ekev akademİ dercİsİ yıl: 9 22 (kış 2005)-------...
TRANSCRIPT
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 28 (1, 2)
)
EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 9 Sayı: 22 (Kış 2005)------- 49
DİNPSÜKOLO~İARAŞT~AEmNDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ
ÜZERİNE KURAMSALAÇlDAN METODOLOJİK BİR BAKlŞ DENEMESİ
Mustafa KOÇ(*)
Özet
Sosyal psikolojik muhtevaya sahip bir kavram olan empatinin tanımı yapılarak kişilerarası iletişim ve empati bağlamında bir iletişim becerisi olarak empatinin kullanım alanlarının açıklandığı makalede, anlama açısından övıellik-nesnellik sorunu çerçevesinde empati ve bunun ampirik bilgi bakımından değeri üzerinde duru/muş ve sonuç olarak; empatinin, din psikolojisi araştırmaları için metodolajik anlamda bir bilgi toplama tekniği olarak kullanılıp kullanılamayacağı tartışılmıştır. Bu bağlamda empatiyle elde edilen bilgilerin, 'bilimsel anlamda ampirik bir bilgi değeri taşıyıp taşıyamayacağına ilişkin teorik bilgiler değerlendirilmiş ve bu durumun, yine bu bilim dalında kullanılan "iç gözlem" metodunun bilimsel açıdan kullanılabilir bir metot olarak kabul edilip edilmemesiyle ilgili bir yönünün olduğu ifade edilmiştir.
Anahtar Kelime/er: Din Psikolojisi, Metodoloji, Ampirik Bilgi, Empati, İletişim·
A MeihodologicalApproach to the Empirical Value of the Empathy in Psychology of Religion Studies
Abstract
The notion oj "empathy" with its psycho-social meaning was defined and its usage· as a communication skill in the cantext oj interpersonal communication and empathy w as explained. The concept of empathyasa qualitative way oj understanding in the context of subjectiveness-objectiveness problem and its value· regarding empirical knowledge were discussed. Subsequently, theoretical considerations on whether the empathy could be used as one oj the methods oj data collection and, if so, whether the data acquired through employing empathy could be considered as scientific knowledge or not were evaluated. It is concluded that the status of the data derived through empathy is related to whether the introspection method is scientifically practicable in the psychological studies oj religion or not.
Key Words: Psychology ojreligion, methodology, empirical knowledge/data, empathy, communication
*) Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Din Psikolojisi Bilim Dalı Doktora (Ph.D.) Öğrencisi (e-pos~: kocmustafa2@mynetcom)
ı
' /.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 29 (1, 1)
50 1 Mustafa KOÇ -----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Giriş . Bilim, olaylan anlama ve açıklama çerçevesinde gerçeği araştırmaya yönelik belli
yöntemler aracılığıyla toplanmış bilgiler bütünü olarak da tanımlanabilir. Bu tanımdan hareketle bilimin, insan-doğa ekseninde evren ve yaşam hakkında sistemli bilgiler bütünü oluşturmaya çalıştığını söylemek mümkündür. Bu anlamda bilimin amacı, evrenin ve yaşarnın kurallannı araştırarak bireyin, çevresiyle uyumunu sağlamaktır 1 . Öte yandan genellikle "bilim" sÖzcüğünden anlaşılan pozitif bilimlerdir. Pozitif bilimlerin amacı ise, belli bir Il}Odel çerçevesinde olgular arasındaki ilişkileri açıklayarak genel kanunlara ulaşabilmektir2. Özetle, pozitif bir bilim olarak insan bilimlerinin de gözlenebilir, nesnel olgulan kendisine konu alan ve aralanndaki ilişkileri genelleme formunda ifade ederek çıkarsarnalarda bulunan sistematik bilgiler bütünü olduğu ifade edilebilir3.
Burada pozitif bilimlerin gelişmesine yönelik temel bir faaliyet alanı oluşturan bilimsel araştırmanın önemi ortaya çıkmaktadır. Bilimsel bir ~ştırmada, tutarlı sonuçlar elde etmek için araştırmaya rehberlik edecek metodolajik bir takım teknik bilgiler gerekir. Bu anlarnda metodoloji, önce bütün bilimlerde uygulanan genel metotlar, sonra bunlara dayanarak her bilimin temel prensipleriyle kendi araştırma konulannın incelenmesinde uyguladığı özel metot ve yöntemler bütünüdür4. Dolayısıyla her pozitif bilimin, kendine özgü yöntem ve tekniklerinden oluşan bir metodolojisi vardır. Bu bağlarnda konulan gereği kullandıklan yöntem ve teknikler birbirinden farklı olsa da her disiplin, amacına ulaşmak için çeşitli bilimsel yöntemler kullanır.
a. Metodotojik Açıdan Ampirik Araştırmalardan Elde Edilen Bilgilerin Psikolojideki Yeri ve Önemi
Bazı çevreler tarafından bilimsel yöntemlerle bir şey yapamaz denilen psikoloji alanında, duyum, algı, öğrenme, düşünme, bellek, zeka, yaratıcılık, gelişim, kişilik, tutum, yetenek, güdülenme, duygu ve heyecan, dil, anormal davranışlar ve bu davranışiann değiştirilmesi gibi birçok alanlarda çalışmalar yapılarak yayınlanmış ve yayınlanmaktadır5. Psikolojideki bu çalışmalarda, deneysel yöntemin yanı sıra bilimsel yöntemin mantık ve ilkelerine bağlı kalınarak uygulanan çeşitli gözlem teknikleri, korelatif teknikler, soruşturma-yoklama-tarama teknikleri, görüşme 1 mülakat teknikleri, yan deneysel teknikler, alan deneyleri ve muhteva analizi teknikleri de kullanılmaktadıı.-6. Söz konusu yöntemlerle toplar.an verilerin güvenilirlik, geçerlilik kriterleri ve genellenebilme sınır-
I) Gökçe, Birsen, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Savıış Yay., 2. Bsk., Ankara-1992, sh. l-2. 2) Seyidoğlu, Halil, Bilimsel Araştırma ve Yavna El Kitabı, Güzem Yay., 8. Bsk., İst., 2000, sh. 3. 3) Gökçe, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, sh.7. 4) Arslantürk, Zeki, Sosyal Bilimciler İçinAraştırma Metot ve Teknikleri, İFAV Yay., 2. Bsk., İst., 1995,
sh. 47-49. 5) Ank, i. Alev, Psikolojide Bilimsel Yöntem, Çantay Kitabevi, 2. B sk., İst., 1998, sh. XVII-XVIII. 6) Ayrıca psikolojide kullanılan yöntem ve teknikler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ank, a.g.e.; Top
sever, Yurda!, PsikolojideAraştırma Deney ve Analiz, E_ge Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., İzmir-1991; Akkoyun, Füsun, ProjektifTeknikler,Ankara U niversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yay., Ankara-1994; ~.ilgin, Nu!"_i, Sosyal Psikolojide Yöntem ve Pratik Çalışmalar:, Sistem Yayıncılık, İst., 1995; Köknel, Ozcan & Ozuğurlu, Kurban, Tıpta Ruhbilim, Taş Matbaası, Ist., 1993; Morıis, Charles, G. & Maisto, Albert, A., Psychology: An lntroduction, Prentice Hall, ll. Bsk., New Jersey-2002, sh. 29-44.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 29 (1, 2)
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKlMINDAN DEGERi ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLO]İK BİR BAKlŞ DENEMESİ - 51
Ian olabildiğince titiz ölçülere göre ifade edilmekte, hiçbir zaman mutlak bir ilişki veya sonuca ulaşıldığı iddia edilmemekte, doğruluk dereceleri her zaman tartışılabilecek olan belirli olasılık oranlanndan bahsedilmektedir.
Yukanda ifade edilen tekniklerde, sayılada ve niteliklerle ilgili ölçümler veya çeşitli kategorilere ayırma işlemleri uygulanmaktadır. Bu anlamda herhangi bir araştırmadan elde edilen bir sonucun sayılara yani ölçmeye dayandırılması, bu sonucun anlaşılmasım ve sınanmasım kolaylaştırarak anlam belirsizliklerini azaltmaya yönelik önemli bir girişimdir. Dolayısıyla araştırmadaki verileri ölçme ve elde edilen sonuçlan, sayısal olarak ifade etmek de bilimsel yöntemin ilkelerinden biridir. Bu bağlamda psikolojide, ölçme teknik ve araçlannı yapılandırmaya ve geliştirmeye yönelik bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu noktada psikolojinin yaşadığı bir takım önemli güçlükler de yok değildir. Bu güçlüklerden birisi, somut bir nitelik taşımadığı ileri sürülen öğrenme, zeka, içe dönüklük, özgüven, yaratıcılık, depresyon, stres ve kaygı gibi kavramlarla ilgili geçerli ve güvenilir ölçümler yapabilmek için kriterler tespit etmektir. Bu anlamda psikolojide, çeşitli teoriler açısından zeka, içe dönüklük, kaygı gibi kavramlar, laboratuvar, gözlem ve anket gibi yöntemler aracılığıyla belirli davranış biçimlerinde ifade edilerek, bu davranış biçinileri bir gözlemin veya bir ölçeğin birimleri haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bugün gelinen nokta itibariyle psikolojinin bu konularla ilgilenen "psikometri" adı altında bir alt uzmanlık alanı olmasına rağmen bu alanda çözülmesi gereken daha birçok problem vardır7.
Deneysel psikolojinin alanı, genel psikolojinin alt dallanndaki deney işlemlerine elverişli olan zemini hazırlamaktır. Eğer psikolojidekullanılan deney yöntemi, bazı açılardan başansızlığa uğramışsa bu durum, metodun bizatihi kendisinden değil, daha ziyade me~ot ve konu aynlıklan birbirine kanştırılıp psikolojik deneyiere yeterli teorik hazırlık yapılmadan başlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda deneyin sağladığı veriler, ancak teoriyle ilişkisi çerçevesinde bir değer ve anlam taşır. Öte yandan bugün
. psikolojidekullanılan birçok teorinin, açık bir şekilde formüle edilemediği ise bilinen bir· gerçektir. Ancak teoriler, üzerinde çalışılıp daha çok netlik kazandıkça bireyin tüm etkin- . liklerini kapsayan ve kesin deneylede doğruluğu saptanan genel kanunlara ulaşılma düzeyi de artacaktır8.
b. Din Psikolojisi Araştırmalannda Kullanılan Yöntem ve Metotlar Din psikolojisi, din! olgu ve olaylan araştıran bir insan bilimidir. Genel eğilim itiba
riyle dini, psikolojik bakış açısıyla inceler. Böylece, bireyin psikolojik yaşayı ş ve davranışlan içerisinde dini nitelik taşıyan her belirtiyi inceleme konusu yapar. Hareket noktası somut insan olduğu için, dilli izahlarla sınırlı olan "dilli bilimler'' den farklı bir bakış açısına sahiptir. Dini yaşayış ve davranışın gerek yapı ve muhtevasım, gerekse buna katılan psikolojik fonksiyon ve süreçlerini bir bütün olarak ele alan din psikolojisi, psikolojinin çeşitli alanlarinda ortak olarak kullanılan bilimsel metotlardan yararlanır. Genellikle dilli yaşayış ve davranışa duygu, düşünce ve irade gibi bütün psikolojik fonksiyon-
7) Ank, Psikolojide Bilimsel Yöntem, sh. III-XVI
8) Zangwill, O. L., Modern Psikolojinin Gelişimi, (Çev. Y. Özakpınar), Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yaf., Konya-1990, sh. 2-6
' !·
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 30 (1, 1)
ı:
521 Mustafa KOÇ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
lann ve süreçlerin katkıda bulunduğu kabul edilir. Bu bağlamda, bireyin din! boyutunun araştırılması, onun her yönünün araştıniması anlamına gelir. Din, bireyin bütününe nüfuz edici bir özelliğe sahip olduğu için birey dinini bütün varoluş durumlan içerisinde yaşayabilmektedir. Dolayısıyla bireyin dilli yaşayışmı duygu, düşünce ve tasavvurlar, ilgi ve eğilimler, istek ve idealler, hareket ve faaliyetler, törenler, sosyal ilişkiler, ahiili ve estetik yönelişler gibi bireyi tanımlayan bütün sosyo-psikolojik süreçler içerisinde izlemek mümkündür. Bireyin dine yönelmesi, onu içselleştirerek aşamalı olarak kişiliğiyle bütünle_ştirrnesi ve bütün davranışlafında dinin etkisini yansıtması bakımından din psikolojisi, bireyin kişiliğinin bütün yönlerini içine alan bir araştırma alanına sahiptir. Bu bağlamda din! eğilim ve kabiliyet~ dini ilgi ve istekler, dilli duygu ve tecrübeler, dini inanç ve tutumlar, dua ve ibadetler, tövbe ve hidayet, dinden kopma ve inançsızlık, mistik ve tasavvufi yaşantılar gibi konular din psikolojisinin başlıca araştırma konulannı oluşturur9.
Konuya metodoloji perspektifinden bakıldığında din psikolojisinin kullandığı araştırma metot ve yöntemleri, psikolojinin çeşitli alt dallannda ortaklaşa kullanılan metotlar olup, bu metotlar farklı yaklaşım biçimlerine göre çeşitli şekillerde tasnif edilmiştirlO. Bu makalede, adı geçen bilim dalının metodolojisi ele alınırken konuyla ilgili daha net bir tablonun ortaya çıkanlması bakımından Hökelekli tarafından yapılan tasnifler dikkate alınmıştır. Bu bağlamda din psikolojisiyle ilgili elde edilen bilgilerin toplanması ile bunlann düzenlenip yorumlanması iki ayn aşama olarak değerlendirilecek olursa, bunlann ilki olan bilimsel araştırmaya ilişkin bilgi toplama araç ve teknikleri; kişisel dokümanlar, anketler, testler, mülakatlar, semantik tahliller, dini metinlecin incelenmesi ve deney yömemleridir.
Yukanda belirtilen çeşitli tekniklerle elde edilen din psikolojisi verilerinin belli yaklaşım ve görüşler çerçevesinde düzenlenmesi ve sistemleştirilmesi, daha sonra da bunlann yorumlanması, araştırmanın bir başka metodolajik aşamasını meydana getirmektedir. Bu düzenleme çeşitli şekillerde olabilir. Örneğin, dilli yaşayış ve davranışlar genel psikolojinin sistematiğine uygun tarzda, psikolojik foriksiyorilarla ilişkileri esas alınarak dini tecrübe, dini motivasyonlar şeklinde sıraya konulabilir ya da belirli kişilerin veya gruplann dini yaşayışlan belli kategoriler altında ele alınarak tipolojiler oluşturulabilir. Bu tipolojiler, dindar bireylerin kişilik, karakter ve davranışlan açısından olabileceği gibi, yaşanan dinin motivleri ve mekanizmalan ile yaşayışın şiddet ve derinliği açısından da kategorize edilebilirll.
9) Yavuz, Kerim, "Din Psikolojisinin Araştınna Alanları", A.Ü.I.F.D., Erzururn-19S2, S.5, sh. SS~ 104; Annaner, Neda, Din Psikolojisine Giriş-I, Ayyıldız Matbaası, Ankara-19SO, sh. 9-13; Egemen, B. Ziya, Din Psikolojisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara-1952, sh. 16-21; Godin, A., "Batıda Din Psikolojisi Çalışmalan", (Çev. H. Hökelekli), Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi, İst, 1979, S.6, sh. 23-26.
10) Örnek ~nifler için aynca bkz. Yavuz, Kerim, "Din Psikolojisinde Metot Meselesi ve Yeni Gelişmeler", A.U.l.F.D., Ist, 19S6, S.7, 153-1S3; Annaner, a.g.e., sh. 44-70; Peker, Hüseyin, Din Psikolojisi, Sönmez Matbaası, Samsun-1993, sh. 35-44; Şentürk, Habil, Din Psikolojisi, Esra Yay., İst., 1997, sh. 65-6S; Egemen, Din Psikolojisi, sh. 24-50; Aynca krş. Strung, O. J., "Hümanistik Dillİ Psikoloji: Din Psikolojisinde Yeni B:r Bölüm", (Çev. M. N. Kula), U.Ü.i.F.D., Bursa-1992, S.4, sh. 347-354.
ll) Yavuz, a.g.m., sh. 1S2
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 30 (1, 2)
i~
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERi ÜZERİNE KURAMSAL AÇlDAN METODOLO]İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - 53
Belli kategoriler altında toplanan dini olayiann açıklanması ve yorumlanması, daha ziyade bunlann sebeplerinin ve etkilerinin ortaya konulması amacına yönelik olarak yapılan çalışmalardır. Bu konuda yöntem olarak kullanılan başlıca yaklaşımlar ise: gelişime dayalı yorumlama; genetik metot, fenomenolojik yorumlama; dinamik metot, biyolojik ve pragmatik yorumlama metodu ve psikanalize dayalı yorumlama mc~otlandırl2.
Özetle din psikolojisi, dini açıdan yaşanan gerçeklerin bilimidir, diye tarif edilebilir. Bu da onun, dinin insani yönü olan sübjektif din ile meşgul olduğunu, ilahYaşkın yönünü ise ilgili olan dini bilimiere bıraktığını gösterir. Dolayısıyla bu bilim dalı geçmişte yaşanmış, günümüzde yaşanmakta olan dini hayatı anlamaya ve yorumlamaya çalıştığı için ona bir anlamda dini inanç ve yaşayışın psikolojisi de denebilir. Bu sebeple din psikolojisi yukanda da ifade edildiği gibi çok geniş bir araştırma alanına sahip olduğu için bilim dünyasına oldukça önemli katkılarda bulunabilir. Bu bağlamda özellikle dini bilimIerin yeni bir bakış açısı kazanmasında din psikolojisine önemli görevler düşmektedir. Öte yandan din psikolojisi, gelecekte toplumun dini hayatının oluşmasında yönlendirici bir etkisi olan din eğitimcileri ve din sosyologlan için de vazgeçilmez bir bilim dalıdır. Özelde ise İslam dininin birey ve toplum açısından ortaya koyduğu evrensel değerlere iyice nüfuz edebilınek için söz konusu değerlerin psikolojik açıdan yorumlanmasında ihtiyaç duyulacak bir bilim dalıdırl3.
Bu makalede, yukanda ifade edilen hedeflere ulaşabilmek için din psikolojisinde yapılacak araştırmalara metodolajik anlamda bir destek sağlamak amacıyla sosyal psikolojik bir muhtevaya sahip olan 'empati' kavramının ampirik bilgi bakımından bir değer taşıyıp taşımadığı tartışılmaya çalışılacaktır. Bu amaçla önce kavramsal analiz yapılacak, daha sonra söz konusu ilişki üzerinde değerlendirmeler yapılacaktır.
c. Sosyal Psikolojik Bir Kavram: Empati Yunanca' da bir konuda becerikli ve deneyimli olma anlamına gelen empati/empathy;
başkalannın düşünce ve duygulan ile bunlann muh~emel anlamlannın objektifbir şekilde farkında olunması veya karşısındakinin duygu ve düşüncelerini temsili olarak yaşan- · maya çalışılması durumudur. Bu haliyle hem bilişsel hem de duygusal bir süreç olan empatİ, bireyin kendini karşısındakinin durumunda hayal etmesi ve kendi benzer deneyimlerini hatırlamasıyla gerçekleşen bir süreci ifade eder. Bunun yanı sıra empati, zor durumda olanlara yardım etme gibi bu duygu ve düşünce paylaşımına uygun tepkileri de üretirl4. Karşıdaki bireyin duygu ve düşüncelerini kendininmiş gibi algılamak, kendini karşıdaki bireyin yerine koymak anlamına gelen empati, ölçülebilen ve uygun eğitimle geliştirilebilen bir iletişim becerisidir. Ancak birey, empati kurarken kendini, karşısındakinin duygusal-bilişsel girdabına tamamen kaptırmaması gerekiriS. Özetle, psikolojik bir terim olarak empati; bireyin, diğer bireylerin gerçekliği nasıl algıladıklan ve yorumladıklannı, bu gerçekliğe ilişkin kendi görüşünden vazgeçmeksizin karşıdakini anlama
12) Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV Yay., 3. Bsk., Ankara-1998, sh. 10-18 13) Yavuz, Kerim, "Din Psikolojisi" md., TDV lsliim Ansiklopedisi, İst., 1994, C.9, sh. 341 14) Budak, Selçuk, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yay., Ankara, 2000, sh. 259 15) Erkuş, Adqan, Psikoloji Terimleri Sözlüğü, Doruk Yay., 2. Bsk., Ankara-1994, sh. 64
1-
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 31 (1, 1)
54 1 Mustafa KOÇ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
yetisidir. Duygu sezisi de denilen bu kavram, "ne hissettiğini biliyorum", sözüy.le formülleştirilebilir. Duygu sezisinin yapılaştıncı kategorileri bilgi ve algıdır. Şayet bireylerle duygu sezisine dayalı bir ilişki kurulabiliyorsa, onlann güdülenme süreçleri ve geçmiş deneyimleri, o anki duygulan ve tutumlan, gelecek için umutlan ve beklentileri daha iyi anlaşılabiliyor, demektir. Söz konusu bu yeti, bireylerin iletişimlerini daha iyi düzenlemelerini ve geliştirmelerini sağlarl6.
Bugün psikoloji literatüründe, empati denildiği zaman ilk olarak Cari Rogers ve onun konuyajlişkin çalışmalan akla gelirl7. Psikoterapi alanında empatik iletişim kurma becerisiyle ünlenmiş olan Rogers'ın adı ile empati kavramı, adeta özdeşleşmiştir. Meslek hayatı boyunca empatiyi çeşitli şekillerde tanımlayan Rogers'ın 1970'li yıllarda ulaştığı empati anlayışı, bugün çoğunluğun üzerinde uzlaştığı bir tanıma dönüşmüştür. Katı bir nitelik taşımayan söz konusu tanım, genel çizgileriyle şöyledir: Bireyin kendini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o bireyin duygulannı ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" denir. Buradaki empati tanımı, üç temel öğeden oluşmaktadır. Bireyin karşısındakiyle empati kurabilmesi için gerekli olan bu öğeler şöyle sıralanabilir: Öncelikle empatİ kuracak birey, kendisini karşısındakinin yerine koymalı ve olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Başka bir ifadeyle empati kurmak isteyen bireyin, karşısındakinin fenomenolojik alanınalS girmesi gerekir. Bunu gerçekleştirmek için de empati kurulması istenen bireyin rolüne girilmeli, onun yerine geçilerek adeta olaylara onun gözüyle hakılmaya çalışılmalıdır. Muhatap alınan bireyin rolüne girilerek empati kurulduğunda, onun rolünde kısa bir süre kalınmalı, daha sonra bu rolden çıkarak kendi rolüne geri dönülmelidir. Aksi halde empati kurulmuş olmaz. Bu bağlamda karşısındakiyle özdeşim kurmak veya ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir. Burada önemli olan empatİ kurulmaya çalışılan bireyin rolüne kısa bir süre için geçilerek "sanki o imişcesine" düşünülmeye ve hissedilmeye çalışılmasıdır. Gerçek anlamda empati kurulabilmesi için, karşıdaki bireyin duygulan ve düşünceleri doğru olarak anlaşılması gerekir. Bu anlamda karşıdakinin yalnızca duygulannın veya düşüncelerinin anlaşılmış ·olınası yeterli değildir. Empati tanımındaki bu nokta vurgulanırken, empatinin iki temel bileşeninden söz edilir. Bunlar, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenleridir. Karşıdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamak, bilişsel nitelikli bir etkinlik; onun hissettiklerinin aynısını hissetmek ise duygusal nitelikli bir etkinliktir. Burada bilişsel rol alma, duygusal rol almanın bir ön şartı olarak değerlendirilebilir. Empati tanımındaki son öğe ise, empati
16) Mutlu; ~rol, İletişim Sözlüğü, Ark Yay., 3. Bsk., Ankara-1998, sh. 102; Aynca krş. Güney, Salih, Davranış Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimler Sözlüğü, Ocak Yay., Ankara-1998, sh. 92; Foulquie, Paul, Pedagoji Sözlüğü 1 Dictionnaire de la Langue Pedagogique, (Çev. C. Karakaya), Sosyal Yayınlar, İst, 1994, sh. 150
17) Cari Rogers ve onun insancıl psikolojik yaklaşımı hakkında aynntılı bilgi için bkz. Geçtan, Engin, Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar, Remzi Kitabevi, İst., 1988, sh. 64-67
18) Fenomenolojik Alan: Psikolojideki fenomenolojik yaklaşıma göre her bireyin bir fenomenal alaru vardır. Yani, her birey gerek kendisini gerekse çevresini, kendine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir ve bireye özgüdür. Dolayısıyla her birey dünyaya, kendine özgü bir bakış açısıyla bakar. Eğer bireyin anlaşılması isteniyorsa, dünyaya onun bakış açısıyla bakılmalı, olaylar onun gibi algılarulmaya ve yaşanınaya çalışılmalıdır.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 31 (1, 2)
DİN PSİKOLOPSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLO]İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - SS
kuran bireyin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşmndakine iletilmesi davranışıdır. Muhatap alınan bireyin duyguları ve düşünceleri tam olarak aniaşılsa bile, eğer anlaşıldığı ona ifade edilmezse empati kurma süreci tamamlamış sayılmaz.
Empatiye ilişkin tüm bu detaylardan sonra özetle empati şöyle tanımlanabilir: Bireyin, kendini karşısındakinin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Basit gibi görünen bu tanırnın içerisinde birçok kuramsal öğe bulunmaktadır ve belki de bu yüzden söz konusu tanıma ulaşılması oldukça zaman alrnıştırl9. Öte yandan empati ile ilgili empatik ilgi/empathic concem20 ve empatik yorum/empathic interpretation21 gibi kavramlar da bugün psikoloji literatüründe kullanılmaktadır.
d. Bir İletişim Becerisi Olarak Empatinin Kullanım Alanları: Kişilerarası İletişim ve Empati
Makalede, empatinin sosyal psikolojik bir kavram olduğu bir önceki bölümde vurgulanmıştı. Biı bağlamda empati, temelde kişilerarası iletişimde kullanılan bir iletişim becerisidir. Kişilerarası iletişim ve empati arasındaki ilişkiye geçmeden önce kavramlar arasındaki kargaşanın önlenmesi için iletişimin tarifinin yapılması gerekir. Bu anlamda iletişirnle ilgili birçok tanım yapılmıştır. Özetle iletişim, bireyler arasında ortak bir simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi sürecidir. İletişim için en azından, kaynak ya da gönderici, ileti/mesaj ve alıcı ya da hedef gibi üç temel öğe gerekir. Ancak, iletişim süreci kanallar ile etki ya da işievin de katılımı sonucu, beş etkenin tamamlanmasıyla gerçekleşir. Dolayısıyla iletişim süreci kısaca şöyle işler: Kaynak veya gönderen durumundaki bir kişi çevresinden algıladığı bir olayı, veriyi veya iletiyi kadIayıp belirli bir araç ya da kanal aracılığıyla alıcı durumundaki hedef kişi veya kitleye göndeı:i..r. Hedef kişi ya da kitlenin de algıladığı bu kodu açıp, aniaşılıp aniaşılmadığını belirterek geribildirimi kodlamak suretiyle kaynağa yada gönderene iletir. Tüm bu süreç belli bir konumdaki zaman ve mekan içinde gerçekleşir22.
Bınpatinin kişilerarası iletişimdeki yerini anlayabilmek için, empatiyi kullanan ve ona ihtiyaç duyan bireyin yaşamındaki temel amaçlarının neler olduğunun belirlenmesi · gerekir. Yaşamını sürdürmek isteyen bireyin, öncelikle bilgi edinmeye ve yalnız kalmamaya ihtiyacı vardır. Bilgi edinme ve yalnız kalınama isteği, aynı zamanda kişilerarası iletişimin niteliğini belirler. Bu bağlamda çatışmalı iletişim, çatışmasız iletişim ve empatik iletişim olmak üzere üç tür iletişim vardır. Çatışmalı iletişim kurmaya çalışan bireyler, hem yeterli bilgi edinemezler hem de yalnız kalırlar. Çatışmasız iletişim kuran bireyler, birbirlerine yeterli bilgi aktarabilirler, ancak yine de yalnızdırlar. Empatik iletişimde ise hem yeterli bilgi aktarırnı sağlanır, hem de bireyler yalnız kalmamış olurlar.
19) Dökmen, Üstün, Iletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, 19. Bsk., İst, 2002, sh. 135-138
20) Empatik İlgi 1 Empathic Concem: Bireyin sempati hissi ile başkalanyla ilgilenmesi durumudur. (Güney, Davranış Bilimleri Sözlüğü, sh. 92)
21) Empatik Yorum 1 Empathic Interpretation: Bir eylemin duygusal bağlamınm·hayali olarak yaşanması durumudur. (Budak, Psikoloji Sözlüğü, sh. 259)
22) Usluata, Ayseli, Iletişim, İletişim Yay., İst, tsz., sh. 11-14; Aynca bkz. Sillars, Stuart, Iletişim, (Çev. N. Akın),.MEB Yay., 2. Bsk., Ankara-1995, sh. 1-6; Çevik, Dolunay, Sembolik Etkileşim, Belvak Yay., Ankiira-1994, sh. 146-149
' /.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 32 (1, 1)
. 1
56 1 Mustafa KOÇ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Bireyin diğer bireylerle empati kurma gücüne sahip olması ve gerektiğinde empati kurmayı istemesi için, ana-baba, yetişkin ve çocuk benlik-durumlarını yani kişisel rollerini, yetişkinin denetiminde dengeli şekilde kullanabiliyor olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, bireyin sergilediği empatik bir davranışta, bu bireyin sahip olduğu üç benlik-durumlannın da belirli oranlarda payı vardır. Yani ana-baba, yetişkin ve çocuk benlik rlurumianna yeterli düzeyde sahip olmayanlar ya da üçüne de sahip oldukları halde bunlan yetişkinin denetiminde dengeli şekilde kullanamayanlar, karşılanndakilerle empati kurmayı ya istemezler ya da isteseler bile beceremezler.
Empati kurabilmek için ben-merkezci olmaktan uzaklaşıp karşıdakinin rolünü üstlenebilmek gerekir. Karşıdakinin rolünü alabilme bağlamında özellikle algısal ve bilişsel rol almalar için sahip olunması gereken özelliklerden birisi yetişkin rolüdür. Bu rol sayesinde, fiziksel gerçek karşısında akılcı davranmaktan ve ben-merkezcilikten uzaklaşmak mümkün olur. Algısal ve bilişsel rol almada ise, nesnelere ve karşıdakilere ait fiziksel gerçeklerin kavranması esastır. Bu sebeple, adı geçen rol alınalann gerçekleşebiimesi için yetişkin benlik durumuna sahip olmak önemli bir ön şart sayılır. Öte yandan empatİ kurabilmek için yetişkin benlik durumu gereklidir fakat yeterli değildir. Bu anlamda empati için gerekli bir başka koşul ise, çocuk-benlik durumuna sahip olmaktır. Çocuk-benlik durumu, merak, spontanlık, yaratıcılık gibi bazı doğal çocuk eğilimlerini de kapsar. Dolayısıyla eğer birey, karşısındakilerin iç dünyaianna yani fenomenolojik alanIanna ilgi duyuyorsa ve merak ediyorsa, ancak bu takdirde onlann rolüne girerek empati kurmaya çalışacaktır. Bunun yanı sıra empati için gerekli bir başka benlik durumu ise ana-baba benlik durumudur. Bireyin çevresindekilere empatik ilgi duyabilmesi ve onlara empalik Lepk.i verebilmesi için ana-baba benlik durumuna sahip olması gerekir. Bu bağlamda özellikle koruyucu ana-baba benliğine sahip bireylerin, empatik tepki vermeleri ve empatik uyaraniann etkisiyle sıkıntıda olanlara yardım etme eğilimleri daha fazladır.
Yukanda anlatılanlar dikkate alınarak empati mekanizmasının işleyişine bakıldığında; birey yalııızca yetişkin benlik durumunu kullanarak, algısal ve bilişsel rol alma yoluyla empati kurabilir ancak içinde oluşan empatik anlayışı karşısındakine ifade etmeksizin kendi içinde saklar. Bu anlamda yalııızca yetişkin ve çocuk benlik durumlan:nı kullanan bir birey, algısal ve bilişsel rol almanın yanı sıra duygusal rol alma yoluyla da empati kurabilir; ancak bu birey de diğeri gibi kendi içinde oluşan empatik anlayışı, karşısındakilerin faydalanabilecekleri şekilde sergileyemez. Yetişkin benliği, algısal ve bilişsel rol almanın; bu ikisi ise duygusal rol almanın ön şartı olduğu için yetişkin benliğine sahip olunmaksızın, sadece çocuk ya da ana-baba benlik durumlan ile empati kurulamaz.
Bireyin karşısındakiyle empati kurabilmesi için kendisine ait üç benlik durumunu, yetişkininin denetiminde dengeli bir şekilde kullanması gerektiği yukanda belirtilmişti. Bu bağlamda empati kurarken, söz konusu üç benlik durumu dengeli bir şekilde kullanılarak, karşıdakinin yetişkin yönüne mesaj gönderilebilir. Bazen de karşıdakinin yetişkin yönünün yanı sıra, ana-baba ve çocuk yönlerine de sözlü veya sözsüz mesajlar gönderilebilir. Dolayısıyla sahip olduklan benlik durumlannı yetişkin yönlerinin denetimin-
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 32 (1, 2)
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLD/İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - 57
de dengeli bir şekilde kullanabilen bireyler, bazen empatik bir tepki vermiyor olsalar bile aşağıdaki şekle benzer bir etkileşim süreci içerisini girebilirler. Konuyla ilgili sonuç olarak, üç benlik durumlarını yerine ve zamanına göre uygun bir kompozisyon içinde kullanabilen bireylerin, empatik davranışa benzer bir tavır takındıkları veya bir tür empatik davranış sergiledikleri söylenebilir23.
Bınpatinin kullanım alanlarının başında, psikiyatride tedavi amaçlı kullanılan psikoterapi yöntemleri gelir. Rogers (1942) tarafından kurulan varoluşçu psikoterapi yönteminde, danışmanın yeteneğinin kendini danışanın yerine koyması prensibinden hareketle, empatik yaklaşım etkili bir psikolojik yardımın önemli bir bölümü olarak düşünülmüştür. Empati sadece danışanın vermek istediği mesajı yüzeysel olarak anlamak değil, aynı zamanda bu mesajın altında yatan duygu ve algıları aniayabilme yeteneğidir. Bu yönüyle empati, danışanın söylediklerinin bireysel anlamını ve önemini anlama becerisini de ihtiva eder. Öte yandan empati, damşam yoğun ve etkin bir şekilde dinleyebilmeyi gerekli kıldığİ için danışanın verdiği bilgiyi tam olarak anlama, akılda tutma ve mevcut bil-
~ giy le daha önce verilen bilgiler arasında bir ilişki kurabilme yeteneğini kapsar. Söz ko- · nusu durum da duygu, inanç, değer ve samiara özel bir dikkat sarf etmeyi ve danışanın söylediklerini fenomenolojik bir bakış açısıyla anlamayı gerektirir.
Etkili empatik tepkiler, danışmanın danışanla olan ilişkisinde bir dizi anlama ve yorumlama süreçlerinin başarısını artınr. Bu bağlamda etkili bir empatik yaklaşım, danışana, "mesajının sadece görünen yönünü değil senin için önemi olan derindeki nedeni de anladım" iletisini verir. Dolayısıyla psikolojik açıdan danışanın iyi bir şekilde anlaşılması. gelecekteki daha derin aıılaşılrnalan da destekler. Öte yandan danışanı empatik yaklaşımla dinlemek ilgiyi gerektirdiği için aynı zamanda söz konusu yaklaşım bir ilgi göstergesidir. Sonuç olarak, doğru bir empatik yaklaşım, damşan ve danışman arasında meydana gelen danışma sürecini, yüzeysel konuşmalardan derin anlamaya doğru götüren duyarlı ve destekleyici bir seyir izler. Etkili empatik tepkiler, danışma sürecinde daha çok danışanın verdiği mesajın duygu yönüne dikkati çeker. Buradaki amaÇ ise, danışanın temel duygulannın farkında olmasına yardımcı olmak ve damşam bu duyguların arkasında neler olduğunu araştırmaya yönlendirmektir. Bu yönüyle söz konusu yaklaşım, danışanın yaşadığı duygunun türü ve yoğunluğunun belirlenmesine de yardımcı olur. Bunun yanı sıra bireylerle karşılıklı derin ilişkiler kurmaktan çekinen insanlar için empatik eğilim göstererek etkili empatik tepkiler geliştirmek oldukça güçtür24.
e. Anlama Açısından Öznellik-Nesnellik Sorunu Bağlammda Empati ve Ampirik Bilgi Bakımından Değeri
Makalenin bu bölümünde, anlamada öznellik-nesnellik sorununa geçmeden önce 'sosyal bilimlerde anlama konusuna nasıl yaklaşılabilir?' sorusu üzerinde durulması ge-
23) Dökınen, Ustün, Iletişim Çatışmaları ve Empati, sh. 156-160.
24) Eisenberg, Sheldon & Delaney, Daniel, J., Psikolojik Danışma Süreci, (Çev. N: Ören & M. Takkaç), MEB Yay., İst, 1993, sh. 105-109;Aynca bkz. Cilceloğlu, Doğan, insan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, 7. Bsk., İst., 1997, sh. 480-485; Atkinson, Rita, L. ve ark., Psikolojiye Giriş-Il, (Çev. K. M. Atakay &A. Yavuz), Sosyal Yayınlar, İst., 1995, sh. 678-680; Köknel, Özcan, "Psikoterapiler", Psikiyatri (iÇjnde), (Ed. S. Özaydın), İstanbul Üniversitesi Tıp Fakilltesi Yay., İst., 1984, sh. 485-486.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 33 (1, 1)
58 1 Mustafa KOÇ ------------------EKEVAKADEMITDERGEİ
rekir. Bu bağlamda "anlama" kavramını açıklığa kavuşturmak için çok fazla şey söylenmiştir. Ancak bu çalışmada, araştırmanın amacına yönelik kısaca önemli birkaç noktaya değinilmiştir. Öncelikle olaylar arasındaki ilişkilerin elde edilmesi anlamına gelen 'kavrama'nın, simgeleştirme ilişkilerinin elde edilmes; demek olan 'anlama' dan ayniması gerekir. Dolayısıyla anlama, ayırt edilebilir bir işlem olduğu için mistik sezgi veya durumların kavtanmasıyla kanştınlmaması gerekir. Anlama kuramının açıklanmasına ilişkin yapılan değerlendirmelerde, dikkatler sık sık 'düşünceleri, duygulan ve öteki zihinsel içeıilderi anlama' üzerine yoğunlaşmıştır. Zihinsel süreçlerin bu şekilde aniaşılmaya çalışılması haklı olarak yeniden düşünme, yeniden tecrübe etme ve başkalannın duygulannı paylaşma veya hayal gücünün derin kavrayışı şeklinde nitelendirilebilir. Fakat, anlama sürecindeki bu kavrayışiann nasıl elde edildiği açıklığa kavuşturulamazsa, doğrudan doğruya bireylerin zihinlerine bakarak onlara ulı;ışıldığı izieniınİ yaratılmış olur. Aslında zihinsel içeriğin anlaşılması, tek başına ifadelerin aniaşılmasıyla sağlanır. Dolayısıyla söz konusu bu kavram, her türden sözcük ve işaretleri içermesinin yanı sıra 'ağlama' gibi dışa yansıyan davranışları da kapsayan bir bağlama sahiptir. Bu yönüyle anlama, aynı zamanda bir ifadenin işaret ettiği zihinsel içeriğin kavranması olarak da değerlendirildiği için insan bilimlerinin konusunun belirlenınesini sağlayan ilk bilgi edinme işlemi olarak değerlendirilebilir.
Şüphesiz ki anlamanın insan bilimlerinde kullanılan yaygın ve kaçınılmaz bir metot olduğunun ifade edilmesi onun, bu bilimlerin kullandığı yeterli ve kapsamlı yegane bir metot olduğu anlamına gelmez. Ancak anlama, insan bilirnlerinde önemli bir işlem olduğu için adı geçen bilimlerin konusu bu işlem sayesinde belirlenir. Bununla birlikte söz konusu anlama sürecinde/işleminde, bazı epistemolojik sorunlar da yer alır. Bu cümleden olarak örneğin, 'anlama için gerekli olan işlemler ve anlamada yer alan koşullar neIerdir? Nasıl ve ne zaman yeterince anlama gerçekleşir? veya bir diğer ifadeyle anlamada başan sağlamanın ölçüleri nelerdİr?' gibi bir takımsorular epistemolojik problem çerçevesinde cevaplanması gereken sorunlardır. Öte yandan 'yargılann metodolajik içerikIeri ile karşı karşıya kalındığı için insan bilimlerinde anlamanın faaliyet gösterdiği nesneler kesin olarak nelerdir? Bu işlem araştırma yollanna nasıl yerleştirilir ve başka işlemlerle kendisi arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Anlama bütün insan bilimleri için ne ölçüde ortak bir temel oluşturabilir ve farklı disiplinlerde ne ölçüde farklı bir biçimde işI eye bilir?' gibi anlamanın, metot olarak kullanını biçimine ilişkin problemleri de vardır. Fakat bu iki araştırma çizgisi birbirinden ayndır. Bu sebeple bir ölçüde her araştırma yolunu birbirinden bağımsız olarak izlemek mümkündür. Bunlardan epistemolojik sorunIara ilişkin sonuçlara ulaşmak için anlamanın kullanıldığı yöntemler ve teknikler üzerinde çok net görüşler ortaya koymak hem gereksiz hem de mümkün değildir. Bu bağlamda örneğin, epistemolojik bir araştırma ile uğraşan filozofun, Rorschach testinin kavrayışlar oluşturma biçimiyle ilgili psikolojik alt yapısının olması gerekmez. Bu durumda araştırmacı kendi adına, anlama imkanını olduğu gibi kabul edip yalnızca belli bir yöntemin yeterliliğiyle ilgilenir25.
25) Rıckman, H. P., Anlama ve Insan Bilimleri 1 U nderstanding and Tlıe Human Studies, (Çev. M. Dağ), Etüt Yay., 2. Bsk., Samsun-2000, sh. 48-57.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 33 (1, 2)
DİN PSİKOLOJİSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN MEIODOLO]İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - 59
Anlamlandırmanın birinci aşaması, göstergenin göstereni ve gösterileni arasındaki ilişkiyi ve göstergenin dışsal gerçeklikteki yansımasıyla ilişkisini betimler. Barthes, bu aşamayı 'düz anlam' olarak adlandınr. Düz anlam, göstergenin ortak duyusal anlamına gönderme yapar. Örneğin; bir sokak manzarası fotoğrafı, belirli bir sokağı gösterir. Buradaki "sokak" sözcüğü, salt anlamda binalar arasında uzanan bir şehir yolunu anlatır. Ama aynı sokağın farklı biçimlerde de fotoğrafı çekilebilir. Yani renkli bir film kullanılıp donuk bir gün ışığı seçilerek, yumuşak bir odak ayarı ile sokak çocukları için mutlu, sıcak, şefkat dolu bir oyun alanı haline getirilebilir. Ya da siyah-beyaz bir film, sert odak ayarı ve güçlü kontrastlar kullanılarak aynı sokak, oyun oynayan çocuklar için soğuk, zalim, barınılamaz ve yıkıcı bir mekan haline de getirilebilir. Bu iki fotoğraf, aynı anda ve birbirine yalnızca birkaç santimetre uzaklıktaki iki fotoğraf makinesi tarafından çekilmiş olabilir. Dolayısıyla çekilen bu iki fotoğrafın düz anlam açısından anlamı aynı olup farklılığı ortaya çıkaran ise yan anlarnlarıdır. Bu bağlamda 'yan anlam', göstergenin, kullanıcılan n duygularıyla ya da heyecanlarıyla ve kültürel değerleriyle buluştuğunda meydana gelen etkileşimi ifade ettiği için anlarnların öznelliğe doğru kaydığı andır. Bu durumda yapılan yorum, yorumlayıcıdan etkilendiği kadar nesne ya da göstergeden de etkilenir. Barthes'e göre, yan anlamı etkileyen en önemli faktör, ilk aşamadaki gösteren olduğu için söz konusu gösteren, yan anlamın göstergesidir. Konuya yukarıda verilen fotoğraf örneği üzerinden devam edilecek olursa, hayali fotoğraflar aynı sokağın fotoğraflandır; aralarındaki farklılık, fotoğrafın biçimiyle ve görünümüyle, yani gösterenle ilgili bir konudur. Bu bağlamda Barthes (1977), yan anlam ve düz anlam arasındaki farkla ilgili en çarpıcı örneğin 'fotoğraf' olduğunu ifade eder. Buraya kadaryapılan açıklamalar çerçevesinde kısaca tanımlamak gerekirse düz anlam, fotoğraf makinesinin doğrultulduğu nesnenin film üzerinde mekanik bir yeniden üretimi; yan anlam ise bu sürecin insani/bireysel boyutudur yani çerçeve içine neyin dahil edileceğinin, adağın, ışığın, kamera açısının, tilmin kalitesinin ve benzerlerinin seçimidir. Dolayısıyla düz anlam, neyin fotoğraflandığı; yan anlam ise nasıl fotoğraflandığıdır26. Öte yandan düz anlamda, nesnel ve değerlerden bağımsız bir ilişki söz konusu iken, yan anlamda ise göstergenin · düz anlamını, bu göstergeyi kullanan kültürün ya da bireyin değer sistemini temsil edecek duruma getirilmesi söz konudur27.
Konuya, olgular ve bunlar arasındaki bağlantıların tanımlanmasından doğan özel bir sorun açısından bakıldığında bütün olgular, bireyin zilıinsel yapısı, nesnelere bakış biçimi ya da yorumu olması anlamında özneldir. Bu husus, sebepler konusunda da böyledir. Onlar her zaman bireye ait olan sebeplerdir. Dolayısıyla bu olgular ve onların bağlantıları, bağımsız gözlemciler doğrularlıkları sürece, nesnel olarak kabul edilebilir. Öte yandan sosyal bilinılerde, daima birinin yorumu bir başkasının yorumu ile aniaşılmaya çalışılması gibi bir durum da söz konusudur. Bu bağlamda acaba araştırmacının kişisel özellikleri, neyin önemli olduğu konusundaki görüşü ve ahlaki değerlendirmesi, nesnellik elde etmek üzere bir tarafa atılabilir mi? Bu olasılık çoğu çevrelerde şiddetle inkar
26) Fiske, John, Iletişim Çalışmalarına Giriş 1 Introduction to Communication Studies, (Çev. S. İrvan), Ark Yay., 3. Bsk., Ankara-1996, sh. 115-117.
27) Mutlu, lte~işim Sözlüğü, sh. 41.
/.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 34 (1, 1)
60 1 Mustafa KOÇ ------------------EKEVAKADENUDERG~İ
edilmiştir. Bütün bu durumlarda şu ya da bu aşamadaki öznel durumlar söz konusudur. Bu anlamda öznellikten kaçınılamaması, insan bilimlerinin bir özelliğidir. Bununla birlikte, her durumda elde edilen sonuçların bir takım bağımsız kanıtiara bağlı bulunması gerektiği anlamında, nesnellikten söz edilebilir. Öte yandan ahlil.k ilkelerinin benimsenmesinin temel nedenlerini düşünmek ve ahlaki yargılann nesnel geçerliğinin bulunup bulunmadığını araştırmak da insan bilimlerinin işi değildir. Bu, felsefenin özelikle de alıIiikın bir araştırma konusudur. İnsan bilimleri ise tıpkı tabiat bilimleri gibi -özel türden de olsa- olgularla ve olayiann ne olduğuyla ilgilenir. Fakat bu anlamda bireylerin, eylemlerini etkileyen ahlil.k1 yargılar ortaya koyup kaide ve kuralları benimsemeleri, bu kurallara aykın eylemleri cezalandırmaları ve belki de bu kurallara uygun eylemleri ödüllendirmeleri de bir olgudur. Bu ilkelerin ve kuralların neler oldukları da yine olgusal bir araştırma konusudur. Ahlil.kl sorunların, insan bilimlerinin alanına girmesi işte bu anlamdadır. Eğer bireyin dünyası anlaşılacaksa, ahlil.kl yaşillnla ilgili olguların anlaşılması gerektiği hususu tarihçiler, antropologlar, psikologlar ve sosyologlarca da itiraf edilmiştir28.
Öznellik-nesnellik sorunu, başlangıcından bu yana sosyal bilimlerdeki metodoloji tartışmalarının merkezinde yer almıştır. Sosyal bilimin, modem dünyada "gerçeklik hakkında bir şekilde ampirik olarak doğrulanmış, sistematik ve dünyev1 bilgi üretme" çabası olduğu çalışmanın girişinde ifade edilmişti. Buradaki 'nesnellik' terimi, bu hedefe varmak için yapılan çabaları anlatmak üzere kullanılmıştır. Burada nesnelliğin anlamı, bilginin a priori29 olmadığına ve araştırmadan elde edilen sonuçların bilinerneyen noktalan açığa çıkarabileceği inancına sıkı sıkıya bağlıdır. "Nesnelliğin" karşıtının ise genellikle. araştırmacının veri toplayıp yorumlarken kişisel yargılardan kurtulamayacağı şeklinde tanımlanan "öznellik" olduğu kabul edilir. Bu anlamda araştırma yaparken öznel bir tutumun, araştırmadan elde edilecek olan veriyi çarpıttığı, dolayısıyla geçerliliğini azalttığı düşünülür. Bu durumda da nasıl nesnel olunabileceği problemi ortaya çıkar. Uygulamada farklı noktalardan hareket eden sosyal bilimciler, bu hedefe varmak için farklı yollar izlemişlerdir. Bu modellerden birine göre, sosyal bilimlerin daha nomotetik30
olanları öznellik tehlikesini ortadan kaldımbilmek için, verinin "sağlamlığını" arttırmaya, yani ölçülebilir ve karşılaştınlabilir veriler toplamaya ağırlık venrıişlerdir.
Bilim adamları elbette ki bir sosyal ortama aittir, dolayısıyla da olaylan yorumlark:en kaçınılmaz olarak !lazı ön kabulleri e ve ön yargılarla yola çıkıiıaktadırlar. Bu anlamda tarafsız bir bilim adamı olamaz. Eğer nesnellikten, hiçbir olaya taraf olmayan bilim adamlarının kendi dışlarındaki dünyayı yeniden üretmeleri anlaşılıyorsa, pratik olarak böyle bir şey mümkün değildir. Fakat nesnelliğin başka bir anlamı daha vardır. Nesnellik, insanın öğrenmesinin bir ürünü olarak görülebilir ki, bilim adarnlarının niyeti de budur ve eldeki kanıtlar bunun mümkün olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda bilim adamları başkaları tarafından tekrarlanabilecek yöntemler izlediklerini söyleyerek bu yöntemlerin aynntılarını meslektaşlarına aktarıp elde ettikleri bulgularının ve yorumlarının doğrulu-
28) Rıckman, Anlama ve insan Bilimleri, sh. 97-104.
29) A Prioıi Bilgi: Denemeden ve tecrübe edilmeden önce kabul edilen pir bilgi türüdür.
30) Nomotetik: Genellikle doğa bilimlerinin metodolojisini benimseyerek, insan ve toplumsal yaşam hakkında daha genel, yasa benzeri tespitler yapmaya çalışma eğilimi dir.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 34 (1, 2)
ı
1
ı
1 1'
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMP ATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLD/İK BİR BAKlŞ DENElJESİ - 61
ğu konusunda birbirlerini ikna etmeye çalışırlar. Öte yandan, kendi yorumlarının daha tutarlı ve faydalı olduğunu savunurken elde ettikleri mevcut verilerin, konuyla ilgili alternatif açıklamalardan daha iyi olduğunu ileri sürer! er. Dolayısıyla böyle bir tutum sergileyerek kendilerini, araştırma yapan ya da belirli bir konuda sistematik olarak düşünen herkesin öznelerarası yargısına teslim ederler. Bu hedefe bugüne kadar, kısmen de olsa ulaşılamadığı gerçeği kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra geçmişte sosyal bilimcilerin çalışma tarzlannda sistematik hatalar bulunduğu ve birçoğunun nesnellik maskesini kendi öznel görüşlerini gizlemek için kullandığı gerçeği de kabul edilmektedir. Kabul edilemeyen tek şey, nesnelliğin olmadığı iddiasıyla sosyal bilimlerin hepsinin birbirine eşdeğer bir öznel görüşler çeşitiernesine indirgenmesi tutumudur.
Öyle görünüyor ki sosyal bilimleri, bilginin parçalanmasına karşı mücadeleye teşvik etmek, aynı zamanda onları anlamlı bir nesnellik düzeyine yöneltmek anlamına gelecektir. Bu bağlamda sosyal bilimleri daha kapsayıcı olmaya kanalize etmek, daha nesnel bir bilgiye ulaşmayı da mümkün kılacaktır. Öte yandan teorik modellerin öznel yanlarını sorgulamak, bu modellerin daha anlamlı ve yararlı olmalarını sağlayacaktır. Kısacası, bilginin sosyal olarak kurulmuş olduğu gerçeği, daha geçerli bilgiye ulaşmanın da sosyal olarak mümkün olduğu anlamına gelir. Bu durumda bilginin sosyal temelleri olduğunu kabul etmek, nesnellik kavramıyla hiç de çelişkili bir görüntü ortaya çıkarmaz. Tam tersine, geçmişteki uygulamalara yönelik eleştiriler değerlendirilerek ve gerçekten daha çoğulcu ve evrensel yapılar kurularak meydana getirilecek olan yeniden yapılandır-mayla, sosyal bilimlerin nesnellik düzeyi arttınlabiJir3l. ·
İnsan bilimlerine dair yapılan her ampirik araştırma, nispeten küçük bir realite parçasııun problemleri ve bunları meydana getiren sebepleri teşhis ederek çözüme kavuşturmayı hedefler. Fakat bu realite parçasının, daha büyük bir realitenin içinde yer aldığı da sosyal bir gerçekliktir. Bu sebeple, bu büyük çerçeveye ait genel mahiyetteki bazı özellikler, küçük realitelerin problemlerinde açığa çıkan ana unsur durumunda olabilirler. Kaldı ki, bu küçük realite bölümlerinin, zaman ve mekan boyutlanndan soyutlanmış bazı genel nitelikteki sebep-sonuç ilişkilerine dayanması da mümkündür. İşte bütün bu . sebeplerden ötürü, zaman ve mekan ile sınırlı küçük bir realitenin problemlerini aydınlatmak üzere ampirik araştırma yapacak olan araştırmacı, zaman ve mekan bakımından daha kapsamlı, daha büyük bir çerçeve için geçerli olan genel sebep-sonuç ilişkilerini tanımakla, bu küçük realitenin problemlerine daha donanımlı olarak eğilebilme imkanı elde edebilir32.
İnsan bilirnlerinde kullanılan bir metodolajik paradigma olan ampirisizınlempiricism'e göre her türlü bilgi, dünya hakkındaki anlamlı her türlü söze, duyusal yaşantıya, ölçüme ve gözleme dayanmalıdır. Dolayısıyla gözlemlerin ve verilerin dilini baz alan bu bilimsel yöntem, toplumsal ilişkilerin ve doğanın dışsal, evrensel yasalarla belirlendİğİ ve istatistiksel yöntemlerle ortaya çıkarılabileceği varsayımına dayanır33. Bu bağlamda genel psikoloji araştırma metodolojisinde gözlem; din psikolojinde ise kişisel doküman-
31) Wallerstein, I._ ve ark., Sosyal Bilimleri Açın 1 Open The Social Sciences, (Çev. Ş. Tekeli), Metis Yay., 2. Bsk., lst., 1998, sh. 84-87. ·
32) Bilgiseven, Amiran, K., Sosyal Itimler Metodolojisi, Filiz Kitabevi, 4. Bsk., İst, 1994, sh. 138-139. 33) Budak, P'sjkoloji Sözlüğü, sh. 61
/.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 35 (1, 1)
62 1 Mustafa KOÇ ------------------EKEVAKADENITDERG$İ
lar sınıflamasında yer alan 'iç gözlem' tekniği ile empati arasında bir bağlantı kuru,Iabilir gibi görünmektedir. Böyle bir değerlendirme yapılabilmesi için öncelikle iç gözlemin tanımlanması gerekir. Diğer pozitif bilimlerden ayrı olarak psikolojide, gözlem metodunun iç gözlem ve dış gözlem olmak üzere iki ayrı formu vardır. Fizik ve kimya gibi tabiat bilimlerinde incelenen konu, gözle görülebilir ve fiziksel olarak ölçÜlebilir olduğundan dış gözlem metodu uygulandığı gibi psikolojide de, bireyin gözle görülebilir dış davranışlan objektif olarak dıştan göztenerek bazı psikolojik bilgiler elde edilebilir. Ancak psikolojide, sevinme, üzülme, düşünme, kıskanma ve ürnitlenme gibi olguların önemli bir kısmı zihinde meydana gelen bir takım içsel yaşantılar olduğu için söz konusu bu öznel yaşantılar, doğrudan doğruya olmasa bile bedene yansıdığı ölçüde dalaylı olarak dış gözlem yoluyla incelenebilir. Fakat birey, istediği zaman bu iç duyuş ve düşüncelerini önemli ölçüde gizleyebilme yetisine de sahiptir. Ayrıca aynı belirti her zaman aynı duygulan da yansıtmayabilir. Bu sebepledir ki psikolojide, dış gözlem yoluyla her zaman doğru bilgiler elde etmek mümkün olmayabilir. Öte yandan bireyin sadece dış davranışlannın incelenerek onun iç yaşantılan hakkında birtakım sonuçlara vanlması yanıltıcı olabilir. Kıskanmak, hoşlanmak ve kederlenmek gibi iç yaşantılatin en önemli niteliği, bunların öznel oluşudur. Dolayısıyla bunlar ancak bireyin kendisi tarafından doğrudan doğruya incelenebilen olgulardır. Bu sebeple psikolojide, iç yaşantılan incelemek söz konusu olduğu zaman, neler hissettiğinilduyduğunu bireyin kendisine sormak da bir araştırma yolu olarak ileri sürülmektedir. Bu bağlamda bu tür içsel olaylara ilişkin en geçerli bilgi kaynağı yine bireyin kendisidir. İşte bireyin kendi kendini incelemesine iç gözleınlintrospection denir34. Bu metoda başvurarak tamamen içsel bir nitelik taşıyan yaşantılara ilişkin bilgi edinme amacıyla bireylerin din, aile bağları, iş ve işçi ilişkileri gibi çeşitli konularda neler düşündükleri öğrenilmeye çalışılır. ·
Ampirisizm paradigması içerisinde yer alıp da iç gözlem metoduna itiraz eden psikologlar vardır. Bunlara göre, objektif ve bilimsel sonuçlara varmak için bir olayın birçok kimseler t!ll'afından görulüp incelenebilmesi gerekir. Oysa iç gözlernde incelenen ve inceleyenin aynı varlık olması ve yalnız bir kişinin tanıklığına başvurulmasının yeterli kabul edilmesi, bu yolla elde edilen sonuçlara bilimsel açıdan gölge düşürmektedir. Kaldı ki içsel yaşantılan hakkında bilgisine başvurulan birey, isterse yanıltıcı cevaplar verebilir. Örneğin, kendisine korkup korkmadığı sorulan birey, ayıplanınamak için korkmadığını söyleyebilir. Yahut denek, içsel yaşantılannın farkında olmadığı için yanlış bilgiler de verebilir. Bunun yanı sıra birçok durumda, birey kendi kendisini incelerken incelediği içsel yaşantısı, yapısal değişikliğe uğrayabilir. Örneğin, öfkeli bir birey "tam zamanıdır, şimdi kendi kendimi inceleyeyim" dediği zaman öfkesi yok olup yerini bilimsel bir merak duygusu alabilir. Özetle, metodolajik açıdan konuya bakıldığında iç gözlem metoduna yapılan bu eleştiriterin haklı yanlan vardır. Ancak, aynı zamanda öznel yaşantılan incelemek söz konusu olduğu zaman iç gözlem, dış gözleınİ tamamlayan bir inceleme yolu olarak vazgeçilmesi mümkün olmayan bir araştırma metodudur. Bu anlamda psikoloji bilirninde, iç gözlem ve dış gözlem metotlan sık sık birbirini tamarnlamak üzere bir arada kullanılır35.
34) Baymur, Feriha, Genel Psikoloji, İnkılap Yay., ll. Bsk., İst., 1994, sh. 18-19. 35) Baymur, Genel Psikoloji, sh. 19-20;Aynca bkz. Köknel & Özuğurlu, Tıpta Ruhbilim, sh. 33-34.
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 35 (1, 2)
1 ~
ı 1
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERi ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLO]İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - 63
Sonuç Araştırmacının yaptığı araştırma, belirsiz, sübjektif ve sezgiye dayanan tahminlerden
olaylar hakkındaki objektif hükümlere ilerleme gücünü veren bir dizi etkinlikten oluşur. Her ne kadar girişimin bütünüyle başarılı olabilmesi için etkinliklerden her biri gerekliyse de, bilimsel araştirmayı yöneten araştırmacı için yaptığı araştırmanın tadını ve kokusunu veren, iletişim ve araştırmanın meyvelerini başkalarıyla paylaşma etkinliğidir. Öte yandan araştırmacı, yaptığı araştırmanın başından sonuna kadar objektifliğe ve ispata açık formülasyona ulaşmak için çaba gösterir. İşte bu mücadele onu, bugün bilinenleri ve yarın bilinecekleri özetlemek ve sistemleştirrnek için daha iyi yollar aramaya sevk eder36. Her bilim dalında olduğu gibi, psikolojinin de toplum için değerli oluşunun temel ölçüsü, onun doğrudan yarar sağlama amacı gütıneyen tarafsız bilgi aramadaki başarı derecesiyle doğru orantılıdır37.
YaklaşıK bir asra yakın bir geçmişine rağmen bugün, haHi din psikolojisinin konusu, metodu ve amacına ilişkin tartışmalar bitıniş değildir. Bu bağlamda din psikolojisi tarihine bakıldığında özellikle kuruluş aşamasında, bakış açılarında teorik çelişkilerle dolu bir karışıklığın olduğunu görmek mümkündür. Bu, hem din alanının genişliğinden hem de psikolojideki doktrin/yaklaşım farklılıkları ve psikoloji dallarının çok çeşitliliğinden ileri gelmektedir. Adı geçen bilim dalının Türkiye'deki seyrine bakıldığında ise Türkiye'de cJin psikolojisi 1950'lerden sonra tanınmaya başlannuştır. Bu alandaki çalışmaları ilahiyatçılar başlatnuş olmakla birlikte ilk dönemin ürünleri teorik olmaktan öteye geçememiştir. Öte yandan ilk ampirik din psikolojisi araştırması, bir psikoloji doçenti tarafından gerçekleştirilmiştir38. Son yıllarda ise, adı geçen bilim dalıyla ilgili Türk ki.iltür örneğini esas alan ampirik çalışmalar artmakta ve bunların çoğunu yine ilahiyatçılar yürütmelCtedirler. Bu durum sevindirici olmakla birlikte, din psikolojisinin Türkiye'de hangi şartlarda bilimsel bir gelenek olarak gelişme imkanı bulabiieceği konusu, bu çerçevede hala temel bir problem olarak durmaktadır. Bu sorun çözülmediği takdirde, Türkiye'de sağlam temeller üzerine oturmamış, sınırları tam olarak belirlenmemiş bir belirsizlik ortanunda yapılacak din psikolojisi çalışmaları, maalesef beklendiği verimi veremeyecektir39.
Din psikolojisinin, iliihiyat merkezli mi yoksa insan merkezli mi bir bilim olması gerektiği konusu adı geçen bilim dalının geçmişinde tartışma konusu olmuş, fakat bugün gelinen nokta itibariyle, onun insan merkezli bir bilim olduğu kabul edilınektedir. Bazı-
36) Hyman, Ray, Psikolojik Araştırmanın Niteliği, (Çev. Y. Özakpınar), Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yay., Konya-1990, sh. 122; Ank, Psikolojide Bilimsel Yöntem, sh. 1-7; Konuyla ilgili sosyal bilimiere ilişkin yapılan değerlendirmeler için ayrıca bkz. Wallerstein, I. ve ark., Sosyal Bilimleri Açın, sh. 68-74; Keskin, Ferda, "İnsan Bilimlerinin Bir Telosu Var mı?", Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek (içinde),.Metis Yay., İst., 1998, sh. 239-242
37) Zangwill, Modern Psikolojinin Gelişimi, sh. 156
38) Özbaydar, Belma, Din ve Tanrı Inancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, Balıa Matbaası, İst.,l970
39) Hökelekli, Hayati, "Türkiye'de Din Psikolojisi Çalışmalannda Karşılaşılan Güçlükler ve Bazı Temel Meseleler", Günümüz Din Bilimleri Araştırmaları ve Problemleri Sempozyumu, (27-30 Haziran 1985);.;Samsun-1985, sh. 107-117
1
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 36 (1, 1)
64 1 Mustafa KOÇ ------------~----EKEVAKADEMUDERG$İ
lanna göre din bilimleri içerisinde sınıflandınlmasına rağmen, bazılanna göre de psikolojinin bir alt dalı olarak gelişmiş olan din psikolojisi, onun metot ve tekniklerini kullanarak bilgi toplar. Din psikolojisi, müspet bir bilim olarak tecrübeye önem verdiği için bu alandaki araştırmalarda anket, test ve müliikat gibi bilgi toplama tekniklerine sıklıkla başvurulduğu, makalenin ilgili bölümünde daha önce de ifade edilmiştir.
Öte yandan çalışmanın son bölümünde, özellikle empatinin, din psikolojisi araştırmalan için metodolajik anlarnda bir \)ilgi toplama tekniği olarak kullanı).ıp kullanılarnayacağına ve dolayısıyla empatiyle elde edilen bilgilerin ampirik bir bilgi değeri taşıyıp taşımarlığına ilişkin teorik alt yapı verilmeye çalışılmıştır. Bu bağlarnda makaledeki bu konuyla ilgili olarak öncelikle şu tespitin yapılması gerekir: Bu çalışma, her şeyden önce teorik bazda empatinin tanımı, empati ile ilgili kavramlar ve kuramsal açıklamalar çerçevesinde konunun metodolajik açıdan hangi ana eksenlerde ele alınabileceğine yönelik konuyla ilgili bir anlamda zihinsel egzersiz yapma amacını taşımasının yanı sıra adı geçen konuyu tartışmaya açan bilimsel bir denemedir. Dolayısıyla makalede, incelenen konu hakkında kesin bir karann verilmesi, bu çalışmanın çerçevesini ve amacını aşmaktadır.
Empati, psikiyatride ve psikolojide adından sıklıkla söz edilen önemli psikolojik kavrarnlardan biridir. Gerek psikiyatride gerekse psikolojinin çeşitli alt dallannda, özellikle klinik ve sosyal psikolojinin yanı sıra gelişim, danışma, okul ve iletişim psikolojisi alanlannda empati ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılarak bu konuda büyük bir bilgi birikimi ortaya çıkmıştır. Fakat yine de empati konusunda, üzerinde yeterince çalışılmarnış noktalar bulunmaktadır. Bu noktalardan biri de bu çalışmanın konusu olan, empatik iletişim sonucu elde edilen bilginin ampirik bilgı bak.ınunda değeri konusudur. Bu bağlarnda empatinin metodolajik açıdan bilimsel bir bilgi değeri taşıyıp taşımadığıyla ilgili genelde psikolojide özelde ise din psikolojisindeki yerinin tespitine yönelik olarak yapılan bu çalışmada, ilk aşamada konuyla ilgili şu değerlendirmeler yapılabilir: Din psikolojisinde araştırma yapan bir araştırmacı için empati yoluyla bilgi elde etme süreci, " ... bu durumda incelemeye çalıştığım bireyin yerinde olsaydım veya kendisi olsaydım ne duyar, düşünür ve yapardım?" gibi sorulann cevaplanna yönelik, daha çok bir "iç gözlem" metoduyla yapılan çalışmadan bilgi elde etme sürecine benziyor gibi görünmektedir. Ancak dikkat edilirse bu süreç, tam olarak bir iç gözlem yoluyla bilgi elde etme süreci de değildir. Bu bağlarnda adı geçen süreç, yapısı itibariyle bunun ötesinde bir takım farklılıklar taşımasına rağmen burada anlamlı bir değerlendirme için bir analoji yapmak gerekirse, gerek genel psikolojinin diğer alt dallannda gerekse din psikolojisinde kullanılan iç gözlemin metodolajik açıdan kullanılabilirlik değeri neyse, empatinin değerinin de o olduğunu söylemek münıkündür. Dolayısıyla bu tespitten hareketle iç gözlem metodu, psikolojik olgulan açıklamaya ilişkin ne kadar güvenilir ise empati de o kadar güvenilirdir, sonucu çıkanlabilir.
Metodolajik anlamda yöneltilebilecek eleştiriler bağlamında ilk olarak empatinin, en az iç gözlemin taşıdığı sakıncalan taşıdığı söylenebilir. Çünkü, iç gözlem metodunda incelenen ve inceleyenin aynı kişi olması, elde edilen sonuçlann bilimsel niteliğinin kalitesini düşürmektedir. Bu yönteme itiraz edenlere göre, daha önce de ifade edildiği gibi
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 36 (1, 2)
DİN PSİKOLO]İSİ ARAŞTIRMALARINDA EMPATİNİN AMPİRİK BİLGİ BAKIMINDAN DEGERİ ÜZERİNE KURAMSAL AÇIDAN METODOLD/İK BİR BAKIŞ DENEMESİ - 65
bilimsel bir olayın birçok kişi tarafından görülüp incelenmesi gerekir. Kaldı ki empati de incelenen, bireyin kendisinin dışındaki başka bir bireydir. Söz konusu durum, iç gözlemden daha fazla sakıncalar/çekinceler meydana getirir. Bu çekincelerden birisi de şudur: Empatik iletişim sürecinde araştırmacının, kendi benliğinden kısa bir süre ayniması ve ayn bir benliğe doğru uzanarak onu anlamaya çalışması söz konusudur. Dolayısıyla burada önemli diğer bir nokta da, araştırmacının bir yandan kendi iç dünyasını araştınrken, bir yandan da bu iç dünya ile bir başkasının iç dünyasını anlamaya çalışmasıdır (aynca krş. Şekil-I).
Şekil-I: Araştırmacının Empatik İletişim Yoluyla Bilgi Edinme Mekanizması40
duygu & düşünce & inanç & tutum &
davranış
,...ı
2
duygu & düşünce & inanç & tutum &
davranış
Empatik İletişim Süreci
Öte; yandan empatik iletişimde bilgi edinme sürecinin çok uzaması durumunda araştırmacuiın, incelediği bireylerin yaşantılannı sürekli ve yoğun biçimde paylaşma sakıncası ortaya çıkmaktadır. Bu durumda araştırmacının, incelediği bireylerin sorunlan, kişilikleri ve yaşantılanyla fazla özdeşleşerek kendi gerçek duruşunu kaybetıne riskinin ortaya çıkabileceği söylenebilir. Dolayısıyla empatik yolla bilgi edinme süreci, bir yan- -dan bir başka bireyi benimserneyi ve kısa süreli özdeşim kurabilmeyi gerektirirken, diğer yandan da araştırmacının kendi kimliğini koruyabilınesi, araştırmasının amaç ve yöntemlerini unutmaması, kendi benliği ile araştırma yaptığı bireylerin benliği arasında bir ayının olduğunu sürekli bilincinde tutınası gibi yüksek riskli ve zor bir süreci kapsar. Ancak söz konusu bu riskin, örneğin; bir olayla ilgili birden fazla bireyin empati kurarak daha sonra elde edilen izienimlerini karşılaştırmak suretiyle azaltılabileceği de düşünülebilir. Elbette ki yukanda da ifade edildiği gibi tüm bu mülahazalar, şu an için kesinliği alınayan bir değerlendirmeden ibarettir.
Özetle ifade edilecek olursa bilimsel yöntemleri kullanan insan bilimlerinde, "anlama" her zaman kullanılabilen ve bütün bilgi edinme süreçlerini değişime uğratabilen bir yaklaşım biçimidir; çünkü saptanacak ve açıklanacak olgulann hepsi, ifadelerde açığa çıkan düşünceler, duygular ve ülkülerdir. Bireylerin tutumlan, yorumlan ve değerlendirmeleri gibi öznel durumlarla uğraşan sosyal bilim araştırmacılan, zorunlu olarak kendi
40) Bu şekil, ya:zar tarafından çizilmiştir. [M.K.] ı
/.
·ı
D01777c9s22y2005.pdf 25.02.2010 14:46:44 Page 37 (1, 1)
. '
66 1 Mustafa KOÇ -------....;._--EKEV AKADEMİ DERCİSİ
bakış açılanna sahip oldukları için öncelikle nesnellik ve ahHild tarafsızlık konusunda özel sorunlar ortaya çıkmaktadıı:41. Öznellik-nesnellik bağlamında böyle kısa bir değerlendirme yapıldıktan sonra yukandaki mülahazalar da dikkate alındığında, anlamsal açıdan empatik iletişim yoluyla elde edilen bilgilere ilişkin şu tespit yapılabilir: Empatik ilişki kurarak bilgi edinme sürecinde anlam bakımından, çoğunlukla yan anlamsal üretimierin olma ihtimali daha fazla olduğu için empatik iletişim süreci, öznel anlamaya daha müsait bir ortamda gerçekleşir. Bu durum da, bireysel değerlerin bilgi edinme sürecine müdahale etme riskini artıracağından elde edilen bilginin nesnelliğini ölçen objektif bir kriter. sağlanamadığı için empatik iletişim kurularak elde edilen bilgilerin, ampirik bilgi bakırnından bilimsel bir değerinin olamayacağı da iddia edilebilir. ·
Konuyla ilgili son olarak şunlar ifade edilebilir: Öyle görünüyor ki, din psikolojisi araştırmalannda empati yoluyla elde edilen bilgilerin bilimsel bir nitelik taşıyıp taşımadığı, "iç gözlem" metodunun bilimsel açıdan kullanılabilir bir metot olarak kabul edilip edilmemesiyle ilgili bir konudur. Bu konudaki metodolajik tablonun netleşmesi için öncelikle karşılaştırmalı metodolajik yöntemler kullanılarak araştırmalar yapılmalıdır. Örneğin, aynı konuda empatik yaklaşımla teorik bir araştırma, daha sonra da ampirik karakterli birden çok araştırmalar yapılıp elde edilen veriler, sernantİk tahliller çerçevesinde değerlendirilmelidir. Yapılacak çalışmalardan elde edilen sonuçlar, metodalojik açıdan empatik yaklaşırnın bilimsel değerini saptamada önemli bir referans noktası olabilir. Öte yandan sosyolojik açıdan çağdaş sosyoloji kurarnlarından 'yorumlayıcı sosyoloji' bağlamında "etno-metodolojik yaklaşım"42 ile empati arasındaki ilişki üzerine çalışmalar yapılıp buradaki ilişkiden, konuyu aydınlatıcı önemli sonuçlar elde edilebilir. Özetle, metodolajik anlamda konuya ili~kin kesin bir şey söylemek için çok erkendir ve konuyla ilgili daha net değerlendirmelere ihtiyaç vardır. Bunun yapılabilmesi için de interdisipliner bir. yaklaşımla, gerek teorik gerekse ampirik düzeyde hem psikolojinin diğer alt dallannda hem de din psikolojisinde, özellikle fenomenolojik bakış açısıyla iliş-kilendirilen metodolajik çalışmalar yapılmalıdır. ·
41) Rıckman, Anlama ve Insan Bilimleri, sh. 104.
42) Etno-metodolojik Yaklaşım: Özellikle toplumsal etkileşimin olduğu gibi kabul gören yönleri ile bireylerin günlük yaşamdaki etkinliklerinin incelenmesini konu alan bir araştırma alanıdır. Garfınkel (1967), etno-metodolojiyi, "öznel ifadelerin ve gündelik yaşamın örgütlenmiş oiarak sanatsal açıdan devam eden muhtemel edinimieri gibi diğer pratik eylemlerinin incelenmesi" olarak tanımlar. Dikkatini, "pratik eylemin rasyonel açıkl:mabilirliği" üzerinde yoğunlaştıran bu yaklaşım temelde; nesnel ve öznel ifadeler arasındaki aynm, pratik eylemin karşılıklığı ve eylemlerin gündelik yaşam bağlanımda çözümlenebilirliği gibi ögeleri içerir. Basit bir ifadeyle etno-metodologlar, bireylerin günlük yaşamlannı nasıl ve hangi yöntem yoluyla anlamlandırdıklan üzerinde durarak bireylerin kendi gerçekliklerine düzen veya şekil verme yönüyle de ilgilenirler. Bu bağlamda söz konusu yaklaşım için dil ve bu tür önemli sembollere verilen anlamlar, öznel iradelerin önemli bir kaynağını ifade eder. [ Poloma, Margaret, M., Çağdaş Sosyoloji Kuramları, (Çev. H. Erbaş), Gündoğan Yay., 2. Bsk., Ankara-1999, sh. 241-2.58; Aynca krş. Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü lA Dictionary of Sociology, (Çev. O. Akınhay & D. Kömürcü), Bilim ve Sanat Yay., Ankara-1999, a.g. md., sh. 216-219]