halkın devrimci yolu (2. sayı)

148

Upload: halkin-devrimci-yolu

Post on 25-Mar-2016

274 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

Halkın Devrimci Yolu dergisinin 1. Sayısı www.halkindevrimciyolu.org

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)
Page 2: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)
Page 3: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

YEN‹ SÖMÜRGEDEVR‹MC‹L‹⁄‹N‹N‹Z‹NDE

SAYFA 2TÖKEZLEYEN‹KT‹DARBLO⁄UNUSOL ÇIKIfiLARLASARSALIM

SAYFA 8

GENÇL‹KHAREKET‹

SAYFA 84

SOL, F‹L‹ST‹N’‹ND‹RENMEHAKKINASAH‹PÇIKMALIDIR

SAYFA 64NEOL‹BERALYEN‹SÖMÜRGEC‹L‹⁄‹NZ‹NDE GÜCÜ

SAYFA 74

KR‹Z EKENÖFKE B‹ÇER

SAYFA 46EMPERYAL‹STAÇMAZ VEAKT‹F TAfiERONTÜRK‹YE

SAYFA 56

YEREL SEÇ‹MSÜREC‹ VESOL

SAYFA 20

SINIFMÜCADELES‹SOLU BEKL‹YOR

SAYFA 30

HALKIN DEVR‹MC‹ YOLU

ERGENEKON VEKONTRGER‹LLAGERÇE⁄‹-2

SAYFA 90

EMPERYAL‹ZM‹NIII. BUNALIM DÖNEM‹

SAYFA 116

Okyanus Yayıncılık Adına Sahibi veSorumlu Yazı İşleri Müdürü

Çiğdem ÇİDAMLI

AdresTomtom Mah. Örtmealtı Sk. 6/1 Beyoğlu / İSTANBUL

Bas›ld›¤› YerCan Matbaacılık

Davutpşa Cad. İpek İş Merkezi K:3 N:7Topkapı / İSTANBUL

0212 613 1547

Tel/Faks0212 245 9037

E-Postaİ[email protected]

Webwww.halkindevrimciyolu.org

ISSN1308-7460

32

riz, bütün y›k›c›l›¤›yla, yay›larak ve derinleflerek sürüyor. ‘Finans krizi’yle gündeme gelen vekapitalizmin bütün düzeylerini saran krize, büyük kapitalist güçler tam seferberlik halinde çare-ler ar›yor. fiimdiye dek bulduklar› en sa¤lam çare, eme¤i daha fazla de¤ersizlefltiren ve bask›alt›na alan kapitalist y›k›c›l›¤› derinlefltirerek ve bir kez daha iflçi s›n›f›n›n s›rt›na basarak, kri-zin düzen aç›s›ndan y›k›c› sonuçlar›n› bir süreli¤ine daha ötelemekten ibarettir.

Devrimci bir krize dönüfltürülmedi¤i sürece, kapitalizmin, krizinden kendini onararak ve birazdaha güçlenerek ç›kabilece¤i bilinen tarihsel bir gerçektir. Krizin devrimci krize dönüflmesi ise,devrimci güçlerin müdahalesiyle mümkündür. Kapitalizmin ma¤durlar›n›n ve kurbanlar›n›n, yaniiflçi s›n›f›n›n, ezilenlerin ve halk›n, kendi s›n›fsal/tarihsel ç›karlar›n›n bilincine varm›fl devrimcibir güç olarak örgütlenmesi, krizin y›k›c›l›¤›n› tersine çeviren kald›raç noktas›d›r. Bu noktadakurbanlar ve ma¤durlar devrimci özneye dönüflmekte ve devrimci ç›k›flla kapitalizmin y›k›m›,güncelli¤i ve inand›r›c›l›¤› olan gerçek bir hedef haline gelmektedir.

Tam da krizin ilk patlad›¤› günlerde sermaye uzmanlar›n›n dedikleri gibi, “art›k hiçbir fley es-kisi gibi sürmeyecek!” Her ne kadar sermaye hareketleri için söylenmifl olsa da, bu “öngörü”,devrimci öznenin geliflimi aç›s›ndan da do¤rudur. 12 Eylül faflizmi, Reel sosyalizmin yenilgisive neoliberalizmin zaferinden sonra, uzun bir flok, bask› ve aldanm›fll›k sürecinde iyice edil-genleflen düzen ma¤durlar›n›n, 2008 sonbahar›ndan beri, yavafl yavafl üzerindeki ölü topra¤›n›atmaya bafllad›¤› görülmektedir. Henüz siyasal toplumsal bir hareket biçiminde olmasa da, k›r-sal üreticilerden kent yoksullar›na, güvencesizlerden geleneksel iflçi s›n›f›na halk›n bütün kesim-leri huzursuzluklar›n› daha yüksek sesle dile getirmeye bafllad›lar. Yerel seçim sonras› geliflme-lerin gösterdi¤i gibi, düzenin sa¤ alternatifinin hemen haz›rda pusuda bekledi¤i bir süreçte, buhuzursuzluklar›n devrimci bir hareket olarak örgütlenmesi, içinde bulundu¤umuz koflullarda dev-rimcilerin temel hareket çizgisini oluflturacakt›r.

‹flte as›l sorun da burada bafllamaktad›r. Birincisi, Türkiye solu uzun süredir içinde oldu¤u ya-p›sal kriz nedeniyle üzerine düflen görevleri yapabilecek yeterlilikte de¤ildir. Sol, düzenin kri-zinin derinleflmesiyle birlikte, silkinip ç›kmak flöyle dursun, çözülerek daha fazla krize gömül-dü¤ü koflullarda böyle bir görevle karfl› karfl›ya gelmektedir. Bu bir yana11, ikincisi, acaba sa-hip oldu¤umuz devrimci siyaset/hareket tarz› böyle bir mücadelenin üstesinden gelmemize ye-tecek nitelikte midir?

THKP-C’den Halk›n Devrimci Yolu’na, yar›m yüzy›ld›r süren bir devrimci gelene¤i daha ilerinoktalara tafl›man›n sorumlulu¤unu duydu¤umuz bu günlerde, böyle bir siyasal görevle karfl›karfl›ya geliyoruz. Bu gelene¤in Türkiye soluna birincil katk›s› ‘yeni sömürge devrimcili¤idir’.

Bundan türetti¤imiz özgün devrimcilik tarz›, kararl› ad›mlar-la üzerine yürüdü¤ümüz çat›flmalar›n içinden geçerek her ge-çen gün daha fazla olgunlaflmaktad›r. Ne var ki, henüz Tür-kiye solu ve devrimci hareketi yeni bir kurulufl döneminingereklerini yerine getirebilecek olgunlukta de¤ildir. Bununiçin öncelikli görev, içinde bulundu¤umuz kriz koflullar›ndadevrimci mücadelenin sürükleyici halkas›n›n s›k›ca kavrana-rak çal›flmam›z›n daha ileri bir mücadele aflamas›na s›çrat›lmas›d›r. Bu görevin yerine getiril-mesinde, y›llard›r zahmetli mücadelelerden geçirerek bugüne getirdi¤imiz devrimcilik tarz› enbüyük yol göstericimizdir.

Yeni sömürge devrimcili¤iYeni sömürge devrimcili¤inin do¤as›, içinde geliflti¤i kriz ortam›d›r. Ülkemizde, 1940’lar›n son-lar›ndan bafllayarak geliflmeye bafllayan yeni sömürgecilik, 1960’lar›n sonlar›na do¤ru çok yön-lü bir krize girdi. Yaklafl›k 20 y›l süren ilk büyük at›l›m y›llar›ndan sonra, “modern” anlam-da yaflanan bu ilk büyük kapitalist kriz, emekçi s›n›flarda ve halk›n farkl› kesimlerinde fliddet-li tepkilere neden oldu. Tar›msal üreticilerde toprak iflgalleri, f›nd›k-tütün mitingleri gibi köylühareketleri görülürken; kentlerde 15-16 Haziran 1970’le taçlanan iflçi hareketleri; boykot ve ifl-gallerle gündeme gelen gençlik hareketleri geliflti. Ancak, o y›llarda, bu tepkileri kucaklayacakemek hareketinin c›l›zl›¤› ve bir devrimci hareketin olmay›fl›ndan dolay›, düzenin krizindenemekçi halk eksenli bir devrimci ç›k›fl gerçekleflmedi. Egemenler, 12 Mart darbesiyle toplum-sal düzeni daha da faflistlefltirerek krizini bir süre ertelemifl oldu.

‹flte bu koflullarda ço¤unlu¤unu ö¤rencilerin oluflturdu¤u militan bir gençlik kufla¤›, ilk kez et-kili bir siyasal özne olarak tarih sahnesine ç›kt›. Benzerine az rastlan›r kitlesel bir gençlik ha-reketi olan DEV-GENÇ, toplumda bütün emekçi s›n›flar›n ve ezilenlerin ortak sesi oldu. K›r-tasiyecilikten ve bürokratizmden uzak bu militan gençlik kufla¤›, duyarl›, emektar, özverili, da-yan›flmac› ve tam adanm›fll›k kültürüyle özgün bir devrimcilik tarz›n›n kadrosal altyap›s›n› olufl-turdu. Solun, halk›n içinde yayg›n toplumsal temel oluflturmas›nda bir dönüm noktas›n› temsileden DEV-GENÇ, toplumsal sorun ve çeliflkilerin içinde oluflarak etkili bir siyasal özneye dö-nüfltü. K›rdan kente bütün ülkeye saç›lan DEV-GENÇ’liler, halk›n bütün tepki ve eylemlerinietkilemeye çal›flt›.

DEV-GENÇ’ten THKP-C’ye22 giden süreç, yeni sömürge kapitalizminin krizinde ülkede bir iflçis›n›f› hareketinin bofllu¤unun ve öznel yetersizli¤in fark›na var›larak, bu bofllu¤un devrimci bir

Krizle birlikte kapitalizmin zafer naralar› yerini sessiz iç çekifllere veimkans›z çare aray›fllar›na b›rakt›. Neoliberal yeni sömürgeci kapitalizm,ezilenler taraf›ndan y›llardan sonra ilk kez ciddi ciddi sorgulanmayabaflland›. Y›llard›r emekçi halk s›n›flar› içinde biriken huzursuzluklar,yavafl yavafl yüzeye ç›kmaya bafllad›. Halk›n Devrimci Yolu’nda yürüyen birTHKP-C’li olarak, flimdi yine bir devrimci kopufl zaman›d›r.

Yeni sömürgedevrimcili¤inin izindeYeni sömürgedevrimcili¤inin izinde

K

S‹YASAL GÜNDEMS‹YASAL GÜNDEM

ç›kan misyonlar›n› yürütmesi aç›s›ndan ciddi güçlük-lerin ortaya ç›kmaya bafllad›¤›n› göstermekte.

11.. Il›ml› ‹slam modelinin örnek iktidar› olarak AKP,

22.. Sermayenin neoliberal sald›r› ittifak›n›n iktidar› ola-rak AKP,

33..33.. Ve nihayet Kürt sorununda Amerikanc›-gerici ‘çö-züm’ün aparat› olarak AKP.

Bu misyonlardan ilk ikisi AKP’nin kurulufl misyonuolarak öne ç›km›flt›. ‹lk misyon, ABD’nin 11 Eylül

sonras› ortaya att›¤› Il›ml› ‹slam modeli ile bölgedeemperyalist planlarla uyumlu bir dinci gericili¤in yay-g›nlaflt›r›lmas› hedefi idi. ‹kinci misyon ise Türkiye ka-pitalizminin neoliberal dönüflümünü, sermayenin tümkesimlerinin deste¤iyle hayata geçirmek ve yoksullaflt›-r›lan ve proleterlefltirilen milyonlar›n rejim için tehdithaline gelmesini (cemaat a¤lar›yla gelifltirilen “dinitemelli neoliberal sosyal politika” uygulamalar›ndan dafaydalanarak) engellemekti. AKP’nin ilk dönemine(2002-2007) bu iki misyon damgas›n› vurmufltu. Ancakilk dönem içerisinde bu misyonlar aç›s›ndan ortaya ç›-kan kimi ar›zalar AKP projesinin yumuflak karn›n› dagöstermiflti.

Ortado¤u’da bir model olarak Il›ml› ‹slam projesi, ilkdarbesini 1 Mart’ta tezkerenin reddiyle yerken, Mec-lis’ten ç›kan karar ABD’nin ‘fantastik’ planlar›yla ifl-birlikçi gerici iktidar›n uyumunun s›n›rlar›n› göstermifl-ti. Irak’›n iflgalinin ard›ndan ABD’nin bölgeye yönelikprojelerini hayata geçirme yetene¤inin her geçen gündaha da azalmas› Il›ml› ‹slam modelinin Ortado¤u’yayönelik total bir emperyalist proje olma özelli¤ini gi-derek güdüklefltirdi. Ve Il›ml› ‹slam iddias›n›n s›n›rlar›AKP’nin ikinci misyonuna, yani Türkiye’deki neolibe-ral dönüflümün kazas›z yürütülmesine kadar darald›.

2007 y›l›nda laiklik tart›flmas› üzerinden egemenler ara-s›nda yükselen siyasi tansiyon, AKP’nin ikinci misyo-nunun, egemen s›n›flar›n neoliberal sald›r› etraf›ndakikoalisyonunun temsilcisi olma özelli¤inin y›pranmayabafllad›¤›n› gösterdi. AKP’nin neoliberal dönüflümü ger-çeklefltirirken bir koalisyon gibi davranmaktan vazgeç-me e¤ilimi göstermesi, gerilimi iyice yükseltti. Neoli-beral dönüflümü, devlet iktidar›n›n tamam›n› devralmakve üzerinde yükseldi¤i sermaye gruplar›n› ‘kay›rmak’için kullanan AKP mahkemelik oldu.

Anayasa Mahkemesi’nin hem AKP’nin “Il›ml› ‹slampartisi” oldu¤unu hem de Türkiye yeni sömürge kapi-talizminin bu dönemde “Il›ml› ‹slam”a mecbur oldu¤u-nu tescilleyen karar›n›n ard›ndan oluflan yeni dengeleretraf›nda, AKP’nin üçüncü misyonu genifl bir uzlafl-mayla öne ç›kt›. Egemen s›n›flar›n tüm kesimleri, TSK,cemaatler, ABD, AB ve hatta Irak’taki iflbirlikçi güç-ler AKP’yi, Kürt Hareketi’ni tasfiye edecek bir Kürtpartisi olarak tescillediler, desteklediler. ‹flte son seçimsonuçlar› bir süredir piflirilen AKP’nin bu üçüncü mis-yonunu da krize soktu.

AKP’nin bu üç misyonda yaflad›¤› krizleri ve krizlerinolas› seyrini anlamak önümüzdeki dönem devrimci si-yasetin karfl›laflaca¤› olanaklar› ve tehditleri anlamakaç›s›ndan büyük önem tafl›yor.

98

on aylarda Türkiye siyaseti üç eksendenilerliyordu: Seçimler, Kürt sorunu ve eko-nomik kriz. Beklendi¤i gibi seçimler siyasitabloyu köklü biçimde sarsacak ola¤anüstügeliflmeler yaflanmadan bitti, ancak seçim

sonuçlar› önümüzdeki dönem siyasi iktidar› zorlayacakgerilimlerin ipuçlar›n› verdi: Kürt halk›n›n güçlü iradebeyan›, krizin y›k›n›mna karfl› kent merkezlerinde bi-rikmeye bafllayan iflsizlik öfkesi. Bunlar›n yan›nda, kri-ze ve seçim sonuçlar›na ba¤l› olarak egemenler içinde

siyasi aray›fllar›n artaca¤›n›n da ilk emareleri görünme-ye bafllad›. Tüm bu saptamalar›n ›fl›¤›nda, önümüzdekidönemin siyaset sahnesini, seçim sonuçlar›n›n da etki-ledi¤i üç temel gündemin flekillendirmeye devam ede-ce¤ini söyleyebiliriz: Kürt sorunu, ekonomik kriz ve busorunlar›n egemenler aras› çeflitli mutabakat alanlar›n›da¤›tmas› sonucu eflikte görünmeye bafllayan siyasalkriz dinamikleri.

Ancak geliflmeler AKP’nin kuruluflundan bugüne öne

S

Tökezleyen iktidarblo¤unu solç›k›fllarla sarsal›m

Tökezleyen iktidarblo¤unu solç›k›fllarla sarsal›m

AKP geriliyor ama düzen içigüçlü bir seçenek de ortayaç›km›yor. Devletin Kürt muta-bakat› çöküyor, bu da Ameri-kanc› çözüm plan›n› krize sokuyor. Neoliberalizmin çer-çevesini belirleyen Washing-ton mutabakat› çöküyor amaemperyalist kapitalist sistemyeni bir mutabakat olufltura-m›yor. ABD emperyalizmi teltel dökülen planlar›n›, baflar›flans› yüksek planlarla revizeedemiyor. Bu düzenin ç›k›fl› yok, devrimci ve sol bir ç›k›fl›n tamzaman›!

ise tersten bir etkide bulunmufl, milliyetçi oylar MHP’yekaym›flt›r. Yani AKP ne ‹sa’ya ne de Musa’ya yarana-bilmifltir. ‹kincisi, iktidar kibrine kap›lan ve kriz koflul-lar›nda kendi öz-taban›n› kay›rmaya yönelen AKP’ningerici-faflist (ayr›mc› ve d›fllay›c›) yüzünü art›k aç›k birflekilde göstermesi sonucu, toplumsal yaflam›n gericilefl-tirilmesine iliflkin kayg›lar›n pekiflmesi ile sahil fleritle-rinde ve büyük kentlerde yaflanan saflaflmad›r. AKP’ninsahil fleritlerinden silinmesinde ve büyük kentlerde cid-di gerilemeler yaflamas›nda bu saflaflman›n etkisi büyük-tür. Üçüncüsü ve sosyalistler aç›s›ndan en kritik olan›da, ekonomik krizin y›k›m› alt›nda neoliberal politikala-r›n sonuçlar›n› iflsizlik, temel ihtiyaçlara yap›lan zamlar

ve somut hak gasplar› biçiminde yaflayan iflçi kentle-ri/havzalar›nda a盤a ç›kan saflaflmalard›r. AKP kimi ifl-çi kentlerinde kaybetmifl, yeniden kazand›¤› Kayseri,Denizli gibi iflçi kentlerinde de 10-15 puana kadar ç›-kan önemli oy kay›plar› yaflam›flt›r. ‹stanbul ve Anka-ra’da kentsel dönüflüm programlar› nedeniyle y›k›mlar›nve/veya bar›nma hakk› mücadelelerinin gündeme geldi-¤i ilçelerde de AKP ya kaybetmifl ya da ciddi oy ka-y›plar› yaflayarak k›l pay› kazanm›flt›r.

DTP’nin Kürt illerindeki baflar›s› ve AKP iktidar›n›nezici psikolojik üstünlü¤ünün ortadan kalkmas› bir ke-nara b›rak›l›rsa, bu fay hatlar›n›n genel olarak sola de-¤il sa¤a do¤ru bir hareketlenmeye yol açt›¤› görülmüfl-

2120

erel seçimler, beklendi¤i gibi genel seçimhavas›nda gerçekleflti ve gerek sand›ktan ç›-kan sonuçlarla, gerek bu sonuçlara yol açantoplumsal-siyasal saflaflma eksenleriyle, ge-rekse çeflitli siyasal güçlerin bu saflaflmalar

karfl›s›ndaki konumlan›fllar›yla ülke siyasetinin yak›n va-dedeki seyrine iliflkin önemli bir referans noktas› oldu.

En belirgin sonuç 29 Mart seçimlerine kadar hep ç›k›fle¤iliminde olan AKP’nin inifle geçti¤idir. Türkiye’nin si-yasal haritas›na bak›ld›¤›nda AKP aleyhine sars›nt›lar›nyafland›¤› üç fay hatt› görülecektir: Birincisi, Kürt so-rununda, inisiyatifin ve temsil merciinin PKK veDTP’den AKP’ye transferini hedef alan liberal-kültürel

aç›l›m ile kirli savafl sentezi bir neoliberal asimilasyonve tasfiye çizgisinin Kürt illerinde yaratt›¤› saflaflmad›r.Kanl› b›çakl› has›mlar› dâhil bütün egemenleri arkas›naalarak Kürt Hareketi’nin karfl›s›na ç›kan AKP, bu saf-laflmada kaybeden taraf olmufltur. Diyarbak›r’› alma he-defiyle yola ç›kan AKP, Van ve Siirt belediyelerini dekaybetmifltir. Sonuç basitçe AKP’nin kayb› olmam›fl,ayn› zamanda oligarflinin Kürt siyaseti iflas etmifl veABD’nin bölgesel tasar›mlar› da zora girmifltir. Kürt so-rununda çözüm adresinin Erbil de¤il Diyarbak›r, muha-tab›n AKP de¤il DTP oldu¤u görülmüfltür. AKP’ninKürt illerinde ifle yaramayan kültürel aç›l›mlar›, milli-yetçi muhafazakar taban›n yo¤unlaflt›¤› ‹ç Anadolu da

Y

Yerelseçimsüreci vesol

Yerelseçimsüreci vesolDevrimciler, seçim sürecini neuzaktan izledi ne de halk›n sosyalistlere güvensizli¤inibesleyen imkâns›z giriflimlerekalk›flt›. ‹lk kez bir seçimsürecine, halk›n ba¤›ms›z ç›kar-lar›na dayal› bir politik-pratikçizgiyi temel alan müdahale biçimleriyle de dâhil olun-abilece¤i ve bu do¤rultudasomut hedefler belir-lenebilece¤i a盤a ç›kar›ld›

008 y›l›nda dev ABD finans kurumlar›ndanyay›lan çöküntü, 2009 y›l›n›n ilk aylar›ndanbu yana dünya çap›nda gerçek bir yang›n›körükleyerek derinlefliyor. Uluslararas› Çal›fl-ma Örgütü (ILO) taraf›ndan 2009 Ocak

ay›nda yay›nlanan “Küresel ‹stihdam E¤ilimleri” rapo-ru, art›k gerçekten Büyük Bunal›m tablolar› yaratmak-ta olan bu yang›n›n dünya iflçi s›n›f› aç›s›ndan yaratt›-¤› y›k›m› tek bir cümleyle özetliyor: Dünya çap›ndabüyük bir iflsizlik krizi.

Dünyan›n en geliflmifl sanayi ülkelerini ve Alman çeliksanayi gibi yirminci yüzy›l bafl›ndaki 2. Sanayi Devri-mi’nden bu yana dünya kapitalizminin motoru olan engeliflkin sanayi kollar›n› da içeren devasa üretim alan›,ancak 1930’lu y›llarla k›yaslanabilen derin bir durgun-luk bata¤›na sapland›. Ancak bu henüz bafllang›ç. Krizderinleflirken, Financial Times gazetesinin en önemliekonomi köfle yazar› Martin Wolf’un geçen Aral›k’tasarf etti¤i, “bütün dünya ticareti sistemi 1930’larda ol-

du¤u gibi parçalanabilir” sözleri, son G20 zirvesinde ol-du¤u gibi, uluslararas› sermaye forumlar›nda yap›lan tar-t›flmalarda gerçek bir tehlike olarak hissedilmeye bafl-land›. ABD sermaye çevreleri, dolar egemenli¤inin çök-mesi ihtimali hakk›nda ciddi endiflelere kap›lm›fl durum-dalar. ABD’nin, Çin ve Almanya gibi ödemeler denge-si fazlas› veren ülkeleri, kendisi gibi aç›k veren ülke-ler karfl›s›nda “merkantilist” bir siyaset11 izlemekle suç-lad›¤› bir gerilim ortam› giderek yayg›nlafl›yor.

Büyük kapitalist güçler, “neoliberal küreselleflmenin” s›-n›rlar›na ulaflt›¤› bir anda kendi çözüm seçenekleriniararken, 2008’de tüm dünyada ifl aramaktan henüz vaz-geçmemifl olan iflçilerin, yani resmi iflsizlerin oran› yüz-de 6’ya, toplam say›s› ise 190 milyon insana yüksel-di. Sadece ifl bulmaktan umudunu kesmemifl olanlar›kapsayan resmi iflsizlik oranlar›n›n, gerçek iflsizli¤iönemli ölçüde maskelemesi bir yana, yine ILO’ya gö-

KR‹ZKR‹Z

2008 Küresel Krizi, Türkiye’yi de ba¤›ml› ülkelerin hepsinin s›k›flt›r›ld›¤›kurt kapan›na düflen örnek ülkelerden birisi haline getirdi. Türkiye, iflgü-cünün dörtte birinin iflsiz; henüz bir iflte çal›flanlar›n›n yar›s›ndan fazlas›n›nkay›t d›fl› ve geriye kalan yar›s›n›n da ücretli/ücretsiz izin, k›sa çal›flt›rmagibi esnek çal›flt›rma biçimleriyle “mutlak açl›k yerine yar› toklu¤a raz›edildi¤i” bir ülke olarak topun a¤z›nda duruyor.

S›n›f mücadelesi solu bekliyorS›n›f mücadelesi solu bekliyor

2

ürkiye tar›m›nda neoliberal bir düzenin yer-leflmesine özgü sanc›lar›n yayg›nlaflt›¤› birdöneme denk gelen 2008 Küresel Krizi, busürecin k›r ve kent emekçileri için çok da-ha y›k›c› biçimlerde geliflmesine neden ol-

maktad›r. Üretimi tar›msal tekellerin ç›karlar›na göredüzenleyen neoliberal yap›land›rman›n küçük ve ortatar›msal üreticiye haz›rlad›¤› son bellidir: Topraks›zlafl-mak ve iflçileflmek. Mülksüzleflen köylülü¤ün bir bölü-mü baflkas›n›n topra¤›nda çal›flan tar›m proletaryas› ha-line dönüflmekte, bir bölümü de güvencesiz çal›flma ko-flullar›na mahkum edilmifl bir emek y›¤›n› olarak kent-lere göçmektedir. Di¤er taraftan, çok say›da üretici, ka-¤›t üzerinde topra¤›n›n mülkiyetini kaybetmese de top-ra¤› üzerindeki egemenlik hakk›n› yitirmekte; uluslara-ras› ve yerli tar›m-g›da tekellerine ba¤›ml› tafleron ça-l›flma biçimlerine tabi olarak kendi tarlas›nda iflçilefl-mek durumunda kalmaktad›r. Kriz koflullar›, k›rsal alan-da yaflanan çözülme ve yeniden yap›lanma sürecindea盤a ç›kan çeliflkileri keskinlefltirecektir. Sermaye, kri-zini aflma stratejilerinde di¤er tüm alanlarda oldu¤u gi-bi tar›mda da sald›r›y› as›l olarak tar›msal eme¤e yö-neltecektir.

Krizin k›rsal alanda a盤a ç›kan ilk sonucu çiftçininborç krizinin derinleflmesidir. Tar›msal üreticilerin ban-kalara ve tar›m kredi kooperatiflerine toplam borcu(11.9 Milyar TL) tar›m bütçesinin iki kat›n› aflm›fl veödenemez hale gelmifltir. Borç yükü zincirleme biçim-de üretim sürecini ve üreticilerin yaflam koflullar›n› et-kilemektedir. Kriz, di¤er yandan tar›m iflçilerini de vur-makta, ücretler afla¤› çekilirken, çal›flma ve yaflam flart-lar› a¤›rlaflmaktad›r. K›rsal alandan kopan parçal› ve ör-gütsüz nüfus, krizle birlikte artan iflsizlik koflullar›nda,tüm emekçi kitlelerin çal›flma-ücret koflullar›n›n afla¤›çekilmesinin ç›pas› olarak kentlerde güvencesizlerin engüvencesizi iflsiz-iflçiler biçiminde varl›¤›n› sürdürmeyeçal›flmaktad›r. 2008’in son istihdam verilerine göre, ge-nel e¤ilimin tersine tar›m istihdam›nda k›smi bir art›flyaflanm›flt›r. Bu durum kriz koflullar›nda tar›m d›fl› sek-törlerdeki iflsizlik art›fl›n›n tar›msal eme¤in k›rsaldan ç›-kamamas›na ve k›smi bir k›ra geri dönüfle neden ol-du¤unu göstermektedir. Oysa gelir artmamakta sadeceortadaki geliri ve k›r yoksullu¤unu paylaflan kiflilerinsay›s› artmaktad›r. 2008 krizi, bütçelerinin neredeyse%80’ini g›da teminine ay›ran emekçilerin k›rda vekentte h›zla yoksullaflmas›na; açl›kla yüz yüze gelme-sine neden olmaktad›r.

Kriz koflullar›nda sermaye, tar›mda yaflanan altüst olufl-tan nas›l karl› ç›kaca¤›n›n hesab›n› yapmaktad›r. TÜS‹-AD, 2008 May›s’›nda aç›klad›¤› ve 2009’un ilk ayla-

r›ndan itibaren tar›msal bölgelerde sanayicilerle ayr› ay-r› toplant›larla de¤erlendirmeye ald›¤› “Türkiye’de Ta-r›m ve G›da: Geliflmeler, Politikalar, Öneriler” bafll›kl›raporunda, “tar›m ve g›dan›n krizde ülke ekonomileri-nin yeniden yap›lanmas›nda hayati önemde” oldu¤unuvurgulayarak yeni bir tar›msal dönüflüm reformu ça¤r›-s› yapmaktad›r. Tekelci sermaye, DTÖ üyesi olan veAB üyeli¤ini hedefleyen Türkiye’nin tar›mda “kendineyeterlilik” politikas›ndan tamamen vazgeçmesi gerekti¤i-ni vurgulamaktad›r. Önerilen reformun ayaklar›; tar›m-sal üretimin azalt›lmas› ve tar›mda ürüne yönelik uz-manlaflma; mülkiyet yap›s›n›n düzenlenmesi; “rekabetçi”bir tar›m yap›s›n›n oluflturulmas›; tar›msal desteklemepolitikas›n›n, sermayenin araflt›rma-gelifltirme faaliyetleri-nin ve yat›r›m altyap›s› olanaklar›n›n gelifltirilmesine dö-nük de¤erlendirilmesi; yüksek teknolojili tar›msal üreti-me geçifl; sulama yat›r›mlar›, suyun yönetimi ve fiyat-land›r›lmas›nda yeni düzenlenmelerin yap›lmas›d›r.

Kriz koflullar›n›; üretim su, enerji, tohum ve topra¤a yö-nelik stratejilerini en y›k›c› biçimlerde hayata geçirmef›rsat› olarak de¤erlendirmek isteyen sermayenin önünegeçecek yegane güç ise bellidir: Dayat›lan tar›m politi-kas›na karfl› tepkilerini kendilerine özgü mücadele yön-temleriyle ve yeni örgütlenme çabalar›yla gösteren kü-çük-orta tar›msal üretici ve k›r emekçileri. Tar›msal alan-da 2000’li y›llarda uç veren hareketlilik, k›rda yeni birmücadele ve örgütlenme sürecinin ipuçlar›n› vermektedir.

Tar›mda neoliberal düzenin inflas› Türkiye’de 1980’lerde bafllayan ancak as›l y›k›c› biçi-mini 2000’li y›llarda kazanan neoliberal tar›m politika-lar›n›n en önemli etkisi Türkiye tar›m›n›n dayand›¤› te-mel zemin olan ba¤›ms›z küçük üreticili¤in tasfiyesininh›z kazanmas› ve büyük k›rsal nüfus kitlelerinin geçimaraçlar›ndan kopar›lmas› ve iflçilefltirilmesi oldu.11 Sade-ce AKP’nin iktidarda oldu¤u 2002-2007 y›llar› aras›n-da 1 milyon 800 bin insan tar›mdan koptu.22

DB, IMF, DTÖ programlar› ve AB Ortak Tar›m Po-litikas› uyar›nca tar›msal destekleme politikas›n›n; fiyatgarantisi ile destekleme al›mlar›n›n, kredi, girdi, primdesteklerinin tasfiyesi33 ve tar›msal alanda düzenleme vedesteklemede belirleyici olan tüm K‹Tlerin özellefltiril-mesi tar›msal üreticiyi, tar›m ve g›da alan›na egemenolan uluslararas› tekellerin belirledi¤i tar›m piyasas›naba¤›ml› hale getirdi. (SEK, Yem Sanayii, EBK, KÖY-TEKS, ORÜS, TZDAfi, TÜGDAfi adl› tar›msal kuru-lufllar 1993-2000 y›llar› aras›nda özellefltirilmifltir.)Gümrük politikalar›nda yaflanan de¤iflim ve ihracat/itha-latta tam serbestlik, AB ve ABD kökenli tar›m tekel-lerinin büyük sübvansiyonlarla desteklenen ve ço¤u za-

47

TARIM

Kriz ekenöfke biçerKriz ekenöfke biçer TNeoliberal tar›m

politikalar›n›n as›ly›k›c› biçiminikazand›¤› 2000’li y›llaruzun süredir rastlan-mayan biçimlerde,yarat›c›l›kta ve kitlesellikte köylüeylemlerine sahneoldu.

aflta ABD olmak üzere bütün dünya yenibaflkan Barack Obama’y› büyük beklentiler-le karfl›lad›. Ekonomik krize batm›fl ve as-keri stratejisi derin yaralar11 alm›fl bir ABDdevralan Obama’n›n, Bush yönetiminin ak-

sine, daha bar›flç›l ve uzlaflmac› bir d›fl politika ve içer-de de ABD halk›n›n ihtiyaçlar›n› gözeten bir ekonomipolitikas› izleyece¤i öne sürüldü. Öyle ya! ObamaIrak’tan çekilmeyi seçim vaatlerinin üst s›ralar›na koy-mufl; Guantanamo’yu kapataca¤›n› aç›klam›fl; Suriye ve‹ran’a temsilciler atay›p ›l›ml› mesajlar yollam›fl; Rus-ya’ya uzlaflma sinyali vermiflti. Beyaz Saray’›n yeniGenel Sekreteri Rahm Emanuel, savunma harcamalar›-n›n yüksekli¤inden yak›n›rken, yeni Baflkan Yard›mc›-s› Joe Biden, Obama’n›n iflçi s›n›f› için en iyi terciholdu¤undan söz etmiflti. Biden, Obama yönetiminin ka-t›ld›¤› ilk uluslararas› toplant› olan 45. Münih Güven-lik Konferans›’nda (6 fiubat 2009), “Dünyan›n ABD’ye,ABD’nin dünyaya ihtiyac› var” diyerek, Bush dönemi-nin tek tarafl› sald›rganl›k siyasetini terk edecekleri iz-lenimini vermiflti.

Ancak Obama’n›n, kendisinden beklenti içinde olanlar›hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmas› uzun sürmedi. Baflkanl›¤›n›nkesinleflmesi ile görevi devralmas› aras›ndaki geçifl sü-recinde ‹srail’in Gazze’ye yönelik insanl›k d›fl› sald›r›-s› karfl›s›nda tek söz etmedi. Seçim kampanyas› s›ra-s›nda, o güne kadar hiçbir ABD baflkan›n›n cesaretedemedi¤i bir aç›kl›kla Kudüs’ü ‹srail’in tart›flmas›zbaflkenti ilan etmesi de haf›zalardayd›. Bush yönetimi-nin kriz karfl›s›nda bankalar› ve otomotiv flirketlerinikurtarma karar›n› benimsedi ve Biden’›n ima etti¤ininaksine, iflçi s›n›f›n›n borçlar›n›, çal›flma hakk›n› ve sa¤-l›k güvencesini gözeten bir program aç›klamad›. Yak-lafl›k 1 trilyon dolarl›k kayna¤› tekelleri kurtarmaya ak-tar›rken, 800 milyar dolar› aflan bir askeri bütçe aç›k-layarak Bush’u en az yüzde 4’lük bir art›flla sollad›¤›gibi, II. Dünya Savafl› sonras›nda savafla en yüksekbütçeyi ay›ran yönetim unvan›na kavufltu.22 Obama,Bush yönetiminin ‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetti¤ini’ savunarak, Afganistan’da savafl› t›r-mand›rmay› vaat etti. Pakistan’›n insans›z savafl uçak-lar›yla vurulmas› için emir verdi. Irak’tan çekilen as-keri birlikleri Afganistan’a kayd›rma sözünü tuttu, ilksefer için 17 bin muharip asker ve 4 bin askeri e¤i-timci yollad›. ‹ran’a yönelik yapt›r›mlar›n bir y›l dahauzat›lmas›na ve Küba’ya yönelik ambargonun devametmesine karar verdi. Venezüella’n›n sosyalist hüküme-tinin terör ihraç etti¤ini ve bölgedeki ilerlemenin önün-de engel oluflturdu¤unu öne sürdü.

Kald› ki, ABD’nin yeni yönetimi, Bush yönetiminin as-

57

BEmperyalistaçmazve aktif tafleronTürkiye

Emperyalistaçmazve aktif tafleronTürkiyeBüyük Bunal›m’dan bu yana yaflananen büyük ekonomik krizin ortas›nda,Mart verilerine göre 1.7 trilyondolarl›k bütçe a盤› ve 8.1 milyon iflsiziflçisi olan ABD’nin yeni baflkan›Obama, toplamda 800 milyar dolarl›kaskeri bütçeyi onaylad›, 85 milyardolar da ek bütçe istedi. Bu rakamBush dönemini de geride b›rakarak II. Dünya Savafl› sonras›n›n en yüksekaskeri bütçesine denk geliyor. Bush’u‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetmekle’ suçlayan Obama,savafl nas›l olurmufl, göstermeyehaz›rlan›yor. Hedef, Ortado¤u veGüney Asya… Yeni planlardaTürkiye’ye merkezi bir rol biçiliyor.

Büyük Bunal›m’dan bu yana yaflananen büyük ekonomik krizin ortas›nda,Mart verilerine göre 1.7 trilyondolarl›k bütçe a盤› ve 8.1 milyon iflsiziflçisi olan ABD’nin yeni baflkan›Obama, toplamda 800 milyar dolarl›kaskeri bütçeyi onaylad›, 85 milyardolar da ek bütçe istedi. Bu rakamBush dönemini de geride b›rakarak II. Dünya Savafl› sonras›n›n en yüksekaskeri bütçesine denk geliyor. Bush’u‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetmekle’ suçlayan Obama,savafl nas›l olurmufl, göstermeyehaz›rlan›yor. Hedef, Ortado¤u veGüney Asya… Yeni planlardaTürkiye’ye merkezi bir rol biçiliyor.

srail, son Gazze sald›r›s›yla, Filistinlilere uygula-d›¤› vahfletin sayfalar›na bir yenisini ekledi: 1400sivil öldürüldü; sivil binalar bombaland›; 42 binzeytin ve meyve a¤ac› imha edildi; Gazzelilerinhayatlar›n› sürdürmeleri imkans›z hale getirildi.

Filistin halk›n›n yaflam›, gelecek umudu ve kendi top-raklar›ndaki kökleri, ünlü Siyonist deyiflle, bir kez da-ha “çöldeki toza” dönüfltürülmek istendi. ‹srail, soyk›-r›m tehditleri eflli¤inde t›rmand›rd›¤› sald›r›y› asl›ndaaylar öncesinden bafllatt›. 16 ayl›k abluka s›ras›ndaGazze halk›n›n tüm yaflamsal ihtiyaçlar› k›s›tland›. “Ha-mas terörüne karfl› kendini savunma hakk›” ad›na ger-çeklefltirilen harekat süresince, büyükelçisini geri çekenVenezüella hariç, “uluslararas› toplumun” tepkileri Ha-mas’› k›namaktan ve operasyonun hedefinin (nüfus yo-¤unlu¤unun çok yüksek oldu¤u Gazze’de!) “Hamas’las›n›rl› kalarak sivillere zarar verilmemesini” istemektenöte geçmedi. Taze ABD baflkan› Obama’ya göre ise,‹srail, kendisini “güvenlik” tehdidiyle karfl› karfl›ya his-setti¤i anda her türlü güç kullanma hakk›na sahipti.

S›n›rs›z güç kullanma hakk› kimin için?Tabii ‹srail için. Çünkü “s›n›rs›z güç kullanma hakk›”,‹srail aç›s›ndan bir yandan kendi varl›¤›n› sürdürebil-menin mutlak kofluludur: Bölgenin yerli Arap-Filistinlihalk›n› topraklar›ndan sürgün edip kölelefltiren ›rkç›-ge-rici bir ideoloji ve sömürgeci-yerleflimci sürekli bir sal-d›rganl›k siyaseti olan Siyonizm’in anlam› budur, Öteyandan bölgeye yönelik emperyalist egemenlik strateji-leri de her zaman, bu afl›r› militarist-sald›rgan devletinizledi¤i siyasetin ve oynad›¤› bölgesel rolün harçlar›n-dan olmufltur.

‹srail ve Siyonizm, Arap yar›madas› ve Ortado¤u’nunABD için stratejik önem kazand›¤› 2. Paylafl›m Sava-fl›’n› izleyen y›llardan beri ABD’nin stratejik öncelikle-rinin hizmetinde oldu. Emperyalist bir savafl makinesiolarak desteklendi, bir müdahale arac› olarak ayakta tu-tuldu. ABD’nin askeri ve ekonomik d›fl yard›mlar›ndanen fazla yararlanan ülke olagelen ‹srail, hem Siyonist-sömürgeci bir devlet olarak emperyalist güçler taraf›n-dan sürekli desteklenen hem de varl›¤›yla bu güçlerinegemenliklerini pekifltiren benzersiz bir örnek oluflturdu.

‹srail, kuruldu¤u 1948’den bu yana Filistinlilerle ken-disi aras›ndaki “Toprak iadesi, yasad›fl› Yahudi yerle-flimleri, s›n›rlar, Kudüs’ün statüsü ve Filistinli mülteci-lerin geri dönüfl hakk›” gibi bafll›klarda toplanan anlafl-mazl›klar›, bölgedeki varl›¤›n› pekifltiren bir çözümsüz-lük ve “istikrars›zl›k” ortam›n› üretmekte kulland›. Öteyandan ‹srail’e tan›nan s›n›rs›z güç kullanma hakk›n›nyaratt›¤› istikrars›zl›k da, bölgedeki ABD egemenli¤ini

pekifltiren bir do¤rultuda kullan›ld›. ‹srail savafl maki-nesi arac›l›¤›yla uygulanan fliddet politikas›, bölgede ifl-birlikçi politik aktörlerin yarat›lmas›na ve direnen poli-tik aktörlerin “istikrar›” bozdu¤u gerekçesiyle cezalan-d›r›lmas›na da hizmet etti.

Böylece ABD emperyalizmi için bölgesel istikrar›n tekanlam›n› ifade eden “ABD ç›karlar›yla uyumlu Ortado-¤u” hedefi ile ‹srail’in militarist siyasetle kendi sömür-gecilik projesini gelifltirme hedefi iç içe geçmektedir.Bu iç içe geçmifllik, ‹srail devletinin hareket alan›nda-ki kimi s›n›rl›l›klar kadar, elinde tuttu¤u olanaklar›n daçerçevesini belirlemektedir.

Filistin sorunu bu yüzden yaln›zca ‹srail devleti ve Fi-listinliler aras›nda çözülebilecek bir sorun de¤ildir. ‹s-rail sald›rganl›¤›n›n geriletilmesi ile ABD’nin bölgeselegemenli¤inin geriletilmesi aras›nda da dolays›z bir ilifl-ki mevcuttur. Sol, ‹srail sald›rganl›¤› karfl›s›nda Filistinhalk›n›n ilerici direnifl odaklar›yla yeniden aktif daya-n›flma iliflkileri kurmay›, bölgedeki emperyalist egemen-li¤i geriletme mücadelesinin kal›c› bir parças›na dönüfl-türmelidir. Filistin direniflinin bugünkü siyasal bölün-müfllü¤ü ve özellikle Gazze’deki Hamas a¤›rl›¤› gibiolgular, solun Filistin halk›n›n direnifl e¤ilimi ile aktifbiçimde dayan›flmas›n› gerekli olmaktan ç›kartmaz. Ter-sine sol, Filistin direniflinin yaln›zlaflt›r›lmas›n›n ürünüolan ve Türkiye dahil tüm bölgede gerici-emperyalistegemenli¤i ve iflbirlikçili¤i güçlendiren geliflmeler kar-fl›s›nda, Filistin direniflini ilerici bir yönde destekleme-nin yarat›c› yollar›n› bulabilmelidir.

ABD-‹srail kutsal ittifak› ve Filistin’inyal›t›lmas›Bugünkü Filistin sorununun kökeni, ABD ve ‹srail ara-s›nda 60’larda kurulan kutsal ittifaka dayan›r. 2. Pay-lafl›m Savafl› sonras›nda ABD, petrol kontrolünün dün-ya hakimiyetinin vazgeçilmez önceli¤i olmas›yla birlik-te, Arap Yar›madas› ve Ortado¤u’yu egemenlik strate-jisinin merkezine koydu. Ancak 60’lara kadar bölgede-ki ABD egemenli¤inin tesisindeki bafll›ca güçleri,S.Arabistan merkezli iflbirlikçi-gerici Arap rejimlerioluflturdu. 60’lara gelindi¤inde bölgedeki temel bir ge-liflme, ABD’nin bölge siyasetinde de¤iflikliklere nedenolarak, ‹srail’i ABD’nin stratejik orta¤› konumuna ge-tirdi. Bu temel geliflme, Arap Milliyetçili¤i ak›m›n›n,1952 y›l›nda M›s›r’da iktidara gelen Nas›r yönetimisonras›nda giderek yayg›nlaflmas›yd›.

Arap Milliyetçili¤inin yay›lmas›, ABD için ikili tehditoluflturuyordu: “Arap Yar›madas› ve Ortado¤u’nun em-peryalizmin ç›karlar›ndan ba¤›ms›zlaflmas› ve Sovyetler

65

F‹L‹ST‹NF‹L‹ST‹N

Sol Filistin’in direnme hakk›na sahip ç›kmal›d›rYaln›zca ‹srail katliamlar›nda yeniden hat›rlar oldu¤umuz Filistin halk›,y›llard›r iflgal edilmifl topraklarda yaflam mücadelesi veriyor. ‹srail,dünyan›n gözü önünde Filistinlilerin yaflam hakk›n› ellerinden al›yor.Filistinliler ise ‹srail sömürgecili¤ine karfl› direnme hakk›n› kullan›yor.‹srail iflgali sonlan›p Filistinliler eflit ve özgür bir yaflam hakk›na kavuflanakadar bu hakk›n savunucusu olmal›y›z.

64

Sol Filistin’in direnme hakk›na sahip ç›kmal›d›r

Kuflak’ hatt›yla, komünizmin geliflmesi, Hindistan’danAvrupa’ya kadar engellenmeye çal›fl›lm›flt›r. fiimdi ar-t›k misyonu tamamlanan ve ‹ran, Hamas, El Kaide gi-bi “tehlikeli” boyutlara ulaflan radikal dinci gericilik ye-rine, ‘Il›ml› ‹slam’ gericili¤iyle, neoliberal yeni sömür-gecili¤e yeni ‘zinde güçler’ kazand›r›lmaktad›r.

Ülkemizde ‹slamc› gericilik, neoliberal yeni sömürgeci-li¤in kuruluflunda düzen kurucu bir hareket olarak kar-fl›m›za ç›kmaktad›r. AKP iktidar›, gericili¤in geliflimin-de bir s›çrama noktas›n› temsil etmektedir. ‹slamc› ha-reket, sonunda AKP’yle birlikte, bask›n (hegemonik)iktidar güçlerinden biri haline gelmifltir. Art›k, ‹slamc›hareketin bütün ideolojik, siyasal, ekonomik ve toplum-sal güçleri neoliberal kapitalizmin ve dinci-liberal (‘te-o-liberal’) iktidar›n hizmetinde seferberlik halindedir.Bu bak›mdan AKP iktidar›-gericilik-neoliberalizm ba¤-lant›s›n› çözmek, bugün dinci gericili¤in niteli¤ini an-laman›n, dolay›s›yla gericili¤e karfl› mücadelenin denek-tafl›d›r (‘mihenk tafl›’).

Gericili¤e karfl› mücadele vesol yan›lsamalarGericili¤e karfl› mücadele, solun en karmafl›k, tart›flma-l› ve üzerinde en fazla anlaflmazl›¤›n oldu¤u sorunla-r›ndan biridir. Kargafla ‹slamc›lara iliflkin soldaki yan›l-samalardan kaynaklanmaktad›r. Yan›lsamalara k›sacabakarsak:

11.. ‹slamc›lar›n, ‘anti-emperyalist’ (anti-kapitalist) oldu-¤una iliflkin yan›lsama;

22.. Daha çok “fleriatç›l›k-laiklik” çat›flmas›ndan beslenenve gericili¤i sadece ‘dinci yobazl›¤a’ indirgeyen ya-n›lsama;

33.. ‹slamc› hareketin, ‘düzen karfl›t›’, ‘reformist’, ‘de-mokrat’, hatta devrimci dinamikler içerdi¤ine ilifl-kin yan›lsama.

Ne yaz›k ki sol, ‹slamc› gericili¤in, neoliberal yeni sö-mürgecilikle kazand›¤› özgün niteli¤in alg›lanamamas›n-

dan kaynaklanan bu yan›lsamalar yüzünden kamplaraayr›larak zay›f düflmektedir. Zay›f düfltükçe özgüveniazalmakta; özgüveni azald›kça, baflta ‹slamc›l›k olmaküzere kendi d›fl›ndaki güçlere daha fazla bel ba¤lamak-tad›r. Öyle ki, kimi sokak eylemlerinde, kendi içinde-ki ittifak aray›fllar›ndan çok, ço¤unlukla kitle gücü gi-bi iflbitirici kayg›larla, ‹slamc›larla ittifak aray›fl›na gir-mektedir. Dahas›, ne gariptir ki, siyasal ‹slam, hem“emperyalizmle iflbirlikçili¤i”, hem de “emperyalizmekarfl›t tavr›” gibi birbiriyle çeliflik nedenlerden dolay›sol ittifaklar›n konusu olabilmektedir.

1. ‹slamc› gericili¤in emperyalizmiflbirlikçili¤iEmperyalist-kapitalist geliflme ve geniflleme, her zamaneski toplumun art›klar›n›n tam tasfiyesi üzerinden sey-retmemektedir. Emperyalizm ve sermaye, ço¤u zaman,uzand›¤› yerlerdeki ‘gerici’ unsurlarla eklemlenerekegemenli¤inin temellerini oluflturmaktad›r. Bunlardan bi-ri olan ‹slamc› gericilik ise, yerel çat›flmalarda bir üs-tünlük sa¤lama arac› olarak, emperyalizmin siyasal-as-keri gücüne ve ayn› zamanda bir sermaye hareketi ola-rak sermayenin sundu¤u imkanlara dayanmaktad›r.

Befl Deniz Havzas›’ndaki emperyalist-Siyonist iflgal, ül-kemizdeki ‹slamc› gericili¤in potansiyelini sürekli can-l› tutan kaynaklardan biridir. A¤›rl›kla “Müslüman halk-lar”›n yaflad›¤› Befl Deniz Havzas›’nda emperyalist ifl-gale ve Siyonist sald›r›ya karfl› direniflin önderli¤ini ‹s-lamc›lar›n yapmas›, “anti-emperyalizm” yan›lsamas›n›nkayna¤›n› oluflturmaktad›r. Bu durum, solun gözünde,‹slamc› hareketin ülkemizdeki iflbirlikçi-gerici rolünüikinci plana itmektedir. Savafl karfl›t› harekete ve Irak-Filistin dayan›flma eylemlerine ‹slamc›lar özellikle ortakedilmeye çal›fl›lmaktad›r.

Eylemlere yans›d›¤› üzere, ‹slamc› harekette, ›srarla,“anti-emperyalist bir dinamizm” ve “ezilenden, emek-ten, halktan yana” bir e¤ilim arama çabalar› her sefe-

75

GER‹C‹L‹K

74

slam dini, neredeyse do¤umundan bafllayarak,pek çok dinsel, toplumsal ve siyasal harekete yolaçm›flt›r. Tarihte ender anlar›n d›fl›nda bunlar›nço¤u gerici hareketlerdir. Zamanla, bu hareketle-re dayanan uzun ve köklü bir dinci gericilik ge-

lene¤i ortaya ç›km›flt›r. Bu gelenek, gerici bir dinselideolojinin yan›nda, siyasal, ekonomik ve toplumsalalanlarda derin kökler oluflturmufltur. Devlet-siyasal ik-tidar, ticaret-piyasa ve cemaat-tarikat-vak›f iliflkileri et-raf›nda örgütlenen ‹slamc› gericilik, devletin himayesin-de uzun ve kararl› bir büyümenin ard›ndan, sonundaülkemizdeki en güçlü siyasal hareketlerden biri halinegelmifltir.

Devlette ve toplumda derin maddi kökleri olan ‹slam-c› hareket, elbette, emperyalist bölge stratejilerinin devazgeçilmez tahakküm araçlar›ndan biri olmufltur. Bu-gün, emperyalizmin dördüncü bunal›m döneminde,özellikle Befl Deniz Havzas›’nda (‘Ortado¤u’), emper-yalist iflgal, ‹slamc›lardan ciddi güç almaktad›r. Birkaçkurald›fl› hareketi saymazsak, ‹slamc› hareketlerin ço¤uiflbirlikçi hareketler olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu-gün ‹srail’in sald›r›lar›na karfl› Filistin kurtuluflunun ‹s-lamc› bayra¤› olarak selamlanan Hamas bile, t›pk› ElKaide gibi, emperyalizmin gölgesinde büyümüfltür. Böl-gesel devrimci süreçleri k›rmak için bunlar kullan›lm›fl;1960 ve ‘70’lerde Müslüman ülkelerden oluflan ‘Yeflil

Siyasal ‹slam, düzenin geleneksel siyasal öznelerinin y›prand›¤› koflullar-da, düzenin de¤iflim gereksinimine yan›t vererek neoliberal süreci belli birolgunluk noktas›na kadar tafl›m›flt›r. Ayn› zamanda iflçi s›n›f› hareketininolmad›¤› koflullarda, neoliberal sald›r›lar›n y›k›c›l›¤›na ezilenlerden yükse-len ilk tepkiler ‹slamc› gericili¤in kanallar›yla düzene eklenmifl; devrimcihareketin bofllu¤u ‹slamc› hareket taraf›ndan doldurulmufltur.

Neoliberal yenisömürgecili¤in‘zinde gücü’

Neoliberal yenisömürgecili¤in‘zinde gücü’

‹slamc›gericilik‹slamc›gericilik

GGeerriicciilliikk (Osmanl›ca ‹rtica) dine dayal› ideolojik hareket. Bozulmam›fl, özgün dinsel kurallara geri dönme istemiyle hareket eden; bu ku-rallara kat› bir biçimde ba¤l› olan; di¤er görüfllere karfl› hoflgörüsüz; laikli¤e karfl›t dinsel görüfl ve hareket. Geleneksel anlam›yla Ayd›n-lanma Modernizm ve Laiklik karfl›tl›¤› olarak bilinse de, son zamanlarda, alternatif ‘‹slamc› Modernleflme’ ak›mlar› da geliflmektedir.‹‹ssllaammcc›› ggeerriicciilliikk (Siyasal ‹slam ya da ‹slamc›l›k) ‹slam dinini ve gericili¤i temel alan siyasal hareket ve düflünsel ak›m.GGeenneell ggeerriicciilliikk (Burjuvazinin genel gericili¤i) Tarihin özü ilerlemedir. ‹nsan potansiyelinin bütünüyle ortaya ç›kar›lmas›, en genifl anlam›ylainsani özgürleflme, do¤an›n güçleri karfl›s›nda insan egemenli¤inin tümüyle geliflmesi, yani üretici güçlerin, modern ça¤larda bilimin ilerle-mesine ba¤l›d›r. Tarihin içeri¤ini en genel içeri¤iyle ilerlemedir. Burjuvazi, geliflmesinin belli bir aflamas›nda (özellikle tekelci aflama), ç›kar-lar› gere¤i, insanlar›n ve toplumlar›n ileriye dönük olarak geliflmesini istememektedir. Bunu, en baflta dinsel gericilik olmak üzere, hertürlü ilerleme karfl›t› ideoloji, ak›m ya da tavr› kullanarak gerçeklefltirir.KKaayynnaakk:: AA¤¤››rrll››kkllaa OOrrhhaann HHaannççeerrlliioo¤¤lluu

ençlik tarih sahnesine yine ç›k›yor. Fransave Yunanistan baflta olmak üzere Avrupa'n›npekçok ülkesinde milyonlarca liseli ve üni-versiteli taraf›ndan okullar ve üniversitelergünlerce iflgal ediliyor, her gün sokaklarda

kitlesel eylemler yap›l›yor. Temel olarak neoliberalizmine¤itime ve ünivirsitelere dönük piyasac› politikalar›nakarfl› geliflen bu hareketler giderek militanlafl›yor vegençlik neoliberal kapitalizmi her geçen gün daha faz-la sorguluyor. “Sosyal gerilimin reformlar› rehin alma-s›n› istemiyorum. Toplumsal sorunlara e¤itim konusununkar›flt›r›lmas›n› istemiyorum. fiu anda atmosfer, reformiçin gerekli diyalo¤u engelliyor. Bunu 1 y›l geciktirmekçok sorun de¤il." Yunanistan'da gençli¤in bafllatt›¤› is-yan dalgas›n›n Fransa'ya s›çramas›ndan endiflelenen Sar-kozy bu aç›klamay› yapm›flt›. Frans›z hükümetinin bugeri ad›m› sokak aç›s›ndan son derece önemli bir ka-

zan›m ama gençlik bununla da yetinmiyor: “Liselilerahmak de¤il, taleplerimiz yerine getirilinceye ve reformgeri çekilinceye kadar eylemdeyiz!”

Bugün soka¤a ç›kan gençli¤in mücadelesinin biçim veiçeri¤i, t›pk› y›k›ma u¤rayan di¤er ezilen kitlelerde ol-du¤u gibi neoliberal yeni sömürgecili¤in krizi içerisin-de flekillenmektedir. Bu krizin üniversiteli gençli¤i ençok ma¤dur etti¤i nokta ise e¤itimin piyasalaflt›r›lmas›ve bilginin metalaflt›r›lmas› süreçlerinin yaratm›fl oldu-¤u sömürü iliflkilerinde, eflitsizliklerde ve ideolojik tah-rifatta gizlidir. E¤itim de dahil olmak üzere kamusalhizmetlerin piyasaya aç›lmas› ve üniversitelerin bilgiüretim süreçlerinden e¤itim-ö¤retim faaliyetlerine kadarbütün potansiyelinin sermayenin hizmetine sunulmas›n›hedef alan neoliberal düzenlemeler üniversite kurumu-nu ve üniversitelileri tarihinde daha önce hiç olmad›¤›kadar köklü bir çat›flman›n içerisine çekmifl bulunmak-tad›r. Ö¤renciler müflteri haline getirilirken, bilim in-sanlar›n›n büyük bir ço¤unlu¤u esnek ve güvencesizçal›flma koflullar›nda sermayenin do¤rudan bilgi iflçisikonumuna sürüklenmifllerdir.

Müflterilefltirilen ve bilgi iflçilerine dönüfltürülen üniver-sitelilerin bafllatm›fl olduklar› hareketlilik flimdilik neoli-beral kapitalizmin sald›r› politikalar›na karfl› direnmeci-korumac› ya da hak al›c› biçimlerde gelifliyor. Gençli-¤in eflit ve paras›z e¤itim hakk› baflta olmak üzere tümkamusal haklar› için ve demokratik talepleriyle yükselt-ti¤i mücadele iflçiler, aileler, ö¤retmenler baflta olmaküzere neoliberalizmin y›k›ma u¤ratt›¤› kitleler üzerindede mücadeleyi güçlendirici bir etki yarat›yor.

Ancak Avrupa'daki geliflmelere karfl›n Türkiye'de güç-lü bir ö¤renci hareketi “henüz” ortaya ç›kabilmifl de-¤il. Her ne kadar bugün üniversitelerde ve ülkenin tü-münde gençlik dipten dibe “k›p›rdanmakta” ve çeflitligerilimler yaflamaktaysa da bunlar politik saflaflmalaradönüfltürülebilmifl de¤iller. Öte taraftan son dört-befl se-nedir ulafl›m, bar›nma, beslenme gibi en temel kamu-sal haklar›n gaspedilerek piyasalaflt›r›lmas›; katk› payla-r›, ba¤›fl gibi yöntemlerle harçlar›n yükseltilmesi; sos-yal-kültürel yaflam›n dahi birey odakl› bir piyasalaflma-ya maruz kalmas› ve ola¤anüstü bir bask› ve denetim-le olanaks›zlaflt›r›lmas› gibi konularda ünivesitelerde bi-riken hoflnutsuzluklar çeflitli eylemlerle kendisini göste-rebilmektedir. Kuflkusuz buna AKP'nin üniveristelerüzerindeki gerici kuflatmas› da eklenmelidir. Fakatgençlik hareketindeki bu k›smi k›p›rdanma kendili¤in-den biçimlerde geliflmemektedir. Üniversitelerde geliflenpiyasalaflt›rma karfl›t› hareketlenmeler bugünün devrim-ci gençlik hareketini yaratma iddias›ndaki "belirli bir

85

GENÇL‹K HAREKET‹

84

GENÇL‹K HAREKET‹

Bugünün gençlik hareketi, AKP eliyle yürütülen neoliberal ve gerici poli-tikalar›n kuflatt›¤› üniversitelerde, üniversitelilerin piyasalaflt›rmaya, geri-cili¤e ve faflizme karfl› mücadelelerinde sa¤lam ad›mlarla yükseliyor. FKFve Dev-Genç gelene¤i ülkesine ve üniversitesine sahip ç›kan üniver-sitelilerin Devrimci Gençlik pratikleriyle sürüyor.

Gençlik hareketiGençlik hareketiGNeoliberal kapitalizmin krizi

içinde filizlenen

Yerel Süreli Yayın

Page 4: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

2

riz, bütün y›k›c›l›¤›yla, yay›larak ve derinleflerek sürüyor. ‘Finans krizi’yle gündeme gelen vekapitalizmin bütün düzeylerini saran krize, büyük kapitalist güçler tam seferberlik halinde çare-ler ar›yor. fiimdiye dek bulduklar› en sa¤lam çare, eme¤i daha fazla de¤ersizlefltiren ve bask›alt›na alan kapitalist y›k›c›l›¤› derinlefltirerek ve bir kez daha iflçi s›n›f›n›n s›rt›na basarak, kri-zin düzen aç›s›ndan y›k›c› sonuçlar›n› bir süreli¤ine daha ötelemekten ibarettir.

Devrimci bir krize dönüfltürülmedi¤i sürece, kapitalizmin, krizinden kendini onararak ve birazdaha güçlenerek ç›kabilece¤i bilinen tarihsel bir gerçektir. Krizin devrimci krize dönüflmesi ise,devrimci güçlerin müdahalesiyle mümkündür. Kapitalizmin ma¤durlar›n›n ve kurbanlar›n›n, yaniiflçi s›n›f›n›n, ezilenlerin ve halk›n, kendi s›n›fsal/tarihsel ç›karlar›n›n bilincine varm›fl devrimcibir güç olarak örgütlenmesi, krizin y›k›c›l›¤›n› tersine çeviren kald›raç noktas›d›r. Bu noktadakurbanlar ve ma¤durlar devrimci özneye dönüflmekte ve devrimci ç›k›flla kapitalizmin y›k›m›,güncelli¤i ve inand›r›c›l›¤› olan gerçek bir hedef haline gelmektedir.

Tam da krizin ilk patlad›¤› günlerde sermaye uzmanlar›n›n dedikleri gibi, “art›k hiçbir fley es-kisi gibi sürmeyecek!” Her ne kadar sermaye hareketleri için söylenmifl olsa da, bu “öngörü”,devrimci öznenin geliflimi aç›s›ndan da do¤rudur. 12 Eylül faflizmi, reel sosyalizmin yenilgisive neoliberalizmin zaferinden sonra, uzun bir flok, bask› ve aldanm›fll›k sürecinde iyice edil-genleflen düzen ma¤durlar›n›n, 2008 sonbahar›ndan beri, yavafl yavafl üzerindeki ölü topra¤›n›atmaya bafllad›¤› görülmektedir. Henüz siyasal toplumsal bir hareket biçiminde olmasa da, k›r-sal üreticilerden kent yoksullar›na, güvencesizlerden geleneksel iflçi s›n›f›na halk›n bütün kesim-leri huzursuzluklar›n› daha yüksek sesle dile getirmeye bafllad›lar. Yerel seçim sonras› geliflme-lerin gösterdi¤i gibi, düzenin sa¤ alternatifinin hemen haz›rda pusuda bekledi¤i bir süreçte, buhuzursuzluklar›n devrimci bir hareket olarak örgütlenmesi, içinde bulundu¤umuz koflullarda dev-rimcilerin temel hareket çizgisini oluflturacakt›r.

‹flte as›l sorun da burada bafllamaktad›r. Birincisi, Türkiye solu uzun süredir içinde oldu¤u ya-p›sal kriz nedeniyle üzerine düflen görevleri yapabilecek yeterlilikte de¤ildir. Sol, düzenin kri-zinin derinleflmesiyle birlikte, silkinip ç›kmak flöyle dursun, çözülerek daha fazla krize gömül-dü¤ü koflullarda böyle bir görevle karfl› karfl›ya gelmektedir. Bu bir yana11, ikincisi, acaba sa-hip oldu¤umuz devrimci siyaset/hareket tarz› böyle bir mücadelenin üstesinden gelmemize ye-tecek nitelikte midir?

THKP-C’den Halk›n Devrimci Yolu’na, yar›m yüzy›ld›r süren bir devrimci gelene¤i daha ilerinoktalara tafl›man›n sorumlulu¤unu duydu¤umuz bu günlerde, böyle bir siyasal görevle karfl›karfl›ya geliyoruz. Bu gelene¤in Türkiye soluna birincil katk›s› ‘yeni sömürge devrimcili¤idir’.

Krizle birlikte kapitalizmin zafer naralar› yerini sessiz iç çekifllere veimkans›z çare aray›fllar›na b›rakt›. Neoliberal yeni sömürgeci kapitalizm,ezilenler taraf›ndan y›llardan sonra ilk kez ciddi ciddi sorgulanmayabaflland›. Y›llard›r emekçi halk s›n›flar› içinde biriken huzursuzluklar,yavafl yavafl yüzeye ç›kmaya bafllad›. Halk›n Devrimci Yolu’nda yürüyen birTHKP-C’li olarak, flimdi yine bir devrimci kopufl zaman›d›r

Yeni sömürgedevrimcili¤inin izinde

K

Yeni sömürgedevrimcili¤inin izinde

Page 5: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

3

Bundan türetti¤imiz özgün devrimcilik tarz›, kararl› ad›mlar-la üzerine yürüdü¤ümüz çat›flmalar›n içinden geçerek her ge-çen gün daha fazla olgunlaflmaktad›r. Ne var ki, henüz Tür-kiye solu ve devrimci hareketi yeni bir kurulufl döneminingereklerini yerine getirebilecek olgunlukta de¤ildir. Bununiçin öncelikli görev, içinde bulundu¤umuz kriz koflullar›ndadevrimci mücadelenin sürükleyici halkas›n›n s›k›ca kavrana-rak çal›flmam›z›n daha ileri bir mücadele aflamas›na s›çrat›lmas›d›r. Bu görevin yerine getiril-mesinde, y›llard›r zahmetli mücadelelerden geçirerek bugüne getirdi¤imiz devrimcilik tarz› enbüyük yol göstericimizdir.

Yeni sömürge devrimcili¤iYeni sömürge devrimcili¤inin do¤as›, içinde geliflti¤i kriz ortam›d›r. Ülkemizde, 1940’lar›n son-lar›ndan bafllayarak geliflmeye bafllayan yeni sömürgecilik, 1960’lar›n sonlar›na do¤ru çok yön-lü bir krize girdi. Yaklafl›k 20 y›l süren ilk büyük at›l›m y›llar›ndan sonra, “modern” anlam-da yaflanan bu ilk büyük kapitalist kriz, emekçi s›n›flarda ve halk›n farkl› kesimlerinde fliddet-li tepkilere neden oldu. Tar›msal üreticilerde toprak iflgalleri, f›nd›k-tütün mitingleri gibi köylühareketleri görülürken; kentlerde 15-16 Haziran 1970’le taçlanan iflçi hareketleri; boykot ve ifl-gallerle gündeme gelen gençlik hareketleri geliflti. Ancak, o y›llarda, bu tepkileri kucaklayacakemek hareketinin c›l›zl›¤› ve bir devrimci hareketin olmay›fl›ndan dolay›, düzenin krizindenemekçi halk eksenli bir devrimci ç›k›fl gerçekleflmedi. Egemenler, 12 Mart darbesiyle toplum-sal düzeni daha da faflistlefltirerek krizlerini bir süre ertelemifl oldu.

‹flte bu koflullarda ço¤unlu¤unu ö¤rencilerin oluflturdu¤u militan bir gençlik kufla¤›, ilk kez et-kili bir siyasal özne olarak tarih sahnesine ç›kt›. Benzerine az rastlan›r kitlesel bir gençlik ha-reketi olan DEV-GENÇ, toplumda bütün emekçi s›n›flar›n ve ezilenlerin ortak sesi oldu. K›r-tasiyecilikten ve bürokratizmden uzak bu militan gençlik kufla¤›, duyarl›, emektar, özverili, da-yan›flmac› ve tam adanm›fll›k kültürüyle özgün bir devrimcilik tarz›n›n kadrosal altyap›s›n› olufl-turdu. Solun, halk›n içinde yayg›n toplumsal temel oluflturmas›nda bir dönüm noktas›n› temsileden DEV-GENÇ, toplumsal sorun ve çeliflkilerin içinde oluflarak etkili bir siyasal özneye dö-nüfltü. K›rdan kente bütün ülkeye saç›lan DEV-GENÇ’liler, halk›n bütün tepki ve eylemlerinietkilemeye çal›flt›.

DEV-GENÇ’ten THKP-C’ye22 giden süreç, yeni sömürge kapitalizminin krizinde ülkede bir iflçis›n›f› hareketinin bofllu¤unun ve öznel yetersizli¤in fark›na var›larak, bu bofllu¤un devrimci bir

Page 6: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

4

hareket olarak doldurulmas›nda, devrimci inisiyatif ve politik cesaret edimleriyle doludur. K›sa-ca, bu dönemi niteleyen ilk ve öncü yeni sömürge devrimci kufla¤›, yeni sömürgecili¤in ilkbüyük krizinde, s›n›f mücadelesinin özgün bir biçiminde, al›nan özgün devrimci bir inisiyatifive halk›n henüz olgunlaflmam›fl siyasal duyarl›l›klar›n› temsil eder. ‹flte bu duyarl›l›¤› devrim-ci-y›k›c› bir hareket ihtiyac› olarak tersine çeviren devrimciler, ancak devrimci bir kopufl hare-keti olarak kendini ve geleneksel sol kal›plar› aflabildiler. Bu duyarl›l›k, zamanla, çal›flma tar-z›m›z›n, ‘en genifl kitle çal›flmas› içinde en dar kadro çal›flmas›’ ilkesine dönüflerek, kitle ça-l›flmas› yeteneklerimizin ve üretkenli¤imizin geleneksel kaynaklar›ndan birini oluflturacakt›r. Ko-pufl, geleneksel kal›plar›n yetersiz kald›¤› s›n›rda, kendini devrimci bir ‘parti’ ve ‘cephe’ ola-rak örgütlemek ve bunu nitelikli kitlesel hareket ba¤lar› kurabilecek tarzda tasarlamak, asl›ndasolun bugün hala süren yap›sal krizine o zamanlar verilmifl devrimci bir yan›tt›r.

Bu yan›t en net ve kitlesel ifadesini, yeni sömürge devrimcili¤inin izini süren ‘iç savafl dev-rimcili¤i’nde bulur. Dünya genelinde geliflen ünlü “74 krizi”nin pekifltirmesiyle iyice derinle-flen krizden, oligarflinin gelifltirdi¤i ç›k›fl siyaseti, sa¤›n birli¤i (“Milliyetçi Cephe Hükümetleri”)ve toplumun faflistlefltirilmesidir. Sivil faflist güçler arac›l›¤›yla iç savafl› derinlefltirerek krizdenç›kmaya çal›flan egemen siyasete karfl› DEVR‹MC‹ YOL’un gelifltirdi¤i ‘faflizme karfl› halk›ndirenifl savafl›’ o günün ‘sürükleyici halkas›’ oldu. Böylece sol, tarihinin en genifl toplumsal te-meline ve en büyük kitleselli¤ine ulaflt›.

Her iki harekette de görüldü¤ü gibi, devrimci kopufl, ‘devrimci bir iktidar stratejisi’, ‘devrimcibir kadro kufla¤›’ ve ‘nitelikli bir kitle çal›flmas›’ temelinde devrimci bir hareket haline gele-rek gerçekleflmifltir. Politikleflmifl Askeri Savafl Stratejisiyle, “geleneksel komünist partiler”(SBKP yanl›s›) ya da “ikinci bunal›m dönemi gerillac›l›¤›” (ÇKP yanl›s›) gibi uluslararas› sos-yalist kamplaflmaya ba¤l› olarak gerçekleflen sol içi kamplaflmalar›n ve TSK’ya bel ba¤layansol-cuntac›l›k gibi e¤ilimlerin d›fl›nda özgün bir devrimcilik tarz›n›n mümkün oldu¤u görülmüfl-tür. Devrimci siyasette gelifltirilen bu ‘ba¤›ms›zl›kç›’ tav›r, halk›n siyasal bir özne olarak örgüt-lenmesi, halka/ezilenlere güven ve kitle çal›flmas›nda duyarl›l›k, yarat›c›l›k, esneklik ve militan-l›k gibi yetenekler kazand›rm›flt›r. Devimci kuflak sorununa gelince:

“68 Kufla¤›” efsanesiTürkiye’de 1968 bahar›nda üniversiteli ö¤rencilerin öznesi oldu¤u etkin ve etkili bir eylemci-devrimci tip ortaya ç›km›flt›r. Bugün biraz abart›l› bir ifadeyle, “Dünyay› 68’liler yönetiyor” sö-zünde karfl›l›¤›n› bulan bir tarihsel gerçek de söz konusudur. Fakat, belirsiz bir 68’lilik kavra-m›n›n içine dönemin sa¤c›lar› bile dahil edilirken, yeni sömürge devrimcili¤i bunun bir sol-sap-mas› ilan edilmektedir. Popüler 68’lilik, ‘devrimci-siyasal bir kuflak’ olarak gösterilemez. O za-mandan kalma, ama sadece o zaman için hakl› ünleri ve bugün düzenin siyasal, ekonomik,toplumsal, kültürel, estetik bütün can al›c› noktalar›nda belirleyici olmalar›, onlar› politik bir ku-flak yapmad›¤› gibi, devrimci bir kuflak hiç yapmaz.

Zaten son y›llarda ‘‹slamc› politik kuflak’ eliyle uygulanan neoliberal program, popüler 68’lilik-ten devflirilmifl “elit düzen adam›”n› dramatik biçimde yerinden etmektedir. Ülke siyasetine dam-gas›n› vuran bugünkü siyasal kuflak, ‹slamc› hareketten gelen dinci militanl›ktan devflirilmekte-dir. Yaln›z iki kuflak aras›nda önemli bir fark vard›r: Faflist darbelerin alt›nda ezilmemifl, ter-sine o darbelerin himayesinde büyümüfl ve geliflmifl ‹slamc› kuflak, son derece kendine güve-nen, cüretkar, iflbitirici, enerjik ve yüksek motivasyonludur. Her an her yerde, örne¤in rant de-¤eri yüksek küçük bir kasabada bir kaymakam, genç ifladam›, s›n›f ö¤retmeni, iflkenceci polis,kontrgerillac›, istihbaratç›, maliye bürokrat› ya da ‹slamc› hay›rsever örgütlerin bölge temsilcisiolarak bunlarla karfl›laflmak mümkündür.

Özellikle, 1968-1971 aras›nda, THKP-C (ve THKO, TKP-ML) etraf›nda örgütlenen devrimcile-

2008 sonba-har›ndan beri,

yavafl yavaflüzerindeki ölü

topra¤›n› at-maya bafllad›-¤› görülmek-tedir. Henüzsiyasal top-

lumsal bir ha-reket biçimin-de olmasa da,k›rsal üretici-

lerden kentyoksullar›na,güvencesiz-lerden gele-

neksel iflçi s›-n›f›na halk›n

bütün kesim-leri huzursuz-luklar›n› dahayüksek sesledile getirme-ye bafllad›lar.

Yerel seçimsonras› gelifl-melerin gös-

terdi¤i gibi,düzenin sa¤

alternatifininhemen haz›r-

da pusudabekledi¤i bir

süreçte, buhuzursuzluk-

lar›n devrimcibir hareket

olarak örgüt-lenmesi, için-

de bulundu-¤umuz koflul-larda devrim-cilerin temel

hareket çizgi-sini olufltura-

cakt›r.

Page 7: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

5

ri popüler ‘68’lilerinden ay›rt etmek gerekir. Bunlar devrimcilik tarz›yla gerçek bir devrimci-si-yasal kufla¤› olufltururlar. Sola getirdikleri yeni siyasal kültür, militan mücadele tarz›, kitle ça-l›flmas› uygulamalar›yla Türkiye halklar›nda ve solda derin izler b›rakan bu kuflak, gelenek olufl-turma yetene¤i ve tarihsel rolüyle iz b›rakm›fl, devrimci-solun ana ak›mlar›na kaynak olufltur-mufltur.

70’lerin sonlar›nda DEVR‹MC‹ YOL taraf›ndan gelifltirilen iç savafl devrimcili¤i, yine öyle, ar-d›llar›n› derinden etkileyen özgün bir devrimci kuflak yaratm›flt›r. Özellikle, ‘iflyeri konsey vekomiteleri’, ‘direnifl komiteleri’ ve ‘ö¤renci temsilcileri konseyi’ gibi halk›n devrimci bir özneolarak örgütlenmesi deneyimleri, militan direnifl kültürü yan›nda, devrimci siyasal kültür, sosya-list demokrasi anlay›fl› ve nitelikli kitle çal›flmas› anlay›fl›nda sola özgün katk›lar sunmufltur.

Halk›n Devrimci Yolu’ndaKimi inifl ç›k›fllara ve kopukluklara karfl›n elli y›ll›k bir birikimi temsil eden devrimci gelenek,bugün Halk›n Devrimci Yolu’yla sürmektedir. Biliyoruz ki, “tarih tekerrür etmeyecektir”; geç-mifl dönem deneyimlerini yeniden yaflamak ya da önceki devrimci hareketleri (öncülerimizi) ay-n› biçimiyle, basitçe tekrar etmek niyetinde de¤iliz. Geçmifle a¤lamak da fayda etmez. Bugüniçin ise, “Amerika’y› yeniden keflfetmenin” anlams›zl›¤›n›n da bilincindeyiz. Biz bugün, esasolarak, bu köklü birikimi ve özgün devrimcilik tarz›n› temel alarak neoliberal yeni sömürge ka-pitalizmini y›kan devrimci bir hareket örgütleme misyonunun sürdürücüsüyüz. Sürdürmekte ol-du¤umuz mücadele için gerekli olan unsurlar›n bir k›sm› tarihsel devrimci miras›m›zda bulun-maktad›r. Yolculu¤umuza devam ederken bunlar› da mutlaka yan›m›zda bulundurup k›lavuzlu-¤una baflvuruyoruz.

Peki nedir bunlar?

Devrimci bir hareketin baflar›s›n›n temelinde ‘süreklilik ilkesi’nin bulundu¤unun bilincindeyiz.Politik mücadelede süreklilik asla ödün vermeyece¤imiz bir devrimcilik tarz›d›r. T›pk› 1970’ler-de “faflizme karfl› direnifl savafl›”, 1980’lerde “faflizme karfl› demokrasi mücadelesi”nde oldu¤ugibi, 2000’lerde de “neoliberalizme karfl› halk›n hak mücadeleleri”nin örgütlenmesi temel varo-lufl zeminimizdir.

Süreklili¤imizin k›r›lmas› için çeflitli sald›r›lara u¤rayabiliriz. Faflist terörü bir yana b›rak›rsak,devrimci hareketin gücünü k›rmak için y›llard›r kullan›lan burjuva yöntem, onu tarihsel kökle-rinden koparak gelenek/tarih bilincini buland›rmakt›r. Devrimci mücadelenin kimi dönüm nok-talar›nda ortaya ç›kan de¤erleri -devrimci miras›/birikimi- popüler kültüre ve romantik ‘nostaljipazar›’na süren neoliberal strateji, yok edemedi¤i devrimci öncüleri efsanelefltirerek ya da “din-sel-burjuva bir flehit kültürü” yaratarak devrimci gelene¤in etkisini k›rmaktad›r.

Devrimci bir gelene¤i sürdürmek, nostaljiden ya da gelenekçilikten farkl› olarak, güncel görev-lerin ve gelecek perspektifinin izinden gitmektir. Gelene¤in ‘dar-konjontürel kal›plar›’na saplan-madan, onun devrimci miras›n› devflirip, günü yakalama ve gelece¤i kurma noktas›nda, ayn› za-manda onun karfl›s›nda da özgürleflerek yola devam etmektir. Parlak, ama etkisi k›sa sürede sö-nen eylemler; devam› gelmeyen devrimci tasar›mlar; yar›m kalm›fl devrimci giriflimler, halktabelli bir sempati yaratsa da gerekli ve yeterli bir destek iliflkisine dönüflmemektedir.

‹flte köklü devrimci gelene¤i sürdürmenin önemi bu noktada belirmektedir. Bu gelene¤in gücüefsane devrimci kahramanlar›n, adlar›n ve amblemlerin arkas›na s›¤›nmaktan öte bir anlam içer-mektedir. Örne¤in DEVR‹MC‹ YOL’un yaratm›fl oldu¤u “faflizme karfl› mücadele bilinci”, bu-gün Halk›n Devrimci Yolu’nda yürüyen genç militanlar için, deyim yerindeyse, adeta reflekshaline gelmifltir. Hak yoksunluklar›yla hareketlenen yoksul mahallelere gidenlerin akl›na önce-likle ‘meclis türü’ örgütlenmeler ya da güvencesiz sa¤l›k iflçilerini örgütlemeye giriflen militan-

Biz bugün,esas olarak,bu köklü biri-kimi ve özgündevrimciliktarz›n› temelalarak neoli-beral yeni sö-mürge kapi-talizmini y›-kan devrimcibir hareketörgütlememisyonununsürdürücüsü-yüz. Sürdür-mekte oldu-¤umuz müca-dele için ge-rekli olan un-surlar›n birk›sm› tarihseldevrimci mi-ras›m›zda bu-lunmaktad›r.Yolculu¤umu-za devamederken bun-lar› da mutla-ka yan›m›zdabulundurupk›lavuzlu¤unabaflvuruyoruz.

Page 8: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

6

lar›n akl›na ilkin ‘iflyeri temsilciler meclisi’ gelmektedir. ‹flte devrimci gelene¤in refleks halinegelmifl güncelli¤i budur. Burada bize yol gösteren tarihsel miras›m›zdan devrald›¤›m›z siyasetve çal›flma tarz› ilkemiz, “en genifl kitle çal›flmas› içinde en dar kadro çal›flmas›”d›r. Devrim-ci militanlar ve devrimci örgütler tam yeteneklerini, nitelikli bir ‘toplumsal hareket’le iç içe ge-liflerek; onun ortaya ç›kmas›na ve yükselmesine öncülük ederek kazanabilirler.

Bu nedenle devrimci gelene¤i sürdürmek, devrimci, sahici ve güvenilir bir güç haline gelme-nin uzun ve dolambaçl› yoludur. Bu yolda, devrimci gelene¤in sürdürülmesi, devrimci hareke-tin çevresinde kurulaca¤› yeni devrimci hareket kufla¤›n›n yarat›lmas› ve buna ba¤l› olarak gü-nün devrimci eylemi içinde yetiflmifl özgün kadro tipinin yarat›lmas› gene geçmiflten devrald›-¤›m›z kadro anlay›fl›n›n ürünüdür. Bütün bunlar›n yan›nda düzen d›fl› ve düzen karfl›t› bir ça-ban›n gere¤i olarak geçmiflten devrald›¤›m›z militan bir mücadele tarz›, bizi, biraz daha dev-rimci harekete götüren en temel ilkelerimiz aras›ndad›r. Böylece, tarihsel öncüllerimiz, bugünbir kez daha devrimci hareketin üzerinde yükselece¤i ‘devrimci bir kuflak’, ‘devrimci bir ikti-dar stratejisi’ ve ‘nitelikli bir kitle çal›flmas›’yla s›nanarak netleflip do¤rulanacakt›r.

Neoliberal yeni sömürgecili¤in krizinde THKP-C’li veDEVR‹MC‹ YOL’cu olmakNeoliberal yeni sömürgecili¤in krizi dünya çap›nda finans kriziyle de birleflerek derin etkileryaratmaktad›r. Krizin y›k›c› sonuçlar›na karfl› mücadelede “sürükleyici halka”n›n yakalanmas› vekrizden devrimci bir ç›k›fl›n etkili pratiklerinin gerçeklefltirilmesi yaflamsal önem tafl›maktad›r.

Mücadelenin sürükleyici halkas›:

“Neoliberalizme karfl› hak mücadeleleri, devrimci bir halk hareketinin yarat›lmas› aç›s›ndan sü-rükleyici halka durumundad›r. (…) Ezilen, hak yoksunu gruplar›n sorunlar› proleter bir kimlikkazanmakta, iflçi s›n›f› hareketi, toplumsal bask› ve sömürünün bütün özgül biçimlerine karfl›mücadelenin zengin ve çok cepheli bileflkesi olarak geliflmektedir. Ayn› zamanda, sosyalizminyeniden somut politik-toplumsal bir hareket olarak ortaya ç›kmas›n›n temelleri oluflmaktad›r. Busürecin sürükleyici halkas›, toplumsal haklar mücadelesinin, devrimci iktidar mücadelesi olarakörgütlenmesidir. Toplumsal hak mücadeleleri, iflçi s›n›f› ve ezilen halk kesimlerinin yeniden dev-rimci bir toplumsal güç haline gelmesinde kald›raç rolü oynamaktad›r. (…) Neoliberalizme kar-fl› halk›n çeflitli kesimlerinin güncel ihtiyaçlar›n›, ‘toplumsal hak mücadeleleri’ çerçevesinde ifa-de etmesini sa¤layan politik etkinliklerle, devrimci bir halk hareketinin üzerinde geliflece¤i ze-minler üretilebilir.” (Halk›n Devrimci Yolu, s.1, “Ç›karken”)

Buna ba¤l› olarak:

Krizin iflçi s›n›f›na verdi¤i kay›plar olanca h›z›yla sürerken, her gün yan› bafl›m›zda binlerceiflçi iflini kaybederken ve onlarca fabrika kapan›rken, iflte hemen orada, Halk›n Devrimci Yo-lu’nda yürüyen bir DEV-GENÇ’li olmak gerekmektedir. Geleneksel emek hareketi örgütleri vesendikalar ve dahi siyasal partiler, devrimci örgütlenmelerin hiçbiri krizin ola¤anüstü esnekli¤iy-le bafla ç›kabilecek bir hareket tarz› gelifltirememektedir. En sa¤c›-‹slamc› iflçilerden oluflan me-tal sektörü iflçileri bile her gün fabrika iflgal etmeye giriflmektedir. Güvencesizlik zinciriyle ku-flat›lm›fl iflçi s›n›f›n›n can›na tak etmifltir, çok kararl›d›r; fakat s›n›f mücadelesi deneyimi ve tak-tikleri yetersiz kald›¤›ndan direnifli sonuna kadar götürmeyi baflaramamaktad›r. Bir zamanlar köy-lülerin “f›nd›k mitinglerine”, “tütün mitinglerine” ve “anti-faflist mücadelenin ön saflar›na” Hal-k›n Devrimci Yolu’nda yürüyen DEV-GENÇ’liler için eskiden gidilen yerler belki gerilerde kal-d›, ancak iflçi havzalar›nda, üniversite kampüslerinde ve yoksul mahallelerde üstüne yürünecekdaha çok yol var.

Hak yoksunluklar› ald› bafl›n› gidiyor. Temel yaflamsal haklar ve bunlar›n ortadan kald›r›lmas›

Krizin iflçi s›-n›f›na verdi¤i

kay›plar olan-ca h›z›yla sü-

rerken, hergün yan› bafl›-m›zda binler-

ce iflçi iflinikaybederken

ve onlarcafabrika kapa-

n›rken, ifltehemen orada,

Halk›n Dev-rimci Yo-

lu’nda yürü-yen bir DEV-

GENÇ’li ol-mak gerek-

mektedir. Birzamanlar

köylülerin“f›nd›k mi-

tinglerine”,“tütün miting-

lerine” ve“anti-faflist

mücadeleninön saflar›na”

Halk›n Dev-rimci Yo-

lu’nda yürü-yen DEV-

GENÇ’lileriçin eskiden

gidilen yerlerbelki geriler-de kald›, an-cak iflçi hav-

zalar›nda,üniversite

kampuslar›n-da ve yoksul

mahallelerin-de üstüne yü-rünecek daha

çok yol var.

Page 9: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

7

için egemenlerin sald›r›lar›, üstelik kriz de bahane edilerek, olanca h›z›yla sürmektedir. Yerelseçimin de gösterdi¤i gibi, halk bunun sorumlusu olarak gördü¤ü AKP iktidar›ndan yavafl ya-vafl deste¤ini çekmekte; ne var ki, alternatifsizlikten dolay› gene ayn› halk bu seferde sa¤ par-tilere yönelmektedir. ‹flte Halk›n Devrimci Yolu’nda yürüyen bir DEVR‹MC‹ YOL’cu için yok-sul mahaller, hak mücadelelerinin Fatsa’s›; hastaneler ve okullar, güvencesiz iflçi hareketinin Ye-ni Çelte¤i; üniversiteler ve liseler, neoliberalizme karfl› ö¤renci isyan›n›n ÖTK’s›d›r.

Krizle birlikte kapitalizmin zafer naralar› yerini sessiz iç çekifllere ve imkans›z çare aray›fllar›-na b›rakt›. Neoliberal yeni sömürgeci kapitalizm, ezilenler taraf›ndan y›llardan sonra ilk kez cid-di ciddi sorgulanmaya baflland›. Y›llard›r emekçi halk s›n›flar› içinde biriken huzursuzluklar, ya-vafl yavafl yüzeye ç›kmaya bafllad›. Halk›n Devrimci Yolu’nda yürüyen bir THKP-C’li olarak,flimdi yine bir devrimci kopufl zaman›d›r. Devrimci bir hareket olarak kopufl için sa¤lam, inan-d›r›c› ve uygulanabilir tasar›mlar zaman›d›r. Devrimci alternatifin halk›n gözünde sahici k›l›n-mas› zaman›d›r.

Evet, bu durumda, emektarl›k, devrimci mücadele ahlak›, adanm›fll›k, özveri, politik cesaret vesonuna kadar gitme kararl›l›¤›ndan öte gereken tam olarak yeni sömürge devrimcili¤inin izindegelecek sosyalizmi somutlaflt›ran bir Halk›n Devrimci Yolu’dur.

Dipnotlar:11 Dergimizin gelecek say›lar›nda bu sorunu iflleyen çal›flmalar yapaca¤›z.22 THKO VE TKP-ML de yeni sömürge devrimcili¤inin siyasal/kültürel özelliklerini tafl›makla birlikte, ideal öznesi THKP-C’dir.

‹flte Halk›nDevrimci Yo-lu’nda yürü-yen bir DEV-R‹MC‹ YOL’cuiçin yoksulmahaller, hakmücadeleleri-nin Fatsa’s›;hastaneler veokullar, gü-vencesiz iflçihareketininYeni Çelte¤i;üniversitelerve liseler, ne-oliberalizmekarfl› ö¤renciisyan›n›nÖTK’s›d›r.

Page 10: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

S‹YASAL GÜNDEM

8

on aylarda Türkiye siyaseti üç eksendenilerliyordu: Seçimler, Kürt sorunu ve eko-nomik kriz. Beklendi¤i gibi seçimler siyasitabloyu köklü biçimde sarsacak ola¤anüstügeliflmeler yaflanmadan bitti, ancak seçim

sonuçlar› önümüzdeki dönem siyasi iktidar› zorlayacakgerilimlerin ipuçlar›n› verdi: Kürt halk›n›n güçlü iradebeyan›, krizin y›k›n›mna karfl› kent merkezlerinde bi-rikmeye bafllayan iflsizlik öfkesi. Bunlar›n yan›nda, kri-ze ve seçim sonuçlar›na ba¤l› olarak egemenler içinde

siyasi aray›fllar›n artaca¤›n›n da ilk emareleri görünme-ye bafllad›. Tüm bu saptamalar›n ›fl›¤›nda, önümüzdekidönemin siyaset sahnesini, seçim sonuçlar›n›n da etki-ledi¤i üç temel gündemin flekillendirmeye devam ede-ce¤ini söyleyebiliriz: Kürt sorunu, ekonomik kriz ve busorunlar›n egemenler aras› çeflitli mutabakat alanlar›n›da¤›tmas› sonucu eflikte görünmeye bafllayan siyasalkriz dinamikleri.

Ancak geliflmeler AKP’nin kuruluflundan bugüne öne

S

Tökezleyen iktidarblo¤unu solç›k›fllarla sarsal›m

Tökezleyen iktidarblo¤unu solç›k›fllarla sarsal›m

AKP geriliyor ama düzen içigüçlü bir seçenek de ortayaç›km›yor. Devletin Kürt muta-bakat› çöküyor, bu da Ameri-kanc› çözüm plan›n› krize sokuyor. Neoliberalizmin çer-çevesini belirleyen Washing-ton mutabakat› çöküyor amaemperyalist kapitalist sistemyeni bir mutabakat olufltura-m›yor. ABD emperyalizmi teltel dökülen planlar›n›, baflar›flans› yüksek planlarla revizeedemiyor. Bu düzenin ç›k›fl› yok, devrimci ve sol bir ç›k›fl›n tamzaman›!

Page 11: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

S‹YASAL GÜNDEM

ç›kan misyonlar›n› yürütmesi aç›s›ndan ciddi güçlük-lerin ortaya ç›kmaya bafllad›¤›n› göstermekte.

11.. Il›ml› ‹slam modelinin örnek iktidar› olarak AKP,

22.. Sermayenin neoliberal sald›r› ittifak›n›n iktidar› ola-rak AKP,

33..33.. Ve nihayet Kürt sorununda Amerikanc›-gerici ‘çö-züm’ün aparat› olarak AKP.

Bu misyonlardan ilk ikisi AKP’nin kurulufl misyonuolarak öne ç›km›flt›. ‹lk misyon, ABD’nin 11 Eylül

sonras› ortaya att›¤› Il›ml› ‹slam modeli ile bölgedeemperyalist planlarla uyumlu bir dinci gericili¤in yay-g›nlaflt›r›lmas› hedefi idi. ‹kinci misyon ise Türkiye ka-pitalizminin neoliberal dönüflümünü, sermayenin tümkesimlerinin deste¤iyle hayata geçirmek ve yoksullaflt›-r›lan ve proleterlefltirilen milyonlar›n rejim için tehdithaline gelmesini (cemaat a¤lar›yla gelifltirilen “dinitemelli neoliberal sosyal politika” uygulamalar›ndan dafaydalanarak) engellemekti. AKP’nin ilk dönemine(2002-2007) bu iki misyon damgas›n› vurmufltu. Ancakilk dönem içerisinde bu misyonlar aç›s›ndan ortaya ç›-kan kimi ar›zalar AKP projesinin yumuflak karn›n› dagöstermiflti.

Ortado¤u’da bir model olarak Il›ml› ‹slam projesi, ilkdarbesini 1 Mart’ta tezkerenin reddiyle yerken, Mec-lis’ten ç›kan karar ABD’nin ‘fantastik’ planlar›yla ifl-birlikçi gerici iktidar›n uyumunun s›n›rlar›n› göstermifl-ti. Irak’›n iflgalinin ard›ndan ABD’nin bölgeye yönelikprojelerini hayata geçirme yetene¤inin her geçen gündaha da azalmas› Il›ml› ‹slam modelinin Ortado¤u’yayönelik total bir emperyalist proje olma özelli¤ini gi-derek güdüklefltirdi. Ve Il›ml› ‹slam iddias›n›n s›n›rlar›AKP’nin ikinci misyonuna, yani Türkiye’deki neolibe-ral dönüflümün kazas›z yürütülmesine kadar darald›.

2007 y›l›nda laiklik tart›flmas› üzerinden egemenler ara-s›nda yükselen siyasi tansiyon, AKP’nin ikinci misyo-nunun, egemen s›n›flar›n neoliberal sald›r› etraf›ndakikoalisyonunun temsilcisi olma özelli¤inin y›pranmayabafllad›¤›n› gösterdi. AKP’nin neoliberal dönüflümü ger-çeklefltirirken bir koalisyon gibi davranmaktan vazgeç-me e¤ilimi göstermesi, gerilimi iyice yükseltti. Neoli-beral dönüflümü, devlet iktidar›n›n tamam›n› devralmakve üzerinde yükseldi¤i sermaye gruplar›n› ‘kay›rmak’için kullanan AKP mahkemelik oldu.

Anayasa Mahkemesi’nin hem AKP’nin “Il›ml› ‹slampartisi” oldu¤unu hem de Türkiye yeni sömürge kapi-talizminin bu dönemde “Il›ml› ‹slam”a mecbur oldu¤u-nu tescilleyen karar›n›n ard›ndan oluflan yeni dengeleretraf›nda, AKP’nin üçüncü misyonu genifl bir uzlafl-mayla öne ç›kt›. Egemen s›n›flar›n tüm kesimleri, TSK,cemaatler, ABD, AB ve hatta Irak’taki iflbirlikçi güç-ler AKP’yi, Kürt Hareketi’ni tasfiye edecek bir Kürtpartisi olarak tescillediler, desteklediler. ‹flte son seçimsonuçlar› bir süredir piflirilen AKP’nin bu üçüncü mis-yonunu da krize soktu.

AKP’nin bu üç misyonda yaflad›¤› krizleri ve krizlerinolas› seyrini anlamak önümüzdeki dönem devrimci si-yasetin karfl›laflaca¤› olanaklar› ve tehditleri anlamakaç›s›ndan büyük önem tafl›yor.

9

Page 12: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Ekonomik kriz kader birli¤ini zorluyorBir süre sorunsuz (2002-2006) ilerleyen neoliberal ye-niden yap›lanma süreci ve göreli istikrar günleri çokda uzun sürmedi.** AKP’nin 2002 y›l›nda genifl bir ege-men s›n›f blo¤unun deste¤iyle kurdu¤u iktidar ve pe-kifltirdi¤i toplumsal hegemonya ilk olarak egemen s›-n›flar kat›nda çatlam›flt›. Özellikle ikinci iktidar döne-miyle beraber, AKP’nin “yeni sömürge kapitalizmininçözümü” kimli¤i “yeni sömürge kapitalizminin krizi”kimli¤inin gerisinde kalm›flt›.11 Son dönemde giderek de-rinleflen ve ne zaman bitece¤ini kimsenin bilmedi¤iekonomik kriz bu geliflmeyi pekifltiren bir faktör olma-ya devam ediyor. Hem farkl› sermaye gruplar› aras› ç›-kar farkl›laflmalar›n›n belirginleflmesi hem de kriz ko-flullar›nda sermayenin eme¤i de¤ersizlefltirme ve yenikâr alanlar›na eriflme çabalar›n›n art›fl›, siyasi ve top-lumsal krizin giderek fliddetlenmesine yol aç›yor. Budurum devrimci bir toplumsal silkinifl için önemli ola-naklar›n yan› s›ra önemli tehlikeleri de bar›nd›r›yor.

Seçimlerde de görüldü¤ü üzere ekonomik kriz, Türki-ye’nin kronik politik ve toplumsal kriz dinamiklerinihareketlendiriyor. AKP’nin özellikle sanayi kentlerinde-ki oy kayb› dikkat çekiyor. Kâr olanaklar› daralan ser-maye gruplar›n›n kendi aralar›ndaki ve halk s›n›flar›nakarfl› mücadelesi yeni istikrars›zl›k odaklar› olarak kes-kinlefliyor. Kriz koflullar›nda sermayenin farkl› kesimle-ri aras›ndaki mücadele bir taraftan “geleneksel modern-leflmeci sermaye-yükselen muhafazakâr sermaye” gibiideolojik görünümlü bir eksende flekillenirken, bir ta-raftan da ayn› ideolojik kampta bulunsa dahi farkl›la-flan ç›karlar ekseninde çat›flma potansiyeli a盤a ç›k›-yor.

Kriz karfl›s›ndaki her hamlenin sadece farkl› siyasal yö-nelimleri olan egemen s›n›flar aras› de¤il AKP içi den-geleri bile de¤ifltirebilece¤i söylenebilir. Unutulmamal›-d›r ki dünya kapitalizmi ne merkez ülkeler için ne ye-ni sömürgeler için egemen s›n›flar›n tamam›n› mutluedecek bir anti-kriz politikas› üretememektedir. Dünyaekonomilerinin yüzde 87’sini ifade eden G-20 zirvesin-de, farkl›laflan ç›karlar nedeniyle difle dokunur hiçbirsomut politika önlemi al›namamas›, sadece ve sadeceIMF’nin hayata döndürülmesine dair umutsuz ad›mlar›nat›lmas›, bu ad›mlar›n sorun çözmekten ziyade sorunuderinlefltirebilece¤ine dair ciddi flüpheler duyulmas›,çaresizli¤i oldukça net bir biçimde göstermifltir. Emper-yalizmin üçüncü bunal›m dönemindeki Keynesçilik,dördüncü bunal›m dönemindeki Washington mutabaka-t› gibi güçlü mutabakatlar›n ortaya ç›kart›lamamas›, hertürlü göz boyama hamlelerine ra¤men sistemin içinedüfltü¤ü ç›kmaz› göstermektedir. Bu krizin en kesin so-nucu hem küresel ölçekte hem de tek tek ülkelerde,sermayeler aras› ayakta kalma mücadelesinin k›z›flmas›ve mutlaka birilerinin elenecek olmas›d›r.

AKP burada tam anlam›yla b›çak s›rt›nda bir politikagütmek durumundad›r. Yerel seçim sürecinde muhale-fete geçen geleneksel sermayeyi memnun etmek bir ya-na kendisinin üzerinde yükseldi¤i tüm sermaye grupla-r›n› bile eflit ölçüde kollamas› çok mümkün görünme-mektedir. Örne¤in ‹slamc› sermaye içinde finanslaflm›flgruplar›n (Asya Bank), kriz koflullar›nda kapa¤› Afrikagibi ucuz emek havzalar›na atabilenlerin (TUSKON’aba¤l› büyük gruplar), enerji-iletiflim gibi yüksek katmade¤erli sektörlerde üretim yapanlar›n (Çal›k) talepleriy-le, Anadolu’da AKP’ye destek veren baz› KOB‹’lerin(Küçük ve Orta Boy ‹flletmeler) talepleri de giderek

S‹YASAL GÜNDEM

Türkiye kapitalizmi bir süredir politik, toplumsal ve iktisadi istikrar görüntüsü sergilemekteydi. 2001 krizinin ard›ndan DSP-MHP-ANAP koa-lisyonunun davetiyle, Kemal Dervifl’in öncülü¤ünde bafllat›lan büyük dönüflümün yürütücülü¤ü, 2002 Genel Seçimleri ile hakiki bir toplumsal,iktisadi, politik gücü olan bir aktöre, AKP’ye devredilmiflti. 2001 krizinin zorunlu k›ld›¤› bu devir teslim, o tarihe kadar “modernleflme, sanayi-leflme, kalk›nma, bat›y› yakalama” gibi iddialarla infla edilen ve derinlefltirilen yeni sömürge kapitalizminin giderek daralan gerçek s›n›rlar›n›ve sonuçlar›n› gözler önüne sermiflti. Yeni sömürge kapitalizminin inflas›n›n en bafl›ndan beri süren ‘d›fl kayna¤a ba¤›ml› sanayileflme’nin ya-ratt›¤› kronik sorunlar›n, kapitalist kalk›nma sürecinde yol al›nd›kça derinleflti¤i bir süreçte, finansal spekülasyonun girdab›na (ve olanaklar›-na) mecbur olan Türkiye egemenleri bir yönetme krizi yaflarken AKP seçene¤ini keflfetmifllerdi. AKP seçene¤i, arkas›na dizdi¤i “yükselenmuhafazakar sermaye”nin “ilkel birikimci” talepleriyle ve dinsel referanslar›yla uyumlu biçimde yeni sömürge kapitalizminin neoliberal ve ‹s-lami bir yorumunu gelifltirmiflti. Bu “yorumun” temel karakteristikleri, cemaatleri d›fl›nda tüm güvencelerinden ar›nd›r›lm›fl proletarya ve özel-lefltirilen hizmetler alan›n›n ile kentsel rantlar›n ya¤malanmas› oldu. AKP seçene¤i bu süreçte “Milli Görüfl” gömle¤ini ç›kar›p “Yeni Osmanl›-c›l›k” gömle¤i giyerek emperyalizmle (bat›yla) iliflkileri yeniden tan›mlad›. Daha da önemlisi “‹slami modernleflme” ad›n› verdi¤i yeni bir “mo-dernleflme” sürecinin tafl›y›c›s› oldu¤u iddialar›yla ideolojik hegemonyas›n› da geniflletti. “Tepeden de¤il halk›n de¤erleriyle uyumlu bir mo-dernleflme” gibi tezlerle toplumun gericilefltirilmesi ve kadercilefltirilmesi, liberallere ve hatta sola kadar uzanan bir yelpazede meflrulaflt›r›ld›.Böylece, yeni sömürgelefltirme sürecinin bafllang›ç referanslar› (modernleflme, sanayileflme, kalk›nma) emperyalizmin yeni dönemine uygunolarak yeniden tan›mlanm›fl oldu.

AKP nas›l AKP oldu **

10

Page 13: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

farkl›laflacak ve bu durum AKP içindeki önemli yar›l-ma noktalar›ndan biri olacakt›r. Bugün ç›karlar› tek birprogramda kristalize olan homojen bir ‹slamc› serma-yeden çok, ç›karlar› farkl›laflm›fl ‹slamc› sermayeler ol-du¤u gerçe¤i çeflitli siyasi yans›malar›yla daha fazla gö-rünür hale gelecektir.

Sermaye içi kap›flmalar› derinlefltiren kriz, bir taraftanda, özellikle siyasal ‹slamc› gericili¤in etkisi alt›ndakikitlelerde “s›n›flar aras› kader birli¤i” illüzyonunu boz-ma e¤ilimi tafl›yor. Bu durum yeni sömürge kapitaliz-minin, yeni dönemindeki yeni iktidar modelinin de k›-sa bir süre içinde toplumsal hegemonyas›n› yitirmesianlam›na geliyor. Neoliberal kapitalizmin “türban ileörtülemeyen” a¤›r toplumsal sonuçlar›, halk s›n›flar›aras›ndaki öfkeyi büyütüyor. AKP’nin kitle temelininayaklar›n›n alt›ndan kaymaya bafllamas›, yoksul emek-çi s›n›flarla AKP aras›ndaki çatla¤› büyütme olana¤›vermekle beraber buradan bir devrimci toplumsal ç›k›flyaratmak için de önemli engeller bulunuyor.

Engellerin bafl›nda sermayenin “kaybeden” kesimlerinin(Erdo¤an’›n ifadesiyle “iflini bilmeyenler”) halk s›n›fla-r›na yönelik “yeni bir kader birli¤i” kurma ça¤r›lar›n›ntoplumsal muhalefet içinde dahi karfl›l›k bulma ihtima-li geliyor.22 Özellikle geleneksel tekelci sermayenin ör-gütü TÜS‹AD’›n bu anlay›flla kimi giriflimlerde bulun-du¤u, Türk-‹fl ve D‹SK yönetiminin bu yönde güçlüe¤ilimler tafl›d›¤› biliniyor. Saadet Partisi de yerel se-çimlerle birlikte, siyasi stratejisini ‹slamc› tabanda-ki “kader birli¤i”nin bozulmas›na odaklad›.CHP’nin “çarflaf aç›l›m›” da, serma-ye içi bölüflümü öne ç›karanyolsuzluk söylemi de ce-maat içindeki çatla¤›s›n›fsal bir dire-n i fl l e

derinlefltirmek gibi bir ufku bulunmayan “sosyal de-mokrat”lar›n sermayenin ç›karlar›na halel getirmeden veneoliberalizmin gericili¤e olan mecburiyetine ikna ola-rak bu çatlaktan faydalanma çabalar›n›n bir yans›mas›olarak okunabilir. Ve seçimlerde görüldü¤ü kadar›yla,bu çabalar›n k›smen sonuç verdi¤i, özellikle yolsuzluksöylemi etraf›nda sermayenin paylafl›m kavgalar›ylaemekçilerin hayat kavgas› aras›nda bir paralellik kurmanoktas›nda at›lan ad›mlar›n k›smi karfl›l›klar› oldu¤u an-lafl›l›yor. Benzer bir flekilde, Anadolu’da KOB‹’ler çö-kerken büyük oranda yabanc›laflm›fl bankalar›n kar re-korlar› k›rmas›, bu sermaye kesimlerinin tepkileriyle ifl-sizli¤e dair tepkilerin milliyetçi-faflist bir eksende bu-luflturulmas›n›n önünü aç›yor.

Düzen içi muhalefetin bu giriflimlerinin ve olanaklar›-n›n karfl›s›nda AKP’nin de kozlar› yok de¤il. En gü-vencesiz ve düflük ücretli kesimler, daha çok AKP’yeyak›n sermaye gruplar› ve özellikle de tafleron a¤lar›taraf›ndan istihdam edildi. Bu kesimlerin -güvencesizde olsa- ifl bulabilmesinin teminat› olarak kendini gös-termeyi baflaran AKP, kriz koflullar›nda yoksullar aç›-s›ndan daha fazla k›ymete binen ‘yard›mlar’›n devam-l›l›¤›n›n garantisi olarak da kendini gösteriyor.

Bu gibi nedenlerden ötürü kriz ne kadar derinleflirsederinleflsin otomatik bir toplumsal kalk›flma vaat etmi-yor. Krizin bedelini ödeyen genifl kesimlerin kolektifhareketinin zay›f oldu¤u koflullarda farkl› sermaye

gruplar›, kendi taleplerini ve krizsiyasetlerini, genel toplumsal

ç›karlar›n ifadesiymifl gi-bi gösterme olana¤›

tafl›yorlar.

120

S‹YASAL GÜNDEM

Page 14: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Devlet siyaseti iflas etti, Amerikanc›çözüm zorda Kimi afl›r› say›labilecek yorumlara göre “AKP’nin ka-pat›lmamas›n› sa¤layan”, ancak güncelli¤i ve arkas›nda-ki genifl mutabakat aç›s›ndan oldukça kritik oldu¤u ke-sin olan üçüncü misyonunun krizi seçimlerle birliktetescillendi. AKP’yi “Kürtleri temsil eden” ana parti ha-line getirme plan›n›n arkas›nda, TSK’dan ABD’ye, ge-leneksel tekelci sermayeden bölge sermayesine, Barza-ni-Talabani’den Gülen cemaati baflta olmak üzere tari-katlara kadar uzanan genifl bir mutabakat bulunmaktay-d›. TSK’n›n kimi “aç›l›mlar›” aç›ktan desteklemesi bu-güne dek fazlaca rastlanmayan bir mutabakat› iflaretediyordu. Ancak Kürt ulusal hareketi, örgütlü gücünütasfiye etme planlar›na karfl› sokaklarda yükseltti¤i di-renifli bölgedeki tart›flmas›z seçim zaferiyle taçland›rd›.TRT fiefl’in, BOTAfi kuyular›n›n aç›lmas›n›n bedelinihapishanelerde çürütülen çocuklar olarak ödeyen Kürthalk›, gerçek bir çözüm için adres olarak örgütlü gü-cünü gösterdi.

Kürt sorununa dair ulusal mutabakat iflas edince dü-zen içinden iki farkl› yaklafl›m görülmeye baflland›.Birincisi, Fethullahç›lar›n ve liberallerin öncü deste¤iy-le, Kürt sorununu tamamen ABD stratejisine ba¤lama“zorunlulu¤u” yüksek sesle dile getiriliyor. Yeni fiafakve Zaman gibi ‹slamc› yay›nlarda AKP’yi daha ‘cesur’olmaya ça¤›ran yaz›lar yay›nlan›rken bir tabu olarak“Öcalan’›n aff›” dahi düzenin çeflitli aktörlerince ifadeedilmeye, en az›ndan müzakere edilmeye baflland›.

ABD ‹ran’a dair stratejisinde yaflanan de¤iflikli¤in

PJAK’›n hareket alan›n› yok etmesinin ve Irak’tan çe-kilme takviminin ifllemeye bafllamas›n›n ard›ndan, mer-kezinde “PKK’yi silahs›zland›rma” ve af olan bir pla-n› Türkiye’ye öneriyor. Erbil’de düzenlenmesi planla-nan Kürt Konferans›’nda bu ça¤r›n›n yap›lmas› karfl›l›-¤›nda Irak Kürdistan› ile iliflkilerin gelifltirilmesi hedef-leniyor. Ancak Kürt realitesinin tan›nmas› do¤rultusun-da zoraki, pragmatist ve kurumsal olmayan ad›mlaratan Türkiye devleti için “PKK’nin silahs›zland›r›lma-s›” ifadesi ciddi bir k›r›lmay› ifade ediyor. ZiraPKK’nin imhas›n›n yerini silahs›zland›rma hedefinin al-mas› asl›nda PKK realitesinin tan›nmas› anlam›na geli-yor. Fakat o PKK realitesi de hiçbir fley kazanmadansilahs›zland›r›lmay› kabul edecek gibi görünmüyor. Kürthalk›n›n “Öcalan’a tam müzakere yetkisi” vermesininilan› olarak kutlanan Newroz’da, çözüm için PKK’ninyoklu¤unda gerçeklefltirilecek Erbil toplant›s›n›n de¤il,Diyarbak›r, ‹mral› ve Ankara’n›n gösterilmesi; ‹mra-l›’dan da PKK’ye, Kürt sorununda somut ve kal›c›l›¤›güvence alt›na al›nm›fl kazan›mlar elde etmeden (örne-¤in Anayasa de¤iflikli¤i ve genel af gibi) silah b›rak›l-mamas› ça¤r›s› yap›lmas› Amerikan çözümünün de ge-lece¤ini zora sokuyor. Bu koflullar alt›nda Erbil’denPKK’nin onay› olmadan ç›kacak bir silah b›rakma ça¤-r›s›n›n, ABD’nin Irak Kürdistan› ile Türkiye aras›ndakurmaya çal›flt›¤› köprünün inflas› için halkla iliflkilerfaaliyeti d›fl›nda bir ifllevi olaca¤›n› söylemek zor gö-rünüyor.

TSK ve milliyetçi kesimler ise pusuda bekliyor. Yerelseçimlerde Kürtlerin AKP’ye teslim olmamas›n› üzeri-ne “tavizlerle bir yere var›lm›yor aksine bölücülük yük-

12

S‹YASAL GÜNDEM

Kürt halk›n›n, kendiniyok sayarak çeflitli mutabakatlara varanlar›sand›kta ve sokakta bozguna u¤ratmas› siyasidengeleri de sarsabilir.Bozulan hesaplar›n,mutabakatlar› da¤›tmas›TSK-AKP-ABDiliflkilerinde çeflitlisars›nt›lara neden olabilir

Page 15: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

seliyor” propagandas›yla Fethullahç›-liberal tezlerin kar-fl› cephesini kuruyorlar. MHP’nin yükselifli -veCHP’nin MHP’den farks›z kimi ç›k›fllar›- karfl›s›nda oy-lar›n›n milliyetçi saiklarla eriyebilece¤ini gören AKPaç›s›ndan sürecin tüm sorumlulu¤unu alarak Amerikan-c› “çözüm” ad›na “cesur” ad›mlar atmak hiç de kolaygörülmüyor. Zaten sorumlulu¤u alsa dahi milliyetçile-re kaybetti¤i oylar› Kürtler’den telafi etmesi k›sa va-dede mümkün görünmüyor. AKP içinde de Cemil Çi-çek gibi milliyetçi kökenli isimler ile Gülenciler ara-s›ndaki daha da görünür hale gelen gerilim ve Erdo-¤an-Çiçek at›flmas› yeni siyasi krizlerin iflaretçisi ola-rak dikkat çekiyor.

TSK’n›n y›ll›k de¤erlendirme toplant›s›nda ‹lker Baflbu¤taraf›ndan dile getirilen “Türkiye halk› aç›l›m›” ile or-du yeniden devreye giriyor. Baflbu¤’un Anayasa’dakimliklerin yer alamas›n›n mükün olmad›¤›n› aç›klama-s› bu süreçte inisiyatif alan TSK’n›n pazarl›¤› bafllat-mas› anlas›na geliyor.

Bu kadar fark› belirleyenler nedeniyle önümüzdeki 2y›l boyunca Kürt sorununda aç›l›mlarla sertleflmelerinarka arkaya, hatta ayn› anda gündeme geldi¤i bir sü-reç yaflanabilir. Ölüm kuyular›n›n aç›larak “devri sa-b›k”lar›n hapse at›ld›¤› bir dönemde polisin Amara’dayeni cinayetlere imza atmas›, ‹lker Baflbu¤’un ‘Türkde¤il Türkiye halk›’ dedi¤i saatlerde DTP’ye yönelikbir intikam operasyonunun bafllat›lmas› bahsetti¤imizgidiflin tipik bir örne¤i olarak de¤erlendirilebilir. Budönemde Amerikanc› “çözüm” noktas›ndaki kimi giri-flimlerin sadece yükselen Kürt hareketinin elinin güç-lenmesi nedeniyle de¤il yükselen milliyetçi floven ç›-k›fllarla ve AKP’nin faflist kitle temelini kaybetmemekayg›s›yla tökezledi¤i dönemlere tan›k olabiliriz. Buaç›dan Kürt sorunu Türkiye’de temel bir kriz ekseniolarak yaflanmaya devam edecektir.

Kürt sorunu ekseninde düzen saflar›nda belirginleflengerilimler Ergenekon sürecini de etkileyecektir. Bugü-ne kadar gelinen nokta hem liberaller hem de ulusal-c›lar taraf›ndan genellikle “AKP’nin zaferi” olarak ta-n›mlanmakta ve bu neticeye ba¤l› olarak memnuniyet-ler ve flikayetler dile getirilmektedir. AKP ve AKP des-tekçileri Ergenekon Operasyonlar›n› “çetelerle savafl”olarak seçim sürecinde de de¤erlendirmifl, kimi sol veulusalc› kesimler de operasyonu “Cumhuriyet’in tasfi-yesi” olarak dile getirmeye devam etmifltir. Oysa geli-nen noktada Ergenekon Savafllar›’n›n kontrgerillan›n ye-niden yap›land›r›lmas› süreci olarak yafland›¤› daha faz-la a盤a ç›km›flt›r. Bu süreçte bir taraftan TSK içeri-sindeki bir kesim kesin olarak tasfiye edilmifl ancak bu

13

S‹YASAL GÜNDEM

‹lker Baflbu¤ döneminde TSK’daki retorasyonun ivme kazanmas›n›n politik sonucu, liberallerin beklentilerinin aksiyönde olacak, TSK’n›n siyaseti belirlemede eli güçlenecektir

Page 16: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tasfiye ile beraber yeniden örgütlenme sürecinde TSKtüm ipleri AKP’ye b›rakmam›flt›r. Genelkurmay hemoperasyona geçit vermifl (yer yer bizzat yürütmüfl) hemde kimi “kurumsal” temsiliyeti olan isimlerin hapistenç›kar›lmas›n› sa¤lay›p kendi kamuoyunu sakinlefltirmifl-tir. Bu noktada TSK kontrgerillan›n yeniden yap›lanmasürecinde inisiyatif almakta, bunu yaparken de kendiiçinin restorasyonunu da sa¤lamaktad›r. Öte yandan Ge-nelkurmay bir iç savafl ordusundan, uluslararas› operas-yonel bir güç olma yolunda önemli ad›mlar atmaktad›rve bu “baflar›l›” ad›mlar›n ABD yönetimi taraf›ndan“memnuniyetle not edildi¤i” de bas›na yans›maktad›r.Özetle sivil ve askeri taraflar›yla Türkiye kontrgerilla-s›n›n yenilenme sürecinde önemli mesafeler al›nm›flt›rancak bu durum her iki taraf aras›nda gerilimsiz biriliflkinin de¤il, aksine güç mücadelelerinin yük-selmesinenin nedeni olabilecektir. Örne¤in AKP’nin budönüflüm sürecinde kendi siyasi hedeflerini öne ç›kar-d›¤› her geliflme (Sezer’in rektörlerini, Cumhuriyet mi-tinglerini ve laik hay›rseverlik faaliyetlerini mahkum et-me çabalar› gibi) büyük gerilimler yaratmaya adayd›r.

‘Yeni Osmanl›c›l›k’ ve aktif tafleronluk-ta uzlaflmaAKP’nin Ortado¤u’ya yönelik ABD projelerinin dumu-ra u¤ramas›ndan sonra belirginleflen çizgisi “Yeni Os-manl›c›l›k” da denen “aktif tafleronluk” çizgisi oldu.AKP bir süre ABD’den rol bekleyen de¤il (pasif tafle-ronluk), emperyalist sistemde kendi rolünü tan›mlama-ya çal›flan bir aktör olarak görünmeye çal›flt›.33

ABD emperyalizminin bölgeye dair planlar›n› daha“gerçekçi” gibi gösterilen hedeflerle revize etti¤i birdönemde AKP, Yeni Osmanl›c› çizgiyle uyumlu olarakdaha fazla rol talep etmeyi, gücünü toparlaman›n yoluolarak görebilir. ABD’nin özellikle Afrika’ya, Afganis-tan’a ve Karadeniz’e dair ajandas› do¤rultusundaAKP’nin “hoplay›p z›playaca¤›na” ve aktif görevler ta-lep edece¤ine dair emareler hiç de az de¤ildir.ABD’nin Irak’tan çekilme plan›n›n Türkiye’ye çekilmekolarak gerçekleflece¤i tart›fl›l›rken Tayyip Erdo¤an’›n“ABD’ye bu konuda yard›mc› olunabilece¤ini” ABD’li-lerden önce aç›klamas› ve Afrika sular›na gönderilensavafl gemisi bu e¤ilimin güncel görünümleri olarak de-¤erlendirilebilir.

Önce ABD D›fliflleri Bakan› Clinton’un ard›ndan daABD Baflkan› Obama’n›n ziyaretlerinin Türkiye’nin ak-tif tafleronluk taleplerinin dikkate al›nd›¤›n›n iflareti ol-du¤u ve bu taleplerle ABD stratejilerinin uyumlulaflt›-r›lmas›n›n hedeflendi¤i konusunda kuflku yoktur. Bu

uyumlulaflt›rman›n önümüzdeki dönemdeki yans›mas›,Türkiye’nin yüzünü ABD’nin odakland›¤› bölgelere, ya-ni Kafkasya-Asya hatt›na dönmesi olacakt›r. Afganis-tan’a ek muharip güç gönderilmesi, Pakistan’a dair ki-mi askeri giriflimlerde görev talebi, Ermenistan s›n›r›-n›n aç›lmas›, enerji “güvenli¤i” konusu ve Karade-niz’deki ABD varl›¤›, Obama’n›n ajandas›ndaki gün-demler olarak öne ç›km›flt›r. ‹srail ve Irak Kürdistan’›ile iliflkilerin “normallefltirilmesi” Ortado¤u’ya dair ta-lepler olarak güncelli¤ini koruyacakt›r. Egemen s›n›fla-r›n ABD’nin taleplerine dair büyük bir uzlaflmazl›k ya-flamayaca¤›, ABD Baflkan›’n›n ziyareti s›ras›nda toplu-ca yürütülen “Obamania” kampanyas›yla anlafl›lm›flt›r.Hatta düzen içi muhalefetin zaman zaman kimi gün-demler konusunda (‹srail ve ‹ran ile iliflkiler) hüküme-ti ABD taleplerini yeterince yerine getiremedi¤i içinelefltirmesi sürpriz say›lmamal›d›r.

Düzen içi k›r›lmalardan devrimcidepremler yaratmak Yerel seçimlerin en önemli sonuçlar›ndan birisiAKP’nin üç misyonunun da derin yaralar ald›¤› ve ar-t›k durdurulamaz bir güç olmad›¤›d›r. Bunun fark›nda

olan çeflitli güçler için “bast›ral” devri bafllam›fl say›la-bilir. Bu yaz› kalemeal›nd›¤› s›rada budo¤rultuda bir diziörnek yaflanm›flt›r:

14

S‹YASAL GÜNDEM

Page 17: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Rasmussen’in NATO Genel Sekreterli¤i adayl›¤›na mil-liyetçi ve ‹slamc› kitlenin hofluna gidecek itirazlar ge-lifltiren Erdo¤an’›n ikinci “one minute” giriflimini Oba-ma’n›n durduruflu; sermayeler aras› mücadelede hükü-metin önemli bir silah› olan vergi idaresinin özerklefl-tirilmesi konusunda IMF’ye karfl› direncin yitirilmesi;Jandarman›n görev alan›n›n Valilikler kanal›yla polisedevredilebilmesine olanak tan›yan yönetmelik de¤iflikli-¤inin Genelkurmay taraf›ndan bas›n karfl›s›nda elefltiril-mesi bu örnekler aras›nda say›labilir.

AKP’nin durdurulamaz güç olmamas› bir taraftan dadüzen içi siyasi ç›k›fllar› gündeme getirecektir. Sa¤dayeni aray›fllar›n (Mesut Y›lmaz, Süleyman Demirel, Ab-düllatif fiener eliyle) çokça laf› geçse de, ‘bit pazar›-na nur ya¤ma’ ihtimali k›sa vadede mümkün görülme-mektedir. Zay›flayan AKP’nin karfl›s›nda güçlerini birmiktar art›ran SP, MHP ve CHP önümüzdeki dönemingüçlenme olas›l›¤› daha yüksek siyasi aktörleri olarakgörünmektedir. Ancak bu seçeneklerin her birinin dü-zen aç›s›ndan en az AKP kadar kriz potansiyeli tafl›-yan yönleri vard›r ve siyaset sahnesinde düzen içi çokkuvvetli bir alternatif ç›kar›lmas› hiç de kolay görül-memektedir. Bu koflullar alt›nda sa¤da yeni bir iktidaralternatifi için AKP’den kopufllar olmas› zorunlu görül-mektedir. Bir taraftanda alternatif olmaiddias›nda olanpartilerin yenidönemin ihti-

yaçlar›na uygun biçimde yeniden yap›land›r›lmas› çaba-lar› sürecektir. K›sacas› önümüzdeki dönem AKP’denkopanlar›n da katk›lar›yla, AKP’lilefltirilmifl (çizgisi vekadrolar› emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçlar›ylauyumlulaflt›r›lm›fl) bir siyasi özne yarat›lmas› çabalar›hiç bitmeyecektir.

Yeni bir iktidar alternatifi yaratmaya dair çabalar so-nuç vermedikçe düzenin AKP’ye mecburiyeti sürmek-tedir. Düzenin bu mecburiyetiyle cisimleflen siyasi kri-zinin, Kürt sorunu ve ekonomik kriz ekseninde derin-leflecek olmas› devrimci siyasetin nesnel olanaklar›n› daartt›rmaktad›r. Bu iki konuda da düzen içi herhangi biraktörün, arkas›nda genifl bir iktidar blo¤u oluflturaca¤›gerçekçi programlar, mutabakatlar gelifltirmesi kolaygörünmemektedir.

Bu nesnel olanaklara ra¤men solun ciddi bir ç›k›fl ya-pamamas›n›n sebebi tamamen özneldir. Türkiye solununve toplumsal muhalefetin genifl bir bölümününAKP’nin erimeye bafllad›¤› gerilimli alanlara (kentseldönüflüm bölgeleri, iflçi havzalar› vs…) soldan müda-halelerde bulunma iradesini gösterememesi ve buradakitepkilerin gerici ve faflist kanallara akt›¤› not düflülme-lidir. B›rakal›m bu alanlarda bulunmay› ve afla¤›dantepkileri a盤a ç›karma çabalar›n›, krize karfl› eme¤indavas›n› savunacak herhangi bir temsili merkez dahioluflturulabilmifl de¤ildir. Merkez oluflturmay› da bir ke-nara b›rak›rsak, söylem düzeyinde dahi “yerlerde sürün-me” veya “yükseklerden uçma” durumu söz konusudur.Krizin yükü alt›nda ezilen y›¤›nlar, seçim süreci bo-yunca suyun paras›z olmas› gerekti¤ini, kent içi ulafl›-m›n ticaretinin olamayaca¤›n›, her haneye asgari düzey-de do¤algaz sa¤lanmas› talebini, tafleron çal›flt›rman›nyasaklanmas› gereklili¤ini vs. -birkaç bölge hariç- so-lun ortak adaylar›ndan veya yukar›dan “büyük siyaset”kuran sosyalistlerden ve hatta sosyal demokratlardande¤il, AKP d›fl›ndaki sa¤c› adaylardan dinlemifltir. Ge-leneksel sermayenin temsilcili¤ine soyunan CHP’nin,SP ve MHP gibi sa¤ partilerin seçim siyasetlerininmerkezine kriz, yoksulluk ve iflsizlik gibi konular yer-leflirken, solun neredeyse Kürt sorunuyla s›n›rl› prog-ramlarla yetinmesi veya Cumhuriyet’in korunmas› iha-lesinin kendisine kald›¤› yan›lsamas›yla siyasete müda-hale etmeye çal›flmas› büyük bir baflar›s›zl›kla sonuç-lanm›flt›r. (Bir istisna olarak alg›lanabilecek olan,DTP’nin Kürt illerindeki baflar›s›nda solun anlaml› birkatk›s› olmad›¤›n› rahatl›kla söyleyebiliriz.)

Genel olarak düzenin ve özel olarak da siyasi iktida-r›n bu kadar içinden ç›k›lmaz krizlerle bo¤ufltu¤u birdönemde solun baflar›s›zl›kla malul çizgilerde ›srar et-

15

S‹YASAL GÜNDEM

Page 18: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

me lüksü yoktur. Kürt sorunu ve ekonomik kriz gün-demleri baflta olmak üzere, süreci sol ç›k›fllarla sars-mak mümkün ve zorunludur. Bu “sol ç›k›fllar›n” çeflit-li gündemler çerçevesinde hareket noktalar› flu flekildeözetlenebilir:

1. Kürt sorununda demokratik halkç› çözüm Gerçekte hiçbir sorunu çözmeyen, pragmatik ad›mlarladurumu idare eden ve durumu idare etmek ad›na as-l›nda toplumsal gerilimlerin tohumunu atan Amerikan-c›-tarikatç›-liberal çözümlere karfl› devrimciler “demok-ratik halkç› çözüm”ü savunmal›d›r. Bu çözümün aciltalebi halk›n aç›k ara farkla seçilmifl temsilcilerinin ka-y›ts›z flarts›z çözümün öznesi olarak kabul edilmesidir.Çözümün Erbil’de ve Washington’da de¤il Diyarba-k›r’da ve Ankara’da aranmas›d›r. Ve “hizmet siyaseti”yapmakla böbürlenen iktidardan, bölgenin geliflmesi içinyat›r›m teflvikleri gibi sermayeye kaynak aktaran vehiçbir ifle yaramayan mekanizmalar›n de¤il kamu yat›-r›mlar›n›n devreye sokulmas›n›n talep edilmesidir.

Kuflkusuz demokratik halkç› çözümün gerçek teminat›Kürt ve Türk halklar›n›n mücadeleleri ekseninde yeni-den kardeflleflmedir. Daha önce Kürt sorununa ulusalc›ideolojik hegemonya alt›nda oldukça so¤uk bakan ki-mi toplumsal kesimlerin, AKP’nin bölgede onurlu birmücadele sonucu silinifli üzerine k›smi bir duygudafll›khissettikleri gözlenebilmektedir. Bu pozitif durumun ge-lifltirilmesi veya en az›ndan olas› milliyetçi provokas-yonlara karfl› korunmas› için daha çok çabaya ihtiyaçvard›r. Bu çabalar›n bir bölümü elbette DTP’den bek-

16

S‹YASAL GÜNDEM

Seçim sonras› Fethullah Gülen cemaatinin kimi ad›mlar›önümüzdeki günlerde dikkat çekici siyasi geliflmeleryaflanabilece¤inin iflaretini verdi. Gülen cemaatinden etkili isimlerseçim baflar›s›zl›¤›n› Tayyip Erdo¤an’›n liderli¤ine yükleyen aç›kla-malarda bulunurlarken, AKP’ye yönelik “de¤iflim” talebini fazlacadile getirmeye bafllad›lar. AKP içerisindeki en önemli ekiplerdenolan Gülen cemaatinin gazetesi olan Zaman’da, yer yer elefltiri-lerin dozunun fliddetlenmesi ve CHP içinde dönüflümün ›fl›¤›n›ngörüldü¤üne dair “pozitif” de¤erlendirmelerin dahi yer almas›dikkat çekti. Gülen bir taraftan da ABD’den yapt›¤› “irtica tehdidi hortlat›labilir,inananlara yönelik komplolar gündeme gelebilir” tarz›ndakiaç›klamalarla kadrolar›n› teyakkuza geçiriyor ve “saf”lar›n›s›k›laflt›rmaya çal›fl›yor. Bu hamlelerle Gülen hem AKP içinden ve“d›flar›dan” gelmesi muhtemel tehditlere karfl› önlem al›yor hemde siyaset sahnesinin olas› bir yeniden yap›lanmas›na kadrolar›n›haz›rl›yor. Sa¤da ve “solda” çeflitli partileri destekleyerek 28 fiubat dahil herdönem iktidar olanaklar›ndan faydalanmay› bilen Gülencilerinhamleleri aras›nda Zaman gazetesinin popülerlefltirilmesi de yeral›yor. Cemaat önümüzdeki günlerde bir kampanya bafllatarakgazetenin okur say›s›n› 1 milyona ç›karmay› hedefliyor. Bu ham-lenin yans›mas›n›n evlerin, apartmanlar›n kap›lar›n›n alt›ndan at›lanZaman gazetesi say›s›n›n artmas› olaca¤› bekleniyor. Bu gibi gericioperasyonlara karfl› “Evine, soka¤›na gericili¤i sokma” tarz› savun-maya yönelik kampanyalar›n yan› s›ra, evlere ve sokaklara, biliminve halk demokrasisinin de¤erlerini tafl›mak da önem tafl›yor .

Bakmay›na¤lad›¤›na, bir hesab› var!

Page 19: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

lenecek, DTP’nin ekonomik krizde emekten yana dahaçok ses vermesi, Kürt emekçilerin öfkelerini, tümemekçilerin duyarl›l›klar›na seslenecek formda a盤a ç›-karmaya çabalamas› önem kazanacakt›r. Bu konudaDTP’nin zafiyetlerini kavray›p, bunlar› ortadan kald›r-maya yönelik giriflimlerde bulunmas› k›sa vadede müm-kün olmayabilir. Ancak DTP’nin kimi zafiyetleri gerek-çe gösterilerek ortak duyarl›l›klar›n gelifltirilmesi yönün-de devrimcilere düflen önemli görevler ihmal edilemez.Kürt illerinde sokaklarda öldürülen her bir genç, tutuk-lanan her bir çocuk, Kürt halk›n›n yaflad›¤› her zulümkarfl›s›nda bat›da yükselecek farkl› seslerin (belirli biryap›sal s›n›r› olan DTP ve geleneksel çeperi d›fl›ndakiseslerin) kardeflleflme sürecinde etkisi daha büyük ola-cakt›r. Ki Kürt Hareketinin tutarl›-ekili bir bat› politi-kas›n›n bulunmay›fl›n›n yaratt›¤› sorunlar ancak solunböylesi bir hareket tarz›n›n bas›nc›yla afl›labilir.

2. Emperyalizme ve gericili¤e karfl› tavizsizdirenifl Emperyalizmin, özellikle de ABD emperyalizminin ye-ni ajandas› do¤rultusunda AKP’nin att›¤› ad›mlar›n kar-fl›s›nda egemen s›n›flar›n herhangi bir temsilcisindensöylem düzeyinde dahi köklü bir itiraz gelmemektedir.Bu yüzden bu konulardaki karfl› durufl sorumlulu¤u bü-yük oranda toplumsal muhalefetin, gerçek anti-emper-yalist güçlerin omuzlar›nda olacak gibi görünmektedir.Somali’ye gemi gönderilmesi sürecinde hiçbir itiraz›nyükselmemesi, Davos krizi süresince muhalefetinAKP’nin ikiyüzlülü¤ünden çok ‹srail ile iliflkilerin ge-lece¤iyle ilgilenmesi ve Obama ziyareti s›ras›nda mu-halefet partilerinin özel görüflme talebiyle s›raya girme-si bir mutabakata iflaret etmektedir. Kürt sorunu d›fl›n-da emperyalizm ile iliflkilerde düzen içi muhalefetin ha-kiki bir direnciyle karfl›lafl›lmayabilir. Bu yüzden em-peryalizme karfl› mücadelenin hakk›yla yerine getirilme-si, egemen s›n›flardan ba¤›ms›zlaflm›fl bir muhalefet çiz-gisi oluflturulmas› aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Bu aç›-dan bak›ld›¤›nda hem anti-emperyalist mücadeleye ‹s-lamc›lar›n ortak edilmemesi hem de Kürt/Ermeni düfl-man› ulusalc› ç›k›fllar›n anti-emperyalizm olarak yuttu-rulmamas› için pratik mücadele esnas›nda kal›n ve netçizgiler çekmek önemini korumaktad›r.

ABD’nin “Il›ml› ‹slam modeli” kavram›n› kullanmak-tan vazgeçmesine bak›l›rsa AKP’nin model ihrac› birsüre için bbuu kkaavvrraamm aalltt››nnddaa gündeme gelmeyecek gibigörünmektedir.44 AKP’nin Hamas, Hizbullah ve hattaSudan rejimini emperyalist sisteme dahil etme iddias›devam edecek gibi görünse de ABD’nin bu niyete na-s›l yan›t verece¤i belirsizli¤ini korumaktad›r. Bu ulus-

lararas› görev talebi karfl›l›k görmese dahi, AKP iç si-yasette ›l›ml› ‹slam çizgisini kullanacakt›r. Türkiye’detoplumsal gericili¤i köklefltirmek için çeflitli ad›mlar at-maya devam edecektir. AKP’nin bu süreçte yukar›danmüdahalelerden çok, CHP’nin çarflaf aç›l›mlar›ndan vs.de ald›¤› cesaretle, toplumun yoksul emekçi kesimleriaras›nda daha dipten bir gericilefltirme operasyonunusürdürebilme olas›l›¤› yüksektir. Kriz nedeniyle ‹slam-c› hay›rseverli¤in s›n›rlar›n›n daralmas› ve Saadet Par-tisi endiflesi AKP’nin tabanda daha kimlik eksenli birgericilefltirme sürecini yürütmesine neden olabilir. Top-lumu gericilefltirmeye yönelik ataklara karfl› çeflitli ham-leler gelifltirilmesi zorunludur. Farkl› dinsel kimli¤e sa-hip olan halk kesimlerinin haklar› için ortak mücade-lede buluflturulmas› da, okullarda gerici ajitasyona kar-fl› bilimi savunmak da, yerellerde özgürlefltirici yazokullar› açmak da, tabandan örgütlenecek gerçek birayd›nlanma sürecinin mütevazi ad›mlar› olacakt›r.

3. Kapitalizmin krizine karfl› halk›n flartlar› Önümüzdeki dönem sol bir ç›k›fl yaratmak için en “el-veriflli” ve dinamik gündem kuflkusuz kapitalizminölümcül krizi olacakt›r. Seçim öncesi yurt gezilerindehalktan f›rça yiyen Bakanlar ve seçim sonuçlar›n›n gös-terdi¤i tablo iktidar partisi için alarm zillerinin çalma-ya bafllad›¤›n› göstermektedir. Yukar›da da de¤inildi¤igibi önümüzdeki günler sermaye içi elenmelerin kaç›-n›lmaz oldu¤u ve bu elenmelerin çeflitli siyasi karfl›l›k-lar›n›n yaflanaca¤› bir dönem olacakt›r. Bu çat›flmal› sü-reçte emekçi s›n›flar›n tepkilerinin egemen s›n›flar›nkaybedenleri taraf›ndan so¤urulmas›na izin verilmeme-lidir. Bu noktada devrimcilerin elindeki anahtar halk›nhak mücadeleleri olmaya devam edecektir. Egemen s›-n›flar›n herhangi bir kanad›ndan ba¤›ms›z bir sol ç›k›-fl›n yolu Halk›n Haklar› mücadelesinden, bu mücadele-nin saflar› netlefltiren meflru-militan eylem çizgisindenve bu mücadelenin kurumsallaflt›r›lmas›ndan geçmekte-dir. ‹fl, bar›nma, çevre ve su hakk› baflta olmak üzerehalk›n kriz karfl›s›ndaki tüm flartlar›na dair mücadeledevites büyütmek, bu mücadeleleri mekan/konu olarak çe-flitlendirmek gerekmektedir. Sermayenin çeflitli kesimle-rini memnun etmek için arka arkaya paketler açan an-cak borç bata¤›na batan emekçileri suçlamakla yetinenAKP hükümetinin karfl›s›na kriz koflullar›nda ölüm ka-l›m mücadelesine mahkum edilen milyonlar›n kendiflartlar›yla ç›kmas›n›n Türkiye’nin siyasi atmosferini ra-dikal biçimde de¤ifltirecek etkiler yaratabilece¤i unutul-mamal›d›r.

Artan iflsizlik, seçimler sonras› özellikle yaz aylar›ndakentsel dönüflüme h›z verilmesi, zamlanm›fl su fiyatla-

17

S‹YASAL GÜNDEM

Page 20: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

r›n›n etkisinin bu aylarda daha fazla hissedilmesi, ta-r›mda yaz aylar›nda yaflanmas› beklenen büyük sorun-lar (özellikle ürünlere verilecek çok düflük fiyatlar),önümüzdeki dönem s›n›flar mücadelesinin en net çat›fl-ma konular› olacakt›r. Bu konular etraf›nda acil bir ha-reket plan› ç›kar›lmas› gerekmektedir. Borçlanma tümemekçilerin giderek büyüyen ortak sorunu olarak hakmücadelelerinin en temel konular›ndan biri olmayaadayd›r. Bu noktada kredi kartlar› ve köylülerin krediborçlar› k›r ve kent emekçilerinin ortak mücadele gün-demi haline getirilebilir.

Böylesi bir süreçte, toplumsal dinamikler bu kadar ha-reketlenme e¤ilimindeyken, devrimcilerin görevi, sade-ce bu gündemleri görünür k›lmakla s›n›rl› olamaz. Kri-ze karfl› çeflitli flartlar etraf›nda yürütülecek mücadele-lerinin gerçek bir kitle temeline kavuflturulmas› bugü-nün en somut ödevidir. ‹flten ç›kart›lanlar›n ilk refleks-lerini kucaklamak, iflsizleri (özellikle de genç iflsizleri)ifl talebiyle bir araya getirmek; su ve bar›nma hakk›gibi hak mücadelelerini, iflsizli¤in beraberinde getirdi¤iyoksullu¤a karfl› talepleri kad›nlar›n omuzlamas›n› sa¤-

1 May›s üzerine tart›flmalar emekçi s›n›flar›n ve hatta sosyalistlerinkazanmay› ne kadar unuttu¤unu gösterdi. Sol kazanmay› kitab›n-dan ç›karmasayd›, Hükümet’in 1 May›s’› tatil etmesinin ard›ndan ez-beri bu kadar bozulmazd›. Sosyalistler kendi aya¤›na kurflun s›kmayaçal›flmaz, Taksim’i ve Türkiye’nin dört bir yan›ndaki emekçi s›n›flarayasakl› meydanlar›n özgürlefltirilmesi ça¤r›lar›na karfl› “Simgelere tak-mayal›m”, “Alan fetiflisti olmamak laz›m”, “Önemli olan nerede kutla-n›ld›¤›ndan çok ne söylenildi¤idir” gibi ak›l tutulmas›n› gösteren bey-lik laflar üretmezdi. Oysa “Simgelere tak›lmamak laz›m” derken 1 May›s’›n da bir simgeoldu¤unu unutmuyorlar m›? 8 saatlik iflgünü mücadelesiyle bafllayaneme¤in büyük aya¤a kalk›fl›n›n simgesi oldu¤u, 1886 y›l›nda ABD 1May›s ayaklanmas›n›n önderlerinin idam›yla bayraklaflt›¤› unutulursa1 May›s’tan geriye ne kal›r? 1 May›s’› simgelefltiren 1886 devrimcile-rinden Louis Ling’in flu sözleri de¤il midir: “Sizin yasalar›n›z›, nizam›n›z›,kuvvete dayanan yetkinizi tan›m›yorum! Bu yüzden as›n beni”. Yada 1890’daki I. Enternasyonal toplant›s›nda karfl›l›¤›n› bulan AugustSies’›n mahkeme heyetine flu hayk›r›fl› de¤il midir: “Bizi asarak iflçi ha-reketini, milyonlar›, yoksulluk içinde çal›flan milyonlarca kifliyi kendisi-ne çeken bir hareketi yok edece¤inize inan›yorsan›z, durmay›n bizias›n! Burada bir k›v›lc›m› yok edeceksiniz ama orada, önünüzde vearkan›zda, her yerde baflka k›v›lc›mlar çakacakt›r.” O tarihten sonradünyan›n dört bir yan›nda çakan k›v›lc›mlar de¤il midir çal›flma saat-lerini 8 saate çeken, sosyal haklar› kazanan sonra durmay›p devrim-ler yapan, yenen, yenilen ama hiç sönmeyen? Yasalarla, mahkeme-lerle, kolluk kuvvetleriyle güvence alt›na al›nmaya çal›fl›lan bu köhnedüzenin üzerine üzerine yürüyüflün simgesi de¤il midir 1 May›s? “Alan fetiflisti olmamak laz›m” derken herhangi bir alandan bahsedil-medi¤i nas›l unutulur? O alan› iflçi s›n›f› için önemli k›lan 1 May›s1977’deki kontrgerilla katliam›ndaki yitirdiklerimiz de¤ildir sadece;ayn› zamanda tehdide ve katliama pabuç b›rakmayarak 1978’de oalana yeniden ç›kma iradesini gösteren devrimci iradedir. Taksim buyüzden 1886 k›v›lc›m›n›n söndürülememesinin simgesidir. O k›v›lc›m daha sonra 1980 sonras› faflizmin karanl›¤›n› ayd›nlat›rTaksim’e ç›kan yokufllarda. 1 May›s’larda devrimci gençli¤in, iflçilerinve kamu çal›flanlar›n›n parolas›d›r Taksim. 1989’da öldürülen Meh-met Akif Dalc›’n›n, 1990’da felç edilen Gülay Beceren’in gözlerindekiatefl 1886’dan beri sönmeyen k›v›lc›m de¤il midir? Ve o k›v›lc›m sa-yesinde Türkiye’de 1 May›s kutlamalar› yeniden yasallaflmam›fl m›d›r? Hadi hepsi unutuldu, 2004 y›l›nda yaflanan k›r›lma ile 1 May›s’› denet-lenmifl alanlara hapsetmeye çal›flanlar›n hesaplar›n›n nas›l bozuldu¤uda m› görülmez? Tüm tehditlere ra¤men fiili bir miting olarak örgüt-lenen Saraçhane 1 May›s’› ile iflçi s›n›f›n›n yüzünü yeniden Taksim’edönmesi sayesinde, 2005 y›l›nda yasakl› Kad›köy alan›n›n kazan›ld›¤›-n› unutulabilir mi? Kad›köy kazan›m› ile yetinmeyip 2007 ve 2008’deTaksim’i kazanma mücadelesinin sonucu de¤il midir 1 May›s’›n Türki-ye’de tatil ilan edilmesi? Bu yüzden Taksim’e ve tüm yasakl› alanlara girme iddias›, iflçi s›n›f›n›n“haf›zas›z”, “tarihsiz”, “iddias›z” b›rak›lmas›na karfl› bir direnifltir. Amaayn› zamanda bugüne ve gelece¤e dair de bir çizgi önerisidir. 1 Ma-y›s iflçi s›n›f›n›n icazetsiz isyanlar›n›n, fiili-meflru-militan-kitlesel direnifl-lerinin simgesidir. Bu çizgi sayesindedir ki devletten Taksim d›fl›ndakimeydanlarda kutlamalar yap›labilece¤ine dair aç›klamalar gelmekteve “Taksim ›srar›n› anlayamayan” sol gruplar baflka meydanlara ç›ka-bilmektedir. Bu çizgi sayesindedir ki iflçi s›n›f› 1 gününü sömürüdenözgürlefltirmifltir. Tatil kazan›m›n› bu çizgiyi terk etmenin gerekçesiolarak kullanmak haf›zas›zl›k ve fluursuzluktur. fiimdi iflçi s›n›f›n›n han-gi çizgide ›srar ederek kazanaca¤› bir kez daha berraklaflm›flt›r. Dev-rimciler sadece 1 May›s’ta de¤il mücadelenin her an›nda ve alan›ndafiili-meflru-militan-kitlesel çizgiyi savunmaya devam etmelidir.

Yaflam› 1 May›s’larlaözgürlefltirece¤iz!

18

Page 21: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

lamak; tar›mda neoliberal dönüflümün, kredi borçlar›n›nve su kaynaklar›n›n gasp›n›n y›k›ma sürükledi¤i k›ryoksullar›yla buluflmak için belirli bölgelerde somutprogramlar ç›karmak; bu benzeri ad›mlar› atarken iradibir flekilde örgütlenen mücadeleler d›fl›ndaki tepkilerkarfl›s›nda yap›c›, destekleyici ve cesaretlendirici ad›m-lar atmak tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde dur-maktad›r. Bu sorumlulu¤un omuzlar›m›zda olmas›na ne-den olan genifl yoksul emekçi kesimlerle belirli birprogram etraf›nda temas kurma deneyimimizi, yarat›c›,kapsay›c› ve esnek yaklafl›mlarla kuvvetlendirmek ge-rekti¤i ak›llardan ç›kar›lmamal›d›r.

Özetle, 2002 sonras› yeninden yap›lanma sürecinin lo-komotifi AKP iç içe geçmifl birçok krizle bir arada bo-¤uflmak zorundad›r ve bu yüzden yeniden yap›land›rmayetenekleri giderek körelmektedir. Böylesi bir kriz or-tam›nda kimi zaman düzenin tüm kesimlerini içerenemek ve halk düflman› ulusal mutabakatlarla kimi za-

man da düzen içi büyüyen çat›flmalarla karfl› karfl›yakalaca¤›m›z zorlu bir dönemden geçilecektir. Bu zorludönemin dinamiklerini kavramak, do¤ru yerlere mevzi-lenmek, ›srarla ve sab›rla bu mevzileri çeflitlendirmeye,güçlendirmeye çal›flmak yaflanacak k›r›lmalardan dev-rimci depremler yaratman›n bafll›ca kofluludur.

Dipnotlar11 Bkz. “Yeni Sömürgecili¤in Krizi Olarak AKP”, Halk›n Devrimci Yolu, 1.say›, Ocak 200922 Yolsuzluk temas›, seçim süresince CHP ve MHP taraf›ndan s›kça kullan›ld›¤› biçi-

miyle, asl›nda sermayeler aras› kay›rmalara son verilmesi ve sermaye için adilpaylafl›m› ifade etmektedir. Yoksullu¤un kayna¤›n›n kapitalizm de¤il, kapitaliz-min do¤ru (rekabet kurallar›na uygun) iflletilmemesi olarak gösteren yolsuzluktemas› uzun dönem neoliberal dönüflümün meflrulaflt›r›lmas› için uzun dönem-den beri Dünya Bankas› taraf›ndan kullan›lm›fl, kulland›r›lm›flt›r. Dolay›s›yla CHPve MHP’nin yolsuzluk söylemleri, s›n›flar aras› kaybedenler ittifak› kurulmas› içinbir aray›fl› ifade etmektedir.

33 AKP’nin bu hevesinin en bariz ve uç örne¤i “HAMAS’› uluslararas› sisteme dahilederek uyumlulaflt›rmak” olarak göze çarp›yor

44 Il›ml› ‹slam Modeli kavram›n›n kullan›lmas› bir kenara b›rak›l›rken, Obama ziyaretiy-le popülerlefltirilen “Model ‹flbirli¤i” kavram›n›n gelece¤i flimdilik belirsizdir. An-cak kavram›n niyet olarak yeni sömürgecilik iliflkilerinde yeni bir modeli ifade et-mesi oldukça önemlidir.

19

S‹YASAL GÜNDEM

‹lerici emek örgütleriyle sosyalistlerin Taksim mücadelesi sonucu 1 May›s’›n tatil ilan edilirken, hükümet gerçekte baflkahesaplar peflinde. AKP, 1 May›s’›n tatil olmas›n›, Hak-‹fl ve Türk-‹fl’in “sosyal dialogcu” çizgisine ba¤layarak, tam da kriz döne-minde fiili-militan mücadeleyi mahkum etmeye çal›fl›yor. Sol bu hesaba güç vermemeli, kazand›ran çizgiyi gelifltirmelidir

Page 22: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

20

erel seçimler, beklendi¤i gibi genel seçimhavas›nda gerçekleflti ve gerek sand›ktan ç›-kan sonuçlarla, gerek bu sonuçlara yol açantoplumsal-siyasal saflaflma eksenleriyle, ge-rekse çeflitli siyasal güçlerin bu saflaflmalar

karfl›s›ndaki konumlan›fllar›yla ülke siyasetinin yak›n va-dedeki seyrine iliflkin önemli bir referans noktas› oldu.

En belirgin sonuç 29 Mart seçimlerine kadar hep ç›k›fle¤iliminde olan AKP’nin inifle geçti¤idir. Türkiye’nin si-yasal haritas›na bak›ld›¤›nda AKP aleyhine sars›nt›lar›nyafland›¤› üç fay hatt› görülecektir: Birincisi, Kürt so-rununda, inisiyatifin ve temsil merciinin PKK veDTP’den AKP’ye transferini hedef alan liberal-kültürel

aç›l›m ile kirli savafl sentezi bir neoliberal asimilasyonve tasfiye çizgisinin Kürt illerinde yaratt›¤› saflaflmad›r.Kanl› b›çakl› has›mlar› dâhil bütün egemenleri arkas›naalarak Kürt Hareketi’nin karfl›s›na ç›kan AKP, bu saf-laflmada kaybeden taraf olmufltur. Diyarbak›r’› alma he-defiyle yola ç›kan AKP, Van ve Siirt belediyelerini dekaybetmifltir. Sonuç basitçe AKP’nin kayb› olmam›fl,ayn› zamanda oligarflinin Kürt siyaseti iflas etmifl veABD’nin bölgesel tasar›mlar› da zora girmifltir. Kürt so-rununda çözüm adresinin Erbil de¤il Diyarbak›r, muha-tab›n AKP de¤il DTP oldu¤u görülmüfltür. AKP’ninKürt illerinde ifle yaramayan kültürel aç›l›mlar›, milli-yetçi muhafazakar taban›n yo¤unlaflt›¤› ‹ç Anadolu da

Y

Yerelseçimsüreci vesol

Yerelseçimsüreci vesolDevrimciler, seçim sürecini neuzaktan izledi ne de halk›n sosyalistlere güvensizli¤inibesleyen imkâns›z giriflimlerekalk›flt›. ‹lk kez bir seçimsürecine, halk›n ba¤›ms›z ç›kar-lar›na dayal› bir politik-pratikçizgiyi temel alan müdahale biçimleriyle de dâhil olun-abilece¤i ve bu do¤rultudasomut hedefler belir-lenebilece¤i a盤a ç›kar›ld›

Page 23: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ise tersten bir etkide bulunmufl, milliyetçi oylar MHP’yekaym›flt›r. Yani AKP ne ‹sa’ya ne de Musa’ya yarana-bilmifltir. ‹kincisi, iktidar kibrine kap›lan ve kriz koflul-lar›nda kendi öz-taban›n› kay›rmaya yönelen AKP’ningerici-faflist (ayr›mc› ve d›fllay›c›) yüzünü art›k aç›k birflekilde göstermesi sonucu, toplumsal yaflam›n gericilefl-tirilmesine iliflkin kayg›lar›n pekiflmesi ile sahil fleritle-rinde ve büyük kentlerde yaflanan saflaflmad›r. AKP’ninsahil fleritlerinden silinmesinde ve büyük kentlerde cid-di gerilemeler yaflamas›nda bu saflaflman›n etkisi büyük-tür. Üçüncüsü ve sosyalistler aç›s›ndan en kritik olan›da, ekonomik krizin y›k›m› alt›nda neoliberal politikala-r›n sonuçlar›n› iflsizlik, temel ihtiyaçlara yap›lan zamlar

ve somut hak gasplar› biçiminde yaflayan iflçi kentle-ri/havzalar›nda a盤a ç›kan saflaflmalard›r. AKP kimi ifl-çi kentlerinde kaybetmifl, yeniden kazand›¤› Kayseri,Denizli gibi iflçi kentlerinde de 10-15 puana kadar ç›-kan önemli oy kay›plar› yaflam›flt›r. ‹stanbul ve Anka-ra’da kentsel dönüflüm programlar› nedeniyle y›k›mlar›nve/veya bar›nma hakk› mücadelelerinin gündeme geldi-¤i ilçelerde de AKP ya kaybetmifl ya da ciddi oy ka-y›plar› yaflayarak k›l pay› kazanm›flt›r.

DTP’nin Kürt illerindeki baflar›s› ve AKP iktidar›n›nezici psikolojik üstünlü¤ünün ortadan kalkmas› bir ke-nara b›rak›l›rsa, bu fay hatlar›n›n genel olarak sola de-¤il sa¤a do¤ru bir hareketlenmeye yol açt›¤› görülmüfl-

21

Page 24: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tür. DTP, Do¤u’da ezici bir üstünlük elde ederken Ba-t›’daki Kürtlerin ‹slamc› partilere yönelmesini engelle-yememifl ve oy kaybetmifltir. Kürt sorununda devlet po-litikas›n›n iflas›n› ve Kürtlerin temsilcisi olarak muha-tab›n kendisi oldu¤unu tescillemifltir ama bu baflar›yamilliyetçi kutuplaflman›n derinleflmesi de efllik etmifltir.Bu kutuplaflman›n Kürt göçü alan iflçi kentlerinde deAKP’nin gerileyifli karfl›s›nda MHP’nin yükselifle geç-mesi fleklinde bir yans›mas› olmufltur. Krizin y›k›c› et-kileri, emekçilerde s›n›f içi rekabet e¤ilimlerini tetikle-mekte, Kürt ve Türk emekçilerin ç›kar ortakl›¤›na da-yal› somut bir siyasetin ortaya konmamas› bu e¤ilimigüçlendirmektedir. Siyasete emek eksenli de¤il milliyet-çi politikalar hâkim oldukça, iflini kaybeden ve yoksul-laflan Türk emekçi, u¤rad›¤› y›k›mdan sermaye politi-kalar›n› de¤il kentin ekonomik olanaklar›ndan faydalan-mak için gelen Kürt emekçiyi sorumlu tutabilmektedir.Kürt göçü alan illerde s›klaflan linç vakalar› bu e¤ili-me yönelik önemli bir uyar› niteli¤indedir.

CHP’nin s›n›rl› yükseliflinde ve yeniden bir iktidar al-ternatifi olarak tart›fl›lmas›nda ise Kemal K›l›çdaro¤luflahs›nda simgeleflen “yolsuzlukla mücadele” eksenli si-yasetin belirleyici etkisi olmufltur. K›l›çdaro¤lu, yoksul-lu¤un nedenini yolsuzluk yani bir kötü yönetim soru-nu olarak tarif etmifl; yoksullar›n yaflam›nda, sermaye-nin ç›karlar›na dokunmadan hatta sermayenin ç›karlar›-na daha iyi hizmet ederek bir iyileflme yarataca¤›n›npropagandas›n› yapm›flt›r. AKP’li yönetimleri belediyeiflletmelerini kâr ettirmemekle, yeterince rant yaratma-makla ve var olan kaynaklar› da yaln›zca kendi yan-dafllar›na da¤›tmakla elefltirmifl; kendisinin kârl›l›¤› vedaha fazla rant yaratmay› temel alaca¤›n›, bunun için

gerekirse özellefltirme yapaca¤›n›, bu sayede de yoksul-lar› gözetebilecek bir kaynak yarataca¤›n› söylemifltir.Oysaki ekonomik kriz, emek ile sermaye aras›ndaki, in-san ihtiyaçlar› ile kârl›l›k aras›ndaki uzlaflmazl›¤› çoknet bir biçimde a盤a ç›karmaktad›r. Sonuç olarak,AKP’nin hem sermayenin bütün kesimlerine hitap et-me hem de neoliberal (bütünüyle sermaye ç›karlar›n›temel alan) politikalar nedeniyle yoksullaflan emekçile-rin r›zas›n› alma yetene¤inin s›n›rlar›na geldi¤i görül-müflken, sosyal demokrasi, yoksullara ve sermayeye ay-n› anda hitap eden bu yönelimiyle yeniden ‘sermaye-nin yedek lasti¤i’ olabilece¤i beklentisini yaratmay› ba-flarabilmifltir. Sosyal demokrasinin bu yeni yönelimi,K›l›çdaro¤lu flahs›nda somutlaflsa da, vaktiyle KemalDervifl taraf›ndan “sosyal-liberal sentez”, yani sosyal biryönü de olan liberalizm olarak telaffuz edilmifl ve buseçimlerde ilk kez somut bir seçenek haline gelmeyebafllam›flt›r. Murat Karayalç›n da, daha halkç› bir dilesahip olmakla birlikte, sosyal-liberal sentez üzerine ku-rulu bir yerel yönetim program›yla seçimlere girmifltir.

Krizin y›k›m› nedeniyle oluflan tepkileri ›rkç›-milliyetçiya da sosyal-liberal kanallardan yeniden neoliberal po-litikalara yedeklemeye çal›flan bu sa¤ ç›k›fllar d›fl›nda,“cumhuriyetin kazan›mlar› ve yaflam tarz› kayg›s›” te-melinde geliflen saflaflma, ikincil ve k›smi de olsa birrol oynam›flt›r. Ne var ki, bu da, nüfusun yaklafl›k yüz-de 30’luk bir bölümünü AKP karfl›s›nda sosyal demok-rasi etraf›nda kenetlerken, emekçilerin gerici tahakkümalt›ndaki büyük ço¤unlu¤unu yaflam tarzlar› nedeniyled›fllamakta ve gericili¤e teslim etmektedir. AKP’denkopan oylar›n esasen MHP, SP, DP gibi di¤er sa¤ se-çenekler aras›nda pay edilmesi de bundand›r.

22

YEREL SEÇ‹M

DTP bu seçimlerde tart›flmas›z bir baflar›kazand›. Gerek Kürt illerinde sa¤lad›¤› oyart›fl› gerekse de kazand›¤› belediyesay›s›ndaki art›fl DTP’nin kazand›¤›baflar›n›n aç›k kan›tlar›d›r. Kürt nüfusuyo¤un illerde (Diyarbak›r, Mardin, Siirt,Bitlis, Bingöl, fi›rnak, Hakkari, Van,Ardahan, Kars, A¤r›, Mufl, Tunceli, Batman,Urfa, I¤d›r) seçmen say›s›nda %13.4 art›flolmas›na ra¤men, AKP’nin oylar› genel oyoran› içinde %14’lük düflüflle 170 binazalm›flt›r. DTP ise kendi oylar›na göre %82,genel oy oran›na göre %13’lük yükseliflleoylar›n› 640 bin artt›rm›flt›r. 2004’te 1büyükflehir, 3 il, 32 ilçe belediyesikazanm›flken; bu seçimde 1 büyükflehir, 7 il,50 ilçe belediyesi kazanm›flt›r. AKP’ninyard›mlarla yüklendi¤i Tunceli’de, DTP seçi-mi yeniden kazansa da, AKP’nin oylar›n›yaklafl›k 14 puan art›rmas› dikkat çekmifltir.

Page 25: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Güçsüzlük ve politikas›zl›kk›skac›ndaki solSeçim sürecine girilirken ilerici toplumsal muhalefetinçeflitli bileflenleri tam bir kriz içindeydi. Solun anaak›mlar›n› temsil eden aktörler iç krizler, bölünmelerve t›kan›kl›klarla bo¤ufluyordu. ÖDP parti içindeki ikikanad›n çekiflmeleri nedeniyle fiubat bafl›nda, yani tümülkenin seçim atmosferine girdi¤i bir zamanda ola¤a-nüstü kongreye giderek kendi kendisi ile u¤raflmay› ter-cih etti. TKP de, ilk baflta seçime sol birlik olufltura-rak girme fleklinde bir tav›rla hareket ederken, istedi¤ibirlik koflullar›n› bulamay›nca yol ortas›nda tav›r de¤ifl-tirip seçimlere tek bafl›na kat›lma karar› ald›. DTP iley›llard›r sürdürdü¤ü ittifak›n›, adayl›k paylafl›m› konu-sunda a盤a ç›kan anlaflmazl›k nedeniyle bozunca, bu-güne kadar Kürt Hareketi’nin gölgesinde siyaset yapanEMEP ayr›lmak durumunda kal›nca krize girdi ve tu-tarl›, anlafl›l›r bir tav›r oluflturamad›. Yine Kürt Hare-keti’nin gölgesine s›¤›nmay› adet edinen ESP, SDP gi-bi yap›lar ve boykot ça¤r›s› yapma ya da ba¤›ms›zaday ç›kar›p kendi propagandas›n› yapma fleklinde tu-tum alan küçük gruplar da, en yak›n çeperleri d›fl›ndabir etki de¤eri olmayan çizgilerini sürdürdüler.

‹lerici emek örgütleri aç›s›ndan da durum iç aç›c› de-¤ildi. ‹flsizlik rekor k›rarken, iflçi havzalar›ndan ard› ar-d›na iflyeri iflgalleri ve direnifl haberleri gelirken, bilimemekçisinden postac›s›na iflçi s›n›f›n›n güvencesiz veörgütsüz kesimleri harekete geçerken emek örgütleriuykudayd›. Önceki y›l parti, sendika, meslek odas›, kit-le örgütü vb. toplumsal muhalefetin genifl kesimleriniHerkese Sa¤l›k Güvenli Gelecek Platformu çat›s› alt›n-

da harekete geçiren taban dinamizmini de yitiren emekörgütlerinin bu hali, hem anlaml› bir birlik zeminininyitirilmesine hem de eme¤in sesinin flafl›rt›c› derecedek›s›k ç›kmas›na yol aç›yordu.

Özetle, seçim sürecinde partiler, parti olman›n; sendi-kalar, sendika olman›n asgari koflullar›n› yerine getir-mekten uzakt›. Bu durumda solun ve emek hareketi-nin, seçim sürecine etkin bir müdahalede bulunmas›beklenemezdi. Zaten as›l sorun da, manzaraya hâkimolan aç›k güçsüzlük hali de¤il bu güçsüzlü¤ün teme-linde yatan politikas›zl›kt›.

Asl›nda, yerel seçime giden süreç sol aç›s›ndan daönemli olanaklar bar›nd›r›yordu. Yerel yönetimlerin ya-flamakta oldu¤u dönüflümün neoliberal sald›r›n›n temelunsurlar›ndan biri olmas› ve ekonomik krizin tam dayerel seçim arifesinde ad›m ad›m tüm hayat› etkileye-cek biçimde harekete geçmesi, emek eksenli bir saflafl-man›n nesnel temelini oluflturuyordu. Ayr›ca, genel si-yasal düzlemin halk›n beklenti ve talepleri karfl›s›ndagörece k›r›lganlaflt›¤› seçim öncesi süreçler, halk mu-halefetinin etkisinde bir çarpan etkisi yaratarak çeflitlisand›k d›fl› kazan›mlara da olanak sa¤l›yordu.

Devrimciler tam da bu nedenlerle, solun temel görevi-nin, halk› gerici saflaflmalardan kurtararak AKP iktida-r›n›n ve bir bütün olarak egemen s›n›flar›n karfl›s›ndaba¤›ms›z bir siyasal güç haline getirmek oldu¤unu vebunun yegâne yolunun halk›n hak mücadelelerinin yük-seltilmesinden geçti¤ini ifade etmiflti. Çünkü ancak hakmücadeleleri yoluyla halk kesimleri, sermaye yanl›s› po-litikalar ve sadakac› neoliberal sosyal politika karfl›s›n-da ba¤›ms›z ç›karlara sahip birleflik bir güç olarak ken-dini ifade edebilirdi. Gericilik karfl›tl›¤›, ancak dinci ge-

23

YEREL SEÇ‹M

Kürt Hareketi y›llard›r pek çok beledi-yeyi elinde bulundurmas›na karfl›n,ilerici toplumsal muhalefetin referansgösterebilece¤i alternatif bir yerel yö-netim prati¤i a盤a ç›karamam›flt›r.Bugün, alternatif bir yerel yönetim an-lay›fl›ndan söz edilirken hala Fatsa de-neyimi örnek verilmektedir. Oysa KürtHareketi, Fatsa deneyimi gibi örnekgösterilebilecek bir deneyim a盤a ç›-karabilseydi, Bat›’daki etkisi çok dahabüyük olur, sosyalistler ile Kürt Hare-keti’nin birli¤i gerçek bir sinerji yara-tabilirdi.

Page 26: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ricili¤in ard›ndaki s›n›fsal gerçekli¤i bilince ç›kartanböylesi bir mücadele yoluyla, belli bir yaflam tarz›n› sa-vunan kesimlere daralm›fl bir mücadele olmaktan ç›ka-rak gerici siyasetlerin etkisi alt›ndaki halk kesimlerinide kapsayabilirdi. fiovenizm karfl›t› mücadele ancak buyolla mevcut toplumsal kutuplaflmay› k›rabilirdi.

Bu yaklafl›m, emekçileri seçmene indirgeyen sand›kmerkezli siyasetin (yasal particili¤in) ve sermaye ege-menli¤ini güvenceye alan verili kat›l›m mekanizmalar›-n›n s›n›rlar›na s›k›flmay› reddediyordu. Siyaset zemini-ni halk›n talep ve beklentileri karfl›s›nda görece k›r›l-ganlaflt›ran seçim süreci, ancak halk kendini gerçek birgüç olarak ifade edebildi¤i ölçüde, mücadelenin bir u¤-ra¤› ve y›¤›nak noktas› olarak de¤erlendirilebilirdi. Hal-

k› gerçek bir güç haline getiren fley de ‘oy kullan-ma/kullanmama eylemi’ de¤il, kendi ba¤›ms›z ç›karla-r›, bir baflka deyiflle haklar› için yürüttü¤ü mücadeley-di. ‹flyerinde, mahallede, sokakta, meydanda var olma-yan bir siyasal tercihin/iradenin sand›¤›n kerametiyleoluflmas› hayaldi. Bu nedenle de seçim sürecinde, ne-oliberal politikalar karfl›s›nda hak mücadelelerini gelifl-tirmeyi, neoliberal yeniden yap›land›rman›n kurucu ak-törü olan AKP iktidar›n› geriletmeyi temel alan ve ile-rici muhalefetin birli¤ini de bu temelde sa¤lamaya ça-l›flan bir mücadele çizgisi izlenmeliydi. Sand›¤a da buçizgi temel al›narak müdahale edilmeliydi.

‹lerici siyasal saflaflmalara temel olabilecek bir toplum-sal saflaflma örgütlemeyi öneren bu yaklafl›m, ayn› za-

24

YEREL SEÇ‹M

Solun ne yapmamas› gerekti¤i aç›s›ndan Hopa örne¤i üzerinde durulma-ya de¤erdir. Befl y›l önce seçimin hangi taktiklerle al›nd›¤›na bak›lmad›;bir yerel yönetim program›na sahip olmaman›n s›k›nt›lar› de¤erlendiril-medi; partinin befl y›l boyunca ‘kol k›r›l›r yen içinde kal›r’ tutumuyla be-lediyeyi elefltirmekten kaç›nm›fl olmas› sorun edilmedi. Seçimin hemenöncesinde ise herhangi bir özelefltiri yap›lmadan, tek problem belediyebaflkan› fleklinde tarif edilerek, çözümü baflkan aday›n› de¤ifltirmekle s›-n›rlayan s›¤ bir yaklafl›m sergilendi. ÖDP’nin tüm sola ve Hopa halk›naverdi¤i ‘hediye’ bu sonuç oldu. Sonuçta yenilen sadece ÖDP olmad›, Dev-rimci Hareketin tarihsel birikimlerinden bir tanesi daha tüketilmifl oldu.ÖDP’nin bu befl y›l boyunca bafl afla¤› giden, Hopa’daki devrimcilerle sü-rekli sorun yaflayan ilçe örgütüne de, belediyesine de müdahale etme-mesi, seçim sürecinde de devrimcilerin tüm ‘toparlama’ çabalar›n›n sek-ter yan›tlarla bofla ç›kart›lmas› örnek model olabilecek bir olana¤› so-rumsuzca heba etmifltir. Seçim sonras›ndaki de¤erlendirmelere bak›ld›-¤›nda da halka hesap verme anlay›fl›ndan uzak, durumu geçifltirmeye ça-l›flan küçük burjuva kibirlili¤inin, sorumsuzlu¤unun ›srarl› bir flekildesürdürüldü¤ü görülmektedir.

Page 27: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

manda yasal parti siyasetinin, emek eksenini geri pla-na itmenin ve geleneksel sendikal anlay›fl›n bir eleflti-risini içeriyordu. Bu nedenle, söz konusu yaklafl›m solbirlik çabalar›nda ve birli¤in baflar›lamad›¤› durumdaa盤a ç›kan ayr› tutum al›fllarda genel olarak benimsen-medi; devrimcilerin ve çeflitli istisnai yerel inisiyatifle-rin mütevaz› çabalar›yla s›n›rl› kald›. Yasal parti siya-seti her seçim döneminde oldu¤u gibi yine kendi ya-p›sal krizini sergiledi ve sol partiler sand›kta gerçek birseçenek olmamalar›na ra¤men öyleymifl gibi davranmahatas›na düfltüler. Birlik giriflimleri, güçlü bir toplum-sal temele sahip tek güç olan Kürt Hareketi’nin ken-dini dayatt›¤› zeminlere dönüfltü. Bu durum, halk›n ile-rici potansiyeli ile buluflamamakla malul sol yap›lar›n,bu temel sorunu aflmay› temel alan ve kendi gerçek-liklerine uygun somut müdahale biçimleri gelifltirmele-rinin önünde engel oluflturdu. Emekçilerin ba¤›ms›z ç›-karlar›na dayanan pratik bir mücadele örgütlemeksizingüçsüzlü¤üne deva bulmak isteyenler ilkesiz ittifaklara,politik kimli¤ini korumak isteyenler de sekterli¤e yö-neldiler. Yolun sonunda, sosyalistlerin etkisiz kald›¤›bir sürecin ard›ndan pek çok yap›n›n kendi varl›¤›n›sorgulad›¤› ya da yoklu¤unu kabul etti¤i trajik seçimsonras› de¤erlendirmelerine var›ld›.

Biz Var›z Platformu deneyimi Seçim sürecinde oluflturulmaya çal›fl›lan güç birlikleri,yukar›da bahsedilen zaaflar›n bas›nc› alt›nda gündemegeldi ve bu nedenle istenilen sonuç elde edilemedi. AKPiktidar›n›n yerel yönetim siyasetinin elefltirisini halk›ntepkileriyle ve halk›n güncel sorunlar›na yönelik çözümönerileriyle birlefltiren alternatif bir yerel yönetim prog-ram› oluflturulamad›. “Biz Var›z” ad›yla kurulan ve bafl-lang›çta neredeyse tüm solun içinde yer ald›¤› platform,bu sorunu ne yaz›k ki çözemedi hatta kendi bünyesin-de yeniden üretti. DTP’nin ça¤r›s›yla bir araya gelengruplar, kitle örgütleri ve partiler, süreci neredeyse hiç-bir anlay›fl ve program tart›flmas› yapmadan bafllatmay›zorlad›lar. Oluflturulmak istenen ‘çat›’n›n ‘temel’siz ifleyaramayaca¤› gerçe¤ini ihmal ettiler. Seçmen potansiye-linden dolay› platformun belirleyici ve sürükleyici gücüolan DTP, Kürt illerine dönük olarak haz›rlanan ve Kürthalk›n›n ulusal-demokratik taleplerine öncelikli yer verenprogram›n› birebir “Bat›” için de önerdi. Yani, solunDTP-AKP saflaflmas›n› temel referans olarak kabul et-mesi istendi. Buna haliyle itirazlar olmas›na karfl›n, ki-mi gruplar›n Kürtlerin seçmen gücü nedeniyle bu yak-lafl›ma boyun e¤meleri ya da bu politikaya gönüllü ola-rak angaje olmalar› sonucunda, “sol birlik” gerçek anla-m›n› yitirdi ve ayr›l›klar gündeme geldi.

DTP’nin, Kürt seçmeni “AKP’den kurtarmak” üzerinekurdu¤u siyasetin, sonuçlarla da do¤ruland›¤› gibi, re-ferandum havas›na giren Kürt illerinde sahici bir kar-fl›l›¤› vard›. Ancak bu siyasetin “Bat›’da” güçlü bir kar-fl›l›¤› olmad›¤› seçim sonras›nda bir kez daha aç›kl›¤akavufltu. Sosyalistlerin ve Kürt Hareketi’nin birli¤indenbir sinerji a盤a ç›kaca¤› beklentisine karfl›n, ikisininayr› ayr› harekete geçirdi¤i kitlelerin aritmetik toplam›-n›n dahi alt›nda sonuç elde edildi (Sosyalistlerin Kürtillerinde elde edilen baflar›daki katk›s› ise zaten sem-bolik düzeydeydi).

DTP’yi destekleme pozisyonu ile yetinen, Kürt halk›-n›n ulusal-demokratik talepleri üzerine kurulu bir prog-ramla hareket eden bir muhalefetin AKP karfl›s›nda tep-kisel aray›fllar içinde olan “Kürt olmayan” iflsiz, yok-sul kitleler aç›s›ndan bir seçenek olmas› anlaml› de¤il-di. Bu durumda do¤al olarak “Kürt olmayan” sol kit-leler aç›s›ndan s›k›nt›l› bir durum ortaya ç›kt›. Sosya-listlerin etki alan›ndaki sosyal demokrat kesimlerCHP’ye yöneldi. Ne var ki, “Biz Var›z Platformu”nunprogram› Kürt seçmeni de cezbedemedi ve Kürt seç-menin de AKP ve SP’ye yöneldi¤i görüldü.

Kürt Hareketi ile sosyalistlerin birli¤inden bir sinerjiyarat›lmas› ancak Kürt emekçi ile Türk emekçiyi ç›karortakl›klar› temelinde seferber eden, flovenizme ve ge-ricili¤e karfl› mücadeleyi de bu çerçevede bütünlefltirenbir programla mümkün olabilirdi. Devrimciler, bu ne-denle platform tart›flmalar›nda, Bat›’da neoliberalizmekarfl› halk›n hak mücadelelerini öne ç›karan bir prog-ram oluflturulmas›n› önermifllerdi.

Platformun program› gibi sand›k tavr› da somut koflul-lar gözetilmeksizin belirlenmeye çal›fl›ld›. Platformunher yerde seçime girmeye çal›flmas› gücünü aflan birdurumun ortaya ç›kmas›na, harekete geçmede daha bafl-tan sorunlar ç›kmas›na ve çeflitli yerelliklerin özgünlük-lerinden kaynaklanan ayr›l›klara neden oldu. Oysa Plat-form olarak her yerde de¤il de “ortak baflar›n›n müm-kün oldu¤u yerlerde” seçime girme yaklafl›m› esas al›n-sa ve zaten s›n›rl› olan enerji bu bölgelere yo¤unlaflt›-r›lsayd› az say›da yerde ama anlaml›-baflar›l› sonuçlarortaya ç›kabilirdi.

Bat›’da seçime DTP ad›yla girmenin Kürt olmayan ta-ban› CHP’ye, DTP d›fl›ndaki bir adla girmenin ise Kürttaban› AKP’ye ve SP’ye itti¤i herkesçe bilinen ve ‘or-tak baflar›y›’ pek çok bölgede olanaks›zlaflt›ran nesnelbir durumdu. Devrimciler bu nedenle ‘ortak baflar›n›n’mümkün olmad›¤› yerlerde de seçimlere platform çat›-s› alt›nda girme ›srar›na karfl› ç›kt›lar. Çünkü bu ›srarseçim sonuçlar›nda da görüldü¤ü gibi pek çok bölge-

25

YEREL SEÇ‹M

Page 28: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

de AKP’nin ve CHP’nin elini güçlendirerek, sol birlikgiriflimleri aç›s›ndan halk nezdinde bir inand›r›c›l›k so-runu yaratm›flt›r.

Burada Tunceli’de yaflananlara da de¤inmek gerekir.DTP d›fl›nda sosyalist yap›lar›n da güçlü bir etki ala-n›na sahip oldu¤u Tunceli’de, AKP’nin büyük malikaynaklar›n aktar›ld›¤› yard›m kampanyalar› ile seçim-lere yüklenmesini de gerekçe gösteren DTP, solu ka-y›ts›z flarts›z kendisini desteklemeye zorlam›flt›r. Liste-lerde sol bileflenleri geri plana itti¤i gibi, geçmifl dö-nemin de¤erlendirilmesi ve program tart›flmalar› yürü-tülmesine yönelik önerileri de önemsememifltir.11 Bununsonucunda EMEP ittifaktan ayr›lm›fl, Dersim Demokra-tik Halk Dayan›flmas› da (DDHD) ba¤›ms›z aday ç›-karm›flt›r. AKP’nin elini güçlendirmekle suçlananDDHD seçimleri AKP’yi de geride b›rak›p ikinci s›ra-da tamamlayarak, DTP’nin solla kurdu¤u iliflkiyi göz-den geçirmesi yönünde anlaml› bir uyar› niteli¤i de ta-fl›yan, kendi içinde önemli bir baflar›ya imza atm›flt›r.

DTP ile kurulan ittifak›n anlaml› ve etkili sonuçlar›naMersin Büyükflehir ve ilçe belediyelerine yönelik seçimçal›flmalar› örnek gösterilebilir. Kürt halk›n›n yoksulluk,iflsizlik, e¤itim, sa¤l›k, bar›nma haklar› gibi konulardanas›l bir mücadele ihtiyac› içinde oldu¤u ve bu eksen-de ortak mücadelenin ve yeniden kardeflleflmenin ola-naklar›n›n elle tutulur hale geldi¤i görülmüfltür. Bu de-

neyim, gerek yap›lan çal›flmalar gerekse de al›nan so-nuçlar aç›s›ndan da ‘ortak baflar›n›n’ ne anlama geldi-¤ini ve CHP’nin de AKP’nin de ekme¤ine ya¤ sürme-yen taktiklerin izlenebilme becerisini göstermifltir.

TKP ve egemen saflaflmada ilericidinamik aray›fl›Bir süredir solun ç›k›fl yolu olan mücadele hatt›n› ‘Os-manl›’ya dönüfl isteyenlere karfl› Cumhuriyetin kaza-n›mlar›na sahip ç›kanlar›n mücadelesini örgütlemek’fleklinde tarif eden TKP’nin yerel seçim sürecindekitavr› da ayr›ca incelenmeyi hak etmektedir. “Ya Os-manl›’ya Dönüfl Ya Sosyalist Cumhuriyet” ve “Durdu-run” sloganlar›yla seçime giden TKP, AKP’nin temsiletti¤i ‘gerici, faflist, iflbirlikçi ve emek düflman›’ Os-manl›’ya dönüfl tehdidinin yaln›zca sosyalistler taraf›n-dan durdurulabilece¤inin propagandas›n› yapm›flt›r. Ül-ke böylesi bir “felaketin efli¤inde” iken, CHP’yi çarflafaç›l›m› vs. ile gericili¤e taviz vermekle elefltirerek ken-dince ‘CHP’cili¤in’ önünü kesmeye çal›flm›flt›r.

TKP, “Türkiye Cumhuriyeti de Frans›z Devriminde ol-du¤u gibi iflçiler emekçiler taraf›ndan kurulmufltur”22 gi-bi zorlama yorumlarla, bu siyasetinin s›n›f eksenli birsiyaset oldu¤unu iddia etse de, gerçek basittir. Felaketuyar›lar›yla harekete geçirilebilecek olan duyarl›l›k s›n›feksenli duyarl›l›klar de¤il, aslolarak CHP taban›n›n

YEREL SEÇ‹M

Page 29: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

geleneksel duyarl›l›klar›d›r. Ça¤r› da CHP taban›na yö-nelik bir ça¤r›d›r. TKP’nin bu çizgisi, büyük ço¤unlu¤usa¤›n etkisi alt›nda olan emekçi kitleleri kavrayamamak-la malul oldu¤u gibi; egemen siyasetin dengelerini de-¤ifltirecek bir güç olmad›¤› için bu dengelere müdahaleça¤r›lar› seslenilen kitleyi reel politik adrese, CHP’yeyönlendirmifltir. Sonuçta TKP’nin politikas›n›n CHP’yepek zarar vermedi¤i hatta ifline yarad›¤› görülmüfltür.

TKP’nin temel sorunu, siyasal önermelerini dayand›ra-cak emek eksenli bir saflaflma örgütlemeye çal›flmakyerine, verili siyasal saflaflmalar› baz almas›d›r. ‹flçi s›-n›f› hareketinin henüz bir güç olmad›¤› koflullarda mev-cut saflaflmalardan, parti propagandas› ve kitlesel mi-tinglerle s›n›rl› bir eylem hatt›yla ilerici sonuçlar türet-menin mümkün olmad›¤› görülmektedir.33 Öyleyse emekeksenli bir siyasal saflaflma yaratmak için afla¤›dan mü-cadelelere giriflmek gerekmektedir ki TKP’nin siyasettarz› ve genel kadro tipolojisi buna uygun de¤ildir. Bunedenle de TKP dönüp dolafl›p verili saflaflmalar için-de konumlanmaya çal›flmakta, böylece niyeti solcuysabile konumu sa¤c›laflmaktad›r.

Devrimcilerin yerel seçim deneyimi vesonuçlarDevrimciler de gerek sürecin en baflar›s›z unsuru olanilerici toplumsal muhalefetin bir parças› olarak gerekse

ortaya koydu¤u hedeflerin hakk›n› vermek aç›s›ndanesasen baflar›s›zd›r. Ancak devrimciler, seçim sürecinine uzaktan izledi ne de halk›n sosyalistlere güvensizli-¤ini besleyen imkâns›z giriflimlere kalk›flt›. ‹lk kez birseçim sürecine, halk›n ba¤›ms›z ç›karlar›na dayal› birpolitik-pratik çizgiyi temel alan müdahale biçimleriylede dâhil olunabilece¤i ve bu do¤rultuda somut hedef-ler belirlenebilece¤i a盤a ç›kar›ld›.

Devrimciler seçim sürecinde, toplumsal çeliflkilerin ile-rici yönünü öne ç›karmak için neoliberal politikalar kar-fl›s›nda hak mücadelelerini gelifltirmeyi, bu mücadelele-ri k›smi de olsa kazan›mlarla buluflturmay›, neoliberalyeniden yap›land›rman›n kurucu aktörü olan AKP ikti-dar›n› geriletmeyi ve ilerici muhalefetin birli¤ini de butemelde sa¤lamay› hedeflediler. Bu hedeflere ulaflmado¤rultusunda k›smi kazan›mlar› ve mevzi elde etmeyiönemsediler. Mevcut siyasal dengeler içinde kendine yeraçabilecek ilerici-halkç› somut bir seçene¤in henüz ol-mad›¤› koflullarda bu hedefleri yak›nlaflt›racak yerel tak-tikler izledi ve her yerde aday ç›karmad›lar. Genel ola-rak “Gericilere, faflistlere, liberallere oy verme; Halk›nhaklar› için mücadele et” slogan›yla hareket etti ve “or-tak baflar›n›n mümkün oldu¤u yerlerde” sand›¤a yöne-lik çeflitli sol ittifaklarda kurucu rol oynad›lar.

Türk-Kürt geriliminin egemenlerce özel olarak k›flk›rt›l-d›¤› Mersin ve ilçelerinde ‘yeniden kardeflleflme’ pers-pektifiyle DTP ile ortak çal›flma yürütülürken, Hatay’›nDursunlu beldesinde ÖDP çat›s› alt›nda ve Rize’nin Pa-zar ilçesinde ÖDP ile ortak, Manisa’n›n Akhisar ilçe-sinde EMEP ve ÖDP’nin de içinde yer ald›¤› sol di-namiklerle ortak seçim çal›flmalar› örgütlendi.

Devrimciler, mevcut siyasal dengeleri etkileyebileceksomut bir ilerici-halkç› seçene¤in bulunmad›¤› ve Gök-çek’in AKP’nin yumuflak karn› durumuna geldi¤i An-kara’da ise Gökçek’e kaybettirme politikas›n› esas al-d›lar. Sand›k tavr› konusunda da, “kentsel dönüflüm ko-nusunda bar›nma hakk› meclislerinin inisiyatifini tan›-yaca¤›n› ve halk›n onaylamad›¤› bir projeyi uygulama-yaca¤›n› taahhüt eden” Murat Karayalç›n’a “oy veril-mesi” ve karfl›s›nda aday ç›kar›lmamas› tavr›n› benim-sediler. Ancak Karayalç›n’la ortak bir seçim kampa-nyas› düzenlemediler. Karayalç›n’a kefil olmad›, kendiba¤›ms›z seçim kampanyalar›n› örgütlediler. Bunu do-¤al bir gere¤i olarak da, Karayalç›n’a “destek” fleklin-de bir sand›k tavr› ifade etmediler. Ankara’n›n yoksulmahallelerinde sa¤c›s›yla solcusuyla binlerce emekçiyi,Gökçek eliyle uygulanan neoliberal sald›r›lara karfl› ba-r›nma, su ve ulafl›m hakk› mücadeleleri çerçevesindeseferber eden devrimciler, yerel seçim sürecinde aslo-

27

YEREL SEÇ‹M

Yerel seçim sürecindeüniversitelilerinbelediyelere yöneliközgün talepleriyle yürüt-tükleri eylem ve etkinlik-ler flafl›rt›c› bir etkiyaratt›. Kentin önemli birbilefleni olmalar›nara¤men, a¤›rl›kla potan-siyel müflteri olarakalg›lanan üniversiteliler“fiirket de¤il belediyeistiyoruz, Müflteri de¤ilö¤renciyiz” slogan› ile buzaafl› durumu tersineçeviren pratiklere imzaatt›lar. Ö¤renciKolektifleri’nin burskesintilerine ve fahiflulafl›m ücretlerine karfl›yürüttü¤ü mücadele,gençli¤in sorunlar›n›kentin sorunuylabirlefltirmeyi baflard›.

Page 30: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

larak emekçilerin ba¤›ms›z eylemini örgütlemeyi temelald›lar. Binlerce kiflinin kat›ld›¤› toplant› ve mitingler-de herhangi bir partiye ya da partiliye inisiyatif ver-mediler, sand›ktan kim ç›karsa ç›ks›n halk›n haklar›için mücadele edeceklerine söz verdiler. Çokça eleflti-rilen bu tavr›n gerçek karfl›l›¤› Gökçek’in yaflad›¤› y›p-ranmada ve Karayalç›n’›n yenilgisine ra¤men bar›nmahakk› mücadelesinin durmadan yoluna devam etmesin-de görülmelidir. Devrimcileri sand›k tavr› nedeniyleelefltirenler, halk› seçmen de¤il politik özne olarak kav-rayan hak mücadelesi çizgisini görmezden gelerek, bur-juva demokrasisinin ölçütlerini temel referans almak gi-bi bir hataya düflmektedir.

Di¤er yandan, DTP ve çevresinde kümelenen çeflitli solgruplar›n Ankara’da ortak aday ç›karmas› veyaTKP’nin aday ç›karmas›, halk nezdinde de bir karfl›l›kbulmam›flt›r. ÖDP ve EMEP ise Ankara’da aday ç›kar-mamalar›na karfl›n herhangi bir politika deklere etme-mifllerdir. Bu tav›rlar›n solun inand›r›c›l›¤›n› ve güve-nilirli¤ini zedeledi¤i ortadad›r.

Devrimciler solun temel görevini, halk› gerici saflaflma-lardan kurtararak egemen s›n›flar›n karfl›s›nda ba¤›ms›zbir siyasal güç haline getirmek ve bunun yegâne yo-lunu da halk›n hak mücadelelerinin yükseltilmesinden

geçmek olarak tarif ettiler. Taktik olarak da de solunverili koflullar›n› göz önünde bulundurarak yine afla¤›-dan sokak aralar›ndan at›lan ad›mlara a¤›rl›k verdiler.

Seçim sürecinde bu perspektifle “Halk›n Haklar›” prog-ram› ekseninde yürütülen çal›flmalar üç temel noktadaetkili olmufltur. Birincisi halk›n haklar› program›ndakitalepler, muhtar adaylar›ndan büyükflehir belediye bafl-kan adaylar›na kadar, soldan sa¤a birçok aday›n prog-ramlar›nda veya söylemlerinde yer alm›flt›r. Bu durumhak mücadelelerinin meflruiyet temelinin güçlenmesiaç›s›ndan önemlidir. Bu baflar› seçim sürecinden dahaçok, uzun y›llara dayanan bir mücadele program›n›n se-çim sürecine de tahvil edilmesiyle sa¤lanm›flt›r. ‹kinci-si, seçim sürecinde yukar›da belirtilen ana politikayaba¤l› olarak yerellere özgü farkl› taktikler izlenmesinin,ayn› anda farkl› toplumsal muhalefet bileflenleri içinde-ki ilerici e¤ilimlerle buluflma ve somut kazan›mlar el-de etme olana¤› yaratt›¤› görülmüfltür. Üçüncüsü Hal-k›n Haklar› program›n›n “Halk›n fiartlar› Var” slogan›alt›nda ifllenen taleplerinin de sa¤lad›¤› olanakla özel-likle muhtarl›k çal›flmalar›nda, canl›-politik bir kitle ça-l›flmas› yürütülmesi aç›s›ndan baflar›l› olunmufltur.

Tüm bunlar›n yan›nda genç militanlar politik bir araçolarak sand›k ile tan›flt›lar. Hemflerilik, komfluluk, ak-

28

YEREL SEÇ‹M

Bu seçimlerde birçok yerde hak gasplar›na dönük tepkilerin sonuçlar›n›n sand›kta belirleyici bir karfl›l›k buldu¤u da gördük.AKP’nin Sinop’u kaybetmesinde nükleer santral projesine karfl› geliflen kent muhalefeti, Samsun Tekeköy’ü kaybetmesindeise termik santrale karfl› tepki etkili oldu.

Page 31: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

rabal›k, mezhep, cemaat gibi iliflki biçimlerinin belirle-yicili¤ini ve kendi politik çizgilerinin bu iliflki biçim-lerini “yarma” yetene¤ini s›nad›lar.

Sonuç olarak, devrimciler bu süreçte politik söylemle-rinin yayg›nlaflmas›n› sa¤lam›fl, iliflki a¤lar›n› genifllet-mifl, baflar›l› baflar›s›z önemli deneyimler kazanm›fl vemütevaz› kazan›mlar elde etmifltir.

Kuflkusuz sözü edilen bu k›smi baflar›lar seçim atmos-ferinde topyekûn etkili olabilme ölçüsüne göre de¤iltercihen s›n›rlanm›fl hedeflere göre de¤erlendirilmekte-dir. Dönem takti¤inin bu olmas›n›n öznel s›n›rl›l›klar›nbir gere¤i oldu¤una yukar›da de¤inmifltik.

Di¤er yandan gerek muhtarl›k çal›flmas›n›n öneminingeç kavranmas› gerekse Halk›n Haklar› program›n›n ilkdefa aktif müdahil olunan bu seçim dönemine özgü birsiyaset olarak prati¤e dökülmesinde yaflanan acemilik-ler çok daha etkili olabilecek bir seçim çal›flmas›n›n s›-n›rl› kalmas›na neden olmufltur. Devrimcilerin bütün ça-l›flma alanlar›nda gere¤ince seferber olamad›¤›, olanla-r›n geç kald›¤›, izlenen temel politikaya yönelik sa¤-lam bir haz›rl›k yap›lmad›¤› da bir kenara not düflül-melidir. Ayr›ca solun birli¤i için anlaml› bir zemin ta-rif eden devrimciler, do¤ruyu göstermekle yetinmeme-li; bu birli¤in önünde engel olan sekterlik, kuyrukçu-luk, dayatmac›l›k gibi, solun yap›sallaflm›fl sorunlar›nyaratt›¤› t›kan›kl›¤› aflabilecek müdahale biçimleri gelifl-tirmek zorundad›r. Önümüzdeki dönemde yak›c›l›¤›n›hissettirecek bir di¤er önemli sorun da, halk›n hak mü-cadeleleri içinde a盤a ç›kan politikleflme düzeyininsosyal-liberal sentezle de hesaplaflacak geliflkinli¤e ka-vuflturulmas› sorunudur. Tüm bu eksikler ve zaaflar, soliçinde umut verici ve yol gösterici bir konuma eriflendevrimcilerin hedeflerini büyütürken, kendi eksiklikleri-ni bilince ç›kararak silkelenmesini gerektirmektedir.

Bu seçimin büyük foto¤raf› AKP’nin geriledi¤ini, hal-k›n bir alternatif göremedi¤ini ve yeni bir politikleflmesürecinin uçlar›n› gösteriyor bize. Foto¤raf›n ayr›nt›la-r›nda ise ancak halk›n ba¤›ms›z ç›karlar›na dayanan birpolitik hat yaratmay› önüne koyan bir bak›fl aç›s›n›ngörebilece¤i birçok ders var. Devrimcilerin görevi buayr›nt›lar› yakalay›p devrimci bir halk hareketinin kal-k›fl noktalar› haline getirmektir.

Dipnotlar:1111 Demokratik Haklar Federasyonu: Dersim Halk› Kazanm›flt›r, http://sendika.org/ya-

zi.php?yazi_no=2296522 TKP Genel Baflkan› Erkan Bafl: Ya Osmanl›’ya Dönüfl Ya Da Sosyalist Türkiye, 26

fiubat 2009, Birgün gazetesi33 Kemal Okuyan’›n seçim de¤erlendirmesi de bu tespitle örtüflmektedir. Bkz.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/12148.html

29

YEREL SEÇ‹M

Seçimlerin en dikkate de¤er yanlar›ndan biri de kad›n müca-delesi aç›s›ndan ortaya ç›kan umutlu tabloydu. Baflta halk›nmuhtarlar adaylar› olmak üzere genelde kad›n adaylar›n sa-y›s›n›n fazla olmas›; krefl, e¤itim merkezi gibi kad›n taleple-rinin muhtar ve belediye baflkan› adaylar›n›n programlar›ndayer bulmas› kad›nlar›n sürdürdü¤ü mücadelenin görünür ha-le geldi¤ini göstermesi bak›m›ndan anlaml›.

Page 32: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

KR‹Z

2008 Küresel Krizi, Türkiye’yi de ba¤›ml› ülkelerin hepsinin s›k›flt›r›ld›¤›kurt kapan›na düflen örnek ülkelerden birisi haline getirdi. Türkiye, iflgü-cünün dörtte birinin iflsiz; henüz bir iflte çal›flanlar›n›n yar›s›ndan fazlas›n›nkay›t d›fl› ve geriye kalan yar›s›n›n da ücretli/ücretsiz izin, k›sa çal›flt›rmagibi esnek çal›flt›rma biçimleriyle “mutlak açl›k yerine yar› toklu¤a raz›edildi¤i” bir ülke olarak topun a¤z›nda duruyor.

S›n›f mücadelesi solu bekliyorS›n›f mücadelesi solu bekliyor

Page 33: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

008 y›l›nda dev ABD finans kurumlar›ndanyay›lan çöküntü, 2009 y›l›n›n ilk aylar›ndanbu yana dünya çap›nda gerçek bir yang›n›körükleyerek derinlefliyor. Uluslararas› Çal›fl-ma Örgütü (ILO) taraf›ndan 2009 Ocak

ay›nda yay›nlanan “Küresel ‹stihdam E¤ilimleri” rapo-ru, art›k gerçekten Büyük Bunal›m tablolar› yaratmak-ta olan bu yang›n›n dünya iflçi s›n›f› aç›s›ndan yaratt›-¤› y›k›m› tek bir cümleyle özetliyor: Dünya çap›ndabüyük bir iflsizlik krizi.

Dünyan›n en geliflmifl sanayi ülkelerini ve Alman çeliksanayi gibi yirminci yüzy›l bafl›ndaki 2. Sanayi Devri-mi’nden bu yana dünya kapitalizminin motoru olan engeliflkin sanayi kollar›n› da içeren devasa üretim alan›,ancak 1930’lu y›llarla k›yaslanabilen derin bir durgun-luk bata¤›na sapland›. Ancak bu henüz bafllang›ç. Krizderinleflirken, Financial Times gazetesinin en önemliekonomi köfle yazar› Martin Wolf’un geçen Aral›k’tasarf etti¤i, “bütün dünya ticareti sistemi 1930’larda ol-

du¤u gibi parçalanabilir” sözleri, son G20 zirvesinde ol-du¤u gibi, uluslararas› sermaye forumlar›nda yap›lan tar-t›flmalarda gerçek bir tehlike olarak hissedilmeye bafl-land›. ABD sermaye çevreleri, dolar egemenli¤inin çök-mesi ihtimali hakk›nda ciddi endiflelere kap›lm›fl durum-dalar. ABD’nin, Çin ve Almanya gibi ödemeler denge-si fazlas› veren ülkeleri, kendisi gibi aç›k veren ülke-ler karfl›s›nda “merkantilist” bir siyaset11 izlemekle suç-lad›¤› bir gerilim ortam› giderek yayg›nlafl›yor.

Büyük kapitalist güçler, “neoliberal küreselleflmenin” s›-n›rlar›na ulaflt›¤› bir anda kendi çözüm seçenekleriniararken, 2008’de tüm dünyada ifl aramaktan henüz vaz-geçmemifl olan iflçilerin, yani resmi iflsizlerin oran› yüz-de 6’ya, toplam say›s› ise 190 milyon insana yüksel-di. Sadece ifl bulmaktan umudunu kesmemifl olanlar›kapsayan resmi iflsizlik oranlar›n›n, gerçek iflsizli¤iönemli ölçüde maskelemesi bir yana, yine ILO’ya gö-

KR‹Z

2

Page 34: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

re, özellikle ba¤›ml› ülkelerde henüz iflini kaybetmemiflolan iflçilerin yar›dan fazlas› da insan onuruna yak›fl-mayan ücret ve güvencesiz çal›flma koflullar›nda istih-dam edilmeye baflland›.

ILO’nun 2009 iflsizlik tahminleri de son derece karan-l›k: ‹yimser ve kötümser senaryolara göre, 2009 sonun-da dünya çap›ndaki iflsizlik oran›n›n yüzde 6.1 (198milyon insan) ile yüzde 7.1 (200 milyon insan) aras›n-da de¤iflmesi bekleniyor. 2009’da ayr›ca 200 milyon in-san›n da mutlak yoksulluk s›n›r›nda çal›flmaya devamedece¤i ve güvencesiz koflullarda istihdam edilen iflçi-lerin oran›nda önemli bir s›çrama yaflanaca¤› tahminediliyor. Uluslararas› kurumlar›n so¤uk resmi oranlar›asl›nda flunu gösteriyor: Resmi iflsizler, çal›flan yoksul-lar, güvencesiz istidam edilenler aileleri ile birlikte he-saba kat›ld›¤›nda dünya nüfusunun yaklafl›k yar›s› önü-müzdeki y›l sefalet koflullar› içinde yaflayacak ve busay› gelecek y›llarda daha da artacak. Dünya kapitaliz-mi 1990’l› y›llardan bu yana ola¤anüstü boyutlarda ge-niflletti¤i büyük proleterlefltirilmifl emek kitlesini, flim-diden h›zl› ad›mlarla ilerleyen sert bir de¤ersizleflmesürecine maruz b›rakmaya çal›fl›yor.

Ba¤›ml› Ekonomilerde Yolun SonuYak›n gelecekte mutlak sefalet koflullar›na mahkum edi-lece¤i flimdiden belli olan emekçilerin büyük ço¤unlu¤u-nun ba¤›ml› ülkelerde yo¤unlaflt›¤› da biliniyor ve bu te-sadüf de¤il. Kriz yeni sömürgeler dünyas›n› sert biçim-lerde etkilemeye bafllad›. Krizin merkezini oluflturan ABDekonomisi, 2008 y›l› itibar›yla yüzde 3-4 küçülürken, ye-ni sömürge ekonomilerinde daralma daha da sert gerçek-leflti. Aralar›nda Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi birzamanlar›n “Asya kaplanlar›”n›n da oldu¤u birçok ba¤›m-l› ülke ekonomisi derin bir durgunlu¤a sürüklendi.

Merkezdeki çöküntünün fliddetini genelde belirli bir za-man aral›¤›ndan sonra hisseden ba¤›ml› ekonomiler,krizden ekonomilerinin büyüklü¤ü, çokuluslu finans veüretim a¤lar›yla bütünleflme derecesi ve co¤rafi konum-lar›na göre farkl› farkl› biçimlerde etkileniyorlar. An-cak farkl›l›klar temelde iki ayr› kanalda yo¤unlafl›yor.Finans ve ticaret alanlar›, ba¤›ml› ülke ekonomilerinindurgunlu¤a sürüklenmesinin iki ayr› kanal›n› oluflturu-yor. Çünkü ba¤›ml› ülkelerin sermaye piyasalar›na yö-nelen s›cak para ak›mlar›, 1995’ten bu yana görülen endüflük düzeylere ulaflt›. Bu ülkelerde 2000’li y›llar›nbafllar›nda kimi mallar üzerinde oluflan köpükler, fiyat-lar›n düflmesiyle birlikte patlad› ve bu ülkelerin ihraçmallar›na olan talep durdu. Kimi ülkelerin bu sayedeelde ettikleri d›fl ticaret fazlalar› ve rezervler erimeyebafllad›. Yükselen piyasa borsalar› çöktü.

Durgunlu¤un finans kanal› cephesinde, finansal alanda-ki entegrasyon derecesi en yüksek olan ba¤›ml› ülke-ler Wall Street’in çökmesiyle neredeyse eflzamanl› birfinansal kriz yaflad›lar. Örne¤in Singapur, Hong Kong,kimi Körfez ve Latin Amerika ülkeleri ile LehmanBrothers gibi iflas eden finans kurumlar›nda ya da çö-ken büyük ABD, ‹sviçre ve Britanya bankalar›nda ya-t›r›m› olan yükselen piyasalar, bu kurumlar›n zehirli ka-¤›tlar›n›n batmas›n›n etkilerini birinci elden hissettiler.Bu kurumlarda büyük yat›r›mlara sahip olan Çin deayn› nedenlerden dolay› finansal yat›r›mlar›nda ciddi birde¤ersizleflmeye maruz kald›. Yani ani s›cak para ka-ç›fllar›n›n yarataca¤› çöküflten korunmak için yabanc› fi-nans kurumlar›na yat›r›m yapacak fazlalara sahip olanülkeler de krizde savunmas›z kald›lar.

Öte yandan ba¤›ml› ülkelere giden sermaye ak›mlar› dadurdu, hatta önemli ölçülerde geriledi. Uluslararas› Fi-nans Enstitüsü’nün verilerine göre, “yükselen piyasala-ra” yap›lan net sermaye ak›fllar› 2007 y›l›ndaki 929milyar dolar iken, 2008 y›l›nda 466 milyar dolara düfl-tü. 2009 y›l›nda bu rakam›n daha da azalarak 165 mil-yara düflmesi bekleniyor. Üstelik, sermaye girifllerinin,portföy, kredi ve do¤rudan sermaye olarak, üç ö¤esin-

32

KR‹Z

Resmi iflsizler, çal›flan yoksullar, güvencesiz istidam edilen-ler aileleri ile birlikte hesaba kat›ld›¤›nda dünya nüfusununyaklafl›k yar›s› önümüzdeki y›l sefalet koflullar› içinde yaflayacak ve bu say› gelecek y›llarda daha da artacak. Dünyakapitalizmi 1990’l› y›llardan bu yana ola¤anüstü boyutlardageniflletti¤i büyük proleterlefltirilmifl emek kitlesini, flimdi-den h›zl› ad›mlarla ilerleyen sert bir de¤ersizleflme sürecinemaruz b›rakmaya çal›fl›yor.

Page 35: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

de birden ciddi azalmalar yaflan›yor. S›cak para ak›fl-lar› önemli ölçüde geriliyor; uluslararas› bankalar yenikredi açmak yerine borç geri ödemelerini sa¤lama al-maya çal›fl›yorlar ve ba¤›ml› ülkelere yap›lan do¤rudanyabanc› sermaye yat›r›mlar› da önemli ölçüde geriliyor.Bu alanda Malezya s›cak para kaç›fl›ndan en fazla et-kilenen ülkelerden birisi oldu; bu ülkede milli gelirinyüzde 11’ine ulaflan sermaye kaç›fllar› ‹zlanda, Maca-ristan ve Ukrayna gibi Do¤u Avrupa ülkelerinin parabirimlerinde de yüzde 50’lere varan de¤ersizleflmelerlesonuçlanarak, d›fl aç›klar› daha da t›rmand›rd›.

D›fl ticaret kanal› cephesindeki manzara da yine çokkaranl›k. D›fl ticaretteki daralma, ba¤›ml› ülkelerin fark-l› ihracat biçimlerinin hepsini birden vurdu. Petrol da-hil hammadde sat›fllar›; mamul mal sat›fllar› ve re-ex-porttan elde edilen gelirler büyük ölçüde geriledi. Özel-likle Güney Do¤u Asya, Latin Amerika ve Do¤u Av-rupa’daki ihracat merkezli ekonomilerin uzmanlaflt›¤›elektronik, tekstil, giysi vs. gibi mamul mal sektörleri-nin tamam›ndaki d›fl talep, kriz nedeniyle durdu. Tay-van, Filipinler, Singapur, Güney Kore gibi ülkelerin ih-racat› yüzde 45’lere varan oranlarda geriledi. Re-exportdenilen, çok uluslu flirketlerin tedarik zincirleri üzerin-

den geliflen, ithal mallar›n ifllenip yeniden d›fla sat›lma-s›ndan ibaret olan ihracat kanal› da t›kand›. SadeceÇin’de bu yüzden iflsiz kalanlar›n say›s› 20 milyon ifl-çiyi buldu. Körfez ülkeleri ile petrol ihraç eden di¤erülkeler, petrol fiyatlar›n›n varil bafl›na 40 dolar civar›-na düflmesinden etkilenirken; tar›m ve madencilik ürün-

leri fiyatlar›n›n bir önceki y›la oranla ortalama yüzde42 düflmesi, baflta yoksul Afrika ülkeleri olmak üzerebirçok ekonominin krizden ana etkilenme kanal› halinegeldi. Turizm gelirlerinin de Karayipler’de bile üçte biroran›nda düflmesi bekleniyor. Hindistan gibi tele-hizmetsektörlerinde uzmanlaflan ülkeler de, dünyadaki toplamistihdam›n en a¤›rl›kl› parças›n›, yani yüzde 43’ünüoluflturan hizmet sektöründeki daralmadan en fazla et-kilenen ülkeler aras›na kat›ld›lar.

Ba¤›ml› ülkelerin genelinde 2009 bafllar›nda finans veticaret kanallar› üzerinden geliflen bu toplu durgunlukmanzaras› asl›nda, önümüzdeki dönemde bu ülkelerde-ki s›n›f mücadelesinin ne denli sert koflullarda gerçek-leflece¤ini gösteriyor.

2008 Küresel Krizi, ba¤›ml› ülke ekonomilerinde 4. bu-nal›m dönemi ekonomisi paralelinde 1980’lerden bu ya-na yaflanan dönüflümü tam bir iflas manzaras› halinegetirdi. Brezilya’dan Singapur’a Hindistan’dan GüneyAfrika’ya uzanan bir hatta yer alan ba¤›ml› ülkelerinhepsi h›zla batakl›¤a sürükleniyorlar. Çokuluslu flirket-lerin tedarik zincirleri üzerinden üretim ve sermayeak›mlar›yla finans alanlar›nda gerçekleflen bütünleflmeyoluyla dünya piyasalar›na olan ba¤›ml›l›klar› artan ye-

ni sömürgeler, krizin derinleflmesiyle birlikte, asl›ndakendilerini koruyacak bir iç pazar ya da sermaye faz-las› kalkan›ndan tamamen yoksun olduklar› gerçe¤iyleyüzleflmek zorunda kald›lar. D›fl pazarlar ve yabanc›sermaye girifli kurudu¤unda ba¤›ml› ülke ekonomileri-nin de tamamen durmas›na neden olan bu durum, ne-

33

KR‹Z

Page 36: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

doliberal ba¤›ml›l›k iliflkilerini parlatmay› amaçlayanbüyük bir miti de çökertti. Ad›na “ayr›lma” (decoup-ling) denilen bu mit, Brezilya, Hindistan, Çin gibi dün-ya piyasas› ile yüksek düzeyde bütünleflmifl ülkelerin,serbest sermaye hareketi nedeniyle merkezdeki çöküfl-ten fazla etkilenmeyecekleri; dünya piyasas›n›n birucunda yaflanan daralman›n di¤er ucunda yeni fliflkin-likler yaratmaya devam edece¤i ve “yat›r›m ortam›n›n”toplamda dengelenece¤i tezine dayan›yordu. Ancak2008 Krizi, Erdo¤an’›n Türkçe’ye “te¤et geçmek” ola-rak tercüme etti¤i ayr›lma mitini, öne sürülen bütün buörneklerin hepsinde birden çökertti. Brezilya’n›n agro-sanayiye dayal› büyüme ile bölgesel güç haline gelmehayali 2009’da eksi büyüme, yani küçülmesi beklenenmilli gelir hesaplar›yla birlikte söndü. Uluslararas› tele-hizmet sektörünün parlak y›ld›z› Hindistan, ülkeye gi-ren net sermaye giriflinde 2008-9’da yüzde 91’e var-mas› beklenen düflüflle birlikte durgunlu¤a sürüklendi.Güney Kore, Tayvan ve Vietnam gibi Güney Asya’n›nçokuluslu flirketlerin üretim zincirlerine ba¤›ml› dinamikve karl› ihracat merkezli büyüme örnekleri büyük ka-y›plar yafl›yorlar. 2004-2008 dönemindeki yüksek pet-rol fiyat› art›fllar›ndan elde ettikleri afl›r› birikimle se-miren rantiye Körfez oligarflileri gayr› menkul ve fi-nans köpü¤ü patlamalar›n›n alt›nda kald›lar.

Ayr›lma miti, neoliberal safsatalar dünyas›nda serbestpiyasaya duyulan iman› ifade ederken, s›n›flar mücade-lesinin gerçek dünyas›nda giderek durgunlaflan dünyaekonomisindeki ba¤›ml› ülkelerin birbirleriyle sert birrekabet ortam›na sürüklenerek eme¤i de¤ersizlefltirmele-ri anlam›na geliyordu. Üstelik öne ç›kart›lan Bre-zilya, Hindistan, Körfez ülkeleri vs. gibiörneklerin hepsinde, hem ulusla-raras› rekabetin hem debüyük bir yoksul-lar y›¤›n›n›nbas›n-

KR‹Z

Günümüz dünyas›nda açl›¤› t›rmand›ran ve baz› k›talarda g›da is-yanlar›na yol açan küresel bir g›da fiyatlar› krizi yafl›yoruz. Tar›msalfiyatlar›n, geçen 20-30 y›ld›r, dünyan›n her yerindeki milyonlarcaköylü ve çiftçi ailesini topraklar›ndan sökecek ve uluslararas› göç-menler dalgas›na katacak kadar düflük düzeylerde seyretti¤i birdüflük fiyat krizi yaflad›¤› düflünülürse, yüksek g›da fiyatlar› krizi ya-fl›yor olmam›z saçma gibi görünmektedir. G›da fiyatlar›ndaki afl›r› art›fl›n nedenleri nedir? Otuz y›ld›r süren ne-oliberal bütçe kesintilerinin, özellefltirme ve serbest ticaret anlafl-malar›n›n birikmifl etkileri ortaya ç›kmaktad›r. Dünyan›n birçok ülke-sinde ulusal g›da üretim kapasitesi sistematik biçimde parçalanm›flve bunun yerini, hükümetlerin tar›msal ticarete ak›tt›¤› muazzamteflviklerle desteklenen tar›msal ihracat flirketleri alm›flt›r. Dünyahalklar›n› doyuranlar köylüler ve küçük çiftçilerken, art›k büyük ta-r›m flirketleri ihracat merkezlidir. Çokuluslu flirketlerin ana piyasa pa-y›n› ele geçirmesiyle birlikte, ülkelerin ba¤›ml› hale geldikleri g›da it-halat› t›rmanmaktad›r. Dünya Bankas› ve IMF’nin hükümetleri ka-mu sektörü hububat rezervlerini satmaya zorlamalar›n›n sonucu iseart›k birçok ülkenin yeterli g›da rezervi ya da üretken kapasiteyesahip olmamas›; fiyatlar› t›rmanan ithal mallara ba¤›ml› hale gelme-leridir. Krizin en önemli k›sa vadeli nedenlerinden birisi spekülatif finanssermayesinin g›da pazarlar›na görece h›zla girmesidir. Konut köpü-¤ünün çökmesiyle birlikte umutsuzca yeni yat›r›m alanlar› arayanbu fonlar g›da piyasalar›n› keflfetmektedirler. Bu da temel g›da fi-yatlar›n›n maliyetlerini birçok ülkedeki yoksullar›n ulaflamayaca¤› bi-çimde yükselten bir fiyat köpü¤ü yaratmaktad›r. Bir baflka önemlik›sa dönemli ö¤e de agro-yak›t patlamas›d›r. Agro-yak›t ürünleri,ekim alanlar›nda g›da ürünleri ve otlakç›l›kla yar›flmaktad›r. Örne¤inFilipinler’de hükümet, ülkenin temel g›da maddesi olan pirinç ekimalanlar›n›n yaklafl›k yar›s›na eflit bir alana agro-yak›t ürünlerinin ekil-mesini öngören bir anlaflma imzalad›. ‹nsanlar yerine otomobillerinbeslenmesini insanl›¤a karfl› bir suç olarak yaftalamam›z gerekiyor.Kimyasal girdilerdeki küresel fiyat art›fllar›, kurakl›klar ve di¤er iklimolaylar›, çok uluslu flirketler ve özel sektörün fiyat spekülasyonuyapmak üzere g›da ürünlerini istiflemesi de di¤er önemli faktörler. Uluslararas› köylü örgütü Via Campesina taraf›ndan belirlenen veartan say›daki toplumsal hareketle baz› ilerici hükümetlerin savun-du¤u G›da Egemenli¤i ilkesi ise bu geliflmeler karfl›s›nda tek gerçekalternatif. Bu ilke neoliberalizm taraf›ndan kurals›zlaflt›r›lan g›damallar› piyasalar›n›n yeniden düzenlenmesini öngörüyor. Böyle birdüzenleme, ülkelerin ulusal g›da üretimlerinin, hem yerel çiftçilerlerekabet eden suni biçimde ucuzlat›lm›fl g›dalar›n ithalat› hem debugün karfl›laflt›¤›m›z suni biçimde pahal› g›da ithalat› karfl›s›nda ko-runmas›n› gerektiriyor. Ülkelerin özellikle köylü ve aile çiftlikleri ala-n›ndaki ulusal g›da üretimi kapasitelerini h›zla iyilefltirmeleri gereki-yor. Bunun için de kamu sektörü bütçelerinin art›r›lmas›, taban fi-yatlar› ve di¤er desteklerle, gerçek bir tar›m reformu gerekiyor. Yi-ne birçok ülkenin, kendi halklar›n›n umutsuzca ihtiyaç duydu¤u g›-da ürünlerinin zorla ihrac›n› durdurmak için, ihracat kontrolleri getir-mesi gerekiyor. Son olarak, do¤aya, yerel kültürlere ve gelenekselçiftçi bilgilerine sayg› duyan ve bunlarla uyum içinde olan tar›msal-ekoloji ilkelerine dayal› bir tar›m için, mevcut hakim teknolojik pra-tikleri de de¤ifltirmek gerekiyor.

PPeetteerr RRoosssseett,, ((IIDDEEAASS)) öözzeettlleenneerreekk ççeevvrriillmmiiflflttiirr..((hhttttpp::////wwwwww..nneettwwoorrkkiiddeeaass..oorrgg//nneewwss//jjaann22000099//nneewwss1133__PPeetteerr__RRoosssseett..hhttmm))

G›da Egemenli¤i veBugünkü G›da Krizi

34

Page 37: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

c› alt›nda de¤ersizlefltirilen dar bir ucuz vas›fl› emekkitlesi de göze çarp›yordu.

2008 Küresel Krizi öncesinde öne ç›kart›lan örnekler-deki büyüme görüntüsünün kayna¤› emek verimlili¤i,karlar ve finansal fazlalarda elde edilen büyük art›flakarfl›n, gerçek ücretlerin sürekli daha da afla¤›ya çekil-mesiydi. Bu yolla sermayeye büyük bir art›k aktar›m›gerçeklefltirildi. Neoliberal piyasalarla bütünleflmifl oli-garflik sermaye s›n›flar›n›n elde ettikleri yüksek karl›l›kart›fl›, büyüme görüntüsünü ayakta tuttu. Ancak ba¤›m-l› ekonomilerin hemen hepsinin büyüme oranlar› hemkarlar›n hem de kendi tarihsel ortalamalar›n›n gerisinedüfltü. S›n›f iliflkileri muazzam ölçülerde kutuplaflt›.Ekonomik büyüme ancak kronik iflsizlik ve büyük spe-külatif ak›fllar eflli¤inde gerçeklefltirilebildi. Bu süreçtegerçek ücretlere ayr›lan pay ba¤›ml› ekonomiler boyun-ca yüzde 50’ye varan oranlarda azald›. Gerçek ücret-lerin düflürülmesinde eme¤e yönelik çeflitli ekonomikve siyasal sald›r›lar kadar, 1980’ler sonras›nda yaflananirili ufakl› krizler de son derece etkili oldu. Her sefe-rinde istihdam ve gerçek ücret düzeylerinin kriz önce-si y›llara dönmesi y›llar al›rken, 2008 Küresel Krizipatlak verdi¤inde, ba¤›ml› ülkelerin ço¤unda bu düzey-ler henüz 2000’lerde yaflanan krizler öncesi düzeylerebile geri dönmemiflti.

Ancak, ayr›lma mitini çökerten ve dünya piyasalar›ndaparçalanma tehdidini ciddi biçimde gündeme getiren2008 Krizi, 1980’lerden beri özellefltirme, sendikas›z-laflt›rma, esneklefltirme gibi sald›r›larla, gerçek ücret ka-y›plar›yla ve kronik iflsizlikle bo¤uflan ba¤›ml› ülke ifl-çi s›n›flar›n› daha sert bir tehditle yüz yüze b›rak›yor.Bugün sermayenin ihtiyaç duydu¤u emek de¤ersizlefl-mesi, ba¤›ml› ülkelerin sert bir uluslararas› rekabet or-tam›nda sürdürdükleri “göreceli de¤ersizlefltirme yar›-fl›”n›n s›n›rlar›n› kat kat afl›yor. Sermaye, emek mali-yetlerini 1980’lerden bu yana yaflanan düflüfl e¤risinibasit bir biçimde daha da afla¤›lara do¤ru bükerek de-¤il, çok daha afla¤›larda yer alan yeni bir düflüfl e¤ri-sine do¤ru kayd›rarak bast›rmak istiyor. Fransa Cum-hurbaflkan› Sarkozy’nin son G20 toplant›s›nda dile ge-tirdi¤i, emek maliyetlerini büyük çapta afla¤›ya çekmevurgusu, sermayenin bu ihtiyac›n› yans›t›yor. Bu isegörece de¤ersizleflmenin yerini emek gücünün bütünkollar›nda yaflanacak mutlak bir tarihsel de¤ersizleflmeanlam›na geliyor. Sermaye, yeni sald›r›s›n›, devasa fi-nans köpüklerini besleyen art› de¤er üretiminin s›n›rla-r›n› krizi aflacak ölçüde geniflletecek çözümler bulanakadar doludizgin sürdürecek.

Türkiye’de Kriz ve Emekçiler2008 Küresel Krizi, Türkiye’yi de ba¤›ml› ülkelerin hep-sinin s›k›flt›r›ld›¤› kurt kapan›na düflen örnek ülkelerdenbirisi haline getirdi. Türkiye’nin krizde Türk-tipi bir ay-

r›lma-te¤et geçme yaflamad›¤›n› görmek için fazla

KR‹Z

Page 38: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

söze gerek yok. En son TÜ‹K (Türkiye ‹statistik Kuru-mu) verileri bile aylard›r yerel seçim itiflmeleriyle üstüörtülen gerçe¤i herkesin yüzüne vurdu. Türkiye, Ocakay›nda, yüzde 21.9’a ulaflan iflsizlik oran›yla dünya bi-rincisi olan Güney Afrika’dan sonra, genelde yüzde15’e, tar›m d›fl›nda yüzde 19’a varan resmi iflsizlik ora-n›yla ‹spanya ile birlikte dünya ikincisi, Avrupa birinci-si oldu ancak Türkiye’nin fiubat ay›nda ‹spanya’n›n önü-ne geçmesi bekleniyor. Güney Amerika’da bu düzeyeyak›n bir iflsizlik oran› sadece yüzde 12.5’la Kolombiyagörülürken, Avrupa’da krizden en çok etkilenen ülkeleryüzde 10’u biraz aflan Letonya, Belçika, ‹rlanda ve Po-lonya oldu. Cumhuriyet tarihinin rekorunu k›ran iflsizlikoran› genç iflsizlerde yüzde 28’lere var›rken, iflsizlerinyüzde 90’›n› daha önce bir iflte çal›flanlar; bunlar›n yüz-de 30’unu da geçici ifllerde çal›flanlar oluflturuyor.

Kay›t d›fl› istihdam›nsa yüzde 41’e ulaflt›¤› aç›klan›yor.Ancak D‹SK, daha 2008 Aral›k sonunda, mevsimlikçal›flanlar ve ifl aramaktan vazgeçti¤i için resmi olarakiflsiz bile say›lmayanlar da dahil edildi¤inde, iflsiz ora-n›n›n yüzde 22,5’u, iflsiz say›s›n›nsa 3 milyon 200 binkifliyi buldu¤unu ve iflgücü piyasas›n›n dörtte birinin ifl-siz oldu¤unu aç›klam›flt›. Ayr›ca, bu rakamlara iflgücü-ne kat›l›m oran› sadece yüzde 18 olmas›na karfl›n, ifl-siz kalma oran› ortalamay› aflarak yüzde 22’ye varankad›nlar dahil edilmiyor. ‹flgücü piyasas› d›fl›nda b›ra-k›larak ücretsiz aile iflçisi olarak çal›flan ev kad›nlar›da, “aktif olarak ifl aramayan” bütün kesimler gibi ifl-

sizden say›lm›yor.

Üstelik, 2001 krizi sonras›nda kronik iflsizli¤e karfl›n,önceki dönemlerde oldu¤undan daha düflük bir h›zla daolsa büyümeye devam eden Türkiye ekonomisi bu kezdurdu. 1998-2007 y›llar› aras›nda her y›l ortalama yüz-de 3.6 oran›nda büyüyen ekonomi, TÜ‹K’in t›pk› ifl-sizlik oranlar›nda oldu¤u gibi flaibeli olan aç›klamala-r›na göre, 2008’de sadece yüzde 1.1 büyüyerek, kro-nik durgunlaflma dönemine girdi. Böylece Türkiye 2.Dünya Savafl› hariç, Cumhuriyet döneminin tamam›n›nen düflük büyüme h›z›n› da görmüfl oldu. Özel sektörimalat sanayi kapasitesinin yar›s›ndan biraz fazlas›yla(yüzde 63) çal›fl›rken, g›da, tekstil, makine imalat›, bü-ro, bilgi ifllemcilik ve tafl›t imalat› durgunlu¤a en cid-di etkide bulunan sektörler oldular. Türkiye’de iflsiz sa-y›s›n› 3 milyon kifli düzeyinde tutabilmek için bile eko-nominin yüzde 5-6 büyümesi gerekti¤i dikkate al›n›rsa,2009’un Dünya Bankas› tahminlerine göre yüzde 2-6aras›nda daralaca¤› koflullarda yaflanacak y›k›m›n boyut-lar›n› tahmin etmek zor de¤il.

fiu ana kadarsa y›k›m iflçi s›n›f› aç›s›ndan en çok ima-lat›n yo¤unlaflt›¤› sanayi kentlerinde ve iflten ç›karma-lar›n yar›s›ndan fazlas›n›n yafland›¤› Marmara bölgesin-de hissedildi. Birleflik Metal-‹fl Sendikas›n›n 2009 Ni-san bafl› verilerine göre, Marmara bölgesinde her yüziflçiden yedisi iflten at›l›rken, bunu s›ras›yla Ege, ‹çAnadolu, Güneydo¤u Anadolu, Akdeniz, Karadeniz veDo¤u Anadolu bölgeleri takip etti. ‹flten at›lan iflçi sa-

KR‹Z

Page 39: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

y›s›nda ‹stanbul, Bursa, Kocaeli, Tekirda¤ ve Kayseriilk s›ralarda yer al›rken, toplam iflçi say›s›na oranla ifl-siz kalanlar›n en yüksek oldu¤u iller Bilecik, Tekirda¤ve Bursa oldu. Siirt, Gaziantep, ‹zmir, Eskiflehir, Çan-k›r›, Adana, Yalova ve Aksaray da iflten at›lmalar›n or-talaman›n üstünde seyretti¤i iller oldular.

‹flçileri zorunlu ücretsiz izne ç›karma uygulamas› isebaflta metal ve tekstil olmak üzere bütün iflkollar›n›vurdu. Ücretsiz izne ç›kart›lanlar›n say›s› ve u¤rad›kla-r› toplam kay›plar hakk›nda toplu bilgiler bu uygula-man›n özellikle sendikas›z iflçiler aras›nda yayg›n oldu-¤u düflünülürse oldukça zay›f. Ücret, ikramiye, mesa-i ve di¤er haklar› ödememe gibi uygulamalar›n ulaflt›-¤› toplam boyutlar da ayn› nedenlerle bilinmiyor. An-cak ücretsiz izin uygulamalar›n›n yayg›nlaflt›¤› alan oto-motiv sektörünün büyük bir bölümü, Bursa Nilüfer gi-bi organize sanayi bölgeleri, ‹stanbul K›raç gibi tekstilhavzalar›, belediyeler, Tofafl, Ford Otosan, Kordsa, AsilÇelik, Alia¤a, DYO, Tarifl, ‹DAfi, Il›su baraj› inflaat›,Gediz ‹plik, Bosch, Toyota, Sifafl, Do¤an Holding gi-bi irili ufakl›, yerli yabanc› birçok iflyerini kaps›yor.Türk-‹fl’in “Krize Karfl› Emek Masas›”, konfederasyonaba¤l› sendikalarda ücretsiz ve yar›m ücretli izne ç›kar-t›lan toplam iflçi say›s›n›, metal, çimento ve g›da iflko-lu a¤›rl›kl› olarak 31 bin olarak aç›klarken, D‹SK bin700 ve Hak-‹fl 4 bin civar›nda iflçinin ücretli/ücretsizizne ç›kar›ld›¤›n› duyurdu.

Ücretli/ücretsiz izin, iflten ç›karma, hak gasplar› elbetteemekçi ailelerin gelirlerinde büyük bir erime yarat›yor.Ama yine D‹SK’in çal›flmas›na göre 2009 fiubat ay›n-da halk›n zorunlu tüketim harcamalar›ndaki art›fl son 5y›l›n en yüksek düzeylerinde gerçekleflti; g›da ürünlerin-deki fiyat art›fl› yüzde 12,3; konut harcamalar›nda yüz-de 20 ve ulaflt›rmada yüzde 7.4’e ulaflt›. Kredi kartla-r›nda geri ödeyememe oran› yüzde 7.5’e yükseldi.

Bu k›sa tablo bile Türkiye’de eme¤in, 2008’in son ya-r›s›ndan bu yana etkileri h›zla yayg›nlaflmaya bafllayanbir biçimde büyük bir de¤ersizleflme sürecine girdi¤inigösteriyor. Türkiye, iflgücünün dörtte birinin iflsiz; he-nüz bir iflte çal›flanlar›n›n yar›s›ndan fazlas›n›n kay›t d›-fl› ve geriye kalan yar›s›n›n da ücretli/ücretsiz izin, k›-sa çal›flt›rma gibi esnek çal›flt›rma biçimleriyle “mutlakaçl›k yerine yar› toklu¤a raz› edildi¤i”22 bir ülke olaraktopun a¤z›nda duruyor.

Sermayenin Krizi, Talepleri veKriz Siyaseti… Emek krizi mutlak açl›k-yar› tokluk s›n›r›nda yaflarken,Türkiye’yi ba¤›ml› yeni sömürgeler dünyas›n›n tama-

m›yla birlikte ayn› kapana k›st›rm›fl olan Türkiye ser-maye s›n›flar›, kaynak ve pazar sorunlar›n›n kendileriiçin yaratt›¤› karl›l›k t›kanmas› karfl›s›nda kamu kay-naklar›n› ya¤malama mücadelesini yo¤unlaflt›r›yor. Ser-mayenin kardeflini bo¤azlama kavgas›, finans sektörü-reel sektör; küçük-büyük gibi yap›sal ve AKP taraf›n-dan kollananlar-kollanmayanlar gibi siyasal hatlar› çap-razlamas›na kesen bir biçimde yayg›nlafl›yor.

Çat›flman›n finans sektörü-reel sektör cephesinin temelbelirleyicilerinden birisi, finansal geniflleme dönemineözgü d›fl kaynak bollu¤unun sona ermesi oldu. Bora-tav’›n verilerine göre, 2007 ve 2008 Ekim-Aral›k dö-nemleri aras›nda Türkiye’ye yönelik yabanc› sermayehareketleri, art› 12.1 milyar dolardan, eksi 10.8 milyardolara düfltü. Yani yabanc› sermaye hareketlerindekitoplam azalma 22.9 milyar dolarla, 2007 milli geliri-nin yüzde 3.5’una ulaflt›. Buna ek olarak yerli serma-ye de 1.2 milyar dolarl›k kayna¤› yurtd›fl›na ç›kard›.Bu durum ekonomiyi her an döviz k›tl›¤› ve para de-¤erinin h›zla düflmesi tehlikesine aç›k hale getirirken,gerek bankalar gerekse di¤er flirketler, özel sektörün100.9 milyar dolara yükselen d›fl borçlar›n›n ödenmesisorununu en önemli risk kaynaklar›ndan birisi olarakgördüklerini vurguluyorlar. Nitekim geçen ekim ay›ndadolar›n fiyat›n›n bir ayda yüzde 37 artmas›yla daha dagörünür hale gelen bu risk, döviz rezervlerindeki 5,3milyar dolarl›k erime ve ödemeler dengesi tablosunun“hata-noksan” kaleminde görülen 12.5 milyar dolarl›kmuazzam bir kara para girifliyle geçifltirildi. Dolar fi-yat›ndaki art›fl bu sayede yüzde 25’te sabitlenirken; fi-nans kurumlar› önemli bir sars›nt› yaflamad›lar. Böyle-ce Deloitte isimli finans araflt›rma kurumu taraf›ndanyay›mlanan “Türkiye Finans Sektörü Raporu”na göre2007 y›l›nda 12 milyar dolarla Cumhuriyet tarihininkarl›l›k rekorunu k›ran ve ekonomi s›f›r büyürken bilefinansal arac›l›k sayesinde büyüme potansiyelini yitir-meyen bankalar, piyasaya verdikleri kredileri daraltma-ya ve piyasa yerine devlete borç vermeye yöneldiler.Sonuçta, son 10 y›lda oldu¤u gibi kamu kaynaklar›n›ya¤malamaya devam eden bankalar›n Ocak-fiubat dö-nemi net karlar› iflsizlik rekoru ile ayn› gün aç›klananverilere göre, önceki y›la k›yasla yüzde 38 artt›.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) baflkan› R›-fat Hisarc›kl›o¤lu, bu ortamda, “bankalar insafs›zl›k ya-p›yor; mevduata yüzde 12 faiz verip, yüzde 24 faizleborçland›r›yorlar; devletin sa¤lam gördükleri için hazi-ne bonolar›na yüzde 14 faizle yat›r›m yap›yorlar, dev-letin iç borçlar›n›n azalt›lmas› laz›m” derken, suyun ku-rudu¤u yerde kamu kaynaklar›n› hangi sermaye kesim-lerinin daha fazla ya¤malayaca¤›n› tart›flmaktan fazlas›-

37

KR‹Z

Page 40: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

n› yapm›yor. Banka faizlerinden yak›n›rken sürekli ola-rak iflsizlik rakamlar›n› vurgulayan TOBB’a ba¤l› eko-nomi araflt›rma vakf› TEPAV’›n yay›nlad›¤› “TürkiyeEkonomisi ‹çin Kriz Önlemleri” bafll›kl› raporda, uygu-lanan modelde de¤il, kamu kaynaklar›n›n sermaye içibölüflümünde de¤ifliklik öneriliyor: “d›fl ve iç kredi ka-nallar› kamu kaynaklar› devreye sokularak yeniden ifl-ler hale getirilsin”; yani, IMF anlaflmas› yap›ls›n; dev-let bir kredi garanti fonu mekanizmas› kurarak, bat›kflirketlerin iç ve d›fl borçlar›n› garanti alt›na als›n; ser-maye taraf›ndan seçilmifl alanlarda iç talep uyar›ls›n;flirketlerin iflsizlik sigortas› ödene¤ini kullan›m› kolay-laflt›r›ls›n.

Baflta TOBB olmak üzere bütün sermaye kesimleri “dev-letten özel sektöre kaynak aktar›m mekanizmalar› kurul-sun” derken, kayna¤›n kim taraf›ndan nas›l paylafl›laca-¤› meselesi sermayeyi sadece finans-reel sektör olarakbölmekle kalm›yor. Sermaye bu noktada özellikle büyük-küçük, sektör ve co¤rafi da¤›l›ma göre de paylafl›m kav-gas›na girifliyor. Kaynaklar›n darald›¤› bir anda yap›lanbütün paylafl›m kavgalar›nda oldu¤u gibi, siyasi kay›r-mac›l›k-yandafll›k iliflkileri yine özel bir önem kazan›yor.

Örne¤in son dönemde ç›kar›lan Araflt›rma Gelifltirme (Ar-Ge) Teflvik yasas›, Ar-Ge birimleri olan büyük sermayegruplar›na büyük vergi indirimleri ve teflvikler sa¤lad›.KOB‹ temsilcileri ise yasay› sadece büyük sermayeye ko-layl›k sa¤lad›¤› noktas›nda elefltirdiler. “‹hracatç›lar içinDestekleme Fiyat ‹stikrar Fonu”ndan, devlet taraf›ndanfonu art›r›lan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Gelifltirmeve Destekleme ‹daresi Baflkanl›¤› ve Türkiye ‹hracat Kre-di Bankas› kaynaklar› da sermaye içi paylafl›m savaflla-r›n›n konusu haline geldi. Kriz öz kaynak yetersizli¤iolan sermaye gruplar› aras›ndaki birleflme e¤ilimlerini det›rmand›rd›. Özellikle yeni yükselen muhafazakar serma-yenin daha büyük kesimleri ve fikri önderleri sürekli ola-rak birleflmeyi teflvik ederken, MÜS‹AD, “Küçük güzel-dir” döneminin bitti¤ini ifade edip KOB‹’leri birleflerekbüyümeye ça¤›r›yor. Hükümetse KOB‹’lerden yükselenisteklere 2.5 milyar TL’lik bir bafllang›ç kayna¤› ay›ra-rak, banka borçlar›n›n yüzde 60’›n› üstlenen bir kredi ga-ranti mekanizmas›n› “5. Paketin” ana ö¤elerinden birisihaline getirerek yan›t verdi.

Hükümet kay›rmac›l›¤›n›n önem kazand›¤› bir baflkaalansa, d›fl kaynak aray›fl›ndaki tüm sermaye örgütleri-nin ortak faaliyetleri aras›nda olan pazar çeflitlendirme-si alan›. Sermaye, iç pazar›n tükendi¤i bir anda içeri-ye k›s›l›nca bir yandan vergi indirimleri ve teflviklerkavgas›n› sürdürürken, öte yandan özellikle AKP yan-dafl› sermayenin uluslararas›laflm›fl kesimleri, yeni em-

peryalist stratejilerle uyumlu pazar aray›fllar›nda birad›m öne ç›kt›lar. Bu alanda geleneksel sermayeninüretim geri ba¤lant›lar›n› oluflturan fason ve taflerona¤›n›n örgütü TÜRKONFED Avrupa, Rusya ve Kaf-kaslar’da umutsuzca eflinip duruyor. Öte yandan Gülencemaatinin ihracata yönelik KOB‹ a¤›n›n örgütü TUS-KON, özellikle Afrika’da ve Uzakdo¤u’da ticari ba¤-lant›lar kuruyor. Bu ba¤lant›lar›n da sonucu olarak,Türkiye ihracat› 2008’in iki ay› itibar›yla yüzde 35 da-ral›rken Afrika’ya yap›lan ihracat yüzde 31 artt›. Yük-selen muhafazakar sermayenin girmek istedi¤i bölgele-rin, ayn› zamanda emperyalistlerin askeri operasyonlar›için asker gönderilen yerler (Afganistan ve Somali gi-bi) olmas› da dikkat çekiyor. Türkiye’deki ihracata yö-nelik KOB‹’lerle daha iri muhafazakar sermaye grup-lar›n›n d›fl pazarlarda karfl› karfl›ya kald›klar› rakipleri-nin ABD, AB sermayesi de¤il Çin ve Hindistan ser-mayesi olmas› nedeniyle, pazar çeflitlendirme stratejile-rinde girilen rekabetin emperyalist stratejilerle uyumluolmas› avantajlar yarat›yor.

‹ç pazar›n k›flk›rt›lmas› tart›flmas› ise sermayeye sa¤la-nacak vergi indirimleri, “mali dengeler gözetilerek ar-t›r›lacak kamu yat›r›mlar›” noktas›nda dönüp duruyor.Burada da tart›flma konusu olan, vergi ayr›cal›klar›n›nkimlere tan›naca¤›. AKP beyaz eflya, otomotiv ve lükskonuta yönelik ÖTV indiriminin hemen ard›ndan di¤er-lerinin talepleriyle köfleye s›k›flt›. Kendisine yak›n ser-maye temsilcilerinin hakim oldu¤u mobilya sektörünekulak t›kayamad›. Ama taleplerin de ard› arkas› kesil-medi. Özellikle beyaz eflya ve otomotivin yaz aylar›n-da daha büyük bir bunal›ma girece¤i söylenerek ek ta-leplerde bulunuluyor. Kamu kaynaklar›n›n kullan›m› ko-nusunda co¤rafi bir tart›flma da mevcut. Örne¤in Müs-takil Sanayici ve ‹fladamlar› Derne¤i (MÜS‹AD) Ku-zeydo¤u ve Ortado¤u Anadolu bölgesinin sanayi, yat›-r›mlar ve hizmetler aç›s›ndan acil olarak desteklenme-si gerekti¤ini ifade ediyor. TÜS‹AD ise zaten Marma-ra’da yo¤unlaflm›fl olan yüksek katma de¤erli sektörle-re destek istiyor.

D›fl kaynaklar›n ve pazarlar›n tükendi¤i noktada serma-ye içi kaynak bölüflümde vergi ayr›cal›klar› o denliönem kazand› ki, hükümet ile IMF aras›ndaki yeni kre-di anlaflmas› da aylard›r esas olarak bu bafll›k üzerin-den kilitlendi. IMF’nin son dönemde kredi anlaflmas›yapt›¤› Ukrayna, Macaristan, Pakistan, Letonya ve Be-yaz Rusya gibi ülkelerin hepsinden kamu harcamalar›-n› afla¤›ya çekerek ekonomileri daha da daraltmalar›n›;kamu personel giderleri ve emekli ödeneklerini t›rpan-lamalar›n› istedi¤i ve rekabet gücün art›rmak için sertbir emek maliyeti düflürme ve tüketici-çiftçi teflvikleri-

38

KR‹Z

Page 41: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

nin iptali politikas› istedi¤i biliniyor. IMF, Obama’n›nTürkiye ziyareti öncesinde isteklerini bir ölçüde yumu-flatt›¤›n› belirtmekle birlikte, önerilen program bu y›lkibütçede 10 milyar TL’lik bir küçülme talep etmeye de-vam ediyor. “D›fl kaynak kanallar›n›n aç›k tutulmas›”talebini hep bir a¤›zdan dile getiren sermaye, bu bafl-l›klar›n hiçbirine itiraz etmezken, IMF’nin daralan ka-mu kaynaklar›n›n bölüflümü noktas›nda önem kazananvergi denetiminin özerklefltirilmesi iste¤i, bütün anlafl-ma süresince kriz yaratt›. TÜS‹AD hükümetin vergi de-netiminin özerklefltirilmesini reddetmesini, “iktidar› vemali denetimi bask› arac› olarak kulland›¤›” gerekçe-

siyle elefltirirken, Gülen cemaatinin bas›n sözcüleri“IMF istedi¤i için flirketlere 'nereden buldun' diye sor-mak felakete yol açar” diyerek bu düzenlemenin “Ana-dolu kaplanlar›n›n” sonunu getirece¤ini savunuyor. Ge-linen son noktada IMF ile henüz bir ön anlaflma yap-mam›fl olan hükümet, 3 y›ll›k yeni stand-by anlaflma-s›n›n “d›fl finansman kayg›lar›n› çözmeyi” hedefleyece-¤ini ve IMF’nin mali destek, teflvik, vergi özerkli¤in-de yumuflama gibi aç›k art›r›c› uygulamalara kaynakayr›lmas›n› yeflil ›fl›k yakmad›¤›n› aç›klad›. Anlaflman›n,miktar› hala aç›klanmayan bir krediyi 3 ayl›k gözdengeçirmelere ba¤l› olarak kulland›raca¤› belirtiliyor.

39

KR‹Z

Metal iflkolunun ard›ndan tekstil iflkolunda da iflçi direniflleri yayg›nlafl›yor. ‹flsiz kalan,ücretlerini alamayan iflçiler çal›flt›klar› atölyeleri iflgal ediyor, yollar› kesiyor. ‹stanbul’daönce Ümraniye’de ard›ndan ‹kitelli’de yaflanan iflgaller iflçilerin büyüyen öfkesini gös-teriyor. Patronun ücretlerini ödemeden ortadan kayboldu¤u ‹stanbul ‹kitelli’de KeremTekstil iflçileri 4 günlük iflyeri iflgalinin ard›ndan 16 Nisan Perflembe günü Bas›n ExpresYolu’nu trafi¤e kapatarak taleplerini hayk›rd›.

Page 42: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

S›n›f Mücadelesine Bilinçli Müdahalefiimdi De¤ilse Ne Zaman!2008 Küresel Krizi, dünyada g›da krizi, ekoloji krizi,egemenlik krizi gibi ço¤ul kriz dinamikleriyle iç içe ge-lifliyor. Kapitalizmin meflruiyetinin insan›n insanla ve in-san›n do¤ayla kurdu¤u bütün iliflkiler bak›m›ndan sorgu-lanmas› için emekçi s›n›flara ve sola son derece elve-riflli zeminler sunan bu iç içe geçmifllik, henüz kendipotansiyeline efl bir mücadele alternatifi yaratm›fl de¤il.

Türkiye’de ise krizin ço¤ul çat›flmalarla eflzamanl› bi-çimde geliflmesi, özellikle yerel seçim ortam›nda ege-menler aras› çat›flma dinamiklerinin ön plana ç›kmas›y-la birlikte, ciddi bir perspektif kaymas› yaratt›. Solunistisnas›z bütün kesimleri, krizin geliflimi; IMF anlafl-mas› vs. gibi geliflmeleri, esas olarak sermaye içi ka-p›flmalar üzerindeki olas› sonuçlar› noktas›ndan görme-ye ve de¤erlendirmeye odaklan›rken, emekçi s›n›flarcephesinde krizin alttan alta yaratt›¤› dinamikleri kav-rayan ve esas önemlisi kendisini bu dinamikler parale-linde yeniden konumland›rmas›n› sa¤layacak bir bak›flaç›s› ve programdan yoksun durumda. Solun kriz sü-recine müdahale biçimi, k›smi olumluluklar yaratan bir-kaç istisnai örnek ve krizin derinli¤ine k›yasla olduk-ça naif kalan denemeler d›fl›nda, krizin yarataca¤› so-nuçlar›n kendisine gelmesini beklemek düzeyinde kal-d›. Geleneksel sendikal hareketin 2008 sonu ve 2009bafl›ndaki bir-iki miting d›fl›nda mücadelede bir çekimmerkezi oluflturmak bir yana, ortaya ç›kan tepkilerinbasit koordinasyonu fikrinden bile uzak durmas›, krizemüdahale edilememesini yaratan önemli ö¤elerden biri-sidir; ama esas mesele bu de¤ildir. Geleneksel sendi-kal hareket, krizin emekçi s›n›flar aras›nda yaratt›¤›depremlerle bafla ç›kabilecek yap›, konum ve nitelikteolmad›¤›n›n bilinciyle, müdahaleden bilinçli bir biçim-de uzak durmaktad›r. Esas mesele, geleneksel sendikalhareketin d›fl›ndakilerin ve solun da krize herhangi birgündelik vaka gibi muamele etmesi; kendisini krizinyaratt›¤› toplumsal sonuçlarla buluflturacak bir konumde¤iflikli¤i plan›na sahip olmamas›d›r. Ama Musa da¤agitmezse, bu da¤ Musa’ya hiç gidemez. Nitekim bu bi-linçli konumlanma eksikli¤i, kriz bafllad›¤›ndan bu ya-na ortaya ç›kan onlarca kendili¤inden tepkiye, örnekhale getirilebilecek kimi direnifl giriflimlerine ancak ke-nardan müdahale edilebilmesine yol açm›fl; flimdi kriznedeniyle emekçi s›n›flar›n hayatlar›n›n farkl› farkl› mü-cadele alanlar› aras›nda kurulmas› çok daha gerekli vemümkün hale gelen ba¤lant›larsa zaten kurulamam›flt›r.

“‹flgücünün dörtte birinin iflsiz; henüz bir iflte çal›flan-lar›n›n yar›s›ndan fazlas›n›n kay›t d›fl› ve geriye kalan

yar›s›n›n da ücretli/ücretsiz izin, k›sa çal›flt›rma gibi es-nek çal›flt›rma biçimleriyle “mutlak açl›k yerine yar›toklu¤a raz› edildi¤i bir ülkede” bilinçli bir müdahalekonumlan›fl›n›n ve program›n›n yoklu¤unun Türkiye’dekrizin etkilerinin henüz yeterince derinden hissedilme-di¤i gibi gerekçelerle aç›klanmas› da mümkün de¤ildir.Çünkü bu sonuçlar daha da derinden hissedilmeye bafl-land›¤›nda s›n›flar aras›ndaki politik güç dengeleri,emekçi s›n›flar›n politik tercihleri ve toplumsal hayat-lar›n›n kazand›¤› nitelikler bak›m›ndan zaten ifl ifltengeçmifl olacakt›r.

Nitekim sermaye s›n›flar› da aralar›ndaki bütün farkl›-l›klara karfl›n bu bilinçle sald›rmaktad›r. Ankara Sana-yi Odas› Yönetim Kurulu Baflkan›’n›n “Çal›flma mev-zuat›m›z›n iflçiyi de¤il ifli koruyan bir zihniyetle eldengeçirilmesi gerekir” sözleri, yerli-yabanc›, finansal-reel,büyük-küçük, AKP’den yeterince beslenen-besleneme-yen bütün sermaye kesimlerinin ortak mutabakat›d›r.Ancak sermaye bu ortak mutabakat noktas›nda yap›s›,iflgücünün nitelikleri ve iktidardan beslenme mesafesiuyar›nca ayn› madalyonun iki yüzünü oluflturan iki si-yaset üzerinden birbiriyle ayr›flmaktad›r. Esneklefltirmesiyaseti yoluyla güvencesizlefltirme ve mutlak kay›t d›-fl›l›k yoluyla güvencesizlefltirme. Bu yüzden a¤›rl›klabirincisinden yana olan geleneksel sermaye as›l iflve-ren-alt iflveren iliflkileri; toplu ifl sözleflmelerinin esnek-lefltirilmesi, ücretsiz izin, k›sa çal›flma düzenlemelerininkendi avantaj›na düzenlenmesini ve k›sa çal›flma öde-ne¤inde yandafl sermayenin kay›r›lmas›n› elefltirmekte;IMF’nin vergi denetimini özerklefltirme istemini destek-lemektedir; zaten kay›t d›fl›nda faaliyet gösteren ve ik-tidar kay›rmas›na abanan sermaye ise herhangi bir ver-gi denetiminin “felaketi” olaca¤›ndan yak›nmaktad›r.Kat› ideolojik ayr›flmalar bir yana, sonuçta AKP esasolarak eme¤e karfl› sald›r›da bu kesimleri yeterince et-kili biçimde kollamas› ya da kollamamas› ölçütüyleelefltiri konusu yap›lmaktad›r. Egemen s›n›flar›n eme¤esald›r› yöntemindeki bu farkl›laflmalar toplam bir mü-cadele çerçevesinde elbette dikkate al›nmal›d›r ancakT‹SK çevrelerinin son günlerde dillerine dolad›klar› es-nek-güvence sald›r›s› da, büyük-orta boy tedarikçi ser-mayenin kay›t d›fl›l›k alan›n› geniflleterek yürüttü¤ü sal-d›r› da, iflçiler için ayn› kap›ya ç›kar: Güvencesizlefltir-me ve de¤ersizlefltirme. Egemen s›n›flar›n özellikleimalat gibi sektörlerde yo¤unlaflan kesimlerinin mutlakanlamda kendi ç›karlar› do¤rultusunda gündeme getir-dikleri “iç pazar›n canland›r›lmas›, kamu yat›r›mlar›”vurgular›n›n, emekçi s›n›flar›n çal›flma ve yaflama alan-lar›ndaki hak talepleriyle hiçbir akrabal›¤› yoktur. Ter-sine bu vurgularla, kendileriyle birlikte k›st›rd›klar› ül-

40

KR‹Z

Page 43: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ke emekçilerinin yaratt›¤› de¤erleri ve kaynaklar› ya¤-malayarak ayakta kalma derdinin peflindedirler.

Egemen s›n›flar›n bu vurgular› ile emekçi s›n›flar›n krizortam›nda çeflitli biçimlerde ifade ettikleri temel talep-lerinin mutlak anlamda uzlaflmaz bir nitelikte oldu¤u-nun ortaya ç›kmas› ise, ancak ve ancak bu temel ta-leplerin, krizin yaratt›¤› fay hatlar›na göre konumlan-m›fl bilinçli bir müdahale etkinli¤inin uzun çabalar› sa-yesinde gerçek bir politik program düzeyine yükselme-siyle mümkün olabilir. Sol, Erdo¤an’›n “te¤et geçme”propagandas› karfl›s›nda yükseltti¤i kendi elefltirisinegerçekten inan›yorsa, müdahalede karfl›laflt›¤› zafiyetin,krizin etkilerinin gerçekten hissedildi¤i alanlarda ya hiçya da etkili biçimlerde bulunmamas›ndan kaynakland›-¤›n› görmelidir. Marmara bölgesinin genifl iflçi havza-lar›, Anadolu’da felç olan güvencesiz sanayi kentleri,bu kentlerde iflten ç›kart›lan iflçilerin tersine göç yafla-d›klar› tar›m alanlar› bu alanlar›n bafll›calar›d›r.

Öte yandan kimi zihinsel barikatlar da krize karfl› mü-cadelede el kol ba¤lamaya devam etmektedir. Türki-ye’nin son iflsizlik verileri, iflçi ile kent yoksulu ara-s›nda kategorik bir ayr›m yap›lmas›n› anlams›zlaflt›r-maktad›r. Sermayenin iki cepheli sald›r› biçimi ise, ka-mu çal›flanlar› ve iflçileflen meslekler dahil, en alttakitafleron iflçi ile en yüksek verimlilikteki imalat sektör-lerinde çal›flanlar gibi iflçi s›n›f› katmanlar›n› tek bir

de¤ersizlefltirme süreci içinde birlefltirmektedir. Böylebir ortamda s›n›f mücadelesine yaklafl›mda yeni-eski ifl-çi kitlesi ayr›flt›rmas› yap›lamayaca¤› gibi; ücret-çal›fl-ma hakk› ve sosyal hak mücadeleleri aras›na zihinsel-pratik duvarlar koymak da yap›labilecek en büyük ha-tad›r. Tersine bugün ücret-çal›flma hakk› ve sosyal hakmücadelelerini birlefltirebilmek büyük bir önem kazan-makta; halk›n temel flartlar›n›n eylemli bir devrimci po-litik programa dönüfltürülebilmesinde olmazsa olmazkoflul haline gelmektedir.

Ama krize karfl› etkin bir do¤rudan eylem çizgisiningelifltirilebilmesi için afl›lmas› gereken en ciddi barikat,özel mülkiyetin meflruiyeti barikat›d›r. Krizin patlama-s›yla birlikte yayg›nlaflan fabrika-atölye iflgal hareketle-rinin üretim bölümü de¤il, yemekhane iflgali düzeyin-de kalmas›; maafllar›n› aylard›r alamam›fl iflçilerin iflasgörüntüsüyle makine kaç›ran iflverenler karfl›s›nda yasalmeflruiyet s›n›r›nda çaresiz kalmas›; sosyal hak gaspla-r›na karfl› yasall›¤›n s›n›rlar›n› aflan fiili kazan›mlar el-de etme çizgisinin yayg›nlaflmamas› bu durumun çeflit-li görüntüleridir. Bu fiili direnifl biçimleri flu ana ka-dar sadece gecekondu y›k›mlar› karfl›s›nda geliflebilmifl-tir; ancak bu tepkiler de tek bafllar›na kald›klar›nda, nekadar militan dinamikler bar›nd›r›rlarsa bar›nd›rs›nlar,“tapu hakk›” mücadeleleri s›n›r›nda kalmakta; ne iflye-ri iflgalleri ne de mahalle direniflleri, özel mülkiyetin

41

KR‹Z

Page 44: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

meflruiyetini fiilen sorgulayan mücadelelere dönüflebil-mektedir.

Yaflanan manzara “kamusal alan›n dönüflümü sorunudevrimci bir sorundur” saptamas›n›n do¤rulu¤unu birkez daha kan›tlamaktad›r. Emperyalizmin yeni sömür-gelerin önüne att›¤› “ayr›lma” mitinin çöktü¤ü noktadaemekçiler s›n›f mücadelesinde mevzi kazanacaklarsa, buancak kopuflçu bir alternatifin kitlesellefltirilmesiylemümkün olacakt›r. IMF’nin emekçi s›n›flara yönelikkamusal harcamalar› daha da küçültme önerisi karfl›s›n-da, kamusal haklara sahip ç›k›lacaksa, bu ancak dev-rimci biçimlerde yap›labilir. Çünkü, “günümüzde yenidemokratik kamusal alan, yaln›zca okuldan, hastanedenve iflten yoksun b›rak›lan güvencesiz, geleceksiz, bir-çok ulustan proleterler y›¤›n›n›n topra¤›, e¤itimi, sa¤l›-¤› ve ifli do¤rudan eylem ile ele geçirdi¤i anda ve yer-de varolmaktad›r… Köylünün iflgal etti¤i toprak; iflsi-zin kesti¤i yol; kay›t paras›n›n ödenmedi¤i her okul veameliyat paras›n›n ödenmedi¤i her hastane, yani halkegemenli¤inin icras› olarak geliflen toprak, ifl ve sosyalhaklar mücadelesi alan›, emperyalizmin ekonomi-politi-¤i ile proletaryan›n ekonomi-politi¤inin çarp›flma ala-n›”d›r. (Devrim dergisi). Buradan ç›kan sonuç, sadecedirenen iflyerine hak yoksunu mahallenin sahip ç›kma-s› ihtiyac› de¤ildir. Ç›kmas› gereken sonuç direnen ifl-yeri ve hak yoksunu mahallenin bir ve ayn› özne ol-du¤unu kavrayan ve gösteren bir hareket biçimidir. Buhareket biçimi ise mahallenin direnen iflyerine ya daiflsiz kalan iflçiye, baflkas›yla dayan›flmak için de¤il,kendi çal›flma ve insanca yaflam hakk› davas›n›n bay-ra¤› haline getirmek için sahip ç›kmas›n› gerektirir. An-cak hak mücadelelerinin sahip oldu¤u devrimci potan-siyel de, iflgal edilen fabrikaya yönelik sald›r›y› kendivarl›¤›yla önleyen; sa¤l›k, e¤itim, ulafl›m gibi alanlar-daki hak taleplerini, iflgal edilen, direnen fabrikan›n av-lusuna s›çratan ve bu talepleri direnen iflçilerin acil ta-lepleri haline getiren bir çizgi olmadan a盤a ç›kamaz.Dolay›s›yla hedef iflten at›lmalara ve hak gasplar›nakarfl› iflgal eylemlerini; iflsizlerin tepkisel hareketlerini;bar›nma hakk› gasp›na karfl› yükselen militan direniflle-ri, halk›n temel taleplerinin savunulaca¤› ortak direniflodaklar› haline dönüfltürmeyi hedefleyen bir programçerçevesinde ilerlenmelidir. Örne¤in kira yard›m›, ücret-siz ulafl›m, sigorta ve hatta çocuklar›na süt ve g›da gi-bi çeflitlendirilebilecek taleplerle iflsiz kitlelerin hareke-te geçirilmesi kolaylaflt›r›lmal›, devlet sermayenin yarat-t›¤› y›k›m› kamusal kaynaklar› seferber ederek telafi et-meye zorlanmal›d›r. Emekçilerin üretim üzerindeki söz,karar ve iktidar hakk› ile üretim d›fl›ndaki alanlardakiinsanca yaflama mücadelesine yönelik sosyal hak talep-

leri tek bir mücadele çizgisi olarak kaynaflt›r›lmal›d›r.

Bugüne kadarki krizlerde baflka ülkelerde ortaya ç›kankitlesel iflsiz iflçi hareketleri ve kal›c› fabrika iflgalleriböyle bir mücadele çizgisinin yarat›c› biçimde geliflti-rilmesine yard›mc› olacak genel bir ufuk yaratmak aç›-s›ndan yol gösterici tecrübeler bar›nd›rmaktad›r. Örne-¤in iflsiz iflçi hareketlerinin kitlesel mücadele yöntem-leri, çal›flma hakk›ndan yoksun b›rak›lan iflçilerin, ça-l›flmakta olan iflçinin sermaye karfl›s›nda flalteri indire-rek üretimi durdurmas›n›n ve üretimden gelen gücünükullanmas›n›n iflyeri-üretim alan› d›fl›ndaki karfl›l›klar›-n›n yarat›lmas›na dayanm›flt›r. Üretimi durdurma olana-¤›ndan yoksun b›rak›lan iflsizler, sermaye üzerinde ger-çek bir yapt›r›m gücüne, üretilmifl olan mallar›n dola-fl›ma girmesini engelleyerek ulaflabilmifllerdir. ‹flsiz iflçihareketlerinin geliflkin bir nitelik kazand›klar› noktada-ki en önemli do¤rudan eylem biçiminin üretim alanla-r›n›n çevresindeki ya da ana mal da¤›t›m güzergahlar›üzerindeki yollar›n kesilmesini içermesinin nedeni bu-dur. ‹flsizler kesilen yollar› belirli bir bölgedeki halk›nbütün temel taleplerinin ifade edildi¤i bir mücadele ala-n›na dönüfltürülmeden uzun süre kapal› tutamam›flt›r.Ancak bu gerçekleflti¤inde yol kesme gibi do¤rudan ey-lem biçimleri, t›pk› grev gibi, bölge halk›n›n toplamçal›flma ve sosyal haklar›n›n elde edilebilmesini sa¤la-yan güçlü bir toplu pazarl›k arac›na dönüflebilmifltir.Yine iflgal fabrikalar› da bölge halk›n›n bütün taleple-rini kucaklayan ortak direnifl mekanlar›na dönüfltürüle-bildi¤inde kal›c› bir varl›k kazanabilmifltir.

Çal›flma hakk› için direnifle geçen, yemekhane iflgaleden, yol kesen iflçiler elbette mücadeleye haz›rl›ks›z-d›r; politik bilince ve cürete sahip de¤illerdir ve elbet-te kazan›mlar› hedefleyen bu mücadelede, kay›p gibigörünen davalara sahip ç›kmadan ve birçok kay›p ya-flanmadan hiçbir gerçek kazan›m elde edilebilmesimümkün de¤ildir. Önemli olan devrimcilerin, krizin ba-fl›ndan bu yana haz›rl›ks›z ve cüretsiz biçimlerde yay-g›nlaflan s›n›f mücadelesinin geliflme hatlar›n› kucakla-yabilecek bir haz›rl›k ve cürete sahip olmalar›d›r.

Dipnotlar:11 Tüccar kapitalizmi döneminin baflat sömürgecilik siyaseti olan, sömürgeci bir dün-

ya piyasas›n›n oluflumunda oynad›¤› rolü tamamlad›ktan sonra, 19. yüzy›l orta-lar›ndan itibaren yerini serbest piyasac›l›¤a b›rakarak, Britanya sömürgecili¤ininresmi ideolojisi olmaktan ç›kan iktisat politikas›. Devletin, elinde tuttu¤u ekono-mik varl›klar› ve sermayeyi, ihracat› özendiren ve ithalat› k›s›tlayan korumac›l›könlemleri yoluyla di¤er ülkeler karfl›s›nda d›fl ticaret fazlas› yaratarak art›rmas›n›öngörür. Asl›nda emperyalistlerce “neoliberal küreselleflme” döneminde de be-lirli ölçülerde fiilen uygulanan ve “neo-merkantalizm” olarak adland›r›lan bu si-yaset, flimdi yüksek düzeyde bütünleflmifl dünya piyasas›n›n parçalanmas› teh-likesine dikkat çekmek üzere aç›k bir suçlama olarak dile getirilmektedir.

22 Fuat Ercan, Gaye Y›lmaz

42

KR‹Z

Page 45: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

mperyalist kapitalist sistem ç›kmaz sokakta.Bu ç›kmazdan kurtulmak ad›na Londra’dadüzenlenen G20 zirvesi çözümün de¤il de-rinleflen ekonomik krizin y›k›c› etkisini art›-racak yeni krizlerin ipuçlar›n› verdi. ‹ngilte-

re Baflbakan› Gordon Brown’un, Londra’daki G20 zir-vesinin kapan›fl konuflmas›nda kurdu¤u umutlu cümle-ler bir ç›k›fl› ifade etmeye çal›fl›rken asl›nda tükenifliitiraf etti. Brown, Washington Mutabakat›’n›n miad›n›doldurdu¤unu ilan ederek tükenifli, yeni bir dünya dü-zeni kuruldu¤unu müjdeleyerek sistemin yenilenme ka-pasitesinin ne kadar s›n›rl› oldu¤unu gösterdi. Zira G20

toplant›s›nda Washington mutabakat›n›n yerini doldura-cak herhangi bir kurucu bütünlüklü model ortaya ç›k-mad›. Aksine G20 toplant›s›na Washington Mutabaka-t›’n›, farkl› yönlerde esnetmeye çal›flan emperyalistleraras› k›z›flan rekabet damgas›n› vurdu. Almanya veFransa ABD’nin tüm ülkeler için önerdi¤i ekonomikteflvik paketlerini uygulamay› fliddetle reddederken,ABD de Almanya-Fransa cephesinin finansal piyasala-ra yönelik denetimin art›r›lmas› önerisini “suland›rd›”.

Washington mutabakat›n›n s›k›-denk bütçe uygulamala-r›n›n sermaye lehine esnetilmesini isteyen ABD’ye kar-

43

KR‹Z

Kapitalizmin büyük bunal›m›ndan ç›k›fl› için bir umut olarak sunulan G20zirvesine, emperyalistler aras› çatlaklar damgas›n› vurdu. G8 toplant›lar›n›G20’ye geniflleten emperyalistler, iddia edildi¤i gibi yeni sömürge ülkelerlegüç paylaflmay› de¤il maliyet “paylaflmay›” amaçl›yorlar

E

G20 Uyum de¤il çatlak‹stikrar de¤il y›k›mUyum de¤il çatlak‹stikrar de¤il y›k›m

Page 46: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

fl› Almanya-Fransa cephesinin direncinin arkas›nda, ihracata dayal› eko-nomilerini d›fl fazla veren özelli¤inin korunmas› çabalar› yat›yor. Herhan-gi bir teflvik paketinin iç talebi art›rarak, ithalat› geniflletmesinden kor-kan Almanya ve Fransa, teflvik uygulamalar›na karfl› ç›k›yor. Bu iki ül-ke daralan pazarlarda ihracatlar› için rekabet güçlerini art›racak emek düfl-man› politikalar› yeterli görüyor. Ancak Avrupa ülkelerinin bu e¤ilimininAvrupa içi “tüketici talebini” iyiden iyiye düflürmesi sonucu, bu ülkele-rin ticaretinin büyük bölümünü oluflturan Avrupa içi ticaretin daha da da-ralma olas›l›¤› büyük bir ç›kmaz olarak dile getiriliyor. Bu durumdaAvrupa ülkelerinin d›fl pazar aray›fllar›nda “merkez”in yani Almanya-Fran-sa ittifak›n›n daha avantajl› olaca¤› “Avrupa’n›n çevresinin”, özellikle Do-¤u Avrupa’n›n ise büyük bir y›k›mla karfl› karfl›ya kalabilece¤i endiflele-ri giderek gerçeklik kazan›yor.

Bugüne kadar verdi¤i d›fl aç›klarla dünyada üretilen mallar›n önemli birbölümünü emen ABD aç›s›ndan ise bu durum sürdürülemez hale geli-yor. Zira ABD’nin ithalat talebinin kayna¤›n› as›l olarak ihracat gelirle-ri de¤il, dolar basma hakk› sa¤l›yor. Ancak y›llard›r devasa miktarlaravaran d›fl a盤›n daha da büyümesi durumunda, dolar›n de¤erinin ve ko-numunun sars›laca¤›ndan giderek daha fazla korkan ABD, giderek ç›k-maza sürükleniyor. Obama G20 yolunda, ABD’nin “doymak bilmez tü-ketimiyle” dünya talebinin ana kayna¤›n› oluflturdu¤u dönemin geri gel-meyece¤ini bildirirken, Fransa ve Almanya’n›n tav›rlar› asl›nda dolar›negemenli¤inin daha da sars›lmas›n›n yolunu aç›yor. Büyük oranda ihra-cata dayal› bir çokuluslu flirketler ekonomisi olan, d›fl aç›k tehdidi yapa-mayan ve y›llard›r resesyonun s›n›rlar›nda yaflayan Japonya ise teflvik ko-nusunda ABD cephesine yak›n duruyor. S›k› maliye politikalar› uygula-yan ülkeler yüzünden ihracat›n›n daralmas›ndan endifle eden ve içeridede teflvik programlar› uygulamak zorunda kalan Japonya’n›n bu tavr›ABD’ye soluk ald›rsa da sonuç almaya yetmiyor.

Uluslararas› talebin büyük tafl›y›c›s› ABD zorda iken, uluslararas› ticare-tin motor gücü Çin, daralan ticaret hacimlerinin etkisini büyük bir top-lumsal y›k›m olarak yafl›yor. Milyonlarca emekçinin iflsiz kald›¤› ve tamanlam›yla güvencesiz sefalete sürüklendi¤i Çin’de iktidar›n kriz politika-s›, ABD zay›flarken IMF gibi uluslararas› kurumlarda gücünü artt›racakhamlelere dayan›yor. Çin hükümeti, IMF’de etkinli¤ini güçlendirmek içinkullanmak istedi¤i genifl dolar rezervlerini ve dolara dayal› varl›klar›n›art›rmak/korumak ad›na eme¤in korkunç yaflam koflullar›na müdahaledebulunmuyor aksine rekabet gücü ad›na y›k›m› destekliyor. G20 toplant›-s›ndan Çin ad›na ç›kan ise, Brezilya, Hindistan gibi ülkelerle beraber be-lirsiz bir gelecekte IMF’deki söz haklar›n›n artmas› vaadi oldu.

ABD’nin toplant›daki en önemli baflar›s› ise, Merkel ve Sarkozy’nin ›s-rarla üzerinde durdu¤u mali denetim mekanizmalar›n›n s›k›laflt›r›lmas› ta-lebini önemli ölçüde bertaraf edebilmek oldu. Küresel bankalar›n, hedgefonlar›n ve kredi derecelendirme kurulufllar›n›n daha s›k› izlenmesini is-teyen ve hatta bu u¤urda masadan kalkma tehdidini aç›ktan dile getirenAlmanya ve Fransa, finansal serbestli¤in sa¤lad›¤› kaynaklarda aslan pa-y›n› alan ABD’nin karfl› ç›k›fllar› karfl›s›nda k›smi tavizler verdi. Toplan-t› sonucunda zaten var olan Finansal ‹stikrar Forumu, Finansal ‹stikrarKurulu’na çevrilirken, bu kurulun hiçbir yapt›r›m gücüyle donat›lmamas›

44

KR‹Z

G20 zirvesi s›ras›ndaLondra sokaklar›n›dolduran binlerce kiflifinans tekellerini kur-tarmaya yönelik planlar›protesto etti.Kaynaklar›n istihdamve sosyal güvenlik içinkullan›lmas›n› isteyengöstericiler bankalarasald›rd›

Page 47: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Fransa ve Almanya’n›n uluslararas› denetim talebinin havada kalmas›naneden oldu ve güçlü finansal düzenlemeler toplant›n›n sonuç metnindetek tek ülkelerin kendi içlerinde halletmeleri gereken bir ortak temenniolarak yer ald›. Ancak, bütçe denkli¤ine özel önem veren Avrupa’n›nvergi cennetlerine yönelik önlem talepleri karfl›l›¤›n› buldu. Aç›klanan so-nuç metninde vergi kaçakç›l›¤›n›n önlenmesi konusunda iflbirli¤i yapma-yan ülke ve organlara yönelik yapt›r›mlar uygulanaca¤› aç›klan›rken,Çin’in en büyük baflar›s› kendi egemenli¤inde olan “vergi cennetleri”Hong-Kong ve Macau’yu kara listeden ç›kartt›rmak oldu.

G20 toplant›lar›nda al›nan kararlara bak›ld›¤›nda sistemde köklü bir de-¤ifliklik öngörülmezken, güç dengelerinde k›smi de¤iflikliklerin yaflanmak-ta oldu¤u berraklaflt›. ABD’nin finansal serbestli¤i koruma çabalar›n›n da,Almanya-Fransa cephesinin s›k› mali politikalar› sürdürme çabalar›n›n da,Çin’in inisiyatif alan›n› geniflletme çabalar›n›n da izleri toplant›n›n sonuçmetninde yer ald›. Ancak Avrupa ve Asya merkezli inisiyatiflerin veÇin’in Anglo-Sakson cephesi karfl›s›nda a¤›rl›¤›n› koymas› önümüzdekidöneme dair önemli bir geliflme olarak göze çarpt›. G20 toplant›s›, su-nulan›n aksine, istikrar günlerine dönüflün de¤il, ekonomik krizin yan› s›-ra emperyalist kapitalist sistemin liderli¤i sorununun giderek derinleflece-¤i gerilimli bir sürece girildi¤inin de habercisi olarak de¤erlendirilebilir.

G20 ülkelerinin korumac›l›ktan kaç›nmas›, toplant›da sorunsuzca mutaba-kat›n sa¤land›¤› tek konu olarak ifade edildi. Beyanlara bak›l›nca, bu ko-nuda sorun yaflanmad›¤› iddias› inand›r›c› gibi gelse de Dünya Banka-s›’n›n Kas›m ay›nda aç›klad›¤› bir raporda G20 ülkelerinin 17’sinin DTÖhükümlerinin aç›klar›ndan yararlanan yeni korumac› önlemler gelifltirdi¤i-ni aç›klamas›, küreselleflme sürecinin gizlenemez hale gelen krizini gös-teriyor.

Yeni bir düzenin kuruluflu olarak sunulan toplant›dan ç›kan en somut ka-rar ise, varl›¤› ve ifllevi ciddi biçimde sorgulanan IMF’nin aya¤a kald›-r›lmas› oldu. Ödemeler dengesi problemleri artmas› beklenen ve krediolanaklar› daralan geliflmekte olan ülkelere kredi sa¤lanabilmesi içinIMF’ye 1.1 trilyon dolar kaynak aktar›lmas› kararlaflt›r›ld›. Böylece ülke-lerin bankalara olan borçlar›n› ödeme güçlü¤ü çekmesi durumunda, b›çaks›rt›ndaki küresel finansal sistemin tamamen parçalanmas›n›n önüne ge-çilmesi hedefleniyor. ‹hracata yönelik “geliflmekte olan” ekonomilerin,özellikle daralan uluslararas› ticaret hacmi nedeniyle özel ve devlet borç-lar›n› ödemekte güçlük çekmesi bekleniyor. Mortgage balonu patlayan kü-resel finans aç›s›ndan, baflka bir önemli de¤erlenme alan› olan azgelifl-mifl ekonomilere likidite bollu¤u koflullar›nda “cömertçe” saç›lan kredile-rin geri dönmemesi olas›l›¤› felaketin büyü¤ünü ifade ediyor. Bu felake-te karfl› IMF’yi mezardan ç›karmak için gerekli oldu¤u söylenen 1.1 tril-yon dolar›n kayna¤› ise belirsizli¤ini koruyor. G20 toplant›s›na kat›lanmerkez ülkelerin vaatleri üst üste kondu¤unda ancak 250 milyar dolaraulafl›l›yor. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda finansal tekellerin karl›l›¤›n› güvencealt›na almak için IMF’nin ayakta tutulmas› projesinin “geliflmekte olan”ülkelerden sa¤lanaca¤› beklentileri art›yor. Sürecin G8 de¤il G20 toplan-t›s›yla yürütülmesinin amac›n›n, iddialar›n aksine, gücün de¤il maliyetin“paylafl›lmas›” oldu¤u anlafl›l›yor.

45

KR‹Z

Page 48: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Kriz ekenöfke biçerKriz ekenöfke biçer

Neoliberal tar›m politikalar›n›n as›ly›k›c› biçiminikazand›¤› 2000’li y›llaruzun süredir rastlan-mayan biçimlerde,yarat›c›l›kta ve kitlesellikte köylüeylemlerine sahneoldu.

Page 49: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ürkiye tar›m›nda neoliberal bir düzenin yer-leflmesine özgü sanc›lar›n yayg›nlaflt›¤› birdöneme denk gelen 2008 Küresel Krizi, busürecin k›r ve kent emekçileri için çok da-ha y›k›c› biçimlerde geliflmesine neden ol-

maktad›r. Üretimi tar›msal tekellerin ç›karlar›na göredüzenleyen neoliberal yap›land›rman›n küçük ve ortatar›msal üreticiye haz›rlad›¤› son bellidir: Topraks›zlafl-mak ve iflçileflmek. Mülksüzleflen köylülü¤ün bir bölü-mü baflkas›n›n topra¤›nda çal›flan tar›m proletaryas› ha-line dönüflmekte, bir bölümü de güvencesiz çal›flma ko-flullar›na mahkum edilmifl bir emek y›¤›n› olarak kent-lere göçmektedir. Di¤er taraftan, çok say›da üretici, ka-¤›t üzerinde topra¤›n›n mülkiyetini kaybetmese de top-ra¤› üzerindeki egemenlik hakk›n› yitirmekte; uluslara-ras› ve yerli tar›m-g›da tekellerine ba¤›ml› tafleron ça-l›flma biçimlerine tabi olarak kendi tarlas›nda iflçilefl-mek durumunda kalmaktad›r. Kriz koflullar›, k›rsal alan-da yaflanan çözülme ve yeniden yap›lanma sürecindea盤a ç›kan çeliflkileri keskinlefltirecektir. Sermaye, kri-zini aflma stratejilerinde di¤er tüm alanlarda oldu¤u gi-bi tar›mda da sald›r›y› as›l olarak tar›msal eme¤e yö-neltecektir.

Krizin k›rsal alanda a盤a ç›kan ilk sonucu çiftçininborç krizinin derinleflmesidir. Tar›msal üreticilerin ban-kalara ve tar›m kredi kooperatiflerine toplam borcu(11.9 Milyar TL) tar›m bütçesinin iki kat›n› aflm›fl veödenemez hale gelmifltir. Borç yükü zincirleme biçim-de üretim sürecini ve üreticilerin yaflam koflullar›n› et-kilemektedir. Kriz, di¤er yandan tar›m iflçilerini de vur-makta, ücretler afla¤› çekilirken, çal›flma ve yaflam flart-lar› a¤›rlaflmaktad›r. K›rsal alandan kopan parçal› ve ör-gütsüz nüfus, krizle birlikte artan iflsizlik koflullar›nda,tüm emekçi kitlelerin çal›flma-ücret koflullar›n›n afla¤›çekilmesinin ç›pas› olarak kentlerde güvencesizlerin engüvencesizi iflsiz-iflçiler biçiminde varl›¤›n› sürdürmeyeçal›flmaktad›r. 2008’in son istihdam verilerine göre, ge-nel e¤ilimin tersine tar›m istihdam›nda k›smi bir art›flyaflanm›flt›r. Bu durum kriz koflullar›nda tar›m d›fl› sek-törlerdeki iflsizlik art›fl›n›n tar›msal eme¤in k›rsaldan ç›-kamamas›na ve k›smi bir k›ra geri dönüfle neden ol-du¤unu göstermektedir. Oysa gelir artmamakta sadeceortadaki geliri ve k›r yoksullu¤unu paylaflan kiflilerinsay›s› artmaktad›r. 2008 krizi, bütçelerinin neredeyse%80’ini g›da teminine ay›ran emekçilerin k›rda vekentte h›zla yoksullaflmas›na; açl›kla yüz yüze gelme-sine neden olmaktad›r.

Kriz koflullar›nda sermaye, tar›mda yaflanan altüst olufl-tan nas›l karl› ç›kaca¤›n›n hesab›n› yapmaktad›r. TÜS‹-AD, 2008 May›s’›nda aç›klad›¤› ve 2009’un ilk ayla-

r›ndan itibaren tar›msal bölgelerde sanayicilerle ayr› ay-r› toplant›larla de¤erlendirmeye ald›¤› “Türkiye’de Ta-r›m ve G›da: Geliflmeler, Politikalar, Öneriler” bafll›kl›raporunda, “tar›m ve g›dan›n krizde ülke ekonomileri-nin yeniden yap›lanmas›nda hayati önemde” oldu¤unuvurgulayarak yeni bir tar›msal dönüflüm reformu ça¤r›-s› yapmaktad›r. Tekelci sermaye, DTÖ üyesi olan veAB üyeli¤ini hedefleyen Türkiye’nin tar›mda “kendineyeterlilik” politikas›ndan tamamen vazgeçmesi gerekti¤i-ni vurgulamaktad›r. Önerilen reformun ayaklar›; tar›m-sal üretimin azalt›lmas› ve tar›mda ürüne yönelik uz-manlaflma; mülkiyet yap›s›n›n düzenlenmesi; “rekabetçi”bir tar›m yap›s›n›n oluflturulmas›; tar›msal desteklemepolitikas›n›n, sermayenin araflt›rma-gelifltirme faaliyetleri-nin ve yat›r›m altyap›s› olanaklar›n›n gelifltirilmesine dö-nük de¤erlendirilmesi; yüksek teknolojili tar›msal üreti-me geçifl; sulama yat›r›mlar›, suyun yönetimi ve fiyat-land›r›lmas›nda yeni düzenlenmelerin yap›lmas›d›r.

Kriz koflullar›n›; üretim su, enerji, tohum ve topra¤a yö-nelik stratejilerini en y›k›c› biçimlerde hayata geçirmef›rsat› olarak de¤erlendirmek isteyen sermayenin önünegeçecek yegane güç ise bellidir: Dayat›lan tar›m politi-kas›na karfl› tepkilerini kendilerine özgü mücadele yön-temleriyle ve yeni örgütlenme çabalar›yla gösteren kü-çük-orta tar›msal üretici ve k›r emekçileri. Tar›msal alan-da 2000’li y›llarda uç veren hareketlilik, k›rda yeni birmücadele ve örgütlenme sürecinin ipuçlar›n› vermektedir.

Tar›mda neoliberal düzenin inflas› Türkiye’de 1980’lerde bafllayan ancak as›l y›k›c› biçi-mini 2000’li y›llarda kazanan neoliberal tar›m politika-lar›n›n en önemli etkisi Türkiye tar›m›n›n dayand›¤› te-mel zemin olan ba¤›ms›z küçük üreticili¤in tasfiyesininh›z kazanmas› ve büyük k›rsal nüfus kitlelerinin geçimaraçlar›ndan kopar›lmas› ve iflçilefltirilmesi oldu.11 Sade-ce AKP’nin iktidarda oldu¤u 2002-2007 y›llar› aras›n-da 1 milyon 800 bin insan tar›mdan koptu.22

DB, IMF, DTÖ programlar› ve AB Ortak Tar›m Po-litikas› uyar›nca tar›msal destekleme politikas›n›n; fiyatgarantisi ile destekleme al›mlar›n›n, kredi, girdi, primdesteklerinin tasfiyesi33 ve tar›msal alanda düzenleme vedesteklemede belirleyici olan tüm K‹Tlerin özellefltiril-mesi tar›msal üreticiyi, tar›m ve g›da alan›na egemenolan uluslararas› tekellerin belirledi¤i tar›m piyasas›naba¤›ml› hale getirdi. (SEK, Yem Sanayii, EBK, KÖY-TEKS, ORÜS, TZDAfi, TÜGDAfi adl› tar›msal kuru-lufllar 1993-2000 y›llar› aras›nda özellefltirilmifltir.)Gümrük politikalar›nda yaflanan de¤iflim ve ihracat/itha-latta tam serbestlik, AB ve ABD kökenli tar›m tekel-lerinin büyük sübvansiyonlarla desteklenen ve ço¤u za-

47

TARIM

T

Page 50: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

man maliyetlerinin alt›nda Türkiye pazar›na sürülendampingli ürünler karfl›s›nda yerli üreticinin rekabet et-mesini olanaks›z hale getirdi. Türkiye tar›msal alandauluslararas› sermayenin aç›k pazar› haline dönüfltü. Busüreç tar›msal ürün fiyatlar›n› yerel maliyet koflullar›n-dan kopartarak uluslar aras› piyasaya tabi k›ld›. Öteyandan küçük-orta tar›msal üreticiyi y›k›ma sürükleye-rek borsalarda spekülasyon44 konusu haline getirilen g›-da fiyatlar› kentli emekçilerin de g›daya ulafl›m hakk›-n› sermayenin insaf›na55 b›rakt›. Örne¤in 2007 y›l›ndamali sermayenin spekülasyon arac› olarak g›da malla-r›na yönelmesi sadece bir y›l içinde bu¤day fiyat›n›%120, pirinç fiyat›n› %75 artt›rd›. Tar›msal girdi des-teklerinin afla¤› çekilmesi ve büyük bölümü yine tar›m-sal tekellerce belirlenen girdi fiyatlar›n›n yüksekli¤i kü-çük-orta tar›msal üreticiyi ekim yapamaz ya da ekti¤iürünü satamaz hale getirdi. Çiftçi, 2008 y›l›nda gübre-de %150’yi aflan; mazotta %40, elektrikte %50-60’›, to-humda ve tar›msal ilaçta %42’yi bulan fiyat art›fllar›nedeniyle ürünlerini zarar›na satt› ve girdi maliyetleri-ni karfl›lamak için ald›¤› borçlar› ve elektrik-su fatura-lar›n› ödeyemedi. Birçok üretici bankalara borcunu öde-mek için çal›fl›r hale geldi. Tar›mda üretimden gelengelirle borcunu ödeyemeyen birçok çiftçi, varl›k sat›flyöntemine gitti ve traktör, tar›m makineleri gibi üretimaraçlar›n› ve topra¤›n› sat›fla ç›kard›.

Bu süreç bir zamanlar tar›msal ürün yeterlili¤i ile övü-nen Türkiye’nin ithalatç› ülke haline gelmesine yol aç-t›.66 Di¤er yandan ihracata yönelik tar›msal üretimin zor-lanmas›, üreticiyi ihraç edilebilir belirli tar›msal ürün-

ler üzerinde uzmanlaflmaya yöneltti ve d›fl pazarlara ba-¤›ml›l›¤› artt›rd›. Tüm bunlar yerli tar›m ürünleri çeflit-lili¤inin, ekolojik-genetik zenginli¤in ve yerel koflullarauygun üretim özelliklerinin korunamamas›na, ülkeninkendine yeterli bir g›da rejimi oluflturmak için gerekentar›msal üretim altyap›s›n›n ve g›da güvenli¤inin tahripedilmesine neden oldu. Çiftçinin üretim süreci üzerin-deki tasarruf hakk›n› tar›msal tekeller lehine ortadankald›rmaya dönük di¤er bir yap›sal düzenleme, AKPiktidar› taraf›ndan ç›kar›lan Tohumculuk Kanunu ile ya-flama geçirildi.77 Dünya çap›ndaki örnekleriyle benzer bi-çimde haz›rlanan Tohumculuk Kanunu’nun temel man-t›¤›, binlerce y›ld›r geleneksel tar›m yöntemleri ile ku-flaktan kufla¤a aktar›lan bilginin özel mülkiyetlefltirilme-si, çiftçilerin tohum üzerindeki kolektif fikri haklar›n›nflirketlerin eline geçmesi, küçük üreticilerin üretim ma-liyetlerinin artmas›, yerel tohumlar›n terk edilerek en-düstriyel tar›ma geçilmesi ve üreticilerin GDO’lu to-humlara yönlendirilmesine yol açmak üzerine kuruldu.88

Tar›msal yeniden yap›land›rmadatar›msal emek cephesi Tar›mda neoliberal yeniden yap›land›rman›n bir aya¤› da“yönetiflim” ayg›tlar›n›n devreye sokulmas› oldu. fiekerKurumu ve Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü ‹çkilerPiyasas› Düzenleme Kurumu gibi, tar›m flirketlerininiçinde yer ald›¤› Kurullar, üretime, iç pazara verilecekürün miktar›na kota koyma yetkisiyle donat›l›rken, ürünal›m fiyat›n›n iflletmeci-üretici mutabakat›na b›rak›lmas›ve ürün sat›fl fiyat›n›n flirketlerce belirlenmesi gibi uy-

TARIM

Page 51: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

gulamalar devreye sokuldu.99 Bu durum binlerce üretici-nin geleneksel ürünlerini ekemez hale gelmesine yol aç-t›. Örne¤in fieker Yasas› sonras› 175 bin üretici fleker-pancar› üretimini b›rakt› ve üretim 18 milyon tondan11 milyon tona geriledi. Tütün Kanunuyla TEKEL’indestekleme al›mlar›ndan çekilmesi, sözleflmeli üretimegeçilmesi ve özellefltirme1100 süreciyle birlikte 2002-2007döneminde tütünde üretici say›s› 410 binden 180 bine,ekim alan› 195 bin hektardan 140 bin hektara, üretimde 163 bin tondan 75 bin tona geriledi.

Tar›m sektöründe belirleyici olan kamu kurumlar›n›nözellefltirilmesi ayn› zamanda o sektörlerde pazar ege-menli¤inin birkaç flirketin eline geçmesi ile sonuçland›.Yerli sermaye gruplar›n›n çokuluslu flirketlerle ortakl›k-lar› artarken, küçük üreticili¤e dayanan Türkiye tar›myap›s› üzerine oturan çokuluslu flirketlerle g›da piyasa-s› katmanlaflt›.1111 Tar›m ve g›da üretimi uluslararas› ser-mayenin, yerli tekelci sermayenin ve bunlar›n tafleron-lar›n›n denetimi alt›na girdi. Art›k Türkiye tar›msal üre-ticileri ç›plak biçimde sermayeyle karfl› karfl›yayd›.Özellefltirme süreci, devlet denetiminde sözleflmeli üre-ticilik sistemini köylüler için flirketlere sözleflmeli kö-lelik sistemine dönüfltürdü. Sözleflmeli üreticili¤in1122 flir-ketlere ba¤›ml› k›l›nmas›yla sermaye, toprak mülkiyeti-ni alma maliyetine katlanmadan güçsüzlefltirilmifl tar›m-sal üreticinin mal›n› ve iflgücünü birlikte kiralamayabafllad›. Üretim süreci üzerinde üretici egemenli¤ini or-tadan kald›rarak kendine ba¤›ml› k›ld›. Mal›n› ve iflgü-cünü kiralayan üretici; tarlas›, ürünü, üretim süreci üze-rindeki tasarruf hakk›n› kaybederken, kendi tarlas›ndaiflçi haline geldi. Örne¤in, flirketle belirli niteliktekiürün için sezon zaman› oluflacak piyasa fiyatlar›na gö-re sat›n alma taahhüdüyle sözleflme yapan üretici, flir-ket uzmanlar›nca denetlenebilmekte, kimi zaman tar›m-sal girdiler flirket taraf›ndan temin edilmekte, vakti gel-di¤inde sözleflmeye ra¤men flirket taraf›ndan ürün tar-lada b›rak›labilmektedir.

Tar›mda neo-liberal y›k›m›n tar›msal emekçiler aç›s›n-dan di¤er bir sonucu da tar›mda güvencesiz çal›flman›nbiçimleri olarak geçici ve gezici tar›m iflçili¤inde ya-flanan art›fl oldu. Anadolu’nun topraks›z yoksul köylü-lerinin tarla, ba¤, bahçelerde mevsimlik, haftal›k, gün-lük tar›m iflçisi olarak çal›flmas› yeni de¤ildir. Ancakbu say› giderek artmakta, topra¤› olup tar›msal üretim-le geçimini sa¤layamayan aileler bu çal›flma biçiminekat›lmakta, mevsimlik iflçiler ülkeyi bir bafltan bir ba-fla katetmektedir. Mevsimlik iflçilerde ana a¤›rl›¤› Kürttar›m emekçileri oluflturmaktad›r. Resmi verilere göresay›lar› 200 bin civar›nda olan mevsimlik iflçilerin ai-lelerin tamam›n›n kat›l›m›yla çal›flt›klar› göz önüneal›nd›¤›nda say› tahmini iki milyona yaklaflmaktad›r.1133

Geçici ve gezici iflçilerin büyük bir bölümünü kad›nve çocuklar oluflturmaktad›r.1144 Düflük ücret ve insanl›kd›fl› koflullarda çal›flman›n yan› s›ra özellikle mevsim-lik iflçilerin bar›nma, beslenme, e¤itim, sa¤l›k haklar›-n›n varl›¤›ndan söz etmek mümkün de¤ildir. Mevsim-lik tar›m iflçileri y›lda 3-4 bölgede ve iflte çal›flmakta,kamyon kasalar›na doldurulup tafl›nmakta, çad›rlardabar›nmakta, gelirlerinin bir bölümünü ifli ve ücreti top-rak sahibiyle görüflerek belirleyen, iflin kontrolünü sa¤-layan, ücretlerin ödenmesine arac›l›k yapan kifli olan“elçi-çavufl-day›”ya vermektedirler. Yine mevsimlikKürt iflçiler, birçok yerde, daha önce Ordu Valisi’ninald›¤› “göçmen iflçilerin flehre girmelerini” yasaklamave çal›flmak için gelen Kürt iflçilerin GBT sorgulama-s›ndan geçirilmesi gibi kararlarla, devlet kurumlar› ta-raf›ndan da do¤rudan yönlendirilen milliyetçi sald›r›lar-la, ›rkç›l›k ve ayr›mc›l›kla karfl›laflmaktad›r.

Tar›mda emek genel anlamda güvencesizdir. Tar›mdaistihdam edilenlerin %46.3’ü ücretsiz aile iflçisi olarakçal›flmaktad›r. Bu oran kad›nlarda %87.3’tür. Sosyalgüvenlik kurulufllar›na kay›t olma oran› tar›mda%11.8’dir. Bu oran kad›nlarda %0.8’dir yani her 100kad›ndan 99’u tar›mda sosyal güvenceden yoksun istih-

49

TARIM

Büyük bölümünü Kürt tar›memekçilerinin oluflturdu¤umevsimlik iflçiler y›lda 3-4bölgede insanl›k d›fl›koflullarda çal›fl›yor. Ülkeyibir bafltan bir bafla, doldurul-duklar› kamyon kasalar›üzerinde katederken yollardacan veriyorlar, ekmeklerinikazanmak için gittikleri yer-lerde ›rkç›-milliyetçisald›r›lara u¤ruyorlar.

Page 52: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

dam edilmektedir. Bu durum tar›msal alanda yaflanan-lar görmezden gelinerek ülke çap›nda güvencesizli¤ekarfl› mücadele stratejileri oluflturulamayaca¤›n› göster-mektedir.

K›rsal kentlere ve büyükflehirlere göç eden kitleler isetafleron çal›flman›n, fason üretimin, gündelikçi çal›flmabiçiminin ana kitlesini oluflturmaktad›r. Kentteki “köy-

lüler” olarak kentle bütünleflmeye çal›flan emekçiler,kentsel hizmetlere ve kamusal haklara ulaflmada en de-zavantajl› kesimi oluflturmakta, ucuz emek havuzlar›n›nana kitlesi olarak emekçiler aras›nda rekabet ve düfl-manlaflt›rma politikas›n›n somut hedefi haline dönüfl-mektedirler. Türkiye’de k›rsal alandan kente göçünönemli bir belirleyeni, 90’lardan itibaren Kürt illerindeyaflanan kirli savafl, zorunlu göç ve köy boflaltmalar›,yayla ve k›fllaklara ç›k›fl yasa¤› gibi nedenlerle y›k›mau¤rayan tar›m ve hayvanc›l›k olmufltur. Özellikle Kürtillerinden göç alan kentlerde yerel emekçilerin iflsizli-¤e ve yoksullu¤a karfl› tepkilerinin milliyetçiler taraf›n-dan Kürt iflçilere yönlendirilmesi kimi yerde göçmeniflçilerin potansiyel suçlu muamelesi görmesine yol aç-makta, kimi yerlerde ise linçe varan sald›r›lar yaflan-maktad›r. Kente göçen ve tamamen örgütsüz bir emek-çi kitlesini oluflturan k›rsal nüfus, güvencesizlik ve a¤›ryaflama/çal›flma flartlar› alt›nda geleneksel dayan›flmailiflkilerinin içine girme, hemflericilik iliflkileri ya da ce-maat yap›lar› içinde ayakta kalma stratejileri olufltur-maktad›r.

Tar›msal yap› ve örgütlenmedegeleneksellik Neoliberal tar›m rejimiyle beraber, büyük toprak sahip-leri, emperyalist tar›m ve g›da tekelleri ve onlar›n ta-fleronu tar›m flirketlerinin ç›karlar› ile tar›m emekçileri,yoksul topraks›z köylüler ve küçük üreticilerin ç›karla-r› aras›ndaki çeliflkiler derinleflmektedir. Ancak hala bü-yük bölümü küçük-orta ölçekli aile iflletmelerine daya-nan tar›mda, üreticilerin ana örgütlenme kanallar› gele-nekseldir. Geleneksel örgütlenme biçimleri bugünün k›r-sal çeliflkilerine yaslanmamakta, tar›msal eme¤in ortakç›karlar›n› ve ihtiyaçlar›n› savunmamaktad›r. Tar›msalalanda devletin piyasada belirleyici rol ald›¤› dönemegöre flekillenen, uzun y›llar siyasal iktidarlar›n atad›¤›müdürler taraf›ndan yönetilen ekonomik örgütler olarakTar›m Sat›fl Kooperatifleri ve anti-demokratik tüzük veyasalarla flekillendirilen meslek örgütü Ziraat Odalar› veBirlikler siyasal iktidarlar›n vesayeti alt›ndad›r. Milyon-larca küçük-orta üreticinin üye oldu¤u geleneksel üre-tici örgütlenmeleri yap›sal olarak k›rsal alanda sömürüve rant› paylaflman›n, k›r› denetim alt›na alman›n, köy-lü muhalefetini pasifize etmenin araçlar› olmufllard›r.1155

Geleneksel tar›m örgütlenmelerinin önderlikleri dahaçok zengin köylülü¤ün elinde sa¤ siyasal hegemonyaalt›ndad›r ve küçük-orta köylülü¤ün söz ve karar hak-k› yoktur. Ziraat Odalar› tar›msal alanda yaflanan y›k›-m›n büyük bir öfkeye dönüfltü¤ü 2000’li y›llara dam-gas›n› vuran üretici eylemlerinde etkin güç olmufltur.

50

TARIM

Son y›llarda köylü eylemlerinin gündemlerinden birini suhakk› oluturuyor

Page 53: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Ziraat Odalar›’n›n etkinli¤inin birkaç temel nedenindenbahsedilebilir. Tar›msal alandaki büyük altüst olufl, ta-r›msal tekellerle çeflitli kanallarla bütünleflmifl olsalardahi sömürü ve kar oranlar› aç›s›ndan büyük toprak sa-hiplerinin de ç›karlar›na de¤mektedir ve bu kesimlerkendi konumlar›n› en az hasarla koruma refleksi gös-termektedirler. Di¤er yandan büyük toprak sahipleri, ta-ban üzerindeki etkinliklerini ancak küçük-orta köylülü-¤ün afla¤›dan yükselen tepkiselli¤inin kendi denetimle-rinde a盤a ç›kmas›n› sa¤layarak koruyabilmekte, ayn›zamanda bu tepkiselli¤i belli bir noktaya kadar kendiç›karlar›n› korumakta dayanak haline getirmektedirler.2004’te üretici eylemleri yay›l›rken, Ayd›n’da binlerceüreticinin hükümeti istifaya ça¤›rd›¤› mitingden hemenbir gün sonra, Tar›m Bakan›’n›n da kat›ld›¤› bir top-lant›da Ziraat Odalar› Birli¤i ad›na hükümetten özür di-lenmesi ve tabandan gelen bask› ile mitingin yap›ld›-¤›n›n söylenmesi Odalar›n yap›s›n› anlatan iyi bir ör-nektir ama tekil de¤ildir. 2000’li y›llar gerçeklefltirilenüretici eylemleri kadar Ziraat Odalar›’n›n üretici tepki-lerini bast›rd›¤› say›s›z giriflimle doludur.

Tar›m alan›nda geleneksel örgütlenme kanallar›n›n he-gemonyas›n›n k›r›lamamas›nda, tar›m toplumunda siya-sal gericili¤in; milliyetçilik ve ‹slami gericilik biçimle-rinde örgütlü olmas›n›n da etkisi vard›r. Sa¤›n oy de-posu özelli¤ini koruyan k›rsal alan›n siyasi tercihleri bualandaki aktörler aras›nda sal›nmakta, seçim öncelerik›smi kaynak aktar›m›na dayanan hamleler oy ak›fl›n›siyasal iktidar lehine yönlendirebilmektedir. Tar›msalalan›n siyasal tercihindeki geleneksellik, köylülük için-de köklü bir siyasal parti olan DP(DYP)’nin, Türkiyesiyaset sahnesinden silinmesine ra¤men, 2009 seçimle-rinde hiçbir bölgede alamad›¤› oy oran›n› tar›m yo¤unyerleflimlerden almas› örne¤inde kendini göstermektedir.Tar›msal y›k›ma yönelik büyüyen öfke k›rsal nüfusun

siyasal tercihlerinde do¤rudan köklü bir dönüflüme yolaçmamaktad›r. Tar›msal alan› örgütlemeye dönük ileri-ci inisiyatiflerin zay›fl›¤› da bu konuda bir di¤er et-kendir.

Üreticinin geleneksel/muhafazakar örgütlenme biçimleri-ne alternatif bir giriflim, sosyalist gelenekten gelen ini-siyatiflerle bafllat›lan sendikalaflma çabas› olmufltur. Tü-tün Yasas›’n›n Meclise gelmesi sürecinde, yasaya kar-fl› bilgilendirme ve örgütlenme çabas› için Uflak Efl-me’de köylerin gezilmesiyle bafllayan ve Akhisar’da tü-tün sorunlar›n›n ele al›nd›¤› Tütün Kurultay›’n›n ger-çeklefltirilmesiyle devam eden süreç boyunca, benzeryöntemlerle köyler gezilerek üzüm, zeytin, f›nd›k, bu¤-day, çay, flekerpancar›, hayvan yetifltiricili¤i, ayçiçe¤ikurultaylar› örgütlenmifltir. Kurultaylar sonucunda ürünbazl› sendikalar›n kurulmas› karar› al›nm›flt›r. Devletçiftçi sendikalar›na yönelik davalar açm›fl, Mart2009’da ise 8 ürün bazl› sendikan›n birleflimi ile ku-rulmufl olan Çiftçi-Sen’in kapat›lmas›na karar verilmifl-tir. Hukuki süreç devam etmektedir. Çiftçi sendikalar›deneyimi, sendikal örgütlenme gelene¤i olmayan k›rsalalanda sözleflmeli üreticiye flirketlere karfl› sendika al-t›nda örgütleme hedefini tafl›mas›; kimi zaman sembo-lik düzeyde kalsa da ilerici muhalefetin gündemine ta-r›msal üreticilerin/alan›n sorunlar›n› tafl›mas› ve as›l ola-rak tar›msal alandaki neoliberal y›k›ma karfl› tepkileriörgütlemeye dönük cesur bir ad›m olmas› bak›m›ndande¤erlidir.

Tar›msal alanda mücadele gelene¤i veyeni dinamikler Türkiye’de köylü hareketleri, özellikle toplumsal muha-lefetin gençlik hareketi ve iflçi s›n›f› mücadelesinin üze-rinden yükselerek siyasallaflt›¤› ve tüm ülkeyi etkiledi-¤i 1967-68’lerden bafllayarak k›sa dönemli de olsa özel

51

TARIM

Sa¤ siyasalhegemonyaalt›ndaki ZiraatOdalar›, tabanüzerindeki etkin-likleriniköylülü¤ünafla¤›dan yükse-lentepkiselli¤ininkendi denetim-leri alt›nda a盤aç›kmas›n›sa¤layarak koru-maya çal›fl›yor

Ordu F›nd›k Mitingi

Page 54: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

deneyimler biriktirmifltir. 1967’de Fatsa köylülerinin te-fecili¤i ve sömürüyü protesto ederek borçlar›n›n erte-lenmesi için yapt›¤› eylemler; 1969’da Samsun’nunÇarflamba ve Bafra ilçelerinde gerçeklefltirilen tütünüreticileri mitingleri; ‹zmir’in Torbal› ilçesine ba¤l›köylerde a¤a iflgalindeki hazine arazilerini ele geçirenköylülerin eylemleri; Tokat Uzunburun köylülerininyapt›¤› 2 bin dönümlük hazine topraklar› iflgali; Nall›-han ve Bafa Gölü köylülerinin iflgalleri, 1970’te Do¤uKaradeniz’de çay üreticilerinin eylemleri ve çay fabri-kalar› iflgalleri; Giresun, Ordu, Fatsa, Bulancak, Tire-bolu, Espiye ve Vakf›kebir’de f›nd›k üreticilerinin tefe-ci-tüccar sömürüsüne karfl› düzenledikleri mitingler;haflhafl üretiminin k›s›tlanmas›na karfl› Merzifon ve Ço-rum’da binlerce köylüyü harekete geçiren eylemler;1971 y›l›n›n bafl›nda Uflak Eflme’de ve Alaçam’da dü-zenlenen tütün mitingleri; Ayd›n Söke’de gerçekleflentoprak reformu mitingi; Gaziantep O¤uzeli’nde köylü-lerin a¤alar taraf›ndan baflkalar›na kiraya verilen 3 bindönümlük topra¤a el koymalar› döneme ait mücadeleörneklerinden baz›lar›d›r. Bu dönem tar›m emekçileri-nin, küçük üreticilerin ve topraks›z köylülerin eylemle-rinde, baflta Karadeniz olmak üzere tar›m bölgelerindeörgütlenme çabalar›n› artt›ran Dev-Gençlilerin rolü at-lanamaz. Yine devrimci hareketin 1978-79 aral›¤›ndaanti-faflist mücadelede elde etti¤i konumu somut poli-tik hedeflere yöneltti¤i Fatsa’da örgütlenen “F›nd›ktaSömürüye Son” mitingi ve kampanyas›; yörenin enönemli sorununa karfl› mücadelenin halkla birlikte ör-gütlenmesinin avantajlar›n› göstermifl, Fatsa deneyimi-nin yarat›lmas›nda kritik bir rol oynam›flt›r.

70’lerdeki köylü hareketlili¤i kesintiye u¤rad›ktan son-ra, uzunca bir süre köylülük toplumsal muhalefet aç›-s›ndan belirleyici bir pratik içinde bulunmam›flt›r.2000’li y›llara kadar geçen süre içinde bugünkü köylühareketlerinde iz b›rakan bir di¤er önemli deneyim iseBergama köylülerinin Eurogold maden flirketine karfl›verdikleri mücadele olmufltur. Bergama köylüleri, siya-nürle üretim yapan alt›n madenine karfl›, flirketin tümifl, para vaatlerine, kendilerine yönelik fliddete, devletinmadeni korumas›na ra¤men mücadele etmifllerdir. Sür-dürdükleri mücadele; eylem zenginli¤i ve yarat›c›l›¤›,köylü kad›nlar›n kat›l›m›, y›llara yay›lan süreklili¤i veinatç›l›¤›, tüm Türkiye toplumsal muhalefetinin günde-mi haline gelmesi, köylü mücadelesinin ihtiyaç duydu-¤u hukuksal ve bilimsel-teknik bilgi ile buluflmas›ylatoplumsal mücadeleler tarihimizde yerini ald› ve tüm ül-ke halklar›na bir direnifl gelene¤i b›rakt›. Bergama köy-lülerinin mücadelesi bugünün köylü hareketlerinde yafla-nan ekolojik duyarl›l›¤›n da temel ç›k›fl noktalar›ndan

birini oluflturdu. Aç›lan davalar› kazanmaya odaklananve çeflitli düzeylerde davalar› kazanmas›na ra¤men hü-kümetlerin ayak oyunlar›yla alt›n flirketinin çal›flmalar›-n› durduramayan Bergama köylülerinin mücadelesi, hu-kuki mücadele alan›n›n s›n›rlar›n› ve ancak sistem kar-fl›t› bir siyasallaflmayla kazan›m›n mümkün olaca¤›n›göstermesi bak›m›ndan da kritik bir önem tafl›yordu.

Tar›mda neoliberal y›k›m›n fliddetiyle geçen 2000’li y›l-lar ise uzun süredir rastlanmayan biçimlerde, yarat›c›-l›kta ve kitlesellikte köylü eylemlerine ve üretici mi-tinglerine sahne oldu.

Manisa ve Ordu’da 100 bin ve Ayd›n’da 50 bin üre-ticinin, ürünlerine verilen düflük fiyatlar› ve desteklemeoranlar›n› protesto etti¤i mitingler tar›m bölgelerinin ne-redeyse tamam›nda karfl›l›¤›n› buldu ve yayg›nlaflt›. Cü-neyt Zapsu’nun maketlerinin yak›ld›¤› Ordu mitingin-den sonra Samsun-Ordu karayolunu 9 saat boyunca 20bin kifliyle trafi¤e kapatan ve bizzat Tayyip Erdo¤an’›nemriyle sert müdahaleye maruz kalan üreticiler, gözle-rin tar›m alan›nda yaflanan y›k›ma çevrilmesini sa¤lad›.Artvin Hopa ve Kemalpafla’da çay vermeye getirilens›n›rlama nedeniyle ürünlerini toplayamaz hale gelen veözel firmalardan alacaklar›n› zaman›nda tahsil edeme-yen çay üreticileri, özellikle kad›nlar›n önderli¤inde yolkesme eylemleri yapt›lar. Mersin’de narenciye üretici-leri limon hasat gününde ürünlerini yollara dökerek D-400 karayolunu trafi¤e kapatt›lar. fiarköy Mursal› köyü

52

TARIM

Page 55: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

üzüm üreticileri, sözleflme yapt›¤› halde üzümlerini al-mayan MEY A.fi’yle mücadele ederken, Manisa K›r-ka¤açl›lar tütünde özel sektör dayatmas›yla imzalad›k-lar› sözleflme fiyatlar›na dahi uyulmamas›na karfl› ey-lem yapt›lar. Tar›m Kredi Kooperatifi’nden ald›klar›krediler nedeniyle hacizle karfl› karfl›ya kalan çiftçiler,Konya’da Tar›m Kredi Kooperatifi önünde iki gün sü-ren oturma eylemi yapt›lar. Manisa, Burdur, Konya,Manisa, Afyonkarahisar, Denizli, Karaman, Bursa,Mu¤la, Ankara ve ‹zmir Tire'den Antalya'ya gelen bin-lerce süt üreticisi “Alak›z sütünü helal etmiyor" sloga-n›yla eylem yapt›lar.

Neoliberal su ve enerji politikalar› nedeniyle artan ener-ji ve su faturalar›; özellikle yerel su kaynaklar› üzerin-de tasarruf ve kullan›m haklar›n›n ellerinden al›nmas›ve kaynaklar›n sermaye kullan›m›na aç›lmas›, köylülerinbir di¤er temel gündemiydi. Urfa Akçakale’de faturala-r› ödeyemedikleri için elektrikleri kesilen köylüler DE-DAfi’a yürürken, Urfa'n›n Virahflehir ilçesinde elektrikkesintileri yüzünden trilyonlarca lira zarar eden köylü-ler AKP ilçe binas›n› bast›lar. Malatya'n›n Akçatoprakköylüleri borçlar› nedeniyle sular›n›n kesilmesi sebebiy-le traktörleriyle karayolunu trafi¤e kapatt›. Gaziantep`in

O¤uzeli ilçesi yak›nlar›ndaki Kayac›k Baraj Gölü`ndenyeterince su alamayan köylüler, kuruyan tarlalardakibu¤daylar›n bir k›sm›n› yakarak eylem yapt›. Sakarya’daTeketaban köylüleri kendi elleriyle oluflturduklar› su fle-bekelerine sayaç takmak için gelen görevlileri “suyumuzbizimdir” diyerek sopalarla karfl›lad›lar. Do¤u Karade-niz’de derelerden akan sular›n kullan›m hakk›n›n HESprojeleri ile çokuluslu firmalar ve yerli flirketlere sat›l-mas›na karfl›, F›rt›na Vadisi’nden bafllayan mücadele ör-ne¤inden hareket eden F›nd›kl›, ‹kizdere, Hemflin veÇayeli halk› do¤al kaynaklar›n ve yaflam alanlar›n›nya¤malanmas›na karfl› uzun soluklu bir mücadeleye gi-riflti. F›rt›na, F›nd›kl›, ‹kizdere, Kemalpafla, Hopa, Hem-flin, Arhavi, Parat, Çayeli Senoz ve Trabzon dereleriad›na Derelerin Kardeflli¤i Platformu oluflturuldu.

Sermayenin, köylülü¤ün do¤al yaflam alan›n› y›k›mau¤ratan giriflimleri ve neoliberal maden, sanayi, çevrepolitikalar›, köylülerin giderek daha fazla ekolojik so-runlar› gündem yapmalar›na ve bu sorunlar etraf›ndaharekete geçmelerine yol açt›. Antalya, Milas, Alanya,Eskiflehir, Afyonkarahisar, Kocaeli gibi birçok yerdeköylüler taflocaklar›na karfl› eylemler örgütlediler, ‹zmirGermiyan köylülerinin mücadelesi sonucu tafloca¤› mü-hürlendi. Manisa’n›n Develi köyünde kat› at›k berta-raf tesisini ve ürünlerinin para etmemesini çeflitli ey-lemlerle protesto eden, Manisa Belediyesi’ni basarak“pis bir yer varsa o da buras›d›r” diyerek deterjanlar-la y›kayan köylüler sonunda TBMM kap›s›na dayand›-lar. Kat› at›k depolama alanlar›n›n köylerine getirece¤ikirlilik ve yap›m s›ras›nda kesilen a¤açlar› korumakiçin Marafl’ta yol kesen köylüler, Samsun Bafra’da ay-n› taleplerle yapt›klar› eylemde kendilerini a¤açlaraba¤lad›lar. Köylüler Kaz da¤lar›nda maden aramalar›nakarfl› düzenlenen eylemlere kat›l›rken, ocaklara maden-cileri sokmamak için gece nöbetleri tuttular. Uflak ‹nalK›fllada¤ köylüleri siyanürle alt›n arayan, Tüprag Me-tal Madencilik fiirketi'ne karfl› sürdürdükleri uzun so-luklu mücadelede, flirketin suyunun kendi topraklar›n-dan geçmesine izin vermediler. Gümüfltafl Madencilikfiirketi’nin Ni¤de’de siyanür yöntemi ile iflletmek iste-di¤i alt›n madeniyle yap›lmas› planlanan “ÇED halk›nkat›l›m› toplant›s›” halk›n engellemesiyle yapt›r›lmad›.Marafl Narl› köylüleri verimli tar›m arazilerinin üstünedikilen Sanko Çimento fabrikas›na karfl› bafllatt›klar› di-renifli, “Onuruma, Ovama Dokunma” sloganlar›yla ya-p›m› devam eden ikinci fabrikaya karfl› da sürdürüyor-lar. Bismil’in topraks›z köylülerinin hazine arazilerinikiralayan toprak a¤as›na karfl› sürdürdükleri eylemler,Çukurova tar›m iflçilerinin yevmiyelerin yükseltilmesitalebiyle örgütledi¤i ifl b›rakma eylemi, Ankara Polat-

53

TARIM

K›rsal yaflam›n mirasç›s› olarak köylülerin tarihsel kolektifbilgilerini koruyarak, do¤aya hükmederek de¤il onun birparças› olarak ve emperyalist tar›m tekellerinin de¤il halk›nortak ihtiyaçlar› do¤rultusunda üretme haklar› vard›r.

Page 56: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

54

TARIM

l›’da ço¤unlu¤u Kürt 30 bin tar›m iflçisinin grevi, Ha-tay’da kamyonla tafl›nan mevsimlik iflçilerin trafik ka-zas› sonucu ölmesi üzerine 1500 iflçinin yaflam hakk›talebiyle üç günlük yas ilan edip ifl b›rakmas›, tar›m-sal eme¤in ve yoksul köylülü¤ün mücadeleleri aç›s›n-dan di¤er örnek deneyimler oldular.

2000’li y›llar neoliberalizme karfl› mücadelede tar›msalalan›n direnifl potansiyelini a盤a ç›kard›. Türkiye tar›mbölgelerinde bireysel ya da küçük ölçekli protestolaryayg›nlaflt›. Üreticilerin ve tar›m emekçilerinin mücade-leleri; tar›mda sömürünün ana a¤›rl›¤›n› çeken kad›nla-r›n kat›l›m›, sermayenin üretim ve yaflam alanlar›n›oluflturan do¤al çevrede yaratt›¤› y›k›ma karfl› akarsu-lar›na, ormanlar›na, topraklar›na sahip ç›kmak üzereekolojik duyarl›l›klarla harekete geçmeleri ve baflta yolkesme olmak üzere neoliberalizme karfl› direniflte mü-cadele yöntemi olarak kritik önem tafl›yan do¤rudan ey-lem biçimlerini kullanmalar› aç›s›ndan önemli gösterge-ler tafl›maktad›r. Tar›msal üreticilerin ve emekçilerinmücadele e¤ilimleri, tar›msal alanda yaflanan y›k›m kar-fl›s›ndaki hareketlilikleri, örgütlenmesi gereken büyükbir potansiyelin varl›¤›na iflaret etmektedir.

K›rsal yaflam›n mirasç›s› olarak köylülerin mücadelesi,insanl›¤›n tüm varl›¤›n› ve ihtiyaçlar›n› piyasaya ba¤›m-l› k›lan ve yaflam› metalaflt›ran neoliberal yeni sömür-gecili¤e karfl› mücadelede de emekçi halklar›n bugünüve gelece¤i aç›s›ndan belirleyici bir önem tafl›maktad›r.Tar›msal üreticilerin ve tar›m emekçilerinin tarihsel ko-lektif bilgilerini koruyarak, do¤aya hükmederek de¤ilonun bir parças› olarak ve emperyalist tar›m tekelleri-nin de¤il halk›n ortak ihtiyaçlar› do¤rultusunda üretmehaklar› vard›r. Su, enerji ve di¤er do¤al kaynaklar›,toprak ve tohumlar›n› koruma ve bunlar üzerindeki ko-

lektif kullan›m haklar›n› tekellere ve iflbirlikçile-rine karfl› savunma haklar› vard›r.

Tar›msal eme¤in gü-v e n c e l i

ve insanca çal›flma ve yaflama hakk› vard›r. Tar›msalalanda tüm bu haklar›n savunusu üzerine ilerici örgüt-lenme ve mücadele biçimlerinin a盤a ç›kar›lmas› müm-kündür. Bu olanak yaflanan y›k›m›n keskinlefltirdi¤i ta-r›msal çeliflkilerde; köylülerin talep ve hareket etme bi-çimlerinde belirmektedir. Di¤er yandan neoliberal sal-d›r›n›n yaratt›¤› y›k›m›n fliddeti, kent ve k›r emekçile-rinin ortak gündemlerini oluflturmaktad›r. Kent emekçi-lerinin güvenceli çal›flma; g›da ve beslenme hakk›,enerji, su, çevre hakk› mücadelelerinin k›rsal alandakikarfl›l›klar›, özneleriyle birlikte a盤a ç›kmaktad›r.

K›r ve kent emekçilerinin ortak politik talepleri ve hakmücadele biçimlerinin a盤a ç›kar›lmas› bak›m›ndankriz dönemi önemli olanaklar sunmaktad›r. Küçük veorta tar›msal üreticilerin kredi borçlar›n›n silinmesi; ic-ra ifllemlerinin durdurulmas›; kaynaklar›n tar›m flirket-lerini kurtarmak için de¤il köylülü¤ün piyasaya karfl›korunmas› ve küçük-orta üreticinin desteklenmesi içinkullan›lmas›; IMF, DB, DTÖ ve AB taraf›ndan daya-t›lan ve AKP iktidar›nca uygulanan neoliberal tar›m po-litikalar›na son verilmesi; tar›m iflçilerinin sosyal gü-venlik ve çal›flma koflullar›n›n düzeltilmesi; arac›lar›nve g›da spekülatörlerinin aradan ç›kar›larak g›dalar›n in-sanlara ulaflt›r›lmas›nda dolays›z kanallar kurulmas› gi-bi k›rsal alanda a盤a ç›kan acil taleplerin; kentlerdetemel g›da maddelerinin fiyatlar›n›n kontrol alt›nda tu-tulmas›, tüm insanlar›n temel g›da maddelerine ücretsizulafl›m ve beslenme hakk›n›n garanti alt›na al›nmas› ta-lepleriyle beraber krize karfl› emekçilerin ortak müca-dele program›n›n parçalar› olarak ele al›nmas› gerek-mektedir.

Tar›msal alandan gelen sese kulak verilmelidir; tar›m-sal alanda örgütlenmesi gereken mücadele mevsimlikKürt iflçilerin, yoksul topraks›z köylünün, köylü kad›n-lar›n, güvencesiz tar›m emekçilerinin, küçük üreticinin,k›rsal kentlerde y›¤›lan iflsizlerin, kentli emekçinin öz-gün talepleriyle içinde büyük bir zenginlik potansiyelibar›nd›rmaktad›r.

Bergama köylüleri

Page 57: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Dipnotlar:11 Tar›msal alan›n neoliberal dönüflümünde k›r›lma noktas›n› 1999 y›l›nda IMF’ye ve-

rilen niyet mektubu ve ard›ndan 2000’li y›llarda devreye sokulan Tar›m ReformuUygulama Projesi oluflturdu. AKP iktidar› yeni tar›m rejiminin altyap›s›n› olufl-turmay› misyon edinmifl ve AB Ortak Tar›m Politikas› ve ilerleme raporlar›AKP’nin bu alanda k›lavuzlu¤unu yapm›flt›r.

22 Tar›msal istihdam›n pay› 1923’lerde % 90 olan Türkiye’de, 2006 y›l›nda % 27,3’egerilemifltir.

33 2000 y›l›nda DB ile imzalanan Ekonomik Reform Kredisi anlaflmas› çerçevesinde“Tar›mda Reform Uygulama Projesi” ile destekleme sistemi tamamen de¤ifltiri-lerek do¤rudan gelir deste¤i uygulamas›na geçildi. DGD’nin en önemli özelli¤i,üretime ve ürüne ba¤l› olmaks›z›n çiftçiye verilmesidir. AB’nin üretim fazlas› olanürünlerde üretim art›fl›n› frenlemek için uygulad›¤› DGD’nin Türkiye’de uygulan-mas› bir çok üründe üretimin düflmesine neden oldu. Üretim maliyetlerinin art-t›¤› koflullarda çiftçi üretim yapmadan destek ald›. DGD büyük toprak sahipleri-ni zenginlefltirdi.

44 Tahminlere göre dünyada yat›r›mc›lar›n ürünü hiç al›p satmadan yapt›klar› vadeli ifl-lemler ve opsiyon piyasalar›nda dönen spekülatif para 2000’de 5 milyar dolar-ken 2007’de 175 milyar dolara ç›kt›. Yat›r›m fonlar› dünyan›n büyük pazarlar›n-daki bu¤day ticaretinin %50-60’›n› kontrol ediyor. (Özkaya, T. )

55 Geçti¤imiz y›l Türkiye’de pirinç fiyatlar›nda yaflanan ani s›çrama üzerine AKP “stokyaparak fiyat artt›r›yorlar “diyerek spekülatörleri halka flikayet etmiflti. Oysa s›f›rgümrük ile bu¤day ithalini flirketlere devrederek spekülasyon zeminini bizzatAKP haz›rlam›flt›.

66 2007 y›l›n›n Ocak-Ekim döneminde 986 milyon dolar olan tar›m ürünleri d›fl ticareta盤›, 2008 y›l› Ocak-Ekim döneminde yüzde 150 oran›nda artarak 2 milyar 470milyon dolar ile 85 y›ll›k Cumhuriyet döneminin en yüksek de¤erine ulaflt›.

77 Kanunla yurtiçinde sadece kay›t alt›na al›nm›fl çeflitlere ait tohumluklar›n ticaretine izinverilmifl, çiftçilerin üretti¤i tohumlar› satmalar›na engel getirilmifl, kamu kurumla-r› tohum üretim alan›n›n d›fl›na ç›kar›lm›flt›r. Tohumun sertifikaland›rma, ticaret vedenetimini flirketlere b›rakan ve flirketlerle çiftçiler aras›nda ç›kacak anlaflmazl›klar-da, tohum flirketlerinin oluflturdu¤u Tohumcular Birli¤ini yetkili k›lan kanunla çift-çiler ihtiyac› olan tohumu flirketlerden karfl›lamaya mecbur b›rak›lm›flt›r.

88 2006 verilerine göre dünya tohum pazar› 22.8 milyar dolard›r. On tohum flirketinintohum pazar›ndaki pay› %57’dir. Yine büyüklü¤ü 35.4 milyar dolar olan dünyatar›m kimyasallar› pazar›n›n %84’üne on flirket egemendir. Tohum pazar›naegemen olan firmalar›n dördü ayn› zamanda bu listededir. Bunlar Monsanto, Du-pont, Syngenta ve Bayer'dir. Bunlardan Monsanto ayn› zamanda GDO’lu tohum

piyasas›n›n tamam›na yak›n›n› elinde tutmaktad›r. GDO’lu tohum üreten di¤erönemli firmalar Dupont, Syngenta, Bayer ve Dow’dur. Uluslararas› Tohum Fede-rasyonu’nun yapt›¤› araflt›rma bütün dünyada çiftçilerin kendi yetifltirdikleri to-humlar engellenebilirse piyasa genifllemesinin 73 milyar dolara ç›kaca¤›n› söy-lemektedir. (bknz: Özkaya, T. Tohumda Tekelleflme ve Etkileri)

99 2001’de kabul edilen fieker Kanunu ile özellefltirme süreci bafllam›fl, fieker Kurumuve Kurulu oluflturulmufltur.

1100 Tütün Yasas› ile tütün ve mamulleri piyasas›n›n Philip Morris-Sabanc› ortakl›¤›,R.J. Reynolds (JTI) ve Tire'de yat›r›ma haz›rlanan BAT-Koç ortakl›¤› egemenli¤i-ne girmesi için özel bir düzenleme yap›lm›flt›r

1111 Yerli tekelci sermaye 80’lerin sonunda bafllayarak h›zla et, süt ve sütlü ürünler üre-timi, g›da paketlemesi, sebze ve meyve ifllenmesi ve dondurulmas›, çay üretimi,tam ve haz›r g›da üretimi, g›da pazarlamas› ve perakendecili¤i gibi alanlarda et-kinlik göstermeye bafllad›. Türkiye tar›m›nda egemen flirketler; süt sektöründe;DANONE-Sabanc›, NESTLE, tütün sektöründe; PH‹LSA (PH‹L‹P MORR‹S-SA-BANCI), R.J.RAYNOLDS, JTI, BAT-KOÇ, fleker sektöründe; CARGILL, çay sektö-ründe; UNILEVER ve TEEKANE, hububat sektöründe; CARGILL, GLENCORE; LUIDREYFUS.

1122 “Ço¤unlukla yabanc› sermaye ile ortaklafla etkinlikte bulunan tohumculuk flirket-leri, Akdeniz ve Marmara Bölgelerinde sözleflmeli tar›m uygulamaktad›r. Ulusla-raras› sigara tekeli Rothmans, Marmara Bölgesinde (Bolu, Adapazar›, Bal›kesir)Amerikan tipi tütün üretimini yapt›¤› sözleflmelerle yürütmektedir. Modelin yay-g›nlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› yörelerden birisi de GAP Bölgesi (örne¤in Koç-Ata Gru-bunun Harran’daki sözleflmeli besi hayvanc›l›¤› projesi). ‹znik Gölü’nü kirletenCargill; Konya, Karacabey ve Ege’de ayn› modeli uyguluyor. Bunlar›n d›fl›ndaBursa’da sanayi tipi domates, Ni¤de ve Nevflehir’de patates, Antalya ve Mu¤la’dakesme çiçek üretiminde; ayr›ca Ege ve Akdeniz Bölgelerinde konserve ve dondu-rulmufl g›da sanayii için sebze ve meyve üretiminde sözleflmeli tar›m uygulama-s› yayg›nd›r.”(aktaran Dr. Necdet Oral)

1133 Mevsimlik iflçilerin büyük bölümü Orta Anadolu'da so¤an, fleker pancar›, kay›s›, Çu-kurova'da pamuk, Ege'de yafl sebze, zeytin, Karadeniz'de f›nd›kta çal›flmaktad›r.

1144 UN‹CEF verilerine göre dünyada çal›flt›r›lan 15 yafl alt› 158 milyon çocu¤un %70’itar›mda çal›flmaktad›r. Türkiye’de Ç12-14 yafl aras› 87 bin çocuk tar›mda çal›fl-maktad›r. Oran›n büyük bölümünü k›z çocuklar› oluflturmaktad›r.

1155 Ziraat Odalar›n›n say›s› 700 civar›ndad›r ve 4 milyona yak›n çiftçi üyeleri var.12.219 birim kooperatifin 4. 764.281 orta¤› bulunuyor, Mahalli ‹darelere ait bir-likler ve sulama, köye hizmet götürme ve dam›zl›k s›¤›r yetifltiricileri birliklerineortak ve kay›tl› iflletme say›s› 1 milyona yaklaflmaktad›r. 2004 y›l›nda ç›kar›lanÜretici Birlikleri Yasas›na göre 16.260 orta¤› olan 268 birlik kurulmufltur.

55

TARIM

Page 58: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Emperyalistaçmazve aktif tafleronTürkiye

Emperyalistaçmazve aktif tafleronTürkiyeBüyük Bunal›m’dan bu yana yaflananen büyük ekonomik krizin ortas›nda,Mart verilerine göre 1.7 trilyondolarl›k bütçe a盤› ve 8.1 milyon iflsiziflçisi olan ABD’nin yeni baflkan›Obama, toplamda 800 milyar dolarl›kaskeri bütçeyi onaylad›, 85 milyardolar da ek bütçe istedi. Bu rakamBush dönemini de geride b›rakarak II. Dünya Savafl› sonras›n›n en yüksekaskeri bütçesine denk geliyor. Bush’u‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetmekle’ suçlayan Obama,savafl nas›l olurmufl, göstermeyehaz›rlan›yor. Hedef, Ortado¤u veGüney Asya… Yeni planlardaTürkiye’ye merkezi bir rol biçiliyor.

Büyük Bunal›m’dan bu yana yaflananen büyük ekonomik krizin ortas›nda,Mart verilerine göre 1.7 trilyondolarl›k bütçe a盤› ve 8.1 milyon iflsiziflçisi olan ABD’nin yeni baflkan›Obama, toplamda 800 milyar dolarl›kaskeri bütçeyi onaylad›, 85 milyardolar da ek bütçe istedi. Bu rakamBush dönemini de geride b›rakarak II. Dünya Savafl› sonras›n›n en yüksekaskeri bütçesine denk geliyor. Bush’u‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetmekle’ suçlayan Obama,savafl nas›l olurmufl, göstermeyehaz›rlan›yor. Hedef, Ortado¤u veGüney Asya… Yeni planlardaTürkiye’ye merkezi bir rol biçiliyor.

Page 59: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

aflta ABD olmak üzere bütün dünya yenibaflkan Barack Obama’y› büyük beklentiler-le karfl›lad›. Ekonomik krize batm›fl ve as-keri stratejisi derin yaralar11 alm›fl bir ABDdevralan Obama’n›n, Bush yönetiminin ak-

sine, daha bar›flç›l ve uzlaflmac› bir d›fl politika ve içer-de de ABD halk›n›n ihtiyaçlar›n› gözeten bir ekonomipolitikas› izleyece¤i öne sürüldü. Öyle ya! ObamaIrak’tan çekilmeyi seçim vaatlerinin üst s›ralar›na koy-mufl; Guantanamo’yu kapataca¤›n› aç›klam›fl; Suriye ve‹ran’a temsilciler atay›p ›l›ml› mesajlar yollam›fl; Rus-ya’ya uzlaflma sinyali vermiflti. Beyaz Saray’›n yeniGenel Sekreteri Rahm Emanuel, savunma harcamalar›-n›n yüksekli¤inden yak›n›rken, yeni Baflkan Yard›mc›-s› Joe Biden, Obama’n›n iflçi s›n›f› için en iyi terciholdu¤undan söz etmiflti. Biden, Obama yönetiminin ka-t›ld›¤› ilk uluslararas› toplant› olan 45. Münih Güven-lik Konferans›’nda (6 fiubat 2009), “Dünyan›n ABD’ye,ABD’nin dünyaya ihtiyac› var” diyerek, Bush dönemi-nin tek tarafl› sald›rganl›k siyasetini terk edecekleri iz-lenimini vermiflti.

Ancak Obama’n›n, kendisinden beklenti içinde olanlar›hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmas› uzun sürmedi. Baflkanl›¤›n›nkesinleflmesi ile görevi devralmas› aras›ndaki geçifl sü-recinde ‹srail’in Gazze’ye yönelik insanl›k d›fl› sald›r›-s› karfl›s›nda tek söz etmedi. Seçim kampanyas› s›ra-s›nda, o güne kadar hiçbir ABD baflkan›n›n cesaretedemedi¤i bir aç›kl›kla Kudüs’ü ‹srail’in tart›flmas›zbaflkenti ilan etmesi de haf›zalardayd›. Bush yönetimi-nin kriz karfl›s›nda bankalar› ve otomotiv flirketlerinikurtarma karar›n› benimsedi ve Biden’›n ima etti¤ininaksine, iflçi s›n›f›n›n borçlar›n›, çal›flma hakk›n› ve sa¤-l›k güvencesini gözeten bir program aç›klamad›. Yak-lafl›k 1 trilyon dolarl›k kayna¤› tekelleri kurtarmaya ak-tar›rken, 800 milyar dolar› aflan bir askeri bütçe aç›k-layarak Bush’u en az yüzde 4’lük bir art›flla sollad›¤›gibi, II. Dünya Savafl› sonras›nda savafla en yüksekbütçeyi ay›ran yönetim unvan›na kavufltu.22 Obama,Bush yönetiminin ‘do¤ru bir amaçla bafllad›¤› savafl›yanl›fl yönetti¤ini’ savunarak, Afganistan’da savafl› t›r-mand›rmay› vaat etti. Pakistan’›n insans›z savafl uçak-lar›yla vurulmas› için emir verdi. Irak’tan çekilen as-keri birlikleri Afganistan’a kayd›rma sözünü tuttu, ilksefer için 17 bin muharip asker ve 4 bin askeri e¤i-timci yollad›. ‹ran’a yönelik yapt›r›mlar›n bir y›l dahauzat›lmas›na ve Küba’ya yönelik ambargonun devametmesine karar verdi. Venezüella’n›n sosyalist hüküme-tinin terör ihraç etti¤ini ve bölgedeki ilerlemenin önün-de engel oluflturdu¤unu öne sürdü.

Kald› ki, ABD’nin yeni yönetimi, Bush yönetiminin as-

57

B

Page 60: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

keri sald›rganl›¤›n›n temelinde yatan ç›karlar›ndan vaz-geçmifl de de¤il. Genifl Ortado¤u bölgesinin enerji kay-naklar› ve ucuz iflgücü deposuyla yeni sömürgelefltiril-mesi, ABD’ye rakip olabilecek herhangi bir küresel gü-cün ortaya ç›k›fl›na izin verilmemesi gibi önceliklerin-den en ufak bir taviz verilmifl de¤il. Obama, Bush yö-netimi taraf›ndan bu sömürgeci sald›rganl›¤a k›l›f ola-rak uydurulan “teröre karfl› savafl” konseptini farkl› ke-limelerle de olsa savunmaya devam ediyor. Ancak,ABD’nin ciddi bir meflruiyet krizi yaflad›¤›, her cephe-de savaflma yetene¤inin mutlak ve savaflt›¤›nda da herzaman kazanmaya kadir olmad›¤›n›n görüldü¤ü koflul-larda, tek tarafl›l›k vurgusunu geri plana iterek zay›fla-yan ittifak zeminlerini tahkim etmeye, askeri sald›rgan-l›¤› sürdürürken diplomasi kanallar›n› devrede tutarak daBush’un zedeledi¤i sistem içi “meflruiyeti” yeniden ka-zanmaya çal›fl›yor.

Özetle, Obama yönetiminin iflbafl›na gelmesi, Bush dö-nemi politikalar›na göre esasta de¤il usulde bir de¤iflimanlam›na geliyor. Çünkü, Obama da, ayn› Bush gibi,kendisinden ba¤›ms›z olarak var olan nesnellik içinde,temsil etti¤i s›n›flar›n ç›karlar› do¤rultusunda hareket et-

mek zorunda. Bu zo-runluluk Obama’y›ABD emperyaliz-minin gücündekigerilemeyi dur-durmak gibi birgörevle karfl›karfl›ya b›rak›-yor. Bu da,ABD emper-y a l i zm i n i ne g emen l i kkrizini ta-n ›m l a y a nüç temelm e y d a nokumaya,y a n i‘ez i l en

halklar›n sömürgeci fetih hareketlerine karfl› direniflleri-ne’, ‘neoliberalizme karfl› geliflen proleter nitelikli top-lumsal-siyasal hareketlere’ ve ‘merkezkaçlaflma e¤ilimle-riyle beraber yükselifle geçen emperyalistler aras› reka-bete’ karfl› koymas›n› gerektiriyor. Ne var ki, Obama’n›nönünde duran bu görevler ayn› anda yerine getirilmele-rine izin vermeyen çeliflkiler bar›nd›r›yor. ABD’nin birmeydan okumaya karfl› gelifltirdi¤i çözüm, di¤er mey-dan okuman›n fliddetini art›ran sonuçlara yol aç›yor. Ör-ne¤in, emperyalist rekabetin yükselme e¤ilimi karfl›s›ndatek tarafl› askeri sald›rganl›¤a giriflilmesi, ABD askeriayg›t›n›n elini kolunu ba¤layan direnifl hareketlerine yolaçarken, bu durum di¤er emperyalist güçlerin ABD kar-fl›s›nda pozisyonlar›n› daha da güçlendirebiliyor.

ABD’nin son birkaç y›ld›r giderek belirginleflen bu aç-maz›, kimi zaman göz göre göre bata¤a saplanma, ki-mi zaman politika bofllu¤u, kimi zaman savurdu¤u teh-ditlerin havada kalmas› fleklinde aç›k zafiyet, kimi za-man da flafl›rt›c› tavizler biçiminde a盤a ç›k›yor. ABDemperyalizminin mutlak belirleyicili¤inde bir dünyadengesinin ortadan kalkt›¤›na iflaret eden bu durum kar-fl›s›nda sistemin çeflitli güçleri, “krizi f›rsata çevirerek”,ABD emperyalizmiyle çeliflen ya da örtüflen ç›karlar›temelinde inisiyatif almaya girifliyor. Bat› Avrupa gibigeleneksel emperyalist güçlerle, Çin ve Rusya gibi ye-ni yükselen emperyalist güçlere emperyalist kapitalistsistem içinde daha etkili pozisyon alma flans› tan›yanbu durum, Venezüella ve Küba gibi devrimci ba¤›m-s›z güçlere emperyalizmin çeflitli müdahale biçimlerikarfl›s›nda kendi gerçek gücüne görece daha etkin birsavunma, ezilenlerin ba¤›ms›z ç›karlar›na dayanan halkhareketlerine ise sisteme karfl› daha etkili ataklara gi-riflme olanaklar› sa¤l›yor.

Türkiye gibi, egemenlerinin emperyalizmle entegrasyonadayal› bir askeri ve ekonomik güce ve yeni sömürge-cilikle örtüflen ç›karlara sahip oldu¤u yeni sömürge ül-keler ise, ABD emperyalizminin çözümsüzlü¤e düfltü¤üalanlarda “çözüm için ben var›m”33 diyerek, görücüye ç›-k›yor. Yani art›k ABD emperyalizminden görev bekle-mekle s›n›rl› olmayan, görev gelmedi¤i zamanlarda dadurumdan vazife ç›karan, “aktif tafleronluk” da diyebi-lece¤imiz bir yeni sömürge d›fl politikas› ortaya konu-yor. AKP dönemi d›fl politika yönelimini tarif eden butarz›n olas› risklerine, Güney Kafkasya’daki durumdan

DÜNYA

Barack Obama, 6-7 Nisan’daki Türkiye ziyaretini tamamla-d›ktan sonra ‹stanbul’dan Ba¤dat’a uçtu. Burada iflgal asker-lerini ziyaret eden Obama, seçim kampanyas› öncesinde ilanetti¤i 2011’e kadar çekilme taahhüdünü yineledi. Ancak flu-bat sonunda yapt›¤› aç›klamaya göre 50 bin kadar ABD aske-ri Irak ordusunun e¤itimi ve “terörle mücadele” gibi “s›n›rl›”görevler için Irak’ta kalmaya devam edecek.

Page 61: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

vazife ç›kar›rken Rusya’ya yem olan Gürcistan ve Do-¤u Avrupa’daki durumdan vazife ç›kar›rken siyasi kri-ze saplanan Ukrayna örneklerinde flahit olunmufltu. Oba-ma dönemi ABD’sinin d›fl politika öncelikleri ve bun-lar›n Türkiye’ye olas› yans›malar›n› inceledi¤imizde,Türkiye d›fl politikas›ndaki de¤iflimin düzen aç›s›ndan nekadar k›r›lgan bir gelece¤e iflaret etti¤ini görebiliriz.

Ortado¤u’dan Güney Asya’ya uzanansavafl ve hakimiyet mücadeleleriDünyan›n kaderini eline almak için Ortado¤u’ya sefereç›kan ABD, bata¤a saplan›nca, kaderlerini ABD’ye tes-lim etmek istemeyen güçler durumdan istifade ederekkendi pozisyonlar›n› güçlendirmenin olanaklar›na bakt›-lar. Etkinlik alan›n›, derin siyasal kriz içinde bir nük-leer güç olan Pakistan’a do¤ru geniflleten Afganistan di-renifli; ABD karfl›t› pan-‹slamist bir söylemle Ortado-¤u’da bölgesel güç haline gelen ‹ran; ABD’yle boy öl-çüflemeyecek bir askeri güçle eski nüfuz alanlar›n›n s›-n›rlar›n› da zorlayan ve özel olarak enerji kaynaklar› venakil hatlar›na odaklanan genifl bir alanda etkinlik ka-zanan Rusya; Do¤u Asya, Afrika ve Latin Amerika’dapazar, enerji ve hammadde kaynaklar› üzerindeki haki-miyetini h›zl› bir flekilde ilerleten, ekonomik büyümesive t›rmanan askeri yat›r›mlar›yla 21. yüzy›l içinde ABDile boy ölçüflecek bir duruma gelmesi en olas› güç ola-rak gösterilen Çin, ABD’nin tehdit alg›lamas›nda gide-rek daha a¤›rl›kl› yer almaya bafllad›lar. ABD’nin tektarafl›l›k siyasetiyle kenara itilen Bat› Avrupal›rakip-müttefik emperyalist güçler ise kuv-vetlenen bir merkezkaçlaflma e¤ilimi ilearadaki mesafeyi açt›lar.

Obama bu koflullar alt›nda d›fl politika ön-

celikleri olarak iki somut sürece iflaret etmifltir: Irak’tançekilme ve Afganistan savafl›n› t›rmand›rma. Obama yö-netiminin ABD’nin stratejik hedeflerinin oda¤›na yerlefl-tirerek öne ç›kard›¤› bu iki süreç, Suriye ve ‹ran’la olaniliflkilerden, Orta Asya dengelerini yeniden kurmaya veRusya, Hindistan ve Çin’i kontrol alt›na almaya dönüktasar›mlarla do¤rudan ilgilidir. Barack Obama’n›n denizafl›r› ilk ikili ziyaret noktas› olan Türkiye’nin deABD’nin Afganistan ve Irak’a iliflkin planlar›nda merke-zi ve aktif bir rol oynamas› beklenmektedir. Afganistaniflgalinde giderek daha fazla rol alan, ABD birliklerininIrak’tan çekilmesinde geçifl hatt› olarak kullan›lmas› ön-görülen, son dönemde iflbirlikçi Irak (ve Kürdistan) yö-netimiyle güvenlik ve enerji anlaflmalar› imzalamak üze-re yo¤un bir diplomasi trafi¤i iflleten, ABD-‹srail “müt-tefiki” Türkiye zorlu görevlere haz›rlanmaktad›r.

Irak savafl›, daha genifl anlam›yla da Ortado¤u gerili-mi, yeni ABD liderli¤inin kaç›n›lmaz s›nav› durumun-da. ABD’nin Irak’ta sapland›¤› batak, ABD askeri ka-pasitesinin önemli bir bölümünü meflgul ederek (LatinAmerika ve Kafkasya gibi) yeni a盤a ç›kan ya da (Af-ganistan gibi) ifllerin kötüye gitti¤i çat›flma alanlar›namüdahale edilmesini engellemifl, düflmanlar›n› birlefltiripcesaretlendirirken, dostlar›n› da kendinden uzaklaflt›r-m›flt›r. Savafl›n sürdürülmesi söz konusu krizin sürdü-rülmesi anlam›na gelecektir.

Ancak ABD, Irak’tan çekilme durumunda, kendisiniIrak’› iflgale zorlayan hedefleri de garanti alt›na almakzorundad›r. Bununla ba¤lant›l› olarak bölgedeki iflbirlik-

çileri olan ‹srail ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ningüvenli¤ini sa¤lamas› ve ‹ran-Suriye-Hizbullah-Ha-mas eksenini kontrol alt›nda tutmas› gerekecektir.

ABD, 2011’e kadar birliklerini tedricen çekece¤i-

59

DÜNYA

Genelkurmay Baflkan› ‹lker Baflbu¤’un, görevebafllarken yapt›¤› ilk konuflmas›, adeta TSK’n›n ABD-NATO eksenine ba¤l›l›k yemini fleklindeydi. TSK-ABDiliflkilerinin “mükemmel bir seviyede oldu¤unu”belirten Baflbu¤, ABD’nin “küresel güvenlik” anlay›fl›n›benimsedi¤ine özel bir vurgu yapm›flt›.

Page 62: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ni aç›klam›flt›r ancak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ninkontrolü alt›ndaki Kuzey Irak d›fl›nda, ne ABD aç›s›n-dan güvenilir bir yönetim oluflmufl ne de petrol yasa-s› ve özellefltirmeler konusunda istenen ad›mlar at›la-bilmifltir. Direniflin zay›flamas› ve görece “istikrar”›nsa¤lanmas›, ABD’nin, birliklerini karargahlara çekipBaasç›lar ve ABD ile uzlaflmaya yanaflmayan fii-i milisler dahil silahl› direnifl güçlerini yönetime ortaketmesi ile mümkün olmufltur. Irak çap›nda ortak bir ç›-kar temelinde de¤il, etnik ve mezhepsel ayr›mlar ekse-ninde hareket eden ve dönem dönem alevlenen bir içsavafl›n taraflar› olan bu güçlerin, ABD’nin k›smen deolsa çekilmesi durumunda petrol kaynaklar›n›n paylafl›-m› üzerinden yeniden çat›flmaya bafllamas› iflten de¤il-dir. Petrol zenginli¤inin yo¤unlaflt›¤› ve bu nedenleSaddam döneminden bu yana etnik gerilimlere sahneolan Kürdistan ise topun a¤z›ndad›r.

Irak’›n güvenli¤inin ve “istikrar›n›n” sa¤lanmas› içinmevcut Irak yönetiminde a¤›rl›¤› oluflturan fiiiler üze-rinde etkisi bilinen ‹ran’›n ve Irak’la genifl bir s›n›rasahip olan ve Sünni bölgedeki direnifli kontrol etmedeistihbarat deste¤i sunabilecek Suriye’nin katk›s› kritikönem tafl›yacakt›r.44 Ancak her iki güç de ABD’nin vak-tiyle fler ekseninde sayd›¤› ve Obama’n›n iyi niyet be-yanlar›na karfl›n yapt›r›mlar› sürdürdü¤ü has›mlar›d›r.Bu nedenle Kürdistan’›n güvenlik sorununun daha acilve güvenilir bir çözüme kavuflturulmas› gerekmektedir.Burada da Türkiye öne ç›kmaktad›r. ABD son iki y›l-d›r çeflitli üçlü (ABD-TC-Irak/Kürdistan) mekanizmalaroluflturarak güvenlik, altyap› ve enerji alan›nda yo¤un-laflmak üzere Türkiye-Kürdistan iflbirli¤inin temellerinihaz›rlam›flt›r. Ekonomik ve diplomatik anlamda önemlimesafeler kateden bu iflbirli¤inin güvenlik alan›na datafl›nmas›, Türk taraf›n›n kat›l›m› aç›s›ndan, PKK güç-lerinin Kuzey Irak’tan tasfiyesini gerektirmektedir ki buda, plan›n kriz noktas›n› oluflturmaktad›r. Meflruiyet te-meli afl›nd›r›larak zay›flat›lm›fl bir PKK’nin tasfiyesinindaha kolay olaca¤›ndan hareketle devreye sokulan plan-

lar›n, Türkiye yerel seçimlerinde DTP’nin Kürt illerin-de elde etti¤i baflar› ve AKP’nin u¤rad›¤› hezimet ileters tepmesi ise süreci egemenler aç›s›ndan daha dazorlaflt›rm›flt›r.

Di¤er temel sorun oda¤›n› da, ‹ran ve Suriye’nin s›ra-daki hedefler olarak ilan edildi¤i Irak savafl› sonras›n-da t›rman›fla geçen ABD karfl›tl›¤›, Lübnan ve Gaz-ze’ye yönelik baflar›s›z sald›r›lar›ndan sonra ABD ilekendisine karfl› nefreti büyüten ‹srail’in (yani Ortado-¤u’daki ABD ç›karlar›n›n teminat›n›n) karfl› karfl›ya ol-du¤u direnifl ve bölgesel tepkidir. Savaflta baflar›l› ola-mayan ABD’nin yeni baflkan›, baflar›s›z askeri müda-halelerin sonucunda oluflan ABD-‹srail karfl›t› ‹ran-Su-riye-Hizbullah-Hamas eksenini zay›flatmak için Bushdöneminin sald›rgan dilini bir kenara b›rak›p, ‹ran veSuriye’ye karfl› diplomasi seçene¤ini de gündeme ge-tirmifltir. Ayr›ca Filistin konusunda iki devletli çözümtaahhüdünü sürdürdü¤ünü de aç›klam›flt›r.

Asl›nda bu süreç Bush döneminin son iki y›l›nda, ‹s-rail-Suriye bar›fl görüflmeleri, Filistin’de iki devletli çö-zümün yeniden masaya yat›r›ld›¤› “Annapolis bar›fl sü-reci” ve ‹ran ile dolayl›/gizli temaslar biçiminde baflla-t›lm›flt›. Türkiye’nin arabuluculuk etti¤i ‹srail-Suriye ba-r›fl görüflmelerinde, ABD karfl›t› eksenin zay›f halkas›Suriye, ‹ran’dan kopar›lmaya, Hamas ve Hizbullah’averdi¤i deste¤i kesmeye zorlan›yordu. Yine Türkiye’ninarabuluculuk etti¤i Annapolis sürecinde Filistin’de iflga-le direnen örgütler gayri meflru say›larak görüflmeler-den d›fllan›yor, ABD-‹srail iflbirlikçisi El Fetih liderli¤iFilistinlilere hiçbir güvencenin sunulmad›¤› görüflmeler-de meflru ulusal temsilci ilan ediliyordu. ‹ran’la görüfl-meler ise Irak’›n güvenli¤i üzerine yo¤unlafl›yor, ‹ran’›nIrak’taki fiii bölgesinde nüfuzunu kullanarak “istikrar”akatk›da bulunmas› karfl›l›¤›nda kendisine bir askeri mü-dahalede bulunulmamas› öneriliyordu. Obama’n›n uzat-t›¤› el, tam bir bar›fl eli olmamakla birlikte, Bush dö-neminin sonunda örtülü biçimde bafllat›lan sürecin birtür aç›kl›k kazanmas›d›r. ABD bu stratejiyle ABD-‹s-

60

Türkiye-Afganistan-Pa-kistan üçlü zirvesinin 1Nisan’da Ankara’dagerçekleflen üçüncübuluflmas›nda Af-Pakbölgesindeki güvenlikve istihbarat iflbirli¤iningelifltirilmesi konuflul-du. Türkiye, Afganistanve Pakistan liderlerinibiri 2007, di¤eri 2008y›llar›nda olmak üzeredaha önce de iki kezüçlü zirvede bir arayagetirmiflti.

Page 63: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

DÜNYA

ABD emperyalizminin egemenlik krizi h›zla derinleflse de, emperyalist kapitalist sistem içinde ABD’nin yerini alacak birbaflka hegemonik güç henüz ortaya ç›km›fl de¤il. Ancak, bu gidiflle 2020’de dünyan›n en büyük ekonomik gücü haline gelecekolan; Amerikan dolar› d›fl›nda bir küresel kur olas›l›¤›ndan söz eden; askeri harcamalar›n› h›zla art›ran; Afrika, LatinAmerika ve Do¤u Asya’da sinsi bir egemenlik yar›fl›na giren Çin, ABD aç›s›ndan s›n›rlanmas› gereken bir rakip olarakgörülüyor. Çin ve Hindistan’›n yükseliflinden “tehdit” olarak söz eden Obama’n›n 300 d›fl politika dan›flman›n›n 60’› Çinuzman›, 40’› da Asya ve Japonya uzman›.

rail karfl›t› ekseni bölmeyi, böylece etkisi s›n›rlanacakolan ‹ran’› kontrol alt›nda tutmay›, direnifl güçlerini yal-n›zlaflt›rmay› ve etkisizlefltirmeyi hedeflemektedir. Ne‹ran ne de Suriye böylesi bir çözülmeyi kolay kolaykabul edecektir. ‹ran’›n ve bir ölçüde de Suriye’ninbölgesel etkinlik sa¤layabilecek, uluslararas› iliflkilerdepazarl›k paylar›n› art›rabilecek ve olas› sald›r›lar karfl›-s›nda birtak›m kozlar öne sürebilecek bir güçte olma-s›, ABD-‹srail karfl›t› durufllar› ve direnifl güçleriyleba¤lant›lar› dolay›s›ylad›r. Güvenlik kayg›lar› giderilme-dikçe, bölgesel ç›karlar›n› korumaya/telafi etmeye yö-nelik taahhütler sunulmad›kça ABD’nin elini s›kmalar›mümkün görünmemektedir. Mevcut koflullar Irak’takiABD-‹ran anlaflmas›nda yafland›¤› gibi örtülü ve geçi-ci uzlaflmalara olanak sa¤lamaktad›r. Yine de Suriye ve‹ran’›n ABD ile bir tür uzlaflmaya gitmesi kategorikolarak imkans›z de¤ildir. Her iki ülke de mevcut re-jimlerini koruyarak emperyalist kapitalist sistemle en-tegrasyonu ilerletebilmekten yanad›r.

Ancak giderek sald›rganlaflan ‹srail, görüntüdeki bir uz-laflmaya dahi s›cak bakmamaktad›r. Yeni iflbafl›na ge-len Benjamin Netanyahu hükümeti ‹srail iflgali alt›nda-ki Golan Tepeleri’nden geriye çekilmeye s›cak bakma-d›¤› için ‹srail-Suriye bar›fl görüflmelerinin sürdürülme-si mümkün görünmemekte, ‹ran’a karfl› sald›r› tehdidi-ni ise nükleer program›n› gerekçe göstererek sürekli yi-nelemektedir. Ayr›ca ‹srail’in en sa¤ ucunu temsil edenyeni D›fliflleri Bakan› Avidor Lieberman, Filistin’in aç›kreddine dayanan program›n› yüksek sesle savunmakta-d›r. ‹srail’in sertlikteki ›srar› ABD karfl›t› cepheyi diri

tutmakta, ABD’nin diplomasi ve yumuflama siyaseti-nin/takti¤inin kriz noktas›n› oluflturmaktad›r.

Kendi varl›¤›n› sürekli savafl ve iflgalle özdefllefltiren ‹s-rail aç›s›ndan bölgedeki tek güvenilir güç ise, en büyükaskeri orta¤› Türkiye’dir. Türk Silahl› Kuvvetleri aç›s›n-dan da ABD-‹srail-Türkiye askeri iflbirli¤i yaflamsal birönem tafl›makta ve AKP hükümeti de bu iflbirli¤ini ta-vizsiz savunmaktad›r. Türkiye aç›s›ndan bu durum, ‹sra-il’in sald›rganl›¤› ve bölgedeki ‹srail nefreti büyüdükçegiderek daha büyük bir gerilim, giderek riskli bir halalan bölgesel askeri görevler ve Türkiye hükümetleri aç›-s›ndan meflruiyet krizleri biçiminde yaflanacakt›r.

Obama’n›n bata¤›: Afganistan-PakistanIrak, Bush’un bata¤› olmufltu. Afganistan da Obama’n›nbata¤› olaca¤a benziyor. Obama, yard›mc›s› Biden ta-raf›ndan “Vietnam kadar ç›k›lmas› zor bir batak” ola-rak tan›mlanan Afganistan’a ilk elden 4 bini e¤itimci21 bin asker yollad› ve bu say›y› di¤er NATO üyele-ri ve bölge ülkelerinin de katk›s›yla daha da art›rmay›düflünüyor. Obama, “Taliban ve El Kaide terörü”nünkökünü kaz›ma gerekçesini paylaflarak, Afganistan sa-vafl›n›, “do¤ru” bir flekilde sürdürme iddias›nda.

Yaln›z burada gerek savafl›n ve direniflin boyutu, gerekuluslararas› dengeler aç›s›ndan Bush’un 2001’de iflgal et-ti¤inden farkl› bir Afganistan var. Birincisi, 7 y›l içindeiflgal güçlerini ve iflbirlikçi yönetimi baflkent Kabil’e hap-seden Taliban, savafl› (ABD’nin de katk›lar›yla) istikrar-s›z ve nükleer bir güç olan Pakistan’› da kapsayacak bi-çimde geniflletmifltir. Hatta Taliban sald›r›lar› karfl›s›nda

Page 64: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

direnemeyen Pakistan hükümeti, ateflkes yapabilmek içinülkenin kuzeydo¤usunda yer alan Svat Vadisi adl› böl-gede fleriata geçilmesi flart›n› kabul etmifltir. Obama ik-tidara gelirken Hindistan’›n Mumbai kentinde düzenlenenve Pakistanl› El Kaide unsurlar›yla ba¤lant›land›r›lan sal-d›r›lar savafl›n daha da geniflleme olas›l›¤›na iflaret et-mektedir. Her aç›dan giderek tehlikeli ve maliyetli birhal alan bir savafl söz konusudur. ‹kincisi, ABD’nin as-keri y›¤›na¤›n› güçlendirmeyi hedefledi¤i Afganistan-Pa-kistan; ‹ran, Rusya (ve yeniden bir Rusya nüfuz alan›olarak tescillenen Orta Asya) ve Obama yönetiminin teh-dit olarak tan›mlad›¤› bir yükselifl yaflamakta olan Çinve Hindistan’›n ortas›ndad›r. Yani Af-Pak55, basitçe ElKaide-Taliban ile ABD’nin de¤il, küresel ç›karlar›n daçat›flt›¤› bir cephe olarak anlam kazanacakt›r.

Afganistan’a yönelik askeri y›¤›na¤›n art›r›laca¤›n› gö-reve gelmeden çok önce vaat eden Obama, göreve gel-dikten sonra, Richard Holbrook’u Af-Pak özel temsil-cisi olarak atad›. ‹ki ülkeye tek bir temsilci atayarak,her ikisini tek bir strateji içine yerlefltirdi¤ini ve ikisiiçin ortak bir kader öngördü¤ünü ortaya koydu. Tali-ban direniflinin Pakistan’a da uzanmas› ve Pakistan’›ns›n›r bölgelerinin ABD uçaklar› taraf›ndan bombalan-

mas› ile Pakistan’›n ad›m ad›m Afganistan savafl›n›niçine çekilmesi de bu durumu destekliyor. Ayn› süreç-te, ABD’nin Pakistan’a yönelik Taliban’a karfl› savafl-mas› konusundaki bask›lar›n› güçlendirmesi ise Pakis-tan’›n içinde bulundu¤u istikrars›zl›¤› derinlefltiriyor.Kuzeydeki Veziristan ve güneydeki Belucistan bölge-sinde ayr›l›kç› hareketlerle karfl› karfl›ya olan, Kefl-mir’de Hindistan’la ezeli anlaflmazl›¤› devam eden, yol-suzlu¤a batm›fl neoliberal iktidarlar alt›nda giderek yok-sullaflan halk›n radikal ‹slamc›lara meyletti¤i ülkenin,ABD’nin Taliban’la savafl›na do¤rudan dahil olmas› Pa-kistan devletinin sonunu getirebilir. Pakistan ordusununve istihbarat servisinin Taliban’la savafltaki isteksizli¤i,Taliban ba¤lant›s› iddialar›n›n yan› s›ra, böylesi nesnelbir gerekçeye de sahiptir. Pakistan’›n ABD yanl›s› hü-kümetinin tek bafl›na yapabilecekleri ise s›n›rl›d›r.

Ancak ABD, Pakistan istese de istemese de savafl› buülkeye yaymaktad›r ve bu durum Pakistan’› nükleer gü-cü nedeniyle uluslararas› bir güvenlik sorunu haline ge-tirebilecek ve uluslararas› müdahale tart›flmalar›n›n oda-¤›na yerlefltirebilecektir. ABD sorunu büyüterek ulusla-raras› bir sorun haline getirmek için elinden geleni yap-maktad›r. Mevcut haliyle bile ABD’nin yeni asker tak-viyesinin yetersiz oldu¤u dile getirilmekte, Obama yö-netimi, yaln›zca “NATO müttefiklerini de¤il” ayn› za-manda “Orta Asya ülkelerini, Körfez uluslar›n›, ‹ran’›,Rusya’y›, Hindistan’› ve Çin’i” kapsayacak bir ‹liflkiGrubu yaratmay› tasarlamaktad›r.

ABD’nin bu tasar›m›, yeni d›fl politika ekibince de dilegetirilen, has›mlar›n› ürkütmeden ortak düflmanlara kar-fl› yan›na çekerek kontrol alt›na alma stratejisiyle uyum-ludur. Do¤rudan has›mlar› hedef alan askeri operasyonve y›¤›naklar›n ters tepti¤i önceki dönemde görülmüfl-tür. Afganistan-Pakistan savafl›nda ABD, hedefinin Ta-liban ve El Kaide oldu¤unu söyleyerek ‹ran, Rusya-Or-ta Asya, Hindistan ve Çin’e komflu bir bölgeye büyükbir askeri y›¤›nak yapmaktad›r. Hala dünyan›n en bü-yük askeri gücü olan ABD, Af-Pak’ta askeri iflbirli¤ineça¤›rd›¤› bu has›mlar›ndan olumlu yan›t ald›¤›nda, ba-¤›ms›z geliflmeleri halinde ABD ç›karlar› aç›s›ndan teh-dit oluflturabilecek bu askeri güçleri bir tür entegrasyo-na zorlayarak tehdit olmaktan ç›karabilecektir.

Bu ABD aç›s›ndan pembe bir senaryodur. Ancak tab-lo o kadar da pembe de¤ildir. Pakistan kaynakl› oldu-¤u öne sürülen flaibeli Mumbai sald›r›lar› karfl›s›nda,ABD kaynakl› bütün k›flk›rtmalara ve 11 Eylül benzet-melerine karfl›n Hindistan, Pakistan’a müdahale seçene-¤ine itibar etmemifltir. ‹ran ve Rusya Afganistan konu-sunda ABD’yle birlikte hareket edebileceklerinin sinyal-

62

DÜNYA

Obama’n›n, 6-7 Nisan’daki Türkiye ziyaretinden birkaç günsonra, Türk-Amerikan Konseyi Baflkan› James Holmes, ziya-ret s›ras›nda ABD’nin Afganistan'da savaflacak 800-1000Türkiye askeri daha gönderilmesini istedi¤ini söyledi. Türki-ye’nin bölgede flu anda 800 muharip askeri bulunuyor.

Page 65: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

lerini verse de bunu ABD karfl›s›nda kendi ç›karlar›n›güçlendirmek ad›na yapmaktad›r. Çin ise, çat›flmalar›uzaktan izleme ve taraf olmaktan kaç›nma fleklindekiso¤ukkanl› d›fl politikas› gere¤i hiç oral› olmamaktad›r.NATO üyesi ülkeler y›llard›r ABD’nin askeri takviyeça¤r›lar›n› yan›ts›z b›rakmaktad›r.

Türkiye Af-Pak konusunda ABD ile birlikte hareket et-mektedir ve önümüzdeki dönemde de katk›s›n› güçlen-direce¤ini ilan etmifltir. Türkiye Afganistan’da iflgal bo-yunca muharip birlik bulundurmufltur; hala 800 olan as-ker say›s›n›n yaklafl›k 2000’e ç›kar›lmas› planlanmakta-d›r. Hikmet Çetin, NATO Genel Sekreteri’nin Afganis-tan’daki K›demli Sivil Temsilcisi olarak Kas›m2003–A¤ustos 2006 aras›nda art arda iki dönem görevyapm›flt›r. Türkiye 2007’de Kabil Merkez Bölge Komu-tanl›¤›’n› üstlenmifltir ve hala, iflbirlikçi Afgan ordusu vepolisinin e¤itim ifllerini yürütmektedir. Ayr›ca, AKP hü-kümeti, iki y›ld›r Pakistan ve Afganistan liderlerini Tür-kiye’de bir araya getirmektedir. ABD’nin tek bir planiçerisine yerlefltirmeye çal›flt›¤› bu iki ülkenin liderleri-nin ilk kez ve yaln›zca Türkiye’de bir araya gelmeleridüflündürücüdür. Son NATO toplant›s›nda da, Türkiye’yeGenel Sekreter Yard›mc›l›¤›, Afganistan Özel Temsilci-li¤i ve Silahs›zlanmadan Sorumlu Sekreter Yard›mc› Ve-killi¤i görevlerinin verilmesi öngörülmüfltür. BöyleceTürkiye’ye, önümüzdeki dönem ABD’nin yeni bata¤›nadönüflmesi beklenen Af-Pak’ta daha fazla görev verilme-sinin altyap›s› oluflturulmufltur. AKP hükümeti Afganis-tan’a daha fazla muharip güç göndermeye ve iflgal güç-lerinin komutas›nda daha fazla rol almaya s›cak bakt›-¤›n› ifade etmektedir. Ayr›ca, K›rg›zistan lideri KurmanBakiyev, flubattaki Rusya ziyareti s›ras›nda ABD’nin veNATO’nun Orta Asya’daki son askeri üssü olan ve Af-ganistan’daki iflgal güçlerinin 2001’den beri kulland›¤›Manas’›n kapat›laca¤›n› aç›klam›fl, bu da gözlerin bir kezdaha ‹ncirlik Üssü’ne çevrilmesine yol açm›flt›r. Yak›ndönemde ABD’den ‹ncirlik Üssü’ne iliflkin yeni taleple-rin gelmesi sürpriz olmayacakt›r.

Sonuç Obama’n›n seçim slogan› olan “de¤iflim” esasta de¤ilusulde hayata geçirilecektir. Obama yönetimi de Bushyönetiminin ortaya koydu¤u stratejik hedefleri benimse-mekte ve iyimser beklentilerin aksine askeri sald›rgan-l›¤› t›rmand›rmay› vaat etmektedir. Obama dönemininyak›n vadedeki d›fl politikas› Irak’tan çekilme ve Af-Pak savafl›n›n t›rmand›r›lmas› süreçleri çerçevesinde be-lirlenecek, emperyalist kapitalist sistemin kaderi Orta-do¤u ve Güney Asya’daki bu iki çat›flma ekseninde fle-killendirilmeye çal›fl›lacakt›r. Bu iki çat›flma da ABD

aç›s›ndan egemenlik krizini daha da derinlefltirecek aç-mazlara gebedir. AKP hükümetinin “aktif” yeni sömür-ge d›fl politikas› ise Türkiye’nin ABD’nin çözümsüzlü-¤e düfltü¤ü cephelerde, “çözüm için ben var›m atakl›-¤›nda davranarak” görev almas›n› öngörmektedir. AKPhükümetinin izledi¤i bu politikaya uygun olarak,ABD’nin Irak ve Afganistan merkezli tasar›mlar›ndaTürkiye’ye merkezi bir rol verilmifl ve bu durum NA-TO zirvesi ve Obama ziyaretinde büyük ölçüde kararaba¤lanm›flt›r. Ancak Türkiye’nin çeliflkilerle dolu bu ikisüreçte giderek yaln›zlaflan ve bata¤a saplanan ABD ç›-karlar› do¤rultusunda rol üstlenmesi, ABD emperyaliz-minin egemenlik krizinin toplumsal, askeri ve politikmaliyetlerinin Türkiye’ye tafl›nmas› anlam›na gelecektir.

Dipnotlar:11 2003’te bafllayan Irak savafl› karfl›s›nda geliflen direnifl, 1991’den beri tüm dünyay› hi-

zada tutan ‘ABD askeri gücünün karfl› konulmazl›¤›’ fikrinin egemenli¤ine son ver-di. 2006 Lübnan savafl› ABD’nin Ortado¤u’daki en büyük müttefiki ‹srail’in1967’den beri geçerli olan yenilmez güç konumuna son verdi. 2006’da Kuzey Ko-re, ABD’nin askeri sald›r›da bulunma tehditlerine ra¤men nükleer silah elde ederekhem nükleer silah tekelinde önemli bir gedik açt›, hem de bu durum karfl›s›nda hiç-bir fley yapamayan ABD’nin sald›r› yetene¤inin s›n›rl› oldu¤unu göstermifl oldu.Rusya’n›n Orta Asya’da yeniden inisiyatif almas› ile ABD bu bölgedeki bütün aske-ri üslerini yitirdi. ABD’nin silahland›rd›¤› ve NATO’ya üye yapmaya çal›flt›¤› Gürcis-tan, 2008 yaz›nda Rusya ile girdi¤i savafltan hezimetle ç›kt›. Böylece hem Kafkas-ya’da ABD kontrolündeki tek enerji hatt›n›n güvenli¤i ortadan kalkt› hem de ABD,iflbirlikçisini savunamayarak öteki iflbirlikçilerinin güvenini sarst›.

22 Ekonomik krizde askeri harcamalar›n art›r›lmas› çeliflki gibi görünse de, ABD 1945sonras›nda askeri harcamalar› ekonomisini canl› tutacak bir çözüm olarak devre-ye sokmufltur. Bu durum son yaflanan krizde de do¤ruland›. ABD’de dayan›kl› malsipariflleri üst üste alt› ay düfltükten sonra fiubat 2009’da artt›. Ticaret Bakanl›¤›’n›naç›klad›¤› verilere göre, fiubat 2009’da dayan›kl› mal sipariflleri, yüzde 2’lik düflüflbeklentisine ra¤men yüzde 3,4 yükseldi. Bu art›flta, askeri uçak ve uçak parçalar›siparifllerinin yüzde 32,4 artmas›n›n büyük etkisi oldu. Art›fl gösteren di¤er ürün-lerin de, makine, bilgisayar ve ifllenmifl metal gibi askeri sanayi ba¤lant›l› ürünlerolmas› dikkat çekti.

33 AKP dönemi d›fl politikas›n›n bir numaral› ismi olarak son dönemde ad›ndan çokçasöz ettiren Baflbakanl›k D›fl Politika Bafldan›flman› ve Büyükelçi Ahmet Davuto¤lu,Türkiye’nin yeni yönelimine iliflkin öneri ve öngörülerini 2001’de yay›nlanan ‘Stra-tejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararas› Konumu’ adl› kitab›nda ortaya koymufltu.Davuto¤lu, So¤uk Savafl sonras›nda uluslararas› iliflkilerin k›sa süreli olarak ABDeksenli tekelci bir yap›lanmaya girdikten sonra giderek güçler dengesi özelliklerigöstermeye bafllad›¤›na dikkat çekerek, Türkiye’ye çok yönlü ve esnek bir d›fl po-litika öneriyor. Ancak, Stratejik Derinlik’e referansla “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” ad-l› bir kitap yazan eski CIA Türkiye Masas› fiefi Graham E. Fuller’in de dedi¤i gibi;Davuto¤lu, anti-Amerikanc› bir strateji sunmuyor. Türkiye’yi ABD politikas›n›n ba-sit bir uzant›s› olarak alg›lanmaktan ç›karmay› öneriyor. “Türkiye, ABD iktidar vepolitikas›n›n bir arac› olarak alg›lanmaya devam etti¤i ölçüde, Ankara’n›n itibar› vebölgeye aç›labilme düzeyi oldukça s›n›rl› kalacakt›r” diyen Fuller, Türkiye’nin ABDpolitikalar› ile mesafeli bir görüntü vermesinin, ABD aç›s›ndan da tercih edilir oldu-¤unu ima ediyor. Zaten Davuto¤lu da, ABD egemenli¤inin zafiyet tablosu karfl›s›n-da, bir kopuflu de¤il “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda” davran›lmas›n›, yani he-veskâr bir ABD uflakl›¤›n› öneriyor. Yani Davuto¤lu’nun ve dolay›s›yla da AKP hü-kümetinin d›fl politikadaki ‘stratejik derinli¤i’, ‹srail ile olan iliflkilerde de görüldü¤ügibi bir ‘stratejik ikiyüzlülük’ olarak gerçeklik kazan›yor.

44 Y›llard›r ABD’nin dolayl› ya da dolays›z deste¤iyle ‹ran’a karfl› savaflan PJAK’›n fiubat2009’da ABD taraf›ndan terörist ilan edilmesi, PKK taraf›ndan ‹ran ile Irak üzerin-den örtülü bir pazarl›¤›n sonucu olarak de¤erlendirilmifltir.

55 Af-Pak, ABD yönetiminin Afganistan-Pakistan için buldu¤u yeni k›saltmad›r.

63

DÜNYA

Page 66: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

F‹L‹ST‹N

Sol, Filistin’in direnme hakk›na sahip ç›kmal›d›rYaln›zca ‹srail katliamlar›nda yeniden hat›rlar oldu¤umuz Filistin halk›,y›llard›r iflgal edilmifl topraklarda yaflam mücadelesi veriyor. ‹srail,dünyan›n gözü önünde Filistinlilerin yaflam hakk›n› ellerinden al›yor.Filistinliler ise ‹srail sömürgecili¤ine karfl› direnme hakk›n› kullan›yor.‹srail iflgali sonlan›p Filistinliler eflit ve özgür bir yaflam hakk›na kavuflanakadar bu hakk›n savunucusu olmal›y›z.

64

Sol, Filistin’in direnme hakk›na sahip ç›kmal›d›r

Page 67: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

srail, son Gazze sald›r›s›yla, Filistinlilere uygula-d›¤› vahfletin sayfalar›na bir yenisini ekledi: 1400sivil öldürüldü; sivil binalar bombaland›; 42 binzeytin ve meyve a¤ac› imha edildi; Gazzelilerinhayatlar›n› sürdürmeleri imkans›z hale getirildi.

Filistin halk›n›n yaflam›, gelecek umudu ve kendi top-raklar›ndaki kökleri, ünlü Siyonist deyiflle, bir kez da-ha “çöldeki toza” dönüfltürülmek istendi. ‹srail, soyk›-r›m tehditleri eflli¤inde t›rmand›rd›¤› sald›r›y› asl›ndaaylar öncesinden bafllatt›. 16 ayl›k abluka s›ras›ndaGazze halk›n›n tüm yaflamsal ihtiyaçlar› k›s›tland›. “Ha-mas terörüne karfl› kendini savunma hakk›” ad›na ger-çeklefltirilen harekat süresince, büyükelçisini geri çekenVenezüella hariç, “uluslararas› toplumun” tepkileri Ha-mas’› k›namaktan ve operasyonun hedefinin (nüfus yo-¤unlu¤unun çok yüksek oldu¤u Gazze’de!) “Hamas’las›n›rl› kalarak sivillere zarar verilmemesini” istemektenöte geçmedi. Taze ABD baflkan› Obama’ya göre ise,‹srail, kendisini “güvenlik” tehdidiyle karfl› karfl›ya his-setti¤i anda her türlü güç kullanma hakk›na sahipti.

S›n›rs›z güç kullanma hakk› kimin için?Tabii ‹srail için. Çünkü “s›n›rs›z güç kullanma hakk›”,‹srail aç›s›ndan bir yandan kendi varl›¤›n› sürdürebil-menin mutlak kofluludur: Bölgenin yerli Arap-Filistinlihalk›n› topraklar›ndan sürgün edip kölelefltiren ›rkç›-ge-rici bir ideoloji ve sömürgeci-yerleflimci sürekli bir sal-d›rganl›k siyaseti olan Siyonizm’in anlam› budur, Öteyandan bölgeye yönelik emperyalist egemenlik strateji-leri de her zaman, bu afl›r› militarist-sald›rgan devletinizledi¤i siyasetin ve oynad›¤› bölgesel rolün harçlar›n-dan olmufltur.

‹srail ve Siyonizm, Arap yar›madas› ve Ortado¤u’nunABD için stratejik önem kazand›¤› 2. Paylafl›m Sava-fl›’n› izleyen y›llardan beri ABD’nin stratejik öncelikle-rinin hizmetinde oldu. Emperyalist bir savafl makinesiolarak desteklendi, bir müdahale arac› olarak ayakta tu-tuldu. ABD’nin askeri ve ekonomik d›fl yard›mlar›ndanen fazla yararlanan ülke olagelen ‹srail, hem Siyonist-sömürgeci bir devlet olarak emperyalist güçler taraf›n-dan sürekli desteklenen hem de varl›¤›yla bu güçlerinegemenliklerini pekifltiren benzersiz bir örnek oluflturdu.

‹srail, kuruldu¤u 1948’den bu yana Filistinlilerle ken-disi aras›ndaki “Toprak iadesi, yasad›fl› Yahudi yerle-flimleri, s›n›rlar, Kudüs’ün statüsü ve Filistinli mülteci-lerin geri dönüfl hakk›” gibi bafll›klarda toplanan anlafl-mazl›klar›, bölgedeki varl›¤›n› pekifltiren bir çözümsüz-lük ve “istikrars›zl›k” ortam›n› üretmekte kulland›. Öteyandan ‹srail’e tan›nan s›n›rs›z güç kullanma hakk›n›nyaratt›¤› istikrars›zl›k da, bölgedeki ABD egemenli¤ini

pekifltiren bir do¤rultuda kullan›ld›. ‹srail savafl maki-nesi arac›l›¤›yla uygulanan fliddet politikas›, bölgede ifl-birlikçi politik aktörlerin yarat›lmas›na ve direnen poli-tik aktörlerin “istikrar›” bozdu¤u gerekçesiyle cezalan-d›r›lmas›na da hizmet etti.

Böylece ABD emperyalizmi için bölgesel istikrar›n tekanlam›n› ifade eden “ABD ç›karlar›yla uyumlu Ortado-¤u” hedefi ile ‹srail’in militarist siyasetle kendi sömür-gecilik projesini gelifltirme hedefi iç içe geçmektedir.Bu iç içe geçmifllik, ‹srail devletinin hareket alan›nda-ki kimi s›n›rl›l›klar kadar, elinde tuttu¤u olanaklar›n daçerçevesini belirlemektedir.

Filistin sorunu bu yüzden yaln›zca ‹srail devleti ve Fi-listinliler aras›nda çözülebilecek bir sorun de¤ildir. ‹s-rail sald›rganl›¤›n›n geriletilmesi ile ABD’nin bölgeselegemenli¤inin geriletilmesi aras›nda da dolays›z bir ilifl-ki mevcuttur. Sol, ‹srail sald›rganl›¤› karfl›s›nda Filistinhalk›n›n ilerici direnifl odaklar›yla yeniden aktif daya-n›flma iliflkileri kurmay›, bölgedeki emperyalist egemen-li¤i geriletme mücadelesinin kal›c› bir parças›na dönüfl-türmelidir. Filistin direniflinin bugünkü siyasal bölün-müfllü¤ü ve özellikle Gazze’deki Hamas a¤›rl›¤› gibiolgular, solun Filistin halk›n›n direnifl e¤ilimi ile aktifbiçimde dayan›flmas›n› gerekli olmaktan ç›kartmaz. Ter-sine sol, Filistin direniflinin yaln›zlaflt›r›lmas›n›n ürünüolan ve Türkiye dahil tüm bölgede gerici-emperyalistegemenli¤i ve iflbirlikçili¤i güçlendiren geliflmeler kar-fl›s›nda, Filistin direniflini ilerici bir yönde destekleme-nin yarat›c› yollar›n› bulabilmelidir.

ABD-‹srail kutsal ittifak› ve Filistin’inyal›t›lmas›Bugünkü Filistin sorununun kökeni, ABD ve ‹srail ara-s›nda 60’larda kurulan kutsal ittifaka dayan›r. 2. Pay-lafl›m Savafl› sonras›nda ABD, petrol kontrolünün dün-ya hakimiyetinin vazgeçilmez önceli¤i olmas›yla birlik-te, Arap Yar›madas› ve Ortado¤u’yu egemenlik strate-jisinin merkezine koydu. Ancak 60’lara kadar bölgede-ki ABD egemenli¤inin tesisindeki bafll›ca güçleri,S.Arabistan merkezli iflbirlikçi-gerici Arap rejimlerioluflturdu. 60’lara gelindi¤inde bölgedeki temel bir ge-liflme, ABD’nin bölge siyasetinde de¤iflikliklere nedenolarak, ‹srail’i ABD’nin stratejik orta¤› konumuna ge-tirdi. Bu temel geliflme, Arap Milliyetçili¤i ak›m›n›n,1952 y›l›nda M›s›r’da iktidara gelen Nas›r yönetimisonras›nda giderek yayg›nlaflmas›yd›.

Arap Milliyetçili¤inin yay›lmas›, ABD için ikili tehditoluflturuyordu: “Arap Yar›madas› ve Ortado¤u’nun em-peryalizmin ç›karlar›ndan ba¤›ms›zlaflmas› ve Sovyetler

65

F‹L‹ST‹N

Page 68: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Birli¤i’nin ABD için stratejik önemi olan bölgedeki yö-netimlerle yak›nlaflmas›”. Nas›r iktidar›na karfl› bafllar-da ›l›ml› bir siyaset izleyen ABD’nin tavr›, gerici Araprejimlerinin önlemekte yetersiz kald›¤› bu tehditler al-t›nda de¤iflmeye bafllad›. Arap Milliyetçi¤inin yay›lma-s› sonras›nda kurulan BAAS partilerinin güçlenmesi,hatta M›s›r, Suriye ve Libya aras›nda Arap Birli¤i’ninoluflmas› gibi geliflmeler, ABD’nin, bölgedeki “yeganeBat› yanl›s› ülke” olarak nitelenen ‹srail’i vazgeçilmezmüttefik haline getirmesiyle sonuçland›. ‹srail, bölgede-ki tüm devletlerden daha yüksek savafl gücü ile, ABDç›karlar›n›n garantörlü¤üne getirildi.

Arap Milliyetçili¤i, anti-emperyalist nitelikleriyle yeni sö-mürgecilik politikalar›n›n tesisinde önemli bir engel tefl-kil eden, sosyalizan ö¤eler bar›nd›ran ve ‹srail devleti-nin varl›¤›n› tan›mayan bir hareketti. Filistin KurtuluflÖrgütü (FKÖ) Arap Birli¤i’nde yer almakla kalmad›, Fi-listin direnifli Arap Milliyetçi¤inin simgesi haline geldi.FKÖ Program›nda yer alan sosyalist ö¤eler, devrimci ör-gütlerle iliflkileri ve kamplar›n› bu devrimci örgütlere aç-mas› gibi nedenlerle, Arap Milliyetçili¤inin sosyalizmedo¤ru ilerleyiflindeki devrimci özne konumundayd›.

ABD’nin 60’lar boyunca Arap Milliyetçili¤ine karfl›sürdürdü¤ü sertleflme siyaseti, 1967’deki Arap-‹srail Sa-vafl›’na (Alt› Gün Savafllar›) kadar t›rmand›. ABD des-tekli ‹srail ordusu 6 gün içerisinde Sina, Süveyfl Ka-nal›, Kudüs, Ürdün’ün bir k›sm›, Bat› fieria, Gazze veSuriye’nin Golan Tepeleri’ni iflgal etti. Bu askeri ye-nilgi, Araplar aç›s›ndan askeri yenilgiden öte sonuçlaryaratt›. Arap Milliyetçili¤i, bu savaflla birlikte ciddi biryenilgiye u¤rad› ve bölgedeki etkisini yitirdi. ABD-‹s-rail sömürgeci ittifak› ise güç kazand›. Arap gericili¤i-nin bölgedeki rejimler üzerindeki etkisi artt›, iflbirlikçi-lik e¤ilimleri güçlendi. ‹srail, bölge devletlerinin iliflki-lerini ad›m ad›m “normallefltirdikleri” bir devlete dö-

nüfltü. Yenilginin bölgenin politik dengelerinde yaratt›-¤› de¤iflim, ‹srail-Filistin sorununda, Oslo görüflmeleri-ne ve Filistin direniflindeki mevcut açmaza varan süre-ci bafllatt›. Ayn› süreçte, bir ucunda Türkiye’nin, di¤erucunda gerici Arap rejimlerinin oldu¤u birçok bölge ül-kesi ile ‹srail aras›ndaki askeri-ekonomik iliflkiler, böl-gedeki eski iflbirlikçilik a¤›n›n yerini alan yeni bir Or-tado¤u iflbirlikçiler a¤›na dönüfltü.

1967’den Oslo’ya pekiflen sömürgecilikArap Milliyetçili¤inin yenilgisi, Ortado¤u’daki anti-em-peryalist kalk›flman›n yenilgisiydi. Topraks›z, kitle temeliiflgal edilmifl topraklara dayanan ve Filistin devletini kur-ma mücadelesini tek bafl›na baflar›ya ulaflt›rmas› nesnelanlamda imkans›z bir direnifl hareketi olan FKÖ de ye-nilgiden pay›na düfleni ald›; yaln›zlaflt›. Filistin halk›n›nmücadelesi, Arap devletlerinin taraf olduklar› bir sorunolmaktan ç›k›p, ‹srail ile FKÖ aras›ndaki bir sorun ha-line geldi. Bölgedeki iflbirlikçilik e¤ilimlerinin güçlenme-siyle, ‹srail devletinin varl›¤›ndan ziyade yükselen dire-nifl hareketlerinden rahats›z olan gerici Arap rejimleri, si-lahlar›n› zaman zaman FKÖ’ye çevirdiler. Filistinlilereuygulanan soyk›r›m daha da pervas›zca t›rman›rken FKÖmücadeleyi sürdürmeyi baflard›. Ancak bölgedeki anti-emperyalist mücadelenin “devrimci bir öznesi” olmaktanç›karak, ‹srail’in yerleflimci-sömürgeci politikalar›na kar-fl› anti-sömürgeci bir direnifl hareketine indirgendi. Arapdevletlerinin Filistin sorunundaki ikiyüzlü sözde “taraf-s›zl›k” politikas›, sorunu Birleflmifl Milletler’e tafl›ma yö-nündeki traji-komik giriflimler haline geldi. ‹flgal edilmifltopraklarda bir Filistin devleti kurulmas›n› öneren FKÖönergesi, 1976 ve 1981’de baz› Arap devletleri taraf›n-dan BM’ye getirildi ama ABD taraf›ndan veto edildi. ‹s-rail ise önergeyi varl›¤›na karfl› tehdit ilan etti. 1981 çö-züm önerisine verilen ilk tepki, ‹srail jetlerinin S.Arabis-

66

1946 y›l›ndan bugünekadar aral›ks›z olaraksüren iflgali veFilistinlilerin toprakkayb›n› gösteren buharita, ‹srail’in toprakiflgaline dayal›yerleflimci-sömürgecipolitikalar›n› ortayakoyuyor. Y›llard›rçözülemeyen sorun‹srail’in varolmahakk›n›n tan›nmas› vegüvenli¤inin sa¤lan-mas› de¤il. As›l sorun‹srail sömürgecili¤ininasla durmamas›.

Page 69: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tan petrol sahalar› üzerinde gezmesi; ard›ndan ‹srail’in,ABD aç›k deste¤iyle 1982’de Lübnan iflgalini bafllatma-s› oldu. ABD-‹srail ittifak›, sorunu uluslararas› düzeyetafl›yan FKÖ’ye Lübnan’daki mülteci kamplar›ndaki bin-lerce Filistinliyi katlederek yan›t verdi.

1967 yenilgisi ayr›ca “iflbirlikçilik yan›lsamas›n›n” yal-n›zlaflan FKÖ’nün çizgisine yans›mas›yla da sonuçlan-d›. Enver Sedat’›n, 1967 savafl›nda kaybedilen M›s›rtopraklar›n›n geri verilmesi karfl›l›¤›nda bölgedeki iflbir-likçi rejimlere kat›lmas›yla M›s›r, ABD d›fl yard›mla-r›ndan ‹srail’den sonra en fazla nasiplenen bölge ülke-si konumuna gelmiflti. ‹flbirlikçili¤in ödüllendirilmesi,“Ortado¤u’da her türlü kazan›m ancak ‘radikallikten’vazgeçip ‘›l›ml›laflarak’ ve ABD’nin onay›n› alarak ger-çeklefltirilebilir; direnifl muhakkak cezaland›r›l›r” fikriya-t›n› daha da güçlendirdi. Bu politik yan›lsama FKÖ’nünmücadele çizgisine de sirayet edip, sonu Oslo’ya vebugünkü Gazze trajedisine varan sürece damgas›n› vur-du. Arafat’›n “her türlü terörizmi ve fliddeti k›nad›¤›-n›” bildiren aç›klamalarla Oslo’ya gitmesi, FKÖ’nünmücadelesini “›l›ml›” bir çizgide sürdürmenin garantisi-ni veriyordu. Ancak Oslo görüflmeleri, bu politik ya-n›lsaman›n topyekun iflas› ve Filistin halk›n›n kurtuluflmücadelesinin en önemli k›r›lma noktas› oldu.

‹srail devletini Oslo sürecine iten temel neden, iflgal al-t›ndaki topraklardaki Filistin halk›n›n direnifliydi. 1987tarihli 1. ‹ntifada’da, Filistin halk› ‹srail a¤›r silahlar›nakarfl› tafllarla mücadele etti. Y›llard›r süren FKÖ dire-niflinin en kitleselleflmifl hali olan ve 3 y›l süren 1. ‹n-tifada’n›n ard›ndan Filistin sorunu konusunda oluflan du-yarl›l›k, ‹srail devletini ABD arabuluculu¤unda 1993’de“Oslo bar›fl masas›na” oturmak zorunda b›rakt›.

Ancak süreç, ‹srail ve FKÖ aras›nda bir bar›fl anlafl-mas› ile sonuçlanmad›. Filistin Ulusal Konseyi’nin1988’de ‹srail’in varl›¤›n› tan›mas› ve Arafat’›n verdi¤itavizler, ‹srail’in reddiyeci tutumunu de¤ifltirmedi. ‹sra-il, alabilece¤i en büyük tavizi ald›, varl›¤›n› kabul et-tirdi ve Filistin halk›n›n direniflini “terörizm” olarak tes-cilletti. Arafat’›n “›l›ml›l›k” yan›lsamas›yla gelinen nok-tada, iflgalin sonland›r›lmas›, ba¤›ms›z bir Filistin dev-letinin kurulmas›, ‹srail ve Filistin devletlerinin bar›fliçinde yaflayabilecekleri bir ortam›n sa¤lanmas› hayaloldu. ‹srail, iflgal etti¤i topraklardan parça parça geriçekilmesi karar›na karfl›n, topraklar›n büyük ço¤unlu-¤undan çekilmedi. Görüflmeler gere¤i kurulmas› gerekenFilistin Özerk Yönetimi kuruldu, fakat iflgal alt›ndakitopraklarda kurulan yönetim, bir sömürge yönetimi ol-maktan öte gidemedi. Zaten görüflmelerde Filistinlilereiade edilmesi söz konusu edilen topraklar›n toplam›, ‹s-rail kuruldu¤unda Filistinlilere ait olan topraklar›n sa-dece %22’sini oluflturuyordu. Filistin yönetimi, tarihselFilistin topraklar›n›n %78’inden vazgeçmifl oldu.

‹srail sömürgecili¤inin derinleflmesive direnifl‹srailliler, sürecin son görüflmesi olan Camp David’deArafat’›n Filistin halk›n›n iradesini tamamen yok sayananlaflmay› imzalamamas› ve masadan kalkmas›na kar-fl›n, Oslo sürecini “Siyonizmin ikinci büyük zaferi” ilanettiler. Arafat’›n imzalamas› istenen anlaflma ise, Bat›fieria’n›n birbirinden kopuk üç ayr› bölgeye bölünme-sini ve Filistinlilerin Kudüs, mülteciler, do¤al kaynak-lar ve 1967 öncesi s›n›rlarla ilgili her türlü hak iddi-as›ndan vazgeçmesini içeriyordu.

F‹L‹ST‹N

‹srail ve Filistin aras›ndaki ilkresmi temas olan Oslo görüfl-meleri 1993 y›l›nda ABD öncü-lü¤ünde bafllad›. ‹srail Baflbaka-n› ‹zak Rabin’in, el s›k›flmak içindahi ABD Baflkan› Clinton’un pa-zarl›klar›yla ikna edilmesinin ar-d›ndan, FKÖ önderi Yaser Ara-fat’›n elini s›kmas›yla bafllayangörüflmeler, Filistin direniflinde-ki en büyük k›r›lman›n bafllang›-c› oldu. Filistin halk›n›n kitleseldirenifli olan 1. ‹ntifada’n›n ar-d›ndan masaya oturmak zorun-da kalan ‹srail, Oslo sürecininoktalayan 2000 y›l›ndaki CampDavid buluflmas›nda masadankalkana kadar, Filistin direnifli-nin kazan›mlar› masada tüketil-mifl ve ‹srail masada kazan›la-cak her fleyi kazanm›flt›.

Page 70: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Arafat masadan kalkm›fl ama ‹srail istediklerini zatenalm›flt›. ‹flgal ve sürgün yoluyla Yahudi yerleflimlerininkurulmas› süreç boyunca devam etti. Yasad›fl› ‹srailyerleflimleri %52, yerleflimci nüfusu %100 artt›. ‹srail,yerleflim bölgelerinin etraf›na infla etti¤i yollarla Bat›fieria’da birbirinden kopuk gettolar oluflturdu. Bat› fie-ria ve Gazze’deki yeralt› su kaynaklar› hariç bütün sukaynaklar›na el koydu. Oslo görüflmeleri öncesi Kudüsve Gazze’ye girifl ç›k›fl serbestken, yüzlerce ileri kara-kol ve kontrol noktas›yla bu flehirlere girifl ç›k›fl› ken-di kontrolü alt›na ald›. Filistin direniflini iflgal edilmifltopraklara s›k›flt›ran ‹srail, Filistin yönetimini de dire-niflin ve Filistinli emek gücünün kontrol alt›nda tutul-mas›yla görevlendirdi. Kurtulufl mücadelesinin ilk y›lla-r›nda çok önemli roller üstlenen Filistin iflçi s›n›f›n›ngeleneksel mücadele yollar›n› t›kad›.

1. ‹ntifada y›llar›nda, Filistinli emek gücü toplam›n›n%50’si ‹srail’de çal›fl›yorken, 2000 y›l›nda 2. ‹ntifa-da’n›n bafllad›¤› dönemde, Filistinli emek gücü topla-m›n›n sadece %20’si ‹srail ya da yasad›fl› ‹srail yerle-flimlerinde çal›fl›yordu. Süreç boyunca ‹srail, ucuz Fi-listinli eme¤ine duydu¤u ihtiyac› azalt›p Filistinlilerikendi ekonomisinin durumu ve siyasi koflullara ba¤l›olarak kullanabildi¤i bir yedek iflçi ordusuna dönüfltür-dü. Çal›flma izni olmadan di¤er ülkelerden getirdi¤igöçmen iflçileri pasaportlar›na zorla el koyup, yükseksömürü flartlar›nda çal›flt›rarak, Filistinli iflçilerin grev,boykot gibi direnifl biçimlerini etkisizlefltirdi. Sömürge-cili¤in derinlefltirilmesinde ise iki temel yöntem kulla-n›ld›: S›n›rlar üzerinde artan ‹srail kontrolü ve Filistinekonomisi ile yönetiminin ‹srail’e ba¤›ml› hale getiril-mesi. Filistin’in dünyayla ba¤lant›s› kesildi, Bat› fieriave Gazze’de ithalat-ihracat›n neredeyse tamam› ‹srail’leyap›l›r, Filistin yönetiminin gelirinin %60’› ‹srail tara-

f›ndan ödenir hale geldi. El Fetih’i çürütüp, Hamas’›güçlendiren bu ortam, Filistin mücadelesinin ilerici ö¤e-lerinin budanmas›na da büyük katk›da bulundu.

Oslo anlaflmalar› uyar›nca Filistin’e giren mallardan ‹s-rail taraf›ndan al›nan dolayl› vergilerin, Filistin yöneti-mine ödenmesi gerekiyordu. ‹srail, bu paray› ödemeye-rek (2. ‹ntifada döneminde oldu¤u gibi), Filistin yöne-timi üzerinde yapt›r›m gücü kazanabildi. Filistin eko-nomisini ve s›n›rlar›n› dolays›z ‹srail kontrolü alt›na so-kan bu koflullar, Filistin siyasi idaresinin bugünkü bö-lünmüfllü¤üne de katk›da bulunmaktad›r.

Güvenlik duvar›yla aç›k havahapishanesi‹srail iflgalinin derinleflmesi ve artan bask› uygulamalar›,Eylül 2000’de, Filistin halk›n›n iflgal alt›ndaki topraklar-daki ikinci büyük direnifl eylemi olan 2. ‹ntifada’y› bafl-latt›. Bu direnifl eylemleri karfl›s›nda ‹srail’in cevab› yi-ne katliam, Yahudi yerleflim birimlerinin kurulmas› ve bukez özellikle, Filistin Yönetimi’ne ait bölgeleri “güvenlikduvarlar›yla” aç›k hava hapishanelerine çevirmek oldu.

‹srail’in güvenlik duvar›yla yaratt›¤› kontrol rejiminin,G. Afrika’daki eski Apartheid rejiminden (›rk ayr›mc›emek rejimi) fark› yok. Filistin topraklar›n› duvarlarlaparçalanm›fl gettolara dönüfltüren ‹srail, Filistinlilerikontrol noktalar›yla denetliyor. Filistin halk›n›n kendiyönetimiyle iliflkisi dahi ‹srail’in izniyle kuruluyor. Buuygulamalarla, iflgal edilmifl topraklarda yeni-sömürge-cilik iliflkilerinin kal›c›laflmas› hedefleniyor. 11 Eylülsald›r›lar›n›n ard›ndan ilan edilen “terörizme karfl› ön-leyici savafl” stratejisi de, ‹srail’e yeni bir kap› açt›.Verdi¤i tüm tavizlere karfl›n Arafat’› “‹srail’in Bin La-din’i” olarak ilan eden Bush ve fiaron, Filistin yöneti-minin kontrolü alt›ndaki topraklarda “Büyük Ortado¤u

68

‹srail’in Bat› fieria’da güvenlik gerekçesiyle ördü¤ü duvarlar, Filistin yönetimindeki topraklar› birbirindenba¤›ms›z parçalara ay›r›yor. Filistinlileriay›ran bu duvarlardan geçifl ancak‹srail’in kontrolünde ve izniyle olabiliyor.

Page 71: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Projesi”ne paralel yeni sald›r›lar bafllatt›lar. Sald›r›lardaulafl›lmak istenen temel hedef ise Filistin direniflini Fi-listin hükümeti eliyle cezaland›rarak, yönetimi iflbirlik-çi bir kukla yönetimine dönüfltürmekti.

Bush yönetiminin Temmuz 2002’de aç›klad›¤› Ortado-¤u bar›fl› için yeni “yol haritas›” da bunu destekledi.“Yol haritas›”nda, Filistin yönetiminin önüne koyulanilk madde, Filistin halk›n›n, ‹srail için “terör” anlam›-na gelen direniflini bast›rmas›yd›. ABD, Filistin yöneti-minin Filistinli direnifl gruplar›n› bast›ramad›¤› durum-da, ‹srail’e her türlü fliddet kullanma hakk›n› tan›yor-du. ‹srail bu “hakk›” son Gazze sald›r›s›nda da tepetepe kulland›. Dünyan›n, Hamas “terörüne” karfl› bafl-lat›ld›¤› ileri sürülen katliama sessiz kalmas›n› sa¤laya-rak, Filistinlilere karfl› yürüttü¤ü sald›rgan güç dengesisiyasetini sürdürdü. ‹srail’deki ›rkç›l›¤›n yükseldi¤i birgenel seçim ortam›nda, Hamas’›n Güney ‹srail’e karfl›güvenlik tehdidi oluflturdu¤u gerekçesiyle bafllat›lan ön-leyici sald›r›n›n gerçek hedefi ise, Filistin halk›n› birkez daha ‹srail karfl›s›nda hiçbir hak talep edemeyece-¤i bir ma¤duriyet psikolojisinin içine s›k›flt›rmak; Ha-mas’› döverek El Fetih’i daha da geri ad›mlar atmayaraz› etmek ve Filistin’de meflru bir siyasal iradeninoluflma koflullar›n› baltalamakt›.

Hamas ve Filistin siyasal iradesininparçalanmas›Son Gazze sald›r›s›n›n gerekçesi olarak kullan›lan Ha-mas (‹slami Direnifl Hareketi), 1928’de M›s›r’da kuru-lan Sunni Müslüman Kardefller kökenli bir örgüt. ‹sra-il, ABD’nin Yeflil Kuflak doktrini paralelinde, 1970’liy›llarda Gazze’de Mujama Al ‹slamiya adl› bir yard›ma¤› olarak örgütlenen Filistinli Sunni Siyasal ‹slam ha-reketinin yay›lmas›n›, saflar›nda Filistinli H›ristiyanlar›nda a¤›rl›kl› bir yer tuttu¤u Filistin ulusal hareketine kar-fl› destekledi. Gazze’de bir ‹slam Üniversitesi kurulma-s›na ve hareketin okul, cami gibi yerlerde toplumsallafl-mas›na izin verdi. Hamas, 1987’de hareketin ruhani li-deri fieyh Ahmet Yasin taraf›ndan grubun askeri kana-d› olarak kuruldu. Ancak Yasin, Nas›r’a karfl› suikastgiriflimi nedeniyle M›s›r taraf›ndan tutukland›ktan sonra,‹srail’in 1967 zaferi sonras›ndaki ilk giriflimlerinden bi-risi olarak serbest b›rakt›¤› Müslüman Kardefller grubu-nun da üyesiydi. 1980’lerin sonuna kadar ‹srail yerineEl Fetih’i ve laik ulusal kurtulufl hareketini bafl düflma-n› ilan eden Hamas, bu tarihten sonra Siyasal ‹slamc›hareketin bütünü paralelinde bir dönüflüm yaflad› ve1988’de anti-semitist (Yahudi düflman›) ›rkç›-cihatç› tü-zü¤ünü ilan etti. 1989’da iki ‹srail askerini kaç›r›p öl-dürmesi ve intihar sald›r›lar›n› bafllatmas›ndan sonra ‹s-

rail taraf›ndan düflman ilan edildi. 2005 seçimlerindeönemli bir güç elde eden Hamas’›n yükselifli, Müslü-manlar› ve H›ristiyanlar› kapsayan laik Filistin ulusununtop yekun kurtuluflu davas›n› “Filistin topraklar› üzerin-de bir ‹slam devleti kurma” hedefi ekseninde bölerekFilistin siyasal iradesini daha da zay›flatt›.

Filistin davas›n›n “‹slami bir davaya” dönüfltü¤ü, iç sa-vafl boyutlar› kazanan bu parçalanmada, El Fetih lider-li¤indeki Filistin yönetiminin yozlaflmas› da küçümsen-meyecek bir rol oynad›. El Fetih yönetimi, Filistin hal-k›n›n yoksulluk ve bask› politikalar›yla ezilmesi karfl›-s›nda, ABD-‹srail ittifak›n›n kendisini muhatap kabuletmesini sa¤layacak politikalar› tercih edip, halk›n di-renifl e¤ilimlerini bast›rmak görevini üstlendi. Filistindireniflini bürokratik bir devlet mekanizmas›na hapse-den El Fetih’in yozlaflmas›, Hamas’›n toplumsal daya-n›flma a¤lar›n› kullanarak ›rkç›-gerici bir temelde örgüt-lenmesi kanallar›n› güçlendirdi. Suudi Arabistan, Ku-veyt gibi gerici Arap rejimlerinin maddi destekleri ve‹srail’in himayesi ile dayan›flma a¤lar› örgütleyen Ha-mas, yönetimde oldu¤u Gazze fieridi’nde izledi¤i poli-tikalarla Filistin halk›n›n dilencilefltirilmesine hizmet et-ti. El Fetih yönetimi ise sosyalizan ö¤eleri budanm›flbütün ulusal kurtulufl hareketleri liderlikleri gibi kurtu-lufl davas›n›n umudu olmaktan ç›kt›.

Gelinen noktada, bir zamanlar Ortado¤u’daki anti-em-peryalist kalk›flman›n devrimci öznelerinden birisi olanFilistin kurtulufl hareketi, bürokratik, yozlaflm›fl, iflbirlik-çi El Fetih ile anti-semit, ›rkç›, cihatç› Hamas aras›na

69

F‹L‹ST‹N

Hamas’›n kontrolündeki Gazze bir buçuk y›ld›r ‹srail ablukas›alt›nda yafl›yor. Kentin tüm ihtiyac› yeralt› tünellerindensa¤lan›yor. Bu tüneller Gazzelilerin bir k›sm› için geçimkayna¤› ve tünelden geçirilen ihtiyaç maddeleri karaborsada.

Page 72: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

s›k›flan Filistin halk›n›n trajedisine dönüfltü. Filistin da-vas› ile 1970’lerdekine benzer bir iliflki kurma olana¤›bulman›n zorlaflt›¤› koflullar bu süreçte flekillendi. Tür-kiye solunun kimi kesimlerinin Hamas’› Filistin kurtu-lufl davas›n›n “önderi” olarak kabullendi¤i, di¤erlerininGazze gibi büyük trajediler olmad›¤›nda konuya ilgisizkald›¤› bir manzara ortaya ç›kt›.

Bugünkü Filistin sorunu ve sol Türkiye solunun 60-70’li y›llarda Filistin kamplar›yla ta-rihsel iliflkisi ve Türkiye’deki kalabal›k Filistinli ö¤rencikitlesinin de katk›s›yla Filistin davas›yla kurabildi¤iolumlu iliflkinin birebir tekrarlanmas› mümkün de¤ildir.Öte yandan, ‹srail’in, Türkiye’nin emperyalizmin yenibölge stratejileri aç›s›ndan tafl›d›¤› önem ve a¤›rl›k, geç-miflle k›yaslanamaz ölçüde artm›flt›r. Filistin sorunu, Tür-kiye’nin ‹srail ile kurdu¤u iliflkileri pekifltirerek aktif bi-çimde dahil olmaya çal›flt›¤› yeni bölgesel iflbirlikçilikekseninin geriletilmesi meselesinin bir parças› haline gel-mifltir. Mevcut durum bütün olumsuzluklara karfl›n, Tür-kiye ve Filistin halklar›n›n bölgesel egemenler karfl›s›n-da, somut ve kal›c› mücadeleler infla edebilecekleri or-tak ç›kar ve dayan›flma iliflkileri alan›n› geniflletmifltir.Bu alanda ilerici sol bir çizginin görünür k›l›nmas› bu-günden yar›na baflar›lacak bir görev olmayabilir. Ancakbu uzun soluklu çaba Türkiye ve Ortado¤u halklar›n›niçine s›k›flt›r›ld›klar›yoksulluk, iflsizlikve savafl cende-resinden kurtul-malar› ve halk-lar›n kardeflli¤imücadelesi-nin de

zorunlu bir parças›d›r. Ortado¤u yak›n gelecekte böylebir mücadeleye daha da fazla ihtiyaç duyacakt›r.

ABD’nin 2002’de Filistin sorunu hakk›nda aç›klad›¤› “yolharitas›”, parças› oldu¤u “Büyük Ortado¤u Projesi” ilebirlikte iflas etti. Revizyonlara gitme ihtiyac› hissedenABD, “‹srail-Filistin bar›fl›” için yeni bir yol haritas› be-lirlemek amac›yla Aral›k 2007’de Annapolis görüflmele-rini bafllatt›. ‹srail baflbakan›n›n görüflmelerin ertesi günüyapt›¤›, “E¤er iki devletli çözümün çöktü¤ü gün gelirseve eflit oy hakk› için Güney Afrika stili bir mücadeleve kavga ile karfl› karfl›ya kal›rsak, ‹srail devleti için yo-lun sonu gelmifl olacakt›r” sözleri, ‹srail’in bütün “çö-züm” önerilerinin oda¤›n› ayd›nlatmaktad›r:11 Sald›rgan sö-mürgeci siyasetlerle elde edilen ‹srail üstünlü¤ünün ko-runmas› ve Filistin halk›n›n adil ve eflit yaflama hakk›-n›n, Filistin Yönetimi denilen flimdiki manda yönetimi al-t›nda yok say›lmaya devam edilmesi. ‹srail’in 2006 Lüb-nan yenilgisi, Obama’n›n yeni yol haritalar› ve ‹srail’de-ki yeni Netanyahu iktidar› sonras›nda, bu üstünlük siyase-tinin hangi hedeflere ulaflmaya çal›flaca¤› da az çok gö-rülmektedir. Obama’n›n d›fl politika ak›l hocas› Brze-zinsky “Ortado¤u’da ‹srail-Filistin sorunu çözümlenmeden‹srail’in güvenli¤ini sa¤lamak mümkün de¤ildir. Askeritedbirlerle bu sorun çözümlenemez” demektedir. ‹ki dev-letli çözüm fikrinden bile vazgeçme sinyalleri veren Ne-tanyahu hükümeti ise, bir yandan da El Fetih’le yeni

müzakereler yürütmeye aç›k oldu¤unu bildirmek-tedir. ABD’nin, Afganistan’a yüklenme ve

Irak’tan çekilme strate-jilerinin etkisi al-t›nda biçimlene-cek yeni Filistinsiyaseti, Filistinhalk›n› bir kez

70

F‹L‹ST‹N

ABD’nin Annapolis kentinde Bush’un öncülü¤ünde gerçeklefltirilen “Annapolis Bar›fl Zirvesi”ne ‹srailBaflbakan› Ehud Olmert ve Filistin’i temsilen de El Fetih lideri Mahmud Abbas kat›ld›. Hamas’›n ça¤r›lmad›¤›zirveden tabii ki bar›fl ç›kmad› ama Filistin siyasi iradesindeki bölünme daha da büyüyerek ç›kt›.

Page 73: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

daha “göstermelik müzakere-derinleflen sömürgecilik” k›s-kac›nda, ‹srail flartlar›na tam anlam›yla boyun e¤meyezorlayacak gibi görünmektedir. ‹srail, Gazze’de oldu¤ugibi hiçbir zaman cezaland›r›lmayan sald›rganl›¤›n›n veABD aç›s›ndan vazgeçilmezli¤inin güveniyle, zaman za-man ABD siyasetinin s›n›rlar›n› da zorlayan fiili kaza-n›mlar›n› sürdürmeye çal›flmakta; Türkiye ise, yeni aktifOrtado¤u siyasetiyle bu yeni sald›rganl›k-oyalama-boyune¤dirme sürecinden iflbirlikçi faydalar elde etmeye çal›-flan aktörlerden birisi olmaya soyunmaktad›r.

‹srail’in ba¤›ms›zl›¤›n› tan›yan ilk “Müslüman ülke”olarak 1949’dan bu yana Türkiye’nin ‹srail ile kurdu-¤u iliflkiler, Filistin ulusal kurtulufl davas›n›n yaln›zlafl-t›r›lmas›, geriletilmesi ve yozlaflt›r›lmas› oran›nda gelifl-mifltir. ‹liflkiler, Erbakan liderli¤indeki (1987-93’deki 1.‹ntifada’n›n hemen ertesindeki) 1996 Refah-Yol hükü-meti döneminde 4 ekonomik, 2 askeri iflbirli¤i anlafl-mas› imzalanmas›yla s›caklaflmaya bafllam›fl, 2. ‹ntifadasonras›ndaki AKP hükümeti döneminde “stratejik ortak-l›k” düzeyine yükselmifltir. ‹srail iflbirlikçili¤i sürecindesiyasal ‹slamc› hareketin de en az ordu kadar önemlibir rol oynam›fl olmas› ise tesadüf de¤ildir. ‹deolojik,politik ve mali olarak Suudi Arabistan baflta olmaküzere Ortado¤u gericili¤inden ve ›rkç›l›ktan beslenenTürkiye Siyasal ‹slamc› hareketi, Filistin-Arap davas›nakarfl› hep ikiyüzlü bir mesafe tak›nm›flt›r. Bugünse ik-tidardaki AKP’si ve sokaktaki ‹slamc› “muhalefetiyle”bu geleneksel iki yüzlü¤e yeni bir biçim vermektedir.

Genel olarak Ortado¤u gericili¤i ve siyasal ‹slamc› ha-reket, Filistin kurtulufl mücadelesinin yal›t›lmas› ve aç-maza sürüklenmesi sürecinin bafl sorumlular›ndan biri-dir. CIA tezgahl› din savafllar›na yüzlerce militan gön-derirken Filistin halk›n›n direniflini görmezlikten gelenTürkiye siyasal ‹slamc› hareketi ise, Filistin davas›n›nlaik-sosyalizan bir ulusal dava olmaktan ç›k›p bir “‹s-lam davas›” görüntüsü kazanmas›n› suiistimal etmekte-dir. Gazze sald›r›s› s›ras›nda sokaklarda ç›nlayan “Fi-

listin’e gidelim” sloganlar› ve Erdo¤an’›n Davos ç›k›-fl›, siyasal ‹slamc› hareketin Ortado¤u’da bir ‹slam dev-leti kurma projesinden, ABD flemsiyesi alt›nda “YeniOsmanl›c›l›k” yapma hayallerine kadar uzanan siyasalaral›ktaki heveslerini ve yerel seçim öncesi oy avc›l›-¤›n›n yans›malar›d›r. Eylül 2007’de ‹srail jetlerinin Tür-kiye hava sahas›n› ihlal ederek Suriye’yi bombalamas›karfl›s›nda homurdanmak d›fl›nda somut bir ad›m atma-yan; ‹srail sald›r›s›n›n k›ramad›¤› Lübnan direniflini en-gellemek için bölgeye gönderilen BM Bar›fl Gücü’neaskeri birlik yollayan ve ‹srail’in son Gazze sald›r›s›sürerken, ‹srail’den 167 milyon dolarl›k tank al›m an-laflmas› imzalayan AKP hükümeti, hem El Fetih’le,hem Hamas’la hem de ‹srail ile iliflki kurabilecek birkonumun avantajlar›n› elde tutmaya çal›flmaktad›r.

‹srail ile Türkiye aras›ndaki iliflkilerin s›caklaflmas›n›nönemli parçalar›ndan birisi de Türkiye sermayesinin ye-ni aktif tafleronluk siyasetinden nasiplenme arzular› ile‹srail sermayesinin bölgesel yat›r›mlar›n› geniflletme ar-zular›d›r. ‹srail-Türkiye sermayesi aras›ndaki iliflkiler,Sabanc›’n›n Gebze ‹leri Sanayi Bölgesi Projesi’nden,Türkiye’nin ‹srail yat›r›m alanlar›ndan birisi haline ge-tirilmesine dek uzanan bir alanda organik bir yak›nlafl-ma yaflamaktad›r. ‹srailli Ofer önemli bir yat›r›mc› ha-line gelirken, Çal›k Grubu, Türkiye-‹srail aras›nda pet-rol, do¤al gaz, su ve elektrik nakli sa¤lamas› planla-nan Akdeniz Boru Hatt› (Med Stream) projesinin ya-p›m›n› üstlenen flirketlere kat›lm›flt›r. Gazze’nin kuze-yindeki Erez Sanayi Bölgesi’nin Filistin Serbest Sana-yi Bölgesi ad› alt›nda yeniden yap›land›r›larak TOBBtaraf›ndan iflletilmesi planlar› da, Türkiye-‹srail serma-yesinin “bar›fl plan›n›n” büyük lokmalar›ndand›r. ‹sra-il’in Filistin yönetimi ile iflbirli¤i halinde; Dünya Ban-kas› ve G8 deste¤iyle yayg›nlaflt›rd›¤› bu sanayi bölge-leri, güvenlik duvarlar›yla çevrelenen ucuz Filistinlieme¤inin, bölge egemenleri ve dünya kapitalizminin ç›-karlar› için ya¤malanmas›n› ifade etmektedir.

71

F‹L‹ST‹N

Türkiye solununFilistin direnifliyleolan tarihsel ba¤lar›zedelenmifl olsa da,yapaca¤›m›z ilerieylemlerle, budireniflin anlaml›unsurlar›yla yeniba¤lar kurabilir veFilistin halk›n›nmücadelesinedestek olabiliriz.

Page 74: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Gelinen noktada ‹srail savafl ayg›t›n›n güçlenmesindeki y›l-l›k katk›s› 1,8 milyar dolar› bulan Türkiye; ordusu, AKPhükümeti ve laik-dinci sermaye gruplar›yla Filistin’in sö-mürgelefltirilmesi siyasetinin bafll›ca destekçilerinden birisihaline gelmifltir. ‹srail ile kurulan stratejik ortakl›k iliflki-leri art›k Türkiye egemen s›n›flar›n›n ve AKP hükümeti-nin siyasi ve ekonomik ç›karlar› bak›m›ndan vazgeçilmez-leflmifltir. Böyle bir noktada ‹srail’i geriletmenin ve Filis-tin halk›yla dayan›flman›n ilk ad›m› Türkiye’deki ‹srail’in,yani ‹srail iflbirlikçilerinin geriletilmesidir.

Filistin halk›n›n Filistinli mülteciler, iflgal alt›ndaki top-raklarda yaflayan Filistinliler ve ‹srail vatandafl› Filistin-lilerden oluflan üç temel ö¤esini temsil eden yüzlercesendika, dernek ve politik partinin 2005 y›l›ndan buyana oluflturdu¤u; dünyan›n birçok ilerici ayd›n›n ve ifl-çi sendikas›n›n destekledi¤i “Boykot, Yat›r›mlar›n Dur-durulmas› ve Yapt›r›mlar ‹çin Filistin Ça¤r›s›” platfor-munun talebi de bu do¤rultudad›r: “Bütün Arap top-raklar›ndaki iflgal ve sömürgelefltirme durdurularak Du-var y›k›lana; Arap-Filistinli ‹srail vatandafllar›n›n tameflitlik haklar› kabul edilene ve Filistinli mültecileringeri dönüfl haklar› garanti alt›na al›nana kadar” ‹srailile olan tüm siyasi, ekonomik, askeri, diplomatik vekültürel iliflkilerin iptal edilmesi, Filistin halk›n›n ulus-lararas› dayan›flma hareketlerinden ilk beklentisidir.

Filistinli yazar Ali Abunimah’›n “Altm›fl y›ll›k bask› vek›rk y›ll›k askeri iflgal, Filistinlilere, destekledi¤imiz si-yasi çözüm ne olursa olsun, sadece halk direniflinin sa¤-lam ve etkili bir uluslararas› bask›yla desteklenmesi va-s›tas›yla kesin bir bar›fl› gerçeklefltirme flans›na sahipolunaca¤›n› ö¤retti” sözleri, Filistin halk›n›n, ABD’ninonaylamad›¤› hiçbir karar› uygulamayan BM gibi güç-lere olan köklü güvensizli¤ini yans›t›r. FilistinlilerinABD-‹srail plan›n›n uygulanmas› için gönderilecek “BMBar›fl Gücü” operasyonlar›na ve Filistin topraklar›nday›llarca sömürgeci bir güç olarak hüküm süren Osman-l›’n›n yeni versiyonlar›na karn› toktur. Yaflad›¤› bütüntrajedilere karfl›n direnmeyi sürdüren Filistin halk›, ‹sra-il’i durduracak gerçek bir dayan›flma hareketinin yara-t›lmas›na duydu¤u ihtiyac› usanmadan tekrarlamaktad›r.‹srail ile ortak tatbikatlar yürüten, topraklar›n› ‹srail or-dusunun e¤itim faaliyetlerine açan, yeni ekonomik veaskeri iflbirli¤i anlaflmalar› imzalayan Türkiye devletininkarfl›s›nda, güçlü ve kal›c› bir dayan›flma hareketinin ya-rat›lmas› için önemli olanaklar bulunmaktad›r.

Öte yandan Türkiye’deki ‹srail’in geriletilmesi Türki-ye’deki ilerici muhalefetin de ihtiyac›d›r. Önümüzdekidönemin Ortado¤u’sunda ABD-‹srail eksenli yeni iflbir-likçilik iliflkileri, bir ucu yeni s›cak çat›flmalara, di¤er

72

F‹L‹ST‹N

Page 75: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ucu Kürt co¤rafyalar›n› da kapsayan genifl bir emekalan›n›n aktif biçimde sömürgelefltirilmesine uzanan birzeminde pekiflecektir. Su, enerji ve di¤er kritik kaynak-larla ilgili birçok çat›flman›n gelece¤i, bu iliflkiler ek-seninde belirlenecektir. Bugün “kaybedilmifl” trajik birdava gibi görünen Filistin davas›, önümüzdeki döneminOrtado¤u’sundaki geliflmelerin odak noktalar›ndan biri-si olmay› sürdürecektir. Solun bu mücadele ve daya-n›flma alan›n› bofl b›rakmas›, Filistin davas›n›n “‹slamidava” görüntüsünü pekifltirerek Türkiye’deki gerici ha-reketlerin etkinlik alan›n› ve dolay›s›yla Türkiye’dekiABD-‹srail iflbirlikçili¤ini güçlendirmektedir.

Böyle bir dönemde solun ‹srail iflbirlikçili¤inin bugün-kü siyasi öznesi ve sorumlusu AKP hükümetini ‹srailile iliflkileri kesmeye zorlayan; mücadele çizgisi, dili vetalepleriyle siyasal ‹slamc› hareketten ayr›flan bir hatt›

kurmas› daha da önem kazanmaktad›r. El Fetih’le olançat›flmas›n› pazarl›k masas›nda yer edinmek için t›rman-d›ran; ‹slami kurallarla kontrol alt›nda tuttu¤u Gazze’dekaraborsac›l›ktan ç›kar sa¤layan; serbest sanayi bölge-lerinin yayg›nlaflmas›n› destekleyen ve Yahudi düflman-l›¤›na dayal› ›rkç›-gerici bir söylemi bayrak edinen Ha-mas, t›pk› El Fetih yönetimi gibi Filistin ulusunun kur-tuluflunun de¤il, mevcut açmaz›n›n parças›d›r. Hamasve El Fetih’in önümüzdeki dönemdeki siyasal konum-lar›n› da esas olarak ‹ran merkezli süreçler ve ABDemperyalizminin “medeniyetler çat›flmas›” tezlerini em-peryalist egemenlik do¤rultusunda ne ölçüde seferberedece¤i belirleyecektir. Lübnan Hizbullah’›ndan dahafazla ‹ran’a yak›n olan Hamas ve FKÖ içinde bile iti-bars›zlaflan El Fetih yönetimi, Ortado¤u’nun bütün si-yasal ‹slamc› ve dar bürokratik milliyetçi partileri gibiböyle bir süreçte egemen güçlerin ç›karlar› u¤runa bir-birlerine karfl› kullan›lmaya son derece yatk›nd›r ve Or-tado¤u’da emperyalizmi geriletebilecek bir mücadeleyeyan›t verecek siyasal stratejilere sahip de¤illerdir.

Ancak Filistin halk› bu açmaza karfl›n hala tabanda bir-lik sa¤layabilmekte ve Filistin mücadelesi çok zay›flam›flolsa bile hala ihmal edilemeyecek sol, ilerici geleneklerbar›nd›rmaktad›r. Su, enerji, bar›nma, sa¤l›k, e¤itim, ça-l›flma ve beslenme hakk› mücadeleleri ve kad›n örgütlen-meleri Filistin halk›n›n temel yaflama hakk› mücadelesiiçinde baflka siyasal anlamlar kazanmakta ve ilerici da-yan›flma iliflkilerinin kurulabilece¤i kanallar sunmaktad›r.Uluslararas› boykot ve yapt›r›m kampanyalar›na aktif bi-çimde kat›larak ‹srail gemilerindeki mallar› boflaltmay›reddeden Güney Afrikal› liman iflçileri; ‹srail’le iliflkile-rin kesilmesi için mücadele eden Kanadal› ö¤retmen sen-dikalar›; ‹srail elçiliklerini iflgal eden savafl karfl›t› bilimkad›nlar›; ‹srail savafl gemilerinin tehdidi alt›nda küçükteknelerle Gazze’deki ablukay› denizden aflan Özgür Gaz-ze eylemcisi doktorlar; Uluslararas› Dayan›flma Hareke-ti’nin (ISM) ça¤r›s›yla evleri, zeytin a¤açlar›n› y›kan devbuldozerlerin önüne dikilen Rachel Corrie gibi ABD’li,‹skoç, ‹spanyol, Kolombiyal›, ‹talyan yüzlerce eylemci,Türkiye solunun Filistin halk›n›n direnme hakk›yla yeni-den aktif dayan›flma iliflkiler kurmas›n›n yollar›n› göster-mektedir. Bu yol uzakta de¤il, yak›n›m›zdad›r.

Notlar: 11 ‹ki devletli “çözüm” fikrinin çöktü¤ünü düflününler zaten var. ‹flgalin sona ermesi

ve 1967 s›n›rlar›n›n tan›nmas› mücadelesi sürerken, ‹srail denetimi alt›ndaki ay-r› bir devlet yerine Filistinlilerle Yahudilerin birlikte yaflayacaklar› Siyonist olma-yan tek bir demokratik devlet tercihi ‹srailli ve Filistinli ayd›nlar›n da kat›ld›¤› “TekDevlet Deklarasyonu” ile ifade edildi. Deklarasyon ›rk ve din temelli ayr›mlar›n ol-mad›¤›, Siyonizmin son buldu¤u, bütün kökenlerden yurttafllar›n eflit haklara sa-hip oldu¤u bir çözüm önerisini dile getiriyor.

73

F‹L‹ST‹N

‹srail, Filistin topraklar›n› her iflgal etti¤inde ilk ifl olarakzeytin ve portakal a¤açlar›n› yok etmeye giriflir. Zeytin veportakal a¤açlar› ‹srail’e karfl› savaflamaz. Ama ‹sraillilergayet iyi bilir ki, zeytin ve portakal a¤açlar› Filistin halk› içinyaflam›, umudu ve kök salmay› temsil eder. Onun içinFilistinli kad›nlar zeytin ve portakal a¤açlar›na çocuklar›nasar›l›r gibi sar›l›r.

Page 76: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

74

slam dini, neredeyse do¤umundan bafllayarak,pek çok dinsel, toplumsal ve siyasal harekete yolaçm›flt›r. Tarihte ender anlar›n d›fl›nda bunlar›nço¤u gerici hareketlerdir. Zamanla, bu hareketle-re dayanan uzun ve köklü bir dinci gericilik ge-

lene¤i ortaya ç›km›flt›r. Bu gelenek, gerici bir dinselideolojinin yan›nda, siyasal, ekonomik ve toplumsalalanlarda derin kökler oluflturmufltur. Devlet-siyasal ik-tidar, ticaret-piyasa ve cemaat-tarikat-vak›f iliflkileri et-raf›nda örgütlenen ‹slamc› gericilik, devletin himayesin-de uzun ve kararl› bir büyümenin ard›ndan, sonundaülkemizdeki en güçlü siyasal hareketlerden biri halinegelmifltir.

Devlette ve toplumda derin maddi kökleri olan ‹slam-c› hareket, elbette, emperyalist bölge stratejilerinin devazgeçilmez tahakküm araçlar›ndan biri olmufltur. Bu-gün, emperyalizmin dördüncü bunal›m döneminde,özellikle Befl Deniz Havzas›’nda (‘Ortado¤u’), emper-yalist iflgal, ‹slamc›lardan ciddi güç almaktad›r. Birkaçkurald›fl› hareketi saymazsak, ‹slamc› hareketlerin ço¤uiflbirlikçi hareketler olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu-gün ‹srail’in sald›r›lar›na karfl› Filistin kurtuluflunun ‹s-lamc› bayra¤› olarak selamlanan Hamas bile, t›pk› ElKaide gibi, emperyalizmin gölgesinde büyümüfltür. Böl-gesel devrimci süreçleri k›rmak için bunlar kullan›lm›fl;1960 ve ‘70’lerde Müslüman ülkelerden oluflan ‘Yeflil

Siyasal ‹slam, düzenin geleneksel siyasal öznelerinin y›prand›¤› koflullar-da, düzenin de¤iflim gereksinimine yan›t vererek neoliberal süreci belli birolgunluk noktas›na kadar tafl›m›flt›r. Ayn› zamanda iflçi s›n›f› hareketininolmad›¤› koflullarda, neoliberal sald›r›lar›n y›k›c›l›¤›na ezilenlerden yükse-len ilk tepkiler ‹slamc› gericili¤in kanallar›yla düzene eklenmifl; devrimcihareketin bofllu¤u ‹slamc› hareket taraf›ndan doldurulmufltur.

Neoliberal yenisömürgecili¤in‘zinde gücü’

Neoliberal yenisömürgecili¤in‘zinde gücü’

‹slamc›gericilik‹slamc›gericilik

Page 77: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Kuflak’ hatt›yla, komünizmin geliflmesi, Hindistan’danAvrupa’ya kadar engellenmeye çal›fl›lm›flt›r. fiimdi ar-t›k misyonu tamamlanan ve ‹ran, Hamas, El Kaide gi-bi “tehlikeli” boyutlara ulaflan radikal dinci gericilik ye-rine, ‘Il›ml› ‹slam’ gericili¤iyle, neoliberal yeni sömür-gecili¤e yeni ‘zinde güçler’ kazand›r›lmaktad›r.

Ülkemizde ‹slamc› gericilik, neoliberal yeni sömürgeci-li¤in kuruluflunda düzen kurucu bir hareket olarak kar-fl›m›za ç›kmaktad›r. AKP iktidar›, gericili¤in geliflimin-de bir s›çrama noktas›n› temsil etmektedir. ‹slamc› ha-reket, sonunda AKP’yle birlikte, bask›n (hegemonik)iktidar güçlerinden biri haline gelmifltir. Art›k, ‹slamc›hareketin bütün ideolojik, siyasal, ekonomik ve toplum-sal güçleri neoliberal kapitalizmin ve dinci-liberal (‘te-o-liberal’) iktidar›n hizmetinde seferberlik halindedir.Bu bak›mdan AKP iktidar›-gericilik-neoliberalizm ba¤-lant›s›n› çözmek, bugün dinci gericili¤in niteli¤ini an-laman›n, dolay›s›yla gericili¤e karfl› mücadelenin denek-tafl›d›r (‘mihenk tafl›’).

Gericili¤e karfl› mücadele vesol yan›lsamalarGericili¤e karfl› mücadele, solun en karmafl›k, tart›flma-l› ve üzerinde en fazla anlaflmazl›¤›n oldu¤u sorunla-r›ndan biridir. Kargafla ‹slamc›lara iliflkin soldaki yan›l-samalardan kaynaklanmaktad›r. Yan›lsamalara k›sacabakarsak:

11.. ‹slamc›lar›n, ‘anti-emperyalist’ (anti-kapitalist) oldu-¤una iliflkin yan›lsama;

22.. Daha çok “fleriatç›l›k-laiklik” çat›flmas›ndan beslenenve gericili¤i sadece ‘dinci yobazl›¤a’ indirgeyen ya-n›lsama;

33.. ‹slamc› hareketin, ‘düzen karfl›t›’, ‘reformist’, ‘de-mokrat’, hatta devrimci dinamikler içerdi¤ine ilifl-kin yan›lsama.

Ne yaz›k ki sol, ‹slamc› gericili¤in, neoliberal yeni sö-mürgecilikle kazand›¤› özgün niteli¤in alg›lanamamas›n-

dan kaynaklanan bu yan›lsamalar yüzünden kamplaraayr›larak zay›f düflmektedir. Zay›f düfltükçe özgüveniazalmakta; özgüveni azald›kça, baflta ‹slamc›l›k olmaküzere kendi d›fl›ndaki güçlere daha fazla bel ba¤lamak-tad›r. Öyle ki, kimi sokak eylemlerinde, kendi içinde-ki ittifak aray›fllar›ndan çok, ço¤unlukla kitle gücü gi-bi iflbitirici kayg›larla, ‹slamc›larla ittifak aray›fl›na gir-mektedir. Dahas›, ne gariptir ki, siyasal ‹slam, hem“emperyalizmle iflbirlikçili¤i”, hem de “emperyalizmekarfl›t tavr›” gibi birbiriyle çeliflik nedenlerden dolay›sol ittifaklar›n konusu olabilmektedir.

1. ‹slamc› gericili¤in emperyalizmiflbirlikçili¤iEmperyalist-kapitalist geliflme ve geniflleme, her zamaneski toplumun art›klar›n›n tam tasfiyesi üzerinden sey-retmemektedir. Emperyalizm ve sermaye, ço¤u zaman,uzand›¤› yerlerdeki ‘gerici’ unsurlarla eklemlenerekegemenli¤inin temellerini oluflturmaktad›r. Bunlardan bi-ri olan ‹slamc› gericilik ise, yerel çat›flmalarda bir üs-tünlük sa¤lama arac› olarak, emperyalizmin siyasal-as-keri gücüne ve ayn› zamanda bir sermaye hareketi ola-rak sermayenin sundu¤u imkanlara dayanmaktad›r.

Befl Deniz Havzas›’ndaki emperyalist-Siyonist iflgal, ül-kemizdeki ‹slamc› gericili¤in potansiyelini sürekli can-l› tutan kaynaklardan biridir. A¤›rl›kla “Müslüman halk-lar”›n yaflad›¤› Befl Deniz Havzas›’nda emperyalist ifl-gale ve Siyonist sald›r›ya karfl› direniflin önderli¤ini ‹s-lamc›lar›n yapmas›, “anti-emperyalizm” yan›lsamas›n›nkayna¤›n› oluflturmaktad›r. Bu durum, solun gözünde,‹slamc› hareketin ülkemizdeki iflbirlikçi-gerici rolünüikinci plana itmektedir. Savafl karfl›t› harekete ve Irak-Filistin dayan›flma eylemlerine ‹slamc›lar özellikle ortakedilmeye çal›fl›lmaktad›r.

Eylemlere yans›d›¤› üzere, ‹slamc› harekette, ›srarla,“anti-emperyalist bir dinamizm” ve “ezilenden, emek-ten, halktan yana” bir e¤ilim arama çabalar› her sefe-

75

GER‹C‹L‹K

GGeerriicciilliikk (Osmanl›ca ‹rtica) dine dayal› ideolojik hareket. Bozulmam›fl, özgün dinsel kurallara geri dönme istemiyle hareket eden; bu ku-rallara kat› bir biçimde ba¤l› olan; di¤er görüfllere karfl› hoflgörüsüz; laikli¤e karfl›t dinsel görüfl ve hareket. Geleneksel anlam›yla Ayd›n-lanma Modernizm ve Laiklik karfl›tl›¤› olarak bilinse de, son zamanlarda, alternatif ‘‹slamc› Modernleflme’ ak›mlar› da geliflmektedir.‹‹ssllaammcc›› ggeerriicciilliikk (Siyasal ‹slam ya da ‹slamc›l›k) ‹slam dinini ve gericili¤i temel alan siyasal hareket ve düflünsel ak›m.GGeenneell ggeerriicciilliikk (Burjuvazinin genel gericili¤i) Tarihin özü ilerlemedir. ‹nsan potansiyelinin bütünüyle ortaya ç›kar›lmas›, en genifl anlam›ylainsani özgürleflme, do¤an›n güçleri karfl›s›nda insan egemenli¤inin tümüyle geliflmesi, yani üretici güçlerin, modern ça¤larda bilimin ilerle-mesine ba¤l›d›r. Tarihin içeri¤ini en genel içeri¤iyle ilerlemedir. Burjuvazi, geliflmesinin belli bir aflamas›nda (özellikle tekelci aflama), ç›kar-lar› gere¤i, insanlar›n ve toplumlar›n ileriye dönük olarak geliflmesini istememektedir. Bunu, en baflta dinsel gericilik olmak üzere, hertürlü ilerleme karfl›t› ideoloji, ak›m ya da tavr› kullanarak gerçeklefltirir.KKaayynnaakk:: AA¤¤››rrll››kkllaa OOrrhhaann HHaannççeerrlliioo¤¤lluu

Page 78: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

rinde fiilen iflas etmektedir. Düzenlenen ortak eylem-lerde ‹slamc›lar, say›sal azl›¤› bir yana, tutarl›-düzenkarfl›t› bir savafl ve emperyalizm karfl›tl›¤›ndan çok,“Müslüman dayan›flmas› duyarl›l›¤›” s›n›rlar›nda kal-maktad›rlar. ‹flin kötüsü, “dayan›flma eylemleri”ni ülke-mizde ‹slamc› gericili¤in potansiyelini sürekli canl› tut-mak için kullanmaktad›rlar. Hamas ve Nasrallah gibi‹slamc› imgelerin öne ç›kar›ld›¤› eylemlerin yan›nda,‹HH ‹nsani Yard›m Vakf›, Deniz Feneri, Kimse YokMu, Cansuyu Derne¤i gibi ‹slamc› yard›m örgütlerinindüzenledi¤i yard›m kampanyalar›yla ‹slamc› iliflkiler sü-rekli hareketli k›l›nmaktad›r. Bu kampanyalar›n, günde-me gelen yolsuzluklarla, ‹slamc› gericili¤in yozlaflmas›-n›n kaynaklar›ndan birini oluflturdu¤u görülmedi¤i gibi,‹slamc›lar›n emperyalizm karfl›s›ndaki çifte iflbirlikçili¤ide görülmemektedir. Birincisi, ‹slamc› gericilik, iflbir-likçi bir tav›r sergileyerek emperyalizmin bölgemizeyerleflmesinin ve bütün ilerici-devrimci hareketleri tas-fiye etmesinin dayanak noktalar›ndan biri olmufltur.11

‹kincisi, AKP iktidar› arac›l›¤›yla, hala, emperyalist-Si-yonist sald›rganl›¤›n en h›rsl› iflbirlikçisi durumundad›r.‹slamc› hareket bu durumu mücadele ve hesaplaflmakonusu yapmamaktad›r.

2. ‘fieriatç›l›k-laiklik’ çat›flmas›ndamevzilenen ‘gericilik’ yan›lsamas›Cumhuriyet’ten beri süren “fleriatç›l›k-laiklik” çat›flma-s›, bugün neoliberal dönüflümün krizinde yeniden can-land›. AKP’nin temsil etti¤i, içinde pek çok ‹slamc›grubun bulundu¤u ‹slamc› hareket, liberaller ve ‹slam-c› sermayeden oluflan iktidar blo¤uyla, asker-sivil bü-rokrasinin temsil etti¤i egemen s›n›flar aras›ndaki çat›fl-ma, “fleriatç›l›k-laiklik” çat›flmas› olarak sunulmaktad›r.Egemen s›n›flar aras› iktidar savafl›m›na, bu türden birideolojik kamplaflmayla, iflçi s›n›f› ve halk taraf edil-meye çal›fl›lmaktad›r.

Ne var ki, neoliberal sömürgecili¤in krizinden türeye-rek ‘iki gericilik’ten birini dayatan bu çat›flma ilerici

bir nitelik tafl›mamaktad›r. Halk›n taraf olarak ya daegemenler aras› çatlaklardan yararlanarak ileri inisiya-tifler alabilece¤i olanaklar sunmamaktad›r. Halk›n inançözgürlü¤ünü bu kamplaflmadaki “fleriatç›lar” temsil et-medi¤i gibi, devrimci-özgürlefltirici bir laiklik anlay›fl›-n› da bu kamplaflmadaki “laikler” temsil etmemektedir.Bu çat›flmadan do¤an “gericili¤e karfl› mücadele alg›-s›”, sadece “dinci yobazl›¤a karfl› mücadeleyle” s›n›rl›-d›r ve bunun egemenler içindeki asli taraf› ‘Ulusalc›-Kemalist-Laik’ kanatt›r. Onlara göre, “laik, demokratik,sosyal hukuk devletinin karfl›s›ndaki en büyük tehlikedinci gericiliktir. ‘Kürt ayr›l›kç›l›¤›’n›n yan›nda ‘irtica’,ülkemizin bafl›na musallat olan en büyük iki tehlike-den biridir; Cumhuriyetin kazan›mlar› tehlikededir.”

Böylece, “dinci yobazl›¤a karfl› mücadele” körlü¤ününard›nda, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin kurucuöznelerinden biri olarak ‹slamc›-Liberal (teo-liberal) ge-ricili¤in getirdi¤i neoliberal sald›r› ve dinsel temelli ne-oliberal “sosyal politika” uygulamalar› gözden kaç›r›l-maktad›r: Örne¤in, ülkemizde sa¤c›laflma-faflistleflme-dincileflme e¤ilimi sürekli yükselmekte; Kürt düflmanl›-¤› artmakta; ucuz emek sömürüsü, iflsizlik, yoksullukve güvencesizlik yayg›nlaflmaktad›r.

3. “Devrimci ‹slamc› hareket” yan›lsa-mas› ve laikli¤in üzerindeki faflist ipotekUzun zamand›r ‘laiklik’ kavram›n›n üzerinde faflist-mi-litarist bir ipotek bulunmaktad›r. Dayat›lan ‘fleriatç›l›k-laiklik’ çat›flmas›nda ‘laikli¤in önderlik bayra¤›’, ‘Ulu-salc›-Kemalist-Laik’ cephenin elindedir. “Laikler”, Hila-fetin kald›r›lmas›ndan (Mart, 1924), bugün ‘‹mam Ha-tipler’ ve ‘türban’ sorununa kadar ödünsüz bir “dinciyobazl›k” karfl›tl›¤›n›n tek temsilcisi olduklar› iddias›n-dad›rlar.

Oysa ülkemizde ‘laiklik’, burjuva/sermaye egemenli¤i-nin en gerici siyasal biçimlerinden birinin kurucu/mefl-rulaflt›r›c› ideolojik dilini oluflturmaktad›r. Bir zamanlar,

76

Page 79: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

laiklik, örne¤in Fransa’da, devrimci burjuvazinin, feo-dal dinsel egemenli¤e karfl› ideolojik mücadele silah›olarak ortaya ç›km›flt›. Ülkemizde sömürge kapitalizmi-nin yukardan-çarp›k geliflimine ba¤l› olarak laiklik deen gerici biçimine indirgenerek, sömürge tipi faflizminideolojik silah› olarak ortaya ç›km›flt›r. Yani ülkemizdelaiklik, Fransa’daki gibi dinsel inanc› bireysel özgürlü-¤ün (özel alan›n) konusu haline getirerek, burjuvazininkamusal at›l›m›n› bu yolla sa¤lamam›flt›r. Tersine, din-ci gericili¤i himaye ederek sermaye egemenli¤inin top-lumsal siyasal temellerini ‹slamc›laflt›rarak sa¤lama al-m›flt›r. K›saca bizdeki laiklik, laikli¤in en gerici biçim-lerinden birini temel alan gerici siyasal ideolojiyi tem-sil etmektedir.

‹slamc› gericilik özgür bir toplumsal yaflam›n kurulma-s›na karfl› gerçek bir tehlikedir ve sol zay›fl›¤›ndan, ya-l›t›lm›fll›¤›ndan ve ideolojik y›pranm›fll›¤›ndan dolay› ‹s-lamc› gericilik karfl›s›nda ciddi bir varl›k göstereme-mektedir. ‹flte tam bu noktada, laiklik ad›na ‹slamc›la-ra uygulanan bask›lara iyicil (hay›rhah) bir tav›r olarakyaklaflabilmekte, gerici siyasal bir ideoloji olarak laik-likle aç›ktan hesaplaflmaktan kaç›nmaktad›r. Ne var ki,“fleriatç›l›k-laiklik” kamplaflmas› ve ‹slamc›lara uygula-nan bask›lar, solun önemli bir k›sm›n› siliklefltirirken,“mevcut laiklik” karfl›s›nda gözle görülür bir ezilmeduygusu yaratmaktad›r. Solun baflka bir k›sm›nda ise,‹slamc› hareketin, “afla¤›dan-sivil toplumun temsilcisi,düzen-devlet karfl›t›-muhalif”, ‘reformist’, ‘demokrat’,hatta ‘devrimci’ dinamikler içerdi¤ine iliflkin bir yan›l-saman›n oluflmas›na yol açarak, onlarla “demokrasi mü-cadelesinde” dayan›flmaya yöneltmektedir.

(Asl›nda bu basit bir yan›lsama olmaktan öte derin ta-rihsel köklere dayanmaktad›r. Liberalizmin ‹slamc›l›klatarihsel ittifak›, sömürge kapitalizminin/Türk-‹slam bur-juvazisinin kuruluflundaki siyasal ayr›flmalara kadar git-mektedir. Yani faflist/liberal çat›flmas› ve ittifak›, asl›n-da, Türkiye’de burjuvazinin ve onun genel gericili¤inin

oluflum sürecinde de vard›r. Osmanl›’n›n sonlar›ndanbafllayarak Türkiye kapitalizmindeki her “liberal s›çra-ma” ‹slamc›l›kla bitiflik yaflanmaktad›r. Liberaller, hep‹slamc›l›ktan kuvvet almaktad›r. Liberaller, ‹slamc›l›¤›demokrasi mücadelesinde sa¤lam bir müttefik olarakgörmektedir. Onlara göre, ülkemizin temel sorununutemsil eden “devlet-sivil toplum” çeliflkisinde, kuruludüzeni savunan devlete karfl› demokrasiyi savunan si-vil toplumu desteklemek gereklidir. ‹flte ‹slamc› hare-ket de t›pk› sermaye s›n›flar› ve öteki AB’ci güçler gi-bi, bu sivil toplumun yani demokrasi mücadelesinin öz-nesidir ve gerçek düflmana karfl› onlarla iflbirli¤i yap›l-mal›d›r)

Laikli¤in üzerine konan faflist ipote¤in “devrimci bir la-iklik” anlay›fl› gelifltirilerek ortadan kald›r›lmas›, hemlaik siyasal gericili¤e, hem ‹slamc› gericili¤e hem def›rsatç› iflbitirici liberal zihniyete karfl› mücadelede mi-litan bir mevzinin ele geçirilmesidir. Gericili¤in dev-rimci bir laiklikle afl›lmas› bugünkü “cumhuriyetin” dedevrimci bir yolla afl›lmas›n› gerektirir. Asl›nda Anado-lu’da TC sonras› bir özgür gelece¤in yarat›labilmesininde temel kofluludur. (Laiklik konusu gelecek say›da ifl-lenecektir.)

‹slamc› gericili¤in temel dinamikleri‘Siyasal ‹slam’ ya da ‘‹slamc›l›k (‘‹slamizm’)’ kavram-lar›, yayg›n kullan›mlar›nda görüldü¤ü üzere, dinci-‹s-lamc› gericili¤i adland›rmak için kullan›lmaktad›r. Yani‹slamc›l›k, bir din olarak ‹slam’› tan›mlamak için de¤il,‹slam’a dayanan gerici siyasal hareketi tan›mlamak içinkullan›lmaktad›r (“‹slam gerici midir, de¤il midir” tü-ründen teolojik bir ‘din’ tart›flmas› bu yaz›n›n konusude¤ildir). ‘Devlet ve piyasa karfl›tl›¤›’ tezleri bir yana,‹slamc›l›k, devletin, cemaat-tarikat-vak›f iliflkilerinin(toplumun) ve piyasan›n ‹slamc›laflt›r›lmas›-dincilefltiril-mesi üzerine yükselmektedir. Özü, dinin siyasallaflt›r›l-mas›, siyasetin dincilefltirilmesidir. Bat› tipi bir dinselreform sürecinden geçmemifl olan ‹slamc›l›k, ülkemizde-

77

Çekirde¤inde ce-maat/tarikat iliflki-lerinin oldu¤u ser-maye/s›n›f örgüt-lenmeleri, AKP ikti-dar blo¤u içinde yu-kardan afla¤›ya pa-lazland›r›l›rken ikti-dar›n nimetleri ara-c›l›¤›yla ‹slamc›lafl-t›rma projesini bü-yütmektedirler.

Page 80: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ki en gerici emperyalist-kapitalist egemenlik süreçlerinekat›larak ve yeni süreçlere uyarlanarak büyümüfltür. (Bubak›mdan ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadele, stratejikolarak, ‘demokratik devrim’in görevlerinden birini olufl-turmaktad›r). ‹slamc›l›k, hep siyasal iktidarlara tutunarakgeliflen “iktidar-odakl›” bir hareket olmufltur. ‹ktidarlarise, her f›rsatta ‹slamc›l›¤› bir toplumsal meflrulaflmaarac› olarak kullanm›fl, onun s›rt›na basarak toplumsaltemelini geniflletmifltir. Örne¤in ‹slamc›l›¤›n can al›c›dönüm notalar›n› k›saca an›msayacak olursak:

“‹slam Milletinin Kurtuluflu”ndanNeoliberal ‹slam’aAsl›nda Siyasal ‹slam’›n tarihsel kökleri çok eskilere ka-dar gitmektedir. Peygamberin ölümünden (Medine ‹s-lam’›) sonra ‹slam dünyas›nda hem yönetsel (teokratik)olarak, hem de ö¤retisel (doktriner) olarak çeflitli geri-limler, bölünmeler, iktidar/rejim biçimleri, mezhepler vesiyasal hareketler ortaya ç›km›flt›r. Denebilir ki, 9. yüz-y›ldan (özellikle Abbasi-Mutezile döneminden) sonra,kimi farkl› mezheplere/yorumlara dayal› isyan hareket-lerini saymazsak, Siyasal ‹slam, hep çeflitli sünni (fiii-lik dahil dinin bütün kat› yorumlar›) yorumlara daya-nan iflgalci, sömürgeci bask›c› devletlerin hizmetinde ol-mufltur. Bir siyasal-düflünsel ak›m olarak ilk kez 19.yüz-y›l›n sonlar›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda “‹slam Mil-leti’nin kurtuluflu”nu temel alan bir amaç etraf›nda olufl-mufltur. San›ld›¤›n›n tersine, “‹slam Milleti’nin kurtulu-flu”ndan halk›n kurtuluflunu ya da toplumsal kurtuluflude¤il, asl›nda saltanat ve hilafetin kurtuluflunu anlamakgerekmektedir. ‹kinci Meflrutiyet’le birlikte hem iktida-ra karfl› (örne¤in, “31 Mart Vakas›”), hem iktidar› des-tekleyen (örne¤in hem Abdülhamitçi, hem de ‹ttihatç›)biçimlerde geliflen ‹slamc›l›k, liberal inan›fllar›n aksine,hep devletçi ve iktidar çat›flmalar›nda iddial› olmufltur.Cumhuriyet’ten ‘46’lara kadar olan süreçte, devrimin ilky›llar›nda sistemin kurulufluna gerekli hizmeti yapt›ktansonra bast›r›l›p yeralt›na itilmifltir.

1950’lerden sonra ülkemizde yeni sömürgecili¤in kuru-lufl sürecinde ‹slamc›l›k gene önemli bir yer tutar. Ge-rek dünyadaki kapitalizm-sosyalizm kamplaflmas›nda“Komünizme Karfl› Yeflil Kuflak” doktrininin temel öz-nesi olarak, gerekse ülkemizde komünizme karfl› mü-cadelenin etkin öznesi olarak tarihsel görevini yerinegetirmifltir. Örne¤in bugün art›k uluslararas› zeminlereaç›lm›fl olan Fethullah Gülen Cemaati’nin önderi, o za-manlar Erzurum Komünizmle Mücadele Derne¤i’nin(1963) kurucusudur. Yine Milli Nizam Partisi’nin ka-pat›lmas›ndan sonra ‹sviçre’ye giden Necmettin Erba-kan’›, dönemin Hava Kuvvetleri komutan› Muhsin Ba-

tur ülkeye getirterek Milli Selamet Partisi’nin kurulma-s›n› sa¤lam›flt›r. ’60-80’ aras› Türkiye tarihinin önemlibir dönüm noktas›nda, sol hareketin ve toplumsal mu-halefetin s›çrama kaydetti¤i y›llarda, olanca gericili¤i,iflbirlikçili¤i, ›rkç›l›¤› ve cinsiyetçi ayr›mc›l›¤›yla ‹slam-c›l›k, gerici karfl›-devrimci engelleme stratejilerinin hiz-metinde olmufltur.

12 Eylül faflizmiyle birlikte bu sefer de cuntan›n hizme-tine giren ‹slamc›l›k, “Türk-‹slam Sentezi”yle ulusal birproje haline gelmifl, biraz daha Türkçüleflmifltir. 28 fiu-bat’tan sonra ise, AKP’nin önünün aç›lmas›nda ABD’ninve TSK’n›n katk›lar› hiç de yads›namaz. Bugün geli-

nen aflamada ola¤anüstü boyutlarda büyüyen ‹slamc› ge-ricilik, neoliberal yeni sömürgecili¤in krizine gerici biryan›t olarak tarihin en ciddi s›çramas›n› kaydetmifltir.

‘Yeflil Kuflak’tan ‘Il›ml›-Uyumlu‹slam’a: Neoliberal ‹slamc› gericilikNeoliberal yeni sömürgecilikle birlikte, art›k, yeni tip-te bir dinci gericilik hareketiyle karfl› karfl›ya bulunu-yoruz. O art›k, sadece, ‘cami cemaati’nden çevreye ya-y›lan, eski tarzda büyüyen bir dinci yobazl›k de¤il, ne-oliberal yeni sömürge kapitalizminin krizinden sermayelehine gerici bir ç›k›fl›n asli öznesidir. Neoliberal dö-nüflümle birlikte Türkiye kapitalizmi, ‹slamc› gericilik-te arad›¤› zinde özneye ve ‹slamc› gericilik ise arad›-¤› s›çrama olana¤›na kavuflmufltur.

‹slamc› özneyle s›n›f savafl›m›na, piyasalara ve iktidarçat›flmalar›na yeni bir canlanma gelmektedir. ‹slamc›gelenekten gelen h›rsl›, enerjik, iflbitirici kadrolar, eski

78

GER‹C‹L‹K

Ortado¤u’da, emperyalistiflgale ve Siyonist sald›r›yakarfl› direniflin önderli¤ini‹slamc›lar›n yapmas›,‘anti-emperyalizm’yan›lsamas›n›n kayna¤›n›oluflturmakta; bu durumsolun bir bölümününgözünde ‹slamc›hareketin ülkedeki iflbir-likçi-gerici rolünü ikinciplana itmektedir.

Page 81: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

dönemin yorgun, iktidar olanaklar› yüzünden çürümüflkadrolar›n› kolayl›kla tasfiye etmektedir. ‹slamc› de¤er-leri devletin, belediyelerin ve toplumun bütün hücrele-rine kadar yayan bu kadrolar, hem devleti, piyasay› vetoplumu dönüfltürmekte, hem de kendisi dönüflüp ser-pilmektedir.

Bu, gericili¤in bir tehlike olmaktan ç›kmas› anlam›nagelmemektedir. Tersine, gericili¤in devletleflmesi, piya-salaflmas› ve toplumsal temelini daha da geniflletmesianlam›na gelmektedir. ‹çinde farkl› türden (‘heterojen’)‹slamc› e¤ilimler, tarikatlar, cemaatler bar›nd›ran ‹slam-c› hareket, elbette dinci yobazl›¤› da bir tehlike olarak

gündemde tutmaktad›r. “Mahalle bask›s›” olaylar›ndagörüldü¤ü üzere, dinci gericilik ad›m ad›m biraz dahafazla toplumsal yaflam› kuflatmaktad›r. Ancak bunun ya-n›nda, onun yeni aç›l›mlar› söz konusudur. Özellikleyeni ‹slamc› sermaye/burjuvazi, yeni ‹slamc› entelektü-el kuflak ve devlete/belediyelere yerleflen yeni ‹slamc›kadro kufla¤› bu aç›l›m›n kald›raç noktalar› olarak de-¤erlendirilebilir.

Neoliberal piyasan›n ruhuna ve esnekli¤ine uygun ola-rak, ‹slamc› gericilik de piyasalara aç›lmaktad›r.AKP’yle birlikte palazlanan ‹slamc› sermaye gruplar›konfederal ifladamlar› dernekleri olarak örgütlenmeyebafllad›lar. MÜS‹AD, TUSKON gibi ‹slamc› sermayeörgütleri, neoliberalizmin açt›¤› yoldan ilerleyerek, özel-lefltirmelerle, küresel piyasalara aç›larak ‹slamc›laflt›rmaprojesine hizmet etmektedirler. Bunlar san›ld›¤› gibi,kapitalizme karfl› bir hareket olmad›klar› gibi, ‹slamc›-l›¤›, neoliberal piyasa içinde alternatif bir meflrulaflt›r-

ma düzene¤i olarak kullanmaktad›rlar. “MÜS‹AD,2008’de 28 ilde üç bine yak›n üyesine ait 10 bindenfazla iflyerinde 5 milyar dolarl›k y›ll›k yat›r›m,GSMH’ye 60 milyar dolarl›k katk› ve 15 milyar do-larl›k ihracat›yla yaklafl›k 1 milyon kifliye istihdam sa¤-l›yor.” (Newsweek Türkiye, 22 Mart 2009)

Çekirde¤inde cemaat/tarikat iliflkilerinin oldu¤u bu ser-maye/s›n›f örgütlenmeleri, AKP iktidar blo¤u içinde yu-kardan afla¤›ya palazland›r›l›rken iktidar›n nimetleri ara-c›l›¤›yla ‹slamc›laflt›rma projesini büyütmektedirler. Be-lediye, inflaat, enerji, medya ihaleleri sayesinde kendiorganik sermayedarlar›n› yarat›rlarken çevrelerini de ge-

niflletmektedirler. ‹slamc›l›k neoliberal küresel piyasala-ra aç›lmaktad›r. Bunun en iyi örneklerinden birini Fet-hullah Gülen cemaati vermektedir. Anadolu’da büyükbir sermaye birikimine ulaflan Fethullahç›lar, ABD/CI-A’n›n da ‘himmet’iyle küresel aç›l›mlar yapma nokta-s›na gelmifltir. Brezilya’dan Güney Afrika’ya, Ukray-na’dan Yemen’e uzanan Türk okullar›yla birlikte (114ülkeden ve 100 milyar dolarl›k potansiyelden söz edi-liyor) ‹slamc› sermaye de yeni yat›r›m alanlar› bulu-yor. (Ali Bulaç)

‹slam’›n ticaret ve çal›flma ahlak›, ‹slamc›l›¤›n yeni pi-yasalarla bütünleflmesinin ideolojik altyap›s›n› olufltur-maktad›r. T›pk› ‘Milli Görüfl’ gömle¤ini ç›karan Tay-yip Erdo¤an örne¤inde oldu¤u gibi, ‹slamc›lar art›k ras-yonel ç›karlar› peflinde koflmamaktad›rlar. Böylece f›r-satlar› de¤erlendirip kazanan ‹slamc›lar, (Tayyip Erdo-¤an’›n “kazan kazan” formülü ya da Fethullah’›n “enbüyük iman çal›flmakt›r” ilkesi), ad›m ad›m sistemi ‹s-

79

GER‹C‹L‹K

Page 82: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

lamc›laflt›rmakta, ‹slamc›l›¤› normallefltirmektedir. T›pk›‘s›radan faflizm’ gibi ‘s›radan gericilik’ olgunlaflmakta-d›r. ‹slamc›lar, bir yandan, yeni tarz giriflimciliklerini‹slamc›l›¤›n kelime da¤arc›¤›yla ve ilkeleriyle destekle-yerek yeni bir savaflma gücü kazan›rlarken; öte yan-dan, yeni kapitalist düzeni meflrulaflt›rmaktad›rlar. (Hu-sam-Patrick, Ayflen Uysal-der.)

Bu ekonomik sürecin gereksinim duydu¤u nitelikli kad-rolar, ‹slamc› hareketin e¤itim politikas›nca uzun süre-dir yetifltirilmekteydi ve art›k meyvelerini vermeye bafl-lam›flt›r. Vak›f-dershane-yurt ve üniversiteden oluflanö¤renci yetifltirme düzene¤i sayesinde ciddi bir nitelik-li kadro birikimi ortaya ç›km›flt›r. 2,5 milyar dolarl›kdershane piyasas›n›n yaklafl›k 1,5 milyar dolarl›k bölü-münü Fethullah cemaati elinde bulundurmaktad›r. ‹stan-bul Üniversitesi rektörü Yunus Söylet ‹slamc› bir vak-f›n eski baflkan›d›r. Üniversitelerdeki ‹slamc› kadrolafl-ma, hem e¤itimin gericilefltirilmesi, hem de toplu-mun/devletin ‹slamc›laflt›r›lmas› için önemli olanaklarsunmaktad›r. Milli E¤itim Bakanl›¤› eliyle y›llard›r ge-ricili¤in köklefltirildi¤i e¤itim sitemi, üniversitelerin deele geçirilmesiyle bütünsel bir hamle yapm›fl olacakt›r.

Dinsel ideoloji, art›k, mollalar›n sözlü irflatlar›yla yay›l-mamaktad›r. Yeni ‹slamc› entelektüel kuflak modernyöntem ve teknikleri kullanarak ‹slamc› ideolojinin yay-g›nlaflmas›n› sa¤lamaktad›r. Çok satan kitle gazetelerin-de yazan, yay›n evlerinde çal›flan, ‹slamc› televizyon-larda gündelik programlar yapan ve özellikle üniversi-telerde say›lar› her gün artan ‹slamc› entelektüeller ta-raf›ndan üretilen ‹slamc› ideolojinin hegemonya gücüsürekli artmaktad›r. Yüz binlerce bas›lan, kap› kap› pa-ras›z da¤›t›lan, bu gazeteler arac›l›¤›yla çok daha geniflkitlelere ucuz ve kolayca ulaflabilmektedir.

‹slamc›l›k cemaatlerden STK’lara,emperyalist yönetiflim rejimininesnek halkalar›Burjuva kamusal alan›n dönüflümüyle birlikte ortaya ç›-kan bofllu¤un doldurulmas›nda ‹slamc› tarikat, cemaatve vak›flar inisiyatif almaktad›rlar. Genel olarak kimlikgruplar›n›n ideolojisi, eski tip faflist-gerici ideolojilerinyerini al›yor. Eskinin sömürge burjuvazisinin kamusu,ancak “kaynaflm›fl s›n›fs›z zümresiz bir millet” gericili-¤iyle tahakküm alt›nda tutulabilirken, bugünün neolibe-ral sömürge kamusu gerici cemaatlerle de denetlenmek-tedir. ‹slamc› gericili¤in en geleneksel unsurlar›, cema-at, tarikat ve vak›flard›r. Deyim yerindeyse, bunlar ‹s-lam toplumunun yap›tafllar›d›r. Bunlar h›zla yeni düze-nin gereksinim duydu¤u yönetiflim ve STK’laflma sü-recine uyarlanmaktad›rlar. Böylece hem neoliberal dö-nüflümün, hem devletin yeniden yap›lanmas›n›n, hemde y›k›ma u¤rayan halk›n düzene eklemlenmesinde et-kin roller üstlenmektedirler. Örne¤in, 2006’da 700 mil-yon dolarl›k “yard›m piyasas›”n›n 250 milyon dolar› ‹s-lamc› derneklere gidiyor. (Newsweek)

Bunlar ‹slamc› kitlelerdeki motivasyonu art›rmak ve‘devlet karfl›tl›¤›n›’ vurgulamak için flöyle iddialardabulunmaktad›rlar: Hantal devletin tersine, her biri birproje fabrikas› gibi çal›flan ‘inançl›’ sivil toplum kuru-lufllar›, kamusal (devlet) hizmet üretimi karfl›s›nda aç›kara öndedir. Zaten hizmet üretimini içsellefltirmifl (Fet-hullah Gülen’in deyimiyle, ‘hizmet erleri’) bu son de-rece esnek kurulufllar, hizmet yar›fl›nda devletten ve ka-mudan üstündürler. Görüldü¤ü üzere temel kamusalhizmet üretimini bir hak olmaktan ç›karan neoliberalpiyasalar›n tam arad›¤› türden esnek ve k›vrak özneler,‹slamc› sivil toplum kurulufllar› ad› alt›ndaki cemaat,

GER‹C‹L‹K

Devletin fliddet ayg›t-lar›n›n yeniden yap›-lanmas›nda dincikadrolaflma, sömür-ge tipi faflizmin ku-rum, kural ve al›fl-kanl›klar›na yeni birsoluk getirmektedir.‹slamc› faflist bir söy-lem, ›rkç›-milliyetçiuygulamalar, otoriterbir devlet yönetimizihniyetiyle, ‹slamc›-lar, gideni aratacaktürden icraatlara im-za atmaktad›r.

Page 83: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tarikat ve vak›f iliflkileridir. Bunlar yönetiflim düzenek-lerinin zinde çekirdek birimleri olarak, yeni düzeninhizmetine girmektedirler.

Ne var ki, bu projelerin afla¤›dan, kurulu düzen karfl›-t› demokratik bir toplumsal hareketi temsil etti¤i san›l-mas›n. Tersine, bunlar yukardan, neoliberal/yönetiflimcibir mühendislik çal›flmas›n›n parças›d›r. ‹slamc› hareke-tin olanca gerici, otoriter olanaklar›n› harekete geçirenbu yap›lar›n, yerel kaynaklar›n talan edilmesi, hizmetsat›fl›, emperyalist fonlama iliflkilerine ba¤lanma konu-lar›nda son derece ifllevsel olduklar› kesindir.

Yönetiflimci ‘toplumsal sorumluluk ahlak›, ‹slamc› kitleahlak› olarak yeniden yaflam buluyor. Kendilerine ‘Ana-dolu Kaplanlar›’ diyen iflbitirici ‹slamc› giriflimciler, pi-yasan›n yeni ‘yavrukurtlar›’na dönüflüyor. TÜS‹AD et-raf›nda örgütlenen KOB‹’lerin temsilcisi TÜRKON-FED’le dalaflmay› bir yere kadar göze alamayan ‹slam-c› sermaye toplumsal haklar›n ortadan kald›r›lmas› veiflgücünün ucuzlat›lmas› yoluyla kendisine kap› arala-maktad›r. Grevi, “‹slam’a uygun olmad›¤›” için yasak-lamaya çal›flan ve ‹slam’a uygun sendikac›l›¤›n “s›n›fuzlaflmac›l›¤›n› temel almas› gerekti¤i”ni savunan ‹slam-c›lar, iflçi düflmanl›¤›nda inayetleriyle büyüttükleri HAK-‹fi’le bile anlaflamayacak kadar ileri gitmektedirler.

‹slamc› ilke ve de¤erler vas›tas›yla, s›n›fsal çeliflkilerikimlik sorunlar›na hapseden ‹slamc›lar, neoliberal y›k›-m›n ma¤durlar›n› düzene eklemleme konusunda son de-rece atak davranmaktad›rlar. Cemaat bask›s› alt›nda ezi-len insanlar, hay›rseverlik hiyerarflisi içinde iyice hak-lar›ndan yoksun b›rakmaktad›rlar. Onlar›n gözünde halk,asla hak sahibi bir politik özne de¤il, sürekli yard›mamuhtaç, itaatkar, asla talepkar olmayan bir nesnedir;t›pk› “kul”un Allah’›n nesnesi olmas› gibi.

Faflizme ‹slamc› soluk: Yeni ‹slamc›kadro kufla¤›Sömürge tipi faflizmin yeniden yap›land›r›lmas›, ‹slam-c› gericili¤in tam seferberli¤inde, ‹slamc› bir tarzda ya-p›lmaktad›r. Bir zamanlar nas›l ki, faflist yap›lanman›netkin kadrolar› MHP kökenliler taraf›ndan oluflturulduy-sa, bugün onlar›n yerini ‹slamc›lar almaktad›r. Devle-tin fliddet ayg›tlar›n›n yeniden yap›lanmas›nda dincikadrolaflma, sömürge tipi faflizmin kurum, kural veal›flkanl›klar›na yeni bir soluk getirmektedir. AKP, ‹s-lamc› hareketin gerici-otoriter pratiklerini ve tarikatokullar›nda yetiflmifl, ‹ngiltere’de ve ABD’de ‘yüksekyönetiflim’ e¤itimi alm›fl kadrolar›n› devletin yenidenyap›lanmas›n›n hizmetine sunmaktad›r. ‹stihbarat, polis,içiflleri, adalet, maliye ve iletiflim baflta olmak üzere

devletin bütün vurucu birimleri tarikatç› kadrolar tara-f›ndan ele geçirilmifl durumdad›r. Kontrgerillan›n yeni-den yap›lanmas›, art›k sadece TSK merkezli olmamak-ta, bu ifller devletin yeni ‹slamc› kadrolar›yla ortak yü-rütülmektedir.

‹slamc› faflist bir söylem, ›rkç›-milliyetçi uygulamalar,otoriter bir devlet yönetimi zihniyetiyle, ‹slamc›lar, gi-deni aratacak türden icraatlara imza atmaktad›r. ‹flçi-halk düflmanl›¤›, Kürt düflmanl›¤›, cinsiyetçilik-maçoluk(“faflist yönelimli erkek cinsiyetçili¤i”), farkl›l›klara vemuhalefete tahammülsüzlük, devletçilik-statükoculuk veözellikle toplumsal gericili¤i afla¤›dan kavrama ve gü-dümleme yetene¤i bunlardan sadece baz›lard›r.

‹slamc› gericili¤in krizi ve gericili¤ekarfl› mücadele‹slamc› gericili¤in kriz odaklar›n› ve bunlara ba¤l› ola-rak gericili¤e karfl› mücadeleyi flöyle s›ralayabiliriz:

11.. Siyasal ‹slam, düzenin geleneksel siyasal öznelerininy›prand›¤› koflullarda, düzenin de¤iflim gereksinimi-ne yan›t vererek neoliberal süreci belli bir olgunluknoktas›na kadar tafl›m›flt›r. Ayn› zamanda iflçi s›n›f›hareketinin olmad›¤› koflullarda, neoliberal sald›r›la-r›n y›k›c›l›¤›na ezilenlerden yükselen ilk tepkiler ‹s-lamc› gericili¤in kanallar›yla düzene eklenmifl; dev-rimci hareketin bofllu¤u ‹slamc› hareket taraf›ndandoldurulmufltur. Bu noktada AKP, hem ‹slamc› ha-reketin içindeki dönüflüm gereksinimine, hem serma-yenin neoliberal yeni sömürgecili¤e uyarlanma ge-

81

1963’de Erzurum Komünizmle Mücadele Derne¤i’nin kuru-cusu Fethullah Gülen, CIA’n›n “dinler aras› diyalog” projesigere¤i, 1998’de, Vatikanda, Papa II. John Paul ile görüfltü.

Page 84: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

reksinimlerine, hem de ezilenlerin ilk y›k›mdan do-¤an tepkilerine yan›t olmufltur. Böyle bir kavflaknoktas›nda uzun süre duramayaca¤›, birbiriyle çeli-flik bu misyonlar› uzun süre belli bir denge çerçe-vesinde götüremeyece¤i ve krize girece¤i beklenme-lidir. Onun krizi ayn› zamanda önderli¤ini yapt›¤›siyasal ‹slam’›n krizidir. Bütün bu neoliberal ‹slam-c› sald›rganl›¤›n kurmay partisi olarak AKP’nin ye-nilgiye u¤rat›lmas› gericili¤e karfl› mücadelenin s›ç-rama tahtas›d›r.

22.. Siyasal ‹slam’›n en zay›f noktalar›ndan biri, derinle-flen s›n›fsal çeliflkileri, art›k kimlik sorunlar›n›n ar-kas›na saklama ustal›¤›n› yitirmeye bafllamas›d›r. Pa-lazlanmakta olan ‹slamc› burjuvazinin yaflam tarz› ‹s-lamc› kitlelerde ciddi tepkiler yaratmaktad›r. Yaflamflekli hep elefltirdikleri elitlerin yaflam flekline benze-meye bafllayan ‹slamc› burjuvaziyle, ‹slamc› hareket-te yavafl yavafl çatlamalar oluflmaya bafllad›. Pahal›tüketim, lüks tatiller, jeepler, yüksek güvenlikli site-ler, markal› k›yafetler, hatta gösterifle yönelik abar-t›l› iftar sofralar› yüzy›llard›r “bir lokma, bir h›rka”ahlak›yla avutulmufl kitleleri rahats›z etmektedir.

33.. ‹slamc› hareket, ona büyük hareket üstünlü¤ü sa¤-layan kitle seferberli¤i dinamiklerini kaybetmektedir.Ücra sokak aralar›na kadar örgütlenmifl ve bütüntoplumu a¤lar›yla sarm›fl enerjik ‹slamc› militanlar,AKP iktidar›yla birlikte h›zla devlette ve belediye-lerde kadrolaflt›r›ld›lar. Böylece bir yandan, tipikyolsuzluk, yozlaflma ve çürüme süreci bafl gösterir-ken; öte yandan genç militan ve entelektüel kadro-lar hantal ‘devlet memuru’ haline gelmektedir. Ye-rel yönetimler ve cemaatler üzerinden kurulan par-ti (iktidar)-‹slamc› kitle ba¤lar› çözülmektedir. Birzamanlar büyük beklentilerle iktidar talep eden ‹s-lamc› kitleler, flimdi kendi iktidarlar›n›n yard›mlar›-na muhtaç hale gelerek beklenti k›r›kl›¤›na u¤ra-maktad›r.

44.. ‹slamc› hareketin devrimci/demokratik dinamizmiyoktur; AKP iktidar›n›n uygulamalar› ve sokak ey-lemleri bunun en belirgin göstergesidir. Dinci-yerelgericilik, y›llard›r oluflturdu¤u kat› söyleminin tersi-ne, emperyalizme ve kapitalizme eklemlenerek ser-mayenin gerici tahakkümünün aleti durumuna gel-mifltir. Kendi kitle temeli dahil, ‹slamc› liberaller-den demokratik aç›l›m bekleyen kesimler hayal k›-r›kl›¤›na u¤ramaktad›r. Üstelik, sokakta demokratikbir ‹slamc› muhalefet de yoktur. Zaten ülkemizde‹slamc› sokak/kitle eylemleri demokratik niteliktehareketler de¤ildir (Ayflen Uysal). T›pk› “Müslüman

dayan›flmas›” ad› alt›nda yap›lan eylemlerin ‘anti-emperyalist’ eylemler olmamas› gibi, ‹slamc› hare-kette görülen, “din elden gidiyor” slogan›yla simge-lenen dinci kitlesel eylemler; komünizm ya da Ale-vilik karfl›tl›¤›ndan do¤an sald›r›lar ve Devlete/hükü-mete karfl› yap›lan türban /‹mam Hatip protestola-r›n›n hiçbiri demokratik nitelikte de¤ildir. Tersinebunlardan baz›lar›, kontrgerilla k›flk›rtmalar› sonucuortaya ç›kan karfl› devrimci eylemlerdir (‘Kanl› Pa-zar’, ‘Sivas-Marafl Katliamlar›’).

En fazla ilgi konusu olan ‘Türban’ eylemleri, kuru-lu düzen karfl›t›-muhalif görüntüyü en fazla üzerin-de tafl›yan eylemlerdir. Bunlar “Müslüman kad›n›nözgürlü¤ünün/kurtuluflunun” simgesi olmaktan çok,‹slamc› gericili¤in iktidar savafl›m›n›n mevzi çat›fl-mas› olarak görünmektedir. Müslüman kad›n›n ko-numunda hiçbir de¤iflim yaratmamas›na karfl›n ‘Tür-ban eylemleri’, ‹slamc› hükümetle birlikte b›çak gi-bi kesilmifltir. Kald› ki, son y›larda büyük dönüflüm-lerle birlikte ‹slamc› erkeklerin yaflam›nda önemlide¤iflimler olmakla birlikte, ‹slamc› kad›nlar›n konu-mu çok fazla de¤iflmemifltir.

Gene ayn› flekilde, “zulme karfl› isyan hakk›” ya da“Müslümanlar›n kardeflli¤i” ilkeleriyle yo¤rulmufl ‹s-lamc› kitleler, yan› bafl›nda katledilen Kürt halk›na,her geçen gün daha fazla ucuz ve güvencesiz biçim-lerde çal›flt›r›lan iflçi s›n›f›na, sürekli yoksullaflt›r›lanve yoksunlaflt›r›lan halk›n hak ve talep mücadeleleri-ne karfl› sessiz kalmaktad›r. AKP’yle birlikte iyicekesinleflen çeliflkilerin sonucunda, art›k daha fazla ta-fl›namaz olan bu gerilim, yavafl yavafl bu kesimler-den de duyarl›l›klar yükselmesine yol açmaktad›r.

55.. Siyasal ‹slamc› iktidar, fabrikadan mahalleden, ita-atkar, hak aray›fllar›na kapal›, hay›rseverlik hiyerar-flisine ba¤l›, edilgen kitleler yaratmaya çal›flmakta-d›r. Kimlik politikalar›, gerici dinsel ideoloji ve ce-maat disipliniyle denetlenen bu kitleler, ancak s›n›f-sal eksenlerde ve hak mücadeleleriyle harekete ge-çirebilirler. Hak mücadeleleri k›smi ç›karlar› aflarakparçalanm›fl kitleleri s›n›fsal-politik bir güç halinegetirebilecek bütünselli¤e sahiptir.

66.. Liberaller, AB ve ABD’li çevreler, bir süredir,AKP’nin temsil etti¤i “‹slamc› modernleflmenin”toplumsal gericileflmeyi frenleyece¤i, piyasalaflman›nberaberinde alternatif bir laikleflmeyi de getirece¤iyönünde bir beklentiyi büyütmekteydiler. Ne var ki,“alternatif ‹slamc› ayd›nlanman›n” bayra¤›n› ‹slamc›burjuvaziye veren bu anlay›fl, özellikle son zaman-larda güçlenen toplumsal gericili¤in ataklar› karfl›-

82

GER‹C‹L‹K

Page 85: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

s›nda dümen k›rarak laikli¤in önemini vurgulamayabafllad›lar. ‹slamc› örnek üzerinden de görülmekte-dir ki, ülkemizdeki bütün demokratik, ilerici, dev-rimci, özgürlefltirici at›l›mlar›n bayra¤› iflçi s›n›f› veemekçi halklar›n elindedir. Ve dinci toplumsal ge-ricili¤e karfl› mücadelenin tek sa¤lam zemini, iflçis›n›f› ve halk›n devrimci eylemidir.

77.. Toplumsal ve siyasal kültürün demokratiklefltirilme-si; devrimci bir laiklik anlay›fl›n›n gelifltirilmesi, top-lumsal ve bireysel özgürlük için müsait bir ortam›nyarat›lmas› için mücadele stratejik önem tafl›makta-d›r. ‘Demokratik bir toplum ve proleter demokratikbir kamu’, ancak demokratik devrimin temelinde yeralan devrimci bir laiklikle mümkündür.

88.. ‹slamc›l›¤›n krizi, yeni aç›l›mlara yöneldi¤i s›n›fsal,toplumsal, siyasal, ideolojik her alanda birden olgun-laflmaktad›r. Ancak devrimci hareketin etkin müdaha-lesi olmadan aç›k bir kriz görünümüne ulaflmas› sözkonusu olamaz, her zaman için kendi içinden alter-natifini ç›karacakt›r. Çünkü, ‹slamc› gericilik, ülke-mizdeki en köklü siyasal ideolojik gelenektir ve enyayg›n toplumsal temeli temsil etmektedir. Bu top-lumsal temel, ‹slamc› hareketleri ve kitlesel tepkileriolas› k›lan bir potansiyeli sürekli canl› tutmaktad›r.Özellikle, güçlü temellere sahip devrimci bir hareke-tin olmad›¤› koflullarda cemaat ve tarikat gibi top-lumsal taban› güçlü ‹slamc› hareketler, kolayca mu-halefet bofllu¤unu doldurarak iflçi s›n›f hareketinin ya-rat›lmas›n›n en ciddi engellerinden biri haline gel-mektedir. Bu bak›mdan, gericili¤e karfl› mücadele,toplumsal gericili¤e, AKP’ye, neoliberalizme ve em-peryalizme karfl› mücadeleiçinde iflçi s›n›f› hareke-tinin yarat›lmas› mü-cadelesinden ayr›la-maz.

Dipnotlar:11 Filistin yaz›s›na bak›n›z.

Kaynaklar:Ayflen Uysal (der.), Siyasal ‹slam ve Liberalizm, Yak›n

Yay., ‹zmir, 2009Modern Türkiye’de Siyasal Düflünce, ‹slamc›l›k, ‹letiflim

Yay., ‹stanbul, 2005Ali Bulaç, Din, Kent ve Cemaat-Fethullah Gülen Örne¤i, Ufuk

Kitaplar›, ‹stanbul, 2008Menderes Ç›nar, Siyasal Bir Sorun Olarak ‹slamc›l›k, Dipnot Yay.,

Ankara, 2005Mehmet Metiner, Yemyeflil fieriat Bembeyaz Demokrasi, Karakutu Yay.,

‹stanbul, 2008Hakan Yavuz, Modernleflen Müslümanlar, Kitap Yay., 2005Tar›k Zafer Tunaya, ‹slamc›l›k Ak›m›, Bilgi Üniversitesi Yay., ‹stanbul, 2003

GER‹C‹L‹K

Kad›nlar, her birinde farkl› biçimde konumlansalar da toplumsal hare-ketlerin temel dinamiklerinden birisidir. Örne¤in Türkiye solu kad›nmilitanl›¤›n›n yayg›nlaflmas›yla daha özgün duyarl›l›klar kazan›rkenKürt halk›n›n özgürlük mücadelesi ise kad›n›n özgürleflme mücadele-si ile ele ele gitmifl ve hareketin özgün bir karakter kazanmas›nda et-kili olmuflturKad›nlar, Kürt hareketi ve Türkiye soluna özgürleflerek nefes verir-ken Siyasal ‹slam içinde ayn› dinamizmi tam tersi bir kapanma/kapa-t›lma yaflayarak sa¤lam›flt›r. Gerici ideolojinin tasavvurundaki ‹slamitoplumun bekaas›, kad›n›n evden ç›kmamas› ile sa¤lan›r. Toplumsalyaflama kat›lmas› caiz ‘erkek müminler’in ‘d›fl dünyan›n’ tüm olanak-lar›ndan sonuna kadar nasiplenerek dünyevi yaflam›n zevklerine ka-p›l›p gitmeleri, kapat›ld›klar› evlerde onlar› bekleyen kad›nlar sayesin-de engellenir. Erkekler ve toptan tüm hareket kad›nlar sayesinde‘muhafazakar’ de¤erlere kopmaz ba¤larla ba¤lanabilir. Böylece evle-rinden ç›kmayarak, sokaklardan uzak duran kad›nlar da ‹slamc› hare-ketin ideolojik bekçileri haline getirilir. Bu görüflün aksini savunanlar›nkendine dayanak olarak seçti¤i türban eylemleri bile kad›n›n etkende¤il edilgen olarak varl›k göstedi¤i bir süreçtir. AKP’nin iktidara gel-mesinin hemen ard›ndan türban davas›nda vuslata erilmeden eylem-lerin b›çak gibi kesilmesi de bu süreçte kad›nlar›n iradesinin de¤il ha-reketin toptan ç›kar›n›n ve iradesinin as›l belirleyen oldu¤unu göster-mifltir. Gericili¤in, ataerkil toplumun ortaya ç›kmas› ve varl›¤›n› sürdürmesin-de önemli bir rolü vard›r. Gücünü dinden alan gerici hareket, bu saye-de erke¤in üstün kabul edildi¤i toplumsal iliflkilerin, toplumsal cinsiye-te dayal› ifl bölümünün, kad›na karfl› ifllenen suçlar›n, toplum nezdindemeflru görülmesini sa¤lar. Dini mitler, hadisler ve kutsal kitaplar arac›l›-¤›yla erke¤in her türlü haks›zl›¤›n› aklar. Üstelik bunun için kullan›landinsel de¤erlerin sorgulanamay›fl› erke¤in egemenli¤inin sürdürülebilirolmas›na da yarar. Gericilik, kad›na karfl› fliddet, taciz, bask› ve hertürden eziyet dini referanslarla aç›klan›rken kendisine asla sorgulana-maz nitelikte “sa¤lam” dayanaklar oluflturur. Kocaya itaati dinin birgere¤i olarak sunar ve pekifltirir. Kad›na yönelik fliddetin taciz vebenzeri suçlar›n da yine Kuran’daki sureler, Peygamberin hadisleri vebizzat yaflam hikayesi arac›l›¤› ile meflrulaflt›r›ld›¤› görülür. Peygambe-rin efllerinin yafllar› Türkiye toplumunda yayg›n olan erken yaflta ev-lendirmenin en bilindik savunusudur. Kad›na yönelik fliddet ise Al-lah'›n erke¤e verdi¤i bir hak olarak nitelenir. Türkiyeli kad›nlar için din ve onun beraberinde getirdi¤i tüm inan›fllardünyaya geldi¤i andan itibaren kad›na ö¤retilen ve tek seçenekmifl-çesine önüne koyulan bir zorunlu tercih halini almaktad›r. Bu inan›flkad›n› bir düflman unsur olarak ta-n›mlayan ve gücünü eril söyle-mi ile pekifltiren bir dünya gö-rüflüdür. Gerici toplumsal gö-rüflü bir özgürlük tercihi ola-rak tart›flmak ancak top-

lumsal bask› ve otoritererkek egemen aile ya-

p›s›n› göz ard› ederekmümkün olabilir.

Gerici hareketiçinde kad›nlar

Page 86: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

84

GENÇL‹K HAREKET‹

Bugünün gençlik hareketi, AKP eliyle yürütülen neoliberal ve gerici poli-tikalar›n kuflatt›¤› üniversitelerde, üniversitelilerin piyasalaflt›rmaya, geri-cili¤e ve faflizme karfl› mücadelelerinde sa¤lam ad›mlarla yükseliyor. FKFve Dev-Genç gelene¤i ülkesine ve üniversitesine sahip ç›kan üniver-sitelilerin Devrimci Gençlik pratikleriyle sürüyor.

Gençlik hareketiGençlik hareketi

Neoliberal kapitalizmin kriziiçinde filizlenen

Page 87: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ençlik tarih sahnesine yine ç›k›yor. Fransave Yunanistan baflta olmak üzere Avrupa'n›npekçok ülkesinde milyonlarca liseli ve üni-versiteli taraf›ndan okullar ve üniversitelergünlerce iflgal ediliyor, her gün sokaklarda

kitlesel eylemler yap›l›yor. Temel olarak neoliberalizmine¤itime ve ünivirsitelere dönük piyasac› politikalar›nakarfl› geliflen bu hareketler giderek militanlafl›yor vegençlik neoliberal kapitalizmi her geçen gün daha faz-la sorguluyor. “Sosyal gerilimin reformlar› rehin alma-s›n› istemiyorum. Toplumsal sorunlara e¤itim konusununkar›flt›r›lmas›n› istemiyorum. fiu anda atmosfer, reformiçin gerekli diyalo¤u engelliyor. Bunu 1 y›l geciktirmekçok sorun de¤il." Yunanistan'da gençli¤in bafllatt›¤› is-yan dalgas›n›n Fransa'ya s›çramas›ndan endiflelenen Sar-kozy bu aç›klamay› yapm›flt›. Frans›z hükümetinin bugeri ad›m› sokak aç›s›ndan son derece önemli bir ka-

zan›m ama gençlik bununla yetinmiyor: “Liseliler ah-mak de¤il, taleplerimiz yerine getirilinceye ve reformgeri çekilinceye kadar eylemdeyiz!”

Bugün soka¤a ç›kan gençli¤in mücadelesinin biçim veiçeri¤i, t›pk› y›k›ma u¤rayan di¤er ezilen kitlelerde ol-du¤u gibi neoliberal yeni sömürgecili¤in krizi içerisin-de flekillenmektedir. Bu krizin üniversiteli gençli¤i ençok ma¤dur etti¤i nokta ise e¤itimin piyasalaflt›r›lmas›ve bilginin metalaflt›r›lmas› süreçlerinin yaratm›fl oldu-¤u sömürü iliflkilerinde, eflitsizliklerde ve ideolojik tah-rifatta gizlidir. E¤itim de dahil olmak üzere kamusalhizmetlerin piyasaya aç›lmas› ve üniversitelerin bilgiüretim süreçlerinden e¤itim-ö¤retim faaliyetlerine kadarbütün potansiyelinin sermayenin hizmetine sunulmas›n›hedef alan neoliberal düzenlemeler üniversite kurumu-nu ve üniversitelileri tarihinde daha önce hiç olmad›¤›kadar köklü bir çat›flman›n içerisine çekmifl bulunmak-tad›r. Ö¤renciler müflteri haline getirilirken, bilim in-sanlar›n›n büyük bir ço¤unlu¤u esnek ve güvencesizçal›flma koflullar›nda sermayenin do¤rudan bilgi iflçisikonumuna sürüklenmifllerdir.

Müflterilefltirilen ve bilgi iflçilerine dönüfltürülen üniver-sitelilerin bafllatm›fl olduklar› hareketlilik flimdilik neoli-beral kapitalizmin sald›r› politikalar›na karfl› direnmeci-korumac› ya da hak al›c› biçimlerde gelifliyor. Gençli-¤in eflit ve paras›z e¤itim hakk› baflta olmak üzere tümkamusal haklar› için ve demokratik talepleriyle yükselt-ti¤i mücadele iflçiler, aileler, ö¤retmenler baflta olmaküzere neoliberalizmin y›k›ma u¤ratt›¤› kitleler üzerindede mücadeleyi güçlendirici bir etki yarat›yor.

Ancak Avrupa'daki geliflmelere karfl›n Türkiye'de güç-lü bir ö¤renci hareketi “henüz” ortaya ç›kabilmifl de-¤il. Her ne kadar bugün üniversitelerde ve ülkenin tü-münde gençlik dipten dibe “k›p›rdanmakta” ve çeflitligerilimler yaflamaktaysa da bunlar politik saflaflmalaradönüfltürülebilmifl de¤iller. Öte taraftan son dört-befl se-nedir ulafl›m, bar›nma, beslenme gibi en temel kamu-sal haklar›n gaspedilerek piyasalaflt›r›lmas›; katk› payla-r›, ba¤›fl gibi yöntemlerle harçlar›n yükseltilmesi; sos-yal-kültürel yaflam›n dahi birey odakl› bir piyasalaflma-ya maruz kalmas› ve ola¤anüstü bir bask› ve denetim-le olanaks›zlaflt›r›lmas› gibi konularda ünivesitelerde bi-riken hoflnutsuzluklar çeflitli eylemlerle kendisini göste-rebilmektedir. Kuflkusuz buna AKP'nin üniversitelerüzerindeki gerici kuflatmas› da eklenmelidir. Fakatgençlik hareketindeki bu k›smi k›p›rdanma kendili¤in-den biçimlerde geliflmemektedir. Üniversitelerde geliflenpiyasalaflt›rma karfl›t› hareketlenmeler bugünün devrim-ci gençlik hareketini yaratma iddias›ndaki "belirli bir

85

GENÇL‹K HAREKET‹

G

Page 88: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

çizginin" kendisini gençli¤in gözünde "nispeten görünürk›lmas›na" ve piyasalaflt›rma-gericilik karfl›t› mücadele-sini "belirli bir istikrara" kavuflturabilmifl olmas›na ba¤-l›d›r. Bugün “demokratik ö¤renci hareketinin” yarat›la-bilmesi bu çizginin güçlendirilmesiyle mümkündür.

Neoliberalizmin üniversitelilerisürükledi¤i yozlaflma ve y›k›m...Neoliberalizmin y›k›c› sonuçlar› kendisini son derecenet biçimlerde göstermeye bafllad›. Uflak Üniversitesirektörünün geçen haftalardaki itiraf› varolan somut du-rumu göstermesi aç›s›ndan oldukça önemlidir: “Krizflartlar›, ö¤rencilerimizi olumsuz etkiliyor. 2008-2009akademik y›l›n›n ikinci kay›t döneminde 700 ö¤renci-miz para bulamad›¤› için kay›t yapt›ramad›. Harç kre-disi alan ö¤rencilerden 20-50 TL fark ödemeleri iste-niyor. Ancak flunu biliyoruz, bu fark› bile ödeyemeyenvelilerimiz var. As›l sorun, velilerin çocuklar›n›n oku-malar› için ayl›k harcad›klar› paray› temin edemiyor ol-malar›.” Bu cümleler asl›nda malumun küçücük birparças›n›n ilan› niteli¤inde. As›l kritik olan› ise rektö-rün cümlelerinin devam›nda gizli: “E¤itimin kalitesin-den ödün veremeyiz, bu durum karfl›s›nda elimizden birfley gelmedi¤i için üzgünüz.”

Neoliberal kapitalist sistem e¤itimde piyasay› temel il-ke haline getirdi¤i oranda e¤itimde s›n›f ayr›mc›l›¤›n›derinlefltiriyor ve giderek yaratt›¤› y›k›m›n yaralar›n› sa-racak telafi mekanizmalar›n› iflletmekte zorlanmaya bafl-l›yor. Kamusal bir hak olarak e¤itime herkesin eflit veparas›z bir flekilde ulaflmas› gerekti¤i, bunun en temelinsan haklar›ndan birisi oldu¤u gerçe¤i art›k a¤›za da-hi al›nm›yor. Okumak için çal›flmak zorunda kalanlar,e¤itim masraflar›na para yetifltiremedi¤i için bunal›magirenler, son derece sa¤l›ks›z ve niteliksiz koflullardae¤itim hayat›n› tamamlamaya çal›flanlar ve her durum-da karfl›lafl›lan iflsizlik. Yeni sömürge bir ekonomiyesahip olan Türkiye'de egemenlerin sadece e¤itim ala-n›nda de¤il sa¤l›k, ulafl›m, bar›nma, gelecek güvencesigibi çok temel alanlarda da gençli¤e vaat edebilecekhiçbir fleyleri kalm›yor.

Öte taraftan neoliberalizmin y›k›c› sonuçlar› kendisinisadece ekonomik yönleriyle hissettirmiyor. Gençlik sos-yal, kültürel alanlarda da büyük bir yoksunluk içerisin-de. Siyasi olarak d›fllanan kitleler piyasan›n, faflizminve gericili¤in kuflatmas› alt›nda “özgürlük” sorununu enbasit düzeyde “yaflama biçimi” kayg›s›ndan “güvenli birgelecek” korkusuna kadar ve oradan giderek, örne¤insavafl karfl›t› olmak gibi, en “basit” bireysel ve toplum-sal iddialar›n›n-de¤erlerinin önünün kesilmesi gibi yak›-c› flekillerde hissediyor.

Bilginin metalaflt›r›lmas›n›n en köklü sonuçlar›ndan bi-risi bilimin tüm insanl›¤›n evrensel ve ortak ç›karlar›-na göre de¤il mülk sahibi s›n›flar›n ç›karlar›na uygunbir flekilde yeniden yap›land›r›lmas› oldu. Bilim, serma-yenin verimlili¤i, neoliberalizmin yoksullarla savafl›,emperyalizmin fetih planlar› ve varolan politik-toplum-sal statükonun devam›n›n sa¤lanabilmesine dönük ola-rak üretilirken; sürecin bilim insan› ve üniversite ö¤-rencisinde yaratt›¤› y›k›m›n ad› “ayd›n kimli¤inin” afl›n-d›r›lmas› oldu. Akademisyenlerin mülk sahibi s›n›flar›nve iktidar güçlerinin basit birer hizmetkar›na dönüfltü-rülmesi süreci ayn› zamanda en vahfli, esnek ve gü-vencesiz çal›flt›rma biçimlerine de maruz kald›klar› bireflzamanl›l›kla ilerlemektedir.

Öte taraftan sermaye, toplumsal hayata s›n›fsal konum-lar›n›n belirleyicili¤inin d›fl›nda ideolojik bir tav›r al›fl-la da kat›labilen üniversitelilerin -sermayenin ve iktida-r›n hizmeti d›fl›ndaki- her türlü ideolojik-politik tercihi-ni bilim-d›fl› kabul etmekte ve üniversitenin d›fl›na it-mektedir. Üniversitelilerin itildikleri bu pozisyonun de-vaml›l›¤›n› sa¤layabilmenin yegane yolunu ise üniver-site üzerinde denetim-gözetim mekanizmalar›n›n›n abar-t›l› boyutlara varmas›n› da içeren faflist bask›y› derin-lefltirmekte bulmaktad›r.

Sonuç olarak üniversite ö¤rencileri baflta olmak üzerebütün üniveristeliler neoliberal kapitalizmin y›k›ma u¤-ratarak ma¤dur etti¤i önemli ve özgün bir toplumsalkesimi oluflturmaktad›r. Üstelik bu ma¤duriyet sadecebu kesimleri de¤il tüm toplumu ilgilendiren y›k›c› so-nuçlar do¤urmaktad›r. Bu anlamda tart›flma giderek ne-oliberal politikalar›n yaratm›fl oldu¤u bu y›k›m ve ma¤-durluk halinden, ma¤duriyetin kayna¤› olan neoliberal-kapitalist sistemi y›k›ma götürecek devrimci bir hare-ketin ve devrimci bir öznenin ç›k›p ç›kmayaca¤› nok-tas›nda dü¤ümlenmektedir.

...ve ma¤dur-müflteri konumuna itilenö¤rencilerin devrimcileflmesiÜniversiteliler devrimci bir özne olabilir mi? Bu soru-nun yan›t› kesinlikle “evet”tir. Çünkü neoliberal kapi-talizmin e¤itim ve üniversite kurumunun tamam›na dö-nük bir flekilde olanca gücüyle giriflti¤i piyasalaflt›rmave metalaflt›rma sald›r›s›, tüm dünyada ve ülkemizdeezilenlerin devrimci bir hareketin birlefltirici ve sürük-leyici önderli¤inden yoksun olduklar› koflullarda bilekarfl›t hareketini yaratmaktad›r. Y›k›m›n son derece a¤›roldu¤u, devrimci bir öznenin ve alternatif toplumsalsistemin (sosyalizmin) henüz kendisini inand›r›c› bir fle-kilde ortaya ç›karmad›¤› koflullarda bile üniversitelileriniçine girdikleri mücadele çizgisi, sermayenin yaratm›fl

86

GENÇL‹K HAREKET‹

Page 89: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

oldu¤u ablukada kamusal gedikler açabilecek ve gide-rek onu tamamen y›rt›p atabilecek özelliklere sahiptir.

Bireycilik, rekabet ve pragmatizm gibi piyasac›l›k ide-olojileri üniversiteliler üzerinde belirli bir hegemonya ku-rabilmifltir; ancak yaratt›¤› ma¤duriyeti çözebilecek ola-naklardan yoksundur. Yeni sömürge bir ekonominin eflit-sizlik ve iflsizlik gibi yap›sal sorunlar›n›n içerisinde genç-li¤e geleceksizlik ve yoksunluktan baflka bir fley vaatedemeyen neoliberal sistem, ma¤dur etti¤i kitleler tara-f›ndan daha fazla sorgulan›r hale gelmeye bafllanm›flt›r.

Ancak neoliberalizmin y›k›ma u¤ratt›¤› kitlelerin kendi-li¤inden harekete geçmedi¤i Türkiye'de ma¤dur pozis-yonundan özne olmaya gidecekleri bu süreç bafl›ndansonuna kadar mücadelenin bütün aflamalar›nda devrim-cilerin inisiyatif almas›na ve mücadeleyi sürekli birad›m ileri tafl›yacak ideolojik, politik ve örgütsel kur-mayl›¤›na ihtiyaç duymaktad›r. Bu anlamda 80'lerinsonlar›ndan itibaren Devrimci Gençlik'in sürükleyicili¤isayesindedir ki ülkemizde gençlik hareketi neoliberaliz-me karfl› mücadele konusunda ilk karfl› ç›k›fl› örgütle-yebilmifltir.

Ünivesiteler üzerindeki neoliberal tasar›mlar›n ana özel-likleri Devrimci Gençlik hareketi taraf›ndan daha 90'la-r›n bafllar›nda kavranm›flt›.11 Türkiye'de 80 sonras›ndafaflizme karfl› demokrasi mücadelesi ekseninde yenidencanlanan ö¤renci hareketinin 90'lar›n bafllar›nda gerile-yifl sürecine girmesinde ana faktörlerden bir tanesi pi-yasalaflt›rma ve metalaflt›rma sald›r›s› idi. (Kuflkusuz bu-na Türkiye sol hareketinin 80 yenilgisi ve üzerine sos-yalizmin tarihsel bir döneminin sona ermesiyle birlikte

içine girilen ideolojik-politik sa¤a savrulman›n etkisi deeklenmelidir) Neoliberal sald›r› üniversiteyi hedefledi¤ikadar elbette emekçi yoksul halk›n kamusal haklar›n› veeme¤in yeniden üretim alanlar›n› da hedef almaktayd›.Ancak piyasalaflt›rma sald›r›s›na karfl› ilk tepki hareke-tini güçlü bir flekilde örgütleyebilen kesim üniversite ö¤-rencileri olmufltur. “Harç protestolar›” ile haf›zalarda ye-rini koruyan Ö¤renci Koordinasyonu asl›nda daha o dö-nemden sezgisel bir düzeyde de olsa “paras›z e¤itim”mücadelesiyle neoliberalizme karfl› devrimci mücadeleçizgisinin yarat›lmas›nda ön ayak olmufltur.22

Öte taraftan bütün bu süreç Türkiye'de siyasi gençlikgruplar›n›n varl›k-yokluk mücadelesi süreci olarak dageçmifltir-geçmektedir. Üniversitelerin yaflad›¤› dönüflümütüm bu süreç boyunca kavramakta s›k›nt› çeken, geçmifldönemlerin al›flkanl›klar› ve çal›flma yöntemleriyle üni-versitelerde tutunmaya çal›flan siyasi gençlik gruplar›, solparti gençlik yap›lar› vs. bugünün gençlik mücadelesinintemel karakterini kavrayamam›fl, üniversite üzerindekigerçek çat›flma süreçlerinde seyirci konumundan kurtula-mam›fllard›r. 70'lerde dahi yanl›fll›¤› sürekli vurgulananüniveristeleri salt siyasi propaganda yapabilcek mekanlarolarak alg›lamak, üniversitelileri ise kendisine s›n›rl›oranda kadro olarak devflirece¤i bir kesim olarak gör-mek gibi iki temel eksenden hareket eden bu zihniyet-ler gençli¤in ba¤›ms›z ve devrimci bir güç olarak örgüt-lenmesi gibi bir hedefle hareket etmemektedirler.

Neoliberalizmin meta rejiminin ve piyasac›l›¤›n›n üni-versitelerde yaratm›fl oldu¤u y›k›ma karfl› "gelenekselve liberal uçlar›yla" bu tip siyasi tutumlar›n gelip t›-

87

Page 90: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

kand›¤› nokta gençli¤in bir özne olarak elefltirel akl›n›ve direnme gücünü küçümsemeye kadar varm›flt›r. Budurumun, üniversite ö¤rencilerinin sistem karfl›t› dev-rimci ve ba¤›ms›z bir güç olarak örgütlenebilmesininimkâns›zl›¤› fikrinin genel kabul görmesi, gençli¤in içe-risindeki az say›daki ilerici unsurun sola kadro olarakdevflirmeyle s›n›rlanmas›, gençli¤in sistemle çarp›flma-s›nda parti vs. gibi yap›lanmalar›n›n öznel program veç›karlar›n› her fleyin üstünde tutarak üniveristenin ken-di devrimci dinamiklerin yerine ikame edilmesi, neo-li-beralizmin do¤rudan üniversiteye dönük politik sonuç-lar›n›n örgütlenmesinin küçümsenmesi gibi politik veörgütsel sonuçlar› olmufltur.33

Bugün FKF ve Dev-Genç gelene¤i ile kendisini tan›m-layanlar›n çizgileri bu gelenekle tam bir z›tl›k içinde-dir. Bunun en güncel örne¤i ba¤›ms›z üniversite genç-li¤i mücadelesini oluflturmay› partilere, sendikalara, vb.havale etmifl olmalar›d›r. Bu anlamda TKP ve birkaçsiyasi gençlik grubunun içerisinde yer ald›¤› Genç-Senilk akla gelen örneklerdir.

Bugünün devrimci çizgisi ve gelecekvaat eden bir deneyim olarak Ö¤renciKolektifleri Türkiye toplumsal muhalefeti aç›s›ndan da son dereceileri ad›mlar tafl›yan üniversitelilerin neoliberalizmin ilksald›r› dalgas›na karfl› gelifltirmifl olduklar› “ilk tepkihareketi” olan Koordinasyon kendisini daha güçlü birpolitik kurumsall›¤a tafl›yamam›fl, toplumsal muhalefet-ten ve sosyalist hareketten yeterli deste¤i görememifl vezamanla yenilmifltir.

Hem ö¤renci hareketi hem de toplumsal muhalefet aç›-s›ndansa bu yenilginin vebali tahmin edilenden dahaa¤›r olmufltur. Üniversitelerde kendilerine direnç olufl-turabilecek tek gücü afl›nd›rabilmeyi baflaran egemenlerpiyasalaflt›rmay› derinlefltirmifl ve piyasa ideolojilerininhegemonya alan›n› geniflletmifllerdir. Ancak 2000'li y›l-lara gelindi¤inde üniversiteler üzerinde egemenler aras›kavgan›n alevlendi¤i bir dönemde piyasalaflt›rma karfl›-t› mücadelenin kendisini üniversite içerisinde güçlendir-meye bafllamas› ve Ö¤renci Kolektifleri'nin mücadeleiçerisinde kurulmas› ile ö¤renci hareketinde k›smi birtoparlanma sürecine girilebilmifltir.

Bugünün devrimci gençlik hareketini yaratma nokta-s›nda k›smi ve dönemsel k›p›rdanmalar yaflanmaktad›r.Ancak süreci tüm yönleriyle çekip sürükleyecek birdevrimci özne kendisini henüz tam anlam›yla göstere-bilmifl de¤ildir. Öte taraftan ülkede sosyalist hareke-tin ve toplumsal muhalefetin de güçlü bir kabarma

yaflamad›¤› bir dönemden geçilmektedir. Solun içindebulundu¤u güçsüzlük, yaflad›¤› liberal ve ulusalc› ver-siyonlar›yla ideolojik ve politik savrulmalar gençli¤ide olumsuz yönde etkilemektedir. Gençli¤in gerekgündelik hayat içerisinde gerekse aktüel konularda sis-temle yüzleflme süreçleri giderek yak›c› bir hal alma-ya bafllamaktad›r. Ancak gençli¤in ma¤duriyeti, yok-sunluklar› ya da ideolojik tercihleri noktas›nda sol ide-olojilerin ve devrimci siyasi gençlik örgütlenmelerininyeterli ikna edicilikten ve çekim gücü olma özelli¤in-den halen uzak bir noktada duruflu gençli¤i düzeneyeniden eklemleyen kanallarda savunmas›z b›rakmak-tad›r.

Öte yandan ülkemiz neoliberal kapitalizmin yaratt›¤› y›-k›mlar›n yan›nda bir dizi özgün sorunla da karfl› kar-fl›yad›r. Kürt halk›n›n özgürlük mücadelesi ve gericiliksorunlar› bunlardan en görünür olanlar›d›r. Egemenlerinlaik-‹slamc›, ulusalc›-liberal biçimlerde kendisini göste-ren ve hiçbir surette devrimci bir yön içermeyen saf-laflt›rmalar› da gençli¤i etkilemektedir. Devrimci ideolo-jilerin bofllu¤unda memleket, etnik aidiyet, dini-mezhep-sel farklar gençlik içerisinde birer kimlik olarak öneç›kmakta, bu da gençli¤in devrimci potansiyelinin sis-

88

GENÇL‹K HAREKET‹

Page 91: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tem karfl›s›nda ortak ve devrimci bir zeminde “güç”haline gelmesini engellemektedir.

Bu noktada Ö¤renci Kolektifleri neoliberalizmin ma¤-dur-müflteri haline getirdi¤i üniversitelileri neoliberaliz-me karfl› mücadelenin içerisinde devrimci bir özne ha-line getirme amac›yla ve gençli¤in ba¤›ms›z üniversi-teli örgütü olma iddias›yla hareket etmektedir. Demok-ratik, meflru, militan ve kitlesel bir mücadele çizgisiy-le hareket eden Kolektifler ö¤renci kimli¤i temelindeüniversitelileri ülkenin ve üniversitenin devrimci sesik›labilecek bir araç olarak bugün demokratik ö¤rencihareketinin yarat›lmas› yolunda gelecek vaat eden tekörnek olarak ortaya ç›kmaktad›r.

“Herkese eflit, paras›z e¤itim” slogan›n›n dünyan›n pekçok yerindeki gençlik hareketlerinde ortak tema olma-s› tesadüfi bir durum de¤il, bugünün eflgüdümlü dev-rimci k›p›rdan›fllar›n ortak ve mecburi kalk›fl noktala-r›ndan birisi olmas›ndand›r. Gençlik hareketi içerisindepiyasalaflt›rma ve e¤itimin gericilefltirilmesine karfl› ge-lifltirilen hareket, akademisyenler içinse esnek ve gü-vencesiz çal›flt›rma koflullar›na karfl› gelifltirilen hareketüniversitelilerin mücadelesinin temel sürükleyici halka-lar›n› oluflturmaktad›r.

Devrimci bir gençlik hareketi yinemümkün Gençlik hareketi, ülkemizde sosyalist hareketin ve top-lumsal muhalefetin hala en önemli dinamiklerinden bi-risi olmaya devam etmektedir. 40 y›l› aflk›n bir süredirgüçlü bir mücadele gelene¤ine sahip olan gençlik, ege-menlerin hem en sert hem de en inceltilmifl yöntemler-le sürekli sald›rd›¤› bir hedef olmas› nedeniyle yer yerkesintili ve süreklili¤ini sa¤layamayan dönemlerden geç-se de, Türkiye halklar›n›n topyekun kurtulufl mücadele-sinin içerisinde her daim yerini almas›n› bilmifltir.

Ülkemiz gençlik hareketi farkl› dönemlerde, hep ayn›amaç u¤runa ama farkl› mücadele içeriklerine sahip ol-mufltur. 60'lar›n ortalar›ndan itibaren “anti-emperyalist”bir çizgide geliflen hareket, 70'lerde “anti-faflist müca-dele” ile karakterize olmufl, 80 darbesinin ard›ndan “fa-flizme karfl› demokrasi mücadelesiyle” yeni bir evreyegirmifl ve 90'larla birlikte “emperyalizmin neoliberalpolitikalar›na karfl›” geliflen toplumsal muhalefetin içe-risinde en etkili güçlerden birisi olarak tarih sahnesin-deki onurlu mücadele gelene¤ini korumufltur. DevrimciGençli¤in her dönemde kulland›¤› araçlar dönemin gün-demi ile paralellik tafl›m›flt›r-tafl›maktad›r: FKF, Dev-Genç, Ö¤renci Dernekleri, Ö¤renci Koordinasyonu vebugün Ö¤renci Kolektfileri.

‹stisnas›z her dönemde devrimci gençlik hareketinin or-tak ve en önemli amac› ülkemizde devrimi gerçeklefl-tirecek nitelik ve düzeyde devrimci bir hareketin yara-t›lmas› ve onun devrimci örgütünün oluflturulmas› so-runu olmufltur. Bu anlamda Devrimci Gençlik hareketiTürkiye sosyalist hareketinin gerek dünyadaki geliflme-ler gerekse bununla ilintili olarak ülkemizde yaflanande¤iflimler içerisinde karfl› karfl›ya kald›¤› her ideolo-jik-politik-örgütsel k›r›lma, tercih ve de¤iflim evresinde“devrimci yaklafl›m biçimini” sözüyle ve eylemiyle “ya-ratma” sorumlulu¤unu hep s›rt›nda tafl›m›flt›r.

Gençlik bugün de bu sorumlulu¤un bilinciyle hareketetmektedir. Gençlik, tarihsel deneyimlerin ›fl›¤›nda bu-günü örgütleyecek politik ve pratik birikime sahiptir.

Dipnotlar:11 “Gençlik hareketinde kriz: Temeller”, Emperyalizme ve Faflizme Karfl› Devrimci

Gençlik, 28 Ekim 1991, Say› 9, “Üniversitede bilgi üretiminden meta üretimine”,Emperyalizme ve Faflizme Karfl› Devrimci Gençlik, 7 Ekim 1992, Say› 12,

22 “Dipten gelen dalga”, Emperyalizme ve Faflizme Karfl› Devrimci Gençlik, May›s1995, Say› 17, “Ferman devletinse üniversiteler bizimdir”, Emperyalizme veFaflizme Karfl› Devrimci Gençlik, Aral›k 1995, Say› 18, “Paras›z E¤itim Paras›zSa¤l›k”, Emperyalizme ve Faflizme Karfl› Devrimci Gençlik, Mart 1996, Say› 19,

33 “Piyasac›l›¤›n, gericili¤in, faflizmin AKP`sine karfl› mücadele ve Ö¤renci Hareketi”,Emperyalizme, Oligarfliye Karfl› Devrimci Gençlik, Aral›k 2008, Say› 16

89

GENÇL‹K HAREKET‹

Neoliberalizminüniversitelere dönükilk kapsaml›sald›r›s›na karfl›gelifltirilen ilk tepkihareketi 1995-96döneminde Ö¤renciKoordinasyonu ileyarat›lm›flt›. Bu tepkihareketinin geri çek-ilmesiyle birlikteüniversitelere iyiceyerleflme olana¤›nakavuflan sermayeyekarfl› bugün çok dahasert bir mücacdelesüreci Ö¤renciKolektifleri’ninöncülü¤ünde yük-selmektedir.

Page 92: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

90

KONTRGER‹LLA - 2

Günümüzde Türkiye’de rejim aç›s›ndan yaflanan de¤iflimi, egemen-ler aras›ndaki çeflitli çat›flmalar›n nedenini ve çerçevesini anlaya-bilmek için kontrgerillan›n köklerini, kuruluflunu ve evrimini analizetmek üzere yay›nlad›¤›m›z bu dosyan›n 12 Eylül’e dek geliflmeleriiçeren ilk bölümü HDY 1. say›da yer alm›flt›. Bu ikinci bölümde ise12 Eylül’den günümüzdeki Ergenekon operasyonlar›na kadar sürengeliflmeler de¤erlendiriliyor.

S›n›f mücadeleleri eksenindeS›n›f mücadeleleri ekseninde

Ergenekon vekontrgerilla gerçe¤iErgenekon vekontrgerilla gerçe¤i-2

Page 93: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

12 Eylül Sonras›nda YenidenYap›lanan Rejim ve Kontrgerilla12 Eylül darbesi, önceki 27 May›s ve 12 Mart darbe-lerinden farkl› olarak, egemenlerin tüm kanatlar›n›nABD’nin bölgesel politikalar›na uyum, ülke içindeysehalk muhalefetini ezme do¤rultusunda birlefltikleri birittifak etraf›nda gerçekleflti.

12 Eylül’le birlikte kontrgerilla güçleri devrimcilere dö-nük operasyonlarda çok aktif bir rol üstlendi. Tüm ifl-kenceli sorgular ve çökertme operasyonlar› ordu, polis,M‹T ve Özel Harp Dairesi (ÖHD) içindeki kontrgeril-lac›lar›n bafl›nda oldu¤u ekiplerce yürütüldü. Bu süreç-te kontrgerilla kanatlar› içindeki rekabet, halk muhale-fetini ezerken elde edilen inisiyatifler üzerinden sürdü.Örne¤in, halk muhalefetinin ana sürükleyici gücü olanDevrimci Yol’un çökertilmesinde asli rol oynayan An-

kara’daki DAL grubunun tüm önde gelen isimleri, son-raki dönemde özellikle Emniyet ve M‹T, ÖHD, kont-rgerilla içinde önemli pozisyonlar elde ettiler.11

Cuntaya sonradan dahil olmas›na ra¤men, ordu içinde-ki gücü nedeniyle 1981 A¤ustos’undan itibaren MGKGenel Sekreterli¤i’ni yürütmeye bafllayan dönemin Ka-ra Kuvvetleri Komutan› Necdet Üru¤, tayin edici ge-liflmelerde son derece etkili bir pozisyon elde etmiflti.Evren dahil tüm cunta üyeleri, ordu içinde çok güçlübir deste¤i olan Üru¤’un pozisyonundan hoflnut de¤il-lerdi. Daha sonra Genelkurmay Baflkan› olan Orgene-ral Necdet Üru¤ devletçi-otoriter kanad›n en güçlü is-mi olarak cunta sonras› sivil yönetime geçifli düzenle-yen ekibin de bafl›n› çekecekti. Üru¤’un gücü hem or-du içindeki karizmas›ndan hem de 12 Mart cuntas›n›nbafl› olan eski Genelkurmay Baflkan› Faruk Gürler’inye¤eni olmas›ndan ileri geliyordu.

91

KONTRGER‹LLA - 2

Bu çal›flmada egemenler içindeki kümelenmeleri adland›rmak içinkulland›¤›m›z “devletçi-otoriter, gerici-sömürücü” gibi kavramlar›n,sözkonusu kümelenmelerin karakteristiklerini tam ve do¤ru olarakifade etmedi¤inin, yani “kavramlaflt›rmad›¤›n›n” fark›nday›z. “Dev-letçi-otoriter” ve “sömürücü-gerici” nitelemeleriyle, sadece sözko-nusu gruplar›n birbirlerine karfl› öne ç›kan niteliklerine dikkat çekenbir adland›rmaya gittik. Yoksa her iki grup da devletçi, otoriter, sö-mürücü ve gerici niteliklere sahiptirler. Ayr›ca egemenler aras›ndakibu kümelenmeler tam anlam›yla homojen ve sabit unsurlardan de-¤il, aksine ideolojik ve politik aç›dan nispi de¤iflkenlik gösterebilenunsurlardan oluflmaktad›r.Bürokratik elit içindeki kümelerden1 birincisi, “Milli fief” ‹nönü döne-minin yönetim kadrosunu oluflturan ve kendisini devletin kurucusuve sahibi, kendi yetifltirmesi “türedi” yerli burjuvazinin “hamisi” ola-rak gören devletçi-otoriter gruptu. Bu kesim, s›n›fsal olarak, orduve yüksek idare bürokrasisinden geliyordu. ‹ttihat Terakki “komita-c›l›¤›”n›n “devletin kurtar›lmas›” temas›n›n da mirasç›s› olan bu grup,ayn› zamanda “‹mparatorluk haf›zas›”n›n da tafl›y›c›s›yd› ve “bölge-sel bir güç merkezi olma” hayalini canl› tutuyordu. Bu grup emper-yalist güçlerle girilen “iflbirli¤i” iliflkilerini, Türkiye’yi yeniden en az›n-dan içinde bulundu¤u bölgenin “emperyal” bir gücü haline getir-mek için geçilmesi gereken bir “köprü”, faydalan›lmas› gereken bir“ortam” olarak kavrama e¤ilimindeydi.Bürokratik elitin ikinci kümesi ise, Anadolu’nun mülk sahibi s›n›flar›-n›n “organik temsilcisi ve uzant›s›” olarak, devlet iktidar›na, büyükmülk sahibi s›n›flar ad›na yönetme iddias›yla talip olan sömürücü-gerici gruptu. Bu grup, emperyalizmin küresel ve bölgesel ege-menlik stratejisinde kendi s›n›fsal egemenli¤inin koflullar›n› görenbir “do¤rudan s›n›f perspektifi”nin savunucular›ndan olufluyordu.Kendi konumlar›n› “gerçekçilik” olarak tan›ml›yor ve Türkiye toplu-munun do¤rudan, hatta afla¤›dan gelen “temsilcisi” olduklar›n› dü-flünüyorlard›. Bu kesim, emperyalist sömürgecilik politikalar› ile “tambir uyum”la hareket edilmesini bir “zorunluluk” olarak kabul ediyorve Türkiye’nin “geliflmesi ve kalk›nmas›” için tek yolun emperyaliststratejiyi olanca güçle “desteklemek”, sömürücü s›n›flar›n do¤rudanç›karlar›n› tereddütsüzce savunmak oldu¤unu ileri sürüyorlard›. Devletin bütün kurumlar› boyunca izlenebilecek olan bu gruplaflma,kontrgerilla yap›s›na, bu kurumun özgünlüklerine ba¤l› olarak yans›d›.

Kavramlara dair hat›rlatma

Page 94: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

1983 seçimlerinde, bafl›nda özel harpçi emekli GeneralTurgut Sunalp’in oldu¤u MDP’yi iktidara getirmeyiamaçlayan devletçi-otoriter kanat, iktidar›n› cunta son-ras› dönemde de sürdürme çabas› içindeydi. Bu neden-le de Demirel, Ecevit, Erbakan gibi yasakl›lar›n yan›-s›ra, seçimlere girmek için baflvuran Erdal ‹nönü gibiiddial› isimler de MGK taraf›ndan veto edildi ve seçi-me kat›lmalar› engellendi. ANAP’› kuran TurgutÖzal’›n veto yememesi ABD’nin do¤rudan bask›s›ylasa¤land›. 12 Eylül’deki Bülent Ulusu Hükümetine ba-kan olarak al›nan ve 1982’de bakanl›ktan istifa ederekcuntaya içerden muhalefet etti¤i izlenimi yaratan Özal,cunta sonras› dönemin temel aktörü olmak içinABD’ye giderek aylarca haz›rland›. Ülkeye döndü¤ün-de TÜS‹AD’›n da deste¤ini arkas›na ald›. Böylece1980’leri belirleyecek ve ucu bugünlere dek uzanan ge-rilim, ABD’ye yaslan›p neoliberal politikalar›n kaptan-l›¤›n› yaparak gerici-sömürücü kanad›n bafl aktörü po-zisyonunu elde eden Özal ve partisi ANAP’›n 1983 se-çimlerinde büyük bir zafer kazanmas›yla bafllad›.

Genelkurmay’da odaklanan ve MGK üzerinde etkiliolan devletçi-otoriter kanat ise, 1983 seçimleri öncesin-de ana kurumlar› kontrol alt›nda tutabilmek için bu ku-rumlar› yeniden düzenleyen yasalar› peflpefle ç›karm›fl-t›. Bu dönemde Cumhurbaflkanl›¤› Genel Sekreterli¤iKanunu; TBMM Genel Sekreterlik Teflkilat Kanunu;M‹T kanunu; MGK Genel Sekreterlik kanunlar› art ar-

da de¤ifltirildi. Devletin “sinir merkezleri” bu yasalararac›l›¤›yla yeniden yap›land›r›ld›. “Psikolojik savafl”M‹T’ten al›n›p MGK Genel Sekreterli¤i’ne ba¤l› olanToplumla ‹liflkiler Baflkanl›¤›’na verildi. Bafl›na devlet-çi-otoriter kanad›n kilit isimlerinden özel harpçi Orge-neral Sabri Yirmibeflo¤lu getirildi. M‹T’in bafl›nda iseayn› kanattan Korgeneral Burhanettin Bigal› vard›. Budönemde ekibin bir di¤er kritik aktörü Nuri GündeflM‹T içinde öne ç›karken, karfl› ekipten Hiram Abas iseistifa ettirilmiflti. ÖHD’nin bafl›na da yine devletçi-oto-riter kanattan Tu¤general Do¤an Beyaz›t getirildi.MGK Genel Sekreteri olarak da Orgeneral Necip To-rumtay atan›nca, Genelkurmay Baflkan› Üru¤ ordu ad›-na parlamento d›fl›ndaki tüm kilit kurumlar› denetimialt›na alm›fl oluyordu. Üstelik Necdet Üru¤, kendi Ge-nelkurmay Baflkanl›¤› süresi içinde ordunun 2000 y›l›-na kadarki hiyerarflisini belirleme çabas› içine girerek,tafllar› buna göre dizmeye yönelmiflti.

Bu arada 12 Eylül öncesinde Hiram Abas-Mehmet Ey-mür ekibine ba¤l› olarak Türkiye’yi sarsan önemli sui-kast ve katliamlar›n neredeyse tümünde yer alan Ab-dullah Çatl›, cuntan›n gelifliyle birlikte Avrupa’ya gön-derilmiflti. Çatl›, ekibinden arta kalanlar› tekrar Avru-pa’da toplad› ve bu kez kontrgerilla-mafya faaliyetleri-ni CIA-M‹T tafleronu olarak uluslararas› düzlemde sür-dürmeye bafllad›. 1981 May›s’›nda CIA ve ‹talyanGladyosu’nun tezgahlad›¤› Papa suikast›nda tafleron-te-tikçi olarak yer alan bu ekip, Papa’n›n yaralan›p, M.AliA¤ca’n›n yakalanmas›yla bir anda uluslararas› flöhretekavufltu. 1982’de ise Ermeni milliyetçisi ASALA örgü-tünün çeflitli ülkelerdeki Türkiye büyükelçiliklerine dö-nük artan sald›r›lar› ve Paris-Orly ve Ankara-Esenbo¤ahavalimanlar›nda gerçeklefltirdi¤i katliamlar›n ard›ndan,Çatl› ve ekibi bu kez de M‹T taraf›ndan ASALA’yave Ermenilere karfl› eylemlerde kullan›ld›.

Ayr›ca 1982 y›l›nda M‹T ve ÖHD ekiplerinin yer ald›-¤› Türk kontrgerillas›n›n Hiram Abas gibi di¤er resmiunsurlar› da öncelikle Fransa ve Lübnan’da ASALA’yakarfl› çeflitli suikastlar ve bombalamalar gerçeklefltirdi.

Siyasi mültecili¤in yayg›nlaflt›¤› bu y›llarda Avrupa’y›daha çok gündemine alan Türk kontrgerillas›, Avru-pa’ya uyuflturucu sat›p karfl›l›¤›nda yurda alt›n ve mü-cevher sokma iflini sistematik hale getirmiflti.22 Bununlaekonomik kriz bata¤›nda debelenen devletin ve kont-rgerillan›n kirli-gizli faaliyetleri finanse ediliyordu.33 Çat-l› ve ekibi de bu süreçte Avrupa’da uyuflturucu trafi-¤ine dahil olmufltu. Ekip üyelerinden Mehmet fiener veÇatl› birkaç y›l sonra ‹sviçre’de uyuflturucu kaçakç›l›-¤›ndan yakalanarak cezaevine girdi.

92

KONTRGER‹LLA - 2

Evren flahs›nda simgeleflen 12 Eylül Darbesi’nde kontrgerillagüçleri, devrimcilere yönelik operasyonda çok aktif bir rol ald›.

Page 95: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Üru¤-Özal Çat›flmas› DerinlefliyorANAP’›n kapitalist dünyadaki güçlü neoliberal rüzgar›arkas›na alarak uygulamaya giriflti¤i neoliberal programrejimi de¤iflime zorluyor, devletçi-otoriter ekibin ezbe-rini bozarken kimi tepkilerine de neden oluyordu. Buarada PKK’nin 1984’te Eruh ve fiemdinli bask›nlar›y-la silahl› mücadeleye bafllamas›, bu yeni dönemde ege-men kanatlar aras›ndaki inisiyatif elde etme yar›fl›ndabelirleyici zemini Kürt sorunu haline getirmekteydi.

Yerel seçimlerde de büyük fark atarak kitle deste¤iniarkas›na alan Özal, 1985 sonras›nda iktidar›n “sinirmerkezlerini” aflamal› bir flekilde ele geçirme plan› yap-maya yöneldi. Bu plan dört ana bafll›k etraf›nda top-lan›yordu:

11 Genelkurmay’da Necdet Üru¤-Necdet Öztorun’unyürüttü¤ü 2000 plan›n› bozarak, ordunun komutakademesini devletçi-otoriter ekibin hakimiyeti d›fl›naç›karmak;

22 Genelkurmay Baflkanl›¤›’n› Milli Savunma Bakanl›-¤›’na ba¤layarak denetim alt›na almak;

33 Güneydo¤u’da bir “süper valilik” kurumu olufltura-rak askeri güçleri bu alanda da kontrol alt›na al-mak;

44 M‹T’i dönem politikalar›na göre yeniden yap›land›-r›rken denetim alt›na almay› da sa¤layacak bir “si-villefltirme sürecinin” ilk ad›m› olarak öncelikle ku-rumun bafl›na bir sivil müsteflar atamak.

Özal ifle M‹T’ten bafllad›. Bu süreçte Fuat Do¤u, Bü-lent Öztürkmen gibi CIA’ya yak›n eski M‹T’çiler Öza-l’a dan›flmanl›k44 yap›yorlard›. Hepsi, mevcut güç den-geleri aç›s›ndan M‹T’teki de¤iflimin en tepeden de¤ilancak ikinci adam düzeyinden bafllat›labilece¤inde hem-fikirdi. Orduyla dengeleri gözetmekle birlikte esas ola-rak Üru¤ ekibine mesafeli duran ve esen liberal rüz-

gar›n etkisiyle giderek daha fazla Özal’la paralel düfl-meye bafllayan Cumhurbaflkan› Evren, Özal’›n talebiniyerine getirdi ve 1986 Nisan’›nda M‹T’e ikinci adamolarak Hiram Abas atand›. Yeniden teflkilata dönen Hi-ram Abas devlete hakim olma aç›s›ndan en kritik po-zisyonlardan birisi olan ‹ç ‹stihbarat Daire Baflkan› ola-rak göreve bafllarken, ayn› göreve talip olan ve M‹T’tekarfl› ekibin sürükleyicisi Nuri Gündefl istifas›n› vermekdurumunda kald›.

M‹T’i -CIA gibi- operasyonel bir güç haline getirme-yi hedefleyen Hiram Abas, PKK’ye karfl› mücadele içinGüvenlik Daire Baflkanl›¤›’n› kurarak bafl›na MehmetEymür’ü getirdi. Özel harpçi Yarbay Korkut Eken veBinbafl› Yavuz Ataç’› da yan›na verdi. Böylece1996’da Susurluk kazas›n›n ard›ndan meflhur olacakekip bu Daire’de toplanm›fl oldu.

1986’da ÖHD Baflkanl›¤›’na Sabri Yirmibeflo¤lu’na çokyak›n olan Tu¤general Cumhur Evcil getirildi.55 Cum-hur Evcil döneminde ÖHD faaliyetleri tamam›ylaPKK’ye yöneltildi, operasyonel ekipler yayg›nlaflt›r›ld›.Bu uygulama asl›nda ÖHD’nin 1990 sonras›nda ÖzelKuvvetler Komutanl›¤› olarak a盤a ç›kart›lmas›n›n önzeminini oluflturdu. Jandarma Genel Komutanl›¤›’naba¤l› illegal bir yap› olarak Jandarma ‹stihbarat Mer-kezi (J‹TEM) kuruldu. Bafl›na Albay Cem Ersever ge-tirildi. Böylece Özal’›n güvenlik ayg›tlar›n› kontrol al-t›na alma çabas› karfl›s›nda, Genelkurmay bir yandansürecin dayatt›¤› dönüflüme yönelirken, di¤er yandan dagayri resmi olarak kendi ayg›tlar›n› infla etmifl oldu.

K.Irak Senaryolar› ‹ç GerilimleriT›rmand›r›yor1980’li y›llar boyunca süren ‹ran-Irak savafl› 1986’daIrak aleyhine do¤ru evrilmeye bafllam›flt›. Saddam’›nordusu, ‹ran’›n destekledi¤i Barzani güçlerini püskürt-mek için petrol bölgeleri Musul ve Kerkük’e do¤ru ha-

93

KONTRGER‹LLA - 2

Necdet Üru¤ (üstte),Turgut Özal ve döne-min MGK Konseyi(sa¤da)

Page 96: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

rekete geçerken, ABD Türkiye’yi Kürtlerin hamisi ola-rak K.Irak’a sokma senaryolar›n› piflirmeye bafllam›flt›.Türkiye’de ise Fuat Do¤u öncülü¤ündeki bir grup“yurtta sulh cihanda sulh” fliar›ndan vazgeçilmesini,“dünya Türklü¤ü” kavram›n›n öne ç›kar›lmas›n› ve Mu-sul ile Kerkük’ün al›nmas›n› savunmaya bafllam›flt›. Bufikirlere Özal ve çevresi de s›cak bak›yordu.

Devletçi-otoriter kanad›n topland›¤› Genelkurmay ise budüflünceleri onaylam›yordu. Genelkurmay, ABD’nin1960’lardan beri ›s›tt›¤› bu senaryonun bir Kürt devleti-ni ortaya ç›karaca¤› ve Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi-ni yarataca¤› fikrine sahipti. Bu tepkinin ifadesi olarakKas›m 1986’da Ankara’ya gelerek “Musul-Kerkük” dos-yas›n› getiren ve randevusuz bir görüflme yapmak iste-yen ABD Savunma Baflkan Yard›mc›s› W.Taft, Genel-kurmay Baflkan› Necdet Üru¤ taraf›ndan geri çevrildi.

Görev süresinin dolmas›n›n hemen öncesinde (1987 Ni-san’›nda) Genelkurmay Baflkan› Necdet Üru¤, 15 Ha-ziran’da emekliye ayr›laca¤›n› aç›klad›. Niyeti ekip ar-kadafl› Orgeneral Necdet Öztorun’un emekliye sevkedilmesini engelleyerek Genelkurmay Baflkanl›¤›’na ge-tirilmesini sa¤lamakt›. Ancak ordu içinde Özal’la ayn›kanatta yer alan Kemal Yamak gibi generallerle,Üru¤’a karfl› t›pk› Evren gibi tepki duyan cuntac› Nu-rettin Ersin’e yak›n olan Recep Ergun gibi generalle-rin ittifak› sayesinde Necdet Öztorun’un önü kesildi.Evren ile Özal’›n mutabakat sa¤lamas› suretiyle ç›kar›-lan kararnameyle Genelkurmay Baflkanl›¤›’na daha ara-da duran bir isim olan Orgeneral Necip Torumtay ge-tirildi. Ancak Üru¤ ekibi 1987 YAfi atamalar›ndan faz-la etkilenmedi. Ekipte yer alan Sabri Yirmibeflo¤lu,Burhanettin Bigal› orgeneralli¤e; Kemal Yavuz, EflrefBitlis, Hikmet Bayar korgeneralli¤e; Atilla Atefl isetümgeneralli¤e atand›lar.

Genelkurmay’daki devletçi-otoriter ekibin yap›lanmas›-n›n “duraklat›lmas›n›n” ard›ndan, s›ra Güneydo¤u ille-rinde bafllat›lan Ola¤anüstü Hal uygulamas›n›n bir “sü-per vali” (OHAL valisi) arac›l›¤›yla yürütülmesine veKürt sorunundaki müdahalelerin denetim alt›na al›nma-s›na gelmiflti. Bir kararnameyle OHAL valisi olarakHayri Kozakç›o¤lu atan›rken, bölgedeki M‹T, emniyetve ordu birimleri OHAL valisine ba¤land›.

Kürt sorununda gerilim t›rman›rken ve K.Irak’taki be-lirsizli¤in derinleflti¤i bir ortama denk gelmekte olan1989 Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri yaklafl›rken, egemen-ler aras›ndaki çat›flma gittikçe k›z›flmaktayd›. Bu esna-da Özal’›n kamp›nda bir iç çat›flma bafllam›flt›. Özal’›nyan›nda yer alm›fl olan ama ç›kar iliflkileri nedeniyleDYP ile de iliflkilenmeye bafllayan ‹stanbul Emniyeti ile

Hiram Abas’›n ekibi aras›nda mafya iliflkileri ve ç›karpaylafl›m› üzerinden çat›flma ç›km›flt›.66 ‹stanbul Emniye-ti’nin bafl›ndaki Ünal Erkan-Mehmet A¤ar ikilisi ileMehmet Eymür-Atilla Aytek ikilisi kap›flmaya bafllam›fl-t›. 1996’daki Susurluk vakas›n›n ilk tohumlar› bu s›ra-da at›lmaktayd›. Ünal Erkan-Mehmet A¤ar ikilisi ayn›zamanda Emniyet Genel Müdürü Saffet Ar›kan Bedük,Abdülkadir Aksu, Vecdi Gönül, Galip Demirel gibiKorkut Özal’›n döneminden gelme tarikatç› polis eki-biyle de alttan alta çat›flmaya bafllam›fl, bas›na “Emni-yet’te takunyal› kavgas›” gibi haberler s›zd›rmaktayd›.

Di¤er taraftan DYP’nin kuruluflu sonras›nda parlamen-ter siyasette de karfl›s›nda etkili bir rakip bulan Özal,DYP baflkan› Cindoruk’u bir k›s›m banker yolsuzluk-lar› ve mafya ile iliflkilendirerek y›pratma gayreti için-deydi. Bu arada gözünü Cumhurbaflkanl›¤›’na dikenNecdet Üru¤’un da önünün kesilmesi gerekiyordu. 1988bafl›ndaki bu gergin ortamda “1.M‹T raporu” olarak bi-linen belgenin bas›na s›zd›r›lmas›yla büyük kap›flmabafllad›. O güne dek egemenler aras›nda bu denli or-tal›¤a saç›lm›fl bir mahalle kavgas› üslubuna al›fl›k ol-mayan kamuoyu flaflk›nl›kla bilumum kirli çamafl›rlar›nortal›¤a dökülmesini izledi. Raporu yazan Mehmet Ey-

94

KONTRGER‹LLA - 2

Cumhurbaflkanl›¤› yolundaki Özal, ‘Özel Harp yetifltirmesieski ülkücü’ Kartal Demira¤’›n düzenledi¤i suikastten yaral›kurtuldu. Suikastin üzerine gidilmedi.

Page 97: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

mür ile bilgileri veren Kemal Yaz›c›o¤lu ve Atilla Ay-tek bu raporla, Necdet Üru¤’un çapk›nl›klar› ve yeral-t› dünyas›yla ba¤lant›lar›ndan; ‹stanbul emniyetindekiA¤ar-Erkan ikilisinin yolsuzluk ve mafya iliflkilerinden;M‹T’teki Nuri Gündefl ekibinin mafya ba¤lant›lar›ndan;DYP ve Cindoruk’un Banker Bako taraf›ndan finanseedilmesine kadar bir dizi iddiay› ortaya saçt›lar.

fiok etkisi yaratan rapora karfl› Nuri Gündefl ekibi deHiram Abas-Mehmet Eymür ikilisi hakk›nda bir diziyolsuzluk, çapk›nl›k gibi iddialar içeren ihbar mektup-lar›n› M‹T içinde ve bas›nda dolaflt›rmaya bafllad›. So-nuçta 1.M‹T raporu ters tepti ve M‹T Müsteflar› veM‹T’in ikinci adam› Hiram Abas istifa ettirildi. Meh-met Eymür, Korkut Eken ve Emniyet’ten Atilla Aytekpasif görevlere sürüldü.

Egemenler aras›nda giderek t›rmanan çat›flman›n düze-yi art›k suikastlara kadar varmaya bafllam›flt›. Bu dö-nemde Üru¤ ve Öztorun’a yönelik (PKK içine yerlefl-tirilen kontrgerilla ba¤lant›l› provokatörler üzerinden)düzenlenecek bir suikast tezgah› engellendi. Buna kar-fl›n art›k Cumhurbaflkanl›¤› hedefine iyice kilitlenmiflolan Özal da 1988 Haziran’›nda yap›lan ANAP kon-gresinde “özel harp yetifltirmesi eski bir ülkücü” olan

KONTRGER‹LLA - 2

Özal’›n flüpheli ölümü sonras›nda Demirel cumhurbaflkan›olacak ve ABD politikalar›yla uzlaflmak için partide Çilleridestekleyecekti.

1980’lerde ama özellikle de Özal iktidar›yla birlikte polis gücü, iktidarayg›tlar› içinde h›zla mesafe kat ederek son derece önemli halegeldi. Zira ordunun ana omurgas›n› karfl›s›nda bulan kanad›n temsil-cisi Özal, silahl› güçler aras›nda kendi etki alan›n› geniflletmek için,hem istihbarat çal›flmas› yapan hem de etkili operasyonel özellikle-re sahip olan polisi seçmiflti. Bu nedenle polis kuvvetlerini yenidenyap›land›ran Özal, özellikle polisin güçlendirilmesine özel bir önemverdi. Bir yandan a¤abeyi MSP’li Korkut Özal’›n 1970’lerdeki ‹çiflleriBakanl›¤›’nda bafllatt›¤› tarikatç› kadrolaflmaya h›z vererek, 2000’liy›llarda polisi kontrol alt›na alacak Fethullahç› yap›n›n temellerininsa¤lamlaflt›r›lmas›na giriflti. Di¤er yandan ise polis içinde “terörle mü-cadele” amac›yla Özel Harekat ekipleri organize ederek inisiyatif el-de etmek için kendi denetiminde bir vurucu güç oluflturmay› he-defledi. Özel Harekatç› polisleri özel harpçi Yarbay Korkut Ekene¤itti, ‹brahim fiahin ise ekiplerin bafl›nda yer ald›.77

Buna karfl›n devletçi-otoriter kanat da Kürt Hareketine karfl› müca-delede kontrgerilla yap›lanmas›nda son derece önemli bir yeni ad›matarak 1986’da Jandarma Genel Komutanl›¤› bünyesinde illegal biryap›lanma olarak kurulan J‹TEM’i kurdu ve öne ç›karmaya yöneldi.Albay Cem Ersever’in öncülü¤ünde kurulan ekibe bir dizi PKK itiraf-ç›s› dahil edilerek seri cinayetlere giriflildi. Bu geliflme kontrgerillan›nKürt sorunu ekseninde yeniden yap›lanmas›n›n bafllang›c›n› olufltu-rurken, orduya egemen olan “devletçi-otoriter” kanad›n do¤rudankendi kontrgerilla birimini infla etmeye yönelik ilk ad›m›yd›.1990’lara gelinirken iktidar ayg›tlar›n›n çeflitlenmesi ve güç mücade-lelerinde yeni odaklar›n belirginleflmesi aç›s›ndan yeniden biçimlen-dirilen di¤er kritik kurumlar üniversiteler, yarg› ve medya oldu.1960-70’li y›llarda halk muhalefeti ve devrimci hareketler aç›s›ndanson derece önemli bir rol oynayan üniversitelerin zapt-u rapt alt›naal›nmas›na egemenler özel bir önem verdiler. Bu nedenle onlarcaö¤retim üyesi üniversitelerden at›l›rken, YÖK kuruldu.88 YÖK’le bir-likte üniversitelerdeki güvenlik yap›lanmas› M‹T ve kontrgerillan›ndenetimine geçti.99 Üniversiteler, bu örgütlerin uygulama alanlar›na,teflkilatlar›na “eleman” yetifltirme birimlerine ve kamuoyunu etkile-me merkezlerine dönüfltürüldü.1980’lerin ikinci yar›s›nda S›k›yönetim Mahkemeleri’ne son verilme-sinin ard›ndan onlar›n ifllevini doldurmak üzere DGM’lerin faaliyetegeçirilmesi de yarg› alan›na son derece etkili bir müdahale oldu. El-bette DGM’ler toplumsal muhalefeti bast›rmak aç›s›ndan çokönemli bir rol oynad›. Ancak DGM’lerin ifllevi aç›s›ndan en az bununkadar önemli bir di¤er husus ise yarg› erkinin içinde gerici-faflist birodak yarat›lmas› suretiyle yarg›n›n sadece cunta dönemlerinde de-¤il, her dönemde sömürge tipi faflist yap›n›n sistematik bir uzant›s›haline dönüfltürülmesiydi. Böylelikle 1990’lardan itibaren sömürgetipi faflist yap›n›n “sinir merkezlerinden” birisi haline getirilen yarg›,iktidar erkinin di¤er parçalar› gibi, do¤al olarak egemenler aras› ikti-dar çat›flmalar›nda oldukça aktif roller oynamaya bafllad›. Aradangeçen y›llarda yarg› hiyerarflisi içinde yükselen ve kritik zamanlardarol alanlar›n çok büyük bir bölümünün DGM saflar›nda yetiflmifl ol-mas› ya da DGM’ler üzerinden gerçeklefltirilen iktidar manevralar›n-da kritik roller oynayan Nusret Demiral, Nuh Mete Yüksel gibilerininkazand›¤› operasyonel pozisyon, müdahalenin sistematikli¤inin ve

Neoliberal Politikalar›n‹lk Döneminde ‹ktidarAyg›tlar›nda De¤iflimve Ço¤alma

���

95

Page 98: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Kartal Demira¤’›n kendisine düzenledi¤i suikasttan ya-ralanarak kurtulabildi. Özal’a dönük suikast giriflimiyle“devletçi-otoriter” kanad›n hamlesi yar›m m› kalm›flt›,yoksa gözda¤› vermeyi mi amaçl›yordu, bu nokta ha-len tart›flmal›d›r.

Nihayet 1989 bahar›nda dünyada duvarlar›n y›k›ld›¤›,reel sosyalist rejimlerin çökmeye bafllad›¤› günlerdeÖzal Cumhurbaflkan› oldu. Özal’›n Cumhurbaflkanl›-¤›’na ç›k›fl› ayn› zamanda ANAP iktidar›n›n da çözül-me sürecine denk geldi. 1989 Mart’›ndaki yerel seçim-lerde SHP’nin tüm büyük flehirleri kazanarak yapt›¤›oy patlamas› ve ard›ndan “1989 ‹flçi Bahar›” olarakan›lan kitlesel iflçi eylemlerinin yükselifli ANAP’›n ar-d›ndaki kitle deste¤inin çekildi¤ini göstermekteydi. Ni-tekim Özal sonras›nda ANAP’›n, bir daha ikincil birpolitik aktör olman›n ötesine geçememesi, bu partinin12 Eylül’ün hemen sonras›ndaki özel koflullar›n do¤ur-du¤u bir parti oldu¤unu ve o koflullar›n ortadan kalk-mas›yla da siyasal ifllevinin tükendi¤ini gösterdi.

Duvarlar Y›k›l›rken Avrupa’daKontrgerillan›n Tasfiyesi ve Özel HarpDairesin’de De¤iflim 1989-1990’da sosyalist rejimlerin çöküflü kapitalist dün-ya egemenleri aras›nda tam bir zafer sarhofllu¤una yolaçt›. Bu dönemde ortaya at›lan “Yeni Dünya Düzeni”kavram› ABD’nin mutlak egemenli¤ine dayal› tek ku-tuplu yeni bir dünya sistemine iflaret etmekteydi. Bi-rinci Irak harekat›, ABD’nin tüm geçmifl müttefikleri-ne oldu bitti yapt›¤› bir meydan okuma ve emperya-lizmin bu yeni kavray›fl›n›n ilk aç›k-fiili ifadesi oldu.1111

1990’lar›n ortalar›nda ise ABD’nin dünya üzerinde tekbafl›na egemenlik iddias› (gelip geçici oldu¤u art›k gü-nümüzde tümüyle a盤a ç›kan) “imparatorluk” kavra-m›yla dillendirilir hale geldi.

Bu büyük de¤iflim sürecinin uluslararas› kontrgerilla fa-aliyetleri aç›s›ndan son derece önemli sonuçlar› oldu.Sosyalist Blo¤un y›k›lmas›yla birlikte, so¤uk savafl dö-nemindeki “güvenlik tehdidi” ortadan kalkan Avru-pa’n›n hemen tüm ülkelerinde “Süper NATO” içindeyer alan So¤uk Savafl ayg›tlar›, kontrgerilla örgütlen-meleri büyük gürültülerle tasfiye edilmeye baflland›. Zi-ra Avrupa egemenleri art›k ihtiyaç duymad›klar› CIAve MI-6 denetimindeki bu ayg›tlar›n varl›¤›ndan rahat-s›zd›lar. Yeni döneme daha ba¤›ms›z politikalarla ve buayg›tlardan kurtularak girmeye yönelmifllerdi.

1990 sonras›nda ‹talya’dan bafllayarak “Süper NATO”ad› verilen ve merkezi ABD ve ‹ngiltere’de olan bugizli örgütlenme bünyesindeki illegal kontrgerilla yap›-

KONTRGER‹LLA - 2

yol açt›¤› sonuçlar›n kan›t› olarak de¤erlendirilmelidir. 1990 bafllar›ndan itibaren devletin TRT arac›l›¤›yla sa¤lad›¤› yay›ntekelinin k›r›larak özel sektöre aç›lmas› ve geliflen teknoloji arac›l›-¤›yla ola¤anüstü dinamik özelliklere kavuflmas› sonucunda top-lumsal yaflamda çok daha ön plana ç›kmaya bafllayan medya, ik-tidar çat›flmalar›nda da öncelikli roller oynamaya bafllad›. Ege-menler aras›ndaki çat›flmalarda baflrollerden birisine oturan med-ya, kontrgerilla aç›s›ndan da önemli bir örgütlenme alan› halinegeldi. Tekelleflen medya alan›na do¤rudan polis, M‹T, kontrgerillaelemanlar› sistematik olarak yerlefltirildi. Bu nedenle de sadecetoplumsal muhalefete dönük de¤il, ayn› zamanda egemenler içiçat›flmalar›n tümünde medya en baflta gelen sald›r› ve maniplas-yon araçlar›ndan birisi haline geldi.1990’larda kontrgerillan›n faaliyet ve müdahale alan›na mafya ilifl-kileri çok daha yo¤un biçimlerde girmeye bafllad›. Gerek Eymür,gerek Mehmet A¤ar, gerekse de Çatl› ve ekibinin bu alana mü-dahaleleri önceki süreçlerdeki kadar k›smi veya ar›zi de¤ildi. Özel-likle 1990’larda Sovyetler’in da¤›lmas›, Irak savafl›, Afganistan’dakiuyuflturucu trafi¤inin kayda de¤er bir k›sm›n›n ülkemize kaymas›1990’larda mafya iliflkilerinde ve ortada dönen para miktar›ndamuazzam bir patlamaya yol açt›. Kürtlerle savaflta elde edilen, ad›konmayan ama fiilen iflletilen, “dokunulmazl›k” z›rh› da bu muaz-zam mebla¤lar›n çevresinde faaliyet örgütlemek için ola¤anüstüuygun koflullar yaratt›. Ayr›ca bafl›bofl kald›¤› takdirde mafya ilifl-kilerinin “bölücü-y›k›c›” ak›mlara da destek olabilece¤i düflünülü-yordu. Nitekim 1990’lardaki uyuflturucu kaçakç›s› Kürt ifl adamla-r›n›n varl›¤› ve imha edilmeleri de bu gerçe¤in ifadeleriydi. Yine bubak›fl aç›s›n›n gere¤i olarak, 1990’lar›n kumarhaneler kral› ve ulus-lararas› uyuflturucu kaçakç›s› olarak mafyan›n önde gelen figürle-rinden Ömer Lütfi Topal’›, Çatl› ve ekibinin öldürmesi herhangi birçat›flma/cinayet de¤il, mafya iliflkilerine a¤›rl›k konulmak üzeregerçeklefltirilen bir eylemdi. 1990’lar›n ikinci yar›s›ndan itibaren sis-tematikleflen bu iliflki a¤› çerçevesinde, mafya iliflkilerini düzenle-mek üzere Sami Hofltan’›n mafya içi gerilimleri çözecek hakemmercii haline getirilmesi; Sedat Peker’in ise bu alanda ideolojikmotiflerle yükseltilmesi ve bu ikilinin ulusalc›l›¤a dönüflen devletçi-otoriter kanat taraf›ndan özel olarak kollanmalar›, yönlendirilme-leri bu sistematik kuflatman›n parçalar›yd›. Polis, ordu, DGM’ler, YÖK, medya ve mafya alanlar›ndaki bu dü-zenlemeler/geliflmeler sonucunda iktidar ayg›tlar›n›n çeflitlenme-sine ba¤l› olarak, 1980’lerin ikinci yar›s›ndan itibaren kontrgerilla-n›n etkinlik alan› da sistematik biçimde geniflledi. Bu genifllemeayn› zamanda sömürge tipi faflist rejimin 1980’ler sonras›nda ilkelbirikim politikalar›n›n (neoliberal politikalar) uzant›s› olarak bask›c›-laflma ve otoriterleflmeye yönelerek, yeniden yap›lanmas›na te-kabül etmekteydi.

D›fliflleri Bürokrasisinde Yar›lma

1980’lerin ortalar›ndan itibaren egemenler içinde derinleflen yar›l-ma D›fliflleri Bakanl›¤› bürokrasisinde de görüldü. D›fliflleri bürokra-sisi emperyalizmle ba¤lant›lar ve yeni emperyalist politikalar›nTürkiye’ye tafl›nmas› bak›m›ndan daima son derece kritik bir iflle-ve sahip olmufltur. 1980’ler ve özellikle de 1990’lar sonras›nda as-ker-sivil bürokrasi içindeki geleneksel “devletçi-otoriter” güçlerin,özellikle de Kürt sorununa yönelik, ABD’nin bölge politikalar›nakarfl› direnmesine ve pazarl›k etme çabalar›na ba¤l› olarak D›fliflle-ri bürokrasisi de ikiye yar›ld›. Bir yanda ‹lter Türkmen, Özden San-berk gibi liberal bürokratlar, di¤er yanda ise Coflkun K›rca, OnurÖymen, fiükrü Elekda¤, Gündüz Aktan gibi geleneksel devletçi-otoriter e¤ilimli bürokratlar yer ald›. D›flifllerindeki bu yar›lma1990’l› y›llar boyunca da devam etti.1100

���

96

Page 99: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

lar› Avrupa’n›n çeflitli ülkelerinde büyük gürültülerle vekapsaml› soruflturmalarla da¤›t›ld›. ‹talya’da Gladio (Ro-ma K›l›c›), Fransa’da Roses des Vents (Rüzgar Gülü),Portekiz’de Aginter Pres (Aginter Yay›nc›l›k), Belçi-ka’da Glaive (Roma K›l›c›), Norveç’te Rocambole(ROC), Hollanda’da ‹stihbarat ve Operasyonlar (‹&O),Danimarka’da Absalon, Almanya’da Anti-komünist Sal-d›r› Birli¤i, ‹sviçre’de Gizli Müdafaa Birli¤i, Avustur-ya’da Gezici Spor ve Dostluk Birli¤i, ‹sveç’te ise Svea-borg Silah Kardeflli¤i ad› alt›ndaki gizli paramiliter ör-gütler, düzenledikleri çeflitli darbe giriflimleri, suikastlar,cinayetler, bombal› katliamlar, yönettikleri uyuflturucutrafikleri ile birlikte a盤a ç›kart›ld› ve çökertildi.

NATO bünyesinde sadece Türkiye’de böylesi bir tasfi-ye gerçekleflmedi. Zira 1990’larda yeni sömürgecilikiliflkileri içinde ba¤›ml›laflma düzlemi daha da derinle-flen Türkiye egemenlerinin, ABD-‹ngiliz politikalar›nakökten direnç göstererek/baflkald›rarak baflka bir iliflkidüzlemi infla etme gibi bir konumlan›fl› olamayaca¤›için, sömürge tipi faflist rejimin ve onun en temel or-ganlar›ndan birisi olan kontrgerillan›n tasfiyesi gibi bir“lüksleri” de olamazd›. Ancak rejim aç›s›ndan bir mak-yaj de¤iflimine ihtiyaç duyuldu¤u da aç›kt›.

1980 sonlar›nda PKK ile savaflta personel say›s› büyükart›fl göstererek neredeyse aleni faaliyet sürdürür halegelen ÖHD, 1992’de “Özel Kuvvetler Komutanl›¤›”ad›n› al›rken tümen seviyesine yükseltilerek yeniden ya-p›land›r›ld›. Üç bölümden oluflan Özel Kuvvetler Ko-mutanl›¤›’n›n yüzbinlerle ifade edilen sivil unsurlar›kapsayan en genifl biriminin ad› “Seferberlik TetkikKurulu” oldu. Di¤erleri ise s›zma harekatlar› düzenle-yen “Muharebe Arama Kurtarma” ile iki tugaydan olu-flan operasyonel vurucu güç, yayg›n ad›yla “Bordo Be-reliler”di. K›sacas› 1990 bafllar›ndaki fleffaflaflma söy-lemleri, art›k zaten gizlenemeyecek duruma gelenÖHD’nin tasfiyesiyle de¤il, aksine geniflletilip alenilefl-tirilmesiyle son buldu. Kürtlerle savafl politikalar›ndadurumu s›çratan illegal suikast gibi eylemler, provokas-yonlar ise a¤›rl›kla 1986’da kurulan ama 1990’lardaola¤anüstü hareketlenen J‹TEM üzerinden organizeedildi. 1990’l› y›llarda polis bünyesinde kurulan ÖzelTim de Kürtlerle savafl içinde kontrgerilla faaliyetleri-nin bir parças›n› oluflturdu. Böylece Kürtlerle savafl po-litikalar›nda farkl› egemen güçlerin farkl› güvenlik ay-g›tlar› ve farkl› kontrgerilla birimleri olufltu. Bu farkl›birimler zamanla egemenler aras›ndaki iktidar çat›flma-lar›n›n da en aktif unsurlar› haline geldi.

Bunun yan›s›ra Türkiye’deki kontrgerilla örgütlenmesi,1990’lar sonras›nda (a¤›rl›kla Rusya’ya karfl› yo¤unlafl-

t›r›lan) CIA ve MI-6 merkezli yurtd›fl› operasyonlar›n-da e¤itilen/kullan›lan unsurlarla takviye edilmeye bafl-land›. 1980 sonlar›ndan itibaren Afganistan’da CIA’n›norganize etti¤i ‹slami direnifl içinde Rusya’ya karfl› sa-vaflmak üzere Türkiye’den gönderilen bir k›s›m ‹slam-c›, 1990’l› y›llarda PKK’ye karfl› savaflt›r›lan Hizbul-lah’›n oluflumunda yer ald› ve bini aflk›n cinayet vekatliam düzenledi.

1990’larda Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›n›n ard›ndanRusya’ya ba¤l› Türk veya Müslüman halklar›n yaflad›k-lar› cumhuriyetlerin ABD nüfuz alan›na geçirilmesi içinbafllat›lan sözde “ba¤›ms›zl›k” mücadeleleri, yenilenenTürk kontrgerillas›n›n beslendi¤i di¤er ana kaynaklar-dan birisini oluflturdu. Örne¤in CIA kontrolündeki Çe-çen direnifline mali, askeri malzeme, askeri e¤itim vemilis deste¤i verildi ve Çeçen direnifline verilen milisdeste¤inin Türkiye aya¤› a¤›rl›kla BBP/Alperen Ocak-lar› kanal› üzerinden yürütüldü. Sonraki süreçte, Kara-deniz (a¤›rl›kla da Trabzon) civar›ndaki mafya faaliyet-lerinin de bu kanal arac›l›¤›yla kontrol edildi¤i, bu yö-redeki kontrgerillan›n ana “sivil” omurgas›n›n bu kanaletraf›nda örgütlendi¤i, örne¤in 2000’li y›llarda Trab-zon’da (Papaz Santoro ve Hrant Dink dahil) ifllenen ci-nayetlerin a¤›rl›kla bu kanal üzerinden organize edildi-¤i art›k günümüzde iyice belirginleflmifltir.

1990’lar›n bafllar›ndan itibaren Azerbaycan da, Türkkontrgerillas›n›n da¤›lan Sovyetler Birli¤i’ne ba¤l› cum-huriyetlerde etkili olmak ve ya¤madan pay kapmak içinat koflturdu¤u ana alanlardan birisini oluflturdu. Azer-baycan’›n, Rusya’n›n nüfuz alan›n›n d›fl›na ç›kart›lmas›için Ebulfeyz Elçibey liderli¤indeki Amerikanc› Azer-baycan Halk Cephesi’nin iktidara tafl›nmas› do¤rultu-sunda -darbe giriflimi dahil- çeflitli operasyonlar Türkkontrgerillas› taraf›ndan yönetildi. Abdullah Çatl›, Ay-

97

KONTRGER‹LLA - 2

Türkiye kontrgerillas›, CIA kontrolündeki Çeçen direniflinemali ve askeri destek verdi.

Page 100: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

vaz Gökdemir ve M‹T’çi “ö¤retim üyesi” Ferman De-mirkol’un Azerbaycan’da ordu ve milis e¤itmekten,1995’te Cumhurbaflkan› Haydar Aliyev’e karfl› darbeorganize etmeye dek varan giriflimleri söz konusu kont-rgerilla faaliyetlerinin sadece bir yüzünü oluflturdu.

Orta Asya’daki Türki cumhuriyetlerde CIA ba¤lant›l›Türk kontrgerillas›n›n ana ayaklar›nda ise Fethullahç›-l›k üzerinden ‹slami misyonerlik faaliyetlerinin organi-ze edilmesi yer ald›. A¤›rl›kla e¤itim alan›nda yo¤un-laflan bu faaliyetler, öncelikle ülke elitlerinin Amerikan-c› yönelim içinde yer almalar›na zemin haz›rlamaklameflgul olmaktayd›.1122

Özal’›n Cumhurbaflkanl›¤›: Egemen-ler-içi Çat›flma Kürt Sorunu Etraf›ndaDerinleflirken, Laiklik-fieriatç›l›k Geri-liminin ‹lk Tohumlar› At›l›yor 1989-1993 aras›nda Özal’›n Cumhurbaflkanl›¤› y›llar›,Türkiye’yi derinden etkileyen dünyadaki büyük de¤iflimdöneminin bafllang›c›na denk geldi. Türkiye egemenle-ri aras›ndaki çat›flma da bu dönemin tetikledi¤i dina-mikler nedeniyle doruk noktalar›ndan birisine ulaflt›.

Özal, daha Körfez Savafl› öncesinde Musul ve Ker-kük’ü ele geçirerek Kürtlerin hamili¤ine soyunma fik-rini zaten benimsemiflti. Körfez Savafl›’na dahil olmay›ve Kuzey Irak’›n iflgal edilmesini savunurken, Kürtle-rin hamili¤inin yürütülebilmesi için öncelikle Barzanive Talabani ile iflbirli¤ini hedeflemekteydi. PKK’ninsistem içine çekilmesi aç›s›ndan da A.Öcalan’la diya-log kurma çabas› gütmekteydi. Bu do¤rultuda bir yan-dan kamuoyu oluflturmaya çal›fl›rken, di¤er yandan Kürtsorununda büyük bir aç›l›m tasarlamaktayd›. Özal,PKK’yi da¤dan indirme, siyasal kulvara sokma, af, ba-r›fl ve kimi kültürel haklar›n tan›nmas› etraf›nda biçim-lenen bu aç›l›m do¤rultusunda hareket etmekteydi.

Bu arada 1990 y›l›nda ucu yine bugünlere uzanan ye-ni bir çat›flma eksenine tan›k olunuyordu: Laiklik-fleri-atç›l›k gerilimi. 1990 y›l›nda birkaç ayl›k aralarla Prof.Muammer Aksoy, gazeteci Çetin Emeç, yazar TuranDursun ve Doç. Bahriye Üçok öldürüldü. Kamuoyun-da ilk kez fleriat tehlikesi dile getirilmeye baflland›. ‹ran‹stihbarat›n›n üzerine at›lan bu cinayetler, ABD’nin Or-tado¤u’da ‹slam’› bafl düflman ilan etmesinin zemin ha-z›rl›klar› olarak CIA-MOSSAD ba¤lant›l› kontrgerillaeylemleri olarak hala ayd›nlat›lmay› bekliyor.

Cumhurbaflkan› Özal’›n devlet içinde konsensüse de¤il,oldubittilere dayal› tarz›yla Ortado¤u eksenli geliflmele-re ve Kürt sorununa yaklafl›m› egemenler aras›nda bü-yük bir k›r›lmaya yol açt›. ANAP siyaseten gerilerken

Cumhurbaflkanl›¤›’n›n avantajlar›n› kullanmaya yönelenÖzal, askeri ve sivil bürokrasinin fliddetli bir direnifliy-le karfl›laflt›. Körfez Savafl› yaklafl›rken Özal’›n savafladahil olup K.Irak’› ele geçirme ve Kürtleri Türkiyebünyesinde bir federasyon içinde toplama fikrine karfl›ç›kan devletçi-otoriter kanad›n tepkisi 1990’da Genel-kurmay Baflkan› Necip Torumtay’›n sürpriz istifas›ylasonuçland›. Genelkurmay, Necip Torumtay’›n istifa

hamlesiyle ordunun kesin tavr›n› d›fla vurdu ve Özal’›nsavafla girme plan›n› engelledi.

Bu geliflmelerin ard›ndan 1990 yaz›nda Türkiye’nin as-keri deste¤i olmadan harekete geçen ABD ordusu, Irakordusunu cephede h›zla yendi. Buna ra¤men, Sad-dam’›n yerine getirilecek bir siyasi alternatif bulunama-d›¤› için geri çekilirken Amerikan birlikleri K.Irak’› fii-len iflgal etti. 2003’teki 2.Irak Savafl›na kadar sürecekolan iflgal, KDP ve KYB etraf›nda Kürtlere fiili birdevlet kurma olana¤› sa¤larken, K.Irak’ta oluflan otori-te bofllu¤u da Kürt sorunu aç›s›ndan PKK’nin yarar-land›¤› ve ana üssünü konumland›rd›¤› yeni bir durumyaratt›.

Bu geliflmeler ›fl›¤›nda, Türkiye’de iç siyaset de dev-letçi-otoriter kanad›n a¤›rl›¤›n›n hissedildi¤i yeni bir sü-rece do¤ru evirilmekteydi. ANAP h›zla düflüfle geçer-ken Özal’›n önü kesilirken, politik inisiyatif devletçi-otoriter kanad›n eline geçmekteydi. Ayn› günlerde1.M‹T Raporu’nun kamuoyuna s›zd›r›lmas›n›n ard›ndanM‹T’ten tasfiye edilen Hiram Abas, 26 Eylül 1990’da

98

KONTRGER‹LLA - 2

Körfez Savafl›’n›n hemenard›ndan Irak’taki otoritebofllu¤unu da de¤erlendirenKürt hareketi önemli birs›çrama gerçeklefltirdi. Ayn›dönem kontrgerilla taraf›ndanhareketin kitlesel gelifliminibast›rmak amac›yla Kürtayd›nlara, DEP’li siyasilereyönelik suikastler düzenlendi.

Page 101: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

‹stanbul’da Devrimci Sol taraf›ndan öldürüldü.1133 Bu ge-liflmelere paralel olarak devletçi-otoriter kanat, parla-menter siyasette ve askeri-sivil bürokrasi içinde1990’lar boyunca sürecek etkili bir pozisyon yakalad›.

Bu atmosferde gerçekleflen 1991 Eylül’ündeki genel se-çimlerde art›k iyice y›pranm›fl olan ANAP’›n yerine,ana muhalefette olmas›na ra¤men belediyelerdeki bafla-r›s›zl›¤› nedeniyle y›pranan SHP’yi gö¤üs fark›yla ge-

çen (1988’de referandumla siyasi yasa¤› kald›r›lan) De-mirel’in DYP’si iktidara geldi. Ancak ço¤unluk eldeedemeyen DYP, SHP ile koalisyon kurdu. So¤uk sa-vafl›n son buldu¤u bu dönemde, Demirel’in politikala-r› bir yandan demokrasi ve refah vaadine dayan›yor,di¤er yandan ise Özal karfl›s›nda “devletçi-otoriter” ka-nad›n hamili¤ini yapmak üzerinden flekilleniyordu.

Kürt hareketi ise Irak’taki otorite bofllu¤undan yararla-narak k›rlardaki etkinli¤ini s›çratm›flt›. Kürt kentlerinitümüyle etkisi alt›na almaya bafllad›¤› bu dönemde, ha-reketin kitlesel geliflimini bast›rmak üzere 7 Temmuz1991’de DEP’li Vedat Ayd›n öldürüldü ve cenazesin-de Diyarbak›r’da toplanan onbinlerce kiflinin üzerineatefl aç›ld›, 10 kifli ölü ve yüzlercesi yaraland›. 1992Newroz’unda Kürt illerindeki kutlamalara atefl aç›ld›,82 kifli öldü, yüzlerce kifli yaraland›. Ayn› do¤rultuda20 Eylül 1992’de Kürt yazar Musa Anter, Yeflil ve iti-rafç› ekibi taraf›ndan öldürüldü. Kas›m 1992’de Anka-ra’da DEP binas› bombaland› 4 kifli öldü, onlarcas› ya-raland›.

Kas›m 1992’de M‹T’in sivillefltirilmesi do¤rultusundaDemirel’in önerisi ve Özal’›n mutabakat›yla SönmezKöksal M‹T müsteflarl›¤›na getirildi. M‹T’in bafl›na ilkkez bir sivil atanm›flt›. Sönmez Köksal, Demirel’e ya-k›n bir kifliydi ve Demirel nezdindeki kredisi yüksek-ti. Böylece M‹T’i sivillefltirme operasyonu sa¤lanmak-la birlikte, kurum devletçi-otoriter kanad›n denetimi d›-fl›na ç›kmam›fl oldu.

1993: Devletçi-Otoriter Kanat Ata¤aKalk›yor1993 y›l›yla birlikte, karfl› taraf› zay›flatarak elini güç-lendiren devletçi-otoriter kanad›n ülkenin sonraki 10y›ll›k tarihini sarsacak büyük ataklar› bafllad›.

17 fiubat 1993’te Jandarma Genel Komutan› Eflref Bit-lis, uça¤›n›n flüpheli biçimde düflmesi sonucu öldü.1144 J‹-TEM’in ba¤l› bulundu¤u Eflref Bitlis’in öl(dürül)mesikontrgerilla içindeki dengeler aç›s›ndan çok önemli birgeliflmeydi. 17 Mart 1993’te itirafç›lardan kurulu T‹T’i(Türk ‹ntikam Tugay›) yöneten J‹TEM kurucusu AlbayCem Ersever, Eflref Bitlis’in ölümü üzerine 30 arkada-fl›yla birlikte ordudan ayr›ld›. Ersever, kimi faili meç-hul cinayetlere iliflkin önemli bilgiler verirken, ad› yüz-lerce cinayete kar›flan ve Susurluk sürecinin önemliisimlerinden olan “Yeflil” kod adl› Mahmut Y›ld›r›m’›kamuoyuna ilk kez aç›klayan kifli olmufltu. Bu gelifl-meler J‹TEM’de ve devletçi-otoriter kanat içinde birtasfiyeye iflaret ediyordu.

99

KONTRGER‹LLA - 2

Page 102: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

16 May›s 1993’te Turgut Özal öldü.1155 Özal’›n ölümürejim dengeleri aç›s›ndan sonraki on y›la damgas›n› vu-ran geliflmelerin önünü açt›. Nas›l ki 1983-1993 aras›Özal’›n bafl›n› çekti¤i Amerikanc›-liberal politikalar›nönünü açarak gerici-sömürücü kanad›n ataklar›na karfl›ndevletçi-otoriter kanad›n savunmalar›yla geçtiyse, 1993-2002 aras› da yeniden kritik noktalar› ele geçiren dev-letçi-otoriter kanad›n ataklar› ve hegemonik üstünlü¤üy-le geçecek, buna karfl›n uzun bir kriz dönemine girengerici-sömürücü kanat kendini yeniden organize etme-ye giriflecekti.

Özal’›n ölümü sonras›nda Demirel’in Cumhurbaflkan›olmas› ve ABD politikalar›yla uzlaflmak için Cindo-ruk’un karfl›s›nda DYP’nin bafl›na Tansu Çiller’i des-teklemesiyle birlikte geleneksel parti iliflkilerinin tasfi-yesi h›zland›. Böylece rejimin yap›sal krizine bir detemsil krizi eklenerek sorun alan› derinleflmifl oldu. Budönemde de, neoliberal politikalar›n yaratt›¤› yoksullu-¤un yol açt›¤› sosyal karmafla giderilemedi. Bu sosyalkarmafla rejimin tüm geleneksel partilerini eritirken, kir-li savafl da siyasal inisiyatifin giderek daha fazla orduve polis gücüne devredilmesine neden oldu ve parla-menter zeminin çözülmesini h›zland›ran bir rol oynad›.

Böylece bu yeni dönemde 1990’lara damga vuracak ikiönemli süreç karfl›l›kl› etkileflim içerisinde geliflmeyebafllad›: 1) Kürt sorununda kirli savafl›n Kürt Hareketi-nin topyekun imhas›n› hedefler bir tarzla fliddetlendiril-mesi, 2) Neoliberal yoksullaflt›rma politikalar›n›n yo¤un-laflmas› sonucunda, devletçi-otoriter kanad›n yeniden ha-kimiyetine giren siyasal arenan›n istikrars›zlaflarak,1990’l› y›llardaki tüm geleneksel siyasal ak›m ve par-tilerin erimesine yol açmas›. Sol muhalefetin liberaliz-min etki alan› içine girdi¤i1166 bu süreçte, rejimin temsilkrizini derinlefltiren bu iki büyük olgu, siyasal ‹slam’›ngenifl kitlelerin özlem ve tepkileri aç›s›ndan makul birseçenek olarak görülmeye bafllamas›na yol açt›.1177

1993 May›s’›nda Özal’›n yerine Cumhurbaflkan› olanDemirel’in parti baflkanl›¤›n› ve DYP-SHP Hükümetin-de Baflbakanl›¤› Çiller’e devretmesi DYP’yi yeni birmecraya sürükledi. Demirel’in Cindoruk yerine Çiller’itercih etmesinin ana nedeni, Çiller’i öne ç›karan ABDve sermaye çevreleri ile iliflkilerde bir denge sa¤lamak-t›. Ancak bu tercih geleneksel AP/DYP çizgisinin otur-mufl iç dengelerinin ortadan kalkmas›n› beraberinde ge-tirdi. Siyasi birikimden yoksun olan ve kayda de¤er birkadrosal yap›y› arkas›na almayan Çiller, pragmatik ki-flili¤iyle h›zla Demirel’in güdümünden ç›kt›. Çiller, ne-oliberal politikalara yol verirken, egemenler aras› den-gelerde pragmatik bir tutum tak›narak devletçi-otoriter

yönelime ayak uydurdu. Kiflisel olarak da vurgunlardannasiplenmeyi tarz haline getirdi. Torumtay’›n istifas›n-dan sonra Genelkurmay Baflkan› olan Orgeneral Do¤anGürefl ise, Çiller’in sözünden ç›kmayarak kamuoyunda“tak-flak Pafla” lakab›yla an›l›r olmufltu. Böylece savaflganimetinden yararlanan Çiller’in ve bu dönemde Em-niyet Genel Müdürü olarak atanan Mehmet A¤ar’›nönü tümüyle aç›ld›.

Özal’›n kurdu¤u tüm “sivil” güvenlik mekanizmalar›devletçi-otoriter kanad›n özel olarak da Çiller-A¤ar eki-binin eline geçerek manevra alanlar›n› iyice artt›rd›. Budönemde PKK ile savafla a¤›rl›k verilmesi etraf›nda as-l›nda devletin tüm kanatlar›n› kapsayan bir yönelim be-nimsenmiflti. Emniyet Genel Müdürlü¤ü’ne MehmetA¤ar getirilirken, flafl›rt›c› bir biçimde hasm› MehmetEymür’ün de M‹T’e geri dönmesi sa¤land›. Buna kar-fl›n Eymür’ün bir di¤er rakibi olan Nuri Gündefl deBaflbakan ‹stihbarat Baflmüflavirli¤i’ne getirildi. A¤aryan›na müflavir ve Özel Harekat Timlerinin e¤iticisiolarak emekli Albay Korkut Eken’i ald›. Bu dönemdepolisin rejimin güvenlik ayg›tlar› içindeki pozisyonu önplana ç›kt›. PKK ile mücadelede de (Emniyet içinde)oluflturulan ve say›s› 8 bini bulan Özel Harekatç›lararac›l›¤›yla polis inisiyatifi ele geçirdi.

Bu süreç kontrgerilla faaliyetlerinde çok h›zl› bir t›r-manmay› beraberinde getirdi. 1992’den itibaren yo¤un-laflan 1993’ler boyunca a¤›rl›kla Devrimci Sol’a yöne-

100

KONTRGER‹LLA - 2

Siyasi birikimden yoksunolan ve kayda de¤er birkadrosal yap›y› arkas›naalmayan Çiller, giderekDemirl’in güdümündenç›karak, pragmatik tutu-muyla egemenler aras›dengelerde devletçi-otorit-er yönelime ayak uydurdu.

Page 103: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

len yarg›s›z infazlar, medyada sansasyonel biçimlerdeyans›t›larak yeni dönemin kritik halkas› olan “terörlemücadele” konseptine toplumsal meflruiyet sa¤layacaktarzda organize edildi. Bu hamle, toplumsal muhalefetsaflar›nda yaflanan krizi derinlefltirerek sa¤a savrulmay›körükleyen bir etki yarat›rken, Mehmet A¤ar-KorkutEken ekibinin de inisiyatifini gelifltiren bir rol oynad›.

Sonraki y›llarda Susurluk sürecinde a盤a ç›kt›¤› üzere,bu dönemdeki yarg›s›z infazlar›n tümünde Emniyet’eba¤l› olarak oluflturulan Özel Harekatç›lar› yönetenKorkut Eken, ‹brahim fiahin, Kaflif Kozino¤lu, AyhanAkça, Ayhan Çark›n, O¤uz Yorulmaz, Ercan Ersoy, Zi-ya Band›rmal›o¤lu ekibi yer almaktayd›. Özel Harekatpolislerinin çok büyük bir ço¤unlu¤u bu ekibin refe-ranslar›yla ifle al›nmaktayd›. Abdullah Çatl›’n›n yönlen-diricili¤inde davranan bu ekip, Yeflil kod adl› MahmutY›ld›r›m’la da iliflki içindeydi. Asl›nda bafllang›çta Ey-mür’e ba¤l› olarak çal›flan bu ekibin Abdullah Çatl›-Korkut Eken gibi ana elemanlar› 1990’l› y›llarda ç›kariliflkileri nedeniyle Eymür’ün kontrolünden ç›km›fl,M‹T’çi Yavuz Ataç’›n kontrolünde karfl› tarafa, devlet-çi-otoriter ekibe dahil olmufllard›. Böylece bu süreçtesonraki dönemleri sarsacak ve Susurluk sürecinde ipli-¤i pazara ç›kacak olan ekip kirli savafl›n doru¤a t›r-mand›¤› 1990’l› y›llarda bir araya gelmifl ve kontrge-rilla faaliyetlerinin yan›s›ra dünyal›klar›n› da yapmayayönelmiflti. Bu süreçte, kontrgerillan›n birçok unsuru

raydan ç›karak çeteleflti, çok büyük miktarlarda parala-r›n kiflisel ikballer için elde edilmesine yönelik her yo-la baflvuruldu. Ekipleflmelerin ve iç gerilimlerin oluflu-munda maddi ç›kar iliflkileri asli unsur haline geldi.

2 Temmuz 1993’de Sivas’ta 34 ayd›n Mad›mak Ote-li’nde yak›larak öldürüldü. Katliama yol açan sürecintafllar› gerici-faflist karma bir ekip taraf›ndan örülmüfl ol-makla birlikte a¤›rl›kla BBP militanlar›n›n varl›¤›, o ta-rihlerde ‹slam’› tehdit olarak öne ç›kartmay› hedef alanbir CIA tezgah›n› akla getirmektedir. Hemen ard›ndanda 5 Temmuz’da Erzincan’a ba¤l› Baflba¤lar köyündebir katliam gerçeklefltirilerek PKK’nin üzerine at›ld›. Bukatliam kamuoyuna PKK’nin Sivas Katliam›’na misille-mesi olarak yans›t›ld›. Tüm Türkiye bir anda barut f›-ç›s›na döndü. Ülke fliddetli bir gerilim girdab›n›n içineittirilmekteydi. Alevi toplumu fleriatç›l›¤a karfl› iyice bi-lenirken, kimlik siyasetine do¤ru ittirilmekte ve PKK’yekarfl› da yeni yeni güçlü bir tepki birikmekteydi. Zirao günlerde henüz bir iç savafl paranoyas› ve Kürtlerekarfl› ›rkç›l›k toplumda yeterince karfl›l›k bulmam›fl velinç kültürü yeterince oluflmam›flt›.

K.Irak’ta oluflan boflluk nedeniyle Türkiye içinde o gü-ne dek en güçlü dönemini yaflayan PKK’ye karfl› Bafl-ba¤lar türü provokasyonlara yönelen devletçi-otoriterkanat, bu ad›mlarla toplumu psikolojik olarak Kürtlerekarfl› yürütülen savafla haz›rlama amac› gütmekteydi.

‹flte bu geliflmelerin hemen ard›ndan Ayd›nl›k dergisi-ne itiraflarda bulunmaya bafllayan emekli Albay CemErsever 4 Kas›m 1993’de eski adamlar› Yeflil ve bir-kaç itirafç› taraf›ndan Ankara’da kaç›r›larak öldürüldü.Sevgilisi Neval Boz ve yard›mc›s› itirafç› Mustafa De-niz de beraberinde öldürüldü. Devletçi-otoriter kanatkirli savaflta yeni bir aflaman›n haz›rl›klar›na giriflmifl-ken (tabii bu arada ç›kar çat›flmalar›na da girdi¤i) es-ki ekip arkadafllar›n›n oluflturdu¤u olas› sorun alanlar›-n› ortadan kald›rmaya yönelmiflti. Bu politikalar›n uzan-t›s› olarak Çiller PKK’ye yard›m eden Kürt mafyas› veifladamlar›n› medya üzerinden aç›kça tehdit etti. Bununard›ndan, Kürt mafyas›n›n önemli isimlerinden BehçetCantürk ve floförü Recep Kuzucu, ifladamlar› Fevzi As-lan ve Salih Aslan, ifladamlar› Savafl Buldan, AdnanY›ld›r›m ve Hac› Karay Ocak-Haziran 1994 aras›nda‹stanbul’da kaç›r›larak Sapanca-Adapazar›-Düzce “ölümüçgeninde” öldürüldüler.

Kirli savafl›n sosyal-siyasal bas›nc› artarken, 29 Mart1994’te yap›lan yerel seçimlerde ‹stanbul ve Ankara’y›RP ald›. Böylece toplumdaki neoliberal politikalara vekirli savafla karfl› tepkilerin siyasal ‹slam’› güçlendirdi-¤inin ilk önemli göstergesi ortaya ç›km›fl oldu. Seçi-

101

KONTRGER‹LLA - 2

Page 104: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

min hemen ard›ndan yaflanan ekonomik kriz nedeniyle5 Nisan 1994 kararlar› al›nd› ve devalüasyona gidildi.Kitlelerdeki tepkiler iyice artt›.

A¤ustos 1994’te ‹smail Hakk› Karaday› GenelkurmayBaflkan› oldu. Karaday›’n›n Genelkurmay Baflkanl›¤› ilebirlikte devletçi-otoriter kanat güçlü figürünü bulmufloldu ve süreç h›zland›. 1994 Aral›¤›nda MGK Kürtle-re karfl› savafl›n derinlefltirilmesine yönelik kararlar al-d›. Ayn› günlerde Özgür Ülke gazetesi bombaland›, 1kifli öldü, 23 kifli yaraland›. Çat›flmalar ve bask›lar flid-detlenerek t›rmand›. Kürt illerindeki çat›flmalarda ölüm-ler büyük say›lara ulaflt›.

12 Mart 1995’te ‹stanbul Gazi Mahallesi’nde bir kah-ve taran›p, sald›r›y› protesto eden kitlelerin üzerine kes-kin niflanc›larla atefl aç›ld›. 17 kifli Gazi’de, 6 kifli deÜmraniye’de olmak üzere toplam 23 kifli öldürüldü,408 kifli yaraland›. Mahkeme sürecinde Gazi Katlia-m›’n› A¤ar’›n ekibinin gerçeklefltirdi¤i ortaya ç›kt›.

Bir süre sonra özel ç›karlar› nedeniyle daha da bafl›nabuyruklaflan Çiller, Mehmet A¤ar’›n inisiyatifinde ken-di özel ekibini yaratmaya yöneldi. Da¤›lan SovyetlerBirli¤i ve Irak savafl› sonras›nda oluflan talan atmosfe-rinden h›zla nemalanmaya ve kirli savafl ortam›ndanyararlanmaya çal›flan devletçi-otoriter kanat içinde yeralan bir tak›m öbekler Çiller-A¤ar ikilisinin etraf›ndatoplan›rken, giderek güçlü ç›kar çetelerine dönüflmeyebafllad›lar. Çiller’in yaratt›¤› yolsuzluklar ise art›k Yü-ce Divan’a tafl›nacak düzeye ulaflm›flt›.

Öte yandan, Türkiye yabanc› istihbarat servislerinin ci-rit att›¤› bir ülke haline gelmiflti. 25 Kas›m 1995’teMOSSAD’›n Türkiye’ye soktu¤u 17 milyar dolar›n 10milyar dolar›yla tefecilik yapan Nesim Malki öldürül-dü. Nesim Malki, büyük patronlar›n önemli bir k›sm›-na borç vermekteydi. Elbette bu borçland›rma iliflkisi-nin baflka hangi tür iliflki ve ç›karlara yol açt›¤› ancaktahmin edilebilir.

fiubat 1996’da ise Azerbaycan’da Ebulfeyz Elçibey’ibafla getirmek isteyen bir darbe giriflimi bast›r›ld›. T.C.vatandafl› “ö¤retim üyesi” Ferman Demirkol kaçak du-ruma düfltü ve yakalanarak ceza almaktan zor kurtul-du. Darbe plan›n› Haydar Aliyev’e, Demirel’in haberverdi¤i sonradan anlafl›ld›. Darbenin haz›rlanmas› CIAkanal›yla Çatl› ekibi üzerinden geliflmiflti. Ancak süreçiçinde çeflitli pazarl›k ve geliflmelerin sonucunda ABDile Rusya, Haydar Aliyev üzerinde uzlaflt›. Buna ra¤-men Çatl› ve ekibinin darbe niyetinden vazgeçmemesiüzerine darbeci güçleri tasfiye etmek ABD aç›s›ndanda kaç›n›lmazlaflt›. Devletçi-otoriter kanat ile ABD ara-s›nda sa¤lanan mutabakat gere¤i Azerbaycan’da kon-

trolden ç›kan darbeci unsurlar elimine edildiler. Buhamle, Susurluk sürecindeki tasfiyenin temel altyap›s›-n› oluflturdu.

REFAHYOL: ‹lk ‹slamc› Hükümet,Susurluk ve 28 fiubat24 Aral›k 1995 genel seçimlerinde de RP t›rman›fl›n›sürdürerek birinci parti olurken, rejimin temsil krizi enyüksek doruklar›ndan birine ulaflt›. Devletçi-otoriter ka-nad›n ve kamuoyunun bas›nc›yla di¤er partiler RP ileittifak yapmak istememekte, hükümetin kurulmas› dazorlaflmaktayd›. Hükümet kurma turlar› Mart 1996’daMesut Y›lmaz’›n Baflbakanl›¤›nda ANAP-DYP koalis-yonu olan ANAYOL Hükümeti’nin kurulmas›na deksürdü. Ancak bu hükümetin ömrü Çiller’in yolsuzluk-lar›n›n gündemi t›kamas› nedeniyle çok uzun olmad›.Tansu Çiller, Yüce Divan’a gitmemek için RP ile koa-lisyona raz› oldu ve Haziran 1996’da Erbakan Baflba-kanl›¤›’nda REFAHYOL Hükümeti kuruldu. Hükümetekarfl› sert elefltiriler yöneltilirken, Erbakan’›n A¤ustosve Ekim 1996’daki ‹ran ve Libya gezileri barda¤› ta-fl›ran damlalar oldu. ABD sert ç›k›fllar yaparken, içer-de de d›fl politikan›n ters yüz edildi¤i elefltirileri yo-¤unlaflt› ve hükümetin ipini çekecek haz›rl›klar içerdeve d›flar›da bafllat›ld›.

102

KONTRGER‹LLA - 2

1- Hiram Abbas2- Sedat Peker 3- Mehmet Eymür

1

2

3

Page 105: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

1996 Temmuz’unda Mehmet Eymür taraf›ndan kalemeal›nan 2. M‹T raporu bas›na s›zd›r›ld›. Rapor, Susur-luk’ta tasfiye edilen ekibi hedeflemekteydi. Devletinzirvesinde devletçi-otoriter kanad›n kontrgerilla içindekivurucu gücünü oluflturan bu ekibin tasfiyesi do¤rultu-sunda ok yaydan ç›km›flt›. Nitekim 2 Kas›m 1996’daSusurluk’ta meydana gelen kazada ölen Çatl›’n›n ger-çek kimli¤i 15 dakikada çözüldü ve yan›ndaki DYPmilletvekili Sedat Bucak ve Emniyet müdürü HüseyinKocada¤ etraf›ndaki bilumum kirli ba¤lar bir anda or-tal›¤a saç›ld›.

Susurluk sürecinde özellikle kontrgerillan›n mafya ilifl-kileri ortaya döküldü ve bunlar Çatl› ve tayfas›n›n yol-dan ç›km›fll›¤›n›n kan›tlar› olarak kullan›ld›. Bu süreçtemafyan›n en önde gelen figürlerinden birisi olan kumar-haneler kral› ve uluslararas› uyuflturucu kaçakç›s› ÖmerLütfi Topal’›n öldürülmesi, uyuflturucu kaçakç›s› Meh-met Ali Yaprak’›n kaç›r›larak fidye istenmesi, uyufltu-rucu trafi¤i içinde yer alan M‹T muhbiri Tar›k Ümit’inkaç›r›larak öldürülmesi, Bodrum’da Hikmet Babatafl ci-nayeti gibi olaylar ön plana ç›kt›. K›br›s’ta First Merc-hant’s Bank’› kurarak1188 uluslararas› doland›r›c›l›k ve ka-ra para aklama ifline de yönelen bu iliflkiler a¤›n›n, ba-sitçe kirli savafl sürecinde bireysel ç›karlar peflinde ko-flan bir avuç insandan ibaret olmad›¤› ortadayd›. Aksi-

ne bu kirli iliflkiler kontrgerilla iliflkileri aç›s›ndan kaç›-n›lmaz biçimde sistematikleflmekteydi ve do¤as› gere¤imuazzam yayg›nl›kta bir ç›kar iliflkileri yuma¤›na yolaçmaktayd›. Bu süreçte söz konusu olan, kontrol d›fl›-na ç›kmay› adet haline getiren ve yarardan çok zararveren çeteleflmifl iliflkiler a¤›n›n egemen kanatlar›n ka-p›flmalar›yla iç içe geçerek tasfiye edilmesiydi.

Nitekim bu sürecin hemen ard›ndan peflpefle Yükseko-va Çetesi, Söylemezler Çetesi ve Kocaeli Çetesi ortayaç›kart›larak operasyonlara giriflildi. Bunlar›n parças› ola-rak, PKK’nin vurdu¤u iddia edilen Tu¤general BahtiyarAyd›n’›n muazzam boyutlardaki uyuflturucu trafi¤i için-de yer alan Yüksekova Çetesi’nin faaliyetlerine zorlukç›kard›¤› için öldürüldü¤ü; yine PKK’nin üzerine at›lanAlbay R›dvan Özden’in de J‹TEM cinayetlerine karfl›ç›kt›¤› için öldürüldü¤ü iddialar› günümüzde güçlü bi-çimde dile getirilmekte.

Elbette Susurluk sürecinde bir yandan Kafkaslar’da veiçerde çoktand›r kontrolden ç›km›fl olan Çatl› ekibi bafl-ta olmak üzere çeflitli çeteleflmifl iliflkilerin tasfiyesigerçeklefltirildi. Di¤er yandan ise baflar›l› hamlelerle Su-surluk’un Çiller-A¤ar ikilisiyle ba¤lant›s› kurularak RE-FAHYOL hükümetinin düflürülmesi ve RP’nin y›prat›-larak rejim iliflkilerinin d›fl›na ittirilmesi hedeflenmek-teydi. “Kurflun atan da yiyen de flereflidir” diyerek Su-surluk’ta ortaya dökülen kontrgerilla pisliklerine sahipç›kan Çiller’in geliflmeleri örtbas etmek için baflvurdu-¤u hamasi vatanseverlik büyük tepki toplad›. Susurlukvakas›n›n ayd›nlat›lmas›na direnen hükümete karfl› halktepkisi merkez medyan›n da kabartt›¤› ve haftalarca sü-ren “›fl›k söndürme” protestolar›na yol açt›. Art›k RE-FAHYOL hükümetinin sonu gözükmüfltü. Egemenlerbu kitlesel tepkinin yükselmesinde anlaml› bir rol oy-nayan solu ve demokrat kamuoyunu arka plana ittire-rek, tepkileri REFAHYOL hükümetini sonland›racakolan 28 fiubat sürecine ön zemin haline getirmeyi ba-flard›lar. Önceki ve sonraki süreçlerde ABD yanl›s› ge-rici-sömürücü kanad›n düzenledi¤i neredeyse tüm ope-rasyonlarda oldu¤u gibi, Susurluk’un deflifre edilerek 28fiubat’a zemin oluflturulmas›nda da ana aktör yineMehmet Eymür oldu.

28 fiubat 1997’de literatüre “post-modern darbe” olarakgiren ordu muht›ras› gündeme geldi. O dönemde henüz›l›ml› ‹slam politikas›n› benimsemeyen ve ‹slamc›lar›ntümünü karfl›s›na alan ABD, ülke egemenleriyle ittifakyaparak hükümetteki siyasal ‹slam’dan kurtulmak istedi.Buna ba¤l› olarak, 28 fiubat’ta ordu içinde tam bir mu-tabakat sa¤lanm›flt›. ‹slamc›l›¤›n geliflmesinin önünü kes-mek üzere çok önceden kurularak 28 fiubat projesini ha-

103

KONTRGER‹LLA - 2

1- Korkut Eken2- Sami Hofltan- ‹brahim fiahin3- Mehmet A¤ar4- Abdullah Çatl›

1 2

3 4

Page 106: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

z›rlayan Bat› Çal›flma Grubu (BÇG), Mart 1997’de aç›kfaaliyete yöneldi ve laiklik karfl›t› hareketler takibe al›n-d›. BÇG’nin mimar› Deniz Kuvvetleri Komutan› GüvenErkaya idi. Orgeneral Çevik Bir de medyada en öne ç›-kan unsuruydu.1199 BÇG’nin siyasi projesi çaresizlik neti-cesinde Y›lmaz ve Cindoruk üzerinden yürütüldü. Ma-y›s sonunda hükümet DYP’den istifalarla düflürüldü veDemirel’in “keyfi” tutumuyla hükümeti kurma görevi enbüyük partilerin baflkanlar› olan Erbakan ya da Çiller’ede¤il, Mesut Y›lmaz’a verildi. Temmuz 1997’de ANA-SOL-D koalisyonu kuruldu. 28 fiubat atmosferinin ilk s›-cakl›¤›n›n ard›ndan gerilim yine yükselmeye devam ede-cekti. Ordu ile polis aras›nda yükselen bu gerilimler son-raki aylarda ordunun Fethullahç› polis odaklar›n›n üzeri-ne gitmesinin ve genel olarak polisin rolünün ve inisi-yatifinin zay›flat›lmas›n›n zeminini oluflturdu.

Neoliberal yoksullaflt›rma politikalar› ve Kürt sorunun-da kirli savafl politikalar› toplumda derin izler b›raka-rak sürmekte, tüm geleneksel partileri eritmekte, dev-letçi-otoriter kanad›n ataklar›ysa istikrars›zl›¤› artt›rmak-tan baflka bir sonuca yol açmamaktayd›. Ülke içindesiyasal arenan›n bu denli istikrars›zlaflt›¤› ve siyasal ‹s-lam’›n güçlenmeye bafllad›¤› koflullarda ABD’nin bas›n-c› giderek artmaktayd›. ABD, tarihinin “en güçlü” dö-nemini yaflad›¤› varsay›m› ile “imparatorluk” politikala-r›n› özellikle Ortado¤u’ya yo¤unlaflt›rmakta, önceliklihedef olan Irak aç›s›ndan da Kürt sorunu kilit mesele-lerden birisi haline gelmekteydi. Bu durum Türkiyeegemenlerini sert tercih farkl›l›klar›na ittirmekteydi.

Egemen Kanatlar›n Yeni Yönelimleri:Ulusalc›l›k ve ‹slam’›n Liberallefltirilmesi28 fiubat’ta güç birli¤i yapan egemen kanatlar›n her iki-si de, sonraki yeni süreçte önemli de¤iflimler geçirdi.

Devletçi-otoriter kanad›n, özellikle de ordu içindekia¤›rl›kl› bölümü Türk-‹slam sentezini reddeden ideolo-jik bir de¤iflim içindeydi. Bu ideolojik de¤iflimin kö-keninde, 1) ABD’nin “imparatorluk” politikalar›n›n Or-tado¤u’daki izdüflümlerine, özellikle de Kürt sorununayaklafl›m›na ve ba¤›ms›z bir Kürt devleti olas›l›¤›na yö-nelik tehdit alg›s›, 2) Neoliberal politikalar›n yaratt›¤›yoksullaflma ve siyasal istikrars›zl›k nedeniyle yükselensiyasal ‹slam’a yönelik tehdit alg›s› yatmaktayd›. Butehdit alg›lar›, devletçi-otoriter kanatta 1980’lerde dev-letin ana ideolojik harc› olan Türk-‹slam sentezindenvazgeçilmesini, ‹slam vurgusunun arka plana ittirilme-sini ve yay›lmac› bir Türk milliyetçili¤inin benimsen-mesini beraberinde getirdi. Devletçi-otoriter kanad›nbünyesindeki bu dönüflümle birlikte, askeri-sivil bürok-rasi ve kontrgerilla içindeki ›rkç›-Türkçü çekirdek ön

plana ç›kt›. Ancak tehdidin büyüklü¤ü karfl›s›nda, bukesim ittifak aray›fl›nda yan›na eski 9 Mart kal›nt›lar›-n› ald›. 12 Mart’ta ordudan tasfiye edilen ve art›k tü-müyle düzen içine çekilmifl olan eski cuntac› Kemalistak›m›n kal›nt›lar› ve (‹P gibi) sonradan Kemalist olanbaz› sol çevreler ›rkç›-Türkçü çekirde¤e vitrin olufltur-maktayd›. Eski 9 Martç›lar ve Kemalist çevreler arac›-l›¤›yla ulusalc›l›¤›n sosyal demokrasiye nüfuz etmesinispeten kolay oldu. Daima gerici-sömürücü kanatta yeralm›fl olan MHP ise, özellikle Türkefl’in ölümü sonra-s›nda karizmatik lider s›k›nt›s› yaflad›. Bu dönemde,devletçi-otoriter kanad›n ulusalc›l›¤a yönelmesiyle bir-likte “milliyetçilik ve vatanseverlik” savunusunda nis-peten geri kald› ve oldukça s›k›fl›k dönemler geçirdi.

Gerici-sömürücü kanat da de¤iflim ve yeni ittifak ara-y›fllar› içindeydi. ‹slamc›l›k yükselmekteydi ama MilliGörüfl etraf›nda biçimlenen Türkiye’deki ana ‹slamiak›m, ça¤›n gereklerine uyum sa¤layabilecek özellikle-re sahip de¤ildi. Fethullahç›l›k üzerinden yandafl, hattaajanlaflt›r›lm›fl bir ak›ma sahip olan ABD ve egemen-ler, ülkemizdeki ana ‹slami ak›m›n liberalize edilmesiiçin kollar› s›vad›lar. Zaten 28 fiubat yenilgisi ‹slamc›-lar içinde büyük bir tart›flmaya neden olmufl ve mev-cut çizgi ile ilerlenemeyece¤i art›k yüksek sesle söyle-nir hale gelmiflti. Böylece ‹slam’›n liberalize edilerekgerici-sömürücü ka-nada dahil edilme-si ve sürecin libe-ral-‹slam (›l›ml›‹ s l a m )

104

KONTRGER‹LLA - 2

Page 107: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

üzerinden ilerlemesinin zemini olgunlaflmaktayd›.

A¤ustos 1997’de eski M‹T müsteflar› ve Veli Küçük’ünkalkan› Jandarma Genel Komutan› Teoman Koman ileKara, Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanlar› emekli ol-du. Çevik Bir yerini korusa da önü kesildi ve K›vr›-ko¤lu’nun önü aç›ld›. 28 fiubat kadrosu a¤›rl›kla emek-li olmakla birlikte, devletçi-otoriter kanad›n yeni ide-olojik harc› olan ulusalc›l›k komuta kademesinde a¤›rbast› ve sonraki y›llardaki çat›flmalar›n ilk tohumlar›at›lm›fl oldu.

Bu süreçte ordu içindeki çat›flma tekrar k›z›flmaya bafl-lad›. 6 Ekim 1997’de K›br›s’taki TSK tatbikat›nda biralbay öldü, Orgeneral Çevik Bir’in K›vr›ko¤lu’na sui-kast düzenledi¤i iddias› gündeme geldi. Ancak siyasalsüreç ilerlemekte ve ulusalc›l›k ak›m›n›n a¤›rl›¤› gide-rek daha fazla hissedilmekteydi. 1997 Ekim’indekiMGK toplant›s›nda Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’ninde¤ifltirilmesi karar› al›nd›. ‹rtica ve afl›r› milliyetçilikkavramlar› bölücü terör gibi tehdit unsuru olarak bel-gede yer ald›. Bu geliflmenin ard›ndan Ocak 1998’deRP kapat›ld›. Ard›ndan FP kuruldu, yasakl› hale gelenErbakan’›n mutemedi Recai Kutan’›n baflkan olmas›ylaparti “yenilikçiler” ve “gelenekçiler” olarak ikiye ayr›l-d›. D›fl dünyaya aç›lmay› ve ça¤a ayak uydurmay› sa-vunan “yenilikçiler” arac›l›¤›yla siyasi ‹slam’›n liberali-ze edilme süreci ilk d›-flavurumunu yaflam›floldu.2200

fienkal Atasagun,

fiubat 1998’de kanatlar aras›nda bir mutabakat adam›olarak M‹T Müsteflarl›¤›’na getirildi. Ordunun a¤›rl›¤›fiubat 1998’de polis Özel Timlerindeki a¤›r silahlar›norduya devredilmesi ve Özel Harekat Dairesinin zapt-u rapt alt›na al›narak budanmas›yla sürdü. 1997 y›l›n-dan itibaren Kürt illerinde güvenlik ordunun sorumlu-lu¤una geçerken, Emniyet Müdürlü¤ü Özel HarekatDaire Baflkanl›¤›’na devletçi-otoriter kanad›n güvendi¤iBehçet Oktay getirildi.2211

Ulusalc› ataklar sürmekteydi. Nisan 1998’de yay›nlananAnd›ç’la liberallerin medyadaki etki alan›n›n daralt›lma-s› hedeflendi. ‹HD’nin yan›s›ra Birand, Çandar, Al-tan’lar gibi bir dizi liberal gazeteci, PKK yöneticisi ikenyakalanan ve itirafç› olan fiemdin Sak›k’›n ifadelerindead› geçirilerek sak›ncal›lar listesine konuldu. Yine ayn›dönemde Tayyip Erdo¤an’a hapis cezas› verildi.

1998 A¤ustos’unda Hüseyin K›vr›ko¤lu GenelkurmayBaflkan› oldu ve YAfi’da ulusalc› ak›m›n ana tafllar› di-zildi. Karfl› ekipten sadece Çevik Bir yerini 1. OrduKomutan› olarak korudu ama önü t›kand›. Zira KaraKuvvetleri Komutanl›¤›’na (Üru¤ ekibinden gelme)Atilla Atefl getirildi.

Dünyan›n Asya’dan bafllayan derin bir ekonomik krizyaflad›¤› bu dönemde siyasal süreç iyice h›zlanmaktay-d›. Kitlelerin hoflnutsuzlu¤u giderek art›yordu. Ocak1999’da “ifladam› Korkmaz Yi¤it skandal›n›n” ard›ndandüflen hükümetin yerini Ecevit Az›nl›k Hükümeti ald›.15 fiubat 1999’da ise sars›c› bir geliflme yafland›. ABDve Türkiye’nin Suriye’yi s›k›flt›rmas›yla Suriye’den ay-r›lan Abdullah Öcalan ABD operasyonuyla Türkiye’yeteslim edildi. ABD, 2. Irak savafl›na haz›rlan›rken, Kürtsorununda yeni bir sayfa açmak üzere A.Öcalan’› Tür-kiye’ye teslim etmiflti. Niyet Türkiye’nin Kürt sorunuile yüzleflmesini sa¤lamak ve Amerikanc› çözümünönünü açmakt›. Öcalan’›n yakalanmas›n›n damga vur-du¤u bu atmosferde gerçekleflen 18 Nisan 1999 seçim-lerinde, toplumun siyasal tercihlerinde ortaya ç›kanönemli de¤iflim/savrulma sand›¤a yans›d› ve sand›ktangalip ç›kan Ecevit’in Baflbakanl›¤›nda DSP-MHP-ANAP koalisyonu kuruldu.

AB sürecinde tereddütlü ad›mlar, liberal politikalardaise büyük dönüflüm hamleleri, idam›n kald›r›lmas› veÖcalan’›n ömür boyu hapse mahkumiyeti bu hüküme-tin politikalar› oldu. 2000’leri etkileyecek önemli birgeliflme ise Genelkurmay’›n yay›nlad›¤› yeni AB An-d›ç’› ile CHP’ye rota ayar› verilmesiydi. Baykal’›n par-ti baflkanl›¤›ndan ayr›lmas›n›n ard›ndan Altan Öymenönderli¤inde yeniden yap›lanan CHP’nin özellikle Kürtsorununa yaklafl›m› ve nispi sol yönelimleri sert bir

105

KONTRGER‹LLA - 2

Page 108: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

elefltiri konusu olmufltu. Nitekim bir süre sonra Baykalkamuoyundan gelen yo¤un elefltiri bombard›man›na al-d›rmaks›z›n yeniden CHP’nin bafl›na geçecek ve sonra-ki Kurultay’da CHP’nin yeni ulusalc› çizgisini aç›kla-yacakt›.2222 Ulusalc›lar›n parlamenter zemine dönük ileri-ki y›llardaki bir di¤er manevras› da Ümit Özda¤’›nkongrede MHP Baflkanl›¤›’na getirilme çabas› olacakama baflar›s›zl›kla sonuçlanacakt›.

Kontrgerilla içindeki tepiflme de yo¤un biçimde sür-mekteydi. May›s 1999’da Telekulak Çetesi ortaya ç›ka-r›ld›, bu operasyon, Emniyetteki Fethullahç› ekibin Kor-kut Eken, Nuri Gündefl, Cevdet Saral gibi devletçi-oto-riter kanatta yer alan önemli isimlerle ba¤lant›l› bir“hücreyi” tasfiye ifllemiydi.

1999 sonundan itibaren Konya’da Hizbullah operasyon-lar› bafllat›ld›. Ocak 2000’de Hizbullah lideri HüseyinVelio¤lu Beykoz’da ölü ele geçirildi. A.Öcalan’›n yaka-lanmas› ve PKK’nin süresiz ateflkes ilan etmesi sonra-s›nda, PKK ile mücadelede binlerce cinayet iflletilenHizbullah art›k gereksizleflmiflti ve tasfiye edilmekteydi.

2000 fiubat’›nda 5+5 formülünün Anayasa de¤iflimiylegeçmesini engelleyerek Demirel’in yeniden Cumhurbafl-kan› olmas›n›n önünü kesen Mesut Y›lmaz’›n önü deK›vr›ko¤lu taraf›ndan kesildi ve Nisan’da sürpriz biçim-de Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaflkan› oldu. Böylecedevletçi-otoriter kanat umulmad›k biçimde etkili yeni biraktör kazand›. A¤ustos 2000’de Orgeneral Hilmi ÖzkökKara Kuvvetleri Komutan› olurken, Aytaç Yalman daJandarma Genel Komutan› oldu. Hilmi Özkök ulusalc›-lar›n egemen oldu¤u komuta kademesindeki yegane çat-lakt›.

fiubat 2001’de ekonomik kriz patlad›. Kemal Derviflhükümetin 4. orta¤› olarak Dünya Bankas›’ndan geti-rildi ve ekonomi kendisine teslim edildi. Art›k yeni birdönem bafllam›flt›. Ecevit’le ve hükümetle aray› iyi tu-tan Fethullahç›lar bu süreçte hayli mesafe kat ettiler.Bu geliflmenin sonunda bardak taflmaya bafllam›flt›. Ha-ziran 2001’de Sadettin Tantan tarikatç›l›k suçlamalar›y-la ‹çiflleri Bakanl›¤›’ndan istifa ettirildi. ‹stanbul Emni-yet Müdürü Halim Abanoz da Fethullahç›l›k suçlama-s›yla görevinden al›nd›. Fethullahç›lar, Ecevit Hüküme-ti ile de uzlaflmakta ve Emniyet içinde mesafe kat et-meye devam etmekteydi.

Bu süreçte, 11 Eylül (2001) sald›r›s›n›n ard›ndan yeniBush yönetimiyle birlikte ABD daha sald›rgan, dahacüretkar politikalara yönelmiflti. Bu do¤rultuda Ortado-¤u’yu yeniden dizayn etmeye yönelen ABD, siyasal ‹s-lam’› topyekun karfl›s›na alan politikalardan vazgeçti.Bunun yerine tüm ‹slam co¤rafyas›nda siyasal ‹slam’›n

revize edilerek ›l›ml›-‹slam projesi çerçevesinde libera-lizmle ve ABD politikalar›yla uyumlu yandafl bir ‹s-lamc›l›k ak›m› gelifltirilmesine a¤›rl›k verildi.2233

Ecevit, ulusalc›l›kla ça¤dafl ‹slam’›n (Fethullah Gülencemaati üzerinden) uyumlu birlikteli¤ini savunan birçizgiye oturmufltu. Ancak Ecevit Genelkurmay’daki ulu-salc› ekibin do¤rudan yönlendirmesine uygun olmad›¤›gibi, yeni Irak savafl›na haz›rlanan ABD aç›s›ndan dabu döneme hiç uygun bir politikac› de¤ildi. Bir kezdaha ulusalc› ekiple ABD’nin yollar› çak›flm›flt›. Eylül-Ekim 2001 aylar›nda Ecevit’in düflürülmesi ve “H.Öz-kan-K.Dervifl” senaryosu Genelkurmay taraf›ndan ›s›t›l-maya baflland›. 2002 bahar›ndan itibaren de ABD Irakoperasyonu için turlar› s›klaflt›rd›. Ecevit’in düflürülme-si için bas›nç artt›. Bu ba¤lant›lar içinde Dervifl-Özkan-Cem üçlüsü, Hükümetin düflürülmesine ve iktidara adayyeni bir parti (YTP) kurmaya yöneldi ama proje tut-mad›. Bahçeli’nin bast›rmas›yla erken seçim karar› al›n-d›.

Türkiye’de rejimin temsil krizinin yap›sal kriziyle ça-k›flt›¤› ve muazzam bir siyasal bofllu¤un olufltu¤u ogünlerde, kapat›lan FP içindeki “yenilikçi” kanat MilliGörüfl çizgisinden ayr›larak AKP’yi kurdu. ABD’ninuzun bir süredir ‹slam’›n içinden kendi yan›na devfli-rebilece¤i, neoliberal politikalara uyum sa¤layabilecekbir çizgi ve bunu yaflama geçirecek ekip/tarikat/cemaataray›fllar›, ülkemizde ilk olgun meyvesini AKP ile ver-di.

106

KONTRGER‹LLA - 2

Page 109: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Türkiye AKP’nin iktidara gelece¤i seçimlere do¤ru yolal›rken, Genelkurmay’da da kritik geliflmeler yaflanmak-tayd›. Temmuz 2002’de YAfi yaklafl›rken, K›vr›ko¤luönce görev süresinin uzat›lmas›n›, e¤er olmazsa da Ay-taç Yalman’›n Genelkurmay Baflkan› olmas›n› istedi.Kendi cumhurbaflkanl›¤›n›n önünü kesti¤i için K›vr›-ko¤lu’na h›nçl› olan Mesut Y›lmaz’›n bas›nc›yla Hükü-met bu istekleri reddetti. 2002 YAfi atamalar›nda Hil-mi Özkök Genelkurmay Baflkan› olurken, K›vr›ko¤-lu’nun bas›nc›yla Jandarma Genel Komutan› AytaçYalman, Kara Kuvvetleri Komutan› oldu. Boflalan Jan-darma Komutanl›¤›’na ise Orgeneral fiener Eruyguratand›. Böylece ülke, seçimlerle birlikte önemli bir de-¤iflime do¤ru sürüklenirken, komuta kademesine hakimolan ulusalc› ekip en tepe noktay› kaybetti ve Genel-kurmay’da da gerilimli y›llar bafllad›.

AKP ‹ktidar›, Egemen Blokta De¤iflimve Rejimin Dönüflümü3 Kas›m 2002 seçimlerinde AKP tek bafl›na oy patla-mas› yaparak hükümet oldu. DSP, SP, ANAP, DYPgibi geçmiflin merkez partilerinin neredeyse hepsi mar-jinalleflerek siyasi rollerini yitirdi. CHP ise ulusalc›l›kak›m›na paralel çizgide yürümeye bafllayarak parlamen-toda ana muhalefet partisi rolünü üstlendi. Ülkedekitüm siyasal arena yeniden oluflurken, her iki kanad›niçinde yaflanan yenilenme ve yeni ittifaklarla birlikte2000’li y›llara damgas›n› vuracak olan “ulusalc›l›k-din-

ci liberalizm” gerilimi had safhaya t›rmand›. Bu süreç-te ABD’nin ›l›ml› ‹slam projesi, Irak iflgali, AB veK›br›s yönelimleri karfl›s›nda ayak direyen devletçi-oto-riter kanad›n bir bölümü içerden/d›flardan gelen nesnelbas›nçla çözülürken bir bölümü de radikalleflme e¤ili-mi göstermekteydi.

AKP iktidar›, ülkemizdeki ana ‹slami ak›m›n 28 fiubatarac›l›¤›yla liberalize edilerek sermayenin küresel yap›-lanmas›na uygun flekilde rejimin dönüflmesi için ihtiyaçduyulan siyasi güç olarak egemen arenada yerini ald›.Zira 1980 ve 1990’larda di¤er laik-liberal merkez si-yasal güçler rejimin bu do¤rultudaki dönüflümünü ger-çeklefltirecek politik kadro, örgüt ve liderlik vas›flar›n›büyük ölçüde kaybetmifllerdi.2244

AKP iktidar›, ayn› zamanda ABD’nin Büyük Ortado¤uProjesine (BOP) kimi itirazlar gelifltiren ve BOP’un ilkaya¤› olan Irak operasyonu öncesinde ayak sürçen ulu-salc›l›¤›n etki alan› içinde davranan merkez partilerininve Genelkurmay’daki ekibin, yani rejimin ifllevsizleflen,tarih d›fl› kalan güçlerinin iktidar ayg›t›ndan tasfiye sü-recini bafllatt›. Bu do¤rultuda AKP ihtiyaç duydu¤ugüçlü d›fl deste¤i alabilmek için ABD’nin tam kontro-lünde bir çizgi izledi. Bu nedenle ülkenin d›fl politika-s›n›n ABD politikalar› çerçevesinde aktif askeri güçkullan›m›n› da içeren bir do¤rultuda de¤iflime tabi tu-tulmas›n› hedefledi. Bu yan›yla AKP iktidar› ve ›l›ml›‹slam projesi, 1990’lar boyunca istikrars›z gelenekselmerkez (liberal) parti ve siyasi ak›mlar›n erime süre-cinde, emperyalizmle geçmifl dönem iliflkilerine özlemduyarak ABD politikalar›nda tadilat isteyen askeri-sivilbürokrasinin bir bölümünün tasfiye süreci olarak yaflan-d›. Bu tasfiye süreci ‹slami ak›m›n ayn› zamanda ser-maye ve bürokrasiyi kuflatmas› sonucunda yeni bir ege-men blo¤un oluflma süreciyle de çak›flt›. Bu de¤iflimsürecinin kontrgerilla aç›s›ndan en önemli yans›mas› iseAKP’nin ihtiyaç duydu¤u silahl›/istihbaratç›/operasyonelgücü, ele geçirdikleri polis teflkilat› arac›l›¤›yla sa¤la-yan Fethullahç›lar›n son derece etkili bir biçimde bualana dahil olmas›yd›. Fethullahç› polis istihbarat› busüreçte son derece güçlü CIA ba¤lant›lar› sayesindegerçeklefltirdi¤i say›s›z operasyonla ve yürüttü¤ü psiko-lojik savafl arac›l›¤›yla rejimin dönüflümünde tart›flma-s›z en etkili manivelay› oluflturdu.

Genelkurmay’daki de¤iflim ve AKP’nin etkili bir oylaparlamentoda büyük bir hakimiyet elde etmesiyle bir-likte, devletçi-otoriter kanad›n egemenler üzerindeki ha-kimiyeti sona erdi. Ancak ulusalc› ekibin bunu hazmet-mesi mümkün de¤ildi. Hükümet aya¤›n›n tozuyla ken-disini ABD’nin Irak Savafl›n›n içinde buldu. Türki-

107

KONTRGER‹LLA - 2

2002 YAfi atamala-r›yla Hilmi ÖzkökGenel KurmayBaflkan› oldu. Böy-lece komuta kade-mesine hakim olanulusalc› ekip entepe noktay› kay-betti ve Genelkur-may’da gerilimliy›llar bafllad›

Page 110: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ye’nin savafla kat›lmas› için Meclis’e gelen 1 Mart(2003) tezkeresi reddedildi. Tezkere konusunda Genel-kurmay ikiye bölündü. Kürt illerindeki askeri ekibin vebölgedeki kontrgerilla cihaz›n›n kontrolünde kritik birpozisyon tutan Orgeneral Büyükan›t saf de¤ifltirerekGenelkurmay Baflkan› Özkök’le birlikte hükümetin ya-n›nda tav›r ald›. Yalman, Eruygur ve MGK Genel Sek-reteri Tuncer K›l›nç ise onlar›n karfl›s›ndayd›. Büyüka-n›t’›n saf de¤ifltirmesiyle birlikte Genelkurmay Baflkan›Özkök yaln›zl›ktan kurtuldu¤u gibi, ABD, Hükümet vetekelci sermayenin deste¤ini de arkas›na alarak orduiçinde a¤›r basmaya bafllad›. Çok uzun y›llardan son-ra, ordunun komuta kademesi ilk kez devletçi-otoriterkanad›n hakimiyeti d›fl›na ç›kmaktayd›.

2003 YAfi’› da bu denge tablosunu çok de¤ifltirmedi.Ulusalc›lar›n en etkili figürlerinden olan Tuncer K›l›nçemekli oldu. Hava Kuvvetleri Komutanl›¤›’na Orgene-ral ‹brahim F›rt›na, Deniz Kuvvetleri Komutanl›¤›’naÖzden Örnek atan›rken ulusalc› ekip görünürde pozis-yonlar›n› korudu. Ama ABD ve tekelci sermayenin hü-kümet yanl›s› tutumlar› komuta kademesinin hemen al-t›nda önemli de¤iflimler yaratmaktayd›. Özkök, KuvvetKomutanlar› aras›nda yine yaln›zd› ama Büyükan›t-Bafl-bu¤-Koflaner ekibi sayesinde bir alt kademe içinde gü-cü ele geçirmiflti. Ulusalc› kanat ise egemenlerin uygu-lad›¤› hükümet yanl›s› abluka nedeniyle içerden çatla-m›flt›. Yalman, Ö.Örnek’le birlikte daha temkinli hare-ket ederken, Eruygur ise ‹.F›rt›na ile birlikte ortak ta-v›r alarak radikalleflmekteydi.

Aral›k 2003’te Genelkurmay Baflkan› Hilmi Özkök di-¤er kuvvet komutanlar› taraf›ndan istifaya zorland›. Budönemde kuvvet komutanlar› aras›ndaki s›k›yönetim tar-t›flmas› darbe aray›fllar›na kadar gitti. Sonradan kamu-oyuna yans›yan darbe tart›flmalar› bu dönemde günde-me gelmekle birlikte, tekelci sermaye, ABD ve di¤ergüç odaklar› içinde yap›lan yoklamalar›n sonucunda kla-sik ya da postmodern herhangi bir darbe girifliminin tut-mayaca¤› anlafl›ld›. Bunun sonucunda Yalman-Örnekikilisi darbe/müdahale fikrine karfl› ç›karken, ›srarc› olanEruygur-F›rt›na ikilisi ise baflar›s›zl›¤a boyun e¤di.

Bu koflullarda tekelci sermaye ve ABD, ulusalc›-radikal-lerin inisiyatifine geçen devletçi-otoriter kanad› tümüylekarfl›s›na ald›. Ulusalc›lar›n siyasal ataklar›, egemen s›-n›flar içinden ç›kan bir afl›r›l›k giriflimi, ayaklar› yerebasmayan (zira tekelci sermaye ve emperyalist odaklar›ndestek vermedi¤i) bir iktidar giriflimi olarak tarihe geç-ti. Böylece ulusalc›l›¤a yönelmifl olan devletçi-otoriterkanat, egemenler ad›na tarih-d›fl› bir konuma düflmüfl ol-du. AKP’nin iktidar olmas›n›n ard›ndan yönelinen bafla-

r›s›z darbe aray›fllar› bu tarih-d›fl›l›¤›n kan›tlar› olurken,devletçi-otoriter kanad›n kendi içinde de ayr›flmas›na, çö-zülmesine ve Genelkurmay’dan tasfiye edilmesine zeminhaz›rlam›fl oldu. Böylece ülkemizde bürokrasinin tarihselrolünde yap›sal bir gerileme ortaya ç›kt›.

Sermaye içinde bu afl›r›l›¤a oynayan tek büyük aktörUzanlar oldu. A¤ustos 2003’ten itibaren ordunun muh-t›ra verece¤ine inanarak muhalefetin dozaj›n› had saf-haya ç›kartan Uzanlar’›n yanl›fl ata oynad›¤› mal var-l›klar›na el konuldu¤u fiubat 2004’te netleflti.

Ordu içindeki nispi pat durumu, 2004 YAfi’›nda Yalmanve Eruygur’un emekli edilip, Kara Kuvvetleri Komutan-l›¤›’na Büyükan›t’›n getirilmesiyle sona erdi. Böylece ulu-salc›l›k defteri Genelkurmay’da kapand›. Gerici-sömürücükanad›n muzaffer aktörleri olan AKP ve yeni Genelkur-may ekibi, iktidarlar›n› perçinlemek üzere h›zla köfle bafl-lar›n› tutmaya yöneldiler. AKP zaten görülmemifl boyut-ta bir kadrolaflma sürdürmekteydi. Yeni Genelkurmayekibi de, özellikle Jandarma Komutanl›¤› içinde etkili birkaz›ma operasyonuna giriflti. Jandarma ‹stihbarat ekibininönemli aktörlerinin tümü tasfiye edildi. Ergenekon dava-s›nda tutuklanan General Levent Ersöz bu süreçte boflaç›kart›lan, emeklili¤i için bekletilenlerin bafl›nda yer ald›.Haziran 2005’te beklenen geliflme M‹T’te de yafland›.Yeni iktidar güçlerine yak›n olan Emre Taner M‹T Müs-teflarl›¤›’n› fienkal Atasagun’dan devrald›.

108

KONTRGER‹LLA - 2

Aral›k 2003’te Genelkurmay Baflkan› Özkök kuvvet komutan-lar› taraf›ndan istifaya zorland›. Bu dönemde kuvvet komu-tanlar›n›n darbe aray›fllar›, sonras›nda ErgenekonOperasyonu’nun vesilesi oldu.

Page 111: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Egemen güç odaklar›ndan tasfiye olan ulusalc›lar, eski-si gibi “yukardan afla¤›” de¤il, bu kez “sivil” siyaseteh›z verip, çeflitli derneklerde örgütlenmeyi yo¤unlaflt›ra-rak “afla¤›dan yukar›” bast›rmaya bafllad›lar. Ancak ge-rek egemenler nezdinde kaale al›nmak için gerekse deal›flkanl›klar› gere¤i hala devleti yönetiyorlarm›fl gibiyukardan hareket etmeye devam ediyorlard›. Elbette busürece kendi “klasik” (kontrgerilla) yöntemleriyle demüdahale ederken, özellikle ordunun alt kademelerinietki alanlar› içinde tutarak Genelkurmay’› AKP karfl›-s›nda hareket etmeye zorlamaktayd›lar. Bu süreçte di-¤er ekip de bofl durmamakta, benzer yöntemlerle süre-ci buland›rmaya çal›flmaktayd›. 2005 Newroz’unda engergin kent olan Mersin’de bir bayra¤›n yak›lmas› üze-rine “bayrak krizi” patlat›ld›. Kas›m 2005 fiemdinli’deUmut kitap evini bombalayan kontrgerillac› subaylarhalk taraf›ndan yakaland›. Bu dönemde, adeta “mede-niyetler çat›flmas›”n› körükleyen, rahip cinayetleri gün-deme geldi. Trabzon’da Rahip Santoro öldürüldü. Ma-y›s 2006’da Cumhuriyet gazetesi peflpefle birkaç kezbombaland›. Yine May›s 2006’da Dan›fltay bask›n› gün-deme geldi. Her iki taraf karfl›l›kl› gerçeklefltirdikleri bueylemleri birbirinin üzerine att›.

A¤ustos 2006 YAfi’›nda Büyükan›t Genelkurmay Bafl-kanl›¤›na, ‹lker Baflbu¤ Kara Kuvvetleri Komutanl›-¤›’na, Ifl›k Koflaner Jandarma Genel Komutanl›¤›’naatand›. Böylelikle Büyükan›t’tan sonra Baflbu¤ ve Ifl›kKoflaner’in Genelkurmay Baflkanl›klar›n›n yolu aç›ld› veart›k Genelkurmay ulusalc›lardan temizlenmifl oldu.

Bu sürecin en önemli de¤iflimlerinden birisi de medya

alan›nda oldu. Büyük medya odaklar› birer ikifler ‹s-lamc› sermayenin eline geçti ve medya alan›ndaki he-gemonya ‹slamc›lardan yana oluflmaya bafllayarak, AKPlehine son derece etkili bir güce dönüfltü.

2007’de Cumhurbaflkanl›¤› seçimi yaklaflt›kça, gerilimindozaj› artmaya bafllad›. Bu süreçte her iki taraf›n kont-rgerilla güçleri durmaks›z›n çal›flt›.2255 19 Ocak 2007’deHrant Dink’in öldürülmesiyle tüm ülke aya¤a kalkt›.Yüzbinlerin “Hepimiz Ermeniyiz” slogan›yla yürümesi-ni, bir bast›rma operasyonu takip etti. Nisan 2007’deAbdullah Gül’ün Cumhurbaflkan› adayl›¤›n› ilan etme-sinin ard›ndan, 14 Nisan’daki Tando¤an Mitingi’ylebirlikte gericili¤e karfl› çok genifl bir kitle duyarl›l›¤›n›yans›tan ulusalc› mitingler furyas› bafllad›. 18 Nisan’daMalatya’da misyonerler öldürüldü. 25 Nisan’da iseYÖK Baflkan› Erdo¤an Teziç’e suikast giriflimi gerçek-leflti. 27 Nisan’da Genelkurmay sitesinde sanal muht›-ra yay›nland›. AKP yandafllar›, liberaller bu “hatan›n”üzerine derhal giderken, siyasal inisiyatifi yeniden elegeçirdiler, AKP’ye tepki üzerinden mobilize olan bü-yük kitle hareketi geri çekildi. 4 May›s 2007’deki Er-do¤an-Büyükan›t görüflmesiyle AKP ile ordu aras›nda“Dolmabahçe Mutabakat›” gerçekleflti. 12 Haziran2007’de bu mutabakat›n maddelerinden birisi olan Er-genekon Operasyonlar›n›n birinci dalgas› Ümraniye’deele geçirilen bombalar›n ard›ndan bafllad›. 22 Temmuzgenel seçimlerinden AKP iktidar›n› ezici bir üstünlük-le perçinleyerek ç›kt›. Hemen ard›ndan da AbdullahGül Cumhurbaflkan› oldu.

22 Temmuz seçimleri ve ard›ndan Abdullah Gül’ünCumhurbaflkan› olmas›yla tekelci sermaye ve AKP ara-s›ndaki mutabakat bozuldu. Ancak ifl iflten geçmiflti.AKP ‹slamc› sermayeyi ola¤anüstü ölçeklerle gelifltirmeve tekelci sermayenin önde gelen unsurlar›n› geriletmeaç›s›ndan önemli mesafeler kat etmifl, bu tarihsel döne-meçte politik hamlelerle sermaye güçlerinin bilefliminide¤ifltirmeye yönelmiflti. Genelkurmay’› kaybeden,YÖK’ü kaybetmek üzere olan ulusalc›lar, son büyükataklar›n› Ocak-fiubat 2008’de AKP’nin üniversitelerdetürban› serbest b›rakma giriflimine karfl› “AKP’yi kapat-ma davas›” aç›lmas›yla gerçeklefltirdiler. AKP bu ata¤›hafif s›yr›kla, uyar› alarak atlatt›. Ancak AKP’nin Er-genekon Operasyonlar›yla bafllatt›¤› ulusalc›l›¤› tasfiyeoperasyonlar› s›klaflan dalgalarla devam etti. Tüm mu-halif kesimler üzerinde de etkili bir psikolojik operas-yon haline geldi. AKP iktidar›n›n ve rejimin otoriterlefl-mesinin simgesine dönüfltü.

‹çinden geçti¤imiz bu dönem sadece rejim aç›s›ndan birdönüflümü de¤il, ayn› zamanda sermayenin iç bileflen-

109

KONTRGER‹LLA - 2

Page 112: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

leri aç›s›ndan da önemli bir dönüflümü içeriyor. Günü-müzde muazzam ölçekte bir servetin el de¤ifltirmesi,›l›ml›-‹slamc› AKP’nin siyasal iradesi etraf›nda ‹slamc›sermaye lehine gerçekleflmekte. Geleneksel tekelci ser-mayenin bir bölümü (Do¤an, Koç, vb.) afla¤›dan bü-yük bir h›rsla gelen ‹slami sermaye karfl›s›nda dirençörgütlerken, bir bölümü (Do¤ufl) uzlaflma aray›fl›nda, di-¤er bir bölümü ise (bölünen Sabanc›, Karamehmet gi-bi) küçülüp eski etki alan›n› yitirirken, bir k›s›m ‹sla-mi sermaye güçlenerek sermayenin ana unsurlar› aras›-na dahil olmakta. Bu dönüflüm, henüz en olgun sonuç-lar›na ulaflmam›fl olsa dahi, flimdiden egemen s›n›flarittifak›n›n bileflenleri aras›nda da tarihsel bir de¤iflimeiflaret etmekte.

Sonuç1950’lerden bafllay›p 2000’li y›llarda iyice ayyuka ç›-kan ve kontrgerilla ekseninde yo¤unlaflan egemenleraras›ndaki çat›flmay› analiz ederken, ilk olarak egemens›n›flar ad›na yönetim erkini elinde tutan ve/veya süre-ce son derece kritik müdahalelerle dahil olarak “adetabir s›n›f gibi hareket eden” askeri-sivil bürokrasininözel rolü üzerinde durmak gerekir.2266

Cumhuriyetin kurucu kadrolar› olarak askeri-sivil bürok-rasi, kuruculuk misyonu ve burjuvaziyi kendi eliyle ye-tifltirmifl olmas› nedeniyle devlet iktidar› üzerinde belir-gin bir egemenli¤e sahip oldu. Ola¤anüstü bir yetki, ini-siyatif ve özgüvenle kendisini “devletin sahibi” olarakgören bu zümre çok uzun bir süre, 1923’ten 2000’leredek devlet yönetiminde Türkiye egemen s›n›flar ittifak›ad›na belirleyici ve/veya kritik roller üstlendi. Di¤er ye-ni sömürge ülkelere k›yasla istisnai uzunlukta bir süre-

ce yay›lan askeri-sivil bürokrasinin bu etkili pozisyonu,güncel ifllevlerinin yan›s›ra, ayn› zamanda merkezi-feo-dal Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan devral›nan güçlü bürok-rasi gelene¤inin de bir miras›yd›.

1946 sonras›nda Türkiye’nin yeni sömürgeleflmesi süre-ciyle birlikte, askeri-sivil bürokrasinin devlet iktidar›içerisindeki konumu yeniden tan›mland›. Kemalist dö-nemde siyasi egemenli¤i tek bafl›na elinde tutan bürok-rasi iktidar› büyük mülk sahibi s›n›flar›n do¤rudan tem-silcileriyle paylaflmay› kabullendi.

Bu dönüflüm, ayn› zamanda bürokrasinin iç yap›s›ndada de¤iflim dinamiklerini harekete geçirdi. DP iktidar›alt›ndaki 1950’ler d›fliflleri, ordu, milli istihbarat (MAH)içinde do¤rudan ABD’ye ba¤›ml› bir yap›lanman›n ku-rulmaya çal›fl›ld›¤›, CIA ve MI-6 kanallar›ndan isekontrgerillan›n (ÖHD) inflas›na giriflilerek emperyaliz-min elinde geliflen yeni bir askeri-sivil bürokrat çekir-de¤in tohumlar›n›n at›ld›¤› y›llar oldu. Bu yeni bürok-rat çekirdek, ticaret burjuvazisi, tefeciler, toprak a¤ala-r› ittifak› ile do¤rudan ve yak›n bir iliflki içine sokul-du. Bu geliflme egemen blo¤un biçimlenifli aç›s›ndandönüm noktalar›ndan birisini oluflturdu. Bu süreçte em-peryalizme ba¤›ml› bir tekelci sanayi sermayesi de do-¤up geliflmeye bafllad›. “Tek parti bürokrasisi” gücünüve a¤›rl›¤›n› eriten geliflmeler karfl›s›nda, geliflmekteolan bu yeni sanayi burjuvazisiyle iliflki içine girdi. Bi-rinci grup, sömürücü s›n›f kimli¤ini ve toplumsal ge-ricili¤i ay›rt edici ideolojik çizgileri haline getirirken,ikinci grup devletçi-seçkinci-otoriter yönetim anlay›fl›nasahipti. Böylece egemen güçler içerisinde “gerici-sömü-rücü” ve “devletçi-otoriter” olarak tasnif edilebilecek ikikanat olufltu.

KONTRGER‹LLA - 2

Bugün egemenler aras›nda yaflanan siyasal çat›flma, yap›sal bir dönüflüm geçiren sömürge tipi faflist rejimin ve bu rejimin vazgeçilmezi olankontrgerillan›n yeniden yap›land›r›lma mücadelesidir. Ancak süreç sadece yap›ya egemen olan güçler aç›s›ndan bir de¤iflim olarak görülme-melidir. Bir bak›ma sadece ekipler de¤il oyunun zemini ve kurallar› da de¤iflmektedir. Son dönemde ülkemizde özel güvenlik flirketlerinin oynamaya bafllad›¤› rol, önümüzdeki dönemde bu flirketlerin kontrgerilla faaliyetleri aç›-s›ndan önemli ifllevler edinece¤i izlenimi yaratmaktad›r. ABD’de 1980 sonras›nda h›zla geliflen bu e¤ilim, Irak’ta Blackwater flirketine ait paral›askerlerin oynad›¤› rollerle bariz biçimde ortaya saç›ld›. Buna ra¤men güvenli¤in özellefltirilmesi sonras›nda geliflen bu e¤ilim, bir ölçüde ordu-nun güvenlik alan›ndaki tüm geliflmeleri kendi denetimi alt›nda tutma al›flkanl›¤›yla da ba¤lant›l› olarak, henüz Türkiye’de yeterince palazlan-m›fl say›lamaz. Ancak günümüzde ordunun daralt›larak profesyonellefltirilmesi ve iç güvenli¤in a¤›rl›kla polis ve/veya jandarmaya terk edilmehedefi, beraberinde askeri bürokrasinin yeni iktidar blo¤u içindeki gücünün de daralmas›n› beraberinde getirmeye aday olup, güvenli¤in tafle-ronlaflt›r›lmas› yoluyla özel flirketlere devrini kaç›n›lmazlaflt›racak ve kontrgerillan›n yap›s›n› da de¤iflime zorlayacakt›r.Ayr›ca günümüzde iktidar yap›lanmas›nda do¤rudan kritik rol oynayan finans sektörünün de kontrgerillan›n faaliyet alan›n›n d›fl›nda kalmas›düflünülemez. Yönetiflim mekanizmalar› ve sermaye ile iç içe geçen ulusüstü bürokrat bir elit oluflumunun da kontrgerilla yap›lanmas›yla rab›-tas› beklenmelidir. Kontrgerilla içinde de yaflanan tasfiye süreci, bu ayg›t›n sadece yeni güçlerle yeniden yap›land›r›lmas›n› de¤il, ayn› zamandayeni donan›mlarla pekifltirilmesini de içeren bir süreç olarak görülmelidir.

Günümüzde Kontrgerilla Ayg›tlar›ndaGeliflim ve De¤iflimler

110

Page 113: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Egemen güçlerin devletçi otoriter kanad›, askeri-sivilbürokrasi içindeki a¤›rl›¤› sayesinde, 27 May›s hareke-tini geliflen tekelci sanayi burjuvazisinin ihtiyaç duydu-¤u yeni vizyon çerçevesinde yönetti ve iktidar› ele al-d›.2277 Yeni-sömürgecilik iliflkilerinin do¤urdu¤u oligarflikegemen s›n›f ittifak›n› dönemin koflullar›na uygun ola-rak biçimlendirecek ad›mlar bu dönemde at›ld›.

12 Mart darbesi, askeri bürokrasi içindeki “Kemalist” ra-dikalizmi 9 Mart cuntac›lar› flahs›nda tasfiye ederken,emperyalizme tam anlam›yla ba¤›ml› bir sömürge tipi fa-flist yap›n›n yerleflmesinin ve bürokratik yap›n›n bu do¤-rultuda dönüflümünün önünü açt›. Bu sayede 1970’ler te-kelci sermayenin de oligarfli içinde belirleyicili¤i ele al-d›¤› y›llar oldu. Bu dönemde, emperyalizme ba¤›ml›l›kiliflkilerinin derinleflmesi ve sömürge tipi faflizmin ku-rumsallaflmas›na ba¤l› olarak, ülkemiz egemenlerininiçinde rejimi de krize sokan geçmiflten gelen çatlaklar›nortadan kalkmas›, bürokrasinin etki alan›n›n daralmas›beklenirdi. Ancak 1975 sonras›n›n iç savafl koflullar›n›nve bu dönemdeki ekonomik krizin “zorunlu sonucu” ola-rak gündeme gelen 12 Eylül darbesi, askeri bürokrasi-nin politik inisiyatifini yeniden öne ç›kararak egemen s›-n›flar ad›na yönetim erkini sürdürebilmesine olanak sa¤-lad›. Fakat art›k devletçi-otoriter kanad›n bafl›n›, orduiçindeki “Türk-‹slam sentezi” etraf›nda kümelenen sa¤e¤ilimli unsurlar çekmekteydi. Çünkü 12 Mart’taki tas-fiye ve 1970’lerdeki iç savafl e¤iliminin yaratt›¤› kutup-laflman›n ard›ndan askeri bürokrasinin komuta kademele-ri muazzam bir anti-komünizmi içsellefltirmiflti.

1980’li y›llarda, cuntan›n uzatmal› belirleyicili¤i neoli-beralizmin ittirdi¤i yap›sal dönüflüme karfl›, bürokratikbir direnç oluflmas›na uygun bir zemin haz›rlad›. Yeniyeni alevlenen Kürt isyan› da askeri bürokrasinin po-litik inisiyatifinin geliflmesine uygun ortam yaratt›. Odönemde gerici-sömürücü kanat ile devletçi-otoriter ka-nat aras›ndaki bu gerilim, Özal-Üru¤ çat›flmas›nda so-mutlaflmaktayd›.

1990’larda ABD’nin “imparatorluk” rüyas› ve “ulusdevletin çözülmesi” gibi neoliberal tezler, bu hayallereendekslenen gerici-sömürücü kanada ideolojik üstünlüksa¤lamas›na ra¤men, giderek fliddetlenen Kürt ayaklan-mas›na karfl› savaflta elde edilen ola¤anüstü güçlü ini-siyatif sayesinde devletçi-otoriter kanad›n direnifli ve sa-vunma çizgisi geçici olarak baflar› kazand›. Böyleceegemenler ad›na devletçi-otoriter kanat, Kürt ayaklan-mas› yani yeni bir iç savafl üzerinden siyasal inisiya-tifi ele geçirmifl oldu. Bu geliflme ile birlikte devletçi-otoriter kanat Türk-‹slam sentezinden vazgeçerek, (›rk-ç›-Türkçü çekirdek ile 9 Mart kal›nt›lar›n›n ittifak› ola-

rak biçimlenen) ulusalc› politikalara yönelirken emper-yalist politikalar karfl›s›nda da baz› tadilat talepleri(Kürt sorunu, K›br›s, AB) gelifltirdi.

2000’li y›llarda ulusalc› politikalara yönelen kanat ta-dilat taleplerine ABD’nin Irak politikalar›n› ve ›l›ml›‹slam projesini de eklemiflti. Bu koflullarda askeri-sivilbürokrasinin bu bölümü, tekelci sermayenin gelenekselgüçlerini neoliberal politikalar›n yol açt›¤› istikrars›zl›kortam›nda büyüyen “siyasal ‹slam tehdidine” karfl› po-zisyon almalar› için ikna etmeye çal›flt›. Böylece aske-ri-sivil bürokrasinin bir bölümü geçmifl y›llardaki iç sa-vafllar›n (komünizm tehdidi, bölünme tehdidi) ard›ndanbu kez de yeni bir tehdit (fleriat tehdidi) üzerinden ege-menler ad›na yeniden inisiyatif almak ve rejim içinde-ki pozisyonunu korumak istedi. Ancak bu kez emper-yalistler ve ülke egemenleri, bu sorunlar çerçevesinderejimin yap›lanmas›nda önemli dönüflümlere yönelmek-te ve askeri-sivil bürokrasi içinden geliflen k›smi diren-ci k›rmaya çal›flmaktayd›lar.

Egemenler içinden yeterli destek bulamayarak kendiiçinde de çatlayan ulusalc›l›¤›n 2003 sonras›ndaki sonsiyasal ataklar›, egemen s›n›flar içinden ç›kan bir afl›-r›l›k giriflimi, ayaklar› yere basmayan bir iktidar almagiriflimi olarak tarihe geçecektir. ‹flte tam da bu nok-tada, Ergenekon Operasyonu, askeri-sivil bürokrasi için-de yer alan ve iktidar erkini paylaflan bir k›s›m unsur-lar›n afl›r›laflm›fl ve tepkisel yönlerinin ifadesine dönü-flen ulusalc›l›¤›n tasfiye operasyonu görüntüsüyle baflla-d›. Giderek de devletin neoliberal-›l›ml› ‹slam rejimido¤rultusunda dönüflümünün önünü açan bir misyonüstlendi. Zira bu güçler zaten Genelkurmay’daki a¤›r-l›klar›n› yitirmifl, ordu ve kontrgerilla içindeki etkin po-

111

KONTRGER‹LLA - 2

Son y›llar›n en etkili kontrgerilla eylemlerine imza atanYasin Hayal, Erhen Tuncel ve Alparslan Aslan’›n AlperenOcaklar›’yla iliflkileri h›zla deflifre oldu.

Page 114: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

zisyonlar›n› kaybetmifllerdi. Ergenekon Operasyonu, or-du ve bürokrasi içinde sermayenin küresel ihtiyaçlar›-na/dönüflümüne ba¤l› olarak rejimin de¤iflim geçirmesi-ne karfl› direnen ve geçmifl iliflki tarzlar›n›n aray›fl›içinde olan bir k›s›m egemen güçlerin tasfiyesini ibret-i alem bir tarzla sa¤larken, yerini yeni güç iliflkileri-nin ald›¤› bir manivela ifllevi gördü ve görüyor. Bu sü-reci ele ald›¤›m›zda:

11.. Türkiye’deki bugünkü siyasal süreçlerin aç›klay›c›parametresini egemen blok içindeki birbirine denkiki kuvvetin “iktidar savafllar›” de¤il, neoliberalprensipler çerçevesinde yaflanan çok boyutlu dönü-flüme yerlefliklik kazand›r›lmas› (konsolidasyon) ça-bas› oluflturmaktad›r.

22.. Yerlefliklik kazand›rma sürecinin büyük gürültü ç›-karmas›n›n temel nedeni, neoliberal yeniden yap›lan-man›n salt siyasal toplumu de¤il fakat siyasal reji-mi de (mevcut laik ve üniter yap›y› da) dönüfltürü-yor olmas›d›r.

33.. Bu dönüflümün rejimin asli kadrolar› (gelenekselmerkez siyasal güçler) eliyle de¤il de, geçmiflinmerkez karfl›t› hatta neredeyse “rejim karfl›t›” olarakadland›r›labilecek ak›mlar› içinden devflirilen siyasalyap›lanmalar (AKP, Gülen Cemaati) eliyle gerçek-lefltiriliyor olmas›, “iktidar savafllar›” yan›lsamas›n›besleyen bir etkide bulunmaktad›r.

44.. Bu çapta bir dönüflümü, siyasal örgüt ve siyasalkadro özellikleri silikleflmifl, kiflisel ikbali her fleyinönüne geçirmifl geleneksel merkez parti kurmaylar›-n›n üstlenebilmesi mümkün olmad›¤› için bu kadro-lar›n “tarih d›fl›na” düflmüfl olmalar› anlafl›l›rd›r.

55.. Ergenekon davas›n›n varl›k nedenini basitçe iktidarsavafllar› olarak formüle etmek yeterli de¤ildir. Yada bu davan›n varl›k nedenini sadece iktidar blo¤uiçinde hamle üstünlü¤ünü eline geçirmifl muhafaza-kar-liberal (gerici-sömürücü) kanad›n rakip kanad›tasfiyesi olarak aç›klamak da yeterli olmayacakt›r.Daha da ilerisinde, bu dava, iktidar blo¤u içindenzaten tasfiye edilmifl bulunan klikler arac›l›¤›yla, si-yasal toplum ve siyasal rejimin konsolidasyonu sü-recindeki en kritik halkalardan birini teflkil eden or-dunun iktidar blo¤u ile iliflkisinin ve devlet içinde-ki yerinin tanzimine yönelik bir hamledir.

aa.. Türkiye Cumhuriyeti ordusu kuruluflundan itiba-ren esasen bir “iç ordu” karakterine sahipken,neoliberal dönüflümünün bir gere¤i olarak1990’lardan itibaren “d›fl ordu” (profesyonel or-du) niteli¤i kazanmak üzere yeniden yap›land›r-ma bas›nc›yla karfl›laflm›flt›r. “‹ç ordu” ifllevinin

ise yayg›nlaflt›r›lmas› ve güçlendirilmesi yolunagidilen polis ve jandarma teflkilat› taraf›ndan üst-lenilmesi gündeme getirilmifltir.

bb.. Ancak buna karfl›n, 1980’li y›llar›n ortalar›ndan iti-baren varl›¤›n› güçlü flekilde hissettiren silahl› Kürtisyan›, devletin silah tekelini elinde bulundurankuvvetlerin ifllevsel farkl›laflmas›n› öngören bu de-¤iflimi güçlü bir flekilde etkilemifl, zora sokmufl,çetrefillefltirerek sürecin bugünlere kadar uzamas›-na ve karmafl›k biçimler almas›na yol açm›flt›r.

66.. Neoliberal yeniden sömürgelefltirme sürecinin bir ge-re¤i olarak laik ve üniter yap›da giriflilen restoras-yon kaç›n›lmaz olarak Türkiye’nin öne ç›km›fl “kim-lik sorunlar›n›” (Kürt, ‹slamc›, Alevi kimlik sorun-lar›n›) da çözüme kavuflturmak durumundad›r. Buçözüm, ezilen kimliklerin toplumsal iliflkiler bak›-m›ndan eflitsiz konumlar›n› derinlefltirerek gerçekle-flecek bir kimlik serbestisi niteli¤i tafl›d›¤› için “öz-gürlefltirici” olmaktan uzak, k›s›tl› bir “burjuva çö-züm” olarak görülmelidir. Ergenekon Davas›, sözüedilen burjuva çözüme hem “Susurluk” hem de “28fiubat” ve son olarak da “Kürtlere karfl› kirli savafl”boyutu ile meflruiyet kazand›rmay›, di¤er yandan daordunun profesyonelleflmifl bir ayg›t olarak “siyaset-sizlefltirilmesini” ve böylece emperyalizmin tafleron-lu¤una dayal› bölgesel bir uzvu haline getirilmesinihedefleyen bir operasyon niteli¤i tafl›maktad›r.

77.. Ergenekon Davas›, (iktidar blo¤unun yeniden oluflu-muna ba¤l› olarak rejimin yeniden yap›land›r›lmas›-n›n bir parças› de¤il de) daha geri bir aflaman›nuzant›s› olarak iktidar blo¤u içindeki bir yar›lman›nürünü olsayd›, hakim s›n›flar aras›ndaki çeliflkilerdenyararlanma stratejisi ileri sürülerek davada taraf ol-mak ve bu dava zemininde kontrgerilladan hesap

112

Page 115: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

sorulmas› talebini ›srarla savunmak anlafl›l›r olabilir-di. Oysa mevcut durumuyla Ergenekon Davas›na ta-raf olmak, Kürt sorununun “burjuva çözümüne” veTSK’nin bölgesel tafleron konumuna destek olman›nötesinde bir anlama sahip olmayacakt›r.

88.. Kontrgerilladan hesap sormak, ilke gere¤i de¤il, so-mut koflullar›n gere¤i olarak da ancak ve ancakdevrimci bir halk hareketinin gerçeklefltirebilece¤ibir eylemdir. Bu aflamada yap›lmas› gereken dava-da taraf olmak de¤il, ba¤›ms›z bir pozisyondankontrgerillan›n geçmifl, bugünkü ve gelece¤e dair ic-raatlar›n›n teflhir edilmesi olmal›d›r. Bu da geçmifl-ten gelen deneyimler ›fl›¤›nda kontrgerillan›n yenibiçimlenifline odaklanarak gerçeklefltirilmelidir. Erge-nekon Davas› etraf›nda toplumsal muhalefetin birbölümünün “sürece müdahale etme iddias›yla yolaç›karak egemen politikalara yedeklenmesi” proble-miyle, di¤er bir bölümünün “rejimin yeni egemengüçlerinin tasfiye politikalar›na alet olmayal›m kay-g›s›yla geçmiflte -yaflanan iç savafllarda- toplumsalmuhalefetin ezilmesi süreçlerinde yarat›lan zulmüngörmezden gelinmesi” problemi madalyonun iki yü-zü olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Elbette buradakias›l sorun, yap›sal bir derinlikte yaflanan “muhalefetkrizi” nedeniyle toplumsal muhalefetin ba¤›ms›z biraktör olarak devreye girerek süreci sürükleyememe-sinde yatmaktad›r. Bu denklemdeki kritik olgu top-lumsal muhalefetin nesnel krizinin yaratt›¤› yetersiz-liktir. Bu nedenle de rejim yeniden yap›land›r›l›rken,toplumsal muhalefete uygulanan zulmün aktörleri vetarihsel olgular çarp›t›lmakta, maniple edilmekte, ye-ni bir tarih yaz›m› gerçeklefltirilmeye çal›fl›lmaktad›r.Bunlar ›fl›¤›nda, toplumsal muhalefet öncelikle yeniegemen güçlere kan verecek ad›mlardan kaç›nmal›,sonra kendine uygulanan zulmü kendi ba¤›ms›z ini-

siyatifiyle2288 ortaya ç›karmaya çal›flmal›d›r. Zira tarih-sel gerçeklerin bütün boyutlar›yla ortaya ç›kar›lma-s›n›n devrimci bir halk hareketinin eylemiyle müm-kün olabilece¤i nesnel bir do¤rudur ve bugün yap›-labileceklere nesnel bir s›n›r getirmektedir.

99.. Geçti¤imiz 30 y›l boyunca neoliberal esaslar çerçe-vesinde yaflanan ve son 10 y›lda ise ivme kazanantasfiye ve yeniden infla süreci, kriz duvar›na tosla-m›fl durumdad›r. Devlet ve toplumun neoliberal ya-p›lanmas› ve rejim krizinin burjuva çözümü do¤rul-tusunda son kulvara girilmiflken, bütün bu dönüflü-me zemin teflkil eden uluslararas› kapitalizmin neoli-beral formu, derin ve yap›sal bir krizle sars›lmakta-d›r. Emperyalist sistemin sinir merkezlerinden neoli-beral defterin kapand›¤› yolunda ciddi de¤erlendir-meler gelmektedir. Bu durum bir bak›ma Türkiye’deneoliberal dönüflümde çeyrek as›rl›k bir faz fark›n›nortaya ç›kt›¤›n› göstermektedir. Bugünden bak›ld›¤›n-da hiç kuflku yok ki, 1980’lerdeki Özal dönemi ne-oliberal dönüflümün “do¤ru zaman›yd›”; fakat ekono-mik/siyasal politikalardaki bu dönüflüm dönemi ayn›zamanda siyasal rejimi de dönüfltürmeyi gerektirdi¤iiçin erken do¤um karakteri kazand›. Özal neoliberalpolitikalar› oturttu ama bunun gerektirdi¤i egemenblok içindeki de¤iflimi ve rejimin dönüflümünü ger-çeklefltiremedi. Karfl›s›ndaki bürokrasi a¤›rl›kl› dev-letçi-otoriter kanad›n direnci bu de¤iflim bas›nc›n› su-land›rd› ve engelledi. AKP ise yaklafl›k 20-25 y›ll›kbir gecikmeyle olgun do¤umu gerçeklefltiren aktördurumundad›r. 2000’li y›llarda, AKP devletçi-otoriterkanad› tasfiye ederken rejim aç›s›ndan da bu sanc›-l›, gecikmifl dönüflümü gerçeklefltirmifl oldu. Ama bude¤iflim/dönüflüm “operasyonu”, neoliberal dönemisona erdirmesi kaç›n›lmaz olan bir büyük ekonomikkrizin arifesinde/içinde gerçekleflti. Bu “e¤retili¤in”beraberinde getirece¤i tarihsel sonuçlar/zaaflar önü-müzdeki döneme damga vuracak en önemli olgular-dan birisi olmaya adayd›r. Nitekim 29 Mart yerelseçimleri bu k›r›lganl›¤› gözler önüne sermifltir.

Bu saptamalar ›fl›¤›nda, emperyalizmin yeni sömürgeci-lik politikalar›na ba¤l› olarak, içte “›l›ml› ‹slam” d›fltaise “Yeni Osmanl›c›l›k” politikalar›yla karakterize olanbu yeni süreç,

11.. Yeni bir sermaye bileflimi ve yeni bir hakim s›n›f-lar ittifak›n›n oluflma sürecidir, yani oligarflinin ye-niden yap›land›r›lma sürecidir;

22.. Siyasal rejimin yeniden yap›land›r›lmas› süreci yada ayn› anlama gelmek üzere sömürge tipi faflizminyeniden infla sürecidir. Buna ba¤l› olarak, bu süreç;

113

Kontrgerilladan he-sap sormak, ilke ge-re¤i de¤il, somut ko-flullar›n gere¤i olarakda ancak ve ancakdevrimci bir halk ha-reketinin gerçekleflti-rebilece¤i bir eylem-dir. Bu aflamada ya-p›lmas› gereken da-vada taraf olmak de-¤il, ba¤›ms›z bir po-zisyondan kontrgeril-lan›n geçmifl, bugün-kü ve gelece¤e dairicraatlar›n›n teflhiredilmesi olmal›d›r.

Page 116: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

aa.. ‹slami kural ve yaflam tarz›n›n beraberinde getir-di¤i gereksinimlerin rejimle uyumlulaflt›r›lmas›n›nhedeflenmesiyle birlikte, Cumhuriyetin bafllang›-c›ndan bu yana sürdürülen burjuva-laisizmininde¤iflim sürecidir;2299

bb.. Kürt sorununun do¤rudan ABD eksenli yeni sö-mürgecilik politikalar›na ba¤l› olarak geliflmesive neoliberal kimlik politikalar›n›n uygulamayasokulmas›yla birlikte gündeme getirilen burjuva“çözümün” itkisiyle Cumhuriyetin bafl›ndan berimevcut olan “üniter devlet” anlay›fl›n›n (ortadankalkmas› de¤il) dönüflüm sürecidir;3300

cc.. Yönetiflim mekanizmalar›n›n da devreye girme-siyle birlikte, sömürge tipi faflizmin s›n›rlar› için-de varolan temsili demokrasiye/parlamenter de-mokrasiye özgü kurumlar›n›n iyice ifllevsizleflme-si ve sömürge tipi faflizmin icras›n›n daha da eli-tistleflmesi ve otoriterleflmesi sürecidir;

dd.. Yaflanan otoriterleflme ve elitleflmenin zorunlu si-yasal/toplumsal sonucu olarak, bugüne dek “ka-mu-yurttafllar” iliflkisi olarak düzenlenen kapita-list toplumun örgütlenme ilkesinin, (neoliberalpolitikalar›n yaratt›¤› güvencesizlefltirme ve uygu-lanan kimlik politikalar›na paralel) yerini “kamu-cemaatler” iliflkisi olarak (ülkemizdeki ‹slamia¤›rl›kl› versiyonuyla) düzenlenmesinin önününaç›lmas› sürecidir;

ee.. Ordunun rejim içindeki konumlan›fl›n›n ve a¤›r-l›¤›n›n afla¤› çekilmesi rejimin demokratiklefltiril-mesi de¤il, tam aksine ordunun “iç ordu” ve“d›fl ordu” rolleri ayr›flt›r›l›rken devletin bask›ayg›tlar›n›n ço¤alt›lmas›, güçlendirilmesi ve bas-k› ayg›tlar›n›n merkezinin de¤iflmesini de içerenbir flekilde yeniden yap›land›r›lmas› sürecidir;

ff.. Ordunun bu yeni misyonu çerçevesinde rejimiçindeki rol de¤iflimi/kayb›, geleneksel askeri bü-rokrasinin bir k›sm›n›n öncülü¤ü etraf›nda topla-nan “devletçi-otoriter” kanad›n egemen ittifak›nd›fl›na ç›kar›lmas› ve misyonunun yok edilmesigiriflimidir;

gg.. Oluflan yeni hakim s›n›flar kombinasyonuna ba¤-l› olarak ve iktidar ayg›tlar›ndaki de¤iflim ve çe-flitlenmeye uygun olarak rejimin ana unsurlar›aras›nda yer alan kontrgerillan›n yeniden yap›lan-d›r›lma sürecidir;

hh.. Geleneksel askeri-sivil bürokrat elitin dönüflümsürecinde bir bölümünün yönetiflim mekanizma-lar› içinde yer alarak sermaye ile tam anlam›y-la bütünleflen, ulusüstü ba¤lant›lara sahip yeni bir

bürokratik elitin oluflum aflamas›nda, bürokrasiiçindeki siyasal a¤›rl›k merkezinin el de¤ifltirmesürecidir.

2000’lerin yaklafl›k ilk on y›l›n› gittikçe fliddetlenen verejim krizi do¤rultusunda derinleflen siyasal çalkant›lar-la tamamlayaca¤› anlafl›lan Türkiye, flimdi bir de çokyönlü ve köklü etkilerine tabi olaca¤› küresel bir eko-nomik ve (son yerel seçimlerin ard›ndan iyice netlefl-ti¤i üzere) siyasal krizle karfl› karfl›yad›r. Kuflkusuz bukoflullarda yönetenler, “eskisi gibi yönetme” yetenekle-rini büyük ölçüde kaybedeceklerdir. Buna paralel ola-rak tarihte pek çok kez görüldü¤ü gibi, bir sürecin enideal formuna ulaflt›¤› an, ayn› zamanda onun defor-masyonunun da bafllad›¤› an olmaktad›r. Örne¤in,“Keynesyen politikalar›n ve Refah devletinin” en gelifl-kin dönemi olan 1960 sonlar›-1970 bafllar› ayn› zaman-da onun krizinin ve çözülmesinin de bafllad›¤› dönem-dir. Bu benzetmeden yola ç›karak, AKP’nin dümeninegeçti¤i “neoliberal politikalar ve rejim modelinin” de,yaflanan küresel krizle birlikte olgunluk aflamas›ndan gi-derek düflüfl ve de¤iflim aflamas›na geçmesinin kaç›n›l-maz gözüktü¤ünü söyleyebiliriz.

Buna karfl› egemenlerin “yönetememe” durumunun,1980’lerden bu yana çözümsüz bir flekilde varl›¤›n› sür-düren “muhalefet krizi” ortam›nda yaflanacak olmas›,Türkiye’de kriz ve siyaset iliflkisinin bir di¤er öne ç›-kan özelli¤idir. Bugün yaflanan ekonomik krizin yara-taca¤› sonuçlar›n giderek siyasal bir krize de dönüfle-rek, ülkemizdeki neoliberal modelin çözülmesinin nes-nel koflullar›n› yaratmas› akla uygun olmakla birlikte,tarihin ak›fl›n›n hangi do¤rultuda seyredece¤i egemenle-rin müdahaleleriyle birlikte, esas olarak toplumsal mu-halefetin geliflimi ve sürece müdahale yetene¤ine ba¤-l› olacakt›r.

Dipnotlar:11 Bunlar aras›nda Ünal Erkan, Mehmet A¤ar, Cevdet Saral, Kemal Yaz›c›o¤lu gibi son-

raki dönemlerin flöhretli emniyet mensuplar› ve siyaset adamlar› yer almaktayd›.22 1990’larda yurda geri dönen ve bat›k banker olarak ünlenen Nasrullah Ayan, Avru-

pa’ya uyuflturucu sevk edilerek karfl›l›¤›n›n alt›n ve mücevher olarak ülkeye geridöndürülmesi trafi¤inin kilit ismiydi.

33 Y›llar sonra 1994 krizinden ç›kmak için Tansu Çiller de ayn› yola baflvuracak, erointrafi¤inden elde edilen paralar ile ülke ekonomisinin içine girdi¤i krizi aflmaya ça-l›flacak ve bu durum iddianamelere yans›yacakt›.

44 1980’lerde demokrasi havarili¤i yapan Özal’›n güvenlik konular›nda di¤er dan›fl-manlar›n›n neredeyse tümü 1977 darbe haz›rl›¤› nedeniyle ordudan at›lma özelharpçiler Kemal Yamak, Recai Engin, Hulusi Say›n, Rüfltü Naibo¤lu gibi isimler-di.

55 Ordu içinde parlayan ve daha tu¤generalken gelece¤in Genelkurmay Baflkan› olarakgörülen Cumhur Evcil, 1990’daki YAfi’da korgeneralli¤i beklerken Özal’›n iste¤iy-le emekliye sevk edilecekti.

66 Bu çat›flman›n ikinci raundu ve as›l hesaplaflma 1996’daki Susurluk sürecinde ya-p›lacakt›.

77 1996’da Susurluk’ta ortaya ç›kacak tafllar bu süreçte döflenmekteydi.

114

KONTRGER‹LLA - 2

Page 117: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

88 YÖK’ün iktidar ayg›tlar› aras›nda ne denli kritik bir role sahip oldu¤u 2000’li y›llar-da AKP ile süren gerilimler esnas›nda çok daha somut olarak görülecekti.

99 2000’li y›llar›n birçok provokasyonunun üniversitelerde meydana gelmifl olmas› ve-ya önemli olaylarda rol alanlar›n üniversite ba¤lant›l› olmas›, yine bilumum “stra-tejik araflt›rmac›n›n” istihbarat faaliyetlerine meflruiyet kazand›r›lmak üzere üni-versitelerde konumland›r›lmas› asla tesadüf olarak ele al›nmamal›d›r.

1100 Örne¤in 28 fiubat sonras›nda egemenli¤ini yeniden tesis eden otoriter-devletçi ka-nad›n bas›nc›yla, AKP’nin yeni iktidara geldi¤i 2003’lerde dahi, 2.Irak harekat› veK.Irak pazarl›klar› devletçi-otoriter kanatla ba¤lant›l› (flimdiki MHP milletvekili)Deniz Bölükbafl› arac›l›¤›yla yürütüldü. 2000’lere do¤ru D›fliflleri bürokrasisiABD-‹ngiliz-‹srail politikalar›na tam anlam›yla teslim olan ilk kalelerden birisi ol-du. 2000’li y›llarda ABD’nin ›l›ml› ‹slam projesinin Türkiye’de hayata geçirilifl sü-recinin uzant›s› olarak devletin kuflat›lmas›, AKP iktidar›n›n ve ›l›ml› ‹slam rejimi-nin inflas›nda, politikalar›n›n oluflumunda D›fliflleri bürokrasisi, M‹T ve polislebirlikte motor rol oynayan üçlüyü oluflturacakt›.

1111 Yeni ABD politikalar›na eklemlenen ‹ngiltere, bölgedeki tarihsel deneyimi nedeniy-le bu süreçte özellikle Ortado¤u ve Kafkaslar’da öncü roller üstlendi.

1122 Nitekim bu faaliyetlerden dolay› 1999 Haziran’›nda Özbekistan’da (cemaate ait)Türk okullar›n›n kapat›lmas› karar› al›nd›. 2009 fiubat›nda da üçü Türk 11 kifliGülen Cemaatine üye olmak suçundan hapis cezas›na çarpt›r›ld›. Yine Rusya’yaba¤l› bir Federe Cumhuriyet olan Baflkurdistan’daki cemaat okullar› kapat›ld›, 10ö¤retmen s›n›r d›fl› edildi.

1133 Sonraki y›llarda Eymür, Ergenekon Davas› sürecinde de operasyonlar› yönlendi-ren Fethullahç› polis odaklar›, Hiram Abas’›n öldürülmesinin devletçi-otoriter ka-nad›n sa¤lad›¤› istihbarat ve yönlendirme sonucunda gerçekleflti¤ini sürekli vur-gulad›lar. Ancak bu konuda hiçbir somut kan›t gösterilmedi. Devrimci Sol isedaima eylemi üstlendi ve iddialar› devrimcilerin karalanmas› olarak niteledi.

1144 Eflref Bitlis kazas› üzerinde suikast iddialar› halen sürmekte. Orgeneral Eflref Bitlisgenel anlam›yla devletçi-otoriter kanada yak›n olmakla birlikte, Kürt sorunundabask›c›l›kla yetinmemeyi öngören farkl› bir yönelime sahipti. ABD’nin K.Irak po-litikalar›na karfl›yd› ama sorunun K.Irak Kürtleriyle birlikte, onlara hamilik yap›la-rak çözülebilece¤i fikrindeydi. Devletçi-otoriter kanad›n politik inisiyatifi ele ge-çirdi¤i, kirli savaflta topyekun bir sald›r›ya haz›rland›¤› bu dönemde, J‹TEM’ikontrol eden, J‹TEM’de Albay Cem Ersever’in bafl›n› çekti¤i bir ekip üzerindengenifl bir inisiyatif alan›na sahip olan Jandarma Komutan›n›n ç›karabilece¤i pü-rüzler ortadayd›.

1155 Özal’›n ölümüne dair kuflku oluflturan çeflitli iddialar mevcut. Eflref Bitlis ve Özal’›nflüpheli ölümlerinin tüm yetkililer ve tüm egemenler taraf›ndan geçifltirilmesi veÖzal’a yönelik 1988 suikast›n›n üzerine ciddi biçimde gidilmemifl olmas› ortadabir “ABD ile devletçi-otoriter kanat” konsensüsünün varl›¤› ihtimalini akla getiri-yor. Zira Özal politikalar› Türkiye’nin Ortado¤u’da özellikle de Irak’ta fazla ileri git-me ihtimalini do¤urabilir ve ABD politikalar› aç›s›ndan soruna yol açabilirdi.ABD, Kürtleri istedi¤i gibi maniple edemeyebilirdi. Keza, Eflref Bitlis’in Kürt so-rununa yönelik yaklafl›m› da K.Irak’ta benzer sonuçlar do¤urabilirdi.

1166 Soldaki yasallaflma tart›flmalar›n›n önünü açarak soldaki liberalleflme bas›nc›n›nbaflat hale gelmesinde kritik rol oynayan Devrimci Yol gelene¤inden gelenleraras›ndaki “Tart›flma Süreci” 1992 Nisan’›nda bafllad›.

1177 1990’larda ‹slam’› topyekun düflman ilan eden ABD’nin 2000’li y›llarda ›l›ml› ‹slampolitikalar›na yönelmesiyle birlikte, çözülen siyasal arenan›n ve rejimin yenideninflas› AKP üzerinden sa¤lanacakt›.

1188 Susurluk sürecinde bu banka üzerinden a盤a ç›kan uluslararas› doland›r›c›l›k vekara para aklama iliflkileri, K›br›s’›n Türk kontrgerillas›n›n lojistik üssü olarak kul-lan›ld›¤›n›n aç›k kan›t› oldu. K›br›s konusunda egemenler aras›nda kopart›lan gü-rültülerin önemli bir bölümünün alt›nda, özellikle de devletçi-otoriter kanat aç›-s›ndan, K›br›s’›n oynad›¤› bu lojistik üs rolü yatmaktad›r.

1199 28 fiubat sürecinde Amerikal› yetkililer taraf›ndan en çok “pohpohlanan” generalolan Çevik Bir, emekli olduktan sonra, AKP döneminde ‹slamc› bir flirketin yöne-tim kurulu üyesi oldu ve bu pozisyonunu halen de sürdürüyor.

2200 T.Erdo¤an ve A.Gül’ün bafl›n› çekti¤i Yenilikçi kanat sonraki y›llarda FP’nin de ka-pat›lmas›n›n ard›ndan Milli Görüfl’ten koptu ve AKP’yi kurdu.

2211 Behçet Oktay’›n ad› Ocak 2009’daki Ergenekon Operasyonunda ‹brahim fiahin’inifadelerinde geçecekti. Ordudan madalya alan yegane polis olan Behçet Oktay1998’den beri bu görevini kesintisiz sürdürdü ve 2009 fiubat’›nda -geliflmelerinard›ndan- intihar etti.

2222 ABD yetkilileri bu kurultay’la birlikte CHP’nin ulusalc› çizgiye kaymas›n› endifle ve-rici bir geliflme olarak de¤erlendireceklerdi.

2233 ABD’nin 1990’lar›n ortalar›ndan itibaren ‹slam co¤rafyas› için yeni bir politika ola-rak gelifltirdi¤i ›l›ml› ‹slam projesi, Malezya’da Malezya ‹slam Partisi (PAS),Fas’ta Adalet ve Kalk›nma Partisi (PJD), Tunus’ta Yeniden Do¤ufl Partisi (AL-NAHDA), M›s›r’da Müslüman Kardefller’den kopan liberal kanad›n kurdu¤u Mer-kez Partisi (AL-WASAT) üzerinden yaflama geçirilmekteydi.Türkiye’de ise AKP,›l›ml› ‹slam projesinin uluslararas› ölçekte örnek modeli oldu.

2244 Asl›nda neoliberalizmin öngörüleri aç›s›ndan gereken y›k›m süreci ile yeniden infla

sürecinin genellikle ayn› güçler taraf›ndan gerçeklefltirilememesi, neoliberalizminbir paradoksu olarak neredeyse evrensel bir gerçekliktir. Yeni-sömürge ülkelerde1980’lerde darbe ve/veya darbe sonras› süreçlerde gerçekleflen neoliberal y›k›m,neoliberal zihniyetli politikac›lar ve bürokratlar eliyle gerçeklefltirildi. Ancak eskiyap›n›n çözülebilmesi aç›s›ndan zorunlu olarak her fleyin kurals›zlaflt›r›ld›¤› bu y›-k›m süreci ayn› zamanda büyük bir ya¤ma ve talan süreci olarak da yafland›. Bukurals›zlaflt›rma, ya¤ma ve talan operasyonlar›yla siyasi kadrolar›n yozlaflmas› veideolojik tutunumlar›n›n kaybolmas› sonucunu h›zla do¤urdu. Cebini doldurmak-tan baflka hiçbir ideali kalmayan ve kolayl›kla her tür siyasal entrikaya bulaflan si-yasal kadrolar›n, neoliberalizmin öngörülerine uygun olarak rejimlerin gereksindi-¤i kapsaml› yeniden infla sürecine öncülük etmesi mümkün de¤ildi. Bu nedenlede neoliberal yeniden yap›lanma genellikle düzend›fl› güçler içindeki ak›mlar›n dü-zen içine devflirilerek liberalize edilmesi arac›l›¤›yla ve bu yeni “idealist” kadrola-r›n oluflturdu¤u örgütler eliyle ve yeni iktidar blo¤una yeni bir sosyal zemin des-te¤inin sa¤lanmas› sayesinde gerçeklefltirilebildi. Bunun soldan tipik örnekleriBrezilya’da Lula önderli¤indeki ‹flçi Partisi iktidar›, Güney Afrika’da Mandela ön-derli¤indeki Afrika Ulusal Kongresi (ANC) iktidar› ve ‹slami co¤rafyada AKP ikti-dar› olarak gerçekleflti. Asl›nda Türkiye’de sol ve Kürt Hareketi içindeki AB’cilikak›m›n›n bilinçalt› rüyas›n›n, bu misyonu ‹slamc›lar yerine kendilerinin gerçeklefl-tirmesi oldu¤unu söylemek abart›l› olmayacakt›r.

2255 Son dönemin tüm kontrgerilla eylemleri Ergenekon’a ba¤lanmaya çal›fl›larak reji-min yeni egemenleri tarihsel olarak aklanma gayreti içindedir. Oysa bu geçmiflsüreç her iki taraf›n ortak imalat› oldu¤u gibi, birbirlerine karfl› da benzer yön-temlerle mücadele etmektedirler. Devletçi-otoriter kanad›n ayyuka ç›kan kont-rgerilla icraatlar› art›k herkesin malumu. Ancak örne¤in Yasin Hayal/Erhan Tun-cel gibi BBP art›klar›n›n iflledi¤i ve AKP’nin bugün hala Emniyet ‹stihbarat›n›n ba-fl›nda tuttu¤u (16 Mart 1978’de 7 ö¤rencinin öldürüldü¤ü ‹.Ü. katliam›yla ba¤-lant›s› bilinen) Ramazan Akyürek’in de ad›n›n geçti¤i Hrant Dink cinayeti;PKK’nin üzerine at›lmaya çal›fl›lan 27 Temmuz 2008’de 18 kiflinin öldü¤ü 150 ki-flinin yaraland›¤› Güngören Katliam› gibi bir dizi olay, ba¤lant›lar› itibariyle Erge-nekon’dan ziyade di¤er kanad›n kontrgerillas›na ve MOSSAD, CIA, MI-6 gibi ilifl-kilere daha fazla iflaret etmektedir.

2266 Buradaki bürokrasi çözümlemesi; bürokrasiyi bir s›n›f olarak gören, s›n›flar müca-delesi perspektifini de merkezi temsil eden askeri-sivil bürokratik s›n›f ile burju-vaziyi de içinde bar›nd›ran çevrenin mücadelesi fleklinde takdim eden ve böyle-ce sömürü ve kanla bezenmifl iktidar pratiklerinden burjuvaziyi soyutlayarak onumasumlaflt›ran sivil toplumcu analizlerden ayr› tutulmal›d›r. Buradaki yaklafl›m,bir k›s›m bürokrasinin yeni-sömürgecilik iliflkileri çerçevesinde kendini koflulla-ra uyarlayarak egemen ittifak içindeki pozisyonunu iç savafllar üzerinden bir sü-re uzatabilme mücadelesi olarak ele al›nmal›d›r.

2277 Dönemin ilerici uluslararas› atmosferi ve hareketin kimi “afla¤›dan” özellikleri,darbenin “özgürlükçü”, “ba¤›ms›zl›kç›”, “ilerici” unsurlar›na özel bir inisiyatif vehareket alan› sa¤lad›. 27 May›s hareketinin siyasi liderli¤i, hareketin tarihsel ge-liflme koflullar›na ba¤l› olarak “devletçi-otoriter” oligarfliyle, “özgürlükçü, ba¤›m-s›zl›kç›” “Kemalist sol kanat” aras›ndaki kendine özgü bir “koalisyon” görünümükazand›. 1961 Anayasas›n›n özgürlükçü ve demokratik karakteri bu geçici dengedurumunun bir sonucu olarak ortaya ç›kt›. K›sa bir sürede ipleri eline alan oligar-fli için bu nispi dengenin, ürünleriyle birlikte ortadan kald›r›lmas› bafll›ca bir so-run oluflturdu. Oligarfli bu sorunu 12 Mart darbesiyle çözdü.

2288 “Genç siviller” ve birtak›m ‹slamc› odaklar/dernekler gibi yeni egemen güçlerin yan›n-da yer alan ve süreci “tasfiye edilen cuntac›lara karfl› mücadele” etraf›nda tan›mla-yan (hatta baz› platformlarda tarihsel bir netlikle “görevimiz davan›n savc›lar›na yar-d›mc› olmakt›r” fleklinde bir k›s›m ifadelerde bulunan) düzen içi/iktidar yanl›s› güç-lerle bir araya gelerek Ergenekon Davas›na/Sürecine müdahale etmeye çal›flmak,(örne¤in SDP, ESP ve Kürt hareketindeki sol-liberalizmden etkilenenlerin izledi¤i buçizgi) toplumsal muhalefetin almas› gereken ba¤›ms›z pozisyonu bulan›klaflt›rmak-tan öteye gitmemektedir. Oysa davaya/sürece müdahale aç›s›ndan ittifaklarda net-lik ve söylem berrakl›¤› en kritik noktalar›n bafl›nda gelmektedir.

2299 Ülkemizde Cumhuriyetin 1923’ten beri mevcut “laik ve üniter yap›s›nda” günde-me gelen de¤iflimin devrimci-sosyalist muhalefet aç›s›ndan do¤rudan politik so-nucunu “cumhuriyetin korunmas›” olarak ifade eden ve TKP’de cisimleflen sta-tükocu yaklafl›m, “yeni sömürgecilik” iliflkilerinin do¤as›n› kavramaktan uzak,“kesintisiz devrim” esprisiyle tan›flmam›fl, düflünce sistemati¤i daima “aflamal›devrim” kavray›fl›yla ilerleyen, bu nedenle de reformizm ve düzen içi güçlerle it-tifak politikalar›na kolay yönelebilen bir politik kavray›fl›n ürünüdür.

3300 Bugünlerdeki “Kürt aç›l›m›n›n” baflar› ya da baflar›s›zl›¤›, s›n›rlar›n›n dar ya da ge-nifl olmas›, zaman içinde ileri s›çramalar ya da geriye dönüfllerle yüz yüze gelin-mesi bu tespiti de¤ifltirmez. Burada esas olan, Kürtlerin yok say›ld›¤› ve asimileedilecekleri varsay›m›na dayal› bir rejimden, flu ya da bu ölçekte Kürt “realitesi-nin” (varl›¤›n›n) tan›nd›¤› bir rejime evrilinmifl olmas› ve bunu inkar edecek giri-flimlerin mevcut jeopolitik dengeler içinde ancak tarih-d›fl› kalmakla malul olaca-¤› bir düzleme girilmifl olmas›d›r. Bu yeni düzlem üniter yap›n›n ortadan kalkma-s›n› içermemektedir.

115

KONTRGER‹LLA - 2

Page 118: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

III. Bunal›m döneminin özeti, emperyalist bütünleflme biçimini de¤ifltirenyeni bir emperyalist dünya piyasas›n›n, sosyalizmin, ba¤›ms›zl›k hareketlerinin ve örgütlü iflçi s›n›f›n›n bas›nc› alt›nda ve ABD’nin mutlakegemenlik koflullar›nda yaflanm›fl olan genel bir ekonomik büyüme döneminde infla edilmesi ve genifllemesidir.

Emperyalizmin III. Bunal›m DönemiEmperyalizmin III. Bunal›m DönemiIII. Bunal›m döneminin özeti, emperyalist bütünleflme biçimini de¤ifltirenyeni bir emperyalist dünya piyasas›n›n, sosyalizmin, ba¤›ms›zl›k hareketlerinin ve örgütlü iflçi s›n›f›n›n bas›nc› alt›nda ve ABD’nin mutlakegemenlik koflullar›nda yaflanm›fl olan genel bir ekonomik büyüme döneminde infla edilmesi ve genifllemesidir.

Page 119: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

117

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Solun egemenler aras› siyasal çat›flmalar› çözümlerken sergiledi¤ibirçok savrulma, emperyalist sistem içinde biçimlenen ba¤›ml›l›kiliflkileri hakk›ndaki hatal› çözümlemelerden kaynaklanmaktad›r.Ucu hep s›n›f uzlaflmac›l›¤›na varan ve yeni türden bir “aflamac›l›kla”karakterize olan bu yaklafl›mlar, solun 1960’larda önemli ölçüdeaflt›¤› alanlarda yeni hayaletler üretmektedir. Kah çözülen otoriteregemen s›n›f güçlerini varolmayan “milli burjuvazilerin” yerinekoyarak “milli demokratik devrimlere”; kah liberal entegrasyonistegemen s›n›f güçlerini varolmayan “devrimci burjuvazinin” yerinekoyarak “demokratik devrimlere” ulaflan bu yaklafl›mlar, bugününyeni reformizmine teorik g›da sa¤lamaktad›r. Eski “metropol devri-mi” ve “sömürgesel devrim” flemalar›n›n bu yozlaflm›fl tekrarlar›,güncel ba¤›ml›l›k iliflkilerini ya ba¤›ml› ülkeleri “metropollefltirererek”ya da “resmi-klasik sömürgecili¤e” gönderme yaparak kavramayaçal›fl›rlar. Çünkü her iki yaklafl›m da, yeni “emperyalist” iliflkileringenel olarak ulus devletin güç yitimine neden oldu¤unu varsay-maktad›r. “Emperyalizmin III. Bunal›m Dönemi Teorisi”nin dayand›¤› temelyöntemse, emperyalist ba¤›ml›l›k iliflkilerini, tekelci sermaye birikimive yeni sömürgecilik sistemati¤i aras›nda kurdu¤u iliflki sayesindebaflka bir gözle görmemizi sa¤lar. Bu kavramsal çerçeve, düne ait de¤ildir. Çünkü t›pk› tekelleflmeolgusu gibi yeni sömürgecilik olgusunun da belirli bir tarihselgeliflme efli¤inde nas›l ortaya ç›kt›¤›n› ve geliflti¤ini görmemizisa¤lar. Bu çerçeve militarizmin, tekelci sermaye birikiminin zorunlu,ayr›lmaz bir parças› oldu¤unu vurgular: Emperyalizmin belirli birgeliflme aflamas›nda, piyasa zorun yerini almam›flt›r. Yeni türden birekonomik zorbal›k, yeni türden bir askeri zorbal›k arac›l›¤›yla uygu-lanmaya bafllanm›flt›r. Yeni sömürgeci “gizli iflgal” ise, ba¤›ml›l›kiliflkilerinin gerçek anlamda gizlenmesi de¤il, tekelci birikiminhizmetindeki ekonomik, mali ve militarist araçlarla en ücra köflelerekadar yay›lan kapitalist iliflkiler içinde do¤allaflt›r›lmas›d›r.Emperyalistlerin ba¤›ml› ülkeleri aç›k zor dahil ekonomik, askeri,kültürel yöntemlerle içerden fethetmesi anlam›na gelen gizli iflgal,günümüzün evrensel piyasas›n›n da gerçek kurucusudur. Üstelikancak bu iflgali do¤allaflt›ran yerli egemen s›n›flarla ve onlar›n faflistrejimleriyle birlikte anlafl›labilir. Sömürgecili¤in tekelci kapitalizmkoflullar›nda nas›l yeniden üretildi¤ine ›fl›k tutan yeni sömürgecilikkavram› ve “anti oligarflik-anti emperyalist devrim” yaklafl›m›, buyüzden devrimci kopufl hareketlerinin ortak kalk›fl noktas›n›oluflturmufltur. Bu kopufl hareketleri, faflizme karfl› mücadeleyiemperyalizme karfl› mücadele ile kaynaflt›ran, her iki mücadeleyikapitalizme karfl› “kesintisiz devrim” yaklafl›m›yla ele alan ba¤›ms›zdevrimci hareketlerdir. Bu hareketler günümüz devrimci siyasetiaç›s›ndan yol göstermeye devam etmektedir. Çünkü tekelci kapi-talizm, ne emperyalizm sonras›na geçmifl ne de emperyalizmöncesine dönmüfl; sadece yeni bir bunal›m dönemine girmifltir. Budönüflümse ne “tarihsel benzetmeler” yoluyla ne de eskinin hay-aletleri canland›r›larak kavranabilir. 3. Bunal›m dönemi teorisinin anaö¤elerinden birisini oluflturan yeni sömürgecilik sistemati¤inin canl›miras›, günümüzün devrimci stratejisinin oluflturulabilmesi için ende¤erli teorik kaynak olmaya devam etmektedir.

Teorik bir pusula:Yeni SömürgecilikSistemati¤i

Page 120: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

III. Bunal›m Dönemi: (1944–1980/90) ‹kibloklu dünyada egemenlik devri, yenitip emperyalist bütünleflme modeli veyeni sömürgecili¤in genelleflmesiIII. Bunal›m dönemi, önceki iki dönemin tamam›ndanönemli farkl›l›klarla ayr›l›r.

III. Bunal›m Dönemi’nde ortaya ç›kan buönemli farkl›l›klara neden olan temelgeliflmeler flöyle s›ralanabilir:11.. Emperyalist sistem içindeki egemenlik mücadelesi-

nin ABD’nin zaferi ile sonuçlanmas›; emperyalistleraras› bütünleflme ile birlikte yeni bir emperyalistdünya piyasas›n›n kurulmas› ve emperyalistler aras›rekabet iliflkilerinin biçim de¤ifltirerek yeni bir pay-lafl›m savafl› olas›l›¤›n› ortadan kald›rmas›;

22.. Emperyalist iflgalin biçimini de¤ifltiren yeni bir sö-mürgecilik tarz›n›n; yeni sömürgecili¤in, baflat sö-mürgecilik biçimi haline dönüflmesi.

Bu iki temel geliflmenin III. Bunal›m dönemine özgütarihsel biçimini belirleyen ise Sosyalist blo¤un genifl-lemesi ve genel olarak sistemden kopufl e¤iliminin güç-lenmesi olmufltur. Dönemin So¤uk Savafl, nükleer güçdengesi ve refah devleti gibi di¤er ay›rt edici yönleride bu temel olgu üzerinden biçimlenmifltir.

Öte yandan III. Bunal›m döneminin genel özellikleribak›m›ndan baz› önemli farkl›l›klar içeren üç evredensöz edilebilir: Emperyalist sistem içi iliflkilerin yeniden

düzenlendi¤i 2. Dünya Savafl›’n›n hemen sonras›; ge-nel ekonomik büyümenin yayg›nlaflt›¤› So¤uk Savafldönemi ve dünya ekonomik bunal›m›n›n yafland›¤›1970’ler. III. Bunal›m Dönemi’nin 2. Dünya Savafl›’n›nhemen sonras› ve 1. So¤uk Savafl’tan oluflan ilk ikievresi (1945–1970) dönemin tipik iliflki biçimlerinesahne olurken, 1970–80/90 aras›nda, dönemi biçimlen-diren bütün temel dengelerde önemli sars›nt›lar yaflan-m›flt›r.

Benzer bir s›n›fland›rma, dönemin devrimci dinamikle-rinin geliflmesi aç›s›ndan da yap›labilir. 2. Dünya Sa-vafl›’n›n hemen sonras›ndaki dönemde, sömürge ba¤›m-s›zl›k hareketleri hâlâ a¤›rl›k tafl›maktad›r. So¤uk Sa-vafl dönemi ise özellikle sömürgecilik yöntemlerinin ge-çirdi¤i farkl›laflman›n tam anlam›yla berrakl›klaflt›¤› veyeni sömürgelerdeki devrimci kurtulufl hareketlerinin,dönemin yeni devrimci siyasal olgusu niteli¤ini kazan-d›¤› y›llard›r. Bu yeni devrimci siyasal olgu, yeni sö-mürgelerdeki devrimci siyasal geliflme sürecine öncülükeden birçok devrimci hareket aç›s›ndan, kendi stratejikyaklafl›mlar›n›, önceki dönemlerin teorik-politik canl›l›k-lar› hâlâ devam eden devrimci stratejilerinden farkl›-laflt›rmay› da somut bir siyasal sorun olarak dayatm›fl-t›r. Örne¤in Türkiye’de THKP-C bu siyasal sorunus›rtlayan bir devrimci kopuflu ifade etmektedir.

Emperyalizmin III. Bunal›m dönemindeki emperyalistiliflki ve sömürü biçimlerinin daha önceki bunal›m dö-nemleri karfl›s›ndaki temel farkl›l›klar›, önceki dönemin“aflamal› devrim” anlay›fl›, “milli cephe” politikas› ve

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

30 Nisan 1945 Berlin:Sovyet askerleriReichstag’da: 2. Dünyasavafl› sonras›ndaemperyalist sisteminsosyalist blo¤un bas›nc›namaruz kalmas›, ABD ege-menli¤i alt›ndaki yeni dünyapiyasas›na baz› dönemselözellikler kazand›rd›.

Page 121: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

“klasik Halk Savafl›” gibi temel ö¤elere yaslanan dev-rimci stratejisinden köklü farkl›l›klar tafl›yan bir strate-jinin temellerini oluflturmufltur. Yeni dönemin devrimcistratejisi “Kesintisiz Devrim” anlay›fl›na dayal› Politik-leflmifl Askeri Savafl Stratejisi’dir.

III. Bunal›m döneminde ortaya ç›kan köklü de¤iflimle-rin önemli bir k›sm› IV. Bunal›m döneminde farkl› bi-çimlere bürünerek de olsa devam eden birçok temele¤ilimin kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Bu nedenle IV. Bu-nal›m Dönemi, ancak III. Bunal›m Dönemi ile tarihselsüreklili¤i içinde kavrand›¤›nda bugüne özgü bir ulus-lararas› devrimci süreç ve yeni sömürge devrimi kav-ray›fl›n›n anahtar› olacakt›r. ‹ki dönemin devrimci stra-tejisi aras›nda kimi devaml›l›klar oldu¤u gibi kimi fark-l›laflmalar da do¤al olarak mevcuttur.

1. ABD Egemenli¤i ve EmperyalistlerAras› Entegrasyon

1.1 Sosyalizm koflullar› alt›nda“Amerikan Bar›fl›”III. Bunal›m dönemi’ni bafllatan ve sona erdiren enönemli ö¤elerden birisi, tekelci kapitalist geliflmeninbirçok ülkede yayg›nlaflmas›yla birlikte I. ve II. Buna-l›m dönemlerindeki emperyalist güçler aras› çat›flmala-r› belirlemifl olan “emperyalist sistem üzerindeki ege-menlik” sorusunun önce yan›tlanmas› sonra da yenidengüncellik kazanmaya bafllamas›d›r. 2. Dünya Sava-fl›’n›n hemen ard›ndan ve So¤uk Savafl dönemindeuzun bir süreli¤ine rafa kalkan bu sorun 1970’lerindünya bunal›m› ortam›nda farkl› bir biçimde yenidengündeme gelmeye bafllam›flt›r.

Emperyalist güç iliflkilerinde dönemin bafl›ndan sonunado¤ru yaflanan bu kayman›n yol açt›¤› de¤iflimler, el-bette, yine ayn› dönemde tekelci sermaye birikimininve uluslararas›-s›n›fsal güç iliflkilerinin u¤rad›¤› dönü-flümlerle de karfl›l›kl› iliflki içinde ele al›nmal›d›r. III.Bunal›m döneminin özeti, emperyalist bütünleflme biçi-mini de¤ifltiren yeni bir emperyalist dünya piyasas›n›n,sosyalizmin, ba¤›ms›zl›k hareketlerinin ve örgütlü iflçis›n›f›n›n bas›nc› alt›nda ve ABD’nin mutlak egemenlikkoflullar›nda yaflanm›fl olan genel bir büyüme dönemin-de infla edilmesi ve genifllemesidir. III. Bunal›m döne-miyle (I. ve II. Bunal›m dönemleri aras›nda var olanabenzeyen) organik bir devaml›l›k oluflturan bir sonrakidönemde ise bu koflullar tam tersine dönmüfltür. IV bu-nal›m dönemi, sosyalizmin, ba¤›ms›zl›k hareketlerininve örgütlü iflçi s›n›f›n›n bas›nc›n›n ortadan kalkt›¤› veABD’nin mutlak egemenlik konumunun temel baz› da-yanaklar›n›n sars›ld›¤› bir ortamda, emperyalist bütün-

leflme biçiminin kendisinde de baz› de¤iflimleri giderekdaha fazla zorlayan genel bir ekonomik kriz dönemiolarak özetlenebilir.

Ancak bu farkl›laflmaya karfl›n, III. Bunal›m dönemiy-le birlikte var›lan temel bir sonuç, bugün hâlâ önem-li ölçüde geçerlili¤ini sürdürmektedir: Emperyalistleraras› iliflkilerde önemli kaymalar yaflanm›fl olmakla bir-likte bugün hâlâ, III. Bunal›m döneminde oldu¤u gibi,dünyan›n toprak bak›m›ndan paylafl›lmas› de¤il, emper-yalist bütünleflme dâhilindeki pazar paylafl›m› yöntemitemel yöntem olmaya devam etmektedir. Dün, “emper-yalistler aras› rekabetin (uzlaflmaz çeliflkilerin) emper-yalistler aras› yeniden paylafl›m savafl›na yol açmas›imkân› ortadan kalkm›fl”t›; bugünse bu ihtimal ancakçok uzak ve çok zay›f bir ihtimal olarak ele al›nabilirniteliktedir. Bu durumun temel nedenlerinden birisi,emperyalistler aras›ndaki bütünleflme biçimini 1945’tenbu yana belirlemifl olan “Amerikan Bar›fl›”n›n baz› te-mel ö¤elerinin hâlâ varl›¤›n› sürdürmesidir.

Daha önceki “Britanya Bar›fl›”n›n Napolyon savafllar›-na dayanmas› gibi, “Amerikan Bar›fl›” da, II. DünyaSavafl›’n›n ABD’ye, yeni bir dünya düzenini kurmas›-n› mümkün k›lan tart›flmas›z bir egemenlik konumusunmas›na dayand›. ABD merkezli bu yeni dünya dü-zeninin temel hatlar› flu olgularla çizildi: ABD’nin sa-vafl›n hemen sonras›nda dünya imalat›n›n yüzde 60’› vetoplam ç›kt›lar›n yar›s› ile simgelenen mutlak ekono-mik ve teknolojik üstünlü¤ü; bu üstünlük paralelindekiyeni parasal sistemin temellerini kuran Bretton Woodsdüzenlemeleri; atom bombas› ile simgelenen yeni flid-det araçlar› tekeli ve ulus devlet oluflumlar›yla ulusla-raras› siyasal iliflkilerin meflruiyet s›n›rlar›n› belirleyenBirleflmifl Milletler’in kurulmas›.

119

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

4-11 fiubat 1945’deki Yalta Konferans›’nda ABD, Britanya veSSCB devlet baflkanlar› Roosevelt, Churchil ve Stalin Avru-pa’n›n savafl sonras›ndaki yeniden yap›lanmas›n› tart›fl›yor.

Page 122: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ABD, savafltan sonra ekonomik, teknolojik, mali, aske-ri ve politik aç›dan elde etti¤i üstünlü¤ü, yeni bir ege-menlik sistemati¤ine dönüfltürmek için, 2. Dünya Sava-fl›’ndan önce çöken emperyalist dünya piyasas›n›n ye-rine, farkl› bir politik yap›ya dayanan ABD-merkezliyeni bir emperyalist dünya piyasas› kurmak zorunday-d›. Ancak bu üstünlük konumunun, kapitalizmin tarih-te görülmemifl ölçüde geri çekildi¤i ve alternatif birsosyalist blo¤un çok yönlü bas›nc›na maruz kald›¤› birdönemde elde edilmifl olmas›, ABD egemenli¤i alt›ndayeniden infla edilen emperyalist dünya piyasas›na dabaz› dönemsel özgünlükler kazand›rd›.

Olgunlaflm›fl tekelci sermayenin dünya çap›ndaki biri-kim süreçlerinin zorunlu k›ld›¤› e¤ilimlerle, sosyalistsistemin ve örgütlü iflçi s›n›f›n›n emperyalist sistemüzerindeki bas›nc›n› denetim alt›na alma ihtiyac› ara-s›ndaki canl› gerilim dönemin s›n›fsal sömürü ve em-peryalist egemenlik yöntemlerinin tafl›d›klar› özgünlük-lerin bafll›ca kayna¤›d›r. Sistemin bu gerilimi yönetme

zorunlulu¤unun daha da keskinlefltirdi¤i çeliflkilerinüzerlerinin çeflitli örtülerle belirli bir süreli¤ine ve k›s-men örtülebilmesini mümkün k›lan ise dönemin kapi-talizm aç›s›ndan genel bir büyüme dönemi olmas›d›r.Bu dönemde, uzunca bir süre boyunca, tekelci serma-yenin üretken yat›r›mlar›na dayal› genel bir büyüme ya-flanm›flt›r. Bütün bunlar kapitalizmin kendi y›k›c› do¤a-s›n› denetim alt›na ald›¤› iddialar›na yayg›nl›k kazan-d›rm›flt›r. Tekelci sermayenin çokuluslu flirketlerin hâ-kimiyeti ile birlikte ulaflt›¤› yeni olgunlaflma düzeyi,“refah devleti, tüketim toplumu, rasyonel kapitalizm”olarak; genelleflen yeni sömürgecilik iliflkileri ise sö-mürgecili¤in gölgesinden uzak “eflit ve ortak ç›kar ilifl-kileri” olarak sunulmufltur. Zora dayal› egemenlik araç-lar›n›n önemi azalmak bir yana daha da artarken, aç›kemperyalist söylem k›smen arka plana çekilmifl ve 2.Dünya Savafl› sonras›n›n dekolonizasyon (sömürgesiz-leflme) dalgas›n›n üzerine oturan ulus devletler sistema-ti¤i oluflmufltur. Bu durum ulus devletlere dair, ulusla-raras› piyasan›n kendi yönetimleri alt›ndaki parçalar›üzerinde egemen siyasal güç olduklar› kan›s›n› yayg›n-laflt›rm›flt›r.

Bütün bunlar kuflkusuz yaln›zca kapitalizmin belirli birsüreli¤ine yaratt›¤› saf “ideolojik görüntüler” de de¤il-dir. Tersine, dönemin bütün bu görüntülerin temelinioluflturan esas özgün yönü, ideolojik olarak en güçsüzdönemini yaflayan, ancak yeni bir büyüme dönemindeolan tekelci kapitalizmin, kendisinin yaratt›¤› çeliflkile-ri, “karfl›t›n› içerme” yöntemleriyle k›smen denetim al-t›na almaya dayanan yeni bir egemenlik tarz›n› hâkimk›labilmesidir. Bu yöntemlerin yaratt›¤› maliyetler, eme-¤in geniflleyen üretken yat›r›mlar içinde etkin biçimdesömürülmesi mümkün oldu¤u ölçüde ve sürece, siste-min genel bekas› ve genifllemesi ad›na sermaye tara-f›ndan istemeye istemeye de olsa üstlenilmifltir.

Devletin genel rolünde ve uluslararas› para sistemininiflleyiflinde önceki bunal›m dönemlerinden farkl› özel-liklerin ortaya ç›kmas›na yol açan bu durumun teme-linde, gerçek bir s›n›fsal uzlaflma de¤il, ABD’nin özelç›karlar›yla, tekelci sermayenin genel ç›karlar› aras›nda-ki örtüflme yatmaktad›r. Savafl sonras› oluflan yeni em-peryalist dünya piyasas›, hem özel olarak ABD ege-menli¤inin devam›n› sa¤layacak hem de genel olaraktekelci sermayenin dünya çap›ndaki birikim koflullar›n›nönünü açacaksa, sistemin ekonomik ve politik-s›n›fsalk›r›lganl›klar›n›n denetim alt›na al›nmas› zorunluydu.Zira bu k›r›lganl›klar, sosyalizmin genel bas›nc› alt›ndadaha da ölümcül sonuçlar yaratabilirdi. K›sacas› yeniemperyalist dünya piyasas›, eski tip dünya piyasas›n›ntekelci sermayenin birikim süreçlerini k›s›tlayan ve em-

120

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Daha önceki “Britanya Bar›fl›”n›n Napolyon savafllar›nadayanmas› gibi, “Amerikan Bar›fl›” da, II. Dünya Savafl›’n›nABD’ye, yeni bir dünya düzenini kurmas›n› mümkün k›lantart›flmas›z bir egemenlik konumu sunmas›na dayand›.

Page 123: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

peryalistler aras› rekabetin s›cak çat›flmaya dönüflmesi-ni h›zland›ran özelliklerini mümkün oldu¤unca ortadankald›rmal›yd›. Bu özelliklerin bafl›nda da üretim vehammadde alanlar› üzerindeki kartelci denetim; sömür-geler üzerinde yat›r›m tekeli ve çokuluslu flirketler aç›-s›ndan faaliyet s›n›rl›l›klar› gelmekteydi. Bu özellikleriortadan kald›rman›n anlam› ise di¤er emperyalist güç-lerle kapitalizme yönelen eski sömürgelerin bütünlefle-rek dâhil olduklar› ABD merkezli yeni bir serbest ti-caret ve yat›r›m düzeninin oluflturulmas›yd›.

Bu bütünleflme, emperyalist güçler aras›nda III. Buna-l›m döneminin bitimine kadar sorunsuz biçimde süren(ve IV. Bunal›m döneminde farkl›laflmakla birlikte de-vam etmekte olan) bir “Amerikan Bar›fl›” yaratm›flt›r.“Amerikan Bar›fl›”n›n, emperyalizmin ortaya ç›kmas›y-la beraber yerle yeksan olan “Britanya bar›fl›” karfl›s›n-daki en önemli yenili¤i, emperyalistler aras› rekabetlesömürgecilik aras›ndaki iliflkide yaratt›¤› farkl›laflmad›r.Bu dönemde genelleflen sömürgecilik yöntemi halinegelen yeni sömürgecili¤in a¤›rl›kla “gizli iflgalcilik” bi-çimine bürünmesi, sosyalizmin ve ba¤›ms›zl›k hareket-lerinin yaratt›¤› bas›nc›n yan› s›ra, emperyalistler ara-s›ndaki rekabet iliflkilerinin biçim de¤ifltirmesiyle de ya-k›ndan iliflkilidir.

Britanya egemenli¤ine dayal› eski tip emperyalist dün-ya piyasas›, Britanya’n›n Avrupa güçler dengesi üzerin-deki hâkimiyeti ve Avrupa d›fl›ndaki topraklar› sömür-gelefltirme önceli¤i temelinde afla¤›dan yukar›ya do¤ruoluflmufl olan bir piyasa niteli¤ini tafl›yordu. Bu siste-matikte, hâkim kapitalist güç, di¤er kapitalist ülkeleretek tarafl› biçimde dayatt›¤› serbest ticaret sistemati¤in-den sa¤lad›¤› avantajlar›, resmi sömürgeler üzerindekitekelinin olanakl› k›ld›¤› büyük mali haraçlarla birlefl-tiriyordu. Yabanc› yat›r›m alanlar› da dâhil olmak üze-re, birbirlerinin bölgesine giremeyen kartelci oluflumlar-

la; kapal› birer av alan› durumundaki etki ve nüfuzalanlar› ile resmi sömürgelere dünya piyasas›n›n bölün-mesine neden olan bu durum, tekelci sermaye aç›s›n-dan sistem çap›ndaki iflleyifli top yekûn düzenleyecekaraçlar›n inflas›n› zorlaflt›r›yordu. Merkantalizmin karfl›-l›kl› olarak yayg›nlaflmas› nedeniyle uluslararas› ekono-mide ve sermaye birikimde parçalanmalar yarat›yordu.Bu koflullar alt›nda emperyalistler aras› gerilimlerin aç›kçat›flmalara dönüflmesi kolaylafl›yordu. Özetle, do¤as›gere¤i kesintisiz bir uluslararas› piyasaya ihtiyaç duyantekelci sermayenin birikim koflullar›, emperyalist dünyapiyasas›n›n somut-tarihsel yap›s› taraf›ndan s›n›rland›r›-l›yordu.

2. Dünya Savafl› sonras›n›n ABD merkezli “küreselekonomik bütünleflme” sistemati¤i ise, bu yap›sal s›n›r-l›l›¤›n, yerkürenin tamam›n› kapsamasa da, önemli öl-çüde ortadan kald›r›lmas›n› hedefledi. ABD’nin emper-yalistler aras› rekabet aç›s›ndan egemen k›ld›¤› temelteknik, askeri-politik araçlarla di¤er emperyalistlerin gi-rifline kapal› tutulan toprak alanlar›n›n geniflletilmesineve bu alanlardaki ekonomik iliflkiler üzerinde k›smi ved›flsal bir tekel oluflturulmas›na yaslanmad›. Tersine,ABD’nin egemenlik tekni¤i, top yekûn emperyalist is-tilaya aç›k hale getirilerek emperyalist dünya piyasas›-n›n bütünlüklü parçalar›na dönüfltürülen toprak alanlar›-n›n geniflletilmesi ve ABD çokuluslu flirketlerinin bualanlar üzerindeki azami tekelci denetiminin, geniflleme-yi sa¤layan askeri-politik araçlarla garanti alt›na al›n-mas› biçimini kazand›. K›sacas› bafl›ndan itibaren bi-linçli politik bir kurguyla yukardan afla¤›ya do¤ru inflaedilen yeni emperyalist dünya piyasas›, ABD egemen-li¤inin, emperyalistler aras› güç dengesi siyasetine veaç›k sömürge savafllar›na baflvurulmaks›z›n yeniden üre-tilmesini ve güçlendirilmesini hedefleyen bir nitelikteoldu.

121

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

6 A¤ustos 1945 Hiroflima - 9 A¤ustos 1945 Nagazaki’ye at›lan ve toplam 160 bin insan› öldüren atom bombalar›, ABD’nin nük-leer fliddet araçlar› tekeli ile sahip oldu¤u askeri üstünlü¤ünü kan›tlarken, insanl›k tarihine birer utanç an›t› miras b›rakt›.

Page 124: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Bu yeni “küresel bütünleflme” modelinin sermaye cep-hesinde öne ç›kan yeni aktörleri ise ABD çokuluslu flir-ketleri ve uluslararas› bankalar› olmufltur. Bu aktörlerdikey biçimde bütünleflmifl ve merkezileflmifl örgütlenmeyap›lar›yla emperyalist piyasan›n tamam›na flubeler,acenteler, ifltirakler, patent ve lisans anlaflmalar› vs. gi-bi araçlar yoluyla kök salabilmektedir. ABD sermayesi-nin 1970’lere kadar uluslararas› üretken yat›r›mlar ala-n›ndaki tart›fl›lmaz üstünlü¤ü, ABD devletinin egemen-lik stratejisinin ABD uluslararas› sermayesinin ç›karla-r›yla bire bir özdeflleflmesine yol açm›flt›r. Sermayenin(para sermaye, ticari sermaye ve yat›r›m sermayesi ola-rak) III. Bunal›m dönemine özgü uluslararas›laflma bi-çimlerine de önemli ölçüde bu flirketlerin imalat sana-yi merkezli geniflleme stratejileri damgas›n› vurmufltur.

Fakat ABD çokuluslu sermayesinin bu geniflleme stra-tejisi, ancak dönemin egemenlik iliflkilerinin iki kurucuö¤esi olan yeni uluslararas› para sistemi ve yeni aske-ri düzen sayesinde, ABD egemenli¤inin temellerini aza-mi ölçüde yeniden üretebilen bir strateji niteli¤ini ka-zanm›flt›r. ABD çokuluslu sermayesinin ç›karlar› ileABD’nin mali ve askeri gücü aras›ndaki bu organik bü-tünsellik, ABD merkezli dünya piyasas›n›n III. Bunal›mdönemindeki iflleyiflini aç›klad›¤› gibi, ayn› dünya piya-sas›n›n emperyalistler aras› güç iliflkilerinde önemli eko-nomik kaymalar›n yafland›¤› IV. Bunal›m dönemindeemperyalistler aras› askeri rekabetle parçalanma e¤ilimigöstermemesinin nedenlerini de ayd›nlatmaktad›r.

1.2 ABD’nin mali üstünlü¤ü ve yeniuluslararas› para sistemiABD çokuluslu flirketlerinin geniflleme stratejisinin önü-nü açan temel dayanaklardan birisi, yeni bir uluslara-ras› para sistemi kurarak, uluslararas› ticaret ve ödeme-ler sisteminde ABD’yi resmi merkez haline getiren1944 tarihli Bretton Woods düzenlemeleri oldu.

ABD’nin daha 2. Dünya Savafl› öncesinde elde etti¤i

mali üstünlük, bu yolla resmi bir nitelik kazand› veyeni bir emperyalist dünya piyasas›n›n kurulmas›n› sa¤-layan bafll›ca dayanak haline getirildi. Bu düzenleme-lere göre dolarla alt›n belirli bir oran üzerinden eflitle-niyor; di¤er ulusal paralar, yaln›zca köklü bir denge-sizlik durumunda de¤ifltirilebilen sabit bir kur üzerin-den dolara ba¤lan›yordu.

Bretton Woods taraf›ndan yeni bir emperyalist dünyapiyasas›n›n inflas› için devreye sokulan di¤er araçlar,k›sa vadeli parasal dengesizliklerin etkilerini giderenIMF ile dünya piyasas›n›n genifllemesine yönelik ya-banc› yat›r›mlara fon sa¤layan Dünya Bankas›’yd›. Budüzenlemeler ve ayn› dönemde yürürlü¤e giren Ticaretve Tarifeler Genel Anlaflmas› (GATT), ABD flirketle-rinin d›fl yat›r›m olanaklar›n› dünya çap›nda güçlendir-meyi hedefledi.

Ancak Bretton Woods düzenlemelerinin as›l önemi,ABD’nin bir önceki dönemin ortalar›ndan itibaren üre-tim alan›nda elde etti¤i gerçek üstünlükten do¤an ma-li avantaj›, üretken sermaye yat›r›mlar›na dayal› “nor-mal” (a¤›rl›kla “ilkel birikim” yöntemlerine dayanma-yan) sermaye birikimi olanaklar›n› sistem boyunca güç-lendiren parasal bir genifllemenin motoru haline getir-mesinden kaynaklanmaktad›r.

Sermayenin III. Bunal›m dönemindeki genel egemenlikstratejisinin temel ö¤elerinden birisini oluflturan bu si-yaset, gerçek ekonomideki emek üretkenli¤ini ola¤anüs-tü art›rmaya dayal› emek sömürüsü yöntemlerine “yu-muflak bir yüz” kazand›rarak, ideolojik aç›dan zay›fla-yan kapitalizmin piyasa despotizmini meflrulaflt›r›rd›.Öte yandan ABD yeni sömürgecili¤inin “kalk›nmac›l›k”iddias›n› bütünüyle anlams›z bir iddia olmaktan ç›kar-d›.

Sistem çap›ndaki “normal” birikim olanaklar›n›n para-sal geniflleme ile güçlendirilmesi, mali fonlar üzerinde-ki özel denetim ilkesinin yerine, sermayenin üretken te-

122

24 Ekim 1945’te kurulan Birleflmifl Milletler, III. Bunal›m dönemindeki uluslararas› iliflkilere eflit ve ba¤›ms›z bir görüntü kazan-d›r›rken, 9 Nisan 1949’da kurulan Kuzey Atlantik Anlaflmas› Örgütü (NATO) So¤uk Savafl’ta ABD’nin temel askeri cihaz› oldu.

Page 125: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

melini güçlendiren emperyalist kamusal denetim ilkesi-nin konulmas›n› gerektirir. Mali fonlar üzerindeki em-peryalist kamusal denetim, tan›m› gere¤i, ancak k›smibir kamusal denetimdir. Ancak bu dönemde gerek ulu-sal gerekse uluslararas› düzlemde geçerli k›l›nan Key-nesçilik yaklafl›m›, bu k›smi parasal denetim düzenle-melerine dayal› olarak infla edilmifl ve dönemin emek-sermaye çat›flmalar› ile yeni sömürgecili¤in özellikleri-ni belirlemifltir.

ABD’de toplanan mali fonlar›n emperyalist kamusal de-netim alt›na al›nmas›, öncelikle, savafl›n yaratt›¤› kaossonras›nda yeni bir dünya ekonomisinin kurulmas›n›mümkün k›ld› ve mali kaynaklar›n dünya piyasas› ilebütünlefltirilmek istenilen alanlara yeniden da¤›t›lmas›n›garanti alt›na ald›. Avrupa kapitalizminin politik ve as-keri bir müttefik olarak inflas›n› ve güçlendirilmesini he-defleyen Marshall Plan› ve bütünleflmenin ilk araçlar›olarak devreye sokulan ekonomik yard›m programlar›,bu fonlar sayesinde gerçeklefltirildi. Marshall Plan›, bü-yük Avrupa firmalar›n› ve Avrupa ekonomilerini reha-bilite edip, bu ülkelerde ABD flirketlerinin yat›r›mlar›için elveriflli bir ortam yaratarak emperyalistler aras›ekonomik bütünleflmenin genel koflullar›n› güçlendirdi.

Emperyalist yay›lmac›l›¤›n koflullar›n› bir bütün olarakgüçlendiren sabit kura dayal› bu parasal düzenlemele-rin önemli bir özelli¤i, 2. Dünya Savafl› dönemindekendi kabuklar›na çekilen ulusal ekonomilerin, ulusla-raras› sermaye ak›mlar›ndan yal›t›lm›fl durumlar›ndanç›kart›lmas›, ancak k›sa dönemli para ak›mlar›n›n aciletkilerinden de k›smen korunmas›d›r. S›cak mali fonlarüzerindeki emperyalist kamusal denetimin yan› s›ra var-l›¤›n› sürdüren çeflitli korunma kalkanlar›, “normal” ser-maye birikim tarz›n›n önemli bir destekçisi olan aktifdevlet müdahalecili¤inin olmazsa olmaz koflullar›n›oluflturur; üretken sermayenin mallar›na yönelik “talepyönetimini” mümkün k›lar.

III. Bunal›m döneminde üretim sermayesinin kârlar›n›destekleyen aktif devlet müdahalecili¤i yöntemi, emper-yalist refah devletinde cisimleflmifltir. Bu dönemdeemek verimlili¤ini ola¤anüstü art›ran mekanizasyonadayal› kitlesel bant üretimi, ABD ve Avrupa dâhil bü-tün emperyalist ülkelerde egemen hale geldi. ‹flyerleridüzeyindeki s›n›f mücadeleleri de, sermaye taraf›ndangiderek daha fazla parasallaflmaya ve ücretler üzerindeyo¤unlaflmaya yönlendirildi. Bu k›r›lgan uzlaflma biçi-mi, art› de¤er sömürüsünün ola¤anüstü oranlarda yük-seldi¤i bir ortamda emperyalist ülkelerdeki sendikal ha-reket taraf›ndan da kabul edildi. ‹flçi s›n›f›n›n hayat›devrimci biçimlerde dönüfltürme arac› olarak kamu üze-

rindeki iddias›n›n, son derece genifl bir sosyal faaliyetyelpazesini üstlenen refah devleti taraf›ndan “sosyal üc-ret” iddias›na indirgenmesiyle bu uzlaflma pekifltirildi.Üretmek ve tüketmek için piyasaya ba¤›ml› hale gel-mifl ücretli eme¤in sosyal ihtiyaçlar›n›n zorunlu gerçek-leflme biçimi olan toplumsall›k ilkesinin devrimci ger-çekleflme biçiminin (sosyalizmin) elde etti¤i politik gü-cün yaratt›¤› bas›nçlar, toplumsall›k ilkesinin, paras›zevrensel sosyal hizmetler biçimindeki reformcu gerçek-leflme biçimini zorunlu k›ld›. Ancak iflçi s›n›f›n›n sos-yal hizmetlerden yararlanma ihtiyac› ve bunlar› elde et-me gücü, dönemin ruhuna son derece uygun bir biçim-de, tekelci kapitalist devlet ayg›t›n›n güçlendirilmesine,sermayenin çeflitli sömürü maliyetlerinin sosyallefltiril-mesine ve toplumsal hizmet ihtiyac›n›n arz-talep den-gesinin bir unsuru haline dönüfltürülmesine tercümeedildi.

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Page 126: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

“Normal” sermaye birikimi koflullar› alt›nda son dere-ce yüksek bir sömürü oran›na tabi k›l›nan iflçi s›n›f›,bu flekilde sadece maliyet de¤il, ayn› zamanda bir pa-zar ö¤esi olarak da anlam kazand›. Bu durumsa, em-peryalist ülke sendikal hareketi ile sosyal demokrat par-tilerini tekelci devlet kapitalizmi ile bütünlefltirirken, buülkelerdeki iflçi s›n›f›n›n “tüketim toplumlar›” içindekiyabanc›laflmas›n› derinlefltirdi.

Ancak mali fonlar üzerindeki k›smi denetime dayal› ak-tif devlet müdahalecili¤i ve talep yönetimi, tekelci ser-mayenin parasallaflma e¤ilimini engelleyebilmifl de¤ildir.Tersine 1970’lere gelindi¤inde, kal›c› gibi görünen is-tikrarl› bir üretken yat›r›m ortam›nda sermaye birikimi-nin bafll›ca sürükleyicisi haline gelen kredi geniflleme-sinin, ekonominin üretken temelinden ba¤›ms›z yeni birmali üstyap›n›n, üstelik 1920’lerdekinden de güçlü birbiçimde ortaya ç›kmas›na neden oldu¤u belirginlik ka-zanm›flt›r. 1970’lerse, bu mali üstyap›n›n daha da güçkazanmas›yla beraber, 1945 sonras› uluslararas› parasisteminin çöküflüne tan›k olmufltur.

1.3 ABD’nin askeri üstünlü¤ü ve yeniuluslararas› askeri düzenABD’nin emperyalist dünya sisteminin egemen imalat-ç›s›, tüccar› ve bankeri haline geldi¤i III. Bunal›m dö-nemindeki egemenlik koflullar›n› güçlendiren en önem-li ö¤e, di¤er emperyalistler karfl›s›ndaki mutlak askeriüstünlü¤e dayal› yeni bir uluslararas› düzenin oluflturul-mas›d›r. ABD’nin dünya tarihinin gördü¤ü en güçlü as-keri ayg›t› kurarak yayg›nlaflt›rd›¤› So¤uk Savafl mili-tarizmi, ABD merkezli yeni emperyalist dünya piyasa-s›n›n gerçek anlamda kurulmas›n› sa¤layan en belirle-

yici ö¤edir. So¤uk Savafl siyasetini yaln›zca sosyalizmtehdidi karfl›s›nda oluflturan geçici ve edilgen bir kur-gudan ibaret görmek ise eksik bir yaklafl›md›r. So¤ukSavafl siyaseti, yaln›zca sosyalizmi çevrelemek ve y›k-makla s›n›rl› bir amac› olmayan; tersine, bu siyasetinmimarlar›n›n bafl›ndan itibaren ifade ettikleri gibi, dün-yan›n sosyalizm d›fl›nda kalan bölgelerini ABD ege-menli¤i alt›ndaki bir politik, kültürel ve ekonomik bü-tünleflmeye açacak aktif önlemlerin yaflama geçirilme-sini öngören ABD Büyük Egemenlik Stratejisi’nin par-ças›d›r. Sovyet blo¤unun ortadan kalkmas›n›n ard›ndangizlisi sakl›s› kalmam›fl bir ABD ‹mparatorlu¤u Proje-si biçimine bürünecek olan bu büyük strateji, daha enbafl›ndan itibaren, dünyadaki tüm kapitalist ülkelerleABD aras›ndaki ekonomik bütünleflmenin ana kanalla-r›n› yaratm›fl ve bu bütünleflme kanallar›n› emperyalizmtarihinde efli görülmedik ölçüde kurumsallaflt›rm›flt›r.

1940’lar›n sonlar›nda dünya hâlâ yeni bir emperyalistdünya piyasas›n›n oluflumunu s›n›rland›ran ciddi bir do-lar k›tl›¤› yafl›yordu. ABD çokuluslu flirketlerinin itirazetmedikleri tek sermaye ihraç biçiminin do¤rudan ya-banc› yat›r›mlar oldu¤u koflullarda yayg›nlaflan paradarl›¤› ABD yabanc› yat›r›mlar›n› daraltan bir k›s›rdöngü yaratmaya bafllad›. Yabanc› hükümetlerin piya-salar›n› serbestlefltirme konusundaki s›n›rl›l›klar› da buk›s›r döngünün do¤mas›nda önemli bir etkendi. Bukoflullarda Avrupa’n›n bütünlefltirilmesini ve yabanc›yat›r›mlar›n artmas›n› sa¤layacak, dünya çap›nda birekonomik büyümenin koflullar›n›n önünü açacak yenibir müdahale arac› gerekli hale geldi. Bu yeni müda-hale arac›, ABD’nin savafl sonras›ndaki d›fl ticaret faz-lalar› taraf›ndan finanse edilen Marshall Plan›’n›n vedi¤er ekonomik yard›m programlar›n›n s›n›rlar›n› aflanbüyüklükte bir para bollu¤u yaratmal›yd›.

Bu kapsaml› siyasi müdahale, ABD Baflkan› Harry S.Truman’›n, Kore Savafl›’n›n ard›ndan gündeme getirdi-¤i So¤uk Savafl doktrini ile sa¤land›. Truman bu dok-trinle ABD egemen s›n›flar›n›, fazla sermayenin ABDs›n›rlar› içinde hapsolmas› halinde dünya piyasas›ylabütünleflmemifl alanlardaki devrimci güçlerin iktidara elkoyma imkânlar›n›n artaca¤›na ve kendi nükleer silahtekellerini k›rm›fl olan SSCB’nin etki alan›n›n güçlene-ce¤ine ikna etti. Dünyan›n nakit kaynaklar› sorunu, So-¤uk Savafl’›n dünya tarihinin en büyük silahlanma ya-r›fl›n› harekete geçirmesiyle birlikte tam anlam›yla çö-züldü ve bu sayede Marshall Plan›-ekonomik yard›mprogramlar›n›n s›n›rlar› afl›labildi. Yabanc› hükümetlereyap›lan askeri yard›mlar ve ABD’nin dolays›z askeriharcamalar› 1950–58 ve 1964–73 aras›nda sürekli ola-rak büyüdü. Tüm rakiplerinin kendisine borçlu olma-

124

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Sir John Maynard Keynes, 1-22Haziran 1944 tarihli BrettonWoods Konferans›’nda

Page 127: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

s›ndan da yararlanan ABD, dünya çap›ndaki silahlan-ma yar›fl›n› destekleyen büyük mali fonlar› askeri yar-d›mlar ad› alt›nda seferber ederken, ayn› dönemde dün-ya ticareti ve üretimi de bu mali fonlar›n da¤›t›m›naparalel biçimde büyüdü. Askeri harcamalar, Kore Sa-vafl› döneminde Alman ve Japon ekonomilerini canlan-d›ran bafll›ca kaynak haline gelirken, Vietnam Savafl›döneminde de dünya ekonomisini uyarmaya devam et-ti. Bu iki savafl aras›ndaki 23 y›ll›k dönem, “dünya ka-pitalizmi tarihinin en sürekli ve kârl› ekonomik büyü-me dönemi” oldu.

So¤uk Savafl silahlanmas›, 2. Dünya Savafl› s›ras›ndatüm dünyan›n askeri ihtiyaçlar›n› karfl›layarak güçlenenABD flirketlerini daha da semirtti. Bu alandaki araflt›r-ma-gelifltirme faaliyetlerinin ABD devleti taraf›ndan fi-nanse edilmesiyle birlikte sivil üretimle askeri üretimtek bir “askeri sanayi kompleks” içinde birleflirken, So-¤uk Savafl silahlanmas› emperyalistler aras› bütünleflme-nin derecesini art›ran baflka geliflmelere de yol açt›.“Militarizmin kurulu ç›karlar aç›s›ndan güzel taraf›, ye-ni sanayilerin yarat›lmas›na yönelik araflt›rma ve gelifl-tirme ürünlerini oldu¤u kadar sermaye mallar›ndaki ya-t›r›mlar› da uyarmas› ve desteklemesidir”. (Harry Mag-doff) Askeri harcamalar›n ABD “sivil ekonomisinin”büyümesi aç›s›ndan tafl›d›¤› önem tek bir örnekle bileaç›kl›k kazanmaktad›r: 1985 y›l›na var›ld›¤›nda, ABDordusu hava tafl›mac›l›¤› alan›ndaki yerel imalat›n yüz-de 66’s›n›, gemi yap›mc›l›¤› imalat›n›n yüzde 93’ünü veiletiflim ekipmanlar› üretiminin yüzde 50’sini sat›n alankaynak durumundayd›. Silah sanayine yönelik AR-GEfaaliyetlerinden do¤an hava yolu tafl›mac›l›¤›, iletiflim vebilgisayar sistemleri gibi yeni sanayilerse, ABD’nin üre-tim teknolojisi alan›ndaki üstünlü¤ünü pekifltirirdi. Buteknolojilerin gerekli k›ld›¤› uluslararas› üretim ölçekle-

ri, emperyalistler aras› ekonomik-mali bütünleflmenin enönemli kanallar›ndan birisi haline geldi.

III. Bunal›m döneminde emperyalist dünya piyasas›n›nen önemli ekonomik uyaran› olarak ifllev gören silah-lanma yar›fl›, “komünizm tehdidi”ni çevrelemeye yöne-lik bir giriflim olarak meflrulaflt›r›ld›. Dönemin ulusla-raras› düzeni bu hedef do¤rultusunda biçimlendirildi.Sürekli anti-komünist ajitasyon; sosyalist devletlerin ya-l›t›lmas›; sosyalist ülkelerin ekonomik, politik ve aske-ri bak›mdan sürekli tehdit alt›nda tutulmas›; sosyalistrejimlere karfl› hoflnutsuzluklar›n özendirilmesi, gizli veaç›k komplolar›n örgütlenmesi ve bütün bu taktiklerinnükleer savafl gerilimiyle desteklenmesi, emperyalistdevletlerin temel So¤uk Savafl politikas› haline geldi.Dünyan›n kapitalist ve sosyalist kamp olarak iki büyükkampa ayr›ld›¤› koflullarda, kapitalist kamp›n uluslara-ras› politik birli¤i ABD’nin liderli¤inde kurulan NATOve di¤er bölgesel askeri paktlarla kurumsallaflt›r›ld›.

Bu dönemde ABD askeri faaliyetleri ve uluslararas› bira¤ oluflturan ABD askeri üsleri sürekli olarak geniflleme-ye devam etti. Dönemin aç›k ve örtük ABD askeri mü-dahaleleri Çin (1945); Yunanistan (1947-49); Kore (1950-53); ‹ran (1953); Guatemala (1954); Vietnam (1954-73);Lübnan (1958); Kongo (1960-64); Küba (1961); Endo-nezya (1965); Dominik Cumhuriyeti (1965-66); fiili(1973); Türkiye (1971-1980); Angola (1976-92); Lübnan(1982-84) gibi örneklerle t›rman›fla geçti.

ABD’nin III. Bunal›m Dönemi’yle birlikte tüm dünya-y› saran ve birbirlerine ba¤l› s›çrama tahtalar› olarakifllev gören askeri üsler a¤› ise, “resmi sömürgecili¤in”mevcut olmad›¤› koflullardaki emperyalist egemenli¤inen önemli araçlar›ndan birisi oldu. ABD askeri üslerihem bu dönemde hem de daha sonra, askeri boyutla-r› çok aflan bir anlama sahip olmufl, ABD egemenli¤i

125

ABD’nin dünya tarihinin gördü¤ü en güçlü askeri ayg›t› kurarak yayg›nlaflt›rd›¤› So¤uk Savafl militarizmi, yayg›n ABD askeri üslerisistemiyle birlikte, ABD merkezli yeni emperyalist dünya piyasas›n›n gerçek anlamda kurulmas›n› sa¤layan belirleyici ö¤e oldu.

Page 128: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

alt›ndaki alan›n haritas›n› ve m›zrak bafllar›n› belirle-mifltir: “Deniz afl›r› üsler, Birleflik Devletler silahl› kuv-vetlerine ba¤l› ö¤elerin mevcudiyeti, ortak planlama,ortak tatbikat ya da afl›r› askeri destek programlar›…bunlar›n tümü de Birleflik Devletler’in ev sahibi hükü-metin iç içlerine müdahalesini güvence alt›na al›r”.(ABD Senatosu D›fl ‹liflkiler Komitesi). 2. Dünya Sa-vafl› bitti¤inde, Kutup Çemberi’nden Antarktika’ya uza-nan 100 ülkeyi ve bölgede 2 bin askeri üsse sahip olanABD, III. Bunal›m dönemi boyunca askeri üs yap›s›n›savafl sonras› dönemin politik ihtiyaçlar› paralelinde ye-niden yap›land›rd›. 2. Dünya Savafl›’ndan Kore Sava-fl›’na kadar yar› yar›ya azalan üs say›s›, Kore ve Vi-etnam Savafllar› ile birlikte yeniden savafl döneminde-ki say›ya ulaflt›. 1967 y›l›nda toplam 1014 yabanc› üs-ten 673’ü Avrupa, Kanada ve Kuzey Atlantik bölge-sinde yo¤unlafl›rken, geriye kalanlar›n 271’i Pasifik veGüney Do¤u Asya’da, 55’i Latin Amerika ve Karayip-ler’de ve 15’i Ortado¤u bölgesinde bulunuyordu. Buaskeri yay›lma biçimi, kapitalist devletler aras›nda NA-TO içi ve d›fl› kanallardan oluflturulan ve dünya çap›n-daki istihbarat /güvenlik ayg›tlar›n› ABD güvenlik/istih-barat sistemiyle bütünlefltiren bir kontrgerilla örgütlen-mesinin de temellerini oluflturdu.

“Hür dünyan›n” serbest yat›r›m düzenini komünizmtehdidinden korumak ve sosyalist dünyay› çevrelemekad›na oluflturulan bu askeri düzen, emperyalist egemen-lik koflullar› aç›s›ndan birbiriyle ba¤lant›l› iki sonuç do-¤urdu.

11.. Bat› Avrupa ve Japonya, savafl sonras›n›n ABDmerkezli emperyalist dünya piyasas›n›n ana garni-zonlar› ve bütünleflme odaklar› haline dönüfltüler. Buyeni türden bütünleflme, III. Bunal›m döneminde,ekonomik büyümenin hâkim oldu¤u ilk iki evrede

emperyalist güçler aras›nda görece sorunsuz biçim-de yafland›. III. Bunal›m döneminin son evresindebu bütünleflme, 1970’lerde patlak veren dünya eko-nomik krizine, gerek biçimi gerekse sonuçlar› aç›-s›ndan, emperyalizmin bir önceki büyük ekonomikkrizinden farkl› nitelikler kazand›rd›. EmperyalizminIV. Bunal›m döneminde ortaya ç›kan birçok gelifl-me, sosyalizmin sistem üzerindeki bas›nc›n›n orta-dan kalkmas›na ve ABD üstünlü¤ünün birçok aç›-dan sars›lmas›na ra¤men devam etmekte olan bubütünleflme tipinin bar›nd›rd›¤› ve t›rmand›rd›¤› bü-yük gerilimlerin ürünüdür.

22.. Yeni askeri düzen, ABD emperyalizminin LatinAmerika ve Pasifik’teki geleneksel dolays›z müda-hale alan›n› tüm ba¤›ml› ülkeleri kapsayacak biçim-de geniflletti. Bu genifllemeyi sosyalist sistemle bü-tünleflmeyen bütün eski sömürgeleri, yar›-sömürgele-ri, nüfuz alanlar›n› ve ba¤›ml› ülkeleri hedef alangerçek ya da potansiyel bir askeri müdahale ayg›-t›n›n oluflturulmas› sa¤lad›. ABD’nin tüm dünyan›nkolluk kuvveti olarak ba¤›ml› ülkeler üzerinde eldeetti¤i bu özel askeri egemenlik konumu, 1960’l› y›l-lara gelindi¤inde, yaln›zca geleneksel müdahale ala-n›ndaki ABD merkezli yeni sömürgeci iktisadi ilifl-kilerin derinlefltirilmesini sa¤layan ana kanal olmak-tan ç›kt›. ABD yabanc› yat›r›mlar›n›n bafll›ca oda¤›-n› oluflturan di¤er emperyalist güçler taraf›ndan ku-rulan bütün yeni sömürgeci iktisadi iliflkilerden el-de edilen kaynaklar›n da ABD ekonomisi taraf›ndanemilmesini garanti alt›na alan bafll›ca kanal halinedönüfltü. Bu durum, ABD’nin, üretim alan›nda di-¤er emperyalist güçler karfl›s›ndaki aç›k ara ekono-mik üstünlü¤ü eridikten sonra da mali ve askerialanlardaki üstünlü¤ünü devam ettirebilmesini müm-kün k›lm›flt›r. Ayr›ca yeni sömürgecili¤in günümüzdünyas›nda kazand›¤› birçok özelli¤i de bu durumbiçimlendirmifltir.

1.4 Ekonomik büyüme koflullar›ndaemperyalistler aras› ekonomikbütünleflmeYeni mali ve askeri sistem ABD’nin 1960’lar›n ortala-r›na kadar emperyalist piyasaya dâhil olan tüm kapita-list “ulusal piyasalar” (ve bu piyasalar› yöneten devlet-ler) üzerinde görülmemifl boyutlara ulaflan bir denetimelde etmesini sa¤lad›. Emperyalist piyasan›n kendisi ise,eski sömürgelere daha ilk ba¤›ms›zl›k günlerinden iti-baren çeflitli ince dekolonizasyon tekniklerinin dayat›l-d›¤›; Britanya Hazinesi’nin yar› yar›ya ABD’ye ba¤lan-d›¤›, ABD’nin emperyalist piyasaya dâhil ülkelerde ön-

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

1964 Aral›k ay›ndaki kitle katliamlar›ndaEndonezya’da 1 milyon komünist katledildi.

Page 129: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ceki hiçbir “bar›fl döneminde” görülmemifl süre ve bo-yutlarda asker bulundurma yetkisine sahip oldu¤u; Al-manya ve Japonya’n›n uzunca bir dönem ABD iflgalialt›nda bulundu¤u koflullarda yeniden düzenlendi.ABD’nin en güçlü politik müttefikleriyle birlikte dik-katle izleyip yönetti¤i iki tarafl› ve çok tarafl› bir ser-bestlefltirme süreci (GATT) ile yeni bir uluslararas› ya-t›r›m düzeni, ABD çokuluslular›n›n yat›r›m alanlar›n›daha da geniflletmeyi öngörüyordu.

ABD’de 1930’lar›n ortalar›ndan 1950’lerin bafllar›na ka-dar kesintisiz biçimde süren ekonomik büyüme döne-mi, ABD çokuluslu flirketlerinin gerek say›ca gereksefaaliyet alan› bak›m›ndan ciddi bir s›çrama kaydetme-leriyle sonuçland›. Ekonomik büyümenin arka plan›n›,tüm dünyada büyük bir yol ve konut inflaat› patlama-s›n›n yaratt›¤› yan geliflmelerle birlikte cam, çelik, kau-çuk, enerji, tar›m ve tafl›mac›l›k baflta olmak üzere di-¤er birçok sektörü canland›ran bir üretken yat›r›mlarhamlesi oluflturdu. Savafl›n ve silahlanma yar›fl›n›n sa¤-lad›¤› teknolojik üstünlü¤ü de arkalar›na alan dev ulus-lararas› ABD flirketlerinin bu alanlardaki üretken faali-yetleri, yeni sanayilerdeki verimlilik art›fl›, savafl döne-minde ertelenmifl olan tüketici talebinin yeniden can-lanmas› gibi birçok nedenden dolay›, birikmifl mali fon-lar› uzunca bir süreli¤ine emebilen yeni kârl› yat›r›molanaklar› sa¤lad›lar. Uluslararas› yat›r›mlar›n geniflletil-mesi, bu flirketler taraf›ndan üretilen mallar›n sat›n al›n-mas›n› kolaylaflt›ran bir döviz-kredi bollu¤u yarat›laraksa¤land›¤› için, sermayenin mali genifllemesinin de önü-nü açt›. Savafl döneminde a¤›r biçimde borçlanan di-¤er kapitalist ülkelere ABD taraf›ndan verilen yeni borçve krediler ile bu amaca da hizmet eden yurtd›fl›na yö-nelik askeri harcamalar, bir dönem öncesinin s›cak pa-

ra (portföy) hareketlerinin yerini ald›.

Öte yandan, ilk ad›mlar› at›lan ticari serbestlefltirme ha-reketleri de, çokuluslu ABD flirketlerinin faaliyet gös-terdi¤i ülkelerin ihracat-dolar gelirlerini art›rarak veABD iç pazar›n› ucuz ithal mal ve girdilerle doldura-rak, çokuluslu yat›r›mlar›n yararland›¤› fonlar› besledi.Bu durum ABD’nin dünya çap›ndaki do¤rudan yaban-c› sermaye stokunun yüzde 48’ine ve çokuluslu flirket-lerin ezici bir ço¤unlu¤una (örne¤in 1956’da dünyan›nen büyük 50 flirketinden 42’sine) sahip olmas›na nedenoldu ve çokuluslu üretim faaliyetlerinin uzun süre birtür “iç rekabet” olarak sürdürülmesini olanakl› k›ld›.

III. Bunal›m döneminde, do¤rudan yabanc› yat›r›mlar›nyöneldi¤i ana alan, (petrol hariç) 2. Dünya Savafl› ön-cesindeki gibi hammadde ve tar›m olmaktan ç›kt›. Do¤-rudan yabanc› yat›r›mlar›n imalat yo¤unluklu bir halegelmesi, üretken sermaye ihrac›n›n ana istikametini desömürge ülkeler olmaktan ç›kartarak, geliflmifl ülkelerhaline getirdi. 1960’ta do¤rudan yabanc› yat›r›m stoku-nun yüzde 67’si, 1973’te yüzde 72’si ve 1983’te yüz-de 75,5’i genel olarak “geliflmifl” denilen kapitalist ül-kelere; a¤›rl›kla da ABD (yüzde 15), Britanya (yüzde13), Almanya (yüzde 14) ve Kanada’ya (yüzde 11) yö-neldi. Dönemin do¤rudan yabanc› yat›r›mlar›ndaki ima-lat a¤›rl›¤›, hizmetler (özellikle de mali ve ticari alan-larla ilgili hizmetler) alan›ndaki do¤rudan yabanc› ya-t›r›mlar›n ciddi bir yükselme gösterdi¤i 1980’l› y›llarakadar sürdü. Ancak hizmet sektörünün 1980’lerde ka-zand›¤› a¤›rl›k, imalat›n uluslararas›laflmas›n› destekle-yen bir nitelikte oldu. Hizmet sektöründeki do¤rudanyabanc› yat›r›mlar da yine a¤›rl›kla geliflmifl kapitalistülkelerde yo¤unlaflt›.

127

Sosyalist devlet baflkan›Allende, 11 Eylül 1973 fiilidarbesinin ilk günündeöldürülmeden hemenönce radyodan halkasesleniyor: “Ülkeminiflçileri, fiili’ye vegelece¤ine inan›yorum.‹hanet son buldu¤unda bukaranl›k an› baflkalar› altedecektir. Unutmay›n,daha iyi bir toplumu kura-cak insanlar›n geçece¤igenifl caddeler er geçaç›lacakt›r. Yaflas›n fiili!Yaflas›n halk›m›z! Yaflas›niflçiler!”

Page 130: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Bu dönemin emperyalistler aras› iflbölümü ABD’nin ge-rek kendi do¤rudan egemenlik alanlar› gerekse Avru-pa’daki do¤rudan yat›r›m faaliyetlerinde, Avrupa flirket-lerinin ise baflta genifl ABD iç piyasas› olmak üzeredünya piyasalar›ndaki ticari faaliyetlerde yo¤unlaflmala-r› biçimindeydi.

Bu süreçte çokuluslu flirketlerin uluslararas› faaliyetle-rindeki yayg›nlaflma, ABD’nin 1950’lerle birlikte genifl-leyen ve giderek daha fazla emperyalist rekabete konuolan uluslararas› ticaret alan›ndaki üstünlü¤ünü bir sü-reli¤ine daha korumas›n›n da gerçek güvencesini olufl-turdu. Ayn› dönemde, 30 kadar ülke kendi paralar›n›dolar karfl›s›nda de¤ersizlefltirdiler; Almanya ve Japon-ya, uluslararas› ticaretteki paylar›n› art›rmaya yönelikbir hamle bafllatt›lar. Bu ülkeler dönemin çokuluslu ya-t›r›mlar›nda oldukça düflük bir paya sahip olmalar›nakarfl›n, k›sa sürede ABD’dekinden daha da yüksek biremek üretkenli¤i, emek disiplini ve yat›r›mlar üzerindemali denetim düzeyi yakalad›lar ve dünya piyasalar›n-daki ticari paylar›n› art›rmaya yönelik olarak ihracatmerkezli bir sanayileflme modelini benimsediler. BafltaAvrupa’n›n ve Japonya’n›n ticari ç›karlar›n›n geniflledi-¤i bütün ülkelerde ABD’nin yeni sömürgecilik iliflkile-rini de kal›c›laflt›ran bu iliflki biçimi, Almanya ve Ja-ponya’n›n dönemin sonlar›nda ABD’nin çokuluslu ya-t›r›mlar alan›ndaki üstünlü¤üne meydan okumalar›n›sa¤layan çok yüksek bir sermaye birikimi düzeyi vetekelleflme derecesi yaratt›.

Ancak uluslararas› ticaretteki gerilimin yükselmesiylebirlikte di¤er emperyalist ülkelerin ABD iç piyasas›nayapt›¤› bas›nçlar, çokuluslu flirketlerin yurtd›fl› sat›fllar›ile bir süreli¤ine daha dengelendi. ABD ve yak›n müt-tefiki Britanya çokuluslular›n›n yurtd›fl› üretim ve sat›fl-lar› bu ülkelerin gerçeklefltirdi¤i ihracat rakamlar›n›n çokötesine ulaflt›. 1970’lerin bafl›nda ABD çokuluslular› ta-raf›ndan yap›lan üretim, de¤er olarak ABD ihracat›n›n4 kat›ndan daha büyükken, yine bu tarihe kadar ihra-cat›n yüzde 62’si ve ithalat›n yüzde 34’ü çokuluslu fir-

malar taraf›ndan gerçeklefltirildi. Ancak sonuçta 1950 y›-l›nda dünya ihracat›n›n yüzde 20’sini elinde bulunduranABD, ayn› y›l toplam ihracat içinde sadece yüzde6,3’lük paya sahip olan Almanya ve Japonya karfl›s›n-da 1970’e gelindi¤inde yüzde 15’e gerilemifl (Almanyave Japonya yüzde 19); fakat bu gerilemenin etkileri ço-kuluslu faaliyetlerle k›smen dengelenmiflti.

Bu koflullar, ABD ekonomisinin esas sürükleyicisiniuluslararas› ekonomik faaliyetler haline getirirdi. Bununsonucu da ABD devletinin yay›lmac› siyasetiyle ABDçokuluslu flirketlerinin geniflleme stratejilerinin organikdüzeyde kaynaflmas›yd›. ABD ekonomisinde, iç pazariçin üretim yapan flirketlerle, uluslararas› üretim faali-yetlerinden beslenen çokuluslu flirketler ve uluslararas›mali kurumlar aras›ndaki ayr›flma giderek derinleflti.

Savafl sonras›n›n ekonomik uyar›c›lar›n›n ABD yerelekonomisi üzerindeki etkilerinin yavafllamas› ve1950’lerde bafllayan kârl›l›k düflmesi ve durgunlaflmakoflullar›nda bu ayr›flma daha da belirginlik kazand›.1950–57 aras›nda yerli imalat sanayinin kârlar› yüzde41 oran›nda düfler ve ABD y›ll›k mamul mal ihracat›k›smen gerilerken, 1957–65 aras›nda ABD çokulusluflirketlerinin yurtd›fl›ndaki yat›r›mlar› y›ll›k ortalamayüzde 15 oran›nda büyüdü. ABD çokuluslu flirketleriy-le uluslararas› bankalar›n›n büyük Avrupa piyasas›ndayapt›klar› yat›r›mlar, uzunca bir dönem Avrupa’daki ge-nel büyümeyi destekleyen mali ve ticari teflviklerle des-teklendi. Bu durum, ABD ekonomisindeki büyümenin,dönemin genel büyüme düzeyinin alt›na düfltü¤ü koflul-larda daha da önem kazand›.

Gerçekte, 1950–73 aras›ndaki büyüme döneminin, ABDtekelci sermayesinin ilk geliflimini yaflad›¤› 1890–1913;yani I. Dünya Savafl› öncesindeki büyüme dönemiylek›yasland›¤›nda, çok daha yavafl bir geliflmeye sahneoldu¤u görülmektedir. 1950–73 aras›ndaki dönemin ön-ceki büyüme döneminden temel fark›, emperyalist re-kabetin dönemin bafl›ndan itibaren aç›k bir kamplaflmabiçimine dönüflmeyip, uzunca bir dönem boyunca sü-

128

III. Bunal›m dönemisonunda, OrtaAmerika ülkelerindepatlak veren yenisömürge devrimlerinekarfl› CIA-MOSSADönderli¤inde örgütle-nen kirli iç savafllardayüzbinlerce insan“ölüm mangalar›”,“yan›k toprak” strate-jileri ve iflkence ilekatledildi.

Page 131: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

ren rakip-müttefik iflbirli¤i biçiminde sürdürülebilmesiolmufltur.

Ortalama y›ll›k art›fllarGSY‹H ortalama art›fl Net sermaye yat›r›m/GSY‹H

1890-13 1950-73 1890-13 1950-73

ABD 3,9 3,6 15.75 13,2

Almanya 3,2 5,9 - 17,2

Japonya 2,7 9,3 11,1 23,7

Bütün bunlar, ABD aç›s›ndan emperyalist sistem için-deki rakip-müttefik iliflkilerinin kendi denetimi alt›ndasürdürülmesinin ne denli önemli oldu¤unu göstermek-tedir. Öte yandan ayn› rakamlar, ABD merkezli eko-nomik bütünleflme modelinin 1970’lerden itibaren t›r-manan çözülme e¤ilimlerinin gerçek kaynaklar›na daiflaret etmektedir.

1960’lar›n sonlar›ndan itibaren uluslararas› ticari reka-betin yan› s›ra çokuluslu yat›r›m alan›ndaki rekabetinde ola¤anüstü t›rmanmas›, 1971 y›l›na gelindi¤inde,tüm kapitalist ekonomilerin ihracat toplamlar› 312 mil-yar dolarken, çokuluslu flirketlerin yurtd›fl› ifltiraklerinintoplam sat›fl›n›n 330 milyar dolar› buldu¤u bir manza-raya yol açt›. Ayn› zamanda uluslararas› ticaretinönemli bir bölümü de çokuluslu flirketlerin kendi flubeve ifltirakleri aras›nda gerçeklefltirdikleri flirket içi tica-ret biçimini ald›.

Üstelik çokuluslu flirketlerin faaliyette bulundu¤u ülke-lerin genifllemesine, hemen tüm emperyalist ülkelerinçokuluslu faaliyetler alan›na ç›kmas› efllik etti. ABDçokuluslular›n›n mutlak tekelinin Avrupa ve Japonya ta-raf›ndan sars›lmas›yla sonuçlanan bu durum, 1970’lerve 1980’lerin durgunluk ortam›nda çokuluslu flirket fa-

aliyetlerinin genelleflmesiyle sonuçland›. 1974–78 ara-s›nda çokuluslu yat›r›mlar ABD için yüzde 50, Bat›Avrupa için yüzde 89 ve Japonya için yüzde 122 ar-t›fl gösterirken, ayn› ülkeler 1977–81 aras›nda uluslara-ras› üretimlerini s›ras›yla yüzde 68, yüzde 91 ve yüz-de 103 art›rd›lar. ABD çokuluslu flirketleri eskiden enyak›n rakiplerinden iki kat büyükken fark kapanmayabafllad›. Bu durum, 1970’lerde ABD’nin kendisinin degiderek daha fazla rakipleri taraf›ndan gerçeklefltirilençokuluslu yat›r›mlara hedef olmas›yla ve bu alandakiüstünlü¤ünü yitirmesiyle sonuçland›. 1970’lere gelindi-¤indeyse ABD’nin di¤er emperyalistler karfl›s›nda genelekonomik ve teknolojik üstünlü¤ünü yitirmeye bafllad›-¤› aç›kl›k kazand›; emperyalist piyasada uzunca bir dö-nem geçerli olan güç dengelerinde önemli bir kaymaortaya ç›kt›.

2. Yeni Sömürgecilik YöntemlerininGenelleflmesiIII. Bunal›m döneminde emperyalist sistemin yeni bir“egemenlik devri” kriziyle aç›k bir çat›flma halinde yüzyüze gelmemesini sa¤layan “Amerikan Bar›fl›”, döne-min genelleflen yeni sömürgecilik iliflkileri içinde hiçde bar›flç›l sonuçlar yaratmad›. Yeni sömürgecili¤in ge-nelleflmesi sürecinin bir yüzü, eski sömürgelerin “ulusdevlet” kurma haklar›n›n tan›nmas›ysa, öbür yüzü budönemde 21 milyon insan›n flu ya da bu biçimde ye-ni sömürgecili¤in patronu ABD ile ba¤lant›l› vahfli sa-vafllarda öldürülmesidir. Sürecin bu iki çeliflkili yönü,1945 sonras› yeni sömürgecili¤inin üzerine oturdu¤u te-mel gerilimin ürünüdür. Dönemin yeni sömürgecilikiliflkileri, sermayenin yeni bir üretken serbest yat›r›mdüzeni kurulmas› yönündeki dönemsel talebiyle, ba¤›m-s›zl›kç› e¤ilimlerin ve emperyalistler aras› rekabetin ay-

129

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Emperyalistlerin 1959-30 Nisan 1975 aras›nda devrimci Vietnam halk›na karfl› sürdürdükleri savaflta 4 milyon Vietnaml› öl-dürülürken, Vietnam savafl› karfl›t› gösteriler 60’lardaki devrimci kalk›flmay› tetikledi ve dünya halklar›na cesaret verdi.

Page 132: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

n› anda denetim alt›nda tutulmas› ihtiyac›n›n yaratt›¤›gerilimin alt›nda infla edildiler. Bu gerilimler, III. Bu-nal›m döneminde yeni sömürgecili¤in s›n›rlar›n›n, yön-temlerinin ve yeni sömürgelerin sistemin bütünü aç›s›n-dan oynad›¤› rolün bugünkünden baz› farkl›l›klar gös-termesine neden olmufltur.

2.1 Ulus devletin ve yenisömürgecili¤in genelleflme koflullar›Yeni sömürgecilik, ulusal kurtulufl hareketlerinin, kapita-lizmin tarihindeki en büyük geri çekilmenin yaflanmas›-na paralel biçimde yükselifle geçti¤i bir dünyada inflaedildi. 2. Dünya Savafl›’n›n ard›ndan, Sovyetler Birli-¤i’nin etraf›ndaki emperyalist abluka parçalanm›fl; Do¤uAvrupa SSCB’nin aç›k ve do¤rudan etkisi alt›na girmifl-ti. Fransa, ‹talya ve Yunanistan’da komünistlerin anti-fa-flist direniflte oynad›klar› öncü rol ve Yugoslavya dev-rimi, Güney Avrupa’da güçlü bir devrim tehlikesi yara-t›yordu. Çin devrimi, sömürge halklar›na örnek olmuflve komünistler, ulusal kurtulufl hareketlerinin liderli¤inibüyük ölçüde ele geçirmifllerdi. Dünyan›n nüfus ve top-rak bak›m›ndan üçte birlik bölümünün emperyalist-kapi-talist sistemden kopmas›na neden olan bu koflullar, ulu-sal kurtulufl hareketlerini içermeyi, yans›zlaflt›rmay› yada geriye döndürmeyi hedefleyen siyasal stratejilere dö-nemin en bafl›ndan itibaren büyük bir önem kazand›rd›.

‹çerme, yans›zlaflt›rma ve geri döndürme stratejisi, ulu-sal egemenlik hakk› ilkesinin yayg›nlaflmas›yla, aç›k yada örtük emperyalist müdahalecili¤in iç içe geçti¤i birsüreçte hayata geçirildi. Ancak bu genel stratejinin ba-flar›ya ulaflmas›nda, dönemin uluslararas› iflçi s›n›f› ha-reketi içinde giderek öne ç›kmaya bafllayan reel sosya-list ve sosyal demokrat e¤ilimlerden türeyen s›n›f uz-laflmac›l›¤›n›n da önemli bir katk›s› oldu.

2. Dünya Savafl› öncesinin sömürgecili¤i, temelde em-peryalist güçlerin dünya piyasas›n› paylaflmalar›n›n bafl-l›ca yöntemi olmakla birlikte, emperyalist merkezdekis›n›f çeliflkilerinin yaratt›¤› büyük sosyal sorunlar› ba-¤›ml› ülkelere ihraç edecek bir çözüm arac› olarak dagörülmüfltü. 1884–1945 aras›ndaki y›llarda kapitalist ül-kelerde yükselen s›n›f mücadelesinin, bu ülkelerdekih›zl› kapitalist geliflmenin yaratt›¤› afl›r› birikimi yeni-den bölüflümcü politikalar yoluyla emmesine fliddetlekarfl› ç›kan sermaye s›n›flar›, bütün ekonomik sorunla-r›n çözümünün sömürgecilik yoluyla d›flar›da aranmas›-n› savundular.

Birçok burjuva reform savunucusunun emperyalist siya-setin avukat›na dönüflmesiyle sonuçlanan geleneksel sö-mürgecilik siyaseti, özellikle sistemin hâkimi Britan-ya’da bir iflçi aristokrasisinin yarat›lmas›na ve devletpolitikalar›, ideolojik ayg›tlar, askeri güç ve dolay›s›y-la tüm toplum üzerindeki burjuva egemenli¤inin pekifl-tirilmesinde önemli katk›larda bulundu.

Ancak sömürgecilik siyaseti, 2. Dünya Savafl› öncesikoflullarla bu bak›mdan da iki önemli s›n›ra dayanm›fl-t›: Sosyalist ülkelerdeki iflçi s›n›flar›n›n emperyalist ül-ke iflçilerinin siyasal beklentilerini yükseltmesi ve sa-vafl öncesinin serbest sermaye hareketleri ortam›nda sö-mürgelerden elde edilen kazançlar›n iflçi s›n›f›na hiçyans›mayan biçimde özel kapitalist ellerde toplanmas›.Emperyalist güçleri merkezde kendi iflçileri, sömürge-lerde kurtulufl hareketlerine karfl› iki ayr› cephede dö-vüflmeye zorlayan ve bu devrimci iki güç aras›nda aç›kbir ç›kar birli¤i yaratan bu durum, 2. Dünya Savafl›sonras›n›n özel koflullar›nda sürdürülebilir olmaktan ta-mamen ç›kt›. Frans›z sömürgecili¤inin Vietnam ve Ce-zayir’de ald›¤› yenilgiler ve Hollanda sömürgecili¤ininçözülmesi, eski tip sömürgesel denetim mekanizmalar›-n› yaflatmakta ›srar etmenin son derece pahal›ya patla-yaca¤›n› gösterdi. Britanya ise, sömürgecili¤in maliye-tini düflüren yeni teknikleri benimseyerek bu yöntem-lerle elde edilen kazançlar› refah programlar›na ak›tanöncü ülkelerden birisi oldu.

Emperyalist ülke egemen s›n›flar› aras›nda, uluslararas›sermaye hareketlerinin kamusal denetim alt›na al›nma-

130

Mao’nun 1934’te bafllatt›¤› “UzunYürüyüfl” Ekim 1949’da Çin HalkCumhuriyeti’nin kurulmas›yla sonuçland›.

Page 133: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

s›na ve üretken sermayenin saf rantiye aleyhine des-teklenmesine paralel bir güç kaymas› yaratan bu du-rum, refah devleti programlar›n›n en büyük destekçisihaline gelen sosyal demokrat partiler ve sendikalar ta-raf›ndan dolays›z biçimde desteklendi. Sömürgesel kur-tulufl hareketleri karfl›s›nda tak›n›lan tav›r uluslararas›iflçi s›n›f› hareketi içindeki ilk büyük k›r›lma noktas›n›oluflturdu. 1945’de faflizme karfl› verilen mücadeleninilk zafer günlerinde Amerikan Emek Federasyonu(AFL-American Federation of Labor) hariç tüm dünya-daki sendikal örgütlenmelerin kat›l›m›yla kurulan sole¤ilimli Dünya Sendikalar Federasyonu (WFTU),1949’da Britanya Sendika Kongresi’nin (TUC) bafl›n›çekti¤i bir inisiyatifle bölünerek, III. Bunal›m dönemin-de yeni sömürgecili¤in beflinci kolu gibi çal›flan ICF-TU (Uluslararas› Hür ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu)kuruldu. 10 y›l boyunca TUC taraf›ndan kontrol edi-len ICFTU, uluslararas› sermayenin Afrika, Asya veLatin Amerika’daki süper kârl› faaliyetlerinin bafll›cadestekçisi olarak görev yapt›; dönemin birçok ulusalkurtulufl mücadelesi içinde önemli roller oynayan iflçis›n›f› önderlerinin emperyalist siyasete kazan›lmas›ndaönemli katk›larda bulundu. 1959’da ABD’nin (öncekiAFL ve CIO’nun (Sanayi Sendikalar› Kongresi-Con-gress of Industrial Unions) 1955 y›l›nda birleflmesiyleoluflan) AFL-CIO federasyonunun denetimi alt›na girenICFTU, So¤uk Savafl sendikac›l›¤›n›n ve yabanc› ser-maye yat›r›mlar›n›n geniflletilmesi destekleyen sendikaletkinlikler örgütleyen “emek emperyalizminin” simgekurumu haline geldi.

Bu dönemde sömürgesel kurtulufl hareketlerinin sosya-list sistemle ve emperyalist-kapitalist merkezlerdeki ifl-çi s›n›f›n›n iktidar mücadelesiyle birlefltirilmesi ulusla-raras› devrimci sürecin temel görevi haline geldi. An-cak iki kutuplu uluslararas› iflçi s›n›f› hareketinin di¤ercephesi, reel sosyalist siyasetin hâkimiyeti alt›na girme-siyle bu görevden giderek uzaklaflt›. SBKP’nin 2. Dün-ya Savafl› sonras›nda SSCB’nin korunmas› ve gücünün

art›r›lmas› siyasetini uluslararas› devrimci sürecin temelgörevi olarak belirlemesine ba¤l› olarak, SBKP’nin he-gemonyas› alt›ndaki hemen bütün komünist partileri,uzlaflmac› ve reformist politikalara yöneldiler. Avrupakomünist partileri, utanç verici bir sosyal flovenizmle,sömürgesel kurtulufl mücadelelerine karfl› kendi emper-yalist devletlerinin yan›nda yer al›rken, sömürge ve ye-ni sömürge ülkelerdeki komünist partileri, her koflul al-t›nda “yasall›¤› koruma”y› temel alan parlamentocu, pa-sifist politikalar› benimsediler; yasa d›fl› konuma itildik-leri ülkelerde ise burjuvazinin çeflitli fraksiyonlar›na belba¤layan gerici politikalar› savundular.

Sömürgelerdeki ulusal kurtuluflçuluk e¤ilimlerinin em-peryalist merkezlerdeki iflçi s›n›f› hareketleri taraf›ndanbu biçimde yaln›zlaflt›r›lmas›, bu hareketlerin yeni ulus-lararas› iliflkiler sistemati¤inin belirlenmesi bak›m›ndantafl›d›¤› önemi azaltmad›¤› gibi, h›z›n› da kesmedi.ABD D›fliflleri Bakanl›¤› 1958’de yirmi iki ve 1965’tek›rk dört silahl› ulusal kurtulufl hareketinin varl›¤›n›saptarken, bu hareketlerin devrimci ve radikal biçimle-ri ABD taraf›ndan, dönemin “Amerikan ç›karlar› karfl›-s›nda gemlenmesi en az muhtemel ve en ciddi tehli-kesi” olarak belirlendi. Bu devrimci radikal hareketle-rin So¤uk Savafl söyleminin egemenli¤i alt›ndaki III.Bunal›m döneminin sahici tehdit kayna¤› olarak görül-meleri ise, “emperyalist yap›y› destekleyen ve güçlen-diren birbirleriyle iliflkili üç temel dayana¤›n varl›¤›na”meydan okumalar›ndan kaynaklan›yordu: “çokuluslu flir-ketler; Bat› ve kapitalizm yanl›s› yerli burjuvazi vedevlet ayg›t›n›n bask› ve denetimi.”

Emperyalist piyasan›n bu üç temel dayana¤›n›n “eflit veortak ç›karlara dayal› siyasal ittifak” görüntüsü alt›ndagüçlendirilmesini sa¤layan en önemli geliflme ise, 2.Dünya Savafl› sonras›n›n uluslararas› iliflkilerini düzen-leyen Birleflmifl Milletler’in kurulmas› oldu. Kapitalist“ulus devlet”in hatal› biçimde 1980’lerde bafllad›¤› be-lirtilen dönüflümünün gerçek kayna¤› asl›nda III. Buna-

131

Britanya ‹mparatorlu¤u’nun en önemli sömürgesi olan Hindistan’da yüzlerce y›l süren ulusal kurtulufl mücadelesi, 1930’lar-da Tuz Yürüyüflü’nü bafllatan Mahatma Gandhi’nin Hindistan Ulusal Kongresi liderli¤inde 1950’de ba¤›ms›zl›kla sonuçland›.Dünyan›n ilk kad›n hava korsan› Leyla Halid ise 60’lar›n Filistin kurtulufl mücadelesinin simgelerinden birisi oldu.

Page 134: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

l›m döneminin emperyalist politik egemenlik tarz› iletemel ad›mlar› tamamlanm›fl olan bu düzenlemelerdi.

Birleflmifl Milletler, sadece sömürgeci devletleri egemenulus devlet sayan ve 1. Dünya Savafl› sonras›nda sö-mürgelerin yeniden paylafl›m›n› düzenleyen Millet Ce-miyeti’nin tersine, Wilson ve Roosevelt doktrinleri iletemelleri at›lan ancak Truman’›n So¤uk Savafl siyasetiile gerçek anlam›na kavuflan yeni bir düzenleme yarat-t›. “Toprak bütünlü¤ü yani aç›k sömürgeci iflgale u¤-ramama hakk›na sahip egemen ulus devlet” kavram›n›,bütün eski sömürge ve yar› sömürgeleri kapsar biçim-de geniflleten bu yeni düzenleme, bir yandan ulus dev-let ilkesini genellefltirerek uluslararas› iliflkilerin temelö¤esi haline getirirken, öte yandan ayn› ulus devlet il-kesini görülmedik ölçülerde anlams›zlaflt›rd›.

Bu düzenleme bir yandan “bizatihi varl›¤›, egemengüçlerle daha az dostça iliflkiler kuran uluslararas› ku-rum biçimleri aç›s›ndan cayd›r›c›” olan Birleflmifl Mil-letler örgütünün kendisini, kaç›n›lmaz biçimde, 2. Dün-ya Savafl› sonras›n›n temel bir gerçekli¤i olan iki he-gemonya blo¤u aras›ndaki uluslararas› mücadelenin anasahnelerinden birisi haline getirdi. Ancak BirleflmiflMilletler emperyalizme de çok önemli bir olanak sa¤-lad›. Bu, tüm kapitalist ulus devletleri emperyalist pi-yasan›n genifllemesini sa¤layacak yekpare bir kurallardizisini uygulayan ba¤›ml› ayg›tlar haline getirme; hat-ta kimi devletleri en bafltan itibaren bu tip ayg›tlar ola-rak infla etme olana¤›yd›.

Yeni iflgal ve politik denetim biçimleri bu sistematikdâhilinde uluslararas› piyasa iliflkilerinin uzant›s› olaraknormallefltirilip genellefltirilirken biçimsel aç›dan çeflitlifarkl›l›klar gösterdiler. Örne¤in, yeni sömürgecilik kav-

ram›n› devrimci politik dile dâhil eden önemli müca-delelere sahne olan Afrika’ya o dönemde hâkim olan“gizli iflgal” biçimi, Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas›ndansonra Balkanlar’da gözlenen politik parçalama strateji-siyle büyük benzerlikler tafl›d›. Zira “Yeni sömürgeci-lik eski genifl birleflik sömürge topraklar›n› ba¤›ms›zgeliflme yetene¤ine sahip olmayan, savunmalar› ve hat-ta iç güvenlikleri için eski sömürgeci güce yaslanmakzorunda b›rak›lan bir dizi küçük, yaflama flans› olma-yan devletlere bölme ilkesine yaslanm›flt›r. Bu devlet-lerin ekonomik ve mali sistemleri, t›pk› sömürgecilikgünlerinde oldu¤u gibi, eski sömürgeci egemene ba¤l›durumdad›r”. Pan-Afrika Kongresi’nin kurucusu Ganadevlet baflkan› Nkrumah taraf›ndan 1965 y›l›nda kale-me al›nan “Yeni Sömürgecilik: Emperyalizmin SonAflamas›” isimli kitapç›kta, dönemin di¤er yeni sömür-gecilik teknikleri flöyle tarif ediliyordu:

“Yeni sömürgecili¤in özü, buna tabi olan devletin, te-oride, ba¤›ms›z olmas› ve uluslararas› egemenli¤in tümd›flsal boyunduruklar›na tabi k›l›nmas›d›r. Gerçekte eko-nomik sistemi ve siyaseti d›flar›dan yönetilir. Bu yöne-limin yöntemleri ve biçimi çeflitlilik gösterebilir. Örne-¤in, uç bir durumda, emperyal gücün ordular› yeni sö-mürge devletin topra¤›na girebilir ve hükümetini kon-trol edebilir. Ancak, daha genel olarak, yeni sömürge-ci denetim, ekonomik ya da parasal araçlarla gerçeklefl-tirilir. Yeni sömürge devlet di¤er yerlerden gelen rakipmallar yerine emperyalist gücün mamul ürünlerini sat›nalmaya zorlanabilir. Yeni sömürge devletin hükümet po-litikas› üzerindeki denetim, devlet idaresinden do¤anmaliyetlere yönelik ödemelerle, çeflitli politikalar› dikteedecek pozisyonlara memurlar›n atanmas›yla ve emper-

132

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

1954-1962 aras›nda CezayirUlusal Kurtulufl Cephesi’ninFransa’ya karfl› verdi¤iBa¤›ms›zl›k Savafl› gerillamücadelesi ile 2. DünyaSavafl›’ndaki Frans›z direniflhareketinin k›r gerillas› tak-tiklerini birlefltiren en önemliulusal kurtuluflmücadelelerinden birisidir. 6Eylül 1960’da 121 Frans›zayd›n taraf›ndan yay›nlanan121’ler Manifestosu’ndaCezayir Savafl› sömürgecili¤ekarfl› meflru ve güçlü birdarbe olarak selamland›.

Page 135: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

yal güç taraf›ndan denetlenen bir bankac›l›k sisteminindayat›lmas› yoluyla d›fl ticaret üzerindeki parasal dene-tim biçimiyle sürdürülebilir. (…) Yeni sömürgeci dene-timin belirli bir devletle özel olarak özdefllefltirilemeye-cek bir mali ç›karlar konsorsiyumu taraf›ndan icra edil-mesi de mümkündür. Kongo’nun büyük uluslararas› ma-li ç›karlar taraf›ndan denetlenmesi bunun bir örne¤idir”.

Dönemin bafllar›ndan itibaren yayg›nl›k kazanan enönemli di¤er yöntem, faflist askeri darbelerin tezgâhlan-mas› halini ald›. 1953’te ‹ran’daki yabanc› petrol ifllet-melerinin, 1954’te de Guatemala’daki ABD muz plan-tasyonlar›n›n kamulaflt›r›lmas›na karfl› bafllat›lan askeridarbeler zinciri, Güney ve Orta Amerika ile Güneydo-¤u Asya’y› saran bir darbeler zinciriyle sonuçland›. ABDbu dönemde kendisi aç›s›ndan en kritik sayd›¤› bölge-lerde askeri iflgallerden de kaç›nmad›. Kore savafl›ylaçevrelemeye çal›flt›¤› Çin’e karfl› Vietnam’da aç›k bir ifl-gal bafllatman›n yan› s›ra, 1958’de Lübnan’a ve 1965’teDominik Cumhuriyeti’ne deniz piyadelerini yerlefltirdi.

Bu dönemde ABD destekli askeri darbeler ve iflgallerkadar, eski sömürgeci güçlerin son derece etkili araç-larla, ba¤›ms›zl›klar›n› elde eden devletleri eski ekono-mik, politik ve askeri çerçevelere uymaya zorlamalar›da biçimsel politik ba¤›ms›zl›¤›n bir baflka dayana¤›n›oluflturdu. Örne¤in Güneydo¤u Asya’n›n tipik yeni sö-mürgesi Filipinlerde, bu ülkeyi 1899 y›l›ndan beri ifl-gal alt›nda tutan ABD, 1946’da ba¤›ms›zl›¤› tan›d›¤›anda, genifl bir askeri üs a¤›yla bu ülkeye asker yer-lefltirdi; do¤rudan do¤ruya kendisine ba¤l› bir ordu kur-du ve genifl bir ekonomik egemenlik alan› yaratt›. Fi-lipinler, savafla asker gönderen Güney Kore ile birlik-te, ABD’nin Vietnam savafl›ndaki bafll›ca askeri sevk›-yat kanal› haline gelirken, süreç her iki ülkede de1990’lara kadar devam eden aç›k diktatörlüklere yolaçan darbelerle tamamland›.

Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerini büyük birideolojik ve kültürel iflgal harekât› eflli¤inde sürdürülenbir darbeler, darbe tehditleri ve politik cinayetler sar-mal›na sürükleyen yeni sömürgeci politik denetim yön-temlerinin bir baflka önemli bilefleni ise bu ülkelerdeyayg›nlaflt›r›lan “sand›ksal demokrasi” mekanizmalar›oldu. Sand›ksal demokrasi, yeni sömürgelerdeki devletiktidar›n›n, emperyalizmle bütünleflmifl ç›karlara sahipiflbirlikçi yerel sermayenin hegemonyas›nda oluflturulanoligarfliler taraf›ndan ele geçirilmesini sa¤layan bir po-litik süreç olarak infla edildi. Ba¤›ml›l›k iliflkilerinin ne-den oldu¤u toplumsal sorunlardan do¤an isyanlar kar-fl›s›nda feda edilebilir iflbirlikçi siyasal kadrolar›n çeflit-lendirilmesini de sa¤layan sand›ksal demokrasi meka-

nizmalar›, emperyalist siyasetlerin içsel birer siyaset ha-line dönüfltürülmesinin en önemli kanallar›ndan birisinioluflturdu. Bu içsellefltirme, sömürge ülke ordular›n›nemperyalist merkeze ba¤›ml› hale getirilmesi ve klasiksömürgecili¤in yabanc› ordular›n›n yerine kendi ülke-sinde emperyalist bir iflgal ordusu gibi ifllev gören ye-ni sömürge ordular›n›n infla edilmesiyle gerçek kurum-sal güvencesine kavuflturuldu. Emperyalizmle bütünlefl-mifl yerli egemen s›n›flar›n belirleyici konumda oldu¤uoligarflilerin siyasi egemenli¤ini sa¤lamak için, bu ül-kelerin devlet ayg›tlar›, sömürge tipi faflizmin kurum-sal alt yap›s›n› oluflturacak bir tarzda yeniden yap›lan-d›r›ld›. Ordunun ve devletin emperyalist egemenli¤inbir arac› haline getirilmesi, devletin yukar›dan afla¤›yafaflistlefltirilmesi biçimini al›rken, sömürge tipi faflizminresmi kurumlar› ›rkç›, faflist ideolojilerin yayg›nlaflt›r›l-mas›n›n ve sivil faflist partilerle para-militer örgütlen-melerin yarat›lmas›n›n da ana kayna¤›n› oluflturdu.

“Hür demokratik parlamenter sistemin” yayg›nlaflt›r›l-mas› söylemi alt›nda infla edilen yeni sömürge devle-tinin bu köklü anti-demokratik karakteri, yeni sömür-geleri emperyalist dünya sistemiyle bütünlefltiren serma-ye egemenli¤i biçiminin dolays›z bir uzant›s› olarak gö-rülmelidir. Yeni sömürgelerdeki sermaye egemenli¤i bi-çimi, bu ülkelerdeki burjuva demokratik devrimlerinimutlak anlamda tamamlanamaz devrimler haline getir-

133

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

2. Dünya Savafl›’nda Yugoslav Partizanlar› liderli¤indeki HalkKurtulufl Hareketi isimli direnifl hareketinin öncülü¤ünüyapan Josip Broz Tito, 1980’deki ölümüne kadar devletbaflkanl›¤›n› yürüttü¤ü Yugoslavya Sosyalist FederalCumhuriyeti’ni 1961’de Ba¤lant›s›zlar Hareketi’nin kurucu-lar›ndan birisi haline getirdi. Stalin’e ve SSCB’ye karfl›“özyönetimci sosyalizm” anlay›fl›n› gelifltirdi.

Page 136: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

mifltir. Ve “hür demokratik parlamenter sistem” iddi-as›yla gerçeklefltirilen bütün politik, hukuksal ve ku-rumsal düzenlemeleri, gerçekte emperyalist sermaye bi-rikiminin yerel kanal ve dayanaklar›n› güçlendiren dö-nüflümlerin koçbafl› haline getiren de, bu sermaye ege-menli¤i biçiminin yap›sal-tarihsel özelliklerdir. III. Bu-nal›m döneminin genel büyüme ortam›nda k›smi de-mokratik görünümlü “korporatist” biçimlere bürünebilenbu düzenlemeler, emperyalist sermaye birikimininönemli dönüflümler geçirdi¤i IV. Bunal›m dönemindebu niteliklerini bütünüyle yitirerek aç›k emek ve halkdüflman› özellikler kazanmaktad›rlar.

2.2. Uluslararas› sermaye birikimininarac› olarak yeni sömürge ulus devletiIII. Bunal›m döneminin 1970’e kadar bir genel büyü-me dönemi olarak yaflanmas›, 2. Dünya Savafl› öncesive sonras›nda resmi egemenlik haklar›na kavuflmufl olaneski sömürge ve yar› sömürgelerdeki zay›f sermaye s›-n›flar›n›n kendi ülkelerini de yeni birer kapitalist mer-keze dönüfltürebilecekleri yan›lsamas›na güç kazand›ranen önemli ö¤elerden birisi oldu. Ulusal kurtulufl hare-ketlerinin küçük burjuva önderliklerine ba¤›ms›zl›k ön-cesinden beri yön veren ve kurtulufl hareketlerinin ko-puflçuluk e¤ilimlerinde önemli budanmalara yol açan buyan›lsama, emperyalist dünya piyasas›n›n bütün genifl-leme dönemlerinde oldu¤u gibi 2. Dünya Savafl› son-ras›n›n geniflleme döneminde de ba¤›ml› ülke burjuva-zilerinin bafll›ca politik-ekonomik projesi halini ald›.

Ne var ki, bu yerel sermaye oluflumlar› aç›s›ndan ye-ni bir kapitalist merkeze dönüflmenin yegâne arac› gi-bi görünen yeni sömürge “ulus devleti”, daha en bafl-tan itibaren bu geliflmeyi sa¤layabilecek iki temel özel-likten yoksundu.

Yeni sömürgecilik iliflkilerine dâhil olan ülkelerdeki ye-rel sermayenin ulus devleti, emperyalist ülke burjuvazi-

lerinin eski egemen s›n›flarla mücadele süreçleri içindeoluflan s›n›fsal-politik birliklerinin kristalleflmesini temsileden ve güçlü bir toplumsal temele sahip olan kapita-list ulus devletin, her bak›mdan son derece silik birkopyas› olarak olufltu. Bu durum, yeni sömürge ulusdevletinin, h›zl› sermaye birikiminin önündeki eski top-lumsal engelleri y›kmas›n› ve toplumsal hayat›n tama-m›nda kapitalist ak›lc›l›¤›n temsilcisi olmas›n› imkâns›zk›ld›. Emperyalist ülkelerde sermayenin egemenli¤i ileburjuvazinin egemenli¤i birbirleriyle özdeflleflirken, yenisömürgelerde burjuvazinin egemenli¤i biçimini alamayansermaye egemenli¤i ancak yeni düzen içinde belirli öl-çülerde çözülen eski egemen s›n›f katmanlar›yla k›r›l-gan bir ittifak› ayakta tutarak kendisine toplumsal birtemel oluflturabildi. Irkç›, gerici, faflist, korporatist ide-olojik ö¤eler, egemen s›n›flar›n yeni bir kapitalist mer-kez yaratma iddias›n› temsil eden yeni sömürgecilikprojesinin kendisine özgü ideolojisi ile kaynaflt›r›ld›.Egemen mülkiyet iliflkilerinin ve uluslararas› iflbölümü-nün daha da derinlefltirdi¤i sermaye yetersizli¤i sorunu,yerel sermaye aç›s›ndan kronik bir sorun haline dönü-flürken, k›r›lgan oligarflik ittifak›n çeflitli ö¤eleri aras›n-daki politik iliflkiler esas olarak uluslararas› sermaye bi-rikim süreçleri arac›l›¤›yla kurulan bir nitelik kazand›.

Uluslararas› sermaye birikim süreçleri ile oligarflik itti-fak›n varl›k koflullar› aras›nda böylesine dolays›z biriliflkinin oluflmas›, yeni sömürge ulus devletinin kendid›fl›ndaki koflullar› yerel birikim lehine denetim alt›naalma olanaklar›n› tamamen ortadan kald›rm›flt›r. Yenisömürge ulus devleti, emek gücünün yeniden üretimi,piyasa koflullar›, art›¤›n merkezi kullan›m biçimi, do¤alkaynaklar ve teknoloji gibi yerel birikimin olmazsa ol-maz nitelikteki ö¤eleri üzerinde herhangi bir denetimgücüne sahip olmayan bir devlettir. Gerçek ifllevi, ye-rel toplumun uluslararas› sermaye birikim sürecinin ih-tiyaçlar›na göre biçimlendirilmesi ve bu biçimlendirmesonucunda ortaya ç›kan çarp›k ve krizli toplumsal ya-

134

1965’te, “emperyalizmin zay›f halkas›” oldu¤unudüflündü¤ü Afrika’ya, Kongo’ya gitme karar› alanChe, Arap Milliyetçili¤inin kurucusu M›s›rl› CemalNas›r’›n da yak›n dostuydu.

Page 137: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

p›n›n sosyal s›n›flar›n› genifl bir bürokratik ve askeriayg›t arac›l›¤›yla egemenlik alt›nda tutmakt›r. Emperya-list ulus devletin tersine, bütün faflist yap›lanmas›nakarfl›n temelde zay›f bir devlet olan yeni sömürge ulusdevleti, yerel sermaye birikimini güçlendirmenin de¤il,yeni sömürgelerdeki kronik sermaye yetersizli¤ini de-rinlefltirmenin bafll›ca kanal› ve güvencesidir.

Yeni sömürge devletinin bu özellikleri, emperyalistuluslararas› iflbölümünün III. Bunal›m döneminde kay-detti¤i tarihsel geliflmeler içinde olgunlaflm›flt›r. Bu ta-rihsel geliflmeler, yeni sömürgelerin önce geleneksel ta-r›m-hammadde üreticisi rollerinin yeni emperyalist pi-yasa içinde güvence alt›na al›nmas›, daha sonra ayn›rolün emperyalizme ba¤›ml› bir ithal ikameci sanayi-leflme modeli içinde yeniden üretilmesi biçimini kazan-m›flt›r. Bütün bunlar›n sonucunda, 1970’lerle birliktepatlak veren borç krizi, yeni sömürgeci iflbölümündekiyeni kaymalar›n haz›rlay›c›s› olmufltur.

2.3 III. Bunal›m DönemindeYeni Sömürgeci ifl bölümüIII. Bunal›m döneminde yeni sömürgelefltirilen ülkele-rin tabi k›l›nd›klar› uluslararas› iflbölümü, kuflkusuz ho-mojen bir yeni sömürgeler dünyas›nda gerçekleflmedi.Bu dönemde emperyalist merkez içindeki kifli bafl›nagelir fark› 1’e 3 oran›nda de¤iflirken, yeni sömürgeleraras›ndaki fark›n 1’e 27 gibi bir orana sahip olmas›,bütünleflme biçiminde önemli farkl›laflmalar yaratt›. Dö-nemin bafl›nda yeniden infla edilen emperyalist dünyapiyasas›na ucuz hammadde ve girdi sa¤lamaya devameden yeni sömürgeler giderek iç pazarlar›n›n büyüklü-¤üne, alt yap›lar›n›n ve üretici güçlerinin geliflkinli¤ineve politik iliflkilerinin niteliklerine vs. ba¤l› olarak ço-kuluslu yat›r›mlar›n ve ticari yay›lman›n hedefi haline

geldiler. Dönemin sonlar›na gelindi¤inde yeni sömürge-lerde birincil mal ihracatç›l›¤›, ithal ikamecilik ve ih-racata yönelik sanayileflmeden oluflan üç ayr› tip bü-tünleflme biçimi ortaya ç›kt›.

2. Dünya Savafl›’n›n hemen sonras›nda yeni sömürge-lere yönelik ilk do¤rudan yabanc› yat›r›mlar dalgas› daönceki dönemde oldu¤u gibi hammaddeler ve tar›mürünleri alan›nda yo¤unlaflt›. Ancak bu dönem bir bü-tün olarak yeni sömürgelere ve dolay›s›yla da birincilürünler alan›na yönelik do¤rudan yabanc› yat›r›mlar›neskiye göre ola¤anüstü azalmas›na sahne oldu. Döne-min ABD flirketleri veri al›n›rsa, bu sektörler 1950 y›-l›nda yabanc› yat›r›mlar içinde hâlâ yüzde 30’luk bir

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Güney Amerika’n›n en yoksul ülkelerinden birisi olanBolivya, Ulusal Devrimci Hareketi (MNR) önderli¤inde1951’de yaflanan baflar›l› devrimin çürümesiyle birliktesürekli politik istikrars›zl›k yaflarken, ba¤›ms›zl›kç› devletbaflkan› Arbenz’e karfl› 1954’te ABD United Fruit fiirketi’ninç›karlar› için yap›lan CIA darbesine sahne olan Guatemala“Muz Cumhuriyetleri”nin simgesi oldu.

Page 138: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

a¤›rl›¤a sahipken, bu oran 1966’da yüzde 17’ye(1990’da yüzde 7’ye) düfltü.

Ba¤›ms›zl›k sonras›nda baz› ülkelerde özellikle maden-cilik alan›nda gerçeklefltirilen kamulaflt›rma hareketleriuluslararas› sermayenin bu ülkelerdeki birincil mal üre-timinden çekilmesinde belirli bir rol oynarken, eski sö-mürgeci güçlerin yeni yapt›r›mlar› bu geri çekilmeyi te-lafi eden boyutlar kazand›. Örne¤in, eski Frans›z veBritanya sömürgelerinin ba¤›ms›zl›k sonras›nda da “ana”ülkelerin para birimlerini kullanmaya zorlanmalar›; sö-mürgecilik günlerinden kalma mal ticareti kotalar›n›ndevam ettirilmesi; bu ülkelerdeki kaynak tahsisinin hâ-lâ eski sömürgeci güçlerin bankerleri, yat›r›mc›lar› vetüccarlar› taraf›ndan do¤rudan denetlenmesi; bu ülkele-rin hammadde ve tar›m ürünleri ihracatç›s› konumlar›-n›n ciddi bir de¤iflime u¤ramadan sürmesiyle sonuçlan-d›. Ayn› dönemde hammadde ve tar›m ticareti üzerin-deki tekelci denetim de yo¤unlaflt›. Hammadde ihtiyaç-lar›n›n temin edilmesini ABD devletinin stratejik savun-ma belgelerinin temel ekseni haline getiren çokulusluflirketler, nikel, petrol, boksit, alüminyum, bak›r gibihammadde ve minerallerin yan› s›ra muz gibi ticari ta-r›m ürünlerinin ticareti ve fiyat düzeyleri üzerinde cid-di bir tekelci denetim elde ettiler. 1951–61 y›llar› ara-s›nda (petrol hariç) birincil mallar›n genel fiyat düzeyiyüzde 33 oran›nda düflerken, mamul mal fiyatlar› yüz-de 3,5, daha da önemlisi yat›r›m mallar›n›n fiyatlar›yüzde 31 oran›nda artt›. ‹ki mal türü aras›ndaki bu bü-yük fiyat fark›, ayn› dönemde dünya toplam ticaretindeson derece s›n›rl› (yüzde 7) bir yer iflgal eden yeni sö-mürge ülkelerin ihracatlar›n› art›rmalar›na karfl›n 42 mil-yon dolarl›k bir gelir kayb› yaflamalar›yla sonuçland›.

Yeni sömürge ülkelerin pazara ba¤›ml› küçük meta üre-ticileri taraf›ndan geri bir teknolojiyle üretilen tar›msal

mallarla, emperyalist ülkelerde ola¤anüstü bir emek ve-rimlili¤iyle üretilen yat›r›m mallar› aras›ndaki bu deva-sa fiyat fark›ndan do¤an gelir transferi, görece geliflkinyeni sömürge ülkelerde 1960’larda h›zland›r›lan ba¤›m-l› sanayileflme modeli taraf›ndan daha da derinlefltiril-di. Yeni emperyalist bütünleflme sistemati¤i içinde, ço-kuluslu imalat yat›r›mlar›, bu yat›r›mlar› emebilecek ge-liflkin iç piyasalar›n, yüksek emek verimlili¤inin ve et-kin talep yönetiminin oldu¤u di¤er emperyalist ülkele-re yöneldi. Bu dönemde baz› yeni sömürge ülkeler ta-raf›ndan benimsenen ithal ikameci sanayileflme ise, ya-t›r›m mallar› için yeni bir pazar oluflturarak, do¤rudanyat›r›mlar›n azalmas›n› telafi eden yeni bir kazanç ala-n› haline dönüfltü. Emperyalist ülkelerin imalat sana-yi flirketleri aç›s›ndan, yeni sömürge ülke imalatç›lar›y-la yap›lan patent, know-how, teknoloji ve marka lisansanlaflmalar› üzerinden elde edilen ticari kazançlar, do¤-rudan yabanc› yat›r›mlara efllik eden en önemli sömü-rü yöntemi haline geldi. Bu yönelim, dünya ticaretininkapitalist üretim içindeki pay›n› 1965 sonras›nda art›-r›rken, özellikle çokuluslu ABD flirketleri, yeni sömür-ge ülkelerden yap›lan hammadde ticaretinde ulafl›m vesigortac›l›k alanlar› üzerindeki hâkimiyetleriyle yeni birgelir transferi kap›s› daha yaratt›lar.

Yeni sömürgelerin belirli bir bölümünde vas›fs›z mon-taj sanayinin bu biçimde geliflmesinin do¤rudan sonuç-lar›ndan birisi, bu ülkelerdeki yabanc› marka egemenli-¤inin 1964–74 aras›nda yüzde 25’den yüzde 50’ye yük-selmesi oldu. Yabanc› marka egemenli¤i, ana firma ileba¤›ml› yerel sermaye gruplar› aras›nda yap›lan sözlefl-melere özel hükümler konulmas› sayesinde ba¤›ml›l›kiliflkilerini daha da güçlendirdi. Bu lisans, patent ve tek-noloji sözleflmeleri, sermaye gruplar›n› büyük tekellerindolays›z uzant›lar› haline getirdiler. Çeflitli ihracat-pazar

136

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

3. Bunal›m dönemi Ortado¤usu’nun en önemli ABD iflbirlikçisi olan ‹ran’da faflist fiah rejimine karfl› bafllayan 1978 ayaklan-malar›n›n ilk dönemine; petrol iflçilerinin grevi ve fabrika fluralar› hareketi, ‹ran Halklar› Fedai Gerilla Örgütü-Fedayeen ey-lemleri, kad›n örgütleri ve köylülerin toprak iflgalleri damgas›n› vurdu. fiah sonras› ‹ran’›n ilk 1 May›s’› 1.5 milyon insan›n ka-t›l›m›yla yafland›. Humeyni liderli¤indeki ‹slam devrimi bütün bu hareketleri “karfl› devrimci” ilan ederek fliddetle bast›rd›.

Page 139: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

k›s›tlamalar›, yeni girdi ve makine al›mlar›n›n ana flir-ketten yap›lmas› zorunlulu¤u, özel teknoloji fiyatland›r-malar›, sonradan gerçeklefltirilen bütün teknolojik iyilefl-tirmelerin ana firmaya ait olmas› gibi dayatmalar buamaçla etkili biçimde kullan›ld›. Ayn› sözleflmeler,ABD, Japon ve Avrupa tekelleri taraf›ndan oluflturulan2-3 firmal› kartellerin, yeni sömürgelerin dayan›kl› üre-tim mallar› piyasalar›nda yüzde 70’lere varan bir dene-tim düzeyi ve süper kârlar elde etmesiyle sonuçland›.

Bu iliflki biçimi, gerçekte yerel birikimlerin aktar›lma-s›na dayanan yeni sömürgecili¤in bu dönemde “yerelbirikim” olanaklar›n› ve yerel pazar› göreceli biçimdegeniflletti¤i görüntüsünü yaratm›flt›r. Bu görüntünün tekgerçek kayna¤›n› ise, bu dönemde de ciddi miktara ula-flan bir kaynak transferine neden olan sermaye ihrac›-sermaye geri transferi döngüsünün, üretim a¤›rl›kl› birsermaye birikim süreci içinde daha dolayl› ve orta va-deye yay›lm›fl biçimde gerçekleflmesidir.

Yeni sömürgelerdeki yerel birikim ve pazar geniflleme-si bu dönemde de uluslararas› sermayenin kaynaktransferleri taraf›ndan belirlenen s›n›rlar içinde gerçek-leflti. Eflitsiz mallar›n ticareti yoluyla gerçekleflen sömü-rünün do¤rudan yabanc› yat›r›mlar›n yerini alm›fl gibigöründü¤ü dönemin en ilginç özelliklerinden birisi,uluslararas› sermaye ile kurulan acentelik iliflkilerininyeni sömürgelerdeki yerel sermayenin ba¤›ml› tekellefl-mesini h›zland›ran özellikleridir.

Bu dönemde çokuluslu flirketler taraf›ndan yurtd›fl› fa-aliyetlerini geniflletmek için kullan›lan mali fonlar›nyaln›zca çok küçük bir bölümü bu flirketlerce do¤ru-dan ihraç edilen sermaye kaynaklar›ndan (do¤rudan ya-t›r›mlardan) olufltu. Fonlar›n yar›s›ndan fazlas› yerelsermayenin yeniden yat›r›ma dönüfltürülen kârlar›ndanve üçte biri de d›fl borçlardan elde edilen kaynaklar-dan gelmekteydi. Bu durum, eski sömürgecili¤in ticarive mali sömürü mekanizmalar›n›n, yeni dönemin sana-yileflme ve yerel pazar genifllemesi görüntüsü alt›nda,yerli sermaye s›n›flar›n›n ve yeni sömürgeci devletin ifl-birli¤iyle yeniden üretilmesi anlam›na geliyordu: Ulus-lararas› sermayenin a¤›r yapt›r›mlar› alt›nda yat›r›m ya-pan yerel sermaye gruplar›, yerel piyasadaki yüksekkârlar›n› hem tekelci yöntemlerle hem de emek mali-yetini göreceli olarak ucuz tutarak garanti alt›na alma-ya çal›fl›yor; bu biçimde elde edilen yüksek kazançla-r›n yurtd›fl›na aktar›lan miktar›n›n daima bu ülkelerdeyeniden yat›r›ma dönüflen miktar› aflmas›, yeni sömür-ge pazarlar›n›n genifllemesine ve yerel sermaye biriki-mine ciddi s›n›rlar oluflturuyordu. Yeni sömürgecili¤inIII. Bunal›m dönemindeki en önemli özgünlüklerinden

birisini oluflturan bu durum, yerel sermaye gruplar›n›nemperyalist dünya piyasas›na hâkim tekelci gruplar›nikinci s›n›f parçalar› olarak bir yandan ciddi ölçülerdepalazlanmalar›, öte yandan (d›fl pazar, öz sermaye, tek-nolojik birikim gibi)ba¤›ms›z yay›lma olanaklar›ndandaima yoksun kalmalar›yla sonuçland›.

Emperyalist ülke piyasalar›n›n genifllemeye devam etme-si oran›nda büyük bir sistem sorunu oluflturmayan bu ar-t›k aktarma mekanizmas›, daha da büyük bir sömürü ka-nal› yaratan ve özellikle 1970’lerde t›rmanan d›fl borçlar-la ayakta tutuldu. Yeni sömürge devleti bu mekanizma-da d›fl borçlar› özel teflvikler olarak yerel sermaye grup-lar›na da¤›tan, ana tekelci güçler taraf›ndan tercih edilenalanlar› kay›ran ve d›fl borç biçimindeki kaynak aktar›-m›n› garanti alt›na alan ana kanal olarak ifllev gördü.

Kamu ve özel kurumlardan al›nan d›fl borçlar›n t›rman-mas›, art›k aktar›m›n› yo¤unlaflt›rman›n ötesinde, emper-yalist üretim iliflkilerinin (sömürge kapitalizminin) yuka-r›dan afla¤›ya do¤ru yayg›nlaflt›r›lmas› ile yeni sömürgedevlet ayg›t›n›n emperyalizm taraf›ndan askeri, politikve ekonomik yöntemlerle ele geçirilmesini tek bir sü-reç içinde kaynaflt›rd›. 1956 ile 1962 aras›nda 56 ülke-ye ekonomik yard›m ad› alt›nda verilen y›ll›k 6 milyar

137

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Brezilyal› Carlos Marig-hella, reformculuklaelefltirdi¤i BKP’den ko-parak, Ulusal KurtuluflEylemi-ALN isimli ko-münist flehir gerillas›n›kurdu. 1964 askeri cun-tas›na karfl› silahl› mü-cadele yürütürken, 4 Ka-s›m 1969’da sokak çat›fl-mas›nda öldürüldü. “fie-hir Gerillas›’n›n El Kita-b›” ve “Brezilya’n›n Kur-tuluflu ‹çin” isimli kitap-lar›yla flehir gerillas› te-orisine katk›da bulundu.

Page 140: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

dolarl›k d›fl borçlar, 12 milyar dolarl›k faiz ve anaparageri ödemesi yaratt›. IMF, Dünya Bankas› ve Uluslara-ras› Yard›m Ajans› gibi kurumlar verdikleri kredileri,plan ve programlar›n onaya tabi k›l›nmas›, ülke ekono-mileriyle ilgili düzenli bilgi sa¤lanmas› ve kredi kulla-n›mlar› üzerinde denetim hakk› gibi hükümlere ba¤lad›-lar. D›fl borçlar, özellikle de özel kaynaklardan al›nanborçlar, hem uluslararas› yard›mlarda ciddi kesintilerinortaya ç›kt›¤› hem de yabanc› yat›r›mlar›n iyice daral-d›¤› 1970’lerde ba¤›ml› sanayileflme modelinin yafland›-¤› bütün ülkelerde ola¤anüstü boyutlara ulaflt›. Bu borç-lar›n di¤er art›k transferleriyle beraber yeni sömürge ül-kelerin ödemeler dengesinde meydana getirdi¤i büyükaç›klar da toplam miktar›n›n hesaplanmas› bile mümkünolmayan k›sa vadeli yeni borçlar› t›rmand›rd›.

Bu a¤›r borç yükü alt›ndaki baz› ülkeler 1970’leri it-hal ikamecili¤in maliyetlerini fiyatlar› biraz daha yük-selen birincil mal ihracat›n› art›rmaya çal›flarak (Türki-ye), do¤rudan yabanc› yat›r›mlar›n daha fazla yöneldi-¤i di¤erleri ise (Güney Kore) düflük katma de¤erli sa-nayi mal› ihracat›n› art›rarak geçirdiler. Ancak her ikiülke tipi de 1970’lerde astronomik biçimde artan d›flborçlar›n dönemin sonunda büyük bir borç krizine dö-

nüflmesinden kaç›namad›.

K›sacas›, ba¤›ml› sanayileflme ister Türkiye’de oldu¤ugibi ithal ikameci isterse Güney Kore’de oldu¤u gibiihracat merkezli biçimde yürütülsün, eski sömürgeci ifl-bölümünün ticari sömürü, d›fl aç›k, d›fl borç, daha dabüyük d›fl aç›k döngüsünün k›r›lmas›n› sa¤lamam›flt›.Tersine ayn› k›s›r döngü, ba¤›ml› sanayileflmenin flu yada bu tipinin yaratt›¤› yeni sömürü kanallar›yla birlik-te daha genifl çapta yeniden üretilmiflti. Üstelik bu k›-s›r döngü emperyalistlerin III. Bunal›m döneminin risk-li yeni sömürge pazarlar›ndaki do¤rudan yat›r›mlar›n›s›n›rl› bir düzeyde tutarak da bu ülkelerin üretim ya-p›lar› üzerinde gerçek bir tekelci denetim elde etmele-rine olanak sa¤lam›flt›.

Uluslararas› tekellerin denetimi alt›ndaki tipik yeni sö-mürge ekonomisi, giderek a¤›rlaflan borç yükü ve öde-meler dengesi sorunlar› d›fl›nda, bafl›ndan itibaren yo-¤un iç ve d›fl göç, iflsizlik, özellikle küçük sanayi üre-timine hâkim olan enformel çal›flma koflullar› ve altya-p› eksikli¤i gibi koflullar›n hâkim oldu¤u bir ekonomihaline dönüfltü. Çokuluslu flirketlerin do¤rudan yat›r›m-lar› ya da bunlara ba¤›ml› sanayilerde tercih edilen sa-nayi-yo¤un üretim teknikleri kentli iflçi s›n›f›n› öncekidönemlere göre önemli ölçüde geniflletiyor, ancak nü-fusun genel kitlesinin proleterlefltirilmesi bak›m›ndanciddi k›s›tlar da yarat›yordu. Genellikle düflük bir üc-ret düzeyinin hâkim oldu¤u bu sanayilerin d›fl›nda kent-lerdeki genifl küçük üretim alan› ise daha da düflük üc-ret ve güvencesizli¤in hâkimiyeti alt›ndayd›; bu üreti-ciler giderek fabrikalara yedek parça üretenler, do¤ru-dan tüketim mallar› üretenler ve fasoncular gibi grup-lara ayr›flt›lar. Yabanc› ya da yerli özel sermayenin gir-medi¤i alanlarda genifl ekonomik faaliyetler yürüten ka-mu sektörü, bürokratik örgütlenmenin genifllemesine pa-ralel olarak ciddi biçimde artan memurlar d›fl›nda iflçis›n›f›n›n en kalabal›k kesimlerini istihdam ediyordu.K›rda ise (özellikle Türkiye’de) genifl bir küçük metaüreticileri denizi varl›¤›n› sürdürüyordu. Son derece s›-n›rl› tar›msal yat›r›mlar, k›smi tar›msal mekanizasyonve ücretli iflçi kullan›m› ve düflük üretkenlik tar›m sek-törünü karakterize ederken, küçük tar›msal üreticilerinçok büyük bir bölümü bu dönemde gerek ürün sat›m›gerekse girdi al›m› aç›s›ndan kapitalist pazarla bütünle-fliyordu. Aile eme¤i kullan›m› ve genifl devlet destek-leri, pazara ba¤›ml› küçük meta üreticilerine bu olum-suz koflullara karfl›n ayakta kalma gücü veriyor; ancakkentler ne sanayinin ne de tar›m›n ememedi¤i kentyoksullar› ve gecekondularla dolmaya bafll›yordu.

Bu koflullarda ortaya ç›kan s›n›fsal yap›, emperyalist ül-

138

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

Vietnam Savafl›’ndayoksul halk güç-lerinin ABDemperyalizminindevasa savafl ayg›t›n›alt etmesi, ABD’de1991 1. KörfezSavafl›’na kadarsüren “VietnamSendromu”nubafllatt›.

Vietnam Savafl›’ndayoksul halk güç-lerinin ABDemperyalizminindevasa savafl ayg›t›n›alt etmesi, ABD’de1991 1. KörfezSavafl›’na kadarsüren “VietnamSendromu”nubafllatt›.

Page 141: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

kelerdekinden önemli farkl›l›klar sergiliyordu. Ekonomi-nin tepesinde (yabanc› yat›r›mlar›n genifl oldu¤u ülke-lerde) yabanc› flirketler, sanayi ve finans alanlar›nda buflirketlerin uzant›s› olan yerel tekelci sermaye gruplar›,ihracata yönelik üretim yapan büyük toprak sahipleri,bütün bu ç›kar gruplar›yla yak›n ç›kar ba¤lar› olan si-yasetçiler, üst düzey bürokratlar ve yüksek subaylar yeralmaktayd›. Mimarlar, mühendisler, avukatlar, esnaf, or-ta düzeyli memurlar ve zengin-orta köylüler gibi göre-ce genifl bir orta s›n›f, ba¤›ml› sanayileflmenin yaratt›-¤› istihdam ve tüketim nimetlerinden yararlanabilirken;iflçiler, kentteki ve k›rdaki en küçük üreticiler ve kentyoksullar› ekonominin bütün yap›sal krizlerinin yükünüçeken s›n›flar› oluflturuyorlard›. Kentli emekçiler aç›s›n-dan bu dönem, sanayi iflçili¤inin artmas›na ve sendikalörgütlenme ile ücret ve çal›flma koflullar› merkezindegeliflen bir mücadele gelene¤inin yayg›nlaflmas›na kar-

fl›n, henüz tam anlam›yla k›rdan kopuflun yaflanmama-s›, siyasallaflma düzeyinin düflüklü¤ü gibi nedenlerleproleterleflme sürecinin henüz s›n›rl› bir politik geliflmedüzeyini temsil ediyordu. Bu dönemde iflçi s›n›f› için-de proleter s›n›f bilincinin temsilcisi olan küçük birdevrimci çekirdek oluflurken, iflçi s›n›f›n›n önemli birço¤unlu¤u ücret sendikac›l›¤› taraf›ndan sa¤ ya da soldüzen siyasetiyle eklemlenebiliyor; iflçi s›n›f› içinde et-nik, mezhepsel kökenlerle hemflerilik iliflkilerini aflanbir s›n›f bilinci s›n›rl› biçimlerde yayg›nlaflabiliyordu.

2.4 III. Bunal›m Döneminde Zay›f Hal-ka: Yeni sömürgelerde milli kriz vedevrimci hareketlerin yükselifli

Yeni sömürge devletinin, emperyalist dünya piyasas›içinde yeni kapitalist merkezler yaratan bir homojenlefl-me de¤il, tersine güçlü bir kutuplaflma e¤iliminin gü-vencesi haline gelmesi, yeni sömürge ekonomilerininsüreklileflen krizine paralel biçimde yerel burjuvazilerinpolitik projelerinin iflas›yla sonuçland›. Yeni sömürgeekonomilerinin krizi, emperyalist egemenli¤in, hangi bi-çim alt›nda olursa olsun temel bir niteli¤e sahip oldu-¤unu gösteren bir biçimde derinleflti: “Hem sömürgeci-likte hem de yeni sömürgecilikte emperyalist egemen-li¤in temel niteli¤inin ayn› kald›¤›n› görüyoruz: Bu il-ke, ezilen halk›n tarihsel sürecinin, ulusal üretici güç-lerin özgürce geliflmesinin fliddete dayal› araçlarla in-kâr edilmesidir. Yaln›zca üretici güçlerin özgürce gelifl-mesi sürecinin bir halk›n normal tarihsel gelifliminingarantisi oldu¤una inand›¤›m›z için, ulusal kurtuluflunda yaln›zca ulusal üretici güçlerin her türlü yabanc›

egemenlikten tam anlam›yla özgürlefltirilmesi halindemevcut olaca¤› sonucuna varabiliriz. Ve e¤er ulusalkurtuluflun üretici güçlerin geliflimi sürecinde köklü birdönüflüm talep etti¤ini kabul edersek, bu ulusal kurtu-lufl olgusunun da muhakkak bir devrime denk düfltü-¤ünü görebiliriz”. (Amilcar Cabral, Gine’de Devrim.)

“Sahte ulusal kurtulufl”tan baflka bir anlam ifade etme-yen yeni sömürgeci durumun, emperyalizmin kontrolün-de yukar›dan afla¤›ya do¤ru infla edilen çarp›k ve tekel-ci sömürge kapitalizmini tasfiye edecek bir devrimle or-tadan kald›r›labilece¤i fikri, bu geliflmenin tipikleflti¤i1960’l› y›llarla birlikte yeni sömürgelerdeki devrimci ha-reketlerin ortak bilinci haline dönüflmeye bafllad›. Bu fi-kirleri ortaklaflt›rmakta önemli bir pay› olan 1.Tri-Con-

139

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

1912-33 aras›nda ABD iflgalialt›nda olan Nikaragua’da1934’te öldürülen GeneralAgusto Sandino taraf›ndanyerel oligarfli ve ABD’ye karfl›bafllat›lan ilk isyan, 1936-79iflbirlikçi Somoza rejiminideviren Sandinista UlusalKurtulufl Cephesi (FSLN)önderli¤indeki Nikaraguadevriminin ilham kayna¤› oldu.

Page 142: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

tinental Konferans› sonras›nda Che Guevara’n›n bafllat-t›¤› gerilla mücadelesi, Che’nin öldürülmesine karfl›nLatin Amerika’n›n hemen bütün ülkelerinde yank›land›.Meksika, Brezilya, Uruguay, Kolombiya, Arjantin veVenezüella’da ço¤unlu¤u resmi Komünist Partileri’ndenkopan devrimci gruplar taraf›ndan bu bilince dayananflehir ve k›r gerillas› mücadeleleri bafllat›ld›.

Ortado¤u egemenli¤inin emperyalistler aras›nda t›rma-nan rekabet nedeniyle daha da önem kazanmas› Filis-tin direnifli ile 1967 Arap-‹srail savafl› sonras›nda yük-selen yeni bir Arap milliyetçili¤i dalgas›n›n temelinioluflturdu. Ayn› dönemde yükselen Güney Vietnamdevrimci ulusal kurtulufl hareketi ise ekonomik üstün-lü¤ünü önemli ölçüde yitirmekte olan ABD emperya-lizminin tarihinin en ciddi askeri yenilgisine u¤rad›¤›bir süreç biçiminde geliflti. Ayn› dönemde Afrika’daPortekiz sömürgecili¤ine karfl› geliflen ulusal kurtuluflhareketleri ve genel olarak Pan-Afrikac›l›k hareketi te-mel düflmanlar›n›n “yeni sömürgeci” durum oldu¤unuilan ettiler. Hâlâ ba¤›ms›zl›k mücadelesi veren Afrikakurtulufl hareketleri içindeki muhafazakâr ulusal kurtu-luflçu kanatlar karfl›s›nda devrimci bir hareketin ilk do-¤um sanc›lar› ortaya ç›kt›. Ayn› hareketler, Afrikal› ifl-çi ve köylü kitlelerinin kendili¤inden eylem gelene¤i-nin zay›fl›¤›n›n ve “gerçek ulusal ba¤›ms›zl›¤› sahte ba-¤›ms›zl›ktan ay›rma” konusunda yaflad›klar› bilinç bula-n›kl›¤›n›n afl›lmas›n›n yollar›n› aramaktayd›. Bu bula-n›kl›¤›n, bafllang›çta devrimci küçük burjuva kadrolartaraf›ndan oluflturulacak devrimci bir öncünün “kendikendisini iflçi ve köylü kitleleri biçimine bürünerek ye-niden yaratmak üzere feda edece¤i” politikleflmifl birulusal kurtulufl mücadelesi içinde ortadan kald›r›labile-ce¤i tezi Afrikal› kurtulufl hareketleri içinde yüksek ses-le dile getirilmeye baflland›. “Öncelikle politik alan›nfethedilmesi” ilkesi, sürekli bir yönetim krizi yaflayan

ve ezilen s›n›flar›n›n sürekli “aray›fl” durumu ile karak-terize oldu¤u yeni sömürgelerdeki yeni devrimci hare-ketlerin ortak bafllang›ç noktas› oldu.

Bu ortak ilke üzerinden flekillenen devrimcistrateji ise temelde flu noktalar› vurgulan-mas›na dayand›:Yeni sömürgelerin sürekli milli kriz ortam›nda verile-cek savafl, ilk etapta bir iç savafl ve anti-emperyalistbir kurtulufl savafl› olarak geliflir ve klasik sömürgeci-likte d›fl düflmana karfl› yürütülen ulusal direnme sava-fl›ndan önemli farkl›l›klar gösterir. Elbette ulusal kurtu-lufl savafllar›n›n da, “iflbirlikçi güçlere karfl› savafl” an-lam›nda bir iç savafl boyutu mevcuttur; ancak devrim-ci savafl›n temel geliflme eksenini bu iç savafllar de¤il,d›fl düflmana karfl› yürütülen savafl oluflturur, iç savaflyard›mc› bir roldedir. Di¤er yandan, yeni sömürgeler-de geliflen devrimci iç savafllar, Güney Vietnam örne-¤inde oldu¤u gibi, emperyalist müdahaleyle karfl›lafla-rak, ulusal kurtulufl savafl› niteli¤ini de kazanabiliyordukazanabilmifltir. Ancak, devrimin ulusal yönünün öneç›kmas›, klasik sömürge devrimlerinde oldu¤u gibionun sosyalist içeri¤ini daraltmaz, tam tersine devriminsosyalist içeri¤i daha da gelifltirir.

Yeni sömürge devriminin dayand›¤› temel s›n›flar dafarkl›laflm›flt›r. Yeni-sömürgecilik iliflkileri, yerel burju-vazinin ulusal niteliklerini ortadan kald›r›r ve onu em-peryalizmle bütünlefltirir. Di¤er yandan, ba¤›ml› sanayi-leflmenin ve kentleflmenin geliflmesine paralel olarak ifl-çi s›n›f› nicel olarak büyür ve s›n›fsal nitelikleri geli-flir. Yerli burjuvazinin iflçi s›n›f› korkusu, onun emper-yalizme daha fazla yaslanmas›na neden olur. Bu du-rum yerli burjuvaziyi emperyalizme karfl› mücadeleninmüttefiki de¤il, hedefi haline getirmifltir. Devrimin da-yand›¤› temel s›n›flar ise, emekçi s›n›flar içindeki sa-

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

20 A¤ustos 1968’deSSCB önderli¤indekiVarflova Pakt› askerleritaraf›ndan, Pakt üyesiÇekoslovakya’n›n iflgaledilmesi Türkiye’de FikirKulüpleri Federasyonutaraf›ndan Türkiyeüniversite gençli¤i ad›nak›nand›.

Page 143: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

y›sal a¤›rl›¤› artmaya bafllam›fl olan kentli iflçi s›n›f› vekent yoksullar› ile hâlâ önemli bir oran oluflturan pa-zara ba¤›ml› küçük köylülük ve topraks›z iflçilerdir.

Sömürge valilerinin ya da içi boflalm›fl aristokrasininkukla yönetimlerin yerini oligarflilerin almas›yla birlik-te, siyasi mücadelenin temel konusu “ba¤›ms›z devletveya cumhuriyet” için mücadele olmaktan uzaklaflm›fl,“ekonomik ba¤›ms›zl›k ve siyasi demokrasi” için mü-cadele öne ç›km›flt›r. Bu nedenle yeni sömürge devri-minin program›, Milli Demokratik Devrim gibi “milli,demokratik ve sosyalist” olmak üzere birbirlerinin ar-d›nca s›ralanan aflamalara ayr›larak ele al›namaz.

Dönemin önemli devrimci önderlerinden Carlos Marig-hella, bu durumu “Savafl›m›z, anti-oligarflik bir ulusalkurtulufl savafl›d›r. Bundan dolay›, ayn› zamanda anti-kapitalisttir” biçiminde ifade ediyordu. Mahir Çayan ise,Leninist “Kesintisiz Devrim” anlay›fl›n›n geri b›rakt›r›l-m›fl ülkelerde demokratik ve sosyalist devrimin görev-lerinin tek bir devrimci süreç içinde yerine getirilmesi-ni gerektirdi¤i düflüncesindeydi. Bu devrimin bütün ge-liflme evrelerinde önderi proletarya, temel gücü ise iflçis›n›f›, yoksul ve küçük köylülük ile küçük burjuvazidenoluflacakt›. Bu tip bir devrimci sürecin herhangi bir afla-mas›nda, proletarya d›fl›ndaki herhangi bir gücün siyasiönderli¤inin söz konusu olamayaca¤›, devrimin demok-ratik (burjuva) ve sosyalist görevlerinin birbirinden ay›r-d›¤› iki ayr› devrimci sürecin yaflanmayaca¤› ortadayd›.

Di¤er yandan, yeni sömürgecilik iliflkilerinin sanayi, ti-caret ve hizmetler alan›nda yaratt›¤› geliflmeler, kentle-rin toplumun politik yaflant›s›ndaki rolünü ve a¤›rl›¤›n›öne ç›karm›flt›. Buna karfl›l›k, yine ayn› geliflmeler, k›r-sal alanlarda emperyalizmin ve oligarflinin denetiminiart›rmaktayd›. Kapitalizmin geliflimi, toplumun büyükbir ço¤unlu¤unun ekonomik olarak kentle ba¤lant› kur-mas›na ve eski k›rsal yaflam biçimlerinin h›zl› bir bi-çimde sanayi toplumunun yaflam biçimleri yönünde de-

¤iflmeye bafllamas›na neden olmufltu. Sömürge kapita-lizminin gelifliminde oynad›¤› yat›r›mc› rolü ve geliflenbask›c› niteli¤i birlikte iflleyen devlet, geleneksel top-lumsal iliflkilerin çözülmesi sürecinde halk› hem “des-tekleyen” ve hem de ayn› zamanda bask›c› denetim al-t›nda tutan bir güç görünümü kazanm›flt›. Bu olgular,ekonomik, toplumsal ve politik iliflkilerde yaflanan on-ca de¤iflikli¤e karfl›n halk›n politik pasifli¤inin (sunidengenin) önemli bir kayna¤›n› oluflturdu.

Sömürge tipi faflizmin egemen oldu¤u koflullarda, t›pk›klasik ve yar› sömürge ülkelerde oldu¤u gibi, proletar-ya partisinin iktidar mücadelesi bafllang›c›ndan itibarensilahl› mücadele temelinde gelifltirilmek zorundayd›.Çünkü sömürge tipi faflizm, terörü sürekli ve temel biryönetim metodu haline getiriyordu. Ezilen s›n›flar›n entemel talepleri için gelifltirdikleri hareketler politik biranlam kazanmaya bafllad›¤› anda faflizmin terörist yüzüöne ç›k›yor ve y›¤›n hareketini, e¤er uygun bir biçim-de silahlanmam›flsa, da¤›t›yor ve bast›r›yordu. Bu ne-denle, yeni sömürge ülkelerde de t›pk› klasik ve yar›sömürgelerde oldu¤u gibi, “proletarya ve komünist par-tisi silahl› mücadele olmaks›z›n, hiçbir varl›k kazanamazve hiçbir devrimci görevi yerine getiremez”di.

Ancak, yeni sömürge ülkelerde devrimci savafl›n gelifl-me çizgisi, “yar› sömürge-yar› feodal” Çin’deki gibi eleal›namazd›. Çin’de devrimci savafl›n temel alan› k›rlar,mücadelenin temel gücü de köylülüktü. Devrimci sa-vafl, k›rlardan flehirlere do¤ru bir geliflme çizgisi izle-miflti. Daha sonraki bütün klasik ve yar› sömürge dev-rimleri de bu stratejik çizgi ile baflar›ya ulaflt›. Komü-nist Partisi taraf›ndan örgütlenen gerilla mücadelesi ge-nellikle yoksul köylülü¤ün büyük toprak sahiplerine veemperyalist talana karfl› isyan hareketleriyle birlefliyor,düzenli bir ordunun oluflumunu ve genifllemesini sa¤l›-yor, ortaya ç›kan devrimci halk ordusu iflgalci güçler-le iflbirlikçilerini k›rlardan kuflat›yor ve bo¤uyordu.

141

1968 May›s ay›nda pat-layan ve de Gaullehükümetini düflürenö¤renci isyanlar› vegenel grevler dalgas›;Avrupa’da Alman ve‹talyan ö¤rencihareketiyle, ABD’desavafl karfl›t› hareketleve sivil haklarhareketiyle ve Meksika,fiili, Brezilya’dakiö¤renci protestolar›ylabulufltu.

Page 144: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

Oysa yeni sömürge ülkelerde köylülü¤ün ne emperya-lizme, ne de büyük toprak sahiplerine karfl› kendili¤in-den baflkald›r›lar›ndan söz edilemezdi. Bu durumun bi-rinci nedeni, bütün toplumsal yap› üzerinde h›zl› veçok yönlü y›k›c› sonuçlar yaratan aç›k bir emperyalistiflgalin olmamas›; ortada somut, elle tutulur bir “yaban-c› düflman” bulunmamas›yd›. ‹kincisi oligarflinin, k›rsalbölgelerdeki yoksul ve orta köylülü¤ü hem devletin zorayg›t›yla hem de bir k›sm› kapitalizm öncesi kökleresahip olan ekonomik egemenlik iliflkileri arac›l›¤›yladenetim alt›nda tutmas›yd›. Üçüncüsü ise “kapitalizminyukardan afla¤› gelifltirilmesi” nedeniyle, bu ülkelerdekapitalist iç pazar›n k›smen geliflmesi, bunun da bafltaköylülük olmak üzere nüfusun bütün kesimleri aç›s›n-dan “göreli bir refah” ortam›n›n do¤mas›na yol açma-s›yd›. Bu koflullar, yeni sömürge ülkelerde devrimci birsavafl›n gelifltirilebilmesi için öncünün, klasik sömürgedevrimine göre çok daha bilinçli ve örgütlü bir poli-tik-askeri müdahalesini gerekli hale getiriyordu.

Sömürge kapitalizminin geliflmesi, ülkedeki yollar›n vehaberleflme koflullar›n›n, profesyonel ordu ve polis ay-g›t›n›n da geliflmesi demektir. Bu geliflmeler, klasik sö-mürgeler ve sömürgelerin k›rlar›nda görülen ve düze-nin “yumuflak karn›” olarak nitelendirilen “denetim d›-fl› alanlar›n” daralmas› ve ortadan kalkmas› yönünde bire¤ilim yarat›r. Ancak di¤er yandan, yeni sömürge ka-pitalizminin geliflmesi, k›rdan kente do¤ru büyük göçdalgalar›n›n ve yoksul nüfusun afl›r› ölçüde y›¤›ld›¤›büyük çarp›k kentlerin ortaya ç›kmas›na da neden olur.

Kentlerin çevresini saran ve büyük bir iflçi ve iflsiz nü-fusunun bar›nd›¤› gecekondular, denetimi güç bir ya-flam alan› oluflturur. Bu durum, yeni sömürge ülkeler-de “k›z›l siyasi iktidar” olarak adland›r›labilecek dev-rimci üs bölgelerinin ancak mücadelenin oldukça ilerievrelerinde ortaya ç›kabilece¤i ve askeri mücadele içinbir üslenme alan› olarak k›rlar›n aç›k üstünlü¤ünün gö-reli bir üstünlü¤e dönüfltü¤ü anlam›na gelir.

Bu iki nedenle Mao’nun “k›rlar›n düzenin yumuflak kar-n›” olmas›ndan hareketle gelifltirdi¤i klasik “Halk Sava-fl›” modelinin yeni sömürgelere bu geliflmeler hesabakat›larak uyarlanmas› gerekmifltir. Yeni sömürgelerdegeliflen devrimci hareketlerde gerilla savafl›n›n bafllang›ç-taki temel ifllevi, klasik ve yar› sömürgelerdekindenfarkl› olarak, “siyasi gerçekleri aç›klamak”, yani emper-yalizmin gizli iflgalini ve faflizmin gizli yüzünü a盤aç›karmak, görülebilir hale gelmesini sa¤lamak ve bu bü-yük güçlere silahla karfl› konulabilece¤ini göstermektir.Yeni sömürge ülkelerde, silahl› devrimci mücadeleninsüreklili¤ini sa¤layacak üslenme olanaklar›n›n oluflumun-da, k›rlar›n yan›nda, kentler de giderek önemli bir yertutmaktad›r. Güney Vietnam ve Küba devrimlerinde,k›rdaki güçleri ve hareketlerini destekleyen kent ayak-lanmalar›, flehir gerillas› flebekeleri devrimci savafl›n ge-lifliminde etkili roller oynam›fllard›r. Uzat›lm›fl savafllakent ayaklanmalar›n›n ayn› devrimci strateji içerisindebirlefltirilebilece¤i, Küba devriminin bir olgusu olarak 2.Havana Deklarasyonu’nda ifade edilmifltir. Yeni sömür-ge devrimlerinin klasik sömürge devrimlerinden bu ilk

142

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

1981-89 dönemi ABD devlet baflkan› Ronald Reagan ve1979-90 dönemi Britanya baflbakan› Margaret Thatcherneoliberal politikalar› sistem çap›nda egemen k›lan ve

topyekun sald›r›y› bafllatan iki simge isim oldular.

Page 145: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)

farkl›laflmalar› Türkiye’de Mahir Çayan taraf›ndan “Po-litikleflmifl Askeri Savafl Stratejisi” ve “Birleflik Devrim-ci Savafl” kavramlar›yla ifade edilmifltir. Çayan’›n buvurgular›n›n isabetlili¤i, daha sonraki Orta Amerika dev-rimci savafllar›nda (Nikaragua, El Salvador, Honduras),Türkiye’deki iç savafl sürecinde, ‹ran’daki “‹slam dev-riminde” ve Kürt ulusal hareketinde görülmüfltür.

III. Bunal›m döneminde, klasik sömürgecilik sistemininçözülüflünün tamamlanmas›yla beraber genelleflen yenisömürgecilik iliflkileri, emperyalist sistemin zay›f halka-s›n› oluflturdu; Küba ve Güney Vietnam devrimlerindenbafllayarak bütün yeni sömürgelerde büyük bir yayg›nl›kkazanan devrimci hareketler bu durumun en somut ifa-desiydi. Ayn› dönemde Arap dünyas› Baasc›l›k, Nas›rc›-l›k ve Filistin kurtulufl mücadelesi gibi radikal ulusal ha-reketlerin geliflmesine sahne olurken, emperyalist sistembu sars›nt›n›n yeni sömürgecilik sisteminin çöküflüne dö-nüflmesine engelleyebilmek için siyasal ‹slamc› hareketincanland›r›lmas› ve kanl› iç savafllar gibi birçok aracabaflvurdu. Ayn› zamanda bütün Güney ve Orta Ameri-ka ile Ortado¤u, Asya ve Pasifikler’de büyük bir dar-beler dizisi harekete geçirildi. Yeni sömürgecilik siste-minin bu ilk büyük krizi içerisinde geliflen devrimci ha-reketler, var olan sosyalizm taraf›ndan yaln›z b›rak›ld›-lar; alternatif bir uluslararas› devrimci hareket merkezioluflturma yönündeki giriflimleri baflar›s›zl›¤a u¤rad› veyenildiler. Yeni sömürgecilik sisteminin ilk genel kriziiçerisinde geliflen devrimci durumlar ve devrimler, yenisömürgecilik sistemini y›k›ma sürükleyemediler.

Ayn› dönemde 1960’l› y›llarda parçalanan sosyalist sis-temin en büyük merkezi SSCB ve Do¤u Avrupa ülke-leri, 1980’den itibaren çok daha aç›k bir biçime bürü-necek olan ekonomik, politik ve ideolojik bir kriz sü-

recinde ilerlemeye bafllad›lar. Bu kriz süreçleri 1980’le-rin sonlar›nda birço¤una revizyonist-bürokratik komü-nist parti yöneticilerinin önderlik etti¤i karfl› devrim sü-reçlerine dönüflecek; SSCB ve ona ba¤l› ülkelerin ar-d›ndan Arnavutluk ve Yugoslavya’da da benzer karfl›devrim süreçleri bafl gösterecekti. Bu süreçlerde, “sos-yalist” devletler ulusal bileflenlerine parçaland›lar, mil-liyet ve din savafllar› içinde emperyalist merkezin ege-menli¤ine girdiler. Komünistlerin önderli¤indeki ulusalkurtulufl savafllar›yla ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl olan ülke-ler ile Ba¤lant›s›zlar Hareketi içerisinde yer alan göre-ce ba¤›ms›z ülkeler, 1991 Körfez Savafl› sonras›nda,emperyalist tahakküme karfl› dirençlerini yitirdiler; em-peryalist merkezin dayatt›¤› yeni sömürgecilik politika-lar›yla sömürgeleflme yoluna girdiler.

Sosyalist sistemin ortadan kalkmas›yla ve yeni sömürgedevrimlerinin denetim alt›na al›nmas›yla sonuçlanan busüreç, emperyalist sömürü iliflkilerinin ve emperyalistleraras› rekabetin III. Bunal›m döneminde sergiledi¤i bir-çok özellikte köklü de¤iflimleri zorlayan bir baflka krizsüreciyle, emperyalist sistemin kriziyle efl zamanl› bi-çimde yafland›. 1970’lerin ortalar›ndan 90’lara kadar sü-ren dönem, hem emperyalist krizin sermaye birikimi sü-reçlerinde köklü de¤iflimleri hedefleyen bir sald›rganl›¤›zorunlu k›ld›¤›, hem de uluslararas› politik-s›n›fsal güçdengelerindeki köklü de¤iflimlerin bu sald›rganl›¤›nönündeki politik-s›n›fsal engelleri ciddi biçimde zay›flat-t›¤› kurucu bir dönemdi. Kapitalizmin, III. Bunal›m dö-neminde serpilen; bu dönemin son evresini oluflturan1970’li y›llar›n dünya krizinde iyice görünürlük kazanançeliflkileri, yo¤un bir ideolojik sald›rganl›k alt›nda yafla-nan bu kurucu dönemin ard›ndan, IV. Bunal›m dönemi-nin top yekûn y›k›c› özelliklerine dönüfltüler.

143

EMPERYAL‹ZM‹N BUNALIM DÖNEMLER‹ - 2

1984-85’te ‹ngiltere’ninGüney Galler bölgesin-deki binlerce madenciailesinin Thatcher’›n200 kömür oca¤›n› kapatma sald›r›s›nakarfl› mücadelesininülke çap›nda “yasad›fl›”bir genel madencigrevine dönüfltü¤üBüyük MadenciGrevi’nin yenilgisi, iflçis›n›f› hareketindeki bir dönemin bitiflinin simgesi oldu.

Page 146: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)
Page 147: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)
Page 148: Halkın Devrimci Yolu (2. Sayı)