halkın devrimci yolu (sayı 3)

108

Upload: halkin-devrimci-yolu

Post on 28-Mar-2016

284 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Halkın Devrimci Yolu dergisi 3. sayısı www.halkindevrimciyolu.org

TRANSCRIPT

Page 1: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)
Page 2: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)
Page 3: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

n›n Latin Amerika’da, Hindistan’da, Çin’de, Do¤u Av-rupa’da çokuluslu tar›m, maden ve enerji tekellerinekarfl› yayg›nlaflan direnifllerinde gözlenmektedir.

Krizin, “sürekli var olan çeliflkilerin ani ve zora da-yanan çözümleri” olarak sermaye s›n›flar› lehine çözü-lemeyip devrimci krize dönüflmesine yol açabilecekolan öfke bir süredir birikmeye ve patlamaya devamediyor. Bununla birlikte, dördüncü bunal›m dönemindeh›zla “proleterleflen çeliflkiler”1, devrimci bir krize dö-nüflmedi¤i ölçüde sermaye içi çat›flmalar›n ve uzlaflma-lar›n belirleyici olaca¤›n› unutmamak gerekiyor. Sondönemlerde yükselen milliyetçilik ve özellikle ›rkç› sa¤-c› partilerin Avrupa’daki yükselifli, uluslararas› finansalsistemin yeniden yap›land›r›lmas›na dair tart›flmalar,Kafkaslar baflta olmak üzere enerji hatlar› civar›nda t›r-manan itifl kak›fl, “çevre dostu” enerji kaynaklar› ve sa-nayileflme tart›flmalar› sermaye içi mücadelelerin çeflit-li yans›malar› olarak göze çarp›yor. Eme¤e karfl› gü-vencesizli¤i ve esnek çal›flmay› derinlefltiren düzenle-meler, ücretlere, sendikalara ve kamusal haklara yöne-

lik operasyonlar, tar›mda artan flirket egemenli¤i serma-ye içi uzlaflma alanlar› olarak öne ç›k›yor. Çat›flmala-r›n nereye ba¤lanaca¤›na dair kehanette bulunmak çokmümkün ve anlaml› görünmüyor ancak, çat›flmalar›ngörünür biçimlerinin ard›ndaki s›n›f mücadelesi dina-miklerinin a盤a ç›kart›lmas›n›n, önümüzdeki dönemindevrimci siyasetinin yolunu tayin edebilmesi aç›s›ndanönemli faydalar› olaca¤› aç›k.

Emperyalist kapitalist sistemin fetretdevriYeni sömürgecilik sisteminin IV. bunal›m döneminde-ki kurucu yöntemi olan neoliberalizm söylem düzeyin-de ‘gözden düflüyor’, ABD’nin askeri güce ve finans-laflmaya dayal› egemenli¤i sürdürülemez hale geliyor.1980 sonras› ABD egemenli¤inin simgesi finans ku-rumlar› y›k›l›rken (son 19 ayda kapanan banka say›s›80’e yaklaflt›), 20. yüzy›lda ABD hegemonyas›n›n sa-nayi üstünlü¤ü etraf›nda kuruluflunun simgesi GeneralMotors gibi tekelleri de beraberinde götürüyor. ABD

120

KR‹Z

120

KR‹Z

riz sistemi sarsmaya devam ediyor. Ancakistatistiksel verilerin “beklendi¤i kadar kö-tü olmamas›”, küçülme oranlar›n›n azalma-s› bile dünyadaki tüm zenginliklerin yüz-de 73’ünü elinde tutan yüzde 5’lik az›nl›k

taraf›ndan sevinç 盤l›klar›yla karfl›lan›yor. Her yüzde1’lik küçülmeyle açl›k s›n›rlar›n›n alt›na itilen milyon-larca mülksüzlefltirilmifl proleter ailesine sab›r telkinediliyor. Ekonomik küçülmenin azal›p birkaç sene için-de ç›k›fla geçilece¤ine dair hikayelerle emekçi s›n›flaraumut da¤›t›l›yor. Her fleyi hepimizden iyi bilen teknok-rasilerinin, bürokrasilerinin, uzmanlar›n›n, müsteflarlar›-n›n, CEO’lar›n›n “ar›zay›” tan›mlay›p düzeltmesine ka-dar iflçi s›n›f› sessiz tutulmaya çal›fl›l›yor. Bu “düzelt-me” faaliyetinin dünyay› nereye götürece¤ine dair tar-t›flmalar ise genelde teknik analizler düzeyinde sürdü-rülüyor.

Biyoloji biliminde organizman›n kendini iyilefltirme gü-cünün olup olmad›¤›n›n a盤a ç›kaca¤› evreye iflareteden “kriz” kavram›, hemen hemen tüm bilimlerde bir

“dönüm noktas›n›” ifade eder. De¤iflime at›fta bulunanbu dönüm noktas› sistemin yeniden yap›lanmas›na dakökten niteliksel dönüflümüne de yol açabilir. Ancaközellikle toplumsal olaylarda dönüm noktalar› bir ‘an’›de¤il süreci ifade eder. Kriz sonras› yeniden yap›lananveya kendisi olmayana/karfl›t›na dönüflen sistemin ipuç-lar›/nüveleri kriz öncesi sistemin içinde biriken dina-miklerde görülebilir.

Sistemin kendi içinde yeniden yap›lanma dinamikleri,flu anda iki temel alandaki e¤ilimlerle ifadesini bulmak-tad›r. Birincisi, finans, biliflim, medya ve enerji oligar-flilerinin “çevre dostu” k›l›¤›na girerek öne ç›kard›klar›“yeflil ekonomi” ve ikincisi, son y›llarda y›ld›z› h›zlaparlayan ve ABD hegemonyas›n› sarst›¤› iddia edilenülkelerin sermaye birikim süreçleri. Sistemin kendi kar-fl›t›na dönüflmesinin dinamikleri ise, 21. yüzy›l›n “ihra-cat y›ld›zlar›” Bangladefl’te, M›s›r’da, Çin’de son y›l-larda giderek yükselen proleter isyanlarda, Peru’dan ‹n-giltere’ye dünyan›n hemen her yerinde kamu hizmetle-ri emekçilerinin yükselen muhalefetinde; k›r yoksullar›-

K

Kapitalistbarbarl›¤akarfl›insanl›ksavafl›

Kapitalistbarbarl›¤akarfl›insanl›ksavafl› Krize karfl› sermayenin e¤ilimleribelirginleflmeye bafllad›:Güvencesizli¤in derinlefltirilmesive genellefltirilmesi ile do¤an›nbirikim ad›na fethi!

‘ ’• 1990’lar›n sonu: “Biz ‹slamc› Demokrat parti oluflu-muna flu anda mesafeli duruyoruz. Erbakan’la aram›zflu aflamada çok kötü. E¤er Tayyip’i onun yerine otur-tursak, tüm tarikatlar› bir araya getirebiliriz.” Cemaatinneoliberal stratejiye yerleflti¤ini dile getiren sözler.

Bu sözleri, sadece, iflbitirici bir cemaat önderinin içinedüfltü¤ü zor durumlardan s›yr›lmak için söylemifl oldu-¤u veciz laflar olarak yorumlamak do¤ru olmaz. Bun-lar, ayn› zamanda, farkl› tarihsel dönemlere özgü stra-teji ve misyonlar› yans›tmaktad›r.

“Hz. Cebrail bile parti kursa ard›ndangitmem.”1960’lardan 1980’lere Fethullah Gülen, bir yandan Nur-culu¤un bir kolu olarak ortaya ç›kan cemaati özgün birhareket olarak kurumsallaflt›r›rken, bir yanda da “Komü-nizme Karfl› Mücadele Dernekleri”ni örgütlüyordu.

"Komünizme Karfl› Mücadele Dernekleri" sömürge tipifaflizmin kontrgerilla yöntemlerinin ve emperyalizminYeflil Kuflak stratejisinin gereklerini yerine getiren fa-flist örgütlenmelerdir. Milli Türk Talebe Birli¤i (MTTB)ve ‹lim Yayma Cemiyetleri gibi örgütlenmelerle birlik-te, yükselen devrimci mücadelenin önünü kesmek vesömürge tipi faflizmin iktidar temellerini sa¤lamlaflt›r-mak için her türlü kirli sald›rgan yönteme baflvurdular.Ayn› zamanda Sak›p Sabanc› gibi tekellerin destekle-di¤i bu örgütlerin, Arabistan-ABD ortakl›¤› olanARAMCO Petrol fiirketi ve Rab›ta (Rab›ta-ül-Alem, ‹s-lam Örgütü) taraf›ndan ciddi finanse edildi¤i bilinmek-tedir.

Bunlar›n yan›nda, bir taraftan da özgün bir ‹slamc› ha-reket do¤maktayd›. “Kuran kursu de¤il okul”lar› (yurt,vak›f, dershane: öyle ki bugün 9 milyar dolarl›k ders-hane piyasas›n›n 2/3’ünü denetim alt›nda tutuyor) yük-selmenin arac› olarak tercih eden cemaat, klasik Nur-cu bir yaklafl›m olarak Demokrat Parti-Adalet Partisiçizgisini desteklemekteydi. O y›llarda ‹slamc› partiye(MNP-MSP) zaman zaman yaklaflsa da tam kat›ld›¤›,hele hele bel ba¤lad›¤› söylenemez. Asl›nda tam birfaydac›-iflbitirici tav›r sergileyen Fethullah Gülen, ce-maatin güçlenebilmesini sa¤lamak için ‘Dar-ül Harp’yöntemlerini ‹slamc›lara, hatta kendi yol arkadafllar›nabile uygulamaktan çekinmemifltir. Cami cemaatleri ara-s›nda vaaza dayal› örgütlenmelerde gelifltirdi¤i hitabetustal›¤› ve buradan do¤an karizmas›n›n yetmedi¤i yer-lerde, popülaritesi yükselmekte olan MSP-Erbakan’› ra-hatl›kla kullanm›flt›r. Sonra da ifli bitince, “Öyle cüb-beyle, sar›kla bu ifller olmaz” diyerek MS’ye sald›r›yageçmifltir.

“Onun (TSK) süngüsü yüz defa atefli-mize su serpmifltir.”S›z›nt› dergisinin baflyaz›s›nda Fethullah Gülen taraf›n-dan sarf edilen bu sözlerin, bugünden bak›nca TSKaç›s›nda ac›yla, liberaller taraf›ndan da ibretle de¤erlen-dirilmesi gerekmektedir. Ordu ve darbelere karfl› de-mokrasi mücadelesinin ödün vermez kahraman› olarakgösterilen cemaat önderinin, 12 Eylül askeri faflizmikarfl›s›ndaki tavr›, asl›nda cemaat gericili¤inin özgün di-namiklerini takip edenler için flafl›rt›c› de¤ildir. Fethul-lah Gülen, Ashab-› Kiram’›n (Peygamber’in yak›n çev-resi) boykot gibi bir al›flkanl›¤› ve tavr› olmad›¤›n›gerekçe göstererek ‹slam Yüksek Enstitüleri’ndeki ö¤-renci boykotunda boykot k›r›c›l›¤› yapm›flt›. (“Tesettürteferruatt›r, k›zlar›m›z okumal›”) Üstelik ‹slamc› kad›n-lar›n çarflafl› eylemlerini gözden düflürmek için, asl›n-da çarflaflar›n alt›nda erkeklerin sakland›¤› türünden va-azlar veren Fethullah Gülen için, o y›llarda ‹slamc› ha-reketin kimi ileri gelenleri, “Fethullah Gülen’e dikkatedin!”; “Demek bir yerlere hizmet ediyor!” gibisindenuyar›lar yapm›fllard›r. Kald› ki, cunta destekçili¤i vecunta taraf›ndan desteklenmek, asl›nda ayn› siyaset çiz-gisinin devam›ndan baflka bir fley de¤ildi.

Refah Partisi’ne so¤uk bakan cemaat, esas olarakÖzal’›n ANAP’›n› desteklemifltir. Özal’›n öncü neolibe-ral politikalar› ve cemaatleri gelifltirme tavr›, ccemaatinönünü açan büyük bir s›çrama noktas›d›r. Gene de oy›llarda bile Fethullah Gülen, o ünlü iflbitiricili¤iyle,Ecevit ve Tansu Çiller dahil bütün parti ve siyasetçi-lere yat›r›m yapmay› ihmal etmemifltir. Abdülkadir Ak-

120

S‹YASAL GÜNDEM

120

S‹YASAL GÜNDEM

ab›rl› bir kuflatma stratejisi1942’de Pasinler’de do¤an Fethullah Gü-len’in, bugün hala yaflamakta oldu¤u Pen-silvanya’ya yolculu¤u, uzun vadeye yay›lm›fl

sab›rl› bir kuflatma stratejisinin öyküleriyle doludur.Fethullah Gülen, ‹slam’dan devflirilen “Dar-ül Harp”,yani “takiye”, yani “savaflta her fley mubaht›r” yakla-fl›m›n›, neoliberalizmin iflbitirici (pragmatist) tarz›ylakaynaflt›rarak özgün bir ‹slamc›-liberal siyaset senteziortaya ç›karm›flt›r. 1960’lardan 2000’lere ‘yerel’, ‘ulu-sal’ ve ‘küresel’ boyutlarda s›çramalar yaflayan Fethul-lah Gülen Cemaati’nin öyküsü, Türkiye kapitalizmininyeni sömürgecilikten neoliberal yeni sömürgecili¤e dö-

nüflümünün öyküsüdür. Bu dönüflüm sürecinin dönümnoktalar›nda, cemaat hep, iktidar çat›flmalar›nda etkinbir tav›r tak›nm›fl; ço¤u yerde belirleyici rol oynam›fl-t›r.

Bu üç dönüm noktas›nda üç farkl› tavr› simgeleyen ce-maat yaklafl›m›n›, Fethullah Gülen flu veciz sözlerle di-le getirmiflti:

• 1970’ler: “Hz. Cebrail bile parti kursa ard›ndan git-mem.” (Bu sözler ‹slamc› harekette büyük tepki çek-miflti.)

• 1980’ler: “Onun (TSK) süngüsü yüz defa ateflimizesu serpmifltir.” 12 Eylül faflizmini destekleyen veTSK’y› yücelten sözleri.

Fethullah Gülen vecemaati “Daha çok

cami de¤il, dahaçok okul, hastane

ve medya flirketi!”plan›yla hareket

ediyor. Cemaat “eskidinsel ba¤l›l›klar›n di-

rilmesi de¤il, aksi-ne neoliberal

ekonomi ve si-yasetle iliflkili

olarak yap›lan-m›fl modern

bir oluflumdur

SFethullah Gülen cami cemaatleri aras›nda, vaaza dayal› ör-gütlenmelerde gelifltirdi¤i hitabet ustal›¤› ve karizmas›sayesinde h›zla yükseldi.

Hz. Cebrail bile parti kursa, ard›ndan gitmem

eoliberal rüya bitti. Kapitalizmin uzlaflmazçeliflkilerinin üzerini örten yan›lsamalar da-¤›ld›. S›n›f mücadelelerinin yeni ve dün-yan›n gelece¤i aç›s›ndan tayin edici birperdesi aç›ld›. Neoliberal kapitalizmin mer-

kez ülkelerinde, yeni yükselen güçlerinde, yeni sömür-gelerinde s›n›flar mücadelesini ve iflçi s›n›f›n›n serma-ye karfl›s›ndaki ba¤›ms›z ç›karlar›n› yok sayan, küçüm-seyen yan›lsamalar bir bir da¤›l›yor.

Geliflmifl kapitalist merkezleri iç savafl korkusu sard›.ABD’li stratej Zbigniew Brzezinski, ‹ngiliz gizli servi-si MI5 ve Avrupal› strateji kuruluflu LEAP/Europe’nin2009’da Avrupa, ABD ve Japonya’da s›n›flar aras› ça-t›flmalar›n fliddetlenece¤i yönündeki tahminleri do¤rula-n›yor.

Fransa’da neoliberal Sarkozy hükümeti, ülke tarihinde1968’de dahi görülmemifl kitlesellikteki grevler ve so-

kak eylemleri karfl›s›nda geri ad›m atmak zorunda kal-d›. Sanayi iflçilerini, kamu emekçilerini, üniversite velise gençli¤ini ve göçmenleri birlikte seferber eden bukitle hareketi dalgas›, son iki y›ld›r Yunanistan, ‹talya,Almanya’da da sokaklar› dolduruyor.

Geliflmifl kapitalist ülkelerin yerini almaya çal›flan Çin,bunu ekonomik büyümede oldu¤u kadar s›n›fsal öfkepatlamas›nda da do¤ruluyor. 2006’da 90 bin, 2008’de120 bin iflçi eyleminin gerçekleflti¤i Çin’de sadece2009’un ilk üç ay›nda grev, sokak protestosu, yol kes-melerden oluflan 58 bin eylem gerçekleflti. Bu eylem-ler ço¤u zaman patronlar› ve yöneticileri hedef alsa da,kimi zaman iflsizli¤in ve hak gasplar›n›n yaratt›¤› tep-ki, etnik ayr›mlar temelinde s›n›f içi gerginlikleri de te-tikledi. Son Sincan olaylar› da böylesi bir zeminde ge-liflti.

Neoliberal politikalarda Latin Amerika’y› geriden takip

120

TOPLUMSAL HAREKETLER

120

TOPLUMSAL HAREKETLER

Bugünkü küresel kriz, mülkiyet ve iktidar iliflkileri sorununu neoliberaliz-me karfl› geliflen özsavunma hareketlerinin gündemine çok daha yak›c› birbiçimde sokarak, özsavunmadan anti-kapitalist bir karfl› ata¤a geçifl aç›-s›ndan ciddi olanaklar sunmaktad›r

Neoliberalizme karfl›özsavunma hareketleriNeoliberalizme karfl›özsavunma hareketleri

Anti-kapitalist bir kalk›flman›n efli¤inde N

008’den itibaren derinleflen küresel iktisadikriz, dünya kapitalist sistemine yön verenneoliberal stratejinin de¤iflimine dönük büyükbir bas›nç oluflturuyor. Yeni sömürgecilikpolitikalar›nda önemli de¤iflimlere gebe bir

dönem aralan›yor ve ülkemizde de önemli de¤iflimleritetiklemeye aday bir dizi dinamik birikiyor.

Küresel ekonomik krizin tetikledi¤i de¤iflim dinamikle-rinin toplumsal muhalefetteki izlerini deflifre edebilmek,tarihsel ve yap›sal unsurlar›yla birlikte bütünlüklü birsiyasal çözümlemeyi gerekli k›l›yor. Bu bak›mdan vur-gulanmas› gereken ilk husus, Türkiye’nin yaklafl›k son30 y›l›na neoliberal stratejinin damgas›n› vurmufl oldu-¤udur. ‹kinci husus, neoliberal stratejinin bu “uzun 30y›l›n›n” onun baflar›lar› kadar zaaflar›na da iflaret etti-¤i gerçe¤idir. Bu aç›dan bak›larak, benzer ülkelerle k›-yasland›¤›nda neoliberalizmin Türkiye’de devleti vetoplumu dönüfltürme hamlesi, deyim yerindeyse, “rötar”yapm›flt›r. Neoliberalizmin bu geliflim seyrinin bellibafll› üç özelli¤inden söz edilebilir:

(i) Öncelikle uluslararas› yeni iflbölümüne uygun ola-rak Türkiye’nin dünya kapitalist sistemiyle “derin bü-tünleflmesini” amaçlayan neoliberalizm, bafl›ndan beriiktidar blo¤unun tümünün sahiplendi¤i bir strateji ol-mufltur. Neoliberal gündemin süreklili¤i bununla ilgili-dir.

(ii) Ne var ki, IMF, Dünya Bankas› ve OECD gibikurulufllar›n elinde salt bir (emek karfl›t› köklü dönü-flümler de içeren) ekonomi politika demeti olarak gö-rünen neoliberalizm, ancak politik ve jeopolitik sonuç-lar yaratarak sonuca ulaflacak bir stratejidir. Kurulu re-jimin restorasyonu/dönüflümü11 anlam›na da gelen buolgu, iktidar blo¤unda (oligarfli içinde) gittikçe derinle-flen yar›lmalara neden olmufltur. Geleneksel merkez si-yasal ak›mlar ile özellikle askeri bürokrasi, neolibera-lizmin ekonomi politikas›na gösterdi¤i sempati ve sa-hiplenmeyi politik/jeopolitik boyutundan esirgemifl, te-reddütler ve direnifller sergilemifltir. ‹ktidar blo¤undayani oligarfli içinde de güçlü yans›malar›n› bulan buçatlak, neoliberalizmin rötarl› gerçekleflmesinin asli ne-denlerinden biridir. Bu gecikmede Türkiye'nin kendineözgü s›n›fsal yap›s›n› mutlaka hesaba katmak gerek-mektedir. Yani toprak a¤alar›n›n ve feodal kal›nt›lar›ntasfiye süreci ve kapitalizmin yayg›nlaflt›r›lmas›, ege-menler aras› (oligarfli içi) çeliflkileri keskinlefltirmifltir.Neoliberal ekonomik dönüflüme ba¤l› olarak s›n›fsal ya-p›n›n ve mevzilenmenin parçalanmas›, elbette sürecekarfl› ciddi bir direnci de beraberinde getirmifltir.

(iii) Neoliberalizmin ilk döneminde, 1987’den 1990’la-r›n ortalar›na kadar uzanan ve örgütlü iflçi hareketi, ka-

mu çal›flanlar› hareketi ve ö¤renci hareketine dayanantoplumsal muhalefetin 12 Eylül öncesinden gelen biri-kimi de içeren konjonktürel dinamizmi, neoliberal stra-tejinin rötar yapmas›nda k›smen etkili olmufltur.22

Ekonomik ve politik/jeopolitik bütünlü¤ü ile neoliberalstratejiyi ülkede yerlefltirmek isteyen ilk politik figür vebu anlamda neoliberal stratejinin ülkemizdeki gerçekmimar› Turgut Özal’d›r. Özal ekonomiyi dönüfltürmekonusunda sa¤lad›¤› baflar›y› yukar›da sözü edilen ge-rekçeler nedeniyle siyasal rejimi dönüfltürmede göstere-memifltir. Ancak tam da bu k›smi baflar›s›zl›k nedeniy-ledir ki, 1990’lar›n ikinci yar›s›ndan günümüze siyasalyelpazedeki konumlan›fllar neoliberalizmin “ekonomipolitikas›ndan” soyutlanm›fl bir flekilde “politik/jeopoli-tik” sonuçlar› etraf›nda flekillenmifltir. “Kimlik siyaseti”olarak adland›r›lan bu saflaflt›r›c› parametre, AB uyumsüreci ile iyice güçlenmifl, neoliberal stratejinin iktisa-di program›na onay vermekle birlikte siyasi sonuçlar›-na mesafeli duran güçlerin, “statükocu”, “devletçi”, “sa-vunmac› milliyetçi” gibi s›fatlarla an›lmas›na neden ol-mufltur. Söz konusu stratejiyi bütünlüklü biçimde savu-nan ve “özgürlükçü”, “demokrat”, “liberal” gibi terim-lerle an›lan Özalc› çizgi ise, programatik devaml›l›¤›n›ancak 2000’li y›llarda adeta “imal edilen” AKP eliylesa¤layabilmifltir. Siyasal ‹slam’›n neoliberal politikalar›nuygulay›c›s› olarak özgün bir flekilde rejime monte edi-lebilmesini sa¤layan ve “›l›ml› ‹slam projesini” ülke-mizde yaflama geçiren siyasal aktör olan AKP, bu çiz-gisiyle 2000’li y›llar›n ilk on y›l›nda rejimin dönüflü-müne de damgas›n› vurmufltur. Bu süreçte hem ege-men blo¤un bilefliminde bir de¤iflim hem de rejim aç›-s›ndan neoliberal politikalar›n gere¤i olan bir dönüflüm

120

TOPLUMSAL MUHALEFET

120

TOPLUMSAL MUHALEFET

Türkiye’nin son otuz y›l›na dam-gas›n› vuran neoliberal dönüflümhem egemenler cephesini hemde toplumsal muhalefeti krizesürükledi. Muhalefet hak müca-deleleriyle kuflat›lm›fl afla¤›danyukar› bir yenilenmeyle bu kriziaflabilir. Muhalefetin krizi, politikçizgi, tarz, mücadele dinamiklerive araç üzerine yürütülen tart›fl-malar›n, dönemin koflullar› göze-tilerek yenilenmeci bir anlay›fllayürütülmesi sayesinde afl›labilir

Toplumsal muhalefette aray›fllar

Toplumsal muhalefette aray›fllar

2Siyasal yelpaze yeniden flekil lenirken

Neoliberal stratejiyi Türkiye’de ilk yerlefltiren TurgutÖzal’d›r. 1990’larla beraber kesintiye u¤rayan bu süreç prog-ramatik aç›dan 2000’li y›llarda adeta “imal edilmifl” bir partiolan AKP’yle devam etmifltir.

organizma) aktar›m›n› h›zland›r›yor. Hayvanlar›n dahah›zl› büyümesi için yap›lan antibiyotik i¤neler virüsle-rin antibiyoti¤e karfl› ba¤›fl›kl›¤›n› artt›r›yor. Çiftlikler-de çal›flan insanlar ve hayvanlar için düzenli sa¤l›kkontrolü yap›lmad›¤› gibi, hayvanlarda a盤a ç›kan bir-çok hastal›k ve ölüm vakas› da gizleniyor.

Hasta hayvanlardan üretilen g›da maddelerinin insanla-ra yedirilmesi kar mant›¤›n›n do¤al bir sonucu olarakortaya ç›k›yor. Yaklafl›k 15 y›ll›k bir geçmifle sahipolan endüstriyel hayvanc›l›k, dikey bütünleflme ve kü-çük üreticilerin sektöre ba¤›ml›laflt›r›lmas› yoluyla dün-ya çap›nda yay›l›rken, hastal›klar›n da yay›lmas›n› te-tikliyor. Üretim zinciri KFC ve McDonalds gibi haz›rg›da devlerinde tamamlanan endüstriyel hayvansal g›daüretiminin dünya üzerinde ulaflmad›¤› ülke yok gibi.Endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›k iflletmeleri ayn› za-manda en yo¤un emek sömürüsü biçimlerini de kendi-

leriyle birlikte gittikleri yerlere tafl›yorlar. Büyük tar›m-sal arazilerin çevrilmesi ve bu iflletmeleri çevreleyenk›rsal üreticilerin sözleflmeli üretimle kendilerine ba¤›m-l› k›l›nmas›, endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›¤›n yo¤unkulland›¤› bir sistem. Bu sisteme göre küçük üreticilerimzalad›klar› sözleflmelerle kanatl› üretiminde civcivle-ri, hayvan besinlerini, veteriner ürünlerini ve teknoloji-yi ana flirketten al›yor; ancak hayvanlar›n hasta olma-s› ve ölmesi durumunda tüm sorumluluk çiftçilere aitoluyor. Endüstriyel çiftliklerde ana çal›flma biçimi gü-vencesiz çal›flmad›r. Domuz gribi de bu koflullar›n ürü-nü, neoliberal kapitalizmin eseridir.

Hastal›¤›n merkezi olarak Meksika’n›n gösterilmesi vehastal›ktan en fazla Meksika halk›n›n etkilenmesi, buülkenin neoliberalizmin, ticaret, tar›m-hayvanc›l›k vesa¤l›k politikalar›n›n kesiflim noktas›nda bulunuyor ol-mas›ndan kaynaklanmaktad›r. Meksika, neoliberal re-

120

SALGIN HASTALIKLAR

120

SALGIN HASTALIKLAR

eoliberal kapitalizmin do¤al çevrede vedünya üzerindeki canl› türlerinin yaflamkoflullar›nda yaratt›¤› tahribat kendiniölümcül salg›n hastal›klarla da a盤a ç›-kar›yor. Elbette salg›n hastal›klar ve bu

hastal›klarda büyük insan ve hayvan topluluklar›n›n ya-flam›n› kaybetmesi dünya tarihi aç›s›ndan yeni de¤il.Ama bugün durumu geçmiflten farkl› k›lan birkaç ö¤evar: Kar› temel alan kapitalist üretim ve neoliberal dü-zen “yeni hastal›klar›n oluflum yata¤›” haline geldi.Vahfli emek sömürüsü, neoliberal siyasetin yayg›nlaflt›r-d›¤› endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›k, sa¤l›k, kent veenerji politikalar›, a盤a ç›kan hastal›klara as›l ölümcül-lü¤ü katan unsurlard›r. Üstelik tüm bunlar, insanl›k buhastal›klardan korunabilecek bilimsel t›bbi geliflmelereve araçlara sahipken yaflan›yor. Sermaye, salg›n hasta-l›klar› bugün kendisi için yeni kar alanlar›na çevirmifl

durumdad›r.

Kanatl›, insan ve domuz gribi virüslerinin gen aktar›-m› (de¤iflimi) sonucu ortaya ç›kan ve insandan insanageçme özelli¤i kazanan domuz gribi, bu hastal›klardanen yenisidir. Domuz gribinin a盤a ç›kt›¤› koflullar› ya-ratan en önemli etken küçük üreticili¤in tasfiyesi ve ta-r›msal/hayvansal üretimin kar amaçl› flirketlerin elindeendüstrileflmesidir. Tar›m ve hayvanc›l›k tekellerininelindeki endüstriyel çiftliklerde (bunlara fabrika tar›m›-fabrika hayvanc›l›¤› da deniyor) hayvansal ürünler seriüretime tabi tutuluyor. Do¤al yaflamlar›ndan uzakta, de-vasa iflletmelerin kapal› alanlar›nda iç içe, kendi d›flk›-lar› aras›nda yaflayan domuz, inek ve kufllar tamamenyapma yemlerle, birbirlerinin gübreleri ve art›klar›ylabesleniyorlar. Afl›r› kalabal›k ve d›flk›larla iç içe yaflam,hayvanlar›n birbirlerine patojen (hastal›k yapan mikro-

N

SALGIN HASTALIKLAR

Kamusal sa¤l›k sisteminin neolibe-ral reformlarla y›k›ma u¤rat›lmas›birçok insan›n asl›nda önlenebilirölümlerle yaflam›n› kaybetmesineneden oldu. Domuz gribinin görül-dü¤ü birçok ülkede sa¤l›k sistemi-nin neoliberal yap›sal uyumdan geç-ti¤i görülüyor

Neoliberalkapitalizminyükselenkarl› sektörü

Neoliberalkapitalizminyükselenkarl› sektörü

iseli gençli¤in mücadelesinde son birkaç se-nede görülen kayda de¤er canl›l›k, Türkiyesol hareketi içerisinde olumlu bir heyecanyaratmaktad›r. Henüz belirgin bir hareketformuna ve eylemsel geliflkinli¤ine sahip

olamayan demokratik lise hareketindeki canlanman›n“gelip geçici” c›l›z bir kabar›fl› m›, yoksa güçlü bir is-yan dalgas›n›n öncü ad›mlar›n› m› iflaret etti¤i sorusu,solun cevap arad›¤› ortak bir soru olarak karfl›m›zdaduruyor.

Bu soruya, ne yaz›k ki, günün verileriyle kesin/kat› bircevap verebilmek pek mümkün de¤ildir. Fakat lise veliselinin içinde bulundu¤u nesnel/yap›sal durum ve lisehareketinin bu döneme özgü kimi özellikleri lise mu-halefetinin “gelip geçici” s›n›rlar›n çok daha ilerisinetafl›nabilece¤inin iflaretlerini veriyor.

Ülkemizdeki e¤itim alan›n›n, özelde lise e¤itiminin ne-oliberal dönüflümü ve yeni sömürge kapitalizminin aç›-¤a ç›kartt›¤› devasa eflitsizlikle gençli¤in geleceksizliksorunu, lise hareketinin üzerinde bulundu¤u temel ener-ji hatt›n› oluflturmaktad›r. “Demokratik lise hareketininyeni bir dönemi mi” sorusu iflte bu enerji hatt›n›n ya-ratt›¤› nesnelli¤i do¤ru okuyabilmekle cevaplanabilir.Bu nesneli¤in temel bafll›klar›n› ise piyasalaflt›rma, oto-riterleflme/bask› yöntemleri ve geleceksizlik oluflturur.

Neoliberal kapitalizm, say›s› bugün binleri aflan liseninve 3,5 milyonu bulan lise ö¤rencisinin oluflturdu¤u mu-azzam pazar› de¤erlendirmek için önemli yol kat et-mifltir. Türkiye’de liselere yönelen piyasalaflt›rma sald›-r›s›n›n ilk ad›m› liselerin farkl› (Fen, Anadolu, genelve meslek liseleri gibi...) statülere göre ayr›flt›r›lmas›y-la at›ld›. Sözde “baflar›” s›ralamalar›na göre belirlenenbu ayr›flt›rma, asl›nda üstü örtülemez s›n›fsal bir ele-menin en ç›plak görüntülerini oluflturdu. Piyasac›l›¤›nözü olan rekabetin e¤itim süreci içerisine yayg›nlaflt›-r›lmas› bu ayr›flmay› derinlefltirdi. Eflit koflullarda sür-dürülemeyen yar›fl soncunda, “elit” liseler maddi gücüyüksek ö¤rencilerle; isteyen herkesin girdi¤i “kenar ma-halle liseleri” ise yo¤un olarak yoksul ö¤rencilerle dol-duruldu. Böylece milyonlarca liseli daha yaflam›n ba-fl›nda sistemin “güvenceli s›n›rlar›n›n” d›fl›na itilmifl ol-du.

Bugün lise e¤itiminin piyasalaflt›r›lmas›n›n en temelarac›n› dershaneler oluflturmaktad›r. Dershaneler, liseli-leri adeta birer maraton yar›flç›s›na dönüfltürdü. E¤iti-min niteli¤indeki h›zl› düflüfl üniversiteye girmek içinuzun süreli bir maratona giren “yar›flmac›lar›” dersha-nelere muhtaç etti. Rekabetçi e¤itim/s›nav anlay›fl› ders-hane sektörünün ak›l almaz geliflimini tetikledi. Bugünb›rak›n üniversiteye girmeyi, “iyi bir lise”de okuyabil-

mek için bile getirilen seviye belirleme s›navlar› (SBS)daha alt›nc› s›n›ftan itibaren ö¤rencileri dershanelere sü-rüklemektedir. 70’li y›llar›n bafl›nda 200 olan dershanesay›s› bugün 4000 s›n›r›n› aflt›. Bir milyona yak›n ö¤-rencinin müflteri oldu¤u dershaneler, bugün on milyardolarl›k dev bir sektör haline geldi.

Lise içi hizmetlerin paral›laflt›r›lmas› ve liselerin bütçe-lerine ö¤rencilerin kat›l›mlar›n› artt›rmaya yönelik pro-jeler, liselerin sermaye aç›s›ndan hem pazar hem dekaynak anlam›nda piyasalaflt›r›lmas› sürecini h›zland›r-d›. Dershanelere ödenen fahifl ücretler, lise içinde müfl-terileflme sürecini meflrulaflt›rd›. Yemek/kantin paralar›n-dan servis/ulafl›m harcamalar›na; ders araç-gereçlerindenkay›t, aidat, spor vb paralara kadar ö¤renciler çok yön-lü bir sektörleflme süreciyle karfl› karfl›ya kald›. Ö¤ren-cinin lise içerisinde müflterilefltirilmesinin en temel so-nucu ise e¤itim hakk›n› sat›n alamayanlar›n e¤itim sü-recinin d›fl›na itilmesi oldu. Son birkaç y›lda binlercelise ö¤rencisi e¤itimini büyük oranda bu nedenle yar›-da b›rakt›. Bin bir zorlukla e¤itimini sürdürmeye çal›-flan büyük bir kesim mevcutken, bu tür harcamalar›nart›k karfl›lanamayacak boyutlara ulaflmas›, lise içerisin-de kitlesel tepki birikimlerine neden olmaktad›r.

Sonuç olarak, lise e¤itim sürecinin piyasalaflt›r›lmas›ö¤rencilerin büyük bir k›sm›n› ya bafltan ya da e¤itimsüreci boyunca elemeci ve d›fllay›c› bir süreçle yüz yü-ze b›rak›yor. Sistem içerisinde kalabilmek ve e¤itim sü-recini devam ettirebilmek için yap›lan devasa harcama-lar›n ancak s›n›rl› bir kesim taraf›ndan karfl›lanabilme-si büyük bir eflitsizlik sorununu a盤a ç›kartmaktad›r.

Eflitsizlik sorunu geleceksizlik sorununu beraberinde ge-tirmifltir. E¤itim süreçlerinden yararlanma haklar› eflitolmayanlar, gelecekleri konusunda da eflit olamam›fllar-d›r. Bu y›lki ÖSS sonuçlar› Türkiye’deki e¤itim siste-minin geldi¤i vahim tabloyu göstermektedir. 30 bin ö¤-rencinin s›f›r çekti¤i, 250 bin ö¤rencinin tek bir mate-matik sorusu dahi cevaplayamad›¤› s›nav sonuçlar›,AKP iktidar›n›n yedi y›ld›r sürdürdü¤ü e¤itim politika-lar›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. S›navda, yoksul Anadolukentleri ve sanayi kentleri ciddi anlamda baflar›s›z ol-mufltur. Bize göre baflar›s›z olan bu tablonun ülkeyiucuz ifl gücü pazar› haline dönüfltürmeyi hedefleyenAKP aç›s›ndan oldukça baflar›l› bir sonuç oldu¤u orta-d›r. K›smen de olsa, güvenli bir gelece¤in kap›s›n› aça-cak olan iyi bir üniversite kazanma olas›l›¤› art›k çoks›n›rl› bir toplulu¤un hedefleri aras›na s›k›flm›flt›r. Ge-çen y›l›n verilerine göre, Bo¤aziçi, ODTÜ, ‹TÜ gibiyüksek puanl› üniversiteleri kazananlar›n sadece yüzdeonu genel liselerden gelirken, ancak yüzde üçü dersha-ne e¤itimi almadan bu üniversiteleri kazanabilmifltir.

120

GENÇL‹K MÜCADELES‹

120

Liselerde isyan birikiyor

Liselerde isyan birikiyor

L

Girifl‘Laiklik sorunu’, Türkiye tarihinin en karmafl›kve en belirleyici sorunlar›ndan biridir. Sorununtarihsel kökleri, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çö-

zülüflünden 1923 Devrimi ve Cumhuriyetin kurulufluna,yeni sömürgecilikten neoliberal yeni sömürgecili¤e ka-dar uzanmaktad›r. Bütün tarihsel dönüm noktalar›ndalaiklik sorunu mutlaka gündeme gelmekte, fliddetli tar-t›flmalara ve çat›flmalara yol açmaktad›r. Laiklik, düze-nin krizinin derinleflti¤i anlarda ve yeniden yap›lanmasüreçlerinde ‘kurucu’ ya da ‘kurtar›c›’ bir rol oynaya-rak sürece damgas›n› vurmaktad›r.

Çünkü ‘‹slamc›l›k ve laiklik’ karfl›tl›¤›, bir s›n›f sava-fl›m› ve bunun mevzilerinden biri olarak bir iktidar ça-t›flmas› alan›d›r. T›pk› 2009 Türkiyesi gibi s›n›f sava-fl›m›n›n fliddetlendi¤i anlarda, ‹slamc›l›k-laiklik karfl›tl›-l›¤› da bu kavgada etkin biçimde yer almaktad›r.

Bugünkü haliyle olmasa da, daha ‹mparatorlu¤un çözü-lüfl sürecinde “çat›flma” bafllam›fl; sömürgeci-emperya-list devletlerin zorlamas›yla, yavafl ve sanc›l› bir flekil-de laik ad›mlar at›lmaya bafllanm›flt›r. 1923 Devrimi veCumhuriyetin temel dönüfltürücü at›l›mlar›, “baflar›s›n›”laik reformlara borçludur. Laiklik sayesinde iktidar,burjuvazi lehine el de¤ifltirmifltir. Laiklik, Osmanl›’n›nfeodal-dinsel gericili¤ine karfl›, Cumhuriyetin kurucu il-kesi olarak tarihsel bir rol oynam›flt›r. Bu dönemdedevletin örgütlenmesinden toplumsal/gündelik yaflam›ndüzenlenmesine kadar, dinsel kurallara dayal› bir ege-menlik biçiminin sona ermesinde ciddi mesafe kat edil-di. Burjuva dünya görüflünü temsil eden temel ad›mlarat›larak kapitalist devrimin önü aç›ld›.

‹flin ilginç taraf›, 1950’lerden sonra Türkiye’nin yenisömürgelefltirilmesi sürecinde, emperyalizm, sermaye ve‹slamc› gericili¤in iflbirli¤iyle at›lan önemli ad›mlar ge-ne “laiklik” ad›na at›ld›. Emperyalizmin bölge strateji-lerinde ve yeni sömürge kapitalizminin oligarflik iktida-r›n›n temellerinin oluflturulmas›nda, dinci gericilik, sis-tematik olarak kullan›ld›. Öyle ki, sistemin kendisinesundu¤u olanaklar› çok iyi de¤erlendiren ‹slamc› hare-ket, art›k 2000’lere gelindi¤inde, neoliberal yeni sömür-gecili¤in kurmay partisi olarak iktidara yerleflti.

‹flte laikli¤in krizi bu noktada ortaya ç›kmaktad›r. ‹kti-dar, gene el de¤ifltirmektedir. Ne var ki, bu sefer ik-tidar blo¤unda yeni hegemonik güçler bulunmaktad›r.“‹slamc› parti” AKP’nin siyasal önderli¤ini yapt›¤› buneoliberal-‹slamc› dinamikler, geleneksel Kemalist laik-li¤e meydan okuyarak kendi iktidar›n› tesis etmektedir.Devlet sistemini ve siyasal rejimi köklü bir dönüflümezorlayan egemen s›n›flar aras› bu çat›flma süreci, “la-

iklik” ve “ulusal birlik” (“üniter devlet”) ekseninde çokboyutlu bir devlet krizine yol açmaktad›r.

Türkiye’de iktidar iliflkileri, oldum olas›, egemen s›n›f-lar aras› sert çat›flmalara sahne olmufltur. Son y›llar›nen sert çat›flmas› ise, hiç kuflku yok ki, laiklik ve Kürtsorunu etraf›nda yaflanmaktad›r. ‹slamc› gericili¤in veneoliberal dönüflüm program›n›n ortak hamleleri, ege-men laiklik anlay›fl›n› (‘Ulusalc›-Kemalist laiklik’) bü-yük bir krize sürükleyerek devlet sistemini t›kamakta-d›r. Bugüne dek bask›c›-faflist devlet uygulamalar›n› “ir-tica tehlikesine karfl› laikli¤in savunusu” olarak meflru-laflt›ran egemenler, Kürt halk›na karfl› “milli zulüm po-litikalar›n›” da “bölücü teröre karfl› ulusal birli¤in sa-vunusu” olarak meflrulaflt›rm›flt›. Oysa art›k Siyasal ‹s-lam, neoliberal rüzgara tutunup ola¤anüstü büyüyerekiktidara gelmifltir. Arkas›na ald›¤› ‹slamc› sermaye, üze-rinde yükseldi¤i genifl tabanl› kitlesel destek, uluslara-ras› emperyalist dayan›flma a¤lar›n›n zorlamas› ve libe-ral solun eflsiz katk›lar›yla Ulusalc›-Kemalist laikli¤iciddi bir meflruiyet krizine sürüklemektedir. Kürt soru-nunda da, Kürt hareketinin özellikle son y›llarda geril-la d›fl›ndaki halk deste¤ini önemli ölçüde seferber ede-bilmesi, 29 Mart 2009 yerel seçiminde kaydetti¤i ba-flar› ve “ayr› devlet-ayr›lma-özerklik” tez ve taleplerinianlafl›l›r biçimde geri çekmesi “ulusal birli¤e” dayal›fliddet politikalar›n› gayr› meflru bir noktaya itmektedir.

‹ktidar blo¤unda hegemonya kuran dinci gericilik vesermaye gericili¤ine dayal› ‹slamc›-liberal ittifak, ABDemperyalizminin kurmayl›¤›nda, sistemi, ‘dinci/muhafa-zakar-liberal’ yoruma dayal› bir dönüflüme zorlamakta-d›r. Bunun karfl›s›nda, Önderli¤ini TSK’n›n yapt›¤›, ulu-salc›lar›n, orta s›n›flar›n ve baz› Alevi topluluklar›n›noluflturdu¤u kamp›n11 , zaman zaman TÜS‹AD’›n dadeste¤ini alarak kurulu düzenin (statükonun) korunma-s› üzerinden laiklik savunusu yapmas›, laiklik krizini,bütün gerici unsurlar› tetiklenmifl olarak gündeme ge-tirmektedir. Özetle, laiklik krizi karfl›s›nda egemenler,düzenin neoliberal, muhafazakar, dinci gerici ve faflistdinamiklerini güçlendirerek çözüm aray›fl›na giriflmekte-dir.

Bunun karfl›s›nda sol ise, bu krizi devrimci bir do¤rul-tuda derinlefltirecek politikalar üretmekte yetersiz kal-maktad›r. Sol hareket zay›fl›¤›ndan ve kendine güven-sizli¤inden dolay›, ülkedeki ana kamplaflmalara ba¤l›olarak, ya ulusalc›-Kemalist laiklik anlay›fl›n›n destek-lenmesine ya da ‹slamc›-liberal laiklik anlay›fl›n›n des-teklenmesine yönelmektedir. Oysa iflçi s›n›f›n›n devrim-ci siyasetinin bir parças› olarak, halk›n ‘devrimci-sos-yalist bir laiklik anlay›fl›’ temelinde politik bir güç ha-

120

LA‹KL‹KD‹S‹PL‹N

Gerek devlet iktidar›n›n özgürlefltirici bir laiklik anlay›fl›temelinde örgütlenmesi gerekse, ‹slamc› gerici cemaatler

taraf›ndan doldurulan toplumsal bofllu¤un özgürlefltirici birtoplumsal hareketle doldurulmas›nda, laiklik, “kapitalizmiy›kan gerçek bir hareket” olarak karfl›m›za ç›kar. T›pk› dincigericili¤e karfl› mücadele etmeden laiklik savunulamayaca¤›gibi, kamunun eflitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyalistyap›lanmas› u¤runa mücadele etmeden de laiklik savunulamaz

1Laikli¤in krizi ve hak mücadeleleri

Ne var ki ABD, rekor askeri bütçelere ve tüm dünya-ya yay›lm›fl rakipsiz bir savafl ayg›t›na ra¤men, iflgal-lerin y›prat›c› uzun direniflleri tetiklemesini engelleye-memekte; askeri güç, aleyhte geliflen her duruma mü-dahale edememektedir. Burada iflbirlikçiler daha aktifbiçimlerde devreye sokulmakta, paramiliter güçler veiflbirlikçi ordular iç ve/veya d›fl savafllarda seferber edil-mektedir.

Türkiye de sözüm ona ABD’den ba¤›ms›z hareket eden“yeni yükselen bir güç” ya da “süper güç” olarak,uluslararas› krizlerin emperyalist-kapitalist sistemin ge-rekleri do¤rultusunda çözümüne iliflkin pek çok iddiaortaya koymaktad›r. Bofl laflar ve ortaya at›l›p devam›getirilemeyen projeler kenara b›rak›ld›¤›nda, bütünüyleABD ç›karlar›na eklemlendi¤i görülen Türkiye’nin, bir-birleriyle do¤rudan ba¤lant›l› projeler haline gelen enriskli iki ABD askeri hamlesi olan Irak’tan çekilme veAfganistan-Pakistan (Af-Pak) savafl›n› geniflletme süre-cinin yükünü giderek daha fazla s›rtlanmakta oldu¤ugörünmektedir. Türkiye ordusu basitçe Afganistan, Pa-kistan, Irak, Lübnan ve Somali’deki emperyalist iflgalve müdahalelere askeri ve lojistik destek sa¤lamaklakalmamaktad›r. ABD ve Türkiye egemenleri, PKK’yekarfl› El Kaide, Kuzey Irak’a karfl› Pakistan efllefltirme-siyle, Kürt sorununda egemen “çözümü” ABD’nin Or-tado¤u ve Güney Asya’daki askeri sald›rganl›¤›n›n içi-ne yerlefltirmektedir.

Bir di¤er önemli geliflme, enerji kaynaklar›n›n iletimi-ni ve ticaretini kontrol at›na almak için enerji nakilhatlar› arac›l›¤›yla yürütülen hakimiyet yar›fl›nda yaflan-maktad›r. ABD, Avrupa ve Rusya’n›n Kafkasya ve Or-ta Asya enerji kaynaklar› üzerindeki çekiflmelerindeTürkiye üzerinden geçen boru hatt› projeleri merkezibir rol oynamaktad›r. Türkiye bu nedenle, egemenlikhaklar›n› çi¤netmekte ve her birine çeflitli düzeylerdeba¤›ml› oldu¤u bu üç büyük gücün çat›flma sahnesi ha-line gelmektedir.

Türkiye egemenleri ayr›ca, “Genifl Ortado¤u” ve Gü-ney Asya emekçilerine yönelik yeni sömürgeci sald›r-ganl›¤a da aktif olarak eklemlenerek, bölgedeki emek-çi s›n›flar›n bütününü karfl›s›na alan bir sald›r›ya kat›l-maktad›r. Türkiye sermayesi M›s›r ve Bangladefl gibiülkeleri ucuz emek cehennemine çeviren, Irak ve Af-ganistan’da zor yoluyla devreye sokulan neoliberal dö-nüflümde aktif rol alarak, Türkiye sermayesinin ç›kar-lar›n› emperyalizmle Türkiye emekçi s›n›flar›n›n ç›kar-lar›n› da Ortado¤u emekçi s›n›flar›n›n ç›karlar› ile birve ayn› fley haline getirmektedir.

Türkiye egemenlerinin kuvvetli ba¤larla eklemlendi¤i

bu üç çat›flma ekseni ayn› zamanda devrimci müdaha-lelere olanak veren krizleri de a盤a ç›karm›flt›r. Em-peryalizmin askeri stratejisi, aktif tafleronluk, neolibera-lizm, milliyetçilik ve emperyalizmin düflman kardefli Si-yasal ‹slam topluca kriz içindedir. Bu kriz, ad› geçen-lerin hiçbirinin ezilen halklar›n ve emekçi s›n›flar›n bir-birinden ayr› düflünülemeyecek kurtulufl özlemlerinibast›ramamas›ndan ya da bu iste¤e yan›t verememesin-den kaynaklanmaktad›r. Bu krizlerden ilerici bir ç›k›fl›ntek yolu, emekçi halklar›n enternasyonalist ve anti-em-peryalist nitelikli toplumsal kurtulufl mücadelelerinin in-flas›d›r.

Sömürgesel fetih hareketleri vedirenifl: Emperyalist sald›rganl›¤›n,iflbirlikçili¤in ve Siyasal ‹slam’›n kriziBush dönemine göre daha bar›flç›l bir politika izleye-ce¤i yönünde bir yan›lsama yaratmay› k›sa süreli¤inede olsa baflaran Barack Obama, selefine rahmet okuta-cak bir dönemin kap›lar›n› açt›. 2009 y›l›nda savafla 1trilyon dolar ay›rarak, ‹kinci Dünya Savafl› sonras›n›nen büyük askeri bütçesine imza atan Obama, iktidar›-n›n ilk alt› ay›nda Latin Amerika’dan Kafkaslar’a, Af-rika’dan Do¤u Asya’ya kadar ABD hakimiyeti karfl›-s›nda tehditlerin olufltu¤u tüm alanlarda askeri kapasi-tesini tahkime giriflti. Ve hemen s›ca¤› s›ca¤›na, ABDaskeri sald›rganl›¤›n›n merkezi gündemleri olanIrak’tan çekilme süreci ve Af-Pak’ta t›rmanan savaflael att›.

Irak: ABD’nin çekilmesi ve yeniden t›rmanan çat›flmatehdidi

Obama’n›n vaat etti¤i üzere ABD, 30 Haziran’daIrak’tan çekilme sürecini bafllatm›flt›r. Ancak 30 Hazi-ran’da bafllayan süreçte k›smi bir çekilme hedeflenmek-tedir. Irak’ta bulunan ABD askerlerinin say›s›, çekilme-nin tamamlanaca¤› 2011’e kadar 134 binden 50 binedüflürülecektir. Askerler çekilmektedir, çünkü iflgaldebaz› kritik hedeflere ulafl›lm›flt›r ve ABD dünyan›n di-¤er bölgelerinde, özellikle Af-Pak’ta yürüttü¤ü savafllar-da asker k›tl›¤› çekmektedir. ‹flini tamamlayan askerler,y›prat›c› bir iflgalde oyalanmak yerine, acil görevleresevk edilmektedir. Ancak ABD, Irak’tan bütünüyle çe-kilmeyi planlamamaktad›r, çünkü direnifl gerçek anla-m›yla alt edilemedi¤i gibi Irak’taki iflbirlikçi yönetiminve iflgal süresince elde edilen ç›karlar›n gelece¤i tamgüvence alt›nda de¤ildir.

Irak iflgali baz› önemli amaçlar›na ulaflm›flt›r. Saddamrejimi devrilmifl, iflbirlikçi bir yönetim oluflturulmufl,petrol kaynaklar› özellefltirilerek tekellerin ya¤mas›na

120

DÜNYA

120

DÜNYA

ugün, uluslararas› geliflmeler üç ana çat›flmaekseni etraf›nda meydana gelmektedir. Bun-lardan birincisi, sömürgeci fetih hareketlerive iflgal karfl›t› direnifller; ikincisi, gelenek-sel ve yeni yükselen emperyalist güçler ara-

s› rekabet; üçüncüsü, neoliberalizmin dünya çap›ndakikrizinin etkisiyle yayg›nlaflan ve derinleflen s›n›fsal mü-cadelelerdir. ABD emperyalizminin dünya hakimiyetin-deki gerilemeyle paralel olarak a盤a ç›kan yeni dengearay›fl›nda, ba¤›ms›z siyasi irade oluflturabilen her güç,küresel krizin de etkisiyle t›rmanan toplumsal ve poli-tik krizlere kendi ç›karlar› do¤rultusunda müdahale ede-rek belirleyici olmaktad›rlar.

Obama yönetimi de, ABD’yi yeniden eski gücüne ka-vuflturmak için, askeri müdahalecili¤i t›rmand›rarak buçat›flmalardan kendi lehine sonuçlar ç›karmaya çal›fl-maktad›r. Obama dönemi müdahalecili¤i, daha büyükbir askeri bütçe, daha genifl askeri hedefler ve çeflit-lendirilmifl/inceltilmifl müdahale yöntemleriyle Bush dö-neminin tek tarafl› sald›rganl›¤›n›n ötesine geçmifltir.Yeni ABD yönetimi, do¤rudan sald›r› ve iflgal, diplo-masi kap›lar›n› kapamaks›z›n askeri tehdidi t›rmand›ra-rak uzlaflmaya zorlama, uluslararas› bir güvenlik soru-nu haline gelecek çat›flma alanlar› yaratarak büyük ha-s›mlar› bu ortak sorun etraf›nda yan›na çekerek kontrolalt›na alma gibi müdahale yöntemlerine baflvurmaktad›r.

Dünya halklar›n s›rt›nda*Emperyalistlerin parma¤›n›n ucunda de¤il

B

Basra’da militan bir emek hareketi temelinde örgütlenen Irakl›petrol iflçileri, petrol sektörünün özellefltirilmesine karfl› eylemde.

ve bunlar›n çeflitli tezahürleri her gün birbirinden ba-¤›ms›z politik tart›flmalarm›fl gibi gündeme geliyor. Tür-kiye’de Kürt sorunundan yarg› tart›flmas›na kadar çeflit-li gündemler etraf›nda egemenlerin kendi aralar›ndasürdürdükleri mücadelede taraflar daima bir “alt›n ku-ral”a sad›k kal›yorlar: Halk›n ba¤›ms›z bir siyasi güçolarak çat›flmaya müdahalesine izin vermemek! Kürtsorununda farkl› “çözüm” projelerinin ortak özelli¤i,Kürt halk›n›n ortak siyasal iradesini (Kürt hareketini)sürecin d›fl›nda b›rakmak olurken, yarg› üzerine dönentart›flmalar da Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Ha-kimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun s›k› s›-k›ya kilitlenmifl kap›lar›n›n ard›nda yürütülüyor. K›sa-cas› çat›flmalar muhtelif, ama mutabakat tek: Egemen-ler aras› iktidar (paylafl›m) kavgas›ndan ve egemen s›-n›flar›n ezilen s›n›flara sald›r›s›ndan ibaret bir tarih yaz-mak!

Tarihte böyle anlar çok s›k yaflanmaz. Kriz süreçlerigenellikle, sadece “art›k eskisi gibi yönetemeyenlerin”de¤il, ayn› zamanda “eskisi gibi yönetilmek istemeyen-lerin” de gelece¤i flekillendirmek ad›na ata¤a geçti¤idönemler olarak yaflan›r. Türkiye’nin son dönemindeegemenler, “bundan sonra nas›l yönetebilecekleri” ko-nusunda büyük bir kap›flma ve kafa kar›fl›kl›¤› yaflar-ken, Türkiye solu, bu dinamik süreci sadece seyretmek-te ve sürecin (krizin) bir parças›na dönüflmektedir. Ar-t›k “süreci izleyip geliflen sald›r›lar› protesto eden” birsol çizginin miad› dolmufltur. “Yar›n› bugünden kurma-y›” hedefleyen politik-pratik bir çizgiyle ezilenlerin“kendi tarihini” yazma umudunu ateflleyecek bir sol ç›-k›fl için gün bugündür. Egemenlerin kurdu¤u savlanan“gelece¤e” yat›r›m yapan “liberal sol” projelerin de,“yeni”deki sald›rganl›¤a karfl› “eskiyi korumaya” odak-lanan “ulusalc› sol” ç›rp›n›fllar›n da göremedikleri, gör-mek istemedikleri, yeni sömürge kapitalizminin giderekdaha fazla, her yönü hesap edilmifl, kusursuzca kurgu-lanm›fl dönüflümlerle de¤il, kendini tekrarlayan kriz k›-s›r döngüleriyle karakterize oldu¤udur.

Kürt sorununda “al ve sus” mutabakat›Türkiye’nin kriz k›s›r döngülerinin bafl›nda Kürt soru-nu gelmektedir. K›s›r döngüyü k›rma iddias› bar›nd›ran“aç›l›m” süreci, er ya da geç dönüp dolafl›p ayn› ç›k-maz soka¤a “aç›lmaktad›r”: Sömürge tipi faflizm!

ABD’nin Irak’tan çekilme takviminin ifllemeye baflla-mas›yla beraber “Irak Kürdistan› ile iliflkilerin geliflti-rilmesi” hem bir zorunluluk hem de bir f›rsat olarakgündeme gelmektedir. Konunun zorunluluk k›sm›ABD’nin stratejik amaçlar›yla ilgilidir ve Türkiye’ninIrak Kürdistan› için bir tehdit de¤il emperyalizmin hiz-

metinde bir müttefik haline gelmesi istenmektedir.

Konunun f›rsat boyutunu ise sermayenin ald›¤› kar ko-kusu ve devlet terörü oluflturmaktad›r. Irak Kürdis-tan’›nda enerji baflta olmak üzere birçok ticari faaliye-te giriflen Do¤an ve Karamehmet gibi tekelci sermayetemsilcileri, ba¤l› olduklar› emperyalist flirketlerle bir-likte bölgeye yönelik ilgilerini art›r›yor. Ayr›ca, Fethul-lah Gülen cemaatinin bu bölgede kurumsallaflan faali-yetleri (1 üniversite, 4 kolej, 1 ilkö¤retim okulu, 3 e¤i-tim merkezi) ile daha aktif bir bölgesel güç haline gel-me hesaplar› ise konunun f›rsat boyutunu ifade etmek-tedir. Bütün bunlar›n yaratt›¤› “elveriflli ortam›”, 2009sonuna kadar “terör sorununu” çözmek için uygun birf›rsat olarak de¤erlendiren TSK da f›rsatç›lar cephesin-de an›lmal›d›r.11

Bu zorunluluk ve f›rsatlar do¤rultusunda de¤ifltirilmeyeçal›fl›lan Irak siyaseti, Türkiye’de Kürt sorununun yö-netiminin mevcut haliyle devam etmesini olanaks›z k›l-maktad›r. Bu aç›dan “aç›l›m” (demokratik halkç› birçözüm de¤il!) öncelikle egemen s›n›flar›n önemli birbölümünün talebi olarak gündeme gelmektedir.

29 Mart yerel seçim öncesi, TSK’n›n da onay›n› alandönüflümün temel dayanaklar›ndan biri, bölgede özellik-le Gülen cemaatinin iliflki a¤lar› vas›tas›yla AKP’yi enbüyük Kürt partisi yapma hesaplar›yd›. Seçimlerde aç›-¤a ç›kan Kürt halk›n›n iradesiyle birlikte bu hesap bo-zulmufltu. Seçimlerde yaflanan baflar›s›zl›k yukar›da bah-sedilen f›rsat ve zorunluluklar› ortadan kald›rmad›¤›için “aç›l›m” iddias› yükseltilmeye devam edildi. Cum-hurbaflkan› Abdullah Gül’ün, “zorunluluk ve f›rsat pla-n›”na ba¤l› olarak “iyi fleyler olacak” söylemi sürecinateflleyici sözlerini oluflturdu. Genelkurmay Baflkan› ‹l-ker Baflbu¤’un 2009 y›l›n› PKK ile mücadelede “f›rsaty›l›” ilan etmesi; Baykal’›n aff›n bile gündeme gelebi-lece¤ine iliflkin ç›k›fl› ve en nihayetinde Erdo¤an’›n birçözüm plan› haz›rl›¤› içinde olduklar›n› duyurmas› buiddian›n en ak›lda kalan laflar›yd›.

“Aç›l›m” laf ebeli¤inin doruklara ulaflt›¤› bir dönemde,faflizmin bildik bask›c› yöntemleri h›z›n› hiç kesmedi.Kürt halk›n›n tüm etkin militan temsilcilerine sald›r›largerçekleflti. Hareketin en dinamik unsurlar› olan kad›nve gençlik kesimlerinin örgütlenmeleriyle; Kürt hareke-tinin emek hareketiyle kurdu¤u köprüler tahrip edilme-ye çal›fl›ld›. 12 yafl›ndaki U¤ur Kaymaz’› evinin önün-de 13 kurflunla katledenleri aklayan düzen, 2006’da ye-nilenen Terörle Mücadele Kanunu ile beraber iki y›l-d›r hapishanelere doldurdu¤u 12-18 yafl aras›ndaki yüz-lerce Kürt çocu¤una yenilerini ekledi. Ve en nihaye-tinde 26 Temmuz 2009’da Beytüflflebap’ta iki DTP’li-

120

S‹YASAL GÜNDEM

120

S‹YASAL GÜNDEM

›n›f mücadelelerinin giderek fliddetlendi¤i birkriz sürecinden geçiyoruz. Güvencesiz çal›fl-ma yöntemlerini genellefltiren ad›mlar iyices›klaflt›. Kamu hizmetlerine ve temel ihtiyaçmaddelerine yönelik zamlar, tar›mda üretici-

leri isyana sürükleyen k›s›nt›lar, halk›n yaflam›n› hergeçen gün daha çekilmez k›l›yor.

Sermayenin topra¤a, suya, enerjiye, havaya ve genelolarak do¤aya yönelik “çitleme harekat›”n›n ad›mlar›n›ndaha da yak›ndan duyulmas›, egemen s›n›flar›n halk s›-n›flar›na karfl› fliddetlendirdikleri sald›r›n›n ilk elden s›-ralanabilecek gündemleri olarak öne ç›k›yor. Ancak s›-n›f mücadeleleri elbette ki bu sald›r›lardan ibaret de¤il.Egemenler aras› mücadeleler de giderek fliddetleniyor

Sömürge kapitalizmi, kusursuzca kurgulanm›fl ideal dönüflümlerle de¤il,at›lan her ad›mda devrimci krizin derinleflti¤i, ezilenlerin devrimci eyle-minde mevzilenen gerçek devrimci y›k›mlarla de¤iflir. Solun krizinden dev-rimci ç›k›fl›n yolu, bu gerçek y›k›mlarda odaklanan devrimci y›¤›naklarlaaç›lacakt›r

S

Devrimci y›¤›nak zaman›Devrimci y›¤›nak zaman›Köfleye s›k›fl›yorlar!

Page 4: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

2

S‹YASAL GÜNDEM

›n›f mücadelelerinin giderek fliddetlendi¤i birkriz sürecinden geçiyoruz. Güvencesiz çal›fl-ma yöntemlerini genellefltiren ad›mlar iyices›klaflt›. Kamu hizmetlerine ve temel ihtiyaçmaddelerine yönelik zamlar, tar›mda üretici-

leri isyana sürükleyen k›s›nt›lar, halk›n yaflam›n› hergeçen gün daha çekilmez k›l›yor.

Sermayenin topra¤a, suya, enerjiye, havaya ve genelolarak do¤aya yönelik “çitleme harekat›”n›n ad›mlar›n›ndaha da yak›ndan duyulmas›, egemen s›n›flar›n halk s›-n›flar›na karfl› fliddetlendirdikleri sald›r›n›n ilk elden s›-ralanabilecek gündemleri olarak öne ç›k›yor. Ancak s›-n›f mücadeleleri elbette ki bu sald›r›lardan ibaret de¤il.Egemenler aras› mücadeleler de giderek fliddetleniyor

Sömürge kapitalizmi, kusursuzca kurgulanm›fl ideal dönüflümlerle de¤il,at›lan her ad›mda devrimci krizin derinleflti¤i, ezilenlerin devrimci eyle-minde mevzilenen gerçek devrimci y›k›mlarla de¤iflir. Solun krizinden dev-rimci ç›k›fl›n yolu, bu gerçek y›k›mlarda odaklanan devrimci y›¤›naklarlaaç›lacakt›r

S

Devrimci y›¤›nak zaman›Devrimci y›¤›nak zaman›Köfleye s›k›fl›yorlar!

Page 5: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ve bunlar›n çeflitli tezahürleri her gün birbirinden ba-¤›ms›z politik tart›flmalarm›fl gibi gündeme geliyor. Tür-kiye’de Kürt sorunundan yarg› tart›flmas›na kadar çeflit-li gündemler etraf›nda egemenlerin kendi aralar›ndasürdürdükleri mücadelede taraflar daima bir “alt›n ku-ral”a sad›k kal›yorlar: Halk›n ba¤›ms›z bir siyasi güçolarak çat›flmaya müdahalesine izin vermemek! Kürtsorununda farkl› “çözüm” projelerinin ortak özelli¤i,Kürt halk›n›n ortak siyasal iradesini (Kürt hareketini)sürecin d›fl›nda b›rakmak olurken, yarg› üzerine dönentart›flmalar da Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Ha-kimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun s›k› s›-k›ya kilitlenmifl kap›lar›n›n ard›nda yürütülüyor. K›sa-cas› çat›flmalar muhtelif, ama mutabakat tek: Egemen-ler aras› iktidar (paylafl›m) kavgas›ndan ve egemen s›-n›flar›n ezilen s›n›flara sald›r›s›ndan ibaret bir tarih yaz-mak!

Tarihte böyle anlar çok s›k yaflanmaz. Kriz süreçlerigenellikle, sadece “art›k eskisi gibi yönetemeyenlerin”de¤il, ayn› zamanda “eskisi gibi yönetilmek istemeyen-lerin” de gelece¤i flekillendirmek ad›na ata¤a geçti¤idönemler olarak yaflan›r. Türkiye’nin son dönemindeegemenler, “bundan sonra nas›l yönetebilecekleri” ko-nusunda büyük bir kap›flma ve kafa kar›fl›kl›¤› yaflar-ken, Türkiye solu, bu dinamik süreci sadece seyretmek-te ve sürecin (krizin) bir parças›na dönüflmektedir. Ar-t›k “süreci izleyip geliflen sald›r›lar› protesto eden” birsol çizginin miad› dolmufltur. “Yar›n› bugünden kurma-y›” hedefleyen politik-pratik bir çizgiyle ezilenlerin“kendi tarihini” yazma umudunu ateflleyecek bir sol ç›-k›fl için gün bugündür. Egemenlerin kurdu¤u savlanan“gelece¤e” yat›r›m yapan “liberal sol” projelerin de,“yeni”deki sald›rganl›¤a karfl› “eskiyi korumaya” odak-lanan “ulusalc› sol” ç›rp›n›fllar›n da göremedikleri, gör-mek istemedikleri, yeni sömürge kapitalizminin giderekdaha fazla, her yönü hesap edilmifl, kusursuzca kurgu-lanm›fl dönüflümlerle de¤il, kendini tekrarlayan kriz k›-s›r döngüleriyle karakterize oldu¤udur.

Kürt sorununda “al ve sus” mutabakat›Türkiye’nin kriz k›s›r döngülerinin bafl›nda Kürt soru-nu gelmektedir. K›s›r döngüyü k›rma iddias› bar›nd›ran“aç›l›m” süreci, er ya da geç dönüp dolafl›p ayn› ç›k-maz soka¤a “aç›lmaktad›r”: Sömürge tipi faflizm!

ABD’nin Irak’tan çekilme takviminin ifllemeye baflla-mas›yla beraber “Irak Kürdistan› ile iliflkilerin geliflti-rilmesi” hem bir zorunluluk hem de bir f›rsat olarakgündeme gelmektedir. Konunun zorunluluk k›sm›ABD’nin stratejik amaçlar›yla ilgilidir ve Türkiye’ninIrak Kürdistan› için bir tehdit de¤il emperyalizmin hiz-

metinde bir müttefik haline gelmesi istenmektedir.

Konunun f›rsat boyutunu ise sermayenin ald›¤› kar ko-kusu ve devlet terörü oluflturmaktad›r. Irak Kürdis-tan’›nda enerji baflta olmak üzere birçok ticari faaliye-te giriflen Do¤an ve Karamehmet gibi tekelci sermayetemsilcileri, ba¤l› olduklar› emperyalist flirketlerle bir-likte bölgeye yönelik ilgilerini art›r›yor. Ayr›ca, Fethul-lah Gülen cemaatinin bu bölgede kurumsallaflan faali-yetleri (1 üniversite, 4 kolej, 1 ilkö¤retim okulu, 3 e¤i-tim merkezi) ile daha aktif bir bölgesel güç haline gel-me hesaplar› ise konunun f›rsat boyutunu ifade etmek-tedir. Bütün bunlar›n yaratt›¤› “elveriflli ortam›”, 2009sonuna kadar “terör sorununu” çözmek için uygun birf›rsat olarak de¤erlendiren TSK da f›rsatç›lar cephesin-de an›lmal›d›r.11

Bu zorunluluk ve f›rsatlar do¤rultusunda de¤ifltirilmeyeçal›fl›lan Irak siyaseti, Türkiye’de Kürt sorununun yö-netiminin mevcut haliyle devam etmesini olanaks›z k›l-maktad›r. Bu aç›dan “aç›l›m” (demokratik halkç› birçözüm de¤il!) öncelikle egemen s›n›flar›n önemli birbölümünün talebi olarak gündeme gelmektedir.

29 Mart yerel seçim öncesi, TSK’n›n da onay›n› alandönüflümün temel dayanaklar›ndan biri, bölgede özellik-le Gülen cemaatinin iliflki a¤lar› vas›tas›yla AKP’yi enbüyük Kürt partisi yapma hesaplar›yd›. Seçimlerde aç›-¤a ç›kan Kürt halk›n›n iradesiyle birlikte bu hesap bo-zulmufltu. Seçimlerde yaflanan baflar›s›zl›k yukar›da bah-sedilen f›rsat ve zorunluluklar› ortadan kald›rmad›¤›için “aç›l›m” iddias› yükseltilmeye devam edildi. Cum-hurbaflkan› Abdullah Gül’ün, “zorunluluk ve f›rsat pla-n›”na ba¤l› olarak “iyi fleyler olacak” söylemi sürecinateflleyici sözlerini oluflturdu. Genelkurmay Baflkan› ‹l-ker Baflbu¤’un 2009 y›l›n› PKK ile mücadelede “f›rsaty›l›” ilan etmesi; Baykal’›n aff›n bile gündeme gelebi-lece¤ine iliflkin ç›k›fl› ve en nihayetinde Erdo¤an’›n birçözüm plan› haz›rl›¤› içinde olduklar›n› duyurmas› buiddian›n en ak›lda kalan laflar›yd›.

“Aç›l›m” laf ebeli¤inin doruklara ulaflt›¤› bir dönemde,faflizmin bildik bask›c› yöntemleri h›z›n› hiç kesmedi.Kürt halk›n›n tüm etkin militan temsilcilerine sald›r›largerçekleflti. Hareketin en dinamik unsurlar› olan kad›nve gençlik kesimlerinin örgütlenmeleriyle; Kürt hareke-tinin emek hareketiyle kurdu¤u köprüler tahrip edilme-ye çal›fl›ld›. 12 yafl›ndaki U¤ur Kaymaz’› evinin önün-de 13 kurflunla katledenleri aklayan düzen, 2006’da ye-nilenen Terörle Mücadele Kanunu ile beraber iki y›l-d›r hapishanelere doldurdu¤u 12-18 yafl aras›ndaki yüz-lerce Kürt çocu¤una yenilerini ekledi. Ve en nihaye-tinde 26 Temmuz 2009’da Beytüflflebap’ta iki DTP’li-

3

S‹YASAL GÜNDEM

Page 6: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

nin vahflice infaz› 1990’lardaki kirli savafl yöntemleri-ni an›msatt›.

Aç›l›m ad›na ifade edilenler ise, bafllang›çta çeflitli yer-leflim yerlerine Kürtçe isimlerinin iadesi ve Kürdolojienstitüsü aç›lmas› gibi s›n›rl› “ödünleri” aflamazken,egemenler içi çeflitli kesimler daha “radikal” veya “s›-n›rl›” çeflitli çözüm önerileri etraf›nda dalaflmalar›n› sür-dürdüler. Baflbakan Erdo¤an’›n bu süreçte “allem edipkalem edip” DTP ile görüflmeyerek, uzlaflman›n içeri-¤ini ilan etti: Kürtlerin örgütlü siyasal varl›¤›n›n inka-r›! “Sorun”un bir taraf›n› görmezden gelen iktidar, hemgerçek bir çözümden uzak oldu¤unu, hem de sürecikendine yontacak projeden vazgeçmedi¤ini gösterdi.Cemaat medyas› da (Zaman gazetesi, Samanyolu TVvs…) bu tavra paralel biçimde Kürt halk›n›n örgütlen-melerine yönelik dilini sertlefltirerek, faflist uygulamala-ra ve polis-jandarma sald›r›lar›na alk›fl tutmaya, Kürthareketini de “Ergenekon saflar›”na sokma çabalar›nah›z vermeye bafllad›.

Erdo¤an’›n bu iflah olmaz inkarc›l›¤›n›n bir di¤er ne-deni ise, liberallerin ›srarla anlamak istemedikleri birgerçekli¤e dayanmaktad›r: Gericili¤in ve faflizmin ayn›

toplumsal temelden beslendi¤i gerçe¤ine. En fazla 2 y›lsonra gerçekleflecek genel seçimlere giderken, kriz ne-deniyle yaflanmas› olas› oy kayb›na, ›rkç›-milliyetçi tep-kilerin de eklenmesinden duyulan endifle AKP’nin“kozmetik aç›l›m”lar› bile hayata geçirmesini güçlefltir-mektedir. Böylece, Kürt sorununa dair ad›mlar, “Musulve Kerkük’ün Kürtler’in iste¤iyle Türkiye’ye kat›laca-¤›”na kadar varan fantastik “ütopya”larla desteklenerek,kitle taban›n›n milliyetçi-Yeni Osmanl›c› tarihsel belle-¤i canl› tutuluyor.

Süreci a¤›r aksak idare eden iktidar, KCK’n›n eylem-sizlik sürecini 1 Eylül’e kadar uzatmas›na paralel ola-rak, Abdullah Öcalan’›n 15 A¤ustos’ta çözüm için biryol haritas› aç›klayaca¤›n› ilan ederek inisiyatif alma-s›yla gözle görülür bir telafl içine girdi. MGK’ya kat›-lan 6 bakanla acil kriz toplant›s› yapan Erdo¤an, Kürtsorununa dair bir paket haz›rl›¤› içinde olduklar›n› birkez daha ilan etti. Yine çeflitli aç›l›mlar›n laf›, uygula-mas›ndan önce gelmeye bafllad›. (Resmi kurumlardaKürtçe bilen personel istihdam edilmesi, hapishaneler-de ziyaretçilerle Kürtçe konuflulabilece¤i ve devletinKürtçe kitap basmas› gibi) Olas› hayal k›r›kl›klar›na

4

S‹YASAL GÜNDEM

Page 7: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

karfl› da peflin peflin “aç›klanmayacak ve aç›klanmadanuygulanacak” olan ikinci bir “gizli paketin” varl›¤›nadair haberler bas›na servis edildi. Tüm gözlerin Öca-lan’a çevrilmesi üzerine D›fliflleri Bakan› Davuto¤lu’nun“Çözüm ‹mral›'da de¤il, Ankara'dad›r” fleklindeki ç›k›-fl› ise sürecin müzakere ile de¤il tek tarafl› “al ve sus”tarz› “aç›l›mlar” ile yürütülece¤ini bir kez daha göster-di. ‘Sorunun bütün aktörlerinin oturaca¤› bir müzakeresüreci’ talep eden AKP’nin Güneydo¤u milletvekilleri-ni “Söz ola kestire bafl›” diyerek “uyaran” Baflbakanbu çizgiyi daha da kal›nlaflt›rd›. AKP’li Kürt vekillerinbile tart›flmalar› engellenerek, bu “tart›flmas›z aç›l›m”plan›n›n s›n›rlar› çizildi.22

Tüm bu geliflmeler rejimin çerçevesini belirleyen çiz-gilerin tamam›na (gericilik, faflizm, neoliberalizm) do-kunan sol bir ç›k›fl için elveriflli bir konjonktürün olufl-mas›na da neden olmaktad›r. Birincisi, “Al ve sus” si-yaseti de¤iflimden öte rejimin k›s›r döngüsünü, Türki-ye rejiminin yap›sal zaaflar› ekseninde yaflanan dü¤üm-lenmeyi ve bu dü¤ümlenme nedeniyle doru¤a ç›kanumars›z pragmatizmi ifade etmektedir. Sokaklarda in-fazlar, hapishanelerde çocuklar varken aç›l›m “mavalla-r›” okuyan liberallerin ve ‹slamc›lar›n Kürtler gözünde-ki inand›r›c›l›¤›n› yavafl da olsa yitirmeye bafllamas› isesol eksenli bir kardeflleflme ata¤›n›n baflar› olanaklar›n›art›rmaktad›r. ‹kincisi, ekonomik krizle beraber derin-leflen neoliberal y›k›mdan etkilenen genifl Kürt emekçinüfus olgusu da hesaba kat›ld›¤›nda, Kürtlerin sözdeaç›l›mlara eklemlenmesinin ne kadar da güçleflece¤i da-ha net ortaya ç›kacakt›r. Aç›l›mla dayat›lan neoliberalasimilasyon, mülksüzleflme, yoksullaflma ve proleterlefl-me süreçlerinde y›k›ma u¤rat›lan Kürt emekçi halk›n›n,oluflmakta olan yeni emek eksenli sorunlar›na yan›t ol-

maktan çok uzak görünmektedir.

Ancak sol muhalefetin kronik zaaflar›, sol bir ç›k›fl›nönüne bir dizi engel koymaktad›r. Rejimin faflist ayg›t-lar›n› h›zla yenileyen ve ustaca kullanma yetene¤i ka-zanan iktidara halel getirmek istemeyen, cemaati siviltoplum belleyen, Erdo¤an’›n “polis rejimin teminat›d›r”sözünü bile demokratikleflme ad›na alk›fllamaya bu ka-dar haz›rken liberal e¤ilimlerin sol içinden sökülüp at›-lamamas› önemli bir sorundur. Tersten, “AKP’nin vebölücülerin devletin temel kurumlar›na karfl› ABD ad›-na ortak mücadele” içinde oldu¤u gibi hiçbir güncelolguyla örtüflmeyen senaryolar› üretmeye bay›lan ulu-salc›lar›n sosyal demokrat taban› kuflatmas› da Kürt so-rununda sol bir ç›k›fl›n önündeki engellerden biridir.

Ne var ki, Kürt hareketinin krizin en can yakan gün-lerinde, “flovenizmle bo¤ulmaya çal›fl›lan” Türkiyeliyoksul emekçilerle bir kader ortakl›¤› duygusu yarata-bilecek daha geniflletici ve birlefltirici bir mücadeleprogram› yaratamamas› da ciddi bir sorun olarak gün-deme gelmektedir. Bu noktada, elbette Kürt hareketin-de yüreklendirici ad›mlar da at›lmaktad›r. Bu yönde,her fleyden önce, Kürt halk›n›n en genel siyasal irade-si, inisiyatifi ve kararl›l›¤› an›lmal›d›r. Halk›n büyükkitleleri seferber eden inisiyatifi, egemenlerin “inkarave imhaya” dayal› Kürt politikas›n› sürekli baflar›s›zl›-¤a u¤ratarak, daha karanl›k süreçlerin geliflimini önle-mektedir. Ayr›ca, emek hareketi baflta olmak üzere,toplumsal muhalefette mücadele eden sosyalist öznele-rinin, kad›n ve gençlik hareketi militanlar›n›n çabalar›,hareketin devrimci aç›l›m potansiyeli bak›m›ndan dik-kate de¤erdir.

Sol bir ç›k›fl için “tren kaçm›fl” de¤ildir. Belli ki önü-müzdeki dönem iyi fleylere dair vaatler, rejimin Kürt-

5

S‹YASAL GÜNDEM

DTP Kürt sorunununçözümünde yol haritas›ç›kartmak içinMersin’de bir kampdüzenledi. Kamptan,“Akil Adamlar Grubu”oluflturulmas› ve 1 EylülDünya Bar›fl Günü’nde,Diyarbak›r’da bir milyonkiflinin kat›laca¤› birmiting düzenlenmesikararlar› ç›kt›.

Page 8: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

lerin ba¤›ms›z varl›¤›n› yok saymaya dayal› faflist özü-nü fazlaca zorlamayan, milliyetçi ç›k›fllar› fazlaca “k›fl-k›rtmayan” (örne¤in köklü bir Anayasal düzenleme vegenel af içermeyen) bir iki göstermelik aç›l›mla s›n›rl›kalacak. Belli ki huylu huyundan, faflizm en kirli sal-d›r› yöntemlerinden vazgeçmeyecek. Belli ki kriz engüvencesiz çal›flma koflullar›na mahkum edilmifl Kürtemekçilerin düzene entegre edilmesini zorlaflt›racak,kentsel dönüflüm programlar› yoksul Kürtlerin yo¤unolarak yaflad›¤› bölgelerde gerilimlere neden olacak (‹s-tanbul Bayramtepe ve Dolapdere gibi). Burada belirsizolan ve ortadan kald›r›lmas› gereken yukar›da s›ralananengellerdir. Bu durumda rejimin Kürt sorunu k›s›r dön-güsünü gerçekten k›ran bir müdahale için aç›l›m yap-mas› gereken devrimcilerdir. Sol içi sapmalara karfl›ideolojik mücadele ve daha da önemlisi yeniden kar-deflleflmeye yönelik daha aktif bir pratik mücadele çiz-gisi ad›na daha ileri ad›mlar atmak zorunludur.

‹ktidar kavgas›nda “laiklik” gündemiask›da Düzenin krizinin bir di¤er aya¤›n› ise egemenler aras›çeflitli mutabakatlar›n varl›¤›n› zorlayacak geliflmeleroluflturdu. ‹ktidar kavgas› yarg›da k›z›fl›rken, çat›flman›n“laiklik” tart›flmas›n› fazla yükseltmeden, “hukuk kural-

lar›, kuvvetler ayr›l›¤›” vs. üzerinden yürütülmesi dik-kat çekti.

Yarg› eksenli çat›flmay› k›z›flt›ran ilk konu “‹rticaylaMücadele Belgesi” oldu. Kürt sorunu etraf›nda oluflanmutabakat›n seçim yenilgisinin ard›ndan, bu projeninana yürütücüsü olan Gülen’in ekranlara ç›k›p “irticatehdidi hortlat›labilir, insanlar›m›za yönelik komplolargündeme gelebilir” diye a¤lamas›, biraz da bu baflar›-s›zl›¤›n yaratt›¤› belirsizlik ortam›nda, mutabakat›n biraya¤›n›n zay›flamas›yla yaflanabilecek krizlere iflaretediyordu. Ancak Gülen a¤lamakla kalmad›. “Has›mla-r›” taraf›ndan üretilen/üretti¤i iddia edilen “‹rticaylaMücadele Belgesi”nin ortaya at›lmas›yla Cemaat önem-li kazan›mlar elde etti.

Öncelikle, bu süreçte cemaat, baflar›l› bir “önleyici psi-kolojik harekat” (asimetrik de¤il!) ile dokunulmazl›¤›n›sa¤lamlaflt›rmaya çal›flt›. Belgenin gerçekli¤inin veyasahteli¤inin ötesinde, konuya sonuçlar› itibar›yla bak›l-d›¤›nda, “irtica ile mücadele” ad›na 28 fiubat yöntem-lerinin kullan›lmas›n›n önüne geçildi. ‹kinci olarak, butart›flmalara paralel olarak askerlerin sivil yarg›da yar-g›lanabilecek olmas›na dair de¤ifliklik için zemin haz›r-lanm›fl oldu. (Askeri vesayetin kald›r›lmas› tart›fl›l›rkengündeme gelen 12 Eylül darbecilerin yarg›lanmas› iseErdo¤an’›n ifadesiyle “sulu bir flaka” olarak kald›.)

6

S‹YASAL GÜNDEM

AKP yanl›s› medyataraf›ndan hedefekonan Ali Suat Erto-sun, rejimin ruhunugösteren bir figürolarak öne ç›kt›. 32devrimci tutsa¤›nkatledildi¤i “HayataDönüfl” operasyonu-nun “komutanlar›n-dan” olan Ertosun,Cemil Çiçek’in AdaletBakanl›¤› dönemindekendisine verilenDevlet Üstün HizmetMadalyas› ödülünüBülent Ar›nç’tan al-m›fl, Abdullah Gül ta-raf›ndan da HSYKüyeli¤ine atanm›flt›.

Page 9: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Bu süreçte kutsanan “sivil yarg›”n›n nice katliamlar›,kontrgerilla faaliyetlerini aklad›¤›, askeri yarg›dan fark-l› bir rejimin ürünü olmad›¤›, yarg› üzerinde yaflanankap›flman›n ikinci raundunda gözler önüne serildi. Er-genekon davas› savc›lar› baflta olmak üzere Özel Yet-kili Mahkemeler’in hakimlerinin ve savc›lar›n›n atanma-s›na dair itifl kak›fl nedeniyle kilitlenen HSYK toplan-t›lar›na dair yay›nlarda, AKP yanl›s› medya taraf›ndanhedefe konan Ali Suat Ertosun, tüm mutabakat ve ça-t›flmalar›n ötesinde rejimin ruhunu gösteren bir figürolarak öne ç›kt›. 32 devrimci tutsa¤›n katledildi¤i “Ha-yata Dönüfl” operasyonunun “muzaffer” komutanlar›n-dan olan Ertosun, Cemil Çiçek’in Adalet Bakanl›¤› dö-neminde kendisine verilen Devlet Üstün Hizmet Ma-dalyas› ödülünü Bülent Ar›nç’tan alm›fl, Abdullah Gültaraf›ndan da HSYK üyeli¤ine atanm›flt›. Evet, görü-nüflte iki cephe vard›: HSYK içinde Zekeriya Öz’ün“kellesini isteyen” ekibin bafl›n› çeken Ertosun yandafl-lar› ve dün boynuna madalya takt›klar› Ertosun’un flim-di “kellesini isteyip” Ergenekon savc›lar›na siper olangerici-liberal cephe. Ancak her iki ismin ortak yönü buçat›flman›n üzerinde yükseldi¤i rejimin karakterini orta-ya koydu. O ortak yön, Ertosun ve Öz’ün, Türkiye’ninson on y›ldaki en büyük iki kontrgerilla operasyonu-nun mimarlar› olmas›yd›.

Ancak tespit edilmesi gereken bir gerçek ise, AKPkamp›n›n, iktidar blo¤unda TSK kamp›n› geriletmenoktas›ndaki kararl› ad›mlar›d›r. Abdullah Gül’ün tümça¤r›lara ra¤men, askeri yarg› usullerini de¤ifltiren ya-say› veto edip ikinci kez gönderildi¤inde “mecburen”onaylamak gibi bir oyuna ihtiyaç duymadan onay› ver-mesi; onaylarken hükümete tavsiye etti¤i ‘tereddütlerigiderici’ düzenlemeler konusunda ilgili bakanl›klarca birçal›flma bafllat›lmad›¤›n›n ortaya ç›kmas› önemlidir. Zi-ra iktidar›n özellikle kriz koflullar›nda yaklaflt›¤› seçimsath› mahallinde, uyumdan çok mevcut saflaflmay› diritutacak giriflimlere ihtiyac› oldu¤unu göstermektedir. Buyasal de¤ifliklikler, “‹slamc› kamuoyu”nda gün gelip 28fiubat ve 27 Nisan’c›lar›n yarg›lanaca¤› bir rövanfl sü-recinin ilk ad›mlar› olarak propaganda edilmektedir.Benzer flekilde 28 fiubat sürecinde ‹mam Hatip Liseli-leri üniversitelerden uzak tutmak için devreye sokulmuflolan “katsay›” uygulamas›n›n, art›k tamamen AKP’lilefl-tirilmifl YÖK taraf›ndan kald›r›lmas› da benzeri bir kay-g›yla gündeme getirilmifltir. Bir di¤er rövanfl gündemiolan “üniversitede türban serbestli¤i”ne dair Anayasade¤iflikli¤inin ard›ndan kapatma davas› ile karfl›laflanhükümet, YÖK eliyle gerçeklefltirilen bu de¤iflikli¤i“memnuniyetle karfl›layan” bir pozisyonda kalarak elin-deki “olanaklar›n” çeflitlenmesinin keyfini sürmektedir.

Katsay› tart›flmas›n›n hükümeti türban tart›flmalar›ndaoldu¤u düzeyde y›pratmamas›n›n nedeni sadece karar›nYÖK eliyle al›nmas› veya meslek liselerinin özendiril-mesinin bir sermaye talebi olmas› de¤il, ayn› zamanda“laiklik” üzerinden yürütülen kavgalarda, liberallerin dedeste¤iyle, sa¤lad›¤› ideolojik/psikolojik üstünlüktür.Bunda egemen laiklik anlay›fl›n›n, toplumsal gericili¤i“p›flp›fllayan” ve konuyu iktidar alanlar›na dair egemen-lik meselesine indirgeyen tarihsel ikiyüzlülü¤ünün pay›büyüktür. Güncel olarak ise özellikle “belge” krizi ileberaber, iktidar çat›flmalar›nda egemenler aras› kavga-n›n, flimdilik, “irticayla mücadele” ekseninde sürdürül-mesinin zorlaflt›¤› bir siyasal atmosfer yarat›lm›flt›r. Buoperasyonun kurmay çad›r›nda oturan Fethullah GülenCemaatinin, 28 fiubat sürecini an›msatan ve hatta aflanyöntemlerle yürüttü¤ü, Baflbu¤’un deyifliyle “psikolojikharekat” (Medya kampanyalar›, flüpheli belgeler, çeflitlibelgelerin polis ve yarg› taraf›ndan s›zd›r›lmas› vs…),“tereciye tere satmak” bak›m›ndan takdire flayand›r.

Baykal’›n “laiklik” söylemini geri plana atmas› sadecebasitçe popülizmden kaynaklanmamaktad›r. Seçim son-ras›nda da egemenler aras› tart›flmalar›n merkezini la-ikli¤in ötesinde, “demokrasi, darbe, yarg› sistemi, ku-rumlar aras› iliflkiler” gibi gündemlerin oluflturmas› dik-kat çekmektedir. “Uygun dozda gericilik” yeni sömür-ge kapitalizmi için giderek zorunlulafl›rken ve TSK’n›n“din subay›” istihdam etmesinde görüldü¤ü gibi tümaktörler bunu kavramaya bafllam›flken, laiklik temas›merkezinde düzenlenen Cumhuriyet mitingleri de gide-rek c›l›zlaflmaktad›r.

Egemen “irticayla mücadele” çizgisi, önemli bir yaraalarak “geçici bir yenilgiye” u¤ram›flt›r. Egemenler ara-s› çat›flmalarda -en az›ndan bir süreli¤ine- a¤›rl›k mer-kezi laiklik olmayacak gibi görünmektedir. Post kavga-s› ve kriz, geleneksel ulusalc›-Kemalist laikli¤i sürdü-rülemez hale getirmekte, bu çizginin sahiplerini de et-kisizlefltirmektedir. Bu durum, afla¤›dan halk›n ba¤›m-s›z devrimci eylem çizgisine dayal›, düzen d›fl› ve kar-fl›t›, proleter-halkç› bir gericilikle mücadele çizgisininoluflturulmas›n› daha olanakl› hale getirmektedir. Geri-ci YÖK’ün neoliberal paral›laflt›rma sald›r›s› alt›ndakiüniversitelerin, gerici kadrolaflman›n doruk noktas›naulaflt›¤› Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n e¤itimde ticarileflmeve gericileflme ataklar›n›n hedefi olan okullar›n, ayn›anda neoliberal gündemin çeflitli sald›r› biçimlerinin vegerici yard›m kurulufllar›n›n kuflatmas› halindeki mahal-lelerin, neoliberal gerici iktidara karfl› bütünlüklü bir di-reniflin mevzileri haline getirilmesi, “afla¤›dan ve pro-leter bir gericilikle mücadele çizgisi”nin inflas› için ol-dukça önemlidir.

7

S‹YASAL GÜNDEM

Page 10: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

‹ktidar odaklar›n›n içsel gerilimleriöne ç›k›yor‹ktidar blokunda, egemenler aras› mücadelede yaflananbir baflka geliflme de, iktidar odaklar›n›n kendi içsel ge-rilimlerinin biraz daha öne ç›kmas›d›r.

TSK içerisindeki yaklafl›m farklar›, Ergenekon operas-yonu sürecinde ‹lker Baflbu¤’un kontrgerilla cihaz›nda-ki dönüflümün aktif öznesi olma ataklar›yla gözler önü-ne serilmiflti. Operasyonlara TSK’n›n ve askeri yarg›-n›n kat›lmas›yla kimine göre Baflbu¤ Hilmi Özkök’lefl-mifl, kimine göre de Büyükan›t’tan sonra askerin inisi-yatifini gelifltirerek TSK’ya soluk ald›rm›flt›. Bu yakla-fl›m farkl›l›klar›, Yüksek Askeri fiura’ya giderken ko-muta kademelerinde yaflanan istifa depremiyle tescillen-di. Önce, Hava Harp Okulu Komutanl›¤›’na geçenYAfi’ta atanan Tümgeneral Sinan fianl› görevinden is-tifa etti. Ard›ndan 1’inci Taktik Kuvvet Komutanl›-¤›’n›n iki numaras› Tümgeneral Levent Türkmen göre-vinden ayr›ld›. Özellikle fianl›’n›n istifas›nda Ergene-kon’un Hava Kuvvetleri’ndeki uzant›s› oldu¤u söylenen“Karargáh Evleri” operasyonu ile ilgili bir ön sorufltur-man›n etkili oldu¤u iddia edildi. Ulusalc›lar›n Genel-kurmay’daki kalesi olarak da ifade edilen Deniz Kuv-

vetleri’nin gelecekteki en önemli komutan aday› Tüma-miral Mustafa Baha Eren’in, Koç Müzesi’ndeki deni-zalt›da Deniz Kuvvetleri kökenli bombalar›n bulundu¤ugün istifa ettirilmesi TSK’da kaynayan kazan›n en aç›kgörüntüsüydü. Bunun ard›ndan Ergenekon’un DenizKuvvetleri’ndeki uzant›s› oldu¤u iddia edilen “Ataevle-ri”ne yönelik operasyonda 5 te¤menin tutuklanmas› buseneki YAfi toplant›s›n›n hararetli geçece¤inin haberci-si oldu.

Bu parçalanmada, farkl› ç›karlar› ifade eden iç çeliflki-ler rol oynamakla beraber bu çeliflkilerin parçalanmayadönüflmesinde d›fl müdahalelerin “baflar›”s›ndan da sözetmek gerekmektedir. “Özel hayat”lardaki “falso”lar›nçeflitli izleme-dinleme (istihbarat) teknikleriyle deflifreedilmesi, hatta zaman zaman bu “falso”lar›n bizzat ör-gütlenmesi, uyuflturucu-kad›n ticareti gibi askerleringeçmiflte de s›kl›kla kar›flt›¤› “ticari faaliyetlerin” polisoperasyonlar›yla ortaya ç›kar›lmas› gibi yöntemler ile içgerilimler dinamitlenmektedir. Polis teflkilat›nda ege-menli¤i bilinen Gülen cemaatinin bu süreçte oynad›¤›önemli rol teslim edilmelidir.

‹ç kamplaflma görüntüsünün en fazla gözlemlenebildi¤iyer ise iktidar partisidir. Zaten bir koalisyon olarak ör-

8

S‹YASAL GÜNDEM

Türkiye’nin ABD iflbirlik-çili¤ine soyundu¤u Afga-nistan ve Pakistan’dangelecek olas› tabutlar›nfaturas› kolayca “baflka-lar›na” havale edileme-yecektir. Gelen her ta-butun vebali, çok dahado¤rudan bir flekilde,“enerjisini” bu ç›lg›ncaiflbirlikçilik yar›fl›na har-cayanlar›n boynuna yük-lenecektir.

Page 11: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

gütlenen AKP, 2003 sonras› “ifller iyiye giderken” gös-terdi¤i “birlik ve beraberli¤i” seçimlerin ard›ndan yitir-meye bafllad›. Cemil Çiçek’in DTP hakk›ndaki “Erme-nistan s›n›r›na dayand›lar” ç›k›fl› ile a盤a ç›kan milli-yetçi çizgi-Fethullahç› çizgi gerilimini, may›nl› arazitart›flmas›nda yasay› ilk haliyle meclis gündemindençekmeyi gerektiren büyük yar›lma takip etti. Peflinden,tekmeli-tokatl›, çok adayl›, bol gerilimli il kongrelerigeldi (Özellikle kimi “Do¤u” illeri ve ‹stanbul’da. An-kara ‹l Kongresi yükselen tansiyon nedeniyle ertelen-di). Bakan Babacan’›n, elefltirilmesini bile “ideolojik birtav›r” olarak nitelendirdi¤i Özel ‹stihdam Bürolar› ileilgili kanun maddesinin ayn› gün Gül taraf›ndan vetoedilmesi teflkilat içinde ifllerin “güllük gülistanl›k” ol-mad›¤›n›n bir baflka verisi oldu.

Ancak AKP’de en önemli fay hatt›n› Fethullah Gülencemaati oluflturuyor. Özellikle Zaman gazetesi dönemdönem Tayyip Erdo¤an’› tek adam siyasetiyle elefltire-rek köfleye s›k›flt›ran yaz›lar tefrika ederken, Erdo¤an’›nak›l hocalar›ndan Yalç›n Akdo¤an’›n “Yasin Do¤an”imzas›yla Yeni fiafak gazetesinde yazd›¤› bir yaz›“duygular›n karfl›l›kl› oldu¤unu” gösterdi. Akdo¤an,“AK Parti'yi askere karfl› k›flk›rtan had bildirme cephe-si” ifadesi ile aç›ktan Gülen cemaatini hedef gösterdi.33

Gülen cemaati, Kürt illerinde yaflanan seçim yenilgisi-ni de Tayyip Erdo¤an’›n “yer yer statükoculaflan söy-lemleri”ne ve gerekli ad›mlar› atmamas›na ba¤layaraksonuçlar›n kendi baflar›s›zl›¤› olmad›¤›n› savunuyor.Irak Kürdistan’›ndaki f›rsatlarla gözü dönen Cemaat,AKP’nin daha cesur olmas›n› istiyor ve çeflitli yay›n-lar›nda Erdo¤an’› içinden geçti¤imiz süreçte de gerek-li ad›mlar› atmamakla elefltiriyor. AKP içindeki bu fayhatt›n› gören Saadet Partisi ise, Cemaate yönelik elefl-tirilerini sertlefltiriyor ve “Cemaat bu denli politiklefltiy-se parti kursun” gibi söylemlerle AKP’deki gerilimlerikafl›yor.

Gülen cemaatinin yan› s›ra, krizin derinleflmesi ile be-raber, farkl› ölçeklerde ve uluslararas›laflma düzeyinde-ki “‹slamc› sermayeler”in fark› öncelikleri daha fazlaöne ç›karmas›yla beraber AKP içinde gerilimin boyut-lanaca¤› tahmin edilebilir. S›n›rlar› netleflmifl, saflar› be-lirginleflmifl, keskinleflmifl taraflardan bahsetmek müm-kün olmasa da, bir bölünme ile sonuçlanmasa da ikti-dar partisinin tek parti olmaktan kaynaklanan avantaj-lar›n› giderek yitirmesinin ve koalisyon özelli¤inin öneç›kmas›n›n, ezilenler ve emekçiler üzerindeki hegemon-yas›n› daha fazla sarsaca¤› aflikard›r. Anlafl›lan o kiBaflbakan “Söz ola kestire bafl›” tarz› ç›k›fllara dahafazla baflvurmak zorunda kalacakt›r. Bu “hegemonyazaaf›”, afla¤›dan devrimci ç›k›fllarla de¤erlendirilmezse,

sol sadece ve sadece hegemonya yenilenene ve/veyayeni bir düzen içi alternatif ç›kana kadar “geliflmeleri”izlemifl olacakt›r.

Aktif tafleronluk fiyaskosuEgemenler aras› mücadele, “one minute f›rt›nas›”n›n,h›zla dinmesine neden oldu. Obama ile beraber “Il›m-l› ‹slam” söyleminin ABD yönetimince telaffuz edilme-meye bafllanmas›n›n ve ABD’nin artan askeri talepleri-nin ülke içi siyasette kendi alt›n› oyaca¤›ndan çekinenAKP, “one minute” ç›k›fl›yla h›z verdi¤i aktif tafleron-luk çabalar›n›n tümünde çuvallad›. Hükümetin Ermenis-tan aç›l›m›, emperyalist merkezlerin eldeki kuflu dakaybetmesine neden oluyor. Karaba¤ sorununu Rusyaile çözmeyi daha gerçekçi bulan Azeri yönetimi, do-¤algaz güzergah›n› Rusya olarak belirledi. Özellikle ABiçin hayati önemi bulunan Nabucco projesi Rusya’n›ninsaf›na kalm›fl durumda. ABD’nin ‹ran’dan gaz al›m›-na kesinlikle karfl› ç›kt›¤› bir ortamda döflenen borula-r›n içinin nas›l dolaca¤› büyük bir soru iflareti olarakortada duruyor. Hükümet, Filistin, Suriye ve ‹ran ileilgili arabuluculuk giriflimlerinden art›k bahsedemiyorbile. ‹srail’in gönlünü almak için gündeme gelen ma-y›n tasar›s› da “hasar görünce” tersine bir etki yarat-m›fl gibi görünüyor.

Siyasi olarak güçlenmek ad›na benimsenen “Aktif tafle-ronluk” çizgisinin aktifi gitti, tafleronlu¤u baki kald›. Busüreç öncelikle Somali’ye özel askeri kuvvet göndere-rek bafllam›flt›. Türkiye, Obama’n›n ziyaretinin ard›ndan,ABD’nin operasyonlar›n›n fliddetlendi¤i ve emperyalist-lerin askeri kay›plar›n›n artt›¤› Afganistan’a 1200 mu-harip asker daha gönderilmesi karar› al›nd› ve baflkentKabil’deki iflgal güçlerinin komutas›n›n üstlenece¤i du-yuruldu. Bu da yetmedi “savafl”›n giderek t›rmand›¤›Pakistan’da NATO büyükelçili¤i görevini Türkiye’ninüstlenece¤i aç›kland›. Artan askeri görevlerin TSK’y›güçlendirebilece¤i endiflesi ve ABD’nin Türkiye’de tekata (AKP) oynamayaca¤›n›n netleflmesiyle pani¤e kap›-lan AKP, d›flar›da emperyalistleri de memnun edecekher giriflimini eline yüzüne bulaflt›rd›. ‹ktidar›n bu ba-flar›s›zl›klar›n›n ard›ndan TSK’n›n göreli güç kazanma-s›n› önleyici hamlelerin gündeme gelmesi de dikkat çek-ti. Baflbu¤’un “belge krizi” ile ilgili bas›n aç›klamas›n-da Irak, Afganistan ve Pakistan’a dikkat çekerek “Ener-jimizi ka¤›t parças›na harcamayal›m” ifadesi, d›flar›daemperyalist projeler etraf›nda sa¤lanan/sa¤lanacak olangöreli gücün verdi¤i güvenden kaynaklanmaktayd›.

Egemenler ABD iflbirlikçili¤i ile iç mücadelelerindeavantaj sa¤lamaya çal›fl›rken bu hamleleri ezilenlerlemücadelelerinde bafllar›na büyük belalar açabilir. Türki-

9

S‹YASAL GÜNDEM

Page 12: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ye’deki savaflta Anadolu’nun dört bir yan›na gelen hertabut, bir iç düflmana karfl› k›flk›rt›lm›fl ›rkç›-milliyetçiduyarl›l›klar› beslemekte ve emekçi s›n›flar›n bölünerekegemenlerin gücünü pekifltirilmesi için “de¤erlendiril-mekte” idi. Ancak, Afganistan veya Pakistan’dan gele-cek olas› tabutlar›n faturas› kolayca “baflkalar›na” ha-vale edilemeyecektir. Gelen her tabutun vebali, çok da-ha do¤rudan bir flekilde, “enerjisini” bu ç›lg›nca iflbir-likçilik yar›fl›na harcayanlar›n boynuna yüklenecektir.

K›sacas›, düzenin tüm aktörlerinin iflbirlikçilik yar›fl›nagirdi¤i bir ortamda, ‘one minute’ flovlar›n›n ve ›rkç›-floven hezeyanlar›n maniple edici etkilerinden kurtar›l-m›fl devrimci-sosyalist bir antiemperyalist mücadele ka-nal›n›n yarat›lmas› daha olanakl› hale gelmektedir.

Ekonomik krizEgemenler aras› çat›flmalar›n fliddetlenmesinin, biçarepragmatik ç›k›fl aray›fllar›n›n, farkl› cephelerdeki parça-lanman›n belki de en önemli nedeni ekonomik krizdir.Krizi yönetme baflar›s›n› kimin gösterece¤i, hangi ser-maye gruplar›n›n süreçten avantajl› ç›kaca¤› ve çeflitlisermaye güçlerinin politik temsillerinin nas›l flekillenece-¤i, giderek önemini art›ran mücadele alanlar› olarak kar-fl›m›za ç›kmaktad›r. Çünkü “pasta küçülmekte”, bir s›n›fmücadelesi flekline bürünmedi¤i, “bireysel eylemler vecinnetler” fleklinde yafland›¤›nda bile krizin toplumsal so-nuçlar› düzenin sahiplerini endiflelendirmektedir.

Manzaray› k›saca özetlersek, 2009’un ilk üç ay›nda eko-nomi yüzde 13.8 küçüldü ve Merkez Bankas› Baflka-n›’ndan Dünya Bankas›’na kadar gelen tüm aç›klamala-ra bak›l›rsa küçülmeye devam edecek gibi görünüyor.Kay›tl› istihdamda iflsiz kalanlar›n say›s› 1 y›lda 1 mil-yonu aflt›, b›rak›n küçülmenin durmas›n› büyüme yüzde5’leri aflmad›kça artmaya devam edecek. Sermaye lehi-ne teflvikler, vergi indirimleri ve düflen d›fl ticaret ne-deniyle azalan gümrük vergileri bütçe a盤›n› geçen y›-la göre 10 kat daha büyüttü, hükümetin arka arkaya aç-t›¤› paketlere bak›l›rsa daha da büyüyecek. Bütçe a盤›nedeniyle devletin borçlanmas›, faiz harcamalar›n›2008’e göre yüzde 33 art›rd›, dünyada daralan krediolanaklar› nedeniyle artacak faizleri de düflününce art›r-maya devam edecek. Faiz harcamalar›n›n ve sermayeyedesteklerin artmas›, kamu hizmetlerine daha az yat›r›m,daha çok ticarileflme, daha çok katk› pay›, daha çokzam demek, halk›n haklar› daha fazla gasp edilecek!

AKP hükümeti, tüm bu tablo karfl›s›nda bir süredir ha-la “one minute” flovuna sar›l›yor. Erdo¤an, krizin ba-fl›ndan beri daralan kredilerle bankac›lar› f›rçal›yor, pat-ronlar iflten ç›kar›rlarsa hesap sorar›m diyor, flimdilerdeIMF anlaflmas›n› imzalamamakla övünüyor. Ama hertürlü imaj çal›flmas›n›n ötesinde, AKP’nin kriz dönemin-de belirginleflen bir s›n›fsal duruflu dikkati çekiyor.

AKP’nin “cilal› kabaday› imaj›”n› bir tarafa b›rakarak,öncelikle flunu ifade etmek gerekir ki, Türkiye serma-yesinin çok genifl bir bölümü, IMF anlaflmas›n›n enaz›ndan standart IMF anlaflmalar› gibi olmamas› üzeri-ne hemfikirdi. ‹slamc› sermaye aksini iddia etse de Do-¤an Grubu’nun birçok yazar›, kriz koflullar›nda serma-yeyi de s›kbo¤az edecek standart bir stand by anlafl-mas›na karfl› yaz›lar yazd›. Akbank Yönetim KuruluBaflkan› Suzan Sabanc› Dinçer, IMF anlaflmas›n›n ge-cikmesinin iyi bir geliflme oldu¤unu aç›klad›. Zorlu,Türkiye’nin IMF ile ‘kendi ç›karlar› do¤rultusunda’ an-laflmas› gerekti¤ini söyledi. TÜS‹AD da hükümeti çok

10

S‹YASAL GÜNDEM

Page 13: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

s›kbo¤az etmedi. Öyle ki IMF Baflkan yard›mc›s›n›n dakat›laca¤› TÜS‹AD Yüksek ‹stiflare Konseyi toplant›s›n-da hükümete yönelik çok aç›ktan bir IMF elefltirisi gel-medi. Bunun nedeni “hükümetin pazarl›k gücünü yoketmemek” olarak aç›kland›. Bunun da ötesinde IMF’nintam da yeniden yap›lanma süreci yafland›¤›, ABD veAB’nin fliddetli sars›nt›lar nedeniyle “do¤u kapitalizmi”karfl›s›nda k›smi mevzi kaybetti¤i, 17-18 milyar dolarkayna¤› belirsiz (ama Körfez sermayesi oldu¤u konu-sunda kuvvetli emareler bulunan) bir paran›n Türki-ye’nin en kritik döneminde imdada yetiflti¤i Türkiyeegemenlerinin pazarl›k güçlerinin yüksek olmas›nda fla-fl›racak bir fley yoktu.

Pazarl›¤›n da ötesinde, yeni sürece uygun olarak resto-rasyon aflamas›nda olan IMF, Türkiye’ye k›smen fark-l› bir program önerdi. Sermaye lehine maliye politika-lar›na k›smen onay veren, stand by programlar›n›nemek düflman› özü konusunda hükümetle bir görüfl ay-r›l›¤› bulunmayan IMF ile yaflanan s›k›nt›, vergi idare-si ve belediye bütçeleri noktas›nda dü¤ümlendi. Türki-ye sermayesi içinde stand by anlaflmas›na dair temelanlaflmazl›k konusu da buydu. TÜS‹AD, özellikle krizdöneminde “vergilendirmenin siyasallaflmas›” gerekçe-siyle bu maddenin kabul edilmesini isterken, Do¤anGrubu’na kesilen cezalar haf›zas›nda henüz daha tazeidi. Ayr›ca AKP’nin vergi politikalar› yoluyla kendineyak›n sermaye gruplar›na rekabet avantaj› sa¤layaca¤›-n› düflünüyordu. Buna karfl›, AKP’ye yak›n kesimlerTÜS‹AD’›n “Duyun-u Umumiye” istedi¤ini savunarakbu anlaflmaya kesinlikle imza at›lmamas› gerekti¤inisöylüyorlar, bu keskin tav›rlar›yla TÜS‹AD’›n flüphele-rini daha da artt›r›yorlard›. Belediye bütçeleri konusuda özellikle AKP’ye yak›n irili ufakl› sermaye grupla-r›n›n birikimi için hayati öneme sahipti. Kadir Top-bafl’›n ‹stanbul’daki havai fiflek gösterileri ihalesini alank›z›ndan, do¤algaz ihalelerini kovalayan Çal›k grubunakadar, AKP çevresindeki sermaye gruplar› varl›klar›n›yerel birikim olanaklar›na borçluydu. Ancak egemenleraras› kap›flma ne flekilde geliflirse geliflsin, anlaflma im-zalans›n veya imzalanmas›n, AKP iktidar› standart birIMF program›nda olan ve sermayenin tüm kesimlerininistisnas›z arkas›nda durdu¤u emek düflman› uygulama-lar› birer birer hayata geçirdi. D›fl Ticaretten SorumluDevlet Bakan› Zafer Ça¤layan’›n ‹stanbul Sanayi Oda-s› (‹SO) taraf›ndan haz›rlanan 500 Büyük Firma Rapo-ru’ndaki rakamlar› de¤erlendirdi¤i toplant›da sermayetemsilcilerine yönelik sarf etti¤i “Bizim görevimiz grey-derlik yapmak sizin önünüzü açmak” sözleri bu politi-kalar›n çarp›c› bir özeti gibiydi.

Ancak kriz derinlefltikçe Türkiye sermayesi içinde ka-

p›flma fliddetlenecek gibi görünüyor. Son dönemde ser-maye gruplar› içi gerilimlerin zaman zaman aç›k çat›fl-ma noktas›na tafl›nd›¤› görülüyor. Örne¤in TÜS‹AD,AB ile uyum gere¤i Türkiye ‹hracatç›lar Meclisi’nin(T‹M) kapat›lmas› ve TOBB’a dahil edilmesi gerekti-¤ine dair bir mektubu hükümete gönderince k›yametkoptu. TÜS‹AD’dan ayr›larak Gülen cemaatine yak›n-l›¤›yla bilinen sermaye örgütü TUSKON’a geçen Et-hem Sancak’›n gazetesi Star haberi “patlatt›” ve TÜ-S‹AD’› hedef seçen oldukça sald›rgan haberler yay›m-lad›. Yeni fiafak’ta Fehmi Koru’nun TÜS‹AD’›n IMFkonusundaki tutumunu elefltirirken kulland›¤› “fiiflmankedilerin peflindeyim” ifadesi s›n›f içi mücadelelerde bi-rikmeye bafllayan husumetin de göstergesi gibiydi.TUSKON ve T‹M’in ard›ndan MÜS‹AD’›n da TÜS‹-AD’a yönelik taarruza geçmesi yaflananlar›n basit birlaf savafl› de¤il stratejik bir çat›flma oldu¤unu göster-di. TÜS‹AD’› “devlet beslemesi” ilan eden MÜS‹AD'›nkurucu Genel Baflkan› Erol Yarar, kendilerini ise dev-let deste¤ine de¤il giriflimcili¤e dayanan “gerçek bur-juvazi” olarak ilan etti. Oysa Zafer Ça¤layan’›n hükü-meti greyder ilan etti¤i ISO toplant›s›n›n konusu olanEn Büyük 500 Sanayi Kuruluflu anketinin verileri,“besleme burjuvazi”nin TÜS‹AD’dan ibaret olmad›¤›naiflaret etmekteydi.

Daha önceden listede olan 55 firma kriz sürecinde lis-te d›fl› kal›rken, Unak›tan ailesinin 8 y›l önce sadece2 tavuk kümesi, so¤uk hava depolar› ve civciv büyüt-me kümeslerine sahip olan flirketi AB G›da, 437’ncis›radan listeye girmiflti. fiirketin cirosunun bir y›ldayüzde 112 artmas›yla yaflanan bu terfide m›s›r ithala-t›n› gümrük tarifesinin ve pastörize yumurtan›nKDV’sinin AKP hükümeti taraf›ndan düflürülmesininpay› büyüktü! 2006 y›l›nda AKP Milletvekili ve MÜ-S‹AD üyesi Ahmet Edip U¤ur’un ald›¤› Turya¤ ise ki-mi ithal girdilerinin gümrük tarifelerinin düflürülmesininard›ndan iki y›lda ciddi büyüme gösterdi. 2007 liste-sinde 461’inci s›rada olan Turya¤, 2008’de 278 s›ra at-layarak 183’üncü s›raya yükseldi. Bir di¤er çarp›c› yük-selifli gösterip 428'den 382'ncili¤e yükselen Ayd›nl› Ha-z›r Giyim’in patronlar› ise TUSKON üyesi. TUS-KON’un “Kayseri temsilcisi” Boydak Grubu’na ba¤l›Boyçelik 80 s›ra yükselirken, giderek tüm kamu ku-rumlar›nda ürünleri sat›lan Ülker grubuna ba¤l› flirket-ler de listedeki istikrarl› yükseliflini sürdürdü. Cirosunuyüzde 60 art›rarak bu sene listeye 397’nci s›radan gi-ren Büyükflehir Belediyesi ifltiraki ‹stanbul Halk EkmekAfi’nin özellefltirilece¤i aç›kland›. Tüm bu veriler, MÜ-S‹AD kurucu Genel Baflkan› Yarar’›n iddialar›n›n ak-sine, sermaye birikiminin sürekli¤i için devletin artan

11

S‹YASAL GÜNDEM

Page 14: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

önemini ve sermaye gruplar› aras›nda sertleflen gerilim-lerin gerekçesini göstermektedir. Yarar’›n ayn› röportaj-daki “Onlarda 40 y›ll›k sermaye birikimi var ama ara-daki fark çok azald›. TÜS‹AD geçmifl MÜS‹AD gele-cek demek" sözleri iplerin daha da gerilece¤inin iflare-tidir.

Krize karfl› mücadele de¤il, devrimciy›¤›nak!Madem ki, Türkiye kapitalizmi en derin krizlerindenbirini yaflamaktad›r ve k›sa vadede ç›k›fl görünmemek-tedir, o halde, acaba neden sol ve emek hareketi bukrizden yararlanamamaktad›r? Sol neden, bu krizdenbüyüyerek ç›kamamaktad›r? Baflka bir aç›dan sorarsak,bugün iktidar bloku içinde egemenler aras› bir payla-fl›m kavgas› olarak yaflanan s›n›f savafl›m›na, iflçi s›n›-

f› ve halk›n örgütlü devrimci bir güç olarak müdaha-le etmesinin yollar› nedir?

Sorunun dü¤ümlendi¤i nokta fludur ki, asl›nda, solunuzun zamand›r içinde debelendi¤i kendi krizi, bugündüzenin yaflad›¤› krizle çak›flmaktad›r. Üstelik düzeninkrizi, solun krizini derinlefltirmektedir. Düzenin kriziniiçsellefltirmifl olan sol, haliyle devrimci bir müdahalekonumunda ve cevvaliyetinde de¤ildir.

Bu ne demektir? Bu demektir ki, kriz karfl›s›ndaki dev-rimci politika, ayn› zamanda solun krizinden de dev-rimci ç›k›fl›n devrimci yolunu oluflturacakt›r. Bu, basitbir politika de¤iflikli¤i ve yenilenmeyle ya da solun ge-leneksel kütlesinden kopuflla tan›mlanamayacak bir sü-reçtir. Söz konusu olan, ideolojik, politik, örgütsel, kit-lesel ve kültürel olarak, bafll› bafl›na ‘devrimci bir y›-¤›nak’ gerektiren bir yeniden oluflum sürecidir.

12

S‹YASAL GÜNDEM

Devrimciler krizekarfl› mücadeleetmezler.Devrimcilerdüzenin krizegirmesini isterler;hatta salt iste-mekle kalmaz,bunun için özelçaba sarf ederler.Düzenin krizikarfl›s›nda,‘devrimci kriz’politikas›, mevcutkrizin devrimci birdo¤rultuda derin-lefltirilmesidir.

Page 15: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Yaflanan kriz düzenin son krizi olmad›¤› gibi, yeni dal-galarla sürece¤e benziyor. Burada öncelikle, devrimci si-yasetin sorgulanmas› bak›m›ndan, “krize karfl› mücade-le” kavram›yla yüzleflmek gerekmektedir. Bu kavramyüzünden, sermayenin son derece baflar›l› bir ideolojikhegemonyas›yla karfl› karfl›ya bulunuyoruz. Devrimcilerkrize karfl› mücadele etmezler. Bu, düzenin krizdir veancak egemenler kendi pisliklerini temizlemek için “kri-ze karfl› mücadele” kavram›na gereksinim duyarlar.Devrimciler düzenin krize girmesini isterler; hatta saltistemekle kalmaz, bunun için özel çaba sarf ederler.Düzenin krizi karfl›s›nda, ‘devrimci kriz’ politikas›, mev-cut krizin devrimci bir do¤rultuda derinlefltirilmesidir.

Yeni dalgalar› beklenen kriz karfl›s›nda, öncelikle ya-p›lmas› gereken, bu sürecin görevlerini örgütleyebilecekdevrimci bir oda¤›n yarat›lmas›d›r. Genel olarak top-lumsal muhalefetin, özelde sendikal hareketin ya da so-lun var olan zeminleri, süreci kavramaktan ve kucak-lamaktan uzak görünüyorlar. Hareketlerin gerek tek tekmevzilenmeleri, gerekse bir araya gelme zeminleri, kri-zi derinlefltirecek devrimci bir odak olma özelliklerinitafl›mamaktad›r. Tafl›mad›¤› gibi, ço¤unlukla, egemenpolitikalara eklemlenen uzlaflmac›, teslimiyetçi, kimliksiyaseti yanl›s›, liberal ya da ulusalc›-flovenist e¤ilimle-re kap›lmaktad›r. Bu haliyle, egemenlerin iktidar çat›fl-malar›na kimi olanaklar sunan Kürt sorunu, ‹slamc›l›k-laiklik çat›flmas› ve ekonomik krizin ortaya ç›kard›¤›devrimci-özgürlefltirici dinamiklerin örgütlenmesindesalt bu süreç için özel olarak örgütlenmifl ideolojik, po-litik ve kitle çal›flmas› odaklar›na-unsurlar›na çok ifldüflmektedir.

Ekonomik güvensizlik, sömürü ve bask›n›n yo¤unlaflt›-¤› ve süreklilik kazand›¤› bu kriz zamanlar›nda, halkkitleleri aras›nda huzursuzluk ve k›zg›nl›¤›n artt›¤› bi-linen bir gerçektir. Giderek artma e¤ilimi gösteren butoplumsal olgular, içinde bulundu¤umuz krizin en tipikbelirtileridir. Bu belirtilerin kendili¤inden biçimlerdedüzen karfl›t› isyanlara dönüflmemesi, sol hareketten ço-¤u insan› flaflk›nl›¤a, karamsarl›¤a ve y›lg›nl›¤a düflür-mektedir. Oysa bundan önceki uzun “nispi refah” dö-nemi, ‹slamc› cemaatlerin ideolojik etkisi ve denetimdüzenekleri kitleleri y›llard›r bir uyuflukluk içine sok-mufl bulunmaktad›r. Buna bir de solun mevzilenmesi-nin kopuklu¤u eklenince, halk kitlelerinin tepkilerini,militan-mücadeleci bir tarzda s›n›f bilincinin diliylegündeme getirmemelerine flafl›rmamak laz›m.

Önümüzdeki güz dönemiyle birlikte beklenen yeni krizdalgalar› ve politik mevzilenmelerde flöyle ya da böy-le art›k hesaba kat›lmaya bafllanan “olas› 2011 seçimi”,

ülkemizde siyasetin yeni bir döneme girmekte oldu¤u-nun göstergeleridir. Toplumsal muhalefetin ve solun,olagelen yap› ve al›flkanl›klar›yla bu sürecin gerektirdi-¤i y›¤›naklar› yapmakta yetersiz kald›¤› tart›flma götür-mez. Kürt sorunun, ‹slamc›l›k-laiklik çat›flmas›n›n veekonomik krizin halk kitleleri üzerinde yaratt›¤› “en do-¤al kendili¤inden tepkileri”, iflçi s›n›f›-halk militanl›¤›n-daki bir art›fl›n›n bafllang›c› olarak de¤erlendirmek, için-de bulundu¤umuz dönemde devrimcilerin y›¤›nak yap-mas› gereken s›n›f mücadelesi mevzileridir. S›n›f sava-fl›mlar›n›n büyük iktidar hesaplar›nda pek dikkate al›n-mayan bu enerjik tepkiler, ülkenin her yan›nda ve top-lumun farkl› kesimlerinde giderek artmaktad›r. Son fi-nansal krizle birlikte prestiji bir hayli sars›lan neolibe-ralizmin y›k›ma u¤ratt›¤› halk s›n›flar›n›n, yoksullaflma,ucuz ve güvencesiz iflçileflme ve hak yoksunluklar›ndankaynaklanan tepkiler çal›flma yaflam›n›n ve gündelik ha-yat›n art›k s›radan olaylar› haline geldi. Devrimci sos-yalist bir siyasetin zorunlu toplumsal mücadele temelibu tepkilere uzanmaktad›r. Devrimci siyasetin, bu kit-leler içinde hak yoksunluklar›na karfl› direniflte, ma¤du-ru politik özneye, kendili¤inden kitle tepkisini bilinçliiflçi s›n›f› eylemine dönüfltüren eylemi, devrimci y›¤›-na¤›n ana yata¤›n› oluflturmaktad›r.

Dipnotlar1 Genelkurmay Baflkan› Baflbu¤’un 29 Nisan 2009 tarihinde medya mensuplar› ile

yapt›¤› “‹letiflim Toplant›s› – II” 2 Bu süreçte liberal-‹slamc› ittifakça, “statükocu” güçleri temsil etti¤i öne sürülen

Do¤an Grubu’nun sistematik olarak AKP’yi Kürt hareketiyle diyalog kurmayazorlayan yay›nlar› dikkat çekiciydi. Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand ve Ertu¤rulÖzkök baflta olmak üzere bu grubun yazarlar›, DTP ile görüflülmesi noktas›nda›srar ederken, Özkök ifli Öcalan ile bizzat görüflme talebinde bulunmaya kadarvard›rarak AKP’nin açmaz ve çeliflkilerini iyice belirginlefltirdiler.

3 AKP içindeki kazan TBMM baflkanl›¤› seçimlerinde de kaynamaya bafllad›.“Üniversitelerde baflörtüsü yasa¤›n› kald›ran düzenlemeyi iptal eden AnayasaMahkemesi'ne gerekli tepkiyi vermeyerek TBMM hukukunu koruyamamak” ileelefltirilen Köksal Toptan’a karfl› parti içinden çok say›da aday s›raya girdi.

13

S‹YASAL GÜNDEM

Page 16: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

‘ ’14

S‹YASAL GÜNDEM

ab›rl› bir kuflatma stratejisi1942’de Pasinler’de do¤an Fethullah Gü-len’in, bugün hala yaflamakta oldu¤u Pen-silvanya’ya yolculu¤u, uzun vadeye yay›lm›fl

sab›rl› bir kuflatma stratejisinin öyküleriyle doludur.Fethullah Gülen, ‹slam’dan devflirilen “Dar-ül Harp”,yani “takiye”, yani “savaflta her fley mubaht›r” yakla-fl›m›n›, neoliberalizmin iflbitirici (pragmatist) tarz›ylakaynaflt›rarak özgün bir ‹slamc›-liberal siyaset senteziortaya ç›karm›flt›r. 1960’lardan 2000’lere ‘yerel’, ‘ulu-sal’ ve ‘küresel’ boyutlarda s›çramalar yaflayan Fethul-lah Gülen Cemaati’nin öyküsü, Türkiye kapitalizmininyeni sömürgecilikten neoliberal yeni sömürgecili¤e dö-

nüflümünün öyküsüdür. Bu dönüflüm sürecinin dönümnoktalar›nda, cemaat hep, iktidar çat›flmalar›nda etkinbir tav›r tak›nm›fl; ço¤u yerde belirleyici rol oynam›fl-t›r.

Bu üç dönüm noktas›nda üç farkl› tavr› simgeleyen ce-maat yaklafl›m›n›, Fethullah Gülen flu veciz sözlerle di-le getirmiflti:

• 1970’ler: “Hz. Cebrail bile parti kursa ard›ndan git-mem.” (Bu sözler ‹slamc› harekette büyük tepki çek-miflti.)

• 1980’ler: “Onun (TSK) süngüsü yüz defa ateflimizesu serpmifltir.” 12 Eylül faflizmini destekleyen veTSK’y› yücelten sözleri.

Fethullah Gülen vecemaati “Daha çok

cami de¤il, dahaçok okul, hastane

ve medya flirketi!”plan›yla hareket

ediyor. Cemaat “eskidinsel ba¤l›l›klar›n di-

rilmesi de¤il, aksi-ne neoliberal

ekonomi ve si-yasetle iliflkili

olarak yap›lan-m›fl modern

bir oluflumdur

S

Hz. Cebrail bile parti kursa, ard›ndan gitmem

Page 17: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

• 1990’lar›n sonu: “Biz ‹slamc› Demokrat parti oluflu-muna flu anda mesafeli duruyoruz. Erbakan’la aram›zflu aflamada çok kötü. E¤er Tayyip’i onun yerine otur-tursak, tüm tarikatlar› bir araya getirebiliriz.” Cemaatinneoliberal stratejiye yerleflti¤ini dile getiren sözler.

Bu sözleri, sadece, iflbitirici bir cemaat önderinin içinedüfltü¤ü zor durumlardan s›yr›lmak için söylemifl oldu-¤u veciz laflar olarak yorumlamak do¤ru olmaz. Bun-lar, ayn› zamanda, farkl› tarihsel dönemlere özgü stra-teji ve misyonlar› yans›tmaktad›r.

“Hz. Cebrail bile parti kursa ard›ndangitmem.”1960’lardan 1980’lere Fethullah Gülen, bir yandan Nur-culu¤un bir kolu olarak ortaya ç›kan cemaati özgün birhareket olarak kurumsallaflt›r›rken, bir yanda da “Komü-nizme Karfl› Mücadele Dernekleri”ni örgütlüyordu.

"Komünizme Karfl› Mücadele Dernekleri" sömürge tipifaflizmin kontrgerilla yöntemlerinin ve emperyalizminYeflil Kuflak stratejisinin gereklerini yerine getiren fa-flist örgütlenmelerdir. Milli Türk Talebe Birli¤i (MTTB)ve ‹lim Yayma Cemiyetleri gibi örgütlenmelerle birlik-te, yükselen devrimci mücadelenin önünü kesmek vesömürge tipi faflizmin iktidar temellerini sa¤lamlaflt›r-mak için her türlü kirli sald›rgan yönteme baflvurdular.Ayn› zamanda Sak›p Sabanc› gibi tekellerin destekle-di¤i bu örgütlerin, Arabistan-ABD ortakl›¤› olanARAMCO Petrol fiirketi ve Rab›ta (Rab›ta-ül-Alem, ‹s-lam Örgütü) taraf›ndan ciddi finanse edildi¤i bilinmek-tedir.

Bunlar›n yan›nda, bir taraftan da özgün bir ‹slamc› ha-reket do¤maktayd›. “Kuran kursu de¤il okul”lar› (yurt,vak›f, dershane: öyle ki bugün 9 milyar dolarl›k ders-hane piyasas›n›n 2/3’ünü denetim alt›nda tutuyor) yük-selmenin arac› olarak tercih eden cemaat, klasik Nur-cu bir yaklafl›m olarak Demokrat Parti-Adalet Partisiçizgisini desteklemekteydi. O y›llarda ‹slamc› partiye(MNP-MSP) zaman zaman yaklaflsa da tam kat›ld›¤›,hele hele bel ba¤lad›¤› söylenemez. Asl›nda tam birfaydac›-iflbitirici tav›r sergileyen Fethullah Gülen, ce-maatin güçlenebilmesini sa¤lamak için ‘Dar-ül Harp’yöntemlerini ‹slamc›lara, hatta kendi yol arkadafllar›nabile uygulamaktan çekinmemifltir. Cami cemaatleri ara-s›nda vaaza dayal› örgütlenmelerde gelifltirdi¤i hitabetustal›¤› ve buradan do¤an karizmas›n›n yetmedi¤i yer-lerde, popülaritesi yükselmekte olan MSP-Erbakan’› ra-hatl›kla kullanm›flt›r. Sonra da ifli bitince, “Öyle cüb-beyle, sar›kla bu ifller olmaz” diyerek MS’ye sald›r›yageçmifltir.

“Onun (TSK) süngüsü yüz defa atefli-mize su serpmifltir.”S›z›nt› dergisinin baflyaz›s›nda Fethullah Gülen taraf›n-dan sarf edilen bu sözlerin, bugünden bak›nca TSKaç›s›nda ac›yla, liberaller taraf›ndan da ibretle de¤erlen-dirilmesi gerekmektedir. Ordu ve darbelere karfl› de-mokrasi mücadelesinin ödün vermez kahraman› olarakgösterilen cemaat önderinin, 12 Eylül askeri faflizmikarfl›s›ndaki tavr›, asl›nda cemaat gericili¤inin özgün di-namiklerini takip edenler için flafl›rt›c› de¤ildir. Fethul-lah Gülen, Ashab-› Kiram’›n (Peygamber’in yak›n çev-resi) boykot gibi bir al›flkanl›¤› ve tavr› olmad›¤›n›gerekçe göstererek ‹slam Yüksek Enstitüleri’ndeki ö¤-renci boykotunda boykot k›r›c›l›¤› yapm›flt›. (“Tesettürteferruatt›r, k›zlar›m›z okumal›”) Üstelik ‹slamc› kad›n-lar›n çarflafl› eylemlerini gözden düflürmek için, asl›n-da çarflaflar›n alt›nda erkeklerin sakland›¤› türünden va-azlar veren Fethullah Gülen için, o y›llarda ‹slamc› ha-reketin kimi ileri gelenleri, “Fethullah Gülen’e dikkatedin!”; “Demek bir yerlere hizmet ediyor!” gibisindenuyar›lar yapm›fllard›r. Kald› ki, cunta destekçili¤i vecunta taraf›ndan desteklenmek, asl›nda ayn› siyaset çiz-gisinin devam›ndan baflka bir fley de¤ildi.

Refah Partisi’ne so¤uk bakan cemaat, esas olarakÖzal’›n ANAP’›n› desteklemifltir. Özal’›n öncü neolibe-ral politikalar› ve cemaatleri gelifltirme tavr›, ccemaatinönünü açan büyük bir s›çrama noktas›d›r. Gene de oy›llarda bile Fethullah Gülen, o ünlü iflbitiricili¤iyle,Ecevit ve Tansu Çiller dahil bütün parti ve siyasetçi-lere yat›r›m yapmay› ihmal etmemifltir. Abdülkadir Ak-

15

S‹YASAL GÜNDEM

Fethullah Gülen cami cemaatleri aras›nda, vaaza dayal› ör-gütlenmelerde gelifltirdi¤i hitabet ustal›¤› ve karizmas›sayesinde h›zla yükseldi.

Page 18: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

su, Cemil Çiçek gibi kendisine baflvuran kurmay siya-setçilerinin her birini farkl› partilere yönlendirmifltir.

“Biz ‹slamc› demokrat parti oluflumuna flu anda me-safeli duruyoruz. Erbakan’la aram›z flu aflamada çokkötü. E¤er Tayyip’i onun yerine oturtursak, tüm tari-katlar› bir araya getirebiliriz.”

Bütün bunlar gerçekleflti. Tayyip, Erbakan’›n yerineoturdu ve büyük bir kitlesel destekle iktidar partisi ol-du. AKP genifl tabanl›, koalisyonlara dayal› bir ‹slam-c› parti olarak örgütlendi. Neoliberal yeni sömürgecilikprogramlar› bunu gerektiriyordu. Baflta ABD olmaküzere, uluslararas› emperyalist odaklar›n deste¤i, tekel-ci sermayenin ve ‹slamc› sermayenin ekonomik gücüve ‹slamc› cemaatlerin toplumsal seferberli¤i, ‹slamc›bir partiyi ‹slamc›-liberal bir program çerçevesinde ik-tidar yapt›. ‹slamc› partiler karfl›s›ndaki klasik tav›rla-r›ndan farkl› olarak Fethullah Gülen Cemaati, AKP’yetam destek verdi. Hatta AKP’nin açt›¤› kulvardan flah-lanarak deste¤in ötesine geçip, iktidar blo¤unun belir-leyici iktidar odaklar›ndan biri haline geldi.

Bu süreçte cemaatin gösterdi¤i k›vrakl›klar, ünlü CIAajan› Graham Fuller’i hayal k›r›kl›¤›na u¤ratmayacakt›r:“Bat› Fethullah Gülen gibi örnekleri görünce çok umut-lan›yor. Çünkü Gülen, modern devlet toplumunda ‹s-lam’›n nas›l bir rol oynamas› konusunda genifl bir viz-yonu temsil ediyor.” Art›k, “Kuran kursu de¤il okul”slogan›yla gündeme gelen Türk okullar›, küresel aç›l›msüreçlerinde cemaatin yükselmesinin arac›d›r. M‹T, CIAve cemaatin, emperyalist bölge stratejileri çerçevesinde-ki bu müthifl ortakl›¤› ve elbette ki iktidar olanaklar›cemaati, ‹slamc› hareketin hegemonik gücü haline ge-tirecektir. “Okular menfez oldu. Uzak Do¤u’ya As-ya’n›n derinliklerine giden ilk nesil Müslüman tüccar-lar nas›l bir yandan ifllerini yaparken di¤er yandan gü-zel bir temsil ve hikmetli bir tebli¤le gittikleri yererahmet, bar›fl ve güzellik tafl›d›larsa, iflleri sadece e¤i-tim olan binlerce genç de gitti¤i yere rahmet, bar›fl vegüzellik tafl›yor.” (Fethullah Gülen)

“Daha çok cami de¤il, daha çok okul, hastane ve med-ya flirketi!” plan›yla hareket eden Fethullah Gülen, “es-ki dinsel ba¤l›l›klar›n dirilmesi de¤il, aksine neoliberalekonomi ve siyasetle iliflkili olarak yap›lanm›fl modernbir oluflumdur. ‹slami kimlik biçimi k›rsal alandan kop-mufl kent piyasalar›nda kökleflmifltir. ‹slamc› sermayeve e¤itim yeni f›rsat alanlar› sunmaktad›r. Devletin sos-yal güvenlik, ekonomi, e¤itim ve sa¤l›k alanlar›ndakiyetersizli¤i ortaya ç›kt›kça, ‹slami gruplar mali araçlar,örgütsel tecrübe ve kendini adam›fl iflçilerle bu alanla-ra giderek daha fazla nüfuz ettiler… Dinamizm ve

yüksek motivasyonlu yeni Anadolu burjuvazisinin(Anadolu Kaplanlar›) dinamikleriyle buluflarak daha dagüçlendiler. Kapitalist geliflme, kentleflme, kitle iletifli-mi ve yay›nc›l›ktaki at›l›mlar›n sonucunda yeni siyasalinisiyatif alanlar› do¤du. Piyasa rekabetinde kaplanlar›navantajlar› kullan›ld›. ‹slami cemaatçilik temelinde or-tak siyasal ekonomik ahlak do¤du. Neoliberal süreçle-re uyumlu ve esnek bir ‹slami kimlik olufltu.” (HakanYavuz)

Elbette ki bütün bunlar›n üstesinden gelen cemaat, bafl-ta polis olmak üzere devlet içinde kurumlaflma ve is-tihbarat alan›nda da özel yetenekler gelifltirecektir. Öy-le ya Ergenekon operasyonlar› çerçevesinde Ulusalc›-TSK kamp›n›n iktidar blo¤undaki egemenli¤ini gerile-ten o bitmek bilmez sald›r› dalgas›, ancak güçlü bir is-tihbarat altyap›s›yla gerçekleflebilirdi. “Bir yandan ha-s›m cepheyi mükemmel iflleyen haber alma teflkilat›ylaiçerden tan›rken, öte yandan da has›m cephenin ayn›faaliyetlerini kendi içimizde sürdürmesine müsaade edil-memeli.” ‹flte, so¤ukkanl› kuflatma stratejisinin enönemli halkas› da cemaatin yayg›n ve güçlü a¤lar› sa-yesinde tamamlanm›fl olmaktad›r. Burada cemaatin çe-virdi¤i parasal potansiyeli anmak bile gereksizdir (Ce-maat itirafç›lar›nca, bu paran›n yüz milyar dolar civa-r›nda oldu¤u iddia ediliyor).

Böylece cemaat, ad›m ad›m, sab›rl› bir büyüme ve dev-leti ele geçirme stratejisiyle belli bir olgunluk noktas›-na ulaflt›. Ne var ki henüz nihai hedefe ulafl›lm›fl de-¤ildir. Kendisinin, ANAP’tan sonra en büyük büyümehamlesini yapmas›na yatakl›k eden Erdo¤an önderli¤in-deki AKP, bu haliyle art›k yeterince ifllevsel/k›vrak de-¤ildir. Cemaatin esnekli¤i, k›vrakl›¤›, manevra kabiliye-ti ve gücü AKP önderli¤inde bulunmamaktad›r. Salt“karizma”yla da içine girilen kriz koflullar›nda yeterin-ce yol al›namamaktad›r.

Art›k ünlü Fethullah Gülen operasyonlar›n›n vakti gel-mifltir.

"Bir insan kendi ülkesindeki birimlere s›zmaz ki; s›z-ma yabanc›lara aittir; onlar bu milletten olmad›¤›ndandolay› bu milletin kaderine hakim olmak için s›zarlar.Bir ülkenin kendi evlad› kendi müesseselerine s›zmaz.Girme onun hakk›d›r oraya."

Bu sözler “‹rtica ile Mücadele Belgesi” ya da baflkabir deyiflle, AKP ve Fethullah Gülen Cemaati’ni çö-kertme plan›ndan sonra sarf edildi. ‹lk bak›flta TSK’yasahip ç›k›yormufl gibi bir izlenim veren bu sözlerin al-t›nda yatan tehditler ve gerilim stratejisi, asl›nda Tür-kiye siyasetinde yeni bafllamakta olan bir dönemi ifla-ret etmektedir. Bütün gözler AKP-TSK çat›flmas›na

16

S‹YASAL GÜNDEM

Page 19: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

çevrilmiflken, AKP kamp›nda mevzilenmifl bir iktidaroda¤› olarak Fethullah Gülen Cemaati, TSK’ya yönelt-ti¤i bir “önleyici vurufl” üzerinden, hem TSK’y› birazdaha geri konumlara sürüklüyor, hem de AKP içindedaha ileri bir mevzilenmenin ön koflullar›n› yarat›yor-du. Asl›nda AKP içindeki bütün hesaplar 2011 genelseçimine göre ayarlanmaktad›r.

Süreç, 29 Mart yerel seçim sürecinde Fethullah Gülencemaatine Kürt sorununda fazla bel ba¤layan AKP-TSK mutabakat›n›n Kürt politikas›ndaki baflar›s›zl›¤›n›gösteren seçim sonuçlar›yla bafllad›. Seçimlerin hemenard›ndan Fethullahç›lar “yarat›lan lider kültü” nedeniy-le T. Erdo¤an’› seçim baflar›s›zl›¤›n›n gerçek sorumlu-su olarak elefltirmifllerdi. Dönemsel olarak ABD’ninIrak’tan çekilme sürecine denk gelen bu gerilim cemaa-ti h›zla harekete geçirdi. TSK’n›n olas› bir ileri inisi-yatif almas› durumunda kendi konumunu daha fazlasa¤lamlaflt›rmak için sald›r›ya geçti. 8 Nisan’dakiönemli konuflmas›nda F. Gülen’in bizzat kendisi sonra-ki geliflmelere iflaret edercesine provokasyonlara ve sal-d›r›lara karfl› haz›rl›kl› olunmas›na iflaret etti. Ayn› gün-lerde Zaman gazetesinin sat›fl›n›n bir milyona ç›kart›l-mas›, yani genifl kitle hareketine dönüflme hedefi orta-ya konuldu.

Bu geliflmeler ›fl›¤›nda Haziran’daki (2009) Ergenekonoperasyonunda ele geçirilen -sahte ya da gerçek oldu-¤u tart›flmal›- “‹rtica ile Mücadele Belgesi” etraf›ndankopan tart›flmalar, kendilerini “transnasyonel bir hare-ket” olarak niteleyen Fethullahç›lar›n AKP ve rejimiçinde meflrulaflarak tüm güçlere aç›ktan meydan oku-duklar› bir gövde gösterisine dönüfltü. ÖzellikleTSK’n›n eli biraz daha ba¤lanarak “‹rticaya karfl› mü-cadelenin kurmay çad›r›” etkisiz k›l›nd›. “Fethullahç›la-

ra karfl› yap›lacak sald›r› AKP’ye ve dolay›s›yla de-mokrasiye yap›lacak sald›r›d›r” denklemi bu süreçteyerleflirken, T. Erdo¤an etraf›ndaki Fethullahç› kuflatmave bas›nç s›k›laflt›.

Ancak Erdo¤an’›n bu bas›nçtan duydu¤u rahats›zl›k ya-k›n siyasi dan›flman› Yalç›n Akdo¤an’›n (Yasin Do¤an)makalelerinde örtük olarak defalarca dile getirildi. AKPile TSK aras›ndaki gerilimleri, kendi konumunu sa¤lafl-t›rmak için kullanan Fethullahç›lardan duyulan bu ra-hats›zl›k ilk de¤ildi. Asl›nda bafl›ndan beri AKP kur-maylar› Gül ve Erdo¤an, cemaate tam anlam›yla gü-venmemektedir. Çünkü yukarda ifade edildi¤i üzere, ce-maat AKP’nin basit bir destekçisi de¤il, stratejik plan-lar içinde olan ve gerekirse AKP’nin kaderini yenidentayin etme gücünde olan bir iktidar oda¤›d›r. Cemaa-tin baz› ad›mlar› AKP kurmaylar›n›n ifline gelirken, ba-z› ad›mlar da tersine AKP kurmaylar›n› zor durumlaradüflürmektedir. Misal, “‹rtica ile Mücadele Belgesi”.

“‹rtica ile Mücadele Belgesi” bir yan›yla da AKP içiiktidar mücadelesini yans›tmaktad›r. 1 Temmuz’da top-lanan ünlü MGK toplant›s› sürerken raporu yazd›¤› id-dias›yla Albay Dursun Çiçek’i tutuklatan Fethullahç›lar-la, ertesi gün Albay’›n apar topar serbest b›rak›lmas›-n› sa¤layan Baflbakan-Genelkurmay Baflkan› aras›ndayaflanan gölge boksunun “Ordu-AKP” ve “Ordu-Fethul-lahç›lar” çat›flmalar› boyutlar› kadar “AKP içi mücade-le” boyutu da hesaba kat›lmal›d›r.

Son zamanlarda iktidar partisindeki 'iktidar' mücadele-sini baflka göstergeleri de ortaya ç›kmaktad›r. AKP ilkongrelerinde, parti içi "güç ve iktidar" mücadelesi bü-tün ç›plakl›¤›yla ortaya ç›kt›. AKP kurmaylar› "tek sestek liste" dayatmas› yaparken, muhalifler kongreleri,2011 seçimlerinin ince hesaplar›n›n çat›flma alan›na çe-virdiler. Tam böylesi bir zamanda cemaatle çeliflkileri-nin öne ç›kmas› Erdo¤an’› bir hayli s›k›nt›ya sokmak-ta ve daha sald›rgan bir siyaset izlemesine yol açmak-tad›r.

Önümüzdeki günler belirleyici geliflmelere gebe görü-nüyor. Cemaat, 2007’deki AKP’yi kapatma davas›ndakapatma karar› ç›kmay›nca ertelemek zorunda kald›¤›ad›mlar› ya da benzeri giriflimleri yeniden gündeme ge-tirebilir. Olas› bir seçim baflar›s›zl›¤›n›n sonuçlar›n›nAKP -ya da ‹slamc› Hareket- içindeki dengeleri neyönde de¤ifltirece¤i, bu geliflmeler hesaba kat›larak eleal›nmal›d›r. AKP’nin erimeyi durdurmas› ihtimalindeise rejim operasyonlar›nda sald›r› kampanyas›na komu-ta eden Fethullahç›lar›n parti içinde güçlenmeleri yineen büyük ihtimaldir.

17

S‹YASAL GÜNDEM

CIA ajan› Graham Fuller’in “Fethullah Gülen, modern devlettoplumunda ‹slam’›n nas›l bir rol oynamas› konusunda geniflbir vizyonu temsil ediyor” sözleri herfleyi gözler önüne seriyor

Page 20: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

18

TOPLUMSAL MUHALEFET

Türkiye’nin son otuz y›l›na dam-gas›n› vuran neoliberal dönüflümhem egemenler cephesini hemde toplumsal muhalefeti krizesürükledi. Muhalefet hak müca-deleleriyle kuflat›lm›fl afla¤›danyukar› bir yenilenmeyle bu kriziaflabilir. Muhalefetin krizi, politikçizgi, tarz, mücadele dinamiklerive araç üzerine yürütülen tart›fl-malar›n, dönemin koflullar› göze-tilerek yenilenmeci bir anlay›fllayürütülmesi sayesinde afl›labilir

Toplumsal muhalefette aray›fllar

Toplumsal muhalefette aray›fllar

Siyasal yelpaze yeniden flekil lenirken

Page 21: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

008’den itibaren derinleflen küresel iktisadikriz, dünya kapitalist sistemine yön verenneoliberal stratejinin de¤iflimine dönük büyükbir bas›nç oluflturuyor. Yeni sömürgecilikpolitikalar›nda önemli de¤iflimlere gebe bir

dönem aralan›yor ve ülkemizde de önemli de¤iflimleritetiklemeye aday bir dizi dinamik birikiyor.

Küresel ekonomik krizin tetikledi¤i de¤iflim dinamikle-rinin toplumsal muhalefetteki izlerini deflifre edebilmek,tarihsel ve yap›sal unsurlar›yla birlikte bütünlüklü birsiyasal çözümlemeyi gerekli k›l›yor. Bu bak›mdan vur-gulanmas› gereken ilk husus, Türkiye’nin yaklafl›k son30 y›l›na neoliberal stratejinin damgas›n› vurmufl oldu-¤udur. ‹kinci husus, neoliberal stratejinin bu “uzun 30y›l›n›n” onun baflar›lar› kadar zaaflar›na da iflaret etti-¤i gerçe¤idir. Bu aç›dan bak›larak, benzer ülkelerle k›-yasland›¤›nda neoliberalizmin Türkiye’de devleti vetoplumu dönüfltürme hamlesi, deyim yerindeyse, “rötar”yapm›flt›r. Neoliberalizmin bu geliflim seyrinin bellibafll› üç özelli¤inden söz edilebilir:

(i) Öncelikle uluslararas› yeni iflbölümüne uygun ola-rak Türkiye’nin dünya kapitalist sistemiyle “derin bü-tünleflmesini” amaçlayan neoliberalizm, bafl›ndan beriiktidar blo¤unun tümünün sahiplendi¤i bir strateji ol-mufltur. Neoliberal gündemin süreklili¤i bununla ilgili-dir.

(ii) Ne var ki, IMF, Dünya Bankas› ve OECD gibikurulufllar›n elinde salt bir (emek karfl›t› köklü dönü-flümler de içeren) ekonomi politika demeti olarak gö-rünen neoliberalizm, ancak politik ve jeopolitik sonuç-lar yaratarak sonuca ulaflacak bir stratejidir. Kurulu re-jimin restorasyonu/dönüflümü11 anlam›na da gelen buolgu, iktidar blo¤unda (oligarfli içinde) gittikçe derinle-flen yar›lmalara neden olmufltur. Geleneksel merkez si-yasal ak›mlar ile özellikle askeri bürokrasi, neolibera-lizmin ekonomi politikas›na gösterdi¤i sempati ve sa-hiplenmeyi politik/jeopolitik boyutundan esirgemifl, te-reddütler ve direnifller sergilemifltir. ‹ktidar blo¤undayani oligarfli içinde de güçlü yans›malar›n› bulan buçatlak, neoliberalizmin rötarl› gerçekleflmesinin asli ne-denlerinden biridir. Bu gecikmede Türkiye'nin kendineözgü s›n›fsal yap›s›n› mutlaka hesaba katmak gerek-mektedir. Yani toprak a¤alar›n›n ve feodal kal›nt›lar›ntasfiye süreci ve kapitalizmin yayg›nlaflt›r›lmas›, ege-menler aras› (oligarfli içi) çeliflkileri keskinlefltirmifltir.Neoliberal ekonomik dönüflüme ba¤l› olarak s›n›fsal ya-p›n›n ve mevzilenmenin parçalanmas›, elbette sürecekarfl› ciddi bir direnci de beraberinde getirmifltir.

(iii) Neoliberalizmin ilk döneminde, 1987’den 1990’la-r›n ortalar›na kadar uzanan ve örgütlü iflçi hareketi, ka-

mu çal›flanlar› hareketi ve ö¤renci hareketine dayanantoplumsal muhalefetin 12 Eylül öncesinden gelen biri-kimi de içeren konjonktürel dinamizmi, neoliberal stra-tejinin rötar yapmas›nda k›smen etkili olmufltur.22

Ekonomik ve politik/jeopolitik bütünlü¤ü ile neoliberalstratejiyi ülkede yerlefltirmek isteyen ilk politik figür vebu anlamda neoliberal stratejinin ülkemizdeki gerçekmimar› Turgut Özal’d›r. Özal ekonomiyi dönüfltürmekonusunda sa¤lad›¤› baflar›y› yukar›da sözü edilen ge-rekçeler nedeniyle siyasal rejimi dönüfltürmede göstere-memifltir. Ancak tam da bu k›smi baflar›s›zl›k nedeniy-ledir ki, 1990’lar›n ikinci yar›s›ndan günümüze siyasalyelpazedeki konumlan›fllar neoliberalizmin “ekonomipolitikas›ndan” soyutlanm›fl bir flekilde “politik/jeopoli-tik” sonuçlar› etraf›nda flekillenmifltir. “Kimlik siyaseti”olarak adland›r›lan bu saflaflt›r›c› parametre, AB uyumsüreci ile iyice güçlenmifl, neoliberal stratejinin iktisa-di program›na onay vermekle birlikte siyasi sonuçlar›-na mesafeli duran güçlerin, “statükocu”, “devletçi”, “sa-vunmac› milliyetçi” gibi s›fatlarla an›lmas›na neden ol-mufltur. Söz konusu stratejiyi bütünlüklü biçimde savu-nan ve “özgürlükçü”, “demokrat”, “liberal” gibi terim-lerle an›lan Özalc› çizgi ise, programatik devaml›l›¤›n›ancak 2000’li y›llarda adeta “imal edilen” AKP eliylesa¤layabilmifltir. Siyasal ‹slam’›n neoliberal politikalar›nuygulay›c›s› olarak özgün bir flekilde rejime monte edi-lebilmesini sa¤layan ve “›l›ml› ‹slam projesini” ülke-mizde yaflama geçiren siyasal aktör olan AKP, bu çiz-gisiyle 2000’li y›llar›n ilk on y›l›nda rejimin dönüflü-müne de damgas›n› vurmufltur. Bu süreçte hem ege-men blo¤un bilefliminde bir de¤iflim hem de rejim aç›-s›ndan neoliberal politikalar›n gere¤i olan bir dönüflüm

19

TOPLUMSAL MUHALEFET

2

Neoliberal stratejiyi Türkiye’de ilk yerlefltiren TurgutÖzal’d›r. 1990’larla beraber kesintiye u¤rayan bu süreç prog-ramatik aç›dan 2000’li y›llarda adeta “imal edilmifl” bir partiolan AKP’yle devam etmifltir.

Page 22: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

yaflanm›flt›r. Bafltabelirtildi¤i gibi, bude¤iflim ve dönü-flüm, ciddi “rö-tar”larla birlikteyaklafl›k 25 y›la ya-y›lm›flt›r. Böyleceuzun bir bekleyiflinard›ndan neoliberalhedefler do¤rultu-sunda nihayet ger-çekleflen “do¤um”,küresel ekonomikkrizle çak›flm›fl bu-lunmaktad›r. Görün-tüde zamana yay›la-rak olgunlaflm›fl gi-bi duran yeni rejim,gerçekte bir belir-sizli¤e ve bofllu¤ado¤maktad›r. Neoli-beralizm Türkiye’detam bir siyasal za-fer kazand›¤› andatüm dünyada ayak-lar›n› bast›¤› zeminçat›rdamaya bafllam›flt›r. Bu bofllu¤un yaratt›¤› ve yara-taca¤› yap›sal sorunlar, hiç kuflku yok ki, önümüzdekidönem siyasetinin flekillenmesinde etkili bir rol oyna-yacakt›r.

Egemen blo¤un de¤iflmekte olan bilefliminin ve neoli-beral gereklere göre dönüflen rejimin yeterince oturma-mas›n›n yaratt›¤› kaotik etkiyi ve bir dönemin kapan-ma sinyallerini yans›tan ilk durak, 29 Mart 2009 se-çimleri olmufltur. 29 Mart seçimleri AKP’nin düflüflü-nün bafllang›c›n› olufltururken, siyasal arenaya da hare-ketlilik getirmifltir. Bu hareketlili¤i koflulland›ran temeletken, Türkiye’de düzen içi siyasal yelpazenin yaslan-d›¤› zeminin (siyasi rejimin) de¤iflmifl olmas›d›r. Siya-sal rejimin iki temel unsuru olan laikli¤in muhafazakarbir yorumla ele al›nmas›n›n ve üniterlik anlay›fl›nda birdönüflüm ihtiyac›n›n gereklili¤i, art›k düzen içi siyasalyelpazenin ortak kabulü haline gelmifltir. Türkiye’de ik-tidar blo¤unun tekelci sermaye kanad› ve onun göbek-ten ba¤l› oldu¤u emperyalist merkezlerin olanca güçle-riyle gerçeklefltirmek istedikleri dönüflümün en önemliaflamalar› bu anlamda tamamlanm›flt›r.33 Bir bak›maÖzalc› çizgi, 2000’lerde AKP eliyle genelleflmifl ve si-yasal rejimin kendisi haline gelmifltir. Tam da bu yüz-den AKP, bugüne kadar tatt›¤› “alternatifsizlik” ayr›ca-

l›¤›n› bir siyasi parti olarak art›k yitirmeye bafllam›flt›r.Zira art›k di¤er partiler de ad›m ad›m bu zeminin ge-reklerine uygun de¤iflimlere/aç›l›mlara yönelerek ege-menler aç›s›ndan uygun seçenek haline gelme çabas›içine girmifllerdir. Bu noktada CHP’nin aç›l›mlar› engörünür olanlar›d›r.

Bu yeni durumun siyaset sahnesinde çok yönlü etkile-ri olacakt›r. Öncelikle düzen içi siyasal yelpazedeki ye-ni konumlan›fllar üzerinde kimlik siyasetinin belirleyicietkisi, son 10-15 y›ld›r oldu¤u gibi ekonomi politikaboyutundan kopart›lm›fl tarzda art›k gerçekleflemeyecek-tir. Üstelik yaflanan ekonomik kriz de her fleyden ön-ce egemen siyasetin bu temel aks›n›n ortadan kalkma-s›nda ya da eklemlenerek baflka biçimlere dönüflmesin-de katalizör rolü oynayacakt›r. Bu ise AKP’ye varl›kzemini sunan “tepkisel milliyetçi-muhafazakar/liberal”fleklindeki kutuplaflman›n miad›n›n doldu¤u, bütün bupozisyonlar›n ekonomi politika unsurlar›n› da içerecektarzda yeniden tan›mlanaca¤› anlam›na gelmektedir.AKP ise ya miad›n› doldurmufl saflaflmay› sürekli ye-niden üreterek mevcut gücünü ve “›l›ml›” ‹slamc› çiz-gisini koruyabilecektir ya da bünyesinde yer alan ucuaç›k ‹slamc› çizgiye set çekmek suretiyle yeni siyasalrejimin merkez sa¤ partisine dönüflecektir.44 Henüz AKP

20

TOPLUMSAL MUHALEFET

Neoliberal dönü-flüm sürecinin ta-mamlanmas› ileortaya ç›kan “ye-ni” durum AKP d›-fl›nda di¤er siyasipartileri de de¤i-flimin gere¤i do¤-rultusunda ad›m-lar atmaya zorla-d›. Bu noktadaCHP’nin aç›l›mlar›en görünür olan-lar›d›r. Son dö-nemde CHP’nin‘çarflafl› üye’ aç›l›-m›, Kürt sorunun-da ortaya koydu¤uyönelim bu çaba-n›n yans›malar›olarak de¤erlen-dirilebilir.

Page 23: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

bu yönelimlerden herhangi birini tercih etmifl de¤ildir.Buna ra¤men, AKP –asl›nda genel olarak ‹slamc› Ha-reket- içinde iktidar mücadelesinin büyüdü¤üne dairemareler giderek artmaktad›r. Bu emarelerin en belirgi-ni son süreçte Fethullahç›lar›n hamleleriyle gündemegeldi. Ancak AKP’deki parti içi iktidar mücadelesi aç›kbir çat›flma olarak de¤il, Fethullahç›lar›n klasik yöntem-leri olan kuflatma stratejisine uygun olarak çeflitli do-lay›mlar etraf›nda geliflmektedir.55 AKP özelinde ‹slam-c› Hareketin de¤iflim bas›nc› karfl›s›ndaki yönelimi,önümüzdeki dönemin siyasal geliflmelerinin en belirginunsurlar›ndan birini oluflturacakt›r. T. Erdo¤an’›n“2011’de son kez milletvekili aday›y›m” aç›klamas› dabu ba¤lamda de¤erlendirilebilir.

Geleneksel merkez sa¤ ve merkez sol güçlerde gözle-nen hareketlilikleri de, bu yeni siyasal zemin içinde de-¤erlendirmekte yarar vard›r. Bu çevreleri motive eden“geçmifle dönme” olas›l›¤› de¤ildir. Rejimin laiklik veüniterlik anlay›fl›nda gerçekleflen restorasyon/dönüflümbu çevreler bak›m›ndan da veri kabul edilmektedir. Ge-leneksel merkezleri motive eden, gerçekleflmekte olanrejim dönüflümünün AKP eliyle nerelere kadar uzana-ca¤›n›n tafl›d›¤› belirsizliktir. Tekelci sermaye ve em-peryalist merkezlerin beklentileri do¤rultusunda restoreedilen siyasi rejimin istikrara kavuflturulmas› ve iyi yö-netim gereksinimi, geleneksel merkezlerin önümüzde-ki dönemdeki temel siyasi iddialar›n› oluflturacakt›r. Buise bölüflüm iliflkileri ve yeniden da¤›t›m mekanizma-lar› ile kamusal alan›n nas›l dizayn edilece¤i konular›-n›n, düzen içi güçler bak›m›ndan da baflat siyasal te-malar haline gelece¤ine iflaret etmektedir.

Yerel seçimlerin hemen ard›ndan Demirel-Cindoruk iki-lisinin sergiledi¤i performans, eski AKP kurmaylar›n-dan Abdüllatif fiener’in çoktand›r bafllatt›¤› parti girifli-mini bekleme odas›ndan ç›karmas›, MHP’de parti içimuhalefetin yeniden bafl göstererek erken genel kurulbas›nc› yaratmas› gibi olgular bu çerçevede de¤erlendi-rilmelidir.

Ana hatlar›yla ortaya konan çerçeve, merkez solda göz-lenen hareketlilikleri anlamak aç›s›ndan da aç›klay›c›-d›r. Merkez solun ana çekim merkezi olan CHP’nintürbanla bafllayan “aç›l›mlar›na” Kürt sorununu da ek-lemesi, düzen içi siyasal zeminin bir gere¤i olarak gö-rülmelidir. Önümüzdeki genel seçim sonras›nda olufla-cak muhtemel bir koalisyon içinde hükümetin ana par-tisi olma hedefi güden CHP’deki de¤iflim bas›nc›, flim-dilerde parti içi iktidar de¤ifliminden ziyade gelenekseltekelci sermayenin politik “aç›l›mlar›na” uyum sa¤lamaekseninde ve nispeten s›n›rl› ölçülerde geliflmektedir.

TOPLUMSAL MUHALEFET

“Komünistlerin ‹ngiltere'de çartistler ve Amerika'da da tar›m re-formcular› gibi mevcut iflçi s›n›f› partileri ile olan iliflkileri ‹kinci Bölüm-de aç›kland›. Komünistler iflçi s›n›f›n›n ivedi hedeflerine ulafl›lmas› ve o andaki ç›-karlar›n›n gerçekleflmesi için savafl›rlar; ama mevcut hareket içeri-sinde, bu hareketin gelece¤ini de temsil eder ve gözetirler. Komü-nistler Fransa'da, tutucu ve radikal burjuvaziye karfl›, sosyal-demok-ratlar ile ba¤lafl›kl›k kuruyorlar, ama büyük devrimden gelenekselolarak devral›nm›fl sözlere ve yan›lsamalara karfl› elefltirel bir tutumtak›nma hakk›n› da sakl› tutuyorlar. ‹sviçre'de radikalleri destekliyorlar, ama bu partinin k›smen, Fran-sa'daki anlam›yla, demokratik sosyalistlerden, k›smen de radikalburjuvalardan olmak üzere, birbirlerine karfl›t ö¤elerden olufltu¤u-nu gözden kaç›rm›yorlar. Polonya'da ulusal kurtuluflun ilk koflulu olarak bir tar›m devrimiüzerinde direten partiyi, 1846 Krakov ayaklanmas›n› bafllatan parti-yi destekliyorlar. Almanya'da, devrimci bir tutum tak›nd›¤› sürece, mutlak monarfli-ye, feodal a¤al›¤a ve küçük-burjuvaziye karfl›, burjuvaziyle birliktesavafl›yorlar. Ama, Alman iflçileri, burjuvazinin kendi egemenli¤i ile birlikte getir-mek zorunda oldu¤u toplumsal ve siyasal koflullar› olabildi¤inceçok say›da silahlar olarak burjuvaziye karfl› derhal kullanabilsinler di-ye ve Almanya'da gerici s›n›flar›n devrilmelerinin ard›ndan bizzatburjuvaziye karfl› savafl derhal bafllayabilsin diye, iflçi s›n›f›na burjuva-zi ile proletarya aras›ndaki düflmanca karfl›tl›k konusunda mümkünolan en aç›k bilinci kazand›rmaya çal›flmaktan bir an için olsun gerikalm›yorlar. Komünistler dikkatlerini esas olarak Almanya'ya çeviriyorlar, çünkübu ülke 17. yüzy›lda ‹ngiltere'dekinden ve 18. yüzy›lda Fransa'dakin-den daha geliflkin bir Avrupa uygarl›¤› koflullar› alt›nda ve çok dahafazla geliflmifl bir proletarya ile yap›lmak zorunda olan bir burjuvadevrimi arifesindedir ve çünkü Almanya'daki burjuva devrimi, onuhemen izleyecek bir proleter devriminin bafllang›c› olacakt›r. K›sacas›, komünistler, her yerde, mevcut toplumsal ve siyasal düze-ne karfl› her devrimci hareketi destekliyorlar. Bütün bu hareketler-de, o andaki geliflme derecesi ne olursa olsun, mülkiyet sorununu ohareketin esas sorunu olarak ön plana ç›kar›yorlar. Son olarak, her yerde, bütün ülkelerin demokratik partileri aras›ndabirlik ve anlaflma sa¤lanmas› için çal›fl›yorlar. Komünistler, kendi görüfllerini ve amaçlar›n› gizlemeye tenezzül et-mezler. Hedeflerine ancak tüm mevcut toplumsal koflullar›n zorlay›k›lmas›yla ulafl›labilece¤ini aç›kça ilânediyorlar. Vars›n egemen s›n›flarbir komünist devrim korku-suyla titresinler. Proleterlerinzincirlerinden baflka kay-bedecek bir fleyleri yok.Kazanacaklar› bir dün-ya var. BÜTÜN ÜLKELER‹N ‹fi-Ç‹LER‹, B‹RLEfi‹N‹Z!”KKaarrll MMaarrxx--FFrriieeddrriicchhEEnnggeellss//KKoommüünniissttMMaanniiffeessttoo

Marx ve Engels’ten devrimci taktikler

Page 24: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

22

TOPLUMSAL MUHALEFET

Bu noktada, CHP’nin yönetimdeve politikada köklü de¤iflim san-c›s›n› biraz gecikmeli yaflamas›-n›n daha güçlü bir olas›l›k oldu-¤u söylenebilir. Muhtemelen po-litik yaflam›n›n son dönemeçleri-ne giren Baykal aç›s›ndan, (se-çimler sonras›nda hükümete gire-bilirse birkaç y›l gecikmeli, bafla-r›s›z bir sonuç elde eder ise önü-müzdeki genel seçimler sonras›n-da) parti baflkanl›¤›n› devretmekgüçlü olas›l›k olarak gözükmekte-dir. Yaflanan ekonomik krizinsonlar›na do¤ru, kriz sonras›nayönelik politika aray›fllar›n› dayans›tacak olan bu muhtemel de-¤iflim, sosyal demokraside birdönemi kapat›rken güçlü bir de¤iflim bas›nc› alt›nda ye-ni bir dönemi açmaya aday olacakt›r.

Özetle, düzen içi siyasal güçler aç›s›ndan ortaya ç›kansöz konusu aray›fllar›n, bir dönem biterken bir di¤eri-nin bafllama sanc›lar›n› yans›tt›¤› söylenebilir. Kuflkusuzyeni bir dönemin bafllamas›n› siyasal alanda temellen-direcek as›l unsur, siyasetin ana akslar›ndaki (en bafltada bölüflüm iliflkileri ve yeniden da¤›t›m mekanizmala-r› ile kamusal alan›n nas›l dizayn edilece¤i konular›n-daki) de¤iflim oluflturacakt›r. Tüm belirsizli¤ine ra¤men,dünya çap›nda yeni bir hegemon gücün oluflamad›¤›“çok kutuplu” bir dünya tablosunda, kendine manevraalan› yaratmak isteyen kapitalist devletlerin çeflitli yö-nelimlerle yeni tür devletçi müdahalelere giriflmeleri ka-ç›n›lmaz görünmekte iken, di¤er yandan da bu ekono-mi politikalar›n›n emek düflman› niteli¤i ve çeflitli li-beral uygulamalar içermeleri güçlü olas›l›k olarak be-lirmektedir.66 Bu nedenle ba¤›ml›l›k iliflkilerinin ve ye-ni sömürgecilik sistemati¤inin de bu tür bir devletçi-lik-liberalizm k›rmas› yeni aray›fllar içinde biçimlenme-si egemenlerin güçlü yönelimlerinden birisi olarak ge-liflmeye adayd›r. Ancak bu geliflmelerin tümü ülke içidengeler ve uluslararas› jeopolitik düzlemlerdeki gelifl-melere uygun olarak biçimlenirken, s›n›flar mücadelesi-nin prizmas›ndan k›r›larak geçecektir. Bu k›r›lganl›¤›nboyutlar›, ülke içinde egemen politikalar›n iç bütünlü-¤ü kadar, ezilen s›n›flar›n mücadele becerileriyle dedo¤ru orant›l› geliflecektir.

Toplumsal muhalefette çözülme vearay›fllar12 Eylül yenilgisi ve SSCB’nin da¤›lmas›n›n ard›ndan,

25 y›la yak›n bir süredir solun içindeki politika aray›fl-lar›, esas olarak egemen politikalar›n/kutuplaflmalar›nyans›mas› olarak biçimlendi. Uluslararas› düzlemdekiyeni flekillenme aray›fllar›na ba¤l› olarak, egemenleraras›ndaki “ulusalc›l›k-liberalizm” kutuplaflmas›n›n mi-ad›n›n dolmas›, önümüzdeki dönemde ülkemizdeki s›-n›f hareketinin yeniden infla ve solun yeniden biçim-lenme sürecinin geliflimine damga vuracak temel önem-de bir olgudur. Kuflkusuz yaz›lanlar çizilenler incelen-di¤inde görülecektir ki, sosyalist sol liberal kanad›ndanulusalc› kanad›na uzanan çeflitlili¤i içinde, neoliberaliz-min bütünlüklü (ekonomik, politik ve jeopolitik) elefl-tirisini ihmal etmifl de¤ildir. Ancak genel olarak solgrup ve partilerin bu pozisyonu söylemde kalm›fl, ger-çekte ise rejim sorunu etraf›nda flekillenen siyasal yel-paze içinde yer edinme aray›fllar› belirleyici olmufltur.

Oysa ayn› dönemde devrimciler solda genel olarak be-nimsenen bu temel siyasal yaklafl›ma karfl› tutum al-m›fllard›r. Devrimciler, laiklik ve üniter yap› etraf›ndaflekillenen rejim sorununu, neoliberalizmin bütünlüklügerçekleflme gereksiniminin aç›k bir belirtisi olarak gör-müfller, tam da bu yüzden her miliminde oligarflininideolojik hegemonyas›n› bar›nd›ran verili siyasal yelpa-zeyi “yukardan saflaflma” fleklinde nitelendirmifller vebir bütün olarak reddetmifllerdir. Devrimciler, an›landönemde, politikleflmifl bir halk hareketi inflas›na yöne-lerek verili siyasal düzlemi kolonlar›yla birlikte tepetaklak etmenin kavgas›n› vermifllerdir. Devrimci inisi-yatiflere dayal› toplumsal mücadelenin geçti¤imizdönemde, d›flar›dan bak›ld›¤›nda siyaseten pek “görünürolmayan” ancak özellikle yaflanmakta olan de¤iflimlebirlikte, son zamanlarda yaflam›n somut pratikleri için-

Page 25: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

23

TOPLUMSAL MUHALEFET

de göreli olarak “fazlas›yla hissedilen” varl›¤›, bu yö-nelimin do¤al bir sonucudur. Oysa verili siyasal yelpa-ze esas al›nd›¤›nda, (yani bu kapan›n içine bir kez gi-rildi¤inde) neoliberalizmin rejim restorasyonu/dönüflümütemelinde k›flk›rtt›¤› çeliflkiler ya rejimle birlikte ülke-nin bir beka sorunu olarak görülecektir (solun ulusalc›versiyonlar›) ya da “otoriter rejimi” nihayete erdirecekbir demokrasi hamlesi olarak alk›fllanacakt›r (solun li-beral versiyonlar›). Toplumsal muhalefetin 1990’l› y›l-lardan günümüze sarkan uzun ve derin krizinin ana ne-deni, burada aranmal›d›r.

Neoliberal kapanda köfle kapmacayla geçen bu uzundönemin aç›k bir özelefltirisi yap›lmadan sol hareketle-rin hem kendi içlerinde hem de muhalefet hareketininbütününde yeniden ürettikleri krizi aflmalar› olas› gö-rünmemektedir. Zira önümüzdeki dönemde oligarflininherkesi buyur edece¤i yeni yelpazenin siyasal koordi-natlar› belirginleflmektedir. Rejimin laik ve üniter ka-rakterinin restorasyonu konusunda iktidar blo¤unda kon-sensüs oluflmufltur; flimdi herkesin buyur edildi¤i siya-sal saflaflmalar, söz konusu restorasyonun çap› ve de-rinli¤i üzerine yükselecektir. Kapitalizmin küresel krizikoflullar›nda yeni siyasal yelpaze üzerinde oligarflininideolojik hegemonyas›n› ayn› flekilde devam ettirece¤ibeklenmemelidir. Bunun bir di¤er anlam›, oligarflinin,sömürü temelli çeliflkileri görünmez k›lmay› önceki dö-nemde oldu¤u gibi rahatl›kla baflaramayacak olmas›d›r.Tam da bu yüzden önümüzdeki dönemde solun tarih-sel sorumlulu¤u çok daha büyük bir önem kazanm›fl-t›r. “Kürt aç›l›m›”, “Alevi aç›l›m›”, “Ermeni/az›nl›klaraç›l›m›” gibi davetlere tersinden ya da düzünden bal›k-lama dalma gibi sol e¤ilimler eski hastal›klar›n bir te-zahürü olarak görülmeli, en az›ndan sütten a¤z› yanan-lar›n yo¤urdu üfleyerek yemesine benzer bir serinkan-l›l›k sergilenmelidir. Bu “aç›l›mlar” kamunun yenideninflas› bütünlü¤ü içindeki yeri itibar›yla de¤erlendirilme-yip77 kendi tekil varl›klar› içinde ele al›nd›¤› müddetçetoplumsal muhalefetin görece diri kesimlerini oluflturanKürt ve Alevi hareketinin temsilcileri, yak›n bir gele-cekte “kültürel kimlik temelli yeni-korporatist”88 iliflki-nin bir bilefleni olmaya kendilerini haz›rlamak duru-mundad›r. Benzer bir uyar›y› demokratik kitle örgütle-ri için nicedir yapt›¤›m›z da hat›rlanmal›d›r. Profesyo-nel mesleklerin (sa¤l›kç›, e¤itimci, mühendis vb.) de-¤ersizleflmesi ve meslek erbapl›¤›n›n proleterleflmesi ne-ticesinde, homojen meslek gruplar› iç kutuplaflma ya-flayarak parçalanmaktad›r. Bu koflullarda kapitalist dü-zenin, meslek örgütlerine ilgili sektörlerin düzenlenme-sinde “sosyal diyalogcu” rolünü empoze etti¤i bilin-mektedir. Hukuki ya da fiili olarak bu rolün benim-

S›n›f hareketinin yeniden infla sürecinde, üzerinde durulacaktemel unsur, 12 Eylül’den sonra edindi¤i kendi gücünegüvenmeme al›flkanl›¤›ndan kurtularak toplumsal muhalefe-tin, solun, iflçi hareketinin ve Kürt hareketinin kendi ortakba¤›ms›z var olufllar›n› gerçeklefltirebilecek bir perspektifleyola ç›kmalar› olmal›d›r

Page 26: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

senmesi durumunda, meslek temelli yeni-korporatizminbir bilefleni olmak kaç›n›lmaz olacakt›r. Bu durum isekendi gücü üzerinden de¤il egemenlerin sundu¤u kul-var çerçevesinde bir siyasal pozisyon al›fl› zorunlu k›-larken, girilen kulvar içindeki “tali konularla” u¤rafla-rak tarih sahnesinde etkin rol oynama iddias›ndan vaz-geçmek anlam›na gelecektir. Solda yeni parti aray›flla-r›n›n kap›s›n› çalmadan geçmedi¤i kimlik ve meslek te-melli yap›lar›n kendi tarihlerine ve temsil ettikleri kit-lelere karfl› sorumluluklar›n›n bir gere¤i olarak buradaalt› çizilen olas›l›¤› etrafl› bir flekilde de¤erlendirmele-ri beklenmelidir.

Görüldü¤ü gibi, günümüzde yeni bir siyasal dönemegirilirken, toplumsal muhalefet bileflenlerinin ve solunen temel hastal›¤›n›n, kendi gücüne güvenmeme, bafl-

ka güçler üzerinden siyaset yapma, onlar›n kendilerineaçt›¤› kulvarlarda siyaset yapma gelene¤i oldu¤unu söy-lemek abart› olmayacakt›r. Soldaki pragmatik siyasettarz›n›n ana kaynaklar›n›n bafl›nda bu sorun gelmekte-dir. S›n›f hareketinin yeniden infla sürecinde, üzerindedurulacak temel unsur bu hastal›ktan kurtularak toplum-sal muhalefetin, solun, iflçi hareketinin, kad›n hareketi-nin ve Kürt hareketinin kendi ortak ba¤›ms›z var olufl-lar›n› gerçeklefltirebilecek bir perspektifle yola ç›kmala-r› olmal›d›r. Çünkü baflkalar›n›n gücü üzerinden yap›-lan siyaset ile asla güç biriktirilemez, asla ba¤›ms›z vedevrimci bir ufuk gelifltirilemez.

Kürt Hareketi yol ayr›m›na do¤ruBu süreçte toplumsal muhalefetin en büyük gücü olanKürt Hareketi’nin bir yol ayr›m›na do¤ru ilerledi¤i gö-rülmektedir. Ba¤›ms›z bir Kürt devleti olas›l›¤›n›n butarihsel konjonktürde ortadan kalkmas›n›n yan› s›raPKK’nin de uzun bir süredir ba¤›ms›z devlet kurmayayönelen politikalar› bir kenara b›rakmas›yla birlikte,Kürt Hareketi ülke içi siyasette “kültürel haklar” çer-çevesinde yürüttü¤ü “kimlik siyasetinin” s›n›rlar›na gel-mifltir. Ulusal kurtulufl çizgisinin 1990 sonlar›nda libe-ral kimlik siyasetine dönüflmesinin ard›ndan, gelinennoktada etnisite temelli siyaset çizgisi yeni bir dönümnoktas›na yaklafl›yor. Öcalan’›n 15 A¤ustos “aç›l›m›”ve bu çerçevedeki di¤er geliflmeler etraf›nda oluflan at-mosfer (beklentileri karfl›las›n ya da karfl›lamas›n) butespiti do¤ruluyor.

Bir yandan PKK’nin K. Irak’ta k›skaca al›nmas›, di¤eryandan küresel ekonomik kriz koflullar›nda bölgenin ta-r›m ve sanayi eksenli ucuz emek cennetine çevrilmehedefiyle Kürt yoksullar›n›n gericili¤in kuca¤›na itile-rek proleterlefltirilmesinin hedeflenmesi, Kürt sorunununAmerikanc› burjuva çözümünü ve AKP’nin “Kürt aç›-l›m›n›” oluflturuyor. Bu Amerikanc› burjuva çözümad›m ad›m ilerletilirken ve kültürel haklar, Anayasalkimlik, af gibi taleplere yönelen silahl› mücadele s›n›r-lar›na ulaflm›flken, sa¤da kendine yer bulamayaca¤› net-leflen Kürt Hareketi’nin önünde iki ana seçenek var.Birincisi, kimlik siyasetinin yeniden üretilmesi eksenin-deki liberal bir yönelimle, sosyal demokrasinin gelecek-teki olas› yeniden yap›lanma sürecine dahil olmak, bukulvarda etkili bir rol oynamak. ‹kincisiyse, sola yöne-lerek, hareketin s›n›fsal zeminini emek ekseni etraf›ndagüçlendirmek, emekçi ve yoksullara dönük sosyal ze-minlerini geniflletici programlar›/çal›flmalar› öne ç›kar-mak. ‹kinci seçene¤in anlam› Kürt Hareketi’nin toplum-sal muhalefetin yeniden yap›lanmas›n›n en etkin bile-flenlerinden birisine dönüflmeyi tercih etmesidir. Kürt

24

TOPLUMSAL MUHALEFET

Bu yenilenme sürecinde sol liberal çevrelerde h›zl› davran-ma e¤ilimi yüksek. Oysa, köklü de¤iflim dönemlerinde ortayailk ç›kanlar daima sürecin en pragmatik unsurlar› olur.

Page 27: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

hareketi bu iki tercihten birisine -belki de ikisine bir-den- do¤ru sürüklenmekten kendini al›koyamayacakt›r.

Çat› partisi giriflimi, –bugüne kadarki tart›flmalar ›fl›¤›n-da- kimlik merkezli siyasette bir aray›fl ile sol libera-lizmin döneme uyarlanmas› çabalar›n›n iç içe geçti¤ibir görüntü yaratmaktad›r. Kürt Hareketi’nin, baz› Ale-vi çevreleri, kimi sol ve sosyal demokrat çevreleri vebir k›s›m “Müslüman demokratlar” ile “liberal demok-ratlar›” içermesi üzerinden yap›lan Çat› Partisi tart›flma-lar›, soldaki kimlik siyasetinin yeniden üretilmesi üze-rinden flekillenmektedir. Zira bir k›s›m (etkisiz ya daetkisi oldukça s›n›rl›) çevreler üzerinden temsil edilme-si düflünülen solun dahi bu flekildeki kat›l›m›, net bi-çimde solun da bir kimli¤e tekabül ederek ele al›nd›-¤›n› yans›tmaktad›r. Oysa solun gerçek temsili ancakyoksullarla bütünleflecek yeni bir iflçi hareketinin infla-s› süreci içinde ele al›nd›¤›nda bir anlam kazanacakt›r.Aksi, yani var olmayan dinamiklerin ka¤›t üzerinde birk›s›m geleneksel çevrelerce temsil edilmesi solu isteristemez bir “kimlik” haline dönüfltürmektedir. Kürt Ha-reketi’nin karfl› karfl›ya oldu¤u cendere nedeniyle, top-lumsal muhalefeti ve özel olarak solu kimlik siyasetiekseninde ittifaka zorlamas› asl›nda kendi açmaz›n› de-rinlefltiren, k›sa vadeli, s›¤ bir bak›fl aç›s›n›n ürünüdür.

Sol liberalizm yeniden sahne aray›fl›ndaKöklü dönüflüm dönemlerinde neredeyse daima ilk e¤i-

lim, kolayc›l›¤a baflvurarak eski program, eski tarz veeski ittifak politikalar›nda baz› k›smi tadilatlar yaparakyola devam etmek olmaktad›r. Bu aç›dan, egemenlerin-dünyada ekonomik bir çöküntüye yol açm›fl olsa da-ülkemizde dönemi siyasal bir “zaferle” kapatan libera-lizmden/liberal uygulamalardan tamamen vazgeçme e¤i-liminde olmad›klar› ve Kürt Hareketi’nin de kimlik si-yaseti temelli bir proje olan Çat› Partisi bas›nc›n› (enaz›ndan) flimdilik sürdürdü¤ü göz önünde tutulacakolursa, solda liberalizmden etkilenen kümelerin politikdurufllar›n› bir bütün olarak de¤ifltireceklerini beklemekdo¤ru olmayacakt›r. Buna karfl›n yaflanan de¤iflimeayak uydurma gayreti içine giren sol liberallerin, buyeni evrede ç›plak bir kimlik siyaseti yerine s›n›f si-yasetini de gözetiyormufl gibi yapan bir tarza yönele-cekleri, ancak toplumsal s›n›flar› da bir toplumsal kim-lik konumu gibi ele alarak sömürü iliflkisini by-passeden ve konuyu salt güç iliflkileri temelindeki bir top-lumsal eflitsizlik sorununa indirgeyen yaklafl›m›n sözcü-lü¤üne soyunacaklar› flimdiden ilan edilebilir.99

Devrimci gelenekten gelen hareketlerdeki, partilerdekide¤iflim alg›s› nispeten a¤›r geliflirken, sol liberal çev-relerde h›zl› davranma e¤ilimi yüksektir. Köklü de¤i-flim dönemlerinde genellikle ortaya ilk atlayanlar dai-ma sürecin en pragmatik unsurlar› olur. Zira bunlar de-neyimleri ve sistem içi ba¤lant›lar› nedeniyle siyasalgeliflmelere iliflkin daha iyi koku ald›klar› gibi, ayn› za-manda da sab›rs›zl›klar›, kolayc›l›klar› ve sistem içi it-

25

TOPLUMSAL MUHALEFET

Alevi toplumu-nun gericilikkarfl›s›ndakidirenme e¤ili-mi, günümüz-de AKP eliyleyerlefltirilmeyeçal›fl›lan Il›ml›‹slam projesikarfl›s›ndakiönemli top-lumsal dina-miklerden biri-sini oluflturdu.

Page 28: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

tifaklar›/olanaklar› nedeniyle köklü ol-maktan uzak, yüzeysel çözüm önerile-ri gelifltirirler. fiimdi de ayn› olgularlayüz yüzeyiz.

Siyasal pragmatizmi ana siyaset tarz›olarak benimseyen liberalizmden etkile-nen sol çevreler bu sürecin en atik ak-törleri durumundalar. ÖSP, 10 Aral›k,SHP, SP etraf›ndaki en geleneksel kü-melenmelerde bu pragmatik atiklik ra-hatl›kla gözlemlenmekte. Bu çevreleriniçinde olduklar› yeni parti aray›fl›n›nhiçbir yenili¤i olmad›¤›, yeni diye su-nulan parti aray›fl›n›n geçmifl sol libe-ral projenin (ÖDP’nin kurulufl fikriya-t›n›n) daha tutarl› ve daha aç›k savu-nusundan ibaret oldu¤u, en önemli far-k›n Kürt Hareketi ile daha yak›n ve“pragmatik” bir ba¤ kurmak oldu¤uanlafl›l›yor.

Son 20 y›lda yaflananlar çerçevesindeve yaflamda kan›tlanan olgular ›fl›¤›ndabakt›¤›m›zda, sol liberal/liberal sosyaldemokrat öbe¤in iki belirgin karakteris-ti¤i hat›rda tutulmal›d›r. Bunlar için ne-oliberalizm (küreselleflme) insanl›¤›nbir tür yazg›s›d›r; köklü meydan oku-malar fazlas›yla romantiktir, gerçekçiolan bu vektörel hat içinde kalarak öz-gürlükçü ve sosyalizan dönüflümlerigerçeklefltirebilmektir. Ayn› flekilde ne-oliberal yeniden yap›lanman›n politik/jeopolitik sonuçla-r›, siyasal rejimin demokratiklefltirilmesine dönük aç›-l›mlar olarak görülmeli ve selamlanmal›d›r. Bu özellik-leriyle sözü edilen siyasal öbek için en ileri hat, “ne-oliberalizmin reforme edilmesi” program› olabilir. Sonaylardaki oluflumlara ve toplumsal muhalefetin bileflen-lerini öncelikle bu mercekten bakarak analiz etmek ge-rekir.

Sol içinde geçti¤imiz y›llar boyunca liberal solun he-gemonya tesis etti¤i ve egemenlerin liberal uygulama-lardan bir bütün olarak vazgeçmelerinin beklenemeye-ce¤i göz önünde tutuldu¤unda, önümüzdeki dönemdesolun yeniden biçimlenme çabalar›n›n zorlu bir süreç-ten geçece¤i ortadad›r. Yaklafl›k 25 y›ld›r yaflanan li-beral hegemonyaya ba¤l› olarak geliflen “muhalefet kri-zi” de hesaba kat›ld›¤›nda, devrimcilerin bu köklü de-¤iflim dönemine müdahale etmesinin gecikmeli olmas›bir yere kadar do¤al karfl›lanmal›d›r. Çünkü toplumsal

muhalefetin bünyesinde bar›nd›rd›¤›köklü ve yap›sal zaaflar›n›n bir andaafl›lmas› beklenemez. Sorunlar›n gerçekve derinlikli bir analiziyle birlikte, ye-niden infla sürecine yönelik köktenciçözüm önerileri gelifltirilmelidir.

‹lerici Alevi dinamiklerihareketliAlevi toplumunun gericilik karfl›s›ndakidirenme e¤ilimi, günümüzde AKP eliy-le yerlefltirilmeye çal›fl›lan Il›ml› ‹slamprojesi karfl›s›ndaki önemli toplumsaldinamiklerden birisini oluflturdu. 70’liy›llarda içinde geliflti¤i devrimci halkhareketinin sa¤lad›¤› ortam› yitirenAlevi dinami¤i liberal bas›nc›n alt›ndaflekillendi. Bu süreçte Alevilerde görü-len e¤ilimleri s›ralayacak olursak: Bi-rincisi, Alevi kitlesine güven veren ye-ni bir sol hareketin ortaya ç›kamamas›nedeniyle, “elde olan› koruma” dürtü-süyle sosyal demokrasiye (özel olarakCHP’ye) destek verme ve sosyal de-mokrasi içinde pozisyon tutma e¤ilimi-dir. ‹kincisi, geleneksel sosyal demok-rasinin (Sivas ’93’te oldu¤u gibi) gü-venilmez hatta d›fllay›c›/faydac› yakla-fl›mlar›n›n yaratt›¤› tepkiyle AB’cili¤eparalel olarak güçlenen (AB’yi güven-ce sayma) kimlik politikalar› çerçeve-

sinde sol liberal yönelimlerle yasal sol particili¤e vebu türden giriflimlere duyarl›l›k ve destek sergilemee¤ilimidir. Üçüncüsü, Alevili¤i, Türk-‹slam sentezi tar-z› bir yaklafl›mla meflruiyet sorunu yaflayan yeni sö-mürge devletinin kurucu/yeniden meflrulaflt›r›c› ideolojikbir unsuru olarak yeniden biçimlendirmeye çal›flan (buçabalar›ndan dolay› devletten yeterince destek/itibar gö-ren) ‹zzettin Do¤an-Cem Vakf› çizgisidir. Dördüncüsüise, Alevili¤in tafl›d›¤› ilerici potansiyelin niteli¤ini kav-rayamayan, dolay›s›yla faydac› bir yaklafl›mla Alevi kit-leler aras›ndan sempatizan/seçmen toplamayla s›n›rl› biryaklafl›mla iliflki kurma biçimleri gelifltiren sol partigruplar›n etkileridir. (Bu son e¤ilimin fazla güçlü ol-mad›¤›n› belirtmeliyiz)

Son e¤ilimi ayr› tutarsak bu e¤ilimlerin tamam›n›n or-tak özelli¤i egemen siyasetin güçlü aktörleri ve ak›m-lar›yla ittifak temelinde siyasal ç›k›fl aramalar›d›r. Buaray›fl, bu e¤ilimlerin ayn› zamanda ortak açmaz›n›oluflturmaktad›r. Çünkü egemen aktörlerin kendileri si-

26

TOPLUMSAL MUHALEFET

EMEP’in baflka siyasal odaklarüzerinden güç oluflturmay› hedef-leyen pragmatik siyasal çizgisi enbafltan itibaren solun ba¤›ms›zgeliflimini engellemeye/zora sok-maya dönük oldu.

1980’lerde Gorbaçov çizgisiyle li-beralizme savrulan TBKP’nin yeri-ni 90’lar›n sonlar›na do¤ru ulusal-c› çizgiden etkilenen yeni TKP al-m›fl oldu.

Page 29: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

yasal kriz yaflamaktad›rlar. Eflitlikçi-özgürlükçü yeni birtoplum hedefi güden köktenci bir halk hareketinin t›-kan›kl›¤›n›n sonucunda, yüzünü gericili¤in ve faflizminrestorasyonuna dayal› yeni tipte bir bask›c› gerici reji-mi yeniden üretmeye çal›flan egemen s›n›f fraksiyonla-r›na çevirmenin tüm açmazlar› Alevi dinamiklerini et-kilemektedir. Çünkü eflitlikçi-özgürlükçü radikal toplum-sal bir dönüflümün yaflanmad›¤›/statükonun korundu¤ubir toplumsal yap›da tüm ezilenlerin oldu¤u gibi Ale-vilerin de az ya da çok oranda bask›-denetim-d›fllanmasiyasetine maruz kalmaya devam edecekleri aç›kt›r.AKP’nin Alevi aç›l›m›n›n bir türlü ‘aç›lamamas›n›n’,Alevili¤i yeniden biçimlendirerek, Sünni ‹slam›n ve li-beral kimlikçili¤in kapsam›nda yeniden tan›mlamayaçal›flmas›n›n nedeni budur. SHP ile kurulan iliflkinin1989 yerel seçimleriyle sa¤lad›¤› pozisyonlar›n ne ka-dar ifle yarad›¤› ise 2 Temmuz’da görülmüfltür.

Düzen içi, reformcu sol liberal siyasetlerin emekçi s›-n›flar› saflar›na çekmeye dönük çabalar›n›n baflar›s›zl›-¤› sonucunda, siyasette ihtiyaç duyduklar› kitle (veyaoy) gücünü ‘kimliklerden’ alma amac›yla Alevilere yö-nelmeleriyle oluflacak “ittifak” ne Alevilere bir güç ka-tacak ne de sol liberal reformizme siyasal bir baflar›getirebilecektir.

Alevilik, bu topraklarda eflitsizli¤e ve adaletsizli¤e bafl-kald›r› hareketleriyle buluflabildi¤inde etkili bir dinamikolabilmifltir. Aleviler hak taleplerini sosyal hak hare-ketleriyle iliflkilendirebildikleri oranda ilerici bir halkhareketinin dinamik bir un-suru haline geleceklerigibi, demokratik hak veözgürlüklerini kazan›pkoruyabilme olana¤› daelde etmifl olacaklard›r.Emperyalizmin 4. Buna-l›m döneminde de ezi-l e n l e r i n

kurtuluflu egemen s›n›flardan ba¤›ms›z, uzun ve birle-flik bir mücadeleden geçmektedir.

Sol partiler ve devrimci hareketlerdearay›flSol liberalleri bir yana koyacak olursak Türkiye solu-nun di¤er ak›mlar›n›n, bu yeni dönem aç›s›ndan henüzpolitikalar›n› yenileme yolunda ciddi ve köktenci biraray›fl içinde olduklar› söylenemez. Büyük de¤iflim dö-nemlerinde toplumsal muhalefet cephesindeki bu tür ye-nilenme aray›fllar›, geçmiflten bu yana bir yandan gün-cel siyasal ihtiyaçlara bir yan›t arama özelli¤i tafl›rken,di¤er yandan soldaki ana tarihsel geleneklerin kendile-rini yeniden üretme çabalar›yla bir arada biçimlendi.1100

Türkiye sol hareketinin ana ak›mlar›n›n devaml›l›k ka-nallar›na bakt›¤›m›zda, gelenekle güncel ihtiyaçlar› bu-luflturmaya dönük politika üretme çabalar›n›n izdüflüm-lerinin yak›n geçmiflten bugüne dek sürdü¤ünü görürüz.

ÖDP, 1990’larda özellikle THKP-C kökenli hareketle-rin motor rol oynad›¤› (baflta DY ve Kurtulufl olmaküzere, birçok ba¤›ms›z kifli ve çevrenin de tercih etti-¤i) parti olarak dönemin ana siyasal ak›m› liberalizmin

soldaki yans›mas› olarak biçimlendi. O dönem-de moda olan post-modern siyaset tarz›n›n birizdüflümü olarak gündeme gelen “parti ol-mayan parti” tan›mlamalar›, gevflek örgüt-lenme ilkeleri, “renkli eylemlerle” karakteri-

ze olan mücadele tarzlar› ve “sosyal Avrupa”tezlerinden “piyasa ile sosyalizmi iç içe ge-çirme aray›fllar›na” dek uzanan ideolojik tar-t›flmalar› söz konusu liberal yans›man›n ba-z› izleriydi. Uluslararas› planda Asya kri-ziyle (1998) birlikte ilk büyük baflar›s›zl›-

¤›n› yaflayan liberaliz-min dura¤anlaflma-s›yla birlikte ulu-salc›l›¤›n yüksel-

27

TOPLUMSAL MUHALEFET

Türkiye’debaflar›s›z birsol liberalproje olanÖDP seçimsonras›, bö-lünmeyle so-nuçlanan birayr›flma yaflad›.

Page 30: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

mesine paralel olarak, Türkiye’de baflar›s›z bir sol li-beral proje olan ÖDP de ayn› dönemde düflüfle geçti.Devrimcilerin mücadele çizgilerinin daha da belirginlefl-ti¤i bu dönemde, düflüfl sürecinin etkileri ÖDP’yi sondönemdeki bölünmeye dek sürükledi.1111

2000’li y›llarda baz› ülkelerde, emperyalist stratejininifadesi olan liberalizme karfl› ulusalc›l›¤›n yükseliflineparalel olarak, ülkemizde de düzen içi muhalefet saf-lar›nda yükselen ulusalc› ak›mdan solda en çok etkile-nen gruplar›n bafl›nda TKP geldi.1122 Özellikle Slav Ko-münist Partilerinin ideolojik hatt›ndan ilerleyerek geli-flen TKP, gevflek örgütlenmenin yerine bürokratik-mer-keziyetçi yap›s›, ÖDP’deki kaotik-mu¤lak ideolojik tu-tumun karfl›s›nda (kendilerinin “ideolojik fliddet uygula-mak” diye tan›mlad›klar›) afl›r› köfleli pozisyon al›fllar-la, soldaki bofllu¤a ve sol liberalizme karfl› büyüyentepkiye cevap oluflturdu¤u izlenimini bir dönem içinyaratt›. Ancak solda ba¤›ms›z ve köktenci bir yenidenyap›lanma yerine egemenler aras›ndaki çatlaklardan iler-leme tutumu, bürokratik yap›lanman›n neden oldu¤uafl›r› kurgu ile ilerleyen ve sürekli olarak “yüksek si-yaset” etraf›nda biçimlenen mücadele çizgisi, e¤itimliorta s›n›f ayd›nlara seslenen “uslu” mücadele tarz›, ulu-salc› bas›nç nedeniyle Kürt Hareketi’ne karfl› afl›r› me-safeli tutumu, ulusalc›l›k içindeki ›rkç› yönelimlere kar-fl› etkili bir tutum tak›nmamas› bu hareketin önemligüncel ç›kmazlar›n› sergiledi. Böylece 1980’lerde Gor-baçov çizgisiyle saf liberalizme savrulan eski

T(B)KP’nin yerini 1990’lar›n sonlar›na do¤ru ulusalc›çizgiden etkilenen sol bir yorumdan ilerleyen yeni TKPalm›fl oldu ve ülkemizde T‹P-TKP gelene¤inin “refor-mist-revizyonist” ana çizgisini baflka bir siyasal konum-dan yeniden üretmifl oldu.

1990 ortalar›ndan itibaren THKO-Halk›n Kurtuluflu-TDKP gelene¤inin en önemli devamc›s› olarak EMEP,uvriyerizmden (“iflçicilikden”) Kürt Hareketi’ne yedek-lenmeye dek uzanan ve bu eksende gel-gitler yaflayarakkendi içinde tutars›zl›klar içeren yasalc›/reformist birçizgi izledi. EMEP’in baflka siyasal odaklar üzerindengüç oluflturmay› hedefleyen pragmatik siyasal çizgisi enbafltan itibaren solun ba¤›ms›z geliflimini engelleme-ye/zora sokmaya dönük oldu. Gelinen noktada ise Ça-t› Partisi girifliminden ayr›larak Kürt Hareketi ile ara-ya mesafe koyup, geleneksel sendikal hareketin en yoz-laflm›fl iliflkileriyle kol kola mesafe kat etmeye çal›-flmakta; bir yandan da siyasal ‹slam’›n baz› bileflenle-ri (kendi deyimleriyle “inanm›fl Müslümanlar”) üzerin-den gelifltirdi¤i ittifak çizgisiyle gericilik karfl›t› tepki-leri yumuflatmak suretiyle muhafazakar-liberalizme kantafl›maktad›r ve sol içindeki en geri çizgiyi savunangrup konumuna gelmifltir. Son süreçte özellikle Türk-‹fl yönetimini k›smen elefltiriyormufl gibi görünmeklebirlikte, ba¤l› sendika yönetimleriyle uzlaflarak kadro-laflmaya ve pozisyon tutmaya yönelen EMEP, (özellik-le de yeni bir iflçi hareketi yaratma do¤rultusunda ye-ni iflçi kitleleri içindeki mücadele dinamikleriyle bulufl-

28

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 31: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ma çabas› içinde olan) solun en diri unsurlar›n› iflçihareketinden d›fllamaya/engellemeye çal›flarak 1990’lar-da ‹flçi Partisi’nin (‹P) izledi¤i sendikal çizginin yenibir versiyonunu üretmektedir. Oysa iflçi hareketinin ge-leneksel kanatlar›n›n en çok zay›flad›¤› bu kriz orta-m›nda solu d›fllay›p/engelleyip geleneksel aktörler ara-s›nda yer kapmaya çal›flarak var›lacak yer, ancak iflçisendikalar›n›n STK’laflmas› üzerinden ilerleyen egemençizgiye destek olmak anlam›na gelir.

Di¤er yandan ise 1990’larda sol içinde reaksiyoner-mi-liter bir çizgiyi deneyen ve baflar›s›z olan HÖC ve ESPgibi gruplar da bu dönemde esas olarak politikas›zlafl-m›fl durumda. Geçmiflteki militer çizgileri iyice afl›nd›-¤› gibi, bugün de tutarl› bir hat yerine parça bölük ifl-lerle u¤raflmakla meflguller. HÖC, bir yanda pragmatikbir hak mücadelesi kavray›fl›, di¤er yanda sol ile ala-kas› olmayan türden bir “Alevicilik” ile meflgul. ESPise Ergenekon tart›flmalar›yla birlikte iyice sol liberalbir kulvara savruldu. Bu ak›mlar yaflad›klar› politikprograms›zl›k sebebiyle, enerjilerini neredeyse esas ola-rak sol içi rekabete yöneltmifl durumdalar. Zaten sondönemlerde yaflanan siyasal boflluk nedeniyle sol için-de kontrolsüz bir görüntü veren ve içe dönük rekabet-ten beslenmeyi esas alan bir çizgi/ruh hali yay›lma e¤i-liminde. Bu tür olumsuzluklar sadece sol gruplar ara-s›nda yaflanmakla kalm›yor ayn› zamanda çeflitli ba¤›m-s›z kifli ve çevreler taraf›ndan da gündeme getiriliyor.Var olan sorunlar›, çeliflkileri, anlaflmazl›klar› sonunadek derinlefltirmeye çal›flarak, zaten zorlukla ayaktadurmaya çal›flan -genellikle- toy muhtelif dinamiklerinideyim yerindeyse köküne kadar tüketmeye yönelen bututumlar, bofllu¤un nas›l ifrata varabilece¤inin en aç›kgöstergelerini oluflturuyor.

Çok büyük bir bölümü çözülmelere, t›kan›kl›klara ves›¤ aray›fllara iflaret eden soldaki olumsuz tablo, son 20y›l›n savrulmalar›n›n sonucunda oluflan zaaflar›n ürünü-dür. Özellikle de 1980 ortalar›ndan bafllayarak 1990’lar-da iyice fliddetlenen liberal rüzgardan etkilenme, soluntemel zaaf›n› oluflturdu. Bugün yaflanan y›k›m ve çö-zülme tablosuyla kendisini hissettiren “muhalefet krizi-ne” yol açan ana olgu, son 25 y›l içinde egemenlerinliberal sald›r›lar› karfl›s›nda tutarl› bir direniflin örgütle-nememifl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Ancak içindengeçmekte oldu¤umuz büyük de¤iflim sürecinde egemen-ler de mevcut kriz ortam›ndaki iç çat›flmalar› nedeniy-le yorgun düflmüfl durumdalar. Toplumsal huzursuzlukise giderek art›yor. Liberalizmin uluslararas› çapta ya-flad›¤› baflar›s›zl›k genifl kitlelerde güçlü siyasal aray›fl-lara yol açarken, egemenler aras› çat›flma da güçlü birpolitizasyona neden olmaktad›r. Ayr›ca solun, iflçi ha-

reketinin ve Kürt Hareketi’nin de¤iflim bas›nc› alt›nagirmeleri, ilerici Alevilerin hareketlili¤i ve asl›nda bukesimlerin tümünün nesnel pozisyonlar›n›n geçmifl dö-nemlere k›yasla birbirlerine çok daha yaklaflm›fl olma-s› önemli bir di¤er avantajd›r. Sorunun çözümü, kap-saml› bir de¤iflim do¤rultusunda büyük bir bileflimingerçeklefltirilmesinde yatmaktad›r.

Geleneksel sendikal hareket dibe vu-rurken, iflçi hareketinde yenilenmearay›fllar›Krizle birlikte yaflanmaya bafllanan büyük çözülme vearay›fl›n etkileri en çok iflçi hareketinde görülüyor. Bu-na paralel olarak, solun bundan sonraki geliflimini te-melden etkileyecek dinamiklerin bafl›nda da yeni bir ifl-çi hareketinin infla sorunu gelmektedir.

Geleneksel iflçi kitlesi ekonomik krizin ard›ndan dahayo¤unlaflan bir nicel küçülme yaflad›¤› gibi, iflini kay-betmeyen iflçiler aç›s›ndan da önemli boyutlarda gerçekücret kay›plar› gündeme geldi. Dahas›, k›smen vetoedilen “istihdam bürolar› yasas›yla” da geleneksel iflçi-ler aç›s›ndan büyük hak kay›plar›n›n yan› s›ra, güven-celerini yitirme tehlikesinin hemen kap›da oldu¤u orta-ya ç›kt›. Bu geliflmelerin anlam›ysa geleneksel iflçi ha-reketinin nicel olarak ciddi boyutlarda küçüldü¤ü, bun-dan sonra daha da h›zl› küçülece¤i ve iflçilerin gözün-de geleneksel sendikal hareketin tüm prestijini ve iflle-vini kaybediyor olmas›d›r. Geleneksel sendikal hareket-teki muazzam boyutlardaki bu daralman›n yan› s›ra, üc-ret kay›plar› da geleneksel sendikal hareketin var olan“ifllevini” ortadan kald›rmaktad›r.

Kriz öncesinde bir “sosyal uzlaflma” enstrüman› olarakhükümetlerce muhatap al›nan geleneksel sendikalar/kon-federasyonlar›n art›k yegane ifllevi sermaye ve hüküme-tin dikte ettiklerine onay veren bir noterli¤e ve aç›kbir sermaye destekçili¤ine dönüflmüfl durumdad›r. Türk-‹fl ve Hak-‹fl bu do¤rultuda zaten önemli ölçüde yolald›. ‹flçiler aç›s›ndan büyük hak ve ücret kay›plar› içe-ren sözleflmelere pefl pefle imza atan bu konfederasyon-lar, kamuoyunda iflverenlerin ablukalar›n› meflrulaflt›ran“Kriz Varsa Çare de Var: Eve Kapanma Pazara Ç›k”kampanyas›n› iflveren örgütleriyle birlikte düzenlemele-ri de yeni dönemde geleneksel sendikac›l›¤›n rolünüa盤a vurmufl oldu.

Geleneksel sendikal hareketin yeni pozisyonu karfl›s›n-da güvencesizler etraf›nda dipten yeni bir dalgan›n ya-rat›lmas› aç›s›ndan tüm koflullar olgunlaflm›fl durumda-d›r. Son aylarda özellikle hükümetin bütçe a盤› nede-niyle kamudaki tafleron iflçi say›s›n› azaltmaya yönel-

29

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 32: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

mesi sonucunda, “nispi istikrarl› çal›flma koflullar›n›”kaybeden ve kendilerini güvende hissetmeyen kamuda-ki tafleron iflçiler aras›ndaki hareketlenme yabana at›l-mamal›d›r. Bu örne¤in de a盤a vurdu¤u gibi asl›ndakrizde en büyük y›k›m› güvencesiz emek yaflad›. Kro-nik iflsizli¤in her geçen gün daha da artmakta olmas›da bu gerçe¤in bir di¤er yüzünü yans›tmaktad›r.

Geleneksel sendikal hareketin güvencesizleri örgütlemeniyeti ve yetene¤i zaten hiç olmad›. Buna karfl›n, do¤u-munda yeni bir sendikal hareket do¤rultusunda umut ve-ren Kamu Çal›flanlar› Hareketi’nin birkaç y›l gibi k›sa birsürede gelenekselleflmeye do¤ru yönelmesi ve yönetimler-deki siyasi gruplar›n güvencesizleri örgütlemeyi reddedenbir anlay›flla KESK’i de krize sokmalar› emek hareketiiçin büyük f›rsat›n heba edilmesi anlam›na geldi.

Günümüzde yeni ve çok derin bir dönemecin içindengeçerken emek hareketinin güvencesizler ekseninde ye-niden infla edilmesi sorunuyla yüz yüzeyiz. Bu aç›dan,bir yandan yeni iflçi kitlelerini örgütlerken, orta s›n›f-lar üzerinde de hegemonya kurma hedefi güden, di¤eryandan iflsiz ve yoksullar›n talepleri etraf›nda mahalletemelli yeni tipte emek örgütlerini içeren yeni bir emekhareketine fliddetle ihtiyaç duyulmaktad›r. Böylesi biremek hareketi solun yeniden inflas›nda temel dinami¤iolufltururken, Türk-Kürt halklar› aras›nda geliflecek ye-niden kardeflleflme sürecinin de motor güçlerinden biri-sini oluflturacakt›r.

Toplumsal muhalefette kapsaml› biryeniden yap›lanma için köfle tafllar›Görüldü¤ü gibi solun ana geleneklerinin geçti¤imiz dö-nemdeki temsilcileri çok derin açmazlar içindeler. KürtHareketi yol ayr›m›ndayken; iflçi hareketi dibe vurmufldurumda ve yeni iflçi kitlesinin motor olaca¤› yeni birsendikal harekete gebeyken; Alevi dinamikleri bir ha-reketlilik içindeyken; ve solun ana gelenekleri son 15-20 y›ld›r sapt›klar› sol liberalizmin, ulusalc›l›¤›n ve re-formizmin bata¤›nda bo¤ulurken, yaflanan çözülme tab-losunun bizzat kendisi toplumsal muhalefet saflar›ndaçok derinlerden geliflecek bir yeniden yap›lanman›n nedenli fliddetli bir gereksinim oldu¤unu ortaya koymak-tad›r. Bu gereksinimin giderilmesi, bir yandan solunana geleneklerinden beslenmekle di¤er yandan da dö-neme özgü etkili politikalar oluflturabilmekle, bunlar›hayata geçirebilmekle ve kendi gücünü esas alan, ba-¤›ms›zl›¤›n› korumaya özen gösterecek bu çizgiyi istik-rarl› k›labilmekle mümkündür. “Devrimci bir gelene¤isürdürmek, nostaljiden ya da gelenekçilikten farkl› ola-rak, güncel görevlerin ve gelecek perspektifinin izindengitmektir. Gelene¤in 'dar-konjonktürel kal›plar›'na sap-

lanmadan, onun devrimci miras›n› devflirip, günü yaka-lama ve gelece¤i kurma noktas›nda, ayn› zamandaonun karfl›s›nda da özgürleflerek yola devam etmektir.”1133

Toplumsal muhalefetin oda¤›na yeni bir iflçi ve yok-sullar hareketinin yarat›lmas›n› koymayan, Kürt hareke-ti ile bunlar›n somut buluflma kanallar›n› tarif etmeyen,gerçek toplumsal dinamiklerle buluflma iddias› gütme-yen geleneksel güçlerin k›s›r, dar ufuklu ve sadece araçtart›flmalar› -kimlerle yeni bir parti kurmal› ya da varolan partiyi nas›l tahkim etmeli- etraf›nda girifltikleris›¤ aray›fllar beyhudedir. Büyük bir de¤iflimi zorlayanbu yeni döneme çok daha kapsaml› bir politik yeni-lenme hedefiyle girilmelidir. Bu kapsaml› politik yeni-lenme hedefi üç ana bafll›k etraf›nda toplanabilir:

a) Yeni dönemin düzen d›fl›/devrimci politik program›-n›n oluflturulmas›,

b) Yeni dönemin mücadele tarz›n›n ve araçlar›n›n ya-rat›lmas›,

c) Yeni dönemin toplumsal mücadele dinamiklerinin aç›-¤a ç›kart›larak, ittifak politikalar›n›n biçimlendirilmesi.

Bütünsel bir yenilenmenin temel köfle tafllar›n› yans›tan bubafll›klar› k›saca açt›¤›m›zda flunlar söylenebilir:

a) Politik program

Egemenler krizle birlikte bütünsel yeni bir program ara-y›fl›na girmek üzereler. fiimdiki “aç›l›mlar›n” tümü,anayasa de¤iflikli¤i tart›flmalar›, k›y›s›ndan bafllayan veönümüzdeki dönemde gündeme oturmas› olas› ekonomipolitika tart›flmalar› bu aray›fl›n ilk sinyalleri olarak eleal›nmal›d›r. Egemenlerin bütünsel bir de¤iflim aray›fl›nagirmekte olduklar› böylesi bir dönemde, toplumsal mu-halefet emekçilere, ezilenlere hak mücadelelerinin ol-gunlaflarak bir s›çrama ihtiyac› hissedildi¤inde hedefle-yece¤i politik çerçeveye iliflkin bir ufuk sunmakla yü-kümlüdür. Bu nedenle toplumsal muhalefet, egemenle-rin program›na karfl› ezilenlerin, emekçilerin ç›karlar›do¤rultusunda gerçek ve somut bir alternatif programoluflturmak durumundad›r. Ancak ezilenlerin, emekçile-rin siyasal program› masada üretilip ka¤›t üzerinde ka-lan bir program olamaz. Aksine böylesi bir programhayat›n içinde ezilenlerin, emekçilerin, yoksullar›n mü-cadeleleriyle ad›m ad›m örülen, kesintisiz devrim siste-mati¤i çerçevesinde, onlar›n düzen d›fl› mücadelelerininufuk çizgileri olarak biçimlenen bir program olmal›d›r.Bu program yukardan afla¤› sunulup, yaflama geçirecekgüçler taraf›ndan afla¤›dan yukar› örülecek bir mücade-le içinde yeniden biçimlendirilen bir özellik tafl›mal›d›r.

Egemenlerin kamuyu liberal çerçevede dönüfltürmeprogramlar› ve üniterlik ile laiklik üzerinden gündeme

30

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 33: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

getirdikleri rejim dönüflümü, ezilenlerin program›n›nana hatlar›n›n hangi noktalardan ilerlemesi gerekti¤iniortaya koymaktad›r. Toplumsal muhalefetin siyasalprogram›, kamunun yeniden inflas› ile proleter nitelikliyeni bir ulus tahayyülünü bir ve ayn› bütünün parça-lar› olarak ele almal›d›r. Emperyalizme ba¤›ml›l›k ilifl-kileri karfl›s›nda kendisini dar siyasal ba¤›ms›zl›kla s›-n›rlamayan, sosyal kurtulufl hedefiyle bütünleflen tutarl›bir ba¤›ms›zl›kç›l›k ve tutarl› bir enternasyonalizm tekbir program etraf›nda biçimlendirilmelidir. Gericilik kar-fl›s›nda ise emekçilerin motor rol oynad›¤› yeni bir sos-yalist ayd›nlanma süreci harekete geçirilmelidir. Buprogramatik hedeflerin çat›s› yeni bir sosyal cumhuri-yetin inflas› ekseninde çat›lmal›d›r.

Bu üst programatik hedefe varabilme yolundaki ilkad›m toplumsal muhalefetin çeflitli bileflenlerinin günde-lik sorunlar›n dayatt›¤› hak mücadelelerini bilinçli birpolitik program haline getirmesi ve kendilerini bumücadelenin gereklerine göre yeniden infla etmeleriolmal›d›r. Bu yeniden infla sürecinin gerçek s›çramaan›, toplumsal muhalefet hareketinin hak mücadeleleritoplam›n›n rejimin politik s›n›rlar›n› devrimci birbiçimde zorlaman›n maddi temelini oluflturdu¤ununa盤a ç›kmaya bafllamas› olacakt›r.

Bu süreç 1960-70’lerin kavramlaflt›rmas›n› derinlefltire-rek, emekçi s›n›flar›n yeniden siyasallaflma sürecini dekapsayan bir “kesintisiz devrim” perspektifi içinde eleal›nmal›d›r. Bugüne dek sürdürülen ve bundan sonra dasürdürülecek olan hak mücadeleleri çizgisi büyük he-defe yönelik ayaklar›n oluflturulmas› bak›m›ndan çokkritik bir role sahiptir. Ancak özellikle bu dönemdedevrimcilerin ufuklar› baz› taleplerle s›n›rl› olmamal›,bütünsel bir alternatif projeyi de içermelidir.

b) Mücadele tarz› ve araçlar›

Toplumsal mücadele tarz›n›, neoliberal sald›r›ya mu¤-lakl›k atfeden ve kendi mücadelesini sald›r› karfl›s›ndasergilenecek direnifl tarz›yla s›n›rland›ran yaklafl›m önü-müzdeki dönemde terk edilmelidir. Toplumsal muhale-fet kendi program›n› kriz karfl›s›nda toplumun gerçekkurtuluflu ve halklar›n özgürleflme mücadelesi olarak id-dial› bir pozisyondan savunabilmelidir. Ancak buradakias›l sorun bu iddian›n gereklerinin afla¤›dan yukar› örü-lebilmesinde yatmaktad›r. Zira özellikle toplumsal mu-halefet içindeki geleneksel güçler kendi ezberlerindenibaret bir siyaset yapma alg›s›na sahipler. Tüm buprogramatik unsurlar›, arkas›nda sosyal güçlerin birikti-rilmesi gereken, yaflam›n içinde oluflturulan dinamik birçerçeve olarak ele almamaktalar. Bunun yerine bu türkapsaml› toplumsal projeleri, var olmayan güçleri he-

men arkas›na dizebilecekleri, donuk, ka¤›t üzerinde ka-lan, yaflamla ba¤lar› kurulmayan “çözüm” reçeteleriolarak sunmaktalar. Oysa hayat›n içinden süzülerek bi-riktirilen ve yap›land›r›lan bu ideolojik aç›l›mlar›n (yu-kardan afla¤›) sunulmas›yla birlikte, as›l beceri, bunungereklerinin yaflam içinde afla¤›dan yukar› infla edilme-sinde yatmaktad›r. Zira böylesi kapsaml› bir yeniden si-yasallaflma sürecinde hiç kimsenin elinin alt›nda ideolo-jik donan›ml› haz›r toplumsal güçler, haz›r k›talar bu-lunmaz. Tam da bu nedenle meflru, fiili, ama demok-ratik tarzla gelifltirilecek hak mücadelelerinin kurucu ro-lü büyük önem kazanmaktad›r.

Hak mücadeleleriyle afla¤›dan yukar› infla edilecek birtoplumsal muhalefet hareketi, kuflkusuz kendi mücade-le araçlar›n›n oluflumunu da beraberinde getirecektir.Her fleyden önce araç tart›flmalar›n› toplumsal muhale-fetin afla¤›dan yukar› inflas› sürecinin gereklerine uygunolarak ele almak gerekir. Bu aç›dan yarat›c› biçimlereihtiyaç duyuldu¤u ortadad›r. Hak mücadeleleri zeminle-rinin sektörel ve co¤rafi bazlarda, çok farkl› örgütlen-me ve mücadele araçlar›n› (sendika, dernek, fiili ya datüzüksel komite ve konseyler, meclisler, spontane fiiliörgütlenmeler, genifl sektörel birlikler, cephesel örgüt-lenmeler, vb.) içerirken, giderek ülkedeki geleneksel ha-reketleri kuflatacak tarzda gelifltirilmesi kritik noktalar-dan birisidir. Hak mücadelelerinin esnek cephesel ör-gütlenmelerinin aras›ndaki organik bütünlü¤ün kurulma-s› ayn› zamanda siyasal bir proje olarak ele al›nmal›-d›r ve devrimci hareketin inflas› sorununun bir boyutuolarak de¤erlendirilmelidir.

Tüm mevzi çat›flmalar içinde iradi müdahalelerin çokfazla önem kazanaca¤› ve kaotik geliflmelerin içindedevrimciler için yol haritas› ve pusula ifllevi görecekolan ideolojik mücadele de bu süreçte özel bir önemkazanmaktad›r. Kimi devrimci militanlar›n ideolojikmücadeleyi, sadece yüksek politikaya iliflkin fikirler de-meti olarak görüp, kendi becerileriyle k›yaslayarak me-safeli durduklar› bir alan olarak ele almalar› özellikleböylesi had safhada yarat›c›l›k gerektiren dönemlerdeson derece hatal› bir tutumdur. Oysa tüm devrimci mi-litanlar›n yaflad›¤› deneyimlerin düflünce dünyam›zda biryer açmas› ve bunlardan dersler ç›kar›lmas› zorunludur.

c) Yeni mücadele dinamikleri ve ittifak politikalar›

Ulusalc›l›k-liberalizm kutuplaflmas›n›n çözülmeye baflla-mas› ayn› zamanda bunlar etraf›ndaki ittifak dinamik-lerinin bir merkezkaç etkiyle hareket etmesine de yolaçt›. Oysa de¤iflen s›n›f çeliflkileriyle beraber her ikikesim içerisinde de düzen d›fl› muhalefet dahilinde bu-lunmas› gereken kitle güçleri var. Devrimciler her fley-

31

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 34: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

den önce toplumsal muhalefetin yeni düzene¤ini ve it-tifak politikalar›n› geçmifl kutuplaflma ekseninde de¤ilbu yeni geliflmenin yaratt›¤› olanaklar çerçevesinde de-¤erlendirmelidir.

Çözülen saflaflmalar karfl›s›nda, küresel krizin yaratt›¤›sosyal ve siyasal sonuçlar› temel alan yeni bir saflafl-ma tarif edilmelidir. Emekçilerden yana en genifl itti-fak› sa¤lamas› gereken bu saflaflman›n baflarabilmesininyolu bellidir. Kriz sürecinde ve krize karfl› emekçilerinkrize müdahale program›n›n tüm halk s›n›f ve katman-lar›n› kapsayacak etkili bir hegemonya oluflturabilmesiiçin iki ayr› eksenin bütünlefltirilmesi gerekir. Eme¤inözgürleflmesi mücadelesi ile ezilen ulusun özgürleflme-si mücadelesini iç içe geçirecek bir mücadele hedef-lenmelidir. Bu mücadele hatt› bir yandan yeni iflçi kit-lesi ile proleterleflen orta s›n›flar›n ittifak›n› sa¤layacakbir bak›fl aç›s›yla örülürken, di¤er yandan da Türk veKürt emekçilerini ayn› cephede bir araya getirme pers-pektifiyle ele al›nmal›d›r. Bu siyasal çizginin oluflmas›-n›n ilk aflamas› yeni iflçi s›n›f›na dayanan ve yoksulhareketlerini kapsayan yeni bir emek hareketinin inflasüreciyle karakterize olacakt›r. Yeni emek hareketi et-kili bir “yeniden kardeflleflme” çizgisi izleyerek ezilenulusun özgürleflme mücadelesinin en önemli bilefleninedönüflürken, bu süreçte Türk emekçileri ve orta s›n›f-lar› aras›nda Kürtlere karfl› var olan (konjonktüre ba¤-l› olarak belki daha da k›flk›rt›labilecek) ›rkç›-floven et-kilere karfl› mücadele etmelidir.

Sosyal ittifak politikalar›n›n eflzamanl› olarak ele al›n-mas› gereken bir di¤er boyutu ise yeni iflçi hareketi-nin kendi iç bütünlü¤ünün sa¤lanmas› ve orta s›n›flar-la tesis edece¤i iliflkinin niteli¤idir. Genifl bir toplum-sal ittifak›n sa¤lanmas›nda motor olacak yeni bir iflçihareketinin infla süreci aç›s›ndan, yeni iflçi kitleleri için-de kol eme¤iyle kafa eme¤i aras›ndaki uçurumun ne-oliberal sald›r› taraf›ndan daralt›lm›fl olmas› bir avanta-ja dönüflmektedir. Aradaki mesafenin azalmas›, neolibe-ral dönem öncesinde orta s›n›f karakterli kafa emekçi-lerinin bu dönemde iflçilefltirilmesiyle birlikte, proletar-

yan›n ana gövdesini oluflturan kol emekçileri ile kafaemekçileri aras›nda bir organik bütünlü¤ün sa¤lanabil-mesinin önünü açt›. Bu çerçevede, öncelikle e¤itim vesa¤l›k sektörlerindeki e¤itimlilik düzeyi nispeten yük-sek emekçilerle di¤er tüm güvencesiz sektör emekçile-ri aras›nda bütünleflmeyi hedefleyen bir perspektifle in-fla edilecek yeni bir sendikal hareket, emekçilerin krizkarfl›s›ndaki stratejik program hedeflerine varma aç›s›n-dan en kritik halkalardan birisini oluflturmaktad›r. Ye-ni iflçi hareketlerinin yoksullar›n tepkilerini de içerenmücadele süreçlerinde baflar› elde ederek etkili siyasalhareketlere dönüfltükleri ülkelerdeki (örne¤in L. Ameri-ka ve Asya) deneyimlerin gösterdi¤i gerçek, yeni iflçihareketlerinin kendi içlerindeki e¤itimli kitleleri hareke-te geçirebildikleri ölçüde orta s›n›flar üzerinde hege-monya tesis ederek iktidar mücadelesinde çok etkili so-nuçlar elde edebildikleridir. Ülkemizdeki Kamu Çal›-flanlar› Hareketi’nin önümüzdeki dönem geliflim ve dö-nüflümünü tasarlarken, sa¤l›k ve e¤itim sektörlerindeki“tafleron-kadrolu” iliflkisini bu gereksinim ›fl›¤›nda ku-rabilmenin ne denli stratejik bir öneme sahip oldu¤ubir kez daha tüm netli¤iyle a盤a ç›kmaktad›r.

Ayr›ca bu kapsay›c› perspektifin gere¤i olarak, yoksulkitle hareketleri ile emek hareketi aras›nda mutlaka or-ganik bir ittifak iliflkisi kurulmal›d›r. Bir di¤er deyifllegenifl iflsiz ve yoksul kitleleri örgütlemeyi önüne koyanyeni tipte emek örgütlerine -mahalle temelli- duyulanihtiyaç öne ç›kmaktad›r. Bu aç›dan bir yandan yoksulmahallelerde örgütlenme çal›flmalar› yürüten sol gruplarve kitle örgütleri, mutlaka mücadele perspektiflerini krizortam›nda daha da sertleflen neoliberal sald›r›lara karfl›sistematik bir direnç örme ve giderek bu direnci emek-ten yana bir siyasal hatt›n örülmesi do¤rultusunda elealmal›d›rlar. Yeni emek hareketi ise bu yoksul hareket-lerini içerecek bir bak›fl aç›s›yla örgütlenmeyi kendiönüne hedef olarak koymal›d›r.1144

Toplumsal muhalefet içindeki siyasal ittifak politikalar›aç›s›ndan ise öncelik geleneksel güçlerin kendi aralar›n-daki ittifaklara verilmemelidir. Yeni toplumsal dinamik-ler ortaya ç›kart›larak, genifl ve kapsay›c› bir toplum-sal zemin üzerinde gerçekleflecek, ço¤u zaman tan›m-s›z, fiili sosyal ittifaklara yönelmek esas al›nmal›d›r.Böylesi kapsaml› bir yeniden oluflum/infla sürecinde,geleneksel siyasal güçlerin kendi aralar›nda, birbirleriy-le gerçeklefltirecekleri ittifaklar›n var olan yerleflik ka-l›plar, kanaatler ve kutuplaflmalar nedeniyle etki alan›-n›n son derece s›n›rl› oldu¤u gerçe¤i daima ak›lda tu-tulmal›d›r. Oysa yukardan geleneksel siyasal ittifaklaraöncelik vermek yerine, ilk a¤›zda mevcut yerleflik ka-l›plar›, kanaatleri, kutuplaflmalar› k›ran sosyal mücade-

32

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 35: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

le birlikteliklerine öncelik vermek ezber bozdu¤u gibi,emekçilerin en genifl birlikteli¤inin sa¤lanmas› aç›s›ndanda çok daha ifllevseldir. Buradaki sorun ilk a¤›zda ge-reken cesaretin, atakl›¤›n ve sabr›n gösterilmesidir.

Sonuç

Bir dönemin tamamlan›p yeni aray›fllar›n bafllad›¤› flugünlerde iyice politikas›zlaflan toplumsal muhalefetin engeleneksel kesimleri politika de¤il, araç tart›flmas›na yi-ne gömülmüfl durumdad›r. Oysa yüksek gerilimli birkriz atmosferinin içinden geçilirken, “politik çizgi - tarz- mücadele dinamikleri/ittifak politikalar› ve araç tart›fl-malar›” bütünlük içinde yap›lmal›d›r. Bu tart›flmalaruzun y›llard›r yaflanan muhalefet krizini sonland›racakderinlikte bir yeniden siyasallaflma perspektifiyle eleal›nmal›d›r. Bu yaz›daki program, tarz ve mücadele di-namikleri üzerinden gelifltirilen bak›fl aç›s›, söz konusutart›flmalara dönük devrimci çizginin köfle tafllar› olarakdüflünülmelidir. Önümüzdeki süreçte bu tart›flmalar›ndaha derinlefltirilmesine ihtiyaç duyulaca¤› aç›kt›r. An-cak ayn› suda (liberal/ulusalc› çizgilerden ya da bukamplaflman›n gölgesinde) ikinci kez y›kan›lamayaca¤›ortadad›r. Geride kalm›fl olan bu çizgiden ilerlemeyekalkanlar›n tümü hüsrana u¤rayacakt›r. Bafllamakta olandönemde devrimciler herkesten daha fazla flansl›d›r.Devrimcilerin y›llar boyunca ad›m ad›m gelifltirdikleribak›fl aç›lar›ndaki derinlik bugün çok daha önemli ha-le gelmifltir. Mücadeleci geleneklerinin yaratt›¤› ahlakiar›nma bugün çok daha anlaml›d›r. ‹deallerine ba¤l›l›k-lar› çok daha fazla sayg›nl›k oluflturmaktad›r. Yeni dö-nemde tarih devrimcileri ça¤›rmaktad›r.

Dipnotlar1 Bu tart›flma Özal’›n son dönemlerinden itibaren “‹kinci Cumhuriyet” bafll›¤›

alt›nda yap›la geldi. Bir dönem sonra egemenlerin de (muhtemelen kendi içbölünmelerini afl›r› netlefltirerek yar›lmay› derinlefltirdi¤i ve daha yumuflak birdönüflümü zorlaflt›rd›¤› gerekçesiyle) terk etti¤i bu jargonun, devrimcileraç›s›ndan, yeni sömürgecili¤in evrimini aç›klamaktaki yetersizli¤i nedeniyle kul-lan›lmas› tercih edilmemektedir.

2 Ancak sonras›ndaki süreçte, solun güçlü bir flekilde liberal etki alt›na girmesi,2000’lerde ise buna tepki olarak solda ulusalc›l›¤›n yükselmesiyle birlikte, ege-men liberal/ulusalc› kamplaflmas›n›n solda kendi izdüflümünü yaratmas›, solu1990 ve 2000’lerde çok daha etkisizlefltirerek, bu dönemlerde liberal politikalarakarfl› daha etkili bir rol oynamas›n›n önüne geçmifltir.

3 Bu aç›dan geriye bu dönüflümleri fiiliyattan/k›smi yasall›ktan ç›kartarak tamanlam›yla kökleflmesini sa¤layacak Anayasa de¤ifliklikleri kalm›flt›r.

4 Son haftalarda Kürt illerinde yo¤un biçimde süren, ama bas›na pek yans›mayanHizbullah operasyonlar› yaflanmaktad›r. (Son günlerde gerçeklefltirilen Hizb-utTahrir operasyonlar›n› da bu çerçevede de¤erlendirmek gerekir.) Fethullahç›lar›nda Hizbullahç›larla gerilim yaflamas› yüzünden, operasyonlar, ‹slamc› bas›na dayans›mamaktad›r. Operasyonlar› esas olarak ordu güçleri yürütmekle birlikte,polisin de efl zamanl› giriflti¤i bu operasyonlar rejimin ön kabullerini yans›tmak-tad›r. Operasyonlar, krizin yaratmakta oldu¤u sosyal-siyasal tepkilerin radikal‹slamc›l›¤a dönüflmesinin önüne ordu ile birlikte AKP’nin de set çekme gayretiolarak ele al›nabilir. Ayr›ca Fethullahç›lar›n Kürt toplumu içindeki ana ‹slamc› güçolma hedefini gütme olas›l›¤› üzerinde de durulmal›d›r.

5 Bak. “Hz. Cebrail bile parti kursa ard›ndan gitmem”, Halk›n Devrimci Yolu, s.3

(bu say›)6 ‹ç siyasal geliflmeleri do¤rudan etkileyecek olmas›na ra¤men bilerek hiç

de¤inilmeyen emperyalist merkezler aras› hiyerarfli ve dengeler ile bölge jeopoli-ti¤indeki de¤iflim faktörü, kuflkusuz gelece¤in siyasal tablosunun biçimlen-mesindeki ana unsurlardan birisini oluflturacakt›r. Ancak bu alandaki yo¤unbelirsizli¤in yaratt›¤›/yarataca¤› afl›r› spekülatif durum nedeniyle, bu unsurun içsiyaset üzerindeki olas› etkileri bu yaz›da bilinerek ihmal edilmifltir.

7 Neoliberal projenin önemli bir unsuru, ulusal kültürel kimliklere dayal› yal›t›kcemaatlerin, esnek emek piyasas›n›n temeli olarak de¤erlendirilmesidir. ‹lkörne¤ini 1980’li y›llarda Güney Afrika ve Filipinlerde gördü¤ümüz ToplumsalHareket Sendikac›l›¤›, neoliberalizmin çeflitli cemaatlere yönelik olarak öneç›kararak suiistimal etti¤i kimlik eksenli talepleri karfl› ç›karak de¤il, bu talepleriemek hareketinin program›n›n bir parças› haline getirerek bir yandaniçsellefltirirken, di¤er yandan emek eksenli bir temelde çözmesi, bu cemaatleriniçe kapanarak emek piyasas› çarklar› içinde savrulmalar›na de¤il, s›n›f hareke-tinin bir parças› haline gelmelerini sa¤lam›flt›r. Solun yeniden inflaa sürecinde,bu bak›fl aç›s›n›n genel siyasal düzlemde üretilerek solun kimlik eksenli talepleriemek eksenli bir program›n parças› haline getirmesinin kritik önemde oldu¤u,Bolivya gibi baflar›l› örneklerde aç›kça görülebilmektedir. Ancak Türkiye sosyal-ist hareketi, oldukça uzun bir süredir gündemde olan bu dünya pratiklerini olum-lu bir deneyim temeli olarak de¤erlendirmekten y›llard›r kaç›nmaktad›r.

8 Korporatizm, iflçileri sermaye politikalar› ekseninde seferber edebilmek amac›ylas›n›flar›n varl›¤›n›n inkar› temelinde, bütün s›n›fsal oluflumlar› “ç›kar gruplar›”olarak devletin flemsiyesi alt›nda bir araya toplayan ve sermayenin emrine sokantotaliter bir ideolojik tutumdur. Liberalizmin totaliter yönelimlerinin geliflmesineparalel olarak, ezilen emekçi kesimleri toplumun genelinin cemaatlefltirilmesiyoluyla mali sermaye egemenli¤ine entegre etme politikalar› giderek güçlenmekte-dir. STK’c›l›ktan, tarikatç›l›ktan, dilencilefltirmeden, az›nl›klaflt›rma politikalar›nakadar uzanan genifl bir yelpazede oluflturulan cemaatler, mali sermayeegemenli¤inin siyasi dayanaklar› olarak s›n›f çeliflkilerini perdelemenin, emmeninve yönetmenin araçlar›na dönüfltürülmek istenmektedir. Bu yolda az›msanmaya-cak bir mesafe de kat edilmifl durumdad›r. “Yeni-korporatizm” kavram›yla kastet-ti¤imiz, neoliberalizmle uyumlu hale getirilmifl bu özel korporatizm anlay›fl›d›r.

9 Öte yandan 1980’lerde soldan devflirilen liberallerin bu yeni dönemde oligarflinezdinde statü ve prestij kazand›ran eski konumlar›n› kaybedecekleri desöylenebilir. Yeni-muhafazakar ak›ma özellikle Bat› dünyas› nezdinde entelektüelbir hare oluflturan, içerideki hegemonya mücadelesinde ise koçbafl› ifllevini yer-ine getiren liberallerin eski rollerinin sonland›¤› görülmektedir. Yeni-muhafaza-kar ak›m›n kendi öz organik ayd›nlar› artan oranlarda sahne almaktad›r; sahnedekoru da, devlet olanaklar›yla birlikte akademi ve medya ayg›tlar› arac›l›¤›ylatesis edilmifltir. Eski ittifak› sürdürme e¤ilimindeki liberaller ya bu kesiminorganik ayd›nlar› saf›na kat›lacaklard›r, ya da özerkliklerini kaybederek yeni-muhafazakarlar›n kap›s›ndaki yanaflma muamelesine r›za göstereceklerdir.

10 Bu özellik bir tür “gerilik” ve “anomali” olarak görülmemelidir. Her yeni eylem,içinde yer ald›¤› maddi koflullar kadar tarihten devrald›¤› yap›sal iliflki örüntüleritaraf›ndan da belirlenir. Bu maddeci tarih anlay›fl›n›n güncel uluslararas› liter-atürde “patika ba¤›ml›l›¤›” kavramsallaflt›rmas›yla popülerleflmifl oldu¤u dahat›rlanmal›d›r.

11 ÖDP’nin KESK’deki uzant›s› olan DSD’nin son dönemde sendikal rekabetnedeniyle EMEP politikalar›na alet olarak, birlikte gelifltirdikleri sendika içimuhalefet çizgisi ise bafll› bafl›na bir elefltiri ve de¤erlendirme konusudur.EMEP’lilerle ittifak yapan DSD, bir yandan en geri çizgiyi savunan bu hareketleiflbirli¤i yapmakta, pozitif öneri getirmeden, sadece yönetimi baflar›s›z göster-mek için örgütü kilitleme taktikleriyle iç rekabeti k›flk›rtan statükocu bir çizginingeliflmesine do¤rudan ortak olmaktad›r. Di¤er yandan da DSD, tabandaki Kürttepkisini “kafl›ma” üzerinden gelifltirdi¤i olumsuz tutum nedeniyle esas olaraksiyaseten çok geri bir konuma düflerken, EMEP çizgisine kan tafl›maktan öteyegitmemektedir. KESK içinde bu “sa¤c›” ittifak ve geri mücadele çizgisine savrul-ma için, “ne yapal›m, baflka seçenek yok, çaresiziz” türü pragmatik mazeretlerkabul edilemez. Hem “ÖDP sola do¤ru yönelen yeni bir politik aç›l›m yap›yor”denilecek hem de KESK’de en geri ittifaklara daha flimdiden sar›l›nacak. Bututars›zl›k de¤il mi? DSD’liler KESK içinde daha bugünden kendi sa¤a savrul-malar›n› daha da ilerletecek bir çapaya ba¤lanmakta olduklar›n›n ya yeterincefark›nda de¤iller ya da bu durumu iyice sindirmifl olmal›lar. Ama bu geri tutum-lar›n› de¤ifltirmeyip, bunun sonuçlar›yla vakti geldi¤inde yüzleflecek olurlarsa dahiç flafl›rmamal›lar.

12 ‹flçi Partisi ise ulusalc›l›¤›n soldaki yans›mas› de¤il, do¤rudan egemen ulusalc›ak›m›n bir parças› oldu.

13 “Yeni Sömürge Devrimcili¤inin ‹zinde”, Halk›n Devrimci Yolu, S. 2, ‹st., 200914 Örne¤in, toplumsal hareket sendikac›l›¤› perspektifiyle, en genifl kitlelere

“iflyerinde sendikaya ve meslek odas›na, mahallede Halkevine üye ol” ça¤r›s›yapmak bu bak›fl aç›s›n›n bir yans›mas›d›r.

33

TOPLUMSAL MUHALEFET

Page 36: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

34

Liselerde isyan birikiyor

Liselerde isyan birikiyor

Page 37: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

iseli gençli¤in mücadelesinde son birkaç se-nede görülen kayda de¤er canl›l›k, Türkiyesol hareketi içerisinde olumlu bir heyecanyaratmaktad›r. Henüz belirgin bir hareketformuna ve eylemsel geliflkinli¤ine sahip

olamayan demokratik lise hareketindeki canlanman›n“gelip geçici” c›l›z bir kabar›fl› m›, yoksa güçlü bir is-yan dalgas›n›n öncü ad›mlar›n› m› iflaret etti¤i sorusu,solun cevap arad›¤› ortak bir soru olarak karfl›m›zdaduruyor.

Bu soruya, ne yaz›k ki, günün verileriyle kesin/kat› bircevap verebilmek pek mümkün de¤ildir. Fakat lise veliselinin içinde bulundu¤u nesnel/yap›sal durum ve lisehareketinin bu döneme özgü kimi özellikleri lise mu-halefetinin “gelip geçici” s›n›rlar›n çok daha ilerisinetafl›nabilece¤inin iflaretlerini veriyor.

Ülkemizdeki e¤itim alan›n›n, özelde lise e¤itiminin ne-oliberal dönüflümü ve yeni sömürge kapitalizminin aç›-¤a ç›kartt›¤› devasa eflitsizlikle gençli¤in geleceksizliksorunu, lise hareketinin üzerinde bulundu¤u temel ener-ji hatt›n› oluflturmaktad›r. “Demokratik lise hareketininyeni bir dönemi mi” sorusu iflte bu enerji hatt›n›n ya-ratt›¤› nesnelli¤i do¤ru okuyabilmekle cevaplanabilir.Bu nesneli¤in temel bafll›klar›n› ise piyasalaflt›rma, oto-riterleflme/bask› yöntemleri ve geleceksizlik oluflturur.

Neoliberal kapitalizm, say›s› bugün binleri aflan liseninve 3,5 milyonu bulan lise ö¤rencisinin oluflturdu¤u mu-azzam pazar› de¤erlendirmek için önemli yol kat et-mifltir. Türkiye’de liselere yönelen piyasalaflt›rma sald›-r›s›n›n ilk ad›m› liselerin farkl› (Fen, Anadolu, genelve meslek liseleri gibi...) statülere göre ayr›flt›r›lmas›y-la at›ld›. Sözde “baflar›” s›ralamalar›na göre belirlenenbu ayr›flt›rma, asl›nda üstü örtülemez s›n›fsal bir ele-menin en ç›plak görüntülerini oluflturdu. Piyasac›l›¤›nözü olan rekabetin e¤itim süreci içerisine yayg›nlaflt›-r›lmas› bu ayr›flmay› derinlefltirdi. Eflit koflullarda sür-dürülemeyen yar›fl soncunda, “elit” liseler maddi gücüyüksek ö¤rencilerle; isteyen herkesin girdi¤i “kenar ma-halle liseleri” ise yo¤un olarak yoksul ö¤rencilerle dol-duruldu. Böylece milyonlarca liseli daha yaflam›n ba-fl›nda sistemin “güvenceli s›n›rlar›n›n” d›fl›na itilmifl ol-du.

Bugün lise e¤itiminin piyasalaflt›r›lmas›n›n en temelarac›n› dershaneler oluflturmaktad›r. Dershaneler, liseli-leri adeta birer maraton yar›flç›s›na dönüfltürdü. E¤iti-min niteli¤indeki h›zl› düflüfl üniversiteye girmek içinuzun süreli bir maratona giren “yar›flmac›lar›” dersha-nelere muhtaç etti. Rekabetçi e¤itim/s›nav anlay›fl› ders-hane sektörünün ak›l almaz geliflimini tetikledi. Bugünb›rak›n üniversiteye girmeyi, “iyi bir lise”de okuyabil-

mek için bile getirilen seviye belirleme s›navlar› (SBS)daha alt›nc› s›n›ftan itibaren ö¤rencileri dershanelere sü-rüklemektedir. 70’li y›llar›n bafl›nda 200 olan dershanesay›s› bugün 4000 s›n›r›n› aflt›. Bir milyona yak›n ö¤-rencinin müflteri oldu¤u dershaneler, bugün on milyardolarl›k dev bir sektör haline geldi.

Lise içi hizmetlerin paral›laflt›r›lmas› ve liselerin bütçe-lerine ö¤rencilerin kat›l›mlar›n› artt›rmaya yönelik pro-jeler, liselerin sermaye aç›s›ndan hem pazar hem dekaynak anlam›nda piyasalaflt›r›lmas› sürecini h›zland›r-d›. Dershanelere ödenen fahifl ücretler, lise içinde müfl-terileflme sürecini meflrulaflt›rd›. Yemek/kantin paralar›n-dan servis/ulafl›m harcamalar›na; ders araç-gereçlerindenkay›t, aidat, spor vb paralara kadar ö¤renciler çok yön-lü bir sektörleflme süreciyle karfl› karfl›ya kald›. Ö¤ren-cinin lise içerisinde müflterilefltirilmesinin en temel so-nucu ise e¤itim hakk›n› sat›n alamayanlar›n e¤itim sü-recinin d›fl›na itilmesi oldu. Son birkaç y›lda binlercelise ö¤rencisi e¤itimini büyük oranda bu nedenle yar›-da b›rakt›. Bin bir zorlukla e¤itimini sürdürmeye çal›-flan büyük bir kesim mevcutken, bu tür harcamalar›nart›k karfl›lanamayacak boyutlara ulaflmas›, lise içerisin-de kitlesel tepki birikimlerine neden olmaktad›r.

Sonuç olarak, lise e¤itim sürecinin piyasalaflt›r›lmas›ö¤rencilerin büyük bir k›sm›n› ya bafltan ya da e¤itimsüreci boyunca elemeci ve d›fllay›c› bir süreçle yüz yü-ze b›rak›yor. Sistem içerisinde kalabilmek ve e¤itim sü-recini devam ettirebilmek için yap›lan devasa harcama-lar›n ancak s›n›rl› bir kesim taraf›ndan karfl›lanabilme-si büyük bir eflitsizlik sorununu a盤a ç›kartmaktad›r.

Eflitsizlik sorunu geleceksizlik sorununu beraberinde ge-tirmifltir. E¤itim süreçlerinden yararlanma haklar› eflitolmayanlar, gelecekleri konusunda da eflit olamam›fllar-d›r. Bu y›lki ÖSS sonuçlar› Türkiye’deki e¤itim siste-minin geldi¤i vahim tabloyu göstermektedir. 30 bin ö¤-rencinin s›f›r çekti¤i, 250 bin ö¤rencinin tek bir mate-matik sorusu dahi cevaplayamad›¤› s›nav sonuçlar›,AKP iktidar›n›n yedi y›ld›r sürdürdü¤ü e¤itim politika-lar›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. S›navda, yoksul Anadolukentleri ve sanayi kentleri ciddi anlamda baflar›s›z ol-mufltur. Bize göre baflar›s›z olan bu tablonun ülkeyiucuz ifl gücü pazar› haline dönüfltürmeyi hedefleyenAKP aç›s›ndan oldukça baflar›l› bir sonuç oldu¤u orta-d›r. K›smen de olsa, güvenli bir gelece¤in kap›s›n› aça-cak olan iyi bir üniversite kazanma olas›l›¤› art›k çoks›n›rl› bir toplulu¤un hedefleri aras›na s›k›flm›flt›r. Ge-çen y›l›n verilerine göre, Bo¤aziçi, ODTÜ, ‹TÜ gibiyüksek puanl› üniversiteleri kazananlar›n sadece yüzdeonu genel liselerden gelirken, ancak yüzde üçü dersha-ne e¤itimi almadan bu üniversiteleri kazanabilmifltir.

35

GENÇL‹K MÜCADELES‹

L

Page 38: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Ciddi oranda iflsizlik sorunu olan ülkemizde lise dip-lomas›n›n art›k hiçbir önemi kalmam›flt›r. ‘80 hatta90’l› y›llar›n bafl›na kadar süren lise mezunu olma sta-tüsü art›k toplumsal bir farkl›l›k yaratmamaktad›r. Lisey›llar›, ö¤rencilerin büyük k›sm› aç›s›ndan lise dönemiyapacak baflka bir fley olmad›¤› için gidilen ve umut-suzlu¤un büyüdü¤ü y›llar olarak geçmektedir.

Eflitsizlik, piyasalaflt›rma ve geleceksizlefltirme sorunla-r›yla çevrelenen liselilerin muhalefet potansiyeli, lisemuhalefetinin en hareketsiz süreçlerinde bile sistemihep endiflelendirmifltir. Bu nedenle, Türkiye faflizmininpek çok bask› ve terör yöntemi lise içinde en ince bi-çimleriyle liselilere uygulanmaktad›r. Tel örgüler, yük-sek duvarlar, kameralar, özel güvenlikler, kat› disiplinyönetmeli¤i, polis ve di¤erleriyle liseler adeta yüksekgüvenli hapishanelere dönüfltürülmüfltür. Kuflkusuz, sis-tem bu tür araçlar› sadece kontrol amaçl› de¤il, ayn›zamanda toplum mühendisli¤i çerçevesinde kurallarauyan, tepkiselli¤i azalt›lm›fl, sistemin gücünü kabullen-mifl insanlar yetifltirmek için de kullan›yor.

Liseye yönelik yap›lan bir di¤er sald›r› biçimi de ide-olojik yönlüdür. Y›llard›r resmi devlet ideolojisinin ö¤-retildi¤i/ezberletildi¤i liseler art›k gericilik ideolojisiylede kuflat›lmaktad›r. AKP iktidar› ve gerici örgütlenme-ler devlet ayg›t› üzerindeki artan etkinliklerini de kul-lanarak e¤itim alan›nda gericili¤i yap›land›r›yor. Özel-likle bu sene, her biri defalarca örnek olan biyolojiderslerine yönelik müdahaleler, liselerde namaz k›lmakiçin özel s›n›flar›n ayarlanmas›, ders kitaplar›n içerikle-rinin de¤ifltirilmesi, kad›n ö¤rencilerin giyimlerine yö-nelik müdahaleler gibi örnekler, bu ad›mlar›n en görü-nürlerinden olmufltur. Ayr›ca liselere yönelik gerici kad-rolaflma gericili¤in lise içerisinde yayg›nlaflmas›n› sa¤-layacak en temel yön-temlerden biri halindegörülmektedir.

Piyasalaflt›rma, gelecek-sizlik, eflitsizlik ve geri-cilik k›skac›ndaki liseli-lerin sistemle olan ilifl-kisi her geçen gün ge-rilmektedir. Y›¤›nsalolarak sistem d›fl›na itil-me tehlikesi yaflayan li-seliler için ilk tepkilerumutsuzluk ve hedefsizbir tepkiselliktir. Ülke-mizde bu umutsuzlu¤uyaflayan yüz binlerce li-seli aç›s›ndan sistemle

kurulan iliflki asla gönüllü bir birliktelik de¤ildir. Lise-lileri sistem içinde tutan tek fley çaresizlik ve zordur.Bu nedenle sistem en umutsuzlar› yönetmek için bas-k›, fliddet, yozlaflt›rma, uyuflturucu, emek sömürüsü(meslek liseleri kullanmaktad›r.

Sistemden hoflnutsuzluk sadece en alttakilere özgü birdurum de¤ildir. ‹çine girdi¤i yar›fl sonucunda enerjisitüketilmifl, yaln›zlaflt›r›lm›fl ve bireysellefltirilmifl dahafazla maddi olana¤a sahip olan “yar›flmac›lar” için deyaflan›lan yaflam tarz› b›kt›r›c› durumdad›r. Sürekli bu-nal›m, kavgac› özellikler, ailelerle bitmek tükenmek bil-meyen çat›flmalar bu b›kk›nl›¤›n sadece birkaç göster-gesidir. Ayr›ca üniversite e¤itiminin içinde bulundu¤usorunlar ve mezunlar›n yüksek iflsizlik oran› liselileringelecek konusunda endiflelerini büyütmektedir.

Neoliberal sömürgecili¤in liseli gençli¤e yönelik vaat-leri büyük oranda tükenmifltir. Sistem art›k liseli genç-li¤e yönelik içine girdi¤i krizi ertelemek d›fl›nda birproje üretememektedir. ÖSS’nin yap›s›n›n sürekli tart›-fl›lmas›, lise e¤itiminin süresinin uzat›lmas›, üniversitekontenjanlar›nda s›n›rl› art›r›m gibi projelerin hiçbiri li-seliler aras›nda herhangi bir heyecan yaratmamakta, ak-sine sistemden duyulan umudun giderek azalmas›na ne-den olmaktad›r.

Liseli gençli¤in içinde bulundu¤u bu devasa kuflatma,hiç kuflkusuz, gerek tek tek sorunlar üzerinden yükse-lecek tepkisel hareketlerin, gerekse bütünsel bir redde-diflin alt yap›lar›n› oluflturuyor. Fakat ülkemizde yafla-nan tüm bu sorunlara ra¤men hissedilir düzeyde karfl›tbir hareket henüz ortaya ç›km›fl de¤il. Elbette ülkemizkoflullar›nda bu hareketin kendili¤inden ç›kabilmesi çokmümkün de¤ildir. Liseliler, içinde bulundu¤u zorlukla-

36

GENÇL‹K MÜCADELES‹

Page 39: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

GENÇL‹K MÜCADELES‹

Türkiye solununyenilenmesindemilitan bir inisiyatif

r› ya bireysel geçici çözümlerle afl›yor ya da tepkisely›k›c› potansiyelini fliddet ve yozlaflm›fl iliflki tarzlar›y-la eritiyor. E¤itim hakk›ndan güçbela yararlanabilen li-seliler isyan etmiyor, ama otobüse binmek yerine hergün kilometrelerce yolu yürüyerek okullar›na gidiyor.Liseliler isyan etmiyor, ama ö¤le ö¤ünlerini hiçbir fleyyemeyerek geçiriyorlar. Okul aidatlar›n› ödeyemedi¤iiçin annesi okulu temizleyen ö¤rencilerin gerçeklilikle-ri art›k basit üçüncü sayfa gazete haberi de¤il. Liseler-de fliddet olgusunun günümüzdeki boyutlara ulaflmas›-n›, uyuflturucunun yayg›nlaflt›r›lmas›n›, çeteleflme veyozlaflman›n lise içlerinde uygun iklimler bulmas›n› sa-dece basit psikolojik aç›klamalarla anlamaya çal›flmaksafl›kt›r. Çünkü sorun do¤rudan devletle ve siyasetle il-gilidir.

Sistemden d›fllanan kitlelerin isyan potansiyelini ilericive devrimci bir noktaya tafl›yabilecek tek güç ise sol-dur. Solun evrensel olarak sahip oldu¤u eflitlik ve öz-gürlük savunular› bugün liselilerin en temel ihtiyaçlar›-d›r. Liselerde yaflanan sorunlar›n çözümsüzlü¤ü, siste-min kapsay›c›l›¤›n›n daralmas› sola bugün liseli genç-lik için gerçek bir alternatif olma f›rsat› vermektedir.Bu f›rsat›n de¤erlendirilmesi ancak ve ancak faflist vegerici devlet bask›s›na karfl› bir direnifli göze almaya;piyasac›l›¤a, eflitsizli¤e ve geleceksizli¤e karfl› tutarl›,yayg›n ve iddial› bir politik projenin yaflama geçirilme-sine ba¤l›d›r.

Liselilerin özellikle birkaç senedir devrimci tarihe yo-¤un ilgi duymas›n›n alt›ndaki temel neden bu alterna-tif aray›flt›r. Sadece bu senenin verilerine bakmak bileliselilerin sola ilgisini görmek için yeterlidir. Liseli ha-reketin bu seneki mücadele birikimi birçok yönüylegeçti¤imiz dönemin çok daha ilerisindedir. Yap›lan ey-lem say›s›ndan bu eylemlere kat›lan ö¤renci say›s›nakadar niceliksel bir art›fl ilk göze çarpand›r. Kitlesel ar-t›fl›n en yo¤un gözlenebildi¤i eylemler 1 May›s kutla-malar› olmufltur. Türkiye’nin birçok merkezinde binler-ce liseli soka¤a ç›km›flt›r. Ayr›ca liselilerin kendili¤in-den ve örgütlü, do¤rudan hak almaya yönelik eylem-leri bu sene belirgin derecede artm›flt›r. Kantin ücret-lerinden, kay›t paralar›na kadar birçok sorun liselilerineylemleriyle karfl›lanm›flt›r. ÖSS protestolar› ise lise ha-reketinin ülke çap›nda yayg›nlaflma prati¤inin temelgöstergesi olmufltur. Y›llard›r lise içerisinde hareketflans› bulamayan lise muhalefeti, ‹srail’in Filistin’e yö-nelik sald›r›s›na karfl› ülkenin birçok lisesinde yüzlerceö¤rencinin kat›ld›¤› eylemleri örgütlemifltir.

Hiç kuflkusuz ki demokratik lise hareketi önümüzdekiseneye çok daha güçlü girebilecek bir birikim edinmifl-

70’li y›llar boyunca ciddi anlamda yükselen liseli gençlik mücadele-si, 12 Eylül faflizmiyle tamamen da¤›t›lm›fl ve ciddi bir kesintiye u¤-ram›flt›r. Demokratik lise hareketinin yeniden tarih sahnesine ç›k›fl›,90’l› y›llar›n bafllar›na kadar uzam›flt›r. Liselerdeki faflist iflgal ve e¤i-timin özellefltirilmesi ad›mlar›na karfl› mücadele, bu dönemin te-mel karakterini oluflturmaktayd›.Temelleri ‘89 y›l›nda at›lan Liseli Genç Umut çal›flmas›, bu dönemis›rtlayan liselilerin demokratik kitle örgütü haline dönüflmüfltür.Devletin tüm bask› ve sald›r›lar›na ra¤men Genç Umut çal›flmas›, li-seliler aras›nda büyük bir heyecan yaratm›fl ve k›sa süre içinde cid-di pratik eylemlerin adresi haline gelmifltir. Devletin örgütsüzlefltir-me, yasak ve bask›lar›na karfl›, Genç Umut, lise mücadelesine fiili,meflru, militan bir çizgi getirmifltir.“Paral›, niteliksiz ve gerici e¤itime karfl› demokratik bir lise” slogan›90’lar›n ortalar›ndan itibaren liselerde yayg›nlaflt›r›lm›flt›r. Bu sloga-n›n en genifl biçimde tart›fl›lmas› için ‘Demokratik E¤itim Kurultay-lar›’ düzenlenmifl, e¤itimde piyasac› dönüflümün bafllang›c› say›lanMilli E¤itim fiuralar›na karfl› Alternatif E¤itim fiuralar› örgütlenmifltir.Lise hareketi, bu dönemde, yeniden genifl kitlelere ulaflabilmifltir. Neoliberalizme, faflizme ve gericili¤e karfl› bir hat izlenen 2000’liy›llar›n bafl›nda, “Ö¤renciye cehalet, halka sefalet, IMF’ye teslimiyetYOK!” diyerek yola ç›kan Genç Umutçular, liselilerin militan sesihaline gelmifltir. Eylemlere kat›lan liseli say›s›ndaki art›fl›n yan›nda,okul içi eylemlilikler de ayn› do¤rultuda geliflim göstererek yayg›n-laflm›flt›r. Liseli geçli¤e yönelik do¤rudan devlet eliyle örgütlenen çeteciler,uyuflturucu sat›c›lar›, e¤itim tüccarlar›, yine bu dönemde, militan li-selilerin suçüstü bask›nlar›nda “sobe”lenmifltir.Liseli gençli¤in yaklafl›k 20 y›ll›k kesintisiz mücadele örgütü olanGenç Umut, her geçen gün gücünü artt›rarak geleceksizli¤i, piya-sac›l›¤›, otoriteyi REDdetmeyi sürdürmektedir. Gerek tafl›d›¤› dina-mik ve eylem biçimiyle, gerekse ak›lc›, yarat›c›, özgün ve kapsay›c›politik çizgisiyle, Liseli Genç Umut hareketi, Türkiye solunun dev-rimcilik potansiyelinin yenilenmesinde ileri inisiyatifler almaya de-vam edecektir.

Page 40: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

tir. Henüz yolun bafl›nda olundu¤u do¤rudur. Fakat kit-lesel bir reddedifl için, art›k liselilerin kaybedecek za-man› yoktur.

Önümüzdeki dönem lise mücadelesinin temel bafll›kla-r› ve hareket biçimine dair tart›flmalar ise birkaç bafl-l›k etraf›nda toplanabilir:

1. Paras›z e¤itim ve eflit bir gelecekParas›z e¤itim mücadelesi bugün demokratik lise müca-delesinin olmazsa olmaz›d›r. Lise e¤itiminin çok yönlüpiyasalaflt›r›lmas› (kay›t, aidat, ulafl›m, dershane vb.) ge-rek parça parça gerekse bütünsel direnifllerin zemininigüçlendirmektedir. E¤itim hakk›n› satanlarla e¤itim sü-recini devam ettirmeye çal›flan yüz binlerce liselinin ge-rilimi y›k›c› bir potansiyele dönüflmektedir. Var olabil-mek için daha fazla piyasalaflt›rmaya zorunlu olan sis-teme karfl› elde edilecek en ufak kazan›m bile sisteminiflleyifline zarar verecektir. Paras›z e¤itim mücadelesi eflitve güvenli bir gelecek mücadelesinin temel alt yap›s›-d›r. Çünkü e¤itim sürecindeki para iliflkisi eflitsizli¤intemel nedenidir. Ancak faturay› ödeyebilenler e¤itim ba-samaklar›n› ad›mlayabilirler; di¤erleri er ya da geç ka-p› önüne itilecektirler. Bu nedenle, liselerde paras›z e¤i-tim ve güvenli gelecek konusu birbirini besleyecek birpolitik mücadele gündemi haline getirilmelidir.

2. Liselerin kap›s› gericili¤e kapal›d›rÜlkemizde AKP ve tarikatlar/cemaatler eliyle örgütle-nen gericili¤in en temel hedeflerinden biri de e¤itimalan›d›r. Gericilik liselerimize e¤itim müfredat›ndan,kadrolaflmaya, k›l›k k›yafetten, namaz odalar›na kadarbirçok yöntemle sald›r›yor. Gericili¤in yayg›nlaflmas›hem liselerdeki ilerici potansiyele zarar veriyor hem degericili¤in toplumsallaflmas›n› h›zland›r›yor. Bu nedenlegericilik karfl›t› mücadele lise muhalefetinin temel gö-revlerindedir. Zorunlu din derslerini sorgulatmaktan bi-yoloji derslerini savunmaya, yobazl›¤a karfl› bilimi sa-

vunmaktan evrim teorisini yayg›nlaflt›rmaya kadar bir-çok yöntem gericili¤e karfl› mücadelenin somut ad›m-lar› olacakt›r.

3. Otoriter yönetime karfl› özgürlük,piyasa ideolojisine ve yozlaflmayakarfl› alternatif kültürLiselerdeki bask› ve otoriterleflme, sisteminin içinde bu-lundu¤u çaresizli¤in en ciddi göstergelerindedir. Siste-min denetim nam›na uygulad›¤› her yöntem ve araç özitibariyle liselilerin do¤as›yla çeliflir. Canl›, hareketli,üretken hatta isyanc› gençlik ruhu asla uzun süre ka-l›plar içine hapsedilemez. Sistem bu nedenle gençli¤indo¤al dengesine de savafl açm›flt›r. Sürekli rekabet, bi-reylefltirmek, parçalamak, yozlaflt›rmak sistemin buamaçla uygulad›¤› temel yöntemlerdendirler. Sistemtüm bu araçlarla da¤›tmay› ve güçsüz b›rakmay› hedef-ler. Sistemin bu plan›n› bozmak içinse tam tersi birplan› yaflama geçirmek zorunluluktur.

Liselerdeki bask›ya ve fliddete karfl› birlikte/kitlesel mü-cadele etmek tek ç›k›fl yoludur. Sistem parçalanm›fl li-selileri kolayca cezaland›rabilir; fakat liseli gençli¤inkitlesel örgütlenmelerine ayn› rahatl›kta müdahale etme-ye cesaret edemez. Liselerde bu yönde bir direnifl mev-zisi yaratabilmek için temel araçlardan biri de özgür-lefltirici pratikleri yayg›nlaflt›rmak olacakt›r. Paylafl›mc›,üretici, alternatif etkinlikler, sokak flenlikleri, bültenler,paneller, söylefliler, spor ve kültür etkinlikleri bu amaç-la yap›labilecek pratiklerden sadece birkaç›d›r. Sisteminyaratmaya çal›flt›¤› neoliberal gençlik kültürüne karfl›mücadele etmek benzer bir zorunluluktur. Bireyleflmeyerine, özgür bireylerden oluflan liselilerin ortak hare-ketini; rekabet yerine dayan›flmay›; bencillik yerinepaylaflma kültürünü güçlendirmeyi hedefleyen etkinlik-ler, kampanyalar, eylemler liselilerin piyasa kültürünekarfl› direnifl mevzileri olacakt›r.

4. Sol, liselerde ideolojikseçenektirYedi y›ll›k AKP iktidar›n›n yaratt›¤›a¤›r bilanço, Türkiye emekçi s›n›fla-r› aç›s›ndan tam bir y›k›m olmufltur.Özellikle kriz ekonomisinin giderekyoksullar› ezici bir pozisyona do¤ruyönelmesi, AKP’ye karfl› güvensizli-¤i artt›rmaktad›r. Liseliler aç›s›ndada durum bu genel tablodan pekfarks›z de¤ildir. Bugün iktidar, b›ra-kal›m liselilere umut vermeyi liseli-lerin yaflamalar›n› gün geçtikçe daha

38

GENÇL‹K MÜCADELES‹

AKP iktidar›n›ngerici, piyasac›e¤itim projeleri,liseleri eflitsizli-¤in üretim mer-kezileri halinegetirmifltir. S›n›ffarkl›l›klar›nagöre flekillenene¤itim hakk›n-dan yararlanmadurumu, mil-yonlarca liseö¤rencisini nite-likli bir e¤itimsürecinden d›fl-lam›flt›r.

Page 41: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

fazla zorlaflt›r›yor, gelecek konusunda daha fazla endi-fle duyulmas›na sebep oluyor. AKP d›fl›ndaki güçlerinde gençli¤e sundu¤u hiçbir inand›r›c›/çekici program›mevcut de¤ildir. Tüm bu çözümsüzlük ve düzen siya-setinin çürümüfllü¤ü karfl›s›nda, solun, bugün dün oldu-¤undan çok daha fazla liseliler için bir ideolojik alter-natif olma flans› vard›r. Solun, bugünkü yaflanan tümtemel olumsuzluklara karfl› evrensel savunular› olan ba-¤›ms›zl›k, eflitlik, özgürlük ve insanca yaflam gibi ide-olojik ilkelerinin, liseliler aras›nda h›zla yay›labilece¤ive sempati toplayabilece¤i bir zeminde oldu¤umuzunalt› çizilmelidir. Denizlerin, Mahirlerin, Chelerin liseli-ler aras›nda yeniden konuflulur olmas›ndaki temel ne-den, liselilerin bahsi geçen aray›fl›d›r.

5. Do¤rudan eylemler, okul projelerive sokak eylemleri birlefltirilmelidirLiselere yönelen sald›r›lar›n boyutu yükseldikçe liseli-lerin do¤al tepkileri de giderek ço¤almaktad›r. Bu tep-kilerin büyük bir k›sm› kendili¤inden olsa da defalar-ca farkl› biçimlerde gündeme gelmektedir. Kay›t ve binbir çeflit adla toplanan paralara karfl› yap›lan bireyselya da kitlesel eylemler, hiçbir örgütlü müdahalenin ol-mad›¤› koflullarda bile baflar›l› flekilde organize edil-mekte ve olumlu sonuçlar al›nmaktad›r. Kuflkusuz bueylemselliklerin ve kazan›mlar›n daha görünür hale gel-mesi benzer sorunlar› yaflayan her liseli aç›s›ndan yol

gösterici deneyimler olacakt›r. Güzümüzde lise muhale-feti, kendini daha çok sokak eylemliliklerinde ve mi-tinglerde ifade etmektedir. Bu özelik lise mücadelesi-nin toplumsal muhalefetle kaynaflma ve görünür olmakonusunda oldukça de¤erlidir. Fakat tüm zorluklar›nara¤men demokratik lise mücadelesinin kendisini as›lolarak var etmesi gereken yer liselerdir. Tüm engelle-melere ve yaflanan tüm zorluklara ra¤men, liselilerinyarat›c› enerjisini temel alan bir çal›flma biçiminin ör-gütlenmesi, demokratik lise mücadelesinin en acil gö-revlerinden biridir.

Gidilecek yol belli, elbet yürünecek!Ülkemizde yeni bir demokratik lise muhalefeti aç›s›n-dan gidilecek yol bellidir. Neoliberalizm yaratt›¤› mu-azzam eflitsizlik, geleceksizlik, gericilik ve AKP iktida-r›n›n y›k›c› etkisi, lise muhalefetinin temel mücadelebafll›klar›d›r. Sistem içine girdi¤i krizin fark›ndad›r, bunedenle sürekli yeni taktik ve stratejiler denemektedir.Fakat ne yap›l›rsa yap›ls›n, sistemin yarat›¤› büyük y›-k›m ve çeliflki art›k giderilebilecek boyutlar› aflm›flt›r.Çürümüfl düzen siyasetini ne kurumsallaflm›fl fliddet ay-g›tlar› ne de ustas› olduklar› demagoji sanat› kurtarabi-lecektir. Çünkü kap› d›fl›na att›klar›, geleceklerini karat-t›klar› milyonlarca liselinin öfkesi giderek bilenmektedir.Tüm bunlar ›fl›¤›nda bize düflen görev, devrimci genç-li¤in özgürlefltirici iradesi ve ödün vermez politik cesa-retiyle y›k›c› bir lise isyan›n›n inflas›n› üstlenmektir.

39

GENÇL‹K MÜCADELES‹

Liselerdeki mücadeleyi sadece “d›flar›ya destek” ya da birkaç “solcu genç” bulmak aras›na s›k›flt›ran siyasi çizgilerin,bugünün lise mücadelesinde baflar›s›z olacaklar› ortadad›r. Demokratik lise muhalefeti, genel halk muhalefetinin edilgenorganik bir eklentisi ve basit destekçisi de¤il; ideolojik ve politik birlik anlay›fl› temelinde, onun etkin bir öznesi ve bileflenidir.

Page 42: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

40

DÜNYA

ugün, uluslararas› geliflmeler üç ana çat›flmaekseni etraf›nda meydana gelmektedir. Bun-lardan birincisi, sömürgeci fetih hareketlerive iflgal karfl›t› direnifller; ikincisi, gelenek-sel ve yeni yükselen emperyalist güçler ara-

s› rekabet; üçüncüsü, neoliberalizmin dünya çap›ndakikrizinin etkisiyle yayg›nlaflan ve derinleflen s›n›fsal mü-cadelelerdir. ABD emperyalizminin dünya hakimiyetin-deki gerilemeyle paralel olarak a盤a ç›kan yeni dengearay›fl›nda, ba¤›ms›z siyasi irade oluflturabilen her güç,küresel krizin de etkisiyle t›rmanan toplumsal ve poli-tik krizlere kendi ç›karlar› do¤rultusunda müdahale ede-rek belirleyici olmaktad›rlar.

Obama yönetimi de, ABD’yi yeniden eski gücüne ka-vuflturmak için, askeri müdahalecili¤i t›rmand›rarak buçat›flmalardan kendi lehine sonuçlar ç›karmaya çal›fl-maktad›r. Obama dönemi müdahalecili¤i, daha büyükbir askeri bütçe, daha genifl askeri hedefler ve çeflit-lendirilmifl/inceltilmifl müdahale yöntemleriyle Bush dö-neminin tek tarafl› sald›rganl›¤›n›n ötesine geçmifltir.Yeni ABD yönetimi, do¤rudan sald›r› ve iflgal, diplo-masi kap›lar›n› kapamaks›z›n askeri tehdidi t›rmand›ra-rak uzlaflmaya zorlama, uluslararas› bir güvenlik soru-nu haline gelecek çat›flma alanlar› yaratarak büyük ha-s›mlar› bu ortak sorun etraf›nda yan›na çekerek kontrolalt›na alma gibi müdahale yöntemlerine baflvurmaktad›r.

Dünya halklar›n s›rt›nda*Emperyalistlerin parma¤›n›n ucunda de¤il

B

Basra’da militan bir emek hareketi temelinde örgütlenen Irakl›petrol iflçileri, petrol sektörünün özellefltirilmesine karfl› eylemde.

Page 43: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Ne var ki ABD, rekor askeri bütçelere ve tüm dünya-ya yay›lm›fl rakipsiz bir savafl ayg›t›na ra¤men, iflgal-lerin y›prat›c› uzun direniflleri tetiklemesini engelleye-memekte; askeri güç, aleyhte geliflen her duruma mü-dahale edememektedir. Burada iflbirlikçiler daha aktifbiçimlerde devreye sokulmakta, paramiliter güçler veiflbirlikçi ordular iç ve/veya d›fl savafllarda seferber edil-mektedir.

Türkiye de sözüm ona ABD’den ba¤›ms›z hareket eden“yeni yükselen bir güç” ya da “süper güç” olarak,uluslararas› krizlerin emperyalist-kapitalist sistemin ge-rekleri do¤rultusunda çözümüne iliflkin pek çok iddiaortaya koymaktad›r. Bofl laflar ve ortaya at›l›p devam›getirilemeyen projeler kenara b›rak›ld›¤›nda, bütünüyleABD ç›karlar›na eklemlendi¤i görülen Türkiye’nin, bir-birleriyle do¤rudan ba¤lant›l› projeler haline gelen enriskli iki ABD askeri hamlesi olan Irak’tan çekilme veAfganistan-Pakistan (Af-Pak) savafl›n› geniflletme süre-cinin yükünü giderek daha fazla s›rtlanmakta oldu¤ugörünmektedir. Türkiye ordusu basitçe Afganistan, Pa-kistan, Irak, Lübnan ve Somali’deki emperyalist iflgalve müdahalelere askeri ve lojistik destek sa¤lamaklakalmamaktad›r. ABD ve Türkiye egemenleri, PKK’yekarfl› El Kaide, Kuzey Irak’a karfl› Pakistan efllefltirme-siyle, Kürt sorununda egemen “çözümü” ABD’nin Or-tado¤u ve Güney Asya’daki askeri sald›rganl›¤›n›n içi-ne yerlefltirmektedir.

Bir di¤er önemli geliflme, enerji kaynaklar›n›n iletimi-ni ve ticaretini kontrol at›na almak için enerji nakilhatlar› arac›l›¤›yla yürütülen hakimiyet yar›fl›nda yaflan-maktad›r. ABD, Avrupa ve Rusya’n›n Kafkasya ve Or-ta Asya enerji kaynaklar› üzerindeki çekiflmelerindeTürkiye üzerinden geçen boru hatt› projeleri merkezibir rol oynamaktad›r. Türkiye bu nedenle, egemenlikhaklar›n› çi¤netmekte ve her birine çeflitli düzeylerdeba¤›ml› oldu¤u bu üç büyük gücün çat›flma sahnesi ha-line gelmektedir.

Türkiye egemenleri ayr›ca, “Genifl Ortado¤u” ve Gü-ney Asya emekçilerine yönelik yeni sömürgeci sald›r-ganl›¤a da aktif olarak eklemlenerek, bölgedeki emek-çi s›n›flar›n bütününü karfl›s›na alan bir sald›r›ya kat›l-maktad›r. Türkiye sermayesi M›s›r ve Bangladefl gibiülkeleri ucuz emek cehennemine çeviren, Irak ve Af-ganistan’da zor yoluyla devreye sokulan neoliberal dö-nüflümde aktif rol alarak, Türkiye sermayesinin ç›kar-lar›n› emperyalizmle Türkiye emekçi s›n›flar›n›n ç›kar-lar›n› da Ortado¤u emekçi s›n›flar›n›n ç›karlar› ile birve ayn› fley haline getirmektedir.

Türkiye egemenlerinin kuvvetli ba¤larla eklemlendi¤i

bu üç çat›flma ekseni ayn› zamanda devrimci müdaha-lelere olanak veren krizleri de a盤a ç›karm›flt›r. Em-peryalizmin askeri stratejisi, aktif tafleronluk, neolibera-lizm, milliyetçilik ve emperyalizmin düflman kardefli Si-yasal ‹slam topluca kriz içindedir. Bu kriz, ad› geçen-lerin hiçbirinin ezilen halklar›n ve emekçi s›n›flar›n bir-birinden ayr› düflünülemeyecek kurtulufl özlemlerinibast›ramamas›ndan ya da bu iste¤e yan›t verememesin-den kaynaklanmaktad›r. Bu krizlerden ilerici bir ç›k›fl›ntek yolu, emekçi halklar›n enternasyonalist ve anti-em-peryalist nitelikli toplumsal kurtulufl mücadelelerinin in-flas›d›r.

Sömürgesel fetih hareketleri vedirenifl: Emperyalist sald›rganl›¤›n,iflbirlikçili¤in ve Siyasal ‹slam’›n kriziBush dönemine göre daha bar›flç›l bir politika izleye-ce¤i yönünde bir yan›lsama yaratmay› k›sa süreli¤inede olsa baflaran Barack Obama, selefine rahmet okuta-cak bir dönemin kap›lar›n› açt›. 2009 y›l›nda savafla 1trilyon dolar ay›rarak, ‹kinci Dünya Savafl› sonras›n›nen büyük askeri bütçesine imza atan Obama, iktidar›-n›n ilk alt› ay›nda Latin Amerika’dan Kafkaslar’a, Af-rika’dan Do¤u Asya’ya kadar ABD hakimiyeti karfl›-s›nda tehditlerin olufltu¤u tüm alanlarda askeri kapasi-tesini tahkime giriflti. Ve hemen s›ca¤› s›ca¤›na, ABDaskeri sald›rganl›¤›n›n merkezi gündemleri olanIrak’tan çekilme süreci ve Af-Pak’ta t›rmanan savaflael att›.

Irak: ABD’nin çekilmesi ve yeniden t›rmanan çat›flmatehdidi

Obama’n›n vaat etti¤i üzere ABD, 30 Haziran’daIrak’tan çekilme sürecini bafllatm›flt›r. Ancak 30 Hazi-ran’da bafllayan süreçte k›smi bir çekilme hedeflenmek-tedir. Irak’ta bulunan ABD askerlerinin say›s›, çekilme-nin tamamlanaca¤› 2011’e kadar 134 binden 50 binedüflürülecektir. Askerler çekilmektedir, çünkü iflgaldebaz› kritik hedeflere ulafl›lm›flt›r ve ABD dünyan›n di-¤er bölgelerinde, özellikle Af-Pak’ta yürüttü¤ü savafllar-da asker k›tl›¤› çekmektedir. ‹flini tamamlayan askerler,y›prat›c› bir iflgalde oyalanmak yerine, acil görevleresevk edilmektedir. Ancak ABD, Irak’tan bütünüyle çe-kilmeyi planlamamaktad›r, çünkü direnifl gerçek anla-m›yla alt edilemedi¤i gibi Irak’taki iflbirlikçi yönetiminve iflgal süresince elde edilen ç›karlar›n gelece¤i tamgüvence alt›nda de¤ildir.

Irak iflgali baz› önemli amaçlar›na ulaflm›flt›r. Saddamrejimi devrilmifl, iflbirlikçi bir yönetim oluflturulmufl,petrol kaynaklar› özellefltirilerek tekellerin ya¤mas›na

41

DÜNYA

Page 44: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

devredilmeye bafllanm›flt›r. ABD askerleri kentlerdençekildi diye “Ulusal Egemenlik Günü” ilan edilen 30Haziran’›n ayn› zamanda petrol sahalar›n›n özellefltirmeihalesinin aç›kland›¤› gün olmas› ironiktir. Petrol sek-törü 1970’lerden bu yana kamu elinde olan Irak’ta, 30Haziran’da 6 büyük petrol ve 2 do¤algaz yata¤›n›nözellefltirme ihaleleri aç›kland›. Bu petrol yataklar› iha-leye kat›lmaya hak kazanan ABD ve ‹ngiltere menfle-li flirketler (BP, Royal Dutch/Shell, Exxon Mobil veTotal) ve ortaklar› aras›nda paylafl›ld›. Yani 30 Hazi-ran’da bafllayan süreç Irak’›n egemenlik haklar›n›n Irak-l›lara devri de¤il “aç›k iflgalin” yerini “gizli iflgale” b›-rakmas›d›r.

Ne var ki, 2006’da Irak’taki 130 bin ABD askerininsay›s›n›n 160 bine ç›kar›ld›¤› afl›r› y›¤›nakla k›smenbast›r›lan çat›flmalar, bu y›¤›na¤›n kald›r›lmas›yla yeni-den boy göstermektedir. Mezhepler aras› çat›flma görü-nümündeki bombal› sald›r›larda yeniden bir t›rmanma-n›n gözlendi¤i Haziran, y›l›n en kanl› ay› olarak kay-da geçmifltir. Bu durum, fiii a¤›rl›kl› merkezi yönetimkarfl›s›nda silahl› bir Sünni direnifl tehdidinin sürdü¤ü-nü göstermektedir. ‹kinci gerilim ekseni ise Arap-Kürtgerilimi olarak tarif edilen Irak Federal Yönetimi (IFY)ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) aras›ndad›r.Haziran’›n 28’inde Irak IFY’nin Kürtlerin yo¤un ola-rak yaflad›¤› Mahmur bölgesine asker sevk etmesi üze-rine, KBY ile IFY aras›nda ciddi bir iç savafl olas›l›-¤› ortaya ç›km›flt›r. KBY Baflbakan› Neçirvan Barzani,Temmuz ortas›nda yapt›¤› aç›klamada, anlaflma sa¤la-namad›¤› durumda peflmerge güçleriyle Irak ordusununkarfl› karfl›ya gelmesinin kaç›n›lmaz oldu¤undan söz et-ti. Mesud Barzani’nin, “2003’teki iflgalden bu yana hiçbu kadar savafla yak›n olmam›flt›k” sözleri, hem iç sa-vafl tehlikesinin ciddiyetini ortaya koymakta hem deABD iflgalinin devam›na yönelik bir ça¤r›y› ifade et-mektedir. Üstelik 26 Temmuz’daki KBY bölgesel se-çimlerinde toplamda yüzde 60 oy alabilen Talabani-Barzani ittifak›n›n tahminlerin ötesinde bir gerileme ya-flad›¤›n›n a盤a ç›kmas›, KBY’yi “d›fl” tehditler karfl›-s›nda zay›flatmaktad›r.

Irak’taki ABD askeri say›s›n›n 160 bine ç›kar›ld›¤› Bü-yük Dalga operasyonu döneminde bile direnifl ve iç ça-t›flma bütünüyle bast›r›lamam›flken, çekilme sonras›ndaiktidar kavgas›n›n k›z›flmas› muhtemeldir. ‹flgalin deteflvikiyle Irak toplumunu etnik ve mezhepsel s›n›rlar-la ay›ran anti-demokratik siyasi yap› ve petrol gelirle-rinin paylafl›m› üzerinde bir anlaflma sa¤lanamam›fl ol-mas› iç çat›flma tehdidini sürekli canl› tutmaktad›r.

Peki, ABD neye güvenerek asker say›s›n› azaltmakta-

d›r? ABD’nin Irak’taki temel müttefiki KBY’nin gü-venlik sorununun, Irak içi ve Irak d›fl› tehditler olmaküzere iki boyutu vard›r. Irak d›fl› tehditleri, ülkelerin-deki ayr›l›kç› e¤ilimler tafl›yan Kürt nüfusu nedeniyle,bir Kürt devletinin oluflturulmas› fikrine y›llar boyu flid-detle karfl› ç›kan Türkiye ve ‹ran (ve daha s›n›rl› birölçüde de Suriye) oluflturmaktad›r. Bu iki devletin, ar-t›k fiilen var olan Kürt devleti KBY’nin varl›¤› ile uz-laflt›r›lmas› gerekmektedir. Bu da ABD’nin ve KBY’ninTürkiye ve ‹ran’daki Kürt hareketleri (PKK ve PJAK)ile aras›na mesafe koymas› ve Kuzey Irak’›n bu hare-ketler için bir güvenli üs olmas›n› engellemesini gerek-tirmektedir. KBY’ye yönelik Irak içi tehdit ise merke-zi Irak yönetimi ya da bir baflka ifadeyle Araplard›r.KBY’nin bu iç tehdit karfl›s›nda kendi varl›¤›n› güven-ce alt›na alabilmesi hem kal›c› bir ABD askeri varl›-¤›n› hem de komflu ülkelerle iyi iliflkileri gerektirmek-tedir. Suriye ve ‹ran, KBY karfl›s›ndaki iç tehdit ola-rak nitelendirilen Sünni ve fiii Araplara daha yak›nd›r.Burada da KBY aç›s›ndan Türkiye’nin deste¤i hayatibir önem tafl›maktad›r. Yeni durum, Türkiye’nin KBYiçin hem bir tehdit olmaktan ç›kmas› hem de hamilikyapmas›n› gerektirmektedir. Burada pazarl›k unsuruKBY topraklar›ndaki PKK varl›¤›d›r. PKK’ye karfl›ad›m atmakta isteksiz davranan Barzani’nin, seçimler-deki bariz zay›flaman›n ard›ndan ayn› direnci sürdüre-bilece¤i ise flüphelidir.

Af-Pak: ABD’nin yeni bata¤›

Obama yönetimi Irak’tan asker çekerken Afganistan’aasker y›¤maktad›r. Bu y›l›n bafl›nda 30 bin olan Afga-nistan’daki ABD askeri say›s›n›n, y›l sonunda 68 bineç›kar›lmas› planlanmaktad›r. Di¤er ülkelerden askerlerlebirlikte toplam iflgal askeri say›s› ise 100 bini bulacak-t›r. Yine de bu rakam›n Taliban güçlerinin direnifli kar-fl›s›nda yetersiz oldu¤u belirtilmektedir. Obama yöneti-mi, Taliban güçlerinin Pakistan’›n s›n›r bölgelerinde üs-lenerek güç toplad›¤› ve iflgal ordular›n›n bu ülkedengeçen lojistik hatlar›na sald›r›lar düzenledi¤i gerekçesiy-le savafl alan›n› Pakistan’a geniflletmifltir.

Pakistan bir yandan ABD’nin insans›z savafl uçaklar›y-la bombalanmakta bir yandan da Pakistan ordusu ileTaliban militanlar›n›n fliddetli çat›flmalar›na sahne ol-maktad›r. Kurbanlar›n ço¤unun sivil oldu¤u belirtilmek-tedir. Bu savafl Haziran ay› içinde 2 milyondan fazlaPakistanl›y› yerleflim yerlerini terk etmeye zorlam›fl vebu insanlar›n büyük ço¤unlu¤unun sa¤l›k, temiz su,g›da ve bar›nma gibi temel hizmetleri karfl›lanmam›fl-t›r. Pakistan’›n temel hizmetlere ayr›lamayan kaynakla-r› ABD’nin savafl› için silahlanmaya ayr›lmaktad›r.

42

DÜNYA

Page 45: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Bu büyük vahflet, Afganistan ve Pakistan halk›n› Tali-ban direnifline aktif bir destek sunmaya itmektedir. Sa-vafl fliddetlendikçe iflbirlikçi Pakistan devletinin kriziderinleflmekte, ülkedeki nükleer silahlar›n radikal ‹slam-c› örgütlerin eline geçme olas›l›¤› yeni bir uluslararas›güvenlik sorunu olarak gündeme gelmektedir.

Obama’n›n Güney Asya’daki bu büyük savafla kalk›fl-mas›n›n ard›ndaki temel güdü Af-Pak’›n jeostratejiköneminde gizlidir. Zbigniew Brzezinsky gibi k›demlid›fl politika kurmaylar›, ABD d›fl politikas›n›n Çin bafl-ta olmak üzere, Rusya, Hindistan ve ‹ran’› ‘ürkütme-den kontrol alt›na almaya’ odaklanmas› gerekti¤ini vur-gulamaktad›r. Has›mlar›n›/rakiplerini do¤rudan hedef al-d›¤›nda baflar›l› olamayan ABD, yeni dönemde kontrolalt›nda tutmak istedi¤i has›mlar›n›, benimsetilmifl ortakdüflmanlara karfl› benimsetilmifl ortak hedefler do¤rultu-sunda kendi liderli¤i arkas›nda bir araya getirmeye ça-l›flmaktad›r. Af-Pak’ta t›rmand›r›lan savafl, ABD’nin ye-ni yönelimi aç›s›ndan önemli bir örnektir. Af-Pak; co¤-rafi olarak ‹ran, Rusya, (ve yeniden bir Rusya nüfuzalan› olarak tescillenen) Orta Asya, Çin ve Hindistan’›ntam ortas›nda yer almaktad›r. “Pakistan merkezli radi-

kal ‹slamc› örgütler” oldu¤u öne sürülen birtak›m güç-ler Af-Pak çevresindeki ülkelerde büyük sald›r›lar dü-zenleyerek sorunun tam da ABD’nin istedi¤i flekildeuluslararas›laflmas›na katk›da bulunmaktad›r.

Temmuz’un ilk haftas›nda imzalanan bir anlaflmaya gö-re, Rusya ABD’nin Afganistan savafl› için lojistik des-tek sunacakt›r. Ayr›ca daha bu y›l›n bafl›nda K›rg›zis-tan’daki Manas Üssü’nün kapanmas› ile Orta Asya’dahiçbir üssü kalmayan ABD ordusu, Manas Üssü’nü ye-niden kiralad›¤› gibi buna Türkmenistan’›n hava üsle-rini de ekledi. Büyük paralar›n telaffuz edildi¤i bir al›fl-verifl de olan bu askeri iflbirli¤i, bir aç›dan bak›ld›¤›n-da ABD’nin Asya’daki etkinlik alan›n› yeniden genifl-letmifltir. Ancak Af-Pak savafl›n›n devam ettikçe dahafazla can ve para yiyen büyük bir bata¤a dönüfltü¤ühesaba kat›ld›¤›nda, Rusya’n›n, Afganistan savafl›n› sür-dürmesi için ABD’ye yard›mc› olarak bir tür k›rd›rmastratejisi izledi¤i de öne sürülebilir. Yabanc› bir ülke-nin Rusya periferinde nüfuz alan› oluflturmas›na karfl›ç›kmay› temel bir ilke olarak benimseyen “Putin Dok-trini”nin hakim oldu¤u Rusya’n›n, ABD’ye karfl› k›r-d›rma stratejisi izledi¤i iddias› akla daha yatk›nd›r.

43

DÜNYA

ABD, Irak’tan as-ker çekerken Af-ganistan’a askery›¤maktad›r. Buy›l›n bafl›nda 30bin olan Afganis-tan’daki ABD as-keri say›s›n›n, y›lsonunda 68 bineç›kar›lmas› plan-lanmaktad›r. Di-¤er ülkelerdenaskerlerle birlik-te toplam iflgalaskeri say›s› ise100 bini bulacak-t›r. Yine de bu ra-kam›n Talibangüçlerinin direni-fli karfl›s›nda ye-tersiz oldu¤u be-lirtilmektedir.

Page 46: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

44

DÜNYA

Her halükarda ABD aç›s›ndan giderek daha yüksek birmaliyete yol açan bir savafl söz konusudur. ABD Af-Pak’› çevredeki ülkeleri kontrol alt›nda tutman›n birarac› haline getirmeye niyetlenirken, gerçekte bata¤asaplanmakta ve NATO kapsam›nda yürütülen bu savafl-ta di¤er NATO üyelerinden istedi¤i deste¤i bulamamak-tad›r.

Türkiye ise bu genel e¤ilimin aksine Af-Pak savafl›n-da giderek daha fazla rol almaktad›r. Obama’n›n Nisan2009’daki Türkiye ziyaretinde resmi bir aç›klama ya-p›lmad›ysa da, Türkiye’den Afganistan iflgaline dahafazla askeri katk› istendi¤i iddialar› gündeme gelmifltir.Ziyareti s›ras›nda PKK ve El Kaide’yi, ABD ve Tür-kiye’nin ortak düflmanlar› olarak tan›mlayan Obama’n›nbu manal› vurgusu, daha sonra ABD ve Türkiye’de bir-çok yetkili a¤›zdan tekrarlanm›flt›r.

Genelkurmay Baflkan› ‹lker Baflbu¤, 29 Nisan’da dü-zenledi¤i bas›n toplant›s›nda, “TSK’n›n PKK ile müca-delesini”, ABD ile Türkiye’nin Irak ve Af-Pak iflgalle-rindeki iflbirli¤i çerçevesine oturtarak anlatm›flt›r. Bafl-bu¤, PKK’ye karfl› ABD ve Irak yönetimi ile iflbirli¤iiçinde olduklar›n› ancak Irak yönetiminden PKK’yi ya-l›tmak için daha fazla çaba beklentisinde olduklar›n›belirtmifltir. Baflbu¤’un Af-Pak’la ilgili olarak ise flusözleri sarf etmifltir: “Bak›n ABD ne diyor?... Pakis-tan'a söyledi¤i ‘SWAT, Taliban ve El-Kaide için em-niyetli bölge’ diyor. Ayn› konuda, Amerika'n›n bir nok-tada Pakistan'la, SWAT'la ilgili olarak söyledikleri veistekleri ile bizim Kuzey Irak'taki isteklerimiz ayn›. Na-

s›l onlar Afganistan ile mücadelede oray› çok önemligörüyorlarsa, biz de Irak'›n kuzeyini önemli görmek du-rumunday›z.” Bu sözlerin ABD’deki yank›s› ise, Bafl-bu¤’un Haziran 2009’daki ABD ziyaretinde muadiliMichael Mullen’den gelmifltir: “‹lker, PKK konusundabenim üzerimde çal›fl›yor. Ben de Pakistan konusundaonun üzerinde çal›fl›yorum. Çünkü Türkiye’nin Pakistanile çok iyi iliflkileri var. Ve Afganistan ile de çok iyiiliflkileri var.” Ortada çok aç›k bir pazarl›k vard›r. Tür-kiye’nin Af-Pak’ta görev almas› karfl›l›¤›nda ABD deKuzey Irak’ta PKK’ye karfl› harekete geçecektir ya dageçilmesini sa¤layacakt›r.

Bu yaklafl›m Türkiye’nin Kürt sorununu, ABD’nin sö-mürgeci fetih hareketleriyle do¤rudan ba¤lant›l› ulusla-raras› bir sorun haline getirmifltir. 2001’de ABD’ninIrak’a yönelik askeri müdahalesinin Kürtlerin hareketkapasitesini art›raca¤›n› söyleyerek iflgale ‘sessiz destek’veren PKK, flimdi bu iflgal hareketinin süreklili¤i içintasfiyeye zorlanmaktad›r.

Süreç h›zl› ilerlemektedir. Baflbu¤’un 29 Nisan konufl-mas›nda, Türkiye’nin Kas›m’da Kabil’deki iflgal güçle-rinin komutas›n› üstlenece¤i, bu süreçte 2500 Frans›zve ‹talyan askerinin Kabil’den çekilece¤i, a盤a ç›kanbofllu¤un ise di¤er NATO üyeleri taraf›ndan doldurul-mamas› halinde Türkiye taraf›ndan doldurulabilece¤ibelirtilmifltir. Bir hafta sonra Brüksel’de yap›lan NATOtoplant›s›nda ‹talya ve Fransa’n›n bofllu¤unu doldurma-ya baflka aday ç›kmam›fl, Türkiye Afganistan’daki as-ker say›s›n› 800’den 2000’e ç›karma karar› alm›flt›r.

TSK’n›n 1954’te Kore Savafl› ile bafllayan yurtd›fl› “görev”lerinde, 66 bini aflk›n askeri personel ABD emperyalizminin hizmetine su-nuldu. fiu anda Bosna’da 255’i asker 300 personel, Kosova’da 1 f›rkateyn ve 1 may›n arama gemisi, Afganistan’da 780’i asker 1450personel (1200 asker daha gidecek), Lübnan’da 237’si asker 1261 personel, Sudan’da 11 personel, Somali’de 2 helikopter ve 2 sual-t› timinin bulundu¤u 1 f›rkateyn bulunuyor. Afganistan, 721 askerin öldü¤ü Kore savafl›n›n ard›ndan ikinci bir travma olmaya aday.

Page 47: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Türkiye ayr›ca üçlü zirvelerle Pakistan ile Afganistanaras›nda ‘arabuluculuk’ görevini sürdürmektedir. Pakis-tan’›n baflkenti ‹slamabad’da NATO taraf›ndan olufltu-rulan ‘Temas Noktas› Büyükelçili¤i’ görevi de Türki-ye’ye verilmifltir. Nisan bafl›nda Strasbourg’da gerçek-leflen NATO zirvesinde Türkiye’ye yeni dönemde “NA-TO Genel Sekreter Yard›mc›l›¤›”, “Silahs›zlanmadanSorumlu Sekreter Yard›mc› Vekilli¤i” ve “AfganistanÖzel Temsilcili¤i” önerildi¤i hat›rlan›rsa NATO’da gö-rev de¤iflimlerinin yaflanaca¤› yaz döneminde Türki-ye’nin iflbirlikçi egemen s›n›flar›n›n bafl›m›za yeni be-lalar sarmas› sürpriz olmayacakt›r. 15 Temmuz’da Ka-bil’de görev yapan iki Türk askerinin yaflam›n› yitir-mesi karfl›s›nda, AKP hükümetinden ve Genelkur-may’dan ç›t ç›kmamas›, egemenlerin Af-Pak savafl›nakat›l›m konusunda ciddi bir meflruiyet krizi yaflad›kla-r›n›n göstergesidir.

Emperyalizm kriz içindedir. Rakipsiz askeri ayg›tlarara¤men dünyay› istedi¤i gibi flekillendirme olana¤›nasahip de¤ildir. Irak direnifli ABD’nin karfl› konulmaz-l›k imaj›n› yerle bir etmifl ve dünya çap›nda direnmee¤ilimlerini güçlendirmifltir. fiimdi de Af-Pak, ABDaç›s›ndan daha beter bir batak olma yolunda ilerlemek-tedir. ABD emperyalizminin iflbirlikçileri kriz içindedir.Askeri ve ekonomik entegrasyon temelinde ç›karlar›ABD ç›karlar› ile özdeflleflen iflbirlikçi egemen s›n›flar,ABD’nin sömürgeci maceralar›na hay›r deme ya da ka-t›lmama flans›na sahip de¤ildir. Ancak büyük y›k›m va-at eden bu maceralar, halk›n gözünde bir meflruiyet detafl›mamaktad›r. Siyasal ‹slam kriz içindedir. Emperya-

list sald›rganl›¤a karfl› direniflte Ortado¤u’da önderli¤iele alan Siyasal ‹slam, etnik ve mezhepsel bölünmelerkarfl›s›nda ezilen halk›n birli¤ini sa¤lamak yerine ay-r›mlar› derinlefltirmekte ve alternatif bir toplumsal-eko-nomik düzen sunmak yerine bir flekilde emperyalist-ka-pitalist sisteme eklemlenmektedir. Irak’ta, ‹ran’da, Lüb-nan’da, Filistin’de Siyasal ‹slam’›n farkl› ak›mlar›n›n,ezilenlerin mücadele potansiyelini bir yere kadar örgüt-leyebildikleri ancak bir noktadan sonra ezilenlerin ulu-sal ya da toplumsal kurtulufl özlemlerine yan›t vereme-yerek gerileme e¤ilimine girdikleri görülmektedir.

Emperyalist sistem içinde hiyerarflimücadelesi: ‹flbirlikçili¤in kriziEmperyalist sistemin geleneksel ve yeni yükselen em-peryalist güçleri aras›nda da çok boyutlu bir mücadeledevam etmektedir. Obama yönetimi, ABD’nin küreselegemenli¤ine rakip olabilecek bir gücün a盤a ç›kma-s›n› önlemeyi ve geleneksel müttefikleri ile aras›ndaaç›lan mesafeyi kapatmay› hedeflemektedir. Bu müca-dele iki yoldan ilerlemektedir: Birincisi, rakiplerin çev-relerine askeri y›¤›nak yap›lmas›; ikincisi de, enerjikaynaklar› üzerinde kontrolün kimin elinde olaca¤›n› ta-yin eden enerji nakil hatt› projeleridir.

Yukar›da ayr›nt›l› bir flekilde anlat›ld›¤› gibi Af-Pak sa-vafl› ile ‹ran, Rusya, Orta Asya, Çin ve Hindistan’›ntam ortas›nda devasa bir askeri temas alan› oluflturul-mufltur. ABD’nin, Kuzey Kore ile George W. Bush dö-neminde güç bela imzalanan nükleer silahs›zlanma an-laflmas›n› bir kenara b›rakarak yeniden sald›rgan birsöyleme sar›lmas› da benzer bir projenin parças›d›r.Kuzey Kore’nin meflru müdafa hakk›n› kullanmak içingelifltirdi¤i silahlar› bahane edilerek Kuzeydo¤u As-ya’ya y›¤›lmas› planlanan ABD askeri gücü, Japonya'y›ve (Güney Asya s›n›rlar› Af-Pak savafl› ile kuflat›lan)Rusya ile Çin’in do¤usunu da menziline alacakt›r.Pyongyang ile ABD aras›ndaki restleflme sürdükçe, al-t›l› ekip içinde Rusya, Çin, Güney Kore ve JaponyaKuzey Kore'ye karfl› ABD ile birlikte tav›r almaya zor-lanacakt›r. Ayr›ca, Kuzey Kore’ye yönelik yapt›r›mlars›k›laflt›r›larak ve tehdit politikas› sürdürülerek KuzeyKore’yi örnek alarak nükleer silah elde etmek isteye-bilecek di¤er ülkelere gözda¤› verilecektir.

ABD’nin Do¤u Avrupa’ya yerlefltirmeyi planlad›¤› fü-ze kalkan› projesi, Gürcistan ve Ukrayna’n›n NATOüyelikleri süreci hem Rusya’y› hem de Bat› Avrupa’y›ABD’nin menziline almay› hedeflemektedir. Türkiye,Gürcistan ve Ukrayna’n›n NATO üyeliklerine destekvermekte; Gürcistan’a silah ve askeri e¤itim yard›mla-r›nda bulunmaktad›r.

45

DÜNYA

Page 48: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Enerji nakil hatlar› da enerji kaynaklar›n›n kimin de-netiminde olaca¤›n› belirleyen kritik araçlar olarak em-peryalist kapitalist sistemin hiyerarflisinin flekilleniflinderol oynamaktad›r. Petrol ya da do¤algaz kaynaklar›n›niletimini kontrol eden hangi ülke ise, bu kaynaklardankimlerin, hangi koflullarda faydalanaca¤›n› da o belir-leyecektir. Bugünkü çat›flma Kafkasya ve Orta Asyapetrol ve do¤algaz›n›n dünya pazar›na kimin arac›l›¤›y-la tafl›naca¤› üzerinden yürümektedir. Egemenlerin “Do-¤u ile Bat›” aras›ndaki enerji koridoru haline getirme-ye çal›flt›¤› Türkiye ise, çat›flman›n merkez üslerindenbiri haline gelmifltir. Son olarak büyük gürültü kopar›-larak imzalanan Nabucco Boru Hatt› Projesi bu çat›fl-man›n en iddial› araçlar›ndan biridir.

Enerjide Rusya’ya ba¤›ml›l›ktan kurtulmak isteyen Ba-t› Avrupa, Nabucco Boru Hatt› Projesi ile Kafkas veOrta Asya do¤algaz›n› Türkiye üzerinden nakletmek is-temektedir. Ancak Nabucco tart›fl›l›rken Rusya da yal-n›zca seyretmemifl, hatta gaz vermesi planlanan Azer-baycan ve Türkmenistan’la gaz al›m anlaflmalar› imza-lam›flt›r. Boru hatt›n› dolduracak kadar gaz bulunup bu-lunamayaca¤› meçhuldür. Bu durumda Türkiye, tafl›nangaz›n yüzde 15’ini alma fleklindeki imtiyaz taleplerinikald›rm›flt›r. Hayaller da¤›ld›¤›nda bu boru hatt› proje-sinin nas›l bir sömürgelefltirme arac› oldu¤u da görül-mektedir. Boru hatt›n›n geçti¤i bölgelerin, projeyi üst-lenen flirketlerin “özel güvenlik birimleri” taraf›ndankorunaca¤› belirtilmektedir. Bu, egemenlik haklar›n›napaç›k ihlalidir. Ayr›ca, enerjide Rusya’ya ba¤›ml› olanTürkiye, ABD ve Avrupa’n›n Rusya’ya yönelik ham-lesine alet olarak Rusya’n›n karfl› hamlelerini de üze-rine çekmektedir.

Emperyalistler aras› kap›flman›n/gerilimlerin iflbirlikçile-

rin k›ymetini art›raca¤› ya da ellerini rahatlataca¤› id-dias› ham bir hayalden ibarettir. Gerilimler fliddetlen-dikçe iflbirlikçilik iliflkileri derinleflmekte ve/veya iflbir-likçilerin öne sürüldü¤ü “vekil savafllar” (proxy wars)yürütülmektedir. fiimdilerde kendilerini “yükselen güç”olarak tan›mlamay› adet edinen iflbirlikçiler, bu sahtemotivasyonla gerçekte uflakl›¤›n en afla¤›l›k biçimlerineraz› edilmektedir. Emperyalistler kimi iç çeliflkilerini,bu çeliflkilerin yaratt›¤› çat›flman›n y›k›m› ile birlikte,iflbirlikçilere havale etmektedir.

Sermayenin sald›r›lar› ve proleternitelikli halk hareketleri: Kapitalisttoplumun kriziEmperyalist kapitalist dünya çok çeflitli toplumsal-poli-tik aktörlerin mücadelelerine sahne olsa da, sisteminher yerde ve her durumda özünü oluflturan temel çe-liflki emek ile sermaye aras›ndaki çeliflkidir. Sömürge-sel fetih hareketlerinin de, emperyalistler aras› rekabe-tin de nihai amac› sermayenin emekçi s›n›flar üzerin-deki tahakkümünü kurmakt›r. Bu nedenle de ancakemek sermaye çeliflkisini temel alan mücadeleler kök-lü toplumsal-siyasal dönüflümlere do¤ru yol alabilmek-tedir. Dünya çap›nda neoliberalizme karfl› geliflen pro-leter nitelikli halk hareketleri bu aç›dan önemli dene-yimler a盤a ç›karm›flt›r.

Bugün küresel krizle birlikte emek ile sermaye aras›n-daki çeliflkinin uzlaflmazl›¤› apaç›k görünür hale gel-mifltir. Kapitalist toplum, geliflmifl merkezlerin, yeni sö-mürgelerin, reel sosyalizm sonras› ülkelerin tamam›ndakriz içindedir. Bu, kendini, emekçilerin kendi ç›karlar›temelindeki hareketlerde yaflanan patlamada da ortayakoymaktad›r.1

SonuçABD liderli¤indeki emperyalist kapitalist sistem bugünüç önemli meydan okumayla yüz yüzedir: Sömürgecifetih hareketleri karfl›s›ndaki fliddetli direnifller; gelenek-sel ve yeni yükselen emperyalist güçler aras› rekabet;neoliberalizme karfl› proleter nitelikli halk hareketleri.

Türkiye egemenlerinin kuvvetli ba¤larla eklemlendi¤ibu üç çat›flma ekseni ayn› zamanda devrimci müdaha-lelere olanak veren krizleri de a盤a ç›karm›flt›r. Em-peryalizmin askeri stratejisi, aktif tafleronluk, neolibera-lizm, milliyetçilik ve emperyalizmin düflman kardefli Si-yasal ‹slam topluca kriz içindedir. Bu kriz, ad› geçen-lerin hiçbirinin ezilen halklar›n ve emekçi s›n›flar›n bir-birinden ayr› düflünülemeyecek kurtulufl özlemlerinibast›ramamas›ndan ya da bu iste¤e yan›t verememesin-den kaynaklanmaktad›r. Bu krizlerden ilerici bir ç›k›fl›n

46

DÜNYA

2001’de ABD’nin Irak’› iflgalinin Kürtlerin hareket kapasitesi-ni art›raca¤›n› söyleyerek iflgale ‘sessiz destek’ veren PKK,flimdi ayn› sürecin gelece¤i için tasfiyeye zorlanmaktad›r.

Page 49: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

tek yolu, emekçi halklar›n enternasyonalist ve anti-em-peryalist nitelikli toplumsal kurtulufl mücadelelerinin in-flas›d›r.

Ne var ki, sol hareketin devrimci mücadeleye tercüme-si bak›m›ndan politika yaklafl›m›n› gözden geçirmek ge-rekmektedir.

ABD’nin Irak’tan çekilme sürecini bafllatmas›, Afganis-tan-Pakistan’da savafl›n giderek fliddetlenmesi, ABD ileKuzey Kore aras›ndaki restleflmenin yeniden bafllamas›,‹ran’da Cumhurbaflkanl›¤› seçimi sonras› patlak verensiyasi kriz ve kitle gösterileri, Honduras’ta gerçekleflendarbe, Çin’in Uygur bölgesinde ç›kan çat›flmalar…Obama’n›n ilk 6 ayl›k iktidar döneminde ortaya ç›kanbu geliflmeler, yaln›zca ABD gücündeki gerilemeyi ter-sine çevirmeye yönelik stratejinin planlanm›fl birer par-ças› olarak de¤erlendirilebilir mi? Kar›fl›kl›k ç›kan böl-gelerin ABD ile rekabet ya da düflmanl›k içindeki böl-geler oldu¤una bakarak ve ABD’ye mutlak belirleyici-lik atfederek, temel çeliflkinin ABD ile has›m devlet-ler aras›ndaki çeliflki oldu¤unu varsayan bak›fl aç›s›nagöre, evet, öyledir. Ancak ne ABD’nin tersine çevir-meye çal›flt›¤› hakimiyet kayb› böylesine bir mutlak be-lirleyicili¤e olanak tan›maktad›r, ne de bir ülke saltABD ile has›m diye o ülkede s›n›flar mücadelesininrafa kalkma zorunlulu¤u vard›r.

‹flin asl›, ABD emperyalizminin dünya hakimiyetindekigerilemeyle paralel olarak a盤a ç›kan yeni denge ara-y›fl›nda, ba¤›ms›z siyasi irade oluflturabilen her güç, kü-resel krizin de etkisiyle t›rmanan toplumsal ve politikkrizlere kendi ç›karlar› do¤rultusunda müdahale ederekbelirleyici olmaktad›r. Buna iç rekabet ya da uzlaflmazkarfl›tl›klar ekseninde harekete geçen egemen ve ezilens›n›flar hep birlikte dahildir. Yani söz konusu olan, ba-sitçe, ABD emperyalizminin sald›r›da, geri kalanlar›nda savunmada oldu¤u bir dünya de¤ildir. Tarih bütüns›n›flar› ve uluslar› emperyalizme ve neoliberal kapita-lizme karfl› devrimci-sosyalist bir ata¤a kalkmaya ça-¤›rmaktad›r.

Oysa, reel sosyalizmin çözülüfl sürecinden bu yana sos-yalistlerin dünya tahlillerinde ezilen s›n›flar›n mücade-lesi egemenler aras› çat›flmalar karfl›s›nda hükümsüz sa-y›lmakta, ABD karfl›s›ndaki her güce ilericilik atfedil-mektedir. Bu ba¤lamda, tarihin motor gücü olan s›n›fmücadelelerinin art›k son buldu¤u (tarihin sonu) iddi-as›ndaki Francis Fukuyama’yla alay etmek kolay olsada ço¤unluk gerçekte Fukuyamac›d›r.2 Uluslararas› si-yasi geliflmelerin bütününü, s›n›fsal do¤as›na bakmaks›-z›n, ABD ile “karfl›tlar›” aras›ndaki gerilim eksenindeaç›klayan dünya tahlilleri, So¤uk Savafl dönemindeki

SSCB-Çin merkezli revizyonist-milliyetçi sapmalar›ngüncel türevleri olarak, çeliflkilerin gerçek do¤as›n›aç›klamakta yetersiz kalan, yenilgi dönemine özgü ez-berlerden baflka bir fley de¤ildir. Düflman›n sald›r›lar›elbette ortadan kalkmam›flt›r ancak ayn› fley dostlar›nmücadeleleri için de geçerlidir. Sosyalistler aç›s›ndan,uluslararas› alanda gerçekleflen herhangi bir çat›flma, ifl-çi s›n›f›n›n kurtulufl mücadelesinin önünü açt›¤› ölçüdeanlaml›d›r. Bir emperyalist güce karfl› geliflen dirençemperyalist kapitalist sistem içinde daha etkin bir po-zisyon almak amac›n› güdüyorsa, bu çat›flman›n ilericibir yönü bulundu¤undan söz edilemez. Sosyalistler, ye-niden flekillenmekte olan dünyada seyirci de¤il oyuncuolmak istiyorlarsa, iflçi s›n›f›n›n kendi ba¤›ms›z ç›kar-lar› do¤rultusunda mevcut çat›flmalara nas›l müdahaleedece¤ini ortaya koymak durumundad›r. Burada dayükseltilecek bayrak 21. yüzy›l sosyalizmine özgü birproletarya enternasyonalizmidir.

Üstelik emperyalizmin “küreselleflme” diye de an›lanneoliberal dönemi, s›n›fsal kurtulufltan ba¤›ms›z bir ulu-sal kurtulufla olanak tan›mad›¤› gibi pek çok uluslara-ras› sorunu ulusallaflt›rmakta, ulusal sorunu da ulusla-raras›laflt›rmaktad›r. Sosyalistler aç›s›ndan, anti-emperya-list ve enternasyonalist mücadele, birinin ihmali di¤eri-nin inkar›n› beraberinde getirecek acil gündemler hali-ne gelmektedir.

2009 yaz›, sosyalistleriyle, Kürt hareketiyle Türkiyetoplumsal muhalefetinin bütününü anti-emperyalist mü-cadeleyi öncelikli gündemlerinin bir parças› haline ge-tirmelerini gerektiren olaylara gebedir. Bu, “ifli gücü b›-rak›p” anti-emperyalizm/enternasyonalizm propagandas›-na kalk›flmak anlam›na gelmemektedir. “‹flin gücün”anti-emperyalist/enternasyonalist içeri¤ini hesaba katmakanlam›na gelmektedir. Bar›fl hareketinin, ABD Kürdüöldürsün diye Afganistan-Pakistan’a Pafltun öldürmeyegiden ordunun karfl›s›na dikilmesi anlam›na gelmekte-dir. Emek hareketinin, iç içe geçen aç›k/gizli iflgal sal-d›r›lar›na direnen militan iflçi hareketleriyle ortak gün-demler etraf›nda ortak mücadelelere giriflmesi anlam›nagelmektedir. Emperyalist müdahalecili¤e ve bask›c› re-jimlere karfl› emek dayan›flmas›n›n örülmesi anlam›nagelmektedir.

Dipnotlar1 “Neoliberalizme karfl› özsavunma hareketleri” yaz›s›nda bu hareketlerin ayr›nt›l›

bir incelemesi oldu¤u için burada ayr›ca yer vermedik.2 S. Zizek* “Dünya öküzün boynuzlar› üstünde dururmufl,/Her k›p›rday›fl›nda öküz, deprem

olurmufl.../Oysa dünya,halklar›n omuzlar› üstünde durur/K›p›rdas›n da gör!”(Can Yücel)

47

DÜNYA

Page 50: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

48

KR‹Z

riz sistemi sarsmaya devam ediyor. Ancakistatistiksel verilerin “beklendi¤i kadar kö-tü olmamas›”, küçülme oranlar›n›n azalma-s› bile dünyadaki tüm zenginliklerin yüz-de 73’ünü elinde tutan yüzde 5’lik az›nl›k

taraf›ndan sevinç 盤l›klar›yla karfl›lan›yor. Her yüzde1’lik küçülmeyle açl›k s›n›rlar›n›n alt›na itilen milyon-larca mülksüzlefltirilmifl proleter ailesine sab›r telkinediliyor. Ekonomik küçülmenin azal›p birkaç sene için-de ç›k›fla geçilece¤ine dair hikayelerle emekçi s›n›flaraumut da¤›t›l›yor. Her fleyi hepimizden iyi bilen teknok-rasilerinin, bürokrasilerinin, uzmanlar›n›n, müsteflarlar›-n›n, CEO’lar›n›n “ar›zay›” tan›mlay›p düzeltmesine ka-dar iflçi s›n›f› sessiz tutulmaya çal›fl›l›yor. Bu “düzelt-me” faaliyetinin dünyay› nereye götürece¤ine dair tar-t›flmalar ise genelde teknik analizler düzeyinde sürdü-rülüyor.

Biyoloji biliminde organizman›n kendini iyilefltirme gü-cünün olup olmad›¤›n›n a盤a ç›kaca¤› evreye iflareteden “kriz” kavram›, hemen hemen tüm bilimlerde bir

“dönüm noktas›n›” ifade eder. De¤iflime at›fta bulunanbu dönüm noktas› sistemin yeniden yap›lanmas›na dakökten niteliksel dönüflümüne de yol açabilir. Ancaközellikle toplumsal olaylarda dönüm noktalar› bir ‘an’›de¤il süreci ifade eder. Kriz sonras› yeniden yap›lananveya kendisi olmayana/karfl›t›na dönüflen sistemin ipuç-lar›/nüveleri kriz öncesi sistemin içinde biriken dina-miklerde görülebilir.

Sistemin kendi içinde yeniden yap›lanma dinamikleri,flu anda iki temel alandaki e¤ilimlerle ifadesini bulmak-tad›r. Birincisi, finans, biliflim, medya ve enerji oligar-flilerinin “çevre dostu” k›l›¤›na girerek öne ç›kard›klar›“yeflil ekonomi” ve ikincisi, son y›llarda y›ld›z› h›zlaparlayan ve ABD hegemonyas›n› sarst›¤› iddia edilenülkelerin sermaye birikim süreçleri. Sistemin kendi kar-fl›t›na dönüflmesinin dinamikleri ise, 21. yüzy›l›n “ihra-cat y›ld›zlar›” Bangladefl’te, M›s›r’da, Çin’de son y›l-larda giderek yükselen proleter isyanlarda, Peru’dan ‹n-giltere’ye dünyan›n hemen her yerinde kamu hizmetle-ri emekçilerinin yükselen muhalefetinde; k›r yoksullar›-

K

Kapitalistbarbarl›¤akarfl›insanl›ksavafl›

Kapitalistbarbarl›¤akarfl›insanl›ksavafl› Krize karfl› sermayenin e¤ilimleribelirginleflmeye bafllad›:Güvencesizli¤in derinlefltirilmesive genellefltirilmesi ile do¤an›nbirikim ad›na fethi!

Page 51: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

n›n Latin Amerika’da, Hindistan’da, Çin’de, Do¤u Av-rupa’da çokuluslu tar›m, maden ve enerji tekellerinekarfl› yayg›nlaflan direnifllerinde gözlenmektedir.

Krizin, “sürekli var olan çeliflkilerin ani ve zora da-yanan çözümleri” olarak sermaye s›n›flar› lehine çözü-lemeyip devrimci krize dönüflmesine yol açabilecekolan öfke bir süredir birikmeye ve patlamaya devamediyor. Bununla birlikte, dördüncü bunal›m dönemindeh›zla “proleterleflen çeliflkiler”1, devrimci bir krize dö-nüflmedi¤i ölçüde sermaye içi çat›flmalar›n ve uzlaflma-lar›n belirleyici olaca¤›n› unutmamak gerekiyor. Sondönemlerde yükselen milliyetçilik ve özellikle ›rkç› sa¤-c› partilerin Avrupa’daki yükselifli, uluslararas› finansalsistemin yeniden yap›land›r›lmas›na dair tart›flmalar,Kafkaslar baflta olmak üzere enerji hatlar› civar›nda t›r-manan itifl kak›fl, “çevre dostu” enerji kaynaklar› ve sa-nayileflme tart›flmalar› sermaye içi mücadelelerin çeflit-li yans›malar› olarak göze çarp›yor. Eme¤e karfl› gü-vencesizli¤i ve esnek çal›flmay› derinlefltiren düzenle-meler, ücretlere, sendikalara ve kamusal haklara yöne-

lik operasyonlar, tar›mda artan flirket egemenli¤i serma-ye içi uzlaflma alanlar› olarak öne ç›k›yor. Çat›flmala-r›n nereye ba¤lanaca¤›na dair kehanette bulunmak çokmümkün ve anlaml› görünmüyor ancak, çat›flmalar›ngörünür biçimlerinin ard›ndaki s›n›f mücadelesi dina-miklerinin a盤a ç›kart›lmas›n›n, önümüzdeki dönemindevrimci siyasetinin yolunu tayin edebilmesi aç›s›ndanönemli faydalar› olaca¤› aç›k.

Emperyalist kapitalist sistemin fetretdevriYeni sömürgecilik sisteminin IV. bunal›m döneminde-ki kurucu yöntemi olan neoliberalizm söylem düzeyin-de ‘gözden düflüyor’, ABD’nin askeri güce ve finans-laflmaya dayal› egemenli¤i sürdürülemez hale geliyor.1980 sonras› ABD egemenli¤inin simgesi finans ku-rumlar› y›k›l›rken (son 19 ayda kapanan banka say›s›80’e yaklaflt›), 20. yüzy›lda ABD hegemonyas›n›n sa-nayi üstünlü¤ü etraf›nda kuruluflunun simgesi GeneralMotors gibi tekelleri de beraberinde götürüyor. ABD

49

KR‹Z

Page 52: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

egemenli¤inin bir di¤er aya¤›, tüketim merkezi olmaözelli¤i de kredi mekanizmalar›n›n çöküflüyle ve son26 y›l›n zirvesine yükselen iflsizlik oran›yla beraber ge-riliyor.

ABD gerilerken iktisadi olarak yükselen BRIC ülkele-ri (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) emperyalist ka-pitalist sistemde daha fazla söz hakk› talep ediyorlar.2007-2008 y›llar›nda En büyük 500 Çok Uluslu fiir-ket’in (ÇUfi) köken ülkeleri bu talebin nesnel dayana-

¤›n› gösteriyor. ‹lk 500 listesinde giren ABD kökenliÇUfi say›s› bir y›lda 183’ten 168’e, AB kökenlilerinsay›s› da 134’ten 130’a düflüyor. Buna karfl›l›k Çin,Rusya, Brezilya ve Hindistan kökenli çok uluslulardanlisteye girenlerin say›s› 35’ten 74’e ç›k›yor ve bu ar-t›fl›n bafl›n› Çin çekiyor. Bu e¤ilim, emperyalist kapi-talist sistemde yeni bir merkezin oluflmakta oldu¤u, tekkutuplu dünyan›n sonuna gelindi¤i tart›flmalar›n›n yük-selmesine yol aç›yor. Ancak bu ülkeler, iddia edile-nin aksine, tek bir cepheyi, tek bir kutbu oluflturma-maktad›rlar. Hepsi için hala en büyük ekonomik ortakABD/AB ve ABD/AB sermayeleridir. Bu ülkelerinyükselifl e¤ilimlerine ra¤men, ABD ve AB hala dünyaekonomisinin a¤›rl›k merkezini oluflturmaktad›r. BRICülkeleri, dünya kapitalizminin yap›sal sorunlar›n› hafif-letecek/uzun vadeye öteleyecek yeni bir sermaye biri-kimi modelinin üzerine yükselmemektedir. En önemli-si de, askeri aç›dan ABD’nin sistem içinde afl›lamayanüstünlü¤ü, bu ülkelerin yeni bir kutup olmak bir yana,“daha fazla söz hakk›” taleplerinin bile büyük çat›flmagündemleri haline gelmesine yol aç›yor.

Bu durumun en aç›k örne¤i BRIC ülkeleri taraf›ndans›k s›k dile getirilen, “dolar›n yerine uluslarüstü bir kü-resel rezerv birimi yarat›lmas›” istekleri ve bu ba¤lam-da IMF’nin yeniden yap›land›r›lmas› tart›flmalar›ndagözlemlenebiliyor. Çin hükümeti dolar›n yerine IMF’ninhesap birimi olarak kulland›¤› ve bugüne kadar sade-ce “rezerv para” olarak kullan›lan (dolafl›ma girmeyen)SDR’nin (Special Drawing Rights), uluslararas› parasalsistemin merkezine yerlefltirilmesini istemektedir. Bunoktada SDR kurunun nas›l hesaplanaca¤› kritik bir tar-t›flma haline gelmektedir. IMF’nin ilk kuruldu¤undaSDR’nin de¤eri 0,888671 gram saf alt›na eflit olarakbelirlenirken, bu ayn› zamanda ABD dolar›n›n BrettonWoods Sistemi’ndeki sabit de¤eri olarak kabul ediliyor-du. 1973’te Bretton Woods sisteminin çökertilmesiyleABD dolar›, Alman Mark›, Frans›z Frank›, BritanyaPoundu ve Japon Yeni’nin oluflturdu¤u bir sepet üze-rinden belirlenmeye bafllan›rken SDR’nin alt›n ile olanba¤›n›n kopar›lmas› ABD’ye s›n›rs›z bir senyoraj hak-k›2 tan›m›flt›. Ülkelerin IMF’den SDR karfl›l›¤› talepetti¤i dolarlar, ABD taraf›ndan herhangi bir gerçek eko-nomik de¤ere yaslanmadan bas›labilmekteydi. AB süre-ci ile SDR’nin de¤eri, ABD Dolar›, Euro, Britanya Po-undu ve Japon Yeni’nin oluflturdu¤u bir sepet üzerin-den belirlenmeye bafllad›. Ancak SDR, dolafl›mdaki birpara olmad›¤› için, daima SDR’nin ABD dolar› karfl›-l›¤› üzerinden uluslararas› parasal ifllemler yürütüldü;yani ABD’nin karfl›l›ks›z dolarlar› karfl›l›k kazand›. Buaç›dan bak›ld›¤›nda SDR’nin dolara alternatif ayr› bir

50

KR‹Z

Son 19 ayda 80 bankan›n kapand›¤› ABD’de Goldman Sachsgibi hükümetin ilgisine mazhar olmufl inans tekelleri büyükoranl› kar art›fllar› aç›klad›lar

Page 53: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

para olarak ortaya ç›kmas› ABD taraf›ndan kabul edi-lemeyecek bir öneridir; bu öneri ancak dolar›n ulusla-raras› piyasalarda alafla¤› edilmesiyle hayata geçir-ilebilir. Fakat bu önerinin bafl›n› çeken BRIC ülkeleri-nin toplamda 2.8 trilyon dolarl›k rezervleri ile dünya-daki tüm dolarlar›n yüzde 42’sini elinde tutuyor olma-s›, hem güçlerini hem de dolar› neden hemen “afla¤›-ya alamad›klar›n›” aç›klamaktad›r. Ya da bu ülkelerinsermaye birikiminin ABD’nin senyoraj hakk›yla temi-nat alt›na al›nm›fl tüketici gücünü tatmin etmeye daya-l› olmas›, sistemde bugünden yar›na radikal de¤ifliklik-ler yaflanmas›n› engellemektedir. Bu koflullar alt›ndaBRIC ülkeleri zaman zaman Euro alternatifini öne ç›-karmakta, en fazla kendi aralar›ndaki ticarette dolarkullanmamay› tart›flabilmekte ya da karfl›l›ks›z dolar›nSDR karfl›l›¤›n› belirleyecek sepette kendi paralar›n›nda yer almas›n› isteyebilmektedir.

Bu noktada baflta IMF olmak üzere emperyalist kuru-

lufllar›n yeniden yap›land›r›lmas› sürecini abart›l› biçim-de “Çok kutuplu istikrarl› bir dünya sistemine geçifl”olarak tan›mlamak da yan›lt›c› ça¤r›fl›mlara yol açabil-mektedir. Ancak kapitalist sistemin egemenlik sorunla-r›n›n giderek t›rmand›¤› da aç›kt›r. ‹çinde bulundu¤u-muz konjonktür kapitalist sistemin egemenlik sorunlar›-n›n yafland›¤› ve bu yüzden sürece etkili merkezi mü-dahaleler yap›lamad›¤› 1929 sonras› konjonktüre benze-mektedir, ancak bir önemli farkla: Sistemde yeni birhegemonik güç belirmemekte, sistem giderek bir “fet-ret devri”ne sürüklenmektedir. Bu aç›dan baflta IMF ol-mak üzere emperyalist kurulufllar›n yeniden yap›land›-r›lmas› tart›flmalar›, bu tarihi dersin haf›zalarda edindir-di¤i yer nedeniyle gündeme gelmektedir. 2007 y›l›ndaelindeki alt›nlar› elden ç›kartmaya, kadro azaltmaya ved›fl bürolar›n› kapatmaya bafllayan IMF’nin G20 zirve-siyle mezar›ndan hortlat›lmas›, sürece merkezi müdaha-le ihtiyac›ndan kaynaklanmaktad›r. Ancak bu projenin

51

KR‹Z

ABD gerilerken iktisadi olarak yükselen BRIC ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) emperyalist kapitalist sistemde dahafazla söz hakk› talep ediyorlar. En büyük 500 Çok Uluslu fiirket aras›nda Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan kökenli çok uluslu-lardan listeye girenlerin say›s› 35’ten 74’e ç›k›yor ve bu art›fl›n bafl›n› Çin çekiyor.

Page 54: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

merkezinde, Obama’n›n emperyalistler aras› daha fazlaifl birli¤ini vaat eden siyaseti oldu¤u da unutulmama-l›d›r. ABD kimi mevzi kay›plar›n› göze alarak ulusla-raras› sistemdeki egemenli¤ini sürdürmeye çal›flmakta-d›r.

Kriz döneminde büyümeyi sürdüren Çin’in “yeni vedaha bar›flç›l bir dünyada” ekonomik güce (yumuflakgüce) dayal› bir hegemon aday› oldu¤u iddias› ise as-l›nda neden k›sa ve orta vadede hegemon aday› ola-mayaca¤›n› ifade etmektedir. Zira askeri güç emperya-list-kapitalist sistemin egemenli¤inin olmazsa olmaz›d›rve ABD’nin devasa askeri güç birikimi ve yeni “yat›-r›mlar›” göz önüne al›nd›¤›nda, Çin’in veya Rusya’n›nbu konuda kat etmesi gereken daha çok yol vard›r. Ay-r›ca bir önceki egemenlik devrine bak›ld›¤›nda,ABD’nin ekonomik gücünün üstünlü¤ü sayesinde Bri-tanya’dan hegemon rolünü devralmas› 2 yüzy›l sürmüfl-tür ve dünya savafllar›n› atom bombas›yla “bitirdikten”sonra ABD egemenli¤i tesis edilebilmifltir. Daha daönemlisi, hegemonik güç olarak “fetret devrini” sonaerdirmenin yolu, emekçi s›n›flar ve ezilen haklar› zap-turapt alt›na alma yetene¤ini göstermekten geçmektedir.‹ngiltere’nin klasik sömürgecilikle, ABD’nin yeni sö-mürgecilikle ve nihayet neoliberal yeni sömürgeciliklesa¤lad›¤› egemenli¤i mümkün k›lan, sermaye birikimiönündeki engelleri kald›r›rken oluflan tepkileri zor ver›za mekanizmalar›yla etkisiz hale getirme iddialar›d›r.Bugün hiçbir gücün tek bafl›na bu iddiay› gö¤üsleme-si mümkün görünmemektedir,

Öne ç›kan aktörler, seçenekler vekrizleri… Krizle beraber derinleflen emperyalist sistemdeki ege-menlik sorunlar›, yeni hegemon aday› olarak Çin veRusya’n›n an›lmas›na neden oluyor. Körfez ülkeleri,Hindistan ve Brezilya ise bu “fetret devri” ortam›ndaemperyalist kapitalist sistemin hiyerarflisi içinde yukar›do¤ru ad›mlar atan “büyük ekonomik güçler” olarakifade ediliyor. ABD ve Avrupa merkezli “bat› kapita-lizmi”ne karfl› “do¤u kapitalizmi”nin yükselifli gibi tar-t›flmalar ile çok kutuplu yeni bir dönem aceleci biçim-de mufltulan›yor. Bütün bu spekülatif tart›flmalar›n öte-sinde, bu güçlerin öne ç›k›fl›n›n kapitalist birikim aç›-s›ndan temellerinin anlafl›lmas› ve geleneksel emperya-list merkezlerin yapaca¤› karfl› hamlelerin ipuçlar›n›naranmas›, halk s›n›flar›na dayat›lmas› muhtemel krizdenç›k›fl seçenekleri hakk›nda fikir verecektir. Hegemonyaancak ve ancak “sermayenin en güçlü ve en ileri gö-rüfllü fraksiyonu” önderli¤inde kurulabilir. Bu fraksi-yonlar›n oluflumunu zembille inen bir kurtar›c› olarakgökte de¤il, kriz öncesinde belirmeye bafllayan e¤ilim-lerde aramak gerekmektedir. Kriz bu hegemonik gücünipleri devrald›¤› bir geçifl sürecidir. ‹flte bu yüzden öneç›kan aktörlerde örnek gösterilen sermaye birikim sü-reçleri ve geleneksel güçlerce öne ç›kar›lan seçenekler,daha sonras›nda güç dizgesi nas›l flekillenirse flekillen-sin, önümüzdeki döneme dair bir fikir verecektir. Ay-r›ca bu seçeneklerin flimdiden belirmeye bafllayan kriz-leri de devrimci ç›k›fl kanallar›n› gösterecektir.

‹lk olarak son süreçte öne ç›kan ülkelere bakarsak; bu

52

KR‹Z

Çin’in en büyükbaflar›s›, eme¤inde¤ersizlefltirilmesisürecinin en iyiyönetildi¤i ülkelerdenbirisi olmas›,“kullan›l›p at›laniflçiler”in anavatan›haline gelmesidir.Günde 16 saate yak›nsürelerde, güvencesiz,ölümüne çal›flt›r›laniflçilerin ve giderekyoksullaflan k›remekçilerinin 3 aydagerçeklefltirdi¤i 58 bindirenifl, ‘Çinrüzgar›n›n biçti¤if›rt›na’ olarakkay›tlara geçmektedir.

Page 55: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ülkelerdeki sermaye birikiminin ve yüksek büyümeoranlar›n›n üzerinde yükseldi¤i temel özelliklerden biri,neoliberal emek rejiminin en vahfli koflullar›nda çal›fl-maya mahkum edilmifl milyonlar›n kan›n› emen büyükbir proleterlefltirme sürecini baflar›yla hayata geçirmiflolmalar›d›r. ‹kinci en önemli özellik ise, madencilik,enerji ve g›da sektörlerinde yo¤unlaflan tekellerin do¤a-n›n s›n›rlar›n› zorlayan faaliyetleridir.

Örne¤in, Çin’in en büyük baflar›s›, neoliberal eme¤inde¤ersizlefltirilmesi sürecinin en iyi yönetildi¤i ülkeler-den birisi olmas›, “kullan›l›p at›lan iflçiler”in anavatan›haline gelmesidir. Günde 16 saate yak›n sürelerde, gü-vencesiz, ölümüne çal›flt›r›lan iflçilerin (Çin’de y›lda or-talama 100 bin kifli ifl kazalar›nda hayat›n› kaybetmek-te) ve giderek yoksullaflan k›r emekçilerinin 3 aydagerçeklefltirdi¤i 58 bin direnifl, ‘Çin rüzgar›n›n biçti¤if›rt›na’ olarak kay›tlara geçmektedir. Çin giderek artanenerji ihtiyac›n›n çözümünde yüzde 80 oran›nda kömürreaktörlerini kullanmaktad›r ve enerji üretim maliyetle-rini düflük tutma kayg›s› nedeniyle günde ortalama 10-15 iflçi madenlerde hayat›n› kaybetmektedir. Ülkede,kapitalizmin do¤aya verdi¤i tahribat sonucunda havan›nve suyun kirlenmesi yüzünden her y›l yüz binlerce in-san yaflam›n› yitirmektedir. Ekonomisi büyük orandaihracata dayal› olan Çin’de küresel kriz nedeniyle ya-flanan iflsizlik ve artan köye dönüfllerin etnik çat›flmafleklinde tezahür eden sonuçlar› ise Uygur’da yüzlercekiflinin öldü¤ü olaylarla a盤a ç›kmaktad›r. Yoksullukiçerisinde k›vranan Sudan’› parselleyerek ad›n› duyuranÇin’in dev petrol flirketi Petrochina ise, May›s 2009itibar›yla dünyan›n en büyük flirketi taht›na oturmakta-d›r ve g›da krizini tetikleyen bioyak›t sektörüne de h›z-

la girifl yapmaktad›r.

Küresel fabrikalar› besleyen enerji tedarikçili¤i ile öneç›kan Rusya ise bir taraftan Kafkaslar’da enerji ak›fl›-n› denetim alt›na alacak sa¤lam ad›mlar atarken, bir ta-raftan Asya ve Kafkaslar için ciddi bir proleterlefltirmeyata¤› olarak göze çarpmaktad›r. Sadece baflkent Mos-kova’da 2 milyona yaklaflan göçmen iflçi inflaat, oto-motiv ve tekstil sektörlerinde istihdam edilmektedir. 12saate varan çal›flma saatleri ve a¤›r çal›flma koflullar›alt›nda ezilen göçmen iflçiler, sertlefltirilen göçmenlikyasalar›yla denetim alt›na al›nmaya çal›fl›lmaktad›r (Ör-ne¤in 2008’de 118 bin olan Türkiyeli iflçi say›s›n›n2009’da 4 bine düflmesi sadece krizle de¤il, yasalar›nsertleflmesi sonucu kay›t d›fl› çal›flt›rma biçimlerininyayg›nlaflmas›yla da aç›klan›yor). Rusya’daki 7 milyo-nu aflan iflsiz say›s› göçmen iflçilere yönelik faflizan uy-gulamalar›n artmas›na neden olmaktad›r. Ülke iflsizlik,ücretlerin ödenmemesi, fabrikalar›n kapat›lmas› gibi ne-denlerle s›k s›k göçmen ve Rusyal› iflçilerin eylemle-riyle sars›lmaktad›r. Büyük sanayi kentlerini birbirineba¤layan otobanlar›n kesilmesi giderek yayg›nlaflan ey-lem biçimleri olarak öne ç›karken, intihar ve açl›kgrevleri de görülmeye bafllanm›flt›r. Almanya’n›n Opelotomotiv flirketinin kontrolünü ele geçirmeye haz›rlananRus araba imalatç›s› GAZ Grubunun 5,800 iflçisini ifl-ten ç›kartmas› büyüyen devin “yumuflak karn›n›” gös-termektedir.

Emperyalist sistemde “bafla oynad›¤›” öne sürülen Çinve Rusya d›fl›nda, baz› yükselen ekonomilerde de ben-zeri özellikler göze çarpmaktad›r. 2007 Sat›n Alma Gü-cü paritesi dikkate al›narak dünyan›n dördüncü büyük

Uluslararas› Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankas›’n›n (DB) ortak toplant›s› bu y›l 6-7Ekim 2009 tarihleri aras›nda ‹stanbul’da yap›lacak. Kapitalizmin küresel krizininana gündemi oluflturaca¤› toplant›larda, çok uluslu kapitalist flirketlerin, emper-yalist devletlerin temsilcileri ve bürokratlar› krizin yükünü emekçilerin s›rt›na dahafazla y›kacak ve milyarlarca insan›n hayat›n› karartacak politikalar›n kararlar›n› ‹s-tanbul’da alacaklar. Uluslararas› finans kurulufllar›n›n zirvesi olan ve her y›l gerçeklefltirilen IMF – DBtoplant›lar›, üç y›lda bir ABD d›fl›nda yap›l›yor. ABD d›fl›nda yap›lan IMF – DB top-lant›lar› 2000 y›l›nda Prag’da, 2003’te Dubai’de 2006’da ise Singapur’da gerçek-lefltirildi.‹simleri beraber an›lan bu kardefl kurumlar›n kuruluflu ‹kinci Paylafl›m Savafl›’nakadar uzanmaktad›r. ‹kinci Paylafl›m Savafl› s›ras›nda Temmuz 1944’te ABD’ninküçük bir kasabas› olan Bretton Woods’ta toplanan Birleflmifl Milletler konfe-rans›nda uluslararas› ticaret ve finans sistemini düzenlemek amac›yla ‹ngiltereIMF, DB ve Uluslararas› Ticaret Örgütü’nün kurulmas›n› önerdi. ABD’nin önerisiyleIMF ve DB’n›n kurulmas›na karar verildi ve bu iki kardefl kurum savafl sonras›

uluslararas› tekellerin ç›karlar›n› korumak üzere 1946 y›l›nda fiili olarak ABD’deçal›flmalar›na bafllad›. 1948 y›l›nda GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel An-laflmas›) görüflmeleri bafllad› ve görüflmelerin belli bir düzeye getirilmesiyle 1995y›l›nda üçüncü kardefl Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kuruldu. Kuruluflundan bugüne emperyalist devletlerin ve uluslararas› tekellerin ç›karlar›n›dünya genelinde korumay› amaçlayan bu iki kurum hükümetlere ve meclislerekabul ettirdikleri uygulamalarla, emekçilere iflsizlik, yoksulluk ve örgütsüzlük sun-du. IMF yap›sal uyum programlar› ile ödeme güçlü¤ü çeken ülkelerde uluslarara-s› tekellerin ç›karlar› do¤rultusunda e¤itimin, sa¤l›¤›n, suyun, enerjinin, tar›m›n pi-yasalaflt›r›lmas›na önayak oldu. Dünya Bankas› ise kalk›nma projeleri ad› alt›ndageliflmekte olan ülkeleri dünya emperyalist-kapitalist sistemine daha fazla ba¤-layacak politikalara uygun projeler dayatma görevi üstlendi.Hükümet, IMF-DB toplant›lar›na kat›lacak 13 bin kifli için yüksek düzeyde güven-lik sa¤layaca¤›n› duyurdu. 2004 y›l›ndaki NATO toplant›s›nda uygulanan devletterörünün bir benzeri yine bizi bekliyor olacak. Emperyalist soyguncular ise ülke-mizin düflündükleri gibi dikensiz bir gül bahçesi olmad›¤›n› görecek!

53

KR‹Z

Sömürgeci haydutlar› kovaca¤›z!

Page 56: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ekonomisi noktas›na yükselen Hindistan ise, hizmetlersektörüne ald›¤› yabanc› sermaye ile öne ç›karken, be-yaz yakal›lar›n iflçileflmesinin ve hizmetlerin ticarilefl-mesinin pilot ülkesi durumundad›r. Ülkede IT (BilgiTeknolojisi) ve BPO (‹fl Süreci Tafleronlu¤u) alan›ndaboy gösteren flirketlerin yüzde 60’› Goldman Sachs,Washington Mutual, Citigroup, Bank of America, Mor-gan Stanley and Lehman Brothers gibi ABD’nin finan-sal tekelleri ad›na çal›flmaktad›r. Özellikle bilgisayarhizmetleri sektöründe y›ll›k cirosu bu y›l 40 milyar do-lar› geçen Hindistan’da 830 milyon kifli günde 2 do-lardan az gelirle yaflam savafl› vermektedir. Hindistan’›ngözbebe¤i sektörlerinden olan ihracata yönelik tar›mageçifl ile çok uluslu tohum tekellerinin ve finans kapi-talin borç tuzaklar›n›n a¤›na düflürülen köylülerde inti-harlar yayg›nlaflmaktad›r. Ülkede 1997-2007 y›llar› ara-s›nda intihar eden çiftçilerin say›s› 200 bine yaklaflm›fl-t›r. Çiftçi intiharlar›n›n en çok oldu¤u eyalet ise, iro-nik bir biçimde, yükselen finans merkezi Mumba-i Borsas›’na ev sahipli¤i yapan ve 21 ayr› dolar mil-yarderi bar›nd›ran Maharashtra eyaletidir. Yeni finansmerkezi Mumbai kenti, ayn› zamanda sermayenin kent-sel talan›n›n da tavan yapt›¤›, yoksullar›n evsizlefltiril-di¤i bir kent olarak öne ç›kmaktad›r.

Bir di¤er cazibe merkezi, Körfez ülkelerinin ekonomikç›k›fl› da sadece bir dönem fliflen petrol fiyatlar›nda de-¤il, Pakistan’dan, Bangladefl’ten, Hindistan’dan, M›-s›r’dan, Filistin’den ve Lübnan’dan gelen, hiçbir vatan-dafll›k hakk›na sahip olmayan milyonlarca proleterin al›nterine dayal›d›r. Bu aç›dan Körfez tüm bölge için önem-li bir proleterlefltirme yata¤› olarak öne ç›kmaktad›r. Ör-ne¤in Dubai’de çal›flan iflçilerin %80-90’› hiçbir güven-cesi ve hakk› olmayan göçmen iflçilerdir. Bölgenin ih-racat merkezi olan M›s›r’›n y›ld›z›n›n yükselmesinin birnedeni de borsas›n›n yüzde 50’sini elinde tutan Körfezsermayesidir. Ancak M›s›r’daki parlayan y›ld›z›n göster-medi¤i gerçeklik, günde 2 dolar›n alt›nda gelirle yaflamsavafl› veren 15 milyon M›s›rl›, gizledi¤i devrimci ç›k›flpotansiyeli ise son 6 ayda patlak veren ve ço¤unlu¤ufiili militan direnifller olarak örgütlenen 60’›n üzerindegrevdir. Emekçilerin kan› ve al›n teri üzerinden birikenKörfez fonlar›, bugün ABD ve ‹ngiltere’nin dev finanstekellerinin imdad›na yetiflmektedir.

Brezilya ise Latin Amerika’da bölgesel bir ekonomikgüç olarak öne ç›kmaktad›r. Uruguay’›n temel sektörüet endüstrisinin yüzde 50’sini ele geçiren, Bolivya’da-ki petrol ve gaz kaynaklar›n›n yar›s›na yak›n›n› iflleten,Peru’daki fosfat ve çinko madenlerini elinde tutan, Pa-raguay’›n ihracata yönelik soya fasulyesi üretiminin%95’ini kontrol eden Brezilya, ayn› zamanda bioyak›t

üretiminde ABD ile beraber bafl› çekmektedir. Enerjive tar›m tekellerinin sürdürdükleri bioyak›t ataklar› kü-resel g›da krizine ve k›r emekçilerinin h›zla proleter-leflmesine zemin haz›rlamaktad›r. May›s ay›nda Türki-ye Petrolleri Anonim Ortakl›¤› ile Brezilya petrol flir-keti Petrobras aras›nda Karadeniz'de petrol arama üze-rine bir anlaflma imzalanm›flt›r. Brezilya bugün IMF veDünya Bankas›’na fon vermeye haz›rlanmakla övünür-ken, bu “baflar›s›”n› IMF ve Dünya Bankas› program-lar›yla kentlerin etraf›nda biriken ucuz emek ordusunaborçludur. Ancak kriz Brezilya’da da oyunu bozuyor.‹hracata yönelik büyüyen Brezilya ekonomisinin kriz ileberaber küçülmeye bafllamas›yla yükselen iflsizlik, sos-yal liberal sentezci Lula’n›n bugüne kadar muhalefetisat›n almaya yeten seçmeci sosyal politikalar›n›n yeter-sizleflmesine neden olacakt›r. 2009 y›l›n›n fiubat ay›n-da yükselen finans merkezi Sao Paolo’daki bir gece-kondu mahallesinde “suça karfl› mücadele” ad›na yap›-lan operasyona bir gencin öldürülmesi üzerine patlakveren isyanda, yafllar› 14 ile 29 aras›nda de¤iflen 20çocu¤un ve gencin katledilmesi, bu öngörüyü kuvvet-lendirmektedir.

Emperyalist merkezlerde sertrüzgarlar esiyorKriz sürecinde giderek sertleflen rekabet koflullar› kar-fl›s›nda, “do¤unun parlayan y›ld›zlar›”n›n en vahfli emekrejimi uygulamalar›, emperyalist merkezlerde bugünekadar belirli bir çekirdek iflçi s›n›f›n› da hedef alacakflekilde geniflletilmektedir. Bugüne kadar k›smen varl›-¤›n› koruyan güvenceler de ortadan kalkmakta, ayr›ca-l›klar› korumaya yönelik geleneksel sendikal çizgi umutolmaktan ç›kmakta, “iflçi aristokrasisinin krizi” derinle-flirken sokaklarda eme¤in sesi duyulmaya bafllamakta-d›r. ABD’de GM’nin hükümete devrinden sonra, Oba-ma’n›n talimat›yla flirketin rasyonallefltirilmesi ad› alt›n-da sendikan›n tasfiyesi, sa¤l›k harcamalar›n›n k›s›tlan-mas›, esnek çal›flma modellerinin gelifltirilmesi gibieme¤i de¤ersizlefltirme ata¤›na geçilmesi önemli bir ifla-rettir. ABD’de hem kamuda hem de özel sektördes›kça yaflanmaya bafllanan ücret kesintileri iflçi eylem-lerine neden olmaktad›r. Sadece ABD’de de¤il Avru-pa’da, Avusturalya’da ve Kanada’da hem özel sektör-de hem de kamu hizmetlerinde ücret kesintileri, ifltenç›karmalar, esneklefltirme-güvencesizlefltirme ad›mlar›karfl›s›nda grevler ve direnifllerin giderek yayg›nlaflt›r›l-mas›, geleneksel emperyalist merkezlerde görece güven-celi çal›flanlardan göçmen iflçilere kadar tüm emekçi s›-n›flar› hedef alan büyük bir “rekabet gücü” sald›r›s› ya-fland›¤›n› göstermektedir.

54

KR‹Z

Page 57: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Durumun en trajik yan› bu sald›r›lar yaflan›rken yenibir Keynesçi dönemin bafllayaca¤›na, hatta bu döneminKeynesçili¤i’nin çevreci yönelimi de olaca¤›na dair ke-hanetlerin, miad› dolmak üzere olan sendika bürokrasi-leri taraf›ndan hala umut olarak sunulmas›d›r. Merkezülkelerde, hem egemen s›n›flar kat›nda hem de sendi-kal bürokrasi içinde önümüzdeki döneme dair üç vur-gu öne ç›kmaktad›r: Finans›n denetim alt›na al›nmas›,yeflil ekonomi ve Keynesçili¤in geri dönüflü…

Finansal tekelleflmeye bir ad›m dahaSermaye kesimlerinin ve onlar›n organik ayd›nlar›n›nkriz üzerine yürüttükleri tart›flmalar›n merkezinde spe-külatörlerin açgözlülü¤ü, bankalar›n afl›r› risk ifltah›, de-recelendirme kurulufllar›n›n yolsuzluklar› gibi vurgularöne ç›k›yor ve finansal denetimin art›r›lmas› üzerinegenel bir konsensüs olufluyor. Elbette krizi denetimsiz-likle aç›klamak, k›zam›k hastas›na “yüzünde k›rm›z› be-nekler ç›kt›¤› için hastas›n” demekle benzer bir yakla-fl›md›r ve zaten bu tart›flmalar› yürütenler aç›klay›c› ol-mak gibi bir dertle hareket etmemektedir. Denetim, dü-zenleme ve buna uygun küresel mekanizmalar›n kurul-mas› talebi tekelci mali sermayenin stratejik bir ad›m›-d›r. Türkiye’de neoliberal dönüflümün yürütücülü¤ünüyapan Kemal Dervifl’ten, spekülatör George Soros’a,Bill Gates’e kadar genifl bir yelpazenin, krizin kayna-¤› olarak a¤›z birli¤i etmiflçesine finansal sistemdekidenetim eksikli¤ini göstermesi tesadüf de¤ildir. ABD’de‘Finansal ‹stikrar Denetleme Kurulu’ kuruldu¤u bir dö-nemde, G20 zirvesi karar›yla küresel “Finansal ‹stikrar

Kurulu”nun çal›flmalar›na bafllamas› manidard›r.

Denetim, düzenleme ve standartlaflt›rma, piyasaya girifl-lerin çeflitli mekanizmalarla s›n›rland›r›lmas› ve dolay›-s›yla tekellerin egemenli¤inin pekiflmesi anlam›na gel-mektedir. Son krizin orta büyüklükteki finansal oyun-cular›n› piyasadan süpürdü¤ü s›r de¤ildir. Kurallar› s›-k›laflt›r›lm›fl mali piyasalar, piyasa anarflisinin çözümüolarak tekelleflmeyi h›zland›racak, giderek sadece büyükoyuncular›n serbest avlanma alan› haline gelecektir.G20 ve IMF etraf›nda kurulaca¤› savunulan bu meka-nizmalar, elbette ki finansal piyasalardaki güç iliflkileriüzerinden flekillenecektir ve en büyük finansal tekellerbu süreçten avantajl› ç›kman›n hesaplar›n› yapmaktad›r.Daha da önemlisi, finansal düzenleme ad›na at›lanad›mlar, kriz sonras› h›z kazanan yüksek finans yanl›-s› devlet müdahalelerinin küresel düzeyde merkezilefl-mifl yap›larla desteklenmesi, tekelleflmifl ulusötesi ikti-dar ayg›tlar›yla sürdürülebilir hale getirilmeye çal›fl›lma-s›n› ifade etmektedir. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ard›ndanBretton Woods anlaflmas›yla kurulan IMF ve DünyaBankas›’n›n, tekelci sermaye için ifllevi ne ise, IV. Bu-nal›m Dönemi’nin zorlu günlerinde bu yap›lar›n ve ye-ni kurulacak olanlar›n tekelci mali sermaye için anla-m›n›n o olmas› beklenmektedir. Tüm bu düzenlemele-rin yeni bir Bretton Woods süreci olarak adland›r›lma-s›n›n böylesi bir anlam› vard›r. Yeni oluflturulan Finan-sal ‹stikrar Kurulu bu noktada önemli bir örnektir. Ku-rulun üyelerinin büyük bir bölümü ülkelerin özerk mer-kez bankas› ve finans düzenleme kurullar›n›n yönetici-leri, IMF, Dünya Bankas›, OECD temsilcileri gibi hal-

55

KR‹Z

Amerika’da, Avrupa’dave Avusturalya’da hem özel sektörde hemde kamu hizmetlerindeücret kesintileri, ifltenç›karmalar,esneklefltirme-güvencesizlefltirmead›mlar› karfl›s›ndagrevler ve direniflleringiderek yayg›nlaflmas›,geleneksel emperyalistmerkezlerde görecegüvenceli çal›flanlardangöçmen iflçilere kadartüm emekçi s›n›flar›hedef alan büyük bir“rekabet gücü” sald›r›s›yafland›¤›n› göstermektedir

Page 58: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ka hesap verme zorunlulu¤u olmayan “teknokratlar”danoluflmaktad›r. Böylece tekelci mali sermayenin tek tekülkelerde, halk›n siyasi müdahalesinden ar›nd›r›lm›fl fi-nansal üst kurullar vas›tas›yla sa¤lanan egemenli¤ininmerkezileflmesi sa¤lanmakta, bu tekelleflme sürecininkapitalist sistemin anarflik yap›s›na çözüm olaca¤› ümitedilmektedir.

Son dönemde IMF ve Dünya Bankas› gibi uluslarara-s› kurumlar›n yönetimlerinin, kendilerine neoliberal/mu-hafazakar demeyen, Keynesçi vurgular› olan kesimler-ce devral›nmas›na afl›r› bir önem atfedilerek, bu kurum-lar›n daha üretken ve eflitlikçi bir dünya yaratarak kri-zi aflmada etkili rol oynayabilece¤ini söyleyenlerin sa-y›s› da az de¤ildir. Bu safça iyimserli¤in arkas›nda, ne-oliberal dönüflümün ve finanslaflma, hizmetleflme gibie¤ilimlerin yap›sal-tarihsel gerekçelerini, sistemin zorun-luluklar›n› göz ard› ederek, ekonomi politikalar›yla be-lirlenmifl tercihlerin, kötü spekülatörlerin oyunu olarakkabul edilmesi yatmaktad›r

Spekülasyon, kapitalist sistemdeki ar›zi bir sapma de¤ilkapitalizmin tarihsel e¤ilimlerinin kaç›n›lmaz k›ld›¤› birsonuçtur. Öncelikle flunu belirtmek gerekir ki, kapita-lizm her zaman spekülasyoncudur ve bu karakterinin te-meli üretimin piyasa (de¤iflim de¤eri) için yap›lmas›d›r.Kapitalist, üretilen metalar›n kârla sat›labilece¤i beklen-tisi ile yat›r›m yapar. Bu spekülasyon yerine gelmezse,metalar sat›lmazsa, kar realize olmaz, makineler durur,iflçiler iflten ç›kart›l›r. Bunun da ötesinde al›nan kredi-

ler geri ödenemez ve beklenen faiz gelirleri de realizeolmaz. Bu aç›dan kapitalist birikim her zaman belirsiz-liklerle maluldür. Sanayi sermayesinin en ilkel halindengünümüzün tekelci mali sermayesine kadar, sermaye bi-rikimi spekülasyona (ancak giderek büyüyen-büyümekzorunda olan ve en sonunda sistemin ana karakteri ola-rak tan›mlanan spekülasyona) dayal›d›r.

Kapitalizmin tekelci aflamas›nda ise afl›r› birikim soru-nu daha da derinleflir. Finanslaflman›n ve askerileflme-nin art›fl e¤ilimi, bu sorunun “çözümü”ne dair getirilençeflitli çözümlerdir. Finans kapitalin, kapitalist üretimsürecinin tüm devrelerinin (üretim, dolafl›m…) efendisihaline gelifli, “spekülasyoncu kötü kapitalistlerin”, belir-li stratejik oyunlarla “üretken iyi kapitalistleri alt etme-si”nin de¤il, sistemin tarihsel evriminin kaç›n›lmaz so-nucudur. Bu aç›dan yaflad›¤›m›z kriz, kapitalizmin70’lerde iflin içinden ç›k›lmaz hale gelen afl›r› birikimkrizi karfl›s›nda 30 y›ld›r giderek derinleflen e¤ilimlerinbir sonucudur.

Unutulmamas› gereken bir di¤er önemli nokta da, ka-pitalizmin mekansal genifllemesi ve toplumsal iliflkile-rin en derinlerine kadar uzanmas›n›n finanslaflmayla ya-rat›lan köpükler sayesinde gerçekleflti¤idir. (Tüketici kö-pü¤ü, teknoloji köpü¤ü, konut köpü¤ü, g›da köpü¤üvs…) Bu aç›dan bak›ld›¤›nda finanslaflmadan vazgeç-mek, sermayenin yeni birikim alanlar›na nüfuz etmek-ten vazgeçmesi, yani kendini inkar etmesi anlam›na ge-lecektir.

56

KR‹Z

Page 59: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Bu yüzden spekülasyonun elefltirisi, onu sistemi içtenkemiren bir virüse dönüfltüren toplumsal üretim iliflkile-ri ve bu iliflkilerin üzerinde yükselen emperyalist-kapi-talist sistemin elefltirisi fleklinde olmak zorundad›r. Üre-tim ve finans›n “daha iyi” entegrasyonunu istemek an-lam›nda sürdürülen spekülasyon elefltirisi, bu do¤rultudaüretilen çeflitli egemen s›n›f projelerine entegre olmayamahkumdur. (Uluslararas› denetimin artt›r›lmas›, kredile-rin daha s›k›laflt›r›lmas›, vergi cennetlerine dair k›s›tla-malar, devletçe desteklenen kredi garanti fonuyla ban-kalar›n üretken sektörlere daha rahat kredi sa¤lamas›vs…) Ancak nihayetinde kapitalizmde kredi üzerindekibelirsizli¤i ortadan kald›rman›n en bilinen yolu emeküzerindeki denetimin/egemenli¤in artt›r›lmas› ve yenirisksiz ya¤ma alanlar›n›n aç›lmas›d›r. Bu yüzden üretimve finans›n entegrasyon sorunlar›n›n afl›lmas›na dair ge-lifltirilen düzen içi projelerin temeli paran›n emek (vedo¤a) üzerinde egemenli¤inin pekifltirilmesine dayana-cakt›r. Örne¤in, özel istihdam bürolar›yla kölece kulla-n›l›p at›lan iflçilerden elde edilen art› de¤erin art›fl›, çev-rilerek sermaye birikim alan› haline gitirilen su kay-naklar› ve afla¤›da daha ayr›nt›l› ele alaca¤›m›z “yeflilekonomi”, finansal sistemin ve spekülasyonun üzerindegörece güvenle yükselebilece¤i ‘üretken altyap›’d›r.

Bu e¤ilim yeni de de¤ildir. Neoliberalizmin en azg›nkurals›zlaflt›rma sald›r›lar›n›n yafland›¤›, esnek çal›flt›rmabiçimlerinin yayg›laflt›r›l›p emek piyasalar› serbestleflti-rilerek eme¤in güvencesizlefltirildi¤i, do¤an›n serbestya¤mas›n›n h›z kazand›¤›, k›saca sermaye birikimininönünde engel olan tüm düzenlemelerin kald›r›ld›¤› ku-rals›zlaflt›rma ça¤›nda, para piyasalar› özerklefltirilmiflmerkez bankalar› eliyle daha s›k› denetim alt›na al›n-maya bafllanm›flt›r. Böylece sermaye d›fl› toplumsal ke-simlerin siyasi etkilerinden ba¤›ms›zlaflm›fl kat› kuralla-ra sahip iktidar tekelleri yarat›lm›flt›r. Bu tekelleflmifl ik-tidar yap›lar›, neoliberal yeni sömürgecilik dönemindeeme¤in de¤ersizlefltirilmesini hedefleyen reçetelerin im-zac›s› ve yap›sal dönüflüm programlar›n›n yürütücüsüolmufltur. K›sacas› neoliberalizm, di¤er piyasalar ser-bestlefltikçe para piyasas›n›n finansal sermayenin iktidarayg›tlar› taraf›ndan daha fazla kontrol alt›na al›nd›¤› birdönemdir ve bu gidiflat derinleflerek devam etmektedir.IMF’nin yeniden yap›land›r›lmas›, Finansal ‹stikrar Ku-rulu gibi giriflimler de bu e¤ilimin devam› olarak ni-telendirilebilir.

Bir ölüm kal›m savafl› olarak ‘yeflilekonomi’Emperyalist kapitalist sistem sadece ekonomik kriz veegemenlik kriziyle sars›lm›yor. Bunlara efllik eden ve

bunlarla iliflkili biçimde derinleflen enerji krizi ve eko-lojik kriz (çevresel kriz) sermayenin ç›k›fl aray›fllar›nada damgas›n› vurmaktad›r. Özellikle geleneksel emper-yalist merkezler aç›s›ndan bu süreçte ipleri yeniden eli-ne alman›n yolu, sistemin çeflitli krizleri karfl›s›nda ser-maye birikimini destekleyecek “ileri görüfllü” çözümlerüretmekten geçmektedir. Finansal kriz karfl›s›nda küre-sel kurumlar›n yeniden düzenlenmesi sürecinde direksi-yonu elinde tutmaya çal›flan geleneksel emperyalistmerkezler, bir taraftan da ekolojik krize ve enerji kri-zine dair inisiyatif almaya çal›flmaktad›r. Bu nedenleABD, Obama yönetimi ile beraber dünyadaki iklim de-¤iflikli¤i ve enerji sorunlar›n›n çözümünde liderli¤i üst-lenece¤ini ilan etmifltir. ‹ngiltere Baflbakan’› Brown da“resesyondaki ekonomiyi düzlü¤e ç›karmak için yeflilbir bütçe haz›rlad›klar›n›”, “‹ngiltere'yi elektrikle çal›flanotomobil üretimi ve ihracat›nda dünya lideri yapacak-lar›n›” duyurmufltur. Tüm dünyada, enerji ve otomotivtekellerinin sponsorlu¤unda haz›rlanan ‘yeflil ekonomi’programlar› medya alan›nda yayg›nl›k kazanmaktad›r.

Emperyalist merkezlerce “yeflil ekonomi” denilen fley,büyük oranda enerji temelini de¤ifltirmeye odaklanm›flprogramlard›r. Enerji üretiminin en tepe noktas›nda ol-du¤umuz ve fosil yak›tlar›n giderek tükendi¤i bir ça¤-da, yeni enerji kaynaklar› için mücadele daha da önemkazanmaktad›r. Yeni enerji kaynaklar› için mücadele“çevrecilik” k›l›¤›na sokulmakta, ekolojik kriz ve ener-ji krizi ortak bir program etraf›nda f›rsata çevrilmeyeçal›fl›lmaktad›r. Uluslararas› tekeci sermayenin akiladamlar› özellikle etanol (bioyak›t) ve su gibi ‘çevredostu’ enerji kaynaklar›n›n ve bu enerjiyi tüketen sa-nayi kollar›n›n devlet taraf›ndan teflvik edilmesini iste-mekte, bu iste¤i “yeflil yeni düzen” olarak kavramsal-laflt›rmaktad›r.

Bu noktada, 1929 krizine karfl› ABD’nin yükselen sa-nayisinin devlet taraf›ndan desteklenmesi üzerine kuru-lu olan ve ABD egemenli¤inin temellerini atan NewDeal program›na yap›lan at›f bofluna de¤ildir. Çevrey-le dost oldu¤u iddia edilen, yenilenebilir enerji tüketensektörler do¤al olarak ileri teknoloji kullanan dev ya-t›r›mlar› gerektirmektedir. Yenilenebilir enerji üretimin-de bafl› çeken bioyak›t alan›nda da ABD merkezli (ÇokUluslu fiirketlerin) ÇUfi’lar›n önemli bir a¤›rl›¤› var-d›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda masumane bir ç›k›fl gibigörünen yukar›daki politikalar›n emperyalistler aras›mücadelede de önemli araçlar olarak kullan›ld›¤› görül-mektedir. Eski emperyalist merkezler, devlet destekle-rinden uluslararas› çevre standartlar› gibi numaralarlasera gaz› sal›n›m›nda dünyada birinci s›rada yer alanÇin gibi yeni emperyalist güçlere karfl› rekabet avan-

57

KR‹Z

Page 60: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

taj› sa¤lamay› hedefleyeceklerdir. Ayr›ca petrol ve do-¤algaz kaynaklar› üzerinden sürdürülen mücadelede ‹ranve Rusya gibi rakiplerine difl geçiremeyen, (‹ran’› dev-re d›fl› b›rakamayan, Kafkaslar’da Rusya karfl›s›nda sü-rekli mevzi yitiren) geleneksel emperyalist merkezleraç›s›ndan yeni enerji kaynaklar›n›n gelifltirilmesi dahada önem kazanmaktad›r. Bu geliflmeleri gören Çin deson dönemde yenilenebilir enerji kaynaklar›na yat›r›m-lar›n› art›rmaya karar vermifltir.

Cargill ve Dupont gibi g›da tekellerinin ard›ndan Mor-gan Stanley, Goldman Sachs, Societe Generale, Barc-lays, The Carlyle Group gibi finans ve Shell, BP, To-tal gibi petrol tekelleri de, özellikle enerji üretimindekullan›lacak tar›msal yat›r›mlar›na h›z vermifllerdir. Ün-lü spekülatör Soros’un da bu sektöre girmesi, büyükbir de¤ersizleflme tehdidi alt›nda panikle spekülatif ba-lon aray›fl›na giren para sermayesinin yeni de¤erlenmealanlar›n› göstermektedir. Ancak tar›msal arazilerin gi-derek otomobillerin beslenmesi için kullan›lmas› tüminsanl›¤› açl›kla tehdit eden g›da krizini tetiklemekte-dir. Dünya Bankas›’n›n “gizli” tutulmaya çal›fl›lan birraporuna göre, tekellerce “kusursuz f›rt›na” olarak ad-land›r›lan, 2002 ile 2008 fiubat› aras›nda g›da fiyatla-r›nda yaflanan yüzde 140’l›k art›fl›n dörtte üçü bioyak›tprojelerinden kaynaklanmaktad›r.3

Tekellerin buna yönelik de çözümü(!) var. Çok ulusluflirketler, sadece enerji de¤il, g›da krizini f›rsata çevir-mek ad›na, GDO’lu ürünlere yönelik yat›r›mlar›n› daartt›rmaktad›rlar. Bütün yerel bitki türlerini tahrip eden

ve insan sa¤l›¤›n› tehdit eden GDO temelli tar›m, k›ryoksullar›n›n proleterlefltirilmesinin ve endüstriyel tar›-ma geçiflin önemli bir ad›m›d›r.4 Duydu¤umuz, emper-yalist tekellerin postal sesleridir ve bu postallar dünya-n›n tamam›nda kapitalist tar›m› hakim k›lmak ad›na birtürlü tamamen elimine edemedikleri küçük çiftçi ve ai-le temelli tar›m›n üzerine üzerine yürümektedir.ABD’nin büyük finans kapital devi Rockefeller ailesi-nin ve Microsoft’un patronu Bill Gates’in bu alandakiortakl›klar› h›zla yeni yat›r›mlara dönüflmektedir. Birçokyeni sömürge ülkesi ve özellikle de Afrika geneti¤i de-¤ifltirilmifl tohumlar ve korkunç ölçülerde de¤ersizleflti-rilmifl emek gücü üzerine kurulu sermaye birikim ola-naklar› “yeflil devrim” slogan›yla tekellerin ifltah›n› ka-bartmaktad›r. Rockefeller ve Gates’in Afrika’da gerçek-lefltirdikleri milyonlarca dolarl›k yat›r›m bu konuda çar-p›c› bir örnektir. ABD hükümeti Afrikal› bilim adam-lar›n› genetik mühendisli¤inde e¤itmek üzere burslarvermekte, ABD yard›m kuruluflu USAID ve DünyaBankas› bölgede çeflitli biogüvenlik projelerine fon ak-tarmaktad›r. Tekeller Afrika baflta olmak üzere, birçokyeni sömürgede toprak kapatma faaliyetlerine h›z ver-mifllerdir.5 Tüm bu çabalar›n sonuç verdi¤i, dünya eko-nomik krizinin göbe¤inde, sadece 3 ayl›k dönemdeMosaic Company'nin kâr›n›n 12 kat, Cargill'in kâr›n›n2 kat, Archer Daniels Midland'›n kâr›n›n 1.5 kat art-mas›ndan anlafl›lmaktad›r. Son dönemde stratejik olaraktar›m alan›na yönelen ABD’nin önde gelen yat›r›mbankas› Goldman Sachs da 2009 y›l›n ikinci çeyre¤in-

58

KR‹Z

Page 61: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

de yüzde 33 oran›nda kar art›fl› bekledi¤ini aç›klam›fl-t›r. Yüksek kar oranlar›, Çin ve Körfez sermayesininde Afrika ve Asya ülkelerinde toprak sat›n almaya bafl-lamalar›na neden olmufltur.

Tüm bu geliflmeler olurken AKP hükümetinin GDO’luürünlere yönelik yasa tasar›s›n› Meclis’e getirmesi ma-nidard›r. Ayn› dönemde, Economist’in Afrika’daki ta-r›m arazisi kapatma faaliyetlerine dair haberinde, 15Nisan’da Cumhurbaflkan› Gül’ün de haz›r bulundu¤ubir toplant›da yap›lan anlaflmayla Bahreyn merkezli Ag-riCapital flirketinin Türkiye’den toprak ald›¤› iddias›gündeme gelmifltir. Belli ki, otomobil, enerji ve g›datekellerini besleyecek tar›m alanlar› ve su kaynaklar›üzerinde hem emperyalistler aras›ndaki hem de ezilenhalklarla tekeller aras›ndaki mücadele önümüzdeki dö-neme damgas›n› vuracakt›r. Eme¤in yeniden üretiminins›n›rlar›n› sürekli olarak afla¤› çekerek birikimin sürek-lili¤ini sa¤layan neoliberal yeni sömürgecilik ça¤›, kri-zini do¤an›n s›n›rlar›n› zorlayarak ve milyarlarca kifliyiaçl›k koflullar›na itecek “yeflil aç›l›m”larla aflmaya ça-l›flmaktad›r. Bir bütün olarak k›r›n sermaye birikimi-ne uygun biçimlerde dönüfltürülmesi çabalar›, ekoloji ileemperyalist kapitalist ya¤ma düzeni aras›ndaki çeliflki-yi insanl›k ad›na “ölüm kal›m mücadelesi”ne dönüfltür-mekte ve k›r› bu mücadelenin temel mekanlar›ndan bi-ri haline getirmektedir.

Neoliberal sald›rganl›¤›n ileri hamlesi:Yeni KeynesçilikEmperyalist kapitalist merkezler yeflil ekonomiye geçifl-le beraber Keynesçili¤in dönüflünü de müjdeliyorlar.Kriz sürecinde devletlerin art›k ekonomik müdahalele-riyle birlikte yeni bir s›n›f uzlaflmas› döneminin baflla-yaca¤›na dair çeflitli senaryolar da s›kça dile getirilme-ye baflland›. Ancak olgular sermayenin uzlaflma de¤il,eme¤e karfl› sertleflen bir sald›r› siyaseti yürüttü¤ünügösteriyor.

Öncelikle, iflçi s›n›f›n›n önemli bir kesiminin sosyal üc-reti de içeren geçmifl haklar›yla yeniden kuflat›ld›¤› de-¤il, yukar›da da örneklendi¤i gibi, neoliberal dönemboyunca sökülüp at›lamayan kimi haklar›n tüm dünya-da h›zla temizlendi¤i bir sürece tan›k oluyoruz. Çal›fl-man›n esnekleflmesi, eme¤in güvencesizleflmesi ve de-¤ersizleflmesinde dibe do¤ru bir yar›fl yaflan›yor. Türki-ye’de de devletin stajyer ad› alt›nda ücretsiz çal›flt›r›la-bilecek iflçilerin “harçl›klar›n›” ödemeyi üstlenmesi, kö-le eme¤ini yeniden gündeme getiren özel istihdam bü-rolar›n›n aç›l›fl› için düzenlemeler bu ba¤lamda günde-me geliyor.

Neoliberalizme yap›lan “Yeni-Keynesyen” afl› ise yineneoliberal dönemde s›kça karfl› karfl›ya kald›¤›m›z“yüksek finans lehine devlet müdahaleleri”nin, Keynes-yen dönemi ça¤r›flt›ran yöntemlerle çeflitlendirilmesin-den ibarettir. Kurtarma operasyonlar›n›n yan› s›ra, tefl-vikler ve vergi imtiyazlar› gibi yat›r›m talebini art›ra-cak maliye politikalar›, bütçe aç›klar›n› yeniden günde-me getirmektedir.6 Finansman› sermayeden karfl›lanma-yan bütçe aç›klar› ise sermaye için büyük bir kar ala-n› açmaktad›r. Aç›klar›n finansman› için kamunun borç-lanma gere¤i giderek artarken, devletler para basmala-r›na ra¤men faizler yükselmektedir ve "risksiz" devletka¤›tlar› sermaye için daha cazip hale gelmektedir.7 Budurum mali sermayenin ayakta kalan tekelleri için, “fi-nansal korumac›l›k” da denilen bulunmaz bir konjonk-türü ifade etmektedir. Finansal piyasalarda yaflananelenmeler ve artan denetim nedeniyle faiz oranlar›n›ndaha da yukar› çekilmesi, devletin borçlanma maliyet-lerinin ve tekelci mali sermayenin en güçlülerinin bi-rikiminin zirve yapmas›na neden olmaktad›r. Ancak bucazibenin süreklili¤i ve riskin asgarilefltirilmesi, kamukaynaklar›n›n temel hizmet alanlar›ndan ve tar›msaldesteklerden daha da çekilmesini gerektirmektedir. Tür-kiye ile yürütülen stand by görüflmelerinde de görül-dü¤ü gibi, yat›r›m teflvi¤i ad› alt›nda bütçe aç›klar›na

59

KR‹Z

Page 62: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

k›smen onay veren IMF, imzalad›¤› tüm stand by an-laflmalar›nda, kamu hizmetlerini ve küçük üreticiye yö-nelik tar›msal destekleri kat› biçimde budatm›flt›r.IMF’nin demokratiklefltirilmesi gibi suni tart›flmalar po-pülerleflirken, IMF reçetelerinde kayda de¤er bir de¤i-flim olmamas› manidard›r. Krizin y›k›p geçti¤i ülkele-rin önüne eme¤i de¤ersizlefltirici, kamu hizmetlerini pi-yasalaflt›r›c› reçeteleri koymaya devam eden, tek tavizolarak sermayeye yönelik vergi indirimleri ve teflvikle-re yönelik itiraz›n› yer yer yumuflatan IMF, finans ka-pitalin mekansal kompozisyonundaki kimi de¤iflikliklergere¤i dönüflüme zorlanmakta, ancak bu dönüflüm iflçis›n›f› aç›s›ndan olumlu bir yönelimi de¤il yükselen s›-n›fsal sald›r›lar› ifade etmektedir.

Önümüzdeki dönem Keynesçi dönemi an›msatan bir di-¤er geliflme de, s›cak para ak›mlar›n›n daralmas›yla fi-nansal dar bo¤az yaflayan yeni sömürgelerde karfl› kar-fl›ya kal›nmas› daha muhtemel olan enflasyonist durum-dur. ‹flçi s›n›f›n›n örgütlü gücünün ve sosyalist siste-min varl›¤›n›n “nominal ücretlerin afla¤›ya do¤ru kat›-laflmas›na” k›smen engel oldu¤u dönemde reel ücretle-ri afla¤›ya do¤ru esnetebilmek için gelifltirilen Keynes-yen enflasyonist politikalar, neoliberalizme özgü, sosyalücretlerin yok edilmesine, esnek çal›flt›rmaya, güvence-sizlefltirmeye dayal› de¤ersizlefltirme yöntemleri bugünbir arada uygulanmaktad›r. Bu defa, enflasyonun enönemli kaynaklar›ndan biri, sermaye lehine geniflleticipara ve maliye politikalar›n›n yan›nda, tar›m ve enerjialanlar›na hücum etmeye bafllayan spekülatif sermayegiriflimleri olacakt›r. Gelirler nominal olarak dahi h›zlaafla¤›ya inerken özellikle temel tüketim alanlar›nda yük-selen (ve gizlenemeyen) enflasyon sistemi sarsacak top-lumsal hoflnutsuzluklar›n en temel alanlar›ndan biri ola-cakt›r.

Toprak, su ve enerji baflta olmak üzere do¤al kaynak-lar üzerinde mücadelenin yükseldi¤i, dünya çap›ndatoplumsal hoflnutsuzluklar›n ve isyanlar›n artt›¤› bir dö-nemde ekonominin askerilefltirilmesinin efektif talep so-runu karfl›s›nda da önemli bir Yeni Keynesyen araçolaca¤› söylenebilir. “Yumuflak gücü öne ç›karan” Oba-ma’n›n askeri bütçesinin, II. Dünya Savafl›’ndan beri enbüyük askeri bütçe olmas› bu e¤ilimin somut göster-gelerindendir. 2009'da savunma harcamalar›nda Çin’inyüzde 15, Rusya’n›n 20 civar›nda art›fla gitmesi, bue¤ilimin genelleflmekte oldu¤u sonucunu ç›karmam›z›sa¤lamaktad›r.8

Sonuç Emperyalist kapitalist sistem gerçek bir alternatif üre-temiyor ve daha önceki krizlerde s›k› s›k›ya yap›flt›¤›

tüm yöntemlere (çeliflkilerine ra¤men) ayn› anda sar›l›-yor. Neoliberal dönemin yar› zamanl› çal›flt›rma, ifl gü-vencesiz çal›flt›rma, kaçak göçmen iflçi kullan›m›, ka-d›n ve çocuk eme¤ini ucuza kullanma gibi bulufllar›nayenilerini ekleyerek kendini yeniden üretmeye çal›fl›r-ken, dünyan›n birçok ekonomisinin kriz semptomu olanfinansallaflmay› uluslararas› kurumsal iktidar ayg›tlar›y-la taçland›rma çabalar› sürerken; yeni spekülatif balon-lar ve ilkel birikimci giriflimler için do¤aya do¤ru birhücum yaflan›rken emperyalistler aras› rekabetin sonuç-lar›na veya sermayeler aras› demogojik çat›flmalara an-gaje olunarak bu düzen de¤ifltirilemez. Liberal solunideal tip kapitalizm olarak hevesle takip etti¤i ABD veAB gibi emperyalist merkezler de, ulusalc› solun ör-nek kalk›nma modelleri olarak öne ç›kan Çin, Rusyagibi yeni emperyalist merkezler ve Brezilya ve Hindis-tan gibi sistem hiyerarflisi içerisinde yukar›ya do¤ruhamle yapmakta olan modeller de insanl›¤a ayn› gele-

60

KR‹Z

Güney Afrika önce Dünya Kupas›n’na yetifltrilmeye çalafl›-lan stadyum iflçilerinin militan grevleriyle sars›ld›. Ard›n-dan yoksul kasabalarda halk, iflsizli¤i, su ve bar›nma ye-tersizli¤ini protesto etmek için sokaklara ç›kt›. AfrikaUlusal Kongresi ise 1980 ‘den beri yaflanan en büyük kitlegösterilerine polis kurflunlar›yla ve tutuklamalarla yan›tverdi

Page 63: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ce¤i sunmakta, ayn› kulvarda yar›flmaktad›r: vahfli sö-mürü ve ekolojik ya¤ma…

Emek bu yar›flta yer almay› reddetmelidir. Emperyalistgüçlerin tepiflmesine veya emperyalist sistemdeki fetretdevrini f›rsata çevirmeye çal›flarak sistem içinde pazar-l›k gücünü artt›rmaya çal›flan sermaye kesimlerine an-gaje olarak kaybedecek vakit yoktur. Dünyan›n birçokyerinde kendi “üretken” patronunu desteklemeye ça¤›-ran aç›klamalar yapan geleneksel sendikal merkezlerininand›r›c›l›¤› tükenmektedir. “‹nsanlarca hor kullan›lan”do¤an›n sermaye birikim alan› olarak ifllevlendirilerek“etkin” kullan›lmas›n› ad› alt›nda kapitalist birikimin d›-fl›nda kalan tüm alanlar›n fethinin sahtekarca bir çev-recilik maskesiyle savunulmas›, arkas›nda genifl halkkesimlerinin oldu¤u gerçek ekoloji mücadeleleri karfl›-s›nda güçleflecektir.

Dünyan›n ve insanl›¤›n kurtuluflu için tek yol, sosya-lizmi, emperyalist kapitalist egemenli¤e karfl› gerçek bir

alternatif haline getirecek ad›mlar›n at›lmas›d›r. Eme¤inve do¤an›n metalaflt›r›lmas›n›n insanl›¤› sürükledi¤i bü-yük felakete karfl› mücadelenin kitle temeli, iflsiz b›ra-k›larak daha da güvencesizlefltirilen, eme¤in yenidenüretimi için piyasaya ba¤›ml›l›¤› artan milyonlar ve çokuluslu tar›m, maden ve enerji tekelleri taraf›ndan kufla-t›lan k›r yoksullar› olacakt›r. Bangladefl’te ücretlerinialamayan iflçilerce atefle verilen fabrikalar, Amozon-lar’da nehirlere, yollara kurulan barikatlarla onlarca si-lahl› yerlinin ve sivilin direnifliyle madencilerden koru-nan ormanlar, Rusya’da kesilen yollar, Yunanistan ve‹ngiltere’de öfkeli iflsiz ve geleceksiz gençlerce yerlebir edilen bankalar, Avrupa’da e¤itimin piyasalaflmas›-na karfl› militan eylemlerle flenlenen sokaklar ve dün-yan›n dört bir yan›na yay›lan grevler ve direnifller ye-ni bir toplumsal hareketler kufla¤›n›n habercisidir. Sis-tem tüm sald›r› araçlar›n› ayn› anda devreye sokarkenmücadele alanlar› da çeflitlenmektedir. Ancak tüm budirenifllere ruhunu veren öz, eme¤in ve do¤an›n metaolmaktan ç›kart›lmas› talebi olacakt›r. Metalaflma elefl-tirisi, özel mülkiyetin çitlerine hücum etti¤i ölçüde sos-yalizmin ›fl›¤› dünya halklar› için daha ayd›nlat›c› biryol gösterici olacakt›r.

Dipnotlar1 Halk›n Devrimci Yolu bildirgesinin sonuç bölümünden: “Halk›n ba¤r›ndaki çelifl-

kiler h›zla proleterleflmektedir. Henüz saf biçimiyle proletaryan›n devrimci hare-ketinden söz edilmese de, halk›n farkl› durufllar›, s›n›flar› ve katlar› bu sürecin de-¤iflik çeliflki biçimlerinde konumlanmaktad›r. Art›k toplumsal hareketler, prole-taryan›n davas›na konumlanm›fl ama indirgenmemifl özgün özlemlerle ortayaç›kmaktad›r. Neo-liberal tar›msal y›k›ma karfl› direniflin köylü halkç› biçimleri,klasik köylü devrimlerinin ötesinde bir potansiyelle sorguluyor düzeni. Kad›n ha-reketi, sadaka ve nafaka aras›na s›k›flm›fl "ma¤dur cinsin" politik muhalefeti ola-rak de¤il, flimdi bütün toplumsal hareketlerin dip ak›nt›lar›nda biriken bir enerjiolarak ç›kmaktad›r tarih sahnesine. Elbette Kürt halk›n›n özgürlefltirici dinamik-leri, flimdi yeniden kardeflleflme eyleminin dinamikleriyle de gündeme gelmek-tedir. Bütün karfl›devrimci k›flk›rtmalara karfl›n, özgür halklar›n "kardefllik ülkesi"yaratma yetene¤i, en ilerici anlam›n› proletaryan›n özgürlük davas›nda bulmak-tad›r.”

2 Para basma hakk›ndan do¤an gelir.3 Aditya Chakrabortty, “Secret Report: Biofuels caused food crisis,” The Guardi-

an, 3 Temmuz 20084 Örne¤in, dünyadaki GDO’lu tohum pazar›n›n yüzde 80’ini elinde bulundurdu¤u

söylenen ABD’li Monsato’nun Hindistan’a giriflinin ard›ndan bir süre sonra yük-selen maliyetler, kendi tohumlu¤unu elde edemez hale gelmifl çiftçilerin y›k›m›-na yol açm›flt›r. Hindistan’›n ucuz emek cenneti oluflunda Monsato’nun katk›s›büyüktür.

5 James Petras, “Büyük Toprak Ba¤›fl›: Ça¤r›yla Yeni Sömürgecilik”, Halk›n Dev-rimci Yolu, S.1, ‹stanbul, 2009

6 Türkiye’nin 2009 y›l›n›n bütçe a盤› ilk 6 ayda 2008 y›l›n›n ayn› dönemine göre13 kat artt› ve 23 milyar TL’yi aflt›

7 Türkiye’de faiz harcamalar› 2008’in ilk 5 ay›na göre yüzde 33 artt›8 “ABD savunma çevreleri, enerji, g›da, su krizleri etraf›nda flekillenmekte olan

kaynak savafllar›n›n, göç hareketlerinin, toplumsal, siyasi askeri etkileriyle, ya-banc›, topraklarda sivil halk içinde, onunla ya da ona karfl› yaflanacak “gayri ni-zami savafl” koflullar› üzerine çal›flmalar üretiyorlar. Bu s›rada 1948’den bu ya-na, esas olarak de¤iflmeden gelen savunma doktrinini de gözden geçirmeyebafllad›lar” Mary Kaldor, Open Democracy, 25 Eylül 2008. Aktaran: Ergin Y›ld›-zo¤lu, “QDR 2010’a do¤ru”, Cumhuriyet, 20 Temmuz 2009

61

KR‹Z

Page 64: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

62

SALGIN HASTALIKLAR

eoliberal kapitalizmin do¤al çevrede vedünya üzerindeki canl› türlerinin yaflamkoflullar›nda yaratt›¤› tahribat kendiniölümcül salg›n hastal›klarla da a盤a ç›-kar›yor. Elbette salg›n hastal›klar ve bu

hastal›klarda büyük insan ve hayvan topluluklar›n›n ya-flam›n› kaybetmesi dünya tarihi aç›s›ndan yeni de¤il.Ama bugün durumu geçmiflten farkl› k›lan birkaç ö¤evar: Kar› temel alan kapitalist üretim ve neoliberal dü-zen “yeni hastal›klar›n oluflum yata¤›” haline geldi.Vahfli emek sömürüsü, neoliberal siyasetin yayg›nlaflt›r-d›¤› endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›k, sa¤l›k, kent veenerji politikalar›, a盤a ç›kan hastal›klara as›l ölümcül-lü¤ü katan unsurlard›r. Üstelik tüm bunlar, insanl›k buhastal›klardan korunabilecek bilimsel t›bbi geliflmelereve araçlara sahipken yaflan›yor. Sermaye, salg›n hasta-l›klar› bugün kendisi için yeni kar alanlar›na çevirmifl

durumdad›r.

Kanatl›, insan ve domuz gribi virüslerinin gen aktar›-m› (de¤iflimi) sonucu ortaya ç›kan ve insandan insanageçme özelli¤i kazanan domuz gribi, bu hastal›klardanen yenisidir. Domuz gribinin a盤a ç›kt›¤› koflullar› ya-ratan en önemli etken küçük üreticili¤in tasfiyesi ve ta-r›msal/hayvansal üretimin kar amaçl› flirketlerin elindeendüstrileflmesidir. Tar›m ve hayvanc›l›k tekellerininelindeki endüstriyel çiftliklerde (bunlara fabrika tar›m›-fabrika hayvanc›l›¤› da deniyor) hayvansal ürünler seriüretime tabi tutuluyor. Do¤al yaflamlar›ndan uzakta, de-vasa iflletmelerin kapal› alanlar›nda iç içe, kendi d›flk›-lar› aras›nda yaflayan domuz, inek ve kufllar tamamenyapma yemlerle, birbirlerinin gübreleri ve art›klar›ylabesleniyorlar. Afl›r› kalabal›k ve d›flk›larla iç içe yaflam,hayvanlar›n birbirlerine patojen (hastal›k yapan mikro-

N

SALGIN HASTALIKLAR

Kamusal sa¤l›k sisteminin neolibe-ral reformlarla y›k›ma u¤rat›lmas›birçok insan›n asl›nda önlenebilirölümlerle yaflam›n› kaybetmesineneden oldu. Domuz gribinin görül-dü¤ü birçok ülkede sa¤l›k sistemi-nin neoliberal yap›sal uyumdan geç-ti¤i görülüyor

Neoliberalkapitalizminyükselenkarl› sektörü

Neoliberalkapitalizminyükselenkarl› sektörü

Page 65: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

organizma) aktar›m›n› h›zland›r›yor. Hayvanlar›n dahah›zl› büyümesi için yap›lan antibiyotik i¤neler virüsle-rin antibiyoti¤e karfl› ba¤›fl›kl›¤›n› artt›r›yor. Çiftlikler-de çal›flan insanlar ve hayvanlar için düzenli sa¤l›kkontrolü yap›lmad›¤› gibi, hayvanlarda a盤a ç›kan bir-çok hastal›k ve ölüm vakas› da gizleniyor.

Hasta hayvanlardan üretilen g›da maddelerinin insanla-ra yedirilmesi kar mant›¤›n›n do¤al bir sonucu olarakortaya ç›k›yor. Yaklafl›k 15 y›ll›k bir geçmifle sahipolan endüstriyel hayvanc›l›k, dikey bütünleflme ve kü-çük üreticilerin sektöre ba¤›ml›laflt›r›lmas› yoluyla dün-ya çap›nda yay›l›rken, hastal›klar›n da yay›lmas›n› te-tikliyor. Üretim zinciri KFC ve McDonalds gibi haz›rg›da devlerinde tamamlanan endüstriyel hayvansal g›daüretiminin dünya üzerinde ulaflmad›¤› ülke yok gibi.Endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›k iflletmeleri ayn› za-manda en yo¤un emek sömürüsü biçimlerini de kendi-

leriyle birlikte gittikleri yerlere tafl›yorlar. Büyük tar›m-sal arazilerin çevrilmesi ve bu iflletmeleri çevreleyenk›rsal üreticilerin sözleflmeli üretimle kendilerine ba¤›m-l› k›l›nmas›, endüstriyel tar›m ve hayvanc›l›¤›n yo¤unkulland›¤› bir sistem. Bu sisteme göre küçük üreticilerimzalad›klar› sözleflmelerle kanatl› üretiminde civcivle-ri, hayvan besinlerini, veteriner ürünlerini ve teknoloji-yi ana flirketten al›yor; ancak hayvanlar›n hasta olma-s› ve ölmesi durumunda tüm sorumluluk çiftçilere aitoluyor. Endüstriyel çiftliklerde ana çal›flma biçimi gü-vencesiz çal›flmad›r. Domuz gribi de bu koflullar›n ürü-nü, neoliberal kapitalizmin eseridir.

Hastal›¤›n merkezi olarak Meksika’n›n gösterilmesi vehastal›ktan en fazla Meksika halk›n›n etkilenmesi, buülkenin neoliberalizmin, ticaret, tar›m-hayvanc›l›k vesa¤l›k politikalar›n›n kesiflim noktas›nda bulunuyor ol-mas›ndan kaynaklanmaktad›r. Meksika, neoliberal re-

63

SALGIN HASTALIKLAR

Page 66: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

formlar aç›s›ndan bir dönemin örnek ülkesiydi. Neoli-beral reform programlar›, 80’li y›llarla birlikte, ABDve IMF eliyle Meksika’da uygulamaya kondu. ‹ç piya-sas›n› serbest ticarete açan Meksika, ayn› zamanda,ABD ve Kanada ile birlikte Kuzey Amerika SerbestTicaret Anlaflmas›’na (NAFTA) dahil oldu. Bu süreçteülke, yabanc› yat›r›mlara aç›ld›. Mali piyasalar serbest-lefltirildi ve kamu iktisadi kurulufllar› h›zla özellefltiril-di. Üretim maliyetini ucuzlatma, sermaye hareketini enkarl› üretim ve en düflük maliyet unsurlar›na göre sa¤-lama üzerine kurulu NAFTA stratejisi, ayn› zamanda,Meksika’y› endüstriyel hayvanc›l›k tekellerinin domuzçiftli¤i haline getirdi.

Meksika 1994 finansal krizi ile sars›l›rken ayn› dönemABD’de domuz çiftliklerinin h›zla yo¤unlaflmas› vemerkezileflmesi süreci11 yaflan›yordu. Meksika’n›n NAF-TA serbest ticaret anlaflmas›na dahil olmas›yla birlikteABD domuz çiftçili¤i endüstrisi, NAFTA olanaklar›n›kullanarak Meksika’ya yerleflmeye bafllad›. Ucuz iflçi-lik, yetersiz çevre ve sa¤l›k koruma kurallar› ve ya-

banc› sermaye teflvikleri bu sürecin temel ayaklar›yd›.NAFTA, Meksika tar›m›n› ve özellikle de Meksika do-muz yetifltiricili¤ini temelinden sarst›. NAFTA anlaflma-s›ndan bu yana 3 milyon çiftçi ve tar›m iflçisi iflsizkald›. Her y›l yüz binlerce Meksikal› ABD’ye göç et-meye çal›fl›yor ve bunlar›n yaklafl›k %80’i k›rsal ke-simden geliyor. 2008 y›l›, Meksika’da NAFTA’n›n sonaflamas›na girdi¤i ve tamamen uygulanmaya baflland›¤›y›l oldu. Meksika önceden, Türkiye’nin bir zamanlaroldu¤u gibi, kendine yeten bir tar›m ülkesi iken, NAF-TA’ya girdi¤i 1994 y›l›ndan bugüne, halk›n açl›k teh-likesi ile karfl› karfl›ya kald›¤› bir ülke haline geldi.

Bu süreçte geleneksel olarak domuz yetifltiren birçokküçük üretici tekellerle rekabet edemedi¤i için üretimsürecinden çekildi. Küçük üreticilerin tasfiyesi, sektör-de endüstrileflmeyi ve flirket entegrasyonunu h›zland›r-d›. Tüm bunlar bugün domuz gribine kimi yazarlar›n“NAFTA gribi” ad›n› vermesine yol aç›yor. Domuzçiftliklerinin, çevresindeki yerleflim birimlerinde insansa¤l›¤› aç›s›ndan yaratt›¤› tahribat yeni de¤il. Domuz

gribi salg›n›n›n ad› konmadanönce çiftliklerden gelen kokuve sinek sürüleri ile yaflamakzorunda b›rak›lan halk, ölendomuzlar›n içine at›ld›¤› biyo-ö¤ütücü denilen çukurlardanç›kan metan gaz›n›n etkilerinemaruz kal›yordu. Meksika SuKomisyonu 2003 senesindesöz konusu bölgelerde su kay-naklar›n›n kirletildi¤ine dairkan›tlar sunmufl, ancak flirket-lerin bask›lar› sonucu 2006 y›-l›nda iddialar›n› geri çekmiflti.Uzun y›llar, çiftliklerin do¤alortam› tahrip etmesi ve yarat-t›¤› solunum, mide, ba¤›rsakhastal›klar›na karfl› eylemleryapanlar, karfl›lar›nda flirketle-rin ç›karlar›n› savunan devletfliddetini buldu.

Bugün birçok araflt›rmac›, mer-kezi ABD’nin Virginia eyale-tinde bulunan Smithfield22

Çiftlikleri’ni salg›nla iliflkilen-diriyor. 80’lerin ortas›nda Vir-ginia’daki Ohio Irma¤›’n›n birkolu olan Pagan Nehri k›y›la-r›nda üretimini sürdürenSmithfield tesisleri, domuz d›fl-

64

SALGIN HASTALIKLAR

NAFTA, Meksika tar›m›n› ve özellikle de Meksika domuz yetifltiricili¤ini temelinden sars-t›. NAFTA anlaflmas›ndan bu yana 3 milyon çiftçi ve tar›m iflçisi iflsiz kald›. Her y›l yüzbinlerce Meksikal› ABD’ye göç etmeye çal›fl›yor ve bunlar›n yaklafl›k yüzde 80’i k›rsal ke-simden geliyor.

Page 67: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

65

SALGIN HASTALIKLAR

Sa¤l›k alan›ndaki piyasalaflma, insan-hayvan sa¤l›¤›n› koruma kayg›lar›n›n bir yana itildi¤i ve pazar kavgalar›n›n hüküm sür-dü¤ü bir ortam yarat›yor. Domuz gribi salg›n›nda da ilaç ve t›bbi malzeme flirketleri kasalar›n› doldurdu. T›bbi maske üretenflirketlerin hisseleri borsada tavan yaparken, hastal›k korkusunun özel olarak tetiklenmesi sermayenin kar›n› artt›rd›.

k› art›klar›n› nehre boflaltt›¤› ve nehri kanalizasyona çe-virdi¤i için 1997’de Amerikan Çevre Koruma Ajans›taraf›ndan 12.6 milyon dolar cezaya çarpt›r›ld›. Ceza-dan sonra flirket Meksika’ya göç etti. 2009 y›l›nda do-muz gribi teflhisi konulmadan önce Meksika’da Verac-ruz eyaletinin La Gloria kentinde bu flirketin çiftlikle-rinin yak›n›ndaki halk aras›nda Mart ay›nda yay›lan so-lunum yolu hastal›klar›na iliflkin uyar›lar, Meksikal› yö-neticiler taraf›ndan bunun al›fl›lm›fl solunum yolu has-tal›¤› oldu¤u söylenerek geçifltirildi. Hastal›k s›ras›nda3 çocuk, ilaç bulunamad›¤› için hayat›n› kaybetti. LaGloria halk› hastal›klardan Smithfield flirketinin bir ko-lu olan Granja Carroll adl› büyük domuz iflletmesinisorumlu tutuyordu. Ancak flirket her türlü suçlamay›reddetti. Ülkede hayat›n› kaybedenlerin say›s› 20’yeulaflt›¤›nda bile Meksika hükümet yetkilileri bunun nor-mal bir grip oldu¤unu iddia ediyorlard›. 27 Nisan’dadomuz gribi hastal›¤›n›n salg›n haline geldi¤i Meksika-l› yetkililerce aç›kland›¤›nda ise ilk vakan›n dört yafl›n-daki La Gloria’l› bir çocuk oldu¤u belirtildi.

Meksika’da yaflanan ilk ölümler ve hastal›¤›n bu den-li yay›lmas›, 1983’ten itibaren Dünya Bankas› reform-lar›yla yerellefltirme ve özellefltirme sürecine sokulanMeksika sa¤l›k sisteminin geldi¤i durumu gözler önü-ne seriyor. Bu, ayn› zamanda, sa¤l›k hizmetlerini piya-salaflt›ran di¤er ülkelerin karfl› karfl›ya oldu¤u potansi-yel tehlikeyi de göstermektedir. Öncelikle, virüsü tefl-his etmek için gerekli teknoloji, personel ve malzemeellerinde yoktu. Bunun temel nedeni, 1990’l› y›llardaUlusal Hijyen Enstitüsünü ve virüs çeflitlerini teflhis et-mek ve onlara karfl› ilaçlar gelifltirmekle görevli Ulu-sal Viroloji Enstitüsü’nün kapat›lmas› ve 2000 y›l›ndada afl›, ‘immunoglobin’ ve ecza üretiminden sorumluulusal kurum olan Birmex’e ayr›lan bütçenin ciddi bi-çimde azalt›lmas›yd›. Mexico City, San Luis Potosi,Baja California ve Oaxaca’da patlak veren grip vaka-lar›nda numuneler ancak ABD ve Kanada’daki labora-tuvarlara gönderilerek sonuç al›nabildi. Di¤er yandan,DB reformuyla Meksika’da yeniden örülen sa¤l›k sis-temi, yaratt›¤› ayr›mc›l›kla hastal›¤›n ölümcüllü¤ünü te-tikledi. Meksikal›lar›n sadece üst tabakadan %1-2’si

Page 68: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

sa¤l›k hizmetlerini özel hastanelerden karfl›layabiliyor.Kamuya ait sa¤l›k hizmetleri yeterli kayna¤a sahip de-¤il. Eczanelerde sat›lan ilaçlar Meksika halk›n›n gelirdüzeyine göre çok pahal›. Güvencesiz çal›flma çok yay-g›n. Nüfusun %60’› sosyal güvenceden ve di¤er sos-yal haklardan mahrum. Sa¤l›k hizmetlerinden yararla-namayan birçok insan kendi kendilerine tan› koyup, evyap›m› ilaçlarla tedavi olmaya çal›fl›yor. Domuz gribivirüsü sa¤l›k sistemine girifl yapamayan ve erken tan›ve tedaviden mahrum olan Meksikal› yoksullar aras›n-da yay›ld›. Kamusal sa¤l›k sisteminin neoliberal reform-larla y›k›ma u¤rat›lmas› birçok insan›n asl›nda önlene-bilir ölümlerle yaflam›n› kaybetmesine neden oldu. Sa-dece Meksika de¤il, virüsün yay›ld›¤› pek çok ülkeninsa¤l›k sistemi de neoliberal yap›sal uyumdan geçmiflbulunmaktad›r.

Meksika siyasal iktidar› hastal›¤›n önüne geçmek içinhalk sa¤l›¤›n› güvence alt›na alacak bir dönüflüm ye,ri-

ne, Meksika halk›n›n hayat›n› felç eden ve toplumsalmuhalefet üzerinde bask› kuran yasaklama kararlar› al-ma tercihini yapt›. Bu kararlar›n içinde, “insanlar›ndevletin iç güvenli¤ine tehdit oluflturacak flekilde top-lanmas›n›” yasaklamak da vard›, ki buna eylem ve gös-teriler de dahildi. Virüsle mücadele iç güvenlik strate-jisine dönüfltürüldü. Hastal›k tehlikesi tafl›yanlar›n tecritedilmesi, insanlar›n evlerine mahkeme izni olmaks›z›ngirilmesi, hapishane ziyaretlerinin yasaklanmas› domuzgribine karfl› al›nan di¤er önlemlerdi.

Salg›n hastal›klar›n yay›l›m alan›:piyasalaflm›fl kamusal hizmetler veneoliberal kentleflme Salg›n hastal›klar› tetikleyen iki ana unsur daha var.Bunlardan birincisi, dünya nüfusunun büyük bölümününsadece sa¤l›k hizmetine de¤il, di¤er tüm kamusal hiz-metlere de eriflememesidir. Kamu hizmetlerinin piyasa-

66

SALGIN HASTALIKLAR

Do¤alyaflamlar›ndanuzakta, devasaiflletmelerinkapal› alanlar›nda içiçe, kendid›flk›lar›aras›ndayaflayandomuz, inek vekufllar tamamenyapma yemlerle, birbirleriningübreleri veart›klar›ylabesleniyorlar.Afl›r› kalabal›kve d›flk›larla içiçe yaflam,hayvanlar›nbirbirlerinepatojenaktar›m›n›h›zland›r›yor.

Page 69: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

laflt›r›lmas›, güvencesiz ve ucuza çal›flt›rman›n sonucudünya halklar›n›n büyük bölümü insanca beslenme, ça-l›flma ve bar›nma koflullar›na, temiz suya, güvenli g›-daya ulaflamadan yaflam›n› sürdürüyor. Bu durum in-sanlar›n sa¤l›klar›n› bozmakta, ba¤›fl›kl›k sistemlerinizay›flatmakta, her türden virüs ve mikropla temasa aç›khale gelmelerine yol açmaktad›r. Tüm bunlar, büyükinsan topluluklar›n›n sadece yeni ç›km›fl virütik hasta-l›klara de¤il kanser, fleker hastal›¤›, tansiyon hastal›¤›,kronik akci¤er hastal›klar›, cilt hastal›klar› gibi kronikhastal›klara da mahkum edilmesi anlam›na gelmektedir.Üstelik bir zamanlar uygulanan tedavi yöntemleri iledünya genelinde tehdit unsuru olmaktan ç›kar›lan, ve-ba, verem gibi hastal›klar›n yeniden yayg›nlaflmas› so-nucunu do¤urmaktad›r. Bugün temiz suya ulafl›m hak-k›ndan yoksunluk sonucu, pek çok ülke, sudan kaynak-lanan hastal›klar olan s›tma, tifo, kolera ve veban›n ar-t›fl› bak›m›ndan, 22 ülkenin susuzluk çekti¤i Afrika’yadönmüfl durumdad›r.

Ayn› flekilde piyasalaflma, g›da sektörünün g›da tekel-leri taraf›ndan kontrolü ve sektörde kalitesiz malzeme,ucuz ve niteliksiz iflgücü kullan›m› halk sa¤l›¤›n› gü-vence alt›na alacak kontrollerin yap›lmamas›, g›da, suve çevreden kaynaklanan hastal›klar› yayg›nlaflt›rmakta-d›r. Neoliberalizmin büyük iflçilefltirme ve mülksüzlefl-tirme dalgas› ile insan topluluklar›n›n yaflad›¤› göç vekentlere y›¤›lma hastal›klar›n yay›l›m›nda önemli etken-lerden bir di¤eridir. Özellikle tar›m›n tasfiyesi milyon-larca insan›n bir arada yaflad›¤› “mega-kentler”33 yarat-m›flt›r. Bulafl›c› hastal›klar, özellikle altyap›, su, ulafl›mgibi kentsel kamusal hizmetlerden yoksun kent çeper-lerine yo¤unlaflan insan topluluklar›n› tehdit etmektedir.

Karl› bir sektör olaraksalg›n hastal›klarSermayenin bilgi a¤lar› ve devlet politikalar› üzerinde-ki hakimiyeti, hayvanlardan bulaflan hastal›klar›n endüs-triyel hayvanc›l›¤›n sorgulanmas›yla de¤il, küçük üreti-cili¤in mahkum edilmesiyle sonuçlanmas›na sebep olu-yor. Türkiye’de de geçti¤imiz y›llarda yaflad›¤›m›z kuflgribi44 örne¤inde oldu¤u gibi, hastal›k, dünya çap›ndakapitalist iflletmelerin lehine geliflmelere yol açt›. Kü-çük üreticinin gelir ve besin kayna¤› olan hayvanc›l›-¤›n bitirilmesinde vesile olarak kullan›ld›. Küçük üreti-cinin sa¤l›k koflullar›n› garanti alt›na alacak olanaklar›-n›n olmad›¤› gerekçesi ve bununla birlikte tüm hayvan-lar› katlederek hastal›ktan kurtulma stratejisi beraberin-de “modern” hayvanc›l›k iflletmelerinin alternatifsiz teküretim kanal› ilan edilmesi ve tüketicinin büyük kapi-talist iflletmelerin hayvansal ürünlerine yönlendirilmesi

ile sonuçland›.55

Sa¤l›k alan›ndaki piyasalaflma insan-hayvan sa¤l›¤›n›koruma kayg›lar›n›n bir yana itildi¤i ve pazar kavgala-r›n›n hüküm sürdü¤ü bir ortam yarat›yor. Domuz gri-bi salg›n›nda da ilaç ve t›bbi malzeme flirketleri kasa-lar›n› doldurdu. T›bbi maske üreten flirketlerin hissele-ri borsada tavan yaparken, hastal›k korkusunun tetik-lenmesi özel olarak sermayenin kar›n› artt›r›c› ifllevgördü.66

Sadece tar›m ve hayvanc›l›k de¤il, insan yaflam› vesa¤l›¤› da endüstrilefltirilmifl ticaretin ana konular›ndanbiri haline gelmifl durumdad›r. ‹nsanl›¤›n tümünü teh-dit eden hastal›klar›n kar alanlar›na dönüfltürmesinin di-¤er önemli kanal› ise tekellerin kontrolündeki ilaç vet›bbi malzeme endüstrisidir. Salg›n hastal›klardan ko-runma ve tedavi için gereken afl›, antiviral ilaç ve mas-ke gibi di¤er t›bbi malzeme üretimi tekeller aç›s›ndankarl› bir saha oluflturuyor. ‹laç tekelleri salg›n ve kro-nik hastal›klar için daha ucuza jenerik (eflde¤er) ilaçüretimini patent haklar›n› savunarak engellemeye, jene-rik ilaç üretimi yap›lan yerlere cezai yapt›r›m uygula-maya çal›fl›yor. Özellikle 2005-2006 y›llar›nda kufl gri-bi pani¤inin tüm dünyaya yay›lmas›, antiviral ilaçlaratalebi büyük bir h›zla artt›rd›. En son kufl gribi salg›-n› s›ras›nda kufl gribine karfl› etkili oldu¤u bilinen tekilaç olan Tamiflu’nun77 fiyatlar› artarken stoklama nede-niyle piyasada ilaç bulunamaz oldu. ‹laç tekeli Roche,Tamiflu’nun hammaddesi için gerekli olan ve Çin’deüretilen y›ld›z anasonu bitkisinin toplam hasat›n›n%90’›n› kullan›yordu. Di¤er yandan kufl gribi salg›n›s›ras›nda geliflmifl kapitalist ülkeler ilaç stoklama konu-sunda birbirleriyle yar›flt›. Her yeni hastal›k tehdidi, ila-c› üreten flirketin borsa de¤erini yükseltti. Roche dün-

67

SALGIN HASTALIKLAR

Kamu hizmetlerinin piyasalaflt›r›lmas›, güvencesiz ve ucuzaçal›flt›rman›n sonucu dünya halklar›n›n büyük bölümü insan-ca beslenme, çal›flma ve bar›nma koflullar›na, temiz suya,güvenli g›daya ulaflamadan yaflam›n› sürdürüyor.

Page 70: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

ya ülkelerinden gelen ilac›n jenerik üretimi taleplerinedirenip patent haklar›n› savunurken, toplam üretiminindünya çap›nda gelen talebe yetmemesi ve di¤er ilaç te-kellerinin bask›s› ile sadece üretimi artt›rmak üzere çe-flitli lisans anlaflmalar› yapt›. Salg›nlar›n patlak verdi¤idönemlerde ise flirket internet sitesinden hastal›¤›n ya-y›ld›¤› ülkelere yapt›¤› ilaç ba¤›fllar›n› yay›nlayarak rek-lam›n› yap›yordu.

Salg›nlarla mücadele, kapitalizmekarfl› mücadeleden ayr›lamaz‹nsanlar›n büyük kitleler halinde iflsiz kald›¤›, emek sö-mürüsünün derinleflti¤i, güvencesizli¤in yayg›nlaflt›¤›,hizmetler ve do¤al kaynaklar alan›ndaki ya¤man›n art-t›¤› bu günlerde, insan ve di¤er canl› türlerinin yaflam-lar› ve çevre büyük bir tehdit alt›ndad›r. ‹flsizlik veyoksullu¤un derinleflmesi, sa¤l›k baflta olmak üzere te-mel hizmetlere ulafl›m koflullar›n›n halk›n büyük bölü-mü için ortadan kalkmas›na yol açmaktad›r. Yoksullafl-ma, sa¤l›kl› beslenme ve bar›nma koflullar›n› da orta-dan kald›rmakta ve halk› hastal›klar karfl›s›nda korun-mas›z b›rakmaktad›r. Hayvan sa¤l›¤›n›n, güvenli g›daüretiminin ve çevresel dengenin (‘ekolojik dengenin’)güvence alt›na al›nmad›¤› her durumda insan sa¤l›¤›na

yönelik tehdit büyümektedir. Domuz gribi gibi ölüm-cül hastal›klar bu sürecin bir parças›d›r. Art›k dünya-n›n her yan›nda oldu¤u gibi, ülkemizde de y›l›n bellidönemlerinde bu gibi salg›nlara dair haberler kan›ksan-mak üzere. Kufl gribi, k›r›m-kongo kanamal› atefli yada flimdiki domuz gribinin üçüncü s›n›f Amerikan ma-cera filmlerindeki laboratuarlardan s›zan tehlikeli virüs”hikayeleriyle aç›klanamayaca¤› apaç›k. Herkesin bilme-si gereken en aç›k gerçeklik bunlar›n arkas›ndan bafl-ka hastal›klar›n ve salg›nlar›n gelece¤i olmal›.

Çünkü neoliberal kapitalizmin salg›nlar› sistemsel ola-rak üretmektedir. Bu salg›n, insana dair tüm ihtiyaçla-r› piyasalaflt›rarak, üretim sistemini daha fazla kar el-de etme amac›yla örgütleyip, yaflam›n her alan›n› buamaca tabi hale getirerek yaflam›n sürdürülebilirli¤i içingereken koflullar› y›km›fl, dünya kaynaklar›n› ve do¤a-s›n› özel mülkiyete tabi k›larak, insan eme¤ini de¤er-sizlefltirerek yay›lm›flt›r. Bu koflullarda insan ve di¤ercanl› türlerinin yaflam kayna¤› olan çevrenin korunma-s› giderek daha fazla önem kazanmaktad›r. Bugün“çevrecili¤i ve çevresel duyarl›l›¤›” da bir sektör hali-ne getiren ve çevresel sorunlar› yaratanlar›n kendileri-ni bizzat “yeflil” olarak tan›mlad›klar› neoliberal kapi-talist düzende, yaln›z paras› olan›n yararland›¤› organik

68

SALGIN HASTALIKLAR

‹flsizlik ve yoksullu¤underinleflmesi,sa¤l›k bafltaolmak üzeretemel hizmetlereulafl›m koflullar›n›nhalk›n büyükbölümü içinortadan kalkmas›nayol açmakta.Yoksullaflma,sa¤l›kl› beslenme vebar›nma koflullar›n› daortadan kald›rmaktave halk› hastal›klarkarfl›s›nda korunmas›zb›rakmakta.

Page 71: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

g›da ürünü piyasalar› oluflturulmaktad›r. Temiz su gibido¤al kaynaklar korunmas› ve iyi yönetilmesi gerekende¤erli k›t kaynaklar olarak tan›mlan›p, sözüm ona çev-recilik, suyun ticarilefltirilmesinin dilini oluflturmaktad›r.“Kirleten öder” prensibi, kapitalist üretimin do¤ada ya-ratt›¤› kirlili¤i ortadan kald›rmadan, sadece karfl›l›¤›ndapara ödeyerek kirletmeye devam etmesi “ilerici-çevre-ci” bir talep olarak sunulmaktad›r. Küresel kriz koflul-lar›nda yeni bir “yeflil devrim” olarak, insan ve do¤asa¤l›¤›na zararl› GDO’lu tohumlar›n yayg›nlaflt›r›lmas›,“küresel ekonomiyi daha çevre duyarl›s› ve sürdürüle-bilir bir kulvara itecek dev yat›r›mlar›n yaflama geçiril-mesi”, “yeflil keynezyenizm” ya da “yeflil kapitalizm”olarak tart›fl›lmakta, küresel iklim krizi, “karbon piya-sas›”88 kurman›n vesilesi haline getirilmektedir.

Çevresel y›k›mdan, do¤al felaketler gibi gösterilen sal-g›n hastal›klardan en çok etkilenenlerin proleterlefltirme-güvencesizlefltirme-yoksullaflt›rma sald›r›s› alt›ndakiemekçi kitleler olmas› bir tesadüf de¤ildir. S›n›f sömü-rüsü ve dünyan›n çevresel imhas› kapitalizmin birbirin-den ayr›lmayan iki gerçekli¤idir. Bugün her zamankin-den daha aç›kt›r ki, yaflam›n ve dünyan›n savunulma-s› ancak kapitalizme karfl› mücadele içinde mümkün-dür. Sermayenin kar ve birikim ihtiyac› yaflam›n veüretimin her alan›nda emekçilerin çal›flma ve yaflamhaklar›n›n y›k›m›n› zorlamaktad›r. Do¤an›n çevreseldengesinin, tüm canl› türlerinin varl›¤›n›n korunmas› veinsanca güvenceli çal›flma-yaflama hakk› sermayenin karve birikim ihtiyaçlar›yla uzlaflmaz bir karfl›tl›k içinde-dir. Zaten bu alanlardaki sorunlara, giderek artan birbiçimde, yoksullar, ucuz ve güvencesiz çal›flan iflçilerve hak yoksunu kitleler tepki göstermektedir. Bugünemekçilerin insanca bir yaflam› sürdürebilmesi ve ya-flam hakk›n› korumas› ile do¤an›n ve insanl›¤›n varl›-¤›n› sürdürebilmesi aras›ndaki ba¤, neoliberal kapitaliz-me karfl› hak mücadelelerinin emekçiler için bir ölümkal›m meselesi oldu¤unu a盤a ç›kartmaktad›r.

Kaynaklar:1. Swine flu has its roots in poor countries being forced to accept western agribu-

siness / http://sacsis.org.za/site/article/277.1 2. Swine flu calls into question the meaning of global health security/ Alan Ingram3. Swine flu of nafta flu? Frank Church 4. Mexico's Revolutionary Workers Party (prt) statement on swine flu epidemic5. Domuz gribi endüstriyel hayvanc›l›¤›n do¤urdu¤u yeni bir felakettir/ Tayfun Öz-

kaya6. Domuz Gribi/ prof. dr. hüseyin y›lmaz7. Swine flu and the case for a single-payer healthcare system in the united states-

billy wharton8. Büyük Tehdit: a(h1n1)- Ignacio Ramonet9. AWTW: how to look at the swine flu epidemic - mike e10. 'Domuz Gribi'nin as›l korkulmas› gereken yanlar› - Mustafa Koç11. Domuz gribi neoliberalizmin laboratuvar›nda üretildi- Ergin Y›ld›zo¤lu

12. Bove: endüstriyel tar›m çiftçiyi tehdit ediyor13. Kufl gribi ve Türkiye tavukçuluk sektöründe yaflananlar - Çiftçi Sendikalar› Kon-

federasyonlaflma Platformu

Dipnotlar 1. Örne¤in, 1965'te ABD'de 1 milyondan fazla çiftlikte 53 milyon domuz varken;

bugün yar›s›ndan ço¤u 5.000'den fazla hayvan nüfusuna sahip 65 bin iflletme-de 65 milyon domuz bulunmaktad›r.

2. Subway ve McDonald’s restoranlar zincirini kuran Smithfield Foods, yaklafl›k 12milyar dolarl›k bir ifl hacmiyle, Tyson Foods ve Daniels Midland’dan sonra g›daüretimindeki en güçlü üçüncü Amerikan flirketidir. S›k s›k havay›, topra¤› ve su-yu kirletmekle ve iflçilerinin haklar›na sayg› göstermemekle suçland›. SmithfieldFoods, bu suçlamalardan ve cezai yapt›r›mlardan kaç›nmak için, hayvanlar›n›nbir bölümünü çevre koruma yasalar›n›n daha esnek ve baz› politik kiflilerin etki-lenmeye daha elveriflli oldu¤u Polonya, Romanya, Meksika gibi ülkelere kayd›r-d›. 1994’de, Granjas Carroll flubesi sayesinde, Meksika, Birleflik Devletler ve Ka-nada aras›ndaki Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaflmas›ndan yararlanarak,çevre yasalar›n› ihlal etme suçlamas›ndan endifle duymayaca¤› Meksika’da, Glo-ria yak›nlar›ndaki k›rsal alana yerleflti. Smithfield 1990-2005 aras› yüzde 1000’likbir büyüme gösterdi.

3. Domuz gribinin h›zla yay›ld›¤› Meksika’da mega kentlerde yoksullu¤un yafland›-¤› bir ülkedir. 1950’de nüfusu 3 milyon olan Mexico City, bugün 22 milyonlukbir kent. Konutlar›n›n %25’inden fazlas›nda kanalizasyon yok. Yo¤un hava ve sukirlili¤i yaflan›yor.

4. Kufl gribi salg›n› s›ras›nda Türkiye’de yaflananlar, ülke halklar›n›n karfl› karfl›yaoldu¤u tehlikeyi gösteriyor. Koruyucu sa¤l›k hizmetlerinin ortadan kald›r›ld›¤›,sa¤l›kta piyasalaflman›n h›zla ilerledi¤i Türkiye’de kufl gribinden kurtulma konu-sunda iktidar›n yöntemi hasta-hasta olmayan ayr›m› yapmadan köylülerin besinve geçim kayna¤› olan kanatl›lar› katletmek olmufltu. Siyasal iktidar sa¤l›k ala-n›nda yaflanan y›k›ma ve köylülerin isyan›na kulaklar›n› t›kay›p, beyaz et ve ta-vukçuluk sektörünün sorunlar›n› gidermek ad›na sektördeki tekellerin ve banka-lar›n kat›l›m› ile toplant›lar düzenledi. Küçük üreticiler bir kenara itilirken, sektör-deki flirketlere vergi, SSK primi aff› gibi kolaylaflt›r›c› uygulamalar getirildi. Ulu-sal kampanyalarla halk fabrikasyon hayvansal ürünleri tüketmeye ça¤r›ld›. Ayn›dönemde Maliye Bakan› Unak›tan’›n o¤lu s›v› yumurta ticaretine soyundu. Mek-sika’ya benzer flekilde Türkiye’de de Manisa’daki Tavuk Afl›lar› Üretim ve TavukHastal›klar› Araflt›rma Enstitüsü at›l oldu¤u gerekçesi ile kapat›lm›flt›.

5. Örne¤in, Dünyan›n 4. büyük kanatl› hayvan üreticisi olan ve üretimini Türkiye,Çin, Malezya Endenozya ve Amerika’da yapan Tayland Merkezli CP grup, kufl gri-bi s›ras›nda, Japonya’n›n Çin’den kanatl› ithalat›n› yasaklad›¤›nda Tayland’dakiüretim tesislerinden Japonya’ya ihracat yapmaya devam ederek kendi yaratt›¤›hastal›k ortam›ndan karl› ç›kmas›n› bildi.

6. ‘Global Research’ isimli websitesinde, “1976 Domuz Gribi Salg›n› ve Afl›-Hükü-met Propagandas› Birçok Ölüme Yol Açt›” adl› belgesel yeniden yay›mland›. Bubelgesel, 1979 tarihinde CBS televizyonu taraf›ndan sadece bir kez gösterilip ya-y›mdan kald›r›lm›flt›. Belgesele göre, 1976 y›l›nda patlak verdi¤i söylenen ilk “do-muz gribi” salg›n›nda, ABD hükümeti hastal›¤›n ölümcül tehditler yarataca¤›n›söyleyerek herkesi afl› olmaya ça¤›rm›flt›. Ancak 1979’a gelindi¤inde 4 bin Ame-rikal›, o dönemde henüz testleri tamamlanmam›fl bir tür afl› yap›lmas› nedeniyleyaflad›klar› çok ciddi nörolojik hasarlar yüzünden üç buçuk milyar dolarl›k tazmi-nat davalar›yla mahkemelere baflvurmufllard›. Afl› yüzünden ölenlerin de oldu¤ubildirilirken, ma¤durlar, hükümeti test edilmemifl afl›lar›n ciddi nörolojik hasar-lara yol açaca¤›n›n bilinmesine karfl›n halk› uyarmamakla suçlam›fllard›.www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=14433

7. Tamiflu, merkezi Kaliforniya’daki Foster City’de bulunan Gilead Science ‹laç fiir-keti taraf›ndan keflfedildi. Gilead, imalat ve ticaret haklar›n›, tamiflu sat›fllar›n›ny›ll›k kazanc›n›n % 22’sini kendisine verecek olan çokuluslu ‹sviçre flirketi Roc-he’a b›rakt›. Irak iflgalinin bafl sorumlular›ndan eski Amerikan Savunma Sekre-teri Donald Rumsfeld 1997 Aral›k ay›ndan 2001’de Pentagon’a atanmas›na ka-dar Gilead Science’›n baflkan›yd›. Hükümete geldi¤i zaman Rumsfeld’in yapt›¤›ilk icraatlardan biri, tamiflunun silahl› kuvvetler içerisinde zorunlu kullan›m›n›ilan etmek oldu

8. ‹klim de¤iflikli¤i tehdidini besleyen karbondioksit ve di¤er sera gaz› sal›mlar›n›s›n›rlamak amac›yla her ülkeye bir karbon kotas› getirilerek, kotas›n› aflan ülke-lerin, kotalar›n› doldurmayan (temiz!) ülkelerden karbon kotas› sat›n almalar› vekarbon piyasas› oluflturulmas› (Ergin Y›ld›zo¤lu)

69

SALGIN HASTALIKLAR

Page 72: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

70

TOPLUMSAL HAREKETLER

Bugünkü küresel kriz, mülkiyet ve iktidar iliflkileri sorununu neoliberaliz-me karfl› geliflen özsavunma hareketlerinin gündemine çok daha yak›c› birbiçimde sokarak, özsavunmadan anti-kapitalist bir karfl› ata¤a geçifl aç›-s›ndan ciddi olanaklar sunmaktad›r

Neoliberalizme karfl›özsavunma hareketleriNeoliberalizme karfl›özsavunma hareketleri

Anti-kapitalist bir kalk›flman›n efli¤inde

Page 73: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

eoliberal rüya bitti. Kapitalizmin uzlaflmazçeliflkilerinin üzerini örten yan›lsamalar da-¤›ld›. S›n›f mücadelelerinin yeni ve dün-yan›n gelece¤i aç›s›ndan tayin edici birperdesi aç›ld›. Neoliberal kapitalizmin mer-

kez ülkelerinde, yeni yükselen güçlerinde, yeni sömür-gelerinde s›n›flar mücadelesini ve iflçi s›n›f›n›n serma-ye karfl›s›ndaki ba¤›ms›z ç›karlar›n› yok sayan, küçüm-seyen yan›lsamalar bir bir da¤›l›yor.

Geliflmifl kapitalist merkezleri iç savafl korkusu sard›.ABD’li stratej Zbigniew Brzezinski, ‹ngiliz gizli servi-si MI5 ve Avrupal› strateji kuruluflu LEAP/Europe’nin2009’da Avrupa, ABD ve Japonya’da s›n›flar aras› ça-t›flmalar›n fliddetlenece¤i yönündeki tahminleri do¤rula-n›yor.

Fransa’da neoliberal Sarkozy hükümeti, ülke tarihinde1968’de dahi görülmemifl kitlesellikteki grevler ve so-

kak eylemleri karfl›s›nda geri ad›m atmak zorunda kal-d›. Sanayi iflçilerini, kamu emekçilerini, üniversite velise gençli¤ini ve göçmenleri birlikte seferber eden bukitle hareketi dalgas›, son iki y›ld›r Yunanistan, ‹talya,Almanya’da da sokaklar› dolduruyor.

Geliflmifl kapitalist ülkelerin yerini almaya çal›flan Çin,bunu ekonomik büyümede oldu¤u kadar s›n›fsal öfkepatlamas›nda da do¤ruluyor. 2006’da 90 bin, 2008’de120 bin iflçi eyleminin gerçekleflti¤i Çin’de sadece2009’un ilk üç ay›nda grev, sokak protestosu, yol kes-melerden oluflan 58 bin eylem gerçekleflti. Bu eylem-ler ço¤u zaman patronlar› ve yöneticileri hedef alsa da,kimi zaman iflsizli¤in ve hak gasplar›n›n yaratt›¤› tep-ki, etnik ayr›mlar temelinde s›n›f içi gerginlikleri de te-tikledi. Son Sincan olaylar› da böylesi bir zeminde ge-liflti.

Neoliberal politikalarda Latin Amerika’y› geriden takip

71

TOPLUMSAL HAREKETLER

N

Page 74: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

72

TOPLUMSAL HAREKETLER

eden Ortado¤u ve Güney Asya’da ise Siyasal ‹slam’›nkriz emareleri ile Müslüman toplumlara iliflkin ezberle-ri bozan emekçi hareketleri efl zamanl› olarak yükseli-yor. ‹ran’da Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri sonras›nda pat-lak veren siyasi krizin temelinde ekonomi politikalar›-n›n egemenler aras›nda yaratt›¤› bir gerilim bulunmak-la birlikte, bu gerilim 2000’li y›llarda h›z verilen ne-oliberal politikalar›n ma¤durlar›n›n da kendi ç›karlar›temelinde çat›flmaya müdahil olmas›na olanak tan›d›.Muhalefetin Müslüman Kardefller, iflçilerin de devletgüdümlü sendikalar›n k›skac›nda yer ald›¤› M›s›r’da, ikiy›ld›r ba¤›ms›z sendikalar öncülünde örgütlenen iflçi di-reniflleri 2009’da yeni bir evreye girdi ve on binlerceiflçi greve ç›kt›. Bangladefl, tekstil iflçilerinin isyanlar›y-la sars›ld›.

Radikal sol hükümetlerin ve güçlü toplumsal hareket-lerin neoliberalizmi önemli ölçüde frenletti¤i LatinAmerika’da ise, s›n›f savafl› daha ileri bir düzeyde ce-reyan ediyor. Oligarfli ile halk hareketlerinin zoraki uz-laflmalar›n›n art›k sürdürülemez bir noktaya geldi¤i,Honduras darbesi ile görüldü. ‹flbirlikçi sermaye s›n›f-lar›, kitlelerin neoliberalizme karfl› alternatif aray›fllar›ve adil bölüflüm çabalar› karfl›s›nda taviz vermek iste-mediklerini, sola meyleden popülist devlet baflkan› Ze-

laya’y› iktidardan indirerek gösterdiler.

Özetle, derin bir toplumsal y›k›ma yol açan ekonomikkriz, politik krizleri de beraberinde getirmektedir. Gü-nümüz dünyas› her an iflsizlerin isyanlar›na, radikalköylü hareketlerine, kamulaflt›rma talepli yoksul hare-ketlerine, ya¤ma hareketlerine, çete hareketlerine, dar-belere, rejim de¤iflikliklerine sahne olmaktad›r ve dev-rimci kalk›flmalara gebedir. Toplumsal-ekonomik-siyasalyap›n›n kaç›n›lmaz yeniden flekilleniflinde belirleyici et-ken, keskinleflen s›n›f mücadeleleri olacakt›r. Emperya-list-kapitalist sistem sald›rganlafl›rken, uzlaflmaz karfl›t-l›klar› yok sayarak taraf olmay› reddeden ya da ihmaledenler ise iktidar, mülkiyet, bölüflüm iliflkilerinde da-ha fliddetli bir d›fllanmayla karfl› karfl›ya kalacakt›r.Burjuvazi bunun çok iyi fark›ndad›r. Ancak bugünkükriz, ezilen s›n›flar› devrimci bir saflaflmaya yöneltebi-lecek ideolojik-politik-örgütsel önderli¤in ya da bir bafl-ka deyiflle sosyalizm hedefine iliflkin net bir devrimcistratejinin bulunmad›¤› koflullarda patlak vermifltir.

Halk kesimlerinin neoliberalizme karfl› özsavunma ey-lemi içinde bugüne kadar oluflturdu¤u birikim “21. yüz-y›l sosyalizmi”ni gerçeklefltirme iddias›na ulaflm›flt›r.Ancak bu iddia, düzen karfl›s›nda, iflçi s›n›f›n›n iktidarve mülkiyet iliflkilerinden d›fllanmas› temel sorununu

Dünya her an iflsiz isyanlar›na,köylü hareketlerine, yoksul ha-reketlerine, ya¤ma hareketleri-ne, darbelere, rejim de¤ifliklikle-rine sahne olmaktad›r ve dev-rimci kalk›flmalara gebedir.

Page 75: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

merkezine alan nihai bir mücadeleye giriflme noktas›n-da efli¤in gerisinde durmaktad›r. Efli¤in ötesinde ise, ifl-çi s›n›f›n›n politik iktidar ve toplumsal mülkiyet hede-fini merkezine alan bir devrim hareketi yer almaktad›r.Sorun, neoliberalizme karfl› özsavunma eylemi içindegeliflen sorgulay›fllar›n, krizin yaratt›¤› koflullar içindebu efli¤i afl›p kapitalizmin kökten elefltirisini içeren birata¤a dönüflüp dönüflmeyece¤idir.

Bunun için afla¤›daki sorular›n yan›tlanmas› gerekmek-tedir:

•‹flçi s›n›f›n›n gündelik ç›karlar›na odaklanan, sektörel,yerel özsavunma hareketlerinin, iflçi s›n›f›n›n tarihsel ç›-karlar›na odaklanan, bütünsel ve ulusal çapl› hareketle-re evrimi hangi koflullarda olanakl›d›r?

•‹flçi s›n›f›n›n ve muhalefet hareketinin parçal›l›¤› kar-fl›s›nda nas›l bir ‘birlik’ ve ‘ittifak’ politikas› izlenme-lidir?

•Yoksul kitlelerde belli bir beklenti yaratabilen sosyal-liberal sentez ve Siyasal ‹slam gibi düzen içi politikaktörler karfl›s›nda nas›l bir tutum almak gerekmekte-dir?

•Mücadele yöntemi olarak parlamenter mücadele, kitleseferberli¤i ve düzen d›fl› mücadele aras›nda nas›l biriliflki kurulmal›d›r?

•‹deolojik, politik mücadele ile pratik mücadele aras›n-daki do¤rudan ba¤lant› nas›l kurulacakt›r?

•‹deolojik, politik öncünün ve yeni bir politik hareketkufla¤›n›n oluflumu nas›l gerçekleflecektir?

Neoliberalizme karfl› hareketler yeni sömürgeler dünya-s›ndan, “refah devleti” uygulamalar›n› terk etmekte olangeliflmifl kapitalist toplumlara ve reel sosyalizm sonra-s› toplumlara kadar genifl bir alanda özgün biçimler al-t›nda geliflimini sürdürmektedir. Bu hareketlerin farkl›toplumsal koflullarda nas›l bir geliflim seyri izledi¤i vebugünkü durumda nas›l bir çat›flman›n taraf› haline gel-di¤i üzerine bir inceleme, solun günümüz koflullar›ndade¤erlendirmesi gereken olanaklar ve çözüm bulmas›gereken sorunlara iliflkin önemli ipuçlar› verecektir.

1. Yeni sömürgelerYeni sömürgelerde, neoliberalizme karfl› hareketler, em-peryalizmle kurulan siyasal ba¤›ml›l›k iliflkilerine ve ül-ke ekonomisinin kapitalist dünya piyasas›na eklemlen-me biçimlerine göre farkl› biçimlerde a盤a ç›kmakta-d›r. ‹thal ikameci dönemde görece sanayileflen ülkelerneoliberalizmle birlikte ihracata yönelik üretime geçin-ce h›zl› bir sanayisizleflme ve güvencesizlefltirme süre-ci yaflam›flt›r. Bu ülkelerde iflçi, iflsiz ve bunlarla iç içe

geçen kent yoksullar› hareketleri öne ç›kmaktad›r. Dün-ya piyasas›na petrol-gaz, maden tedarikçisi olarak ek-lemlenen ülkelerde kent ve k›r yoksullar›, yeralt› zen-ginliklerinin kamulaflt›r›lmas› ve maden-petrol flirketle-rinin yaratt›¤› çevresel tahribat›n önlenmesi talepleri ileharekete geçmektedir. Yine dünya piyasas›na g›da vetar›msal-türev tedarikçisi olarak eklemlenerek tar›msal-sanayi flirketlerini teflvik eden ülkelerde yerli ve köylühareketleri; topraklar›n özel mülkiyetlefltirilmesinin dur-durulmas› ve toprak reformuna gidilmesi, serbest tica-ret anlaflmalar›ndan ç›k›lmas›, GDO’lu tar›m›n önlen-mesi talepleri etraf›nda seferber olmaktad›r. Ayr›ca ço-kuluslu finans kurumlar› ile anlaflmalar›n iptal edilme-si, d›fl borçlar›n ödenmemesi, (ülke siyasetini yönlen-dirmenin etkin bir arac› olan) ABD askeri üslerinin ka-pat›lmas›, stratejik sektörlerin ve temel hizmetlerin ka-mulaflt›r›lmas›, bütün bu sektörel hareketlerin ortak ta-lepleri olarak savunulmakta ve bu hareketlerin sektörel-likten ulusall›¤a, gündelik/ekonomik taleplerden ge-nel/politik taleplere ilerlemesini kolaylaflt›rmaktad›r.

Neoliberalizme karfl› direnifl hareketlerinin sektörel ta-lep hareketlerinden, ulusal çaptaki hareketlere evrilebil-meleri ve iktidar de¤ilse bile, hükümet olma sorununusomut bir gündem olarak önlerine koymalar›, farkl› top-lumsal kesimlerin taleplerini kapsayan bir programa sa-hip politik örgütlerin oluflmas› ile mümkün olmaktad›r.Ne var ki, güçlü bir merkez-sol ya da popülist gele-ne¤in varl›¤›, neoliberalizmin ma¤durlar›n›n gündeliktaleplerine k›smi de olsa çözümler üretebildi¤i sürece,bu hareketleri kendine ba¤layarak etkisizlefltirebilmekte-dir. Böylece s›n›f içi ayr›l›klar›n giderilmesi engellen-mekte ya da geciktirilmekte ve sistem varl›¤›n› ciddibir tehdit olmaks›z›n koruyup tahkim edebilmektedir.Latin Amerika’da Peronistler ya da ‹flçi Partisi gibimerkez sol hükümetlerin oynad›¤› bu rol, Afrika veBefl Deniz havzas›nda (Ortado¤u) ise Siyasal ‹slam veetnik milliyetçilik taraf›ndan üstlenilmektedir. Ancakdüzenin bu politik aktörlerinin iktidar deneyimleri, ne-oliberalizme karfl› geliflen hareketlerin daha ba¤›ms›z veelefltirel pozisyonlara yönelmesini de beraberinde getir-mifltir. Küresel krizin derinlefltirece¤i çeliflkiler, söz ko-nusu yönelimin sol aç›s›ndan umut verici bir kopuflaevrilmesinin olanaklar›n› da yaratmaktad›r.

1.1. Latin Amerika’da neoliberalizme karfl› direnifl

Neoliberal modelde kapitalist üretim iliflkileri ile üreti-ci güçler aras›ndaki çeliflki, bir d›fllama ve terk biçi-minde kendini gösterdi. Kapanan fabrikalar ve iflsizler;ekilmeyen topraklar ve topraks›z köylüler, ekilmesi ya-saklanan tar›msal ürünler ve aç köylüler; kent yoksul-

73

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 76: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

lar› (geçim araçlar›n› yitirerek kent çeperlerine y›¤›lanhalk kitleleri) ve metalaflt›r›lan yaflamsal gereksinimler,özellefltirilen temel hizmetler… Bu manzara, bir anlam-da, devletin tüm yaflam ve geçim araçlar›n› sermayeyeteslim etmesi ve sosyal devlet anlay›fl›n› terk etmesi-nin ürünüydü. Bu nedenle, devletin çekilmesi fleklindede tan›mland›. Latin Amerika toplumsal hareketleri dedevletin terk etti¤i bu alanlarda, yani neoliberal devle-tin “yumuflak kar›nlar›nda” serpildi. Burada “yumuflakkar›n” derken, zor ayg›t›n›n ulaflamad›¤› alanlardan sözetmiyoruz. Devletin kendini toplumun “ortak” ç›karla-r›n› temsil eden bir ayg›t olarak gösteremeyerek mefl-rulu¤unu tümden yitirdi¤i alanlardan söz ediyoruz.

Neoliberal devlet, bu meflruiyet kayb›n› ve kitlesel hofl-nutsuzlu¤u, Dünya Bankas› ve güdümlü Sivil ToplumKurulufllar› arac›l›¤›yla yürütülen mikro-kredi ve yerelkalk›nma projeleri ile ve do¤rudan gelir destekleri ilegidermeye çal›flt›. Bu strateji, hedefteki yoksul kesim-lerden, hatta onlar›n sol yönelimli örgütlü kesimlerin-den ilkesel bir reddediflle pek karfl›laflmad›. Ancak ba-z› hareketlerin dramatik biçimde teslim olufluna yolaçarken, geliflkin kimi hareketlerde ise daha s›n›rl› birtahribata yol açt›.

Neoliberal devlet, Peru, Kolombiya, Bolivya, Ekvador,Meksika, Brezilya ve Paraguay’da k›rdan çekildi. Ar-

jantin’de ve Uruguay’da geleneksel iflçileri;Venezüella, Bolivya, Orta Amerika ve Ka-rayipler’de kent yoksulu güvencesiz iflçilerikendi kaderine b›rakt›. Yeni toplumsal hare-ketlerin öznelerini iflte bu terk edilenleroluflturdu. Sosyalizm ve anti-emperyalizmiddias›ndan vazgeçmeyen kimi radikal solörgütler ya da eski sendikal ve sol kadro-lar bu kitleleri yaflam ve geçim araçlar›n›savunma/yeniden ele geçirme mücadelesindeseferber ederek h›zla kitlesellefltiler veönemli toplumsal güçler haline geldiler.

Arjantin’de IMF politikalar›n›n yol açt›¤› ifl-sizlik ve yoksulluk karfl›s›nda iflsiz iflçilerhareketi piqueteros (barikatç›lar) ve mahallemeclisleri hareketi geliflti. Bu hareketler, de-¤ifl tokufl pazarlar› kurmaktan ifl ve gelirdeste¤i talebiyle yol kesme eylemleri yap-maya, kapat›lm›fl fabrikalar› iflgal ederek öz-yönetim alt›nda yeniden iflletmeye ve mar-ket ya¤malamaya kadar çeflitli do¤rudan ey-lemlere girifltiler. Bu flekilde, somut-günde-lik ihtiyaçlar› gidermeye ve gasp edilen ça-l›flma ve sosyal güvenlik hakk›n› savunma-ya dönük bir hareket içerisinde oldular.

Brezilya’da neoliberal tar›m politikalar›n›n iflsiz, toprak-s›z ve aç b›rakt›¤› k›r yoksullar›n› toprak reformu anatalebi etraf›nda örgütleyen kilise cemaatleri ve “ailegruplar›” 1984’te bir araya gelerek k›tan›n en büyüktoplumsal hareketi kabul edilen Topraks›z K›r ‹flçileriHareketi’ni (MST) kurdu. Mücadele yöntemi olarak ön-celi¤i do¤rudan eyleme veren MST, bir taraftan tar›mreformu talebini ulusal ölçekte dillendirirken, di¤er ta-raftan bunun gerçeklefltirilmesini kendi d›fl›na havale et-meden, ifllenmeyen topraklar› iflgal etti.

Meksika’da, Zapatista Ulusal Kurtulufl Ordusu (EZLN),1 Ocak 1994’te Chiapas eyaletinde neoliberalizmi veyoksullu¤u protesto etmek için silahl› bir ayaklanmadüzenleyip belediye binalar›n› iflgal ederek seslerinidünyaya duyurdu. EZLN ülkenin zenginliklerinden veyurttafll›k haklar›ndan faydalanamad›klar› gibi, toprakla-r›n› terk etmeye zorlanan Chiapasl› yerliler içinde ge-liflmiflti. Yerlilerin yurttafll›k ve kültürel hak mücadele-lerini neoliberalizme karfl› direniflle bütünlefltiren hare-ket, silahl› savunmay› bir mücadele yöntemi olarak be-nimsedi.

Tarihi 1960’lara dayanan gerilla örgütü KolombiyaDevrimci Silahl› Güçleri (FARC), devlet destekli para-militer çetelerin vahfleti eflli¤inde neoliberal politikala-

74

TOPLUMSAL HAREKETLER

Zapatista Ulusal Kurtulufl Ordusu (EZLN), 1 Ocak 1994’te Chiapaseyaltinde neoliberal politikalara karfl› silahl› bir ayaklanmayla belediyebinalar›n› iflgal ederek seslerini dünyaya duyurdu. EZLN, ülkenin zengin-liklerinden ve yurttafll›k haklar›ndan faydalanamad›klar› gibi komün top-raklar›n› terk etmeye zorlanan Chiapasl› yerli cemaatleri içinde geliflti.

Page 77: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

r›n h›z kazand›¤› dönemde, ekim yapmalar› yasaklananve topraklar›n› terk etmeye zorlanan koka üreticisi köy-lülerin özsavunma mücadelesi içinde s›çramal› bir ge-liflim flans› yakalad›. Kolombiya devleti koka imhaprogramlar›n› ABD ordusu ile iflbirli¤i halinde bir as-keri kampanya olarak da yürüttü¤ü için, FARC’›n Ko-lombiya oligarflisine ve emperyalizme karfl› mücadele-si, köylülerin geçim mücadelesi ile bütünleflti.

Bolivya’da ise toplumsal hareketler k›rda koka üretici-si yerliler, kentte de enformel sektörde istihdam edilen(kay›t d›fl› çal›flan) kent yoksullar› aras›nda geliflti.1990’larla birlikte, koka üreticileri sendikalar›, kokaüretiminin yasallaflt›r›lmas›, küçük çiftçilerin korunmas›ve toprak reformu talebiyle yayg›n bir geliflim göster-di. Koka köylülerinin mücadelesi sendikalar›n birleflme-sine ve daha sonra Sosyalizme Do¤ru Hareket’in(MAS) kurulufluna giden bir süreçte ilerledi. MAS ye-ni toplumsal hareketler taraf›ndan, bir politik programetraf›nda iktidar mücadelesi verme hedefiyle kurulan ilkörgütlenme oldu. K›rdaki mücadele toprak sorunuyla s›-n›rl› de¤ildi. Söz konusu kitleler, ülke nüfusunun bü-yük ço¤unlu¤unu oluflturan yerli halklara mensuptular.Ülkenin kuruluflundan bu yana kurucu unsur kabul edil-meyen ve kültürel kimlikleri, yurttafll›k haklar› redde-dilen yerli topluluklar›, devletin neoliberal dönüflümüile birlikte mutlak bir ekonomik d›fllanma-ya da maruz kal›nca, ulusal sorunun çö-züm alan›n› da neoliberalizme karfl› mü-cadele çerçevesinde tarif ettiler. Toplum-sal hareketler, bu sorunlara “neoliberalbir deli gömle¤i giydirilmifl olan” mev-cut kurumsal çerçeve içinde çözüm bu-lunamayaca¤›n› söyleyerek, Bolivya’y›ulusuyla ekonomisiyle yeniden tarifedecek yeni bir anayasa yaz›lmas›n› ta-lepler listesinin bafl›na koydular. Sana-yisizlefltirme ve tar›msal y›k›m›n sonu-cu olarak h›zla büyüyen kent yoksul-lar› ise özyönetim, dayan›flma ve do¤-rudan eylem yoluyla temel hizmetle-re eriflimi ve gündelik yaflam› dü-zenleyen mahalle meclislerinde biraraya geldiler. Bu meclislerin bir-lefltirilmesiyle 1970’lerin sonundaoluflan Mahalle Meclisleri Fede-rasyonu (FEJUVE), 1990’lardatemel hizmetlerin yeniden kamu-laflt›r›lmas› mücadelesinde öneç›kt›. Bu hareketler daha sonrado¤algaz›n yeniden kamulaflt›r›l-

Radikal sol hükümetlerin ve güçlü toplumsal hare-ketlerin neoliberalizmi önemli ölçüde frenletti¤i La-tin Amerika’da, oligarfli ile halk hareketlerinin zo-raki uzlaflmalar›n›n art›k sürdürülemez bir noktayageldi¤i, Honduras darbesi ile görüldü. ‹flbirlikçi ser-maye s›n›flar›, kitlelerin neoliberalizme karfl› alter-natif aray›fllar› ve adil bölüflüm çabalar› karfl›s›ndataviz vermek istemediklerini, sola meyleden popülistdevlet baflkan› Manuel Zelaya’y› iktidardan indire-rek gösterdiler.

Zelaya 28 Haziran’da baflkanl›k konutundan, ordugüçleri taraf›ndan silah zoruyla ç›kar›larak ülke d›-fl›na gönderildi. Oluflan güçlü tepki nedeniyle resmidestek aç›kalayamasa da, darbenin ard›nda ABD’ninoldu¤u biliniyor. ABD, vaktiyle Latin Amerika’y›kas›p kavuran askeri darbelerinde ve kontra operas-yonlar›nda Honduras’› merkez üssü olarak kullan-m›flt›. Halk›n büyük direnifliyle karfl›laflan bu yenidarbe, k›ta çap›ndaki bir tehlikenin habercisi.

Honduras darbesisol için bir uyar›d›r

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 78: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

mas› ve yeni bir anayasan›n oluflturulmas› mücadelesietraf›nda bütünleflme yoluna gittiler.

Büyük bir k›rsal yerli nüfusuna ve zengin petrol kay-naklar›na sahip olan Ekvador’da ise IMF programlar›,petrol tekellerinin tahribat› ve serbest ticaret anlaflma-lar› karfl›s›nda yerli cemaatlerin öncülü¤ünde kitleselhareketler geliflti. Çeflitli federasyonlar temelinde örgüt-lenen yerli cemaatler kültürel taleplerinin yan›na, ihmaledilen k›rsal bölgelere kamusal hizmet ulaflt›r›lmas›,borç ödeme program›n›n durdurulmas›, serbest ticaretanlaflmalar›n›n iptali, petrol zenginli¤inin halk yarar›nakullan›lmas› ve petrol flirketlerinin çevresel tahribat›n›nengellenerek daha önce verilen zararlar›n tazmini talep-lerini eklediler. Ekvador’da da Bolivya’daki gibi ulusalsorunun çözüm alan› neoliberalizme karfl› mücadeleçerçevesinde tarif edilmifl, ayr›ca çevre sorunu da buçerçeveye yerlefltirilmiflti. Yayg›n yol kesme eylemleri,flirket iflgalleri gibi do¤rudan eylemler ve ulusal çapl›kitlesel protestolar yoluyla mücadele eden yerli örgüt-leri, neoliberal rejimleri deviren kitle ayaklanmalar›n›nda temel bileflenlerini oluflturdular.

Büyük istisnai özellikleri olmakla birlikte Venezüel-la’daki kent yoksullar›, son 20 y›l içinde oynad›klar›toplumsal-politik rol ile Latin Amerika’daki sol dalga-n›n en önemli bileflenlerinden biri oldu. Ülkenin büyükpetrol zenginli¤ine ra¤men e¤itim, sa¤l›k, bar›nma veg›da gibi temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yönelik kamu-sal bir güvenceye sahip olmadan yaflayan kent yoksul-lar› tepkilerini daha çok anl›k kitlesel ayaklanmalar vemarket ya¤malama hareketleriyle gösterdi. Bu hareketyeni bir IMF paketinin aç›kland›¤› 1989 y›l›nda Cara-cazo diye bilinen isyanda doru¤a ç›kt›. “Hükümet biziaç b›rak›yor” diyerek marketlere hücum eden kitlelerordunun silahl› sald›r›s›yla bast›r›ld› ve kimi kaynakla-ra göre 4 bin kifli öldürüldü. Ayn› zamanda neoliberaliktidarlar›n sonunu haz›rlayan bu süreçte, halka silahs›kmay› reddeden askerler de vard›. Bu askerlerden Hu-go Chavez, milliyetçi-popülist bir programla 1998 se-çimlerini kazand›ktan sonra, emperyalizme ve oligarfli-ye karfl› mücadelesinde esas olarak yoksullar›n kitle se-ferberlikleri sayesinde ilerleyebildi¤ini gördü ve Vene-züella yoksullar›n› hükümet eliyle proleter nitelikli birtoplumsal hareket olarak örgütlemeye giriflti.

Yukar›da ortaya ç›k›fl süreçleri itibariyle incelenen halkhareketlerinin, farkl› koflullarda geliflti¤i ancak günümüztoplumsal mücadelelerin karakterini tayin eden kimi or-tak özelliklere sahip oldu¤u görülmektedir. Bu hareket-lerin tamam› neoliberalizmin y›k›m›na u¤rayan kitlele-rin do¤rudan eyleme dayal› özsavunma hareketleri ola-

rak geliflmifltir. Ulusal sorun, toprak sorunu, çevre so-runu gibi radikal toplumsal dönüflümün temel sorunla-r›n› oluflturan çeflitli mücadele konular› neoliberalizmekarfl› direnifl çerçevesinde ifade edilmifltir. Emperyalistkurumlar, neoliberal politikalar›n uygulanmas›nda do¤-rudan rol oynad›¤› için mücadelenin anti-emperyalistbir karakter kazanmas› kolaylaflm›flt›r. Hareketlerin bü-tünü, d›fllananlar›n yerel-hükümetleri biçiminde özyöne-tim organlar› oluflturduklar› için bir baflka toplum kur-ma (yar›n› bugünden kurarak mücadele etme) perspek-tifleri kuvvetlidir. Ancak bu hareketler, gündelik ç›kartemelli bir mücadele üzerinden yükselmektedir ve buda söz konusu hareketleri gündelik ihtiyaçlara k›smi deolsa yan›t üretebilen düzen içi kanallar karfl›s›nda k›-r›lganlaflt›rmaktad›r. Hareketler farkl› toplumsal kesim-lerle dayan›flmaya, eylem birlikleri kurmaya aç›kt›r; an-cak ço¤unlukla bu eylem birliklerini bütünsel siyasalbirliklere dönüfltürecek araçlardan yoksundur. Bu hare-ketler ço¤u zaman devrim iddias›n› sahiplenmekle bir-likte, mücadelenin hedefini ve stratejisini ortaya koyanideolojik-politik bir netli¤e sahip de¤ildir.

1.1.1. Toplumsal mücadeleler, toplumsal de¤iflimin öz-nesinin ve stratejisinin oluflumu

‘Ne zaman birtak›m insanlar ortak deneyimlerinin so-nucu olarak aralar›ndaki ç›kar›n özdeflli¤ini, ç›karlar›kendilerininkinden baflka olanlara göre duyumsar veifade ederlerse, o zaman s›n›f oluflur.’ (E.P. Thompson)

76

TOPLUMSAL HAREKETLER

Latin Amerika’daki sol hareket-lerin tamam› neoliberalizmin y›-k›m›na u¤rayan kitlelerin do¤ru-dan eyleme dayal› özsavunmahareketleri olarak geliflmifltir.Ulusal sorun, toprak sorunu,çevre sorunu gibi radikal top-lumsal dönüflümün temel sorun-lar›n› oluflturan çeflitli mücadelekonular› neoliberalizme karfl› di-renifl çerçevesinde ifade edilmifl-tir. Emperyalist kurumlar, neoli-beral politikalar›n uygulanmas›n-da do¤rudan rol oynad›¤› içinmücadelenin anti-emperyalist birkarakter kazanmas› kolaylaflm›fl-t›r. Bugün Ortado¤u’da neolibe-ralizme karfl› geliflen hareketle-rin de, “gericilikle” özdefllefltiril-meye çal›fl›lan bu co¤rafyadakendine özgü bir baflka ilericikufla¤›n oluflumuna öncülüketmesi muhtemeldir.

Page 79: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Latin Amerika toplumsal hareketlerinin neoliberal ege-menlik iliflkilerine karfl› yürüttükleri mücadeleler sonu-cunda, 21. yüzy›l sosyalizminin kurulmas›na yöneliktoplumsal dönüflümün öznesi ve stratejisi üzerine somuttart›flmalar yürütülebilecek bir manzara a盤a ç›kt›.1980’lerin sonundan bugüne uzanan süreçte, neoliberaly›k›m›n a盤a ç›kard›¤› yeni iflçi kitlelerinin emperya-lizm ve kapitalizm karfl›s›nda ba¤›ms›z politik ç›karla-ra sahip bir s›n›f olarak kendi bilincine varmas› ve top-lumsal de¤iflimin yollar›na iliflkin çeflitli yaklafl›mlar› s›-namas› aç›s›ndan önemli ilerlemeler kaydedildi.

Bu yeni toplumsal mücadeleler süreci, “çat›flmac› evre:1989-2005” ve “denge evresi: 2005-2008” olarak ikiyeayr›labilir.

Yeni toplumsal hareketler, neoliberal ekonomik mode-lin temellerini atan askeri diktatörlükler döneminin ar-d›ndan, neoliberal politikalar›n sivil yönetimler eliyletavizsiz sürdürüldü¤ü dönemde geliflmiflti. Bu sivil ne-oliberal iktidarlar döneminde yoksullu¤un giderilmesineyönelik vaatler bofl ç›kt›. Kitlelerin yaflam koflullar›n›de¤ifltirmenin neoliberal yolu, mikro-kredi ve yerel kal-k›nma planlar› ifle yaramam›flt›. Do¤rudan eylemlerinkazan›mlar›na süreklilik kazand›rmak ise mevcut ege-menlik iliflkileri içinde mümkün de¤ildi ve kitle hare-ketleri yaflam ve geçim araçlar›n›n savunmas›nda dai-ma karfl›s›nda politik iktidar› buluyordu. Sivil neolibe-rallar›n yoksullu¤a, yolsuzlu¤a ve bask›ya son vermeiddialar›yla iktidara geçmelerinin ard›ndan, on-on befl

y›l gibi bir süre içinde k›ta ölçe¤inde büyük isyanlarpatlak verdi.

Venezüella kent yoksullar› 1989 Caracazo isyan›yla,Chiapas (Meksika) yerlileri 1994 Zapatista isyan›yla,Brezilya topraks›zlar› 1980’ler ve 1990’lar boyunca h›z-la yay›lan toprak iflgalleri ve kitlesel protestolarla ne-oliberal programlar›n durdurulmas›n› istediler. Arjantin(2001), Bolivya (2003 ve 2005) ve Ekvador’da (2000,2003 ve 2005’te) baflkanl›k saraylar›n› kuflatan kitlelerneoliberal iktidarlar› devirdiler.

Ne var ki, neoliberal iktidarlar›n devrildi¤i durumlarda,bu kitle hareketleri iktidar› almaya yönelik bir politikprogram ve önderlik etraf›nda harekete geçmemiflti. Te-mel hedef neoliberal hükümetlerin durdurulmas› ve ye-ni kurulacak olan hükümetlerin kitle bas›nc›yla halk›ntaleplerine yan›t vermeye zorlanmas›yd›.

Neoliberal programlar› sürdürmekte ›srar eden iktidar-lar›n pefl pefle devrildi¤i bu isyanlar›n ard›ndan, halk›ntaleplerine yan›t verme iddias›yla, Arjantin’de NestorKirchner, Ekvador’da Lucio Gutierrez (ve ard›ndan Al-fredo Palacio) ve Bolivya’da Carlos Mesa liderli¤indemerkez-sol hükümetler kuruldu. Hiçbiri kitle hareketle-riyle organik bir ba¤a sahip de¤ildi, ancak z›mni des-teklerini sa¤lam›fllard›. Benzeri bir kitle isyan›n›n olma-d›¤› Brezilya’da ise ‹flçi Partisi (PT) MST’nin ve mi-litan bir geçmifli olan ‹flçi Sendikalar› Federasyonu’nun(CUT) deste¤iyle iktidara geldi.

77

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 80: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Ancak kitle hareketleri de art›k bu isyanlardan öncekikitle hareketleri de¤ildi. Bu isyanlar neoliberal progra-ma karfl› olan farkl› toplumsal kesimleri eylem birlik-lerinde yan yana getirdi. Ekvador’da yerliler ve kentliorta s›n›flar›n yoksullaflma sürecinde olan kesimleri;Bolivya’da maden iflçileri, koka köylüleri ve kent yok-sullar›; Arjantin’de yoksullaflan orta s›n›flar ve iflsiz ifl-çiler eylem birliklerinde bulufltu. Taleplerin düzeyi gün-delik/ekonomik taleplerden genel/politik taleplere, hare-ketlerin kitle temeli de yerelden ulusala ilerledi.

Bolivya ve Ekvador’daki merkez sol hükümetler kitlehareketinin taleplerine yan›t veremedi. Çünkü halk ön-derlerinin dedi¤i gibi ülkelerine neoliberal deli gömlek-leri giydirilmiflti ve sermayenin mutlak tahakkümünüyans›tan bu yap›sal çerçeve içinde halk›n taleplerine ya-n›t vermenin imkan› yoktu. Ayr›ca ABD emperyalizmi-nin zor durumdaki merkez sol hükümetler için herhan-gi bir esneme yapmaya niyeti de yoktu. ABD’ye gi-dip Condoleezza Rice’a “borç ödemelerini durdurmaz-sak ölürüz” diye dil döken Ekvador Baflkan› AlfredoPalacio “ödemeleri durduramazs›n›z” yan›t›n› alacakt›.

Bu koflullar alt›nda neoliberal program› ilerletmeye ça-l›flan Bolivya ve Ekvador merkez-sol hükümetleri ye-niden sahne alan kitle hareketleri taraf›ndan devrildi vegidilen erken seçimlerle Bolivya’da MAS, Ekvador’daise Rafael Correa1 iktidara geldi. MAS ve Rafael Cor-rea hükümetleri “yeralt› zenginliklerinin kamulaflt›r›lma-s›, toprak reformu, IMF ve DB ile iliflkilerin kesilme-si, ABD ile askeri iliflkilerin bitirilmesi, yerli halklar›da içeren yeni bir ulus tan›m› yapan ve neoliberal dü-zenlemeleri tersine çeviren yeni bir anayasan›n yaz›l-mas› ve koka imha programlar›n›n durdurulmas›n›” içe-ren hükümet programlar› ilan ettiler. Yani toplumsalhareketlerin talepleri bir politik program haline getiril-miflti. Program›n uygulanmas› da her aflamadaABD’nin, büyük toprak sahiplerinin, sermayenin ve üstorta s›n›flar›n tepkisini çekecek, hükümetler program›ilerletebilmek için toplumsal hareketleri kitle seferber-liklerine ve do¤rudan eyleme ça¤›racakt›.

MAS’›n baflar›s›, neoliberalizme karfl› geliflen farkl›sektörel hareketlerin mücadele içinde a盤a ç›kan talep-lerini bütünlefltiren bir program oluflturup, kitlelere buprogram› savunabilecekleri bir parti sunmas› oldu.MAS’›n seçim zaferi ve ard›ndan giriflti¤i radikal re-formlar ise, militan kitle hareketi ile parlamenter mü-cadele yöntemlerini bir arada kullanan bir çizgiyle hü-kümetin ele geçirildi¤i özgün bir deneyim oluflturmak-tad›r. MAS’› düzen içine kaymakla elefltiren radikal po-litik önderliklere sahip COB, FEJUVE gibi örgütler,

daha geliflkin bir politik etkinlik önermedikleri koflul-larda seçimleri boykot etmek isteyince kendi üyelerinindahi MAS’a oy vermesini engelleyemeyip bölündüler.Ancak hükümetten ba¤›ms›z radikal bir sol çizgininvarl›¤›, bu çizginin aktörleri zay›flam›fl olsa da, MAShükümeti ile egemen s›n›flar aras›ndaki iliflkinin hükü-meti sa¤a çekme e¤ilimi karfl›s›nda önemli bir dirençoluflturdu.

Bolivya ve Ekvador’daki geliflmelerin aksine Arjantinve Brezilya’da galebe çalan neoliberalizm oldu. Bu ikiülkedeki merkez-sol iktidarlar, sonunda finansal serma-yenin ve tar›msal-sanayi flirketlerinin h›zl› bir dönüfl ya-paca¤› ve burjuvazinin yeniden toparlan›p karlar›n› ar-t›raca¤› ekonomik programlar›n› pek bir engele tak›l-madan yürüttüler. Toplumsal hareketler cephesinde ise,neoliberal politikalar›n ve yoksullu¤un devam etmesinekarfl›n durgunluk ve gerileme yafland›.

Arjantin ve Brezilya’da merkez-solun k›tan›n en güçlüiki sosyal-demokrat gelene¤ine dayanmas›; iki ülkeninde emperyalist güçler aç›s›ndan daha merkezi bir öne-me sahip olup, yeni sömürgeler zincirinin kuvvetli hal-kalar›n› temsil etmeleri; do¤rudan gelir destekleri ileBolivya ve Ekvador’dakine göre daha kayda de¤er ne-oliberal sosyal politikalar gelifltirmifl olmalar› bu süreç-te elbette etkili olmufltur. Ancak temel zafiyet toplum-sal hareketler cephesindedir. Her iki ülkede de hareket-ler farkl› toplumsal kesimlerin taleplerini ortak birprogram etraf›nda birlefltiren bir politik parti ya da cep-he oluflturmay› baflaramam›flt›r. Ba¤›ms›zl›¤›n› koruyanEkvador ve Bolivya toplumsal hareketlerinin aksinemerkez-sol hükümetlere eklemlenmifllerdir. Kitlelerinyaflamsal ihtiyaçlar›n› karfl›lama gerekçesiyle, neoliberalsosyal politikan›n uygulay›c›s› haline gelmifl ve hareketkabiliyetlerini önemli ölçüde yitirmifllerdir.

Arjantin’de solun fraksiyoner yap›s› farkl› sektörleri biraraya getirmek bir yana, piquetero örgütlenmelerinifraksiyonlaflt›rarak bu parçal›l›¤a hizmet etmifl; bildiri-lerde kalan birlik ve iktidar mücadelesi ça¤r›lar› radi-kal solun parçal›l›¤›n›, orta s›n›flar›n Peronizmle kuv-vetli ba¤lar›n› aflamam›flt›r. Bir süre sonra piqueteroshareketi, hükümetin iflsizlere yönelik gelir deste¤i da-¤›t›mlar›n› yürüten gruplara dönüflmüfltür.

Brezilya’da ise iflçi hareketinin bürokratik liderlikler ka-nal›yla ‹flçi Partisi’ne ba¤l› olmas› karfl›s›nda tek güç-lü ilerici toplumsal hareketi temsil eden MST, ‹flçi Par-tisi ile girdi¤i ittifak nedeniyle bir bürokratikleflme, dur-gunluk ve gerileme evresine girmifltir. Toprak reformu-nun ilerletilmesi vaadine karfl›l›k PT’ye seçimlerde des-tek veren ve iflgalleri durduran MST, vaat edilenin çok

78

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 81: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

gerisinde bir toprak da¤›t›m program› ve MST’li aile-lerin g›da ihtiyaçlar›n› gidermeye yönelik asgari gelirdeste¤i alm›flt›r. MST’nin savunucular› bu durum kar-fl›s›ndaki elefltirileri “MST 1,5 milyon ailenin karn›n›doyurmak zorunda”2 sözleriyle yan›tlam›fllard›r. Günde-lik ç›kar mücadelesini politik mücadelenin önüne ko-yan bu anlay›fl ve MST’nin bu anlay›fl nedeniyle düfl-tü¤ü durum, “iktidar olmadan toplumsal de¤iflim”3 yak-lafl›m›n›n s›n›rlar›na dair önemli bir ders içermektedir.

“‹ktidar olmadan toplumsal de¤iflim” yaklafl›m›na re-ferans olarak gösterilen Zapatistalar da, 1994 isyan›n›nard›ndan çekildikleri Chiapas eyaleti s›n›rlar› içindekibekleyifllerini anlaflma imzalanan hükümetlerin yerlihalk›n taleplerine yan›t vermemesi üzerine bozdular.Temmuz 2005’te yeni bir deklarasyon yay›nlayan ha-reket, Meksika çap›nda neoliberalizme karfl› mücadeleeden bütün toplumsal kesimleri, “parlamentarizme ka-p›lar› kapayan bir politik mücadele içinde” ezilenlerinsiyasetini birlikte örgütlemeye ça¤›rd› ve bu ça¤r›y› ör-gütlemek için “Öteki Kampanya” adl› ulusal bir kam-panyaya bafllad›. Zapatistalar’›n bu ç›k›fl›, neoliberalegemenlik iliflkilerini koruyan devlet ayg›t› oldu¤u yer-de kald›¤› sürece, silahl› bar›fl süreciyle korunan yereliktidar organlar›n›n da “baflka bir dünya kurmaya” yet-medi¤ini do¤ruluyordu. Ne var ki, Chiapas’taki müca-delesinde h›zla geliflen hareket ülkenin öteki alanlar›n-da görünür bir baflar› elde edemedi. Bu durumun ge-rekçesi, Chiapas’›n ülkenin di¤er bölgelerine göre da-ha derin çeliflkilere sahip olmas› olamazd›. Çünkü 2006yaz›nda, baflkanl›k seçimlerine, merkez-sol’un aday› Lu-is Obrador aleyhine hile kar›flt›r›lmas›na isyan edenbaflkent Meksiko City’nin yoksullar› aylar boyunca bafl-kent meydan›n› iflgal alt›nda tutan bir eylem sürecinegirecekti. Ayn› dönemde Oaxaca eyaleti bir ö¤retmengrevinin, yerlilerden kad›nlara, üniversitelilerden kentyoksullar›na kadar genifl halk kesimlerinin kent isyan›-na dönüflmesine ve bu isyanc› kitlenin bir halk mecli-si kurarak eyaleti alt› ay boyunca sokaktan yönetmesi-ne sahne olacakt›. Bu süreçte üç isyan dinami¤i ara-s›nda organik bir ba¤ kurulmas›nda rol alabilecek olanZapatistalar, böylesi bir rolü reddettiler. “Obrador, po-litikac›lar s›n›f›na aitti; Oaxaca ise kendi yolunu çiz-meliydi.” Parlamenter siyasetin çürümüfllü¤üne yönelikelefltiri, neoliberalizme yönelik tepkilerini parlamenterkanalla dile getiren Meksiko City’li kent yoksullar›n›nhiçe say›lmas›na ve hareketler aras› yatay iliflkiye ya-p›lan afl›r› vurgu da Oaxaca isyan›n›n yaln›z b›rak›lma-s›na yol açt›. Meksiko City’deki hareket uzun bir di-reniflin ard›ndan geri çekildi, Oaxaca da devlet terörüy-le bast›r›ld›.

Venezüella da bu çat›flmac› evreyi kendi özgünlü¤üiçinde yaflad›. Caracazo ayaklanmas›ndan itibaren sos-yal demokrasi ve H›ristiyan demokratlar gibi gelenek-sel partiler iflas etti. 1998’de iktidara gelen Chavezise popülist-ulusalc› bir programla, bir yandan yoksul-lar›n temel yaflamsal ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya bir yan-dan da ülkeyi ABD emperyalizmine ba¤›ml›l›ktan kur-taracak önlemler almaya çal›flt›. Daha adil bir gelirpaylafl›m›, ulusal refah›n art›r›lmas› ve temel hizmetle-rin yayg›n ve paras›z hale getirilmesi için petrol zen-ginli¤ini kamusal denetim alt›na almaya çal›flan Cha-vez’in ABD emperyalizmden kurtulufl fleklindeki “ulu-sal” hedefleri, ulusun yaln›zca bir bölümü taraf›ndansahiplenildi. Chavez’in anti-emperyalist program› Nisan2002’de askeri darbe; 2002-2003’te sermaye, bürokrasive orta s›n›flar›n üç ay süren petrol sektörü lokavt vegrevleri; 2005’te ABD’nin do¤rudan müdahil oldu¤ugeri ça¤›rma referandumu ile engellenmeye çal›fl›ld›.Chavez iktidar› kent yoksullar› taraf›ndan sahiplenildive korundu. Ordu içindeki “ilerici klikler”, ancak kentyoksullar›n›n kitlesel hareketi sayesinde sahneye ç›kabi-liyordu. Bu durum, anti-emperyalist mücadelenin yok-sul emekçi s›n›flara darald›¤›n›n iflaretiydi. Chavez’inemekçi s›n›flara yönelimi ve politik vurgular›n›n ulu-salc›l›ktan sosyalizme kaymas› Nisan 2002-2005 aras›n-daki bu mücadelelerin ard›ndan belirginlik kazand›.Chavez program›n› kent yoksullar›n›n kitle hareketideste¤inde yürüttü¤ü gibi Venezüella’n›n devrim süre-cinde bu kitlelere yaln›zca destekçi/taraftar rolü biçme-di. Daha sonra komünal konseylere dönüfltürülen veVenezüella Birleflik Sosyalist Partisi’nin kuruluflundaasli rol biçilen mahalle komiteleri ve öz-yönetim or-ganlar›nda örgütledi¤i kent yoksullar›n› devrimin özne-si haline getirmek için çal›flt›. Bu süreç asl›nda Boliv-ya’daki kitle seferberli¤i ile parlamenter mücadele yön-temlerinin bir arada kullanan bir çizgiyle radikal top-lumsal dönüflümlerin gerçeklefltirilmesi yolunun, afla¤›-dan yukar› bir toplumsal hareket arac›l›¤› ile de¤il hü-kümet arac›l›¤›yla yukar›dan afla¤› kurulmas›yd›.

2005-2006 sonras›: denge evresi

Neoliberalizme karfl› direnifl hareketleri, 1989-2006 ara-s› dönemde sol hareketin ideolojik-politik yetersizlikle-ri, karfl›devrimci fliddet ve neoliberal sosyal politika ta-raf›ndan belirlenen s›n›rlara dayan›ncaya kadar sürekliçat›flma halinde geliflti. Bu s›n›rlara dayan›ld›¤›nda ise,ne egemen s›n›flar›n kitle hareketinin kazan›mlar›n› ge-ri alabildi¤i ne de ezilen s›n›flar›n daha ileri ataklaragiriflebildi¤i bir denge durumu olufltu. Ortado¤u’daki ifl-gallerde bata¤a saplanan ABD, Latin Amerika’yla “ye-

79

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 82: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

terince ilgilenemedi¤i” için yeterli deste¤i bulamayanoligarfliler halk hareketleri karfl›s›nda s›n›rl› sald›r›laragiriflebildiler. Ancak, ABD, halk hareketleri taraf›ndanpüskürtülen karfl›devrimci giriflimlerin imdad›na yetifle-mediyse de, darbeler, lokavtlar, kontrgerilla eylemlerieksik olmad›. Sa¤›n kaleleri korundu. Proletarya dikta-törlü¤ü ve toplumsal mülkiyet konusunda ideolojik-po-litik bir netlikten yoksun olan radikal sol liderlikler, sü-rekli enselerinde hissettikleri karfl›devrimci tehdidin deetkisiyle özel mülkiyet ve burjuva devlet ayg›t›na kök-ten müdahalelerde bulunmaktan kaç›nd›. 2001-2007 ara-s›nda dünya piyasas›n›n sürekli genifllemesi de, hemegemen s›n›flar›n hem de ezilen s›n›flar›n beklentileri-ne k›smen de olsa yan›t üretebilecek çeflitli bölüflümmekanizmalar›n›n iflletilmesine olanak sa¤lad›. Bu du-rum, gündelik ç›karlara odaklanan toplumsal hareketle-ri merkez sol politikalar karfl›s›nda hareketsizlefltirdi.Solun 2005-2006 sonras› dönemdeki ideolojik-politikgelifliminde bu denge durumu belirleyici oldu.

Latin Amerika’da 2005-2006 dönemi neoliberalizmekarfl› geliflen kitle mücadelelerinin sonuçlar›n›n toplan-d›¤› bir dönem oldu ve k›ta yeni bir politik haritaya

kavufltu. Venezüella, Bolivya, Ekvador ve Nikaragua’datoplumsal hareketlerin deste¤ine sahip radikal sol hü-kümetler; Arjantin ve Brezilya’da bir tür neoliberal sos-yal politikayla kitle hareketlerini sönümlendirerek neoli-beral programlar› ilerleten merkez sol hükümetler;Meksika ve Kolombiya’da ABD deste¤iyle ayakta ka-lan gayr› meflru neoliberal sa¤ hükümetler.

Küba ile ittifak içindeki Venezüella ve Bolivya’n›n“21. yüzy›l sosyalizmini kurma” iddias›n› ortaya koy-mas› ve Ekvador ve Nikaragua liderliklerini de etkialanlar›na almas› ile Latin Amerika bir kez daha sos-yalizme do¤ru giden yollar› tart›flmaya bafllad›.

21. yüzy›l sosyalizminin neoliberalizme ve emperyaliz-me karfl› olaca¤› noktas›nda kimsenin itiraz› yok ancakanti-kapitalizm noktas›nda problemler var. Ayr›ca git-tikçe fliddetlenen bir darbe tehdidi alt›ndaki sol hükü-metlerin radikal reformcu çizgileri d›fl›nda, 21. yüzy›lsosyalizmine nas›l gidilece¤ine iliflkin ortaya konmuflbir yan›t da yok. Bu sorun, 21. yüzy›l sosyalizmininpolitik öznesi ve kurumsal çerçevesine iliflkin belirsiz-liklerin de temelinde yat›yor. Anti-kapitalizme flüphey-le yaklafl›lmas›na yol açan temel tart›flma bafll›klar›n›

80

TOPLUMSAL HAREKETLER

Brezilya’da iflçi hareketinin bürokratik liderlikler kanal›yla ‹flçi Partisi’ne ba¤l› olmas› karfl›s›nda tek güçlü ilerici toplumsalhareketi temsil eden MST, ‹flçi Partisi ile girdi¤i ittifak nedeniyle bir bürokratikleflme, durgunluk ve gerileme evresine gir-mifltir. MST’nin bu deneyimi, toplumsal hareketlerin ba¤›ms›zl›klar›n› korumas›n›n önemini ortaya koymaktad›r.

Page 83: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

“maddi koflullar, yani üretici güçlerin geliflmifllik düze-yi” ve “sosyalist dönüflümün öznesi” oluflturuyor.4

1.1.2. Sosyalizmin maddi koflullar›

Latin Amerika kapitalizmi, tüm yeni sömürge ekono-mileri gibi görece az geliflmifl bir özellik göstermekte-dir. Bu noktada iki ayr› yaklafl›m ortaya ç›k›yor. Ka-pitalist bir geliflmeyle bu geri kalm›fll›¤› aflal›m ya dasosyalist bir yoldan ilerleyelim. Küreselleflme koflullar›alt›nda perifer bir ülkede sosyalizme geçilemeyece¤i veilerici bir kapitalizm gelifltirilmesinin zorunlu oldu¤u gi-bi bir yaklafl›m da var.5

Venezüella ve Bolivya prati¤i ise, yeni sömürge ülke-lerde burjuvazinin, ekonomik gerili¤in afl›lmas›nda yar-d›mc› bir unsur olmak bir yana bu az geliflmifllik gö-rüntüsünün as›l müsebbibi oldu¤unu gösteriyor. Emper-yalist tahakkümün tahrip edici sonuçlar› karfl›s›nda bur-juvaziden medet uman yaklafl›mlar, yeni sömürgelerdeemperyalist tahakkümün “yerel” burjuvazi arac›l›¤›ylakuruldu¤u ya da bir baflka deyiflle emperyalizmin içselbir olgu oldu¤u gerçe¤ini göz ard› ediyor. Gerek Ve-nezüella’da gerek Bolivya’da ülke zenginliklerinin ko-runmas›, halk›n ihtiyaçlar›n›/ulusal refah› gözeten birsanayi ve ticaret stratejisinin belirlenmesi yönündeki gi-riflimlerin pratikte yaln›zca yoksul emekçi kitlelercedesteklenmesi ve “yerel burjuvazinin” fliddetli muhale-fetine ve bozgun giriflimlerine u¤ramas› da bu gerçe¤itekrar tekrar gösteriyor.

1.1.3. Sosyalizmin öznesi

K›ta siyaseti üzerinde etki sahibi kimi sol entelektüelçevreler sosyalist dönüflümün öznesinin bulunmad›¤›inanc›ndalar. Bunu da, sanayi proletaryas›n›n zay›flama-s›yla gerekçelendiriyorlar. Ancak k›tada sanayi proletar-yas› peflinde koflan bir radikal sol önderlik olmad›¤› gi-bi, neoliberalizmin s›n›f çeliflkilerinin alan›n› genifllet-mesi ve yayg›n bir mülksüzleflme ve proleterleflmeyeyol açmas› nedeniyle, sosyalist mücadelenin özneleriniçeflitlendirdi¤i ve ço¤altt›¤›n› ifade edenlerin say›s› dagiderek art›yor.

Burjuvazinin klasik anlamda sanayinin sonunu getir-mekle meflgul oldu¤u bir ça¤da, sosyalist dönüflümünöznesini sanayi proletaryas›yla s›n›rlama gayreti, ya kö-tü niyetli bir çabad›r ya da “s›n›f›n statik de¤il dina-mik bir olgu, bir nesne de¤il bir iliflki oldu¤u” gerçe-¤ini gözden kaç›rmaktad›r. S›n›f› diyalektik bir yorum-la üretim araçlar› karfl›s›ndaki ortak konumlar›n›n yan›s›ra, “ortak deneyimlerinin sonucu olarak aralar›ndakiç›kar›n özdeflli¤ini, ç›karlar› kendilerininkinden baflkaolanlara göre duyumsayan ve ifade eden insanlar”6 ola-

rak tan›mlad›¤›m›zda ise yukar›da bahsi geçen toplum-sal hareketlerin do¤ufl ve gelifliminin, yeni iflçi kitlele-rinin, sermayeden ve emperyalizmden ba¤›ms›z ç›karla-ra sahip bir s›n›f olarak filizleniflini ifade etti¤i görü-lüyor.

Neoliberalizme karfl› geliflen toplumsal hareketler em-peryalist kapitalist sistemle rejimler devirecek ölçüdesert çat›flmalara giriflmifllerdir. Buna karfl›n pek çok ör-nekte sektörel parçal›l›k sorununu aflamad›klar›, günde-lik ç›karlar u¤runa gerici politikalara da yedeklenebil-dikleri, siyasal iktidara talip olmad›klar› ya da hükü-met olarak iktidara geldiklerinde devlet ayg›t›n›n kök-ten bir dönüflümüne giriflmedikleri de bilinmektidir. Ya-ni sermaye ve emperyalizmle somut çat›flma içindekiyeni iflçi kitleleri, sektörel/gündelik ç›karlar› ile ge-nel/tarihsel ç›karlar› aras›ndaki ba¤› göremiyor ve “ken-di ç›karlar›n›n, modern siyasal ve toplumsal sisteminintümüyle uzlaflmaz bir biçimde çat›flt›¤›n›n bilincine”7

varam›yor. ‹flte tam burada, iflçi s›n›f›n›n, politik ikti-dar›n ve toplumsal dönüflümün politik öznesi olarak ör-gütlenmesi sorunu ortaya ç›kmaktad›r.

fiu anda ideal bir politik öznenin varl›¤›ndan söz edi-lemese de, bu politik öznenin oluflumu aç›s›ndan belir-li bir ilerleme kaydedildi¤i teslim edilmeli. SosyalizmeDo¤ru Hareket (MAS) yeni toplumsal hareketler tara-f›ndan, farkl› sektörel hareketlerin taleplerini birlefltirenbir politik program etraf›nda iktidar mücadelesi vermehedefiyle kurulan ilk örgütlenme oldu. Venezüella’dakiradikal dönüflüm sürecinin ancak emekçi s›n›flara da-yanarak ilerletilebilece¤ini ve emekçi s›n›flara dayananbir politik ayg›t bulunmad›¤›n› gören Chavez liderli¤i,devrimi ileriye tafl›yacak aktör olarak, emekçilerin ta-ban örgütlenmeleri (komünal konseyler) üzerinde yük-selen Venezüella Birleflik Sosyalist Partisi’nin (PSUV)inflas›na giriflti. Zapatistalar, 2006’dan bu yana, ulusalçapta düzen d›fl› yeni bir politik aktör oluflturmak içinkampanya yürütüyorlar. MST, Lula hükümeti karfl›s›n-da elefltirel deste¤ini sürdürürken di¤er muhalif hare-ketlerle çeflitli platformlar oluflturarak ortak bir müca-dele yürütmenin yollar›n› ar›yor. Karfl›devrim, toplum-sal hareketlerin neoliberalizme karfl› mücadelesi karfl›-s›nda kendini belirginlefltirdi¤i ölçüde, bu aray›fllar dapolitik program ve stratejilerini netlefltiriyorlar.

Her ne kadar h›zl› bir geliflim seyri içinde önemli iler-lemeler kaydetmifllerse de, toplumsal hareketlerin afla-mad›¤› ciddi bir dizi sorun vard›r. Bugünkü durakla-man›n temelinde henüz somut çözümler üretilememiflbu sorunlar yatmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n parçal›l›¤› karfl›-s›nda bütünselli¤ini, gündelik ç›karlara zafiyeti karfl›s›n-

81

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 84: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

da tarihsel ç›karlar›n› savunacak; “kendi ç›karlar›n›n, si-yasal ve toplumsal sistemin tümüyle uzlaflmaz bir bi-çimde çat›flt›¤›n›n bilincine” varmas›n› sa¤lay›p devletayg›t›n›n kökten dönüflümünü hedefleyen bir iktidarmücadelesine haz›rlayacak bir politik özne henüz yok-tur. Ancak bu politik özne, sihirli formüllerle bulunma-yacak; yeni iflçi s›n›f› gibi canl› bir oluflum sürecindea盤a ç›kacakt›r. Bu politik özne, yeni iflçi s›n›f›n› par-çal›l›¤› ve bütünselli¤i, gündelik ve politik mücadelesiiçinde kavrayan, onun ba¤›ms›z ç›karlar›n› temsil eder-ken karfl›devrim cephesini belirginlefltiren ve mücadele-yi nihai saflaflmaya do¤ru derinlefltiren bir yap› olacak-t›r. Bugün bu formdan uzak oldu¤u herkesçe bilinenMAS, PSUV, EZLN, FARC gibi yap›lar›n varl›¤›, s›-n›f mücadelesini ilerleterek bu politik öznenin oluflu-muna yapt›klar› katk› ölçüsünde anlam tafl›maktad›r.

1.2. Befl Deniz’de neoliberalizme karfl› direnifl

Befl Deniz havzas› (Ortado¤u) ve Güney Asya da, La-tin Amerika’daki toplumsal hareketlerle k›yaslanabile-cek geliflkinlikte olmasa da neoliberalizmin krizleri veyeni toplumsal hareketlerin yükselifline sahne olmakta-d›r. M›s›r, Bangladefl, ‹ran, Pakistan, Irak ve Körfezülkelerinde 2000’li y›llarda etkili iflçi, gençlik, köylü vekad›n hareketleri yükseldi. Bunlar Befl Deniz havzas›-na baflka bir gözle bakabilmemize olanak tan›maktad›r.

Bölgenin görece sanayileflmifl ve/veya neoliberal dö-nemle birlikte ucuz emek cenneti olarak öne ç›kanmerkezlerinde iflsizlik, özellefltirmeler, çok düflük ücret-lerle ve kölelik koflullar›nda çal›flma dayatmas›, Körfezülkelerindeki göçmen emek y›¤›lmas›, toprak reformukazan›mlar›n› korumaya çal›flan k›r yoksullar›n›n piya-sa kuflatmas› alt›na al›nmas› yeni bir militan iflçi hare-ketleri dalgas›n› tetiklemifltir. Bu geliflme, söylemseldüzeyde sosyalizm kadar kapitalizme de karfl› oldu¤u-nu öne süren ve s›n›fsal ayr›mlar› siliklefltirdi¤i fleklin-de bir tür yan›lsama yaratan, ancak emperyalist-kapita-list sistemle bütünleflip neoliberal politikalar› uygula-maktan geri durmayan Siyasal ‹slam’›n kriz emareleriile de çak›flmaktad›r.

1.2.1. M›s›r: Militan bir iflçi hareketi do¤uyor

Uluslararas› ucuz tekstil sektörünün gözdesi M›s›r veBangladefl son y›llarda giderek fliddetlenen tekstil iflçi-leri direniflleriyle sars›lmaktad›r. M›s›r’›n Mahalla ken-tinde düflük ücretler, hak gasplar›, özellefltirmeler vesendikal bask›lar on binlerce iflçinin kat›ld›¤› grev vedireniflleri tetiklemifltir. Dünya bas›n›n›n “ekmek isya-n›” diye yans›tt›¤› olaylar›n arkas›nda bu iflçi dinamiz-mi yer almaktad›r. 2007’nin bafl›ndan bu yana efli ben-

zeri görülmemifl bir iflçi hareketi gözlenmektedir. Yal-n›zca 2009’un ilk yar›s›nda on binlerce iflçinin kat›ld›-¤› 60 grev yaflanm›flt›r. Grevlere posta iflçileri, vergimemurlar›, tekstil iflçilerinin de dahil oldu¤u oldukçagenifl bir yelpazeden iflçiler kat›lmaktad›r.

M›s›r devlet baflkan› Hüsnü Mübarek’in ABD iflbirlik-çisi otoriter rejimi karfl›s›nda tek büyük siyasal muha-lefet oda¤› olan Müslüman Kardefller, emek hareketin-deki bu canlanma karfl›s›nda Siyasal ‹slam’›n tesadüfolmayan genel kriziyle karfl› karfl›ya gelmektedir. M›-s›r’da, Lübnan’da, Ürdün’de ‹slamc› hareketler neolibe-ral de¤iflim süreçlerine yard›mc› olmufl ya da iflbirli¤iyapm›flt›r. Tabanlar›n›n yoksullardan olufluyor olmas›bir fleyi de¤ifltirmemektedir. Müslüman Kardefller’in, s›-n›f mücadelesine seferber etmekten imtina etti¤i yoksultaban›, flimdi radikal solun çeflitli kesimleriyle temasiçindeki bir harekete yönelmektedir. Bu durum henüzilerici politik arenada birebir yans›mas›n› bulmam›flt›r.Ancak örgütsel ve politik bir yeniden oluflum süreci-nin bafllad›¤› da görülmektedir. ‹flçi hareketinin, devletkontrollü iflçi sendikalar›n›n tekelini k›ran ba¤›ms›z mi-litan bir sendikal örgütlenme temelinde gerçeklefliyorolmas› ve sol unsurlar›n dahil oldu¤u hareketin çeflitlibileflenleri aras›nda güçlü bir ba¤ bulunmas›, ileriye dö-nük umut veren geliflmelerdir.

1.2.2. ‹ran: Siyasal ‹slam sars›l›rken boy veren emekhareketi

Haziran 2009’da Cumhurbaflkanl›¤› seçimi sonras› mi-litan bir kitle muhalefeti ile sars›lan ‹ran’da neolibera-lizme karfl› yeni bir emek hareketinin filizlendi¤i gö-rülmektedir. Rejim, has adamlar›n›n iktidar kavgas› ilesars›l›rken, rejimin politik kat›l›m mekanizmalar›ncad›fllanan kimi toplumsal politik aktörler, bu sars›nt›danistifade ederek sürece müdahil olmaktad›r. Emek hare-keti sokaklar› dolduran kitlelerin, ba¤›ms›z taleplerlehareket eden s›n›rl› bir bölümünü temsil etmektedir. Buhareket h›zl› bir kentleflmenin yafland›¤› 2000’li y›lla-r›n neoliberal y›k›m politikalar› karfl›s›nda, bugün so-kaklara tafl›nan kanl› çat›flmalara pek de uzak olmayanbir mücadele prati¤inin içinde geliflti. Silahl› sald›r›, da-yak, iflkence ve tutuklama, sendikal militanlar›n nere-deyse gündelik hayatlar›n›n bir parças› durumunda. ‹fl-çileri harekete geçiren özellefltirme, iflyerlerinin kapan-mas›, iflsizlik, k›sa süreli ifl sözleflmesi dayatmas›yla iflgüvencesinin neredeyse mutlak olarak yok edilmesi,benzinin karneye ba¤lanmas›, ücretlerin yüksek enflas-yon karfl›s›nda sürekli erimesi gibi sorunlar MahmutAhmedinecad döneminde zirveye ulaflt›. Yeni iflçi ha-reketi, y›k›ma u¤rayan kitlelerin ‹ranl› Marksist Man-

82

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 85: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

sur Hikmet çizgisindeki ‹ran Komünist ‹flçi Partisi mi-litanlar›, Halk›n Fedaileri kökenli devrimciler ve ‹randevrimi s›ras›nda petrol kentlerindeki “fiura” hareketineönderlik eden sendikal kadrolar›n da içinde bulundu¤usosyalistlerce örgütlenmesi sonucunda a盤a ç›kt›.

Özellikle 2005, 2006’da baflkent Tahran’da binlerce ki-flinin kat›ld›¤› grevlerle ad›ndan söz ettiren Otobüs fio-förleri Sendikas› (Vahed) ve Otomotiv ‹flçileri, 2000’liy›llarla birlikte yeniden canlanmaya bafllayan ‹ran iflçihareketinin en militan kesimlerini olufltururken g›da,tekstil, e¤itim vb sektörlerinde dikkate de¤er bir potan-siyeli harekete geçirebiliyorlar. 1979 Devrimi dönemin-den güçlü bir fiura (iflçi konseyi) deneyimi bulunan ül-kede, iflyeri ve iflkolu temelli örgütlerin yan› s›ra ‘Ma-rivan kenti iflçileri ve eylemcileri grubu’, ‘Kamyarankenti iflçileri ve eylemcileri grubu’ gibi küçük çapl›kent örgütlenmeleri giriflimleri de bulunuyor. ‹flçi hare-ketinin yan› s›ra, 2003’te üniversitelerin özellefltirilme-si giriflimine karfl› kitlesel sokak eylemleri düzenleyenve fliddetle bast›r›lan ancak dinamizmini hala koruyanbir üniversiteli gençlik hareketi de varl›¤›n› sürdürüyor.

1.2.3. Pakistan: fiafl›rt›c› benzerlik

Yolsuzlu¤a batm›fl ABD iflbirlikçisi neoliberal rejim, si-yasetin büyük partisi durumunda ve ayn› zamanda eko-

nomik bir güç olan ordu ile ‹slamc› muhalefet aras›nas›k›flan Pakistan’da da bütün olumsuzluklara karfl›n ken-dini hissettiren bir emek hareketi var. Pakistan sosya-list hareketinin neoliberalizme karfl› çeflitli toplumsalkesimleri ve muhalefet odaklar›n› bir araya getiren mi-litan bir emek hareketinin örgütlenmesi süreci içindeyeniden infla edilebilece¤ini savunan sol kadrolar, bu-nu ayn› zamanda, biçimsel bir demokratikleflmeyeodaklanm›fl liberal kesimlere ra¤men hayata geçirmekdurumunda olduklar›n› aç›kl›yorlar. Pakistan’da neolibe-ralizme karfl› yükselen yeni emek hareketinin öne ç›-kan örgütlenmesi ise Halk›n Haklar› Hareketi.

Bir tür emek hareketleri koalisyonu durumundaki Hal-k›n Haklar› Hareketi pek çok iflçi hareketi ile dayan›fl-ma içinde olmakla birlikte flu anda üç büyük dinamiküzerinde yükseliyor. Bunlardan birincisi, “Anjuman Ma-zarain Punjab” (AMP) ya da Pencap Topraks›zlar (Or-takç›lar) Kirac›lar Hareketi’dir. 280 bin dönümlük ka-mu arazisinde geçimini sürdüren Pencapl› topraks›zlar,Müflerref rejimi döneminde topraklar›ndan sürülmeyezorlanm›fl ve buna karfl› direniflleri ile askeri rejimekarfl› direniflin sembolü haline gelmifllerdir. ‹kinci ha-reket, Bütün Pakistan Gecekonducular (Katchi Abadis)‹ttifak›’d›r. Gecekondu y›k›mlar›na karfl› mücadele edenhareket, Müflerref darbesi karfl›s›nda ilk muhalefet ha-

83

TOPLUMSAL HAREKETLER

M›s›r’da 2007’nin bafl›ndan bu yana militan bir iflçi hareketi ortaya ç›km›flt›r. Dünya bas›n›na “ekmek isyan›” diye yans›t›lanolaylar›n arkas›nda bu dinamizm yer almaktad›r. Yaln›zca 2009’un ilk yar›s›nda on binlerce iflçinin kat›ld›¤› 60 grev yaflanm›fl-t›r. Grevlere posta iflçileri, vergi memurlar›, tekstil iflçilerinin de dahil oldu¤u genifl bir yelpazeden iflçiler kat›lmaktad›r.

Page 86: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

reketlerinin örgütçülerinden olmufltur. Pek çok kenttehala aktif olan hareket, y›k›mlar›n durdurulmas›n› vegecekondu bölgelerinin ›slah›n› talep etmektedir. Üçün-cü hareket de, neoliberal “büyük kalk›nma” hamlesininürünü olan büyük baraj ve su kanallar› projeleri nede-niyle yaflam alanlar›n› terk etmeye zorlanan yerli ce-maatlerin, küçük köylülerin ve bal›kç›lar›n çevre vetoprak direnifllerini bir araya getiren “Sindu BachaoTarla” (‹ndus Nehrini Kurtar›n) “Chashma Lok Sath”(Chashma Halk Meclisi) adl› flemsiye örgütleridir.

Pakistan sendikal hareketinde önemli geliflmeler yaflan-m›flt›r. Pakistan Telekomünikasyon Limited fiirketi’nin(PTCL) özellefltirilmesine karfl› 2005’te verilen müca-dele toplumsal muhalefetin önünü açm›flt›r. Askeri yö-netimler, yolsuzluk yapan neoliberal partiler, Siyasal ‹s-lam ve devlet güdümlü sendikac›l›¤›n esir ald›¤› Pakis-tan toplumunda, sosyalistlerin ve iflçi s›n›f›n›n,1970’lerden sonra yeniden etkili bir flekilde sahne ala-bilece¤i a盤a ç›km›flt›r. Bu süreç sol ve emek hareke-ti aç›s›ndan bir tür güven tazeleme ifllevi görmüfltür.Sol içi ayr›l›klar›n flafl›rt›c› bir flekilde geriye itildi¤i birörgütlenme süreci içinde kitleler harekete geçirilerek,grevlerle, kitle eylemleriyle sendikal bürokrasiyi aflanbir dinamizm yarat›lm›fl ve özelleflme süreci bir süreertelenmifltir. Emek hareketinin üzerine örtülü 30 y›ll›kölü topra¤›n› atan bu hareket yenilmifl, ancak Pakistansoluna ve emek hareketine daha ileri at›l›mlara haz›r-lanmak için önemli bir deneyim sa¤lam›flt›r. Bu dene-yimi Halk›n Haklar› Hareketi’nin önde gelen militanla-r›ndan As›m Seccad Ahtar flu sözlerle ifade etmekte-dir: “Solun bir özelefltiriye giriflmesi ve kitle hareket-

lerini etkilemeye çal›flan asi ve afl›r› bir grup olmak-tan ç›k›p ayr› ve özerk bir siyasi güç olarak yenidencanlanmay› nas›l sa¤layaca¤› üzerinde düflünmesi önem-lidir. Sol ba¤›ms›z bir siyasi güç olarak var olacaksa,bu türden kitle hareketlerini etkisi alt›na almas›n›n, po-litiklefltirmesinin ve devlete karfl› gerçek bir meydanokuma oluflturacak flekilde benzer baflka hareketlerleiliflkilendirmesinin gere¤ine dair kuflkuya yer yoktur.”

1.2.4. Irak: Üçüncü bir yol var

ABD iflgalinin ard›ndan, din ve etnisite temelli bir si-yasi yeniden yap›lanmaya zorlanan, emperyalist iflgalile a¤›rl›kla Siyasal ‹slam’›n çeflitli fraksiyonlar›n›nkontrolündeki bir silahl› direnifl aras›na s›k›flan Irak’ta,tüm bu kuflat›lm›fll›¤a ra¤men sol bir seçene¤in hayatbulabilece¤i görülmüfltür.

Saddam rejimi döneminde ülke d›fl›na kaçmak zorundakalan sol kadrolar iflgalin ard›ndan geri dönmüfl; iflga-lin tetikledi¤i iflsizlik, özellefltirme, maafllar›n ödenme-mesi, sendikal bask›, gündelik yaflam›n sürdürülmesin-deki zorluklar, ‹slamc› hareketlerin sendikalara, kad›n-lara ve üniversiteli gençli¤e yönelik sald›r›lar› gibi so-runlar karfl›s›nda çeflitli eylemler örgütlemeye giriflmifl-tir. Irak Komünist ‹flçi Partisi ve çevresindeki ba¤›m-s›z sosyalist kadrolar›n giriflimiyle bafllayan sendikal ör-gütlenme çabalar› sonucunda Irak ‹flsizler Sendikas›,Irak ‹flçi Konseyleri ve Sendikalar› Federasyonlar› ku-rulmufltur. ‹flgalin ilk y›l›ndan itibaren kitlesel iflsiz ey-lemleri, grevler, özellefltirme ve tafleronlaflt›rma karfl›t›direnifller örgütlenmifltir. Mahallelerde, mezhep çat›flma-lar›n›n ve iflgal güçlerinin yaratt›¤› güvenlik sorununa

84

TOPLUMSAL HAREKETLER

‹ran’da iflçileri harekete ge-çiren özellefltirme, iflyerleri-nin kapanmas›, iflsizlik, k›sasüreli ifl sözleflmesi dayat-mas›yla ifl güvencesinin ne-redeyse mutlak olarak yokedilmesi, benzinin karneyeba¤lanmas›, ücretlerin yük-sek enflasyon karfl›s›nda sü-rekli erimesi gibi sorunlarMahmut Ahmedinecad döne-minde zirveye ulaflt›. Özellik-le 2005, 2006’da baflkentTahran’da binlerce kiflininkat›ld›¤› grevlerle ad›ndansöz ettiren Otobüs fioförleriSendikas› ve Otomotiv ‹flçile-ri, 2000’li y›llarla birlikte ye-niden canlanmaya bafllayan‹ran iflçi hareketinin en mili-tan kesimlerini oluflturuyor.

Page 87: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

karfl› milis güçleri oluflturulmufl, mahalle örgütlenmesi-nin merkezine, temel ihtiyaçlar›n› karfl›lamakta zorlananhalk›n gündelik yaflam›n›n dayan›flma temelinde kolay-laflt›r›lmas› için, bir tür küçük belediye ve e¤itim mer-kezi olarak ifllevlendirilen Halkevleri (Beyt-ül Cemahir)konulmufltur. Kad›n ve ö¤renci örgütlenmeleri de olufl-turan bu hareket, daha sonra tüm bu mücadeleleri birçat› alt›nda birlefltirmek için Irak Özgürlük Kongresi’ni(IFC) oluflturmufltur.8

Mezhep ve etnik ayr›m gözetmeksizin halk› ortak so-runlar› temelinde bir araya getiren Halkevleri’nin ma-hallede oynad›¤› bu birlefltirici rolü, IFC de ülke ça-p›nda oynayabilmifltir. Basra petrol sahalar›nda iflgalinen ezici döneminde gündeme gelen tafleronlaflt›rma sal-d›r›s›n›, Dick Cheney’in flirketi Halliburton’un tafleronuKBR’yi kovarak durduran Güney Petrol ‹flçileri Sendi-kas›’n›n lideri Hasan Cuma Awad da IFC’ye kat›lm›fl-t›r. Mezhep ayr›mlar›n› ve etnik çat›flmay› reddeden bir‹slamc› olan Awad, iflgale karfl› s›n›f temelli mücade-lenin sembollerinden biri haline gelmifltir. ‹flgal güçle-ri ile Siyasal ‹slam’›n çapraz atefli alt›ndaki IFC’nin ifl-sizlere, iflçilere ve yoksul mahallere yönelik bu örgüt-lenme deneyimi Irak’ta üçüncü bir yolun var olabile-ce¤ini ispatlam›flt›r. ABD askerleri özellefltirmelerinbafllamas›yla efl zamanl› olarak çekilir, aç›k iflgal yeri-ni giderek gizli iflgale b›rak›rken, gündeme gelen yeniçat›flmada solun bu birikiminin Siyasal ‹slam karfl›s›n-da önemli bir avantaj oluflturaca¤› ve önümüzdeki dö-nemde Irak’ta solun ve emek hareketinin etkili bir ak-tör haline gelece¤ini öngörmek zor de¤ildir.

Befl Deniz havzas›ndaki yeni hareketlere yönelik bu k›-sa bak›fl›n bize gösterdi¤i, solun emperyalizm ve Siya-sal ‹slam karfl›s›ndaki ezikli¤ini atmas›, Befl Deniz’deönemli bir dinami¤in temsilcisi oldu¤unu bilince ç›kar-mas› gerekti¤idir. Güncel geliflmeler, yoksul halk için-de önemli bir örgütlülü¤e sahip olan Siyasal ‹slam’›nkrizinin, küresel krizin de itkisiyle derinleflece¤ini veburada avantaj›n, ezilen kitlelerin temsilcili¤ini geçiciolarak yitirmifl olan sola geçti¤ini göstermektedir.

2. Geliflmifl kapitalist ülkelerGeliflmifl kapitalist ülkelerde ise, “refah devleti” uygu-lamalar›n›n terk edilmesi; eme¤in güvencesizlefltirilme-si, yoksullaflma ve bunlarla iç içe büyüyen göçmen so-runu etraf›nda geliflen hareketleri tetiklemektedir.1980’lerin bafl›nda iflçi hareketlerini ve solu ezerek yada teslim alarak elde etti¤i zaferinin ard›ndan, neolibe-ralizme karfl› ilk büyük karfl› ç›k›fl Dünya Ticaret Ör-gütü toplant›s›n›n engellendi¤i 1999 Seattle protestolar›ile sahne alan küreselleflme karfl›t› hareketten gelmifltir.

Ancak uluslararas› zirvelerin protestosu ile s›n›rl› olanve gerek bileflimi gerekse talepleri aç›s›ndan oldukçaamorf bir nitelik arz eden bu hareket, en genifl anla-m›yla sermayenin insanl›k üzerindeki mutlak tahakkü-müne itiraz ettikten ve deyim yerindeyse sermayeninçokuluslu örgütlerinin faças›na bir çizik att›ktan sonrabirkaç y›l içinde geri çekilmifltir. Tabii, bu geri çeki-liflle neoliberal sald›r›n›n yaratt›¤› çeliflkiler ortadankalkmam›fl, yeni ve daha ileri bir karfl› ç›k›fl öncesi birbiriktirme süreci bafllam›flt›r. Avrupal› emekçilerin ka-zan›lm›fl haklar›n›n ortadan kald›r›lmas›n› öngören Av-rupa Anayasas› May›s-Haziran 2005’teki oylamalardaiflçi sendikalar›n›n etkin kampanyalar yürüttü¤ü Fransave Hollanda referandumlar›nda reddedildi. Neoliberaliz-min yoksullaflt›r›c› ve güvencesizlefltirici etkisi ile yurt-tafll›k haklar›ndan d›fllanma sorununu yaflayan göçmen-ler, önemli bir göçmen ve mülteci nüfusu bar›nd›ranFransa ve Yunanistan’da anl›k patlamalarla tetiklenenkitlesel ayaklanmalarla sahne ald›lar. E¤itimde özellefl-tirme ve ifl güvencesini ortadan kald›rmaya yönelik gi-riflimler, son y›llarda Almanya, ‹talya, Fransa ve Yu-nanistan’da kitlesel ö¤renci eylemlerini tetiklemifltir.Milyonlar› soka¤a dökerek neoliberal yasalar›n geçiflini

85

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 88: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

durduran ö¤renci hareketi, veliler ve e¤itim emekçileriile birlikte hareket ederek, iflçi ve göçmen eylemleriy-le dayan›flarak gençlik mücadelesine toplumsal hareket-te sürükleyici bir ifllev kazand›rm›flt›r. Yunanistan’da2008 yaz›nda patlak veren isyanda ö¤rencilerin, göç-menlerin ve kamu emekçileri sendikalar›n›n ayn› andaharekete geçmesi tesadüfi bir çak›flma de¤il, ç›karlar›özdefl olanlar›n ç›karlar› karfl›t olanlara karfl› bir arayagelerek toplumsal dönüflümün yeni öznesinin oluflumun-da bir ileri ad›m atmas›d›r.

Ancak geleneksel sol partiler Avrupa’daki bu hareket-lerin geliflimini ilerletmek bir yana, bu hareketlerin ta-leplerini karfl›s›na alan programlara sahiptir. Avrupa solpartilerinin bu krizi Alman Die Linke gibi yeni olu-flumlar› tetiklemifltir, ancak merkez-solun elefltirisi veyeni hareketlerin taleplerini kucaklama hedefi üzerineinfla edilen bu partilerin sokakta oluflan tepkiyi ilerle-tebilece¤i oldukça flüphelidir. Bu partiler emperyalizmve kapitalizm karfl›s›nda köklü bir elefltiri getirmektenkaç›nmaktad›r. Geleneksel merkez-solun ve onun elefl-tirisi içinde geliflen yeni sol partilerin bu geri pozisyo-nu yak›n gelecek aç›s›ndan iki olas› sonuca iflaret et-mektedir. Neoliberalizme karfl› hareketler içinde, mer-kez sola umut ba¤lamakla fazla vakit kaybedilmeden,radikal sol oluflumlar tetiklenebilir. ‹flçi, gençlik ve göç-men hareketinin dinamizmi ve bir araya gelme e¤ilim-leri bu olas›l›¤› desteklemektedir. Neoliberalizme karfl›tepkileri ilerletecek bir sol çizginin oluflturulamamas›durumunda ise, ikinci olas›l›k devreye girecek, orta s›-n›flar ve iflçi s›n›f› içinde ›rkç›/milliyetçi e¤ilimler t›r-manacak ve afl›r› sa¤ güçlenecektir. Afl›r› sa¤›n Avru-pa genelindeki yükselifli ve kriz sonras›nda göçmen ifl-çi karfl›t› söyleme sar›lan bir sendikal çizginin varl›¤›ise bu tehdidin ciddiyetini ortaya koymaktad›r.

3. Reel sosyalizm sonras› ülkelerNeoliberalizme karfl› mücadele eski reel sosyalist ülke-lerde de özgün biçimler alt›nda ortaya ç›kmaktad›r. Ka-pitalizme geri dönüflle birlikte piyasa iliflkilerinin vemetalaflman›n sosyal haklar alan›nda yaratt›¤› tahribat;devlet korumas›n›n kalkmas› ve topra¤›n özel mülkiyet-lefltirilmesi tehdidi kentsel ve k›rsal kesimde, reel sos-yalizmin hala yitirilmemifl kazan›mlar›n› korumaya yö-nelik itirazlar›, hareketleri tetiklemifltir. Do¤u Avrupaülkelerinde özellikle Avrupa Birli¤i’ne girifl süreci ilepiyasa zorlamas› alt›nda y›k›ma sürüklenen çiftçiler, ta-r›msal üretimin piyasa koflullar›na teslim edilmesinekarfl› ç›kmaktad›r. Polonya’da, bu çiftçilerin kurdu¤uörgütlerden en radikali olan Öz Savunma (Sammobra)Partisi tar›mda devletçili¤i savunmakta, ekonominin bü-

tünüyle piyasaya terk edilmesine karfl› ç›kmaktad›r.Hatta kapitalist dönüflümde d›fllananlar›n partisi olarakan›lmaktad›r. Öz Savunma küçük burjuva karakterli birörgüt olmas›na karfl›n, iflçi ve köylülerin ittifak› sloga-n›n› yeniden dillendirmekte ve maden iflçilerini, hasta-bak›c›lar› ve ö¤retmenleri destekleyerek, s›n›f mücade-lesinin çeflitli biçimleriyle kaynaflmaya yönelmektedir.

Bir di¤er örnek de Mao sonras› Çin için verilebilir.H›zl› bir kapitalistleflme yaflayan Çin’de, tar›msal üre-timde piyasaya yönlendirilmifl olmakla birlikte, mülki-yet ve tar›msal üretime kat›l›m biçimleri aç›s›ndan Ma-o döneminin reformlar› ana hatlar›yla korunmaktad›r.Çin’in 400 milyonluk köylü nüfusu güçlü iç örgütlülü-¤ünü ve dinamizmini korumakta ve rejim, bu örgütlü-lük karfl›s›nda tar›msal arazilerin kullan›m› konusundakapitalist bir dönüflümü en az›ndan orta vadede gerçek-lefltirmeyece¤ine iliflkin taahhütte bulunmaktad›r. Tar›marazilerine zarar verecek biçimde maden oca¤› vb. te-sislerin iflletilmesinin binlerce kiflinin kat›ld›¤› köylüayaklanmalar› ile karfl›lanmas›, köylü hareketinin dina-mizmine iliflkin bir ipucu verebilir. Çin, bilgi ak›fl›önündeki engeller ve egemen medyan›n seçicili¤i ne-deniyle d›fl dünya taraf›ndan pek bilinmeyen büyük biriflçi dinamizmine sahiptir. 2000’li y›llarla birlikte hergün yüzlerce militan iflçi eylemine sahne olan Çin’de,devlet güdümlü Tüm Çin ‹flçi Sendikalar› Federasyo-nu’nun tekeli k›r›lm›fl, hükümet yetkilileri, yasal anlam-da temsilci olarak kabul etmedikleri iflçi militanlar› ilepazarl›k masas›na oturmak zorunda kalm›flt›r. 2008’dea盤a ç›kan bu geliflmenin, s›n›f mücadelesi aç›s›ndan“birkaç y›l öncesine kadar hayal bile edilemez” dere-cede büyük bir de¤iflim oldu¤u ifade edilmektedir. Ko-münist Parti’nin kapitalist, ülkenin tek sendikas› olanresmi sendikan›n da iflçi s›n›f›n›n sermaye karfl›s›ndakiç›karlar›yla alakas›z oldu¤u Çin’de, kölelik dahil a¤›rçal›flma koflullar› alt›nda çok düflük ücretlerle çal›flaniflçiler, haklar›n› ancak militan ç›k›fllarla savunabilmek-tedir. Ancak bu tepkiler bütünlükten, organik bir ilifl-kiden, sistemin kökten elefltirisinden yoksundur. Sonyaflanan Uygur olaylar›nda görüldü¤ü gibi s›n›f içi çe-liflkilerin etnik çat›flmalar biçiminde ortaya ç›kabildi¤igeri e¤ilimler de yeni s›n›f hareketinin önünde ciddibir sorun olarak durmaktad›r.

Bu dinamizm yine de iç ve d›fl tüm engellerine ra¤-men Çin’in politik hayat›nda solun yeniden filizlenme-sine de efllik etmektedir. Neoliberalizmin 1980’ler bo-yunca bütün düflünce hayat›n› teslim ald›¤› Çin’de1990’lar›n ortalar›na do¤ru ayd›nlar, neoliberal fikirlerielefltirmeye bafllayarak 1990’lar›n sonlar› ve 2000’li y›l-lar›n bafl›nda “Çin’in Yeni-Sol”u diyebilece¤imiz bir

86

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 89: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

e¤ilimi ortaya ç›kartm›flt›r. Yeni-Sol terimi bugününÇin’i ba¤lam›nda sosyal demokratlardan ulusalc›lara,sol-ulusalc›lardan Marksist sola genifl bir kesim içinkullan›lmaktad›r. Bu farkl› kategorilerin hepsi de neoli-beralizme karfl› elefltirel bir tutum içindeler ve farkl›vurgularla Maocu döneme iliflkin olumlu bir tutuma sa-hiptir. Çin’in “önlenemez” yükseliflinin, kapitalizminönlenemez krizi ile tökezlemesi, Çin’deki bu yeni sole¤ilimlerin ve kitle dinamizminin önemli bir varl›k ka-zanmas› için elveriflli bir durum a盤a ç›karacakt›r.

4. Kriz ve anti-kapitalist kalk›flmaya do¤ruBugünkü küresel kriz, mülkiyet ve iktidar iliflkileri so-rununu neoliberalizme karfl› geliflen özsavunma hareket-lerinin gündemine çok daha yak›c› bir biçimde soka-rak, özsavunmadan anti-kapitalist bir karfl› ata¤a geçiflaç›s›ndan ciddi olanaklar sunmaktad›r. Bir baflka deyifl-le, kriz neoliberalizme karfl› hareketlerin sosyalizmin te-mel sorunu olan iflçi s›n›f›n›n mülkiyet ve iktidar ilifl-kilerinden d›fllanmas› sorununu, mücadelelerinin asli birunsuru haline getirmeleri aç›s›ndan bir f›rsatt›r.

Krizle birlikte imdada ça¤r›lan devlet müdahalesi, kay-

naklar› do¤rudan sermayeye ak›tmakta, gelir da¤›l›m›n›düzeltmeye, istihdam yaratmaya ya da sosyal harcama-lar›n yani di¤er ad›yla dolayl› ücretlerin art›r›lmas›nayönelik önerileri büyük ölçüde reddetmektedir. Devlet,bir s›n›f›n bir baflka s›n›f üzerinde egemenlik kurmaayg›t› olarak toplumsal bölüflüm ve mülkiyet iliflkileri-ni düzenleyen temel araç oldu¤unu en ç›plak biçimdegöstermektedir.

Kriz, radikal sol liderliklerin hükümette bulundu¤u Ve-nezüella, Ekvador ve Bolivya gibi ülkelerde de bir yan-dan halkç› politikalar izlerken bir yandan sermayenintaleplerine yan›t verme siyasetinin sonuna iflaret etmek-tedir. Bu sol liderliklerin izinden giden Honduras lide-ri Manuel Zelaya’ya yönelik darbe, uyar›c›d›r. Radikalsol liderlikler art›k hükümet olman›n iktidar olmayayetmedi¤i gerçe¤iyle yüz yüzedir. Bu durum neolibe-ralizme karfl› geliflen hareketler aç›s›ndan tereddütleyaklafl›lan iktidar› ele geçirme sorununun daha ciddi-yetle ele al›nmas›n› gerektirmektedir. Zira çeliflkilerinkeskinleflmesi ne radikal sol hükümetlerin ayn› flekildedevam etmesine ne de Lula (Brezilya) ya da Krichner(Arjantin) gibi sosyal-liberal iktidarlar›n toplumun bü-tünün ç›karlar›na hitap edebildi¤i yönündeki yan›lsama-

87

TOPLUMSAL HAREKETLER

2006’da 90 bin, 2008’de 120 bin iflçi eyleminin oldu¤u Çin’de sadece 2009’un ilk üç ay›nda grev, sokak protestosu ve yol kes-melerden oluflan 58 bin eylem gerçekleflti. Bu dinamizm sayesinde devlet güdümlü sendikan›n tekeli k›r›lm›fl, hükümet yet-kilileri ise yasal anlamda temsilci olarak kabul etmedikleri iflçi militanlar› ile pazarl›k masas›na oturmak zorunda kalm›flt›r.

Page 90: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

n›n sürmesine izin vermektedir.

Dünya pazarlar›ndaki daralma neoliberalizmin teflvik et-ti¤i ihracata dayal› büyüme yolunu izleyen ülkeler aç›-s›ndan da rüyay› kabusa çevirmektedir. ‹hraç pazarlar›darald›kça üretim gerilemekte, kitlesel iflsizlikle birlikteücretleri daha da afla¤›ya itmeye yönelik e¤ilimler güç-lenmektedir. Hala büyümesini sürdürdü¤ü için kimile-rince g›ptayla bak›lan Çin dahi, 盤 gibi büyüyen vekentten k›ra dönüflü tetikleyen bir iflsizlik sorunuylakarfl› karfl›yad›r. ‹hracata dayal› büyüme modelinin ya-ratt›¤› güvencesiz iflçi ordusu flimdi büyük bir iflsizliktehdidiyle karfl› karfl›yad›r. Bu durumun Latin Ameri-ka’dan Asya’ya, ihracata dayal› büyüme modelini veüretim araçlar›n›n özel mülkiyetini sorgulayan ve sos-yal hak taleplerini yükselten bir iflsiz iflçi hareketleridalgas›n› tetiklemesi muhtemeldir.

Ayr›ca büyük ölçüde göçmen iflçi çal›flt›ran ekonomi-lerdeki daralma, göçmen sorununu büyütece¤i gibi, ge-ri dönüfl e¤ilimleriyle birlikte krizi göçmen iflçileringeldi¤i yoksul ülkelere ihraç edecektir. Ülkelerine geridönen göçmen iflçiler, iflsizlikte t›rman›fla yol açaca¤›gibi, iflçi dövizinin kesilmesi de bu ülkelerdeki yoksul-lu¤u derinlefltirecektir. Kuzey Amerika’daki daralmaOrta Amerika ülkelerinde, Rusya’daki daralma Orta As-ya ülkelerinde, Bat› Avrupa’daki daralma Do¤u Avru-pa ülkelerinde, Körfez ülkelerindeki daralma Ortado¤uve Güney Asya ülkelerindeki toplumsal çöküntüyü bü-

yütecektir.

Sermayenin krizi aflmak için yeni spekülasyon alanlar›olarak toprak/tar›m, su, hava ve “yeflil enerji” alanlar›-na yönelmesi, bu yat›r›mlar›n yo¤unlaflt›¤› Afrika, La-tin Amerika ve Güney Asya’da toprak mücadelelerinive iflçi s›n›f›n›n kurtulufl mücadelesiyle giderek dahafazla yak›nsayan bir çevre (ekoloji) mücadelesini tetik-leyebilecektir.

5. Özsavunman›n s›n›rlar›ndaNeoliberalizme karfl› yaflam ve geçim araçlar›n› savun-ma mücadelesi içinde oluflmakta olan özne, kendi olu-flumu aç›s›ndan bir gereklilik olan özsavunma eylemi-nin tek bafl›na yeterli olmad›¤›n›, iktidar ve mülkiyetiliflkilerinden d›fllanma sorunuyla karfl› karfl› gelerekgörmüfltür. Kriz, neoliberalizme karfl› hareketlerin buefli¤in gerisinde bu biçimiyle daha fazla beklemesineizin vermemektedir.

Bu efli¤in afl›lmas› ayn› zamanda sosyalizme do¤ruköklü bir siyasal dönüflüm anlam›na gelmektedir ki, bu-rada ciddi bir ideolojik engel kendini göstermektedir.Neoliberalizme karfl› özsavunma hareketlerinin geliflimkoflullar›, sosyalist hareketin yenilgi sonras› krizi ile ne-oliberalizmin krizinin çak›flmas› taraf›ndan belirlenmek-tedir. Yani neoliberalizme karfl› hareketler, bugünün ka-pitalizminin bir elefltirisinin yan› s›ra 20. yüzy›l›n sos-yalizm deneyiminin yads›mayla kar›fl›k bir elefltirisini

88

TOPLUMSAL HAREKETLER

Kriz, radikal sol liderliklerin hükümette bulundu¤u Venezüella, Ekvador ve Bolivya gibi ülkelerde, bir yandan halkç› politika-lar izlerken bir yandan sermayenin taleplerine yan›t verme siyasetinin sonuna iflaret etmektedir. Honduras lideri Zelaya’yayönelik darbe uyar›c›d›r. Radikal sol liderlikler art›k hükümet olman›n iktidar olmaya yetmedi¤i gerçe¤iyle yüz yüzedir.

Page 91: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

de içermektedir. Reel sosyalizmin, yenilgi süreci için-de gelifltirilen elefltirisi, ‘bürokratizme ve devlet kapita-lizmine’ yönelik hakl› tepkinin ‘üretim araçlar›n›n top-lumsal mülkiyetine ve proletarya diktatörlü¤üne’ karfl›bir reddiye ile birbirine kar›flt›¤› ideolojik karmaflay›henüz aflamam›flt›r.

Bu da ideolojik mücadelenin artan önemine iflaret et-mektedir. Bu ideolojik mücadelenin baflar›l› olma flan-s› ancak neoliberalizme karfl› direnifl hareketlerinin pra-tikteki örgütleyicilerinin de bunu asli bir görev olarakbenimsemesi ile mümkündür. Örne¤in, Venezüella’daBolivarc› devrim hareketi, hükümeti elinde bulundurma-s›na ra¤men, sosyalizm tart›flmas›n› taban örgütlenme-leri içinde gündelik yaflam›n ve çal›flman›n bir parças›haline getirilen ideolojik-politik e¤itimlere paralel ola-rak ilerletmektedir. Bu 2005 y›l›nda “sosyalizm” söz-cü¤ü konusunda bile ciddi flüpheleri bulunan kitlelerin,ad›m ad›m devrimci sürecin asli tafl›y›c›lar› haline gel-melerini ve karfl›devrim önündeki en ciddi engeli olufl-turmalar›n› sa¤lam›flt›r. Arjantin’de ise sürecin s›n›rlar›kitle hareketinin kendili¤inden niteli¤i ile belirlenmifl,iflgal fabrikalar› ve iflsiz iflçiler hareketleri k›sa sürededüzene eklemlenmifltir. Bu arada kitle hareketi ile so-mut bir ba¤› olmayan politik bildirgeler, programlar›nvs. ise olumlu ya da olumsuz pek bir etkisi olmam›fl-t›r. Görülmektedir ki, neoliberalizme karfl› özsavunmaeylemleri içinde, kitlelerin s›n›f bilinci kazanmas›naolanak veren ilerici e¤ilimler ve olanaklar vard›r amabunlar ancak bu hareketlerin önderlerinin iradi müda-halesi ile olumlu sonuçlar verebilmektedir.

Bugün, ABD liderli¤indeki emperyalist kapitalist siste-min mevcut üstünlük araçlar› hem egemenler hem ezi-lenler taraf›ndan ciddi bir sorgulamaya maruz kalmak-tad›r, ancak derinleflen bir egemenlik krizi içindekiABD’nin yerini alabilecek sistem kurucu bir baflka güçaday› da henüz ortaya ç›km›fl de¤ildir. Sonunun nere-ye varaca¤› kestirilemeyen kaç›n›lmaz bir de¤iflim ya-flanmaktad›r. Tafllar yerinden oynam›flt›r ve küçük birkuvvetle dahi yönünü de¤ifltirmek mümkündür. Yani,kapitalizmin bugünkü krizi tarihin determinist/kadercide¤il volantarist/iradeci bir an›na iflaret etmektedir. Buda, toplumsal de¤iflim amac› ile ortaya konan her ira-denin, “denge” ya da “istikrar” koflullar›nda mümkünolmayan bir etki potansiyeli tafl›d›¤›n› göstermektedir.Öyleyse, emperyalist kapitalist sistemin kader, ABDemperyalizminin de dünyan›n mutlak belirleyeni ilanedildi¤i yenilgi sürecindeki politik tutuklu¤u terk etme-nin ve sosyalizm iddias›n› öne ç›karan bir politik at›l-ganl›k dönemini bafllatman›n tam vaktidir. Kitleler aç›-s›ndan yaln›zca yaflam ve geçim araçlar›n› savunma de-

¤il, ayn› zamanda baflka bir gelecek, baflka bir toplum-sal düzen aray›fl› da s›cak bir gündem haline gelmifl-tir. Bu durumda, neoliberalizme karfl› özsavunma hare-ketlerinin yayg›nlaflt›r›larak örgütlenmesinin yan› s›ra,bu hareketlerin iflçi s›n›f›n›n politik iktidar mücadelesi-ne do¤ru derinlefltirilmesi görevi de ertelenebilir ya daihmal edilebilir olmaktan ç›km›fl, öncelikli bir görevhaline gelmifltir.

Neoliberalizme kar›fl özsavunma hareketleri, böylesi birpolitik mücadelenin nas›l örgütlenebilece¤ine dairönemli deneyimler biriktirmifltir. Bu deneyimler ›fl›¤›n-da flunlar söylenebilir: Farkl› sektörel hareketlerin ta-leplerini bir araya getirerek, ülke gündemini belirleyentemel toplumsal sorunlar›n ilerici çözümüyle bütünlefl-tiren ve bunlar› iflçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesine ter-cüme eden bir politik program oluflturulmal›d›r. Birlikbir örgütler aras› koordinasyonla de¤il ancak böylesi birprogram etraf›nda örgütlenen kitle hareketleri temelin-de sa¤lanabilmektedir; fraksiyoner ve sekter e¤ilimlerietkisizlefltirmenin yolu da budur. Özsavunma hareketle-rinin, yoksullar›n kimi beklentilerine yan›t verebilen dü-zen içi (sa¤ ya da merkez-sol) unsurlar karfl›s›nda ba-¤›ms›zl›¤› korunmal›d›r; di¤er yandan, alternatifsizliktendüzen içi siyasete mahkum b›rak›lm›fl kitlelerin, ege-men siyasetin krize girdi¤i dönemlerdeki dinamizminin,ayn› zamanda ezilenlerin düzen karfl›s›ndaki öfke vehoflnutsuzlu¤unun dile geldi¤i ve ba¤›ms›z bir politikönderli¤in müdahaleleriyle radikallefltirilebilir zeminlersundu¤u unutulmamal›d›r.

Tarihin yeniden h›zland›¤› ve iflçi s›n›f›n› sahneye ça-¤›rd›¤› bir zamanday›z. ‹flçi s›n›f› bu kavgaya henüzhaz›r olmad›¤› bir anda yakalanmam›flt›r, gerekli haz›r-l›¤›n› zaten bu kavgan›n içinde tamamlayacakt›r.

Dipnotlar:1 Rafael Correa, merkez-sol Lucio Gutierrez hükümeti döneminde IMF program›-

n› sürdürmeyi reddederek Ekonomi Bakanl›¤›’ndan istifa eden yerli kökenli sos-yalist bir ekonomisttir.

2 Chomsky, Petras, Touraine: Güneye dair fikirler, Raul Zibechi3 “‹ktidar olmadan toplumsal de¤iflim”, yaz›n›n önceki bölümlerinde bahsi geçen

“yumuflak kar›nlarda” geliflen toplumsal hareketlerin, o andaki nesnellikleriniideallefltiren bir yaklafl›md›r. FARC, EZLN, MST gibi hareketlerin iradi/ilkesel ter-cihleri de¤ildir.

4 Latin Amerika’da sosyalist stratejiler, Claudio Katz (makaleye flu adrestenulafl›labilir: http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=2444)

5 Garcia Linera ile söylefli, risal collectives (söfllefliye flu adresten ulafl›labilir:http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=379)

6 ‹ngiliz ‹flçi S›n›f›n›n Oluflumu, E. P. Thompson7 Ne yapmal›? V. I. Lenin8 ‹flgale, ‹slamc›l›¤a, Kapitalizme Karfl› Direnifller -Irak’ta sol muhalefet, Nicolas

Dessaux* AAyyrr››ccaa yyaarraarrllaann››llaann kkaayynnaakkllaarr:: Latin Amerika’da devlet iktidar› ve toplumsal hare-

ketler, James Petras ve Henry Veltmeyer; ‹flçi ve köylü mücadeleleri, SamirAmin

89

TOPLUMSAL HAREKETLER

Page 92: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

LA‹KL‹K

Gerek devlet iktidar›n›n özgürlefltirici bir laiklik anlay›fl›temelinde örgütlenmesi gerekse, ‹slamc› gerici cemaatler

taraf›ndan doldurulan toplumsal bofllu¤un özgürlefltirici birtoplumsal hareketle doldurulmas›nda, laiklik, “kapitalizmiy›kan gerçek bir hareket” olarak karfl›m›za ç›kar. T›pk› dincigericili¤e karfl› mücadele etmeden laiklik savunulamayaca¤›gibi, kamunun eflitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyalistyap›lanmas› u¤runa mücadele etmeden de laiklik savunulamaz

Laikli¤in krizi ve hak mücadeleleri

Page 93: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

Girifl‘Laiklik sorunu’, Türkiye tarihinin en karmafl›kve en belirleyici sorunlar›ndan biridir. Sorununtarihsel kökleri, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çö-

zülüflünden 1923 Devrimi ve Cumhuriyetin kurulufluna,yeni sömürgecilikten neoliberal yeni sömürgecili¤e ka-dar uzanmaktad›r. Bütün tarihsel dönüm noktalar›ndalaiklik sorunu mutlaka gündeme gelmekte, fliddetli tar-t›flmalara ve çat›flmalara yol açmaktad›r. Laiklik, düze-nin krizinin derinleflti¤i anlarda ve yeniden yap›lanmasüreçlerinde ‘kurucu’ ya da ‘kurtar›c›’ bir rol oynaya-rak sürece damgas›n› vurmaktad›r.

Çünkü ‘‹slamc›l›k ve laiklik’ karfl›tl›¤›, bir s›n›f sava-fl›m› ve bunun mevzilerinden biri olarak bir iktidar ça-t›flmas› alan›d›r. T›pk› 2009 Türkiyesi gibi s›n›f sava-fl›m›n›n fliddetlendi¤i anlarda, ‹slamc›l›k-laiklik karfl›tl›-l›¤› da bu kavgada etkin biçimde yer almaktad›r.

Bugünkü haliyle olmasa da, daha ‹mparatorlu¤un çözü-lüfl sürecinde “çat›flma” bafllam›fl; sömürgeci-emperya-list devletlerin zorlamas›yla, yavafl ve sanc›l› bir flekil-de laik ad›mlar at›lmaya bafllanm›flt›r. 1923 Devrimi veCumhuriyetin temel dönüfltürücü at›l›mlar›, “baflar›s›n›”laik reformlara borçludur. Laiklik sayesinde iktidar,burjuvazi lehine el de¤ifltirmifltir. Laiklik, Osmanl›’n›nfeodal-dinsel gericili¤ine karfl›, Cumhuriyetin kurucu il-kesi olarak tarihsel bir rol oynam›flt›r. Bu dönemdedevletin örgütlenmesinden toplumsal/gündelik yaflam›ndüzenlenmesine kadar, dinsel kurallara dayal› bir ege-menlik biçiminin sona ermesinde ciddi mesafe kat edil-di. Burjuva dünya görüflünü temsil eden temel ad›mlarat›larak kapitalist devrimin önü aç›ld›.

‹flin ilginç taraf›, 1950’lerden sonra Türkiye’nin yenisömürgelefltirilmesi sürecinde, emperyalizm, sermaye ve‹slamc› gericili¤in iflbirli¤iyle at›lan önemli ad›mlar ge-ne “laiklik” ad›na at›ld›. Emperyalizmin bölge strateji-lerinde ve yeni sömürge kapitalizminin oligarflik iktida-r›n›n temellerinin oluflturulmas›nda, dinci gericilik, sis-tematik olarak kullan›ld›. Öyle ki, sistemin kendisinesundu¤u olanaklar› çok iyi de¤erlendiren ‹slamc› hare-ket, art›k 2000’lere gelindi¤inde, neoliberal yeni sömür-gecili¤in kurmay partisi olarak iktidara yerleflti.

‹flte laikli¤in krizi bu noktada ortaya ç›kmaktad›r. ‹kti-dar, gene el de¤ifltirmektedir. Ne var ki, bu sefer ik-tidar blo¤unda yeni hegemonik güçler bulunmaktad›r.“‹slamc› parti” AKP’nin siyasal önderli¤ini yapt›¤› buneoliberal-‹slamc› dinamikler, geleneksel Kemalist laik-li¤e meydan okuyarak kendi iktidar›n› tesis etmektedir.Devlet sistemini ve siyasal rejimi köklü bir dönüflümezorlayan egemen s›n›flar aras› bu çat›flma süreci, “la-

iklik” ve “ulusal birlik” (“üniter devlet”) ekseninde çokboyutlu bir devlet krizine yol açmaktad›r.

Türkiye’de iktidar iliflkileri, oldum olas›, egemen s›n›f-lar aras› sert çat›flmalara sahne olmufltur. Son y›llar›nen sert çat›flmas› ise, hiç kuflku yok ki, laiklik ve Kürtsorunu etraf›nda yaflanmaktad›r. ‹slamc› gericili¤in veneoliberal dönüflüm program›n›n ortak hamleleri, ege-men laiklik anlay›fl›n› (‘Ulusalc›-Kemalist laiklik’) bü-yük bir krize sürükleyerek devlet sistemini t›kamakta-d›r. Bugüne dek bask›c›-faflist devlet uygulamalar›n› “ir-tica tehlikesine karfl› laikli¤in savunusu” olarak meflru-laflt›ran egemenler, Kürt halk›na karfl› “milli zulüm po-litikalar›n›” da “bölücü teröre karfl› ulusal birli¤in sa-vunusu” olarak meflrulaflt›rm›flt›. Oysa art›k Siyasal ‹s-lam, neoliberal rüzgara tutunup ola¤anüstü büyüyerekiktidara gelmifltir. Arkas›na ald›¤› ‹slamc› sermaye, üze-rinde yükseldi¤i genifl tabanl› kitlesel destek, uluslara-ras› emperyalist dayan›flma a¤lar›n›n zorlamas› ve libe-ral solun eflsiz katk›lar›yla Ulusalc›-Kemalist laikli¤iciddi bir meflruiyet krizine sürüklemektedir. Kürt soru-nunda da, Kürt hareketinin özellikle son y›llarda geril-la d›fl›ndaki halk deste¤ini önemli ölçüde seferber ede-bilmesi, 29 Mart 2009 yerel seçiminde kaydetti¤i ba-flar› ve “ayr› devlet-ayr›lma-özerklik” tez ve taleplerinianlafl›l›r biçimde geri çekmesi “ulusal birli¤e” dayal›fliddet politikalar›n› gayr› meflru bir noktaya itmektedir.

‹ktidar blo¤unda hegemonya kuran dinci gericilik vesermaye gericili¤ine dayal› ‹slamc›-liberal ittifak, ABDemperyalizminin kurmayl›¤›nda, sistemi, ‘dinci/muhafa-zakar-liberal’ yoruma dayal› bir dönüflüme zorlamakta-d›r. Bunun karfl›s›nda, Önderli¤ini TSK’n›n yapt›¤›, ulu-salc›lar›n, orta s›n›flar›n ve baz› Alevi topluluklar›n›noluflturdu¤u kamp›n11 , zaman zaman TÜS‹AD’›n dadeste¤ini alarak kurulu düzenin (statükonun) korunma-s› üzerinden laiklik savunusu yapmas›, laiklik krizini,bütün gerici unsurlar› tetiklenmifl olarak gündeme ge-tirmektedir. Özetle, laiklik krizi karfl›s›nda egemenler,düzenin neoliberal, muhafazakar, dinci gerici ve faflistdinamiklerini güçlendirerek çözüm aray›fl›na giriflmekte-dir.

Bunun karfl›s›nda sol ise, bu krizi devrimci bir do¤rul-tuda derinlefltirecek politikalar üretmekte yetersiz kal-maktad›r. Sol hareket zay›fl›¤›ndan ve kendine güven-sizli¤inden dolay›, ülkedeki ana kamplaflmalara ba¤l›olarak, ya ulusalc›-Kemalist laiklik anlay›fl›n›n destek-lenmesine ya da ‹slamc›-liberal laiklik anlay›fl›n›n des-teklenmesine yönelmektedir. Oysa iflçi s›n›f›n›n devrim-ci siyasetinin bir parças› olarak, halk›n ‘devrimci-sos-yalist bir laiklik anlay›fl›’ temelinde politik bir güç ha-

91

LA‹KL‹K

1

Page 94: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

line gelmesi ve özgürlefltirici bir ç›k›fl›n yarat›lmas› acilbir görev olarak önümüzde durmaktad›r. Bu görevinyerine getirilmesi, neoliberalizme, faflizme ve gericili¤ekarfl› mücadeleden geçmektedir. Bu mücadelenin mer-kezinde, özel olarak hak mücadelelerinin sürükleyicimisyonu kuvvetle vurgulanmal›d›r.

2. Devrimciler laikli¤i nas›l savunur?Laikli¤in, bütün zaman ve mekanlarda geçerli -evren-sel- bir tan›m› yoktur. Her koflulda do¤ru bir laiklikolmad›¤›na göre, her koflulda savunulacak bir laiklik deolamaz. Öyle ya, bu memlekette ‘demokrasi’ ad›na enkatmerli faflizmler savunulabildi¤i gibi, ‘laiklik’ ad›nada en karanl›k gericilikler savunulabilmektedir. O hal-de laiklik, hangi somut içerik ve biçimlerlerde savunu-labilir? Laikli¤in, iflçi s›n›f›n›n özgürlük mücadelesindeön aç›c› tarihsel kazan›mlar› var m›d›r, varsa nelerdir?

‘Kapitalist devrim’, neredeyse bütün binli y›llar boyun-ca (12-20. yy aras›) sürdü. Bu süreçte ‘laiklik’, ‘de-mokrasi’, ‘cumhuriyet’ gibi kavramlar›n etraf›nda çokciddi çat›flmalar gerçekleflti. Kapitalist devrimi ve ge-nel olarak insanl›¤› ilerleten bu çat›flmalar›n, tarihte ile-rici-devrimci konumlar oluflturabilen bütün devrimci öz-neler için çok ciddi kazan›mlar› da ortaya ç›kt›.

XII. yüzy›lda kiliseyle siyasal/dünyevi iktidar›n ayr›flmasüreciyle birlikte geliflmeye bafllayan kapitalist devrimve laikleflme süreci, Gregoryan Reformu, do¤al huku-kun geliflimi, Sanayi Devrimi, Reform, Rönesans, Ay-d›nlanma dönemleri, Frans›z Devrimi ve bütün bunla-r›n düflünce, bilim, sanat, felsefe ve siyaset üzerindekietkileriyle doruk noktas›na ç›km›flt›r. Bu süreçte Kato-lik Kilisesi’nin kat› merkezi disiplinine karfl› geliflentepki hareketleri eski düzeni sarsan toplumsal hareket-lerin temelini oluflturmufltur. Tarihsel olarak feodal-s›-n›fsal iliflkilerin ve mülkiyet iliflkilerinin çözüldü¤ü busüreçte, “özellikle liberal düflünsel ak›mlarla beslenenburjuvazinin, ç›karlar›n›, egemenli¤in kayna¤›n›n tanr›-dan al›narak ulusa verilmesinde görmesi, laiklik süre-cinin bafllat›lmas›nda önemli ve ayr› bir etken olmufl-tur.”22

“Gücünü Tanr›dan alan” feodal, s›n›fsal, siyasal ve din-sel gericilik biçimleri bu süreçte çözüldü. ‹nsan (top-lum, halk, ulus) iradesine ve akl›na dayal› laik, demok-ratik, cumhuriyetçi egemenlik biçimleri insanl›¤a yeniözgürlük ufuklar› açt›. Klifle deyimle, “din ve devletifllerinin” birbirinden ayr›lmas› ve her birinin kendiözerk ve ba¤›ms›z alanlar›na çekilmesi toplumsal iler-lemenin önünü açt›. Devletin belli bir dini temsil et-

92

LA‹KL‹K

Laik reformlar, ideal flekliyle bu dönemde Cumhuriyet’in kurucu kadrolar›n›n zihninde ortaya ç›km›fl de¤ildir. Tanzimat Fer-man›’ndan (1839) beri Osmanl› bürokrasinde a¤›r ad›mlarla geliflen bir laikleflme süreci söz konusudur.

Page 95: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

medi¤i; bütün din ve inançlar karfl›s›nda yans›z kala-bildi¤i aflamalara gelindi. Dinin kamusal alandan özelyaflam alan›na, cemaat, toplum ve kiflilerin vicdanlar›-na çekildi¤i; kamusal güce dayanmad›¤›; kamuda din-sel kökenli bir düzenleme yapmad›¤› toplumsal düzey-lere ulafl›ld›. ‹nanmama özgürlü¤ü, inanç ve ibadet öz-gürlü¤ünün güvencesi oldu. Akla dayanan yeni toplum-sal düzende, bireysellik, eflitlik, özgürlük, ço¤ulculukgibi bütün statüler hukuk taraf›ndan güvence alt›naal›nd›. K›saca, dünyevi iktidar, dinsel-s›n›fsal tahakkümkarfl›s›nda serbest kald›¤›ndan, halk s›n›flar›n›n politiközne olarak iktidara müdahale edebildi¤i dünya görü-flünün tarihsel olarak kendini ilan etti¤i aflamalara ge-lindi. ‹ktidar araçlar› laikleflmifl/sekülerleflmifltir;33 yanimodernleflmifl, ça¤›n gerektirdi¤i bilimsel teknolojikyöntem ve ilkeler taraf›ndan düzenlenir olmufltur. Sa-dece iktidar de¤il, iktidara efllik eden düflünce, toplumve e¤itim sistemi gibi toplumu bütünlefltiren, uluslaflt›-ran unsurlar da laikleflmifltir.

Kapitalizm -sermaye düzeni- toplumsal yarat›c›l›¤›nkayna¤›nda yer alan emek-gücünün metalaflt›r›lmas› veeme¤in denetimi üzerinde yeni toplumsal düzenin te-mellerini oluflturdu. Proleterlefltirme, metalaflt›rma, piya-salaflt›rma, kitlesel üretim, emek üretkenli¤inin art›r›l-mas›na yönelik ifl ve çal›flma tekniklerinin geliflimi, ser-mayelefltirme üzerinden yeni bir servet kayna¤› yaratt›.Bu sürecin bir gere¤i olarak akla, bilime ve tekni¤edayal› uygulamalar, eski düzene karfl› burjuvazinin y›-k›c› devrimci laik hareketinin temelini oluflturdu: söz-gelimi, dinsel ilke ve kurallarca belirlenen eski usul pa-zarl›k uygulamalar›n›n engelledi¤i yeni kapitalist paza-r›n dinamizmi, metrik sistemin geliflimine yol açt›. Yada dinsel yaflam tarz›n› düzenleyen simgelerden oluflaneski takvimin de¤ifltirilerek yeni burjuva yaflam›nönemli zamanlar›n›n vurgulanmas›, toplumun ortak bel-le¤ini de¤ifltirdi.

Bütün bu geliflmeler uzun bir tarihsel geliflmenin soyutkazan›mlar›n› ifade etmektedir. Bütün bunlar birebir vepürüzsüz olarak ülke deneyimlerinde somutlaflm›fl de-¤ildir. Burada kavram kargaflalar›na zemin oluflturanönemli bir sorun ç›k›yor karfl›m›za: Dinin ve devletinözerk alanlar›na çekilerek birbirlerine kar›flmamas›, la-ikli¤in evrensel tan›m›nda uzlafl›larak var›lan bir ‘cen-tilmenlik anlaflmas›’ de¤ildir. Sert s›n›f çat›flmalar›n›nsonucunda ulafl›lan bir iktidar biçimidir. Laikli¤in tarih-sel seyrine bak›ld›¤›nda, bu noktalara soyut tan›mlardaoldu¤u gibi pürüzsüz var›lmad›¤› görülür. Tarihsel sü-reç içinde en genel anlam›yla, laikli¤in iki temel iflle-vi ortaya ç›km›flt›r: y›k›c›-devrimci ifllevi ve kurucu ifl-levi (önce kan, sonra kanun). Laikli¤in, köhnemifl veömrünü tüketmifl feodal egemenli¤in y›k›lmas›ndaki

LA‹KL‹K

Faik Bulut, Bilim ve Gelecek,40, 2007

Ortado¤u tarihi, oluflan ‹slamaristokrasisine ve temsil et-tikleri fleriat düzenine karfl›yoksul ve ezilen halk›n isyanhareketleriyle doludur. Eflit-likçi, ortaklaflmac›, dayan›fl-mac› fikirler bu isyan hare-ketlerinin baflat ideolojisi ol-du. Zaman zaman baflar›l›olup uzun y›llar ayakta kalaneflitlikçi cumhuriyetler de kurdular. Emevilere karfl› isyan bayra¤›n›kald›ran Muhtar-ül Sakafi... Ebu Müslim Horasani ve HürremilerCumhuriyeti... Abbasilere karfl› ayaklanan El Muqanna ve Ortakç›Beyazlar Cumhuriyeti... Babek ve K›z›llar Cumhuriyeti... Zenci Sparta-küsler... ‹slam komüncüleri Karmatiler... ‹smaililik ve Hasan Sabbah...Dört Halife devrinden (632-661) itibaren fetihler sayesinde genifl birco¤rafyay› egemenli¤i alt›na al›p yöneten Arap Müslümanlar, yep-yeni bir olguyla karfl› karfl›ya kald›lar. Mevali denen, k›l›ç zoruyla ve-ya ikna yoluyla ‹slam'› kabul eden çeflitli kavimler ortaya ç›kt›. Ekolarak eski inançlar›n› koruyan Z›mmi ad› verilen gayrimüslimler,Arap efendilerin hükmü alt›nda yaflamak mecburiyetinde kald›lar.Mevali (tekili mevla; Arap olmayan Acem, Kürt, Türk, Berberi, Na-bati gibi kavimler olup bunlar fetihçi Araplar›n himayesi veya vela-yeti alt›nda bulunurlard›) yeni dine girince, imparatorluk s›n›rlar› için-de Arap toplumuna âdeta eklemlenmifl, farkl› nitelik ve niceliktebir toplumsal taban oluflturmufltu. ‹slam'›n sonraki tarihini genifl öl-çüde etkileyip yön verecek siyasi, idari, sosyo-kültürel, kurumsal,hukuki ve dini alanda de¤iflimler mevali dinamizminden do¤du.Özellikle demografik ve kültürel bak›mdan ordugâh flehirlerde anaunsur haline geldiler. Arap egemenleri ve yöneticileri için tehlikeoluflturdular.Boyunduruk alt›na al›nm›fl mevali kitlesi, fetihlerin ilk floku atlat›ld›k-tan sonra, efendileri Araplarla eflit haklara sahip olma çabas› içinegirdiler. Teorik bak›mdan bu mümkündü. Zira, eski komünal top-lum an›lar›n›n silik izlerini tafl›yan ‹slam anayasas› Kuran'›n baz› ayet-leri ile peygamber hadisleri, "Allah'a ba¤lanma d›fl›nda Arap ileAcem aras›nda bir fark olmad›¤›n›, Müslümanlar›n kardefl ve eflit ol-duklar›m" savl›yordu.‹ster Müslümanl›¤› gönüllü kabul edip mümin s›fat›n› tafl›s›n, istersesadece diliyle ikrar edip Müslüman tasnifi içinde de¤erlendirilsin; ye-ni dine giren mevali, ‹slam'dan çok daha köklü yüksek uygarl›klar›n(Antik Mezopotamya'da Sümer, Babil ve ‹ran'da Sasani), eski dinle-rin ve kültürlerin mirasç›s›yd›lar. ‹slam'› yorumlarken de bu miras› re-ferans noktas› olarak ald›lar.(...)

‹slam aristokrasisineve fleriat düzeninekarfl› ilk halk isyanlar›

Page 96: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

‘devrimci’ rolü ve burjuva egemenli¤in kurulmas›ndaki‘düzen kurucu’ rolü, esas›nda bu iki temel ifllevdenkaynaklanmaktad›r. Eski feodal düzenin y›k›lmas› veyeni kapitalist düzenin kurulmas› sürecinde bu iki te-mel ifllev koflullara ba¤l› olarak çeflitli siyasal nitelik-lere bürünmüfltür. Bu bak›mdan burjuva laikli¤in herzaman devrimci, ilerici nitelik tafl›d›¤› söylenemez.

Burjuvazinin, kapitalizmin geliflme flartlar›na ba¤l› ola-rak, sermayenin mutlak zaferi u¤runa iflçi s›n›f›n›n dev-rimci hareketleri karfl›s›nda gerici kanl› ittifaklara gir-di¤i s›kça rastlanan tarihsel bir olgudur. Bu süreçlerde,kapitalist sistem statükocu, muhafazakar, gerici, faflistnitelikler sergilemektedir. Bu gibi durumlarda ço¤u za-man, eski dinsel düzenin dinsel yasalar› oldu¤u gibi la-ik dünyaya aktar›lm›flt›r. Buralarda egemenli¤in kayna-¤› de¤iflmekle birlikte, dinsel egemenli¤in araçlar› bur-juvazinin daha çok ifline gelmifl ve korunmufltur. Din-sel iktidarlar ve özneler aç›k tehlike olmaktan ç›kt›k-tan sonra, dinci gericili¤in kulland›¤› yöntem ve araç-lar laik iktidarlarca rahatl›kla kullan›lm›flt›r. Kapitaliz-min geliflim seyrine ba¤l› ve onun bir gere¤i olarak,yeni gerici ittifaklar›n s›n›fsal temelleri iflte bu nokta-larda oluflmaktad›r. Din ve devlet, yeni burjuva iktidar-lar›n yükseliflinde karfl›l›kl› olarak birbirini güçlendirengerici ittifaklara girmektedir. Örne¤in “laikli¤in yozlafl-m›fl biçimi” olarak söz edilen ‘laikçilik’, “dinin devletgüdümünde oldu¤u laiklik tipidir”. Bu, laikli¤in kötüve yanl›fl bir uygulamas› olarak gösterilir. “Frans›z ti-pi laiklik” ve bundan esinlenen “Türk tipi laiklik”tenbunun örne¤i olarak söz edilir.44 Ancak, bu liberal elefl-tirmenlerin gözden kaç›rd›klar›(!) bir gerçek, “Türk ti-pi laikli¤in”, Frans›z benzerinden temel fark›d›r.Türkiye’de, din sadece gerici iktidarlarca denetim alt›-na al›n›p kullan›lmam›fl; zamanla devlet de dinin dene-timi alt›na girerek dincileflmifltir. fiimdi kendileri de bugözden kaç›rd›klar› kamp› desteklemektedirler.

Sonuç olarak laiklik, soyut evrensel bir ilke olarak herkoflulda mutlak savunulamaz. Laikli¤in tarihsel kaza-n›mlar›, ona yeni devrimci içerik ve biçimler kat›laraksavunulabilir. Bu da ancak, sermayenin ve dinin herçeflit tahakküm biçimine karfl›, laikli¤i, yeni proleter-halkç› devrimci süreçlerin etkin militan bir mevzi-i haline getirerek olanakl›d›r.

3. Türkiye’de laiklikTürkiye’de ‘Laik Sistemin’ kurulufl dönemi olarak1919-1945 y›llar› aras› gösterilir. Asl›nda laik reform-lar, ideal flekliyle bu dönemde Cumhuriyet’in kurucukadrolar›n›n zihninde ortaya ç›km›fl de¤ildir. TanzimatFerman›’ndan (1839) beri Osmanl› bürokrasinde a¤›r

ad›mlarla geliflen bir laikleflme süreci söz konusudur.55

Fakat sisteme laik niteli¤ini kazand›ran bütünsel radi-kal ad›mlar 1919 sonras› at›lm›flt›r. 1919-1923 aras›Cumhuriyet Halk Partisi’nin oluflumu ve sürece etkinmüdahalesi, saltanat›n kald›r›lmas› ve Cumhuriyet’inilan› gerçekleflmifltir. Bu dönemde, modern rejimin yö-nü belirlenmifl ve temel kararlar al›nm›flt›r. 1923-1930aras›nda laik reformlar›n h›zla uygulamaya sokuldu¤udönemdir. Hilafetin kald›r›lmas›, e¤itim ve ö¤retimindinsel cemaatlerden al›narak ö¤retim birli¤inin sa¤lan-mas›, tekke ve tarikatlar›n kapat›lmas›, fleriat yasalar›yerine medeni, ceza ve ticaret yasalar›n›n getirilmesi,fieriat ve Evkaf Vekaleti yerine Diyanet ‹flleri Baflkan-l›¤›’n›n kuruluflu, metrik sistem, k›yafet reformu, Latinalfabesi ve Anayasa’dan “devletin dini ‹slam’d›r” ifa-desinin kald›r›lmas› hep bu süreçte, yukardan devlet zo-ruyla gerçekleflmifltir (“yukardan devrim”). 1930-1945dönemi ise, laik reformlar›n yerlefltirildi¤i ve yeni birTürk kültürünün yayg›nlaflt›r›ld›¤› y›llard›r.66 Laiklik ilkkez terim olarak 1931 y›l›nda CHP’nin üçüncü kongre-sinde dile getirilmifl, tüzü¤e konmufl ve 1937’de Alt› ‹l-ke’yle (Alt› Ok) birlikte ilk kez Anayasa’ya konmufltur.

Gerçi ulusalc›-laik Kemalistler taraf›ndan 1950 sonras›Demokrat Parti’nin iktidar y›llar› “dinci gericili¤in geridönüflü” ve “karfl› devrim y›llar›” olarak gösterilir; amadaha 1948 ve 1949’da ilkokullarda din dersleri okutul-mas›, imam hatip kurslar›n›n ve ilahiyat fakültelerininaç›lmas› CHP iktidar› taraf›ndan sa¤lanm›flt›.

1919-1950 dönemi, Türkiye’ye özgü bir laiklik tipinintemellerinin at›ld›¤› dönemdir. Diyanet ‹flleri Baflkanl›-¤› kadrolaflmas› arac›l›¤›yla “dinci kitlelerin memurlafl-t›r›lmas›na dayanan dolambaçl› bir yolla, dinin, devlettaraf›ndan denetimi olarak düflünülmüfltür.”77 Tersindenbak›l›rsa, bugün ülkemizin en ciddi sorunlar›ndan biriolan ‹slamc› gericili¤in kurumsal toplumsal temeli ge-ne bu y›llarda güçlendirilmifl oluyordu.

1923 Devrimi sonras› “tek parti yönetimi alt›ndaki kü-çük burjuva diktatörlü¤ü”, yar›m kalm›fl da olsa, ta-rihsel olarak, milli demokratik devrime özgü ad›mlaratarak, ülkenin kapitalistleflme sürecinin önünü açm›fl-t›r. Ne var ki, somut-özgül koflullarda dayand›¤› s›n›f-lar›n ç›karlar›n› ve ideolojisini temsil eden bask›c› birdevlet yap›s› ortaya ç›karm›flt›r. ‹flte dönemin laiklikanlay›fl› ve uygulamalar›, ülkenin politik tarihinin de-vimci kazan›mlar hanesine yaz›lmakla birlikte, küçükburjuvazinin bütün karars›zl›¤›n›, f›rsatç›l›¤›n› ve iflbiti-ricili¤ini yans›tmaktad›r. K›sa sürede emperyalizmin vefeodalizmin temsilcileriyle uzlaflan küçük burjuvazi,kendi iktidar ve uzlaflma temelini güçlendirmek için bir

94

LA‹KL‹K

Page 97: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

yandan dini denetim alt›na almaya çal›flm›fl, öte yan-dan da Siyasal ‹slam’la iflbirli¤i yapm›flt›r. Bütün bun-lar, sonuçta, Türkiye’ye özgü bir laiklik biçiminin olu-flumuna hizmet etmifltir. Egemenli¤in dinsel kayna¤›de¤iflmekle ve dinsel iktidar odaklar›n›n gücü zay›fla-t›lmakla birlikte, Türkiye kapitalizminin yeni egemen-lik tipinin kuruluflunda Siyasal ‹slam’›n rolü 1950’leredo¤ru yeniden artmaya bafllam›flt›r.

Demokrat Parti iktidar›yla bafllayan 1950-1980 aras› dö-nemi, laikli¤in, bir devlet biçimi olarak sömürge tipifaflizmin ipote¤i alt›na al›nd›¤› y›llard›r. ‹slamc› gerici-li¤in, yeni sömürgecili¤e h›zla uyarlanarak, iktidar›n si-yasal, toplumsal ve ekonomik temelini güçlendirmesive buna ba¤l› olarak kendisinin de ola¤anüstü büyü-mesi noktas›nda bir s›çrama yaflanm›flt›r. Yine Diyanet‹flleri Baflkanl›¤›’n› onaylayan, asl›nda ilerici yönleriylebilinen 1961 Anayasas›’ndan sonra, 1965’te Diyanet’eba¤l› Kuran kurslar› sayesinde tarikatlar devlette kad-rolaflma noktas›nda s›çrama kaydettiler. Tarikat üyeleridevletin maafll› memuru haline geldi. Keza “laikli¤inödünsüz savunucusu”(!) olan TSK’nin yürüttü¤ü 12 Ey-lül faflizmi ve 1980-1990’l› y›llar ‘Türk-‹slam Sentezi’ve ‹slamc› gerici¤in en h›zl› büyümeyi kaydetti¤i sü-reçtir.

Sonuç olarak, bu dönemde, ezan›n Türkçelefltirilmesi veyeniden Arapçalaflt›r›lmas›, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›,‹lahiyat Fakülteleri, ‹mam Hatipler, Kuran kurslar›,

okullarda din dersleri, k›l›k k›yafet sorunlar› (‘türban’)ve nüfus cüzdanlar›ndaki din hanesi hep tart›flmal› ka-rarlar›n, uygulamalar›n ve yasalar›n konusu olmufltur.Türkiye’nin yeni sömürgelefltirme sürecinde, emperya-lizm ülkenin en gerici unsurlar›yla uzlaflarak yeni birs›n›fsal ittifak temeli ortaya ç›karm›flt›r. Üzerinde ‘Oli-garflik Diktatörlü¤ün’ ve ‘Sömürge Tipi Faflizmin’ yük-seldi¤i bu gerici s›n›fsal-siyasal ittifak temeli, laikli¤ide bu gerici siyasetin hizmetine koflmufltur. Gerek sö-mürge kapitalizmin örgütlemesinde, gerek SosyalistBlok’a karfl› ‘Yeflil Kuflak’ hatt›n›n örgütlenmesinde,Siyasal ‹slam, egemenlerin en önemli iflbirlikçisi olmufl-tur. Bu iflbirli¤i hem siyasal iktidar›n kurumsal-toplum-sal temelini güçlendirmifl hem de ‹slamc› gericili¤indevlet eliyle büyümesini sa¤lam›flt›r.88 1945’lerden2000’lere bütün yeni sömürgecilik tarihi boyunca, laik-lik, sömürge tipi faflizmin ipote¤i alt›nda, onun laik ik-tidar ayg›t›n› ve temelini oluflturman›n arac› olarak Tür-kiye’ye özgü bir niteli¤e bürünmüfltür.

4. Neoliberal yeni sömürgecilik ve Kemalist laikli¤in kriziModa söyleyiflle, “‹slam’›n büyük geri dönüflü” ya da“irtican›n hortlamas›” gibi de¤erlendirmeler, laikli¤inkrizinin temel nedeniymifl gibi sunulmaktad›r. Bu yak-lafl›mlar bugünün s›n›f savafl›mlar›nda Siyasal ‹slam’›nrolünü kavramaktan uzakt›r: sorunun sadece bir yan›naodaklanarak, Türkiye’de s›n›f savafl›m›n›n ve iktidar ça-

95

LA‹KL‹K

1919-1923 aras› Cumhuriyet Halk Partisi’nin oluflumu vesürece etkin müdahalesi, saltanat›nkald›r›lmas› ve Cumhuriyet’in ilan›gerçekleflmifltir. Budönemde, modern rejimin yönü belirlenmifl ve temelkararlar al›nm›flt›r.1923-30 dönemindeise laik reformlar h›zlauygulamaya sokulmufltur.

Page 98: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

96

LA‹KL‹K

Demokrat Parti iktidar›ylabafllayan 1950-1980 aras›dönemi, laikli¤in, bir devletbiçimi olarak sömürge tipifaflizmin ipote¤i alt›na al›nd›¤› y›llard›r. Bu dönemde ‹slamc› gericili¤in, yeni sömürgecili¤e h›zlauyarlanarak, iktidar›n siyasal, toplumsal ve ekonomik temelini güçlendirmesi ve bunaba¤l› olarak kendisinin deola¤anüstü büyümesi noktas›nda bir s›çramayaflanm›flt›r.

t›flmalar›n›n bugünkü niteli¤ini göz ard› etmektedir.Kriz noktas›nda vurgulanmas› gereken, bir zamanlarbast›r›lm›fl olan ‹slamc›l›¤›n geri dönüflü de¤il, bütünüy-le Siyasal ‹slam’›n yeni iktidar blo¤unun oluflumunda-ki rolüdür. Bununla birlikte, yeni iktidar blo¤unun si-yasal, ideolojik, toplumsal ve ekonomik temellerinioluflturan dinsel gericilik, elbette gericili¤e karfl› müca-

delenin hedefini oluflturmaya devam etmektedir. Sony›llarda, Türkiye’de, devlet sistemi ve bunun temel ya-p›sal unsuru olan Kemalist Laiklik, Cumhuriyet tarihiboyunca egemen s›n›flar aras› iktidar çat›flmalar› teme-linde en derin krizini yaflamaktad›r. Kriz, radikal mü-dahalelerin imkans›zl›¤›ndan dolay›, mutabakat esas›nadayanarak, uzun ve sanc›l› bir dönüflüm süreci içinde

Page 99: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

çözülmeye çal›fl›lmaktad›r. Oligarflinin çeliflkili yap›s›,krizin ve istikrars›zl›¤›n süreklili¤i ve uzlaflmalar›n (mu-tabakat) kal›c› olamay›fl› gibi nedenlerle kriz çözüleme-di¤i gibi iyice derinleflmektedir.

Neoliberal yeni sömürgecilik temelinde, sistemin krizi-ni derinlefltiren iki temel güçten söz edilebilir: neolibe-ralizm (dönüflüm program›) ve Siyasal ‹slam (dinci ge-ricilik).

Neoliberal dönüflüm program›, “devletin küçültülmesiprojesi” çerçevesinde devlet sistemini de¤iflime zorla-maktad›r. Gene devlet eliyle yürütülen proje, Ulusalc›-Kemalist-Laiklerin iddia ettikleri gibi, “üniter devleti”ortadan kald›rmamakta, tersine egemenlik iliflkilerini de-¤ifltirerek devleti daha da etkinlefltirmektedir. Asl›ndadevlet iktidar› el de¤ifltirmektedir. Devlet sisteminin de-¤iflimi, kamusal alan›n dönüflümüyle tamamlanmaktad›r.E¤itim, sa¤l›k, bar›nma, beslenme, enerji gibi temel ka-musal hizmetlerin piyasalaflt›r›lmas›yla halk, kamu-sal/toplumsal haklar›ndan yoksun b›rak›lmaktad›r. Buzamana dek sosyal devlet uygulamalar›yla karfl›lanantemel kamusal gereksinimler, böylece sermayenin açgözlü insaf›na terk edilmekte; paras› olmayana yaflamaflans› b›rak›lmamaktad›r. Son olarak, ‘yönetiflim strate-jilerine’ ba¤l› olarak, toplumsal parçalanma, cemaatlefl-tirme, STK’laflt›rma ve kimlik siyasetiyle iflçi s›n›f›n›nve halk›n siyasal-toplumsal bütünlü¤ü parçalanarak dev-rimci bir güç olmaktan ç›kar›lmaktad›r. Böylece, halkdevrimci bir özne olarak tamamen sistemin d›fl›na iti-

lirken, ulusalc› laik güçler statükocu/savunmac› bir ko-numa çekilmekte, ‹slamc›-liberal güçler ise tamamenbelirleyici konuma yükselmektedir.

Belirleyici konuma yükselen bir baflka güç ise ‹slamc›gericiliktir. Yüzy›llard›r derin toplumsal köklerden bes-lenen ‹slamc› gericilik, Cumhuriyetin bafl›ndan beri ege-men laiklik politikalar› taraf›ndan denetim alt›nda tutul-mufl ve desteklenmifltir. Karfl›s›na ç›kan imkanlar› iyide¤erlendiren ‹slamc› hareket, devlet olanaklar›na tutu-narak devlet içinde ciddi oranda kurumlaflm›flt›r. ‹slam-c› sermayenin kendi çizgisinde yaratt›¤› birikimlere, birde neoliberal piyasan›n sundu¤u olanaklar eklenince, ‹s-lamc› sermaye art›k belirleyici bir güç olmaya baflla-m›flt›r. Üstelik ‘Yeflil Kuflaktan Il›ml› ‹slam’a, ‹slamc›gericilikle iflbirli¤ine giren emperyalizm sayesinde Si-yasal ‹slam, gücünü iyice pekifltirmektedir.

Neoliberal yeni sömürge kapitalizmin geliflimiyle birlik-te, tekelci sermayenin dönüflüm programlar›na koflutolarak Siyasal ‹slam’›n, siyasal, toplumsal, ekonomik veideolojik rolü iyice artmaktad›r. Neoliberal kimlik siya-seti, toplumsal parçalanma, yönetiflim düzenekleri, Tür-kiye toplumuna cemaat tipi örgütlenmeyi dayatmakta-d›r. Bu süreç, en ideal öznesini ‹slamc› hareketin ce-maat tipi örgütlenmesinde bulmaktad›r. Türkiye’de1945-1980 aras›nda yeni sömürgecilikle birlikte geliflenkapitalistleflme araçsal olarak ‹slamc› gericili¤e dayan-makla birlikte onun bir siyasal özne olarak kamusalalan›n d›fl›na sürmüfltü. Toplumsallaflma, kentleflme ve

97

LA‹KL‹K

“laikli¤in ödünsüzsavunucusu”(!) olanTSK’nin yürüttü¤ü 12Eylül faflizmi ve1980-1990’l› y›llar‘Türk-‹slam Sentezi’ve ‹slamc› gerici¤inen h›zl› büyümeyikaydetti¤i süreçtir.

Page 100: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

proleterleflme süreci sonucu artan nispi refah, refahdevleti uygulamalar› ve temel kamusal hizmetlerin dev-let eliyle yürütülmesini getirmifltir. Burada halk›n ge-reksinimlerinin karfl›lanmas›nda ‹slamc› cemaatlerin derol oynamas›n›n yan›nda, as›l olarak bu gereksinimlerkamusal hak ve hizmetler olarak karfl›lanmaktayd›.fiimdi temel kamusal hizmetlerin gene devlet eliyle ne-oliberal y›k›m› ve piyasalaflt›r›lmas›, ‹slamc› cemaatlerikamusal alanda, piyasada ve devletin yeniden yap›lan-d›r›lmas›nda daha fazla öne ç›karmaktad›r. “Sosyal dev-let”in bofllu¤u, ‹slamc› sosyal dayan›flmac›l›k a¤lar›yla,sadaka kültürü99 ve dilencilefltirme düzenekleriyle dol-durulmaya çal›fl›lmaktad›r.

Böylece, fiili olarak, Cumhuriyetin kuruluflundan beriburjuvazinin iktidar›n›n kurumsal, ideolojik ve toplum-sal temelini güçlendiren Siyasal ‹slam, art›k yasal ola-rak da iktidar talep edecek olgunlu¤a ulaflm›flt›r. Laik-li¤e aç›ktan karfl› ç›k›lmamakla birlikte, geleneksel la-ik uygulamalar sorgulanmakta ve tekelci sermaye ege-menli¤inin yeni biçimlerine ba¤l› olarak, yeni bir laik-lik anlay›fl›n›n oluflumu zorlanmaktad›r. Sonuçta yavaflve sanc›l› bir dönüflüm içinde, ‘dinci-muhafazakar-libe-ral bir laiklik yorumu’1100 temelinde sermayenin gerici-li¤iyle ‹slamc› gericili¤inin iflbirli¤i, geleneksel devletyap›s›n› ve rejim biçimini dönüflüme zorlamaktad›r.

5. Laiklik sorunu etraf›nda oluflan

98

LA‹KL‹K

Yine Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n› onaylayan, asl›nda ilerici yönleriyle bilinen 1961 Anayasas›’ndan sonra, 1965’te Diyanet’eba¤l› Kuran kurslar› sayesinde tarikatlar devlette kadrolaflma noktas›nda s›çrama kaydettiler. Tarikat üyeleri, devletin ma-afll› memuru haline geldi.

Page 101: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

kamplaflmaLaiklik krizinin temel dinamizmi egemen s›n›flar aras›iktidar savafl›m›d›r. Çat›flman›n yap›s› ve harekete ge-çirdi¤i güçlere bak›l›rsa, bu çat›flma, devrimci-demok-ratik bir taraf ve ilerici bir olanak bar›nd›rmamaktad›r.Sol hareketin ba¤›ms›z devrimci bir güç olarak müda-hale edemedi¤i bu çat›flmada, egemenler aras› çatlak-lardan yararlanma taktikleri de bir sonuç vermemekte-dir.

Laiklik sorunu etraf›nda oluflan kamplaflmaya ana hat-lar›yla bakarsak:

• Gerçek s›n›fsal ç›karlar› gizleyen “Laiklik-‹slamc›l›k”çat›flmas›, halk›, AKP ya da TSK etraf›nda, ama en

nihayetinde sermaye lehine bir kamplaflmaya zorlamak-tad›r. Bu hakim kamplaflman›n s›n›fsal niteli¤ini ortayaç›karan bir devrimci giriflimin olmad›¤› koflullarda bur-juvazinin çeflitli kanatlar›n› temsil eden ‘Laiklik’ ve ‘‹s-lamc›l›k’ ideolojisi halk aç›s›ndan inand›r›c› bulunmak-tad›r (hegemonya). ‘Laiklik-‹slamc›l›k’ çat›flmas›, neoli-beral yeni sömürgecili¤in krizinde, flu ya da bu ege-men s›n›f lehine dönüflümün ideolojik meflruiyet araç-lar›n› sunmaktad›r.

• ‘Egemen laiklik anlay›fl›’, öncülü¤ünü TSK ve ulu-salc›lar›n yapt›¤›, tarih boyunca de¤iflik biçimlere bürü-nen ‘Kemalist Laiklik’ gelene¤ini sürdürmektedir. Libe-rallerin ve ‹slamc›lar›n, “Frans›z tipi laiklik”, “militan-

99

LA‹KL‹K

Siyasal ‹slam, yasal olarak da iktidar talep edecek olgunlu¤a ulaflm›flt›r. Laikli¤e aç›ktan karfl› ç›k›lmamakla birlikte, gele-neksel laik uygulamalar› sorgulanmakta ve tekelci sermaye egemenli¤inin yeni biçimlerine ba¤l› olarak, yeni bir laiklik anla-y›fl›n›n oluflumu zorlanmaktad›r

Page 102: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

mücadeleci laiklik” ya da “çat›flmac› laiklik” dedikleriyürürlükteki bu laiklik anlay›fl›, tarihsel süreç içinde,yukardan burjuva devriminin, küçük burjuva diktatörlü-¤ünün ve bir devlet biçimi olarak sömürge tipi fafliz-min örgütlenmesinde etkin, kurucu bir unsur olarak ifl-levler üstlenmifltir. Kendi iktidar›n› sarsan neoliberaldönüflüme statükocu bir noktadan karfl› ç›kt›¤› için ide-olojik krizi sürekli derinleflmektedir. Ayr›ca bu laiklikçizgisinin, ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadele bayra¤›n›nresmi-kurumsal sahipli¤ini yapmas›, devrimcilerin vesosyalistlerin elefltirel sorgulamalar›n› sürekli bask› al-t›nda tutmakta ve bir eziklik duygusu yaratmaktad›r.

• Devrimci elefltirinin yoklu¤unda, laikli¤i krize sokan,asl›nda krizi görünür hale getiren ‹slamc› hareket veneoliberal ittifak›n dönüflüm program›d›r. Siyasal

‹slam’›n Ortado¤u’da emperyalist iflgal ve savafla karfl›direnifl hareketindeki etkin tavr› ve emperyalist ‘Il›ml›‹slam’ projelerinin hedefi olmas›, “devrimci ‹slam” ya-n›lsamas› yaratmaktad›r. ‹slamc›l›k, Türkiye’de kesinlik-le devrimci-muhalif bir gelenek oluflturmad›¤› gibi, hertürlü gericili¤in teorik, pratik zeminini teflkil etmekte-dir. ‹slamc› hareket baflta ‘laiklik karfl›tl›¤›’ olmak üze-re, içinde çok çeflitli e¤ilimler bar›nd›rmaktad›r. Bunun-la birlikte, ana ak›mlar›n› AKP, Fethullah Gülen Ce-maati, Nakflibendilik, Süleymanc›l›k gibi siyasal-toplum-sal hareketlerin oluflturdu¤u ‹slamc› hareket, Liberaller-den de güç alarak laikli¤in muhafazakar-liberal bir yo-rumunu yapmaktad›r.

• Ba¤›ms›z bir güç oluflturmayan sol-sa¤ Liberalleri, ‹s-lamc›larla iflbirli¤i cephesinde ele almak daha do¤ruolur. Bu kesimler, laikli¤in liberal yorumlar›, örne¤in,Anglosakson (‹ngiliz, Avrupa ve Amerikan tipi) yorum-lar›; yani “bar›flç›l, uzlaflmac›, ço¤ulcu” yorumlar› üze-rinden ç›k›fl aray›fl›ndad›rlar. Bu kesimlerin de, t›pk› ifl-birlikçisi ‹slamc›lar gibi, k›rk y›ll›k sivil toplumcu“devlet elitleri ve toplum/halk çeliflkisi” saptamas› yap-malar› ve bu çeliflkide bireysel özgürlüklerden ve halk-tan yana görüntü yaratarak meflruiyet aramalar› dikka-ti çekmektedir. Zaten bu çevrelerin krizi ve tutars›zl›-¤› da buradan kaynaklanmaktad›r: Bu kesimlerin libe-ral demokratik söylemleri neoliberal gerici faflist ikti-dar ayg›tlar›n›n meflruiyet kavramlar›n› oluflturmaktad›r.

• ‹deolojik kriz, en yak›c› biçimlerde sol-sosyalist ha-reket saflar›nda hissedilmektedir. Sol hareket bugünkügörünümüyle, laiklik konusunda tutarl› bir halkç›-s›n›f-ç› politika, sürükleyici bir militan kitlesel çizgi ve dev-rimci özgürlefltirici bir anlay›fl oluflturmaktan uzakt›r.Türkiye solu, laiklik-‹slamc›l›k karfl›tl›¤›nda oluflan kri-zin yak›c›l›¤›n›n fark›ndad›r. Ne var ki, laikli¤in krizi-ne ba¤›ms›z devrimci bir noktadan müdahale etme ko-numundan uzak olmas›ndan dolay›, egemen kamplafl-man›n etkisinde kalarak, bu kamplaflmada taraf olarakinisiyatif almaya çal›flmaktad›r. Oysa bu çat›flma, do¤a-s› gere¤i, solu güçlendiren imkanlar sunmamakta; ter-sine solun zay›fl›¤›n› beslemekte ve krizini derinlefltir-mektedir. Sol harekette, ülkenin genel kamplaflmas›n›netkisi alt›nda iki ana e¤ilim görülmektedir: Birincisi,“gericili¤e karfl› laikli¤in ve Cumhuriyetin tarihsel ka-zan›mlar›n›n savunusu” noktas›nda Ulusalc›-Kemalist la-iklik çizgisini soldan meflrulaflt›ran e¤ilimdir. ‹slamc›-larla eylem birli¤ine girmeyerek, gericili¤e karfl› müca-delede net s›n›rlar çizen bu e¤ilim, ulusalc› çizgiyle ay-r›m noktalar›n› belirginlefltiremedi¤inden ayn› netli¤igösterememektedir. Genel olarak emperyalizme ve TSK

LA‹KL‹K

Page 103: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

kamp›na karfl›tl›¤› noktas›n-da ‹slamc› harekette dev-rimci potansiyel görerek ifl-birli¤ine yönelen sol kesim-lerse, soldan, ‹slamc› geri-cili¤in toplumsal meflruiyettemelini güçlendirmektedir.Bu kesimler, “anti-emper-yalizm”, “kurulu düzenekarfl› demokrasi mücadele-si” ve “bireysel hak ve öz-gürlükler” noktas›nda ‹s-lamc› gericilik ve liberaller-le iflbirli¤ine gitmektedirler.Bunlar›n yan›nda bir de“ömrünü tüketmifl burjuvabir ilke olarak laikli¤e”tümden karfl› olan ve “Ulu-salc›-Kemalist Laikli¤e”karfl› mücadelesinde ‹slam-c› hareketi destekleyen solkesimler bulunmaktad›r.

6. Devrimci ç›k›fl ve hak mücadeleleri Laikli¤in krizinden ‹slamc›-Liberal ya da Ulusalc›-Ke-malist bir ç›k›fl peflinde olan egemen s›n›flar, kendi çö-zümlerini emekçi s›n›flara dayatmaktad›r. Sol hareket,laikli¤in savunusu ya da reddedilmesi ad›na egemenkamplaflmalar›n etkisi alt›nda kalmaktad›r. Devrimcilerlaikli¤in kazan›mlar›n› mutlaka savunur. Önemli olanbu savunman›n hangi noktadan yap›ld›¤›d›r. Bu savu-nu elbette ki, “fleriat tehlikesi”ne karfl› ulusalc› bir ba-k›fl aç›s›yla faflizmin ipote¤i alt›ndaki Kemalist laikli-¤in savunusu olmayacakt›r. Ya da sorunu bireysel hakve özgürlükler noktas›na indirgeyen, “devletçi statüko-ya karfl›” ‹slamc›-liberal laikli¤in savunusu da olmaya-cakt›r. Ya da laikli¤i bir burjuva ilke diye tümden yad-s›yarak, onun karfl›s›nda direnenlerle, örne¤in sözümona “devrimci ‹slamc› hareketlerle ittifak›n” savunusuda olmayacakt›r.

Bugün laikli¤in devrimci savunusu, ancak laikli¤in kri-zine ba¤›ms›z devrimci bir çizgiyle müdahale ederekmümkün olabilir. Bu krizin gerici taraflar›ndan herhan-gi birinin gölgesinde kalarak bunu yapmak olanakl› de-¤ildir. Bu yaklafl›mlar›n d›fl›nda ba¤›ms›z, devrimci,sosyalist bir laiklik anlay›fl›yla hareket edilmelidir. Dev-rimci bir laiklik anlay›fl›, gelecek toplum projelerine aitideal tasar›mlarla gelifltirilemez. O ancak, krizi devrim-ci do¤rultuda derinlefltiren ve Türkiye toplumunun veemekçi halk›n yak›c› sorunlar›na özgürlefltirici çözüm-

ler üreten devrimci-laik bir halk hareketi olarak gelifl-tirilebilir. ‹slamc› gericili¤e, faflizme ve neoliberalizmekarfl› mücadele böyle bir sürecin ana hareket yata¤›n›oluflturmaktad›r.

Laikleflme sürecinde din ve devlet ifllerinin birbirindenayr›lmas›ndan çok, dinden boflalan yerlerin nas›l veneyle doldurulaca¤› önemlidir. Din, toplumsal hukuksaliliflkileri düzenleyemez. “Din belirli bir ö¤retiden veahlak sisteminden oluflur.1111 ‹nanç sistemleri, de¤er vetaleplerden oluflur. Toplumdaki farkl› inanç sistemleri,de¤iflik ve de¤iflken ilke, kural ve de¤er yarg›lar›ndanoluflur. Laiklik, kifliler aras› de¤il, hukuksal, kamu-sal/toplumsal düzenleyici ilkelerden oluflur.” ‹flte bura-da eflitlikçi ve özgürlefltirici bir düzenlemenin önünde-ki engellerden biri olarak “‹slamc› gericilik” önemli biryer tutmaktad›r. Hele hele neoliberal yeni sömürge fa-flist rejiminin temel bileflenlerinden biri olarak ‹slamc›gericilik, kesinlikle hafife al›nmamas› gereken asli birdüzen gücünü temsil etmektedir.

“‹slam”la “gericili¤in” ve “faflizmin” yan yana an›l-mas› pek çok “inançl› insan›” rahats›z edebilir. ‹slam’ave halk›n inançlar›na sayg›s›zl›k olarak de¤erlendirile-bilir. Ne var ki, baz› istisnai isyanc› hareketleri say-mazsak, bugüne kadar ‹slam’›n siyasal gericili¤i besle-yen niteli¤ini de¤ifltirecek ciddi bir “reform” hareketigeliflmemifltir. Birçok kanl› kitle katliamlar›na, otoriterdevlet uygulamalar›na, özgürlü¤ü k›s›tlay›c›/engelleyicipek çok bask›ya, ‹slam hep kaynak gösterilmifltir. ‹s-lamc› hareket, bugüne kadar hep çeflitli ayr›mc›l›k, eflit-

101

LA‹KL‹K

Page 104: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

sizlik, bask›, ezme ve ezilme iliflkilerinden beslenerekgeliflmifltir. Üstelik bu muazzam gericilik potansiyeli,emperyalizmin, Siyasal ‹slam’› her dönem en gerici bi-çimlerde (Yeflil Kuflak teorisi, Medeniyetler Çat›flmas›teorisi, Il›ml› ‹slam projesi vb.) suiistimal etmesine yolaçm›flt›r. Ne yaz›k ki, bütün bunlar karfl›s›nda ‹slam’›niçinden, bu dinci gericili¤i mahkum edecek, ayr›m çiz-gilerini kesin hatlar›yla çizecek elefltirel/özelefltirel birkarfl› ç›k›fl gerçekleflmemifltir. Tersine dinci gericilikdevlet taraf›ndan hep desteklenmifl ve devlet destekligeliflme ise, ‹slamc› hareketin ifline gelmifltir. ‹slamc›hareketin “devlet”le ve “bireysel hak ve özgürlükler”leimtihan› hep baflar›s›z olmufltur. Baflar›s›zl›k bir yana,ilkesel ahlaki bir ar›nma yaflanamam›fl, güçlü bir taki-yeci-pragmatist kültür gelifltirmifltir. Siyasal ‹slam buhaliyle ülkemizde neoliberal dönüflüm program›n›n ku-rucu öznelerinden biri haline gelmifltir.1122

Neoliberal dönüflümün merkezinde, kamusal alan›n y›-k›m› ve piyasac›, gerici, maço, ›rkç›, sömürücü bir bur-juva kamusall›¤›n inflas› yer almaktad›r. Bu noktada,gerici ‹slamc›-liberal ittifak›n, kamunun tasfiyesini

emekçi s›n›flar ve halk aç›s›ndan y›k›c› bir hareket ola-rak gündeme getirdi¤i bir zamanda, devrimci sosyalistbir laiklik, proleter bir kamusall›k anlay›fl› temelinde,kamunun demokratik biçimde yeniden yap›lanmas›n›nilkelerini pratik bir mücadele çizgisiyle gündeme getir-mek zorundad›r. T›pk› dinci gericili¤e karfl› mücadeleetmeden laiklik savunulamayaca¤› gibi, kamunun eflit-likçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyalist yap›lanmas›u¤runa mücadele etmeden de laiklik savunulamaz.

Kamunun demokratik yeniden yap›lanmas› süreci dev-rimci bir laikli¤in geliflebilece¤i ana yatakt›r ve böylebir yeniden yap›lanma ancak böyle bir laikli¤in gelifl-mesiyle mümkün olabilir. “Devrimci bir laiklik” anla-y›fl›, kamunun demokratik yeniden yap›lanmas› ile zo-runlu karfl›l›kl› iliflki içindedir. T›pk› tek bir demokra-si anlay›fl› olmayaca¤› gibi tek bir laiklik anlay›fl› ol-maz. Laikli¤in verili bir tarihsel dönemde devrimci birniteli¤e sahip olup olmad›¤›, onu ideolojikcephaneli¤inin parças› haline getiren öznenin niteli¤ineve ihtiyac›na göre kurulur. Yani devleti-kamuyu yöne-ten öznenin ihtiyac›na göre. Bu durumda burjuvazininlaiklik anlay›fl›, t›pk› demokrasi anlay›fl› gibi, sömürü-cü bir s›n›f olmas› ve bir sömürücü s›n›f›n yerine birbaflkas›n› koyan bir düzenin iktidar sahibi olmas›ylamaluldür. Burjuvazi yönetim ideolojisini kurarken aslakendisi d›fl›ndaki öznenin (genel anlamda çal›flan s›n›f-lar›n) özgür idaresinin oluflumuna izin veremez. Piyasaideolojisinin içine din-çal›flma-itaat ideolojisini yerleflti-rip, bunlar› kaynaflt›r›r. Üstelik düzenin temel direkle-rinden birisi olan ucuz üretim-ucuz yeniden üretimintemel dire¤i olan aileyi ayakta tutmak ve kad›nlar› nekadar proleterleflirlerse proleterleflsinler toplumsal kim-lik bak›m›ndan aslen anne-ev kad›n› olarak tutabilmekiçin de, burjuvazi, özgürleflme düflman›d›r ve din dos-tudur. Özel mülkiyete dayal› toplumsal iliflkileri mefl-rulaflt›rmak için de demokratik bir kamuyu oluflturmapotansiyeline sahip yegane öznenin özgür hareketini,bask› ve din cenderesi alt›nda tutarak imkans›z k›lma-ya çal›fl›r. Bu sayede iktidar gökten yere burjuvazininkuca¤›na inebilir, ama “özgür eme¤in” yani iflçi s›n›f›-n›n ayaklar›na kadar inemez. Bu noktadan sonra laik-li¤in devrimci savunusu, art›k iflçi s›n›f› siyasetinin te-mel mücadele alanlar›ndan biri haline gelmektedir.

Türkiye halklar› ve toplumu böyle bir mücadeleyi yü-rütebilecek zengin bir dinsel, kültürel ço¤ulluk anlay›-fl›na sahiptir. Bunca k›flk›rtmaya karfl›n bu topraklardahala kan gövdeyi götürmüyorsa, bu zengin kültürün nekadar derinlerde kökleflmifl oldu¤unu göstermektedir. ‹fl-te bu kültürü çoraklaflt›ran ›rkç›, gerici, cinsiyetçi veotoriter dinsel kültürün, temel bireysel özgürlüklere ve

102

LA‹KL‹K

Laiklik krizinin temel dinamizmi egemen s›n›flar aras› iktidarsavafl›m›d›r. Çat›flman›n yap›s› ve harekete geçirdi¤i güçlerebak›l›rsa, bu çat›flmade devrimci-demokratik bir taraf yoktur

Page 105: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)

toplumun eflitlikçi ve özgürlükçü geliflimine karfl› teh-dit oluflturmas›n› önleyecek devrimci bir laiklik anlay›-fl›n›n gelifltirilmesi gerekmektedir. Bu, sosyalist düflün-cenin bütün zenginli¤iyle toplumsallaflmas›n›n mevziile-rinden birini oluflturmaktad›r.1133

‹flçi s›n›f›n›n devrimci siyasetinin bir parças› olarak, hal-k›n ‘devrimci-sosyalist bir laiklik anlay›fl›’ temelinde po-litik bir güç haline gelmesi ve özgürlefltirici bir ç›k›fl›nyarat›lmas› acil bir görev olarak önümüzde durmaktad›r.Bu do¤rultuda laikli¤in savunusu, pratik yans›malar›ndankopuk, soyut ilkesel bir savunu ya da gelecek güzelgünlere b›rak›lm›fl bir ideal proje olamaz. Laikli¤in sa-vunusu, ancak, sermayenin ve ‹slamc› gericili¤in, neoli-beral yeni sömürge kapitalizmiyle karfl›m›za ç›kard›¤› ge-rici ittifak› y›kan gerçek-devrimci bir hareketle olabilir.Bu devrimci militan bir savunudur ve neoliberalizme/em-peryalizme, ‹slamc› gericili¤e ve faflizme karfl› mücade-le görev ve sorumluluklar›ndan ayr›lamaz. Bugün içinhak mücadeleleri, laikli¤in devrimci sosyalist savunusu-nun pratik sürükleyici halkas›n› oluflturmaktad›r.

Temel özgürlükler, ifade ve örgütlenme özgürlü¤ü gibiinsan olmaktan kaynaklanan temel haklard›r. ‹nsan›nbelirleyici niteli¤idir; fakat asla toplumsal haklardan so-yutlanarak ele al›namaz. Çünkü e¤itim, sa¤l›k, bar›nma,beslenme, enerji gibi kamusal/toplumsal haklar, temelözgürlüklerin önkoflullar›d›r. Bunlar insan›n temel nite-li¤inin içinde olufltu¤u ortam› oluflturur. “Sözgelimi, in-san haklar›, herkesin onurlu, eflit ve özgür olarak gü-vende yaflama hakk›na sahip olmas› anlam›na gelmek-tedir. ‹nsanlar›n onurlu yaflayabilmek için özgürlük, gü-venlik ve düzgün yaflam standard› haklar› bulunmakta-d›r: Her birey; medeni, siyasi, ekonomik, sosyal vekültürel haklar›n tümüne sahiptir.”1144 Peki, kamusalhaklar›n ellerinden al›nd›¤› ve insanlar›n piyasan›n in-saf›na terk edilerek açl›¤a, sa¤l›ks›zl›¤a, e¤itimsizli¤e,bar›naks›zl›¤a mahkum edildi¤i koflullarda onurlu, eflit,özgür ve güvenli bir yaflamdan nas›l söz edilecek?

‹flte bunlar devleti ve kamuyu ilgilendirir. Toplumsaliliflkileri düzenleme ve kamu ifllerini yönetme ilkeleriolarak hukukun türetildi¤i temel ilke ve öncüllerdir.“Devletin küçültülmesi” program›yla neoliberal cemaat-çili¤in ‹slamc› gerici cemaatçilikle buluflarak temel ka-musal/toplumsal haklar› sistematik olarak ortadan kal-d›rd›¤› bir süreç söz konusudur. ‹nsanlara onurlu biryaflam olana¤› sa¤layan kamusal/toplumsal hak bilinciyerine, ‹slamc›-cemaatçi-liberal-STK’c› dayan›flma a¤la-r›yla halk, ‘sadaka kültürüne’, ‘dilencilefltirme progra-m›na’ muhtaç hale getirilmektedir. Gerek devlet iktida-r›n›n özgürlefltirici bir laiklik anlay›fl› temelinde örgüt-

lenmesi (demokratik devrim), gerekse, ‹slamc› gericicemaatler taraf›ndan doldurulan toplumsal bofllu¤un öz-gürlefltirici bir toplumsal hareketle doldurulmas›nda, la-iklik, “kapitalizmi y›kan gerçek bir hareket” olarak kar-fl›m›za ç›kar. Ve temel kamusal-toplumsal haklar u¤ru-na yürütülen mücadelede yeni somut anlam ve içerik-lere bürünür. Hak mücadeleleri, s›n›fsal, ulusal, etnik,dinsel, cinsel olarak parçalanarak dinsel-siyasal-sermayegericili¤ine eklenmifl hak yoksunu y›¤›nlar› ve iflçi s›-n›f› topluluklar›n› devrimci toplumsal özne ve özgür in-sanlar olarak bütünlefltirme yetene¤ine sahiptir. E¤itim,sa¤l›k, bar›nma, beslenme, enerji, çal›flma gibi hak mü-cadelesi mevzilerinde laiklik, devrimci bir ilke olaraken somut anlam›n› kazanacak; basitçe “din-devlet ay-r›flmas›n›” de¤il, giderek kamunun demokratik biçimdeyeniden yap›land›r›lma sürecinin en genel ifllerini yö-neten ilke olarak tarih sahnesine ç›kacakt›r.

Dipnotlar1 ‘‹ktidar blok’u içinde “Laiklik-‹slamc›l›k” çat›flmas›, esas olarak, kendi içinde de

çeflitli çeliflki ve ak›flkanl›klar› olan iki ana kamp etraf›nda geliflmektedir: AKP’nintemsil etti¤i kamp, emperyalizm, ‹slamc› sermaye, ‹slamc› hareket, sol-sa¤ lib-eraller ve zaman zamanda tekelci sermayenin (TÜS‹AD’›n) deste¤ini almaktad›r.TSK’n›n temsil etti¤i bloksa, kentli orta s›n›flar, Aleviler, CHP, ayd›nlar ve asker-sivil bürokrasinin deste¤ini almaktad›r. TÜS‹AD, zaman zaman bu kampa dadestek vermektedir. Buna karfl›n, her iki kamp da, neoliberal dönüflümünekonomik program›na iliflkin tam bir görüfl birli¤i içindedir. Bak. “SiyasalYelpaze Yeniden fiekillenirken Toplumsal Muhalefette Aray›fllar” adl› yaz›, Halk›nDevrimci Yolu, 3. (bu say›)

2 Aliefendio¤lu, Y. (2001) “Laiklik ve Laik Devlet”, Laiklik ve Demokrasi, Der.‹brahim Kabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara, 80.

3 Taxier, P. (2001) “Frans›z Laiklik Modelinin Kaynaklar›”, Laiklik ve Demokrasi,Der. ‹brahim Kabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara

4 Aliefendio¤lu, Y. (2001) “Laiklik ve Devlet”, Laiklik ve Demokrasi, Der. ‹brahimKabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara.

5 Turan, N. S. (2009) “Tanzimat Bürokratlar›ndan Jöntürklere: Osmanl› SiyasalYap›s›nda De¤iflim ve Laikleflme”, ‹ktisat Dergisi, S. 502, ‹stanbul. Meflrutiyetlegelen yenilikler, millet sisteminin çözülmesi; ticaret, ceza, kamu ve toprakhukukunda fleriat›n ve cemaatlerin etkisini azaltan yeniliklerin gündeme gelme-si; e¤itimde, sultan karfl›s›nda bürokrasiyi güçlendiren altyap› ad›mlar›n›nat›lmas› gibi örnekler verilebilir.

6 Karpat, K. (2007) Türkiye’de Siyasal Sistem 1876-1980, ‹mge Kitabevi Yay.,Ankara.

7 Vaner, S. (2001) “Laiklik, Laikçilik ve Demokrasi”, Laiklik ve Demokrasi, Der.‹brahim Kabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara, sf.186

8 Bak. “‹slamc› Gericilik: Neoliberal Yeni Sömürgecili¤in Zinde Gücü”, Halk›nDevrimci Yolu, S.2, 2009

9 “Bizim geleneklerimizde sadaka kültürü meflrudur.” Bu ünlü sözü, BaflbakanErdo¤an 29 Mart yerel seçim öncesi bir aday tan›t›m toplant›s›nda söylemiflti.

10 ‘Dinci-liberal bir laiklik yorumu’, devleti, piyasay› ve toplumu neoliberal kurallarve ‹slamc› cemaatler temelinde yeniden de¤erlendiren; dinsel gericili¤i görmez-den gelerek, din sorununu, “bireysel hak ve özgürlükler” çerçevesinde inançserbestli¤ine indirgeyen gerici burjuva dünya görüflüdür.

11 Kuçuradi, ‹. (2001) “Laiklik ve ‹nsan Haklar›”, Laiklik ve Demokrasi, Der. ‹brahimKabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara.

12 Dolay›s›yla dinde reform sorunu, dinsel-toplumsal gericilik sorunu nedeniyle,Müslüman toplumlar aç›s›ndan H›ristiyan Bat› toplumlar›ndan farkl› olarakdevrimin demokratik muhtevas› içinde yer almas› gereken bafll›ca sorunlardanbirisidir. Halk›n Devrimci Yolu, Bildirge, ‹stanbul, 2007

13 “Ç›karken”, Halk›n Devrimci Yolu, S.1, 200914 ‹nsan Haklar› Evrensel Bildirgesi

103

LA‹KL‹K

Page 106: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)
Page 107: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)
Page 108: Halkın Devrimci Yolu (Sayı 3)