeğini yiyebilecekti.

Ne var ki, bugün tek başına olmasına rağmen ortalığa

farklı bir gerilim hâkim di. Öncesinde yeterince tartmadan yaptığı hareketler için duyduğu pişmanlık ve endişenin se­

bep olduğu bir gerilim .

Açıkça bir koca arayışındaki bekâr bir hanıma kur yap­maya başlamıştı; Londra'ya bir soyluya "kancayı takmak için gelmiş bekâr bir hanıma. Onunla Hyde Parkı'nda yürüyüş yaparken görülm üştü ve tüm Londra muhtemelen onun niyeti üzerine fısıldaşıyordu. İngiliz anneler muhtemelen bakışlannı İngiliz topraklarından uzaklara çevirdiği için ona köpürüyor

lardl- Aslına bakılırsa daim a h o r gördüğü bir şeye, b i r servet avcısına dönüştüğü için kendisi de kendisine kızgındı. Ken

dlsı de Sophia'dan ya da VVhitby'dan üstün d e ğ i l d i .

Sonra kendisine b u k a d a r y ü k l e n m e m e s i g e r e k t i ğ i n i d ü

'Undü Ayn, şekilde, S o p h i a ' y a d a . A r i s t o k r a t e v l i l i k l e r n e

d ° > s e her z a m a n , i k i t a r a f i ç i n d e ç ı k a r d o ğ u r a c a k ş e k i l d e

a d a n ı r d ı . İ n s a n l a r t u t k u l a r ı n d a n ç o k s o r u m l u l u k l a r ı i ç i n e %

d * v e t u t k u l a r ı n p e ş i n d e n g i d i l m e m e s i g e r e k t i ğ i m c o s

•87-

­

-

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 83: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

da kendisinin bilmesi gerekirdi Böyle bir seçenek de ^ zaten En azından kendisi için. Çok ama çok tehhkeh olurdu bu Evlenmek için başka sebepler aramas. gerekiyordu ve paıa da başka herhangi bir sebepten daha kötü değildi. Bu gerçek, (en de'en sorumlu davranış olurdu; zira bunu düklüğü içjn yapıyordu. Lily için, Martin için ve gelecekteki vârisleri için.

Onlar her kim olacaksa.O zaman sorun neydi? Kızın Amerikalı olması mı? Bir şe

kilde ihanet ettiğini mi hissediyordu? Belki biraz, ama vazgeçecek kadar değil. Artık kararını vermişti. Sonra birden, bunun kızın nereli olduğuyla hiç ilgisi olmadığını fark etti. Endişeleri yalnızca ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir türlü Sophia'yı aklından çıkaramaması yüzündendi. Kız hakkında düşündükleri, zihninden çok, bedeniyle daha ilgiliydi ve bu düşünceler onu bir an bile rahat bırakmıyordu. Tüm istediği gidip onu görmek ve evlenme teklif etmekti. Büylece, tüm bu kararsızlığını bir anda aşmış olur ve hızla bir ilerleme kaydedebilirdi. Ve sonra, vakit yitirmeden düğün gecesinin zevklerine gömülebilirdi.

Sonra babasının yapısını düşündü James, tutkuları hâkimiyeti ele geçirdiğinde, adamın nasıl mantık duygusunu yitirdiğini. James, ona benzemek istemiyordu. Belki de evliliği bir iş an­laşması çerçevesinde tutmak mümkün değildi...

O sırada kapı çalındı ve James yerinden sıçradı. Kapının

beklenmeyen bir şekilde çalınması ya çarpılması onu hep korkuturdu.

Gelen, kâhyasıydı. "Manderlin Kontu sizi görmeye gelmiş, ekselansları."

James omurgasında gerginlik hissetti. Acaba Kont, James'in >r gun once Sophia'yla yürüyüşe çıktığını duymuş da, buraya

tartışma çıkarmaya mı gelmişti?

"Buyursun, YVeldon."

•88

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 84: Julianne Maclean

Iames, m asasından kalkarak pencereye doğru yürüdü.L a v l a perdeyi h afifçe aralayarak sokağa baktı. Kontun

^ abas, ön tarafta bekliyordu.

Merdivenleri tırm anan ayak sesleri duyuldu ve çok geç- eden kont, Jam es in çalışma odasına girdi.

"Manderlin Kontu," diyerek onun gelişini duyurdu YVeldon.

Sonra odadan çekilerek, kapıyı kapattı.

"Benimle görüşm eyi kabul ettiğiniz için teşekkür ede

rim YVentvvorth," dedi Kont. "Sizinle görüşmeyi arzu ettiğim önemli bir mesele var."

Buyurun, o tu run lütfen.

Kont, ufak tefek, çelim siz vücuduyla, koyu yeşil kaplamalı bir koltuğa çöktü. James, adam Sophia'ya karşı duyguları oldu­ğundan bahsederse ne diyebileceğini bilmiyordu. Sophia'nın asla Manderlin gibi bir adam la evliliği düşünmeyeceğini bi­liyordu. Yalnız görüntüsü yüzünden değil; adamın onun ilgisini nasıl uyandırıp, aklını çeleceğine dair en ufak bir fikri olmayışından dolayı. Sophia'nın ihtiyacı olan adam biraz daha....

Buraya kız kardeşiniz Leydi Lily ile konuşmak için izni­ni/i rica etm eye geldim. Söz konusu olası bir..." Sözün buras|nda bir an duraladı ve yum ruk yaptığı eline doğru öksürerek kendisini toparladı. "Bir evlilik teklifi."

^or>t, James'in çalışm a odasından çıkması üzerinden az zaj^‘1n geçmişti ki, kapı tekrar tıklatıldı. Bu seferki hızlı ve sa-

ritV'ZCa' C*1 ameS/ 8 ek‘nin kâhyası olmadığını anlamıştı. "Gidiye seslendi James, masasının başından.

iç e r i^ 1 Savru ara^ aÇddı ve Lily neredeyse müzikal bir edayla ^ma kapıyı arkasından kapattı. Bu halleri zaman

leç A n,^arnese görünm ez bir meltemde nereye doğru sü/ü- inmez bir yaprağı anımsatırdı.

JULIANNE MACLEAN

•89-

'

­

" "

­­

" -­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 85: Julianne Maclean

Ah, James, sana nas.l tefekkür edebilirim? ' dedi Lily N

diye, daha James ona iyi «ünler bile dileyemeden.

James sandalyesinden kalktı ve Lily ona doğru ilerleye**

ince kollannı beline doladı."Hayırdır, ne oldu?" diye sordu James.

"Ne olduğunu biliyorsun. Sen bu dünyadaki en iyi aga.

beysin.""Açıkçası bilmiyorum."

"Lord Manderlin! Gönderdin adamı!"

James'in vücudunda bir an huzursuz bir ürperti dolaştı. "Ah, kontu diyorsun. Geldiğini görmüş müydün ki?"

"Evet, kapıya geldiğinde ön salondaydım ben, sonra hizmetkârların koridoruna saklandım. Annem bilse küplere binerdi!"

"Koridorlara saklanmana gerek yoktu, Lily. Daha on seki/. yaşındasın ve ben de çocuk gelinlerden yana biri değilim."

"Ama annem kesin baskı yapar bana. Elinde değil. Ona, ben de, söylediklerini yapmak zorunda olmadığımı söylemek istemiyorum; çünkü bunu sen zaten yapıyorsun. Bu onu ancak kızdırmaya yarar."

İstiyorsa kızsın, Lily. Eğer bu hoşuna gitmiyorsa, gelirbenimle konuşur."

"Asla yapmaz."

"Aynen öyle," dedi James. "Konuşsaydı bile, ona senin daha çok küçük olduğunu söylerdim."

hıly gözlerini yukarı devirdi. "Ben çok küçük değilimJ3'mes. Lord Manderlin gibi sönük bir adamla evlenmek istem»' yorum, hepsi o."

lâlâ büyümen gerekiyor, Lily. Bir gün, sönük bir adam»»1 î°k ı/ daha iy i bir seçenek olduğunu göreceksin."

BENİ AŞKA İNANDIR

•90-

-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 86: Julianne Maclean

I ily, ağabeyine bakarken gözlerinde şaşkınlık vardı.

„Sen de mi, James? Senin de annem gibi olup çıkacağınahiç ihtimal verm iyordum .

James, pencereye doğru yürüdü. “Annem gibi değilim

ben. Yalnızca senin güvende olm anı istiyorum. Bunu en çok

da, sen anlıyor olm alısın.

Lily için» çekti. "Ben güvende olmak istemiyorum. Yaşamak istiyorum ben. İhtiras istiyorum."

Jam es on a , tutkularına kapılıp giden insanlara dünyanın

her zam an iyi davranmadığını hatırlatmak için uyana bir bakış attı. "H ay ır , istemiyorsun."

"İstiyorum. İstediğimi alacağım da."

O sırada kapı tekrar çalındı.

"Girin," diye seslendi James.

Menteşeler gıcırdadı ve anneleri içeri girerek ellerini önünde sıkmış bir halde durdu. Yüzünün soğuk, sert çizgi­leri iyice belirginleşmişti.

Bugün daha neler olacak bakalım?' diye merak etti James, aniden kendisini yorgun hissederek.

Lily, ağabeyinden uzaklaştı. "Merhaba, anne."

Düşes yanıt vermedi ve kapı eşiğinde öylece durarak elle* rini denetledi. James, bugün annesinin aklında her ne varsa,

11,1 nde Atmayacağını anlamıştı. Kız kardeşine dönerek, "Lilv, j U,cn gidip aşçıya bu akşam evde yemek yemeyeceğimi söy

'>u r s u n ? Bugün avukatım la bir görüşmem var."

kilv, yavaşça od ad an çıkarken yüzündeki tüm gülümsilindi.

mes tekrar pencereye doğru giderek, gözlerini dışan dikti.

N,e 0,du, anne?

J u l ia n n e M a c L ean

. 9 1 .

"

"

­

­

-

-

' "

www.CepSite

si.Net

Page 87: Julianne Maclean

V Hin kapıyı arkasından kapatarak odaya girdi. Sanki h* a yabancı gelmiş gibi gözlerini etrafta gezdirdi. Jam e*

r C muhtemelen bu çalışma odasına gelmeyeli ne kadaruzun zaman olduğunu fark etmişti.

"Buraya geldim," diye yanıtladı düşes. Çunku şu an olüp bitenlere hiç onay vermediğimden haberin olsun istedin,.»

»Onay vermediğinden mi?"diye tekrarladı James, annesi,

nin ona Manderlin Kontu'nu göndermiş olmasından dolay,

duyduğu kızgınlığı ifade ediş şekliyle neredeyse eğlenerek.

Yine de James, onun görüş bildirmek için buraya gelmiş

olmasının kayda değer bir şey olduğunu düşünüyordu; zira kadın her türden yüzleşmeyi hor görürdü. Genellikle istediklerini göz korkutucu tavrıyla elde ederdi, en göz korkutucu olduğu zamansa ağzını açıp hiçbir şey söylemediği anlardı.

Sanki alınan karara hiçbir şekilde dahil olmamış gibi görünürken, insanın boğazına sarılıp aklındakileri zorla değiştire

cek görünmez bir ele sahipti.

James onun yüzüne baktı. "Şu an ne olup bittiğini bilmiyorsun."

Annesi, ne zaman kendisine karşı çıkıldığını hissetse yap tığı gibi omuzlarını oynattı. "Buraya Lily'ye karşı niyetini belirtmeye geldiğini, seninse buna müsaade etmediğini biliyorum

Birbirlerine bir an kötü kötü baktılar. "Ona engel olmadım. Bunu önermediğimi söyledim, hepsi o."

"Manderlin Kontu, Lily için mükemmel bir eş olurdu," düşes. "I lali vakti yerinde, soyadı ise sarayda büyük sayg» t ™>or. Senin 'hızlı' tarzına pek uymuyor olabilir ama kral#

onu son derece takdir ediyor."

James, pencereden uzaklaştı. "N eresinden baksan b»1)

BENİ AŞKA İNANDIR

daha çocuk H > • • ^^nuz evlıhge hazır değil."

­

­­

­

-

­www.CepSite

si.Net

Page 88: Julianne Maclean

«Genç bir kızın neye hazır olduğu ya da neyi istediği, her ııî1(,n onun için en iyi şeyi teşkil etmez. Onun adına en iyi

kırarların alınmasını sağlamak, bu ailenin reisi olarak seninsorumluluğun."

«Senin adına da öyle olmuştu, değil mi?"

Annesinin dudakları büzüldü. "Sana VVentvvorth Düşesi olduğumu ve İngiltere'nin en ihtişamlı ailelerinden biri olduğumuzu hatırlatmamda sakınca var mı?"

James'in, annesinin her zaman tutunduğu bu değerlere karşı çıkmak için söyleyebileceği çok fazla şey vardı. Ancak, vıllar önce, henüz genç ve öfke doluyken, aynı zamanda da dürtülerini bu denli bastırmayı başaramadığı zamanlarda zaten söylemiş olduklarını yineleme ihtiyacı hissetmedi. Annesi, James'in ailesinin ihtişamına dair düşüncelerini gayet iyi biliyordu.

"Sezon daha yeni başladı, anne. Lily de daha küçük. Etrafına bakınacak zamanı var. Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar."

Dul düşes bir an sessiz kaldı ve James onun neden odadan çıkmadığını merak etti. "Anladığım kadarıyla dün Amerikalıyla yürüyüşe çıkmışsın," dedi kadın.

"Ah, Am erikalı," diye yanıtladı James. "Gerçekte canını sıkan bu mu?" Masasına yürüyerek rastgele bir mektup çekti ve gelişigüzel hitap cüm lesine baktı. Dul düşes ona doğru birkaç adım attı ve James başını kaldırdığında kadının gözerinde korku ve kızgınlığı bir arada gördü. Düşünmesi bile lll>> el mayan bir şeyin korkusunu. "Ciddi bir şey değil, değil u Aslında böyle bir düşüncen..."

kinios onun sorusuna cevap vermedi ve başladığı lafa deam etmek zorunda kalana kadar onu seyretmekle yetindi.

° Amerikalı, James."

Bunun gayet farkındayım."

JULIANNE M A d EA N

•93-

­

­

­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 89: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN A N D IR

«Duvduklanma bakılırsa babasının babası bir ç i z m e c i^

bildrin çizmeci! Ve annesinin babası da, ah yüce Tanrım, ag.

zım a alamıyorum bile, bir mezbahada çalışıyormuş. Domu,.

lan kesiyormuş." Kadın kolunu havada salladı. "G enç Bayan

VVilson'ın bu görüntüsü o Paris elbiseleri, mücevherier *

çarpıcı gülümsemesi altında yatanları saklayamıyor. Bir se

filin kızından öte bir şey değil, buraya da şey olarak gelmiş

ah, neydi o amiyane tabir? Servet avcısı."

J a m e s buna gülmekten kendini alamadı. "Unutuyorsun ki

anne, serveti olan asıl o."

Dul düşes yine omuzlarını oynattı.

"Babası da sefil falan değ il" diye sözlerini sürdürdü Ja

mes. "Yoktan bir şeyler var etmiş bir girişim ci ve bu konuda

ona hayranlık duyuyorum."

"Beni korkutuyorsun, James."

James tekrar güldü. "Ödün koptu, değil mi? Üzgünüm,

seni yatıştırmamı bekleme benden."

Bu zalimceydi, farkındaydı ve bir anlığına söylediklerini

geri alabilmeyi diledi. Sonra annesinin gözlerinde o bilin

dik soğuk hiddetin alevlendiğini ve kim senin b ö y le isyankâr davranamayacağına dair inancını gördü. Söyled ik lerind en

pişmanlık duymadı. Birden zihninde b ir h a re k e tle n m e oldu

sanki durgun sulara taş atılmış g ib i. K a fa s ın d a b elli b e l ir t

bir anı canlandı; annesinin sınıfa g irm e s i, o n u m ürebbiy®51*

nin ayaklarının dibinde yerde ağlarken b u lm a s ı, yalvaran h*

kışlarını görmesi ve buna rağmen se ss iz c e g e ri çekilip kapOrl

kapatması. Bu anların pek çoğu b e lli b e lirs iz d i, sislerin &sından beliriyordu.

Memnundu, hem de çok. Kendisiyle bu anıların aras^ mesafe koyabildigine memnundu.

.9 4 .

-

- ­

­

­

-www.CepSite

si.Net

Page 90: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

Annesi tüm dünyanın ses çıkarmadan k e pmesini ve sorgulam adan görevini yerine 06 itaat « vordu. Birinin eline a o verici, anlayan f . gW'rmesıni bekli cezalandırıldığında bile. ’ 'r lo*cat ,ndtrilerek

Kadın arkasını dönerek odadan gkh. Kapıldıgmda Jam es, sakince koltuğunanna döndü. u ve yazışmaia

­--

-

www.CepSite

si.Net

Page 91: Julianne Maclean

YEDİNCİ BÖLÜM

Sophia yeni yeni kavramaya başlıyordu ki, Londra Sezonu onun için, birtakım olaylar karışması için araya balolar

yerleştirilmiş büyük bir toplantıdan ibaretti. Birbiri ardına her akşam resmi elbiseler, mücevherler, müzik ve sohbet demekti. Şampanya, geç akşam yemekleri ve kuş tüyü yelpazeler demekti. Eldivenli narin bileklerden sallanan dans kartlan ve kocaman gösterişli taçlarla süslenmiş ev sahibeleri demekti. Sophia için tüm bunlar şu an kalbini çalan yakışıklı bir prensle tamamlanmış olan sihirli bir peri masalıydı.

Sophia, annesi ve Florence ile birlikte içeride toplantının çoktan başlamış olduğu Stanton Evi'nin ön kapısına doğru uzanan kırmızı halıda yürüdü. Gözlerini hemen içerideki geniş merdivenlerde ilerleyen kalabalıkta gezdirirken, gerginlikten kalbi hopluyordu. Bu akşam burada olacağını umduğu adamın yüzünü arıyordu, prensinin yüzünü.

lanrı aşkına, ona dair görüşlerini ne zaman bu kadar de ğiştirmişti ve buna sebep olan şey özellikle neydi? Galiba hef şeyden biraz vardı ve ondan ayrı geçirdiği son birkaç 8ul bunu körüklemekten başka bir şeye yaramamıştı. Onu ha> etmekten başka hiçbir şey yapmamış, Hyde Parkı'nda yüşe çıktıklarında adamın parmağının bir tüy gibi çıplak leğinde gezinmesinin sarhoş edici düşüncesi karşısında iÇ*n

•96-

­­­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 92: Julianne Maclean

ju l ia n n e M a c Lean

^ e s in d e n kendini alamamıştı. Varlığının her bir zerresi

" vt. şiddetli bir arzuyla karşılık vermiş ve uzanıp James'e

Okunmayı o zamana dek fotemff olduğu her şeyden çok daha

fazla istemimi.

paha o n c e hiçbir erkeğe dokunma arzusunu tatmamı.ştı.

Arzudan da ö te y d i bu. Ona yakın olmak, dudaklarını te

n in d e ge/dire b i le c e k ve erkeksi kokusunu içine çekebilecek

denli yakın olmak, bastıramadığı bir ihtiyaçtı. Son birkaç gün

d ü r düşü nebild iğ i te k şey bu olmuştu. Onun tadına bakmak,

ona sıkıca t u t u n m a k istiyordu. Bir yatağa uzanıp, James onun

aralık d u d a k lar ın ı öperken ağzındaki o ıslak tadı almak, onun

ağırlığım bedeninde hissetmek istiyordu.

Sophia kendisine gelerek çevresine bakındı ve yanakları

nın kızarıp, bu şok edici, yakışıksız düşüncelerini açığa vurmadığını umdu.

Eve girerek ev sahipleriyle selâmlaştı ve her şeye rağmen,

bütün dedikodulara karşın, James'in kendi takdirini kazan

mış olmasına hayret etti.

Yine de içindeki kuşkular tam olarak dinmemişti. İnsan

lann onun hakkında söylediklerini aklından çıkaramıyor ve

'^güdülerini takip edip, dedikoduları duymazdan gelmesi mi, °ksa açıkça ona duyduğu çekim duygusundan etkilenen iç

dü lor i ne güvenmemesi mi gerektiğini kesti remiyordu.

babası ona daima içgüdülerine güvenmesi gerektiğini

n*Şti. Sezgilerine güven," derdi, o ağır, Güneyli aksanıvla.

P°lit ^ ^âttak* misafir odasına vardılar. "Bu genel anlamda 0ju * ,r Pafti. Bu yüzden, eğer laf, bu sabah Parlamentoda

divt ( ltn*ere 8ehrse, çok sıkılmamış gibi görünmese çalış,

Florence sessizce.

.9 7 .

­

­

­

­

­

-

-www.CepSite

si.Net

Page 93: Julianne Maclean

M S i \ N k \ I N V N O I R

Aslına Nıkarsan ben bunlan oklukça ilgi çekici bulUNxv

m nv' diye yanıt \vnii Sophia. "Ga/etek'ideki vionH\k'ri ta

kip ediyorum."'K v güzel Sophia ama çok biliyormuşgibi d e davranma'

Sophia, asla şry ::ş giN davranmayacağını söyleyecek^ ama annesiyle Florence dikkatlerini Riyan Weatherbee'nin giy. diği kıyafete yönelttiler. Florvnceın dediğine bakılın» daha

Cince giydiği her şeyden oklukça kırklıydı, böyle şeyleri bırakın vapmavı. ağzına bile almayan bir İngiliz kızı için son derece cüretkâr bir Airtfttsi vardı. Sophia’nın Jam es'le ilk kez dans etmiş oldugıı \Veldon Hvi'ndeki Kiloda giydiği elbisen? çok benziyordu. Florence. Sophia'ya göz kırptı. "Moda akım lannı Miriiyorsun hay atını. Bunun olacağı belliydi. Çok geçmeden insanlar mağaza vitrinlerinde Lillie Langtry \v diğer İngiliz güzelleri ile birlikte senin resmini arayacak."

Üçü birlikte iyice aydınlatılmış, eğreltiotlan ve yapraklı palmiyvlerle donatılmış devasa salona ilerlediler. Bir saat boyunca Sophia, ardı ardına birçok bey w soyluyla tanıştı. Lord* lar Kamarası ndan olduğu gibi Avam Kamarası ndan da politikacılar vardı. Gazeteciler, Kınkacılar, eşler, kız kardeşler anneler, teyzeler oradaydı. Sophia'nın bu zamana dek katıldığı en büy ük toplantı buydu. Nereden baksan beş yüz ka* dar konuk olduğunu tahmin etti. Ne var ki tüm adamlar a\ ■ şeyleri -siyah takım, beyaz gömlek ve beyaz yelek- g i> nu' ken. prensini bulmak o kadar da kolay değildi. Acaba cek miydi kı hem?

Bak. dük orada,” dedi annesi o sırada, sanki Central 1 ark t* gezinivoriamuş da, bir keklik görmüş gibi.

Sophia elinden geldiğince aldırmamış g ib i g ö rü n e re k k*

nuştu. "Ah. evet."

Annesinin gözleri büyüdü. "Ah. evet mi? Tüm söyl°>'tNgin bu mu?"

­

-

­­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 94: Julianne Maclean

İU U A N N E M\CLEAN

^nulilik bu. anno diye yanıtladı Sophia. yelpazesini ' vü/ünJo küçük bir sırıtmayla.

,K*'Sophia kendisini salonda James'le aynı tarafta buluncaya

j. Kİar bir yanın saat daha geçti. Arada bir onun olduğu tarafa^ anu>r, ı' uzun, esmer bedeninin diğer erkeklerin üzerinde yükselirini ve yüz hatlarının hem çetin, hem agırKışh görün­üşünü hayranlıkla izliyordu. kalabalığın içinde bile varlığı olanca heybetiyle hemen güze çarpıyordu.

Birisiyle sohbete dalmıştı ancak şampanyasından bir vu dum alırken, bardağının ü/erinden Sophia'ya Kikti. Yeşil gözleri koyu renk kirpiklerinin arasından ışıldadı.

Sophia, ona cüretkârca gülümsedi ve adam karşılık olarak bir kaşını seksi bir biçimde hatifçe kaldırarak Kışını ona doğru sallayınca Sophia, dizlerinin tutmadığını hissetti. Bu akşam onunla konuşmak için yanıp tutuşuyordu. Gözlerinin derinli­ğini ve dudaklarının vumuşaklıgmı görecek kadar yakınında olmak için. Ona kendi adıyla hitap eden sesini duymak için.

Birkaç dakika sonra, upuzun boylu, rahat tavırlı Janıes yan hnna gelerek, annesiyle ve konuşmakta olduklan Kuıkacıvla selâmlaştı. Uygun bir şekilde hafif meselelerden bahsettikten

'nra. Birkaç dakikalığına kızınızı çalmama müsaade edebı •lr misiniz, hanımefendi? Onu kız kardeşimle tanıştırmak i> li>orum. Kendisi bu akşam annemle, düşesle birlikte burada.

l^*a\la tanışmayı çok arzu ediyor, dedi dük Beatrieee.

K atrice in yüzü güneş gibi aydınlandı. labiı ki, ekselans- 1 minim Sophia ailenizle tanışmaktan çok memnun olur'

0na*aines ba?lnı sallayarak kolunu uzattı w Sophia da kolunu vladı. Birlikte kalabalık salonda ilerlediler.

I<\\sv*llrn° ne sevindim," dedi James ona sessizce.* ,n‘ umuyordum."‘"Bo

1 senin geleceğini umuyordum.’

-

--

www.CepSite

si.Net

Page 95: Julianne Maclean

Sophia çok daha fazlasm. söyleyebilirdi; girişteki ^lerin alımda aynld.klarmdan beri ondan başka hiçbir şey dfl. Sünemcdigini ve kollarını onun boynuna dolayıp hemen ora akta öpmek ve "ayn kalmışlığın" verdiği bu acı ve k,zgmılk

verici hissi sona erdirmek istediğim.

İkisi birlikle, James'in Weldon balosunda gülümsediği, koyu renkli güzel saçları ve krem rengi bir elbisesi olan genç hanıma yaklaştılar. Bu akşam göz alıcı mavilere bürünmüştü. Demek bu, James'in kız kardeşiydi. Sophia'nın vücudunda bir

rahatlama hissi dolaştı.James, kız kardeşinin koluna dokundu. “Lily, sana Bayan

Sophia YVilson'ı tanıştırabilir miyim? Kendisi Nevv York'tan geliyor. Bayan YVilson, bu da Leydi Lily Langdon."

Sophia elini uzattı. "Sizinle tanışmak bir şeref, Leydi Langdon."

James, kimse duyamasın diye iyice eğilerek fısıldadı. "Doğrusu Leydi Lily olacak."

Adamın kulağındaki sıcak nefesinin hissi sol tarafındaki tüm tüyleri diken diken etmişti.

"Leydi Lily," diye düzeltti hemen, kendisini hiç de büyüklük taslanmış ya da James onu küçümsüyormuş gibi hissetmeden. Aksine, James onun tarafındaymış ve tek isteği yardımcı olmakmış gibi geldiğinden dolayı minnettar kalmışb

"Lütfen Leydi Lily deyin bana," dedi genç hanım. İkisi de gülümsedi ve Sophia eğer dükün kız kardeşini daha yakın* dan tanıma şansı olursa, onu çok seveceğini hissetti.

"Elbisenizi çok beğendim," diye söze girdi Lily ve ik»si bir süre yeni moda şeylerden bahsederken, James yanlarında durup dinledi.

1 lep birlikte açık büfeye gidip, ne var ne yok diye bakalım mı. diye önerdi Lily. "Birden çok karnım acıktı."

BENİ AŞKA İNANDIR

•100-

-

­

­

­­­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 96: Julianne Maclean

ju l ia n n e M a c L ean

"( ok iy* ° ,ur' dİy(? yan,tladl S° ^ ıa‘ Lily'nin Peşinden gittin de geldiğini görünce memnun oldu.

James m u &K alabalığın arasınd an beyaz keten örtüyle kaplı, dekoratif

aklarla süslenmiş ve gösterişli aperitiflerin dizilmiş olduğu 1 m asaya ulaştılar. Soslu istiridyeler, İstakoz salatasıyla

Oldurulmuş puf börekleri, taptaze ve renk renk dilimlenmiş mevveler ve üzüm ler güm üş tabaklara itinayla yerleştirilmiş ve devasa porselen kâselerin kenarlarından taşmıştı. Kek- ler çikolatalar ve tereyağı kremasıyla kaplanmış şık bisküvi­ler masada yerini almıştı, en ortada ise kusursuz bir biçimde vükselen şekerden heykeller vardı. Sophia, James ve Lily ma

sının çevresinde ilerlediler ve gülüşüp konuşarak atıştırdılar. Sophia, bu gecenin hiç bitmemesini diledi.

O kadar kalabalık olmayan, daha küçük bir davet salonuna geçtiler ve Sophia ile Lily uzak bir köşedeki bir kanepeye yerleştiler. James ise onların karşısındaki bir koltuğa geçti. Ötelerinde sera bulunuyordu. Başka bir salonun diğer tarafından

görünüyordu. İşıkları tam amen yanmış, yemyeşil bir orman görü nü mü ne bü rü n müşt ü.

Üçü oturup konuşurken Sophia, Lily ile James arasında ha- !" bir gerginlik sezdi. Lily'nin rahatsızlık belirten birkaç bakı-

' lna ve ağabeyine ters düşen bazı görüşlerine tanık olmuştu. Sophia, yakın zam an içinde aralarında bir tartışma geçip geç- mediğini merak etti.

^ sırada odaya iki genç hanım girdi. Lily onları tanıyordu. ' hakin, Evelyn ile Mary. Gidip onlara merhaba demem ü Ayağa kalktı ve salonda ilerleyerek arkadaşlarını kar

am a y a gitti.

nızkO*^9 ameS/ devasa mermer şöminenin başında yal- ni|şlardı. Ateş yanmıyordu, ızgara temizdi.

Ç°k sevim li," dedi Sophia.

-

­

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 97: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

"Öyledir Hem sevimlidir, hem her şeye kafa tutat»

(ames'in o sırada iki haramla kıkırdaşan kız kardeşi^ gjfe a t a n Sophia, hiç şaşırmam,şh. "Bir şeylerin yolunda o l ^ , . p ı sezmiştim. Can, sıkkın görünüyordu."

James de gözlerini Lily'ye dikti. Mum ışıgı, „ yakış,kı, y0.

zünü hafifçe aydınlattı. "Yakın zamanda aram ızda bir anlaj.mazlık oldu. Evliliği konusunda."

Sophia şaşkınlığını belli etm em eye çalıştı. "Evliliği mi?

Ama daha çok küçük."

“Ben de aynen öyle söyledim. Anneme kalsa onu hemen

yarın evlendirir. Ben de Lily'ye bu konuda endişelenmesine gerek olmadığını; çünkü daha çok küçük olduğunu söylediğimde, benim onun tarafında olduğumu kavrayamadı. Beni, 'ihtiras' söz konusu olduğunda, onun olgunluğunu hafife almakla suçladı."

Sophia anlayışla gülümsedi. "Yola gelecektir. Eminim ona son derece uygun, saygın biriyle tanışacaktır."

James şakağını parmağına yaslayarak Sophia'ya baktı. Gözlerinin çevresindeki çizgiler yumuşadı ve tembelce gülümsedi. "Nasıl oldu da bu keşmekeşte yalnız kalma fırsatı bulduk?

Sophia gülümsedi. "Ben şikâyetçi değilim."

Ben de," diye yanıtladı James, üstteki bacağını indirip di ğerini onun üstüne atarken. Onun o güçlü ve kaslı kalçaları­nın görüntüsü karşısında, Sophia, vücudunda bir arzu kıp,rtl s,nm dolaştığını hissetti ve bakışlarını ondan kaçırarak, kendi eldivenli ellerine odaklanmaya çalıştı. "Birkaç akşam önce bir*

hkte sanat eserlerini inceleyişimizi hatırladım," diye sözler*1 sürdürdü James. "O zaman da yalnızdık."

I u t. Baktığımız o tablolar aklımdan çıkmadı. Özellik^ I randt ınki, Yıkanan Kadın. Birinin mahrem bir anım "iP1

gibiydi. Resimdeki kadının akimdan geçenleri * era

•102-

-

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 98: Julianne Maclean

„ 5cphia durup boşluğa baktı. James bilerek gözlerini

ttl'r i ıti Sophia, onun da kendi mahrem anlarına tanık ol*onadiKu. rdugunu düşündü

«Sanırım dışarıdaki salonda da bir tane Rembrandt var," \\W James, eliyle işaret ederek. "Kendi portresi."

Sophia salona çıkan kapı eşiğine doğru baktı ve gözlerini

tı-krar Lily'ye Çevircli- K,z davet d onu n u n öbür tarafındaarkadaşlarıyla sohbet ediyordu.

Sophia, James ile yalnız başına, şu anda kimse yokmuş

gibi görünen başka bir salona gidebilir miydi?

Gidemez miydi?

Burada, davet salonunda hemen onun karşısında oturu

yorken bile, hâlâ kendisini çok uzak hissediyordu. O "ayrı kal­mışlık" hissini tekrar duydu ve bu hissi gidermeyi, o an her şeyden daha çok istedi. Belki bu fiziksel bir şeydi, emin de

ğildi bundan. Tek bildiği, içinde kıvılcımlanan arzuların onu

çekerek sağduyusundan uzaklara sürüklediğiydi.

Sophia ayağa kalktı. "Tabloyu görmeyi çok isterim. Lily

nereye gittiğimizi görür."

lam o sırada Lily eğilerek onların birlikte davet salonun

um diğer tarafa geçişlerini izledi.

Sophia ile James, sessiz salonda ilerlediler. Sophia'nın to 1 okları mermer zem inde tıkırdıyor ve tüm odada yankılanıl d ı ! . Sophia başını kaldırıp yüksek katedral tavanına baktı,

^ndisini her zam an özgürlükçü bir kız olarak görmüş olsa

•NaPhklan şeyden huzursuzluk duymuştu,

hu tarafta." James, geniş bir merdivenin dibindeki bir °bl°ya doğru ilerledi.

^ tablonun önünde durarak nerede olduğundan ve

ln 0,duğundan dolayı duyduğu gerginliği yatıştırmava

JULIANN E MACLEAN

103-

-

-

-

­

­

-­www.Cep

Sitesi.N

et

Page 99: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

çalıştı. B irkaç d a k ik a gözlerini dikip resmi inceledi.

başlı görünüyor.""Evet. Kendinden emin.

»Aynı zamanda üzgün de. Gözlerine bak. Bunu çizerken

ne düşündüğünü merak ettim."

Sophia gözlerini sanat eserine doğru çevirirken, James'in yandan yüzünü incelediğini hissetti. "İnsanların ne düşün­düğünü sıkça merak ediyorsun sanırım."

Sophia omuzlarını silkti. "Galiba öyle. İnsanlar birer sırdır, değil mi? Bir insanın aklından ya da kalbinden geçenleri asla bilemezsin. Sana söyleseler bile, her şeyi tam olarak söylediklerinden nasıl emin olabilirsin ki?"

James onu incelemeyi sürdürüyordu. "Bence sen, gördüğüm en güzel kadınsın."

Sophia'nın kalbi göğsünde sıkıştı. Bakışları onunkiyle buluştu ve uzanıp ona dokunma ihtiyacının verdiği sızılı hisle başa çıkmaya çalıştı. James, onun omzunun üzerinden arkaya baktı. Hâlâ tamamen yalnızdılar, yine de Sophia kalabalıktan yükselen uğultuyu ve durdukları yerden pek uzakta olmayan Lily ile arkadaşlarının kahkahasını duyabiliyordu.

James in parmakları yavaşça Sophia'nın yanağına uzandı ve Sophia oracıkta arzularıyla eriyip gideceğini hissetti. "Seni öpmek istiyorum, Sophia."

Sophia'nın dizlerinin bağı çözüldü. "Burada olm a m a m ız

gerekir, demek istedi. Demeliydi de, ama daha engel olama* dan ağzından başka sözcükler döküldü. "Keşke öpsen."

James'in eli onunkileri buldu; parmaklarını onunkilere do* arken tileri, geniş, sıcacık ve güçlüydü. Onu girintili bir kÖ

Şeye doğru çekti.

sophia akla hayale sığmayacak bir şey yaptığım biHyordU ama bu adam - bu yakışıklı adam - içinde isyankâr bir a t*

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 100: Julianne Maclean

rclu fsjevv York'tayken, hayatının birbiri ardına renksiz,

>akdirici ve anlam sız suarelerde geçeceği gerçeğine kendini K A ' Iistı. Tüm O durgun ve sıkıcı davet salonlarında özle allŞJ ^ ^ jğ i türden bir sıcaklığı, James'leyken hissediyordu.

' i nl t nda kendini ilk kez cinsel arzularla dolu ve cüretkâr b il iy o r d u . Yaşadığın, hissediyordu.

Tanrım, yardım et bana', diye geçirdi içinden, James dud a k l a r ı n ı yavaşça onunkilere yaklaştırırken.

Tüm hayatı boyunca yaşadıkları onu bu ana, öpücüğünün gittikçe artan tatlılığına ve ıslak dudaklarının kendisininkilerin üstünde bıraktığı hislere hazırlayamazdı. Hafifçe yanağında gezinen başparmağının verdiği gıdıklamaya. Londra'daki bir toplantıda gizli saklı bir köşede bir adamla öpüşmenin münasebetsizliğine. Bunun yanlış olduğunu biliyordu ama kendisine engel olamıyordu, tüm bunların verdiği o coşku dolu güç, hayatında yaptığı ya da gördüğü her şeyden daha heyecan vericiydi.

Sophia, James'in dilinin tadını hissetmek için dudaklarını araladı ve James bir adım daha yaklaşarak onu kollarına aldı. Ayrı kalmışlık hissi yok olurken Sophia onun kollarına neredeyse korku verici bir umutsuzlukla sokularak sıkıca kavradı ve dudaklarından bir inilti yükseldi. James'in boğazından da boğuk bir nefes sesinin yükseldiğini duyduğunda, Sophia onun da bu keskin tutku ve özlem hissiyle kendin

den geçtiğini anladı.

ITıha Sophia neler olup bittiğini anlayamadan, James,

hia n yakalayarak salonun öbür tarafına sürükledi. Sop ,un ünlan ^yrcden kim se olup olmadığını görmek için om

Peşİnd UZCrİnden baktl Kimse yoktu, o yüzden istekle onun bç^-r Sora>'a gitti. Burası hiçbir koşulda genç bir hanım ve dUyu t r adam *Çin uygun bir yer değildi, ama aklında sağ

nanı,na hiçbir şey kalmamıştı. Yalnızca James'in ellerini

J u l ia n n e M a c L ea n

105-

-

-

­

­­

­

­­­

-

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 101: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

tekrar vücudunda, dudaklann. dudaklar,nda hissetme ve kendine çekip göğüslerine bashrma arzusu vard,.

tames onu taş merdivenlerden indirerek egreltiotlan, pal miveler ve çiçek açan çalılar ve fundalarla dolu bir duvan„ yarandan kimse onlar, görmeden içeri girebilecekleri dip bil köşeye sürükledi. O an, Sophia, nereye giderse gitsin Ja n **

takip edebilirdi. Yukarıda bir yatak odasına gidecek olsa, oraya da gider ve kapıyı arkalarından kilitlemesine izin verirdi. Tanrı'ya şükür James böyle bir şey yapmamıştı. Her ne yapacaklarsa, onu yaptıklarında, buradan fark edilmeden sı

vışma şansları hâlâ vardı.

James, bir duvara yaslandı. Sophia'yı elinden tutup çekti ve sert bedenine yasladı. “Tadın şarap gibi," dedi şehvetli bir fısıltıyla. "Yalnızca daha güzel, o kadar."

"Seninki ise, daha önce hiç almadığım bir tat gibi."

Ve Sophia onu tekrar öptü, ellerini onun o güzel siyah saçlarında gezdirdi ve parmaklarının omuzları ve boynunda bıraktığı gıdıklamayı hissetti. Bu kadarı Sophia için çok fazlaydı. Ne yapacağım bilemiyordu, ne düşüneceğini, ona nasıl dokunacağını. Daha önce kimseyle böyle öpüşmemişti. Tüm hayatı uykuda mı geçmişti? Ancak şimdi mi uyanıyordu?

O an bildiği tek şey, başını geri attığı ve James'in önce boynunu, sonra elbisesinin yakasından göğüslerinin üstünü öptüğüydü. Iannm, öpücüklerini elbisesinin altına indirebilme sını, dudaklarının kumaşı ve korsesinin sert yüzeyini delip geçmesini nasıl da istiyordu.

“Keşke yalnız olsaydık," dedi, nefesi kesilirken. "Tama­men yalnız."

James in bakışları onu yiyip bitiriyor; dudakları, Sophia m1üzerinde sihirli bir etkisi olan seksi ve haylaz bir gülüşle °neritiyordu.

•1 0 6

­

­

­­

­

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 102: Julianne Maclean

„Bu tehlikeli olurdu, tatlım. Bir beyefendi olabilirim amain1 de sınırlarım var ve eğer seninle yalnız kalsam, senin

^ a bakar ve her bir santim ini doldururdum; bu sözlerimi ' ! unutma, buradan faziletini yitirerek çıkardın. O yüzden,

de burada, tehlike altında olmamız en iyisi."

Sophia, bacağını James'in bacağının dışında gezdirmek için b i r dizini kırdı. "Bunu, tehlikeleri düşünmek istemiyorum."

Oysa ki, düşünmesi gerektiğinin farkındaydı.

James, elini Sophia'nın kalçasında gezdirerek bacağını daha da yukarı çekti. Sophia, pantolonunun altından onun cinsel organının sertliğini hissedebiliyordu.

Tanrı aşkına, ne yapıyordu?

Bir erkeğin cinsel organının nasıl bir his verdiğini daha önce hiç bilmiyordu, büyüyüp bu kadar irileşerek sertleşebil- digini. Kendisini, vücudunu James'e bastırır ve tüm kıyafetlerin arkasından kalçalarını ona yaslarken buldu. Alev alev bir yangına sürükleniyordu adeta. Kendisini durduramıyordu. Şehvetin cayır cayır bir kıvılcım gibi kendisini sardığını ve tüm mantık duygusunu örttüğünü hissetti.

O sırada James'in elinin eteğini kaldırarak altına kaydığını 'e çoraplarının üzerinden çıplak kalçasını okşadığını hissetti, ^’phia hafifçe inlerken, Jam es dönerek onu duvara yasladı ve miçolarını onunkine bastırdı. Ama arkasından ne söyleyece

101 k'hniyordu. Düşünemiyordu.

, ^ s,rada bir ses yükseldi. Seranın dışından, salondan yan­lan an bir kahkaha.

J'>nvs dudaklarını onunkinden ayırdı ve işaret parma-

n,m UH*' budaklarına götürdü. Sophia, onun alev alev ya

veneh baktl' aralar*nda yalnızca birkaç santim vardıkjlb CS,nın yüzüne vuruşunu hissedebiliyordu. Sophia nın

g ü n d en fırlayacakmış gibi çarpıyordu. Bir an gözlerim

JU UA N N E MACLEAN

107-

-

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 103: Julianne Maclean

1

birbirlerine diktiler. James, Sophia'y. tekrar öptü ve Sophia

hiç umursamadan onun öpücüklerine karşılık verdi ve par.

maklanm o muhteşem siyah saçlarına geçirdi.

Kahkaha sesini tekrar duydular. Jam es dudaklarını onunkilerden ayırarak, "Çılgınlık bu," diye fısıldadı.

öyleydi.

Çılgınlıktı.

Sophia’nın aklından ne geçiyordu da böyle davranmıştı?

Dük herhalde bunu yapmaya yeltenen her erkeğe karşılık verdiğini düşünmüştü. Kesinlikle şu an ona karşı tüm saygısını yitirmişti.

Korku ve pişmanlık Sophia'nın her yanını sardı. Her şeyi berbat mı etmişti?

Ne yapabilirdi? Bunu nasıl düzeltebilirdi? Artık elinden hiçbir şey gelmezdi.

Bırak beni, bu çok yanlış," diye fısıldadı Sophia bir anlık panikle. Onun kollarından sıyrılarak yemyeşil araziden salona doğru koştu. Toplantının konuklarını, artık her kimlerse, göre* mıyordu bile. Seradan fırladıktan sonra, bir şekilde, açık büfe masasının başına dönmeyi başardı. Hâlâ duyduğu tutkudan nefesi kı silmiş, şaşkına dönmüş ve sersemlemiş bir haldeydi

B,r ehnı s,cak >'anağına götürdü. Kendisine sürekli tutku arına değil, aklına göre davranmasını hatırlatırken nasıl olmuş da böyle dizginleri elinden bırakabilmişti? Mantığına v*aklına ne olmuştu?

James, gözlerim kapatarak başını seranın duvarına ya*'

bir i 7 , ' ^ VUrdu- Sertî e- Dağılmış ve nefesi kesU»*«halde titriyordu. Nasıl olmuş da, ihtiras dolu birkaç dakik*

bıba 1 U' sılldrı “zerindeki tüm hâkimiyetini yitirmiŞti? Bu “abasının yapacag, türden bir şeydi.

BENİ AŞKA İNANDIR

1 0 8

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 104: Julianne Maclean

j u l ia n n e M a c L ea n

Bu d üşü nceyle midesi kasılarak alnını eline yasladı ve sa

k in leş**^ çal,ştI'Lanet olsun." İşleri bundan daha kötü bir yöne sürükleye

mezdi herhalde. Evet, daha önce de sera köşelerinde kadınlarla ü^ügü olmuştu ama, tecrübelerine dayanarak, koca arayı

şındaki bekâr kadınları asla öpmemesi gerektiğini biliyordu.

Az önce olup bitenler, kendisine sandığı kadar hâkim olamadığını kanıtlamıştı. Ve eğer hâlâ biraz olsun aklı kaldıysa, başarısızlığını kabullenerek çıktığı yoldan geri dönerdi.

Ama artık yapamazdı. Artık işler durduramayacağı bir seviyeye gelmişti. Artık oturup düşünmek yoktu, evlenme teklif etme ihtimalini gözden geçirm ek yoktu. Bu akşam olanlardan sonra, bu kaçınılmaz olmuştu. Bu işin geri dönüşü, sıyrılmanın yolu yoktu; en azından onurlu bir şekilde. Ortalıkta bunun lafı dolanmaya başlamadan önce, hemen, Sophia'yı istemesi gerekiyordu; zira birileri ikisini görmüş olabilirdi. Lily'nin gördüğü kesindi. Arkadaşları daha çok gençti, ağzı sıkı davranmanın önemini kavrayabilmiş değillerdi.

Tanrım, Amerikalı vâris. Belki de en garibi, tüm bu sarMC1 endişelere karşın, ona sahip olacağını bilmenin muhte

bir Şey olmasıydı.

Annesinin öğle yemeği boğazında takılı kalacaktı herhalde.

109-

"

­

­

­

­

­

­­­

­

--

www.CepSite

si.Net

Page 105: Julianne Maclean

SEKİZİNCİ B Ö L Ü M

E rtesi sabah, Sophia, huzursuz bir uykunun ardından sa

bahın erken saatlerinde uyandı. H afif b ir kahvaltı yapa

rak bahçede gezinmek üzere dışarı çıktı. Londra'da kendine

ait bahçeleri olan az sayıdaki m alikânesinden biri olan Lans

downe Evi, şehrin geri kalanı gibi sarım tırak, yoğun bir sisle

kaplanmıştı. Sophia, havanın nemli serin liğ in i teninde hisse

derken, saçlarının dağıldığını fark etti. 'Ama ne önem i var ki?

diye düşündü, upuzun karaağaçlarının oluşturduğu, bahçe

boyunca uzanan yoldaki düz taşlara ad ım ını atarken. Nihayet, Horence ve annesinin sorgulayan bakışlarından uzakta, tek başına kalmıştı.

Bir önceki geceki toplantıdan erken ayrılm ışlardı; çünkü

Sophia kendisini iyi hissetmediğini söylem işti. G erçi ikna olmuş değillerdi.

Sophia, şimdilik bu konuda başka ne s ö y l e y e b i l e c e ğ i n d e 0emin değildi.

Davranışından son derece büyük bir utanç duyuyor vc

\ . . *n * unu ° £ IX‘ndiğini düşünm ek bile istemiyordu ‘ babasının. Babası çok büyük bir hayal k ır ık lığ ın a u # * * .

haber ^ ra a yukselen toynak sesleri, bir konuğun g e ld $ ^

u t i : ? ' UZakUm evi" kapılarının açüd.gu« ve • ! lu> ^p„ar, armalaria süs,ü büyük P r ^ arabaÇsım n gjrdiğ1

­

­

-

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 106: Julianne Maclean

A V t t A I N

gördü. Bir hareketlilik oldu. Seyisler atlan almak için ahırlar

dan fırlarken, gü n lü k giysileri içindeki bir uşak, konuğu kar-

mLınıak için ön m erdivenlerden aşağı koştu.

Sophia» Ç°k * ,k siy»h bir Pn,to 8 * ^ ve silindir şapka tak nuşolan Jam es'in incelikle arabadan indiğini ve başını kaldırıp'eve baktığını gördü.

'Burada ne yapıyor?' diye meraklandı panikle. Günlük bir

ziyaret için uygun bir zam an değildi. Eğer buraya gelmişse,

önemli bir iş m eselesi olmalıydı.

On dakika sonra, Sophia gerginlikle bir ağacın dibindeki

bir banka ilişerek Jam es'in evden çıkmasını ve siyah şapka

sını kafasına takm asını seyretti. James, avluyu geçerek bah

çelere doğru yöneldi. Nereye gittiğini çok iyi biliyordu: tam

Sophia'nın olduğu yere doğru.

Sophia'nın kalbi göğsüne vurmaya başladı. James, etra

fındaki tüm g rilik lerin , taş m alikânenin, çakıllı avlunun, si

sin ve pusun arasında karanlık , baştan çıkarıcı bir yaratık

gibi görünüyordu. Sophia, soğuk bankın üzerinde, olduğu

yerden kıpırdayam adı bile. Elinden gelen tek şey, onun, ken

dinden em in ve uzun adım larla kendisine doğru yaklaşma

sını izlemekti.

James, belli bir m esafede durdu, yaklaşık beş metre uzak-

*’kta. Şapkasını çıkararak yana indirdi. "Burada üşümüyor

musun, Sophia?"

Sophia yüksek sesle yutkundu. "Aslında oldukça ferahlatın.

hınrı aşkına, bir kız, kollarında hafifmeşrep bir kadın gibi

'andıktan b ' r gün sonra, siyahlar giyinmiş yakışıklı bir

Uke ne söyleyebilirdi ki?

^ james hlrkaç adım yaklaştı. "Um arım kendini cezalandır

bursundur." Sophia karşılık vermeyince, birkaç adım daha

•İli*

" '

-

­

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 107: Julianne Maclean

B E N İ AŞKA İN A N D IR

yaklaştı. "Çünkü cezalandırılmayı hak eden b iri varsa. oda

benim."Sophia nın vamna oturdu ve o n u n bu kadar yakmdao|.

mas, sophia nın bedenini adeta eritti. Söyleyecek tek bir I*.

lime bile bulamıyordu.

"Annenle görüştüm," dedi, James, konuya hem en girerek

"Bana nerede olduğunu söyleme nezaketini gösterdi. Aynca

seninle son derece önemli bir konuda konuşm a iznini verdi."

Şapkasını banka bırakarak Sophia'nın b u z gibi olmuş elle

rine uzandı. Onları okşayarak kendi ellerinin arasında ısıttı.

Birkaç dakika sonra, avucundaki elleri öptü. Jam es'in sıcacık

dudaklarının teninde bıraktığı his, Sophia'nın özlem le titre

mesine sebep oldu. Tekrar onun kollarında olm a, yüzüne her

baktığında duyduğu o güçlü şehvet duygusuna kapılıp sü

rüklenme özlemiyle.

James, onun gözlerine baktı. "N eden geldiğim i biliyor ol

malısın."

Sophia hiç konuşmadan onun sözlerini sürdürmesini bekledi.

"Buraya geldim, Sophia; çünkü senden benim karım ol

manı istiyorum. Benim düşesim." Başını tekrar eğerek kızın

ellerini öptü, upuzun ve yavaş bir öpücük.

Sophia, bırakın konuşmayı, nefes bile alabildiğinden emin değildi. Bu anı hayal edip durmuştu, am a pek bu şekilde de

ğil. Dün gece olanlar yüzünden m i?" diye sordu. "Çün^j e\lenmek zorunda kaldığın bir eş olm ak istemem senin İÇ'11

James, böyle bir karşılık bekliyormuşçasma şefkatli bir bakışla baktı ona. "Dün gecenin bununla hiç ilgisi olmadı#1* söylesem yalan söylemiş olurum. Hem de çok ilgisi var. ü nun tek sebebi, senin Amerika'ya dönebileceğini, bir baŞ^ s.vla evlenebileceğini, ya da seni bir daha asla k o l l a r ı n ^

( mayacağımı düşünmeye dayanamadığ ımı fark etmem

'

'

­

­

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 108: Julianne Maclean

JU LIA N N E MACLEAN

ak?am büyülendim , Sophia. Büyülendim. Seni öpmeyi b,rak

mak, nefes alm aktan vazgeçmekten farks,zd, Sen tan.dıg™

en çekici kadınsın ve her şeyden çok da senin kimseye değil bana ait olacağını bilm em gerek."

Sophia g ö z lerin i kırpm adan onun yüzüne baktı. Söyle

diklerini d oğru mu duym uştu? Büyülendiğini mi söylemişti?

Doğal olarak kuşkular bir anda Sophia'nın her yanını sardı.

"Annemle aranızda bir anlaşma konusu geçti mi?"

James bir an gözlerini ona dikti, sonra çenesini avucuna

aldı. Onun bu içten hareketi, Sophia'nın arzudan başının dön­

mesine yol açmıştı.

"Böyle mi düşünüyorsun? Seni paran için istediğimi mi?"

Sophia, gerçeği arayarak onun gözlerine baktı. Bunların

hepsi planlanm ış mıydı? Jam es, onun evlilik teklifini kabul

etmesini sağlam a alm ak için mi dün akşam onu baştan çı­

karmıştı? Sophia, onu yeterince iyi tanımıyordu. Belki o da

diğerleri gibiydi. Asıl istediği onun çeyiziyken, kendisine ilgi

duyuyormuş gibi davranıyordu. Bunu insanların gözlerinde

görebiliyordu Sophia.

Ama Jam es... O nun gözlerinde ne görüyordu? Emin ola

mıv°rdu. Arzu gördüğüne inanıyordu ama sakın görmek is

lik le r in i görüyor olm asın? Ona duyduğu, belki de sadece 1/iksç>ı t>jr ^ çekim , gözünü kör mü etmişti?

Keşke bu konularda biraz daha tecrübeli olsaydı. Daha

kin ^ k*r Şehvet hissetmemişti. Onun dürüstlüğü haka karara varabilecek durum da değildi. Ya bunların hepsi

4 i k t3da 80Çerse? Ya sonra^an onun dedikodularda sövlen- kad'ın‘Hlâr ^ y tani olduğunun, parası olan genç, masum bir

nun j ^ Ştan Çıkarmayı çok iyi bilen usta bir çapkın olduğuU na varırsa?

-

­

-

­

--

www.CepSite

si.Net

Page 109: Julianne Maclean

»Bilm iyorum / diye yanıtlad ı so n u n d a . "H erhald e

Londra ederim i biliyor olm alı. VVhitby biliyor.

»Ah VVhitby." Jam es elim y an ına in d ird i ve başını çvvirç

rek eve doğru baktı. "Şu an onu mu dü şü nü yorsun?»

"I (ayır!" dedi Sophia düşünm eden. "O n d a n değil. A nnom

ona söylediği için herkesin de bildiğini d ü şü nd ü m , o yüzden"

James derin bir nefes alırken, göğsü in ip kalktı. »Buraya

geldim; çünkü sana sahip olm am ayı d ü şü n m ey e bile dayana iniyorum.» Bakışları onun bakışlarıyla b u lu ştu . »Bu sana söy.

lediğim şeylerin en doğrusu."

Sana sahip olmamayı düşünm eye b ile dayanam ıyorum .

Sophia da ona sahip olm am ayı d ü şü n m ey e bile dayana­

mıyordu.

Sahip olmak? Bu tam olarak ne d em ekti?

Sahip olmak ve sıkıca k a v ra m a k ...

Şimdi onun kendisini kollarında sık ıca kavram ası için ne

ler vermezdi.

"James, emin değilim. H er şey çok an i o ld u ."

James tekrar onun elini alarak ö p ü cü k le r kondurdu.

'Lütfen, Sophia. B en im le ev len k i d ü n y a n ı n e n mutlu

adamı olayım. Kaleme gel ve ailem in görd üğü e n h a r ik a dü

şes ol. Bir seferinde bana İngiltere'nin t a r i h i n e h a y r a n l ı k duy

duğunu söylemiştin. Gel ve onun bir p a r ç a s ı o l . O n u y a ş a , <** dönüş. Onu en içinden, kalbinden g örü p t a n ı m a k is tiy o rd u n Bu senin elinde, karım ol yeter."

bophia ar,ılık dudakların ın a r a s ı n d a n h a f i f ç e n e f e s a yordu. Tüm bunlar gerçek m i y d i ? G e r ç e k t e n b i r p e r i m * * '

a girerek yakışıklı prensiyle e v l e n e b i l i r m i y d i ?

O an, daha fazla d ü ş ü n m e d e n , y a n ı t ı a ğ z ı n d a n Ç»k jrı1et, James, karın olurum ."

BENİ AŞKA İNAN D İ K

'

-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 110: Julianne Maclean

JU L İA N N E M ACLEAN

B i r an için tu m d ü nya yok oldu ve Jam es'in kendisini

. in i n farkına v a rm a n ın mutluluğuyla geri döndü. James o™ k0||anna a la ra k d u d a k la r ,n . d u d a k la r® , bastırdı ve Sophia bir bulutun ü z e rin d e sü rü k len d iğ in i hissetti. James'in karısı olacaktı! H ay a tla rın ın g e n k alan ım birbirlerini severek, son suza dek m utlu y a şa y a ra k geçireceklerdi!

Sophia b ak ışlan n ı eve doğru kaldırarak gülümsedi. Annesi üst kattaki bir pen cered e sevinçten uçarak onlan seyrediyordu.

-

www.CepSite

si.Net

Page 111: Julianne Maclean

DOKUZUNCU B Ö L Ü M

nPam am dı işte. James, bir vârisle nişanlanm ıştı.

James at arabasına geri döndü. Yalnız başına otururken,

Piccadilly'de tıkalı trafikten dolayı ağır ağır ilerleyen atlann toy

naklannın parke taşlannda çıkardığı sesleri dinlemeye daldı

Biraz endişeyle, neden daha çok tatm in olm adığını merak

etti. Bu yanşı kazanmaya, Londra'daki her erkeğin peşinden

koştuğu çeyizi elde etmeye kararlıydı ve o sabah zafere ulaş

mıştı. Ödülünü güvence altına almıştı. Yine de, hiçbir man

tıklı sebebi olmamasına rağmen halinden m em nun değildi Nedendi acaba?

Belki de Sophia ya bu sabah söylemiş olduğu her şey gef' çe olduğu ıçindi Tüm dürüst,ügüyle söyjeyebiiirdi ki, evlilik

teklıh para için değildi. En azından Sophia'nın gözlerine ba

a , onun kendi düşesi olmasını istediğini, eğer evet derse,

t n ,Smm dünyan,n en mutlu adamı olacağını söylediğin*

n m ^ ' d“ n>an,n en mutlu adamı olacakm ış! Yüce Tan

nuşurken^onâ" kap,l,p sürük,enm i§tiSöyi^ik| l naS1 tapt1^1 konusunda zırvalayıp durnmŞ

mişti. Bunun bi yak,a$maya hiç ama hiç n i y e t ir ■> anlaşması olması gerekiyordu.

116-

-

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 112: Julianne Maclean

Ama Sophia gördüğü en güzel kadındı ve aynen söyledi* M ona sahip olm ak istiyordu. Lanet olsun, onu şu anda bile

istiyordu Orada, at arabasında yanında olmasını, onu kolla-

nna almayı

Belki de yeterince tatm in duymamasının sebebi buydu. İç

ten içe gerçekte zafer kazanm adığının farkındaydı. Aslında, düşünmeden hareket etm eye karşı verdiği mücadeleyi kaybet­

miş, arzulanna yenik düşmüştü. Artık birdenbire önünde uza

nan gelecekle yaşam ayı öğrenm ek ve bir şekilde cehenneme

sürüklenmeden dayanm aktan başka yapabilecek bir şey yoktu.

Ne sabahtı am a. Üstelik hâlâ nişan haberini annesine bil­

dirmek zorundaydı.

James, at arabası gürültülü Londra sokaklarında takırdayarak ilerlemeyi sürdürürken bastonunun fildişi sapını sı­

kıca kavradı.

Yarım saat sonra Jam es, Londra'daki evine giriyordu.

Ekselanslan annesi, oturm a odasında çayını yudumlu yordu. Kapı eşiğinde Jam es'in varlığını sezdiğinde sert bakış

ırım kaldırarak baktı. "Jam es," dedi, biraz şaşırmış bir halde.

James, odaya girerek, basma kumaşla kaplı kanepey e oturdu

1 «ünde sonunda söylemesi gereken şeyi ertelemenin anlamı 0*madığına karar verdi. Lafı hiç gevelemeden söyleyecekti.

I Lıberlerim var ve bunu yarınki gazeteden okumadan 1 nu' >lk öğrenen kişi sen olm alısın diye düşündüm."

'lar,nki gazete. Ah, yüce Tanrım." Annesi arkasına vas- ^ Uak kalbinden vurulm uş gibi elini göğsüne götürdü. Sa

h te m e .. . A m erikalı deme."

A J a m e s b a c a k b a c a k ü s t ü n e a t t ı . " A s l ın a b a k a r s a n , e v et.merikah."

^ rak neSİ- ^ b z *e r *n * y u k a r ı d e v ir d i . " A K T a n r ım .' A y ağa kal- S ö m in e y e d o ğ r u y ü r ü d ü . " H a y ır , h a y ır , a n la m ıy o ru m

J u l ia n n e M a c L ean

-

-

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 113: Julianne Maclean

Evlilik konusuna çoktere bakıyordun. Durbakayım. J a t r ı^

vüzune bak.,. "Bu bana karş, çocukça b,r ,syan mı? B p 1IV Citnu'k için? Çünkü eğer öyleyse, başardığın, s ö y l e y e b i l i p .

"İsyan değil bu.""İsyan değilse ne? Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu kız, daha

iki hafta bile olmadan, muhteşem ailelerden gelen sayısız gü. zel İngiliz kızın arasından sıyrılıp aklını çeldi. Bunun bir sebebi olmalı. Eğer beni incitmek değilse..." James'e kötü kötü baktı. "Şurası kesin ki James, bunu yeterince düşünmemişsin.

"Yeterinden fazla düşündüm. Düşünmediysem bile, olan oldu artık. Geri dönüşü yok. Gazeteye resmi ilanı verdim bile:

James, bu andan bu denli sinsi bir haz alacağını hiç düşünmemişti, ama öyleydi işte.

"Aman Tanrım." Annesi bir koltuğa çöktü. "Hamile değil, değil mi?"

"İşte şimdi saçmaladın, anne."

"Eh..." Dul düşes ‘Bu Amerikalıların ne yapacağı belli olmaz; dercesine elini savurdu. "Sana dedesinin çizmeci olduğunu söylemiştim, değil mi?"

"Evet, söylemiştin."

Diğer dedesinin de domuzları kestiğini."

James ayağa kalktı. "İznini rica edeceğim, anne. Bu sabah görüşülecek iş meseleleri var. Gitmem gerek."

Kapıya doğru ilerledi, ama annesi bir soru d a h a sorarak

onu durdurdu. "Tarih belirledin mi?"

James, yüzünü ona döndü. "Ağustosun 25'i.""Bu yıl mı?"

Evet nişan süresini uzatmanın anlamı yok. Scıphin'nın

*S1' Se/on bitiminde Nevv York'a dönecekler. Sophia nın on ' (>nmesindense, benimle Yorkshire'a gelmesini tercih eden

BENİ AŞKA İNANDIR

118-

­

­

­

­­

'

www.CepSite

si.Net

Page 114: Julianne Maclean

Annesi elini tekrar göğsüne b a s ü rd ı. "Hizmetkârlar onu «düğünde çıkacak d e d ik o d u la r ı düşünmeye bile katlana

nuvorum. Aktris gibi giyiniyor, Ja m e s ."

S o p h ia t a r z s a h i b i b i r k a d ın , a n n e v e b u d a o n a ed ip edebileceğin son h a k a r e t . O , b ir s o n ra k i VVentvvorth D üşesi."

13u sözlerin ardından, odadan ç ık ıp g itti.

Vekili Bay VVells'e yazarak, b ir a n ö n c e top lan tı od asınd aki çatının onarılması iç in g e r e k li d ü z e n le m e le r i y ap m asın ı v e nihayet gölü t e m iz le tm e s in i b ild ir m e k iç in y u k a rı çıktı.

"Seni piç," dedi V V hitby, ç a l ış m a o d a s ın a ç ık a n m erd iv enlerin yarısında J a m e s 'in k o lu n u y a k a la y ıp o n u d u rd u rarak .

James,a r k a s ın ı d ö n e r e k b ir b a s a m a k aşağ ıd a d u ran esk i okul a rk a d a ş ın a b a k t ı . K o lu n u V V hitby'dan k u rtararak , "K e ndine hâkim o l, d o s t u m ," d e d i.

"K e n d im e h â k im m i o la y ım ? B e n c e b ir şe y le re h â k im o lması g e re k e n b ir i v a r s a , o d a s e n s in . O n u b u n a zorlad ın ve bunu g a y e t iy i b i l iy o r s u n ."

Ja m e s k r a v a t ım d ü z e l te r e k b a s a m a k la r ı ç ık m a y a d ev am etti. "B ö y le b ir ş e y b i lm iy o r u m b e n ."

VVhitby p e ş in i b ı r a k m a d ı . " G e ç e n a k ş a m k i top lan tıd a n em deydin? Y a r ım s a a t b o y u n c a o n u n la o r ta d a n yok o ld u n u z.

Lily d e y a n ım ız d a y d ı."

H er a n ın d a d e ğ i l a m a . D a h a s o n ra d a n L ily 'y i g örd ü m ,

3ma si/ y a n m d a y o k t u n u z ."

^Phia'yı annesine götürdüm." James merdivenlerin so

"NT ^ ^UraraL gözlerini VVhitby'ın öfkeli bakışlarına dikti.* s‘lna açıklama yapıyorum ki hem?"

sun j ^ n im eski bir arkadaşım olduğunu düşünüyor-

kend 1 nİ'Vtlİm' gösterdiğim bir kadına yanaştığın için‘ su Çİu h is s e d iy o r s u n ."

JULİANNE MACLEAN

-

"

­

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 115: Julianne Maclean

ja n ıes , p a n n a g u » Whi.by'a d o ğ r u u z a , t , . »Ona ^

bir niyet belirten o lm a m ış tı

B e n b e lir tm iş tim ! S a d e c e s a n a . A r k a d a ş o l d u ğ u ^

san m ıştım . S en d e n g e r i ç e k i lm e m is t e d iğ im i a n l a d ığ a , dü

ş ü n m ü ş tü m .

Jam es, bu k o n u şm a n ın g ü lü n ç lü ğ ü n e b a ş ın ı sa lla d ı. Tek.

rar b in a n ın u p u z u n G o tik k o r id o r u b o y u n c a y ü r ü m e y e ko.

yuld u . İk is in in d e ö fk e li a d ım s e s le r i k e m e r l i t a v a n d a yankı

lanıyordu. "B u n u is te m e y e h a k k ın y o k t u "

"A m a B rad ley to p la n tıs ın d a , e v le n m e y e n iy e t in olmadı

ğ ım sö y lem iştin . A sla e v le n m e y e c e ğ in i . B ir ik i h a f ta d a bu na­

sıl böyle ta m a m e n d e ğ iş ti? "

"D o ğ ru k a d ın la k a r ş ı la ş m a m ış t ım , h e p s i o ."

"Y eterin ce z e n g in b ir k a d ın la k a r ş ı la ş m a m ış t ın y ani."

Ja m e s a n id en d u ra ra k V V h itby 'ın g ö ğ s ü n ü d ü r t tü . "Sının

aşıy orsu n ."

"Bence sınırı aşan sensin." V V h itb y s e s i n i a lç a lt t ı . "Onu

sevmiyorsun ki sen. Sen hiçbir z a m a n h iç b ir k a d ın ı sevme

din, yattıklarını bile."

Ne demek istediğini a ç ık ç a s ö y le m e n i r ic a edeceğim-

kğer onu Yorkshire'a g ö tü r ü p a n n e n i n ö n ü n e atacaksan,

sen zalim bir adamsın, Ja m e s . O k a d ın o n u ç iğ ç iğ yer "

Sophia başının çaresine b a k a b i l i r ."

1 le rh a ld e o n a e v le n m e t e k l i f e t m e n i n sebebi de bu 0

k en d i b a ş ın ın ç a r e s in e b a k a b il ir , s e n d e e v l i olduğunu unuta

b ilirsin . K e n d in s ö y le m iş tin . İ s te d iğ in ş e y buydu."

Jam es te k ra r y ü r ü m e y e başladı. VVhitby'ın kavga ara1**1 ğ ım h issed iy o rd u , a m a o buna izin vermeyecekti. O g ü n *

8 dt k a lm ıştı. VVhitby iç in değilse de, James için Öytey^'

BENİ AŞKA İN AND IR

•120-

-

-

­

-

­

-

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 116: Julianne Maclean

-B e n is e o n u s e v e c e k t im !" d iy e b a g .rd , VVhitbv aricasm-

dan, ö fk e d o lu b i r s e s le v e Ja m e s , b u sö z le r in b ıça k gibi haı ra ra ra k s ı r t ın a s a p la n d ığ ın ı h is s e tt i .

vay1)

İngiltere nin e n t a z e d ü ş e s i iç in W o rth ta sa rım ı b ir g elin lik

ten d a h a a z ı h a f i f k a l ır d ı . M ö s y ö YVorth k a d ın la ra e lb ise d ikm ekle y e t in m iy o r , y e p y e n i b i r g ö r ü n ü m d e yaratıyord u . Bu

y ü z d e n S o p h ia i le a n n e s i t o p la n a r a k P a r is 'e g ittile r . O rad a

Sophia nın t e y z e le r in d e n b ir in in e ş lik e tt iğ i k ız kard eşleriy le

b u lu ştu la r ; z a te n o n l a r ın d a , S o p h ia 'n ın n e d im eleri o larak , tö

ren iç in YV orth t a s a r ı m ı e lb is e le r e ih tiy a c ı v ard ı.

C la ra ile A d e le , y a n la r ın d a y ığ ın la N evv Y ork g azetesi geti

recek k a d a r k u r n a z d ı . Y a k la ş a n n ik â h ın h a b erleri A m erika 'd a

m a n şe tle re v u r m u ş t u v e S o p h ia ile a n n e s i o n la r ı o k u m a k için

can a tıy o rd u .

H ik â y e le r , ç i f t i n Londra toplantıları v e balolarındaki ilk

ro m a n tik karşılaşm alarının nefis detaylarıyla başlıyordu. A r

m alar v e portrelerle resimlendirilmiş, Yorkshire'daki kalenin

e sk iz le riy le süslenm iş YVentvvorth aile ağacı, her sosyete şay­

iasın d a yerini alm ıştı. Bunun yanında gelinin aile tarihine

dair, ö v g ü le r le dolu, bazı noktalarda yanıltıcı bilgiler de vardı.

Paris'te dahi gazeteciler S o p h ia 'n ın b ir re s m in i çe k m e k ve

°na sorular sorm ak umuduyla f u n d a l ık la r ın a rk a s ın d a n fırlı

' wr ' e a t a r a b a la r ın ı ç e k ip S o p h ia 'n ın o te l in in ö n ü n d e bek liy or

ardı. Sophia, b i r g e c e d e g a z e t e le r d e s a n s a s y o n o lu p ç ık m ış tı

b u o lu p b i t e n le r e h â lâ in a n a m ıy o r d u . B ü tü n b u n la rı

* )n derece ü z ü c ü b u lu y o r d u . K e n d is in e , ç o k g e ç m e d e n , dü

^ o lu P b i t t i ğ in d e h a y a t ın ın s a k in le ş e c e ğ in i h a tır la tm a y a

y et*k y° rd u - Ja rr»es i le ik is i k ı ş i ç in ta ş r a y a ç e k ile c e k v e n iha-

1 k o c a o la r a k y a l n ı z k a la b i le c e k le r d i .

JULIANNE MACLEAN

121-

-

' ­

­

'

-

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 117: Julianne Maclean

Bir a k l ın ı , S o p h ia , ü z e r in d e b e y a z b i r g e c e l ik le Pari

0 ,e ld e yalakta o tu rm u ş , g a z la m b a s .n .n ış ığ ın d a bir New wg azetesin in iç sa v la la r ,m o k u y o rd u . B ir d e n y e r in d e d o g ^rahatsız ed ici bir y a z ıy a r a s t la m ış t ı .

"C lara , A d ele , şu n u d in le y in . Y ü k s e k s e s le okumaya ko.

vuldu: "B u d en li zor k a z a n ıla n A m e r ik a n d o la r la r ın ın ülkem i* terk ederek , d o ğ ru d ü z g ü n ç a l ış m a a h l a k ı n d a n ve erdemler, d en h iç haberi o lm a y a n İn g il iz s o y lu la r ın ın boş banka hesap,

la n n ı d o ld u rm ası b a y ra ğ ım ız a h a k a r e t t i r . Zengin Amerikalı g elin lerim iz , a ç g ö z lü lü ğ ü n v e t e m b e l l iğ in kurbanlarıdır. Bir k ızın d eğeri a n c a k ç ü r ü m e k te o la n b i r İngiltere'nin çürümüş kalelerin i e ld en g e ç ir m e k iç in n e k a d a r verebileceğiyle ölçülm ektedir. İn g iliz so y lu la r ın kira gelirlerini Londra'nın kumarhan elerin d e h a r v u ru p h a r m a n s a v u r d u ğ u herkesçe bilinen bir şey ; z ira o p aray ı k a z a n m a k için parmaklarını bile kıpırd atm am ışlard ır."

M id esin d e b ir y u m r u h i s s e d e n Sophia, gazeteyi indirerek, biri d iğ e r in in s a ç la r ın ı taramakta olan kız kardeşlerine

yalvaran g ö z le rle b a k tı. K ız la r şimdi kendisine boş boş bakıyorlardı. "S iz d a h a ö n c e böyle bir şey duydunuz mu?" diye

sordu. "N e w Y o rk 'ta böyle mi konuşuyorlar?"

C lara, y erin d en kalkarak Sophia'nın ellerini avuçlarına alıp on u rah atla tm ay a çalıştı. Clara daima herkesin duygulan*5 karşı ço k h a s sa s o lm u ş tu . İnsanın ruhunun çektiği azabı anlayabilen d u y g u sa l bir kızdı. Dürüst olmak gerekirse zaman zaman S o p h ia , kız kardeşinin bundan keyif aldığından şüp

h elen ird i. H er tü r melodram kızın hoşuna gidiyordu.

"Ah, hayır, Sophia," dedi Clara. "Herkes senin için iniyor. Bu bir peri masalı. Manşetleri okudun ya." ^

kvet, ama bu yazar James'in aşağılık hergelenin tek»1 u>'uıuı düşünüyor anlaşılan. H âlbuki o uçsuz buca

BENİ AŞKA İNAND IR

•122-

­­

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 118: Julianne Maclean

JU L IA N N E MACLEAN

Mpraklarm sahibi ve sorumluluğunun farkında. Başarıl, ve

saygı S ö r e n b İ f aC İam ! ." T a b i i k i ö y le ," d e d i C la ra . " O b ir İn g iliz soylusu! Bu ya

zar, a r t ı k h e r k im s e , k ıs k a n m ış o k a d a r. B az ı in san lar sü rekli V kâvet e d e c e k b i r ş e y a r a r d u ru r , b a ş k a la r ın ı m utlu görm ekt in d e n e fr e t e d e r le r . B ir ş e k i ld e b o z m a y a çalışırlar. Ö yle de

ğ i l m i, A d e le ?Bu o n u n n e ş e s in i y e r in e g e t ir m e k iç in zay ıf b ir yoldu, am a

Sophia çabasına m in n e t t a r k a lm ış t ı .

Diğer kız. kardeşi de başıyla o n u on ay lad ı. C lara 'n ın aksine Adele, melodramatik, e n t r ik a l ı , h a tta a lış ılm ışın d ışında olan h er şeyden nefret e d e r d i . C la r a z a m a n z a m a n A dele'e namus bekçisi derdi, a m a S o p h ia , A d e le 'in y a ln ız ca a n n e b ab asını memnun etmek ve k u r a l la r a u y g u n d a v ra n m a k isteyen,

terbiyeli bir g e n ç h a n ı m o ld u ğ u n u b iliy o rd u . B u n d a y an lış olan b ir şey d e y o k t u . M u h te m e le n s ıra o n a g eld iğ in d e, o Pe abody'lerden b ir iy le e v le n e c e k t i . M a k b u l b iriy le . K im sey i şa

şırtmayacak, d e d ik o d u la r a y o l a ç m a y a c a k b iriy le .

Clara gülümseyerek tuvalet masasına geri döndü. Fırçasını alarak kalın telli saçlarında gezdirdi. "Eğer bu makaleyi önceden fark etm iş olsaydık, gazeteyi sana vermeden önce ke

S’P yakardık. Teyzem ötekine öyle yaptırdı ya." Sophia ya yü

zünde muzır bir sırıtmayla baktı.

1 langi öteki?" diye sordu Sophia.

Adele, iyi niyetle, uyarmak amacıyla dişlerini gıcırdattı.

Clara..."

d e n ^ yl€Sene!" dedi Sophia, gülerek fırçayı kardeşinin elin

rakClara >'ü2ü"ü ona döndü. "Pekâlâ," dedi, sözlerinin me a'kırm asından memnun bir sesle. Üçü de geceliklerı\ k

123-

" ­

­­

­

­­

­

-

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 119: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN A N D IR

y atağ a a tla d .ia r . C ia ra g a m a y a b a ş l a d t . " Z a v a .h ,S b u n u o k u d u ğ u n d a n e r e d e y s e b a y ı h y o r d u . "

"N e y i o k u y u n c a ? " d iy e s o r d u S o p h i a .

"R e s im le r fa la n v a rd ı. B ö y le iğ r e n ç a y r m t ı l a n nereden bul.muşlar, h iç b ilm iy o r u m ."

S o p h ia , k ız k a r d e ş in in k o lu n u y a k a l a d ı . "Söyle a r t ık !"

C la ra , g e r i l im i iy ic e a r t ı r m a k i ç i n b i r a n d u r d u . "Bütün

b ir sü tu n u s e n in d ü ğ ü n g ü n ü n d e g i y e c e ğ i n i ç çam a şır la r ın a

a y ırm a la rd ı!”

"N e ?"

"T a b ii," d iy e e k le d i C la r a . " G e r ç e k t e y a l n ı z c a dükün gö

receğ i ç a m a ş ır la r ı."

"C la r a !" d iy e p a y la d ı A d e le onu. "Bu k a d a r a ç ı k sözlü ol­m a n a g ere k y o k ."

"K o m b in e z o n u n d a k i kurdelenin K r a l i ç e A n n e ' i n kendi çe y iz in d e n g e ld iğ in i v e k o r s e n in k a n c a l a r ı n ı n a l t ın d a n olduğ u n u y a z m ış la r ."

B ir d e re s im le r m i v a r d ı? " d iy e s o r d u S o p h i a , d ehşetle .

"E v e t!" C la ra g ü le r e k y a ta ğ a k ü t d i y e o t u r d u . "Teyzemin y ü z ü n ü g ö rm e n la z ım d ı! Ç o k s e v i m s i z d i ! "

S o p h ia k a lk a r a k a y n a d a k e n d i y a n s ı m a s ı n a b a k m a k iÇ»n tu v a le t m a s a s ın a g it t i . " U m a r ı m J a m e s b u n l a r ı d u y m a z . Bir

d ü şü n se n iz e . A lt ın d a n y a p ı lm ış k o r s e k a n c a l a r ı . S a n k i bun la n n h iç b ir in in ö n e m i v a r m ış g ib i . "

\ s ıra la rd a L o n d ra 'd a J a m e s 'in h u k u k d a n ı ş m a n ı ve 11 a ile s in in a v u k a t la r ı , İ n g i l i z t a r i h i n i n e n büyük eV*‘

a şm a s ın ın in c e n o k t a la r ın ı t a r t ı ş a d u r u r k e n , J a r n e s ' n .f j; nCS1 r“ ld ts ,z o ld u g u n u s ö y le y e r e k ö f k e i ç in d e taşraya çek»

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 120: Julianne Maclean

ON U N CU BÖLÜM

r s ' vOsT

// y ö n e l e c e ğ i n d e n e m i n d e ğ i l d i m ."

v J J N i ş a n l ı s ı n ı n d e r in , b a ş t a n ç ık a r ıc ı s e s in i a rk a s ın d a d u ym ak, k u la ğ ın d a s ı c a k v e n e m l i n e f e s in i h is s e tm e k , S o p h ia 'n ın

sırtını k a r ın c a la n d ır d ı . L o n d r a 'd a n ç o k d a u z a k ta o lm a y a n b ir

taşra m a l i k â n e s in d e k i h a v a s ız v e k a la b a l ık b a lo s a lo n u n d a a nn esinin y a n ın d a d u r u r k e n , g ü lü m s e y e r e k y ü z ü n ü o n a d ön d ü .

la n r ım , n a s ı l d a m u h t e ş e m g ö r ü n ü y o r d u . O n a b a k m a k bile iş k e n c e g ib iy d i . H e r z a m a n k i k u y r u k lu s iy a h ta k ım ın ı,

beyaz g ö m le ğ in i , b e y a z y e l e ğ i n i g i y m i ş v e b e y a z p a p y o n u n u

takm ıştı. C s t ü n d e k i l e r i n k ö m ü r k a r a s ı s a ç la n n ın re n g iy le o lu şturd uğu t e z a d ın e t k i s i i n a n ı l m a z d ı .

Ja m e s o n u n e l d i v e n l i e l i n i a v u c u n a a la r a k d u d a k la r ın a götü rdü v e p a r m a k l a r ı n ı n b o ğ u m l a r ı n a b i r ö p ü c ü k k o n d u

en , a te ş li b a k ı ş l a r ı n ı b i r a n o l s u n o n d a n a y ır m a d ı. "T a ra

b ir y ü r ü y ü ş e n e d e r s i n ? " d iy e s o r d u .

Ç ° k h o ş u m a g id e r . "î

|arı ^ Sophia'nın annesin i ve yanlarındaki diğer hanım

nun kı m*â^ara^ kolunu Sophia'ya uzattı. İkisi, balo salonuj j •’ tarafm daki geniş, açık kapıya yöneldiler.

diyordu n i e r a k la v e h a y r a n l ı k l a f ıs ı ld a ş a r a k o n la n se y rv

°*arak s e c H ^ * 3 ^ u n u u m u r s a m a d ı . J a m e s 'in s o n u n d a k a r ; M k a d ı n o l m a k t a n g u r u r d u y u y o r d u . B irb ir le r in e

­

­

­

--

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 121: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN A N D IR

n a s ıl â ş ık o ld u k la r ın ı h e r k e s e g ö s t e r m e k t e n g u r u r d u y uyor<v

V e o n u n h a k k ın d a d ö n e n d e d ik o d u la r ı n n e k a d a r y a n |lş 0,;

d u ğ u n u .“ B u a k ş a m m u h t e ş e m g ö r ü n ü y o r s u n , d e d i James. “Bjr

a d a m ın d ü ğ ü n g ü n ü n e d e k b e k le m e s in i z o r la ş t ır ıy o r s u n . Hatta

acı v e r ic i h a le g e liy o r .

S o p h ia g ü le r e k o m z u n u o n u n k in e y a s la d ı . İ k is i b e to n kor

k u lu ğ a v a r a r a k y ıld ız la r ın a l t ın d a b i r b i r l e r i n e d ö n d ü le r . Yem-

y e ş il m e şe a ğ a ç la r ın ın a r a s ın d a n b i r m e l t e m e s e r e k , g e c e do

la ş a n b ir f ıs ıltı g ib i ç a y ır la r ın a r a s ı n d a n s ü z ü ld ü .

“T ü m b u ilg i h o ş u n a g id iy o r m u ? " d iy e s o r d u Ja m e s . “Emi

n im b ir a n b ile b o ş v a k t in k a lm a m ı ş t ı r . "

“ E v et, ç o k h o ş b ir şe y . B ir tü r lü b i t m iy o r ."

“ H e rk e s b iz i b ir l ik te g ö r m e k , b iz i i lk t e b r ik e d e n o lm ak is

tiyor. H e p si s a n a h a y r a n o lm u ş d u r u m d a , h a y a t ım ."

S o p h ia b a k ış la r ın ı y e r e in d ir d i . “ B u n l a r ı n h iç b ir in i umur

s a m a d ığ ım ı b il iy o r s u n , J a m e s . B e n s e n i n k a r ın o lm a k istiyoru m , o k a d a r ."

B u n u b e n d e is t iy o r u m ." J a m e s , o s ı r a d a h a n g i toplumsal k u ra lla r ın s ü r e g e ld iğ in i te s p it e t m e k i s t e r c e s in e b a k ış la n n ı et­

ra f la r ın d a k i ç i f t le r d e g e z d ir d i v e b i r e l in i u z a t a r a k S o p h ia nın

y a n a ğ ın a d o k u n d u . B a ş p a r m a ğ ı t e n in d e g e z i n e r e k h a fifçe

d a k la r ın a d e ğ d i. B u d u y g u in a n ı lm a z b a ş t a n ç ık a r ıc ıy d ı Sop h ia b ir a n g ö z le r in i k a p a ta r a k J a m e s 'in e l i n i k e n d i a v u çla r1'1'1

a ld ı v e a ra lık d u d a k la r ın a b a s t ır d ı . C e s u r c a , d i l iy le o n u n a' c u n u n ta d ın ı b a k tı.

B e n i ö ld ü rü y o rsu n , b i l iy o r s u n d e ğ i l m i? " dedi James oh ır a d ım d a h a y a k la ş a r a k .

S o p h ia , g ö z le r in i o n u n h ı n z ır b a k ış la r ı n a d ik ti N i)b u d e ğ il ."

•126-

­

­

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 122: Julianne Maclean

JULIANN E MACLEAN

^ g i l m i? D ü ğ ü n ü m ü z e d a h a ik i ay var. O zam an a dek^ vje bir şeye dayanabileceğim i sanmıyorum."

« g e n in le y a l n ı z k a lm a k is t iy o r u m , James. Hem de günün

her a n ın d a . D ü ş ü n e b i l d i ğ i m t e k ş e y bu. Bunun böyle b ir şey o ld u ğ u n a d a i r e n u f a k b i r f ik r i m b ile y o k tu ."

Ja m e s, t e c r ü b e l i b a k ış la r ın ı te k ra r taraçad a gezdirerek onun eline u z a n d ı . " B a h ç e d e y ü r ü y e l i m m i? "

" E v e t ," d iy e yanıtladı Sophia, nefesi kesilerek. Ne olursa

evet. Her şeye evet.

"B e n g ö r g ü lü b i r b e y e f e n d iy im ," d e d i Jam es, o n a yakla

şarak. " B u y ü z d e n s a n a k o lu m u u z a ta c a k v e m erd ivenlerd en

inerken n a z i k ç e e ş l i k e d e c e ğ i m , o y s a a s ıl is ted iğ im elin i k a

pıp k o ş t u r m a k ."

S o p h ia g ü l e r e k o n u n k o lu n a g ir d i . B ir lik te m erd ivenler

den in e r e k y u m u ş a k , s e r i n ç i m e n le r e b a s tıla r . D o lu n ay vardı.

G ü llerin ta t l ı k o k u s u , t e m iz g e c e h a v a s ın d a b ay g ın ca yayılı

yordu. K u s u r s u z , m u h t e ş e m b i r a k ş a m d ı .

" G e lin l iğ in i s e ç t i n m i? " d iy e s o r d u , James, e lin i o n u n elineyaslarken.

E v et, a m a sana bu konuda tek kelime etmem. Taşıyaca

b,m ‘»'■çekler, k ız kardeşlerim in elbiselerinin rengi, kuşaklan-

n,n kuwaşı hakkında da."

James'in bunu eğlenceli bulduğu sesinden belliydi. "Beni

ra k ta n ö ld ü r m e y e b a y ı l ıy o r s u n a n la ş ı la n . K ü ç ü k b ir ipucu da mı yok?"

Hem de h i ç ! "

Hat fen desem ?"

^ a z ! dedi Sophia, gülerek.

°lacAi,a ,r ia rn ' V a z 8 e Ç İy o r u m . K a v a g ib is in . H a r ik a b ir duşe>K ^nden."

127-

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 123: Julianne Maclean

sophia. başını onun omzuna yaslad.. "Um anm . S e n i gu.

rurlandırmak istiyorum."B e n i z a ten g u r u r la n d ır ıy o r s u n . L o n d r a 'd a k i h e r erkek

b an a g ıp ta ed iyor.""S a d e ce b e n i ş ım a r tm a k iç in s ö y lü y o r s u n b u n u ."

"K e s in lik le öy le, a m a g e rç e k b u ."

İk isi b irlikte, b a h çe n in ö b ü r ta r a f ın a d o ğ r u y ü rü d ü le r . Bu

rad aki ağ açlar d a h a u z u n v e d a h a s ık tı .

"B u a k ş a m k o y u r e n k li b ir e lb i s e g i y m e n e sev in d im ,

d ed i Jam es.

"Neden?"Jam es onu e lin d en tu ta ra k , b ir s a lk ım s ö ğ ü d ü n p e rd e gibi

inen d alla rın ın a ra s ın a çe k ti. Ja m e s , S o p h ia 'n ın y o lu n u açmak için d a lları b irer b ire r k a ld ıra ra rk a r a la r ın d a n g e ç t i . S e s i baştan çık arıc ı b ir c a z ib e y le d o lu v e a lç a k t ı . " S e n i g ö lg e le r in arasın a çek tiğ im d e k im se fark e tm e y e c e ğ i iç in ."

Sop h ia g ü lü m se y e re k y a p r a k la r ın a r a s ın d a n g e ç m e k için eğild i ve koyu g ö lg e le rin a r a s ın d a t e k r a r doğruldu. Dolunay

o lm asın a rağm en, ağ a cın a ltı n e r e d e y s e z i f i r i k a ra n lık t ı .

"N e yap ıyoru z b iz ? " d iy e so rd u S o p h ia , ihtiraslı bir sesle

"B iraz b aş b aşa k a lıy o ru z ."

"B u çok te h lik e li, Ja m e s . E ğ e r b ir i g ö r ü r s e . . . "

Jam es, ağ acın d e v a sa g ö v d e s in e y a s la n a r a k S o p h ia ) '1 ya vaşça k en d isin e çek ti. "G ö rm e z le r . Y a k la ş b a n a ."

N ed en ?" d iy e so rd u S o p h ia , h ın z ır c a .

Ç ü n k ü d u d a k la r ın ı is tiy o ru m , S o p h ia ."Sophia karanlıkta Jam es i n e re d e y se göremiyordu, yal*

onun ve d ud ak ların ın nered e olduğunu kestirebilirdi. Onu

rem eden on a d o k u n m an ın verdiği heyecan, vücud un d a

karın calan m an ın g e z in m e sin e sebep oldu.

BENİ AŞKA İNANDIR

128

­

"

­­

' "

-

www.CepSite

si.Net

Page 124: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

„A , o z a m a n / ' d iy e iç in i ç e k ti S o p h ia , h afta lard ır duygu

,anna h â k in e o la n o ş e h v e t l i a ç l ığ a y e n ik d ü ştü v e dudaklannI o n u n k ile r e b a s t ır d ı .

ö p ü ş m e le r i t u t k u lu v e u z u n d u . D iz le r in in bağ , çözülen

Sophia, d ilin in J a m e s 'in d il iy le k a n ş m a s m ın verdiği hisle, onun

o enfes, h a r ik a v e iç in i y a k ıp k a v u r a n tad ıy la in led i. D estek

almak iç in a d a m ın g ü ç lü v e g e n iş o m u z la r ın a sık ıca tutundu

ve sert b e d e n in e y a p ış t ı .

İçg ü d ü se l b ir ih t iy a ç la S o p h ia k a lç a la r ın ı o n u n leğen ke

m iklerine b a s t ı r d ı v e J a m e s in le y e r e k k ız ın p op osu n u kav

radı. O n u le ğ e n k e m ik l e r i n e b a s t ır t ı r k e n d u yd u ğu u yan lm a

hissi, iç in d e o n u n k a d ın s ı b ö lg e le r in e d o ğ ru k ay m ak için bir

arzu fır tın a sı k o p a r d ı.

Jam es, o n a d u y d u ğ u a ç lık ta n ö lü yo rm u şçasın a başını b ir o

yana, b ir b u y a n a e ğ e r e k k ız ın d u d a k la r ın ı d u d ak ların ın ara

sında e m d i. S o p h ia u z u n e ld iv e n le r in i ç e k ip ç ık ard ı ve yere

düşeceklerin i u m u r s a m a d a n b ıra k tı. U ta n m a d u yg u su n u ta

mamen y it i r m iş t i , e l le r in i Ja m e s in g ö ğ s ü n d e ceketin in içine

doğru g e z d ird i v e k a lç a la r ın a , o ra d a n d a pantolonunun kem e

rine ind ird i. B u ra d a k i d ü ğ m e y i ç ö z m e y e ye lte n erek d u yd u ğ u

dr/udan h e r ş e y i y a p a b i l i r d i p a r m a k la r ın ı içeri kayd ırm ak

1 na d o k u n m a k is te d i. A m a Ja m e s o n u n e lin i k avrayarak

ba? m sallad ı.

h h lik e ü b ö lg e le r e g i r iy o r s u n , s e v g il im . H en ü z o lm az ,

j ^ L/ak ta n b ir b a y k u ş ö t t ü . " A m a b e k le m e k .. . İm k â n s ız bu,

his T ^ Unc*a n h a ş k a h i ç b i r ş e y d ü ş ü n e m e z o ld u m . N asıl bir ® d u ğ u n u b i lm e k i s t iy o r u m ."

ler sö |CS ^Ö2*e r i n ‘ k a p a t a r a k b ir a n s e s s iz k a ld ı. "B ö y le ş e y k e n J * ^ ® n d e , b e y e f e n d i g ib i d a v r a n m a k a c ı v erici b ir ış

•e dönüşüyor."

-

-

­

­

­

­

'

­

-

-

°

‘ www.CepSite

si.Net

Page 125: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

Kontrolünü y itirm e m e k iç in a d e ta s a v a ş ıy o r d u . Nedendir b ilin m ez , o n u n k e n d in i d e n e t le m e y e ç a l ış ır k e n b u k ad a r 20r.

tanıyor o lm ası, S o p h ia 'y ı d a h a d a u y a rm ış tı. O n u n üzerindeki

bu gücünd en a ld ığı e d e p s iz h a z la , o n u s ın ır la r ın a d ayandırd ,.

ğım bilerek, d u d a k la r ın ı a r a la y ıp J a m e s 'i t e k r a r ö p tü .

Jam es d e tu tk u y la o n a k a r ş ı l ık v e r e r e k y ü z ü n ü kocaman

av u çların ın a rasın a a ld ı v e d i l in i a ğ z ın d a g e z d ir d i . S e n i geri

götürm eliy im ," d iy e fıs ıld ad ı, y a n a ğ ın d a n b o y n u n a k ad ar öpü

cü k ler d izerken .

Sop h ia 'n ın başı Ö bür y a n a d ü ş tü . D a h a d e ğ il . Lütfen.

"B en d en b u n u is te m e m e lis in , h a y a t ım . B e n i çıld ırtıyor."

"Y alv arıyoru m o z a m a n . L ü tfe n , Ja m e s , lü t fe n .. .

Sophia, Ja m e s 'in b o y n u n u n ü z e r in d e y k e n gü lü m sed iğ in i

ve h afifçe k u lağ ın ı ıs ırd ığ ın ı h isse tt i . H iç m e rh a m e tin yok

mu sen in ?"

"B ilm iy o ru m . B u e n f e s k a r a n lık t a e l le r in i v ü cu d u m d a h issetm ekten b aşk a h iç b ir şe y u m u r u m d a d e ğ il s a n k i şu an. Iü m b u n lar b e n im iç in ö y le y e n i k i, Ja m e s . H iç b ö y le b ir şe) h issetm em iştim . A ra m ız d a h e r ş e y ö y le h ız lı g e liş t i ki, Ş»01' d iyse zam an ço k ağ ır ilerliyor. S e n in le ş u a n e v le n m e k istiyo rum . H em en şim d i. K a rın o lm a k is t iy o ru m .

Jam es, d u d ak la rın ı o n u n b o y n u n d a n a y ır a r a k e v e b ir ba kış attı. Balo sa lo n u n d a b ir S tra u ss v a ls i ç a lıy o rd u ; ork estra

dan çıkan sesler b e lli b e lirs iz a y ır t e d ile b iliy o rd u .G eleli ep ey oldu.

I lak lıyd ı, S o p h ia b u n u b iliy o rd u a m a b u o n d a n b ir ad hile u zaklaşm ay ı d a h a k o lay k ılm ıy o rd u .

B iliyoru m ," d e d i S o p h ia . " D ö n m e m iz g e re k , am a >m iyorum ."

Ben d e is tem iy o ru m , a m a b u re s m e n işk e n ce . S e n nü stü bir k ad ın sın , S o p h ia ."

"

­

" "

"

"

-"

" "

-

www.CepSite

si.Net

Page 126: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

S o p h ia b u iltifata k a r ş ı l ık g ü lü m s e y e re k geri a k i ld i eldi

yenlerini y e r d e n a ld ı v e elbisesini d ü z e ltti. "T am am o zam anmadem b ö y le s ö y lü y o r s u n ."

"N ih a y e t m e r h a m e t ."

Jam es, a ğ a ç ta n u z a k la ş a r a k k ra v a tın ı düzeltti ve nazikçe

Sophia'ya k o lu n u u z a t t ı . İk is i b ir l ik te b a lo salonuna döndüler.

Jam es, m ü s ta k b e l k a r ıs ıy la d a n s etti, gü lü ştü , açıkça flört

etti ve k e n d in e h a k im iy e t in i y it irm e m e k ad ına gösterdiği her

türlü b e y h u d e ç a b a y ı o a k ş a m b ir k en ara bıraktığını, büyük

bir telaşla fa rk etti. O r a d a , k a ra n lık ta , S op h ia onun kendisin

den geçm esin e s e b e p o lm u ş tu . D u d a k la r ın ın o sıcak, ıslak do

kusuyla k e n d is in i k a y b e tm iş , S o p h ia n ın üzerinde gezinen is

tekli e llerin e v ü c u d u n u n v e r d iğ i te p k iy le sarsılm ıştı.

Sophia, ş im d i y a n ın d a d u ru y o r , g ru p la rın d a k i b ir beyle konuşuyordu. T a n r ım , J a m e s o e l le r e d o k u n m a k istiyordu. Eldivenlerini ç ık a r m a k v e n a r in p a r m a k la r ın ın h er b irin i dudaklarının a r a s ın a g ö t ü r e r e k s o n s u z a d e k e m m e k istiyordu.

k a p a k la r ı a ç ı lm ış b i r b a r a j g ib i , Ja m e s k e n d is in i tam a n‘vn n işa n lıs ın a k a r ş ı d u y d u ğ u b u d o y m a k b ilm ez çılg ınca arzuya k a p tırm ış t ı .

Jam es b ir ş a m p a n y a te p s is i g ö r m e k iç in e tra fın a bakındı

• J n >nd an g e ç e n b ir u ş a k ta n b ir k a d e h a ld ı,

ma/ nieS k a d e h in d e n b ir y u d u m a la r a k o rtad a dönen konuş

Urm h dİnlİy° r 8 ö z ü k ü r v e n a z ik ç e b a ş ın ı sallarken , olay oi4s] !* E k l e d i ğ i g ib i g e l iş m e d iğ in i d ü şü nü yord u . Lanet

(k‘d i*nİyetİ e v , i , i£ in h ir i ş m e s e le s i o lm asıy d ı. Sop h ia nın ^ 8 'b i. adil bir ahşıvriş.

H*yli ‘ de bur»un tek sebebi, yasak bir şeyin cazibesi ve fcnijgj Un' Seçmek bilmez ereksiyonları bastırmanın ger

1 James, Sophia'yla düğün gecelerinde ve balayında

'

­

­

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 127: Julianne Maclean

M NI AŞKA İNAND IR

d oğru d ü zg ü n se v iş tik te n s o n r a b u b a s k ı n ı n a z a l a c a ğ a ke*.

d işin i ik n a e tm ey e ça lış tı.

A m a ş im d ilik y a p a c a k b ir şov y o k t u . O n u is tiy o rd u . bUn.

d an k u rtu lu ş y o k lu ve S o p h ia d a k e n d is in i is tiy o rd u . Ney * kı çok g eçm ed en b irb ir le r in e s a h ip o la c a k la r d ı . D ü ğ ü n günü vaklaşivordu v e n ih av et in a n ı lm a z ş e k i ld e a le v le n e n c in se l is tek lerin i y a tış tıra b ile ce k le rd i. S o p h ia o n u n m e r a k ın ı dindirecek ti. B alay ın d a b irb ir le r in in ta d ın ı ç ık a r a c a k la r d ı . İtalya ya

g id ece k b irlik te m a s a l g ib i b ir k a ç h a t t a g e ç ir e c e k le r d i. Ikdki d e ken d in i tu tm a m a k e n iy is id ir/ d iy e d ü ş ü n d ü Ja m e s. Belki

d e b a stın lm ış şe h v e tin i a ç ığ a v u r m a y a ih t iy a c ı v a rd ı. Adeta

ezelden beri tu tk u la r ın ı b a s tır ıy o rd u .

B alavından so n ra , In g ilte re 'y e d ö n e c e k le r v e k u z e y e , taşra

d aki ev in e g id ecek lerd i. A n n e s in in ş u a n b u lu n d u ğ u , hayatı

n ın gerçeklerin in v arlığ ın ı sü rd ü rd ü ğ ü e v e . Ja m e s , tutkuların

d an geri k a lan ları s in e y e ç e k e r e k y a n ın d a g ü z e l b ir düşesle,

daha sak in b ir h ay ata b a ş la y a c a k t ı . B ir lik te b ir, ik i, belki de

üç vârisleri o lacaktı.

James, o m u zların d a g e v şe m e h is s e d e r e k şampanyasının sonunu içti. ‘Geçecek bunlar, d e d i k e n d i k e n d in e . Bu deliliğin ne kadar keyifli o lu rsa o ls u n g e ç ic i o lm a s ı h e r k e s in ç ık a rın a y d ı

-

'

­

­

­

­-

-

www.CepSite

si.Net

Page 128: Julianne Maclean

ON BİRİN Cİ BÖLÜM■»

İ g u s t o s g e l d i ğ i n d e , Londra adeta boşaldı. Lordlar, leydi A l e r ş ö v a l y e l e r ve saygıdeğer bayanlar, taşra arazilerine a k i l d i . H e r k e s , i ç çamaşırları ile görünmenin bile, ağustos sı c a ğ ın d a L o n d r a sokaklarında dolaşmaktan daha iyi olduğu

n u n f a r k ı n d a y d ı .

Tabii ki eğer planladığınız bir düğün yoksa ve VVentvvorth Dükü ile evlenmiyorsanız. Va da herhangi bir dükle. İşte o zaman kendi kurallarınızı koyup, ne isterseniz yapabilirdiniz, tabii so k ak ta iç çamaşırlarınızla dolaşmak dışında.

Ağustos da geçti ve düğün günü geldi çattı.Düğün sabahı Nevv Y o r k ta n bir p ak et ge ld i muhterem Ba

yan Astor’dan. O günden e v v e l Y V ilson ların varlığ ın ı tanım . > addeden Knickerbocker'ların b a ş h a n ım ın d a n b ir d ü ğü n * J l>esi. Ingiltere'nin e n taze d ü ş e s in e m uh teşem bir d iz i in gündemi işti. S o p h ia n ın a n n e s i m u tlu lu k ta n ağ lark en a e

>nd«ni parçaladı. A r t ık , d e d i, y a n k ıla n a n d erin hiç u n * nnın arasından; C la ra ile A d e le in g e lece ğ i garanti altın», a.

J ? 4* S^meden, Buckingham Saray ın d an da bir1 ^ kaplamalı muhteşem bir saat. V e annesi yine ağladL

dtUr l n ara^asıru çekerek kiliseye götürmek için kimimanlardan kalma bir geleneğe göre grilen* buru

1 ^kaklar ünlü Amerikalı vârise bakmak ıçm >ar >

133-

-

­

' ­

'

'

" ”

" '

-

www.CepSite

si.Net

Page 129: Julianne Maclean

r

izleyicilerle dolmuştu. Üniformalı Londra polislerinin geride

durmasını sağladığı kalabalık, tezahürat yaparak el salladı v*

üzerlerine çiçekler attı. Sophia, üstii açık at arabasında g i^ .

lorken babasının elini avucunda sıktı. Önlerinden nedimele

rini, Clara, Adele ve Lilv'yi taşıyan bir diğer at arabası ge|j.

yordu. Sophia boşta kalan eldivenli elini kaldırarak kalabalığa

gergince el salladı.

At arabası, Hanover Meydanı'ndaki S t . G e o r g e K i l i s e s i n e

vardı ve Sophia kalbi küt küt atarak arabadan i n d i . K i l i s e n i n

kapısına kadar nedimelerinin peşinden g i t t i . O r g s e s l e r i n i

duydu ve içeride oturan konuklara bir b a k ı ş a t t ı . A t l a n t i k i n

iki yakasından, binin üzerinde konuk g e l m i ş t i .

Pembe kuşaklı beyaz saten e l b i s e l e r g i y m i ş o l a n nedime

ler, çalmakta olan Mendelson'un m ü z i ğ i n i n e ş liğ in d e uzun

koridoru geçtiler ve en sonunda S o p h i a m i h r a b a ulaştı. "Bu

adamla evlenecek olan kadın k i m d e n o l m a ? d iy e sordu pis­

kopos, derin ve yankılanan b i r s e s l e .

"Benden," d i y e y a n ı t l a d ı b a b a s ı , d e r i n Amerikan aksu nıyla. P i s k o p o s , S o p h i a n ı n e l i n i a l a r a k james'in avcunun içi1*’ k o y d u . S o p h i a b a k ı ş l a r ı n ı o n a d i k t i v e hayallerinin e r k e ğ im

g ö r d ü . Y a k ı ş ı k l ı , g ü ç l ü , a k ı l l ı v e k e n d i s i n e âşık.

J a m e s o n u c e s a r e t l e n d i r i r c e s i n e gülümsedi. Masmavi goi l e r i s ı c a c ı k v e s a m i m i y d i . S a b a h ı n t ü m çılgınlığı Sophia mb e d e n i n d e e r i y i p y o k o l d u . A r t ı k yalnızca kendisi ve >ş ı k l ı d a m a t v a r d ı . B i r b i r l e r i n e ölümsüz aşklarının yemi*1e d e c e k l e r d i .

Jam es, o sırad a , b ab ası g ib i o lu p ç ık m a y a c a ğ ın ı u n u 1) 0

Jam es ile S o p h ia y e m in le r in i e tt ile r v e piskoposun ^d ilerin i k u tsam ası için , k ırm ız ı k a d ife m in d e r in önünde

Çöktüler. P isk o p o s d u a etti.

BENİ AŞKA İNANDIR

134-

­

'

­

"

-'

www.CepSite

si.Net

Page 130: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L e a n

y<Bir» ...... 7 . . * M,Ud »a sophiada, y ılla r o n c e J a m e s ın k e n d i bü yü kan nesin in yapt,^, g ibi

bir se v g ili e d in i r s e ? K e n d is in i , b ü y ü k b a b a s ı n ı n d ö n ü ş t ü ğ ü !

k ıskan çlık v e ö f k e d o lu a d a m h a l i n e g e l m e k t e n a l ık o y a b i l e

cek m iy d i?"T a n r ı 'n ın b i r l e ş t i r d iğ in i , k i m s e a y ı r m a s ı n .

Ja m e s i le S o p h ia m i n d e r l e r i n d e n k a l k t ı l a r . J a m e s , g e l in i n

yüzü nü in c e le y e r e k g ö z l e r i n d e k i c o ş k u n l u ğ u g ö r d ü . A d e ta

bir d ü şe s o lm a k i ç i n y a r a t ı l m ı ş t ı , b u n a ş ü p h e y o k t u . P o r t

resi g a le rid e a s ı l ıy k e n k im s e o n u n b u r a y a a i t o l m a d ı ğ ı n ı d ü

şü n m eyecek ti. N e d e o l s a L o n d r a y a b i r a r i s t o k r a t h a y a t ı a r a

maya g e lm iş ti.

J a m e s , karnında daha da büyük bir gerginlik hissetti. S o p h i a n ı n balayında hamile kalmasını umut etti, büylece ilk z o r u n l u l u k ne kadar erken yerine gelmiş olursa o kadar iyi o la c a k t ı . O zaman ikisi de ayrı ayrı dük ve düşes rolüne bürünebilirlerdi. Sophia ondan önceki tüm düşeslerin yaptığı 8 b i k e n d i özel odasında kendine bir yuva kurar ve James de kvndi odasındaki hayatını sürdürürdü. Her akşam yemeği, j'Ohbet etttikleri hoş bir zaman dilimi olurdu. İkisi de birbir

inin o gün ne yaptığını dinlerlerdi.

James, yüzüğü Sophia'nın in ce p arm a ğ ın a geçirdi ve her

diyn ; >0 ,u n d a g id e c e ğ in e k e n d is in i in an d ırm aya çalıştı Ken

â k im iy e t in i y it irm e y e c e ğ in e .

t ” "0 e Sophia, k e n d ile r in i ja m e s in Londra daki evinde

sına . ^ ecv k ler i d ü ğ ü n k a h v a lt ıs ın a götürecek olan at araba

r ^ n i f rU k o ş tu ,a r A m a ö n c e lik le L o n d ra sokaklarında bağ

HaVâsJ ! y ic ile r in o lu ş t u r d u ğ u k a la b a lık la n n arasından, töıen

^ r 8 e Çiş y a p t ı la r . İk is i d e k en d i t a r a f l a r ı n d a k i iı

o g ru e l s a lla d ıla r . İ lk k e z k a n koca olarak yalnızla »

James, h iç a l ı ? k o lm a d ığ ı b i r p a n i k d u y g u s u y l a y e n i h a

a n a r t ık e s k im e y e b a ş l a d ı ğ ı n d a n e l e r o l a c a ğ ı n , merak e t t i

j ü r i n i n b e k le n t i le r im k a r ş ı l a y a m a d ı ğ a .-

­

"

­

­

' ­

'

­

'

­

-

" ' '

°

° - ­

www.CepSite

si.Net

Page 131: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

. , wdeki vabanalara el sallamaktan b irb irlerin e^ t d a L U bulamayacak denli meşgullerdi. Sophia w

ine sabırlı alma,, gerektiğini hatırlatmaya çalıştı. Hayatlan

cak o lm asın a rağmen sertçe eserek duvağının altından topu zunu gevşctmişti. Sophia duvağın bozulmaması için elini uza tm ca. bu James'in dikkatini çekti. Ona dönerek, "Çok güzel

görünüyorsun," dedi.Sophia minnettar gözlerle baktı ona. "Teşekkür ederim,

James."

"Artık bir düşessin."

Sophia gülümsedi. "Ne diyeyim, hiçbir fark yok sanki."

"Yakında olacak. VVentvvorth'e varana dek bekle. Orada hayat buradakinden çok farklı olacak."

Sophia onun tam olarak ne kastettiğinden pek emin değildi, ama bildiği tek bir şey vardı. İkisi karı koca olacak ve aynı yatakta uyuyacaklardı. Sevişeceklerdi.

Bunu düşününce, hem korkutucu, h e m heyecan verici olduğundan, sırtında bir ürperti dolaştı. S e r a d a k i o benzersiz akşamı hatırladı ve bir dahaki se fe re , y a ta k odalarında yalnız

Sjbah ,lk *5 halayma m, Soph‘a

kaldıklarında kimsenin kendilerini rahatsız e tm e y e c e ğ in i dü*

! m ü T UcdmigkardL Birlikte hangi arzulan yaşarlarsaya-

--

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 132: Julianne Maclean

İUL1ANNE MACLEAN

şnphia cüretkarca onun gözlerine bakh. goz,ennde kı

floralar çakıyordu. Orada, üstü açık bir at arabas.nda tüm dünyanın kendilerini görmesi için Umdra sokaklannda yap

tıklan geçit törenindeydiler ve Sophia ellerini James'e vasla mak istiyordu. Öndek. sürücüye bir göz attı. Adam griler için

deki atlan yönlendirirken, önündekinden başka hiçbir şeyinfarkında d eğ ild i.

Geniş bir caddeye gelmişlerdi. Kendilerine el sallayan insanlar belli bir mesafede kalmıştı.

Sophia, kocasına yönelik inanılmaz bir sabırsızlık duv

gusu hissetti. Kalbi çılgınca bir ritimle çarpıyordu. Yanındaki adama yakın olmaktan başka bir şey düşünemiyordu. Onun

bakışlarına öyle kapılıp gitmişti.

Dünyası birdenbire sihir ve ihtişamla dopdolu bir peri masalına dönüşmüştü. Sihir, duvağının altında süzülerek teninde geziniyordu. Düğün günü, avnı havai ettiği gibi büyüleyici olmuştu ve kendisini tüm kalbiyle, tüm ruhuyla bu gör

kemli evliliğe adamak istiyordu.

Sophia, parmaklarını kırmızı deri koltukta gezdirerek, ya nında oturan James'in kaslı kalçasına doğru uzattı. Bu sırada

gülümseyerek, diğer eliyle kalabalığa el sallamayı ihmal etmedi.

S a n ır ım h a l a y ı m ı z a ş i m d i b a ş la y a b i l i r iz , dedi James, dı

&er ^raftaki kalabalığa el sallarken. "Gerçi, Roma'ya gitmek

1Çln yann yola çıkağız."

1 M k i b i r ö p ü c ü k le h e r k e s e k o n u şa c a k b ir şeyler vermiş

UrU2'" ^ y e ö n e r d i S o p h ia .

m,/3" 168' ,emb<;l bir sm t,î |a ona dogru egÜd'' BİraZS<lm d a , is te k s iz o ld u ğ u m u sö y le y em em ."°"ü n bu kadar yakmmda olması, Sophia'nın kalb.n, tıt

Un ^ r şey in i is ,iy0 rdu. D udaklanndan fazlasın..

-

--

­

-

­­­

-

“ " ­

-

www.CepSite

si.Net

Page 133: Julianne Maclean

öpücükleri ne çabuk, ne de masumdu. İslak, a p ^ ık . u, un

bir öpüsnevdi « James'in dudaklar, kendisin ,,,kilerde * .

rinirken Sophia'nın damarlarındaki kan h ,iland ı, k alab al*

daha da yüksek sesle tezahürat yaptı ve adeta görünme» o|.

dıılar Sophia'nın eli James'in kalçasında gezinerek bacakları­

nın araşma uzandı «■ tedbirli bir şekilde pantolonuna zorla

van uyarılmayı hissetti.Sena? kimse bunu görüyor mudur?” diye f ıs ı ld a d ı , o n u n

dudaklarına doğru.

James elini başına yasladı. "Görseler de kim se inanmazdı.

Sophia elini gezdirmeye devam etlerken, James onıı daha da

şiddetli öptü.

"Çok yaramaz bir düşessin sen," dedi J a m e s ve Sophia

onun sesinden bunun hoşuna gittiğini a n l a m a n ı n ve gözlerimle o şehvetli bakışları görmenin ta d ın ı ç ık a r d ı . "Ama dik katli olsan iyi olur, yoksa kendini birazdan s ır t üstü bulacaksın ve bence annen, at arabasında b a c a k la r ın havaya kalkmış

bir fotoğrafından pek hazzetmez. 1 lele d e Ncw York fimesın ön sayfasında.”

Sophia gülerek kalabalığa d ö n d ü . Karanlığın çökmesini bek levemeyecekt i.

t.»ünlerimizi baş başa geçirmek için s a b ı r s ı z l a n ı y o r u m

James. Böyloce birbirimizi daha iyi tanıyabiliriz."

Ikm tanımadığını mı düşünüyorsun?" Jam es öbür «•» rafa Kikti.

"B ir in in b irlik te b u k a d a r az vakit geçirdiği b ir başka»* tanıyacağı k ad ar an cak ." diye yanıtladı Sophia.

“DoSm bir noktay. ,xırmak ^ Wf süreW * ve tekrar agz.n, aç„gmda 0 ^ s„si k , * * * «Sophia merakla ona baktı.

RENİ AŞKA INANDİR

I 18»

-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 134: Julianne Maclean

İUUANN1M \v 11 w

<po*al Wr W Yıllar geçtikçe aşinalık huritikçc artacak.*

kşinaUk I " 1’ Sophia mitlisinin kasıkiı^ım hissetti |a

„u«sona softuk mu dav ranıyordu' Uıha bir «siniye önce alev

,I0N t anıyordu, şim diyse kendisine bakmıyordu bile. Çok tu

hattı bu.Sophia. onu biraz daha izledi ve bu aptalca düşünceleri

kafasından attı. Sırf düftün günü olduğu i^in bu kadar ger

•indi. Akimda bir şevler kurup duruyordu. Tabu kı James

kendisinden softum am ıştı. O yun yapıyordu. |ame> Kı. en

ovle İngiliz oluyorsun ki. Seni bu yüzden seviyorum, dedi

gülerek. neşeyle.

Sophia. 1 ondralılara el yıllamak iyin aksı tarata donerkea l.ımes tekrar ona dündü. Sözleri kafasında yankılanıyordu

Seni bu yüzden seviyorum! Seriyorum/

binlen her tarafı uvuşan James karısını izledi, 'uky lan nın, o karısıydı, öyle değil mi? Ve kendisinin aldığı nura«si gülerek, s a y i kelim esini alelade bir evmişçesine üvleve or

taya atabiliyordu.

Daha once k im se bu kelim eyi kendisine yönelik kullan

"tamıştı ve James b u n u n A m erikalılarda n avgın olup olmadı

&‘n» merak etti; bunu böyle önem sem eden, bu denli kolavvaHle\ ebi|menin

Annen geldi mi?** d iy e sordu Sophia, ona bakmadan O ı *‘uda kimin o tu rd u ğu n a bakam av acak k a d a r gergindin

J * * * bir bah an e b u lm aya çalıştı. « İM » b«raz rahaM/

S ü k r * * * 'sin no l,enli ü/ü,dü#ünü NV Ul,n," " rt,u’ snnr istekle bek led iğ in i söylem em i isKnii.

b«H IU" ' 1,1 k 'n ışm ak iç in sabırsızlanıyorum. 1 u m g o n 'k '

ıtı,> n*uil ,klannı hana devretm eyi sorun etm evy > dalarım boşaltm ak zorunda kalınasım

^ •139*

-

" ‘ '

www.CepSite

si.Net

Page 135: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

»N iy e soru y o rsu n ? O n u n la ta m ş a c a g m iç in g e r g in mi

sin yoksa?" . . . .»H ayır sad e ce ... H e p b ir a d a m ın a i le s in i , e v le n ip ara ıa.

n n a k ırışm ad an ön ce ta n ım a y ı b e k le m iş t im . Görünüşe g öı* bugün y aln ızca k ard e ş le rin le ta n ış a b ile c e ğ im ."

"L ily 'yle tan ışm ıştın ."

"Evet, hem d e ço k sev d im .'

Jam es o n u n e ld iv e n li e lin i e l in e a ld ı. " O z a m a n can ın ı sıkm a. Sen yeni W en tw o rth D ü şe s i's in v e a n n e m k e n d in e düşenin ne olduğunu gayet iyi b iliyor: ç e k ilm e k . O k o n u d a sorun yaşam ayacaksın. İn an b a n a , k en d i s ın ır la r ın ı b iliy o r ."

Sophia onun g özlerine b ak tı. "L ü tfe n , a f f ın ı r ic a ediyorum , Jam es. Bir sın ırı o lm ası g e re k tiğ in d e n b a h s e tm iy o r d u m ben. Yalnızca k en d isin i d ış la n m ış y a d a a r t ık b i r a m a c ı y okm u ş gibi h issetm esin d en en d işe le n iy o ru m . T a b ii k i b ö y le o lm ayacak. Em inim , ban a ne y ap acağ ım ı g ö s te rm e s i iç in h e r konuda annene bel bağlayacağım . K en d i a n n e m le o ld u ğ u g ib i, m utluluğumu ve h ü sran larım ı p ay laşm ası iç in d e . U m a r ım onunla yakın oluruz, Jam es. E m in im b e n i k e n d i k ız ı g ib i sev er."

Yine o kelim e sevgi d ü şü n ü p ta ş ın m a d a n o r ta y a s a v ru l

muştu. Kendi at a rab a ların d a b a ş b a ş a y k e n b u n u k e n d is in e

söylem esi bir yere k ad ard ı, am a Ja m e s, S o p h ia 'n ın k a y ın v a li

desiyle tanıştığında bu k ad ar d obra o lm a m a s ı g e r e k t iğ in i kav* rayacağını um du. Jam es, a n n e s in in b ö y le d u y g u s a l l ık la r d a n

anlayacağından kuşkuluydu, ö z e llik le d e y e n i g e l in i n e karş»

h issettikleri d ü şü nü lü rse. E ğer a n n e s in in S o p h ia y ı k a b u lle

neceği varsa, Sop h ia 'n ın b iraz d a h a .. . İ n g i l i z v a r i d a v r a n n **)’1 öğrenm esi gerekecekti.

Bugün k en d im iz i d ü şü n elim , S o p h ia . G e le c e k iç in endl' şelenm eyı b ırakalım . İ ter şey y o lu n d a g id e c e k ."

■ 140-

-

­

­

­

- - ­

­

' ­

www.CepSite

si.Net

Page 136: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

" ö z ü r dilerim, Ja m e s . S o n b irk a ç h aftad a o kadar cok a • Helik oldu ki. Sanırım b a n a b ira z fazla geldi."

* ’% İ Z İ d iz i y a b a n c ın ın te z a h ü ra t yap ıp kendisine seslen diği b ir d ü ğ ü n g ü n ü n d e h e r g e l in e o lacağ ı gibi." jkisi d eken

jiliginden a y n , y ö n e d o ğ r u e l sa lla d ıla r . "Kendini gergin his şetme, h a y a tım . Bu g e c e y a ln ız c a ikimiz olacağız ve baş başa kalmanın ta d ın ı ç ık a r a c a ğ ız ."

James, b ir p a r m a ğ ıy la S o p h ia 'n ın y an ağ ın ı okşadı ve küçük bir ö p ü c ü k le , Y V entv v orth H vi'ne v arışların a d air endişelerini tam z a m a n ın d a y a t ış t ır m a y ı b aşard ı.

O g ü n ö ğ le d e n s o n r a , S o p h ia , J a m e s 'in erk ek kardeşi Martin'le, o n a lt ı y a ş ı n d a k i y a k ış ık l ı , g e n ç ad am la birkaç dakika hoş b ir s o h b e t e t t ik t e n s o n r a b a b a s ı o n u n koluna girip bir k an ep ey e y ö n le n d ir d i . S o p h ia se v g iy le o n u n g ü r gri favorilerine v e b ıy ığ ın a , y e le g ib i g r i s a ç la r ın a baktı. D üğün için giydiği k ıy a fe t le ç o k y a k ış ık l ı g ö rü n ü y o rd u .

'C an ım k ız ım b e n i m ," d e d i b a b a s ı, g ü rley en G üneyli akanıyla. "S e n in le , b ö y le g ü z e l b ir g e l in le b ir d ak ik a bile yalnız k a la m a d ık k i s e n i ta m a n la m ıy la k u tlay ab iley im . N e ka

u,r g u ru r d u y d u ğ u m u b il iy o r m u s u n ? "

Sophia, k o l la r ın ı b a b a s ın ın g e n iş o m u z la r ın a dolayarak 0na ^ k ıca s a r ıld ı. " H e p i n i z i ö y le ç o k ö z le y ece ğ im ki."

( a sm a y ü z ü n ü b a k a y ım ! Y a ln ız c a b ir g em i kadar uzak

la *Z blZ' t r n in ir r * k ız k a r d e ş le r in d e sa n a sü re k li yazacaktır. ^ Şüphem y o k k i b u g ü n ş a h it o ld u k la r ı şatafatlı törenden

S n ° n,ar da b' r İkİ yı1 İÇİnde kcndilerine İn8İ,İZ k0Cdl‘UK in b u r a y a g e l m e k is te y e c e k t ir ."

b e n i ^ 3 bab asıru n b u r n u n u tu ta ra k ik i yan a oynattı. "Ah baba, ^ "m söyi k a p t ığ ın ı y o k . Ja m e s ile b irb ir im iz e aşığız ^ız'

furn G ^ ‘n ,n ^ b i r d e n c id d i le ş t i . " O n u se v d iğ in i bıhyo 2 ,e r in d e n b e l l i . A m a ş u n u u n u tm a k i, burası farklı

-

­­

­

­

­­-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 137: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

. . . , ln v a S o p h ia . V c b ir g ü n o lu r d a s e n i a l ı p g ö tü r m e miR ilivoru m a n n e n in h iç h o ş u n a g i t m e z b u , ama..."

is tersen ... ‘» " r. B ir şey o lm ay acak , b a b a ," d .y e y a n .t la d . S o p h ia , konuş.

maran gittiği yönden rahatsız olarak. “Endişelenmene gerekyok. Dünyadaki e n m u tlu k a d ın o la c a ğ ım ."

Babası onu te k ra r k u c a k la d ı. " A h , b e n i m k ü ç ü k k ız larım . Bir g rup u m u tsu z ro m a n tik s in iz ." B u s ö z le r d e n s o n r a g eri çe

kilerek onun e lin i a v cu n a a ld ı. " B u n u n d ü ğ ü n g ü n ü n olduğu nun farkınd ayım a m a s e n in le e v li l ik a n la ş m a s ı k o n u s u n d a da konuşm am g erek . S e n g it t iğ in d e tü m d ü n y a s e n i y e n i VVent w orth D üşesi o la ra k ta n ım a d a n ö n c e d u r u m u n u n n e olaca

kını b ilm en i is tiy o ru m ."

"Tabii k i," d iy e y a n ıtla d ı S o p h ia , g ü lü m s e m e s in in yüzün­

den silin d ikin i h issed e re k .

"Ç ey iz in in m ik ta rı, e v li l iğ in in i lk ik i y ıl ı b o y u n c a taksitle öd enecek top lam b ir m ily o n b e ş y ü z b in s te r l in b a k iy e , ayrıca dem iryolu m a lla r ım ın e d e r in d e k i ik i y ü z b in s t e r l in in hasılatın ın y ıllık o larak ö d en m esi ş e k lin d e k a r a r la ş t ır ı ld ı . B u n u n dışında, anlaşm a ta r ih in d e n it ib a re n ta ş r a d a k i t ü m a ra z i borçların ı öd em eyi d e k a b u l e tt im . A k si ta k d ir d e ç e y iz in in yarısı sen d aha VVentvvorth'e v a rm a d a n u ç u p g id e r d i ."

Sop h ia ağ z ın ı s ık ı sık ı k a p a ttı. K a r n ın d a s a n k i çalkantı*» bir neh ir vardı. "A n la ş m a n ın b u k a d a r b ü y ü k o la c a ğ ın ı hK b ilm iyordu m ."

Jam es'in a ra z iler in in b u k a d a r b o rc a b a tm ış olduğunu dabilm iyordu.

Babası, o n u n ifad esin d e b ir d e ğ iş ik l ik fa rk e tm iş g i b ^ B irta k ım a ç ık la m a la r g e t irm e y e ç a l ış t , . " P a z a r l ı k s ı r a s ı ^ Jam es orada d eğild i, e lb ette , a y n , ş e k ild e ben de. Görüşme) av u k atlarım ız y ü rü ttü , se n d e bu adamların ne denli ama sız. o lab ild iğ in i b ilirsin ."

142-

­

-

­­­

" "

www.CepSite

si.Net

Page 138: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

Sophia başıyla onayladı ama içini acı verjcj bjr u

,uk sıkıŞ11 rrr ıa y a Pen masal, evliliği adela * 1 1,|a tıla n bir balon gibi sönmüştü.

• Ayrıca," dedi babası, kızının elini okşayarak. "Senin kendi

tanka hesabın ve her yıl üç ayda bir ödenecek toplam elli bin sterlinlik bir gelirinin olmasını ayarladım."

"Baba, buna hiç gerek yoktu."

"Eh işte, belki senin için d e ğ il d e , d a h a ço k benim kendi

gönül rahatlığım için. Küçük k ız ım ın h iç b ir şey e m uhtaç olmayacağını bilmem g e r e k . İş le r b u ra d a d a h a farklı, hayatım.

Yasalara göre e v li k a d ı n l a r ın p a r a la r ı ü z e r in d e hiçbir soz hakları yok. Çeyizler k o c a l a r ı n ı n a r a z i le r in e g öm ü lü p gidiyor ve

karılar ancak k o c a l a r ı n ı n c ö m e r t l iğ in e k a lm ış b ir harçlık alabiliyor. H e r b ir ş e y a l m a k is te d iğ in d e Ja m e s 'e g itm en i istem iyorum. A n la ş m a b ö y le y d i , b e n d e 'A m e rik a 'd a işler böyle yürür, ister a l, is te r a lm a / d e d im ; h a l iy le L a n g d o n av u k atlan da almayı te rc ih e t t i . " S o n r a b i r a n d ü ş ü n ü p e k led i: "Z ira elbette James, h iç b ir ş e y in k e n d is i n i s e n in le e v le n m e k te n alıkoymac a m ü sa a d e e t m e z d i . "

Sophia boğazındaki acı verici yumruyu yutkunarak tek ^ b ab asın a s a r ı ld ı . "Teşekkürler, baba, yaptığın her şey için.

* mutlu ettin." Yanağını onun geniş omzuna yaslaya g ö z ü n d e n akan tek damla gözyaşını görmemesi için göz

sik, kapattı.

"leb il

Çasm7bedC?rİm' d ü ş e s d e d i Lord whitbV' Alm an solocu parnifü ki |l*rİr^en ^em en Sophia'nın arkasında belirerek. Bmi^mpan ° IU,ra#nın gördüğü en göz kamaştırıcı gelin sizsmız.’ürÜD , ya kade,1*ni onun şerefine kaldırdı ve dudaklarınagö-

i m a l d i .■eşelek **

ur ederim, Lord Whitby."

­

­

­­­

­

-

--

" ­

www.CepSite

si.Net

Page 139: Julianne Maclean

•■Lord VVhitby! R ica e d e r im b a n a E d v v a rd d e y in ."

Sop h ia g ü lü m se d i. "E d v v ard , o z a m a n . U m a n m iy i Vaki,

geçiriyorsunuzdur?"O ld u kça. A y n ca k o c a n ız ı, şu ş a n s l ı ş e y ta n ı , k ı s k a n d ı ğ a ,

k abu llen ecek d en li d e o lg u n b ir a d a m ım ." B a r d a ğ ın ın kena

rınd an gözleri Ja m e s 'i a ra y a ra k b a k ış la r ım s a lo n d a gezdird i. "D a h a ü stü n o la n ın k a z a n d ığ ın ı k a b u l le n d im . N e d e olsa o

b ir d ük. Bunu ço k d a k iş is e l a lm a m a m g e r e k ir ."

Sop h ia , o n u n b u s ö y le d ik le r in i d ü z e l tm e k isterdi. Bunu

gayet d e k işise l a lm a sı g e r e k ir d i; z ir a a la c a k başka bir yanı

yoktu am a e lb e tte d ilin i tu ttu .

"D em ek y a rın R o m a 'y a g id iy o r s u n u z ," d e d i L o rd VVhitby

ve Soph ia k on u yu d e ğ iş tird iğ i iç in ş ü k r e t t i .

"Evet, orada ik i h a fta g eç ir ip , Y o rk s h ire 'a döneceğiz."

"D ah a g itm e d in iz m i o ra y a ?"

"H ayır, am a e v i v e taşray ı g ö r m e k iç in sa b ırs ız la n ıy o ru m .

K u zey çok g ü z e lm iş d iy e d u y d u m ."

"Evet, yerin b e lli b ir 'e s k iliğ i' v ar. Epey de sis. O ld u k ça rutu betlid ir; u m arım s ıca k tu ta n bir pelerininiz v a r d ır ." Adam şam p any asın d an b ir y u d u m d a h a aldı.

Nar, E dw ard, te şe k k ü r e d e r im ." Sophia da kendi kadehind en b ir y u d u m a la ra k Ja m e s 'in kendisinin tanımadığı biradamla sohbet ettiği tarafa baktı. Lütfen gel de kurtar beni, di)*düşündü.

Tam o anda bakışları birbirine kilitlendi ve kocası, Sophia'n‘n yanındaki kontu fark etti. Bir an bile tereddüt etmeden konur; tuğu adamın omzunu sıvazlayarak yanından ayrıldı. Sanki kocası akim, okumuştu. Sophia'y, aniden bir mutluluk h ^ ’ sanp sarmaladı. Ruhlann.n arasında var olduğuna in a n ^ 1 bağlan t ı k a n ı t la n m ış t ı işte.

BENİ AŞKA İNANDIR

•144-

-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 140: Julianne Maclean

JULİANNE M A C L E A N

jan.es, odayı geçerek ona doğru yaklaşt, öyfe yal_

onU yukan kata s u rukleyeb.leceğmden korktu, ön lerind e uza 1 an g e c e y i beklem ek neredeyse a c ı v ericiyd i.

"VVhitby," dedi, y a n la r ı n a v a r a n Jam e s. "U m an m k an m ı cezbederek benden a l ı p g ö tü r m e y e çalışm ıyorsundur."

jk i a d a m k a r ş ı l ı k l ı g ü ld ü , a m a S o p h ia aralan nd aki ger

ginliği s e z m iş t i . K e n d i s in in J a m e s 'le ev len m esi, arkadaşlıklarında b ir y a ra m ı a ç m ış t ı a c a b a ? Z ira S o p h ia , Lord VVhitby'ın kendisini i s te d iğ in i b i l iy o r d u . O g ü z e l g ü ller i gönderm işti...

R ah atsız e d ic i b i r k a ç d a k ik a l ık b ir k onu şm ad an sonra kont

nazikçe y a n la r ın d a n a y r ı ld ı v e S o p h ia ile Jam es, kalabalık resepsiyon s a lo n u n d a b a ş b a ş a k a ld ıla r . Ja m e s, onu n çenesinin

altına d o k u n d u .

"Görünüşe göre b ir gönül hırsızıyla evlenmişim," dedi

espriyle.

S o p h ia , suçlu bir şekilde güldü. "Umarım Edward ikimizin bir ç i f t olabileceğine dair gerçek dışı umutlara kapıl

ı ş d eğ ild i."

Söz konusu sen olunca hangi adam kendisini umut et

mekten alıkoyabilir ki?"

Sophia, karnından daha aşağı doğru bir merak hissinin kınand ığ ım duydu. Nasıl olmuştu da büyüyüp yetişkin bir

ln olmuş ve arzunun insanın mantıklı düşünme \etisini ^ ettiğjnj daha önce hiç öğrenmemişti? Arzu na>ıl kendi ini

• e bi« ihtiyaçla titretiyor da başka her şeyi vok saydırarakbu d * bedeninde dolaşan hisleri düşündürebiliyordu? Eğer

ö p ^ j akl‘ haşmda olmasaydı, onu orada herkesin ön

1 Iem de büyük bir tutkuyla.

' ak,Ş»kh k *< 0 c a s ın m g ö z le r in e b a k tı . "S e n d e n d a h a çekiç ir a d a m t a n ım a d ım h iç ."

145-

­

­

­

­­

-

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 141: Julianne Maclean

-Ben de senden daha muhteşem bir kadm ... O zaman. iy

birC S ^ ,amCS" H0? Î T S‘1rh^ k ^„ m p a n y a s ,n d a n bir yudum daha ald. ve .stekh, yar," k e l e r l e önlerinde uzanan gecey, duşundu.

BENİ AŞKA İNANDIR

www.CepSite

si.Net

Page 142: Julianne Maclean

ON İKİNCİ BÖLÜM

J am es, özel uşağını e r k e n d e n g ö n d e r m iş v e ü z e r in d e halendüğün kıyafetleri, e l i n d e b i r ş a m d a n ile o d a sın d a n çıktı.

Tüm gün boyunca, e ğ e r d ü r ü s t k o n u ş m a k g e re k irse tü m sezon boyunca bu a n ı b e k l e y i p d u r m u ş v e a c e le c i b ir telaş hissi her yanını sarmıştı. B e k le m e k y e t m iş t i a r t ık . İs tek li k arıs ın ın

tadını çıkarma v a k t i g e l m iş t i .

James, L o n d r a 'd a k i e v i n i n c ı l ız ış ık la r la a y d ın la tılm ış k oridorunda y ü r ü d ü . Ö n ü n d e u z a n a n sa a t le r i d ü şü n d ü k çe duyduğu uyarılma h is s iy le v ü c u d u n d a g e z in e n ü rp e rtiy i h issediyordu. Y in e d e e n iy is i n ih a y e t o n u n o d a s ın a , terc ih en de yatağına v a r a n a d e k b u d ü ş ü n c e le r i k a fa s ın d a n a tm ak tı.

James, k a r ıs ın ın ö z e l o d a s ın a u la ş t ığ ın d a k ap ıy ı çald ı. O n a, H’U lnm ası v e h a z ır la n m a s ı iç in y e te r in c e z a m a n verd iğini um u •°rdu Y eni h i z m e t ç is i M i ld r e d o n u n la ilg ile n m iş o lm alıyd ı.

C el, d e n i ld iğ in i d u y d u J a m e s iç e r id e n .

^ p ı y ı a ç a r a k e ş iğ in ü z e r in d e n a t la d ı.

n m ü z e r in <Je b e y a z b i r g e c e l ik v a rd ı. D ire k li yata

Halde 0 ftÜ lerİn ü z e r in d e b a c a k la r ın ı b ile k le r in d e çap raz lam ış j lU rm u Ş, g ö r ü n ü ş e g ö r e o n u b e k liy o rd u .

C ' : s' ° n u n k ü ç ü k ç ıp l a k a y a k la r ın a b a k tı v e y ü z ü n d e k i g ö r d ü . K e n d i s in i e n a z ın d a n b ir k o n u d a h ak lı

° n d o la y ı k u t la y a b i l i r d i . S o p h ia g ö re v le r in e bağhvd ı.

-

­

­­­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 143: Julianne Maclean

, h.,nâ vani bir vâris doğurmaya. James, e v l i l i

^ H e r in i " yerine getirirken a t a k la n bedense, haz a * * .

d ,n ivi bir seçim y ep m ^ Bunca zaman SOnra' kendlsi" e tad ı n ı çıkarmaya izin vereceği tek şey de buydu muhtemelen.

James odaya sakince girdi ve tuvalet masasındaki mum

lan yaktı. "Umarım bu denli uzun bir günün ardından çok

yorgun değilsindir.Sophia, hemen başını iki yana salladı ve Jam es kocaman

yatağa yaklaşırken boyunbağını iki yana çekiştirdi.

"Güzel o halde," dedi gülümseyerek. " B e l k i b irb ir im iz i daha samimi bir şekilde tanıyabilmek için b u b a ş b a ş a an ı

mızı değerlendirebiliriz."

"Çok isterim, James. 1 tem de her şeyden çok."

James beyaz yeleğini çıkararak gömleğinin d ü ğ m e le rin i çözmeye başladı. "Mildred'la tanıştın mı?" Yeni g e l in in sin irlerini yatıştırmak için biraz hoşbeş etmenin iy i b i r f ik i r o labileceğini düşünmüştü.

Tanıştım, sonra da onu gönderdim. U m a r ım ç o k yanlış davranmamışımdır."

James, en son düğmede duraksadı. " G ö n d e r d in m i? Nasıl yani?"

lk ni \ ıkamak istedi, James." S o p h ia b u n u g a r ip b ir şv v m>Ş gibi söylemişti.

R ahatsız, m . o ld u n b u n d a n ?

Ç abukluğum dan b eri k im s e y ık a m a d ı k i beni

“A r o d t e f e r i? " '1 S'karlarak Sophia'nın yanına oturdu aım a h izm etç ile ri y ık a r ."

nın d " 6 " ^ My'* İL" S P hia uzun kirPİk“İdirdi Alvân ^ kuca6lnda kavuşturduğu ellerin* *

i yanSm d« bu çekikte p a la g ın d a çeviriyordu

BENİ AŞKA İNANDIR

- ­

-

­

­­

­

' "

-

°

-

www.CepSite

si.Net

Page 144: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

jam «, onun ellerini kendi avuçlarına aldı. "Zaman irindeh e r ş e y e a l ı ş k ı n .

Bu dokunuşu onu gevşetmiş gibiydi. "Ben de öyle sanıyo

iyi ki İ r a d a s ın ."

"Bence de. M umları söndürmemi ister misin?"

Sophia muzip bir gülüşle baktı ona. "Hayır, bırakalım yansınlar. Bu gece yüzünü görebilmek istiyorum."

Ne var ki Jam es'in edindiği izlenime göre, Sophia, yüzünden fazlasını görmek istiyordu.

Söyledikleri onu sarsmıştı. Muhtemelen artık o kansı olduğundan ve evlilikte belli başlı beklentiler olduğu içindi bu. Bir yatak arkadaşında olduğundan farklı beklentiler...

James bu evlilik içinde hissedeceği duygusal bağlara karşı kovmanın hiç de kolay olmayacağının bilinciyle birdenbire göğsünde bir ağırlık hissetti. Yeni bir bölgeye adım atmıştı.

O zaman bırakalım bütün gece yansınlar," dedi yine de. Çünkü o uzman bir sevgiliydi ve karısını memnun etme ar

2USU' kaygılarına ağır basmıştı.

James, ona doğru eğildi ve dudaklarını onun dolgun du dak,anna değdirerek araladı. Tatlı dili kendi dilinin çevre-

tat k ‘»‘kanrcasına dolanırken, ağzının içinden aldığı ^hennet gibiydi. Ona yaptığı kur ve evlenme teklifinde ol

* * * bu baŞa çıkılması imkânsız dalgaya kapılıp gidiyor,

riikL annC*an ^ P arak akıntının kendisini götürdüğü yere sü kd, ; n';n n,n tadını çıkarıyordu. Şimdi tamamen bu kışkırtıcı

' Umuçak teninde ve mest edici parfümünün koku ^ 1 ndan aldığı hazza gömülmüş durumdaydı.

nin arası'0 ^ eIlerİ ° nun om uzlarına dolanırken, dudaklan-

^kkadarXİan ^ ‘nİ,tİ dökü,dü ve James $imdiden 30 Vert"l'klara hissetti- Sophia'nın sırtını yumuşak vas-

rkcn, elleri geceliğinin yumuşak kumaşı üzerinde

-

-

­

­

­

-

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 145: Julianne Maclean

kavdı Dudaklarının ta d ı k a n a k ış ın ı hız|and,r.

' ' ‘ " ' 'tü m duyularım arzu yla k a p la m ış t ı. Ja m e s , d u d a k la r * , ^ h i a 'n ı n d udaklarına b a stıra ra k o n u a te ş li b ir şe k ild e fipt0

v ca c a k , ince boynu nu n y u m u şa c ık t e n in i e m d i.

Sophia, yatağa u z a n a ra k a rk a s ın a y a s la n d ı. "Seradaki o akşamdan beri hep bu a n ı hay al e tt im . Ö n c e d e n tutkunun ne

olduğunu bilm iyordum hiç."Tannm, Jam es'in başı d ön m ey e b a ş la m ıştı. O n a hemen ora

cıkta sahip olm a isteğ ine k arşı k o y m a k iç in sa b ır lı olmaya çal a r a k , bir d irseğ in in ü zerin d e d o ğ ru lu p lo ş ış ık ta Sophia'nın

yüzüne baktı."O zam an bunu sab ırsız lık la b e k liy o rd u n ? "

"Evet. Seninle her şeyi y ap m ak is tiy o ru m , James. Bana seni nasıl mutlu edeceğim i g österm en i is tiy o ru m ."

"Bundan gerçekten zevk d u y a rım , d ü şe s ."

Sophia, geceliğinin d ü ğ m elerin i ç ö z m e y e b a ş la d ı ve sonra

geceliği başından çekerek çık ard ı. O a rk a s ın a yaslan ırk en , Ja­

mes alışılm adık derecede k en d in d e n e m in b ir k a d ın la evlen

miş olduğunu fark etti. En a z ın d a n y a ta k o d a s ın d a kendin

den em indi ki, Jam es'in b u n d an bir ş ik âye ti yo k tu .

Sophia, şimdi çıp lak k a lm ış h a ld e , James'in y ü z ü n ü avuç

larının arasına alm ıştı. T ek rar öpüşmek iç in onu kendisin Çekti. Jam es'in tutkuları tek ra r ç ılg ın ca ateşlen irk en , Jarnetv Sophia'nın üzerine çıkarak k alça ların ı o n u n k in e b astırd ı ve

vlini çıplak göğü slerin d e ge z d ire re k k e n d is in e d o la m a

duğu uzun, ince bacaklarınd an a şağ ı in d ird i. D u v d u ğ u ih *

vaçla kendine hâkim iyetini y itird iğ in i h issed e re k g ö ğ ü s l e ^

em m eye başladı. Sophia, hafifçe in leyerek, Ja m e s d ilin i a Ç İ ^>,'»gus uçlarında gezdirirken, p a rm a k la r ın ı o n u n ^

•arına geçirdi.

BtNİ AŞKA İNANniR

■ISO

­­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 146: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

«Harika bir h i s bu, Ja m e s . S o p h ia heyecandan nefes ne m kalmıştı. "Neyin b ö y le h isse ttire ce ğ in i nasıl biliyorsun?''

"Çünkü b a n a d a a y n ı şe y le ri h issettiriy or."

"O zaman e r k e k le r le k a d ın la r b u n a göre yaratılmış, değil mi?" Sophia, altında z e v k le k ıv ran ıy ord u . 'T en cere kapak gibi."

Jam es, bunu daha iyi ifade edemezdi.

James'in eli onun enfes d ü m d ü z k arn ın d an , aşağıdaki yumuşak tüylü çukura doğru in d i. S o p h ia , içgüdüsel olarak bacaklarını araladı ve James b ir p a rm a ğ ın ı onu n kadınsı teninin kaygan, sıvı sıcaklığına d o ğ r u k ay d ırd ı. K afasın ın içinde cinsel bir sarhoşluk dönüyordu. Ja m e s , g öz lerin i kapatarak ona zevk verirken b ir y a n d a n d a b ira z d a n o lacak lara hazırlıyordu.

"Ne y ap ıyorsu n b a n a ? " d iy e sord u Sophia, böylesi bir hazzm var o la b ile ce ğ in d e n d u y d u ğ u ş a ş k ın lığ ı açığa vuran bir sesle.

Jam es, k e n d i b e d e n i s a b ır s ız b ir ih tiy aç hissiyle gerilirken dikkatle o n u n y ü z ü n e b a k tı . "Y a v a ş y av aş başlayıp sonra doruğa u laşa lım d iy e d ü ş ü n d ü m ."

"N eye? B u b a n a h iç d e y a v a ş g elm iy o r. T ü m bunlar çokhzla, Jam es."

Jam es h ın z ırc a g ü ld ü . " D a h a s ı d a o lacak , sen i tem in ederim ki."

Sophia'nın b e k â r e t i J a m e s 'in p a rm a ğ ın ın hareketiyle gev ^ en' ‘1m es in b e l in d e b ir a te ş k ıv ılc ım la n d ı. Sophia iyice ıs J * mıŞtı Ja m e s b u s ıc a k lığ ı k e n d i a rz u la rın ın merkezinde

için y a m p tu tu şu y o rd u . P arm ağ ın ı geri çekerek pan Unun d ü ğ m e s in i ç ö z m e k iç in d o ğ ru ld u .

^ S ö z le r in i a ç a r a k y a n a d o ğ ru u zan d ı. B acaklarının

mal b" an m i? v e b ir g ıd ık la n m a h iss iy le sa rılm ıştı. Bunun nor

fe| k a l f ^ o ld u £ u n u v a r s a y a b ilir d i ç ü n k ü Ja m e s bunu do

^ydir, l b e n z iy o rd u . Ja m e s , p an to lo n u n u kalçalarından

er* y ü z ü n d e h a f if , te m b e l b ir s ır ıtış belird i. Sof. ıa

­­

­

­

­

--

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 147: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

, morlarında dolaşan ateşten titrerken, onun ne denli iri| mişolduğunun farkma vard.gmda içinde bir ateşle ş a ş k ^

hissi ayn, anda yükseldi.

»Seni korkuttum /' d ed i Ja m e s , p a n to lo n u n u y e r e atarken »Belki y ine d e m u m la r, s ö n d ü r m e liy d ik ."

"H ay ır," d iye y a la n sö y led i S o p h ia , b a k ış la r ın ı o n u n gö2.

terinde tutm aya ça lış ırk en . G e r ç e k te a s ıl is te d iğ i , h a y a t ,nda asla m ü m k ü n o la b ileceğ in i d ü ş ü n m e d iğ i ş e y le r i g ö r m e k için

bak ışların ı aşağı d o ğ ru in d irm e k ti.

Jam es, onu n e lin e u z a ta ra k n a z ik ç e k e n d is in e sardı. Sop hia d oku nd u ğun d a sert o lm a k la b ir l ik te t e n in in sıcak ve ipek gibi y u m u şak o ld u ğu n u fa rk e tt i. J a m e s , o n a kendisini nasıl okşayacağını g ö sterirk en S o p h ia , d e m in k e n d is in e olduğu gibi şim di d e Jam es'in du yd u ğu h a z z ın o n u n a s ıl a l ıp götürdüğünü izlem enin tadın ı ç ık a rd ı. S o n ra Ja m e s e l in i tekrar onun kalçaların ın arasına k ayd ırd ı. S o p h ia , bacaklarını ayırırken karnı nabız gibi atan d o y u m su z b ir ih t iy a ç duygusuyla titredi. Jam es, Sophia 'n ın b e d e n in in k im i y e r le r i iyice uyuşarak başka yerleri k en d ind en g e ç m iş b ir halde duyarlı hale gelene dek onu okşadı. Bu sırad a g ö ğ ü s le r in i öperek dilini göğüs uçlarında g ezd iriyor v e on u h iç b ilm e d iğ i arzularla çıldırtıyordu.

Jam es ö p ü cü k lerin i S o p h ia 'n ın k a r n ın d a n aşağı kaydırdı ve bacakların ı o m u z la r ın a a la r a k k a y g a n , sıcak zevk hissinin yoğunlaştığ ı d ah a aşa ğ ıla r ı öptü. Sophia dizlerini kaldırarak onu n başın , k avrark en b u şe h v e t hissine inanamayarak onun adını m ırıldandı.

U zu n bir sü re Ja m e s o n a bu şekilde zevk verdikten sonra ü zerin e çıktı.

D aha tazla bekleyemem," dedi, alev alev yanan bedenin' onunkine bastırırken. Yüzünde şefkatli ve mutlu bir ifadeyi b'r an onun yüzüne baktı.

•152-

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 148: Julianne Maclean

^ p h i a 'n m k a lp a r i ş la n h e m k o rk u , hem d e isteklim u ,

^ c l u y g u - y l a ^ ' a ^ - " f e ni« y u m u ^* özel yerlerine dokunurken, k e n d is in i içeri

^ u n u anladı K o c a s t , eş, h a y a lle r in in erkeg lyl, . . ^

dek hern bedensel, h e m r u h s a l o la r a k b irleşm ek üzereydiler Sophia, onun geniş omu/darına tu tu n a ra k kend isin i hazulad,' Paha demin parmağının iç e r i d o ğ ru k ay m ası b ile bu denli zor gelmişken, o iriliğin aynı şeyi y a p m a s ın ın n asıl b ir şey olacağını hayal bile e d e m iy o r d u .

"Gevşemeye ç a l ış , " d iy e f ıs ıld a d ı Ja m e s kulağına.

S o p h ia b a ş ın ı s a l la d ı . " T a m a m ."

Jam e s, o n u n a ç ı la n b a c a k la r ı a ra s ın d a k en d in e yön ver

mek iç in e l in i a ş a ğ ı u z a t a r a k y a v a ş ç a ile r i b astırd ı. H issettiği

duyguyla S o p h ia h ı z l a g e r i ç e k i ld i v e b a ş ın ı yatağ ın başlığına

çarptı. J a m e s g e r i ç e k i ld i .

S o p h ia g e r g in c e y u t k u n a r a k J a m e s 'in içeri g ireb ilm esi için

olduğu y e rd e k a lm a s ı g e r e k t i ğ in i fa rk e tt i.

"Ö z ü r d i le r im , e l i m d e d e ğ il . S e n ö y le , şey, ir is in k i." Tek

rar aşağı k a y a r a k y a s t ığ ın ü z e r in e y e r le ş ti .

"B u n u ilt i fa t o l a r a k a la c a ğ ım ."

Tekrar d e n e , J a m e s . S e n i iç im d e h is s e tm e k istiyoru m .

Ja m e s o n u t e k r a r ö p e r k e n S o p h ia d u d a k la r ın ı aralad ı ve

nun d il in in s ı c a k l ığ ıy la a ş a ğ ı la r d a J a m e s 'in b e k led iğ i yerde

r k a k l ı k d a lg a s ıy la y ü k s e l e n k e n d i a r z u la r ın ın ateşi kanştı.

U ,m ' o n u ö y le s in e ş i d d e t le is t iy o r d u k i, b e d e n i n ab ız gibi

rt*u Lütfen, Jam es... Ş i m d i . . . "

^ A f i f ç e b a s t ı r ı r k e n S o p h ia , o iy ic e ile rley ip bekâretim

e n s a k in k a l m a y a z o r la d ı k e n d is in i .

ketsin a t a r a ^ o n a s ı k ıc a t u t u n d u . Ja m e s b ir a n ham■ kaldı.

JULIANNE MACLEAN

. 1 « .

-

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 149: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

"Henüz olmadı, hayatım." Tekrar bastırarak içinde daha

ileri doğru gitti. Sophia tekrar bağırdı.

"Bundan sonra acıtmayacak," diye fısıldadı James, onun

yanaklarına, burnuna v e göz kapaklarına özür dilercesine şefkatli ö p ü cü k le r kondururken. " S e v g i l i S o p h ia 'm b e n im ."

Soph ia, acıd an a ğ la m a h is s iy le b o ğ a z ın d a bir yum ru his­

sed iyord u a n c a k b ir y a n ı d a d u y d u ğ u en olağanüstü , rüya

gibi b ir h a z ve a rz u y a g ö m ü lm ü ş tü . J a m e s ' i n tekrar bastır

m asın ı istiyordu.

Jam es tam am en ç ık a ra k e n a z ın d a n ö y le hissetm işti, emin

d eğild i. Ö y le iriyd i k i te k ra r iç e ri d o ğ r u k a y d ı ve acı hissi ta

m am en yok o la n a d e k b u n u s ü r d ü r d ü . O içinde gidip gelir­

k en Sop h ia iy ice k a y g a n la ş a ra k d u y d u ğ u hazd an başı dön­m eye başladı.

Bu k ez d a h a fa rk lı b a ğ ır a r a k , o iç in d e h arek et ederken

om u zların a sık ıca tu tu n d u , J a m e s 'in güçlü, kaslı bedeni ter

d en ıslan m ıştı. S o p h ia , g ö z le r in i s ık ıc a yu m arak cennete do

kunduğunu h issetti. Ja m e s, h ay a tı boyunca eşi olacak kişi, onu adeta oralara g ö tü rm ü ştü .

Jam es, d e rin lerd e yaklaşan orgazm ının sıcaklığını hissetti ve bu d u ygu adeta etrafında olup bitenleri algılam a yetisini • T götü rd ü. Ja m e s, zirveye ulaşırken tüm vücudunu ürperen yep yen i, y o ğ u n bir zevk dalgasıyla kendisi de bakirmiş

g> > ıssettı. Dudaklarının arasından hafif bir inilti dökülmenkansm m içine ^ ^ ak,n

çok mZ U algas,m idrak etmeye gücü yetmedi. SopW*‘ g erg in v e muhteşemdi, üstelik de kendisine aitti

^ P h ,a onu k u cak lad ı. "A h , Ja m e s ."

daklarmd m h ' J1U/ursU2c^ bir yanının ism inin onundiğer yanının U u dökülmesinden keyif a l ı * * 1'

yanının onun bu duygu selinden gerginlik d u y d u k

­

-- ­

­

­

' ­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 150: Julianne Maclean

fark etti Jam es'in nefesi yavaşlarken dikkat,e So„k

rinden yana yuvarlandı. °°Pn>anuı üze

Sophia, başını onun omzuna yaslamış hald

bir şekilde içini çekerek parmaklarım Jam'es'in * !atmİnolmuS gezdirirken, bir süre sonra uyuyakaldı. ^ 8ö sün<

James hiç kıpırdam adan öylece yatarak hi b‘ memeye ve herhangi bir gece gibi u y u m a v a l i T ^ ^ '1' yazık ki bu herhangi bir gece değildi ve içinden UV ' T "*

iniyordu. İki şeyden birini istiyordu; kans,y,a ,ekrar Z £

James göz,erini açarak Sophia'nın yanmda huzurla uyu unu seyretti, sonra doğrulup pantolonuna uzandı.

J u u a n n e M a c Lean

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 151: Julianne Maclean

ı

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

J a m e s , S o p h i a 'n ı n y a t a k t a n ç ı k a n ç a t ı r t ı y ı d u y a ra k uyandı

ğ ım a n l a d ığ ı s ı r a d a p a n t o l o n u n u h e n ü z b a ğ la m ış , koltuk

ta k i g ö m le ğ i n e u z a n ı y o r d u . T ü m b e d e n i n i b ir g erg in lik kap

la d ı. F a rk e d i l m e d e n s ı v ı ş m a y ı u m u y o r d u .

"N e r e y e g id iy o r s u n ? " d iy e s o r d u S o p h ia , k a fa s ı kanşmışgibi

J a m e s , s e s s i z c e ç ı k m a y ı b a ş a r a m a d ı ğ ı i ç in duyduğu öf

k e y i b a s t ı r m a k i ç in d e r i n d e r i n n e f e s a l a r a k y ü z ü n d e bir gü

lü m s e m e y le o n a d ö n d ü . S o p h i a , y a t a k t a k e n d i tarafındaçınl

ç ıp la k u z a n m ı ş , y a n a ğ ı n ı e l i n e y a s l a m ı ş t ı . A te ş in altın rengi

k ıv ı l c ı m la r ı n ın ö l g ü n ı ş ı ğ ı n d a a n t i k ç a ğ l a r d a n g e len bir tan

r ıç a y a b e n z iy o r d u . O n u n b e l i n d e , k a l ç a l a r ı n d a v e bacakların

d a k i k ıv r ım l ı h a t la r ı v e t e p e l e r i n d e k i ü ç g e n şe k lin d e k i bo^

b ir a n l ığ ı n a j a m e s ' i n d i k k a t i n i d a ğ ı t t ı , a m a s e k t ır m e d * ^ ^

l ın d a n g e ç e n le r e h â k i m o l m a y ı b a ş a r d ı . " Y a t a k o d a m a g

y o r u m , ta b i i k i , " d iy e a ç ı k l a d ı J a m e s .

" Y a t a k o d a n a m ı? Y a t a k o d a n ı n b u r a s ı olduğunu

d u m . B iz im y a ta k o d a m ı z y a n i . "

J a m e s o n u n b u s ö z l e r i n e i n a n a m a y a r a k tek ke

s iz in o n a b a k t ı . B e lk i d e S o p h ia 'y la e v l e n m e k iç»n ^ vraya^

le c i d a v r a n ır k e n , o n u n m a s u m i y e t i n i n b o y u t l a n r u

m iş t i , la b i i k i Y o r k s h i r e 'd a k i e v i i d a r e e t m e k İÇ

-

­

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 152: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

. o ld u ğ u n u n farkındaydı ama ayn odalan olaca* ,J İ ■ ** ş a ş a a y d ı . "o la c a ğ ın ı bi],

» p ü k v e d ü ş e s in odaları d a im a a y n o lu r. B u nu k im * .

^nıenüŞ mi>'di S<ina?” dedİ gÖmlCS ini Eklerken.1 Sophia, kafası karışm ış bir h a ld e o n a b a k m a y ı sürdürdü

Bu söylediklerine i n a n m a k is te m iy o r g ib iy d i.

-Ama b iz karı kocayız. Ben s a n m ış t ım k i . . . " Söyleyeceklerini kafasında e v i r ip ç e v ir iy o r m u ş ç a s ın a b ir a n tereddüt etti. Ama burada, b e n i m y a n ı m d a u y u y a c a k s ın , d eğ il m i? Yani

h i z m e t k â r l a r ı m ı z ç e k i ld ik t e n s o n r a ."

" M ild r e d 'la T h o m p s o n 'ı d iy o r s u n y a n i."

"T h o m p so n s e n i n "

"U şa ğ ım , e v e t ." S o p h ia , a d a m ın a d ın ı b ilm e m e k ten rahatsız o lm u ş g ib iy d i .

"T a m a m ö y le o l s u n , M i ld r e d ile T h o m p s o n çek ild ik ten sonra," d iy e y in e le d i a ç ı k l ı ğ a k a v u ş t u r m a k iç in . "Y an ım d a u yuyacaksın , d e ğ i l m i ? " S o p h ia d o ğ r u la r a k b a c a k la r ın ı yataktan s a l la n d ır d ı.

Ja m e s b i r a n o n u n hareketlerindeki zarafete, cezbedici uzun b a c a k la r ın a , artık uzanmadığı için belirginleşen göğtis

’enn' n d o lg u n lu ğ u n a kapıldı. Çınlayan bir arzuyla göğiisleri

nin P ^ h e u ç la r ın ın yum uşak olduğunu fark etti ve sertleşklerinde t a t la r ın ın nasıl olduğunu, dilini onların üzerinde

n ^'r' r en Sophia'nın yum uşak, sıcacık bedeninin altında

*eriverek zevkle kıvrandığını hatırladı.

b o y ^ 1 ^a ^ a r ^ e n ona tekrar dokunmak ve tüm isteklerine

tersj S^ d etli arzu *ıer Yerini kapladı. amvehç|,]rnaSl Serekirken adeta kendisi onun alışkanlıklarına

oyu nı gösterm ek isteğine bürünmüştü. Bir

ft‘kiCi , Gr karısıyla aynı yatağı paylaşma fikri oldukça 1 garip bir düşünceydi bu. İki insanın birlikte

157-

­

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 153: Julianne Maclean

X • havai e tm ek . H içb ir n u m a r a , h iç b ir s ır 0lS ' a Î Î m . H a r geçtikçe artacak içten b ir v a k ,n l ,k v c

Kerterinin d u y g u la rın a karşı güven.b a k ı ş l a r ı m ondan a y ırm a y a v e g ö m le ğ in d e k i * *

, J Ü ; iliklem eye kendisini zo rlark en , k e n d i s ın ıf ın d a büyfe

b k id e t in - ay n yatak o d a la n n ın o lm a s m m - v a r lıg m d a n do- •av, ani bir şükran duydu. Bu tü r b ir y a k ın l ığ ı n e k a d a r kal-O labileceğ in den em in değild i. B e lk i d e , d iy e d ü ş ü n d ü biraz m erakla, babasının sonunu g etiren ço k y a k ın v e c ü r e tk â r dav

ranmasıydı."Seni görmeye geleceğim e lb ette ," d iy e y a n ıtla d ı sorusunu.

"Görm eye mi? O zam an h er g e c e b ö y le g id e c e k m isin ?"

Jam es buna yanıt v erm em eyi te rc ih e t t i ; z ira h e r g e c e onu görmeye geleceğinden bile em in d eğ ild i. B ir v â r is d ü n y ay a getirm ek istiyordu, karısına se v d a la n m a k d e ğ il . S ü r e k li onunla sevişm eye devam ederse öyle o lacağ ı k e s in d i . Ja m e s yeleğine uzanarak üzerine geçirdi.

Sophia ayağa kalktı ve halı ç ıp lak a y a k la r ın ın se s in i boğarken ona doğru ilerledi. B ir and a ç ır ılç ıp la k ö n ü n e d ik ilm işti ve Jam es onun parfüm ünün k o k u su n u a la b iliy o rd u . G ü r, dalgalı saçları om uzlarına d ö k ü lm ü ş v e g ö ğ ü s le r in i ö r t m ü ş t ü ,

turkuaz gözleri kocam an açılm ış , g e rg in c e v e e n d iş e y le kendisine bakıyordu.

Sophia onun yeleğini k av ray arak d ü ğ m e le m e s in i engel ledi ve kendisine doğru çekti. "B u b iz im d ü ğ ü n gecemiz* James. Biraz daha kalam az m ısın?" S esi b ira z titr iy o rd u , parmak uçlarında yükselip d u d ak ların ı o n u n dudaklarına bastırdı

James, titreşen m u m ların ış ığ ın d a o n u ö p e r k e n i s te m * * 01’ uyarıldığım hissetti. U yuşm u ş z ih n in d e o n u n s ö y le d ik le r ^ verece bir yanıt arandı, san k i n e d e d iğ in i hatırliyormUŞ & 1

şukur dudakların ı o n u n k in d e n ayırmayı baŞ*

BENİ AŞKA İNANDIR

158-

-

-

-

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 154: Julianne Maclean

kesinlikle düğün gecemiz. Şu an hassas olabileceğini

dücünnû»$türa1 \ fy le olsam da umurumda değil," dedi Sophia. Yalnız kalaktan korkuyor muydu? "Demin canımın acımasını önem

n1 l in, Hatta sonunda çok hoşuma gitti."

Bu söyledikleri bir düşes için oldukça şaşırtıcıydı, en azından James'in evleneceğini hayal ettiği türden bir düşes için. Ve Ç ın lık duygusu kendisini tutmaktan vazgeçmesine yol açtı.

D uyduğu cinsel arzuyla tüm vücudu ürperirken, kendi­sini bu çırılçıplak muhteşem kadını, tanıdığı soylu kadınların pek çoğ u n d a olan cinsel kısıtlamalar kendisinde yokmuş gibi görünen bu kadını kollarına alarak dudaklarını dudaklarına bastırırken buldu. Kan akışı hızlanmaya başladı. Ellerine sıcacık ve dolgun gelen o güzel kalçalarını avuçlarken, Sophia, al­dığı zevkle hafifçe inleyerek, parmaklarını onun ensesindeki saçlara gömdü. James, ne olup bittiğinin farkına varana dek onu yumuşak battaniyelerin üzerine yatırmış, üzerine uzana­rak o gece ikinci kez pantolonunu çözmeye başlamıştı. Nabız gibi atan sertliğini dışarı çıkaracak kadar indirdi pantolonunu.

1 min misin?" diye sordu Sophia'ya, elleri karnından ar /ulannın nemli merkezine doğru inerken.

l vef, eğer yanımda kalacaksan..."

James, bunun bir çeşit pazarlık olduğunu fark etti. Görü , ^ ^°re karısı da oldukça usta bir görüşmeciydi. Artık geri nuş yoktu, istese bile. "Tabii ki kalacağım," diye yanıtladı

' ° nun pürüzsüz çenesini emerken,

vçc Cs ° nurı altında uzanan bedenini kendi bedenine çekti do|aı r n,n U2un/ Çekici bacakları açılarak kendi kalçalarına

ol °n' °nun içine 8İrdL> na k‘x,ln|ığmın sıcaklığı nefesini kesti ve duygulan man

11 Keldi. Kendisinden boşanan sıcak beyaz akıntı) ı

J u l ia n n e M a c L ean

159-

­-

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 155: Julianne Maclean

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

hissedene dek tüm olan bitenin ta d a , çıkarmaya b a k t ,. ^ e ^ e es nefese doruğa u larken, onunla ayn, a n d a b o şa ,,. ıak garip bir hazla Sophia'vı altında sıkıca kucakladı. U zu n bir sürenegeçmişini ne bugününü düşünebildi. Kım old u gUnu unutmuştu adeta. Amerikalı basit bir tüccar v e y a y oksu l b„ demirci o la b ilird i; tüm b ild iğ i karısıyla yatakta o ld u ğu yd u .

James, başını kald ırarak o n u n u p u z u n k ir p ik le r in in ardındaki mavi gözlerinin d e r in lik le r in e b a k t ı . “G e r ç e k te n burasının bizim yatak o d am ız o ld u ğ u n u m u d ü ş ü n m ü ş tü n ? " diye sordu, birden böyle b ir fik rin in s a n d a s ıc a k l ık u y a n d ıra n se

vim liliğinin farkına vararak .

Sophia ona gülümsedi. "Evet, d ü şü n m ü ştü m . Öyle de zaten"

James, bir an şaşk ın lık la o n a b a k a r a k , k e n d is in i onu sevmeye bıraksa neler o lacağın ı m e ra k e tt i . G e r ç e k te n sevmeye. Her şeyin yolunda g itm esin in ih t im a li v a r m ıy d ı? H içb ir zam an babası, büyükbabası y a d a b ü y ü k b ü v ü k b a b a s ı g ibi olmama şansı? Jam es, a iles in d en g e le n le r i s ı r f o n u severek yok edebilir miydi?

Şim dilik bir şey söy lem ek iç in ç o k e r k e n d i. O yüzden şimdilik herkes için en iy isin in , ted b iri e ld e n b ır a k m a d a n rolünü oynam ası ve duyguların ı b a s tırm a sı o ld u ğ u n u düşündü.

Marion Langdon, Dul VVentvvorth D ü şe s i, Yorkshire'daki VVent worth Kalesi nde özel o d a sın d a k i b a s m a k u m a ş la kaplı tuğuna oturm uş, ifad esizce k o y u re n k m e ş e çerçeveli seluk maV' ü zerind e k u s u rs u z bir dengeyle a sılı d * » "Rostenşli aile portrelerine v e yıllardır varlığına pek dikkat *

bakır taşından bır v a z o n u n durduğu d e v a s a ş . » » ^

K erei° U .Va“ n u n d ib in e yakın bir yerde bir çatlak va

onart|Smt J raZ k'Zarilk niye ^ daha önceden fark “ " ''" " r m a d .g m , sorg u iad c

­­

­

­

­- ­

­

-www.CepSite

si.Net

Page 156: Julianne Maclean

^ ü b a bu odada kendisini fazla rahat hissetmiş ve p *

* şeyi S‘teden kaçırmıştı. Bunlan şimdi f a * etmesinin seJh* yaşad-g* anlamsız duygusal zayrfhkb. Dünden itibaren önünde uzanan kader kesinlik kazanmıştı: oğlu evlenmişti« kendisi doğu kanadına çekilecekti. Yeni ve genç düşes geldi ginde, kendinden önceki tüm dullann çekilmiş olduğu yere.

Bir melankoli hissiyle, kendisinin d e b ir zam an lar yeni ve g e n ç düşes olduğunu hatırladı. Y ıllar , y ılla r önce. Konum unun şatafatının ta d ın ı çıkaran g u r u r lu v e m a ğ ru r H en ry ile e\e girdiği ve hizmetkârlara evin y e n i h a n ım ı o la ra k tanıtıldığı günü halen çok iyi h a t ır lıy o rd u . K en d i çe lim siz ü vey annesinin önünde nasıl reverans y a p tığ ın ı an ım sad ı. H izm etkârların ona nasıl tereddütle, n e b e k le y e c e k le r in i b ilem ed en baktıkla nnı. Ancak, tabii k i , o k e n d is i d e g ö rk e m li b ir İn giliz ailesinden gel i\x>rdu ve \ V e n tw o rth Kalesinin ev halkını idare etmek için gerekli k a b il iy e tle r e sahipti. Merhum kayınvalidesi, b ir önceki dul düşes, e lb e t te ki konumunu gözü arkada kalmadan bırakmıştı. H e r n e k a d a r doğal olarak böyle şeyleri konuşmamış olsalar d a , oğlunun kendisine münasip bir halef seçtiğini bilmenin v e rd iğ i r a h a t l ığ ı hissetmiş olmalıydı.

A n cak , k e n d is i o k a d a r ş a n s l ı sa y ılm a z d ı. B ir v ah şin in ö rg ü sü n e v e h e r h a n g i b ir İn g il iz k a d ın ın ı d eh şete düşüre

v“onh c a fc a f l ı b ir d ış g ö r ü n ü ş e s a h ip A m e rik a lı k ü çü k bir

?*ylak 'Ş ü p h e s iz k i e n b ü y ü k o ğ lu n u a y a r ta ra k - Rom a Ya ba- •lna gidiyordu. S a h ip o ld u ğ u , a z ım sa n m a y a c a k m iktardaki

'k a n d o la n c a z ip o la n te k y a n ıy d ı.

X ,an o n . y e n i d ü ş e s eve ilk girdiğinde hizmetkârların ne

m°rak etti ve bunun düşüncesi bile irkilmesin* ^ Nasıl olacaktı d a b u kı/, konumunun getirdiği go

llSa,et ve incelikle yerine getirmek için bilmesi getv

r *>** öğrenecekti?

JULİANNE MACL.EAN

•161*

-

-

­

­

­

-

--

www.CepSite

si.Net

Page 157: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

Yardım istemek için bana gelecek, d ,ye tahmin etti Ma.

rion zalimce bir öngörüyle. James, ona hiçbir şekilde dwtok sunmayacaktı. Onun düğünü bile atlatmış olması mucizcyd|

Marion, düklüğün küçük oğlu Martin'e geçeceğine inanmaya başlamıştı Bu dünyanın sonu olacağından değil elbette, ama Martin güven vermiyordu. Davranışları fazla fevriydi ve hiç düşünmeden gönlünden geçenleri yapıyordu. Bazen yap,|. ması gerekenlerin yapılması konusunda ona b e l bağlamak

yersiz olurdu.N e var ki, Ja m e s 'in h iç b ö y le y a n la r ı y o k tu . Marion, za­

m an zam an nefret dolu b ir d u y g u y la o n u n bir kalbi olup olm adıkını bile m erak e d erd i. Y in e d e , b a b a s ın ın oğluydu işte...

O sırada kapı ça lın d ı v e b ir u ş a k içeri girdi. Marion'a güm üş bir tepsi su n d u v e d u l d ü ş e s iç in d e k i gümüş rengi bal m um uyla m ü h ü rlen m iş m e k tu b a u z a n d ı . K â ğ ıt çok yoğun bir şek ild e u cu z p arfü m k o k u y o rd u . M a r io n 'm göğsünün sıkışm asına sebep o lacak , h ay al m e y a l a ş in a olduğu bir koku. Kad ın m ührü k ırm ad an ö n c e m e k tu b u birkaç kez elinde evirip çev ird i; u şağın o d ad an ç ık tığ ın ı bile fark etmemişti.

D ikkatle zarfı aça rk e n sü s lü el y a z ıs ın a baktı. Gergin bakışları, g önd eren in ad ın ı a ra n a ra k aşağı kaydı. İmzayı tanıdı ğ ında ise ciğerlerin d eki h a v a n ın boşaldığını hissetti. Tüm vü­cudunu b ir k asılm a h iss i sa rm ış tı .

Mektup, Paris'ten geliyordu. Madam Genevieve L a Rou/d*11

D üşes, d ü n y ad ak i a y r ıc a lık lı yerini ve oğlunun yerin» y** nıd en k o ru m ak zo ru n d a k a lm a k fikrini bile idrak eden***61’' nefret dolu, kötü sözlerle m e rh u m kocasını lanetledi ve b * * * kum aşla kaplı k o ltu ğ u n d a yıg,l,p kaldı.

Roma daki günlerini şehri gezip tarihi eserleri inceleyeli£v«

„ , . . ö«»P rarım eserıerı ,,gecelerim örtülere dolanarak, şiirierle ve birbirlerinin k o U ^

162-

­

­-

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 158: Julianne Maclean

,girdikleri iki haftalık bir halayından sonra VVenbvorth Dükü

* W * ,nS İltere'ye dÖnmeyC ‘1azıriand'lar. Son gecelerindegevişememişlerdi; çünkü Sophia aybaşı olmuştu.

O puslu, soğuk ve basık günde, Yorkshire tren istasyonuna vardıklarında, oranın rüzgârda dalgalanan bayraklar ve so

lukta titreşen beyaz karanfiller ve duvar sarmaşıklarıyla süslenmiş zafer arklarıyla bezendiğini gördüler.

D ü d ü k ü ç k e r e ö t tü v e lo k o m o tifte n b u h arlar çıkarken Sophia, tre n d e n d ış a r ı a d ım a t t ı . A n id e n e s e n b ir rüzgârla şapkasını sık ıca t u t m a k z o r u n d a k a ld ı.

Jam es o n u n , k ır m ız ı h a lıy la k a p lı p la tfo rm a inm esine yardımcı o ld u . Ş e h r in i le r i g e le n le r in in o lu ştu rd u ğ u b ir karşılam a kom itesi, o ra d a o n l a r ın g e l iş in i b e k liy o rd u . A raların d a resmi k ıyafetlerin i g i y m i ş o la n b e le d iy e b a ş k a n ı d a vardı.

N e y a p a c a ğ ın ı y a d a n e r e y e b a s m a s ı g erek tiğ in i pek bilemeyen S o p h ia , J a m e s 'in k ıp ır d a m a y a n k o lu n a sık ıca tutundu. İkisi, ta rih v e g e le n e k le r h a k k ın d a k ısa b ir konuşm a yapan be ıdiye b a ş k a n ın m y a n ın d a d u r d u la r . D ö rt y aşınd an daha bü

>ük g ö s te rm e y e n k ü ç ü k b ir k ız , S o p h ia 'y a k ocam an bir gül buketi g e t ir e r e k r e v e r a n s y a p tı.

k ° k g e ç m e d e n k e n d i le r in i b e k le y e n a t arabasın a bindis° p lı ia i le J a m e s 'i k a r ş ı la m a k , o n la ra tezah ü rat yapm ak

J hay rak s a l la m a k iç in p a r k e ta ş lı p a z a r a la n ın a gelm iş olan

x*n Cl*ara ^ H a y a r a k k ö y d e n g e ç ti le r . O n la r ilerlerken kili b u l a r ı ç a ld ı. K a le y e g id e n y o la g irm işle rd i. At arabası

C ,rlU y ° ld a t a k , r ^ k u r ile r liy o rd u . S o ğ u k ve nem li bir sis ,n ,n a r a s ın d a n b o z k ır la r ı v e d e re le ri a rk a la n n d a bira

JULIANNE MACLEAN

pus||i d° ,a n ıb a ç l , t a ş d u v a r la r ı g e ç tile r . S o p h ia , pencereden

^ ü r i i i ^ İln d d ' ^ a n k i d ü n y a n ın e n g ö z d e n ırak k öşek rin t§unı, a-Va bakarken çevrenin kasvetli bir boşluğu oldu

bşündü. *

,rülüyordu.

163-

­

­

­­

­

­

--

-

-www.CepSite

si.Net

Page 159: Julianne Maclean

1

cok seçmeden bir dönemeci geçtiler. Yorkshire'a vard,k.

lanndanberi garip bir şekilde suskun olan James, öne d o ^

eğildi. "İşte orada," dedi kuzeyi göstererek.

Yeni evini görmek için uzanırken Sophia'nın k a lb i merak

duygusuyla doldu. Burası artık onun varlığının ö z ü , sıgınag, olacaktı. Çocuklarını burada yetiştirecek, ta p t ığ ı a d a m a sevgi

dolu bir eş olacaktı. Yorkshire'a iyiliksever ve ö z v e r i l i b ir dü

şes olacağına dair kendi kendine söz verdi.

N ihayet araziyi net b ir ş e k ild e g ö r m e y i b a ş a r m ış tı . Kale, sarp bir tep enin e n ü stu n d e, h e y b e tl i t a ş t a n d u v a r la r ın ve de

m ir kapıların ard ınd a b e lli b e lir s iz b ir h i s a r g ib i dikiliyordu. U zaktan m azgallı sip erleri v e a lt ıg e n k u le le r iy le n a s ıl da devasa bir ejderha gibi g ö rü n ü y o rd u . S o p h ia , g e r g in c e James'e uzandı ve e lin i sıktı.

Jam es de, onu n e lin i a v u c u n d a s ık a r a k c e s a r e t verircesine

gülü m sedi ve yü zü nü ç e v ire re k c a m d a n d ış a r ı b a k tı.

Ç ok geçm eden, k en d ileri iç in ç o k ta n a ç ı lm ış o la n g iriş kapılarına ulaştılar. Kapıcı k u lü b e s in in o r a d a a t a ra b a la r ı durdu.

N iye d u rduk?" d iy e sord u S o p h ia , b i r d ü z in e k ad ar adam ın koşum tak ım ların ı ç ık a r m a k iç in k e n d ile r in e d oğru atı­lışını izlerken. H ep si b irk a ç s a n iy e d e h a l le d i le r e k g ri atlar serbest b ırakıld ı ve a d a m la r y o lu n g e r i k a la n ın d a o n ları ta?> m ak için d irekleri s ırtlan d ıla r. S o p h ia , a r a b a y ı h a re k e t ettir-

için ilk çekişlerinde, h e p s in d e n b ir d e n b ir h o m u rtuseld iğini duydu.

■ a ıın m , Jam es, b u n a g e re k v a r m ı g e rç e k te n ? B eni e,k‘ tem ek için bu n u y ap m an a g e re k y o k . Z a te n oldukça etki**1*

dedi e ld ivenli e lin i g ö ğ sü n e b a s tır a r a k .

" Bu * n i e tk ilem ek iç in d e ğ il, h a y a tım . G e le n e k bu "

( elenek. Sophia bu kelim eyi b u g ü n d e fa la rca k ez duy*1'

BENİ AŞKA İNANDIR

164-

-

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 160: Julianne Maclean

y o lcu lu ğ u n s o n kısmına gelmişlerdi, eve uzanan dik, enge

l l i b ir te p e y e . S o p h ia , at arabasını katır gibi çeken bu adam

,*r iç in d u y d u ğ u üzüntüyle kaslarının gerildiğini hissetti, hınes'e b ir b a k ış attı, ancak o öbür tarafa dönmüş, görünüşe göre b u n la r ın h i ç b ir in d e n etkilenmemişti.

Sonunda ö n l e r in d e uzanan taş kalenin ön kapısına ulaştı­

lar. Kale, h e r n e k a d a r sağlam ve heybetli görünse de, yakından b a k ın c a y ı l l a r içinde hava şartlarının gazabına uğramış

olduğu v e s iy a h la ş m ış yerleri belli oluyordu. Sophia'nın duyduğu h a y r a n lık v e huşu hissi azalarak yerini endişeye bıraktı.

Londra baloları, davet salonları ve dantelli güneş şemsiyeleri birden, buradan binlerce kilometre uzakta kalmıştı. James'le evli olm aktan mutluluk duymadığından değil, ancak bu kale birden bir yuva gibi gelmekten ziyade eski. Gotik bir müze gibi görünmüştü gözüne: devasa, geniş ve göz korkutucu. Sophia, hayaletler hakkında dönen dedikodulara bir an hak verdi.

Burada, Jam es ile kendisi için rahat bir köşe olabilecek miydi? Çocukları doğduğunda birbirlerine bağlı bir aile olniak için bir yer?

* h/metkârlar ön basamaklarda sıraya dizilmiş, rüzgâr, kız arnı ^aşlıklarını ve erkeklerin yakalarını uçuştururken, ifa ^ S|/ >'ü/lerle sessizlik içinde bekliyorlardı. Hepsi aynı şey ^ ‘ mişti: siyah üniformalar ve kadınlarda beyaz önlükler.

<ı>n' * * nC *ezabüratlar vardı, ne de sallanan bayraklar. İçten, , 7 karS»lamalar, gülüşmeli sohbetler ya da sıcak kucaklaÖnçç, y°ktu. Sophia, aniden kendisini yapayalnız ve daha

'“'yamadığı bir şeyin ortasında hissetti. Keşke kız kar

yanında olsaydı.

B erd i iş te v e o n la r o lm a d a n d a id are etm eyi öğ ren ^ ‘re k e c e k ti. A n n e s i o lm a d a n . H içb ir şe y i ön em sem ed en

JtJ HAN NE M a c LEAN

•165*

­

-

­

­

­

­­

-

---

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 161: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

k a h k a h a sı, g ü lü m se m e si v e s ,c a c ık s a r . l m a s .y la h e r şey i ^luna sokan b a b a s olmadan.

Jam es, onu n at arab asın d an in m e s in e y a r d ım e t t i ve Sophu,

o n la r , tep ey e ta ş ım ış o la n a d a m la n n y a n ın d a n geçti. Sophia.ih tiyatla içlerind en b ir in e b a k tı. A d a m ın bakışları aşağıdaydı G öğsü , d oğal o larak , n e fe ss iz k a ld ığ ın d a n in ip kalkıyor, yü2ü, te ıd en parlıyordu. S o p h ia o n a t e ş e k k ü r e t m e k is te d i ama adam o n u n b ak ışların a k a rş ılık v e rm e d i. S o p h ia 'n ın içgüdüleri bu nun u yg u n b ir d a v ra n ış o lm a y a c a ğ ın a k a n a a t getirmişti. Bir k ez d ah a ted birli o lm a h iss i b ü tü n b e d e n in i kapladı.

G erg in sin , o kadar, d e d i k e n d i k e n d in e . Kayınınlidenle tanışmak ıv yeni yuım ı görmek üzeresin ve seni onaylayıp onaylamayacaklarından endişe duyuyorsun. Eminim ki, diğerleri de aynı şe

kilde gergindir.

Jam es, on u s ıra la n m ış h iz m e tk â r la r ın a r a s ın d a n geçirerek taş m erd iv en lerd en ç ık a r tt ı . İç le r in d e n h i ç b i r in in yüzünde en u fak b ir h o ş g e ld in g ü lü m s e m e s i y o k tu . J a m e s b i le o an mesafeli g örü n ü y ord u . B a k ış la r ın ı o n d a n k a ç ır m ış , yüzüne ciddi b ir ifad e o tu rm u ş tu . S o p h ia , b o ğ a z ın ı t e m iz le d i ve eşikten içeri ad ım attı.

İçerid e b a şk a h iz m e tk â r la r , y e n i düşeslerini k a r ş ı l a m a k

için ask er g ib i s ıray a d iz ilm iş le r d i . Sophia, onlara gülümsedi am a çe v re sin d e u z a n a n g e n iş s a lo n dikkatini dağıtmıştı- Ba­k ışları y ü k se le n k a te d ra l ta v a n ın a doğru uzanan devasa Ko n n t sü tu n la rın d a , m u a z z a m gri ta ş bloklarından oluşmuş d * varlard a g ez in d i. T o p u k la r ı ta ş zeminde tıkırdarken, havada b ir esin ti d o laştı. S o p h ia , bir a n tereddüt etti. Hâlâ onun elin» tu tan Jam es, d ö n ü p soru sorarcasına ona baktı.

O sırada Sophia, merdivenlerin dibindeki gölgv'lerdv’bir kadının belirdiğini fark etti. Üzerindeki k ı y a f e t l e r d e n

nutkur olmadıgı aşikârdı ancak elbisesinin donuk r1 'ü u \ lu r takmamasından dolayı Sophia onun kâ

166-

.

-

­­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 162: Julianne Maclean

.b i l e c e ğ i n i d ü ş ü n d ü . K a d m .n y ü z ü in c e v e çe n e si s e m i L r u d a n S o p h ia 'y a d o ğ r u y ü r ü d ü v e ö n ü n d e rev eran s yapü

^ nem E k se la n sla rı V V e n tw o rth D ü ş e s i 'n i ta n ıtm a k isterim/’

dedi Ja m e s d u y g u s u z c a .

Sophia nın gözleri b ü y ü d ü . " A h !" d e d i, g ü lü m sey erek elini uzatırken. " E v e t ! S o n u n d a s i z in l e ta n ış m a k ço k g ü ze l. Uma nm k e n d in iz i d a h a iy i h is s e d iy o r s u n u z d u r ."

R e v e ra n s ın ı b i t i r ip d o ğ r u lu r k e n , k a d ın ın y ü z ü n d e taş gibi

bir ifad e v a r d ı. S o p h ia 'n ı n c o ş k u lu se la m la m a s ın ı k arşılıksız bırakarak , " H o ş g e l d i n , " d e m e k le y e t in d i.

James, S o p h ia 'n ı n e l in i b ı r a k a r a k sa lo n u g eçti v e b oş bir zırhın y a n ın d a d u r m a y a b a ş la d ı.

S o p h ia 'n ın k a lb i , k o r k u n ç b i r h a ta y a p m ış o lab ileceğ i korkusuyla s ık ış m a y a b a ş la d ı . Z a v a ll ı ta tlı S in d e re lla g eld i aklına. Sophia, y ü z le r in d e g ü lü m s e m e o lm a y a n y a b an cıla rla dolu bu acayip e sk i k a le d e n e y a p ıy o r d u ? A n n e s iy le k ız kard eşleri neredeydi? Ü lk e d e n a y r ı l m ı ş l a r m ıy d ı? A m e rik a 'y a g id en g emiye b in m iş le r m iy d i?

So p h ia , b a ş ın ı o d a n ı n ö b ü r ta r a f ın a d o ğ ru çev irerek , par ,!n /lrh ın y a n ı n d a d u r a n J a m e s 'e b a k tı . P ren sin e . N e kadar

da y a k ış ık lıy d ı. S o p h ia , k e n d i k e n d in e a ile o ca ğ ın ın ve yuva

m,n 0 o ld u ğ u n u h a t ı r la t t ı . N e tü r b ir evde y aşarlarsa yaşa , n*ar' z e n g in d e o ls a la r , f a k ir d e , k a lb i b ir lik te o ld u kları için

eP k u t lu lu k la d o la c a k t ı .

Sophia, o s ıra d a m e r d iv e n d e n h ız la in en b irin in topuk sesle

d i dU>dU Ve d ö n ü P A k t ı ğ ı n d a L ily 'n in m a v i b e y a z çizgili bir C ? a ş a g l k o ^ u r d u ğ u n u g ö r d ü . V ere b a sa r b asm az daha

’ f o n d i c e b i r ta v ır la y a v a ş la d ı v e S o p h ia 'y a d oğru ilerledi.

S ° P W " r° v ° r a n s y a p a r a k e ğ i l d i . " H o ş g e ld in iz , d ü şe v

^Uran *n Ç °k i h t i y a a o la n b ir ra h a tla m a h issiy le dc ' P a r la k b i r g ü lü c ü k le o n a b a k tı. Ne var ki. g e rm ’

JU U A N N E MACLEAN

'

-

­

­­

-

-

-

­www.Cep

Sitesi.N

et

Page 163: Julianne Maclean

b ir a d .m a tarak a n n e s in in g ö r ü ş a la n m a g ir d iğ in d e gü

lü m sem esi y ü z ü n d e n silin d i‘ , ia 0 ja m a n b u rad a a ile v i iş le r in n a s ı l y ü r ü d ü ğ ü n ü a„.

T ü m b u so ğ u k ta v ırla r re s m iy d i; k a y ın v a l id e s i sert bir k*.

7 d , an cak b e lk i d e k a p a lı k a p ı la r ın a r d ı n d a d a h a rahat davranırdı B elk i h e rk es ö y le y d i. T a b ii k i h e r k e s in gerçek kişiliği O zam an ortaya ç ık a ca k tı v e z a m a n la S o p h ia o n l a r ı daha yakın, d aha sam im i b ir şe k ild e ta n ıy ıp ö n e m s e m e y e başlayacaktı

O nu sıran ın e n ö n ü n d e d u r a n M ild r e d 'a teslim ettiler ve

tık naz u fak tefek k a d ın , S o p h ia 'y a y u k a n , düşes odalarına gi

derken eşlik e tti.Üst k ata v a rd ık la r ın d a S o p h ia , ö ğ le d e n sonra odalarına

çek ilm ed en ö n ce k o c a s ın ın y a k ış ık l ı y ü z ü n ü son bir kez görm ek için, t ıra b z a n la r ın ü z e r in d e n , ja m e s 'in demin durduğu yere bir b a k ış a ttı. N e v a r k i, o n u n y e r in e hüsranla karşılaştı,

çü n kü Jam es o ra d a d e ğ ild i.

BENİ AŞKA İNAND IR

-

­

­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 164: Julianne Maclean

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

n ophia v e J a m e s o d a l a r m a g ö t ü r ü l d ü k t e n s o n r a ev h a l k ı , h i ç

J vakit y i t i r m e d e n , b i r m a k i n e g i b i t ı k ı r t ı k ı r i ş le y e n g ü n l ü k

hayatlarına geri d ö n d ü le r . S o p h i a , i h t i y a ç d u y d u ğ u v e h a k e t

tiği gibi d in le n e b i lm e s i i ç in y a l n ı z b ı r a k ı l d ı . N e v a r k i , Y V en t

\vorth K a le s i 'n in t a ş d u v a r l a r ı n d a y ü k s e k s e s l e ç ı n l a y a n a k

sam y em eğ i ç a m ç a l d ı ğ ı n d a , u y a n a l ı ç o k o l m a m ı ş t ı . N e y s e k i

Mildred, o n u a k ş a m y e m e ğ i h a k k ı n d a b i l g i l e n d i r m i ş t i . " A i le

akşam y e m e ğ in d e r e s m i g i y i n i r , e k s e l a n s l a r ı . G i y i n m e ç a n ı

yedide ça la r , y e m e k i ç in o l a n s a s e k i z d e . "

Muhteşem V V o rth k ıyafetlerind en b irin i g i y i n m i ş , an ne a! asının d ü ğ ü n hediyesi o l a r a k verdiği ışıl ışıl m ücevherleri

0l ^ an Sophia, elinde u zu n eldivenleri, ilk güne m ahsus

>md UZere k e d i s i n i davet salonuna götüren M i l d r e d 'm pe aiLı *<or‘d °rda ilerledi. Yemek odasına gitm eden önce tüm

Urada to p la n ıy o r d u .

^rdi, anç ^ ° mek ’(**n James#in gelip kendisini alm asını di !e°ek n. l nn,^temelen geri dönüşünün ilk gününde görü

İŞİ vardı.P h ia ı

^ ^ i z c e S a *o n u n a g i r e r k e n , M ildred adeta hayalet l'Urdu vç ° lelu- Sophia, geniş kemerli girişte tek başınaElbise giymn ko^u' h°ğazı düğm eli, koyu renkli, mütevazı

^ v e mücevher takm am ış olan kayınvalidesine

­

-

­

-

--

www.CepSite

si.Net

Page 165: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

. ç n p h i j, incilerle iş le n m iş , s a te n v e a ç ,k olan y a k

p an ld ayan k o cam an z ü m rü d e d o k u n d u .K th k k ıy a fe t i^ hor şey in y an lış o ld u ğu h is s in e k a p ı ld ı. 1yı akşamlar, e k * ,

lan sları," dedi.K a y ın v a lid e s i S o p h ia y a ş o k e o lm u ş b i r ş e k i ld e baktı.

"Hayır, hayır, hayır. B a n a b u ş e k ild e h i ta p e tm e m e n gerek ir;

Sophia, h en ü z o d ay a ta m a m e n g i r m e d e n ö n c e p o t kırma n ın yarattığ ı g erg in lik le k a r n ın d a u ç u ş a n k e l e b e k le r i hissetti. Ö z ü r d ilerim . S ize n asıl h i ta p e t m e l iy i m ? "

"B u n d an böyle d ü şe s s e n s in . A r t ık a ş a ğ ı ta b a k a d a n biri değilsin . Bana v a ftiz a d ım la h ita p e d e b i l i r s in ."

Sop h ia b o ğ azın ı te m iz le d i. Ş im d i iy i akşam lar Marion mı dem esi g erek iyordu ? Y o k sa b u lü z u m s u z m u o lu r d u ?

M arion, y ü z ü n ü o n d a n ç e v ir e r e k ş ö m i n e r a f ın a d ö n d ü ve k ü çü k b ir heykeli b ir ik i s a n t im y a n a k a y d ır d ı . S o p h ia , sessiz k a lm an ın en iy isi o la c a ğ ın a k a r a r v e r d i.

O sırada L ily 'n in o d a y a g ir m e s iy le r a h a t la d ığ ın ı h iss e tt i 'Ah, Soph ia, n e m u h te şe m b ir e lb is e ." L i ly 'n in ü z e r in d e , an* tesin in k in d en fark sız b ir e lb is e v a r d ı . " S t i l a n l a y ış ın a hayra

n ım d oğru su ."

"T eşek k ü r e d er im , L ily ." .

İy i d in le n e b ild in m i? B irk a ç s a a t ö n c e s a n a b i r g ö z attıflV a öyle hu zu rlu g ö rü n ü y o rd u n k i, u y a n d ır m a k istem ed im *

K eşke Lily, bu a la k a s ın ın S o p h ia 'y a n e k a d a r ç o k ş e y i f e * e ttiğ in i bilebil şeydi.

S o p h ia , M arion 'm k e n d is in i s ü z e n v e sey red ip yargıla)*0 akışların ı ü z erin d e h iss e tt i.

S o p h ia , aşır, h a s sa s d a v r a n d ığ ın a k e n d is in i ik n a e t m e *

fim r I M U/ b u ra y a ta,T»am en y e r le ş m e d iğ i , görev ve & ru m lu lu k la r ın , tam o la r a k b i le m e d iğ i iç in k e n d in i y e t e * *

Ihıssed,yordu, hepsi o.

'

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 166: Julianne Maclean

JU L IA N N E MACLEAN

Marion'.n söylediklerini düşünmeye b a * * , Sophi* „

» * # « * * * • *

Be,ki de. korktUS 1' olumsuz gerçekten deSophia, ne yapacağın, bilemeden tekrar boğaz,™ temi,

ledi. Kendine güveninin adeta ayakkabımın tabanında bir delik varmışçasına dışarı sızarak, taştan zeminin çatlaklan

arasından süzülüp gittiğini hissedebiliyordu. Kayınvalidesi nin kanepede vakur bir tavırla oturarak camdan dışarıya ba

kısını seyretti ve kendisini bütün bunların zaman içinde kolaylaşacağın a ikna etm eye çalıştı.

Bunu kendine her söylediğinde kenara bir çeyrektik ko

varsa, daha ilk kar düşm eden bu soğuk taştan eve merkezi

ısıtma sistemi döşetebileceğin i düşündü.

O sırada Jam es içeri girdi. Sophia, onun gelişiyle neşe

sine ve doğal haline kavuştu, burada oluşu bir anda tekrar

anlamlı gelmeye başladı. 1 ter şeye değer kılan nasıl bir gücü

vardı böyle...

James, onun elini avucuna alarak öptü. Sophia'nın damar

larında gıdıklayan bir uyarılma hissi dolaştı.

Rahatsın u m a r ım ? " J a m e s 'in t ü m söy led iğ i b u oldu Sophia

k ş ın ı sallayarak y a n ı t l a d ı v e t ü m e v h a lk ı çe k ild ik te n sonra

Pişecekleri z a m a n ı i s t e k l e b e k le m e y e b a ş la d ı.

Saat tam sekizde, hep birlikte büyük yemek odasına geçti*

r u beyaz bir örtüyle kaplı meşeden devasa masaya oturdu

, U’K‘S ta s a n ın bir başına oturdu, Sophia'ya da öteki başa

^ Urması öy len d i. Sophia, eğer Jam es kendisine tuzu uzat 11 so>lese onu duyup duyamayacağından kuşku duydu

tya. . k‘r şey isteyeceğinden değil tabii. İstediklerini yap

*'ne k 'h hareketine ve seslenmesine b a k a n y a r ı m v.

,/n^tkâr vardı odada.

-

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 167: Julianne Maclean

L u nd u : Herkesin kendine yetebileceği v e a y n a y n 0 tu. ile< L bir yerleşm e d ü z e n i. K i m s e n i n k im s e d e n b ir ^ meşine gerek yoktu, is im s iz h iz m e tk â r la r d ış m d a elbette.

Resmi kıyafetli uşaklar y e m e k le r i A lm a n m o d a s ın a uygun.la Russe, servis yaptılar. Y e m e k le z iz o lm a s ın a ra ğ m e n , soh

bet havasında hiç öyle d eğ ild i. S o p h ia , s e s s iz c e çorbasını içe. rek uyum gösterm eye ve d iğ er h e r k e s in yaptıklarını yapmaya çalıştı am a bunu y ap m ak d e m e k , k o n u ş m a m a k demekti. Sorm ak istediği birçok şey i s o r m a k ta n k a ç ın m a k için dilini tutmaya çalıştı; m esela n ed en u şa ğ a a te ş y a k m a s ın ı söylediğinde M ildred'ın başını o n ay lam azcasm a s a l la d ığ ın ı veya o akşamüzeri alışılagelm iş çay saati o la n d ö r t te uyuyor olduğu için çayını saat beşte is ted iğ in d e n e d e n a la m a d ığ ın ı . Sophia, dilini tutarak tüm bu soru ları o g e c e y a ln ız kaldıklarında James'e sorm aya karar verdi. İş ık la r s ö n d ü k te n sonra onunla geçireceği özel zam an ların m u tlu lu k v e r ic i beklentisi için nasıl da m innettardı.

Yemekten sonra Jam es, a k ş a m ı g e ç ir m e k iç in k e n d i odasına çekilm ek üzere sandalyesinden k a lk tığ ın d a , a n n e s i, ça lışm a oda­sında özel bir g örü şm e ta le p e tt i . Ja m e s , b ir h iz m e tk â r a gidip ışıkları yakm asını söy led i. B irk a ç d a k ik a s o n r a a n n e s iy le ikisi- eski, kocam an m a sa n ın ik i ta r a f ın d a k a r ş ı l ık l ı o tu ru yorlard ı

Ne oldu, a n n e ?" d iy e so rd u Ja m e s , t e k lif s iz c e .

Dul düşes b o ğ azın ı te m iz le d i. "Anladığım kadarıyla evli' anlaşm ası a z ım sa n m a y a c a k bir miktarda. Ben de harçl#'

,nın g» U neksel m ik tarı o la n tu ta rd a bir artış olup olamaya^1ğın ı sorm ak istiy oru m ."

Jam es an n e sin i iyi ta n ıy o rd u ve bunun onun için olm ad ığm ın fark ın d ay d ı; z ira kadın kimseden hiçbir şey tem ekten h o şlan m azd ı.

•172-

­

­­

­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 168: Julianne Maclean

„E lb e tte . N e k a d a r i s t e r s i n M ik ta r , so n n anm ı)lduiiu n » n f a r k ın d a y d ı a m a e n a z ,n d an n z a g ö s ^ T

A n n e si t e k r a r b o ğ a z ,n , te m iz le d i. "A yl,k M en en

.meblağlar y e r in e .s t r f a d e e d e b .le c e g im toplu b ir m iktar

nWn ,n u n o lu r u m . B u b a n a h a r c a m a k on u su n d a daha qoköz gürlük şa ftla r ."

"Ö z g ü r lü k . D a h a ö n c e b u k e lim e y i k ulland ığın ı hiç duym am ıştım S o p h ia 'n ın d e m o k r a t ik h av asın d an sana da mı bira/ bu laştı a c a b a ? "

Sözleri z a l im c e y d i , Ja m e s b u n u n farkındaydı, am a pişmanl ı k d u ym ad ı. E ğ e r b u o d a d a p iş m a n lık d u ym ası gereken biri varsa, k e n d is i d e ğ ild i .

"N e k a d a r ? " d iy e s o r d u y in e .

' B in s te r l in ç o k c ö m e r t ç e o lu rd u , Ja m e s."

Jam es u z u n u z u n a n n e s in e b a k tı . O n u n A m erikan varlıklarını h a r c a m a y a b u k a d a r h e v e s l i o lm a s ın ı h iç beklem em işti. Hatta, o n la ra d o k u n a r a k e l le r in i k ir le tm e y e cü ret edip etm e

yeceğinden b ile k u ş k u d u y m u ş tu .

"B in s te r lin m i? M a r t i n 'in b a ş ı b e la d a d eğ il yine, değil mi?" diye sordu J a m e s , E to n 'a h e n ü z d ö n m ü ş o la n erkek kardeşini aklından g e ç ir e r e k .

Tabii k i h a y ır ."

*kısi d e b i r k a ç s a n iy e l iğ i n e s e s s iz k a ld ı. "B u n u n sebebitdm 0 ,a ra k n e p e k i? " d iy e s o r d u Ja m e s , k o n u y u irdeleyerek.

,s° n b ir k a ç y . ld a t a l ih s iz c e b o rç la n d ığ ım tu tar yalnızca.

: ‘ld * in g ib i z o r la ş m ış t ı v e L ily 'n in s ık ın tı çek m esin i is*

sininA n l,y ° rU m " Ja m e s m a s a n ın çevresinde d olan dı. A nne d e r ^ ; l' nak,anndaki « o lg u n renkten, b u n u n o n u n iç in son ettiÖ n ° k*u &u n u anlam ak kolaydı. O n a yeterince işkence

k a ra r verdi. Tekrar masanın arkasına geçerek verine

J u l ia n n e M a c Lean

-

-

­- ­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 169: Julianne Maclean

. Hu T am am , h in T e r im s e n in o ls u n ." O n a b i r n o t y a * , , A nnesi notu a larak e te ğ in in ceb in e s o k tu v e a r k a s .n , d ö n * * J S p aran ın hangi a m a ç la ra h iz m e t e d e c e g .n l m e ra k

hald e valm z başına b ıraktı.Ç oğu şeyde o k lu ğ u g ib i m u h te m e le n b u d a , z a m a n ı gel

diğinde, ken d isin i açığa v u ra c a k tı.

Sophia, kocasm ı bek ley erek y a ta ğ ın d a o tu r u y o r d u . Saat on bir buçuk olm uştu. Tuvalet m a s a s ın d a k i m u m la r h â lâ yanıyordu,

am a onun ateşi sön m ü ştü .O da g ittikçe soğ u yord u , o y ü z d e n S o p h ia ö r tü le r in üze

rinde otu rm aktansa iç in e g ö m ü le re k b e k le m e y e k a ra r verdi.

Yatak örtü sü n ü k u la k la r ın a k a d a r ç e k t iğ in d e , ayakların ın buz kestiğini fark e tti. T u v a le t m a s a s ın d a n b ir ç if t çorap alm ak için yatak tan ç ık tı, ç o ra p la r ı g iy d i, t e k r a r y atağ a süzüldü. İçten içe Jam e s'in ace le e tm e s in i d i l iy o r d u . O yanında olduğunda, k en d isin i s ıca cık tu ta rd ı.

Sanki ezelden b e ri o rad a u z a n m ış , k a p ıy ı iz liy o r , kulağına gelen h er tık ırtı ses in d e v e rü z g â r p e n c e r e c a m la r ın ı gıcırdattığında yerinde d oğ ru lu y ord u . Y in e d e J a m e s g e lm e d i v e Sophia biraz k ızm aya b aşlad ı. O n a s ö y le m e k v e s o r m a k istediği öyle çok şey vardı ki.

Sophia, k ısa b ir a n lığ ın a g ö z le r in i k a p a d ı. T e k r a r açtığ ,rK^ saat iki olm uştu. Jam es h â lâ g e lm e m iş ti. S o p h ia , o n u n d a belki kendisi gibi kazara u y u y a k a ld ığ ın ı d ü ş ü n m e y e b a ş l a n u ş ü N de olsa ü lkeye resm i g e liş le ri s o n u c u n d a y o ğ u n b ir g ü n g e lmişlerdi ve k im b ilir ik i h a fta u z a k k a ld ık ta n s o n r a e v e dön* düğünde başka ne tü r so ru n la r la k a r ş ı la ş m ış t ı? B e lk i de, ken* dışı onun y an ın a g itm eliy d i.

Sophia, \ a taktan ç ık a ra k o m u z la r ın a k o c a m a n y u n b if > t rttu w şam danını ald ı. K ap ıy ı a ç t ığ ın d a k o r id o r u n kar«*n &

BENİ AŞKA İNANDIR

•174-

-

­

­

­

­

­­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 170: Julianne Maclean

JU U A N N E M a c I ean

01ü o td u ğ u n u g ö r^ O rtab k ta kimse

, koridorda der ed,. Mridred kendisini üs, k a u ^ İ1 d a James'in o d a s m , jn » e,mış,i v, Sophia. ora^A lab ileceğ in d en em m d,. Bu kondordan sonravd, dnedü iûndü, sonra geldiğinde sola dönecekti ve diğer koridoru* en Onunda, kırmızı salonun ılerısındeydi.

Yüce Tanrım, koridor adeta buz gibiydi!

Elindeki mumlar ışık veren te k şey d i. Sop h ia , h ızlı adımla r la ilerlerken alevlerin titreşip rü z g â ra karşı tısladığını drndu ve eriyen mumun k o k u s u n u a ld ı. B u n la n n hep si çok acayip ve ilkeldi. Sanki başka b i r y ü z y ıla d ö n m ü ştü . Ne\v York’taki evlerinde her türlü modern im k â n b u lu n u y o rd u . G az lamba lan vardı ve yakın z a m a n la r d a e le k tr ik le r i d e olm uştu. M erkezi kalorifer sistemleri ve k e n d i ö z e l b a n y o su n d ak i porselen küvette sıcak s u b a ğ la n t ıs ı v a r d ı. O g e c e çe lim siz , u fak tefek hizmetçiler m u t f a k ta n o d a s ın a k o v a k o v a su taşım ış ve içeri sürükledikleri t e n e k e b i r k ü v e t in e tr a f ın a h av lu lar yaym ışlardı. O an, s o y lu u n v a n ın ın ih t iş a m ı g ö z ü n e o k ad ar da büyük görünmemişti.

Ama burada o lm a s ın ın s e b e b i b u d e ğ ild i. B u nu kendisine tekrar h a tır la ttı . B u r a d a y d ı, ç ü n k ü ja m e s 'i seviyord u. Bir de basını bulabilseydi.

Dönmesi gerektiğini düşündüğü yerden sola döndü ve ndisine hiç tanıdık gelmeven bir başka koridorda kaybol*

‘ bir talde dikilirken buldu.

J * * S^mı omuzlarına dolayarak ters yöne döndü. Bu u j °rda Söster>şH yaldızlarla çerçevelenmiş devasa tablolar vâ; ; p 8,d|y°rdu. Sophia, parmak uçlarında onlardan b ın n e

^ d e triK mumunu havaya kaldırdı. D ip te k i a ltın nişan re Öır af. m,n »hinci \Ventworth D ü k ü o ld u ğ u n u i ş a r e t ediyordu

^ n ü U p r a t t a n Ç° k b i r l v v i n e b e n z e y e n , korkutucu11 b*r adamdı. Koyu renk gözlerinde netret öfke

­

­­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 171: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

dolu, tehditkâr b a l l a r vardt. S o p h ia J a m e s 'i i lk g o rd üğii L i huzursuzlukla h a m la y a ra k b u g ö z le re b a k t t . . .

Sophia hem en bu an ıy ı z ih n in d e n u z a k la ş tıra ra k Jam es'in odasın, aram aya koyuldu am a b irk a ç k a p ın ın ö n ü n d en geç. tikten sonra, han gisin in o n u n o ld u ğ u n u a n la m a s ın a imkân olm adığın, fark etti. H epsi b irb ir in e b e n z iy o rd u . K en d i yatak odasına dönm esi gerekecekti.

Kısa bir zam an sonra, h â lâ k o r id o rla rd a b ir a şa ğ ı bir yukarı gezinerek kendi o d asın ı a r ıy o rd u . Z a te n h iç b ir zaman yön duygusu gelişm iş biri o lm am ıştı v e g ö rü n ü ş e g ö re bu evin karm aşıklığını ve b ü y ü k lü ğ ü n ü k ü ç ü m s e m iş ti . T ab ii buraya ev denirse. Bir seferind e Jam es, L o n d ra h a lk ın ı lab iren t olarak tanım lam ıştı, am a bu raya k ıy asla o h iç b ir şe y d i.

Duvduğu v en ilm işlik h iss iy le S o p h ia , b ir in in kapısın ı çalıp vardım istem esi g erek tiğ in e k a ra r v e rd i. N e v a r k i çaldığı hiçbir kapıdan yanıt a lam ad ı v e k a p ıla r ı a r k a la r ın d a ne olduğunu görmek için açm aya çalıştığ ın d a h e p sin in k ilitli olduğunu fark etti. H erhalde m isafir o d a la rıy d ı b u ra la r . Kullanılm adığı zam anlar tem izlem ek z o ru n d a k a lm a m a k iç in hizm etkârlar buraları kilitli tutuyor o lm alıvd ı.

Sophia, koridorun sonu nd a p irin ç ç iv ile r le ç u h a kaplanmış bir kapıya vararak itti. Bayat la h a n a k o k a n v e y erleri gıcırdayan çok daha d ar b ir koridora g ird i. H iz m e tk â r la r ın kanadı Iannva şükür. K aybolduğunu sö y le m e k iç in k a y ı n v a l i d e s i n i

uyandırm anın düşüncesi b ile k o rk u tu cu y d u . B ü tü n gece bu utançla dolanıp du rm ayı terc ih e d e rd i S o p h ia .

var ki Sophia, h iz m e tk â r la r ın kanadının da evin g* kalan kısım ları kad ar k a rm a şık v e g e n iş olduğunu fark etti

irkaç tane sand ık od asın ın yanından geçerek hizmetkârla^ sa onuna ulaştı. Burası g en iş b ir ortak odaydı. O rtasında * * tane devasa m asa d u ruyord u. Sophia, yanlarına giderek

üzerinde gezd ird i ve yıllardır kullanılmaktan c M * *

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 172: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

< k .ar ve 9 ^ dokundu. Bu .nasaU muhtemdm

yllllk*1*' sophia, o an çevresindeki tarihin cazibesine kamla ^ te 'ln kendisine evlenme teklif ederken sö y led ik te !^ „Hadı; Burayı içinden, kalbinden görmek islediğim scyiemiştm. Cd

je Ur p o f«S 'o l lş,e buradaydl bir parçası olmuştu ama tüm hissettiği yalnızlıktı. Yolunu bile bulamayan ve onlann işte nne burnunu sokan, dışarıdan biriydi.

Sophia boğazında bir yumru hissetti ama buna yenik düşmemeye çalıştı. Ağlamayacaktı. Odasına geri dönecek, bu gece james'i görmeyi unutacak, güzelce uyuyup yarın yeniden başlayacaktı. Çıkmak için arkasını döndüğünde, üzerinde geceliğiyle koşarak odaya giren genç bir hizmetçiyle burun buruna geldi. Şamdanları birbirine çarparken Sophia da, kız da, şaşkınlıkla nefeslerini tutarak geri çekildiler.

Kız hemen reverans yaptı. "Affınızı rica ediyorum, ekselanslan!"

Sophia nefes almaya ç a lış t ı . "Ö n e m li değil. Ben de seni görmedim. Ama b ir iy le k a rş ıla ş t ığ ım a sev in d im ."

kız, yol v e r ip k e n d is in i g ö rü n m e z k ılm ak istercesine ge nledi Ve b ir d u v a ra y a s la n d ı. D u d a k la r ı titriyordu. Duyduğu toıkudan o ld u ğ u y e re m ıh la n m ış g ibiydi. Sophia, ona bir adım

^ y ak laştı. " B a n a y a r d ım e d e b ilir m is in acaba?"

"Y ard ım m ı, e k s e la n s la r ı? "

k 'e t , k a y b o ld u m d a ."

d. KûVlp m ı o ld u n u z ? " K ız b ir a n , d ü şü n ü p taşındı. Odfü g e t ir e y im b e n ." H iz m e tk â r la n n kanadından içen

^ ‘terlem ek iç in a t ıld ı .

0 n u d u r d u r d u . " H a y ır , g e t irm e lütfen. S en benig ö tü r e b i l i r s e n ç o k s e v in ir im . K im seyi u\andt.

kerekyok."

-

­

­­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 173: Julianne Maclean

B E N İ AŞKA İNANDIR

"Ama mutfak hizmetçisiyim ben."

çoohia güldü. "Ö n e m li d e ğ il. Ş u a n ih t iy a c ım o la n tek ş*,, b u e v i benden d ah a iy i b ile n h e r h a n g i b i r i ." *

Kız bakışlarını sa lo n d a g e z d ird i. " İ ş im i k a y b e tm e k iste, mivorum. ekselanslar,. Bu k o n u d a k i k u r a l l a r . . . "

"işini kaybetmeyeceksin. İsmin ne senin?"

"Lucy." K ız tek rar re v e ra n s y a p tı.

Sop h ia ona e lin i u z a tt ı . " S e n i n l e t a n ı ş m a k b e n im için

zevk, Lucy."Kız, Sophia’n ın e lin e a ca y ip b ir n e s n e y m iş ç e s in e baktı ve

belirgin bir ted irg in lik le k e n d i e lin i u z a t t ı . S o p h ia , kızın elini avcunda sıktı. Sert v e n asırlıy d ı.

"Yüce Tan rım ," d ed i S o p h ia , k ız ın o v u lm u ş , kıpkırmızı ellerine bakm ak için m u m ışın ın ı y a k ın la ş t ır a r a k . "E lin .. ."

Kız elini geri çek ti. "B ir şe y i y o k , e k s e la n s la r ı ."

"O lm az olur m u? N asıl o ld u b u ? "

"Fırçaladım ."

"A m a..." Sophia ne d iy e ce ğ in i b ile m iy o rd u . K en d isin i hâlâ burada bir konuk gibi h iss e d iy o r v e h iç b ir ş e y söy lem em e}* çalışıyordu. A m a k en d isin e b ir m is a f i r o lm a d ığ ın ı hatırlattı Hu evin sorum luluğu k e n d is in d e y d i v e b ir h iz m e tk â ra hak s ı/ m uam ele ed ild iğ in i h iss e d e rse , b u k o n u y la ilg ilenecekti

"Evin nerede sen in , L u cy ?"

"Burada yaşıyorum b en , e k s e la n s la r ı ."

Hayır, yani a ilen n e re d e y a ş ıy o r? ""Köyde."

C,KhP bır süreliğine onlarla kalmak ister misin?"

www.CepSite

si.Net

Page 174: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

^ unuttum ve tek istediğim işimi en iyi ^

* nlur bir kez daha duşunun, söz veriyorum bir d X

«Ah. h ay rv sevgili L u cy ! S e n i işten çıkartm ıyorum ki Tekistediğim ellerin iy i le ş m e ,m k â n , b u lsu n diye sana bir tatil v e r m e k B ir d ü ş ü n e b i l i r s in is te r s e n ." S o p h ia , Lucy'yi çuha kaplı kapıya doğru g ö tü r d ü . "Ş im d i, eğer od am a dönmeme yardım edersen, b u g e c e b ir b ir im iz e rastlad ığım ız, kim senin bilmesine gerek o lm a z ."

I iâlâ Ş ü p h e l i g ö r ü n e n L u cy , o n u n la g itti. A na binaya adım attık ları a n d a g e n ç h iz m e tç i , y a p m a m a s ı gereken bir şeyi yaparken y a k a la n m a d a n ö n c e y u v a s ın a k o şm ak isteyen bir fare gibi hızla k o ş m a y a b a ş la d ı. S o n u n d a d o ğ ru kapıyı bularak açtı ve Sophia, r a h a t la m ış b ir h a ld e o d a s ın a gird i.

"İsted iğ in iz b a ş k a b ir ş e y v a r m ı, ek se lan sları?" diye sordu Lucy, eşik te d ik i le r e k .

"H ayır, L u cy , bu kadardı. Teşekkür ederim."

Lucy r e v e r a n s y a p tı ve koşarak uzaklaştı. Sophia ise soğuk y a ta ğ ın a girerken kendisini yalnızca evinden uzakta ‘kğil, r e d d e d ilm iş gibi de hissetti. Düğün gecelerinden bu yana, Ja m e s ile sevişmedikleri ilk gece olmuştu bu. Karanlık ljr>n arasın d a onu aramaya çıkmak zorunda kalmış, başaramamış v e iş te buraya dönmüştü. İnanılmaz soğuk bu odada' ' ne K'k b a ş ın a y d ı.

Küçük taçlarla işlenmiş örtülerin altına gömülürken, onun £ > S una Ç°k fazla anlam yüklememeye, daha da önemlisi s amamaya çalışarak James'in neden gelmediğini düşündü.

-

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 175: Julianne Maclean

ON BEŞİNCİ BÖLÜM

Sophia, M arion ile L il/ y e " G ü n a y d ın ,” diyerek kahvaltı masasına oturdu. B ir u şak g e lip ö n ü n e haşlanmış yum urta

bıraktı. 'T eşek k ü rler," d ed i S o p h ia , düşünmeden. M arion'ın bakışlarını üzerind e h issetti.

"B u na gerek yok," d ed i k a d ın .

Sophia bir bıçak a larak y u m u r ta n ın k a b u ğ u n a v u rd u . Saat henüz erkendi ve n ered ey se g ö z ü n ü b i le kırpmamıştı. Üstelik ayaklan tüm g ece so ğ u k ta k a lm a k t a n uyuşmuş haldeydi ve Sophia birden, h er h a m le s in in düzeltilmesine k a rş ı sabn nm tükendiğini h issetti. M a rio n k e n d is in e henüz te k b ir güzel laf etm iş değild i. N e g ü lü m s e d iğ i vardı, ne d e te ş v ik edici b ir hareketi.

"Nezakete mi gerek yok?" diye yanıtladı, sesinde imal'^ tonla. Bu yaptığından daha sonra pişmanlık duyacağın' biliyordu.

Ama şimdi, nasıl da iyi gelmişti!

Uy,bu sırada bakışlarını aşağı indirmişti. Marion ise * * '

' «şeniz iyi olur.'' d e m e k is te d i S o p h ia a m a d>1,n' "« k o n u lu y u zaten. Z a m a n z a m a n t u t k u ^ uzaklaşıyordu ve d e ğ iş im d e n a ç ık ç a h o ş la n ı* <

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 176: Julianne Maclean

kaV,nv3 İid « ini kızdırmayı gfee alamazd,. Sophu, art,k bunun î l n a v a rm .ştı. Anlayışlı olmak için daha çok uftra>mas, ve

her şey»n ^ man İÇİnde ko,ay,a aca^ını u^mas« gerekecekti. ' »James kahvaltısını etti mi?" diye sordu, sesini neşeli tu

tun bir önceki gece yanına gelmemiş olmasına duyduğu kır ^nhgın üzerini örtm eye çalışarak.

"James kahvaltısını diğer aile üyeleriyle birlikte etmez."

Sophia, yum urtasından bir parça yutarken, kendisinin ha vat yolundaki eşi olm ası gereken adam hakkında daha çok bilgi edinmek için kayınvalidesini sıkıştırmak zorunda kal­

maktan nefret etti.

"Nerede eder peki?"

S o p h ia 'y a işkence etm ek amaçlı görünen uzun süreli bir tereddüdün ardından, "Kendi odalannda," diye yanıtladı Marion.

"Genellikle öğlen yemeğinde de aramızda olmaz," diye ekledi Lily , yardım etm ek istercesine.

Sophia daha fazla soru sormak istemediğinden kahvaltılını etmeye devam etti ama kendisini tutamıyordu.

Sence şimdi odalarında mıdır?"Lily, ona anlayışlı bir bakış attı. "Burada değil ki. Erken

i n çıktı, akşam yemeğine kadar da dönmeyeceğini söyledi.

Sophia, ağzının kenarını peçeteyle silerken, kendisini James i ” /amandan önce görmeye dair tüm umutlannı yok etmese * ,r|adı; zira daha fazla hüsranı kaldırabileceğini sanmıyordu.

" ° ^ m a n belki kahvaltıdan sonra sen bana evi gezdire­sin , Lily?»

^ ‘Ve seve."y

rnı ilerin i sessizce bitirdiler.

çakılı 1,1 binerc*k hızla avlunun dışına sürerken toy nuk rd',ki huzur verici tıkırtısını dinledi. Kapılann ı

JU LIA N N E M ACLlAN

•181'

-

-

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 177: Julianne Maclean

>„k bir p u s h a v a y k a p la m ,? , b o z a r l a r ı n üzerinde Z L süzülüyordu. A d eta k a fa s m d a k i a n la m a yetisiniijf

L bulutlar gibiydi. Jam es at,m d ö rt nala k o ş tu r m a y a b a ş u *

Bu evliliği nasıl idare ed ece ğ in e k a r a r v e rm e s i gerekiyor^ çünkü dün gece çok s .k m t.l, g e ç m iş ti . H a y .r , s.k.nhl, dene. mezdi buna. Tam b ir k a rg aşay d ı v e o d a kargaşadan nefte, ederdi. Gidip Sophia'yı g ö rm e k iç in e n a z bir düzine kez ya. tagından fırlam ış g id ip kap ıy ı a ç m ış v e her seferinde durak sayarak, bir daha ç ık m a m a k a ra r ıy la k e n d is in i yatağa dönmeye zorlamıştı. Korku ö n ü n ü k es iy o rd u .

'Neyin korkusu p ek i?' d iy e so rd u k e n d i kendine, sinirle atını daha hızlı koşturarak .

Korkuyu hor görürdü o.

Hiç alışkın değildi bu d u y g u y a .

Gerçi bir zam an lar öy leyd i. U z u n z a m a n ö n c e .

Hayvan alçak taş b ir d u v a rın ü z e r in d e n zorlanmadan atladı ve yere indi.

Kansından mı korkuyordu? 1 la y ır , o n d a n değildi. Kaçınılmaz şeyin korkusuydu bu ; o n a m a n tık duygusunu yitirecek kadar âşık olm aktan duyd u ğu k o rk u . Belki çoktan yitirmişti bile. İtalya'dayken öyle h issed iy o rd u . Y e n i karısıyla zevklerin P lin d e n koşm aya sap lantılı h a le gelmişti, ya sevişiyorlar ya

d<1 ^'plak halde gülüşerek b irb ir le r in e yastıklar fırlatıyorlardıP >a her arzusunu tatmin etmiş, onu eğlendirmiş, jyatiŞ ' Ş, Janu-s ise kendisini onun tadını çıkarmaya bırakmış1*-

b J r î î r I kendİ de^ildL Yaba™ bir gelinle, y a t**1 * b' r insan g'hi hissetmişti,ımd.yse VoıksKire ın sisli bozkırlarına geri d ö n m ü ş ü

nsanların aksanları yine tanıdık geliyordu.Yatağı her zamanki gibiydi.

BENİ AŞKA İNANDIR

­

~

www.CepSite

si.Net

Page 178: Julianne Maclean

İu u a n n e M a c Lean

B alay , a r f k bitmişti ve ö n le r in d e k i gerçek buydu. Kim ol

duğu n u VC Sophia'yla e v le n m e y e k a ra r verdiğinde niyeHnin

„e olduğunu hatırlama vaktiydi. B u , soru m lulu k duygusu ta

j,yan bir niyetti. Karısı v e d o ğ m a m ış çocu kları da dahil ol inak ü z ere , ç e v r e s in d e k i h e rk e s in iy iliğ i içindi.

Evlenme teklif ie t t iğ in d e , tem el d oğasına karşı çıkm a ka

biliyetine güveniyor v e bu e v lilik te n doğacak hiçbir çocuğun

kendi çektiklerini ç e k m e y e c e ğ in e , k en d i gördüklerini görm e

yeceğine inanıyordu. Y ü z y ıl la r d ır Went\vorth'e uğram am ış

evcimen, huzurlu o r t a m ı y a ra tm a k için, m esafesini koruması

gerektiğini biliyordu. B e n c il d av ran am az , sadece düşesine duy

duğu, kendi kişisel m e s e le s i o la n d o y m ak bilm ez şehvetini tat­

min etmek a d ın a a ta la r ın d a n g e len d oğasına teslim olm a ris

kini göze a la m a z d ı .

James, a t ın ı e ğ im l i b ir d e re n in ü zerind en atlatırken, onun

odasına y a p a c a ğ ı z iy a r e t le r i k ıs ıtlam ay a karar verdi; en azından b ir s ü r e liğ in e , a r a la r ın d a k i tu tk u y a gem vurarak daha

gerçekçi a m a ç la r a y ö n e le n e d ek .

G ö re v le r in e v e düklüğüne daha çok odaklanmaya çalışal ı ; zira e n başta Sophia'yla evlenmek için gerekçeleri bunlardı.

B u n ları u n u tm a y ı g ö z e alamazdı, doğacak çocuklarının

I t ı r ın a .

' 111,1 s a k ş a m y e m e ğ in e vaktinde gelmemişti.

Suphi.! ise, buz gibi yemek odasında, başka bir kahredici boyunca masada oturmak zorunda kalmıştı. Kimse

*■ '"■'Hme etmiyor, gıimüş çatal ve bıçakların sesleri ' k >bnl.k gibi geliyordu. Ses taş duvarlardan tavana dı^ru

U l a n ı y o r d u ç ü n k ü .

-

-

-

­

­

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 179: Julianne Maclean

B E N İ AŞKA İNANDIR

Sophia. o g e « * to a s m 8ÖfÜP 8 <>rLnleyeceŞ inden om,nCamadan, mutsuzca so ğ u k ve b o ş y a ta ğ ın a g ir d i , ihtiyaç ola*

tek şey onu görm ekti.

Sophia biraz bekledi ve kapının çatınmadığım görünce.i n c i n m i ş duygularının yerini kızgınlık aldı.

James elbette zor bir dönemden geçtiğini biliyor olmahyd,. Annesinin çok sıcak bir insan sayılmayacağını. Yeni kansınm desteğe ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyacağını, kendi sevgili ailesini özleyeceğini ve basit bir sözün ya da yakınlığın bile

ne kadar iyi geleceğini.Sophia'nın öfkesi iy ice d o r u k n o k t a s ın a çıkmıştı. James

bunları fark etm ediyse b ile , e n a z ın d a n Sophia'nın o n a duy

duğu cinsel özlem i d u ym u yor m u y d u ? B ir daha sevişene dek

geçen dakikaları saym ıyor m u y d u ? Sophia'nın bedeni onun

için yanıp tutuşuyordu. B ü tü n g ü n b u n a bir dakika d a h a da

yanıp dayanam ayacağını d ü şü n m ü ştü .

En azından bu gece, S o p h ia , o n u n odasına n a s ıl gidece

ğini biliyordu. Lily o n a b ü tü n e v i gezdirmiş ve S o p h ia d a her

şeyi aklına yazdığından e m in o lm u ş tu .

Sophia yatağından fırlay arak şalını üzerine çekti ve m umlarını eline aldı.

Birkaç dakika so n ra k o c a s ın ın o d a s ın a v a r m ış , kapısın» çalıyordu. G irin, d e n ild iğ in i d u y d u içe rid e n .

Burudasın dem ek.

bc [ ’hi.ı kapıyı itince, onu gürleyen ateşin karşısında, ba

‘ bucağındaki kitabı aydınlatan bir g a z lambası)^ °™ orada hyle görmek, kalbini s,zlatmıştı. K ar*»*

yenerek oynaşacag, bir gece yerine, o kitabı »kumayı m>ter' c,h °dıyordu yani?

Ms; r ,n d“ ' * " dedi Sophia, sesine elinden * * » & * ' Wrmış bir tını vererek.

184

' '

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 180: Julianne Maclean

r

İ u l ia n n e M a c Lean

Buradayım tabii ki. Başka n e re d e o lacaktım ?"

Sophia odaya girerken, James'in k en d isin i davet e tm em ,, olduğuna kendisini karşılamak için k oltu ğ u n dan kalkmava dahi yeltenmediğini, hatta kitabını kapatm aya bile tenezzül etmediğini fark etti.

"Bilmiyorum. Yemeğe g e lm e d in . Başka yerlerde uğraşman

Nihayet James k ita b ın ı k ap attı. "Evet, görevler daima vardır."

Bundan başka bir şey s ö y le m e d i v e k en d isin e karşı bu kadar soğuk ve hissiz o lm a s ı S o p h ia 'y ı ço k incitti. Son yirmi dört saati ayn geçirdikten s o n r a co şk u y la birbirlerinin kolla nna atılacaklarını sanmıştı. O n u n k en d isin i kollanna alacağını, doya doya ö p e c e ğ in i v e b ir d a k ik a d ah a ondan ayn kalamayacağına dair s ö z le r v e r e c e ğ in i san m ıştı.

Sophia g e r g in c e y u t k u n a r a k c a n ın ı s ık an şeyleri onunla paylaşm ak is te d i . " D ü n g e c e o d a m a g eleb ileceğ in i düşünmüştüm."

Jam es b ir a n s u s tu . " Y o ğ u n bir g ü n d ü ."

B iliy oru m , a m a ben seni görmek istiyordum. Soracak öyle «ok soru m v a r d ı k i ."

Bir şey m i öğrenmek istiyorsun? Çekinme." James elle

nnı 'ki y a n a a ç t ı . "Sor hemen."° an c a n ın ı alsalar, Sophia gün boyu kafasından geçen *

.;uldrın b ir in i b i le hatırlayamazdı. Tüm düşünebildiği James ın ' rı/ hir ş e k ild e kendisini geri çekmesinden du\dugu kırg

U> afa karışıklığıydı.

-

-­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 181: Julianne Maclean

1

•Belki de. A m a y in e d e. s e n in ş a h s i ih t iy a ç la r ın , k a ^m ak onun görevi. O n a b ir s o m s o r d u ğ u n d a , s a n a a ç ,k b ir ct„

vap verm esi gerekiyor."«Ben açık cev ap lar is le m iy o ru m / ' d e d i S o p h ia , lafı evirip

çevirm eden. "B e n o d am a g e lip b e n im le s e v iş m e n i istiyorum .”

jam es yavaşça g ö zlerin i k ırp tı.

Sophia an id en n ered e o ld u ğ u n u v e n e o lm a s ı gerektiğini hatırladı: bir İn giliz d ü şesi. "B u k a d a r a ç ık k o n u ş m a k istememiştim . Bir d ü şesin bö y le şe y le r s ö y le m e y e c e ğ in i biliyorum.’

Jam es'in b ak ışları s o ğ u k la ş tı . " E v l i l ik görevlerinden söz ediyor olm alısın . B u nu R o m a 'd an d ö n e r k e n konuşmuş olduğum uzu san ıyord um ."

"N eyi k on u ştu ğ u m u zu ?"

"B an a regl o ld u ğ u n u s ö y le m iş t in . B u n a göre şimdi ham ile kalam ayacaksın z a te n . E n a z ın d a n bir haftalığına gelip seni görm em in b ir a n la m ı v o k . S e v iş m e n in anlamı olmadığı da ortada."

O nun bu şok ed ici sö z leri S o p h ia 'n ın yüzüne tokat gibi indi. Ciddi olam azsın ," d ed i S o p h ia , o d a y ı geçip onun önünde dikilerek.

"Şaşırm ış g ibisin ."

"N e söylem eye ça lış ıy o rsu n ? B e n i görmek i s t e m i y o r s u n

bile, öyle mi? B e n im le se v iş m e k te n k e y if almıyorsun yan»? Bunu >alnı/ca ço cu k sah ib i o lm a k iç in yaptın yani?"

Jam es'in çen esin d e b ir k a s g e r ild i. "Elbette keyif aldı* Cıorevlenni gayet iyi b iliyorsu n , Sophia. Son derece memnu»»

aldım . A m a şim di k en d in e b ira z vakit ayırabilirsin. Bu »»»>' »Çin d e iyi o lu r belk i."

de v *ı »vırinaya ih tiyac ım vo k b e n im . B u

r r n , , , n * ■ ™ a d a M i l L l M n , .m ııo n lt > « ■«*tane u fak la otururken bile!"

BENİ AŞK/N İNANDIR

• !«<».

­

­

­­­

' " “ ’

www.CepSite

si.Net

Page 182: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ean

..ysiııi yükseltme."

Sophi.1, kendisini sakinleşÖnnfek için derin bir nefes aldı , ,mes. bilmelisin kı, seninle bir yat.ıgı paylaşmak istiyorum.

lkı lx.iki pek hanımefendice ya da tngilizlere uygun gelmed i r ama ben bir İngiliz hanımefendisi değilim. Çocuklu '„nnı. Winconsin’de, görgü kurallannın en hafif tabirle bi raz daha gevşek tutulduğu tek odalı bir barakada geçirdim. Hepimiz birlikte uyur, birlikte uyanır, birlikte yemek yerdik. Vazgeçmesi çok kolav olmayan, derine işemiş birtakım değer v a rg ı la r ın ı var benim/' diye sürdürdü sözlerini.

"Artık İngiltere'desin/' diye hatırlattı James. Ve bir düşessin. Bizden senin alışkanlıklarını benimseyerek hepimizin avnı odayı paylaşmasını bekleyemezsin."

"Bövle bir şey beklemiyorum zaten.

"Ne bekliyorsun o zaman? Bizim de vazgeçmesi çok kolay olm ayan derinlere işlemiş birtakım değer vargılarımız ol

duğunun torkındasın herhalde."

Sophia, duyduğu v e n i l m i ş l i k h i s s i y l e e l i n i a l n ı n a b a s

tırd ı. B e n i n ı için her şeyi d e r i ş t i r m e n i b e k l e m i y o r u m , le k

r,u James'in gözlerine b a k t ı , ö n e m l i b u l d u ğ u m yalııiAa b ir

şey var."

bir yatağı paylaşmak da b u n la rd a n biri.

V e . . . d e d i S o p h i a . b u n u i s t e m e k z o r u m l a k a l m a k

,a n n o , r v t e d e r e k , t e r e d d ü t l e . B e n i m m u t l u l u ğ u m u ö n e m s e

^ in i b i l m e n i g e r e k .

* 'bette senin mutluluğunu ö n e m s i \ o r u m . S n K nin

u T Vi‘ sanıklarım ın annesinin. Burada * « * * . g.r, ,^ Merini hissetmiyor musun? Bu evin hanımısın sen

1 *bden fazla hizmetkârın var." w dı*\\ıt ll " u , ^ârlaı\lan bahsetmiyorum ben. n»nİc

«bu beni önem sediğini bilmek ı>,INV n l

­--

­­

­­

­

“ ­

"

"

"

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 183: Julianne Maclean

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

ye

nere.

"Önemsiy0 ™ 111' d cd İ d u ^ u s u z « B ir g S ^

rine eetiriyormu^ aSina’L u a 'n ın tanıdı», halayındaki o tutkulu adam n<;re.

Bu adam kimdi, niye böyle değişmişti? Bir şeyden m,

korkuyordu? Sophia'nın kendisini ne kadar sevdiğini bilmi

yor muydu?

"Benim kendime yetecek kadar param var. Her kiminle istesem evlenebilirdim - zengin olsun, fakir olsun - ama ben seni seçtim, James. Evinde yaşamak için buraya geldim. Çünkü seni seviyorum ve seninle olmak istiyorum."

James onun sözlerini bir an için sindirerek arkasını döndü "Anladığım kadarıyla, Londra'ya bir unvan arayışı içinde gel

miştin."Sophia, bir an nefessiz kaldığını hissetti. J a m e s arkasını

dönüp midesine bir yumruk indirse b u k a d a r o lu rd u . Bütün bunlar nereden çıkmıştı? "Birlikte y ü r ü y ü ş e ç ık t ığ ım ız gün sana ne söylediğimi hatırlamıyor musun? E v lil iğ in temelinde sevgi olması gerektiğine inandığımı?"

Söylemen gerekenleri söylemiştin..."

"Yalan söylediğimi mi sandın?"

"Hayır, yalan değil de..." James o d a d a v o l t a a t t ı . S o p h ia

ıkınuz de görevleri ve, daha uygun b i r k e l i m e b u l a m a d ı m , sevilesi olmamızdan ziyade bizi c a z i p k ı l a c a k f a r k l ı n i t e l i k l e r 1

I v a r . Ben bir düküm, sen ise bir v â r i s .

Ş e elem eye çalışıyorsun?" S o p h i a n ı n tüm v ü c u d u M kınlıyla gerilmişti.

I l a n n o r n ^ n s a n la n n e v l i l i k l e r i n i n s ı r a d a n

I işleri k ' ' " ^ olmad,fcını söylemeye ç a l ı ş ı y o r u m A*1• ‘ran başka pek çok unsur v a r v e . . .

i d u n dil taİlendV? N < X İe n ? S ı r f t e s a d ü f e n b i r u n v a n *11 s e n ı n e b e n d e n f a r k l ı k ı l a r , n e h i z m e t k â r l a

- -

-

­

"

­

"

' '

'

-"

www.CepSite

si.Net

Page 184: Julianne Maclean

JUUANNE MACLEAN

ıraZinde g e c e sin i gündüzüne katarak çakşan insanlardan.

* hâlâ bir adamsın, ben de bir kadın. Sevmek ve karşılı

t ld a se v ilm e y i islemek doğamızda var." Sophia ileri doğru

bir adım a tü .

james'in kaşları, Sophia görünmez bir sınırı aşmış gibi öf

kcvle çatıldı. Sophia olduğu yerde duraksadı.

"Niye geldin buraya?" diye sordu James. "Tam olarak ne

istiyorsun?

Gözlerinden duygusuz bir gerçekçilik gelip geçti. Sophia'nın

onun atasının portresinde gördüğü, öfkeli acı bakışların ay

nısıydı.

Sophia telaşlanarak la m b a n ın ış ığ ın d a Jam es'e baktı. H a

yır, bu denli korkunç b i r h a t a y a p m ış , b u g ü n e dek onun göz

lerinde gördükleri h a k k ın d a b ö y le s in e y a n ılm ış o lam azd ı. O,

prensiydi onun...

"İstediğim şey, s e n i n b e n i s e v m e n ." S o p h ia daha son ra

dan bu s ö y le d ik le r in d e n p iş m a n lık d u y m ay acağ ın ı um du.

Jam es ona uzun uzun baktı, göğsü öfkeyle inip kalkıyordu.

Sonra birden başını salladı.

istediğini bilmiyorsun."

Biliyorum. Yatağıma gelmeni istiyorum."

" b a ğ ı n a . " J a m e s b u n u b ir a n d ü şü n d ü ve ona doğru iler

1 ^ p h ia , iç g ü d ü s e l o la r a k g e r iy e b ir a d ım attı.

in in le Komadaki g ib i se v iş m e m i m i istiyorsun?* Jam es in

1 korkutucu ve tehditkâr b ir ş e k ild e b aştan çıkartıcı bir tona

UrUndü " B u m u y a n i? "

d iy e yanıtladı Sophia, nefesi kesilerek.

ton b|rl0psi bu mu? Çünkü senin keyfin için seninle sevişmelr **>ncem yok so p h ia

-

-

"

­

­

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 185: Julianne Maclean

•Şadere seks iç in g e lm e d im ."

Bunun besinde bir vaatle bulunamam sana; çünkü hiç

D u y d u ğ u ş o k v e i n a n a m a m a z l ı k d u y g u su y la adeta Sophia 'n ın ciğ erlerin d ek i n e fe s b o ş a ld ı . Sanki James suratına

b ir tokat patlatm ıştı. “A n la y a m a d ım ? "

Jam es, tek k e lim e d a h a e tm e d i .

Sophia k ek elerken se s i d ü ş tü . \ a n i , s a d e c e param için mi

evlendin benim le?"

O d enli ç ık arcı d u r u m u n a s o k m a beni. Evlenme teklif et

tiğim de seni is tiy o rd u m , S o p h ia . Şimdi de istiyorum."

Sophia. boğ azın d a d ü ğ ü m le n e n bir hıçkırıkla ondan uzaklaştı. B u n lan sö y le d iğ in e in a n a m ıy o r u m ."

Jam es, onu izled i. S e n z o r la d ın ."

Seni bir şeve z o r la m a d ım b e n . Yalnızca seninle olmak istem iştim . Ş aşk ın lığ ı ö fk e y e d ö n ü ş m ü ş tü .

S e n i gerçekd ışı b e k le n t ile r e sürüklem ediği sürece, biı^ n m ız ın tadım ç ık a rm a n ın y a n lış b i r yanı vok."

fk ı.i K andırdın sen . B e n i s e v d iğ in i sanm ıştım ."

Ben h iç öyle b ir şe y söylemedim. Hem nasıl sevebilip"1'

b ir zam an senii se v m e v e n i y e t le n m e d im ."

en . Seni doğru düzgün tanımıyorum bile. Hem 1 .ondr*3gelip d e m uazzamyordun ki? İnsanla

h> ordun herhalde. m _

Anu * * * g il ! Benimle konuşman... Bana b o k .ş l^ "

190

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 186: Julianne Maclean

cev iz i" için k lır yapıyordum sana, tıpkı diğerleri gibi.'

^ p h ia içini parçalayan öfkeyi bast,ramadı. Gözleri yas, lalarken nefes alabilm ek için çabaladı.

|arw ujanıes, onu çok şaşırtarak ona yaklaştı ve kollanna alarak

Ih m a ğ ıy la çenesini kaldırarak yanaklanndaki yaş­

ım i>plü v0 Vum u^ k dudaklarını onunkilere bastırdı. Sophia, vMU,n verdimi tesellinin tadını çıkarmaya çalıştı; zira elindeki

iok §ey buydu. Elindeki tek şey James'ti ve görünüşe bakılırsa kendisine verebileceği tek şey de buydu.

Birden bir şey ona engel oldu ve Sophia yüzünü çevirdi.

Havır."

\ lâlâ birbirim izin tadını çıkarabiliriz, Sophia. Benden çok

bir şey beklem ediğin sürece."

Sophia'nın içindeki ö fke duygusu tekrar yükseldi. Tek ya

pabildiği onu iterek dudaklarını silmek oldu.

"Ben senin tadını çıkarmak is te m iy o r u m . B ö y le o lm az . Sen

den nefret etsem d a h a iyi."

Beni nefret edecek d e n l i ta n ım ıy o r s u n . B ir fanteziyle ev

inmişsin sen. A rtık g e r ç e k h a y a ta d ö n m e v a k ti."

Sence sevgi bir fantezi mi?"

A y n en ö y le , d e d i J a m e s , h iç te re d d ü ts ü z .

Ama gerçek sevgiy i biliyorum ben, dedi Sophia. Aile*

^ g is i . Çok özled iğ im ailem in.

lvlü bunu koca ara m a k için okyanusu geçmeden önce

Ü*ü* * n daha iyi olurdu.

SeniI 'Çin lıer şeyden vazgeçtim ; Çünkü seni seviyordum."

. I ln'vs onun açıksözlülügü karşısında k ask atı k e s ik liw kaş

^ ^ n l . k l a çatıld ı. S a n k i o n u n k e n d is in i se v d iğ in e m an

i unlere in a n m a k k a d a r g ü lü n ç b ir şev d i.

v ^ana karşı d u v g u l a n n ı te k r a r g ö z d e n geçirin

191

-

-

­

­

­

' "

"

'

-

' ­

'

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 187: Julianne Maclean

Sophia bu adama âşık olmakla hayat,nm en k o r k u pJSt#» fark e d iy o r d u . Tüm bedeni uyuştu. S o y , ^

Î 1 kalmamıştı- Arkasın, dondu ve d ,ş a r , ç ,k t ı .

James, ona saatler gibi gelen uzun d ak .k alar boyunca ka.

p,ya bakar helde yatak odasının ortasında dikildi. Arkasından,

ateşin başındaki koltuğuna yıgthverdi ve konyağm ı yuvarladı.

D ü şü n ce ler iç in d e y d i. T a n r ım , k a l b i nasıl da acıyordu!

S o p h ia y la e v le n m e n in b ir h a ta o l d u ğ u n u , balayında arzu

larına teslim o lm a n ın d a h a d a b ü y ü k b i r hata olduğunu en

başından b ilm esi g e re k ird i. O n u n y a k ı n l ı k ve sevgiye duyacağı ihtiyaçları k a rş ıla y a m a y a c a ğ ın ı b i l m e s i gerekirdi. O , se

vem ezdi ki. K alb in e ç o c u k k e n s e v g i t o h u m l a r ı ekilmemişti,

büyüdüğünde de y a şa d ık la rıy la b u n u a n l a m a ş a n s ı olmamıştı.

Bildiği tek şey z a lim lik ti , b u g e c e d e zalim davranmıştı.

H er zam an, d a v ra n m a k ta n k o r k tu ğ u g ib i .

G arip yaru ise, b e c e r ik s iz c e nazik olm aya çalışırken zalim

davranm ış o lm asıyd ı. H a y a tın ın h i ç b ir anlam ı yoktu.

Tüm istediği n a z ik d a v r a n m a k t ı . S o p h i a 'y ı k en d isin d en u zak tutm akla, on u , a r a la r ın d a g e r ç e k b i r b a ğ o ld u ğ u fikrin

den vazgeçirm eye zorlam ak la , o n u k o r u y a c a ğ ın ı s a n m ış t ı Hep" ini k on u at ağını. K eşke b u k a d a r k a r m a ş ık o lm a s a y d ı . Keşke»

P im kı udisinden b u k a d a r ç o k ş e y i s t e m e s e y d i .

Jam es, b ir bard ak d a h a k o n y a k d o ld u r d u v e b ü y ü k ç e bir

etk in k '^ 1 ' ^ ‘ls ,n a y a s la y a ra k , d ü ş ü n c e l e r i n i u y u ş t uran k ım n hem en y ay d m as , iç in d u a e t t i . S o p h ia 'y ı o d a s ın d a ha

^ 5 n t yanam,y0rdU' başına, şüphesiz ki ^Patarak bu ^ ,am CS İn S ° 8 s ü n e saplandı v e gözlerim a a J a v e l t r ^ ^ Çalıştı. Gidip kansın, kollan"

g şlanmak için yalvarma isteğine teslim o U ^ d s u n k u e£pr Kk i ar

d ın d a n ceh en n em ^ \ U^ ? U*a r a l e s * m olmaya b a ş l a t

BENİ AŞKA İN A N D IR

•192-

' ­

­­

­

-

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 188: Julianne Maclean

ON A LTIN CI BÖLÜM

so p h ia , k e n d in i k o c a m a n , s o ğ u k y a ta ğ ın a atarken , Jam es'in

o n a s ö y le d iğ i t ü m o y a r a la y ıc ı sö z le r i rü y asın d a g örm ü ş yada z ih n in d e k u r m u ş o l m a y ı d i le d i . S o p h ia , o n u n iç in sevgili

ailesini te rk e t m i ş , e v i n d e n v e ü lk e s in d e n v azg eçm işti. Jam es,

balayınd a o n u n d u y g u l a r ı n ı n iç te n l iğ in e in a n m a m ış m ıydı? Sophia a d ın ı h e r h a y k ır d ı ğ ı n d a y a d a o n u sev d iğ in i söy led i

ğinde b u n u k e m i k l e r i n e k a d a r h i s s e t m iş o lm alıy d ı. S evilm ek

istem iyor m u y d u y o k s a ? O y ü z d e n m iy d i? İn sa n nasıl o lu r da

bunu is te m e z d i? B u , h a y a t t a ö n e m li o la n tek şeydi.

N e d e n b u r a y a g e l d i k t e n s o n r a b u d e n li d eğ işm işti Jam es? N'run b u e v d e m iy d i? H e r k e s in o n d a n b e k led iğ i ad am olm ası

111 £ert?k iy o r d u ? B ir a d a m d e ğ i l d e , b ir d ü k .

B öyle b i r ş e y i n d ü ş ü n c e s i b i le y a ta ğ ın d a ö fkey le yu m ru

U‘nu s ,k m a s ın a s e b e p o ld u . U n v a n la r , a rm a la r ve taçlard an b u d ü n y a n ı n ö y l e b i r g ü c ü v a rd ı k i, d oğark en bunlara

Sl 'P o la n i n s a n l a r ı n t u t k u la r ı n ı e z ip g eçiy or, y ok ediyordu.

1 a e le n e r e k b u n a s a h ip o la n la r ın ...

^ a n . n s ı r t ı ü r p e r d i . B ir g ü n , o d a o n la r g ib i m i ola

i>'in k , I a Ş .8 İ b i b i r k a l b e m i s a h ip o la c a k tı? R u h u ,lde* içe l S|nd ir i l e r e k , i ç in d e n ç e k il ip a lın a c a k m ıu >■ S

% ' P Ö' ^ k n i h a y e t in d e b ir z a m a n la r s a h * « • * * *tutonam ayacak denli zayıf mı düşecekti.

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 189: Julianne Maclean

Sophia fırtınalı b ir d e n iz d e s ü r ü k le n d iğ in i h is s e d e re k j , .

toktan fırladı« üzerinde h â lâ m u m la n n y a n d .ğ , m .s a s m a gitti M ektup kâğıtlarının a ta s ın d a n b ir in i ç e k t i , k a le m in i e lin e aldg

ve mürekkebe batırdı. A n n e s in e y a z ıp n e k a d a r ü z g ü n oldu.

x um , anlatm ak istedi. T ü m a c ı la r ın ı d ö k ü p b o ş a l tm a k istedi. Babasının her zam an k i g ib i h e r ş e y i d ü z e l tm e s in i is ted i. İv

terse gelip onu a lacağın ı b ile s ö y le m iş ti b a b a s ı .

Sophia kalem i kâğıd ın ü z e r in d e tu ta r k e n e li t itre d i v e göz

lerini yumdu.Artık yetişkin b ir k a d ın d ı o, e v li b ir k a d ın .

Uğradığı her hüsranda ağ lay arak a n n e b a b a s ın a g id em ezd i bu hüsran ne denli b ü y ü k o lu rs a o ls u n , k e n d is in i n e kadar

um utsuz hissederse h isse ts in .

Sophia, içinde h â lâ sa h ip o ld u ğ u n u b i ld iğ i g ü c ü arayarak kendi kendine ancak b irk a ç g ü n d ü r b u r a d a o ld u ğ u n u hatırlattı. Belki, ihtiyacı o lan tek şey, a l ı ş m a k iç in b ir a z d a h a zamandı. Jam es onu is ted iğ in i k a b u l e tm iş t i . B e lk i d e erkekler için bu böyleydi. Belki iç lerin d e d a h a d e r in d u y g u la r oluşması için daha çok zam an a ih tiy aç d u y u y o r la rd ı.

Ama Jam es y aln ızca o n u s e v m e d iğ in i s ö y le m e k le kalm amıştı. Onu sevm eye niyetlenmediğini s ö y le m iş t i . H iç b ir zam an.

Sophia kalem ini b ırakarak y ü z ü n ü e lle r in e g ö m d ü . Jam es in zalim liğini hatırlam ak k a lb in i te k ra r t e k r a r s ız la tm ış t ı . Keşke

konuşabileceği biri olsaydı.

Sophia yüzü nd eki y aşları sild i. F lo re n c e ! N e le r yaşadı#01

ondan daha iyi k im an la rd ı ki? F lo re n c e d e b ir İ n g i l i z a r i s t o k

ratla, nazik am a son d erece k e tu m b ir a d a m la e v l e n m e k Kl°

eVim ve ü lkesini gerid e b ıra k m ış ı,.Sophia, Florence e k ısa b ir n ot k a ra la d ı: Lütfen gel. S * * * '">a lvmı' A ltına basit b ir im za a ttı: Dost bir vatandaş-

BENİ AŞKA İNANDIR

•l )4

­

­­

­

-

‘ ­

www.CepSite

si.Net

Page 190: Julianne Maclean

mühürleyerek sabah ilk i? göndermek ü z ere m asasm a kovdu

„ ,yau.g>"-'>8eridöndü- Vlorcnce e yazdığı mektubun iç in d e uyandırdığı zayıf ümit

jagına rağmen, içi kemirilmeye d e v a m ediyord u ve bu duyguyu nasıl yok edeceğini b ile m iy o rd u . Tek bildiği şey haysiyetinden ve kendine saygısından ö d ü n verm eyeceğiydi. Elinde kalan tek şey bunlardı. F lo r e n c e n e d e rse d esin , Sophia, kocası onu gerçekten s e v m iy o r s a , g id ip tek ra r kendisiyle ilgilenmesi için yalvarmayacaktı. K e n d i a y ak larıy la gelen o olacaktı.

JULIANNE MACLEAN

İki hafta b o y u n c a S o p h ia , Ja m e s 'i n e g örd ü ne dvve haberini aldı. S ö y len e n le re g ö r e P a r la m e n to işleri için Londra'ya gitmişti. Evden a y r ılış ım S o p h ia 'y a h a b e r b ile v erm em işti. O nun, karısına m e k tu p d a h i y a z m a d ığ ı u z u n sü re li yokluğu, Sophia'nın öfke ve ü z ü n tü s ü n ü d a h a d a k ö rü k le m iş ti.

Birbiri ardına g e ç e n z o r g ü n le r boy u n ca Sophia, görgüsünü ve görevleri k o n u s u n d a k i b ilg i e k s ik lik le r in i eleştirm eye devam eden k a y ın v a lid e s iy le k a h v a lt ı, öğ len yem eği ve akşam yemeklerinde b ir a r a y a g e lm e y e d ev am etti. D ul düşes ona •e yardım, n e de te ş v ik s u n u y o rd u . Sop h ia , um utsuzlukla on

lhn yol g ö s te r m e s in i is te m e k z o ru n d a kaldığında ise, umut suz a k a s ı n s e n " d iy e n s e s to n u ile S o p h ia 'y a eziyet ediyordu.

d ü n lü k g ö r e v le r i b e ll iy d i: şa p e ld e k i g ün d üz dua törenle :ını> ka tım ak , a ş ç ıy la y e m e k le r k o n u su n d a görüşm ek, işlerin H 1*! ışı n ı ö ğ r e n m e k v e M a r io n 'u n d a im a bağlı kaldığı tum o

Ç e n e k l e r e u y g u n d a v ra n m a k . Bütün bunların yanın £ * S m h ita p ş e k i l le r in i öğrenmek ve M arion un usrarfa

k Verd iğ i Burke’ün Soyluluk Kitabı’nı ça lışm ak da va •

Lilv^>Pİ1I<1 nın yanında nispeten kafa dengi olan ^ l ^ Voktu çünkü Marion onu Exeterdaki

> a r e t e göndermişti. Sophia, dul düşten

•195

'

­­

­­

­

­

--

-

-'

_

-

www.CepSite

si.Net

Page 191: Julianne Maclean

, t N l AŞKA İN A N D IR

hira2 ilen d irecek ve onun hayahra k.smen de olsa yaşa[la.

bilir h.ılc getirecek tek kişiyi göz önünden uzaklaşhm jft ^to n . uzaklara gönderdiğini düşünmeye başlanuşh.

Sophia, büyük id eallerin e d iş iy le t ır n a ğ ıy la tu tu n m a y a ç>. lışıyoıdu. A danm ış b ir eş. ç o k iy i b ir d ü ş e s o lm a k v e insa„. la'nn hayatında farklılık y a ra tm a k is te m iş t i . İh tiy a c ı olanlara

yandım etm eyi d ilem işti.

Oysa ki, şu anda g erçekte tek is te d iğ i, h a y a t ta kalabilmekti.

Florvnce Kent, L ın s d o w n e K o n te s i, t r e n d e n inip bardaktan boşanırcasına yağan y a ğ m u ru n a lt ın a a d ım attığı anda, Sophia, at arabasın ın k a p ıs ın ı a ç tı, b ir u ş a k o n u karşılayarak arabaya kadar eşlik e tti v e F lo ren ce , S o p h ia 'y ı kucakladı. "Evden öyle bir pan ik le ç ık tım ki. N e o ld u h a y a t ım ? Notun çok acil gibiydi."

Uşak onun çan ta ların ı ta ş ıy a ra k ik is in in d e at arabasının

içine girmesine yandım etti ve araba ileri a t ıl ırk e n a tla y ıp o lu rd a

"O zam an acil g e lm işti," d iy e y a n ıt la d ı S o p h ia , James in

kendisini reddettiği o g ece n e k a d a r ç a r e s iz h isse ttiğ in i ha

tırlayarak. Birisiyle, onu a n la y a c a k b ir is iy le k o n u şm a y a ihti­

yacı vardı. O layı açık lığa k a v u ştu ra b ile e e k b ir in e . Florence da

A m erikalıydı ve b ü tü n b u n la rı b irk a ç y ıl ö n ce b ir kontla evlendiğinde o da yaşam ıştı, e lb e tte k i S o p h ia y a a k ıl v e r e b i l i r i

Geldiğin için teşekkür ederim, Florence. Tanıdık bir y i görmek, senin sesini duymak öyle iyi geldi ki."

Her şey yolunda mı? James nerede?"

“ Pariam ento'daki b ir ta k ım iş le r iç in L o n d r a 'y a g itti İH

diivinM * S° pllıa k ca$ ın ın on a g itt iğ in i h a b e r b ile verim m. utta o zam andan beri on d an h iç b ir h a b e r a lm ad ığ ,nl

Söylemekten kaçındı.

dan^ l 7 C 8İ,m edİn d iy e s o rd u Florence.oreda görüşebilirdik. Y a ğ m u r s u la n m a şa r ıl şa n l

•196-

­

­

'

­

­'

-

' °

"

www.CepSite

si.Net

Page 192: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

v re d e n d ış a r ıy ı g ö r m e y e ç a l ış t ı . l a n n m . D a h a ö n c e h iç

1 s ,phia da d ış a r ıd a k i pus ve b o z k ır la r a , o iç k a ra r tıc ı g r i

Hklerine doğru baktı. "Ben de k a fa m d a b ö y le c a n la n d ır m a

m a m ı.F lo ren ce o n u n e l in i a v u c u n a a l ıp s ık tı . "H a y a l k ır ık lığ ın a

uğramış g ib is in .

S o p h ia , F lo r e n c e 'i buraya getirterek doğru şeyi yaptığını umdu. " B ö y le s in i b e k le m e m iş t im , hepsi o ."

"T aşra m ı b e k le n t i le r in i karşılamadı? Yoksa e v mi?"

Sop h ia b a ş ın ı salladı. "Aslına bakarsan hepsi."

"Hepsi. Ah canım benim." Florence eldivenlerini çıkardı. Bana neler olduğunu anlatmalısın. Hiçbir şey o kadar kötü

olamaz."

A raba y o ld a takırdayarak ilerliyor, ince tekerlekler büyük su b irik in tile rin e gömülüyordu. Sophia, içinden geçenleri daha tozla tu ta m a d ı her şeyi bir çırpıda anlattı. "James'in benimle param iç in e v le n d iğ in i öğrendim."

H orence, parmağını Sophia'nın yanağında gezdirdi. "Ah ^nun, tatlı Sophia'm benim. Canını sıkan bu mu yani? Ama ^'izinin bu işin bir parçası olduğunu biliyordun. Babanın .mu,l,ftu miktarı, buraya ailenin sosyal mevkisini yukarı çı ‘ lr,,tok için geldiğini biliyordun. Sakın bana sevgi için evlen

bini söyleme." Florence'in yüzü birden soldu. "Bunu düşün Un n ü yoksa?"

Janv >Phİl1' F,on>nce'a şaşkınlıkla Kikti. "Tabii ki düşündüm.1 ı u l e r hissettiğimi fark etmedin mi hiç?"

.Van,t vermeden önce bir an duraksadı. Onu is*ni diyordum."

O * ki ist>yordum. Ona âşıktım ben. Delicesine h e m de.’ 13 lvni sevdiğini düşünmüştüm. Sevdiğine inandırmıştı

-

­

"

---

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 193: Julianne Maclean

beni Bana bakışları benimle konuşması... Aramızdaö

ihtiras vard, ki. Ya da ben öyle sandım."

Florence yüzünü buruşturdu. "İhtiras erkekler içjn ko]j

bir şey. Sen güzel bir kadıns.n, Sophia. Bir erkeğin sana b,k hğında arzu duymaması imkânsız. Önemli olan şey şu ki Ja mes seninle evlendi. İstediği her kadına sahip olabilirdi, anıa

seni seçti. Seni düşes yaptı. Ne kadar şanslı old u ğ u n u n far. kında değilsin sen."

Araba altlarında hopladı. "Düşes olmak umurumda bile

değil.""Ciddi olamazsın."

Sophia, kararlı bir ifadeyle Florence'in mavi gözlerine baktı. Florence onları James'ten evlenme teklifi bekleme umutlarından vazgeçirmeye çalıştığından beri Sophia'nın aklını kurcalayan bir soru vardı. James'e âşık olmaya başladığında, onu hayatından çıkarmasına sebep olabilecek her şeyi görmezden gelmiş ve o soruyu da gözardı etmişti.

Her nedense, o soru yine aklını kurcamaya başladı. "Bana James'le ilk olarak nasıl tanıştığına dair her şeyi anlattın mı?

Florence, derin bir nefes alırken omuzlarını kaldırdı. "Bunu sorman gerekiyor mu gerçekten?"

Bu yanıt, Sophia'nın dehşetle irkilmesine sebep oldu. Benden bir şeyler sakladın. Lütfen, ne olduğunu söyle bana.

Aralarında bir gerginlik oldu. "Bir şey yok. Artık önem'k a lm a d ı .

Bemm için önemli, Florence. Bana söylemen gerek"

Anlamıyorum niye..."Lütfen

* * * ederek "Pekâlâ. Âramızd# ^1 ondr,VH I T ded'£ im 8 ibi' hiçbir yere varmadı. Jarne* Londra daki „k haftamda bir baloda tanışmıştım. Her

BENİ AŞKA İNAND IR

•198

­­

­

"

" "

-

www.CepSite

si.Net

Page 194: Julianne Maclean

(UL1ANNE MACLEAN

hüvü sü n e k a p d n ü Ş haldeydim . S a lo n a g ird iğ in d e öyle vak, ,kh ve hoş görünüyordu k i , daha orad a on u hayat,m da hir

adamı istem ediğim kadar ç o k is te d im ."

S o p h ia 'n ın sırtında b u z g ib i b ir ü rp e r ti dolaştı.

Florence sözlerini sürdürdü. O n u n la tanıştırıld ım ve dans dtik. Birkaç toplantıda daha g ö rü ş tü k , öy le şeyler işte. Bir gece, onu kendime saklam aya k a r a r v e r ip o n u n la b aş başa gözden u z a k b ir yere gidene d e k . H e r k e s e k a p a lı özel b ir kütüphane b u l d u k ve orada... b ir s ü r e v a k it g e ç ird ik ."

Sophia onun sözlerini dinlerken kalbi küt küt atıyordu. Oracıkta yığılıp kalacakm ış gibiydi.

"Ma hvolabi 1 i rd i m," dedi Florence.

"Oldutt mu peki?

Kontes başını salladı. "Hayır, ama çok az kalmıştı. Tann’va *ükür aklımı başıma topladım ve kendimi durdurdum, belirtmem gerekir ki, çok geç olmadan. Mucize eseri kimseye yakalanmadık ama bir daha benimle tek kelime etmedi. Gelip beni isteyeceği umuduyla ona ardı ardına mektuplar bile yazdım. Ama hiç yanıt vermedi. Mezar kadar sessiz ve soğuktu. Çok Kemeden anladım ki, taş kalplinin tekiydi. O zaman ondan nefret ettim. Hâlâ da nefret ediyorum." Uzun bir süre gözle ,!ni carndan dışarıya dikti ve sonra sesini yumuşattı. Üzgünüm. Böyle söylememem gerekir. O senin kocan.

Sophia boğazında düğümlenen acıyı yutkunmaya çalıştı.

Bdna n»ye bunları anlatmadın?"

^enedim. Sanâ şöhretinden bahsetmiştim.

Ama hepsini davet salonlarında dolaşan anlamsız dedi

ular gibi gösterdin."‘ ‘örence çenesini kenetledi. "Çoğu öyleydi zatea Hem

^ Ursa ° * s u n , a n n e n le ik in iz o n u o k a d a r çok isti>o » s,,v|eveceğim h iç b ir ş e y fa rk e tm ey e ce k ti. Sonra, sos\

199-

-

"

­­

www.CepSite

si.Net

Page 195: Julianne Maclean

New York'un b ize d o k u n a m a y a c a ğ ı z a m a n la r aklıma ge]dj ğinde, seni d estek lem ek ten k e n d im i a la m a d ım . Bunun bir

çası o lm ak isted im .Sophia, ö fkesin i v e şaşkınlığını s e s in e yansıtmamaya Ça.

i lıştı. "K n ick b o ck er 'la rd an in tik a m a lm a k is te d iğ in için mi sak

ı ladin bü tü n b u n ları b e n d e n ?"

Florence öne doğru eğildi. "Yalnızca ondan değil. Yakala j pğımız avın heyecanı da vardı! O en iyisiydi, Sophia. Anne

nin de, senin de onu istediğinizi biliyordum. İkinizin de ba ’ şarıya ulaşarak mutlu olmanızı istedim."

Sophia uzun süre olduğu yerde oturarak b a ş ın d a n dökü■ len kaynar sulara kulak verdi. Keşke daha aklı b a ş ın d a dav

ransaydı! Keşke, bir peri masalı gözlerini kör e tm iş olma » saydı. "Lütfen şimdi kendi evliliğinde m u tlu o ld u ğ u n u söyle | bana, Florence."

Florence omuzlarını silkti. "Kimsenin m u tlu lu ğ u n ger I çekte ne olduğunu bildiğini sanmıyorum. A s ıl ö n e m li nokta, 1 çok iyi bir evlilik yapmış olmam."

Sophia'nın gözleri yaşlarla doldu. "Ama kocanla ikiniz zamanla birbirinizi sevmeye başladınız, değil mi?"

Florence eldivenli eliyle eteğini düzeltirken bakışlannı aşa# indirdi. 'Elbette. James ile ikinize de öyle olacak."

Sophia tüm gücüyle ağlama isteğini bastırdı.

At arabasına rahatsız edici bir sessizlik ç ö k m ü ş t ü . San 1 hava nefes alamayacak kadar ağırlaşmıştı.

Florence, Sophia'nın elini avucuna a ld ı. Gurur d u y ı*» 1' sın, Sophia. Wentworth Dükü s e n in le e v le n d i, h e m de

I sey'e evlenmemeye yemin etmişken. M u h te ş e m bir başan* ‘ I ettin. Sen, bir Amerikalı. Kimse g e rç e k te n bunun a ltın d an k

b ileceğin i düşünmezdi. Bu z a fe r in d e n ancak m u t l u l u k ^yulur, başka bir şey değil."

BENİ AŞKA İNANDIR

-

-­-

-­-

-

­

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 196: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Loş, ölgü n a Il,n c*a Ş aşk ın c a Florence a bakan Sop

. bu kadının ona hiçbir a k ıl vere m e ye ceğ in in farkına vardı.

^ hia, Florence ın bu k o n u d a k e n d is in e ben zeyeceğ in i um

^ .uı am a öyle o lm a k ta n ç o k u z a k tı. O n u an lam am ış, an la

dık da istememişti. O , İn g ilte re y e b ir u n van arayışıyla gel

nliş ve aradığını d a b u lm u ş tu ; b a şk a h içb ir şey in önem i yoktu.

Veya belki de bulamadıklarının h atırlatılm asın ı istem iyordu.

Sophia cam dan dışarı b a k a rk e n , k en d isin i her zam an kin

den daha çok yersiz y u r t s u z ve y a ln ız hissetti. B irkaç yıl içinde

oda Florence g ib i olup ç ık a c a k , b ir hata yap m ış olduğu fikriyle

vüzleşmek istem eyecek m iy d i? B u n u başarab ilm esi m üm kün

müydü? Y ü z ü n e g ü z e l b ir g ü lü c ü k k on d u rarak , m utluym uş

gibi rol yapmayı ve n ih a y e t in d e b ir z a m a n la r gerçek m utlu

luğu tatmış o ld u ğ u n u u n u tm a y ı?

At a ra b ası te k ra r s a r s ıld ı v e S o p h ia n ın başı zonklam aya

başladı. F lo re n ce in o n u y a t ış t ırm a ç a b a la n hiçbir işe yaram a

mıştı; çü n k ü a r t ık Ja m e s ile a n n e s in in en y a k ın arkadaşının

kendisinden b ir s ır s a k la d ığ ın ı ö ğ ren m işti. İk isi de Sophia yı,

onu bo ğacağ ın ı m u tla k a b ild ik le r i b ir d ü n y a y a sürüklem işti.

Sophia a n id e n r u h u n u n y o k e d ild iğ in i h issetti. Başının

üzerinde o n u m u tlu e tm e k iç in b ir taçtan başka hiçbir şey ol

maksızın a ltın k a p la m a b ir tü rb e y e kapatılm ıştı, k im se d e ya

k m a la r ın ı d in le m e k is tem iy o rd u .

! lûren(* g itt ik te n b irk a ç g ü n so n ra b ir kah valtı sonrası, dul

ek im a y ın ın s o n u n d a VVentworth D ü k ü ve D üşeli nin

s ov Partisi v e rm e s in in g e le n e k o ld u ğ u n u d u yu rd u . Dolay ı

İJ- S o p h ia n ın d a v e t iy e le r i h e r z a m a n k i insanlara gönder

1 gerekecekti.

, b e liy e ,e ri hazırlama vakti g e l e n e d e k " h e r z a m a n k i

* n l « " > n k i m o l d u ğ u n u b i l m e k . S o p h i a ' n m t a h m i n i m

' ­

' ­

­

' ­

­

­

'

' ­

­

­

'

- '

www.CepSite

si.Net

Page 197: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

kalmıştı. Sophia, dul düşese giderek bir konuk listesi rica ^

mek zorundaydı.Marion'm kapısın, tıklatmak için elin, kaldırdı anıa ,Çer,.

den yüksek sesli, yürek burkan bir hıçkırık duydu. Şaşkın!,kla duraksayarak birkaç .saniye sesi dinledi ve cesaretini toplaya. rak kapıyı çaldı Odanın içinde bir şey yere düştü ve b i r k a ç

s a n i y e s o n r a , "Gelin," d e d i M a r io n .

Sophia içeri girdi.Marion demin ağlıyor idiyse do, şimdi bitmişti. Yüzü her za

manki kadar soğuk ve ifadesizdi. "Ne istiyorsun? Meşgulüm."

Sophia bakışlarını Marion'ın ördüğü atkıya indirdi.

"Parti için bir konuk listesine ihtiyacım var."

Marion'a iyi olup olmadığını sorsa mıydı?

Marion koltuğundan kalkarken ofladı. "Senin yerine görevlerini yapacak ne zamanım, ne de enerjim var, Sophia. Bunları kendi başına yapmayı öğrenmen gerek."

Sophia, Marion'ın işlerine burnunu sokm am aya karar verdi. Bugün bağmlmayı kaldıracak havası hiç yoktu. "İnan bana Marion, bunu ben senden daha çok istiyorum."

Dul düşes ona yandan bir bakış attı. M asasına giderek bir kitap çekti ve Sophia'ya uzattı.

Bu geçen yılki partinin kayıtları. İçinde her konuğun ye* mek ve oda konusunda zevkleri ve tercihleri konusundaki not larımla beraber menüler ve konuk listesi var. Vikont Irvıne

oldukça yaşlı olduğundan hatırladığım kadarıyla yeşil mi**' r «bandaki yatağı çok sert bulmuştu. Bu yıl onu başka bir

>ere yerleştirmen gerekecek."

1 eşek kürler, Marion, tam da ihtiyacım olan şeydi bu."

s°phıa kitabı alarak çıkmak için arkasını döndü.

Daha eşikten adımın, atmıştı ki kap, arkasından çarp>ld,;

neredeyse eteğinin ucu sıkışacaktı.

•202

-

­

­­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 198: Julianne Maclean

İULIANNE M a c U am

^ kendisini kayınvalidesinin _

n e ı i g e l ^ ^ f j ^ i n i b i ı k e ı e ^ ^ ;dönüş o lm ayacak tı kend, edalarına döndü, masasına o t u ^

ve kalemini m ü r e k k e b e b a tır ıp m ektuplar, yazm aya kovuldu

Üç saat sonra a r k a s ın a y a s la n d ı v e yo rgu n lu k la içiniçeker

ken, k ırm ız ı m u m la m ü h ü r le n m iş v e d ü k lü k arm alarıyla be

zenm iş süslü m e k tu p k â ğ ıt la r ın d a n olu şan davetiye yıgm ına

hayretle baktı.

( ) s ıra d a k a p ıs ı ç a lın d ı. G ir in .

K apı g ıc ır d a y a r a k a ğ ır a ğ ır açıld ı ve kayınvalidesi içeri girdi.

S o p h ia o t u r u ş u n u d ik le ş t ird i. M erhaba, M arion.

D a v e t iy e le r le m i u ğ ra ş ıy o rd u n ?

A s lın d a o n a y ın a ö n e m v e rm em e si gereken bu kadını hoş

nut e tm ek iç in a n id e n iç in d e b e liren şaşırtıcı bir istekle Sop

hia, ö n ü n d e k i d e v a s a y ığ ın ı işaret etti. Evet, hepsini bitirdim.

Geçen se n e g e lm iş o la n h erk e si d avet ettim .

L e y d i C o lc h e s te r ı e tm e m iş s in d ir um arım .

E v e t .. . Z a n n e d e r s e m e ttim , kocasıyla birlikte.

Marion gözlerini tavana d ik e re k a ğ ır ağ ır başını salladı.

Hayır, hayır, o lm a z ! L e y d i C o lch ester geçen k ış vefat etti.

Onu tekrar yapm an g e re k e c e k . Y a ln ızca Lord Colchester a

yazacaksın."“Anladım." S o p h ia s a a t le r d ir ya z m a k ta n yo rgun düşmüş

ileriyle Colchester'lara y a z d ığ ı d a vetiye y i bu lm ak için masa

ddki y*ğ>nı taramaya b a ş la d ı. B i r k a ç davetiye birbirinin

r nden kayarak y e r e düştü. M a rio n d a yan ın a gelip aramaya

^Şİadı. Davetiyelerin ü z e r in d e k i isim leri oku\abilm ' Ç b e r i n i kısarken k u ş k u s u z S o p h ia n ın yazısın ın naM o

gun« inceliyordu. . , .Ben bulurum," d e d i S o p h ia , d i i ş ü r d ü ^ ^ * ^ ^ ^

b il ir k e n . K ay ın v alid esi om u zu nu n üzerinden eî,ı|n

•203-

-

'

­

" "

" "

" "

­

­

"

"

" ' "

" "

-

'

www.CepSite

si.Net

Page 199: Julianne Maclean

T

ve nefesini boynunda duymaktan nasd da nefret ediy0rdü Sanki Sophia basit bir davetiyeyi bulamayacakmış gibi.

"İste burada/' dedi Marion, mavi damarlı eli y,glnın ^

altından bir davetiyeyi çekerken. Mührü kırarak açtı. Tanrını!" diye feryat etti, Sophia'mn mektuplarında ardı ar cima sövgüler düzülmüşçesine.

"Ne oldu?" diye sordu Sophia. Bilmek isteyip istemediğin,

den pek de emin değildi."Adını Sophia Langdon diye imzalayamazsın! İmzanda

Sophia YVentıvorth yazması gerek! YVentworth!"

Marion mektubu masaya fırlattı ve bir başkasını alıp yırtarak açtı. “Bu da aynı." Bir başkasını yırttı. “Bu da! Hepsi hatalı! Şimdi hepsini baştan yapman gerek! Tüm bu kâğıt israfı da cabası. Yakman lazım bunları."

Dul düşes dışarı çıkarak kapıyı arkasından çarptı ve Sophia göğsünde yükselen öfkeyi bastırmak için yüksek sesle yutkundu. Kendisini öğretmeni Bayan Trilling'le tek sınıflık okul binasında gibi hissetti. Sophia, hâlâ onun cetvelinin sıralara vuruşunu duyabiliyordu.

Ama dul düşesin onu yıldırmasına izin vermeyecekti. Nefret dolu bir kadının eski benliğinden kalanları ya da olmak istediği şeylerin hayalini yok etmesine izin vermeyecekti

Sophia eteklerini toplayarak kapıya doğru koşturdu, ha > mvalidesine acınası hizmetkârların ailenin üyelerine baktıg1 gibi bakmayacaktı: gözlerini eğerek, korkuyla ve boyun eğen* Onların kendisine de böyle bakmasından da bıkmıştı! Dul düşesin, diğer herkese yaptığ, gibi, kendi ruhunu da yıldırması^ ,Zm vermeyecekti. james'in sevmeyi bilmemesine ş a ş m a k

Sophia kapıy, açarak koridora fırladı. Marion köşeyi dönüp gözden kaybolmak üzereydi. Sophia peşinden koşarak ana sa

ı bü\ ük merdivenlerin başında ona yetişti.

B E N İ AŞKA İNANDIR

•204-

-

­­

­­

­-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 200: Julianne Maclean

J u l i a n n e M a c Lean

"Bekle!" d iy e s e s le n d i. M a rio n d u rarak arkasım döndü

S o p h ia g ö g s ü in ip k a lk a r a k o n a yaklaşh . "A rtık canım a

yetti."

A n l a y a m a d ım ? d iy e y a n ıtla d ı M arion, kızgınca.

"S iz in s ü r e k l i e le ş t ir e n , k ü ç ü m se y ic i se s tonunuzdan bık tınl. B e n i s e v m iy o r s a n ız o s iz e k a lm ış, am a oğlunuz benim le evlend i v e b e n b u r a d a k a lıc ıy ım . Bu ev in h an ım , benim ve b u n d a n so n ra h iç d e ğ ils e m e d e n ice davranılm ayı bekliyorum."

M ario n d i l i tu tu la r a k o n a k ö tü kötü baktı ve tek kelimeyle

Her zamanki gibi, d iy e d ü ş ü n d ü Sop h ia . Burnunu havaya dik ve aşağılık nahoş duyguları görmezden gel.

S o p h ia , n ih a y e t z a f e r kazandığını hissederek merdivenlerin b a ş ın d a d ik i ld i . Günlerdir kendine güvenine tutunmak ve bu so ğ u k , r u h s u z insanlara uyum sağlamak için mücadele ediyordu. Kocasının zalimce geri çekilmesini atlatmaya çalışarak, d u r m a d a n neden onun kendisini sevmek istemediğini d ü şünerek ve alamayacağını bildiği cevaplan bekleyerek. En azından k e n d is in i böyle bir kurban gibi hissetmeye devam

ederse alamayacağı cevapları.B itm iş ti artık. O andan itibaren dizginleri eline alacaktı.

asla ne kayınvalidesinin gözünü korkutmasına, ne t oca Sln,n kendisi için erim erim eriyerek zorla gülümseyen duy

bile k a rş ılık v e r m e d e n d ö n ü p m erd ivenlerd en aşağı koşturdu.

Burada kendi bildiği gibi bir düşes olarak yaşayacaktı.ı. Bir daha de koca

" "

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 201: Julianne Maclean

w>ndisine ih tivacı o lan , o n u m e m n u n iy e t le k a r ş ı la y a c a k ^

in san lar için n eler y a p a b ile c e ğ in e b a k a a k t L

ik i hafta son ra Ja m e s d ö n d ü . G id e l i b . r a y o lm u ş tu . Ak

sam m ileri saatleriyd i, o n b ir i g e ç m iş t i . O d a l a n n a g ir d ig inde ateşin çok tan y a k ,İm iş o ld u ğ u n u v e T h o m p s o n 'ın g ö r e v in i b j.

lem k e lin d eki tep sid e b ir k a d e h k o n y a k la b e k l e d i ğ in i g ö rdü.

"A h, tam da ih tiy ac ım o la n şey . J a m e s k a d e h i a la r a k büyük b ir yud u m ald ı. B o y u n b a ğ ın ı ç e k iş t i r e r e k o tu r d u .

"H o ş g eld in iz , e k s e la n s la n .

'Teşekkürler, Thom pson. Bu k e z y o ru c u b ir \ olcu luktu , sence

d e ö v le değil m i? H er z a m a n k in d e n d a h a u z u n s ü r d ü sanki."

M uhtem elen b u n u n se b e b i, M a r t in T e i lg i l i y e n i soru n larla u ğraşm ak zoru n d a k a lm ış o lm a s ıy d ı. Ç o c u k , E to n 'd a n yine u zaklaştırm a a lm ış v e Ja m e s g id ip o n u n C a r o l in e te y z e le r i ile kalm ası için g erek li a y a r la m a la r ı y a p m a k z o r u n d a k a lm ıştı.

O sırada kapı ça lın d ı. " G ir in ," d iy e s e s le n d i Ja m e s .

Kapı ard ına k ad ar açıld ı. E ş ik te k a r ıs ı , ü z e r in d e beyaz bir

g ecelik ve o m u zların d a şa lla d ik il iy o r d u . E l in d e p ir in ç te n kocam an b ir şam d an vard ı. S a ç la n g ü r , d a lg a l ı tutamlar halinde

om u zlarına d ö kü lm ü ştü v e m u m ış ığ ı, g ö z le r in i n derin ma* visind e parıldıyordu.

K arısın ın in an ılm az g ü z e lliğ i k a r ş ıs ın d a hissettiği ani uyarılm a h issiy le Jam es ay ağa k a lk tı.

Ş i m d i l i k b u k a d a r , d e d i T h o m p s o n a , gözlerini Sophia'danhır an ıç in b ile a y ırm a d a n . U şa ğ ı itaatkâr bir biçimde odad an çıktı.

Sophia içeri girerek kapıy, arkastndan kapattı ve muml*'

nm maSaya b,rak" Londra'ya gittiğini hiç söylemedin-'

« J ü ü T S ‘T ’1' " 3" kjnSm,n " ari" vücudunda baştan a ş ^ 8 Z blr an için küçük çıplak ayaklarında « * *

BENİ AŞKA İNANDIR

-

­

-

­

­

" '

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 202: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

M ld . ve * ° rusuna yaml verirken galerine bakabilmek içintekra r y u k a n k a y d ,.

N e v a r k i , k e l im e le r i b u lm a s , z o rd u ; m eltem e kap .im rş

u çark en b e c e r ik s i z c e y a k a la m a y a ç a l ış b ğ , tü y lerm iş gibi.

j a m e s b u n a f a z la kafa yormamaya çalıştı.

A y n k a ld ık la r ı s ü r e , zaman zaman nahoş olsa da, her se

vin n o rm a l o ld u ğ u konusunda çok ihtiyaç duyduğu kanıtı sun

m uştu o n a . H â lâ kontrol onun elindeydi. Konuştuktan son se

fer k a r ıs ın a s ö y le d iğ i tüm o zalimce sözleri haklı çıkarmayı

b a şa rm ış , h a t t a günün büyük bölümünde Sophia'yı aklından ta m a m e n atmıştı.

A m a g e c e le r i değil. Geceleri hiç yapamamıştı bunu.

N e v a r k i , b u n u idare etmeyi başarabilirdi. Yalnızca şeh

vet d u y g u s u n d a n ibaretti bu. Daha önce de şehvet duyduğu

k ad ın lar o lm u ş t u ve hiçbir zaman aklı başından gitmemişti.

Söz k o n u s u Sophia olduğunda da gitmeyecekti.

James bardağını eğerek konyağının hepsini döktü.

"Ani bir karardı."

"Bundan böyle," dedi Sophia, lafı evirip çevirmeden, ani

yolculuklarını bana haber verirsen ve giderken benimle veda

laşırsan çok m em nun kalırım."

James onun yüzündeki ifadeyi inceledi. Biraz kibir barın

dırmakla beraber son derece sertti.

Açıkçası öfke beklemişti. Sophia'nın buna hakkı da vardı,

ktta kendisini buna hazırlamıştı bile.

^ fke değilse de, gözyaşları.

1 ^ değilse, bir şekilde yalvarmasını.

nin dedi James, onun fildişi rengi yüzüne

duruşuna bakarak.

­

­

­

­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 203: Julianne Maclean

"G ü z e l" S o p h ia g ö z le rin d e k a r a r l . b i r b a k .ş l a o n a

ilerledi ve Jam e s'in p an to lo n u k a r ş ı k o y m a y ı a k l ı n a b i l e g e t j, . İ l i bir u v an İm ay la g e r ild i. B ü tü n b , r a y k a n s ı n d a n ay „

L m İ ve ev e d ö n d ü ğ ü n d e o n u b e k le d iğ i g ib i g ö z le r in d e y *

lar yerine ken d ind en e m in b ir h a v a y la b u lu n c a h e m şaşırm ış,

hem m em n u n olm u ştu .Jam es, b ird en b ire s e k s h a v a s ın a g ir d i .

Sophia d olgun d u d a k la rı ıs la k v e d a v e tk â r , parfümünün

kokusu ise Jam es'in a rz u su n u d a h a d a a r t t ı r ı r halde önünde

dikiliyordu. Jam es av u cu n u o n u n y a n a ğ ın a y a s la y a r a k alt du

dağını okşadı. Sop h ia g ö zlerin i k a p a tırk e n o n u n başparmağını

öptü ve d u d ak ların ın a ra sın a a la r a k h a f i f ç e e m d i . Ağzının ıs

lak sıcaklığı Jam es'in b e d e n in d e ç ı lg ın c a bir arzunun gezin

m esine neden oldu.

Jam es onu n y ü zü n ü a v u ç la r ın ın a r a s ın a a l a r a k dudakla

nn ı onu n kilere y ak laştırd ı a m a S o p h ia h a f i f ç e g e r i çekildi. Ja

m es bir an için d u raksad ı v e g ö z le r in i a ç t ı .

Sophia bir adım a ta ra k o n d a n u z a k la ş t ı . "Üzgünüm, Ja

mes, bu gece g örev im i y e r in e g e t ir e m e y e c e ğ im ."

O nun bu baştan sav m a sö z leri k a r ş ıs ın d a J a m e s , b a ş ın d a n

aşağı bir kova soğ u k su d ö k ü lm ü ş g ib i h i s s e t t i .

D ün aybaşı o ld u m , o y ü z d e n y e r in e getirecek bir göre' d e yok." Soph ia, y ü z ü n d e e n u fa k b ir üzüntü belirtisi o lm adan ona arkasın ı d ön erek m u m la r ın ı a ld ı.

bir hafta kad ar son ra , te k ra r h a m ile kalmaya h a z ır olduğum da od am d a g ö rü şü rü z öyleyse."

Janus blr an bu kadının, böylesine ilgisizce konuşan hu kadının, Amerika'dan gelen kendi şevkli karıs, olup d « n *» * ’

rı*rf eT ° lam ay arak l 'a r e h e ts iz k a ld ı. S ö z le r i kulağa i ared eyse ... İn giliz gibi g „ iyord u

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

­

­

­

-

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 204: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

S o p h ia k a p ıy ı a ç ıp d ,şan ç,kmadan önce son bir şev söv

lenlek iç in o n a d o n d u . B u arada, sen yokken Florence geldi buraya; B ir l ik t e güzel vaki, geçirdik. Bir sürü ilginç ^

s ö z e t t i k .

James o ld u ğ u y e r e mıhlandı.

"İy i g e c e le r ," d e d i S o p h ia .

James g e r g in c e o n a doğru bir adım attı. "Sophia..."

S o p h ia d u r d u .

" B e n . . . B e n ç o k üzgünüm." Sözcükler, daha James farkına b i l e v a r a m a d a n ağzından dökülmüştü. Kendi sözcükleri kendisini s a r s m ış t ı ; o , hayatında kimseden hiçbir şey için özürdi- lem em işti. N e yapacağı ya da ne söyleyeceğine dair en ufak fikri o lm a k s ız ın , odanın ortasında kalakaldı.

K arısı u z u n b i r s ü r e g ö z le r in i o n a d ik e re k baktı. Jam es onun y a n a k la r ın ın k ız a r d ığ ın ı g ö rd ü ğ ü n ü zan n etti am a m um ışığında e m in o lm a k m ü m k ü n d e ğ ild i. N e v ar ki, Sophia'n ın gözlerind e b ir ş e y v a r d ı . B e lk i h a s re t g ib i b ir şey. B elk i de g öründüğü k a d a r k e n d in e g ü v e n l i d e ğ ild i.

"Ne iç in ü z g ü n s ü n ? " d iy e so rd u Sop h ia .

James, b u n a n a s ı l y a n ı t v e re c e ğ in i z ih n in d e ev irip çevirdi; /lra a s>l pişman o ld u ğ u ş e y o n u e v in d e n , bildiği topraklardan u‘ sevdiği a i le s in d e n k o p a r m a k t ı . O n a F loren ce konusunda U’ ^aşk a pek ç o k k o n u d a y a la n sö y le m işti. O n u , bu la n n n m UnutH u , a k la h a y a le g e lm e z b ir g e ç m iş in h ay aletin in u ğu lt u l a r ı n ı n d u v a r la r ın d a y a n k ıla n d ığ ı A raf'a getirm işti- Bü-

11 â n l a r d a n s o n r a o n a z a l im d a v ra n m ış ve çek ip giderek !’nu' ««m b u n la r ın k a r ş ıs ın d a te k b a ş ın a b ırakm ıştı. İşte bun rardan d o la y , ü z g ü n d ü v e h e p s i ru h u n u eziyordu . K a b a h a tle

n ‘‘K ır lığ ın ı g ö ğ s ü n ü n ü z e r in d e h issed eb iliyord u .

h m / ,CnÜZ B a ş a r a m a d ığ ım ız iç in ü z g ü n ü m , d iy e > anıtla

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 205: Julianne Maclean

bEn1a$k a ' n a N 0 ,R

m , k a s t e d i y o r s u n ? diye sordu Sophia " Ç o c u k yapmay e hazır olmadıgı daha derinbi,

b . l k , j a m e s i n h e n ü ^ V

yanıt olduğum umar

"EVCt v beklediği cevap buym uş gibi başın, sallad

. 3 ^ ’—

"

'

www.CepSite

si.Net

Page 206: Julianne Maclean

ON YEDİNCİ BÖLÜM

Ja m e s, doğudaki hendeklerin sularının çekilmesini teftiş et­m ekten dönerken, bozkırlarda atını dörtnala koşturdu, diz­

ginleri sıkıca tuttu ve eyerinde öne doğru eğildi.

Son hafta kendisini meşgul tutmak, Sophia'yla ilgili endi­

şelerini unutm ak için çok çalışmıştı. Onu aklına getirmeyerek

bunu bir ölçüde başarm ıştı da. Onu düşünmemeyi başarama­

yacağını sandığı anlar olmuş, ama dünyada olup bitenleri ıç

dünyasının dışında bırakm ak konusunda her zaman epey ka

biliyetli olduğunu da anlamaya başlamıştı. Bir zamanlar akıl

sağlığını m uhafaza etm ek için bu şekilde davranmak zorunda

kalmıştı; henüz çocukken, çevresinde olup bitenlere sözünü

gcçm ediği zam anlarda.

James, atını alçak, taştan bir duvarın üzerinden atlattı ve

haVvan nemli çim enlere iniş yaptı. Ne var kı, o sırada en ı

* arabasın, ters yönde, bir kiracının kulübesinin dışında du

rurken görünce atını yavaşlatarak yaklaştı ve sürücün

U,kta uzanmış, uyukluyor olduğunu gördü.

James, boğazını temizledi. Güneşten korunm Ç '

<Klnı gözlerine çekm iş olan adam, başının çev ^

. 'n Sllu“kten korunm ak için başını salladı v e James

M/lnı temizledi.

-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 207: Julianne Maclean

Adam şapkasını kaldırıp Jamesl görünce at a ra b a s tn ^ L U ü Avluda tavuklar gıdaklayarak ve tüylü kana.lannı

parak koşturuyordu. ■Ekselansları!

tames atının tepesinden ona doğru baktı. "Burada benim

aracımın içinde uyuyarak ne yaptığın, sorabilir miyim?

"Buraya düşesle geldim, ekselansları. O da bana uyumana

söyledi Yorgun göründüğümü, 'hayır'ı cevap olarak kabul et

meyecegiııi söyledi. Beni arkaya o geçirtti.

Jam es bu n u b ir a n z ih n in d e e v ir ip ç e v i r d i . Karısıyla ara

larındaki farkları d erin , a şm a s ı m ü m k ü n olm ayan bir boşluk

gibi h isse ttiğ i a n la rd a n b ir iy d i b u . K e n d i s i bir adamın uykuyu h ak e ttiğ in i d ü ş ü n m e d iğ in d e n d e ğ il , am a göz önünde

bu lu nd u ru lm ası g ere k e n k u r a l la r o ld u ğ u n d a n ; özellikle de

hizm etkârlar görevleri b a ş ın d a y k e n .

Jam es, taştan k ü çü k k u lü b e n in ön kapısına bir göz attı. Burada yaşayan ç iftçiy i ta n ıy o rd u . G e n ç , gözüpek bir adamdı. Saygıdeğer ve g ü v e n ilir b iriy d i.

Y ine d e Jam es'in o n u n la k o n u ş m u ş lu ğ u çok nadirdi. Bir adam hak k ın d a k arar v e rm e k k o la y b ir şey değildi.

"D ü şes içeride m i?"

"Evet, ekselan sları."

Jam es, k arıs ın ın b u g ü n z iy a r e t le r e çıktığını bilmiyordu am a son gö rü şm elerin d en b e r i onunla her türlü iletişimden Eaçm m ayo çol.şm .ştı zaten . Sophia hiçbir şeyden yakınmam*

^ a>'baş, tarihleri ik isin i d e daha samimi bir ilişki içine g in *

klentısm den k u rta rm ışı,. En azından birkaç gün için d '1’1'

ı d e bir m erak hissi zihninde dolaştı.'Hizmetçisi de burada mı?"

istedi/*"1 1 geHrmek ilm e d i, ekselansları. Yalnız

BENİ AŞKA İNANDIR

-

-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 208: Julianne Maclean

I u l ia n n e M a c L ean

"Y al".", dem ek." diye yineledi James. Kimsenin bilmesi!

nda y a p 1^ 1 h a t a la r d a n b ir i m iy d i?

iişleri hakkında kendisinden daha yok bilgi sahibi olduğu ger ^ğine dikkat çekmemek adına bundan kaçındı.

"Ne zamandır buradasınız?" diye sordu james.

" B ir sa a t, ekselansları. Düşes genellikle bir saat kadar kalır."

"Genellikle mi? Daha önce de mi geldiniz buraya?"

A d a m başım salladı. "Bu hafta üç kez."

" A n la d ım ." James tekrar kulübenin ön kapısına baktı ve

yoluna d e v a m edemeyeceğine karar verdi Atından inerek hayvanı ahırdaki diğer atların yanına bağladı. Elinde binici k ırbacıy la ön kapıya gelerek kapıyı çaldı.

Kapıyı genç bir kadın açtı. James, onun çiftçinin karısı ol

duğundan emindi. Rahatlamıştı.

Kadın dantel bir başlık ve beyaz bir önlük takmıştı. Kalça s>nda küçük bir çocuk taşıyordu. James'i tanıdığında gözleri tni-

' l‘dii ve telaşlanarak reverans yaptı. "İyi günler, ekselansları.

İyi günler/' d i y e y a n ı t la d ı Ja m e s . "D ü şe s burad a mı?

k*enç kadın g e r i ç e k i le r e k k ap ıy ı a n lın a k ad ar açtı. Burada.

Ja m e s, k ü ç ü k k u lü b e y e g ir e r k e n şap k as ın ı çıkard ı. Şöm i

•213-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 209: Julianne Maclean

Bir kapıyı açarak içeri girdiler ve James, s a l l a n a n sandal, yede oturan yaşİ! bir kadına kitap okur halde buldu S o p h ^

S kadın sim siyah giyinmişti. Çok zay.ft, v e b a k n » fc gör(j.

n j l ü gri saçlan gevşekçe omuzlatma d ö k ü lm ü ş t ü .

' Kapı açıld ığ ınd a, S o p h ia , b a k ış la r ın ı y u k a r ı doğrulttu ve

Ja m e si görünce o k u m ay ı k e s ti. B ir a n iç in k o n u ş m a d a n bir

birlerine baktılar. Jam es, sa d e g ü n lü k e lb is e s in e b a k a r a k onun A m erika'da b ir bu ğd ay ta r la s ın d a y a d a o n a b e n z e r bir yerde

olduğu zan n ın a k ap ıld ı k ısa b ir a n . B ir d ü ş e s olmaktan bu

denli u zak o lm am ıştı hiç.

"K im orad aki?" d ed i y aşlı k a d ın v e J a m e s o a n , o n u n kör

olduğunu anladı.

"D ü k geldi," d iy e y a n ıtla d ı S o p h ia .

"D ü k m ü? A m an T a n r ım ." U fa k t e f e k k a d ın a y a ğ a kalk

maya yeltendi.

Sophia onu n k e m ik li e lin i k e n d i a v u c u n a a ld ı . "Ö n em li değil, C atherine. K a lk m a n a g e re k y o k . J a m e s , b u B a y a n Cat herine Jenson."

Bu gayriresm i tan ıştırm a, Ja m e s 'in a n n e s in i ö fk e d e n çıldırtırdı am a Jam es onu n ak sin e, s e r e m o n iy i b i r s e f e r o ls u n b ir kenara b ırakm aktan dolayı b ü y ü k b ir r a h a t la m a h is s i duym uştu

"N e yapıyorsun b u ra d a ?" d iy e s o rd u Sophia. "Evde bana mı ihtiyaç var?"

Hayır, bu rad an g eç iy o rd u m v e ö n t a r a f t a k i a ra b a y ı f‘,rk ettim , hepsi bu."

K ö r ü ^ 1^ 1111 d dl S<)phia' o n u n y a n ı t ın d a n b ir a z şaş»rI,u' E l ? k™ dİSİ d e e r m i ş t i ç ü n k ü buruda n e ha»

1 r ° nUn , a h içb ir f ik r i yoktu

istedi. mda dUfân Çlflçinin b a r ıs ı, m u tfa ğ a gitmek iÇ'n x/

BENİ AŞKA İNAND IR

•214-

-

­

-

­­-

'

www.CepSite

si.Net

Page 210: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

O tu rm ak is t e r m is in ? " d iy e so rd u S o p h ia , k en d i e v in

d ey m iş g ib i " O k u m a m ız b itm e k ü z e re . S e n c e sak m cas, v arnn, Catherine?"

" Ş e r e f d u y a r ım , e k s e la n s la r ı ."

" O ş e r e f b a n a a i t , h a n ım e fe n d i ," d e d i Jam es. "B ö lm ek is

tem em a m a .

"Bölmezsin," d iy e y a n ıt la d ı S o p h ia .

Ja m e s d u v a r ı n o r a d a k i ta h ta b ir s ıray a oturd u .

S o p h ia b ı r a k t ı ğ ı y e r d e n o k u m a y a d e v a m e t t i . V ahiyler Kitabı nı o k u y o r d u . " B a k , d u r u p k a p ıy ı ça lıy o ru m : Sesim i d u

yan, k a p ıy ı a ç a n o lu r s a , iç e r i g ir e c e k , o n u n la çorba içeceğim , o d a b e n im le iç e c e k ."

S o p h ia , karısının e z g i l i s e s in i d in le rk e n o n u n ok u d u klarını ve nasıl bir in s a n o ld u ğ u n u d ü şü n ü y o rd u . İçinde gezinen duygularla A m e r ik a 'd a a r is to k r a s i o lm a d a n hayatın nasıl olduğunu zihninde c a n la n d ır d ı . O r a d a s ın ıf yap ılanm ası in san ın rastlantı eseri n a s ı l d o ğ d u ğ u n a d e ğ il, v arlığ ın a göre şek illenmişti. S o p h ia 'y ı , k e n d is in e b a h s e tt iğ i tek od alı ev d e düşledi ve bunu garip b ir ş e k i ld e e ğ le n c e li b u ld u . Evlenip d ahil olduğu bu b a m b a ş k a d ü n y a y ı n a s ı l b u ld u ğ u n u m e ra k etti. Sop h ia bunları L o n d r a 'd a y a d a b a la y ın d a p e k sorg u lam am ıştı; zira James'in t a h m in in e g ö r e , o s ıra d a b u n a k afa yoracak pek \a kit o lm a m ış tı . S o p h ia o z a m a n la r b ir soy lu o lm an ın gerçekte ne d e m e k o ld u ğ u n u t e c r ü b e e tm iş d e d eğ ild i ay n ca . A rtık ya

Vav a ş ü z e r in e o t u r u y o r m u y d u ? S o p h ia buna u>um sağ

A yabilecek miydi? Bu y ü z d e n m i bu rad ayd ı? Birkaç saatliğine

1 ,,lsa bundan kaçabilmek için mi?ja rn e s birdenbire S o p h ia 'y la ilg i le n m e k v e y e m h a y a

« h a t ç a u y u m s a ğ la y a b ild iğ in d e n e m in o lm a k» i ‘ ' b ,r s o r u m lu lu k d u y g u s u h iss e tt i; ö z e llik le n * oı u ^

'X **ya gitmeden önceki davranışlarından veonun v.

•215

"

-

­

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 211: Julianne Maclean

BENİ A§KA İN A N D IR

parçalam asından »onra Her ne kadar, bunu onun kendi |yj.

liği için yapı"1? 0İ9a da",,u L o s için alışılmamı? b.r dü?ünceyd., açık ça* ^ i hiçb ir k ad ın ın u y u m s a g l a m a s t n , ö y le y a d a ^

önemsemeye h içb ir .a m a n n iy e t le n m e m i? .! Ona y„, yordaın

oösterm eyi ve yoğurmayı annesine, doğacak çocuklannı ^

S u m verm esi için d a d ıla ra v e bakıcılara bırakmayı düşün.

m üştü. A m a S o p h ia n ın d a h a z o rlu bir hamurdan olduğu an

laşılıyordu. A n n e s in in kötü ? a n s ın a k i , p e k d» "yoğurulacak"

biri sayılmazdı.Belki James daha anaç bir şekilde büyütülmüş olsa, düşe

sinin yardım ve destek ihtiyaçlarına daha çok önem verebi

lirdi. Sophia'ya karşı bu duyguları oluşturan neydi peki? Git

tikçe artan bir aşinalık hissi mi? Yoksa onun bu yaşlı kadına

gösterdiği aşırı nezaket mi?

James, Bayan jenson'ın Sophia'nın okuduklarını dinlerken

başını sallamasını i/ledi. Sophia okumayı bitirerek İncil i kapattı.

"Çok güzeldi, ekselansları," dedi Bayan Jcnson.

Sophia kadının önünde bir dizinin ü zerine çökerek elini avucuna aldı. "Gelmeme izin verdiğin için t e ş e k k ü r ederim.

Pazartesi tekrar gelip göreceğim seni."

Ianrı senden razı olsun," diye yanıtladı kadın, Sophia nın

elim yanağına götürerek. Sophia kadının saçlarını okşayarak başını sevgiyle öptü ve Incil'i ona geri verdi.

Neredeyse felç edici bir şaşkınlık ve hayranlık hissiyle. )«' mes, Sophia'nın ayağa kalkmasını iz.ledi.

Birkaç dakika sonra kapıda çiftçin in genç karısıyla veda

aştılar. Kadın Sophia ya içten bir şekilde gü lüm seyen*

yap., ama James e bakmaya bile korkuyor gibiydi-

Sa Und ln,zu™ / olabilirdi ama Jam es buna 4* * »•216-

-

' " '

' ­

-

­

­

­

'

-

'

'

" " ' '’ “

www.CepSite

si.Net

Page 212: Julianne Maclean

JUUANNE MACLEAN

Oral' k«y'ük'rin araS,nda İlla kl kara ^ ^

Kap, kapandığında Sophia ile ikisi gün(, 1>lklannln a,

,ında birbirlerine baktılar.

"Kiracıları ziyaret etmeye başlad ığ ın ı söylem em iştin bana/'

dcdi James.

Sophia eldivenlerini g iy e r e k a t arab asın a d oğru yürü d ü.

"Sormadın ki." Arabacı o n u n k o ltu ğ a o tu rm asın a yardım etti ve

Sophia eteklerini d ü z e lt t i . "K o m şu la rım ı/ ı tan ım ak istiyorum ."

Komşular. James, k ir a c ı la r ı h iç b ir z a m a n k om şu ları o la

rak düşünmemişti. B a ş ın ı ç e v ir ip k u lü b e n in kapısına b ak ar

ken, kendisini çiftçinin k a r ıs ın ın v e ço c u k la r ın ın ad ın ı m e

rak ederken b u ld u . B a y a n Je n s o n 'ın g ö rm e yetisin i kaybedeli

ne kadar o ld u ğ u n u v e n iy e b u n d a n h ab erleri o lm ad ığ ın ı m e

rak etti; z ir a b u i n s a n la r k a le d e n ç o k d a u zak ta yaşam ıyordu.

"B u r a y a g e l m e k b a n a iy i g e liy o r ," d iy e sözlerin i sürdürdü

Soph ia. " S e v g i l i B a y a n Je n s o n 'ın y ü z ü n e baktığım d a, okuduk

larım ı d ik k a t le d in le d iğ in i v e k en d i b aşın a okuyam ayacağı ke

lim elerd en b u k a d a r m u tlu lu k d u y d u ğ u n u görm ek. Ia n r ın ın

h u z u ru n u ü z e r im d e h is s e d iy o r u m . B u raya g elip onu n için bir

y a p m a k ta n m u tlu o lu y o ru m . B a n a g ü ç v e sükûnet veriyor.

S o p h ia 'n ın b e r r a k m a v i g ö z le r in e b ak a rk e n Jam es, ben zer

blr h u z u r v e s ü k û n e t i n ü z e r in e in d iğ in i h issetti. D aha o n ce

hi(- h ö y le b i r ş e y h i s s e t m e m iş t i . B u , o n u d erin d en sarstı.

I h z m e t ç in i y a n ı n d a g e t ir m e n g e re k ir am a , d ed i, b a ,k a

1 d iy e c e ğ in i b i le m e d iğ in d e n .

A s lın a b a k a r s a n , J a m e s , M ild re d 'm y erin e b irin i b u lm ay ı

J hşünüyoru m "

daki belli başlı şeyler yayılıyordu.

­

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 213: Julianne Maclean

lam es ellerin i a l a ra b a s ın ın y a n m a y a s la d ,. 'Yerine birinj

bulm ayı A m a M i.d a d ç o k t e c r ü b e ! , v e y a n ı n a ^

y e y l e g e l d i v e o l e r ^ ' ""T am am , b iliy o ru m ; o her zam m ı.' A m a h e p s , b u . O a n ,* ,

nin tercihi, b en im d eğ il. B en d e a n n e n e h i ç a m a hiç benze,

m iyorum ."Jam es, her g eçen g ü n b u n u n d a h a ç o k f a r k ı n a varıyordu.

"K endi seçim lerim i k e n d im y a p m a k is t iy o r u m , diye sür

dürdü Sophia sö z lerin i. "Y a n ın d a r a h a t olabileceğim birini is

tiyorum . Belki o z a m a n h iz m e tç im in b e n i m için yapması ge

reken şeyleri y ap m asın d an s ık ın tı d u y m a m .

Rahat olmak. "P e k i o z a m a n . N iy e b u k o n u y u kâhyayla gö

rüşm üyorsun? E m in im o b ir ç ö z ü m b u lu r . "

"Ç oktan yaptım . D ü n g e c e M ild r e d 'a h e r şeyi açıkladım,

o d a erken em ekli o lm ay ı k a b u l e tt i . A s l ın a b a k a r s a n epey ra

hatlamıştı. S an ırım b e n .. . N asıl d e s e m ki... O n u biraz başımdan savdım galiba."

Jam es, Sophia 'n ın , M ild re d 'ı b a ş ın d a n "savmasını" düşü

nünce g ülü m sem ekte^ k e n d in i a la m a d ı . " H e r nedense şaşırmadım ."

Sophia onun gülümsemesine karşılık verdi. "Senin içi'1sorun değil o zaman?"

Değil tabii ki. Eğer bu d a h a k o la y alışmam sağlayacaksa'

r ,am“ allş,lm‘ldlk b ir ra h a tlık la ev hakkında olması gi

de bd 8 : Slradan bİr konu* ™ yaptıkların, fark elti- * 1 *

rak a T mümktndrine İfadC C" ikierİ dUygUİan C Îtu tu sn n l ^ U Sure^* dokunup ö p ü ş m e le r im ,

BENİ AŞKA İNANDIR

•218-

-

-

­

-

-

­

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 214: Julianne Maclean

JlM.IANNE MACLEAN

Bugün sophia'da bir uzak durma hali vardı. Sanki

vakınhk beklem eden bu evliliği yürütmeye istekli gibiydi

S a n k i una duyduğu öfkenin üstesinden gelmişti. Daha güçlü

görünüyordu. ISolki de James, her şeye rağmen, o kadarda büVük bir hata yapmamıştı.

James sürücüye işaret vermek için arabanın yanma vurdu

ve onlar kayalıklı, rüzgârlı yoldan eve doğru ilerlerlerken arkalarından seyretti.

Sophia, arabada arkasını dönüp Jenson kulübesinin önün­

deki James'e bakm aktan kaçındı. Bugün çok yakışıklı, çok çe

kiciydi ve Sophia eğer dönüp bakarsa, yine o umutsuz saplan

tıya gömüleceğinden korkuyordu. Onu hâlâ olması gerekenden

çok daha fazla seviyordu. Sophia içindeki dürtüyü bastırarak

kendisini masmavi gökyüzüne bakmaya zorladı. Tanrım, sü­

rekli değişip duran duygular yaşadığı bir ay geçirmişti. Bazı

zamanlar, eline bir vazo geçirip, o korkunç gece kendisine ha

len mantıklı bir açıklama bulamadığı bir şekilde zalim davra

nan kocasına fırlatmak istiyordu. Bunun da ötesinde, büyük

bir umursamazlıkla Sophia'yı yeni hayatına terk edip gitmiş,

ya batarsın ya çıkarsın" tutumu içinde davranmış, hiçbir des

tek anm am ıştı. Başka zamanlarda, bugün gibi kendisiyle ko

nı,Ştuğu ve yüzünden bir gülümseme geçtiği ender anlarda

,se' onu geri istiyordu. Hem de her şeyden çok. Bedeni tekrar kr vâris doğurmaya hazır olduğunda onun kendisiyle sevi­

c i n i bilmek, açık söylemek gerekirse, onu yoluna devam

Lttiren «ek şeydi. Aralarında eskiden olan tutkuyu alevlendik l e r i umudundan vazgeçemiyordu çünkü hayatında bı

nnın yakınlığına ihtiyacı vardı, bir başkasıyla derin hır ruh

,rl,kte|igine. Bu olmadan yaşayamazdı. Kiraalara yapt.ğ. /«

°retk‘r bu ihtiyacın küçük bir kısmını kanlıyordu ama ymc

•219-

-

­

­

­

­

­

-

-

­-

-

www.CepSite

si.Net

Page 215: Julianne Maclean

i., < )h ip olacağım d ü ş ü n d ü ğ ü b e d e n s e l v ed e bu k o cası) <Jeg ild i.

s a l b a ğ ^ V " 5 • ( a n r t e n J a m e s iç in hayatında yak,*gpphia eldiven ^ p e ş le r in d e n , annesinden, baba.

Uk duyduğu horU " [ j " , u n u tark e tm e n in rahatsızlığını duydu, a n d a n v a z g e ç n u Ş ^ ndan n a s ıl d a ö y le s in e em in olmuştu. O n u n y a n ın d a o ca bir gün ikisine de uyacak.

Ü zü n tü lü , e varacaklannl ve ja m e s ' i n kendisini red

S İ T ^ n d a k i g e rç e k n e d e n i anlayacağın. u m d u .

8tNİA5KA'NAND,R

-

www.CepSite

si.Net

Page 216: Julianne Maclean

ON SEKİZİNCİ BÖLÜM

Sophia, yeni h i z m e t ç i a d a y la r ıy la yap tığ ı görüşm elerle ge | çen bir akşam dan s o n r a b itk in b ir hald e, u ykusunu n he

m en geleceğini u m a r a k y a ta ğ a g ird i. T ecrü beli b ir kadına ihtiyacı vardı, zira a r is t o k r a t la n n p ro to k o lle rin i anlam ası ve ona öğretmesi için h i z m e t ç i s i n e b e l b ağ lay acak tı. A m a diğer yand an da, Mildred k a d a r tecrübeli b ir in i istem iyord u .

S o p h ia , k r i s t a l la m b a s ın ın ış ığ ın ı sön d ü rerek örtülerin ara

sına g ö m ü ld ü .

O s ır a d a h a f i f ç e k a p ı ç a l ın d ı. S o p h ia k aran lık ta doğruldu."G irin ."

K ap ı a ç ı ld ı v e ü z e r in d e ip e k te n s iy a h b ir gecelik , e lin d e bir ş a m d a n la k o c a s ı b e l i r d i . G e c e liğ in ön ü açık olduğundan Sophia o n u n g ö ğ s ü n d e v e k a m ın d a k i d ü m d ü z, ka>lı k ı\ n m lân g ö r e b i l iy o r d u . K ö m ü r k a ra s ı sa ç la r ın ın d a lg a lan gevşekçe ° m u z la n n a d ö k ü lm ü ş t ü . S o p h ia 'n ın d a m a ria n n d a b ir ürperti gezindi. Y a ta k ta k ıp ır d a n a r a k s a ç la n m n b ir tu tam ın ı kuiağı

ln a r k a s ın a a t t ı . J a m e s , h a v a tın d a k arşılaştığ ı en m u hteşem | ^ e k ti. S o p h ia , d ü n y a d a k i 'h i ç k im s e n in b u d en li etk iley ici

" lr g ö r ü n tü s ü o la b i le c e ğ i n i h a y a l b ile ed em ezd i.

U y a n d ır d ım m ı s e n i? " d iy e so rd u James». ^S o p h ia ra h a t v e d o ğ a l b ir se s le k on u şm ay a ga> ret ettı.

d e m in s ö n d ü r m ü ş tü m . G e l içeri.

­

­

­

-

-www.CepSite

si.Net

Page 217: Julianne Maclean

. için mi gelmişti buraya? Bir gülüm sen* yaı „hk gösteren bir jest bile olmaksızın geçen bunca

mandan soma tekrar onunla sevişmek için mi? Nihayet za.

L a n . gelmiş miydi?Sophia’nın vücudu bir arzu dalgasıyla gerildi. Son haf,a.

l a l d a k i tüm öfkesine ve onu düşünmemekte kararlı olmasına rağmen, dHŞ.Vnmrtştu. Onunla tekrar sevişmeyi düşünmüş, ek lenni elbisesinin atanda, çıplak bedeninin ag.r sıcaklığını üzerinde hayal etmiş, içine doğru kayan ereksiyonunun verdiği zihin uyuşturucu hissi zihninde defalarca canlandırmıştı.

James odaya girerek şamdanını şifonyerin üzerine bıraktı.! Sophia gibi o da çocuk sahibi olm ak için d oğ ru zaman gelene

dek günleri saymış olmalıydı.

Sophia'nın daha mantıklı olan yan ı bu n a içerliyordu. Zira l James sevişmelerinin hâlâ görevden öte bir şey olmadığını açık f ediyordu; tıpkı Londra'ya gitmeden önceki o korkunç gece söy ! lediği gibi. Diğer yanı ise, ne kadar u ğraşırsa uğraşsın inkâr f edemediği zevk düşkünü yanı onu buraya getirenin ne oldu ; ğunu hiç umursamıyordu, önem li olan tek şey burada olma | siydi. Onunla sevişmeye gelmişti ve Sophia günahkâr bir şe I kilde, muhteşem her anın tadını çıkaracaktı.

lek umudu kendine hâkimiyetini korumak ve onu neden | kendisini sevmeye bu denli karşı koyduğunu açıklamaya zor

lamamak veya yanından gittiğinde üzüntü d u y m a m a k t ı . Onu endısıni sevmeye «dayam ayacağına göre, güçlü ve sabırlı

olmak, amacı olmalıydı.

.. K/>Ca! 1 kaP'y' İ s ı n d a n kapatarak kilitledi ve bir asla" f r, ™ güvenle yatağa yaklaştı. Sophia'nın tüm duy*»'

1 ra ak T 1 ,,Ç,dan US,a bir varlık olduğunun farkına vaı rarak vucuduııu karmcalandırd,

a l ç a k ^ ^ ' bU'ma îan Sm ° ' dU m U? ,am eS İn ^

BENİ AŞKA İNANDIR

• 2 2 2

­

-

---

­

-

" '

-

www.CepSite

si.Net

Page 218: Julianne Maclean

"H e n ü z d e ğ i l ." S o p h ia , Ja m e s k e n d is in e y ak laşırk en kalp

a tış la rın ın h ız la n d ığ ın ı a ç ığ a v u rm a m a s ı iç in ses in i kontrol a llında t u tm a y a ç a l ış t ı . "A m a y a r ın ik i k a d ın d ah a gelecek."

"Ç o k iy i K â h y a d a y a r d ım c ı o ld u o z a m a n ?"

"H e m d e e p e y ." S o p h ia 'n ın iç in d e, Jam e s'in b irin i işe alm a

sü re c in in y o lu n d a g i tm e s i iç in k â h y a y la k o n u ştu ğ u n a d a ir

bir h is v a r d ı.

Ja m e s y a ta ğ ın k e n a r ın d a o tu ra ra k p arm ağ ın ı Sophia 'n ınkolunda g e z d ir d i . " D iğ e r h e r ş e y n a s ıl? "

S o p h ia 'n ın s ır t ı k a r ın c a la n d ı . "G ü z e l, g erç i hâlâ öğ ren ecek ço k ş e y im v a r ."

" K e n d in e uygun zamanda, kendine uygun şekilde bun­

lara h â k im olacağından şüphem yok."

" K e n d im e uygun şekilde mi? Annenin bunu onaylayaca

ğını h iç s a n m a m ."

Ja m e s sırıttı. "Senden annem gibi olmanı beklemiyorum.

Hatta o lm a m a n ı tercih ederim."

G ö z le r in d e k i çapkın bakışlar, Sophia'nın bedeninde tek

rar k ıv ı lc ım la r ın gezinmesine yol açtı.

S o p h ia , gerçekte tüm istediği ona hiç konuşmadan, hayranlıkla gözlerini dikip bakmak iken, söylediklerim takip ede

hrimek için zihnini açık tutmaya çabaladı. "İşlen kendi ıstedi

1 l,n 8>hi yürütebilir miyim yani?"

Mantık sınırları dahilinde."

demek istiyorsun?",amt‘s bir bacağım kaldırarak yatağa yaslandı. "Geçen hafta

' u 800‘ izledim. Gidip kiracıları ziyaret ettiğini gönlüm1,0 gönderdiğin şu mutfak hizmetçisini de biliyorum.

^ H h ia y a n a k la r ın ın k ız a r d ığ ın ı h issetti.

JULİANNE MACLEAN

-

­

­

­

­

-www.CepSite

si.Net

Page 219: Julianne Maclean

..ğ u n u b a ş a r m a k iç in k a r ş ın a n e l e r i n ç ı k t ı ğ ı n , a n c a k ^

m in e d e b ilir im ," d iy e e k le d i J a m e s

"K â h y a n ın b u n u p e k t a k d i r e t t i ğ i n , s a n m a m . A n nen in

d e ö y le ." . . u n a •Ja m e s g ü ld ü . " T a k d ir e t m e s in , b e k l e m e z d i m z a t e n am a

k e n d is in e k arşı ç ık a c a k b i r in in o lm a s ı a n n e m için iyi adında.

C e su rc a b ir şe y y a p tın , s e n i i s te d iğ i g i b i yönlendiremeyece ğ in i g ö ste rd in o n a . E ğ e r b ö y le y a p m a s a y d ı n h iç vakit geçir.

m ed en s e n in ip le r in i e l in e a l ı r v e h i z m e t k â r l a r da onun ağ.

z in a b a k a rd ı."“ H âlâ b a k ıy o r la r z a te n . T e k b a ş ım a o l d u ğ u m zaman beni

d in liy o rla r a m a a n n e n o d a d a y k e n s o n o l a r a k onun da iste

ğ im e o n a y v e rm e si iç in g ö z ü n ü n iç in e bakıyorlar."

Ja m e s o n u n y a n a ğ ın a d o k u n d u . "B öyle olm asına alışmış­

lar, S o p h ia . İş lerin h e r z a m a n k i g ib i yürüm esin i bekliyorlar.

E n in d e so n u n d a s a n a a l ış a c a k la r , s e n d e onlara elbette."

P a rm a k la n y a tış t ır ıc ı b i r y u m u ş a k l ı k l a tenini okşuyordu

v e S o p h ia h a fta la rd ır ilk k e z , y a ş a d ık l a r ı n ı anlayan ve üzün­

tü lerin i d in d irm e y e ç a l ış a c a k d e n l i kendisini önemseyen biri

n in v arlığ ın ın ra h a tlığ ın ı h is s e t t i . B u yakınlık ve anlayış duy

g u su n u n y ok o lm a m a s ın ı is te d i. K e ş k e Jam es her gece böyle

y an ın a g elip o n u n la k o n u ş s a y d ı; o zam an bu tuhaf, yeni or

tam a k a tla n m a k ço k d a h a k o la y olurdu. Bu duygusal yakın* lığa ih tiyacı v ard ı S o p h ia 'n ın .

James'e ih tiy ac ı v a rd ı.

S o p h ia o n u n e lin i avuçlarına alarak öptü.

^kkürler, James. Kendimi öyle çaresiz v e ...”

bil V °S ° nU l ere iz le r in i yarıda kesti ve S o p h ia b if

rek onUr meden Par™ ^ r , n , ensesindeki saçlarına ^sevism . 3rŞ,llk verdl- Niye sözünü kestiğinden e m in

1 dediğinden ve daha fazla bekleyem eyeceğ,n

BEN i ............

•224

-

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 220: Julianne Maclean

m. yoksa y a ln ız c a k i ş i s e l k o n u la r d a n d a h a fazla b ah se tm ek^ .e m c d i g m d e n m ,? I k , s ı n ı n d e b ir a z e tk is i o ld u jb m d a T

belendi, am a Jam es'in a k l ın d a k i s e b e p n e olursa o lsu n W

h ia k a b u l etm eye h a z ı r d ı ; onu şu a n h e r z a m a n k in d e n d a £ faz la istiyordu. O nun s ıc a k l ığ ım , d o k u n u ş la n n , istiyord u ve

ne gururu ne de m a n t ı k s a l k ıs ıt la m a la r ı, o n u red d etm esin i sağlayacak denli güçlü o la m a z d ı . Ja m e s h a fifçe geri çek ilerek

Sophia nın kulak m e m e s i n i ik i p a rm ağ ıy la okşadı ve Sophia'nın om u rgasın d an a ş a ğ ı b i r ü r p e r t i h is s i d o laştı.

" B u r a y a n i y e g e l d i ğ im i b ild iğ in i sa n ıy o ru m ," d iy e mırıld an d ı J a m e s .

S o p h ia b a ş ın ı s a l la d ı .

" B u a k ş a m i s t i y o r musun?"

D o la y lı y o ld a n d a o ls a , J a m e s dizginleri onun eline veri

yor, b u g e c e bu yatakta olacakların ya da olmayacakların ka

rarın ı S o p h ia 'y a bırakıyordu. Ona kendisinin emrinde oldu

ğunu gösteriyordu.

"İstiyorum dem ek yetmez, James. Hep seni bekleyip dur

dum. Günlerdir."

James'in gözlerinde c i n s e l b ir a rz u b elird i. Yırtıcı bir bakış. I’eki tam olarak n e y i b e k l iy o r d u n ? B u nu m u? Yavaşça

' e yumuşakça d u d a k l a r ı n ı t e k r a r o n u n d u d a k la n n a bastırdı

ve dudaklarını a r a l a y a r a k d i l i n i iç e r i k ay d ırd ı. P arm ak ları ^ ’Phia'nın şakaklarındaki s a ç tu ta m la r ın d a geziniyor, içinde

' ‘P ır t ıla r u y a n d ır ıy o r d u . S o p h ia o n u n b aşın ı kavrayarak opu

cü|d e r in i sıklaştırdı.

... da bunu?" Jam es'in ağzından sözcükler ağır ağır dö

" rk0n' d in i boynundan kaydırıp geceliğinin içinedoğrugo

rdü göğsünde durup gevşeyerek hafifçe ovmaya b a ^

cin^ Phia ani ve y ğ u n bir ihtiyaç hissiyle "nalı sorularına yanıt vermek ıçm ağ21

jvjL.m NNt MACLEAN

•225-

'

­

­

­

­

­

­

-

-

°

www.CepSite

si.Net

Page 221: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN A N D IR

"B e lk i de, b e n imim beklediğimi bek liyord u n ..." Jameg

• Peki se n in b e k le d iğ in n e ? " d iy e s o r d u Sophia, nefesi ke_

silerek, k a lb i g ö ğ sü n ü d e le r c e s ın e k u t k u t a t a r k e n . James h m.

zırca g ü lü m se d i. " H e r şey . S a n ı r ım b u n u n l a başlayarak." ]a.

m es o n u n e te k le r in i g e n iş e l iy le t o p la y a r a k d ikkatle kaldırd,

ve p a rm a k la n n ı b a c a k la r ın d a g e z d ir e r e k kalçalarının ortasına

ulaştı. "S e n in d e b e k le d iğ in b u m u y d u ? "

O n u n n c y ap tığ ın ı b ile n d o k u n u ş la r ıy la k e n d in d e n geçen

Sophia, b aşın ı sa llad ı.

Jam es p a rm a ğ ın ı o n u n iç in e k a y d ı r a r a k y a v a ş ç a v e kış

kırtıcı b ir şe k ild e içeri d ış a r ı o y n a t m a y a b a ş la d ı , t a k i Sophia

alev alev b ir a rzu y la ıs la n a n a d e k .

"P ek i ya bu ? Ş im d i y a p t ığ ım ? " d iy e f ı s ı l d a d ı J a m e s , onun

k u lağ ın a . N efesi s ıca k v e n e m liy d i , S o p h i a 'n ı n tü y le r in i ürpertiyordu.

Soph ia o n u n k o lla rın d a a d e ta e r iy e r e k g ö z le r in i k a p a ttı ve zar zor y an ıt vereb ild i. "E v e t , J a m e s , b u ." K e n d i s in i Jam es'in

ü zerin d eki istek u y a n d ırıc ı, b a s k ın g ü c ü n e b ı r a k t ı . N a s ıl verileceğin i ço k iyi b ild iğ i o in s a n ı k e n d in d e n g e ç i r e n zevklere, şu an ak lın ı arzu larla d o lu b ir g ir d a b a s ü r ü k l e y e n zev klere .

So p h ia 'n ın a rzu ları k a fa s ın ın iç in d e c ı ö l ı k c ıĞ İıg a y d ı. Onu

•226-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 222: Julianne Maclean

L

«Ben de seni özledim /' diye fısıldadı James nn ^onun dudak

lanna d "firu '

Sophia, nc kadar küçük olursa olsun, gönül alıcı bu sözlerle

mutlu olarak sonunda onun gelmesi için bacaklann, araladı

James gözlerini kırparak burnunu onunkine sürttü ve sanki o

da Sophia'dan daha fazla bekleyemeyecek durumdaymış gibi birden hızla içine girerek Sophia'nın nefesini kesti.

James, kendisini bir kez iyice bastırarak olduğu yerde kaldı. "Kıpırdama," diye em retti. ''Bir dakika."

Sophia kalbinin hizmetkârların bile duyabileceği kadar

yüksek bir sesle gümbürdediğini düşünürken, ikisi mum ışı

ğının altında hareketsizce uzandılar.

"İşte," diye fısıldadı James ve hafifçe çekilerek tekrar içeri

doğru kaydı.

Sophia'nın sırtı gerilir ve onu daha da içeri itmek için par­maklarını kocasının terden ıslanmış, dümdüz sırtına bastırır

ken, arzu dolu bir dalga Sophia'yı kapladı. Ne kadar bilinme/,

birlikte hareket ettiler, ta ki zevk verici bir acı hissi Sophia yı ardı ardına vurana ve ardından bütün vücudunu bir karın

ulanma kaplayana dek. Sophia, tüm bedenine yayılan tıtre

mcVİe bir çığlık atarak gevşedi.

James ardı ardına Sophia nın içine girip çıkarak o etrafında

b ilirk en yay,Km nem li sıcaklığın keyfine vardı. Sophia nın

llrnaklann,n sırtındaki hissi ve şehvetli çıgltklaa a ld # zevk,

d,'ruSa çıkardı. G ü n lerd ir bunu beklem işi. Nihajmt kençb

S,nv ^ ice bastırarak Sophia nın içine boşaldı Kycrck vücudunu kaplayan, elini ayağım boja tan >

n zevkini çıkardı.

'anres ag,rl,gm, onun üzerinden alarak nefes alma* ^

v dönmesini beklerken Sophia, hafifçe onun sı

J u l ia n n e M a c Lean

•227*

-

­

­

-

'

-

' ‘

www.CepSite

si.Net

Page 223: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

o n u n narin p a rm a k la n Ja m e s '! y a t * * * v e iç in d e onu Wdişine çekme isteği uyandırdı.

Birkaç dakika sonra, onun kendi altında uzanan n a r in be

denine zarar vermek istemeyerek yana doğru y u v a r la n d ı Ve

Sophia'nın yanağını öptu.

»Bütün gece yanımda kalacak mısın?" diye sordu Sophia,

alçak, temkinli bir sesle.

»Evet."Jam es onu k en d in e çe k e re k k u c a k la d ı v e düğün gecele

rinde ilk kez sev iştik leri z a m a n o ld u ğ u gibi, kim olduğunu unutm aya başladı. Ç ok g eçm e d en u y u y a k a ld ı , ama huzursuz bir uykuydu bu, h er z a m a n k i k â b u s la r la dolu bir uyku. Sop

hia, gece yarısı u yan d ığ ın d a ise Ja m e s gitmişti.

Sophia, ö rtü lerin ü z e r in d e k i ç ıp la k k o l la r ı üşüyerek, çırılçıplak halde yatağında o tu rd u . P e n c e re d e n yansıyan ayın ışığı yatağı aydınlatıyordu. S o p h ia , y e rd e d u r a n geceliğini almak için y an tarafa uzandı. G e ce liğ i b a ş ın d a n geçirirken bir anlı

ğına düşüncelere d a la ra k o tu rd u .

Jam es y ine y an ın d an g itm işti. Sophia'nın hayal kırıklığına

uğram am ası gerek iyordu ; k a la c a ğ ın ı söylemiş olsa da, Sophia bir şekilde g id eceğin i a n la m ıştı.

Yine d e g örü n en o ki, ak lı her zaman duygularına hâkim olam ıyordu. Jam es'e istediği rahatlığı vermenin imkânsız olduğunu fark etm eye başlam ıştı. Onun ailesinde, içlerinden birim rahatsız ed en bir şey olduğunda bunu konuşur ve çözerlerdi

Sonuçta da herkes kendisini daha iyi hissederdi. Böyle* bir

sessizlik, duygular, görmezden gelme, her şey yolundayı**

davranma söz konusu olamazdı. James ile ilişkileri hak ın a açık açık konuşması gerekiyordu. Kendi mutluluğ* '*

1 ^ bu"* * f ty d L James'in neden kendisini sev«^

-

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 224: Julianne Maclean

istemediğini anlaması lazımdı, insanın kansmı sevmesinin ay,p karşılanan bir şey olduğunu kabul edecek değildi

Sophia yatağından fırlayarak soğuk taş zeminde yürüdü se şalına uzandı. Titreyerek mumlann, yakmak için bir kibrit çaktı ve sıcak sulu ısıtma sistemini döşetecek vakti ne zaman bulacağım merak etti. Kar bastırmadan önce olacağını umu yordu çünkü bu şöminede ateş yakmak son derece ilkeldi.

Sophia, sessiz ve karanlık koridorda, elinde mumlarla Jam es in odasına doğru ilerledi. Kapıyı hafifçe çaldı ama yanıt beklemeden açtı. İçeri girerken onu yüzüne vuran sıcak lık karşıladı.

James gürleyen a te ş in b a ş ın d a oturm u ş, elinde dolu bir kadeh konyakla g ö z le r in i a le v le re d ik m işti. Tek söylediği, ''U yuyamadım," o ld u .

Bir kıvılcım ız g a r a d a ça tırd a d ı.

"Ben de." S o p h ia m u m la r ın ı b ırak arak onun önünde d iz

lerinin üzerine ç ö k tü . "Ü ş ü d ü m ."

"Celsene b u r a y a ." Ja m e s o n u k u cağın a çekti.

S o p h ia b ir a n için onun göğsünün inip kalkmasının ve başp arm ağın ın omzunu okşamasının rahatlatıcı hissinin tadını

Çıkararak o t u r d u . Gergindi, onu daha fazlası için zorlamak >'er‘ne, aralarındaki bu yakınlıkla yetinmeye çalışması gere klP gerekmediğini merak etti. Buraya vardıklarından ben ilk kez bu denli yakın olmuşlardı. Sophia işleri ağırdan almaya

kdrar verdi, en azından başlangıçta.

Ekim ayında hep böyle soğuk olur mu?

. "Hayır, alışıldık bir şey değil bu. Kar yağar da av partı

1l/‘ Mahvederse şaşmam."

'ne de verecek miyiz partiyi?1 :vet, konukların gelmesinin tek sebebi oyunlar

JULIANNE MACLEAN

•229-

'

-

­-

­­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 225: Julianne Maclean

B f . N l AŞKA İN AND IR

Sophia onun n e fe s in d e k i konyak kokusunu duyuyor,

• „„u.k için içinde yükselen dürtüye karşı koymaya ç a l ı ş , ^

rinkü eğer bunu başlatırsa, asla konuşamazlardı. Sophia doğ.

mlarak y ü z ü n ü ona çevirdi ve alnına düşen koyu renkli bir

saç tutamını kenara çekti.

"San a b ir şey s ö y le y e b i l i r m iy im ? "

james bir an huzursuzca tereddüt etti. "Elbette."

Sophia n az ik çe p a r m a k la r ın ı o n u n saçlarından geçirdi.

"K ızm ay acak sın a m a ? "

Jam es y in e tered d ü t e tt i. " N e s ö y le y e c e ğ in e bağlı."

Sophia d u rak say arak s ö z e nasıl girm esi gerektiğini ve ona

sald ınyorm uş gibi g ö rü n m e d e n cümleleri nasıl toparlayaca­

ğını düşündü. Yavaş ile r le m e s i gerekiyordu.

"L on d ra 'ya g itm ed e n ö n c e b a n a söylediklerini ve verdiğim tep kiyi d ü şü n ü y o ru m d a , b u k a d a r öfkelendiğim için

özür dilem ek is tiy o ru m ."

Sophia, Jam es'in y u tk u n u rk e n âdem elm asının kıpırdadı­ğım tark etti ve o n u n b ir a n n e y a p a c a ğ ın ı bilemediğini anladı.

LV.ür d ileyecek b ir şe y y o k . Bunların hepsine alışmak senin için zor o lm alı."

Sophia, şö m in en in o n u n gözlerinden y a n s ıy a n alevlerine

bakarak başm ı sa llad ı. "Z o r olmadığın, söylesem y a l a " ollır Ama elim d en geleni y a p tığ ım , bilmeni istiyorum, Jam es. S*1)' gıdeğer bir düşes olmak istiyorum."

Jam es in yüzündeki ifade yumuşadı ve Sophia en « * *

, ' n ,lr engeli y|k"ğm, anladı. Şimdi sıra daha d erin le *18' «»aşmaktaydı.

I,k S r n " nİ dudaklann* götürerek öptü. B»r ^

• « S t e s s r ......seni çok seviyor.'

­

­

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 226: Julianne Maclean

JULİANNE MACLEAN

A m a a n n e n s e v m iy o r ," d e d i S o p h ia b ir g ü lü m se m e y le E y le y e c e k le r in in y o lu n u a ç a r a k .

"Annem çetin cevizdir. I ia t ta c e v iz o ld u ğ u n d a n b ile e m in

değili*11 Kaya demek daha doğru o lu r, a m a k a y a la r d a n ih ayetinde k ırd ır" J a m e s , e ğ le n e r e k g ö z le r in i k ıstı. "M e se la y ü ksek bir kuleden a t ı l ı r la r s a ."

Sophia bir k a h k a h a a t tı . "O n u p en cered en m i iteyim y an i?"

"T a b ii ki h a y ır ," d iy e y a n ıtla d ı Ja m e s, g ü lerek . "G e rç i böyle konularda ş a k a y a p m a m a m g e re k . B a ş ım ız a g eld i çü n k ü ."

Sophia, neşesinin y o k o ld u ğ u n u h isse tti. "G eld i m i? N ezaman?"

Ja m e s b u n u a k l ın d a n u z a k la ş t ır m a k istercesin e başım sa lladı. " U z u n z a m a n ö n c e y d i ."

" B ir is i m i ö ld ü r ü ld ü ? "

" H a y ır , ö ld ü r ü lm e d i . İk in c i VVentvvorth D ü şesi k en d i canına k ıy d ı. K e n d is in i p e n c e r e d e n a ttı."

S o p h ia a n i d e n Florence'in, James'in babasının içmekten kendi ö lü m ü n e s e b e p olduğuna, büyükbabasının ise kafasına a k tığ ın a d a ir anlattıklarını hatırladı ve soğuk bir ürperti hissi b e d e n in d e d o la ş t ı . Bir insanın hayatının, bütün umutlarını y itirecek kadar korkunç olabileceğini hayal bile edemiyordu. A*na Ja m e s 'in atasının koridorda duran portresini düşününce. So p h ia 'n ın iç in d e kadın için derin bir acıma hissi uyandı.

"fr't/m penceremden mi atladır diye sormak gekii Sophia'nın

° k l‘na. Ayrıntıları merak ediyordu.

Ja m e s su rat ı n ı bu ruştu rdu " H içbi r şey söyle meme n g k,rdi Uzun zam an önce oldu bu. İşler o zaman çok tarkl.u..

bulur farklı? diye merak etti Sophia, huzursuzca.

Sophia başını tekrar onun omzuna yaslarkm.

utlarında ilerleyip buraya gelirken r ^7den uzaklaştı. Rüzgâr bacadan esti çt ^

•231-

-

- ­­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 227: Julianne Maclean

a ,evler y ay arak dans ediyordu. James, kadehini a ,a r a k W

varın ı yudumladı

"A nn en h ep ş im d ik i g ib i m iy d i? " d ,y e s o r d u S o p h ia .

Kendim i bildim bileli.

B ü y ü rk e n b u senin için çok zor olm uş o l m a l , . Baban na

sildi?"Jam es y avaşça o n u n b a ş ın ı k u c a ğ ın d a n çekti ve koltuğun­

d an k a lk arak S o p h ia 'y ı şa ş ır tt ı.

"D a h a da k ö tü ," d iy e y a n ıt la d ı.

Sophia, o n u n k e n d is in d e n a y r ı lm a s ı n ı n soğukluğunu te

n ind e bu z gibi h isse tti. Ja m e s y a ta ğ a s ü z ü l e r e k örtüleri çekti.

Sesi davetkârdı.

"G el d e u zan b e n im le ."

Jam es'in Londra'ya g ittiğ i g e c e d e n ö n c e söylemiş olduğu bir

şey, Sophia'n ın k a fas ın d a d ö n ü p d u r u y o r d u : Beni tanımıyorsun.

D oğruydu bu. K ocasın ı ta n ım ıy o rd u . Hiçbir şeyini bilmiyordu.

Ja m e s k e n d is in e b ö y le b a k t ı ğ ı n d a g en ellik le hissettiği

arzu şim d i b e d e n in e u ğ r a m a m ış t ı . Onu anlam a ihtiyacı üstün geliyordu.

'San a karşı z a lim m iy d i? " d iy e s o r d u lafı d o l a ş t ı r m a d a n .

"K im ?"

"B aban ."

James'in gözlerindeki baştan çıkarıcı bakış, o an Sophia'",n uişnı.ık istediğini anlamasıyla yok oldu. "Evet, hiç acıtna

, , or>dradaki kabul salonlarından birinde onun hak

kmda dolaşan dedikodular, duyars.n s a n m a m , hiç

cm ne Kontesinden. Ne de olsa onunla k alıyo rd u n , ba; *y kulağına çalınmıştı."

' F>ortnce ın söylediği bir şeyi hatırladı:

BENİ AŞKA İNAND IR

•232-

-

"

" ­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 228: Julianne Maclean

„ 0 kocam an taşra kalesinde hangi sırlann vaşad.gm, klmb ilir? Bahse girerim epey vardır."

Sophia, b u konuda daha fazla bilgi almak için Florence,

b a s k .la s a y d , keşke. "Hayır, bilmiyordum. Bana o gün parktaa n la t t ık la r ın dışında."

Jam es için i çekerken göğsü inip kalkb. Rahatsız mı olm u ştu ? Y o k s a yenilm iş miydi?

" A r t ık biliyorsun işte. Celsene yatağa."

"Annene karşı da zalim miydi?"

James'in eli ö r t ü le r i n ü z e r in e d ü ştü . " O a n n em e karşı z alimdi, annem de o n a k a r ş ı . H e rk e s h e rk e se karşı zalim di. A m a babam artık ö ld ü v e b u e v i h iç d e ğ ils e b irta k ım şe y ta n la n n dan arındırm ayı b a ş a r d ığ ım ı d ü şü n ü y o ru m ."

"Ne tür şeytanlar?"

" U y k u l a r ım ı k a ç ı r a n tü rd e n . B a n a böy le eziyet e tm ey e devam edecek m is in ? E n a z ın d a n k o n u şu rk e n ark ana yaslan ab ilirsin, ben de s a b a h l ı ğ ı n ın iç in i g ö rm e m iş o lu ru m ."

Sophia g e r ç e k t e n d e ö n e d o ğ ru e ğ ild iğ in i fark e tti. S ab ahlığının önü a ç ı k t ı , J a m e s h e r ş e y i g ö rü y o rd u . Sop h ia an i bir utanma d u y g u s u y la e l in i g ö ğ s ü n e b a stırd ı. "Üzgünüm / dedi,

ne s ö y le y e c e ğ in i b i le m e d e n .

Ö z ü r d i l e m e , " d e d i J a m e s , b a ş ın ı sa llay arak , y ü zü n d e ba? ta n ç ık a r ıc ı b i r g ü lü m s e m e y le . Y a ta k ta n k a lk arak ona yakı t ı v e e l in i t u t a r a k s a b a h l ığ ın ü z e r in d e n çekince, k u m aş gey

^ k ç e g ö ğ ü s le r in in ü z e r in e d ü ş tü . Ja m e s, b ir e lin i içeri götü rer< * o n a d o k u n d u . S o p h ia , s iy a h ip e k ro b d ö şam b n y la ateşm ‘a ğ ın d a ö n ü n d e d u r a n , g ö ğ s ü n ü o k şa y a n , e li sıcacık Jam es e bâkt>- O n u n b a la v m d a n a s ıl o ld u ğ u n u h atırlad ı. G erçek olm a- ' *n o adamı. C e r ç e k J a m e s b ir m a s k e tak m ış, Sop h ıa ise bunu

s arna hiç fark etmemişti,

i d i y s e en azından biliyordu.

J u l ia n n e M a CLean

•233-

-

­

-

­­

­

­-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 229: Julianne Maclean

maskenin biraz da olsa aralandığını da biliy0rd(ı

Ay" w u n k ü halini veren olaylar ve ailesi hakkında bir

ZT navm m ist, * lki aralarında bir bağ oluşm ası müm. r dü1ophia'n,n âşık olduğ. adam James, dış dünyaya i|gi.

• Seni döver miydi?" diye sordu Sophia, kişisel k onu lara dair ısrara sorularıyla kendisini bile şaşırtarak. A m a m um

kün olduğunca çok şey bilmek istiyordu.

"Evet. Çok çabuk öfkelenirdi. Anneme, bakıcılarıma, mü rebbivelerime vurur, onlar da bunun acısın, benden çıkarırdı."

James onu ayaklanndan çekti ve Sophia onun b ü tü n bunlardan nasıl böyle sohbet edercesine bahsedebildiğim m e ra k etti.

"Peki ya Lily?" diye sordu Sophia, kalbinin o n u n anlattıklarının korkunçluğundan dolayı sızlam asına k a r ş ı koy

maya çalışarak

"Muhtemelen. Gerçi o zaman yoktum ben."

"Neredeydin ki?"

"Okulda. Yazlan da yurtdışında."

Sophia onun yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Tiim aileler böyle değildir, James."

"Belki de," dedi James, onun bakışlarına k a r ş ı l ık verirken. Ama bizim için nesillerdir süren bulaşıcı bir h a s t a l ık b u . Ar

tık bir son verilmesi gerekiyor."

"Son verilmesi mi?"

Evet. Jam es onu e lin d e n tu ta r a k y a ta ğ a g ö tü r d ü v e lığ ın , başından çek erek ç .k a rd ı. S o p h ia ö n ü n d e ç ır ı lç ıp la k kalmıştı. Jam es onun y ü zü n ü a v u ç la n n a a la r a k d u d a k la n m ö p ı * ■en eğilirken, "B e n im so n v e r m e m ," d iy e f ıs ı ld a d ı son anda

D uygusal y ak laşıy or g ib i d e ğ ild i. B ir taraftan konUŞ“J *d ğer tarafta" SophiaV, y u m u ş a k ö r t ü le r e yatırırken k a ^

W lh" ya,h gÖrÜ™ > ™ d u . S o p h ia , b i r a n iç in o n u n neden W *

BENİ AŞKA İNANDIR

-

-

­

­­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 230: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

bir şeye kalkıştığın, merak etti. Fiziksel wvk|erm vı,masıyla düşünceler, akhndan ç,klp gitti. Bun|ar £

İ r a d a n d a h a fa z la b . lg . e d in e c e ğ in e d a ir soz verdi kendine

T ü m h a y a t ın , d u y g u la r ın , b a stıra ra k geç irm iş olan Iam es

için, ş id d e t li b ir l ik t e l ik le r i k a fa s ın d a patlayan top gülleleri gi

biydi. K a n s ı n , ö p ü p o k ş a r k e n u tan ç verici b ir şek ilde dikkati

d a ğ ı lm a v e s e b e b in i k a b u lle n m e k te n başka çaresi yoktu.

S o p h ia b ile b i le b ir y a r a y ı kan atm ıştı.

Ja m e s , a l t ın d a k i s ıc a c ık ip e k s i teni h issed er ve Sophia nın

d ü m d ü z k a r n ın a ö p ü c ü k le r k o n d u ra ra k tatlı kokusunu içine

çekerken, b u k a d a r ç o k ş e y s ö y le m e m iş olm ası gerektiğini

düşünd ü . C iü z e l A m e r ik a l ı k a r ıs ı b u raya onun hayatına da

hil o lm a y a g e lm iş , o d a b u n a iz in verm işti. O nun tüm sorula

rını y a n ıt la m ış t ı v e ş im d i k e n d is in i k oru n m asız hissediyordu.

N e g a r ip t i r k i, y in e d e y a v a ş ç a on un içine gird iğinde ken

disini c e n n e tte g ib i h is s e t t i , k a lb in i b ir y ılan gibi sararak iler

leyen d u y g u s a l s a v u n m a s ız l ığ ın a rağm en.

Ja m e s , kendisini bırakmadan hemen önce Sophia'vı do­

ruğa ç ık a r tt ı a m a sevişmeleri istediği kadar basit değildi. Evet onun bedeninden zevk alıyordu ama aynı zamanda içinde garip bir şekilde onunla daha derin bir ilişkiye atlama dürtüsü iu şm u ştu ; tıpkı çocukken ahırın çatısından aşağıdaki saman

yanına atladığı gibi. Ne keyifli bir şeydi bu: havada süzüle ,l k k u ru , çatırdayan samanlara yumuşakça inmek; her ne ka

dar atlamadan hemen önce korku duysa da.

$°phia ile yu m u şak iniş yapar mıyım? diye merak etti, St p

İd ^ Çekerek kendisin i geri çekip sırt üstü yuvarlanırken.

r . Ja" * s , babasın , düşündü. Adam bir canavara dönüşmüştü;

nku sevdiği k ad ın la olamıyordu v e evlendiği ka ın

ve zalim di. A y n , şekilde James in büyükbabası 1 H v8>liyle kaçtığ ında aklını yitirmişti Kıskanç»

"

'

­

­

­

­

­

"

-‘ ­

'

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 231: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AND IR

Sophia, ne za lim d i, n e s o ğ u k , n e d e u z a k . Ja m e s e sada

katine gü ven m em esi için b ir s e b e p d e v e r m e m iş t i . S e v g i isti,

yordu o. En azın d an , b ö y le s ö y le m iş t i.

H afif b ir m utlu luk in ilt is iy le o n a d o ğ r u s o k u ld u ve onu

sıkıca kollarına a la ra k a ln ın ı ö p tü . G e c e n in k a la n ın d a onunla

uyum aya k arar verm işti.

Jam es, babasın ın b ü tü n s a p la n t ıs ın a r a ğ m e n böyle bir şefkat özlem i d u y u p d u y m a d ığ ın ı m e r a k e tt i.

Şefkat özlem i.

Jam es, gö ğ sü n ü n h a y re tle t i t r e d iğ in i h is s e t t i . Bu aşk mı, yoksa daha başlangıcı mı? d iy e m e ra k e tti.

Çünkü tam am en m an tığ a d a y a l ı aklınca, gerçek aşkın şefkatli olacağını hayal etm işti hep . B u n u başarabilenler için elbette

O gece M arion m um ış ığ ın d a m a s a s ın d a oturarak, elmaslar ve opelden ya p ılm ış çok ş ık b ir k o ly e y i bir kutuya koydu u kutuvu ince bir k âğ ıd a sa rd ı. H iz m e tç is in i uyandırmamak için sıss izce ağlarken , k o ly e n in a i le yadigârı olmasına hayıflanıyordu. O nu Paris e g ö n d e rm e k kendisini derinden yara

maktı K olyeyi b ir d a h a a s la göremeyecekti ama başka ne seçeneği vard ı ki? E ğer bu , o adamı gelmekten alıkoyacaksagözyaşlarına değerdi.

' ­

­

­

­

­' ­

-www.CepSite

si.Net

Page 232: Julianne Maclean

ON DOKUZUNCU BÖLÜM

Lily, k o n u k la r ı n a v p a r t is i iç in g e lece k le ri g ü n d en bir gün ö n c e Y V e n tv v o rth K a le s i 'n e g e r i d ön d ü . G orü m cesin i gör

m ekten d o la y ı ç o k m u tlu o la n v e Ja m e s 'in ço cu k lu k la n hakk ın d a a n l a t t ı ğ ı ü z ü c ü ş e y le r i k a fa s ın d a n a tam ayan Sophia, L ily 'yi k a r ş ı la m a k v e o n a s a r ı lm a k iç in avluya koşturdu.

" S a n ır ım M a n d e r l in K o n tu g e liy o r ," d ed i Lily, Sophia'ya, ikisi s a r ı la r a k h o ş b e ş e t t ik te n so n ra .

"E v e t , o n u d a v e t e t t im ."

Lily, p e le r in in b a ş l ığ ın ı ite r e k s ır tın a d oğru düşürdü. Ah, işe b ak . S a n ı r ı m a n n e m d ö n m e m k o n u su n d a o yü zd en bu K a

dar ıs r a r c ıy d ı."

"Seni onunla e v le n d ir m e y e ça lışm ıy o r, değil m i?"

S o p h ia , k o n t u n L o n d ra 'd a k i rom an tik lik ten çok u zako ian ev>enm e t e k l i f i n i h a t ır la d ı. T a n n aşk ın a , ad am ın yaşı Lily 'nin ™ az ik i k a t ıy d ı . B u r a d a k im s e a şk a in an m ıy o r muydu? Sop

1,1 k ir p a r ç a üzüntüyle h iç b ir in in g erçek te bu nu n ne d

k 'ğ u n u b i l m e d i ğ in i d ü ş ü n d ü .

, Nihayet!" dedi Lily, eve doğru yürürken k o l^ S o p h M ^

n° Una d o la y a r a k . " İ ş l e r e b e n im a ç ım d a n b ak an1 * ^ a m ,y o r , James de öyle. Senin b u r a d a o ln u ^p in « y o ru m , S o p h ia . O n la r ,n b e n i zorlam asm a * » « « ■ « *

• değil mi?"

•237-

­­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 233: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN A N D IR

» Z o r l a m a k m ı! T a n r ı a ş k ın a L ily , o r t a ç a ğ d a d e ğ i l e y a „

U ly o n a y a n d a n k u ş k u d o lu b i r b a k t ş a t ın c a , Sophia'nın

artı huzursuzlukla ürperdı.S o p h ia b u n d a n b ö y le s ö z le r in e d a h a d i k k a t e tm e y e karar

verd i "E m in im k i Ja m e s ile a n n e n s e n i n iç in e n iy is in i isti.

yorlard ır. S e n in m u tlu b ir h a y a t s ü r m e n i ."

"K e şk e ö y le o ls a a m a a n n e m in i lk ö n c e l i ğ i n i n b e n i etraf

ta k i e n y ü k se k rü tb e li b e k â r s o y lu y a y a m a m a k o ld u ğ u n u biliy oru m , a d a m h e r neye b e n z e r s e b e n z e s i n . "

S o p h ia , k e n d is in in h e r d a im r u h s u z o la n v e gülmenin ne d em ek o ld u ğ u n u b ilm e y e n B a y P e a b o d y 'd e n kaçmak için New

Y ork 'tan ay rılış ın ı h a tır la d ı.

"Ja m e s d e . . . " d iv e s ö z le r in i s ü r d ü r d ü L ily . "Jam esbeni neyin m utlu e d ece ğ i k o n u s u n d a b e n i a s la d in le m e z . Onunla kon u şam am . D u y m a k b ile i s te m iy o r . . . "

"M a n d e rlin K o n tu se n in t ip in d e ğ il g ib i pek," dedi Sophia.

"Benim tipim. Aynen. Ne kadar modem bir ifade. Amerika'da böyle mi diyorlar? Söylesene, sence benim tipim ne?"

Sop h ia g ü ld ü . "A h , b ilm iy o r u m k i. Buna kendin karar verm en g erek . A m a b a n a k a lır s a o n u gördüğün an anlayacaksın. Sen in için o d ü n y a n ın en y a k ış ık lı, en muhteşem adamı olacak.

En iyisi a n n e n in o n a y la y a ca ğ ı bir adama âşık olacak denli şan slı o lacağ ın ı u m a lım ."

"Senin gibi," dedi Uly kıkırdayarak.Sophia yanıt vermedi.

Birlikte b a sa m a k la r ı k o ş tu ra ra k ç ık t ı la r ve k a p ıd a k â h y a * se lâm laştık tan so n ra h e m e n y u k a n , L i ly 'n in o d a s .n a gi«‘iler

I > ona, E xeter 'a s e y a h a t in i, t e y z e s in i ve M a r t i n ' in b u la Ş t# b irta k ım b e la la rı a n la tt ı v e b ir l ik te y a ta ğ a o t u r d u la r .

m ı y u S y f ÜmCeSİnİn dİnİ * * *

•238

-

­

­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 234: Julianne Maclean

JU LIA N N E MACLEAN

" E lb e t t e . B iz k a r d e ş iz a r t ık , u n u ttu n m u ?"

S o p h ia g ü l ü m s e y e r e k b a ş ın ı sa lla d ı. "B irk a ç

Ja m e s b a n a a i l e n i z d e n b a h s e t t i . . . B a b a n ız d a n a s l İ "

L ily e l i n i ç e k e r e k te r s te r s S o p h ia 'y a baktı. Ayağa kalktı p e n c e r e y e g i d i p d ış a r ıy ı s e y r e tm e y e başlad ı. "N e söyledi?"

" B a n a b a b a n ı z ı n p e k n a z ik b ir a d a m o lm ad ığ ın ı söyledi."

" D o ğ r u s ö y l e m i ş a m a b u n u k o n u şm a k çok an lam sız ."

" B a z e n b i r ş e y le r i k o n u ş m a k , o n la r ın ü stesin d en gelm ene y a rd ım c ı o lu r ."

" N a s ı l ? " d i y e s o r d u L ily s e r tç e , S o p h ia 'y a dönerek.

" B a z e n y a l n ı z o lm a d ığ ın ı v e y a b a z ı şey lerin g eride kald ığım , b ir d a h a y a ş a n m a y a c a ğ ın ı b ilm e k in san a iyi gelir."

L ily p e n c e r e y e d ö n d ü . "A n c a k u m u t ed eb ilirim bunu."

S o p h ia k a l k ı p o n u n y a n m a g eld i. "N e le r oldu? Jam es bana pek b ir ş e y a n l a t m a d ı . "

L ily d a h a y u m u ş a k b i r s e s to n u y la y an ıt verdi. "E n kötüsünü J a m e s y a ş a d ı . M a r t in v e b e n d oğd u ktan sonraki dönem de b a b a m d a h a ç o k L o n d r a 'd a y d ı . V â ris in e kavu şm u ştu ve o hep im izi h o r g ö r ü r k e n b u r a d a k a lm a s ın ın b ir an lam ı yoktu.

" S iz i n i y e h o r g ö r s ü n k i? "

E m in d e ğ i l im . M a r t in b ir şe y le r duym uş, gerçi çoğu dedikodu. J a m e s 'in a n n e m h a k k ın d a sö y led ik leri yüzü nd en birkaç k»Şinin ç e n e s i n i k ı r d ığ ın ı s ö y le m iş ti , g erç i k arşılığ ınd a kendi

Çene?» d e k ı r ı l m ı ş . " L ily b i r a n y ü z ü n d e ü zg ü n b ir ifadeyle P e n cere d e n d ış a r ı b a k t ı . "G e n ç liğ in d e hep kavgalara kanşırdı.

M a r t in n e g ib i d e d ik o d u la r d u y m u ş ki?1 diye sordu Se ph

L i,y b i r a n t e r e d d ü t e tt i . " B u n la n ağ z ın a a l m a y a c a ğ ı n ^ö z e l l ik le d e J a m e s 'in y a n ın d a . S a n a b u n lard an a «

* ^ i lm e s in i i s t e m e m ."

S° P h i a b u n u k a b u l e tt i .

•239-

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 235: Julianne Maclean

„ nedeısem babam başka bir kad.m seviyordu ama erkeğin kans.n.n aksine buna göz yum may, ^

BENİ AŞKA İN AND IR

r S ^ ü ş m e s i n e izin vermedi ve eğer buna devam

^ ^ 'm a h v e t m e k le tehdit etti.»xlorse onu •

Lilv nm babasının yasak ilişkisinden bu denli rahat bah

setmesi, Sophia'nın yüreğini acıttı.

Aynı anda, M arion 'm k o c a s ın ın s a d a k a t i n i sağlamaya ka

radı olmasına şaşm am ıştı. M a rio n a d a m ı sevdiğinden değil de

-gerçi belki ken d ince se v iy o r d u - k u r a l la r a uyulmadığını gör-

meye kazanam ayacağ ın d an .

"Jam es neden e n k ö tü sü n ü y a ş a d ı? " d iy e sordu Sophia,

düşünceleri h er z a m a n k i g ib i onun ü z e r i n d e toplanırken.

"N e oldu ona?"

Her şev o b eb e k k e n p a tla k v e r m iş . Jam es bana zor bir çocuk olduğundan b a h se tm işti, ö f k e n ö b e t le r i geçirdiğinden ve bunun hiçbir şey e fayd ası o lm a d ığ ın d a n . Babamın e n kötü

zam anlarıym ış ve m ü reb b iy esi d e ç o k kötüymüş. O n u cezalandırm ak için san d ığa k ilit liy o rm u ş . B ir seferinde Ja m e s dokuz yaşındayken, kap ağı e lin in ü z e r in e kapam ış ve e lin i kırmış. Jam es ne bağ ırm ış n e s e s e tm iş . Bir saatten f a z la içeride durup beklem iş. E lin in k ır ıld ığ ı o r ta y a çıktığında e l i ö y le şiş* m iş d u rum d aym ış k i, c e r ra h kesmek zorunda k a lab ilecek erini düşünm üş. T an n 'ya ş ü k ü r buna gerek k a lm a m ış Ba* bam m ürebbiyeyi işten k o v m u ş kovmasına a m a so n ra

L Say‘lmaZm,Ş Kim**nin James'e n a s ı l davranaca*

biveler J S3nm Martin ile i k i m i z i n b a ş k a m ü ^

Î l i r - gayet na2İklCrdl * Biz d e d a h a sessiz * *..... ' ama zaman zaman babamın t o k a d ın ı y e r d iku ,y* ^ k üzüldüm."

geçti." Lily S o D? Oİablllrdl a m e s ‘Çin ö y le y d i, a m a a r t ık h ep * la >' a gülümsedi. " S e n iy i b ir a n n e o la c a k *1

•240-

­

­­­

--

-

~

-

www.CepSite

si.Net

Page 236: Julianne Maclean

IUL1ANNE MACLEAN

ae g il o 11’ B a n a Ç °c u k l a n n , n b a ş ın a b ö y le şe y le r g e lm e s in e aslai 7 İ n v e r m e y e c e ğ i n i s ö y le ."

S o p h ia 'n m e n s e s i n d e k i tü y le r d ik e n d ik e n o ld u .

" T a b ii k i v e r m e m . A l ı r g ö tü r ü r ü m o n la r ı."

L ily n in b ö y le b i r d ü ş ü n c e d e n k a fa s ı k a r ış m ış ç a s ın a k a şlar, çatıld ı. " B i r d ü k l ü ğ ü n v â r is in i a l ıp g ö tü re m e z s in k i. Jam e s b u n a h a y a t t a iz in v e r m e z ."

J a m e s i le i k i s i n i n b ö y le b ir ç e k iş m e y a şa m a s ı d ü şü n c e s i bile S o p h ia 'y ı s a r s t ı . B ir a n iç in h a v a d a y ü z d ü ğ ü n ü h isse tti.

L ily , ç a y s a a t i i ç in ü z e r in i d e ğ iş t i r m e k ü z e r e k o rse sin i ç ö zmeye b a ş la d ı.

B u s e n e p a r t iy e g e l e c e k y e n i b ir i le r i v a r m ı? " d iy e so rd u , k o n u y u d e ğ iş t i r e r e k .

S o p h ia y a ta ğ a o tu r d u . "E v e t . L ord M an d eriin 'in b ir arkadaşı."

" L o r d M a n d e r i in 'i n a r k a d a ş ı v a r m ıy m ış k i? "

S o p h ia , d i k k a t i n i L i ly 'n in s o r u la r ın a v e rm e y e ça lış tı. "G örü nü şe b a k ı l ı r s a P a r i s 't e n g e le n b i r a d a m o n d a n b ir e v k ira lamış. K o n tu n d e d i ğ i n e g ö r e u n v a n ı o lm a m a s ın a rağ m en h a li vakti o ld u k ç a y e r in d e y m iş . G e z ip İn g ilte re 'y i g ö rm ey e g elm iş."

Lilv , S o p h ia 'n ı n y a n ı n a o tu r d u . "G e rç e k te n m i? P aris 'ten & 'lm iş h a ? S e n g ö r d ü n m ü o n u ? Ç o k m u y a k ış ık lı?

B i lm iy o r u m ," diye yanıtladı Sophia, demin konuştuklarını â lın d a n çıkarm aya çalışarak. Kendisini gülümsemeye ^ r la d ı. " Y a ş h d a olabilir, dişsiz de, belki İngilizce bilmiyor

dllr b ile - T e k bildiğim, bekâr bir adam olduğu, bir de adı Pi-

U r, Bil|a u d y m u ş .

L lly k e n d is i n i sırtüstü attı. “Pierre... Ne kadar da Fransız-

1 ü*Ah' Paris'e gitm eyi nasıl istiyorum, bilemezsin. Orayı gor J ‘Çin h e r şeyi yaparım. Ne kadar romantik bir yer, sence

ed. Annem onun geleceğini biliyor mu Seni temu"nm ki öüşes annemken, Lord Manderlin asla bir yabu.Kn

•241

' ­­

­

"

­­

-

-

‘ ' "

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 237: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

e e tin p getiremeyeceğim s o m m a z d , i n s a n la r k e n d i le r in i s e nin v anm da d aha rah at h isse d iy o r , S o p h ia . Ç o k h o ş b , r ş e y b u „

»Teşekkür e d e r im , L ily . V e h a y ır , a n n e n b i lm iy o r . Bana

bir şev 'sorduğu yok, o y ü z d e n b e n d e o n a t ü m a y r .n t . l a n ha b er verm eye gerek g ö rm ü y o ru m . G e ld iğ i z a m a n M ö s y ö Bil

laud ile tanışır.""M ö sy ö B illa u d n e g ü z e l s ö y le d in . T a m b i r . . . F r a n s ız gibi."

Sophia v in e g ü ld ü . " B e n ü ç y ıl P a r is 't e o k u d u m ."

"A h, Soph ia, k ıs k a n ıy o ru m s e n i. G e r ç e k t e n F r a n s ız c a ko

nuşabiliyor m u su n ?"

"M ars ouf Lily. A y n c a A lm a n c a d a ."

"Y an i ad am İn g iliz ce b i lm iy o r s a s e n ç e v ir e b i l i r s i n ."

"Evet, am a çok iyi İn g ilizce k o n u ş a c a ğ ın d a n e m in im . Şimdi gidip çay için h a z ır la n m a m g e re k iy o r . A ş a ğ ıd a g ö rü ş ü rü z ."

Sophia, görüm oesini h a y a lle r iy le b a ş b a ş a b ır a k ır k e n , kendi çocukça hayallerine d u y d u ğ u ö z le m v e J a m e s 'in h i ç ta tm am ış olduğu çocukça m u tlu lu k lar iç in k a lb i s ız la d ı .

Konuklar her yıl düzenlenen Wentworth av partisi için m e u başlayınca, Sophia yeni bir a m a ç e d i n m i ş oldu. Or kalmak için İngiltere'nin her yerinden, h a t ta G a l le r k a d a r u yerlerden bile gelen insanlar vardı. S o p h ia , hepsinin, W worth Kalesinde daha önce h iç h is s e t m e d ik le r i gibi kene

e\ lerinde hissetmelerini s a ğ la m a y a k a r a r l ıy d ı . Biraz ■

nu rikan m is a firp e rv e r liğ in in z a m a n ı gelmişti

dan k° n u k lard an b ir i, L o rd Whitby'dı. At araba■ ayarak ab artılı b ir şe k ild e e ğ i ld i . "Dük! D ü ş e s !

■ >P *a, m erd iv enlerin b a ş ın d a n ona el salladı

,tb>ömıdavetettin?,. diye sordu James, kuru bir 9Ubftte.*

•242-

--

­

-

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 238: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

"E lb e tte .

S o p h ia iki adamın arasındaki gerginliği hissetti. Sophia,

ş im d iy e kadar aralarındaki meseleyi çözmüş olacaklarını um

"Hayatta kaçırmazdım/' dedi VVhitby. Dikkatini Sophia'ya

çevirerek onun elini öptü. "Her zamanki kadar göz alıcısınız,h a n ım e fe n d i."

Bir an için, kendisi için beklediğinden daha kısa sürmüş Londra Sezonu'nun heyecanı Sophia'nın akimdan gelip geçti: partiler, balolar, beklentiler ve tüm o şaşaa. Şimdi üzerinde

kalın yün şalıyla bu soğuk, taştan merdivenlerde dururken, bütün bunlar uzun zaman önce gördüğü bir rüya gibi geli­yordu. Renkli, dantel güneş şemsiyelerini taşımayı çoktan bırakmıştı. 1 lizmetkârlar buna gülmekten yerlere yatardı herhalde.

"Bana Sophia diyebilirsin, biliyorsun," diye yanıtladı Sop

hia, James'in bakışlarını üzerinde hissederek.

James ile ikisi Edvvard'a ö n salona kadar eşlik ettiler ve bir l|Şak o n u yukan çıkardı.

E dvvard g ö z d e n k a y b o lu r k a y b o lm a z , "O n u Van D ek k er b a s ı n a y e r le ş t i r m e d in , d e ğ il m i? " d e d i Jam es, y u m u şak bir

SCs*e ' E v e t, g e ç e n s e n e o r a d a k a lm ış ."A m a g e ç e n s e n e s e n in o d a la r ın d a a n n e m vardı. Jam es in

*** ^ tleşm işti.

(wl " H iç ." J a m e s o n u s a lo n d a te k b a ş ın a b ıra k a ra k ça lışm a s ,r»a ç ık t ı m ûW .,o v ıö ın ın ın başın a o t u n la

muştu.

d e m e y e g e t ir iy o r s u n , Jam es?"

-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 239: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

okudu ve teyzesin in m adiğim öğren m iş ol

tavernalardan b irin e

cunun faturası da ek

in artık onu yanında tutm ayı UygUn bu,

oldu. Mektubun yanına, M artin'in oradaki

,e olan inanılmaz yüksek m iktardaki bor.

da eklenmişti. Kadın doğal olarak bunu öde

m eyi reddediyordu.Jam es arkasına y a s la n a ra k , z o n k la y a n şakaklarını ovuş,

turdu. N otta d en d iğ in e g ö re M a r t in e v e doğru yola çıkm ış*

bu da Jam es'in bu n u n la b a şa ç ık m a s ı v e bir disiplin sergile­

m esi gerektiği an la m ın a g e liy o rd u .

İyi bok yedin, Martin.

Başka b ir at a ra b a s ı e v in d ış ın d a p a r k ederken, James,

pencereden dışarı baktı. Y V e a th e rb e e 'le r in arabadan inişini ve

Sophia'nın onları k arşılam ay a g id iş in i s e y r e t t i . Tanrı'ya şükür,

çü nkü o an d am arların d ak i k a n k a y n a r k e n , kim seyi karşılayabileceğini sanm ıyord u.

Disiplinden ne an lard ı o? M a r t in 'i c a n ı çıkana dek döve

cek ya da sandığa k ilitle y e cek d e ğ ild i , o zam an ne kalm ıştı?

Londra davken M a r tin le k o n u şm a y a ç a l ı ş m ı ş ve bu p e k d e işe

yaramamıştı. Onu u za k la ş tırm a a ld ığ ı için ceza o la r a k Exeter'a

gönderm iş, am a çocu k , Ja m e s 'in annesi kadar s e r t v e göre

bağlı bir kadın o lan te y z e s in in gözetimi a lt ın d a d ah i so

rum suzca d avranışlarına d e v a m etmişti.

­

­

­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 240: Julianne Maclean

JUUANNE MACLEAN

"Evet am a sana aşçım ız Bay Becon'm, bir lahana vapmgına

basıp kayarak kafasın , çarptığını haber vermeye geldim. Onu doktora gönderm ek istedim ama Bay Becon akşamdan önce

bitirilmesi gereken o kadar iş varken annenin bunu onayla-

yayacağını söyledi. Onu, doktora gitmesi konusunda senin be- nimle hem fikir olacağına ikna ettim."

James parm aklarını kenetledi. "Doktoru aramakla iyi et­mişsin. Elbette hem fik irim ."

S o p h ia 'n ın rahatlam ış gibi omuzlan kalkıp indi ve onu

bu şe k ild e destekliyor olm ak, James'e o an son derece ihtiyaç duyduğu tü r d e n bir m emnuniyet hissi verdi.

T eşekkü r ederim . Gideyim o zaman ben." Sophia ayağa kalktı a m a duraksadı. "Yolunda gitmeyen bir şey mi var, Ja

mes? Canın sıkkın gibi."

Ja m e s , içindekileri dışa vuracak ne yapmış ya da söylemiş o lab ileceğ in i m erak ederek karısına baktı. Sandalyesinde dö

nerek Martin'den bahseden mektubu Sophia'ya uzattı.

S o p h i a mektubu çabucak okuyarak ona geri verdi. "Ne

yapacaksın?"

E m i n d e ğ i l i m . K o r k a r ım n e y a p a c a ğ ım ı şaş ırd ım .

Sophia tekrar oturdu. "Böyle bir şey ilk kez mi oldur

"Keşke ö y le olsa. M a r t i n ik i k e z E to n 'd a n u za k la ş tırm a aldı

i s in d e de ü z e r i n d e o lu m lu e tk is i o la c a ğ ın ı u m a ra k on u k v z e m e y o l la d ım . G ö r ü n ü ş e b a k ıl ır s a ço k şey u m m u şu m ."

Anladım."

Ja * * e s a y a ğ a k a l k a r a k v o lta a t t ı . "B a b a m o lsa n e y ap ard ıSl'r a m ıy o r u m k e n d im e ; z ir a b a b a m ın \ ö n te m le n b işe

arar* a z . A m a ş u a n a d e k n e d e n e d iy s e m h iç fayd a e tm ed i

N e ,e n d e n e d in ? "

tak,n()nU 0İ8 u n laşm asına yardım a olacağını umduğum1 'o l a n l a r a v e y e r l e r e g ö n d e r d im .

"

"

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 241: Julianne Maclean

-O n u b ir sü re b u ra d a tu tm a y ı d ü ş ü n d ü n m ü h iç ? -

ta n e s volta a tm ay ı k e s ti . " P e k f a z la t e r c i h şansın, okiü.

ğunu s a n m ı^ ru m . S e ç e n e k le r im t ü k e n iy o r . "

Bu rad a onu s e r e n a i le s in in y a n ı n d a k a l m a s ı e n iyisi ola

bilir."Yine o kelime işte.

"Eğer b ir şeyden m u tsu z sa / ' d iy e sürdürdü Sophia sözle

rini. "S eb eb in i a n la y a b ilir y a d a y a l n ı z c a yaşından k ayn ak

landığını görebiliriz.'

"E rkek çocu ğu d ur, y a p a r, d iy o r s u n y a n i . "

Sophia omuzlarını silkti. "Belki d e . Ama e ğ e r bundan öte

bir şey varsa, onu yakınımızda tutmak ne o ld u ğ u n u an lam amıza yardıma olur."

Sophia sandalyesinden kalkarken, Jam es üzerindeki ger

ginliğin kaybolmasına şaşırdı.

Sophia, ona yaklaşarak yanağından öptü.

Yemekten ona1 davet odasında görüşürüz."

O odadan çıkarken James, eğer kendine izin verebilse karısına ne kadar güvenebileceğini düşündü.

utma, dedi Lily, Sophia'ya, giyinme çanı çaldığında.' Her es >emek odasına girmek için sıraya girdiğinde, ön tarafta)*

nnı a man gerekiyor. Annem senin önünde James'le gidecek,

mndııı daha üst kademede olduğumu sanıyordu"1'

daki v/vuIc/l * * * * * rü,beli adam ve * * * ^.... H rti,bc1' kW le eşleşmesi gerekiyor, o da anne"1

atacak ne ç„k ş e y v a r ^

BENİ AŞKA İNANDIR

ceks i n "arkanH^'^ Scn Wcldon Markizi Ue )'ürÛ)^' ‘lrka" dan Uydi Weldon ile M anderlin Kontu g e * *

•246

-

­

­

­

­

­

-

,

-

www.CepSite

si.Net

Page 242: Julianne Maclean

0 l J ar.n da arkasından benimle Lord VVhitby. Bir zamanlaro n d an h o ş la n ıy o r d u m , b il iy o r s u n ."

S o p h ia , y a t a ğ ıy la m a s a s ın ın arasında kalakaldı. " G e r e kten n ıi? L o r d V V h itb y 'd a n ha?"

" E v e t ." L i ly y a n a k l a r ı kızararak sırıttı. "James ile ikisi yıl­lardır a r k a d a ş . O n u ilk kez, ben daha çok küçükken Londra'da g ö rm ü ş tü m v e t a n ı d ığ ım en çarpıcı genç adam olduğunu dü

ş ü n m ü ş tü m . J a m e s ' l e ikisi hep bir yerlerde bela çıkarırlardı."

" B e la m ı? " d iy e s o r d u S o p h ia , M a rtin 'in son zam an lard aki dav ran ışk ı r ın ı d ü ş ü n e r e k .

" K u m a r h a n e le r d e çok vakit geçirirlerdi. Annem onlara hep k ızard ı. Y in e d e olgunlaştılar işte," dedi Lily, gülümseyerek. "A ynı b e n i m gibi. Am a işte, bir zamanlar Lord VVhitby'a sırıls ık lam âşık olduğumu düşünmüştüm. Belki de aşkım, içindeki o i s y a n k â r a y d ı v e annemin ondan hoşlanmamasına."

S o p h ia , g ö r ü m c e s i n i n ş ö m in e ra fın d a k i k ü çü k kedi heyk e lc ik le r in i d ü z e l t m e s in i iz le rk e n , L ily 'n in , an n esi ve ağabeyi tam te r s iy k e n , n a s ı l o lu p d a ben d esin e ro m a n tik biri o lab ild i

ğini m e r a k etti.

S o p h ia , k o n u y u t e k r a r re sm i y e m e ğ e getird i.

"Umarım b u g e c e y a n l ı ş b ir şe y y ap m am . O tu rm a \orle finin d ü z e n le n m e s in d e b a n a y a r d ım e ttiğ in için teşekkürler.

R ica e d e r im , n e d e m e k . Ş im d i g id ip g iy in m em gen. k. Da

' e * d o n u n d a g ö r ü ş ü r ü z ."s ° p h ia , y e n i h i z m e t ç is i A lb e r ta 'y ı çağ ırd ı am a o >a

e le m e d e n b ir b a ş k a a t a r a b a s ı e v in ö n ü n e çekti. Sop-hıa pen-

JU ° Vc a k t ı ğ ı n d a , ik i b e y i n a r a b a d a n in d iğ im gördü \e j ^ l a m a k iç in a ş a g . k o ş tu r d u . Y aş. d a h a ileri o lan ad an

° rU M a n d e r l in o ld u ğ u n u fa rk e tm işti° n lar ön salona girdiği sırada Sophia merdivenlerden

>0rdu ' İyi akşamlar, Lord Manderlin, h o ş geld.ru/-

J u l i a n n e M a c Lean

•247

­

­

­­

­

­

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 243: Julianne Maclean

BtNI Afn*» •

"D ü ş e s SİZİ te k r a r g ö r m e k b ü y ü k b i r z e v k . " Lord Man.

d erlin , s a n k i o tu h a f e v le n m e t e k l i f i h i ç o lm a m ,ş g ib i ^

v e a rk a s ın d a k i a d a m ı t a n ış t ı r m a k i ç in d o n d u . Sızı P ie r r e Bj|

lau d ile (a n ış t ıra b ilir m ıy ım ?

M ö sy ö B illau d ö n e d o ğ r u ç ı k t ı v e S o p h i a gözlerini dahi

k ırp m a d a n o n u n y a k ış ık l ı y ü z ü n e b a k t ı . G özleri k o y u renk

liyd i, sa ç la rı ve b ıy ığ ı is e d a h a d a k o y u . Ü stelik ç a p k ı n b ir gö

rü n tü sü vard ı.

Ş e r e f d u y d u m , e k s e la n s la r ı ," d e d i ad am ağır Fransız ak

san ıy la v e b a ş ın ı ö n e e ğ d i.

M ösy ö B illau d , S o p h ia 'n ın u z a t t ığ ı e l i n i ö p t ü . "Merci, Men

sidir Billaud. J'espere que volre voyage au Chateau de Wentworth

sera trts agrtable.'"

"S ö y le m e liy im k i F r a n s ız c a n ız m ü k e m m e l . B u r a d a ço k hoş

vakit g e ç ire ce ğ im d e n e m in im , merci. U m a r ı m , n a s ı l d e n ir , m i

sa firp erv e rliğ in iz i s u iis t im a l e t m iy o r u m d u r ."

"A şk o lsu n . N e k a d a r ç o k k iş i , o k a d a r iy i . "

N e k ad ar ço k k işi, o k a d a r iy i ," d iy e t e k r a r la d ı P ie rre . Bu

b ir A m e rik a n d e y iş i h e rh a ld e . Ç o k hoşmuş. Siz de ç o k hoşsunuz, e k se la n s la rı."

Sophia, Lord Manderlin'in P ie r r e 'in iç te n ö v g ü s ü k a r ş ıs ın ^

gen İd iğini hissetti ama bu canını s ı k m a m ı ş t ı . W in co n sin 'd «

v ü m ü ştü o, orada yaşayan d e m i r c i n i n kendi karısıyla e{

t iğinden daha ço k , k ü ç ü k k ız la r la v e y a ş l ı kadınlarla iyi yetlı bir şekilde- flört ettiği b i r y e r d e . ^

Sophia, uşağa beyefendilere odaların, göstermesini

için hazırlanmak üzere odasına koşturdu.

Mösyö * * * « « * * * * * * *

•248

­

-

" -

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 244: Julianne Maclean

JULlAINfNt MACLEAN

Koyll k ırm ızı b ir elbise giymiş ve ona uyan ^

ta k m ış olan Sophia, yaldızlı d a v e , sa lo n u n a g ir d , T J , *

nUklar grup lar halinde b ir b i r le r iy le s o h b e t e d iv o rla rd , Ja m e s

odanın öbür uçundaydı, kaymvalidesi ise m e rm e r şö m in e n in

başında Lord M anderlin ile k o n u şu y o rd u . S o p h ia , b ird e n g er i l d i ğ i n i hissetti.

Bir seferinde F lo r e n c e ' .n s ö y le m iş o ld u ğ u b ir şey i k en d in e

hatırlattı: A m erikanlara ö z g ü ta v ır la r M arlb o ro u g h Evi'n i eğ

lendiriyordu. Bu y ü z d e n , e ğ le n c e l i d a v ra n m a y a g irişti.

Sophia, odada i le r le y e r e k L o rd VVhitby'ı se lam lad ı.

"D üşes, b u a k ş a m ç o k g ö z a lıc ıs ın ız ." Ed\vard o n u n e ld i

venli eline u z a n a r a k p a r m a k la r ın ın b o ğ u m u n a b ir ö p ü cü k

kondurdu.

" T e ş e k k ü r e d e r i m , E d v v a rd . U m a r ım rah atça y erleşeb ilmişsindir."

" A y n e n ö y l e o ld u . P e k i y a s e n ? "

" B e n m i ? " S o p h i a g ü le r e k y a n ıtla d ı. "B u ra d a yaşad ığ ım ı

u nu t u y o r s u n h e r h a İ d e ."

" A m a u z u n s ü r e d i r y a ş a m ıy o r s u n . U m arım havai k ır ık lı

ğına u ğ r a m a m ış , e v h a s r e t i ç e k m e m iş s in d ir ."

"Elbette h a y ı r , " d iy e y a n ıt la d ı S o p h ia . "B u ra d a çok m utu y u m .

Edvvard onu b i r a n s o r g u la r c a s m a sü zd ü . Evet, o\le oldu

8 u n a e m i n i m . J a m e s iy i b ir a d a m d ır , şü p h esiz ki sen i m utlu ctm e k , ih t i y a ç la r ın ı k a r ş ı la m a k iç in e lin d en g elen i ard ın a koym a m ış t ır "

â n l a r ı n d a n e l i n d e ş a m p a n y a d o lu b ir k p s ıv le b ^

* b i r a z d e n g e s i n i y i t i r d iğ in i h isse d e n S o p h * * ka

a l 'P k o n u y u d e ğ iş t i r m e f ır s a t ın . k ay rn ı^ ^

M e n ü s ü n d e n b a h s e d e r e k d a h a g ü v e n li k ı

"

­

­

­

-

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 245: Julianne Maclean

I BENİ AŞKA İNANDIR

B irkaç d a k ik a so n ra P ie rre B i l l a u d iç e r i g i r d i v e k apıda , _ L a b a h i b in ce le d i. O n u n k .m s e y . t a n ı m a d ı ğ a ^

sanlarla tan ıştırm aya g itti.İkisi b irlik te o d ad a ile r led iler . E n s o n u n d a y a k ı ş ı k l , Fra n .

s ,z ad am a d a h a iy i b a k a b i lm e k i ç in g ö z l ü k l e r i n i k a ld tra n M arion 'ın y an ın a g ittiler. K a d ın , S o p h ia 'y a k ö t ü k ö t ü b a k a ra k onun haberi o lm ad an y en i b ir in in d a v e t e d i l m i ş o lm a s ın d a nduyduğu h o şn u tsu zlu ğ u b e lli e t t i .

"M arion , san a k o n u k la r ım ız d a n b i r i n i , P ie r r e B illa u d 'u ta n ıştırabilir m iy im ? Z iy a r e t im iz e P a r is 't e n g e l d i . "

M arion, k azara g ö z lü k le r in i d ü ş ü r d ü . S o p h i a , o n la r ı tanıştırm ayı sü rd ü rd ü : " M ö s y ö B il la u d , b u h a n ı m D u l VVent- vvorth D üşesi."

M arion bir an sessiz kald ı. Y ü z ü so ld u v e b i r a n d a Sop h ia 'n ın ayakların ın d ib in e, e te k le r in in a r a s ın a y ığ ı ld ı .

b u ld u ğ u n a

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 246: Julianne Maclean

YİRM İNCİ BÖLÜM

T a m e s , a n n e s i n i a k ş a m y e m e ğ i m e n ü sü y le y elleyerek ken J d in e g e t i r m e y e ç a l ı ş t ı a m a b u n u sa ğ la y a n şey, tu z koklat

m ak o ld u . Y a k ı n ı n d a k i ü ç h a n ım e fe n d i , a n ın d a b u rn u n u n a ltına ü ç t a n e ş i ş e t u t t u .

S o p h ia , J a m e s ' i n a n n e s i n i n ö b ü r ta ra fın d a d iz çökm ü ştü

ve k o n u k la r , y ü z l e r i n d e e n d iş e l i ifa d e le rle fıs ıld aşarak çe v re

lerinde t o p la n m ış t ı .

" S ıc a k ta n ," d i y e a ç ı k la d ı M a r io n , k e n d in e g elirk en y ü zü

utançla k ız a r a r a k . " U ş a ğ a s ö y le y in d e a teş i sö n d ü rsü n !"

James, u ş a ğ a i ş a r e t e t t i . K ö m ü rle rd e n a n ın d a b u h a r ve du

man çıkmaya b a ş la d ı .

"İyi m isin, an n e?" d iy e s o r d u Ja m e s , o n u n o tu rm a s ın a

y a rd ım e d e r e k .

Marion, t i t r e y e n e l i n i y a n a ğ ın a g ö tü rd ü . 'S a n ır ım od am a

flksam iyi olacak."

Bcn g ö tü rü rü m o n u , dedi James, Sophia ya, ıkısı ka

d,nın ayağa k a lk m asın a yardım ederken. "Sen kalıp onu

Iâr,a i lg i le n ."

Marion, ağırlığ ın ı Jam es e vererek ağır ağır kapı>a d ığ

rledi- "\ lasta d eğ ilsin d ir um arım , dedi James.

İyiyim ben .

­

­

-

"

-

'

‘ ° "

"

www.CepSite

si.Net

Page 247: Julianne Maclean

f e i merdivenlere yöneldiklerinde Jam es d avet s a l o * ^

bir gte attı ve Sophia nm bir yabancıyla konu ştuğu nu gflrdü

S u adam kim? Koyu renk saçlan ve t a y * . o lan ?

«Bilmiyorum, diye yanıtladı dul d ü şes nefesi kesiieı* k

«Fransız'mış. Kanıtın davet ettiği b i r i s i . B e l k i çeyizin i h a z ,r.

lamak için Paris e gittiğinde tanışm ışım

Ja m e s b a k ış la r ın ı t e k r a r o n la r a ç e v i r i r k e n m id e s in in dü­

ğ ü m len d iğ in i h iss e tt i.

Annesi sözlerini s ü r d ü r d ü . “O n u n d a i m a k e n d i k en d i

sin i tan ıştırd ığ ın ı s e n h e r k e s te n ç o k d a h a iy i b i l i r s in . Şimdi

d e evimize y a b a n c ıla r ı d a v e t e t m iş , J a m e s . O n u n l a konuşup

Amerikan â d e tle r in in b u ra y a i ş l e m e y e c e ğ in e i k n a e tm e n gerekiyor. O a rtık b ir d ü ş e s a m a h â lâ o r t a l ı k t a i s t e d iğ i g ib i do

lan arak ta lim in b ile e d e m e y e c e ğ in s o r u n l a r a y o l a ç ıy o r . Merteb esin in ağ ırlığ ın ı v e g e le n e k le r im iz in ö n e m i n i an lam ıy o r.

O n a b ir el a tm an g e re k ."

“A n n e ..."

A n n e si iç in i çe k ti. “ D ü ş ü n b a k a l ı m b a b a n n e yapardı. İşlerin bu k a d a r ç ığ ır ın d a n ç ık m a s ın a a s la iz in v e r m e z d i . Eğer ben S o p h ia 'n ın b e n im s e d iğ i ö z g ü r lü k le r i b e n i m s e m i ş olsam

neler y ap acağ ın ı h ay al b ile e d e m iy o r u m ."

Ja m e s o n a b u z g ib i b ir b a k ış attı. “ S a n a b e n i m babanı gıb' o lm ad ığ ım ı, o lm a k d a is te m e d iğ im i hatırlatmamda sakınca \ar m ı. Ve se n in a r t ık b u e v in h a n ı m ı olmadığını. Evin ha m n ıı artık S o p h ia . O b e n im d ü ş e s im v e onunla ilgili izlen* ce k yola k a ra r v eren d e ben o la c a ğ ım ."

D u l. d ü şes k o rid o rd a o n u n y a n ın d a a k s a y a r a k y ü r ü y < ***

‘ ‘Ç d egİŞm ed i" ' ^ m e s . Hâlâ b e n i in c i t m e k iç in y a p m * * *£ ,n §ey yok, d eğ il m i?"

b i r , A,n n f. d e d l,a m e s ' k o r id o rd a d u r a r a k . " S o p h i a h e p * nll/t ağladı ve bundan k a s t e t t iğ im y a ln ız c a baba*»r

BENİ AŞKA İN A N D IR

•252

'

"

"

' ”

­

­­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 248: Julianne Maclean

İU U A N N E M a c L e a n

^ e r . e v l i l i n n .a ş m a s , d e g i , . A „ e m iz e „

Ş e fk a t i b ,r y ü r e k l e v e elinden g e le n in e n iy isin i yapm a £

suyl» g ir d i . O n u n , ç ı n z a te n o ld u k ç a z „ riu o lan bu « e f e Z

nemini daha da z o r la ş t ı r m a n a a r t .k iz in verm eyeceğ im Bc-nianlıyor m u su n ?"

A n n esi bu s ö z l e r e in a n a m a y a r a k o n a kötü kötü bak t, ve eteklerini t o p la y a r a k k o r id o r d a ö fk e y le u zaklaştı.

Ja m e s , t ü m h a y a t ı b o y u n c a p e k konu şm u şluğu olm ayan

bir k a d ın a bu d e n l i a ç ık y ü r e k l i l ik v e d oğru lu kla konuşm uş

olmanın v e r d iğ i h o ş n u t lu k la o ld u ğ u y erd e sessizce d ikild i.

O a n d a g a r i p b i r ş e k i ld e S o p h ia ile ara ların d a b ir bağ h is

se tm iş ti, s a n k i ik is i a y n ı ta ra fta y d ıla r . S a n k i bu karanlık , la

netli e v d e y e n i b i r b ir l ik o lu ş tu rm u ş la rd ı. Yüreğindeki bu d e

ğ iş ik liğ e ş a ş ı r a n J a m e s , b ir k a ç a d ım g erileyerek m erdivenlere

dönd ü . A ş a ğ ı in ip k e n d is in i d a v e t sa lo n u n u n açık kapıların

dan iç e ri b a k a r k e n , S o p h ia 'n ın y ü z ü n ü görm ek isteğiyle onu

arark en b u ld u .

S o n u n d a o n u s e ç e b ild i . Y ü z ü n d e aydınlık bir gülü şk VVhitby

■le s o h b e t e d iy o r d u , s o n r a F ra n s ız b ey e döndü.

James, Sophia'nın, daha birkaç ay önce kendisine üç dü

dne kırmızı gü l göndermiş, açıkça evlilik niyetiyle peşinden

S^miş bir adam la konuştuğunu görmekten duyduğu rahat

s ,z |ığı inkâr edemezdi. Ardından da James'in hiç tanımadığı

ba^ a bir adamla. Sophia, insanlarla konuşurken hep olduğu

glhi ve ca n lılık la ışıldıyordu. Londra'daki o balo sa

nünda James'e ışıldadığı gibi. James in başın, döndürerek içine

onun bu cazibesi olmuştu.

,aı* e s son basam ağa vardı ve içerideki topluluğa

' an gelen bir yabancıyla gorn t >

•253

­

­

­

­

-

-

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 249: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

çatmasına sebep olmuştu. Eviyle ya da k an S1y|a alaka,, ^

nularda dışlanmaktan ya da habersiz bırakılmaktan hiç

lanmazdı.

Bundan da öte, kendisini dürten bu keskin, sinir bozucu

ve mantıksız kıskançlık hissinden de hiç hoşlanmamıştı.

M a r i o n y a t a k o d a s ı n a g i r d i v e k a p ı y ı a r k a s ı n d a n ç a r p t ı . E v e ,

ç a y i s t i y o r u m . G i t d e g e t i r , d e d i h i z m e t ç i s i n e .

K a d ı n k o ş t u r a r a k o d a d a n ç ı k t ı .

M a r i o n h ı z l a k o l t u ğ u n a o t u r u r k e n e l l e r i h â l â şaşkınlıktan

t i t r i y o r d u . G e n e v i e v e , P i e r r e i buraya g ö n d e r m i ş t i ! Marion is

t e d i ğ i m i k t a r ı ö d e d i k t e n v e d a h a ç o k ö d e m e yapacağını taah

h ü t e t t i k t e n s o n r a n a s ı l b ö y l e k o r k u n ç b i r ş e y yapabilirdi? Ge

n e v i e v e , p a r a n ı n i n t i k a m i s t e ğ i n i b a s t ı r m a y a c a ğ ı n a mı karar

v e r m i ş t i ? D ü k l ü ğ ü d e m i a l m a y a ç a l ı ş a c a k t ı ?

M a r i o n y ü z ü n ü e l l e r i n e g ö m e r e k n e yapacağını düşün­

m e y e b a ş l a d ı , j a m e s e s ö y l e s e m i y d i ?

H a y ır , m ü m k ü n d e ğ i l d i b u . E ğ e r J a m e s öğrenirse, bütün

't b > u n c a g e ç e ğ i k e n d i s i n d e n saklam ış olduğu için kö-

p ü r d ü . H a t t a s ı r r ı n d ı ş a r ı y a y ı l m a s ı n a b ile izin v ereb iliri

/•ira s k a n d a l l a r , y a d a b a ş k a l a r ı n ı n hakkında ne d ü ş ü n d ü ğ ü n ü

ö n e m s e y e c e k b i r i d e ğ i l d i .

James'in kendi a t a l a r , hakkındaki h i s l e r i n i g ö z ö n ü n *

... U UrUnta M,,rion onun soyluluğunu s a v u n a c a ğ ın d a

I , mm lamad‘- badece bir elveda deyip yeni, s o n r a n

Vt h t r w l e b a , r t m e y i b m k l r d L

•254

"

"

' ­

­

­

'

' °

"

'

' °

-

www.CepSite

si.Net

Page 250: Julianne Maclean

0 gece tüm konuklar odalanna çekildikten sonra b , . ^ mdan alarak koridorda iler,edi. Kanunda

garip bir endişe hissi vardı ve bütün hayaUn, d u y g Z ^ uZak tutmaya çalışarak geçirmesine rağmen, bunun Lebin ani,yordu. Şu an kansın,n yatak odasına gidiyordu, bir vâris dünyaya getirmek için değil, hatta ona duyduğu şehvetli aşlığı bastırmak için bile değil; onun kendisinden başka kim seye ait olmadığından emin olmak için.

James, onun odasını b u l a r a k i ç e r i g i r d i . S o p h i a ç o k t a n

lambaları söndürmüş, y a t a ğ a g i r m i ş t i v e J a m e s i n o r t a y a ç ı k

ması onu şaşırtmış o l m a l ı y d ı . S o p h i a , y a t a k t a d o ğ r u l a r a k ö r

tüleri göğsüne d o ğ r u ç e k t i . J a m e s , n e y a p ı y o r s u n b u r a d a ?

"Bir adam i s t e d i ğ i z a m a n k a r ı s ı n ı z i y a r e t e d e m e z m i ?

Sophia b i r a n s e s s i z k a l d ı . E l b e t t e . L ü t f e n i ç e r i g e l . B e n ,

şey, bu gece s e n i g ö r m e y i b e k l e m i y o r d u m .

Elbette b e k l e m e z , d i y e d ü ş ü n d ü J a m e s ; ç ü n k ü i l k k e z ü s t

üste iki gece o n u n y a n ı n a g e l m i ş t i . S o p h i a d a , o n u n g i b i , s e v i ş

melerinin y a l n ı z c a g ö r e v a m a ç l ı o l d u ğ u f i k r i n i b e n i m s e m i ş t i .

Yüce Tanrım. D a h a b i r h a f t a ö n c e , b u n u n g ö r e v a m a ç l ı o l

masını sağ layab ileceğ ine b ü t ü n k a l b i y l e i n a n ı y o r d u . Ş u a n i s e

bu varsayıma g ü v e n i n i y i t i r m i ş t i . E v e t d e d i k l e r i a n i l e o a k

Sophia'nın V V h i t b y v e o F r a n s ı z a d a m l a k o n u ş m a s ı n ı i z

b e s i arasında b i r y e r l e r d e , d u y g u l a n d e ğ i ş m e y e b a ş l a m ı ş t ı .

J a m e s , o d a y a girip mumlarını bıraktı.

sana katılabilir miyim ?^ P h ia onun gelm esi için örtüleri çekerken bu isteğinden

k* fas> karışıruş gibi görünüyordu. James sabahlığın, çıkararak

^ Uk Çarşafların arasına, onun yanına süzüldü. Bu gece t,

k‘r ev sahibiydin." ..........M.VI L ,y iy e s in d e . Bana kıdem kurallanyla ve başka bir

^■li o kadar çok yardım a oldu ki.

JULIANNE MACLEAN

•255

­-

' ­

­

" "

"

"

"

­

­

" " ­

­

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 251: Julianne Maclean

vüzünü eline yasladı ve So p h ia ya doğru ^

u z a n d ı

BENİ AŞKA İNANDIR

Iames yüzünü eline ><«■ b u a <>nüp'İkinizin arkadaş olm asından çok memnunum/'

• B e n d e ö y l e . U l y b a n a g ü v e n i y o r , J a m e s . Aramızda b ir

b a g varmış g i b i h i s s e d i y o r u m . Daha i y i b i r g ö r ü m c e m o la .

m azd ı herha lde .

James onun yüzüne d ü ş e n b i r s a ç t u t a m ı n ı k e n a r a ç e k t i .

"Sevindim." Benim yokluğumda birinin sana nazik davranmış ol

masına sevindim.B i l i y o r m u s u n , d e d i S o p h i a . L i l y b a n a bir zamanlar

L o r d W h i t b y d a n h o ş l a n d ı ğ ı n ı s ö y l e d i .

J a m e s k a ş l a n n ı n ç a t ı l d ı ğ ı n ı h i s s e t t i . "VVhitby mı? Olamaz.”

J a m e s , V V h i t b y ı e z e l d e n b e r i t a n ı y o r d u v e doğal olarak

k o n t u n e n k ö t ü h a l l e r i n e t a n ı k o l m u ş t u . Elbette bunların ç o

ğ u n d a J a m e s d e y a n ı n d a y d ı a m a y i n e d e hatırladığı anılar, V V h itb y ın b ı r a k ı n J a m e s i n k ı z k a r d e ş i n e , başka herhangi bir

k a d ı n a iy i g e l m e y e c e ğ i n i d ü ş ü n d ü r ü y o r d u .

Ç o c u k ç a b i r a ş k o l d u ğ u n u söyledi," diye sürdürdü S o p

h ia s ö z l e r i n i . B i r d e i k i n i z b i r l i k t e okuldayken, onun isyankâr

t a v ı r l a r ı n ı o l d u k ç a h e y e c a n v e r i c i bulduğunu."

İ ş t e bu b e n i h i ç ş a ş ı r t m a d ı , dedi James, gülerek. L ily

t a m b i r r o m a n t i k . O n a , b a b a m ı n korkunç vahşi y a n la r ın » 1

m i r a s k a l d ı ğ ı n d a n e m i n i m .

S o p h i a g ü l d ü . N e d e n l i v a h ş i ?

] . ı m e s o m u z l a r ı m s i l k t i . B i r ay önce olsa, böyle bir SOnV* y a n ı t v e r m e k t e n k a ç ı n ı r d ı . Daha baştan babasının laf>n>«

a ç m a z d ı z a t e n , a m a Sophia evlenerek dahil olduğu aile»*

g e ç m i ş i n i n b i r k ı s m ı n , biliyordu ve Tann'ya şükür, k a ç a

, a y a i n m e m i ş t i . "Babam geç evlenmiş, t u z l a 0 b jr .

k aç^ ü ıtr Skandal yaratacak tavırlar benimsemek •Çin

‘ -

"

-

" "

' "

'

­

' '

" ­

"

" " "

"

" "

°

www.CepSite

si.Net

Page 252: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

gcıphia'nın yüzünden merak duygusu okunuyordu, o yüz ae„ James sözlerin, sürdürdü. "Kumar oynar, içki ,çer akla

gelebilecek en kotu yerlerin kapısm, aşmdırınmş. Büyükba

bam o n u n b u d a v r a n ış la r ın a s e y irc i k alm aya daha fazla da" v a n a m a y ın c a , o n u y a ş l ı b ir o rd u m ensu bu yla yaşam ası için

Fransa 'ya g ö n d e r m iş . Şüphesiz k i e n az kendisi kadar sert olan bir a d a m la . B a b a m s o n r a d a n İn g ilte re 'y e d önerek an n em le e v le n m iş v e e n a z ı n d a n b ir s ü re liğ in e d u ru m u idare etm iş."

"L ily b a n a b i r m e t r e s i o ld u ğ u n u söylem işti."

" B ir d e n f a z la ş ü p h e s iz , a m a e n u zu n süreli tu ttu ğu m etres P a r is l iy d i : o r a d a ta n ış t ığ ı b ir k ad ın ."

M u m ış ık la r ı t itr e ş ir k e n , S o p h ia gözlerin i kucağındaki ellerine in d ir d i v e J a m e s o n u n p ü rü z s ü z ten in e hayranlık la baktı.

" P a r is d e m iş k e n ," d e d i Ja m e s . "P ie rre Billaud kim ? O radayken t a n ış t ığ ın b ir i m i? "

S o p h ia b a k ış la r ı n ı o n u n y ü z ü n e d ik ti. "Benim tanıştığ ım mı? T a n rı a ş k ın a , h a y ır . B u ra y a L ord M and erlin ile gelm iş. Lord geçen h a f t a b a n a y a z a r a k b ir m is a fir g e tir ip getirem eyeceğin i

so rm u ştu . A n la d ığ ım k a d a r ıy la M ö sy ö Billaud ondan bir ev

k ira la m ış v e İn g i l te r e 'y i g e z ip g ö rm e y e gelm iş.

Y a n i y e n i m i t a n ış t ın o n u n la ? "

"E v e t , d a h a b u g ü n . Neden? Gerçekten onu benim arka

d aşım m ı s a n d ın ? "Ja m e s o h u z u r s u z edici anda, bir şeylerden anlamsızca so

nuÇ|ar ç ık a r a r a k , aslı astan olmayan gülünç bir kıskançlığa ka P‘ld,g* kin ne kadar mantıksız davranmış olduğunu tark etti.

,vrh a ld e k a r ıs ı da aynı şeyleri düşünüyordu.

"Öyle mi? Böyle olduğunu bilmiyordum."

^ ’Phıa uzanıp onun yanağını okşadı. Ivi işte ar ^ W i i bunu unutup başka şeyleri düşünebilin^ ^

h l r H y , m e s e l a kendini sana adamış kannla sevışn

•257

-

-

­

­

­

­

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 253: Julianne Maclean

BEN İ AŞKA İN A N D IR

. . , a m e s 'e b a la y ım h a t ı r l a t t ı . K e n d i s i ^ s

M v e o n u n b u S C V 8 in in f a d , m *kardığı günleri.

‘ sophia o zamandan beri farklılaşm ıştı. Kendisi de. Her

şey farklılaşmıştı.

Soph ia aşağı k a y a ra k g e c e l iğ in i b a ş ı n ı n üzerinden çekip

çıkarırken, k a lça lar ın ı o y n a ttı . B ir a n d a J a m e s m um ış.ğmda

k en d isin i k arıs ın ın d o lg u n g ö ğ ü s le r in e , s e r t v e dokunulmayı

bekleyen göğüs u çların a b a k a r k e n b u ld u . S o p h i a kollarını kal

d ırarak Jam es'in b a ş ın a y a s la d ı. J a m e s o n u n gerçekten de ken

disini ıiıiıvttış o lm asın d an d o la y ı m ü t e ş e k k i r d i .

O n u n la se v işm e n in d ü ş ü n c e s iy le kendiliğinden gülüm

sed i. "B u gece y an ın d a k a la c a ğ ım ."

"G ü zel, çü n k ü g itm e y e ç a l ış s a y d ın bağlayacaktım seni."

Jam es tek rar g ü lü m se d i. K o n u ş m a zam anı bitmişti. Ona

sah ip olm a ih tiyacı in a n ılm a y a c a k derecede güçlenmişti. İs

tese bile karşı k o y am azd ı b u n a . O n a sahip olm ak için şehvet

ve şiddet dolu b ir arzu h e r y a m ru sarmıştı. Akla hayale gelebilecek h er şekilde.

Jam es, onu k e n d is in e çekerek dudaklarını dudaklarına bastırd ı ve d ili o n u n d ilin e dolanırken d a m a r l a r ı n d a k i kanın

hızlandığın ı h issetti. A n ın d a sertleşerek kendisini onun sıcak

. o lgun k a M a r .n a bastırdı ve elleriyle karnını o k ş a y a r a k di

•m Roğus uçlarında gezdirirken var olm am asını yeğley**#

öu n ^ VC hİSİCrle doldu; S o p a y la , onun kendisinin oldu ğunu ve son su za dek kendisinin olacağın, ispatlam ak içi» *v‘Şme arzusu gibi. ö

Sonsuza dek.

Korkutucuydu bu.

Her Van* öyleydi.

-

-

­

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 254: Julianne Maclean

Çünkü bütün hayat, boyunca kaçınmaya özen gösterdi*,

şeyin ta kend.s.yd, bu. Kontrol edilmesi, hâkim olunmas,nûinıkün olm ayan bir ihtiras.

James, Sophia'nm üzerine çıkarak kollannın ve bacaklan

nm kendisine dolandığını hissederken onu bedenlerinin izin

verdiğince kendisine bastırdı. İçine girdiği bedeninde inanıl-

nı az bir sıcaklık ve zevkin dolaşarak ruhuna doğru ilerledi­

ğini hissetti. Yetişkinliği boyunca hiç bu denli anlaşılmaz şe- kilde savunm asız hissetmemişti kendisini.

JULIANNE MACLEAN

S o n ra k i b i r k a ç g ü n , S o p h ia iç in , J a m e s ile ik is i VVentvvorth

K a le s i 'n e v a r d ı ğ ı n d a n b e r i y a ş a d ığ ı e n m u tlu g ü n le r o ld u .

K o n u k la r a k ş a m y e m e ğ i m a s a s ın a g ü lü ş m e le r v e so h b e t kat­

m ıştı v e S o p h ia b i r s e f e r l iğ in e VVortlY e lb ise le r in i g iy ip m ü cev

h e rlerin i d a h i ç e k i n m e d e n g iy e b ilm iş t i . H ep sin d en ö te , Jam es

o n u n la d i k k a t ç e k e c e k d e r e c e d e ilg ile n m iş , h e r g ece od asın a

gelerek , ş a f a ğ a k a d a r y a n ın d a k a lm ış t ı . S a n k i z a lim ce ken d in i

geri ç e k m e s i g e ç m i ş t e k a lm ış , Ja m e s , o n u n hay atın d a olduğu

fik rin e a l ı ş a r a k a r t ı k e v l i b i r a d a m o ld u ğ u n u k a b u lle n m iş g i

biyd i. V e k e n d is in i , e n a z ın d a n g ö rü n ü şte , b ir yakın lığa açm ıştı.

S o p h ia 'y İ a s e v i ş m e s i bile değişmişti. Balayında olduğu gibi

g ü lü m s ü y o r v e g ü lü y o r d u . Onunla Martin ve Lily hakkında

^"H işuyor , a r a z in in yönetiminde yapmak istediği değişiklikler

'fcn b a h s e d iy o r d u . J a m e s ile ik is i geceleri yalakta partide olup 7 e n ^ ç ü k a k s a k l ı k l a r d a n bahsederek eğleniyorlardı; nasıl

1 l l'vdi Fenvvich'in topuğu ün girişteki bir çatlağa sıkışmış.

ul d ü * s d e o n u geri çekmeye çalışmıştı. İki kadın homur

7 ‘P inlemişler, sonrasında ise sözlerle anlatamayacak k ,. ■'rul"nnı,ş |1<1|tle. b öyl, b i r ^ hiç olm anuşgibidavranm aya

11 ^ k u zu n cu y ü zyıld a, P aris te popüler olan Inuüıa asdl*

-

­

­

-

-

-

'’ '

www.CepSite

si.Net

Page 255: Julianne Maclean

cah şm lîl„ r d , la m e s ile S o p h ia b u n a o k a d a r g ü l m ü ş ^

James yataktan düşmüştü.lam es e lb e tte S o p h ia 'y a h iç o n u s e v d .g m , s o y l e * ^

J h i a d a o L on d ra 'd an d ö n d ü ğ ü n d e n b e r t b u s ö z le r i ^

M a n a s t ı . O n u n b u n a h a z ır o lm a d ığ ın , s e z in l iy o r d u . Ama so„ »ü nlerd e yaşan an tü m b u d e ğ iş ik l ik le r le , S o p h ia , i le r id e boyfe

d uygusal b ir y a k ın lık o la b i le c e ğ i u m u t l a r ı n a k a p ı lm a y a baş.

lam ıştı. Y aln ızca b u b ile o n a y ü z ü n e b i r g ü l ü c ü k k on d u rm a gücünü veriyordu. S o p h ia , J a m e s 'in k e n d i s i n i n n e k a d a r de g iştiğ in in fark ınd a o lu p o lm a d ığ ın ı m e r a k e d iy o r d u . Bundan b a h s e d i p b a h se tm e y e ce ğ in i y a d a b u n u k a b u l l e n i p kabullen

m eyeceğini. Belki b ir g ü n o lu r d u b u .

Jam es içinse, av p artis i, g e lm iş g e ç m i ş e n iy i p a r t i olm uştu. K utlam alarda b e lirg in b ir r a h a tlık v a r d ı . S o p h ia sa y e s in d e , an

n esin in esk id en ile tiş im d e ç o k d ik k a t e t t iğ i k ü l t ü r e l v e bağnaz beklen tiler b e lirg in b ir ş e k i ld e y o k o lm u ş t u v e Ja m e s çok iyi vakit geçiriyord u.

Iaze bir meltem rüzgân gibiydi S o p h ia , düşesti. Geçmiş yılların gerginliğini alıp götürmüştü. K e n d i s i n i n piyanoyla eşlik ettiği Amerikalı bir akordeon ç a l g ıc ı s ı tutmuş, ikisi akşamları küçük canlı parçalar ç a lm ış la r d ı ( a n n e s i ise her birin den irkilmişti). Sophia "dansa k a l d ı r " ve " k ö r e b e " gibi oyunlar düzenlemiş, herkes birkaç k a d e h ş a r a b ın ardından gecenin bu yansı kahkahadan kırılmıştı. J a m e s hayatında hiç bu hafta boyunca güldüğü kadar sık ve ç o k g ü ld ü ğ ü n ü hatırlamıyordu-

Bir 8ün ^ ledun sonra, James ile d iğer beyler silahlan)'!

n i n u ,la r Ve W h İ by James in Yunma geldi. Jam es ile * *

rektî*,n Uyuk bi,IUmünde birbirlerinden u zak durm uşla* 8® kad d , r anlarda # * * * sohbetler etm işlerd i. İkisi de ar

son i nr nm yara Jld« " " n farkındaydı. A ralarında

■Çin « k e : r ada Whitby ^ p b ia y a ev lenm e te k lif 1 8 kl PUSku™ ü? James de çekip gitm işti. Sonrasında *

BENİ AŞKA İNANDIR

•260

-

-

­

­

­-­

-’

" " ' ' ' " -

' ' ' " " -

-

www.CepSite

si.Net

Page 256: Julianne Maclean

h a y a t ın d a k i p e k ç o k n a h o ş ş e y e y a p h ğ , g ib i, bu n u rfa ^ s, nd a b ı r a k m ı ş t ı .

w h i ,b y , t ü f e ğ i n i doğrultarak tetiği yekti. Silah patlarken a lç a k ta n u ç a n k u ş la r d a n biri yere düştü.

" İ y i a t ı ş , " d e d i J a m e s .

"Senin son atışın kadar etkileyici sayılmaz, gerçi sen hey e t le r in i hep yüksek tutarsın zaten."

Ja m e s , o m u z la r ın ın gerildiğini hissederek tüfeğini doldurdu.

"Evlilik hayatı nasıl gidiyor peki?" diye sordu VVhitby. "Dü­şündüğün gibi oldu mu?"

"A y n e n öyle, hatta daha fazlası. Sophia iyi bir düşes."

V V h itb y tekrar nişan alarak ateş etti. "Bundan hiç şüp

h e m y o k t u ."

Silahını indirerek James'e baktı. "Burada göze çarpan de

ğ iş ik lik le r yaptığı aşikâr."

James başını sallam akla yetindi.

"Annenin bunları hoş karşıladığını düşünemiyorum."

"Annem üzerinde durmuyor." Tanrım, ne tuhaf bu.

“Gerçi Sophia'n ın bu av partisini planlarken hiçbir ay

nntıyı gözden kaçırdığı iddia edilemez. Bu hafta yenilen ye

meğin haddi hesabı yok, James. Karides çorbası muhteşemdi

Karının bu konuda yetenekli olduğu kesin. Kendisi harika

bir ev sahibi."Jam es bir başka kuş sürüsünün geçmesini beklerken,

VVhltby, tüfeğini tekrar doldurdu.

■>> Fransız k i m b u a r a d a ? B ü tü n a k ş a m y em ek lerin d e

b ü r jd a a m a p u r o i ç m e y e k a ln u y o r . Sophia nın arkadaş, m .r

, ^ H a y ır , M anderlin I n k o n u ğ u ," d iv e vurguladı Jam es. Bı

1 ° ndan bir ev kiralamış."

İULIANNE MAClEAN

•261

­

­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 257: Julianne Maclean

"Anladım Gökyüzünden b i r k u ş s ü r ü s ü d a h a s ü z f y ^

b m e s d e \ v h itb v d a n i ş a n a l a r a k a t e ş e t t i l e r . G a r i p b i r a d a m ,

d e d iV V h i tb y . P e k k o n u ş m u y o r , s a d e c e k a d t n l a r l a s o h b e t e d i

y o r . Gördüğüm kadarıyla a v l a n m a k d a i l g i s i n i ç e k m i y o r .

■Sanmıyorum, y o k s a o d a burada o l u r d u , ö y l e d e ğ i l m i ? ..

Birkaç d a k i k a i k i s i d e a t ı ş l a r ı n a y o ğ u n l a ş a r a k s e s s i z k a l

d . i a r v e sonunda W h i t b y s i l a h ı n , i n d i r d i .

» B a k , J a m e s , i k i m i z ç o k u z u n z a m a n d ı r a r k a d a ş ı z v e b e l l i

b a ş l ı k o n u l a r d a h a d d i m i a ş t ı ğ ı m i ç i n ö z ü r d i l e m e m g e r e k t i

ğ i n i h i s s e d i y o r u m . H e r ş e y o l m a s ı g e r e k t i ğ i g i b i o l d u v e e ğ e r

s e n d e r a z ı y s a n , b e n b u n l a r ı u n u t m a y a h a z ı r ı m .

J a m e s y e r d e k i k a h v e r e n g i ç i m e n l e r e b a k t ı . B u n u n b u g ü n

o lm a s ı n ı h i ç b e k l e m e d i ğ i g i b i , e n e s k i d o s t u y l a a r a l a r ı n d a k i b u

s o ğ u k l u ğ a b u k a d a r c a n ı n ı n s ı k ı l d ı ğ ı n ı k a b u l l e n e m e m i ş t i d e .

J a m e s d e r i n d e r i n i ç i n i ç e k e r e k V V h i t b y a d ö n d ü . E l i n i u z a t t ı

v e ik i s i e l s ı k ı ş t ı l a r . E l b e t t e r a z ı y ı m . B e n d e ü z g ü n ü m , a r k a

d a ş ı m . L m a r ı m b u n l a r ı n h i ç b i r i i n c i t m e m i ş t i r s e n i .

İ n c i t m e k m i ? B e n i m i ? Y o k c a n ı m . E v l i l i k m e y d a n ı . k ı

r a n k ı r a n a b i r m ü s a b a k a d a n b a ş k a b i r ş e y d e ğ i l k i ; ö z e l l i k l e

d e ış ın i ç i n d e v â r i s l e r o l u n c a . B i r a z g u r u r u m k ı r ı l d ı , h e p s i o .

J a m e s g ü l ü m s e d i . B u n u d u y d u ğ u m a s e v i n d i m .

Bir surü daha gökyüzünde b e l i r i r k e n , i k i s i d e n i ş a n a l ıpa t e ş e t t i .

V a ! l a h l a n n i tt> k ra r d o l d u r u r l a r k e n V V h i t b y , J a m e s i d ü r ü n

d a v a r T d e ğ l , m b i l y o r s u n . Ö n ü m ü z d e b a ş k a s e z o n l a r

•u s u A m e r V P * * k kİ/ ^ a v a d ö n e r d ö n m e z b i r g e m i d o * Amer,kan güzeli d a h a o k y a n û s u g e ç e c e k .

g e m i y i k a K U aU m ? y e r e k a r k a d a S m a b a k t ı . S e n d e altın d lu

0 1 3 l ç , n o r a d a m ı o l a c a k s ı n ?

BENİ AŞKA İNANDIR

•262

"

" "

" ­

"

-

­

'

" ­

"

" ­

"

"

" ' ' ­

‘ ' ‘

° "

" °

' "

-

www.CepSite

si.Net

Page 258: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lean

VVhitby kurnazca b,r kaş,n, kald.rd,. "Doğal olarak. İnan, yorum ki gerçek aşk, mavi ufugun hemen ucunda beni bekli vor. Ya da en azından bunu umut etme şans,m var"

jki yeni konuk, avlanm anın son iki gününe katılmak için gelmişlerdi; bu yüzden Sophia, odasına dönüp yeni oturma düzenini ayarlam ak için biraz zaman ayırdı. Kimin nereye oturacağın ı gösteren isim kartlan içinden kesilmiş olan deri bloknotunun başına oturdu ama yeni konukları nereye oturtması gerektiğinden pek emin değildi. Birdenbire bütün yemek masasını fiyaskoya çevireceğinden ve kendini beğenmiş soylulardan birinin ortalığı velveleye vereceğinden korktu. Debrett'hı Soyluluk Kitabı’na ihtiyacı vardı. Bu kitapta her bir soylu ve aile üyeleri tek tek bir sayıyla belirtilmişti. Ne yazık ki Marion, di­ğer her şey gibi bu kitap da ilk olarak kendisine ait olduğun­dan, onu odasında saklamayı tercih ediyordu.

Sophia odadan çıkarak dul düşesin odasına gitti. Tam kapıyı vuracaktı ki, içeriden yürek parçalayan bir hıçkınk sesi yükseldi. Sophia, kulağını kapıya yaslayarak dinledi. İçeriden tekrar bir hıçkırık sesi duyunca, Marion'ın ağladığını anladı.

Sophia bir an onu rahatsız etmemesi gerektiğini düşünerek duraksadı ama içeriden bir hıçkırık sesi daha duyunca, yüreğinde bu kadın için bir üzüntü hissi dolaştı. Böyle hissetmekten nefret etse de, Sophia kapıyı vurmaktan kendisini alamadı.

Kısa bir sessizlik oldu. "Evet? Kim o?"

^ P h ia , yanıt vermeye zahmet etmedi çünkü Marion'un °na ancak çekip gitmesini söyleyeceğini biliyordu. Onun ye

. ^ kapıyı yavaşça açarak içeri süzüldü. Benim, Sophia. Sen

,yı M arion?"

. düşes gözlerini hafifçe silerek olduğu yerde doğruldu

‘tte 'yivim. İçeri girebileceğini sö y le m e m iş

•263*

­

­

­

­-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 259: Julianne Maclean

S o p h i a e ş i k t e d i k i l i y o r d u . A ğ l a d ı ğ ı n , d u y d u m . S e n i n i * n

yapabileceğim bir şey va r n u?

H a y ı r , g i t m e n y e t e r l i . Y a l n ı z k a l m a k i s t i y o r u m .

S o p h i a k o l a y ş e y i s e ç m e , s ö y l e n e n i y a p a r a k ç ı k ı p g i l m e a r

z u s u n u b a s t ı r a r a k o l d u ğ u y e r d e n k ı p ı r d a m a d ı . O s ı r a d a o r a y a

n e d e n g e l m i ş o l d u ğ u n u h a t ı r l a d ı v e o d a y a g i r e r e k , "Debrctt’in

Soyluluk K i t a b ı n ı a l m a y a g e l d i m y i n e . A k ş a m y e m e ğ i n d e

o t u r m a d ü z e n i n i d e ğ i ş t i r m e m g e r e k i y o r , d e d i .

N e d e n ? B i r i s i m i g i d i y o r ? M a r i o n m s e s i f a z l a s ı y l a u m u t

d o l u y d u . B e l k i d e t ü m b u k e ş m e k e ş t e n y o r u l m u ş t u v e d ü z e

n i n i g e r i i s t i y o r d u .

H a y ı r , b u g ü n ö ğ l e d e n s o n r a L o r d Y V i t f i e l d v e k a r ı s ı g e l

d i l e r .

M a r i o n b o ğ a z ı n ı t e m i z l e y e r e k b i r a n k e n d i s i n i toparlamaya ç a l ı ş t ı v e y a v a ş ç a s a n d a l y e s i n d e n k a l k t ı . M a s a s ı n ı n yanma,

k i t a b ı a l m a y a g i t t i . H e r z a m a n k i n i n a k s i n e b i r şeyleri eleştir

m e d e n y a d a k u s u r b u l m a d a n , S o p l ı i a y a k i t a b ı uzattı. G ö z

l e r i k ı z a r m ı ş v e ş i ş m i ş t i .

M a r i o n , d e d i S o p h i a , y u m u ş a k b i r s e s l e . L ü t f e n bana n e o l d u ğ u n u a n l a t . B e l k i y a r d ı m c ı o l a b i l i r i m .

D u l d ü ş e s i n d u d a k l a r ı g e r i l d i . B i r şey olmadı. Senin anlay a b i l e c e ğ i n b i r ş e y o l m a d ı ğ ı k e s i n . O yüzden şimdi git lütfen

S o p h i a k a r a r l ı y d ı . S e n i n b u r a d a a c ı çektiğini bilerek gid e m e m . ^

Dul düşes, Sophia'nın söylediklerinden ürkmüş gibi

S,m 0nWk pencereye gitti. "Bundan bahsetmek istemiyorum "

rak T n“dcn he& eat »““?> söyle soğuk olduğunu n»"

s e r e b i l i r d Z'C,k ^ *K M k bU e ö n ü n e m u t‘U *** ^ k Ta 1 Phİa' kimsenin Mariun'a başka bir insana * * davranmayı öğretmediğin, ayn, şekilde kimse tarafında»*

BENİ AŞKA İNANDIR

■264

'

' " "

'

"

" " '

­

" ­

"

­

' ­

" "

"

" ­"

" ­"

-

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 260: Julianne Maclean

s ıca k bir davranış görmediğini düşündü. Bu yüzden, bunune k s ik ! * # 11* d e ç e k m iy o r d u .

Sophia ona y a k la ş t ı . "B a n a gü v en eb ilirsin , biliyorsun. Bana ne a n la t ı r s a n a n la t , b u d ö rt d u v a r arasın d a kalacak ."

" A n la t a c a k b i r ş e y im y o k b e n im ."

" M a r io n , b u n u n d o ğ r u o lm a d ıg ı ortada."

Dul d ü ş e s p e n c e r e n in b a ş ın d a n ay rılm ad ı. "N ed en hep böyle c ü r e t k â r s ın s e n ? B ir d ü ş e s e y ak ışm ıy o r bu."

" K a l b i m i n d e r in l ik l e r i n d e , ö n c e lik le se n in g e lin in im ,"

d edi S o p h ia . " D ü ş e s o lm a k ik in c i sırad a geliyor. G elin in o larak, s a n a y a r d ım c ı o lm a k is tiy o ru m ."

M a r io n bir an sessiz kaldı ve sonunda ona döndü. Yüzünü n s e r t ç i z g i l e r i iy ic e buruşmuştu. Tekrar hıçkırıklara g ö

m ü lm e k ü z e r e y d i .

Sophia, çekinerek o n a d o ğ ru b ir ad ım attı. "N e oldu, M arion? B u kadar k ö tü n e o la b ilir k i? L ü tfen ban a anlat, aram ızda kalacağına söz v e r iy o r u m sa n a . İç in d e tutm am ak iyi gelecektir.

Sophia'nın hayal b ile e d e m e y e ce ğ i b ir şey oldu. M arion, Sophia'nın kollarına g ö m ü lü p , y ü z ü n ü onu n ellerine göm erek ağlamaya başladı. S o p h ia , M ario n 'ın sırtın ı okşarken ya

tıştırıcı sözler fısıldadı.

b ir s ü r e sonra M a r io n sa k in le şe re k geri çekildi.

Yaşadığı d u y g u la r d a n u tan ıy o rm u şçasm a bak ışların ı \ tre

d ik m iş, b u r n u n u m e n d i l in e g ö m m ü ştü .

Özür d i le r im . B a n a n e o ld u b ilm iy oru m .

Özür d i le y e c e k b ir ş e y y o k , M ario n . B ir şe> sen i üzn

Hlli ki. H a d i s ö y le b a n a ."M a rio n , b a k ış la r ın ı y e rd e n a y ırm a d a n başım ıkı 'a n a

V:,r'lk k o n u ş m a y ı r e d d e tt i . S o p h ia . o n u n elin iv e h e m e n y a n m a o tu rd u . "B u rad a k o n u ş a b ile n

JULIANNE MACLEAN

•26.S

­

­­

­

­-

-

www.CepSite

si.Net

Page 261: Julianne Maclean

B E N İ AŞKA İNANDIR

sır

kimsenin olmad# lütfen benim le k o n u , Ben y ^

olabilirim , biliyorum /»Nasıl yardıma olacaksın ki?" dedi M arion, güçsÜ2ce

saklıyorum, açığa vuramam bunu. H iç kim seye."

»Ama rah atlam ak iç in b u n u yapm an gerek. Yanında fc

fisi olm ası gerek . H a y a tın d a e n a z b i r t a n e gerçek arkadaş,„ olm alı, g ü v en eb ileceğ in i h i s s e t t iğ in bırı, elinden bütün ge|en seni can kulağıyla d in le m e k b ile o l s a ."

M arion, sö y le d ik le r in in h i ç b i r in e »nanamıyormuşçasınaSophia'ya başın ı sa llad ı.

"G ü vend iğin k im se y o k m u ? "

M arion, ayağa k a lk a ra k te k r a r u z a k la ş t ı . S o p h ia o n u n herhangi bir y a k ın lık ta n k a ç ın m a k iç in u z a k l a ş m a y ı h u y edindiğini düşündü. H ay atı b o y u n c a b ö y le o lm u ş t u , o n u bundan vazgeçirm ek ço k zord u .

Soph ia y atak ta o tu r a r a k s a b ır la M a r i o n 'm yanıtını bekledi. D ul d ü şes b ir sü re o d a y ı a r ş ı n la d ık t a n s o n r a dönüp tekrar yatağın k en arın a o tu rd u . " K i m s e n i n , hatta James'in bile bilm ediği b ir şey var."

Sophia g erg in ce y u tk u n d u .

J a m e s bu düklüğün gerçek vârisi değil."

­­

­­

www.CepSite

si.Net

Page 262: Julianne Maclean

YİR M İ BİRİNCİ BÖLÜM

SB ophia'nın midesi kasıldı. Marion'ın önemsiz bir şey söyle­mesini beklem işti; av partisi sırasında protokolde utanıla­

cak bir hata ya da daha küçük bir skandal gibi. Belki konuk­lardan birinin bir başka konukla uygunsuz bir ilişki yaşadığıgibi bir şey mesela. Ama bu...

"Em in m isin?"

"Evet. G eçm işim izde bir sır saklı ve ben bütün hayatımı, bunu dünyadan saklam ak için mücadele edeo?k geçirdim.

"Ne peki bu sır?"

Marion başını eğdi. "Hepsi kocamın, Henry nin suçu. Bü tün bu olanlar hep onun suçu. Tüm bu sıkıntıya onun yüzün den düştük." M arion, Sophia'ya baktı. "Ben onun ilk karısı

değilim."

Sophia, bunun ne anlam a geldiğini düşünmeye çalıştı.

T i n i i l k evliliğinden bir çocuğu mu vardı?

"Evet. Bir oğlu. Ama o kadından boşandığında bunu b i

liyord u . Gençliğinde Fransa'da yaşamaya &trnı* v* ^ u e ile evlenmiş; kim senin onaylamayacağı bir c,ln bir oyuncuym uş ve şu bayağı, ucuz gösteri t r uÇ o r m u ş . H e n r y 'y i ta n ıd ığ ım k a d a r ıy la o n u n a m u h .m e

' M k e n d i b a b a s ın ı k ız d ı r m a k iç in e v le n m iş tir , zı

adam da aziz sayılm azdı."

­

www.CepSite

si.Net

Page 263: Julianne Maclean

İNANDIR

mısar /\n»*» i it*1* j ^o n d a n boşanarak Londra'ya geri dönmüş. Sonra da vakit g cç i r m e d e n benimle evlendi. G e n e v ie v e 'in o n u n g id iş in e üzül düğünü sanmam; zira ona o ğ lu n d a n b ile b a h s e tm e m iş . Yıllar sonra Henrv'nin aslında k im o ld u ğ u n u ö ğ r e n d i a m a o sırada bir g e n e l e v işletiyordu ve H en ry d e, d o ğ a l o la r a k , sa y g ın İngiliz oğlunu vârisi olm ak için y e t iş tir irk e n , b ö y le b i r skandali tekrar gündeme getirm eyi is tem ed i. O y ü z d e n o n u n la tekrar ilişki yaşamaya başladı. Tüm p a ra m ız d a b u n u n iç in harcandı bitti işte: onun ağzını kapalı tu tm a k iç in ."

Marion tekrar ağlam aya b aşlad ı. " H e n r y ö ld ü k te n sonra ondan hiç haber alm adım am a k ısa s ü r e ö n c e b a n a te k ra r yazarak ona maddi destek verm em iç in ıs r a r e t t i . A k s i takd ird e oğlunu tüm dünyaya ifşa e d eceğ in i s ö y le d i. B u te lg ra f ı daha >eni aldım; bu hafta b itm eden d a h a fa z la p a r a is tiy o rm u ş.'

' Ama şantaj denir buna," dedi S o p h ia , te lg r a f ı M arion 'd an alarak kendisi okurken.

ı> o l ı ■ ■■ t denirse densin, am a ja m e s 'in h e r ş e y i y i t i r m e s i n e en

-

­

­

-_ www.Cep

Sitesi.N

et

Page 264: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c Lea n

"Soy ad m ' kullanm ış. Evlilik cüzdanını gördüm. Yıllar önce bakmıştım Yasal olarak evlilerm iş."

Peki o zam an niye gelip oğlunun haklarını talep etmi

yor? Niye ona ödem e yapmanızda ısrar etsin ki? Bana şüpheli göründü bu.

A ra/ilerin kâr getirmediğini başından beri biliyordu. Taş­

rada böyle bir hayat istemez o. Tek istediği para ya da mücev-

her. Büylece sevdiği türden lükslerin tadına varabilir ve işine devam edebilir. Bir, şey, iş kadını olarak."

Sophia, başını iki yana salladı. "Gerçekten James'e söylemen gerekiyor.

"Olmaz. Bütün hayatımı onu bu pislikten korumaya çalışarak geçirdim, şimdi de kendisine ait olan şeyleri kaybetmesini izleyecek değilim. Onda bir adalet anlayışı var, korkarım ki..." Marion cümlesini bitiremedi.

"Düklüğü üvey kardeşine verebileceğinden mi korkuyor­sun?

"Verebilir, evet."

Sophia ayağa kalkarak odayı arşınlamaya başladı. "Ama

bazından kendi tercihi olur."

Marion, nefesini tuttu. "Bunun aramızda kalacağına sözv°rmiştin/ Sophia."

dice Tanrım, eve t, söz vermişti. "Evet, biliyorum, ama...

Marion ayağa kalkarak ona doğru ilerledi. "Söz verdin, N°phia. Beni sana güvenebileceğime ikna etmeseydin sana

Un,arın hiçbirini asla anlatmazdım."

^ P hia ne yapacaktı ş im d i? Ş u a n a d e k k e n d is in e n efretbtl5ka bir şey göstermemiş o la n k a y ın v a lid e s in in o n a y ın ı

V'm'"ak için bu s ı r r ı k o c a s ın d a n g iz le y e c e k m iy d i? l a la

öğrenirse?

■269

-

" ­

­"

"

­"

­­

"

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 265: Julianne Maclean

BliNİ AŞKA İNANDIR

Ama belki de Marion'ın hayatı boyunca bu denli ne[rc|

dolu olmasının sebebi buydu: hayatında sırrın, p a y l a ş a b i l

güvenebileceği kimsenin olmaması, insan hayatında sevgiyi Ummazsa, nefretten başka hangi duyguyu yaşayabilirdi ki?

Sophia, ne yapacağını bilemeden ellerim eteklerine yasladı. Marion, savunmasız, yalvaran gözlerle onu seyrederek bekledi.

Debrett'in Soyluluk Kitabı masanın ü zerinde duruyordu. Sophia'nın ev sahibeliği görevleri kendisini bekliyordu.

Sophia, Marion'ın yanına giderek ellerini tuttu. "Sırrım şimdilik saklayacağım, ama bir şekilde sana yardım etmeye de çalışacağım."

Belki Sophia, Marion'a, insanları dışarıda t ut maktansa onlara güvenmenin daha iyi olduğunu kanıtlarsa, Marion da, James'e güvenmeyi yeğleyebilirdi. Sophia bunun için uğraşacaktı... Marion'ı, James'e bunları anlatmaya ikna etmek için. "Bana anlatmakla doğru şeyi yaptın."

Marion'ın gözleri kederli bir umutsuzlukla belli belirsiz donuklaştı. Sophia'ya sarılmak için eğildi ve Sophia, bu soğuk, hissiz kadından böyle bir hareket beklemediği için, duyduğu şaşkınlıktan soluğunun kesilmemesi için çaba gösterdi.

Marion geri çekildi. "Bir şey daha var."

b i l i r d i k "U? ^°kCCdİCİ bU tuf andau sonra' daIia ne0İ0

BillJu“ İn bİ,mCdİfeİ erkek kard^ n in ad. Pierre. V * *

ler. Sonnsmı! k° MUkl,ır ak$a™ yürüyüşü için bahçelere^ giyinmek üzere o *

^ptumbafc ' " ‘'ıdftnmek iyin biraz geç kalmıştı* âkında k,,nuşup konuklardan

•270*

­

­

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 266: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

^ n d a n hiç b i t m e d i ğ i n , h a f r i a , ^ ^

MM M-ı r ' ° n ,n S‘iyled,klermden sersemlemiş durumdaykenbir de bunlarla uğraşmak /.orundaydı.

pierre Billaud, James'in üvey kardeşi miydi?

S o p h ia , son b ir k a ç gün içindeki tüm konuşmalann, zihninden g e ç i r d i . Gizli bir niyetle buraya geldiği izlenimi verecek h iç b ir ş e y yapmamıştı. Olduğunu söylediği kişi gibi gö­rü n ü y o r d u : F r a n s a 'd a n gelen bir ziyaretçi, o kadar. Markına

kim olduğundan bahsetmemişti bile. Ne bir tehdit gelmişti ondan, ne de s in s i bakışlar. Yalnızca Madam La Roux'tan gelen ve d a h a f a z la ödeme talep eden telgraf vardı ortada.

P ie rre n e d e n buradaydı? Sırf Marion'a baskı yapmak için mi? Y o k sa m iras olarak almayı umduğu araziyi incelemek için ini gelmişti?

Sonunda odasına girerek kapıyı arkasından kapatan Sop hia, korsajını çözmeye başladı. Acaba Marion'ı James'egüvenip ona bu şantajdan bahsetmesi gerektiğine nasıl ikna edecekti?

lam giyinmesine yardımcı olması için Alberta'yı çağıral ı ki, duyduğu sese hazırlıksız yakalanarak yerinden sıç

radı. Yatağa bakmak için etrafında döndü.

"Zamanın var mı?" diye sordu James ağzınm fcenan hm /,r bir gülüşle kıvrılırken. Üzeri gömleksiz halde örtülerin UA,> ine uzanmış, rahat bir şekilde bir bacağım diğerinin ü/c* rı,H* at mişti. Üzerinde hâlâ jokey pantolonu ve Çizmeler.

( >"un bu baştan çıkarıcı teklifinin anlamın, kavrayan S>P "" b‘r nefes vererek kışkırtmasına ondan uzaklaştı ve orsa l"" V‘>/nu ye devam etti. "Ne için?" diye sordu, stsinın r

Vikınasına özen göstererek. Zihninde, o an o odada ahır

U nIl*r dışında, başka hiçbir şey yokmuş gibi dav ra

,anK*s, çekici bir gülüşle gözleri parlarken fa k ta n kalktı. "Yemeğe inmeden dr«*talUmUD

•271-

­­

­

-

­-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 267: Julianne Maclean

1

u m laü ın d ak i k ü p e le rd e n b ir in i ç ı k a r ,rken onun ay.Soph,a' maL , bak tı. "Ahududu ta t l ı s ın , bu kadar sevdi.

işim S a n tn m h iz m e tç i le r d e n b i r in e yukan iki

y ™ İ r m e s i n i sö y ley eb ilirim / ' d e d i c id d i b i r sesle.

‘ vo ğ u n b a k ış la r , a ç g ö z lü b i r hal aldı. "Akl,m.

daki pek de kâsedeki k rem a lı ta tlı d e ğ i ld i aslında. Çok daha başka bir lezzeti d ü şü n ü y o rd u m ." J a m e s 'in s e s i alçalarak bo guk bir fısıltıya dönüştü . " B ü tü n g ü n s e n i düşündüm, Sop. hia. Bu yüzden sabah rezalet b ir a v c ıy d ım , b i r de öğle yemeğ i n d e giydiğin o e lb is e ..."

“Yeşil o lan ...""Evet, yeşil olan. S e n i m a s a la r d a n birinin üzerine yatınp

altına ne renkte çoraplar g iy d iğ in i g ö rm e y i öyle çok istedim ki."

Sophia, kalbinde sıcacık b ir k ıp ır t ıy la ona doğru döndü. James halayından beri ilk k ez s ö z k o n u s u o olduğunda, söz konusu herhangi bir şey o ld u ğ u n d a b ir a z olsun kontrolünü yitirdiğini kabul e tm iş ve S o p h ia a n id e n mutlulukla dolmuştu. Aklındaki endişelerin y erin i ta p ta z e bir şehvet duygusu alırken, Ben de seni istiy ord u m ," d e d i Sophia.

İkisi de dantel perdelerin arasından içeri sızan ölgün akşam ışığında sessizce birbirlerine baktılar. James gülümsedi ve Sophia bir gece önce onun ellerini nasıl vücudunda yuniu ^ ça gezdirdiğini, kendisine nasıl zevkler tattırdığını ve mut

ba* ,rm‘* istediğini düşünerek aşağılarda bir kıpır hisW,,i: k«km, kadınsı bir ihtiyaç duygusu.

h m es ona doğru bir adlm attl.

hizmetçim birazdan gelir," dedi Sophia.

BENİ AŞKA İNANDIR

hmes bir an düşündü Yemeğ

ve gidip kapıyı kilitledi.

l a n 2 Z ^ kaIaCag,z'" ekledi Sophia.

Ucunu dudaklı' ^ ° nun yan,na vardı ve parmakla*11'1?nna yasladı. “Ama enfes bir iştah yaratacak

•272

-

~

-

-

­­­

­

­

--

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 268: Julianne Maclean

jUUANNE MACLEAN

S o p h ia , içinden yükselen dızginlenemez heyecanı yutkunarak bastırmaya çalıştı.

James onu kollarına alarak yatağa taşırken, Sophia, karşı

k o y m a y a ya da itiraz etmeye yeltenmedi bile. Tüm istediği

onun terli tenini kendi teninde hissetmek ve kararan gün ışı g,nda onun çıplaklığının güzelliğine bakmaktı.

Sophia yatağın kenarına oturarak hiç utanıp çekinmeden

onun pantolonunu çözmeye başladı. James'in şişen sertliği dı­

şarı çıkmak için bekliyordu. Birkaç saniye içinde James çizme­lerinden ve diğer kıyafetlerinden kurtulmuştu. Sophia onun

muhteşem çıplak bedenine özlemle bakıyordu.

James onu yavaşça yatağa geri itti. Sophia, gün ışığında,

kendisi hâlâ kıyafetleriyle iken bir adamın çıplak bedenini

hissetmenin verdiği baştan çıkarıcı hazzı tasavvur edemezdi.

Ne var ki, bu çok u z u n s ü r m e d i za ten . Ja m e s o n u n korsa

jını çözmeye başladı ve k o r s e s in in ö n çe n g e ller in i açtı. Sop h ia

alev alev yanan b i r a r z u y a g ö m ü le n e d e k g ö ğ ü slerin i o k şay ıp

öptü ve tadına b a k t ı . S o p h ia 'n ın k a la n k ıy afetleri d e h ız la k en

dilerini yerde buldu ve S o p h ia 'n ın b e d e n i d erin v e g ü çlü b ir

tinsel özlemle s ı z la m a y a b a ş la d ı.

Birkaç d a k i k a s o n r a J a m e s o n u sa rsa n h ız lı ve ta tm in ed ici

k‘r baskıyla iç in e g ir d i .

James'in d u d a k la r ı o n u n k i le r i b u ld u ğ u n d a , S o p h ia , o n u n

i l i n i n d u d a k la r ı n ı n arasında g e z in m e s in in n e fis tad ın ı iç in e

James b ir k a ç k e z k e n d is in i b a s t ın p çek tik te n sonra. Sop

« f g a z m o la c a ğ ın ı hissetti v e d o ru ğ a u laşırk en bütün vü

' Udu h tr e d i. Jam es o n u n la a y n ı a n d a d o ru ğ a u laşarak . "S o p d iy e a d ın ı f ıs ıld a d ı . S o p h ia o n u n sesin d ek i şe fk a ti h issetti

^ l e n i n o r m a l r i t m in e d ö n e rk e n h isse ttiğ i k en d in d en g t

Ls'n e m u t lu lu ğ u n u n y e r in i , su ç lu lu k du\gu>u j k

•273

­

-

-

­

-

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 269: Julianne Maclean

Kocasından b i r ş e y s a k l ı y o r d u , k o r k u n ç b i r ş e y . o y s a k j

o n d a n h i ç a m a h i ç b i r ş e y s a k l a m a k i s t e m i y o r d u . O nun kendi,

s i n e t a m a m e n g ü v e n v e s e v g i d u y m a s ı n , i s t i y o r d u . Buna kar.

j ı l ı k k e n d i s i d e o n a g ü v e n v e s e v g i d u y m a k i s t i y o r d u .

A m a M a r i o n a s o z v e r m i ş t i v e a r a l a r ı n d a bir köprü kur

m a y a y a k ı n o l d u ğ u n u h i s s e d i y o r d u . Ş u a n o n a ihanet etmesi

m ü m k ü n d e ğ i l d i .

N i y e b ü t ü n b u n l a r o l m u ş t u , h e l e d e J a m e s i l e ikisi niha

y e t a ş a m a k a y d e d i y o r k e n ?

S o p h i a , o n u s ı k ı c a k e n d i s i n e ç e k t i . Z a m a n ihtiyacı vardı. B ü t ü n b u n l a r ı n n e a n l a m a g e l d i ğ i n i v e bu a i l e y e en iyi şek i l d e n a s ı l y a r d ı m c ı o l a b i l e c e ğ i n i düşünüp taşınmak için zam a n g e r e k i y o r d u .

A k ş a m y e m e ğ i n d e n ö n c e k o n u k l a r ı n toplandığı davet sal o n u n d a S o p h i a , k a l a b a l ı ğ ı a ş a r a k P i e r r c e doğru ilerledi. Mar io n o n u n n e d e n b u r a d a o l d u ğ u n u bilmiyordu; zira ne kendi­s i n i o n a i f ş a e t m i ş , n e d e b i r t a l e p t e bulunmuştu. Bu aileyle d a h a ö n c e d e n b i r b a ğ ı b u l u n d u ğ u n a dair kim seye tek laf etm i ş d e d e ğ i l d i . P i e r r e , s a d e c e öğlen ve akşam yemeklerine k a t ı l m ı ş , d i ğ e r k o n u k l a r l a havadan sudan sohbet etmiş ve e r k e k l e r s i l a h l a r ı n ı a l ı p dışarı çıktıklarında uzun ve sakin yür ü y ü ş l e r e ç ı k m ı ş t ı .

Nlosyo Billaud, artık birkaç gündür İngiltere'yi keşfetme imkânınız olduğuna göre, nasıl buldunuz burayı?" diye sordu

P onun yanına vardığında.

>et güzel, ekselansları," diye yanıtladı adam, ağır brans ı z a k s a n ı y l a .

1K ’11 yak‘şlkİ1 bir adamdı ancak James'e pek benzemiy°rdü'

Ama h r T] nk,! güruntüsü hariç elbette, o tamamen ayn»^1

S o p h i a T ? k°',U re>lk wr(i,r> kim d i Y e d ü $ ü n ° l e r h a l d e nüfusun neredeyse y a n s ı n ı n .

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

•274

' ­

­

­­

­' ­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 270: Julianne Maclean

o sırada Lily yanlarına yaklaşarak ısılda umeyle onlara baktı. "Mösyö Billaud, dün a l i m k 'T ’0” ® 'kalmadınız Bu akşam mutlaka k a lm a lın * (V | 2 ^

Londra'dan müzisyenler geldi ve zannedersem dans edZ l Öyle değil mı, Sophia? ,ecek

"Evet, dogu kanadındaki küçük balo salonunu açtık"Pierre kaşlarını kaldırdı. "Dans demek? O halde sanırsam

katılmam gerekecek, bana bu şerefi bahşetmeniz sözüyle elbette, Leydi Lily?"

L ily 'n in gözleri parladı. "Çok memnun olurum. İzin verir misiniz? Lily, birkaç konuğu karşılamak için dönüp uzaklaştı.

Sophia bir a n iç in P ie r re 'in u zak laşan Lily 'yi seyrettiğinigördü.

Hayır, seyretmekle k a lm ıy o rd u . O n u gözleriyle yiyip bitiriyordu.

Sophia, b i r an o n u n y ü z ifad esi karşısınd a m idesinin kasıldığını hissetti. B u a d a m L ily 'n in ü v ey kardeşi olduğunun farkında değil m iy d i? S o p h ia , o n d a n başka k im sen in bunu bilmediğini d ü ş ü n d ü ğ ü n ü varsay d ı.

S o n ra b ir d e n a d a m ın k e n d is in in bunu bilip bilm ediğini m°rak etti. Doğru o la b i l i r m iy d i bu? A n n esi gerçeği ondan aklamış ve onu g e r ç e k te n e y ap tığ ın ı b ilm eden M arion ı tehdit etmesi iç in b u r a y a g ö n d e rm iş o lab ilir m iydi?

S o p h ia y ü z ü n e b ir g ü lü m s e m e kondurdu. "Bana evinizden bahsedin, Mösyö Billaud. F ran sa 'n ın neresinden geliyorsunuz?'

S o n r a k i birkaç dakika boyunca Sophia ona hayatı ha ,nd* başka sorular yöneltti ama söylediği hiçbir şeyde d ı* ot Çekici bir y a n yoktu. Eğer yalan söylüyorsa, çok »yı »r ya

eıydı; zim ne genelev işleten bir anneden, ne d a m a d a n

kendisi ni terk etmiş bir babadan bahsetmişti ° Sln,n b a ş a r ı l ı tüccarlar olduğunu söylemişti.

JüLlANNE M acLEAN

--

-

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 271: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

Yanlarına başka konuklar da gelince Sophia oradan ayr,

labilece$ini hissetti. "İzninizle."Gerçekte nelerin olup bittiğine dair şüphe duymaya baş|a.

van Sophia, arkasını dönerek davet salonunun kap,sında di. kilmiş, kendisine bakan James’i gördü. Birkaç dakika sonra şöminenin başında yan yana geldiler.

James onun eldivenli elini alarak öptü.

"Hanımefendi, ihtişamınız beni hayretler içinde bırakıyor."

"Ve sizin de, hm, erkeksiliğiniz beni hayretler içinde bıra­kıyor, ekselansları, özellikle de akşam yemeğinden önce beklenmedik bir şekilde yatağımda görününce."

Jam es g ü lü m se d i. "B ir d a h a k in e ö n c e d e n haber veririm."

"Hiç gerek yok. Sürprizlerden hoşlanırım. Ayrıca, hayret­ler içinde kalmaktan da."

James'in gözleri çapkınca bir bakışla ışıldadı ve tüm salonda gezinmeye başladı. Sophia bilerek Pierre'in durduğu yerin karşısındaki tarafı seçti.

İkisi konukların arasına karışarak gülüp konuştular ve akşam yemeği çanı çalınca herkes, öncelik sırasına sıkı sıkıya bağlı kalarak, yemek odasına doğru ilerledi.

trksi gün, James, Sophia'nın odasında oturmuş, onun konuk arla her akşam çıktığı yürüyüşten dönmesini bekliyordu, Fek

işi tu- gelmiş olmasına rağmen o hâlâ dönmemişti- S<*at/sim >emeğine hazırlanmadan önce karı koca arasındaki

er ang, b,r "aktivite" yaşamaya vakit kalmayacak kadar g t f ames, kızgınlık hisleri ile pencereye doğru yaklaştı-

us, ^ da'. 80rünüşe 8öre » » d en uzak günev bahçesinde

S u r S S T dÖnen kar's' - ‘ - " S iz edam, çayırlarda U e *

b irş^ .g ü iû > u° nUnkİnedulanmı?“ veadam 'n * *

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 272: Julianne Maclean

james, içinde nahoş b ir k ,s k a n ç l ,g ,n v ü l ^ İ * . . , ve kendisini bunun m a n t ,k s ız o ld u ğ u n a ikna

karıs.na güven,y o r d u , h e m d e ,a m an lam ,v la . Bir an J n M

o n u n M ö s y ö B i l l a u d l a a ra s m d a b ir flörtleşm eve am an vere bileceğini düşünm em işti. A m a y in e de, on u kocasm m kendi sin i bekleyeceğini b i lm e s i g e re k irk e n batan gün eşin alhnda başka bir ad am ın k o lu n a g ir m iş , y ü rü rk e n g örm ekten hiçhoşlanmamıştı.

James, içindeki b u a p ta lc a d ü şü n celeri b ir kenara itti ve Sophia döndüğünde b u r a d a olmamanın en iyisi olacağını düş ü n e r e k g ö m l e ğ i n i ü z e r in e geçirdi. Sophia'nın onu izlediğini bilmesini istemiyordu. O n a , nerede olduğuna ve niye bu kadar uzun süre dönmediğine dair suçlayıcı sorular sormak da istemiyordu. B a b a s ın ın yapacağı türden bir şeydi bu. Hatta babasının ş i f o n y e r i kaldırıp fırlatarak soracağı sorulardandı. James b a b a s ı gibi değildi. Kendisini bir şeyden şüphelenmediğine, m a n t ık s ız davrandığına ve daha da önemlisi, babasından kendisine geçm iş olabilecek tehlikeli mizaçtan, doğasındaki başka p e k çok şeyle birlikte, uzun bir süre önce kurtulduğuna

ikna e t m e y e çalıştıO zam an neden şim di Sophia'vı g ö rm e k te n kaçınış ordu.

Jam es kendi odasına dönerken, bir çocukluk anısı kafam d a c a n la n d ı . En fazla beş, altı yaşlarındaydı ve annesi onu Pencerenin başında gözyaşlarına boğulmuş halde bulmu, I:v|erine m isafir gelen birkaç çocuk dışan oyun oynamaşa ükmış ve o n u çağırm am ışlardı. Annesi onu sandığa f**

u ‘ Alam am asını, yoksa babasının kulağına gi ct ■ n h . James'e kalırsa, duygularını gizlemeyi o gunoga

James, odasının kapısını açtı ama şöminenin onuı

r ,n ''iş aretçisini görünce donup kaldı. ^Martin, seni varından ona1 b eklen in ordun ^tın^ n

'° nc,a James'in, Martin'in eve bu tuhaf onuş

JULIANNE MACLEAN

•277

­

­

­­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 273: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

n a s ,| kalkacağına k a r a r v e r m e k i ç i n z a m a n , o l m a d ı ğ , a n | a

mına geliyordu.E r k e k k a r d e ş i h e m e n a y a ğ a f ı r l a d ı . B a k ı ş l a r , , k e n d i n d e

e m i n b i r i s y a n d u y g u s u v e k o r k u a r a s m d a g i d i p g e | i y o r d ü

ö n c e d e n b e l i r l e n d i ğ i g i b i b u g ü n g e l d i m .

J a m e s , o d a y a girerek kapıyı a rk asın d an kapattı. Uşag,

T h o m p s o n , g i y i n m e o d a s ı n d a f ı r ç a y l a Jam es'in ceketlerin

d e k i i p l i k t i f t i k l e r i n i t e m i z l i y o r d u . "Thom pson, şimdilik bu

k a d a r ı y e t e r l i .

A d a m g i d e r g i t m e z , M a r t i n b i r k o l t u ğ a geçti ve arkasına

y a s l a n d ı .

J a m e s , e r k e k k a r d e ş i n i n u m u r s a m a z b ir görüntü sergi­

l e m e y e ç a l ı ş m a s ı n a r a ğ m e n g a r d ı m a l d ı ğ ı n ı fark etmişti. Bu,

J a m e s c , k e n d i s i n i n b ö y l e d u r u m l a r d a babasıyla yüz yüze gel

d i ğ i , e z i l i p g e ç i l e c e ğ i n i b i l d i ğ i h a y s i y e t i n e sıkı sıkı tutunduğu

z a m a n l a r ı h a t ı r l a t t ı .

T a n r ı a ş k ı n a , k e n d i s i n i t a r t ı ş m a n ı n bu tarafında hiç hay a l e t m e m i ş t i .

Z anned ersem şim di b ir tü r ce z a d ayatm ayı dü­

şünüyorsun," d ed i M artin . "H iç d u rm a . Bekliyorum ."

James odanın öbür tarafına g id erek pencerenin önünde

durdu. Anladığım kadarıyla öd enecek borçların varm ış"

B e n i m y a ş ı m d a k i d i ğ e r adamların ne kadar varsa, o kad ar i ş t e .

»aha adam b i l e değil ki. diye düşündü Jam es, koltukta ya yılan sıska kardeşine bakarken.

Arkadaşlarının ne yapıp ettiği beni ilgilendirmiyor," d**1

d,7 ' ^ d° laŞl*rmadan- "Bir sorum luluk sahibi d a v ra n ıp

liyorum" ^ ™ k seni kısım da gör mey* >

- "

­

"

' ­

­

"

" ­"

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 274: Julianne Maclean

M artin, elini koltuğun koluna vurarak ayağa kalktı burada, tabad a, ortalıkta dolaş,p bahga g,tmi en b ^

pacak hiçbir şey olmadan ölümüne sık,l,rken g ö r m e k sun, Jam es'e tedbirli, karara* bir b a k , attl ™ £ £

ki, Jam es',n öfkesm m büyüklüğünü ölçüyordu vesözlend! sürdürdü. "H atırlad,ğ,m kadanyla benim yaş,mdayken senin de benden aşağı kalır yanın yoktu; senin ve YVhitby'm. İkini­zin bulaştığı belaları biliyorum. Okuldan ne kadar çok uzaklaştırma aldığınızı biliyorum."

James, derin d e r in n e fe s a la ra k sakin leşm eye çalıştı. "D oğru, uzaklaştırma a lm ı ş t ı m . N e y a z ık k i, bu a ld ığ ım cezaların enküçüğüydü."

M artin, Jam es'in neden bahsettiğini iyi bildiğinden ba­kışlarını yere indirdi. "Yine de benim senden beter bir yanım vok," dedi. "Am a sanki büyük bir hayal kırıklığıymışım gibi bakıyorsun bana, sanki daha aklı başında davranmalıymışım

gibi. Üstelik benim yaşımdayken, aklının hiç de başında ol

mamasına rağmen."

Jam es odayı arşınladı. "Ne yani? Bunu öylece unutup gitmeli m iyim ? Eğer kendini benimle kıyaslıyorsan, seni temin

ederim ki, hiç kim se benim kabahatlerimi unutup gitmedi.

M a r t in e l in i s a ç la r ın d a n g e ç ir d i "B u rası acayip sıkıcı, James.

" N e açıdan?"

"Benim yaşımda kimse vok."

"Lily ile aranızda iki yaş bile yok.•Lily ancak elbiselerden ve peri masallannd* konuşmor.

Jam es kardeşi ile arasındaki mesafe) ı kapa» ki davranışların ın sonuçlarına katknacağınm ^ ^

Martin. Eton'da ikinci kez odanda koma ve • nsl .^ la n d ,,, ve tevzem seni yola getirmekte tama ^

" Mu " Jam es tekrar a rk asm ı döndü. "Bu yılın S>

JULIANNE MACLEAN

.>7*».

-

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 275: Julianne Maclean

h a r c ı n d a b i r a r t* olmayacağı gibi, ben uygun bulana dck

W entw orth 'ten a y r ılm a y a c a k s ın . ^

«K ilitleyecek m is in b e n i y a n ı?

■'O k a d a r d r a m a t ik le ş m e . D e r s l e r i n e d ev am edebilesin

j iy g özeı b ir ö ğ re tm e n t u t a c a ğ ım v e i y i y e g ittiğ in e ikna oldu

ğum da, sen in is te k le r in i g ö z ö n ü n d e bulundurm aya başlayaca­

ğım . Taşra h a v a s ın a a lış m a y a b a ş la m a n ı tavsiye ederim sana."

"Ç o k z a lim sin , Ja m e s ."

James a rk a s ın ı d ö n ü p o n u n y ü z ü n e baktı. "Z alim miyim?

S en i sop ayla d ö v m e m i m i t e r c ih e d e r d i n ? Veya haykırarak

özü r d iley ip b ir d a h a y a p m a y a c a ğ ın a s ö z verene dek elini ya

nan b ir m u m a m ı tu ts a y d ım ? "

M a rtin 'in ağ zı ş a ş k ın l ık la a ç ık k a ld ı .

"H ayır, Ja m e s ," d e d i s e s s iz c e v e t e k r a r om uzlarını dikleştirdi. "Ş im d i g id e b ilir m iy im ? "

"Evet. Eğer istiyorsan akşam yem eğinde konuklara katılabilirsin."

M artin k ap ıd a d u rd u . " Y o lc u lu k beni yordu. Odama birŞeyler g ö n d erilse d a h a iy i."

I eki. Konuklar yann gitmiş olacak. Bu yüzden, senden ya* nn akşamı ailemizle geçirmeyi planlarına dahil etmeni isteye­ceğim. Eminim kı Lily ve Sophia seni görm ek isteyeceklerdir.

Martin başın, sallayarak odadan çıktı.

JanUs de akşam yemeği için hazırlanm aya gitti.

BENİ AŞKA İN A N D IR

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 276: Julianne Maclean

Y İ R M İ İKİNCİ BÖLÜM

^ j CN2»

J ames, karısın ın balo salonunun öbür ucunda bazı konuk­

larla sohbet etm esini izlerken, tutkularının kontrolünün

hâlâ elinde tuttuğuna kendini ikna etmeye çalıştı. Niye şimdi

kendi kendine bunları söylüyordu, hiçbir fikri yoktu. Belki de

bütün gece onu seyrettiği ve onun, ev sahibesi olarak nasıl ışıl

tyl parladığından başka bir şey göremediği içindi. Sophia, in­

anlarla kendiliğinden iyi anlaşıyordu. Odadaki herkesin yü

züne bir gülüm sem e getiren bir ışıltısı vardı.

Gerçi, ‘ 'annesi hariç herkes" demek gerekirdi. Marion, yaşı

Seçkin birkaç hanım la birlikte uzak bir köşede oturmuş, yel-

Pazeleniyordu. H içbir şeyden keyif alıyor gibi görünmüyordu,

^u yeni bir şey değildi zaten.

G sırada iç e r i e t k i l e y ic i g e n ç b ir a d a m g ir in c e Ja m e s in ba

kapıya ç e v r i l d i v e ş a ş ır a r a k b u n u n M a rtin o ld u ğ u n u

, a rk e t t ' K u y r u k l u s iy a h b ir ta k ım , g e n ç b ir a d a m ı n asıl d a Mr a n d a o l g u n l a ş t ı r m ı ş t ı , t u h a f t ı d o ğ ru su . M a r tin u p u z u n

^ u Vİa b a k ı ş l a r ı n ı o d a d a g e z d ir ir k e n , e ld iv e n li e lle r i y an la

i n d i n e g ü v e n l i b ir d u r u ş u v ard ı.

^ o n u k a r ş ı la m a y a g i t t i . " B iz e k a h lm .u a k a ra r w

' k is > b i r l ik t e d a n s p is t in in k e n a r ın d a yürüme»

­

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 277: Julianne Maclean

h in i AŞKA İNANDIK

"Elimde değildi. Lord Needham '.n k.ıP ,s.na. ^

tanda Patlayacak bir su bombas, yerleştirmeye ç a l , ^ ^

ama müzik ve gürültü acayip dikkatimi dağıttı. Konsanb*olamadım bir türlü.

James dlalı ahşap zeminde duraladı ve M artin de bu n u n

üzerine durdu ve alayla başım salladı. "D alga geçiyorum, Ja.

mes. Ne sanıyorsun sen beni?"

O sırada Sophia yanlarına geldi. Yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı ve kayınbiraderini selam lam ak için eldivenli elini

uzattı. "Martin! Seni görmek ne kadar güzel! Seninle düğün­den beri görüşemedik. James bana döneceğini söylemişti. Bize

katılmana çok sevindim!"

Sophia'yı yanağından öpmek için uzanırken, bu sıcak karşılamayla Martin in yüzü ışıldadı. Sophia onun koluna gire­

rek yanında yürüdü.

"Yolculuğun nasıl geçti?" diye sordu ona. "Tren çok yor mamıştır umarım."

Martin aslında ne kadar yorucu olduğunu anlatırken, Sophia onun söylediklerine hak vererek başını salladı ve yaşadığı

benzer şeylere dair kendi ufak tefek anılarını anlattı. Çok göçmeden Martin gülümsemeye ve kahkaha atmaya başlamıştı

James bir an durup nasıl kendisine böyle bir eş bulacak denli

şanslı olduğunu merak etti; karısı yalnızca in an ılm az zengin

değil, büyüleyiciydi de. Mucizeler yaratabilen bir k ad ın d ı

laııu s in ,ilayı ı erkek kardeşini gülümset meyi başarm ak g*b'

Uçu birlikte salonun arka tarafına ilerlediler,

birkaç genç bekâr hanımı da konuk ediyoruz," dedi Sop'

,a St*nı onl‘»rl«» tanıştırmamı ister m isin?"

Harika olur," diye yanıtladı Martin.

( M,,nm ‘»hür ucunda toplanmış olan bir grup,," " U >’" l,k'r O m la r ın hepsi, Sophia kendileriyle ho»***

■282

­

-

­

­-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 278: Julianne Maclean

„ l,rk . n (çözlerini ondan alamadan gülüm*d ı

tüm d ü n yan .n adeta kanamdan b U y ü k n d ^ i',*^ '

l ,.yıli Boeeham," dedi Sophia. "SizeMartin lan jjdon'ı r ,l.....

^-ham, bu da kızı Leydi Emma Crosby."

Martin içtenlikle eğilerek. leydi Emma'nm dan, kart.nda bir sonraki yer. kendisine ay.rmasm. rica etti ve müzik basladıgında onu piste götürdü.

"| lalın sayılır bir kadınsın sen," dedi James Sophia'ya. ikisi birkaç dakika baş başa kalabilmek için balkona çıkarlarken.

İkisi saksıdaki bir karaağacın yanında boş bir ver buldu

lar. Ekim ayı için sıcak bir akşamdı. Adeta yaprak kıpırdamıyordu. Ağaçlardan yeni dökülen yaprakların sonbahara ö/.gii kokusu havada geziniyordu.

"Nasıl yani?" diye yanıt verdi Sophia, cilveyle. "Ayrınbla

rın hiçbirini atlamadan cevap ver."

James sırıttı. "İnsanlara kendilerine değer verildiğini ve itibar duyulduğunu hissettiriyorsun, sanki bütıin gün onl.nl.ı

konuşmayı beklemiş gibi. I lerkes sana bayılıyor.

Sophia narin ellerini b a lk o n kenarlığına yaslayarak a lç a k #

«u ılliiliik le gülümsedi. "Ben mi? B ir A m erikalı? Kim derdi lıa.

James k e n d i e l le r in i o n u n k ile r in ü zerine kapattı, k i b u d o ğ r u , b a y a tım , a m a herkesin kalbini ka/and.n

İn g ilte re 'y i f e t h e t t i n ." wSophia g ü ld ü . " A lı , Ja m e s , hiçbir şeyi tı llu m ı

niW « m y o k , te k a m a c ım mutluluğu bulmak. ^

•kıldıın mu peki?" James, onun \anıtm ,lulu£u'ul ^ de şaşırmıştı; çünkü hiçbir zaman onun ^ ^

'V|‘‘ Va da böyle önemsemeye niyetk,nım'm' l^ia ulunca, hiçbir s ’i/ hissetmek ıstemıvordu.

I ' i i ia n n i Mac l t an

ca, hiçbir şey

İM

-

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 279: Julianne Maclean

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

1

Yine de son birkaç hafta boyunca karısıyla mutlu,L İ Bundan vazgeçm ek arzusunda da değildi.

'sophia sıcacık avcunu onun yanağına yasladı. "EVe, j , bu k a d a r mutlu olmamıştım. Birbirim izin, şey, ,ad,nı ^bildiğimize m em nunum .

W » » ç ıka rm ak. Jam es bu tabiri b ir ay önce kullandl&m

hatırladı, Sophia ya veda etm eksizin Londra'ya gidişinden ön ceki gece. On.ı birbirlerinin tadını çıkarm alarında yanlış 0|an

hiçbir şey olmadığını, am a hiçbir za m a n onu sevmeye niyet

lenmediğini söylemişti.

Buna karşılık Sophia, kendisini sevdiğini iddia etmişti. Ja

mes o gece ona inanmamıştı. Bunun m üm kün olabileceğini

düşünmemişti. Sevgi duymak o kadar kolay olamazdı, bu ka

dar çabuk da ilerleyemezdi. Jam es, onun kendisiyle unvanı

için evlendiğinden emin olmuştu.

Ne var ki, şimdi onun gözlerine bakarken hissettiği bu

mutluluk, içinde dalga dalga yayılıyor ve bu güç, onun kol

larında geçirdiği her geceyi, onun varlığının tatlı sıcaklığıyla

uyandığı bir sabaha bağlıyordu.

Aşk mıydı bu?

Eğer öyleyse, ne zaman başlamıştı? Onu Londra'da ilk gör

düğünde mi? lüm bu zaman boyunca giderek artm ış ve derinleşmiş miydi?

James, kısa zaman önce Sophia'nın yatak odasına g^'P

çocukluğu hakkında sorular sorduğu geceyi hatırladı. Daha

sonra onunla sevişmişler ve içinde küçük bir kapı çatırda)3' rak açılmışı,. Belki de bu bir dönüm noktasıydı. O gece alıŞ*

d'h1 hir şefkat hissi duymuş, kendisinden uzaklaştır1" 3 'fi' çm de bu duygu artarak daha öte bir şeye dönüşmüî,u

venl ^ mİn Martİn'e Çok ho? davrandın." Jam es, onun11 lnı dudaklarına götürerek öptü. T e şe k k ü r ederi»11*

"

’ ­

-

­

­

­

­

­

-

"

www.CepSite

si.Net

Page 280: Julianne Maclean

J u m a n n e M a c L ean

"Teşekkür edecek bir şey yok k, ^

n sevindim. Umarım kendisini ne k ıd » n gumc K^ek

gerçekten yan.m .zda kalmasın, U t e d i g i m i ^ r S ^ ' *

J a m e s , iç in d e bir sarsıntı hissetti. Dahkimse tanımamıştım, Sophia. Kimse d u v cu l™ Z T bCn7' " bil denli istekli ve korkusuz olamaz." c etmeye

Sophia, onun gözlerinin içine baktı. "Belki, bir ara sen dedenemelisin"

James onun güzelliği ve sıcaklığı karşısında eriyerek uzanıp dudaklarını onunkilere bastırdı. Şu an hissettiklerini ancak böyle ifade edebilirdi; zira kendisinin de sözcüklere dö kecek denli kavrayabildiğim sanmıyordu.

O gece ilerleyen saatlerde James, onun odasına gitti. Sophia, gürleyen ateşin başındaki koltuğunda çıplak halde oturmuş, onu bekliyordu. James ona yaklaşırken Sophia yerinden kalkarak onun kollarına doğru ilerledi ve James'in o anda en ufak bir şüphesi bile kalmadı. Gelgit dalgaları kıyıyı yanp geçmişti.

Tanrı yardımcısı olsun, aşktı bu.

rtesi s a b a h S o p h ia pencereden baktı ve Pierre Billaud'un ha ıım la r v e birkaçının kocalarından oluşan büyük hir grupla

>ahçelere d o ğ r u ilerlediğini gördü.

K e ş k e bir gün önce kendisiyle yürüyüşe çıktığında onun

'« y e tin in n e olduğuna dair biraz bilgi ya da ipucu edinmeyi ’aşarabilseydi. Pierre en ufak bir şüphe çekecek hiçbir şey soy d e m iş ti, bu da S o p h ia n ın canını sıkmaya devam edıyo u

,a n 8 i şantajcının gizli kumpasları olmazdı ki? Belki c e

Marion'm düşündüğü kadar tehlikeli değildi.

I^elki de, daha da tehlikeliydi.

Sophia, kâhyaya konuklarıniçin koridora çıktı ama Pierre'in konuk

•285

-

"

­­-

­

-

-'

-

www.CepSite

si.Net

Page 281: Julianne Maclean

izlik h âk im d i. S o p h ia m e r a k la o n u n kap, durakladı E « _ ^ b jr ^ y ,c r im r e n m e s in in b i r y o lu oim a

sınab a k a ^ ‘ n s , b ir ^ M ario n ', b u s .r la r , s a k la m aktan

sını d ı k d ı a n l a r ı n , Ja m e s 'e a n la tm a y a ik n a et

vazgeÇİr^ m edecek herhangi b ir şey . E ğ e r a i le o la ra k bir mcsıne yar h e p s in in b ir b ir le r in e açı|ması

,anL'e neler olup bittiğini anlatmak is t iy o rd u a m a Marion'a bunu yapmayacağına söz vermişti. Ü s te lik k a d ın la araların­daki sallantılı ilişki henüz yeni b a ş la m ış s a y ıl ır d ı . Ş u a n ona ihanet edemezdi, yoksa onunla kişisel a n la m d a d e r in bir bağ kurma umutlan tamamen yok olurdu.

S o p h ia , b a k ı ş l a r ın ı P i e r r e i n k a p ı s ı n ı n to k m a ğ ın a dikti.

İç e r id e o n u n n e b i l d iğ i n e y a d a n iy e t in in n e olduğuna dair b ir ip u c u o la b i l i r m iy d i? B e l k i b i r g ü n lü k ?

G ü n lü k . B u ç o k ş e y b e k l e m e k o lu rd u .

Y in e d e e ğ e r J a m e s e g ü v e n i p g e r ç e k l e r i anlatması konus u n d a M a r io n la k o n u ş a c a k s a , S o p h ia 'n ın gerçeğin ne olduğ u n u b i lm e s i g e r e k iy o r d u . B u k a r m a ş ı k s ı r r ı James'ten sons u z a d e k s a k l a y a m a z d ı , ö z e l l i k l e onu k a lb in e yakın tutmak iç in , otum k e n d is in e a ç ı l m a s ı v e g ü v e n d u y u p se v m e y i öğrenm e s i iç in b u d e n l i ç a b a g ö s t e r i y o r k e n .

Sophia, bir ses duymak iç in k o r id o ru dinledi; zira bu tırl ı n bir daha karş.sına çık m a y a ca ğ ın ı biliyordu. Belki, içerih ız lıca b ir g ö z atabilirdi.

zum.n^11 k,msenin elemediğinden emin olmak için om kapısım ^.nnden arktl tarafl kontrol etti ve sessizce Pierre m

nin altında T !T *' *°mıne süpürülmüştü. Çantası pencere*til»zlikle sifom duruy°rdu; usturası ve fırç<llarl

yere dizilmişti.

gENİ AŞKA İNANDIR

­

-

-

'

' ­' ­

­

­

­

-

'

www.CepSite

si.Net

Page 282: Julianne Maclean

JUUANNE MACLEAN

S o p h ia , p a r m a k uçlarında çantaya yaklaştı. Çantavı yerden Jld, a m a i ç i n d e h i ç b i r ş e y yoktu. Gardıroba giderek kapakla- n 0 1 a ç t ı i ç i n d e p a h a l ı görünüşlü birkaç tak,m ve gömlek ası I ıy d ı. s o p h i a , n a h o ş bir suçluluk duygusuyla ellerini takımla- rı'n çeperine s o k t u , Ianrı bilir ne anyordu...

A m a b ü t ü n c e p l e r b o ş t u .

Sophia, k a p a k l a r ı kapatarak tuvalet masasına doğru i l e r

ledi. B u r a d a L o n d r a hakkında bir gezi kitabı duruyordu. Sophia 'n ın g ö z l e r i o d a d a gezindi ama ortalıkta olağandışı hiçbir şey g ö r ü n m ü y o r d u .

A r t ı k y a k a l a n m a riskini göze alamayarak, odadan çıkmanın en iyisi o l a c a ğ ı n a karar verdi. Kapıya giderek koridora bir göz attı v e k i m s e n i n oradan geçmediğine emin olmak için hafifçe açtı. O r t a l ı k s a k i n görünüyordu; Sophia, hemen dışarı sıvıştı.

D a h a koridorun yarısını geçmemişti ki, James'in sesini duydu. "H ayatım ..."

S o p h i a , olduğu verde kalıverdi ve yanaklarına sıcak bastığım h i s s e t t i . Zorla gülümseyerek arkasını döndü.

Kocası ona doğru yürüdü. "Bir dakikan var mı?"

Sophia telaş içinde onun nerede olduğunu görüp görme­l i n i merak etti.

"Elbette."

James onun yanına vararak, yanağından öptü.

Sanırım ev sahibeliği görevleri seni çok yordu.

Evet, çok yordu. Öğlen yemeğinden sonra herkes gidecek Ve ben hâlâ at arabalarının doğru zamanda gelmesini ayarlatmakla uğraşıyorum. Konukların bazıları erken saatteki treni dalayacak, bazıları da geç saattekini... Bunlan ayarlamak

tâm bir kâbus."

Vardım etm ek için yapabileceğim bir şey var mı?'

Vık, gerçekten, idare ediyorum ben.

•287

- -

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 283: Julianne Maclean

, baş*, çevirip K ene i odasrna bakb. "Demin Mösjö

Sophia'nın kalp atışlar, gümbürdemeye başladı.»Evet. Odalardaki mürekkep şişelerini kontrol ediyordum,

hepsi dolu mu diye."D o lu la r mıymış peki?"

Sophia'nın kaşları kalktı. Evet.

James uzun uzun ona baktı. Sophia gülümseyerek rahat görünmek için elinden geleni yaptı; zira onun kendisinden bir şev sakladığını anlamasını istemiyordu. Bu onlan başla

dıkları yere döndürürdü.

James onu tekrar yanağından öptü. "Meşgulsün demek. Seni tutmayayım, ama bu akşam sessiz sakin bir yemeği dört gözle bekleyeceğim. Evin tekrar bize kalması güzel olacak." Sonra gözlerinde çekici parıltıyla dönerek, aksi yöne doğru ilerledi.

Sophia, yoluna devam ederken yaptığı şeyden d o lay ı endişe duydu. Belki bu sırrı James le paylaşmalıydı. K e şk e orada öylece dikilip ona bakmaktan ve kabullenmeyi arzu lam ad ığ ı bir suçlamayı yanıtlamak zorunda kalmaktansa (ay rıca bunun bir suçlama olup olmadığından bile emin değildi) d u ru p düşünecek bir saniyesi olsaydı.

Çok yakında, diye kendi kendisine söz verdi. Ç o k yakında James her şeyi öğrenecekti ve eğer şansları da v a rsa , h e p bir

rahatsız edici soruna bir çözüm g e t ir m e k için uğra* ocaklardı. ö

m is i i * 1IU * a iU S <*a l l § m a odasının penceresinde diki* l ü r S ^ « y o r d u . Sophia gerçekten *

ı e r 'n i m i kontro, ediyordu a ca b a ?

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

•288

' "

"

­

­'

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 284: Julianne Maclean

O n u b a ş k a b i r ş e y d e n ş ü p h e l e n d i r e n n e v d i k i Y a n a k l » r ı n d a k i k ı z a r ı k l ı k m . ? S e s i n i n t o n u m u ?

JULlANNt MACLEAN

Jam es, s o n u k ş ö m i n e n i n ö n ü n d e k i k o l t u ğ a o t u r a r a k ç e n e

i o v u ş t u r d u . N e o l d u ğ u ö n e m l i d e ğ i l d i . T e r s g i d e n b i r s e v

,er o l d u ğ u n u a n l a m ı ş t ı v e m a n t ı k s ı z y a d a a ş ı n k u ş k u c u d a v

a n m a d ı ğ ı n d a n e m i n d i . D e m i n k a r ı s ı o n a y a l a n s ö y l e m i ş ,

J a b u n u a n l a m ı ş t ı .

İ ş i n a s l ı , B i l l a u d d a k i b i r ş e y , J a m e s i o n u i l k g ö r d ü ğ ü a n

dan b e r i r a h a t s ı z e d i y o r d u . B u a d a m a g ü v e n e m e m i ş t i v e b u

d u r u m u n d a S o p h i a i l e b i r i l g i s i y o k t u .

P e k i n i y e a d a m b a h ç e d e y ü r ü y ü ş e ç ı k m ı ş k e n S o p h i a o n u n

o d a s ı n ı n ç e v r e s i n d e d o l a n ı y o r d u ? A r a l a n n d a b i r ş e y m i v a r d ı?

A k s i ş e y t a n .

James k o l t u ğ u n d a n f ı r l a y a r a k t e k r a r p e n c e r e n i n b a ş ı n a g it t i .

A k l ı n d a n b ö y l e b i r d ü ş ü n c e y i g e ç i r e b i l m i ş o l m a k t a n b i l e

n e f r e t e d i y o r d u .

T a n r ı m !

Bu, y a v a ş y a v a ş c e h e n n e m e s ü r ü k l e n m e n i n başlangıcı olamztiı...

H a y ı r , h a y ı r .

i K ı v ı r ! J a m e s , k u ş k u duymak için mantıklı hiçbir sebebi olm a y a n b i r k o n u d a , düşünmeden etmeden gülünç, aşırı du\gu Vl1 Ç ı k a r ı m l a r yapmayacaktı. Sophia onunla evlenmeyi kabul « İ ğ i n d e n b e r i o n a alakalı davranmaktan ve görevini bilmek

b a ş k a b i r ş e y yapmamıştı. Hatta James’in ondan gizlediği i z a c ı ı ı m zalim ve şoke edici gerçekliğiyle yüz yüze kaUı-

ğ m d a b i l e . O n u n gizli kapaklı işler çevirdiğinden ş u p h e l e n

" ’vk saçmalık olurdu.James, başını pencerenin çerçevesine yasladı. Belki Hem m

••sırıa gidip bu m erakına b ir son vermeliydi. Mürekkep ş

'« ia i bir de kendisi kontrol edebilirdi

’ '

-

-

-

' ' ­

-

­-

' ­

" '

-

-

‘" ' '

-

www.CepSite

si.Net

Page 285: Julianne Maclean

« dakika sonra James, mavi konuk odasına süzülerek, ba n d f e v t e o d a d a g e z d ird i. P ie r r e 'in b o ş k iü m ç a n t a s ı

b!r g ü z a t a r a k etraf, inceledi ve gözü m ürekkep şişesine taluld,.

Boştu.Halbuki Sophia dolu olduğunu söylem ,şt..

James'in bakışlar, yatağa takıldı. Ö rtü lerin üzerinde tek bir kırmızı gülle, bir not duruyordu. James hiç düşünmeden notu aldı. Düklüğe ait mektup kâğıtlarından birine yazılmıştı.

"H avatım Pierre," y a z m ıştı m e k tu b u n sahibi, karısınınkine çok benzeyen z a r if b ir e l y a z ıs ıy la . " B i r l ik t e bahçede çıktığ,. m ız yürüyüşten b ü y ü k k e y if a ld ım . K e ş k e baş başa birkaç dakika daha geçireb ilseyd ik . L ü tfe n L o n d r a 'y a henüz gitme. Birkaç gün daha k a led e k a l. V ed a e tm e y e hazır değilim henüz."

Jam es yatağın k en arın d a o tu r a r a k n o tu tekrar okudu. Gördüklerine in an m ak , acı v e re rek d a m a r la r ın d a yayılan bu buz gibi ü rpertiyi h issetm ek is te m iy o rd u .

Jam es, içinde ça res iz b ir u m u tla , b e lk i d e konuklardan biriyle Pierre'in arasın da b ir yakınlık b a ş la d ığ ım ve kadının el yazısının k arıs ın ın k in i a n d ırd ığ ın ı d ü ş ü n d ü .

A m a hayır, notta P ierre 'd en k a le d e k a lm a s ı isteniyordu.

Diğer herk es b u g ü n g id ece k ti.

Bir h izm etk âr o lab ilir m iy d i a c a b a ?

1 labersizce g elen d e rin b ir öfke içten içe kaynamaya b aş

ladı. Not d ü klü ğe ait m e k tu p kâğıtlarından birine yazılmıştı Bir h izm etk âr asla böy le b ir şe y kullanmazdı.

J a m e s , alnını başparmağıyla işaret parmağı arasında sıkış* rd‘ Ö'gmcaydı bu. Buna inanamazdı. Asla.

O zaman ne yapacaktı?

b i l İ !^ ? 'ıkendİSİnİ akhm y e m e k te n alıkoymak için y onu vÜl t ÜT yapt‘‘ Bülün evi do,^ rak Sophm'y aradı ve

asında, öğlen yemeği için hazırlanan masanın

BENİ AŞKA İNANDIR

•290

-. ,

­­

­

­­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 286: Julianne Maclean

oturma düzenini kontrol ederken bulduüunisına dikildi. uldugunda, onun karşe

"Seninle biraz konuşabilir miyiz, canım?..

"Elbette." Sophia upuzun masan,n

lerini masa düzenlemelerinden ayırmadı""1 * 'lerlerken 8ÖZ'

James derin bir nefes abrken, omuzlar, kalk.p indi X alıvima odamda rica edeceğim." v

İUIIANNE M a cLean

www.CepSite

si.Net

Page 287: Julianne Maclean

YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sophia, James'in peşinden çalışma odasına girdi. James, maun ağacından devasa masasının başına geçerken, Sophia'ya

başıyla öbür tarafa oturmasını işaret etti.

Sophia, sınavda k o p y a ç e k e r k e n y a k a la n ın c a müdürün odasına çağırılm ış öğ ren ci g ib i e l le r in i kucağında kavuştur­muş dimdik oturu rken , Ja m e s, b ir k a ç saniye hiçbir şey söylemedi. Garipti bu. Saçm ay d ı. S o p h ia , s a n k i karşısındaki kocasına değil de, bir başkasın a b a k ıy o rd u .

Sonu gelm eyecek gibi g ö rü n e n bir sessizliğin ardından nihayet James, göğüs ceb in e u z a n a ra k bir mektup çekip çıkardı. Sandalyesinden k a lk arak k â ğ ıd ı Sophia'ya uzatmak için masanın üzerinden eğild i.

Hunun an lam ın ı ö ğ re n m e k istiyorum," dedi soğukça.

Sophia notu okud u. K an a k ış ı damarlarında h ız la n ır k e n

Şakakları zonklam aya başlad ı.

Nereden geçti bu eline?

l ıerre Billaud'nun yastığının üzerinden""N e zam an?''

Daha dem in."

lammı'bn' 8" 8İnCe yu,kundu "Peki neden benim bunun am b.imemi b e k l e d i ğ i n i s o r a b i l i r m i y i m ?

•292

­­

­

­

"

-"

-

www.CepSite

si.Net

Page 288: Julianne Maclean

" S e n i n y a z ın a b e n z iy o r , ö y le d e ğ il m i?"

S o p h ia 'n ın d a h a b ir d a k ik a ö n ce iç in i sa ra n end işe ve ver ginlik. p a t la y a r a k y e r in i ö fk e y e b ırak tı am a sesin i lâ k in tutmayı b a ş a r d ı .

"B u n u bettim m i y a z d ığ ım ı d ü şü n ü yorsu n ?"

" Y a z m a d ın m ı? "

"| ia y ır ! B a ş k a b i r a d a m a asla böy le b ir m ektu p yazm am !"

Ja m e s k a ş ın ı k a ld ır d ı. "N a sıl e m in olabilirim ki? Birbirim izi ta n ıy a lı ç o k o lm a d ı. D o ğ ru y u söy lem ek gerek irse b irb irim izi h â lâ ç o k a z ta n ıy o ru z ."

Çok ta n ıd ık g e lm iş t i b u . Tıpkı Jam es'in Londra'ya gitm eden

önce v a h ş ic e k a lb in i ç e k ip S o p h ia 'n ın e llerin d en aldığı o korku n ç g e c e g ib iy d i . O z a m a n d a so ğ u k v e h issizd i, tıpkı şim di olduğu g ib i . G ö z le r in d e a y n ı b a k ış vard ı Sophia kendisini

sevse d e , n e fre t d e e ts e u m u ru n d a olm ad ığın ı söyleyen o bakış.

" E ğ e r b e n i b ö y le b ir şey y azm ay acağ ım d an em in olacak denli ta n ım ıy o r s a n , fa z la s ıy la hay al k ırık lığ ın a uğradım ." S o p

hia ç ık ıp g i t m e k iç in a y a ğ a k a lk tı.

"B ir a d ım daha a tm a ," d e d i Jam es, k end isi d e kalkarak .

Bu konuşma b u r a d a b itm e d i."

S o p h ia , o n u n kıpırdamamasını söylemesine rağmen çekip

gitmek is te r d i a n c a k sesindeki karanlık, emredici tonu du\

b u ğ u n d a d u r a k s a d ı .James ile ikisinin bunca ilerleme kaydettikleri son birkaç

' ' ‘» t a n ın a r d ın d a n ju an korku duyuyor olması çok üzuntu

Ariciydi.

^tur," dedi James.% >hia koltuğuna geri döndü w James, kendisi de otur-

" lldan once onun yerleşmesini bekledi.

JUUANNE MACLEAN

•293

­

­­

­

-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 289: Julianne Maclean

■■Onun odasında ne yapıyordun? Sakın bana mürekkep I • Mmntrol ettiğini söyleme; çünkü o konuda yalan söyi*.

"Beni kontrol etmek için onun odasına m. g i t t in ? "

"Koridorda karşılaştığımızda bana karşı tamamen dürüst

olmadığın ortadaydı. Tek amacım içimi rahatlatmaktı. Ne ya

zık ki, sonuç hiç de öyle olmadı.Sophia notu eline alarak tekrar okudu. "Seni temin ede

rim ki, bunu ben yazmadım. Ben odaya girdiğim sırada yastığın üzerinde değildi, aksi takdirde mutlaka fark ederdim/'

"11er şeyden evvel neden Mösyö Billaud'nun odasında olduğunu açıklamayı atlıyorsun, Sophia."

Panik duygusu korkutucu bir hızla Sophia'nın üzerine çöreklendi.

Ne diyecekti? Marion'a kendisine g ü v e n e b ile c e ğ in e dair söz vermişti ve eğer şimdi James'e a n la ta c a k o ls a , Ja m e s hiç düşünmeden öfkeyle annesinin yanına g id e c e k , h id d e tle onun karşısına çıkacaktı. Bu işin sonu böyle o lm a m a lıy d ı . A ile üyelerinin birbirlerine destek olma k o n u s u n d a g e l iş m e kaydece ğine dair bütün umutlar yerle bir o lu rd u .

Sophia başını eğdi. "James, gerçekten b u m e k tu b u kim in yazdığını bilmiyorum. Herkes olabilir. Evet, e l y a z ıs ı benimkim andırıyor, ama benim elimden çıkmadı. S e n d e n ancak bana inanmanı isteyebilirim."

İyi, inan,yorum sana. Şimdi de sen bana Pierre'in oda

l ne •aPtl£lm söyleyebilirsin." Jam es'in bıçak gibi kes b i r ' ' S° phıan,n »rtım ürpertti. Gözlerine yaşlar dolmaya

meve ! T a ° m sö>’,emek istemediği şeyleri dillendir

bir U v,T\ " ’dan degil f i s i y l e böyle kalpsiz ve k o lay lık , n u ştu 8 u î ln Bir adam nasıl duygularım b o )

g0mebi'irdi? Acaba duygular, var mıydı ki?

BENİ AŞKA İNANDIR

•294

­

­­

­

­-

­

-

-

° ' ­

-

www.CepSite

si.Net

Page 290: Julianne Maclean

Je sebep buydu. Sophia hiç ama hiç umurunda nızca kend, gehp geç,a. s,g 2evklerj için ^ Yal

p a la n m a k ta n keyif al,yordu ve o gece. Sophia'ya h iç b h Î man kendisini sevmeye niyetlenmediğini soy,efen d o L Z nuşuyordu. Sophia onu dinlemeliydi. Ahf keşke dinleseydi

Gözlerinden dökülen tuzlu yaşlar yanaklanndan asag, doğru akıyordu. Sophia, duygularını hor gören bir adamın önünde böyle zayıf davrandığı için kendisine kızdı. Hemen yüzündeki yaşları sildi. Yüksek sesle yutkundu ama konuşurken sesinin titremesini önleyemedi. "Haklısın. Mürekkep şişesi konusunda yalan söyledim."

Sophia, bakışlarını kendi ellerine indirmiş olmasına rağmen James'in kaskatı kesildiğini hissetti ve kendisini devam etmeye zorladı. "Ama en kötü yanı bu değil. Dahası da var. İtiraf ediyorum ki senden bir şey saklıyorum. Birisi bana güvenip sırrını verdi ama sana bunun ne olduğunu söyleyerek bu güvene ihanet edemem. Sana ancak tek bir şey için söz verebilirim; bu sırrı seninle elimden geldiğince erken paylaşmamı sağlayacak bir yol bulmaya gayret etmek için.

James, sandalyesinden kalkarak şöminenin yanma gitti ve bir elini rafa yasladı. Konuşurken arkası Sophia'ya donuktu.

Sana bu sırrı veren kişi... bu mektup ondan mı?

Sophia omuzlarını silkti. "İnan bana bilmiyorum. Öyle

°*duğunu hiç sanmıyordu."Açık konuşmak gerekirse, bunu yazan sen olmadıgm sû

rL‘o?, kimin olduğu umurumda bile değil

S°phia nefesini düzene sokmaya çalıştı. Jamu ' ^ ’ N e uyarıcı bir tonla keskinleşmemiş olsaydı, ne ey

«ayacak.,. James ona, onun kendisinden başka ! ^jmadıgmı söylüyordu. Sophia ona aitti o kada . s

h" âd ın sa , bunun sınırlarını zorlamazdı.

JULIANNE MACLEAN

•2l>5-

­

­

­

­­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 291: Julianne Maclean

SnDİua'mn aklına kendisini pencereden atan düşesin hika.

J i d i Kadın zihinsel bir burgaca düşmüştü belli ki. Sop.

L a kocasın, hoşnutsuz etmeye devam ederse, onun sonu <ia

mı böyle olacaktı?

"Sana sırrını veren bu insana," dedi James. "İhanet etmen i ç i n zorlamayacağım seni. Ama sana şu kadarını söyleyeyim

ki, bu sır herhangi bir şekilde seni ya da beni veya ailemi ilgj. lendiriyorsa, bu yangını öyle ya da böyle söndürmek için hemen harekete geçeceğim. Arkadaşının ihanete uğramış hisse­dip hissetmemesini hiç umursamayacağım. Beni anladın mı?"

Ah, evet, Sophia çok iyi anlamıştı. A nlam ıştı ki artık o muhteşem, zevk dolu geceleri sona ermişti ve skandal gerçek uykusundan uyanan bir ejderha gibi ortaya çıktığında, James, kendisini o kadar da kolay affetmeyecekti.

B E N İ AŞKA İNAND IR

Saat dördü vurduğunda Pierre Billaud da dahil olmak üzere tüm konuklar gitmişti. Aile her akşamki gibi birlikte yemek yedi; tek fark bu kez Martin'in de aralarında olmasıydı. Martin oldukça sessiz duruyordu, ama kabalığından değil. Sophia'ya kalırsa Martin, kendisi o yaşlardayken tanıdığı çoğu genç adamdan farksızdı; kayıtsız ve ağzı kenetli, olgunlaştıkça ka

çınılmaz olarak sahip olacağı cazibenin yeni yeni farkına varmaya başlayan biri.

James de sessizdi ancak Sophia onun sessizliğini bu kadarbasit bir sebebe bağlayamazdı. Evet, oturduklarından beri ken*

»s!) ı goz teması kurmuş ve partinin ne kadar b a ş a r ı l ı geÇ

c . , Emişti ama bunların hepsi nezakettendi

sam! t 7 W > a' ° na klZgln olmad»gmı, daha ziyade hiç umur* “ madiğini anlatmaya çalışıyor gibiydi.

fcnaıTk L n ^ *“ Zama'’ kİ « İbİ * ‘5" bir fiülÜmSeme IL,n av partisinden, özellikle de akşam oynan

•296-

­

­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 292: Julianne Maclean

oy

Bu

I u l i a n n e m a c Lean

[ u n l a r d a n n e k a d a r k e y if a ld lg ln d a n ^

j u s ır a d a , M a r io n k e n d is in e s .r n n . v erd ik t d m ledi

u g ra ştıg m ı g e ç ir iy o r d u g e r g in |ik te . K , * " Sonra " * H e

şeydi v e k a y ın v a lid e s in i , c a n m ı s .k a n şey i « J T z o riam asay d L S a h ip o ld u ğ u b u bilgi, ^

o lan e v l i l iğ im m a h v o lm a te h lik e siy le k a r * karşıya b ı r a k ı r

O g e c e i le r le y e n s a a t le rd e S o p h ia yatagm da Jam es'in geb

m eşin i b e k le d i , a m a Ja m e s u z a k d u rm ayı tercih etti Sophia

o g ü n k ü k o n u ş m a la r ın ın g id iş a t ın a ve son u cu n a b a k a ra k buna h iç ş a ş ır m a m iş ti .

B ir a n iç in iş le r i y o lu n a k o y m ay a çalışm ak için onun oda

sına g i tm e y i d ü ş ü n d ü a m a n a s ıl y apabilird i ki bunu? Jam es'e gerçeği h e n ü z a n la ta m a z d ı , o hald e h aşan nasıl düzeltecekti ki?

S o p h ia n ı n ö n c e l ik le M a r io n 'la k onu şm ası gerekiyordu. L am bayı k a p a t m a k iç in k a ra n lık ta u zand ı ve sonunda sabah ilk iş o la r a k g id ip d u l d ü ş e s i g ö rm e y e karar verdi. B ir şekilde

M arkın ı o ğ lu n a g ü v e n m e y e ik n a e tm en in bir yolunu bulacaktı.

O s ı r a d a k a p ı h ız l ı h ız lı ç a lın ın c a S o p h ia yerind en sıç radı. K a lb i k ü t k ü t a t a r a k y a ta k ta d oğru ld u ve örtüleri göğ

süne ç e k ti . " K i m o ? "

B e n im , L i ly ! " d iy e f ıs ıld a d ı k ap ın ın d ışınd aki ses. G e

d i l i r m iy im ? "

S o p h ia y a t a k t a n ç ık t ı v e g id ip kapıyı açtı.

^>e o ld u ? S a a t g e c e y a r ıs ı."

" B i l iy o r u m , a m a bir türlü uyuyamadım ve sen konuşabi

lcceg im to k k iş i s in ."

^ ’p h ia , Lily'yi iç e r iy e d a v e t e tt i v e lam bayı yaktı. Hasta

‘k g 'ls in , d e ğ il m i? "

. "H a y ır , hayır, ö y le b ir ş e y değil. İkisi birlik te yatağa atladı

W " Y* d a b e lk i ö y le b ir şe y d ir . Kendimde d eğilim san ki. Ah.

•297

-

­

­

" ­

-

www.CepSite

si.Net

Page 293: Julianne Maclean

Sophia Tann'ya şükür sen varsın. Bu sırrı başka kimseye gü.

venip veremezdim. Bunun aram.zda k a b a ğ ın a söz ver bana."

Sophia'mn kafasında uyan çanları çalm aya başladı. Sak|a.

maya söz verdiği bir sır zaten evliliğinde yara açm ış durum-

davdı. Aynı sözü tekrar veremezdi...

"Lily, belki ben bunun için en uygun kişi sayılmam."

"Tek kişi sensin, Sophia. Artık bu hasretle yaşayamam.

Ölüp gidecekmişim gibi geliyor!"

Sophia sessizce görümcesine bakarken, omuzlarına bir der

mansızlık hissi çöktü. "Ne demek istiyorsun... hasret derken?"

Lily arka üstü uzandı. "Âşık oldum."

"Kime?" diye sordu Sophia, yanıtı zaten biliyor olmak

tan korkarak.

Lily tekrar doğruldu. "Sence kime olabilir? Pierre'e! Birbi

rimiz için çıldırdığımız belli olmuyor muydu?"

Etraftaki duvarlar, Sophia'mn üzerine gelm eye başladı.

Marion'ın kendisine Pierre hakkına anlattıkları doğruysa eğer,

Pierre, Lily'nin üvey kardeşiydi.

Sophia kekelememeye çalıştı. "Emin misin? Yani, o da sana

aynı duyguları mı besliyor? İki kelime ettiğinizi bile görme­dim neredeyse."

Ah' lütfen bütün bunlar Lily'nin romantikfantezileriüden biri olsun!

"Evet, besliyor, Sophia. Zaten o yüzden a r d ın d a n bu ka

|dar sayıklıyorum. Ondan ayrı nasıl yaşarım b e n ? "

Mektup. Lily yazmıştı onu...

| bunu 1 bİIİy° rSUn Pekİ ^ âŞ,k oldl« unU? SÖylCdİ ^

BENİ AŞKA İN AND IR

•298-

­

­

­

-

- " ­

www.CepSite

si.Net

Page 294: Julianne Maclean

K e l i m e l e r e d ö k m e s i n e g e r e k y o k t u G & f e r i . ,

n ü H e r i m i z l e a n l a ş ı y o r u z b i z . Sihir g i b i w C Ve ^

b i r ş e y o l a b i l e c e ğ i n i h i ç b i l m i y o r d u m . a A ? k 1 b Ö y le

S o p h i a , Lily'nin, herhangi bir r o m .* * d

sınd„ canlandırıp gözünde büyüttüğünü umarak t»şlm Z yana salladı. Aranızda bir şey oldu mu?"

E n d i ş e l e n m e n i gerektirecek b i r şey olmad,. Gerçi gitmese n e l e r o l u r d u h i ç b i l m i y o r u m . Erkekler silahlannı a l ıp dışan ç ı k t ı ğ ı n d a b i z beraber yürüyüş yapıyorduk ve lütfen anneme

s ö y l e m e a m a f ı r s a t bulduğumuzda baş başa kalmak için smş ı y o r d u k . M e r a k etme, o tam bir beyefendi. Bu da onu daha ç o k s e v m e m i s a ğ l ı y o r ancak!"

S o p h i a boğazını temizledi. "Sevgi güçlü bir sözcüktür. Lily. Onu bu kadar çabuk kullanma. Pierre'in yakışıklı bir a d a m olduğunun farkındayım ama hakkında gerçekten çok

az ş e y biliyoruz."

Lily'nin ince k a ş l a r ı ç a t ı l d ı . S e n i n d a h a r o m a n t i k b i r i o l

duğunu sanmıştım, S o p h i a . T u t k u l a r a i n a n d ı ğ ı n ı s a n m ış t ı m .

"İnanıyorum, a m a k a l b i m i z i n a k l ı m ı z a ü s t ü n g e l m e s i n e

izin vermeme k o n u s u n d a ç o k d i k k a t l i o l m a m ı z g e r e k , \ o k s a

başımızı belaya s o k a b i l i r i z . P i e r r e b i r y a b a n a v e b u r a d a k i

kimse ona g e r ç e k t e n k e f i l . . .

"Sen de yabancısın, S o p h i a . B u n u n d i ğ e r h e r k e s t e n ç o k s e

nm açından sorun yaratm am ası g e r e k i r .

Sophia s ö y l e d i k l e r i n i g e r i a l m a k i s t e r c e s i n e e l l e r i n i s a l la

Ö y l e d e m e k i s t e m e d i m . . . B a ş k a b i r _ b j j .

m a s ı sorun d e ğ i l , y a l n ı z c a . . . O n u n h a k k ı n a

‘niy0rU2- Bir su<lu biIe olabİlİr" . , . , F^ rülsA bilirdim"S u Ç İu m u ! S u ç l u falan d e ğ i l o , Sophia fr

b e r e d e n b i l e c e k t i n ?

JUIIANNE MACLEAN

"

" ' "

"

-

" ­

"

-

"

-

"

www.CepSite

si.Net

Page 295: Julianne Maclean

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

"Demin dediğim gibi, gönüllerimizle a n l ıy o r u z biz. Sankj evrenin gücü bizi birbirimize bağlıyor gibi."

Al, yüce Tanrını. "Bana hâlâ aram zda ne old uğu n u an|al.

madın. Seni... seni öptü mü?" diye sordu So p h ia , tedbirle.

Lily, uzun bir süre gözlerini boşluğa d ik ti ve tekrar arka

üstü uzandı. Evet! Ve muhteşemdi!"

Sophia'nın tüm vücudu birden gerildi. "O n u n la öpüştün

mü? Lily," - yumuşak bir sesle konuşmaya çalışıyordu - "Bu

hiç akıllıca olmamış. Onunla yalnız kalm am an gerekirdi."

Lily dudak büktü. "Aman, aman, Sophia. Sen d e evlenme

teklif etmeden önce James'le yalnız kalm ıştın. Politikacıların

partisindeki o gece. Senin onunla seraya g ittiğ in i gördüm."

Sophia huzursuzca yutkundu. "B u fark lı bir şey. Benim

yaşım senden büyük."

"1 üç de farklı değil. Sen de genç b ekar b ir kadındın, kural

lar değişmez." Lily, elini havada arsızca sa llad ı. "N eyse, fark

etmez zaten. 1 lerkes yapıyor bunu."

"Hayır, yapmıyor! Yapsalar bile lafını etmedikleri kesin!"

Lily nin kocaman açtığı gözleri kısıldı. "Soph ia, hiç kendin gibi davranmıyorsun. Sen her konuda çok açık fikirlisindir." Lily, yüzünde endişeli bir ifadeyle d oğru ld u . "So ru n Pierre'de mı? Ondan hoşlanmıyor musun?"

Sophia, parmaklarını saçlarından geçirerek verecek bir ya arandı. Onu hoşlanacak ya da hoşlanmayacak kadar ta

nımıyorum, aynı şekilde sen de."

S a n k i dak,ka O yu nca yatakta suratın ı asarak oturdu. *>P ıa hezeyan ve mutluluk dolu balonuna iğne b a t ı r m t f 1

ten kaçmarakyedܧÜndÜ * * * * * bu konuda SU<İU * * * * * * *

9 b i 'b t t r enlayaCaglm sanmı5tım,"dedi Lily, kalbi t a r t * *

•300*

"

­

-­www.Cep

Sitesi.N

et

Page 296: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

dan uuvv ...............................6 cıcMr.

" U n v a n ı o lm a d ığ ı iç in m i? "

" E lb e t t e h a y ı r . "

" B i l iy o r s u n , a n n e m iç in fark e d ece k bu. Jam es için de. Bu

S o p h ia b a ş ın ı s a l la m a k la y e tin d i. "B u konuyu çözm eyi so n ray a d a b ı r a k a b i l i r iz . Ç o k z a m a n var."

A m a b u iş çözülecek, d iy e d ü şü nd ü Sophia. kararlılıkla.

" B e n im iç in J a m e s i le k o n u şu r m u su n ?"

" N e k o n u d a ? P ie r r e h a k k ın d a m ı?" Böyle bir uy olumuz! " B i lm iy o r u m L i ly . . . B u n a ş im d i y a n ıt verem em ."

L ily g ö z le r in d e b ü y ü k b ir hayal kırıklığıyla Sophia'ya baktı ve s o n r a b i r g ü lü m s e m e ta k ın a ra k yataktan indi. "Anlıyorum. G erçek ten . B e lk i b u n u b ir d ü şü n eb ilirsin ; çünkü hiç istem em ...

A ile m d en k o p m a y ı y a n i . E n a z ın d a n , ne olursa olsun, biri ya

nım d a o ls u n is te r d im ."

l ily n in s ö y le d ik le r in d e n sa rs ılm ış v e endişelenm iş olan Sop h ia , görümcesine iy i g e c e le r d iled i ve odadan çıkm adan

° n c e o n u y a n a ğ ın d a n ö p tü .S o p h ia , L ilv 'n in k o r id o ru n ö b ü r ucunda kaybolduğunu g*

rur « ö r m e z la m b a s ın , a ld ı v e ters yöne, M arion'm yatak oda

S|n<ı d o ğ r u y o la k o y u ld u .

" M a r io n ! M a r io ı ı ! " S o p h ia , d u l d ü şesin k a p a n a

Vllrd u . "A ç k a p ıy ı ! A c il !"

yüzden asla o n u n la o lm a m a iz in v erm ey ecek ler’

K ap ı n ih a y e t a ç ı İd*

lNje o lu y o r T a n r ı

K o n u ş m a m ız g e r e k . M e se le Lily

-

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 297: Julianne Maclean

M a rio n 'm y ü z ü n d e k i ö f k e l i ç i z g i l e r d a h a d a d e r in ,

”Nt Î i a s a b a h lığ ım g ö ğ s ü n d e k a v u ş t u r a r a k o d a y a g irdi ■ Picrrehakkm daki g e r ç e ğ i a n l a t m a k z o r u n d a s ın ."

^ " “B övle b ir şe y y a ^ c a ğ m ^ y e y a n ı t l a d ı m a ğ r u r c a .

"B u cid d i b ir k o n u , M a r io n . J a m e s ' i n g e r ç e ğ i b i lm e s i ge.

rek. H erk esin b ilm e s i g e re k , e n a z ı n d a n b u a i l e d e k i h e rk e sin ."

M ario n 'm y ü z ü ö fk e y le g e r i ld i . " N e d e n m i ş ? B u y ıl la r önc e s in d e k a l m ı ş b ir sk a n d a l! N iy e ş im d i h e r k e s i b u n a b u laştırıp ,

dünyada el ü s tü n d e t u t u la n y e r i m i z i y i t i r m e y i g ö z e a la lım ?"

M arion e lin i yanındaki m a s a y a i n d i r d i . " S a n a asla g ü v e n m e m eliydim ! B u n la r ın h iç b ir in in n e a n l a m a g e l d i ğ i n i a n la y a m a

yacağını b iliy o rd u m ."Sophia, kayınvalidesine doğru bir a d ı m a t t ı . " N e d em ek

olduğunu gayet iyi anlıyorum, M arion. B a n a a n l a t t ı ğ ı n için şanslısın; çünkü eğer anlatmamış olsaydın, ş i m d i s a n a an la

tacaklarımı asla öğrenemeyecektin."

Marion, ona buz gibi bir bakış attı.

Sophia yılmayacaktı. "Sorun L ily : P i e r r e 'e â ş ı k o lm u ş .

B E N İ A Ş K A İ N A N D I R

­

--

­

www.CepSite

si.Net

Page 298: Julianne Maclean

Y İR M İ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

arion, suratına yumruk yemiş gibi birkaç adım geriledi.İ Y İ "Yalan söylüyorsun."

"N iye gecenin bir yarısı böyle bir yalan söylemek için çıkıp buraya geleyim ki?"

"D oğru olam az bu. O onun... onun üvey kardeşi!"

Marion, b ir eliyle ağzını örttü. Bayılıp kalacak gibi görü­nüyordu.

"Onun, kocanın oğlu olduğundan kesinlikle emin misin, Marion? Pierre hiç konuştu mu seninle? Kim olduğunun la­

fını açtı mı ya da şantaja yeltendi mi?"

1 layır, hem de hiç. Sanki beni hiç tanımıyormuş gibiydi.

Sophia lam basını bıraktı. "Belki bir akrabalığı olduğunu ilm iyordun Belki de, Genevieve, ona hiç bundan bahsetme­

miştir."

Biliyor olm alı.""Ama eger k ı z k a r d e ş i o l d u ğ u n u b i l iy o r s a , L ily y i n e d e n

°Psün ki?"

"Onu öpmüş mü? Y ü c e T a n r ı m . M a r io n y a ta ğ a y ığ ıld ı.

S°phia o n u n u z a n m a s ı n a y a r d ım e t m e k iç in h e m eu: . . u ı »L <..? Hizmetçiden ça>Sana bir şey

^ y e b ilin m .»Ş e y g e t i r e y i m m i

•303

­

'

"

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 299: Julianne Maclean

bENİ AŞKA İNANDIR

«Hay* h i n d e n hiçbir şey isteme. Kim senin beni i*iylç

görmesini istemiyorunvSophia. Marion'm alnını ovalad,.

»0„u öpmüf " " i? Emin nl,Sm?«Ulv Kına ken d isi sö y le d i. E lb e t t e ne yaptığına dair cn

ufak bir fikri vok ve P ie rre 'in d e olm adığını ancak umut ede

biliriz. Aksini düşünmek çok... şey ...

Marion, Sophiai susturmak için elini lıavada salladı. "Mah

volacagız! H epim iz! Ne yapacağız şimdi?"

"Yıllar önce yapman gerekeni. James'e söylemelisin. Bunu

o halledecektir."Marion ağlamaya başladı. "Ona söyleyemem."

"Niye am a?""Çünkü bu kadar zaman sakladım bunu ondan. Ne ba

basının gizli evliliğine dair bir şey biliyor, ne de belki de dük olma hakkının kendisinde olmadığına dair. Kendisine söylemediğim için benden nefret edecek."

Sophia, Marion'm oğluyla ilişkisinin zaten pek parlak sayılamayacağına değinmekten kaçındı.

hğer Lily tehlikedeyken bunu ondan saklamaya devam edersen, senden daha çok nefret edecek. Marion, ona anlatmak zorundum. Kızının hatırına."

Ka\ ımalidesi yüzünü karanlık pencereye çevirdi- b>r volu olmalı!"

Suphia, Marion'm omuzlarını kavrayarak kadını kendi*1*a zorladı. "Ama yok, entrika ve dolap çevirecek *

yok. Bunlar artık diz bovu d m u s sen.

hk inin t 11 " 5’ m İÇİn<> Sir'nce durum kontrolden Ç>h»'JamesV ou ^ ^ ^ ™ z s ın . Yardıma ihtiy ! J

T n r ndası"- ° ** <°k «üçlü b,r"1 bakacağım bilecektir."

-

-

­

­

­

­

-—

www.CepSite

si.Net

Page 300: Julianne Maclean

"Gerçekten öyle mi d ü şü n ü y o rsu n ?"

"Öyle olduğunu b il iy o ru m ."

Marion t e r e d d ü t e d e r e k d u d a g m . .s .rd ., “ Pekâlâ O n a söv le y e c e g im . L . ly 'n ın h a f n n a . A m a se n d e yam m da olm al.sm çü „ k ü n a s ı l t e p k i v e r e c e ğ in i k estirem iy o ru m . B ir şo k yasayacağı kesin."

S o p h ia , b a ş ın , s a l la y a r a k M ario n 'm yatak tan kalkm asın a y a rd ım e t t i . " G e ç o ld u ğ u n u b iliy o ru m am a şim d i g itm eliyiz. Ja m e s s a b a h i lk iş h a r e k e te g e ç m e k isteyecektir."

Birkaç d a k i k a s o n r a ik is i ja m e s 'in y atak od asın ın kapısının ö n ü n d e y d i le r v e o g e c e ü çü n cü kez b ir kapı çılg ınca vuruldu. " J a m e s ? B e n im , S o p h ia . A n n e n le g eld ik . S e n in le kon u ş m a m ız g e r e k iy o r ."

James h e m e n y a n ıt v erm ey in ce , Sophia tekrar kapıya vurdu. "James? A ç lü t fe n ."

Ja m e s y in e y a n ı t v e rm e d i. S o p h ia kulp u çev irerek kapıvı kendisi a ç t ı . E l in d e la m b a y la içeri g ir in ce yatağ ın boş old uğunu g ö r d ü . Y a ta k b o z u lm a m ış t ı bile.

J U L İ A N N E M A C L E A N

James ile M a r t in , L o n d ra 'd a k i e v e g ird ik lerin d e saat gece y an sını g e ç e li ç o k o lm u ş tu . D ü k ile e rk e k k ard eşin in şeh re doğru yola ç ık tığ ı h a b e r in i te lg ra f la a la n h izm etk ârlar, bavu llarla ilg ile n m e k v e E k s e la n s la r ı ile L ord M a r tin in y akışık a lır bir şe k ılde k a r ş ı la n m a s ın ı s a ğ la m a k iç in koşturd u lar.

Ja m e s , p a lto s u n u u şa ğ a v erd i ve başıy la M a r t i n e peşinden i l m e s i n i i ş a r e t e d e r e k ç a lış m a o d a sın a d oğru ilerledi. H e H *n k e n a r s e h p a s ın a y ö n e le re k ik i k ad eh konyak doldurdu.

P a y l a ş ı y o r s u n d e m e k ? " d e d i M a rtin , k en d isin e uzatı lan k * h i a l ı r k e n b ir a z şa şk ın c a . "N e le r oluyor, Jame>. t a ı <>n e n h iç h a b e r v e rm e k s iz in , n iy e g eld iğ im iz , d ah . so U

’^ s i z i n Londra'ya ç a ğ ırd ın . T ren d e h iç k o n u şm a d ı*

•305

--

­­­

­

-

­-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 301: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AND IR

mle konyak m . içm ek istiyorsun? Kesinlikle y0lUnd

b i ç k i m ( a l a n d e ğ il-d e g ıl m .-

( vorgun olan ve ne k a d a r u ğ r a ş ır s a uğraşsın uyuyan^,

vacağını bilen Jam es, erk ek k a r d e ş in e gülümsemeyi başard, ve kadehini onunkine v u r d u . B u a k ş a m darağacı yok sana. Gerçi Caroline T eyze n in so n m e k tu b u n u aldığımda böyle bir

yöntem izlemeyi d ü şü n m e m iş d e ğ i l im .

Martin, gözlerinde b ir ö z ü r b e lir t is iy le h a f i fç e başını salladı.

Doğrusu şu k i, d ed i Ja m e s . Y a n ı m d a olmana ihtiyacım var. Güvenebileceğim b ir is in e ih t iy a c ım v a r .

Senin de aklına beti m i g e ld im ? M a r t in başını eğdi. Bunu

hazmetmesi biraz zor ga lib a .

James, gürleyen ateşin b a ş ın a o t u r a r a k bacak bacak üzerine attı. Kardeşi de h em en karşısına o t u r d u . "Ailemden birine ihtiyacım var, M artin . N a sıl yalan söyleneceğini ve sır tutulacağını bilen birine ve z a n n e d iy o r u m ki sen Eton'dayken ikisinin de sanatında u s ta la şm ışs ın .

Martin m asum b ir h ava ta k ın d ı. N i y e böyle bir şey düşünesin ki?

Çünkü, ben de bu sanatı senin yaşındayken gayet iyi öğrenmiştim. Dahası bana anlattıklarına bakılırsa ve şu son y rda kendim hakkında unutmaya çalıştığım ş e y l e r e birbirim ize çok b en ziy o ru z .

Martın bardanda çalkaladığı kehribar rengi sıvıya baktı no dalgındı. Benden utandığını sanıyordum, James

nW ^ n U/! r ‘Pkarde?İnin koluna dokundu. Sophia^»**

zihninde y^kü" ^ bİF ^ yaPmayacağ‘ g<? y HKUanıp duruyordu.

indisini 'SoL^lft,,nden Pek emin degüdi ve birden ken* ■ Me ^ . ?, d.ye düşünürken hu*

-

"

'

" " "

"

" " "

"

­­­

"

" ­"

­-

-

"

--

www.CepSite

si.Net

Page 302: Julianne Maclean

JU LIA N N E M ACLEAN

H iç b i r z a m a n utanmadım. Martin, öfkelendim, evet

Yalnızca s a n a ulaşamadığımı hissettiğim için. Ama bu be n im k e n d i h a la m d ı. Hiç sana ağabeylik etmeye uğraşmadan.

H ep a r a m ız a mesafe koydum, yalnızca seninle değil, annem ve Lily ile d e . Şimdiyse, bir yolunu bulup bunu değiştirmem g e re k t iğ im biliyorum. Sizinle konuşmanın bir yolunu bulmalıy ım , büylece ters giden bir şeyler olduğunda, bunu gömmeye ç a lış m a k ta n s a n e olduğunu anlayıp düzeltebiliriz.

"Değişmişsin sen," dedi Martin, hâlâ kadehine bakarken.

James, başını sallamakla yetindi.

"Sophia sayesinde, değil mi? O, eve bir şeyler katmış. Eski hali yok ortada. Daha içeri adım attığım an anlamıştım."

Tanrım. Bu sözleri duymak... Martin'in bunlan söylediğini... James içinde yükselen duygu selini hissetti. Kalbi sızlamaya ve titrek nefesler almaya başlamıştı.

Ama neden?

Mutluluk muydu bu?

Yoksa acı mı?

1 lerhangi bir tür duygunun üzerine böyle hücum etme­

sine alışık değildi o.

Onlarla ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktu.

Martin, birkaç yumuşak sözcükle sessizliği böldü. O özel

blri' James. İyi bir seçim yapmışsın."James, tekrar başını salladı ama bu kez tek sebebi konuş*

bileceğini sanmamasıvdı. İşte, orada oturmuş, tüm hayat, bo- >’u"ca iki çift laf etmemiş olduğu erkek kardeşiyle açık açık k° nuşUyordu. Ve Sophia'dan bahsediyorlardı, kendisinin sev

^‘ği kadından. Sevdiği!K°rkutucu yanı ise, Sophia'nın, onu zayıflatma *

ni0s'yd,. o nU/ neredeyse, gözyaşlarına boğum a

"

-

­

­­

www.CepSite

si.Net

Page 303: Julianne Maclean

b en i AŞKA İNANDIR

TannaşKiıı*^--------K e ş k e nasıl yapılacağım bilseydi.

ordu ve James,

Keşke sevme ve buna karşılık sevilme k o r k u s u n d a n nasıl

kurtulacağını bilebilseydi. Ötesinde uzananların kork u su n d an .

Martin, arkasına yaslandı. "Bana hâlâ niye g e ld iğ im iz i söy

lemedin, James. Tek bildiğim benden yalan s ö y le m e m i v e sır

lan anlatmamı istediğin ve bu da acayip i lg im i ç e k ti.

James'in içinden kıs kıs gülmek geldi. İ lg in ç , e v e t v e uma

rım ilginç olmakla da yetinir.

"Tehlikeli bir şey değil, değil mi?"

"Şeytan Pierre Billaud'nun kim o ld u ğ u n u v e k e n a r seh

pasının çekmecesinde niye bir mektup s a k la d ığ ın ı öğrenene

dek bilemeyeceğim. Genevieve La R o u x y a i t h a f e d ilm iş bir

mektup."

Martin'in kaşları çatıldı.

Bunun bana bir şey ifade etmesi m i g e r e k iy o r ?

Hiç sanmam, ama bana bir şey ifade e d iy o r . Ja m e s eğildi

ve dirseklerini dizlerine yaslayarak konyak k a d e h in i avuçla*

nnda sağa sola çevirdi. "Sanırım, M a rtin , m e r h u m b a b an hak

kında bir şey öğrenmenin vakti g e ld i.

•308

-

­

­

"

" ­

­

'

"

"

­

"

-

www.CepSite

si.Net

Page 304: Julianne Maclean

J u u a n n e M a c I ean

edici bulmuştu. Sanki onu kendi kocasına, tapbg, adama

geçen son ko

>,ar» yazmakla ’ Çok rahatsız

cih edermiş gibi, gerçi bazen tapmamay, diliyordu ya neyse

Sophia, kahvaltıdan sonra odasını arşınlarken onun bu yüzden gidip gitmediğini merak etti. Hâlâ mektup konusunda kendisine inanmadığı için miydi? Yoksa, Sophia kendisinden bir sır sakladığını itiraf ettiği için kızıp onunla aynı evde durmaya tahammül edemediği için miydi?

Sophia, onun gitmek için mantıklı bir nedeni olduğunu

varsaydı. Eğer ki durumlar değiştiyse, Sophia da incinecekti.

Sophia, üzüntüyle kocasının incinme yetisine sahip olmadığını fark etti. Halının ortasında durdu ve sızlayan bir acı kalbine çöreklendi. James, bir önceki gün, çalışma odasında kendisine soğuk ve uzak bir tavırla mektubu uzattığında, hiç de öyle hassas bir görüntü sergilememişti. Büyük bir iş girişiminin güçlü yöneticisiymiş de, görevlerinin en önemsizini yerine getiriyormuş gibi o kocaman masanın diğer tarafında

oturmuştu.

Sabah geçmek bilmedi. M a rio n uyuyordu. Sophia nın elin

den gelen tek şey, n e y a p a c a ğ ın a k arar verm eye çalışirktn

°dasın, arşınlamaktı. O a n so ru n u n n e d en li acil olduğundan

P°k emin değildi. P ie rr e ö b ü r k on uklarla beraber kaleden >

Ş u an L i ly iç in b ir te h lik e yo ktu ve bildiği kadany a

,an* s , bu akşamki tr e n le d ö n e b ilir ve Sophia da o zam an

l>nun|a konuşabilirdi.^Phia, Marion'm Ja m e s e gerçeğ i anlatm aya hala u

° acafrm umdu.

Ah' James. O k a d a r g ü n ü n arasın d an gıb u l b

itmek için dünü

•30*)’

-

­­

­

­

' ­

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 305: Julianne Maclean

■ j-oika daha odas.nda oturup böyle gergin ve güçsfe i katlanamayan Sophia. öğlen yemeğine indi. Ye.

hLT Ü a « t gelene kadar, masada uzunca bir süre kimsc 0|.

madan oturdu.AVatsm" dedi duvann orada dikilen bir uşağa. »Her­

kes nerede?"Adam konuşmadan önce hafifçe eğildi. "Dul düşes öğ­

len vemeğini odasına istedi, ekselansları. Leydi Lily de... her

an gelebilir."Sophia, UK 'nin masanın öbür tarafındaki boş tabağına baktı.

0 öğlen yemeklerine pek geç kalmazdı böyle. K en d isin i

iv i h is s e tm iy o r o la b i l i r m i?

B ilm iy o r u m , e k s e l a n s l a r ı .

S o p h ia , k u c a ğ ın d a k i p e ç e t e s i n i düzeltirken, Lily'nin bir g ece ö n ce u y k u s u z k a l d ı ğ ı n d a n dolayı kestiriyor olabilece­ğ in i d ü şü n d ü .

S o p h ia , ç a ta lın ı a l a r a k y e m e ğ i n e başlamaya yeltendi.

N e v a r k i, h iç i ş t a h ı y o k t u . Her nedense e n d i ş e l e n i y o r d u

v e L ih n in n e re d e n e y a p t ığ ın ı bilmeden yemek y iy e m e y e c e k t i .

Ben gidip bir bakayım ona," dedi Sophia, nazik bir gü mseme>k‘ peçetesini masanın üstüne koyup sandalyesini

^ k i miymiş kontrol edevim. Biliyorsun, çok yo*

t l VVatson- Herkes * * * y ° ruldu-"7 ^ dlŞan lka*en, uşak kapıyı ardına kadar açtı.

k arken , h er * toP*a>’arak merdivenleri koşa koşa Ç

anda ovalan " ^ erinc*e hulmayı umuyordu: L ilv odaherh3,de Oyalanıyorsa da muhtemelen

Sophia, d lerred‘ye tık lam ak tan d ı.Ca tl Lily'njn Un olduğunu öğrenirse rahatla)

Un anlatmış olduklarının çoğunU

BESİ AŞKA İNAND IR

-

"

" "

-

'

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 306: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

fanteziden ibaret olduğuna inanmak istiyordu. Aksini düşün mek bile rahatsız ediciydi.

S o p h ia , görümcesinin odasına vararak kapıyı çaldı.

Yanıt gelmedi.

T e k r a r ç a ld ı .

İç e r id e n yine yanıt gelmeyince, Sophia odaya girdi. Odaboştu. "Lily?"

Sophia derli toplu, krem rengi yatak odasında gözlerini gezdirdi. Pierre ile olup biten onca şeyden sonra, Sophia kend i s i n i endişelenmekten alamadı. Lily'nin kocaman meşe gard ı r o b u n a giderek kapakları açtı.

Yüce Tanrım. Elbiseler gitmişti.

Sophia eteklerini toplayarak Lily'nin hizmetçisini aramaya

koştu. "Josephine!" diye seslendi koridorun ucuna doğru, ne­r e y e koştuğunu ve yolunun nereye çıkacağını bilemeden. Tek

ihtiyacı olan birinin çağrısına vanıt vermesiydi. En sonunda

ön merdivenlere ulaştı.

Kâhya Bayan Dalrymple ana salonda belirdi. Basamakla

r ın dibinde durdu ve elini merdiven direğine yaslayıp, yukarı

hakti. "Ekselansları? Ne oldu?"

"Joesphine nerede?" diye sordu Sophia, basamaklardan

a^ğı koştururken.

Bu sabah köye gitti."

Leydi Lily de onunla mıydı?"

* lavır, Leydi Lily yalnızkalm ak istedi. Çok yorgundu,

e'NSelanslan. Rahatsız edilmek istemediğini söyledi.

°lu p bitenlerin hepsini zihninde birleştirince, Sophia, sa- ln'eşmeye çalışarak alt basamakta durdu. Evdeki her bir

11/rnetkârın, Sophia'nın dehşet verici korkularından haberi ° mas‘na gerek yoktu. Lily'nin, pekâlâ da kendi erkek kardeşi

•311*

-

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 307: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

Olabilecek, tamamen yabana biriyle kaçm .ş olabileceği kor-

kuşundan...lütfen bu konuda yanılıyor olayım!

Lily m a h v o l u r d u . M a h v o l m a k t a n da beter olurdu.

Sophia, derin derin nefes aldı. "Peki. O halde ben de onu

rahatsız etmeyeyim. Belki de gidip Marion ne yapıyormuş

diye bir baksam iyi olacak."Sophia, gülümseyerek merdivenlerden yukarı yönelirken,

koşmak yerine ağır ağır yürümek için kendisini zorladı. Fakat, kâhyanın görüş alanından çıkar çıkmaz, hızla koşturmaya başladı. Marion'm odasına vardığında, kapıyı sertçe çaldı. Ma­rion, bitkin bir görünüşle kapıyı açtı ve Sophia'nın yüzündeki telaşlı ifadeyi görür görmez, onu içeri almak için geri çekildi. "Ne var? Ne oluyor?"

"Lily'nin nerede olduğunu biliyor musun?"

"Hayır, bütün sabah kendi odalanmdaydım. Öğlen yemeğine inmedi mi?"

Sophia, elini alnına yasladı. "Otursan iyi olur, Marion. Korkarım ki korkunç bir şey olmuş olabilir."

Dul düşesin yüzü bembeyaz kesildi.

"Harcayacak vaktimiz yok. Açık konuşmam gerek. Şimdi1 y nm odasından geliyorum. Lily gitmiş."

kıtmış mi? Ne demek gitmiş?"

h i,Z !bİSelCu gard,r°Pta <feğü. Bayan Dalrymple de, Lily'nin

böyle bir sev F k° Itu£a do£ru geriledi ve oturdu. "Hayır, asla

g>d<' azalıp yok oldu ° ’ ^ duvara bakarken sesi g‘l

düşünüp onu h, 'VJarİon ln °mzuna dokundu. "En kötüsünü ‘ ıçın elimizden geleni yapmalıyız " Elın‘

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 308: Julianne Maclean

v u m ru k yaparak koltuğun koluna vurdu "Ah

O kadar günün içinden Londra'ya eideml/h ■' ** n°redc!

ber göndermeliyiz. Telgraf çeksek?" ' ha'

"Evet, aynen. Telgraf çekelim. Ona derhal, , , h

aci| bir durum olduğunu söyleyelim." Sophia ayagaMkn

Kapıdan çıkarken durup döndü ve ağlayan kayınvalidesine baktı. ua et de, bu konuda yanılıyor olayım, Marion Dua

et de, Lily yalnız kalmak için bir yerlere uzun bir yürüyüşe gitmiş olsun."

Marion, başım iki yana salladı. "Hayır. Kızımı tanıvonım ben. Onda kaynayan Langdon kanı var. En kötüsünden korkuvorum."

İU IIA N N E MACLEAN

-

www.CepSite

si.Net

Page 309: Julianne Maclean

f

YİRMİ BEŞİMCİ BÖLÜM

Yaptığı yolculuktan yorulmuş ve bitkin düşmüş olan James, at arabasından indi. YVentvvorth Kalesi'nin merdi

venlerini ikişer ikişer koşarak çıktı ve salona girip hızla ilerlerken, paltosunu bir uşağın eline tutuşturdu. "Düşes nerede? Derhal onu görmeliyim."

"Kabul salonunda, ekselansları."

James hızlı adımlarla salonu geçti. Telgraf rahatsız edecek denli muğlak ve telaşlıydı. Trendeyken aklından olabilecek en

nahoş şeyler geçip durmuştu. Sophia hastalanmış ya da yaralanmış mıydı? Yoksa annesine mi bir şey olmuştu?

James, Martin'i Londra'daki evde bırakarak Pierre Bil laud hakkmdaki araştırmayı sürdürmesi talimatını vermişti. Martın'de, babalarını tanıyan ve Genevieve'den haberi olabilecek insanların isimlerinden oluşan bir liste vardı. Pierre ve L*ne\ luv arasındaki gerçek bağlantının ne olduğunu bilmek

* > « ^ mes' tum umutlarını ve güvenini erkek kardeşine dol 1 Martin, kendisine bir görev verilmiş o lm a s ın d a n

gÖrÜnmüştü- KaP»dan çıkarken James'i ku-

bir l l T U n u ta m a y a c a ğ , b i r a n d ı bu. Erkek kardeşiyle ye"!s la n g Ç y a p m a f ı r s a t ı n ı harcanmayacaktı.

­­­

­

-

­

'

www.CepSite

si.Net

Page 310: Julianne Maclean

James, kalbi hiç alışık olmadığı bir sekildi Inirderken, davet salonuna girdi. Soğsunde güm

KanSı, kumaş kaplı kanepede oturuyordu

Bütün bunlar garip, sars,a bir rüya gibiydi. Kana agbyoniuYVhitby'm omuzunda.

James duraksad,. Sophia baş,m kald.rd,. G&leri k,zarm,s ve şişmişti. "James, geri döndün!" Kanepeden kalkarak onadoğru ilerledi. "Tann'ya şükür!"

Odanın öbür ucunda YVhitby'm mesafeli durması, James'in gözünden kaçmadı. Önce karısının ıstırap içindeki yüzüne, sonra o m z u n u n üzerinden eski arkadaşına baktı. "Neler oluyor "

"Telgrafımı aldın mı?" diye sordu. Ama, kan james'in beynine öyle hücum etmişti ki, yanıt vermekte zorlandı.

"Evet, bu yüzden döndüm ya." Gözlerini YVhitby'a dikti.

Sen neden buradasın?"

YVhitby bu soruya nasıl yanıt vereceğini bilemezmiş gibi huzursuzca bir adım attı.

Sophia, James'in eline uzandı. "Burada; çünkü ona da haber gönderdim. Yardıma ihtiyacım vardı ve senin ne zaman geleceğini bilmiyordum. Telgrafa yanıt vermedin hiç.

"Yanıt beklediğini bilmiyordum."Sophia, anlamsız bir çekişmeyi uzaklaştırmak istercesine

başını sallayarak YVhitby'a döndü. "Bize biraz izin verir misin, Edvvard? Kocamla yalnız konuşmam gerek. Biz kütüphaneye

gidelim, sen de bir fincan daha çay al lütfen."Çok solgun görünen YVhitby, başını sallayarak onayladı.

James, omuzlarına bir ağırlık çöktüğünü hissetti

"Ne oluyor Tanrı aşkına?" diye sordu Sophia ya, ık.sı o

rit,°ra çıkar çıkmaz. "İkiniz de birisi ölmüş gı » g run . sunuz."

jULlANNE MACLEAN

-

­

"

­

' ­

www.CepSite

si.Net

Page 311: Julianne Maclean

Sophia başını iki yana salladı ve ona susm asın,

mck içta parmasını dudaklarına götürdü.

|kisi kütüphaneye vannca Sophia çift kanatlı kap,yı ka.

patlı "Geri dönmene çok sevindim, James. Korkunç bir şey

oldu. Olursan iyi olur bence."Ayakta durmayı tercih ederim." James'in sabrı tüken

mi ti. Daha demin içeri girip karısını başka bir adamın omu /unda ağlarken bulmuştu; çok da uzun olmayan bir /.aman once, onu kendisine istediğini açık açık söylemiş olan bir adamın omzunda. James gerçeği bilmek istiyordu.

"Mesajın acildi," dedi James. "Neden?"

Söze nasıl gireceğini bilemedi bir an Sophia. Kocasının sert yüzüne endişeyle hıktı. Yavaşça odanın ortasına doğru yürüdü.

"Sana anlatmam gereken o kadar çok şey var ki, James. Bunları söylemenin kolay bir yolu yok, o yüzden olduğu gibi anlatacağım. Kim zaman önce annen bana bir şey itiraf etti. Ailenle ilgili bir şey. Senin bilmediğin bir sır var."

James'in bakışları koyulaştı ama Sophia yılmayacaktı.

Mesele baban. Bu seni şaşırtabilir ama annen... annen

onun tek karısı değilmiş."

James, elini kaldırarak Sophia'nın lafını kesti. "Bir dakika.bu,l“ anlatmak için mi haber gönderip derhal Londra'dan

dönmem iyin ısrar ettin?"

"Şey evet... ama."

S o J * Z T skanda,larla dolu ilk karısını yıllardır biliyorum ,

v ır ık ı l l U ««V ‘sc annemin de bildiğiydi." İnanaına O d,! gidip sn,,,, ml anlattı?"

r.vet."

din? Sana! v l " '1 ° ^ u t,n ona höyle bir şeyi kabul ettir

' dur, bana söylemene lüzum yok “* n

BEN İ AŞKA İNANDIK

•316*

--

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 312: Julianne Maclean

wJU I. IA N N E M A C LEA N

|l( 1)11 ı* ı i * * f i ••v *vı »Mim.

«Nı* itir gelişmeler?" James oturdu.

Sophia tereddüt etti. "Cenevieve'den haberin var demek.IVki şantajdan var mıydı?"

Kocası yavaşça gözlerini kırpıştırdı. "Şantaj mı? Ne demek In.?"

Sophia, ona vereceği bu haberlerin evliliklerine neler yapacağından korkarak umutsuz bir şekilde odayı arşınladı. James, onun kendisinden bir şey sakladığını biliyordu ve sırrını saklamasına müsaade etmişti, ama şimdi kız kardeşi muhtemelen hayatının en büyük tehlikesine bulaşmıştı ve Sophia bunu önlemek adına hiçbir şey yapmamıştı.

Sophia'nın, evliliğinde mutluluğu bulacağı ve kocasının bir gün onu seveceği umutlarına kapılmaya başladığı o muh k’şem haftanın üstüne bütün bunlar olmuştu.

Sophia, birkaç saniye içinde tüm bu umutlarının tu/la buz

b ağ ın d an emindi.Cenevieve anneni tehdit ediyormuş, dedi. CkniAİtu,

• a la c a k m ış .

•317-

'" ' - '"'

­

­­

­

-

"

www.CepSite

si.Net

Page 313: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

"Evet" ."Bir erkek kardeşim olduğuna inandığın yani?"

Sophia, başını salladı.james'in çenesindeki kaslar gerildi. Ayağa kalkarak pen.

tereye yürüdü. "Bu oyun değil, Sophia. Bu denli ciddi bir bil giy i hiçbir şekilde benden saklanmamalıydın

S o p h i a açıklama yapmaya çalışırken sesi titredi. "Senden

saklamak istemedim ki. Annene gelip seninle konuşması için

yalvardım ama kabul etmedi.

James, dönüp onun yüzüne baktı. S e n bana gelmeliydin! Karım olarak bana karşı olan görevlerin herkesten ve her şey

den önce gelir!"

Sophia, kocasının öfkesinden korkarak sıçradı. James, ona karşı daha önce hiç sesini yükseltmemişti. Başka bir adama aşk mektupları yazdığını sandığı zaman bile.

"Artık biliyorum," dedi Sophia, ellerini kucağında kavuşturarak. "Geri dönüp baktığımda, keşke öyle yapsaydım diyorum. Ama bildiğin gibi annenle pek sıcak bir ilişkim yok. Burada çok yalnızım, James. Ailemden çok uzaktayım ve umutsuzca buraya aitmişim gibi hissetmek istedim. Annenin beni kendi kızı gibi görmesini istedim. Benim de onu anne olarak görme hasreti çektiğim gibi. O yüzden ona bu sözü verdiğimde bu sırrın daha ne olduğunu bilmeden, her ne olursa

fik n Sf^*a aca lma dair neyi kabul ettiğime dair en ufak u ... *Je ' ° ktu Daha sonra Marion ile aramızdaki sorun

tme\e yakın olduğumu hissettim ve../'

"Sen bir \ ' ^üze*lme^ sana düşmez," dedi James, buz gib>So k anC,Sm ^'/ ’m geçmişimizi anlamıyorsun.

£'n‘ hisset» "i!'1 301 Ve eskin sözlerinin ruhunu delip g*^Cldlr," divtT.k a ^eP*n*zin ihtiyacı olan şey bir ya a

tk dişlerini sıktı.

•318-

-

"

­

­­

­

­-

--

-

www.CepSite

si.Net

Page 314: Julianne Maclean

James, buna yanıtvennedi. Tekrar dönüp pencereden d,-^rı bakmakla yetindi.

Sophia bir an çığlık atmak istedi! Oturduğu yerden kal

karak ona doğru hızla yürüdü. Koluna yapışarak kendisine çevirdi. "Senin derdin ne? Kalbin yok mu senin? Bunun bana

da sana verdiği kadar acı verdiğini göremiyor musun? Bu ailenin bir parçası olmayı her şeyden çok istediğimi, ama tüm istediğim beni sevmen iken gün be gün kendini uzak tutmana katlanmam gerektiğini? Şimdi de böyle bir şey olması ihtimalini yok ettiğimi ve Lily'yi tehlikeye attığımı hissediyorum. 1 lepsi benim kabul görmek için duyduğum bu derin ve gayet de makul arzum yüzünden!"

James'in gözleri kısıldı. "Ne demek Lily'yi tehlikeye attım?"

Sophia'nın midesi kasıldı. Konuşma bundan daha kötü gi­

demezdi. "Lily kayıp."

"Kayıp mı!"

"Evet, sana söyleyeceğim diğer şey de buydu. Telgrafı bu

yüzden gönderdim."

James'in sesi ilk kez titredi. "Hanımefendi, bu durumun

a s l ın ı astarını bana açıklayacaksın."

Sophia başını salladı. "Lily geçen akşam bana gelip âşık

olduğunu söyledi."

Kime âşık?" diye öğrenmek istedi James.

“Pierre Billaud'ya. Genevieve'in oğlu olduğunu iddia et

*‘8» adama."James'in gözlerinden alevler fışkırdı. Yüce Tannr ı.

J5ll!aud'nun kendi oğlu olduğunu mu söylüyor? Ve sana a

*lrsa L ily onunla mı kaçtı?"'Şu an için sadece bir şüphe, ama dediğim gibi Lilj

1 ' l i s e l e r i n i n bazıları gitmiş"

JULİANNE MACLEAN

­

­

­-

-

www.CepSite

si.Net

Page 315: Julianne Maclean

nı NI AŞKA İN AN D IK

jm u* elin» saçlarından geçirerek kapıya doftru «YVhitby bu yü/den mi burada ’ diye surdu, yürürk bütün bunları anlattın ını?

Sophia, onun peşinden gitti. "Evet çaıvsizdim. I V nvint.vi gidip köyü arayacak birine ihtiyacım vardı ve H km etkA ri^ birine güvenmeye korktum. YVhitby ile uzun yülaniır arkada' olduğunuzu biliyorum, çağırabilecek bir tek o geldi aklına."

James, davet odasına dönerek kapıların arasından belirdi

YVhitby şaşkın bir görüntüyle ayağa kalktı. "Neler olup bittiğini biliyor musun?"

"I'vet," diye yanıtladı James. Sophia odaya girer girnuv kapıyı onun arkasından kapattı ve YVhitby'a döndü. "Lily'yj aramaya gittin mi?"

"Evet *»ına hiçbir yerde bulamadım. Pierre'in evi boştu. Lord Manderlin'in de adamın ne /am an nereye gittiğine dair hiçbir tikri yok. Şunu da ekleyeyim ki, borcu olan kirayı da ödemeden gitmiş. Sonra köyü aradım. Soru sorarken, seni temin ederim ki, ihtiyatlı davrandım. Kimse onu görmemiş."

James, kı/gın bakışlarını Sophia'ya çevirdi. "Ne kadar zamandır ortada yok?"

"Dün sabahtan beri."

"Ve kimse, hiçbir şey bilmiyor mu? I li/metçisi nerede?"

"Lily'nin itibarı için endişeleniyordum. O yüzden her şeyin ü/erini örtmeye çabaladım. Hizmetçisini tatil yap**0* için kou gönderdim. Hizmetkârlar benim bu tip şcyltr 'n kabul ediyor gibi görünüyor. Daha da ötesi, kedi fare ûy«nU oynarcasına hepsinin Lilv'nin nlHnftımıı düşünmey1

­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 316: Julianne Maclean

M i i a n n i M a U i a n

l m um 1 amadeyim, James."

ılügüncclen- gömUter,k ,Hİ.,y, d, «AnncmI,iliyor mu?

' lliy° y«n«W ı. "Odnsmda, »Urekll oglıyor"■ I ily nin lîlll.ud ylobiryt r, RİHİftlndcn,«• U U , . m|m i„r

■'Kesinken emin deftlllm, oma içgüdülerim hm., brtyk- oldu- gunı, -ovlüyor. ( îeçen gece benim y a n ım * geldikten sonra.

"Ne cli'ili sana?"

"Bana ur kadar Aşık okluğunu anlattı ve sana bu konuyu .gınamı isledi. Seni Pierre'i kabullenmen için ikna etmemi."

Kabullenm em için ini? lifter bana anlattım lu r şey doğruysa, o ila bu aileye şantaj yapma işinin içinde. I )aha da ki» iıısıi, bi/iın üvey kardeşimi/ olabilir!"

"Biliyorum! Onu ika/ etmeye çalıştım!"

"Demek ki hanımefendi* nasihatleriniz etkisiz olmuş."

Kocasının sesindeki suçlayıcı hava karşısında Sophia'nın tüyleri diken diken oldu. I laltalardır yuvarlanmakta olan Öfke

ve kı/gınlık, çift gibi üzerine düştü.

Ihı benim suçum deftiI, James!" dedi Öfkeyle. IVdiftin >>il>i, l>en sadece bir yabancıyım. Babanın skandalları, annenin S|darı ve bu korkunç şantaj, ben Ingiliz topraklarına ayak bas •nadan ç o k önce başlamıştı. Sadece birbirinizle konuşmuş ol s,|ydmız, hiçbirini/ bu belaya bulaşmayacaktım/!

İki adam bir an sessiz kaldılar, sonra VVhitby kapıya doftru

ilrdedi. "Ben si/i bira/ yalnız bıraksam iyi olacak."

James elini kaldırdı. "I layır, VVhitby, dur."

U/un bir süre boyunca kimse bir şey söylemedi. IVrin ,İ1" 1' soluyarak kalbindeki korkuyu bastırmaya çalışan Sop

hia »Ç«n bu am , saatle, g,b, gelmişti. KöCOUU $ (* « U m * " '“ '»leceftinden korkuyordu. Söylediklerinin her bir kelime,

121

'

' - ­

" - ­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 317: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

doğru olsa da, böyle bir zamanda, bu denli aç.kça ko iÇin kendisini asla affetmeyeceğ.nden korkuyordu.

James, gözlerine bakarak ona doğru yürüdü.

"Belki de karım haklıdır," dedi ağır ağır.

Sophia, inanamayarak ona baktı. Doğru mu duymuştu?

"Ortada hep çok fazla sır oldu," diye sürdürdü James söz lerini. "Ve bu yüzden korkunç bir belaya bulaştık."

Sophia'nın üzerine şiddetli bir duygu dalgası çöktü. ja mes, onun söylediklerini duymuştu. Onu dinlemiş ve söylediklerine hak vermişti.

Bu çok bir şey değildi, ama kocasından gelen bir şeydi: küçük bir bağış. Aralarında olup biten her şey için bir özür sayılmazdı, ilan ı aşkın yakınından bile geçmiyordu, ama yine de bir şeydi.

James, biran, Sophia'nın omuzuna dokundu. Bu küçük hareket Sophia'nın bedeninde gezinerek kalbini James'e acı dolu bir özlem ve arzu ile doldurdu. Bir erkek olarak, kocası olarak duyduğu özlem ile... Bütün bunların geride kalmasını nasılda istiyordu. Lily'nin güvenli bir şekilde yanlarına dönmesini, Marion ın ağlamayı kesmesini ve kocası ile aralarında oluş turduğu aşılması imkânsız engelleri yıkıp geçmek istiyordu.

James, VVhitby'a döndü. "Bir plan lazım bize."

Uh‘tby, ellerini iki yana açtı. "Ben varım. Nereden başl lV O r n , ?

•322

-

­­

-

­

-

-- ' "

-

www.CepSite

si.Net

Page 318: Julianne Maclean

YİRMİ ALTINCI BÖLÜM

J ames, annesinin odasına girdiği sırada, şakır şakır yağ­mur yağmaya başlamıştı. Annesinin penceresi açıktı. Güçlü

rüzgâr esintisi, beyaz dantel perdeleri odanın içine savuruyor,yağmur içeri doluyordu.

Annesi bacaklarında bir battaniye ve burnuna tuttuğu

b ir mendille yanmayan şöminenin önünde bir koltuğa yığılmıştı. Üzerinde hâlâ geceliği ve gece başlığı vardı. Gözleri kızarmış ve şişmişti.

James, odada ilerleyerek pencereyi kapattı ve böylece

rdzgârın uğultusu kesildi. Dönüp annesine baktı.

Onu daha önce hiç bu kadar perişan ve savunmasız gör-memişti.

Kalbi acıyla kasıldı. Söz konusu annesi olunca bu alışık olmadıgı bir duyguydu. Onu şaşkınlığa sürüklemişti.

Zaten son zamanlarda, kendi hakkında birçok şey onu şaş

*"n|ıga sürüklüyordu.

Ona doğru ilerleyen James, yere diz çökerek elini onun

ki|* yasladı. Annesinin buz gibi eli yaşlanma lekeleriyle ve

m‘lv> damarlarla kaplıydı. James, birkaç saniye bu ele baktı.

,urüntüsü ve verdiği his, onu şaşırtmıştı.

•323*

­­

­

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 319: Julianne Maclean

Bitkinlikle, daha once hiç annesinin ehne dokunup do. kunmad^n. merak etti. Emm degıldı. Dokunduysa bile ha.

t ulamıyordu.James, an n esin in bakışların, kaldırmasını bekledi. Eve

geldim, anne.

Annesi başın, salladı. "Görüyorum, am a çok geç kaldln M ah v o ld u k , James. Ve hepsi benim suçum."

"Mahvolmuş değiliz."

"Lily'nin olacağı kesin ama. Tabii eğer onu bir daha gö

rürsek.""Böyle bir şeyin olmasını engellemek için elimden geleni

yapacağım. Onu bulup geri getireceğim"

"Nasıl? Nasıl bulacaksın ki? YVhitby zaten aramaya çıktı ve hiçbir şev bulamadı. Nereye gitmiş olabileceklerine dair en ufak ipucu bile."

"Zaten bu yüzden sana geldim. Madam La Roux'dan gelen mektupları görmem gerek. 1 lem de hepsini."

Annesi yutkunurken boğazı inip kalktı. "Sophia sana anlattı mı?"

1 vet, ama benim babamın ilk evliliğinden zaten haberim vardı. Babam hayattayken aralarında neler olup bittiği*1' den de. Bunu duymak beni hiç şaşırtmadı."

Annesinin gözleri korku ve utanç içinde büyüdü, bana Şantaj yaptığını biliyor muydun?"

Ne yazık ki bundan haberim yoktu, keşke bana söylese}'

\ m.Buna bir 80,1 erirdim. Diken üzerinde geçen bütün o yıl' drc kurtarırdım seni. Bana neden söylemedin?"

hdı nHndilin' gözlerine götürerek kenarlarını kurladl Sesi titriyordu.

^ l ? l br r daha çocuktun sen. Se«j£‘ koruyamayacağımı biliyordum am a en a *

BENİ AŞKA İNAND IR

•324

"

"

-

­

­

­

­

-

'

-

www.CepSite

si.Net

Page 320: Julianne Maclean

İUL1ANNE M a C L ean

mandaldan koruyabilirim. Sen bu k

y.ı da an.ayacak yaşa geldiğinde bu durum arlık kem^kl mişti. on dan mektuplar ahp istediğini yollamak *

dop' bir P3^ , 51 hallne 8e,m^ Düzeni bozmak J S 2 Onun yapacaklarından korkuyordum. Bundan da öte hiçbir Ainıan sana gerçeği itiraf edebileceğimi hissetmedim Benden daha da fazla nefret etmenden korktum. Baban gibi davranıp, anj bir öfkeyle ters tepki vermenden korktum."

James, başını annesinin kucağına yasladı. Saçlannda onun elin in hiç alışık olmadığı hissini duydu. Sonra da annesinin

parmaklarının titreyerek, beceriksizce saçlarında gezindiğinihissetti.

Çocukken, kim bilir kaç kez, ona koşup sadece bunu yapabilmeyi dilemişti?

"Benden korkmana hiç gerek yoktu, anne. Seni asla incitm e z d i m . Yaradılışımın bu yanını kontrol altına almayı haya

t ım ın amacı haline getirdim."

Annesi onun saçlarını okşarken burnunu çekmeye devam

etti. "Senin hakkında yanılmışım, James. Şimdi kendi gözlerimle Sophia'nın seni nasıl sevdiğini görüyorum. Bu da, se­nin hiçbir şekilde babana benzer hiçbir yanının olamayacağını

a n l a m a m ı sağlıyor."Ja m e s gözlerini kapattı ve upuzun bir an bojunca ka

P a lı t u t t u .

Sonra başm, kaldırıp onun ellerini avuçlarına aldı ve öptü,

teşekkür ederim."A n n e s i üzgün bir ifadeyle gülümsemeyi başard

James ayağa kalkarak kendisi de g ü Jü n ^ ^ 11 " ^ 1 ^naklarına dokundu. "Mektuplara gelelim, anne.

' 111 gerek. Lily'nin hatırına."

­

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 321: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

A ncsi başını sallayarak odanın diğer ucunu işaret etti "Anlıyorum. Oradaki kutuda duruyorlar. Yapman gerekeni

«önce bu kadınla kendim görüşmeliyim," dedi, James, davetsalonunda Sophia ve Whitby'a.

«Ama Madam La Roux, Paris'te," dedi VVhitby. "Zama mm riske atabilir misin? Ya Lily, Pierre ile birlikte yakınlarda

bir yerlerdeyse?"Sophia, kanepede doğruldu. "Durun! Pierre'den Lily'ye

ilk bahsettiğim zaman geldi aklıma. Paris'i görmek için her şeyi göze alabilecek gibiydi. Belki de birlikte oraya gitmişler­dir. Burada kesinlikle kalmazlar. İkisi de onları arayacağımızı biliyordur."

"Ben de aynen böyle düşünüyordum," diye yanıtladı James. "Annemin bana söylediklerine bakılırsa, Pierre'e hiçbir şey ödememiş. Onunla hiç konuşmuşluğu bile yokmuş. Kendisine daima ödemeyi doğrudan Genevieve'e yapması söylenmiş. Buna göre, Pierre'in yolculuğunun ödüllerini almak için eve dönmeyi isteyeceğine inanıyorum."

Ama Uly'yi neden götürsün ki?" diye sordu VVhitby, sesiöfke dolu. "Onu fidye için kaçırdığını düşünmüyorsun, de­ğil mi?"

James'in omuzlan inip kalktı. B u da bir ihtimal. Sırf ak

n* çelmik için onu baştan çıkarmış olabilir. Ama şan ta j za

en işe yarıyorken bunu neden yapsın ki?"

ve I ! " 1; ; Öne d°^ru e£ilerek dirseklerini dizlerine yasladı U1|Ş e lerını birbirine kenetledi.

rabal^m' 8erÇekten deondan hoşlanıyordur. Am a onunla akF«ns,v , ranrlm' öyleyse, James, onun o hasta

vo) nunu koparırım."

•326

-

-

­

­

­­

" ­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 322: Julianne Maclean

"Ortada çok fazla soru var." dedi Sonk t.rmovoçalışarak. "Yanıtda yalntzca İkna- haklısın, James. Paris'e gidip& w vj (jene' wvede-nuşmal,y,z. 1 liçbir şey olmasa, I W « ^ £

renip I Üy'yi orada arayabiliriz." <*

James elini kaldırdı. "Dur bakahm. senin gelebileceğini eylemedim. Yanımda Whitby'la gitmeyi planlıvorum X n Lily'nin dönmesi ihtimaline karşılık burada kalmalısın."

A n n e n burada zaten," diye yanıtladı Sophia. "Martin de Londra'daki evde elinden geleni yapıyor. Beni burada bıraka ma/sın, James. Yardımıma ihtiyacın var."

"I layır, hiç de değil. Emin olamam..."

VVhitby, yerinden kalkıp tekrar odadan çıkmaya yeltendi.

"Otur şuraya, VVhitby," dedi James, zorlayarak. "Bunu plan lamak için yardımına ihtiyacım var. Sophia, belki de sen gidip anneme bir baksan iyi olur."

"1 liçbir yere gitmiyorum! Ben de bu ailenin bir üyesiyim. James ve Lily bana, yalnızca bana güvenip sırrını verdi. I’aris'te bana ihtiyacın olacak, başka hiçbir sebepten olmasa, 1 ily'yi bulduğunda yanında olmam için. Bana kalırsa yaslanmak için bir... bir kadın omuzuna ihtiyacı olacak.

James, ona upuzun, gergin bir an boyunca baktı. Onunla fanızda sıcak bir ilişki oluşmuş gibi görünüyor ve eğer Pıerre ile işler... işler uygunsuz bir seviyeye geldiyse, Lily beni görmekten korkabilir Ama seninle konuşur. Tamam, karar alındı.

James ile VVhitby, bir Paris haritası çıkanp plan yapmaya d a d ıla r . Sophia, sessizce yanlarında oturup dinlemeye ve

nalvmı yavaşlatmaya uğraştı. Demin kocasına ikinci Vknuçtı ve o da isteklerine boyun eğmişti. Yine.

Onunla gidecek olması ne büvuk bir rdha* J ^ uulmuç n,ZCd * ilv'yi aramaya yardım etmek değil aralan t

İUUANNE MACLEAN

•327-

"

'

-

­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 323: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

* . şeyleri düzeltmek için bir yol bulmak ad.na da. Sophia Onunla valnız geçireceği vakti en iv, şekilde d e ğ e r le n d i^ irin elinden geleni yapmaya karar verd,. lekrar onun kal bine, onun kendisine en çok ihtiyaç duyduğundan emin d

luğu yere ulaşmak için.

M anş Denizi'nde sular durgun ve sessizdi ama Sophia, eldivenli ellerini korkuluğa yaslamış, geminin güvertesinde diki lirken, soğuk pus yanaklarını acıtıyordu. Sophia bunun gerçekte fırtına öncesi "sessizlik" olup olmadığım merak etti.

Lily'yi, Paris'te bulacaklar mıydı?

Buldular diyelim? Ne yapacaklardı?

Döndüğünde James'in kendisine yaklaştığını gördü. Islak güvertede adımları geniş, ağır ve rahattı. Her bir santimiyle aristokrat görünüyordu. Alışılmadık derecede yakışıklı bir adamdı. Pahalı yünden bir palto giymiş, şık bir şapka takmıştı ve doğuştan gelen derin bir kendine güvenle yürüyordu. Kız kardeşini kurtarmak için çıktığı bu arayışı başarıyla tamamlayacağından hiçbir kuşkusu yok gibiydi.

Vizü tertemiz tıraşlıydı; Sophia güvertede İngiltere'nin sis

le r in arasında gözden yitişini seyrederken, usturasını çıkarıp kamarada tıraş olmuş olmalıydı.

James'in delici, mavi gözleri, Sophia'nın gözlerini buldu, nun \ anında yavaşça durdu ve yüzünü denize döndü. Hava

Çok rutubetli, Sophia. Kamarada durmayı yeğlemez misin?

Biraz deniz vası almak istedim" diye yanıtladı Sophia

l i les' onun yanında dikilerek bir martının havada süzüL 8 ° ‘Sulara dalışım seyretti.

S>phia, derin derin içini çekti.

DCnİZ iviyorsun, dedi James.

--

­-­

­

­

-

‘ "

www.CepSite

si.Net

Page 324: Julianne Maclean

IuliannemacLean

E v e t . Uçsuz bucaksız olması v* c şuma gidiyor." Sophia. h° '

»Kim bilir bu karanhk derinliklerde neler var, » ' denizkızı gibi dalıp keşfedebilsem, diyorum." “

Ja m e s uzun bir süre onu seyretü. "İnsanlara da bak,ş,n ayn,, Sophia. Daima kalplerinin ve ruhlann.n derinliklerindeneler o l d u ğ u n u bilmek istiyorsun."

Bu sözler, SophiaVı hazırlıksız yakalamıştı. Onun hemen yanında dururken, karizmatik görünüşünün gücünü ve sırf nefes almasının bile kendisini nasıl etkilediğini inkar etmeye çalışıyordu. Onun güzel profiline, dolgun dudaklanna ve güçlü çenesine baktı. Bütün gün ve gece orada öyle durup James e bakabilirdi. Sarhoş edici bir şeydi bu.

"Sanırım insanların kalplerinde neler olduğunu bilmek istiyorum," dedi. "Ama ancak onlar göstermek isterse."

James, ona dönerek yavaşça bir parmağını kaldırdı ve çenesini okşadı. Dokunuşu çok şefkatliydi veSophia'nın kalbi hasretle sızladı. İkisi birlikte baş başa bedensel yakınlık içinde vakit geçireli çok zaman olmuştu. Sophia, şu an hayatlarının normal seyrinde olmasını nasıl da isterdi. Böyleee onun güçlü ellerinin teninde bıraktığı his dışındaki her şeyi aklın

dan atabilirdi."Sana çok az şey gösterdim, öyle değil mi? dedi James,

yumuşak bir sesle.Kocasının tatlı ve yumuşak dokunuşunun hissi ve

n|n ciddiyetiyle Sophia'nın dizlerinin bağı Çözü ı u. ’ *nin vermeye gönüllü olduğundan fazlasını istememe)

'erdim," diye yanıtladı Sophia.

James, anlayışla başını sallayarak yüzünü

ycvırdi. Sophia da yüzünü döndü.

•329-

"

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 325: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

A n n e m le uzlaştım/' dedi James, ona. "Söylenmesi t t • v T O I

ken şeyler vardı.Sophia, onun neden kendisine bunları anlatı,glnı m

ederken, onun isteyerek kendi kalbinden bir şeyleri kendi

Siyle paylaşmaya çalıştığı umuduna tutundu. "Bu harika bi,

şey, James.""Babamın sevdiği kadından bahsettik, tabii eğer sevmeyi

biliyor idiyse. V e annem, bütün hayatı boyunca gerçeği benden neden sakladığını anlattı. Hiçbir zam an beni babamdan koruyacak denli güçlü olmadığına, am a beni skandaldan koruma imkanı olduğuna inanıyormuş. Kendisini güçsüz hissedip, evimizde tüm bunların olup bitmesine izin verdiği için utanç duyduğunda, bulduğu tek teselli buymuş."

Sophia, James'in eline uzanıp dudaklarına götürdü ve öptü. "Seni seviyormuş, James. Seni hâlâ seviyor." Elini bırakarak James'in gözlerine baktı.

"Martin'le de konuştum," dedi James. "Sanırım bir dostluğun temelini attık. Benim onun yaşındaki halime o kadar benziyor ki. Bana bunu hatırlattı."

"Onunla konuşma fırsatı bulmana sevindim."

James, başını iki yana salladı. "Bulam adığım şey fırsat değildi, hayatım, anlayıştı. Empatiydi. Ve cesaretti. Beni kızdıra bileceğinden ya da acı çektirebileceğinden korktuğum şe>len' duymak istemiyordum. Bu yüzden kendimi herkesten çekmiştim. St n ise, yalnızca benimle konuşarak ve beni k abu ğu m

dan çıkararak, bana aileme nasıl açılacağımı gösterdin Sop*

hia, sana bu yüzden teşekkür borçluyum."

Sophia'nın içi aydınlandı.

Eğvr güvertede dolaşan başka insanlar olmasa, ^

7 ; mi Jamc* ‘" boynuna dolayıp kendisini onun kolla ‘ ardK etrafta başkaları da vardı ve Sophia, koca*

•330-

" - ’ '

­

­­

­

­

­

­-

-

www.CepSite

si.Net

Page 326: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

karşı hâlâ ihtiyatlıydı. O yüzden, sıcak bir gülümsemevle ye tinmek zorundaydı.

Artık İngiliz tavırlarını öğreniyordu...

"Bunun benim için anlamı çok büyük, James."

"Bana Lily'den bahsettiğinde," diye sözlerini sürdürdü Jam e s . "Sana sert davrandım. Bunun için de özür dilerim. Böyle bir şey duymanın zor olduğunu anlamalısın. Aileme yeterince göz kulak olamadığımı fark etmenin zor olduğunu."

S e n in hatan değildi ki bu. Sen şimdi, kız kardeşini eve getirm ek için gücünün yettiğince uğraşıyorsun ve yapabileceğin tek ş e y de bu. Sen de insansın, James. Kendin de yeterince acı ç e k m iş s in . Ailende bozulan şeyleri düzeltmenin bana kalm ad ığ ın ı söylemiştin. Ben de şimdi sana, aynı şeyleri söyleyeceğim . Senin de her şeyi düzeltmen beklenemez."

James, onun yanağına dokundu. "Evdeyken bana ailemin seni kabullenmesini istediğini söylemiştin ve ben de buraya, seni istediğinin olduğuna temin etmek için geldim. Seni kaybetm ek istemiyoruz, Sophia."

Gerçekten kaybedeceğini düşünmüş müydü?

"Ben de sizi kaybetmek istemiyorum."

Gemi durgun denizi yararak ilerlerken, güvertede bir yer­den düdük sesi duyuldu.

James, Sophia'ya bakarak derin ve ihtiraslı bir sesle ko nuŞtu. "1 ladi benimle kamaraya dön artık. Çok uzun süre sensiz kaldım ve artık dayanamayacağım. Lily ye neler olduğunu düşünmeye katlanamıyorum. Teninin tenimdeki sıcak

'■Ğnı hissetmek istiyorum."Sophia'nın göğsü tutkuyla titreşti. Kocası ondan huzur ıs

1yo rd u , her ne kadar sevgiolmasa da, Sophia şimdilik bunu kabullenecekti. Ona zevkin yanı sıra huzur da vermekten mut lull*k duyacaktı; zira James de elbette ona aynısını verecekti.

•331

-

­

"

­

­­

­

-

­-

-‘

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 327: Julianne Maclean

B E N İ AŞKA İNANDIR

Iames elini uzattı ve Sophia elini onun avucu na koyarakJ ^ ü v e r .e y e d o ğ r u o n u takip etti.

VVhitby, James v e Sophia; Fransa da bu lunm a amaçlann, gİ2. leverek insanlar, Lily nin sözüm ona üvey kardeşiyle Paris.c kaçnuş olabileceğini öğrenmekten a l,koymak amacıyla, Partfin d,ş mahallelerinden birindeki küçük b ır hana sahte isimlerle

giriş yaptılar.Handa hızlıca yemek yedikten sonra, onları Madam La

Roux'nun mektupları gönderdiği adrese götürecek bir at ara­bası tuttular. James, yıllardır oranın onun işyeri olduğunu biliyordu ancak ilk kez kapısından içeri adım atacaktı.

At arabası, iki yanında yıpranm ış eski binalann sıralan­dığı, dirsek yapan sokaklarla dolu parke taşlı çer çöp içindeki dar caddelerde gürültüyle takırdayarak ilerlerken, James, Sophia'nın eline uzanarak sıkıca tuttu. O olmadan bütün bunları nasıl atlatırdı, hiç bilm iyordu. Kimsenin Lily'nin nereye gitmiş olduğuna dair en ufak bir fikri bile olmazdı, annesi de ona asla şantaja ilişkin gerçekten bahsetmezdi. James yolunu şaşırırdı.

Daha da önemlisi, hiçbir yerde hu zu r bulamazdı. Hiçkimsede.

Sophia, ona her şeyden öte bunu vermişti, ona yatakta verdiği zevkin çok daha ötesinde.

Huzur.

Teselli.

Sevgi.

1 hçbirine, hiçbir zaman istek ya da ihtiyaç d u y m a m ış , ih 1'yaç duymay, da beklememişti James. Onun için ahşdmad* kavramlardı bunlar, içi kaskat, kesilmişti, Sophia'mn sunduğu

^ is* a « c * h . önceden, s.caklıgm kat.laşm .f ka|b,ne

•332-

'

'

­

­­

­­

­www.CepSite

si.Net

Page 328: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

Ne pahasına olursa olsun bundan gusuz kalmak istiyordu. Erişilemez

bir verde.Şimdiyse, o katı kabuğa dönmek istemiyordu. Hele de dün­

y a d a birinin kendisini önemsediğini bilmenin verdiği şaşm t.c, m u t l u l u k hissini yaşamışken. Birisi, her ne olursa olsun varımdaydı ve daim a yanında olacaktı.

Ş u son birkaç hafta içinde Sophia hakkında pek çok şey öğrenmiş ve onun içinde doğruluk, bağlılık ve şefkat olduğ u n u fark etmişti. Sevdikleri için ateşe yürürdü. Tanrı'ya şükürler olsun ki kendisini kutsamış, bu dünyada Sophia'nın o kocaman kalbiyle sevdiği insanlardan biri olmuştu.

James, nazikçe onun elini avucunda sıktı.Sophia, onun gözlerine baktı.Yüzünden binlerce soru okunuyordu. Sorularına yanıt al

mayı hak ediyordu. James ona bu yanıtları borçluydu. Ona söyl e m e k istediği, söylemesi gereken öyle çok şey vardı ki. Sayı

sız özür. Ve vaatler.Madam La Roux'nun genelevinin önünde durdular. Ne

VVhitby, Lily'nin buraya getirilmiş olabileceği endişesini dile getirdi, ne de Sophia. Söylemeye gerek yoktu. Hepsi bunun rahatsız edici bir ihtimal olduğunun farkındaydılar.

James, öne eğilerek arabadan atladı. VVhitby peşinden git­meye yeltendi ama James onu durdurdu. "Sen burada Sophia yla kal, rica ediyorum. Bu civarda yalnız başına kalmasını iste

miyorum."VVhitby başını sallayarak tekrar oturdu.

İy i şanslar, James," dedi Sophia, o arabanın kapısını ar

ci|ndan kapatmadan hemen önce.

,aı»es, tuğla binanın önündeki merdivenleri çıkarak do

*ul“ bir kapıcı tarafından içeri alındı. Ön salondaki gösterişi.

okunmasını istemezdi. Kaçınmaya çalışırdı. Duy

•333

"

­­

­­­

­

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 329: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

deki duvar kâgıcnyt* “7 ........ ' . *>rm,2lv dife bir kanepe, tavanda .ş.ldayan knsta b,r avize. Sag la. rahndaki duvarda, bir nehir kenannda bacaklann. açmış uza

„an bir kad.n.n büyük bir portresi vard..

James, Madam La Rou/yla bir görüşme talep etti ve arka taraftaki bir odaya götürüldü. Orada, bir dakika kadar oturup bekledikten sonra, odanın diğer tarafındaki sırmalı perde aralandı ve muhteşem giyimli, zayıf bir kadın belirdi. Kendiliğinden parıltılı altın rengi saçı tepede, şık bir topuz yapılmıştı. Yüzünde hiç makyaj yoktu ve teni kusursuzdu. Kemik yapısı virmisini geçmiş her kadını kıskandırırdı. James kabul etmeliydi ki, kadın kendi yaşı için inanılmaz bir güzellikteydi ve James hiç böyle bir şey beklememişti.

Kadın, James'i görür görmez yüzü soldu ve bir eliyle ağzını örttü. "Şensin."

James, başıyla hafifçe selam verdi. "Aynen."

Madame La Roux kendisini toparlayarak tamamen odaya girdi. Sesi büyüleyici ve baştan çıkarıcı bir tona büründü. "Affınıza sığmıyorum, ekselansları. Ama benzerliğin bu derece... şaşırtıcı olmasını beklemiyordum. Otuz yıldan fazla zaman "nu babanızın ilk tanıştığım haline çok benziyorsunuz.

s‘zi temin ederim ki, benzerlik orada son buluyor, diyeyanıtladı James.

Kadın kendisini nazikçe gülmeye zorlayarak kenar seh Pas>na gitti ve şarap sürahisini aldı. "Bir içki alır mıydınız?

'Geri çevireceğim."

b ir k af!u k t n d i s i n e b i r k a d e h doldurdu. "Umarım kendin* ’ almamı nezaketsiziiL- r .* rfrizsiniz-”

bakılırsa, Janie5/

•334-

­

­

­

­

­

-

'

www.CepSite

si.Net

Page 330: Julianne Maclean

J u l ia n n e M a c L ea n

Genevieve, kadehinden büyük bir yudum alarak zarifçe şömine rafına doğru ilerledi.

"Sizi Paris'e getiren nedir, ekselansları?"

"Zannedersem beni bekliyordunuz. Eninde sonunda."

Genevieve ona aldatıcı bir bakış attı. "Benimle tanışmak nu istiyordunuz?"

James güldü. "Babamın, kendi babasının sözüne karşı çıkarak evlendiği kadına belli bir merak duyduğumu kabul etmeni gerek, ama buraya gelişimin sebebi o değil."

"Onun babası bir piçti, ama bunu bildiğinizden eminim. Ne de olsa, sizin büyükbabanız."

James, bir kadının ağzını bozarken dahi böylesine dişil bir zarafet yayabilmesine şaşırıp kaldı. Hiç beklemediği bir şekilde babasının - vahşi, cüretkar yaradılışına bakarak - yıllar önce bu kadına neden gönlünün kaydığını anlamıştı.

"Babanızın öbür hayatı hakkında daha fazla şey bilmek mi istediniz?" diye sordu Genevieve, cilveli, sataşan bir ses tonuyla. "Onun bir yadigarını aramaya mı geldiniz?"

Gerçekte James, babası hakkında Genevieve'den daha fazla bilgi edinmek isterdi ama şu an, göz önünde bulundurulacak daha önemli meseleler vardı.

Her halükârda burada uzun süre oturup ailesine şantaj yapan kadınla öylece çay yudumlayacak değildi.

James ileri doğru bir adım attı. "Oyunlara vaktim yok, ma

fam . Anladığım kadarıyla annem olan Dul Düşes'le bir süredir yazışıyormuşsunuz."

Genevieve bir kaşını kaldırdı. "Ah, evet, artık dul düşes °larak geçiyor, değil mi? Evlendiğinizi duymuştum. Bir Ame "kalıyla. Burada çeyizi için alışveriş yaptığı sıralarda epey rağ lvt görüyordu, James."

Kadının Sophia'yı biliyor olması, James'i çileden çıkartmıştı

•335*

­­

­

­

-

­

--

www.CepSite

si.Net

Page 331: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDII

Onun kendisine ilk adıyla hitap etmesi ise öfkesini a r tın * *

James, göğsünün daraldığım hissederek derin bir nefes akfcAnlamsız h o ş b e ş l e r l e işi bitmişti.

»Sunu anlamanızı sağlayayım kı, Madam, artık Wentworth K alesi ne gidip gelen mektuplar olmayacak. Ödeme için bir tal e p t e daha bulunmaya cüret eder ya da ailemden biriyle bir daha iletişime geçmeye kalkışırsanız, bizzat I ’aris'e dönerek sizi mahvederim. Ne dediğimi anlıyor musunuz?"

Genevieve içini çekerken omuzları kalkıp indi. "Herhangi bir ödeme talep etmiş olduğumu size düşündüren ne ki? Ye min ederim ki," dedi kadın, sohbet edercesine. "Aileniz neredeyse ezelden beri aklımdan bile geçmedi."

"Yalanları bir kenara bırakalım, Genevieve." James, u z u n

bir adım atarak kadının boynundaki opal kolyeyi kopardı. "Bunu tanıyorum ve olması gerektiği yere, annemin odasına geri götüreceğim."

Genevieve, yüzü korku ve şaşkınlıkla çarpılarak elini boğazına götürdü. "Bu ne cüret!"

"Asıl sizinki ne cüret, madam. Sırrınız ortaya çıktı ve arkası gelmeyecek."

James, onun iri, yeşil gözlerindeki yenilmiş bakışlarla birlikte göğsünün kızgınlıkla inip kalktığını görebiliyordu, amaişi henüz bitmemişti.

"Şimdi, madam, bana Pierre Billaud'yu nerede bulabileceğimi söyleyeceksiniz."

"Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum."Zann ımca bi 1 iyorsu nuz."

IU' u u- birisine seslendi. "Armande! Buraya gel- mı ç lNseli iri kıyım bir adam aceleyle odaya g 'rı*‘J

veren?1 İçine Uz<™arak bir tabanca çekip çıkardı *mZİe İşim * « * * dek siz kapının dışında kalacak*"*

•336-

' ­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 332: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

beyefendi, dedi, silahı adamın göğsüne doğrultarak. Adam y e r in d e n kıpırdamayınca james silahı Genevieve'e doğrulttu. -Yoksa yem in ederim ki ikinizi birden vururum."

Gergin geçen birkaç saniyenin ardından, Genevieve elini s a l la y a r a k görevliyi gönderdi.

James silahı yan tarafına indirdi ama parmağını tetikten kaldırmadı. "Bir adres lazım bana."

"Neden? O sizin hiçbir şeyiniz değil ki."

"1 liçbir şeyim mi? Oğlunuz olduğunu iddia ettiğiniz adam mı? Sözüm ona üvey kardeşim ve unvanımın gerçek vârisi olan adam mı? Benim için çok şey ifade ediyor, madam, ve şu iki şeyden birini alacağım: Bir doğum belgesi veya onun adresi. I lem en. James, tabancayı tekrar kaldırarak doğrudan kadının kalbine doğrulttu.

Genevieve gözlerini tabancadan ayıramadan önündeki seçenekleri gözden geçirdi. Derin derin nefes alıp verdi. "Size gösterecek bir doğum belgem yok ama bu hiçbir şeyin doğruluğunu ya da aksini ispatlamaz."

James, tabancayı biraz daha kaldırarak kadının yüzüne

doğrulttu.

"Tamam, tamam," dedi Genevieve, bir elini kaldırarak. "Cuvier Caddesi'nde oturuyor. Ama şansınız yoksa bulamazınız. Paris'ten ayrıldığından beri ondan haber almadım. Be

n*m bildiğim kadarıyla hâlâ İngiltere'de."

James çıkıp gitmek için arkasını döndü ama Genevieve arasından seslendi. "Bir konuda yanılıyorsunuz! Benzerlik dış K(|ı ünüşünüzde son bulmuyor. Siz tam da babanız gibisiniz,

hem de her açıdan!"

James, ön kapıyı açarak ön merdivenlerden indi. Dönüp

b asın a bile bakmadı.

•337-

­"

­

­

­-

­www.CepSite

si.Net

Page 333: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

Yirmi dakika sonra, a. arabas, şehrin öbür ucundaki ü lü . vıkık dökük bir pansiyonun onune çekti.

rU -yüce T a n n m , dedi Sophia, at arabasının penccresinden

d ı ş a n b a k a r k e n .

YVhitby, koltuğundan kavdı. "Bu kez arabada kalmayaCa. *,m James üly'nin bu iğrenç verde, o pislikle olma ihtimali varken olmaz. Sophia da, ben de seninle geleceğiz."

"Evet," diye yanıtladı James. "Eğer oradaysa, bizimle gelmeden önce ikna edilmesi gerekebilir. Ama ikinize de hatırlatmam gerekir ki, kendisinin o pisliğe âşık olduğunu hayal

ediyor olabilir."\Vhitbv, yüzünü alayla döndürdü.

Uçu birlikte arabadan inerek pansiyona girdiler.

"Madam La Roux, İngiltere'ye gidişinden beri Pierre'den haber almadığını söyledi," dedi James. "Pek umutlu değilim."

Tırabzanları sallanan dar bir merdivenden çıkarken, ortalığı saran idrar kokusu burunlarına doldu ve sonunda merdivenlerin başındaki altı numaralı odaya ulaştılar. Odalann birinde bir bebek ağlıyordu. Bir kedi bacaklarının arasından hızla koşturarak geçti. James, kararlılıkla kapıya vurdu.

Kapı tokmağı çevrildi.

\e James - büyük bir şaşkınlıkla - kendisini PierreBıllaud'nun yüzüne bakarken buldu.

"

-

­­

­­

www.CepSite

si.Net

Page 334: Julianne Maclean

YİRM İ YEDİNCİ BÖLÜM

Fazla kolay oldu, diye düşündü James. Pierre ya beyinsiz aptalın te k iy d i y a da yakalanmak istemişti. Pierre, kapıyı onun

su ra tın a ç a r p m a y a yeltendi ama James, ayağını araya sokarak

b u n u e n g e l le d i . "Aptallaşma, Billaud. Kız kardeşim nerede?"

J a m e s !

Ja m e s içeriden Lily'nin çocuksu sesini duyunca Pierre'i yolu n d a n itti. Sophia ile VVhitby da peşinden geldiler. Lily, kend is in i James'in kollarına atarak daha önce hiç satılmadığı kad ar s ık ıc a sarıldı. Onu kollarında sıkarak ağlamaya başladı.

Nasıl oldu da buldunuz beni?"

"Zor olmadı, tatlım. Yıllarca birbirini izlemiş mektupların

bıraktığı iz, bizi buraya yönlendirdi."

"Mektuplar mı? Ne tür mektuplar?"

James, onun yumuşak, solgun yanağındaki bir damla göz

yaşını sildi. "Onu daha sonra açıklarım."

O sırada Pierre cesaretini toplamış gibi görünerek onlara

doğru bir adım attı. Kendisinden en az on beş santim uzun

°lan VVhitby ve James'in arasında durdu. James, adama za-

*nan tanımak zorundaydı.

"Ne demek oluyor bu?" dedi Pierre. "Lily. böyle planlan m ıştık ."

•339*

­

" "

­­­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 335: Julianne Maclean

James. Billaud'va dönüp kaşlarını çattı.

■üzgünüm, Pierre" diye yanıtladı Lily. "Ama ben de böyleolacağını düşünm em iştim .

» Sen i k a ç ır m a d ı m . o, Lily?" diye sordu VVhitby.

Lily Utançla başını öne eğdi. "Hayır, onunla Paris'e kendi isteğimle geldim. Benimle evlenmek istediğini söyledi."

- N i y e evlenmedi peki?" diye sordu James, bir yanıt bekle- verek Pierre'e kötü kötü bakarken. Pierre, sessiz kaldı.

Sophia, Lily'nin eline uzandı. "Geçti artık, hayatım. Seni eve götürmeye geldik. 11er şey yoluna girecek."

Lily, burnunu çekerek sildi.

James, Pierre'e döndü. "VVhitby, Sophia ile Lily'yi arabaya götür. Ben de birazdan geleceğim."

Sophia, Lily'yi dışarı çıkarmak için bir kolunu onun omzuna dolarken üçü kapıya doğru ilerledi. Ne var ki Lily duraksayarak, James'le özel olarak konuşmak için geri döndü. Bütün suç onun değil," diye fısıldadı gözyaşlarının arasın

dan. ' Lütfen ona zarar verme. Benimle evlenmek istediğini söylemişti."

James, bedeninde bir huzursuzluğun gezindiğini hissetti.l.utfcn ona zarar vcrnıe. Lily korkuyordu, aile mirasından korkuyordu.

James, kendisine tedirginlikle bakan Sophia'ya göz attı.

B°ğa/ı düğümlenmişti sanki. O da korkuyor muydu? KenC 1S,mın de ata,an gibi önüne geçilemez bir şiddetle patlayacağından?

vok t r *u' du ne yapacağına dair en ufak fikri bile • t ' bildiği bu adamın icabına bakması gerektiği) 1

ğinde k a- bUna K ,/ kartleŞ‘nin bütün hikayeyi öğren Ve her T ünla>'aca&lnı ummaktan başka çaresi yok u

' >aparsa y^Psın. Sophia'nın onu d e s t e k l e y e c e ğ i n * '

BENİ AŞKA İNAND IR

•340-

"

­­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 336: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

"Endişelenmene gerek yok, Lily," diye alnından öperek yumuşak bir sesle sakinleştirdi onu. "Bana yalnızca bir açıklama gerek."

Lily bunu kabullenerek kapıya doğru ilerledi ama Billaud'yu yanağından öpmek için durdu. Hemen sonra gözyaşlarına boğuldu ve VVhitby, onu kendi kollarına alarak merdivenlerden

aşağı taşıdı. Pierre, koyu renk gözlerinde düşmanca bir bakışla onların gidişini seyretti.

James, halen kapıda oyalanan Sophia'ya baktı. "Bir dakika sonra aşağıda olacağım," dedi. "Rica ediyorum arabada bekle."

Sophia tereddüt etse de çıkıp gitmek için arkasını döndü. James, onun arkasından bakarken, bunun evliliklerinde belir­leyici bir an olacağının farkına vardı. Ne tür bir adam olduğunu kendi gözleriyle keşfetmek üzereydi.

Yüzünü Pierre'e dönerek kısık gözlerinin arasından onu tarttı. Adam kendi yaşlarındaydı, belki bir ya da iki yaş bü­yük. Ama güçsüzdü. James, Lily'nin onda ne bulduğunu hiç

anlayamamıştı. Sonra aklına Pierre'in av partisinde sergilediği çapkın tavırlar geldi. Kadınlarla muhabbet kurması, durmadan o ağır Fransız aksanıyla iltifatlar yağdırması... Lily'nin o

romantik masumiyetiyle kendisini buna kolaylıkla kaptırdı­ğım varsaydı.

"Kız kardeşimi evinden ayırdınız, bayım," dedi James.Onu, benim iznim ya da yanınızda olması gerektiği gibi bir

^likçi olmaksızın İngiltere'den çıkararak bu barakaya getir-

diniz. Sizden bir açıklama bekliyorum."

Pierre, sinirleri zaten gerilmiş olan James'i iyice çileden çıkran bir aşağılamayla konuştu. "Ona âşık oldum, ekselansları."

bu durumda ona uygun şekilde kur yapmak için izin ıs

âmeliydiniz."

•341-

­

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 337: Julianne Maclean

Affınıza sg.ni*>™"1 ancak siz buna izin verm ezdi**

ga, de onunla vedalaşmak istemedim.

mes, kız kardeşini koruma ihtiyacı ve ilk kez haşana*

« , uğramış olmanın nahoş bilinciyle içinde yükselen öfke*. U r* koymak için çok ugraşh. Dikkatin, daha çok. neler oldu

furaı ve noi.il olduğunu anlamaya vermeye çalıştı.

■Madam La Rouv'la bağınız nedir?”

James onun zayıf noktasını yakaladığını fark etti. Pierre

gerilmişti.'Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum."

"Bence biliyorsunuz." James, Pierre'in önünde durdu ve

onu baştan aşağı süzdü. Adamın gözlerini, çenesinin duruşunu ve burun hattını inceledi. "Birbirimizi hiç andırıyor mu

yuz?" diye sordu.

"Pek değil ekselansları."

"Bazılan öyle düşünebilir."

Pierre hiçbir şey söylemedi.

James, bir elini kalçasına vurarak odada volta atmaya baş

ladı. Pierre huzursuzca kıpırdandı.

Evimde konuk olduğunuz sırada, odanızdaki kenar sehpa* anın ‘kmecesinde bu mektup duruyordu." James, Genevieve hitaben \ azılmış mektubu cebinden çekip çıkardı. "Onu okuma

cüretinde bulundum. Üstlendiğiniz görevin iyi gittiğini veaym on yedisinde Paris'e döneceğinizi söylemişsiniz. Halbuki daha

«ken döndünüz. Yanınızda kız kardeşimle."

Dedl lm &>hi, birbirimize âşık olduk."

BU dâ gorev in bir p arçası değildi."

üzüldü' baŞmi 'kİ yana Sallarken alnından bir ter damlat

B E N İ AŞKA İNANDIR

-

-

­­

­

'

www.CepSite

si.Net

Page 338: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

"O zaman neden görevinizi yanda bıraktınız? Daha kârlıt,jr ikramiye mi buldunuz?"

Pierre'in dudaklan gerildi. "Kız kardeşiniz istekliydi, \Ventworth. Aslına bakarsanız onu burava getirmem için vahvardı bana.

"Sözlerinize dikkat edin, bavım. Size açıkça soracağım, â z Madam La Roux'nun oğlu musunuz?"

Pierre'in gözlerinde alaylı bir bakış belirdi. "Sizin hasta ruhlu ailenizde neler olup bittiğini bilmiyorum ve açıkça söyleyeyim ki pek de umurumda değil. Tüm bildiğim, o rahişe nin oğlu olmadığım; hayatımda anne olarak tamamen başka bir fahişe var. O yüzden Lily ile akraba olmamızdan endişeleniyorsanız, değiliz. Aramızda olup bitenler - nasıl desem ki makul ve doğaldı."

James, gözünü kör eden öfkesini yutmak için çok uğraşmak zorunda kaldı. "YVentvvorth Kalesi'ndeki av partisini na­sıl öğrendiniz? Öfkemin bütün gücünü tatmak istemiyorsanız, bana gerçeği söylemenizi tavsiye ederim."

Pierre bunu bir an düşündü ve yavaşça, dar bir sokağa bakan küçük pencereye doğru ilerledi. "Genevieve ile yalnızca birkaç kez görüştüm, sonra o gelip beni buldu ve partinize katılmamı istedi. Her şevden haberi vardı ve Lord Mander lin ile kalmam için gerekli ayarlamaları yaptı. Masraflarımı ödeyerek bana kıyafetler aldı. Bana, amacıma dair tek kelime etmememi söyledi ve karşılığında, dönünce beş yüz Ingiliz derlini alacağımı söyledi. Başka 'iyilik lerin de yanında tabii.

Ama ödülünü tahsil etmeye gitmemişsin."

P aris'e daha dün gece vardık. Lily yi yalnız bırakmak is

temedim."James, ileri doğru tehditkâr bir adım attı. ‘Gerçekler ym

tefekkürler, bayım. Şimdi gideceğim.

343

-

­-

­

­

­

­

-

­

www.CepSite

si.Net

Page 339: Julianne Maclean

Pierre aptallık ederek, yanından geçen James'in pa|tosu.

nun koluna yapıştı "Bekleyin. Kız kardeşinizin meselesi hâlâ

ortada duruyor. Ya onun için savaşmaya niyetliysem?"

James Pierre'in kolunda duran eline ters ters bakarken

gözlerinden alev fışkırdı. "Dökül, Billaud."

Pierre onu bırakmadı. "Lily'nin düşünmesi gereken bir iti

barı var. Nerede olduğunu birisi öğrenecek olursa, mahvolur."

James'in bakışları, Pierre'in kısık bakışlarını buldu. "Her

şevden önce, paltomun kolunu bırakmanızı tavsiye ederim.

Sonra da, bayım, bana bir daha yüzünüzü görmeme keyfini yaşamanın neye mal olacağını tam olarak söyleyin."

Pierre, James'in kolunu bırakırken gözlerinden bir parıltı

geçti. "Amerikalı zengin bir karısı olan sizin gibi bir düke mi?

Elli bin sterlin çenemi kapatır."

James, uzun uzun içini çekti. "Demek siz de böylesiniz, Pierre. Fransızların sonu gelmez şantaj entrikaları kurmaktan

başka yapacak işi yok mu?"

Pierre, bir aslan avlamış gibi gururla yakasını düzelterek

gülümsedi. "Sokaklarda patates arabası çekmekten iyidir, ekselansları."

Ah. I eki bundan iyi midir?" James silahını çekerek Pierre in

kafasına doğrulttu. "Bahse girerim patatesleri çekmek onlarla

gömülmekten yeğdir. Yeterince açık mı?"

!>»erre, teslim olurmuşçasına alaylı bir şekilde ellerini kal*

lrdl sızm kız ö d e şin iz , Wentworth. Bunun ortalığa ya

S|m gö/e almak istediğinizden emin misiniz?"

lad ta^ancanın namlusunu Pierre'in terli alnına ya*

öleceksin^ *** yok' Çünkü dediğimi

P,tTre ,abancaya bakarken elleri titredi.

BENİ AŞKA İNAND IR

-

-

­

° ­

www.CepSite

si.Net

Page 340: Julianne Maclean

JULİANNE MACLEAN

"Bana söz vereceksin, Billaud ve bununla birlikte benden

senin peşine düşüp beynini o yepyeni çapulcu kıyafetleri­

nin üzerine saçm am a sözü alacaksın." Pierre'in Adem elması

gözle görülür şekilde kalkıp indi. "Eğer buraya gelmeseydin, onunla evlenecektim, biliyorsun."

"Şüphesiz ki benden bir gelir elde etme beklentisiyle."

"O beklentiyle ya da değil."

James, geri çekilerek çenesini kaldırdı. "Söz veriyor mu

sunuz, bayım?"

Gergin geçen birkaç saniyenin ardından, Pierre, sağdu

yulu davranarak bunu kabul etti.

Bir dakika sonra James pansiyondan çıkmış, caddede bek

leyen özel at arabasına binmişti. Arabada, Sophia ve Lily gü

ven içinde oturuyorlardı. Lily'nin gözyaşları kurumuş, yü

zünde James'in öfkesiyle yüz yüze gelme ihtimaline karşılık

korkulu ve gergin bir ifade belirmişti.

James, birkaç saniye boynunu ovuşturarak omuzlarındaki

kasları gevşetmeye ve deli gibi atan nabzını düzene sokmaya

çalıştı. Elleri titriyordu.

Ama kendine hakim olmuştu.

G özlerini bu iğrenç arabada dahi çok güzel görünen

Sophia'da gezdirdi. Tanrım, keşke onun için neler yaptığını

bilseydi. Sophia hayatına girmeden önce, James asla bütün

bunlarla başa çıkmak için kendisine güvenemezdi. Sophia,

ona çok şey vermiş, çok şey öğretmişti, james'in hayatındaki

en büyük armağandı o. James, sakinliğin yavaş yavaş üzerine

yayıldığını hissetti.

Whitby, Sophia ve Lily, hep birlikte sessizce oturmuş. ıv

’er olduğunu duymayı bekliyorlardı.

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 341: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

Araba hareket ederek takırtıyla caddeyi geçti ve

döner dönmez, James konuşmaya başladt. “Pierre çe n e ^ ,

kapalı tutacak.Lily, ağzını eliyle örttü. "Ona zarar vermedin, değil mi?

Çünkü... çünkü bana kötü davranm adı, Jam es, gerçekten. Dediğim gibi, onunla kendi rızamla kaçtım. Bana karşı hep

çok sevimliydi.”James, YVhitby'm öfkeyle gerildiğini fark etti. Hiç şüphe

vok ki, o da James'in merak ettiği şeyi m erak ediyordu; Pie r r e . Lily'nin faziletine dokunmuş muydu?

"Ben ona çok değer veriyordum." diye sözlerini sürdürdü Lily. "Ancak. İngiltere'den ayrıldıktan sonra onun kim olduğundan pek emin olamadığımın farkına vardım."

James, öne eğilerek onun elini avucunda sıktı. "Bana her şeyi şimdi açıklamana gerek yok, Lily. Daha sonra bunun için zamanımız olacak. Senin tekrar yanım ızda olmandan memnunuz, o kadar." James, onun küçük ellerini dudaklarına götürerek öptü.

Tannm, onu bir çocuk olarak görm em ek öyle zordu ki.

"Hepiniz benim aptal olduğumu düşünüyorsunuz her­halde, dedi Lily. "Ya da benden nefret ediyorsunuz. Mahcup

hakışlannı YVhitby'a çevirdi. "Hem sen de gelmişsin."

Elbette geldim," diye yanıtladı YVhitby, nazikçe. "Seni minnacık bir çocuk olduğun zam anlardan beri tanıyorum

Lily Benim kız kardeşim gibisin sen."

Sophia. Lily yi kollarına çekerek kucakladı.

1 ndişelenme sakın. Artık güvendesin ve eve dönüyor*17

'^na soz veriyorum, Lily." dedi James. E sk is in d e n da»* d 1 >r ev olacak orası artık. Geçmişte senin y a n ı n d a ol.»m*

1 ^unun ‘Çin çok ama çok üzgünüm ."

­

­

­­

"

www.CepSite

si.Net

Page 342: Julianne Maclean

Sophia, Uhr'vi yalnız bırakmak isteınedıginjen. ae» a * mlde ikisi bir kamaray, p a y ia j* * Bu vüzd^. j u

«*-"■ Semm,n öbür ayn kamaralarda vatmak zrvrunda kaldılar.

Sophia, hâlâ Pierre üe Lily « « d a tam ofaak nefer efap bittiğinden emin değildi fiziksel anlamda >akxriık kurup kurmadıklarından da. Bu kesinlikle bir ihtimaldi hata nsdae- meldi çünkü Lily'nin Rerre'e hisleri oldukça vcgundu.

Ne var k i Lily, bundan bahsetmek istenmiş. Soplûa da, onu zorlamamaya karar ''ermişti- Lih’ kendisin; Kazır --“isse- dene dek bekleyecekti.

Neyse k i Lily'nin huzurlu bir uvkuva dalması çok sürmedi. Sevgilisiyle kaçma niyetiyle evden aynld^nfan beri bütün bir gece hiç uvumamıştL En nihayetinde. Sophia. koltuğa oturup son harta bosunca olur bitenler, düşünme r.rsa tını bulmuştu.

Hayatında bundan daha ıstırap veriri bir zaman geçildi ğini hatırlamıyordu. Kocasından sırlar saklamış ne eğer iğrenirse kendisini suçlu çıkaracağından Korkmuştu

Kayınvalidesinin y ak.n .iğini kazanma s : c. o suca dev kendisine nefret duymasını garantilemek arasında sakat bir uçurumun tepesinde bocalamıştı

Lily ortadan kaybolmuş. Sophia kendisini suçlamıştı

Hepsi Fransa ya yaptıkian seyahatle b:tkm duşmuş olabilecek en aşağılık insanlarla vûz yüze g * ^ i nocmai şart­larda asla adım atmayacaktan iğrenç. **> gırnuşfeıdi

'i iıx' de. bütün bunlar sonucunia pek ğu-vl şcn o . .tuş

Sophia. kay im ;. ü a her ıx' k.xiar koıku %e suçkdafc

îan oluşan bir dağın derinliklerinde f t t i W * » y f * daha yumuşak bir yanı okluğunu keşteîmrşü bas v... x ‘falan n da duran boşluğa bir koprv kurtıvn ı Kıs "

fUUAMNE M a c LEa n

• J4F

­­

-

­

­-

-

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 343: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AND IR

Marion, James'e pişmanl.klann. itiraf etm iş ve ikisi, y „lardır

üren husumet ve aldatmanın ardından uzlaşm ışlardt

James ile Martin'in arasında erkek kardeşlere özgü bir ar- kadaşhk gelişiyordu. James, Lily'den onun yanında olamad.ğ,

için özür dilemiş ve Sophia'ya, tüm bunların düzelmesindeki

veri için teşekkür etmişti.

Onu takdir ediyordu. Bunu, geçen gemi yolcuğu sırasında

açıkça kabullenmişti. Sonrasında kam aralarında seviştiklerinde, Sophia, onun hâlâ kendi bedeninden zevk almak ve ona zevk vermek arzusunda olduğunu anlamıştı. Kendi kendisine

şu an hoşnut, minnettar ve talihli hissetmesi gerektiğini hatır

lattı. James'in ve tüm ailesinin hayatında bir fark yaratmıştı. Tüm zorluklara rağmen Lily'yi kurtarmışlar, ailelerine uygulanan kahredici şantaja bir son vermişlerdi. Birlikte daha ay

dınlık bir geleceğe doğru yola koyulmak için eve dönüyorlardı.

Kendisini yorgun ve moralsiz hisseden Sophia, içini çekerek başını geriye yasladı.

Bir şey hâlâ eksikti.

Sophia kendisini bir şeyler başarmış ve tasasız hissetmesi

gerektiğini biliyordu, ama hissedemiyordu. James onu kendisinin onu sevdiği şekilde, gerçekten sevmiyordu. James in

onca sefer kendisini sevme kabiliyeti olmadığını belirtmesinden sonra, onda bunun gerçekte olup olmadığından emin bile değildi.

Ama Sophia onu seviyordu. Kendi canından bile çok hem de.

Neden peki? Hiçbir anlamı yoktu. Jam es onu belli bir me

^afcde tutmak için elinden geleni yapmıştı.

Sophia, James in, tıpkı okyanus gibi d e r i n l i k l e r i n d e güz

" ve 8‘zemler barmd.rd.ğm, düşündü. Sophia da, bunla"

f rdUftü ‘<in «nu böylesine seviyordu. Çetin geçen çoe“ klU‘

" ardlndan- ailesinden böyle uzaklaşmışı.-

­

­

­­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 344: Julianne Maclean

şuras. açıktı ki, James'in kaibi çektiği tüm adarla parça- lanmlŞ" . Butun bunlar çocukken dogasrnda var olan yüce gö- nü 1 lü beklentileri yok etmişti.

Yine de derinlerde, onun gerçekten yüce gönüllü oldu ğunu düşündü Sophia.

Şu son birkaç günde, ailesini korumak adına her şeyi hatta annesiyle arasında hayat boyu sürmüş bir uçurumu bile

bir kenara ittiğinde, Sophia buna şahit olmuştu.

Sophia, o anda kalbinde inanılmaz bir çarpıntı hissedi­yordu. Kocasını; kendi canı kadar yakından tanımak için sızlayan bir ihtiyaç duygusu. Hayatı boyunca onun yoldaşı ol­mak, o korunaklı yüzeyin altında neler yattığını öğrenmek istiyordu. Onunla yaşlanmak ve onun olabileceği adam ol­masını izlemek istiyordu.

Tek arzusu, James'in geçmişindeki şeytanları serbest bırakması ve kendisini de ailesinin geri kalanını kucakladığı gibi kucakla maşıydı.

Sophia, James ve Lily, eve James'in sürdüğü bir at arabasıyla geldiler. Herkese, av partisi boyunca yaşadıkları koşuşturmanın ardından, İskoçya'ya yalnız başlarına hizmetçiler ya da uşaklar olmadan yolculuğa çıktıklarını, çok ihtiyaç duyduk­

ları bir tatil yaptıklarını söylediler.

Sophia, bunun bir "Amerikan adeti' olduğunu iddia et­mişti; uzun bir partinin ardından hizmetkârlar olmadan seyahate çıkmanın. Çok şaşırmakla birlikte, onları kalenin devasa ön merdivenlerinde karşılayan herkes buna inanmıştı. Hepsi anlayışla başlarını sallayarak, "Ah," ve "Elbette, ekse

lansları," demişlerdi.Kocası, onun bu yaratıcı beyaz yalanından memnun olarak

kendisine göz kırptığında, Sophia, içinde bir neşe ve hoşnutluk

Julian ne MacLean

•349*

-

-

-

­

­

­-

-

­­

­

www.CepSite

si.Net

Page 345: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AN D IR

hissi yükseldiğini hissetti. Kendisini yenilenmiş hissederek

ona sevgiyle gülümsedi. Son zamanlarda, onun pek çok An*, rikan adeti kabulleniliyor ve takdir görüyor gibiydi.

ön salonu geçerek merdivenlere ilerlerken, "Eve döndük,

Sophia," dedi James, yumuşakça onun kulağına doğru eğile.

rek. "Burada olmaktan, senin yanımda olmandan, ne kadar

memnun olduğumu anlatamam sana."

James’in boynundaki sıcak nefesi, Sophia'nın tüylerini ür­

pertti. Bu güzel sözler kalbini ısıtarak ruhunu yatıştırdı.

Merdivenleri birlikte çıktılar ve yukarı ulaştıklarında, Ja

mes onu yanağından öptü. "Şimdi uzun bir banyo yaparak

yorgun bedenimi dinlendireceğim," dedi. "Akşam yemeğinde

görüşürüz?"

"Elbette. Banyo kulağa harika geliyor, James. Ben de bir

banyoya gireyim."

Sophia kendi yatak odasına çekildi ve hizmetçisine küve

tin getirilerek suyla doldurulmasını ayarlamasını söyledi. Bi

raz kendi halinde kalmayı, kendisini şu son birkaç günün pis

liği ve kirinden arındırmayı dört gözle bekliyordu.

Başını küvetin kenarına yaslamış uzanırken, kapısının altın

dan bir not uzatıldı. Sophia kâğıdın yerde çıkardığı hışırtıyı

duyduğunda gözlerini açtı.

Küvetten çıktı ve her yere su damlatarak eğildi ve kâğıdı aldıSevgilim,

Banyon bittiğinde, lütfen bana gel.James

s°phıa, kocasının düklüğe ait mektup kâğıdındaki şık e

/1S"la haktl Kâ&ldl kaldırıp dudaklarına götürdü ve öp

•350-

­

­

­

­

-

-www.Cep

Sitesi.N

et

Page 346: Julianne Maclean

I u u a n n e M a c L ean

"Şimdi bitti, aşkım," dedi yüksek sesle. Onun kendisini duyamayacağını bildiği halde yine de söylemek geldi içinden.

I lızmetçisini çağırarak, giyinmesine ve saçlarını topuz yapmasına yardım etmesini istedi. Yarım saat sonra çıkmış, James'in kapısını çalıyordu.

"Kim o? diye seslendiğini duydu onun içeriden.

"Benim," diye yanıtladı.

"Gel içeri."

Sophia tokmağı çevirdi ve ağır kapıyı itti. Bakışları, ate­şin önündeki devasa pirinç küvette uzanan kocasına takıldı. Yanaklarına ateş bastı. James, kollarını hafifçe küvetin kenarlarına yaslamıştı ve ıslak siyah saçları geriye doğru yatmıştı. Göğsü , pencereden süzülen akşamüstü güneşinin altında muhteşem görünüyordu; altın gibi, adaleli ve güçlü.

Sophia, kapının eşiğinde durdu ve önünde çıplak uzanan, gerçek olamayacak kadar muhteşem kocasına bakarken nefesi boğazına takıldı. Bedeninde aç bir şehvet duygusu gezinmeye başladı.

"Bana haber mi gönderdin?" diyebildi ancak, tüm beden­sel duyuları uyanırken.

James'in ifadesi neşeli ve aleniydi. "Evet. Rica ediyorum içeri gel ve talihsizin biri önünden geçip göz banyosu yapma­dan evvel kapıyı kapat."

Beceriksizce kendine hakimiyetini yeniden kazanan Sop­h i a , onun dediğini yaptı.

'Kilitle bir de." Baştan çıkarıcı bir cazibeyle sesi yumuşamıştı.

Sophia kapıyı kilitledi.Çok uzak durmadan, gözlerini James'in suyun altındaki

devasa şişkinliğinin görüntüsünün zevkine varmaya bıraktı. Ateşli, çılgın bir şehvetin bedenine yayıldığını hissetti. C in.sel

•351*

­

­

­

­

­www.Cep

Sitesi.N

et

Page 347: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İN AN D IR

ırzunun ezici gücünü tamamen kavram aya başlıyordu. in.

sanlan, şuur ya da mant.kd.ş. davran,şiara itmesine, hezeyan

içinde çılgınca davranışlara düşürmesine şaşm am ak gerekli Bu arzu, kafasının içinde alev alev yanarak evliliği hakkındaki tüm kuşku ve endişelerini dışarı itiyordu.

Şimdi, bedeni kıyafetlerinin altında ansızın çıkagelen

şiddetli bir ihtiyaç duygusuyla titrerken, bunların hiçbirinin

önemi yoktu.James, başını küvetin kenarına yasladı am a bakışlarını on

dan ayırmadan. Düşünceli bir halde onu seyredediyordu, kendisine istediği kadar bakmasına müsaade etti.

Onun bu ender rastlanır korunaksız teklifinden en iyi şekilde faydalanmak isteyen Sophia'nın bakışları, onun hapse dici koyu renk gözlerinden, üzerinde su damlaları parıldayan

pürüzsüz, geniş omuzlarına kaydı. James'in kaslı göğsü ağır ağır kalkıp inerken, Sophia, bakışlarını onun gözlerine kaldırdığı her seferde, onun gözlerini ayırmadan kendisine bakar

ken buldu. Davetkarca gözlerini kırpıştırdığını fark etti. Kendisinin titreyişini ve onun çıplaklığının kusursuzluğunun

zevkine varışını seyrediyordu.

Sophia'nın o an ona duyduğu aşk, işkence gibiydi, körediciydi.

James'in dudağının kenarı hafif bir sırıtmayla kıvrıldı. Ellerini küvetin kenanndan kaldırarak iki yana açarken, Sophia titredi. "Gelmek ister misin?"

^phia, yüzünde memnun bir gülüşle başını sallayarak °rsajını çözmeye başladı ve James, kendisini seyrederken

‘dik içinde ağır ağır soyundu. Kalbi k ü t k ü t a ta rk e n , on onu nde soyunmanın verdiği alev alev yanan beklentin* ‘

, n , l’l, <irdl' ° nun da bunun her anının keyfine vardıg111*«>’afetlerini düzenli bir şekilde James'in yatağına ko^

352-

-

­

­

­-

­­

­

­www.CepSite

si.Net

Page 348: Julianne Maclean

JULIANNE MACLEAN

En sonunda çıplak kaldı ve küvete girdi. Hafifçe kayara k J a m e s in bacaklarının arasına oturdu. James'in sertliği, S o p h ia n ın narin sırtına yaslanırken, Sophia, başını onun gen iş omzuna yasladı.

James lifi alarak suya batırdı, Sophia'nın göğüslerinin üze

r in d e sıkarak, ılık damlaların uçlarında gezinmesini izledi. Suyun hafif bir sesle tenine temasının verdiği gıdıklama hiss iy le , dudaklarından arzu dolu bir inilti döküldü.

"Sen bütün hayatım boyunca karşıma çıkan en güzel yaratıksın," diye fısıldadı James, kulağına doğru ateşli bir şekilde.

"Beni baştan çıkarmanı seviyorum," diye yanıtladı Sophia, muzip bir gülüşle.

James, birkaç saniye boyunca sessizce ve kıpırdamadan

küvette uzandı.

"Bu baştan çıkarmadan ibaret değil Sophia. Bugün değil."

James onun başının yan tarafını öperken, Sophia, alnının

merakla kırıştığını hissetti. "Ne peki o zaman?"

"Bir özür. Ve teslimiyet."

Sophia doğruldu ve onun yüzüne bakabilmek için küvette yan tarafa doğru döndü. Ona, ne demek istediğini sormak istiyordu ama aklına hiçbir kelime gelmedi. Sorularla dolu bir

sersemliğe gömülmüştü.

"Pişmanlık duyduğum çok şey var, Sophia. Sana iyi bir koca olamadım."

"Harika bir koca oldun, James." Elbette bu tamamen doğru sayılmazdı. Evliliklerinde halen eksik olan pek çok şey vardı. Ama, Sophia, onun kendisine açılma ihtiyacını hissetmişti ve °nu yıldırmayı akimdan bile geçiremezdi.

Böyle yalan söylemen bile çok nazik ve iyi kalpli bir da\ ra niş," dedi James.

•353

­'

' ­

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 349: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

■Tamamen yalan değil," diye yan.tlad. Sophia. " Burada çok iyi muamele «ördüm. Bana çok şey verdin."

«Ama yeteri kadar değil. Sana kalbimi vermedim."

Sophia gergince yutkundu. "James..."

"Lütfen," dedi James, elini kaldırarak. "Bırak da uzun zaman önce söylemem gerekenleri söyleyeyim."

Kalbi birden göğsünde gümbürdemeye başlayan ve içinde umutlar dolaşan Sophia, sabırla onun sözüne devam etme

sini bekledi.Tanrım, korkuyordu.

Umut etmekten korkuyordu.

Bu çılgınca korkuya hakim olmaya çalıştı.

"Başından beri daha fazlasını istediğini biliyorum," dedi James. "İlk başta kendimi senin yalnızca unvanımı istediğine ikna etmeye çalıştım amasenin için bundan fazlası olduğunu daima biliyordum. Ben sana hiçbir şey ifşa etmezken, senin bana açıkça ifşa ettiğin şeyler vardı. Sana ailemden ya da korkularımda bahsetmedim; çünkü utanç duyuyordum. Sana Flo rence hakkındaki gerçekleri anlatmadım; çünkü bunun seni korkutup uzaklaştıracağını düşündüm. Ama, her şeyden çok, kendimi seni sevmekten alıkoydum ve üzgünüm, Sophia. Sen daha fazlasını hak ediyordun, ben seni yarı yolda bıraktım, hk mazeretim, ihtiraslarıma kapılıp babam gibi olmak is te

memem. Sana, onun anneme ve bana verdiği gibi zarar vermek istemedim."

Sophia nın kalbi güçlü, yüce gönüllü kocası için sevgi ve atle sızladı. Sen asla onun gibi olmayacaksın, James. Her an sınandın ve alnının akıyla sıyrıldın. Düşünsene bir

s ir adama aşk mektubu yazdığımı sandın, ama mu 1 1 'Çk n içe köpürüyor olmana rağmen öfkenin kontrolü11

•354-

­

­

­-

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 350: Julianne Maclean

yitirmedin. Bir de kardeşlerini düşün. Onlara zarar gelmesini önlemek için elinden gelen her şeyi yaptın; çünkü onlara de­ğer veriyorsun, hem de gerçekten. Baban size hiç böyle değer vermemiş. 1 liçbir zaman aranızda bozulan şeyleri düzeltmeye çalışmamış ya da gençliğinde bulaştığın belalar konusunda sorumluluk alıp, endişelenmemiş. Sen ise sürekli sevdiklerin için endişe duyuyorsun. Martin'le olanları düşün. Onun bu zor zamanı atlatması için elinden gelen her şeyi yaptın ve sonunda başardın. Şimdi onun için bir umut var."

James onun sırtını okşadı. "Daima insanların içindeki iyi yanı arıyorsun, Sophia."

Send ek in i bulmak hiç zor olmadı. Durgun sular derinden akar, James."

James, uzun uzun onun gözlerinin içine baktı. "Benden hiç vazgeçmemiş olman beni hayretlere sürüklüyor. Hatta, en başında, ben her şeyi yüzeysel tutmaya böylesine kararlıyken, bana değer vermiş olman."

Sophia, onun yüzüne dokundu. "Tüm zarafetinle Londra'daki o davet salonuna girdiğini gördüğüm ilk andan itibaren sana kapıldım. Öyle yakışıklıydın ki, James. Öyle uzun, kendine güvenli ve erişilmezdin ki. Kim olduğunu bilmek istiyordum. O durgun yüzeyin altında neler yattığını, dünyaya ve içindeki herkese bakarken neden o kadar alaycı göründüğünü bilmek istiyordum. Her nedense, birisi seninle sadece konuşsa, dünyanın senin gözünde değişeceğini sezmiştim.

B e n i iç in e k a p a n ık İn g il iz y a n ım d a n k u rta rm a k m ı iste

d in ? d e d i Ja m e s , s e s in d e e ğ le n ir g ib i b ir tonla, k aşların ı k al

d ıra ra k .

S a n ır ım ö y le . A m a s e n in d e b e n i k u rta rm a n ı isted im

N e w Y o r k ta k i k u s u r s u z h a y a t ım ın b itm ek b ilm e z M kuı

h ğ ın d a n . H iç b ir z a m a n h iç b ir ş e y iç in u ğ r a ş m a k z o ru n d a

JULIANNE MACLEAN

•355-

"

"

"

"

­

­

­

­­

­

­

­

­

- ' ­

www.CepSite

si.Net

Page 351: Julianne Maclean

kanamıştım, babam her şeyi önüm e sererdi ve çok zayıftlm

Artık daha güçlüyüm"Sen h e p güçlüğün. Sophia.

Sophia gülümsedi. "Beni aynca annemin Kına ayariamaya

çalışıp durduğu evliliklerden de kurtardın. Ben ihtiras istiyordum ve bunu senin gözlerinde gördüm. Sende uçsuz bucak

sız bir ihtiras olduğunu biliyordum; içinde bir yerlerde saklı, ortaya çıkmayı bekleyen bir ihtiras, içine erişip onu bulmak

istiyordum."James onun yanağını avucuna aldı. B aşard ın , Sophia.

Onu buldun. İçime eriştin ve işte karşında savunm asızım .

James, ona bir an baktı ve sonra dudaklarını dudaklarına bastırdı, öpüşmeleri derin, ıslak ve yoklayıcıydı. Sophia ara­

larındaki engellerin yıkıldığını anlamıştı.

Öpüşmelerinin arzu dolu cazibesine kendisini bıraktı ve

aynı anda elini aşağıya doğru gezdirip James'in sertliğine ulaştı. Avucunda onu hissetmenin keyfine vararak, onu içinde hissetme ihtiyacıyla kendini kaybedene dek suyun altında okşamaya devam etti.

Sophia, küvette dönerek dizlerinin üzerinde doğruldu m* bir bacağını atarak James'in üzerine oturdu. Onu tekrar e l in e

aldı ve bacaklarının arasına yerleştirirken, James onu seyretti

Sophia, onun üzerinde hareket etmek için sırtını doğrul­turken, bir arzu seli bütün bedenini kapladı. Ağır ağır, kışku*

1,0 bir *°kikle unu santim santim nabız gibi atan içine aldı ve kindi hassas, kadınsı dokularında onun ateşli, ıslak sürtün

nesini hissettiğinde zevk dolu bir çığlık koyverdi.

^ 1 bla ^‘»ğrularak zevk almak için kendini sertçe onu V n kom‘klerine bastırarak ileri iterken, sular küvetin .k« kından taştı. James onun kalçalarını k a v r a y a r a k ik r l &

BENİ AŞKA İNAND IR

•356*

' "

­­

"

"

­­

-

www.CepSite

si.Net

Page 352: Julianne Maclean

hareket ettirirken, her seferinde kendi kalçalarım da onun- kiyle birlikte oynattı.

Sophia'nın çevresindeki oda ve gün ışığı yok oldu. Göz­lerini yumarken varlığım hissettiği tek şey her yanını saran birimsiz bir şehvet ve james'le belirsiz bir karanlıkta süzül- meniıı baş döndürücü hissiydi.

"Sophia."

Sophia onu bedeninde, yanında hissediyor, ihtiras dolu yumuşak sesini duyuyordu ama aldığı zevke öylesine gömül­müştü ki, kendisini onun üzerinde ağır ağır hareket ettirmekten kendisini alamıyordu.

"Sophia," dedi James tekrar.

Sophia gözlerini açarak onun yüzüne Kikti. James, kendisini seyrediyordu.

"Evet," diye fısıldadı.

James, bir an hiçbir şey söylemedi; şefkatle onu seyredi yordu. Sevgiyle.

Üzüntüyle.

Sophia, hareket etmeyi kesti. Kendisini sıkıca ona doladı.

James'in gözünün konarında bir gözyaşı belirerek elma­

cık kemiğine doğru süzüldü.

Sophia, o gözyaşı damlasına, kalbinin ve ruhunun en derin noktalarına ulaşan bir anlayışla Kikti.

"beni seviyorum," diye fısıldadı James, yumuşak bir sole

Sophia, yerinden bile kıpırdayamadı. Tek yapabildiği on.ı bomboş, şaşkın ve sarsılmış bakışlarla Kıkmaktı. Aklı ve !v

den i işlevini durdurmuş gibiydi.

Kalbim sana ait,' dedi James. Senin ellerindey ını

Üzerine çağlayan gibi akan bir neşe dalgası altındaki Sop hia, her nasılsa sesine tekrar kavuştu ‘Ben de seni ıvorum

JULIANNE M ACLEAN

•3S7

­

­

-

­www.CepSite

si.Net

Page 353: Julianne Maclean

James. Seni daima seveceğim, öldüğüm g ü n e dek, hatta daha

da sonra."Bir anda, kalbi bastırılamaz bir şekilde bu sevgiyle bur

kuldu. Kollarını, James'in boynuna dolayarak onu kucaklar

ken ağlamaya başladı.James, güçlü kollarını onun sırtına sardı ve yüzünü boy­

nuna gömerek, hiç bırakmaz istem ezm işçesine kollarında sı

kıca tuttu."Kimse bana senin gibi dokunmadı," dedi. "Bunun müm

kün olabileceğine hiç inanmazdım. Sana aitim, Sophia. Son

suza dek."Sophia'nın gözyaşları akmaya başlarken onun koyu renkli,

güzel yüzüne bakmak için doğruldu. Aynı anda hem hıçkırıyor, hem gülüyor ve yanaklarındaki ıslaklığı siliyordu.

"Öyle mutluyum ki."

"Seni hayatım boyunca her gün mutlu etmek istiyorum. Sen benim biricik aşkınısın, Sophia. Beni kurtardın sen."

Sophia ağlamayı kesemiyordu. "Bir gün beni s e v e c e ğ in i

ummaktan bile öyle korkuyordum ki."

Seni tanımadan önce, kimseyi sevebileceğini düşünmemiştim. Yanılmışım, Sophia. Seni seviyorum, canımdan çok.

"James, rüyalarımda bile yoktu..."

James onu kucaklayarak öptu. Saçlarını okşadı ve Sop hıa, ilk kez gerçekten evinde olduğunu hissetti. Ait olduğu yer burasıydı. İngiltere. James'in yanı. Onun kolları. Karısı, düşesi olarak.

James, altında bedenini hafifçe kıpırdattı olabilecek en

an d !, ' ı " ama bu b a r ın d a k i şefkati, kısacık birak\ yanan bir tutkuya çevirmeye yetmişti

tutu,!™1 L g° /lerİni kapatırken, Sophia, küvetin k e n a r l a r ı n 3 narak üzerinde gidip gelmeye devam etti. AW*>

BENİ AŞKA İN A N D IR

•358

­

­

­

­­

­

­

-

-

-

-

www.CepSite

si.Net

Page 354: Julianne Maclean

J u l i a n n e M a c L ea n

şehvet hissi olanca şiddetiyle geri dönmüştü. Sophia'nın başı geri düşerken James in yakıcı dudaklarının göğüslerini emdiğini ve dilini ustaca gezdirdiğini hissetti. Nefesi birbirini izleyen kesik kesik soluklara dönüşürken, nihayet orgazma yaklaştığını hissetti.

Ama bu kez farklıydı. Daha güçlü, daha yankılıydı çünkü aralarında aşk vardı artık. James onu sevdiğini söylemişti. Onu seviyordu! Bunun verdiği zevk ölçüsüzdü.

Bu duygu Sophia'nın üzerine gel git gibi çökerek tüm kaslarını fırtına gibi gerdi ve doruğa çıktığında nihayet serbest kaldı. James kendisini ona iyice bastırarak tohumlarını kadınlığının ortasına bırakırken, bir çığlık attı. Sophia, gözlerini kapatarak alnını James'in omuzuna yasladı. Onunla sevişmişti. Kocasıyla. Onu seviyordu. Tarifsiz bir mutluluk hissi Sophia'nın bedeninde ve ruhunda geziniyor, içi içine sığmıyordu.

Sophia, onun nefesini, kalbinin kendi kalbinin üzerinde çarpması hissinin verdiği coşkunlukla içini çekti.

Çok geçmeden küvetten çıkıp kurulandılar ve yatağa geç­tiler. Bir kez daha seviştiler; şefkatle, birbirlerinin ihtiyaçları ve arzularının tamamen bilincinde olarak. James, onun göz­lerine bakarak yüzünü avuçlarına alırken, o sihirli sözcükleri

tekrar söyledi: Se n i seviyorum , Sophia.

Birbirlerinin giyinmesine yardım ettiler ve akşam yeme­ğinden önce aileleriyle bir araya gelmek için davet salonuna indiler. Sophia, masanın kanatlarının kaldırılmasını istedi. Büylece ailedeki herkes birbirine daha yakın oturabilecekti, hu akşam ve önlerinde uzanan her akşam. Sophia, hayatı bo­yunca kendisini hiç bu kadar mutlu hissetmemişti.

Martin ile Lily içeri girdiler. James ikisini de kucakladı. Onların ardından annesi odaya girdi ve James ona da sanklı Annesi yılların gerginliğini üzerinden atıp, gözyaşları mutluluk yaşlarına dönüşene dek kollarında ağladı.

•359

­

­

­­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 355: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNAND IR

Sophia nın yanına giderek onu da kucakladı. "Te.

.ekkürler/'^edi, gelinine. "Teşekkürler."

’ Ertesi gün şafak sökerken, James, Sophıa'y. kendisine çekti.■ yeni bir gün doğuyor," dedi. "Dünya ise çoktan daha ayd.n hk bir er oldu. Hepsi senin sayende. Sen bütün hayatın bo yunca başka bir kıtada yaşamışken nasıl oldu da seni bulacak

kadar şanslı olabildim?Sophia ona gülümsedi. "Bizim kaderim iz bir yazılmış,

James. Ben buraya gelen dek hiçbir şey olması gerektiği gibi

değilmiş.""Halinden memnun musun?" diye sordu James, Sophia'nın

çenesine parmağıyla dokunarak. Gözlerine bakmak için yüzünü kaldırdı,"Başlarda zor olsa bile?"

"Elbette. Artık benim evim burası ve senin yanında olmaktan çok ama çok mutluyum. Sen sevip sevebileceğim tek

adamsın.""Ben de sana sahip olduğum için çok am a çok mutluyum,

hayatım. Sana ne kadar mutlu olduğumu göstereyim mi?"

Sophia, sırt üstü yuvarlanarak parm ağını onun çıplak göğsüne götürdü. "Eğer sizi memnun edecekse, ekselansları.

"Oysaki tatlım, amacım seni memnun etmek."

Sophia, baştan çıkarırcasına gülümsedi. "Bir düke karşı çıkmak, benim ne haddime."

'

--

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 356: Julianne Maclean

SON SÖZ

15 N isan 1882

Sevg ili Anneciğim ,

M u tlu , yaş lı İngiltere den selam lar! Um arım bu mektubu a ld ı

ğ ın ızda hepiniz m utlu ve sıhhatli, N e ıv York ta baharın tadını çıka

rıyo r olursunuz.

Jam es ile ikim iz küçüğüm üze kavuşm ayı beklerken, gün geçtikçe

sabrım ız tükeniyor. Doktor, bebeğin temmuz sıralarında doğacağını

söylüyor am a bence daha erken gelecek; çünkü onunla tanışm ak için

sabırsızlanıyorum . Jam es e bakılırsa kız olacakm ış. Bana kalırsa er

kek. H e r tü rlü ikim iz de ona kavuştuğum uzda çok m utlu olacağız.

Şu s ıra la r hayatım ızdaki her şeyden iy i ve m utluluk verici zaten.

Tanrı b izi pek çok muhteşem arm ağanla kutsadı.

C lara ile Adele n asıl? O n la rın Sezon için Londra ya gelmesi ko

nusunu düşündün m ü? O n la rı sosyeteye tanıtm ak çok hoşuma g i

der. L ily de k ız ların burada olm asından çok memnun o lu r çünkü bu

onun ik inci sezonu olacak ve her nedense tüm bu o layları düşündükçe geriliyor.

Baltam a selam söyle.

Yan ıtın ı bekliyorum .

S iz i seven kızınız, Sophia.

N O T : Veliaht P ren si n in , C lara ile Adele gelmezse m utlak su

>ette hayal k ırık lığ ın a uğrayacağın ı bana şahsen bild ird iği haberiyle aklın ızı çelebilir m iyim acaba?

K ararlı kızınız. Sophia.

•361*

' ­

' ­

' ­

' ­

­

­

' " ­

"

www.CepSite

si.Net

Page 357: Julianne Maclean

YA ZA RIN NOTU' / J C N T

S ek izin ci Edvvard'ın, sevdiği kadın bir A m erikan dulu olan

VVallis S im p so n u ğru n a İn g iliz tahtından feragat edişini

o ku d u ğu m d an b eri, Lond ra aristokrasisin d e koca arayışı ile

gelen A m erik alı vârisler h akkın d a hep yazm ak istem iştim . Bu

çiftin tu tku lu aşk ın a , kabu l görm ek için verdikleri zor uğraşa

ve son u n d a k ra lın aşkı u ğru n a h er şeyden vazgeçm e kararına

h ayran k a lm ıştım .

D ah a son ra, E d ith YVharton'ın, V iktoryan d önem inin son

larına d o ğ ru İn g iliz top lu m un u fetheden dört A m erikalı kız

h a k k ın d a k i rom anı The Buccaneers'in i okudum . İngiliz lord

ların ın gü zel, h eyecan verici ve farklı (ve in an ılm az zengin)

A m erik alı k ız lara d u yd u k ları sırıls ık lam aşkın rom antik do

ğası ve h ik ây ed e d ah a ağ ırlık lı o lan o karan lık yan; A m eri

kalı g en ç k a d ın la rın ın ev lerin d en ve ü lkelerinden ayrılarak,

y u rtd ışm d a, k en d ilerin i asla gerçek an lam d a kabullenm eyen

y ab an cılarla v e k en d ileriy le y a ln ız ca p araları için ev lenm iş

o lan k o ca larıy la y a ln ız b ir h ayata sürü klenm esi...T üm bu n

lar ilg im i çek m işti.

G erçek te , 1870 ve 1914 y ılla r ı arasın d a y ak laşık y ü z ka

dar A m erik a lı kad ın , İn g iliz soy lu larıy la evlendi. Bu yü z k a

d ınd an altı tan esi g ö z lerin i y u k a rı d ikip , dükleri eld e ettiler

so y lu la rın k a y m a k ta b a k a sın ı y an i. Bu kad ınlar. Viktoryan.

•363-

-

-

­

-

­

­

­

­

­

www.CepSite

si.Net

Page 358: Julianne Maclean

BENİ AŞKA İNANDIR

döneminin sonlarının parlayan ikonlarıydı ve Prenses Diana'dan

farksız olarak, masalsı "dolar prensesleri"ni bir an olsun gör

meye çalışan hayranlar ve fotoğrafçılardan kaçm ak zorunda

kalmışlardı. Bu Amerikalı vârislerin beşinin m erak uyandı

ran, ilham veren ve zam an zam an da trajik öykülerini Ma-

rian Fovvler'ın In a G ild ed C age adlı kitabında okuyabilirsiniz.

Benim kitabımdaki tüm karakterle k urgusal. Amerikalı

vârislerin Ingiltere'de kabul görm esi ve başarıya erişmesinde

kilit bir rol oynayan Veliaht Prensi Edvvard (ailesi ve arkadaş

ları arasında "Bertie") hariç. A nnesi Kraliçe Victoria ona ülke

meseleleri hakkında yapacak çok şey bırakm adığından, kendisini bir şekilde eğlendirmek zorunda kalm ıştı. Kendisi de

yarı yarıya Alman olduğundan, yabancılara karşı genelde du

yulan önyargıya sahip değildi. Güzel kadınlardan keyif alı­

yordu ve Amerikan vârislerini, kendisini eğlendirm eye kabiliyetli olmaktan öte bulmuş. İngiliz aristokratlarının çoğu,

tarımdaki burhan ve sanayi devrim inin o lu m su z sonuçların

dan dolayı maddi sıkıntılar içindeyken, onların sık sık göste

rişli partiler vermeye imkanları elveriyorm uş. (H ızlı buharlı

gemiler, Amerika'dan gelen et ve tahılla rekabet yarattığından

İngiltere'deki çiftlik fiyatları düşm üş. B u nu n da ötesinde, ara

zilerde kiracı olan çiftçiler, fabrikalarda ça lışm ak için topraklarını bırakmışlar.)

Bayan Astor de gerçek bir kişilik; eski Nevv York'taki yüksek sosyetenin baş hanımı. Eninde sonunda so n radan görm eleri

kabullenmek zorunda kalmış çünkü, başka pek çok şeyin ya

nında, kızlarının çoğu İngiliz taçları takıyorm uş.

Sophia ve Jam es'in hikâyesini o k u m ak tan keyif aldığ,nlZ devam»nda Sophia'nın kardeşi C lara'n ın hikâyesin i de oku

st< ’ect“ğiniz.i umuyorum . Bu, İngiltere'deki Am erik

varislere dair serim in ikinci kitabı olacak.

­

- ­

-

­

­

­

­

­

­

­

­

­

­

-

www.CepSite

si.Net

Page 359: Julianne Maclean

Bandrol Uygulamasına Ġlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5.Maddesinin Ġkinci

Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

…..Son…….

Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan [ [ By-Igleoo ]] Tarafından

www.CepSitesi.Net - www.MobilMp3.Net - www.ChatCep.Com

Siteleri Ġçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem Bizzat Kendim

Orjinalinden Tarayıp Ebook Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin.

Gösterinki Ben Ve Benim Gibi Ġnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji Ġle Daha Ġyi Ġşler Yapabilsin.

Herkese Saygılarımı Sunarım .

Sizlerde Çalışmalarımın Devamını Ġstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı Gerçek

Adreslerinden Takip Ediniz.

Not Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki

Kitapları Paylaşmak Ġçin Bizimle Ġletişime Geçin.

Teşekkürler.

Ne Mutlu Bilgi Ġçin Bilgece Yaşayanlara.

By-Igleoo www.CepSitesi.Net

www.CepSite

si.Net