a a o · adını koymayı ve ebo harb diye anılmayı ... 'odi,...

2
94, l-ll; Çelik, 1500-1584 (doktora tezi, 1994), Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 172-1 73; ibra- him Sezgin, XV. ve XVI. Gelibolu Ka- Sosyal ve Ekonomik Tarihi (doktora te- zi , 1998), Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 39; Fe- ridun M. Emecen, Ha- yat, ve Köylüler", Ankara 1999, IV, 94; Sezai Sevim, "Tahrir Defterlerindeki Deyimi Üzerine Bilgiler", Ulusla- 700. Dönümünde Bü- tün Yönleriyle Devleti Kongresi, Bildi- riler (haz. Alaaddi n Aköz Konya 2000, s. 219-226; M. Çetin "XVI. Kütah- ya ve Vergi Nüfusu", TTK Belleten, Lll/202 988), s. 165. Iii METE o o A A o ---, L MUHASSIN b. ALI b. EBU TALIB ( ..s.i 0-1 0-1 ) Hz. Ali'nin olan, anne veya küçük belirtilen _j Ahmed b. Hanbel'in bir riva- yete göre Hz. Ali, Hasan ve Hüse- yin'de gibi üçüncü da Harb ve EbO Harb diye fakat her ResOluilah bu isim sonuncusunu da Muhassin (Muhsin) diye (Müsned, 98, 18). Hacer'in sahih ( VI. 243) bu rivayetteki bilgi Taberi (TMl) , V, I 5 3) ve Ya'kübl (TMl), II, 2 I 3) gibi tarihçilerin eserlerinde de yer Sa'd, Hz. Ali'nin ve rinden olan bilgi verir- ken Muhassin'den söz etmez ve onun bir na dair bilgi kay- deder (et-Tabal)_at, lll, 19-20) Kutey- be ise Hasan ve Hüseyin'den sonra Mu- hassin'in zikreder ve küçük belirtir (el-Ma'arif, s. 210 . 2 EbO bir rivayete göre Hz. Ali ile Zübeyr, Ebu Bekir'in hil a- fetine Hz. evinde faa- liyet göstermeye durumdan haberdar olan Hz. ömer, ziya- ret ederek ResOluilah ile kendisinin en çok insanlar fakat bu durumun hilafet evinde toplanmaya devam ettikleri takdirde evi- ni engel söyle- Hz. da engel ol- VII, 432). lifleri de Hz. Muhassin bir söyler. Onlara göre Ümmü KülsOm'den sonra tekrar hamile ve ResOl-i Ekrem önce ismini Muhas- sin e göre Muhassin da- ha anne iken Hz. Peygamber'in üzerine EbO Bekir'e biat edilmesi- nin Hz. ömer biat almak için Ali'nin evine olumlu cevap evi yakma tehdidinde nihayet bulunan ka- burga kemikleri ve za- yi Bu iddia üç tür kaynakta yer al- 1. müellifleri yahut te- mayüllü alimler kaleme imametle ilgili eserler. Taberi'ye nisbet edi- len Dela'ilü'l-imame 'de (s. 28-29) Hz. ömer'in ev temas edilmekte ve bu çocu- hatta bu hadisenin onun ölümüne yol ileri sürülmektedir. Mes- 'Odi, Mürucü';;:;-;;:;eheb'de ve Ali hak- önemli bilgiler içeren et-Tenbih'te konuya hiç temas etmezken kendisine aidiyeti olan de (s. 146) olay nakledilmektedir. z. Naz- zam'dan bahseden eserler. Mu'tezi- le Ali'nin imameti nas fakat ömer 'in bunu onun karnma vurarak Muhassin'i sebep kaydedilir (me- sela bk. Safed!, VI. 17) . Bu bilgiler mezhepler tarihi da tir (mesela bk. 50-51 ). 3. dönem alimlerinden Selim b. Kays el- Hilali'nin eserinde yer alan bilgi- ler. Selim b. Eban b. EbO uzun rivayette müelliflerinin bilgi (Meclis!, XLIII, 197- 98). temel an- eden imarnet nas yolundaki ve Hz. Ömer aleyhine delil öne sürülen bu rivayet zamanla kelam Me- sela Feyz-i önemli kelam biri eserinde ev sonra ömer'in onun emriyle lu Kunfüz' ün ve al- darbeleri yüzünden II , 687). Bu rivayet mo- da yer (me- sela bk. M. el-Kazvln!, s. 326-327; Em!n!, s. öte yandan Ahmed b. Hanbel'in el-Müs- ned'inde konuyla ilgili olarak nakledilen ri- vayetler (bu rivayetlerin ha- sen, ravilerinin -biri hariç- Buhar! ve s- MUHASSiN b. ALi b. EBO TALiB lim'in deravileri Han! b. Hani'- nin ise Sünen müelliflerinin ravileri ara- yer için bk. Müsned [ArnaütJ, ll, 264. dipnot) Hz. Ali'nin ifadesini ta- Buna göre Hasan, Hüseyin ve Muhassin'in münasebetiyle Hz. Peygamber evine gidip, bana gösterin, ona ne isim koydunuz?" diye her "Harb" bunu bilinen isim- leri Bu rivayet, müelliflerinin anne iken lindeki çürütmektedir. ilk tabaka raYilerinden Selim b. sa- hih rivayetlerinin kabul edil- mekle birlikte söz konusu rivayetin yer al- isimli kitap alimleri tereddüt kendisini güvenilir sayan alimler de bu uydurma sa- ve buradaki rivayetlere güvenile- el- HOl, Vlll. alimleri Se- lim b. bu rivayeti Eban b. EbO bir ravi belirt- (a.g.e., taraftan Hacer, Hz. ömer'in darbesi yü- zünden Muhassin'i yolunda bir rivayet nakleden Ahmed b. Muhammed b. Seri b. husu- sunda rica! alimlerinin ittifak ak- (Usanü'l-Mfzan, 268). Sonuç olarak Ahmed b. Hanbel'in nak- rivayetin olmak üzere konuya yer veren Sünni alimleri Mu- hassin'in sonra kay- detmektedir. EbO rivayetin- de Muhassin'le ilgili bir beyan yoktur. alimlerinin ileri ise sü- bOt ikna edici ve ken- dilerine has hilafet telakkisini destekleye- cek bir Muhassin'in özel makamlar tahsis taziye- ler Nu- sayriler sabah Muhassin'e s. 52; Vlll, 5 0). : Müsned, I, 98, 118; a.e. (Arnaüt),ll, 159, 160, 264; ibn Sa'd, lll, 19-20; Ebu be, Kemal Yusuf el-H Ot), Bey- rut 1409/1989, VII, 432; Kuteybe, el-Ma'arif s. 210-211; Ya'kübl, Tari/]., ll, 213; Ta- beri. Tari/]. (Ebü'l-Fazl). V, 153; a.mlf., Dela'ilü'l- imame, Beyrut 1408/1988, s. 28-29; Ali b. Hü- seyin el-Mes'Gdl, Kum 14171 1996, s. 146; el-Milel Muhammed Fehml Muhammed). Beyrut 1410/ 1990, 50-51; Zehebl, A'lamü ' n-nübela', ll , 119; Safedl. el- Vafi, VI, 17; Hacer, (Bicavl). VI, 243; a.mlf., Lisanü'l-Mizan, 268; Feyz-i Kum 1358 ll, 686-687; Meclisi, Beyrut 1403/ 21

Upload: lecong

Post on 07-Nov-2018

214 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

94, l-ll; Şenol Çelik, Osmanlı Taşra Teşkilatında İçel Sancağı: 1500-1584 (doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 172-1 73; ibra­him Sezgin, XV. ve XVI. Asırlarda Gelibolu Ka­zasımn Sosyal ve Ekonomik Tarihi (doktora te­zi , 1998), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 39; Fe­ridun M. Emecen, "Osmanlılar'da Yerleşik Ha­yat, Şehirliler ve Köylüler", Osmanlı, Ankara 1999, IV, 94; Sezai Sevim, "Tahrir Defterlerindeki Muhassıl Deyimi Üzerine Bazı Bilgiler", Ulusla­rarası Kuruluşunun 700. Yıl Dönümünde Bü­tün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi, Bildi­riler (haz. Alaaddi n Aköz v.dğr.), Konya 2000, s . 219-226; M. Çetin Varlık. "XVI. Yüzyılda Kütah­ya Sancağı'nda Yerleşme ve Vergi Nüfusu", TTK Belleten, Lll/202 (ı 988), s. 165.

Iii ZEKAİ METE

~ o o A A o ---,

L

MUHASSIN b. ALI b. EBU TALIB ( ~u.. ..s.i 0-1 ~ 0-1 ~ )

Hz. Ali'nin Fatıma'dan olan, anne karnında veya küçük yaşta

öldüğü belirtilen oğlu. _j

Ahmed b. Hanbel'in naklettiği bir riva­yete göre Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüse­yin'de olduğu gibi üçüncü oğluna da Harb adını koymayı ve EbO Harb diye anılmayı istemiş, fakat her defasında ResOluilah bu adı beğenmeyerek başka isim koymuş. sonuncusunu da Muhassin (Muhsin) diye adlandırmıştır (Müsned, ı. 98, ı 18). İbn Hacer'in isnadını sahih gördüğü ( el-İşabe, VI. 243) bu rivayetteki bilgi Taberi (TMl) ,

V, I 5 3) ve Ya'kübl (TMl), II, 2 I 3) gibi bazı tarihçilerin eserlerinde de yer alır. İbn Sa'd, Hz. Ali'nin Fatıma'dan ve diğer eşle­rinden olan çocukları hakkında bilgi verir­ken Muhassin'den söz etmez ve saydıkla­

rının dışında onun bir çocuğunun olduğu­na dair sağlıklı bilgi bulunmadığını kay­deder (et-Tabal)_at, lll, 19-20) İbn Kutey­be ise Hasan ve Hüseyin'den sonra Mu­hassin'in adını zikreder ve küçük yaşta öldüğünü belirtir (el-Ma'arif, s. 210. 2 ı ı) İbn EbO Şeybe'nin naklettiği bir rivayete göre Hz. Ali ile Zübeyr, Ebu Bekir'in hila­fetine karşı Hz. Fatıma'nın evinde faa­liyet göstermeye başlamış , durumdan haberdar olan Hz. ömer, Fatıma'yı ziya­ret ederek ResOluilah ile kendisinin en çok sevdiği insanlar olduğunu, fakat bu durumun hilafet aleyhtariarının evinde toplanmaya devam ettikleri takdirde evi­ni yakmasına engel olmayacağını söyle­miş, Hz. Fatıma da toplantılara engel ol­muştur (el-Muşannef, VII, 432). Şiimüel­lifleri de Hz. Fatıma'nın Muhassin adında bir çocuğunun olduğunu söyler. Onlara göre Fatıma. Ümmü KülsOm'den sonra tekrar hamile kalmış ve ResOl-i Ekrem

doğumdan önce çocuğun ismini Muhas­sin koymuştur. Şiiler' e göre Muhassin da­ha anne karnında iken Hz. Peygamber'in vefatı üzerine EbO Bekir'e biat edilmesi­nin ardından Hz. ömer biat almak için Ali'nin evine baskın düzenlemiş, olumlu cevap alamayınca evi yakma tehdidinde bulunmuş. nihayet kapıya dayandığında kapı arkasında bulunan Fatıma'nın ka­burga kemikleri kırılmış ve çocuğunu za­yi etmiştir.

Bu iddia başlıca üç tür kaynakta yer al­maktadır. 1. Şii müellifleri yahut Şii te­mayüllü alimler tarafından kaleme alınan imametle ilgili eserler. Taberi'ye nisbet edi­len Dela'ilü'l-imame'de (s. 28-29) Hz. ömer'in adı anılmadan ev baskınına temas edilmekte ve bu sırada Fatıma'nın çocu­ğunu kaybettiği, hatta bu hadisenin onun ölümüne yol açtığı ileri sürülmektedir. Mes­'Odi, Mürucü';;:;-;;:;eheb'de ve Ali eviadı hak­kında önemli bilgiler içeren et-Tenbih'te konuya hiç temas etmezken kendisine aidiyeti tartışmalı olan ݧbdtü'l-vaşıyye'­de (s. 146) olay nakledilmektedir. z. Naz­zam'dan bahseden bazı eserler. Mu'tezi­le kelamcısı Nazzam'ın Ali'nin imameti hakkında nas bulunduğu, fakat ömer'in bunu gizlediği, onun ayrıca Fatıma'nın karnma vurarak Muhassin'i düşürmesine sebep olduğunu söylediği kaydedilir (me­sela bk. Safed!, VI. 17) . Bu bilgiler bazı mezhepler tarihi kaynaklarına da girmiş­tir (mesela bk. Şehristan!, ı . 50-51 ). 3. İlk dönem Şii alimlerinden Selim b. Kays el­Hilali'nin Aşl adlı eserinde yer alan bilgi­ler. Selim b. Kays'ın Eban b. EbO İyaşi'den naklettiği uzun rivayette Şii müelliflerinin tekrarladığı bilgi etraflıca verilmiştir

(Meclis!, XLIII, 197- ı 98). Şia'nın temel an­layışını teşkil eden imarnet hakkında nas bulunduğu yolundaki iddiayı pekiştirrnek ve Hz. Ömer aleyhine delil oluşturmak amacıyla öne sürülen bu rivayet zamanla bazı Şii kelam kitaplarına yansımıştır. Me­sela Feyz-i Kaşani, Şia'nın önemli kelam kaynaklarından biri sayılan eserinde ev baskınını anlattıktan sonra Fatıma'ya ömer'in değil onun emriyle amcasının oğ­lu Kunfüz'ün vurduğunu ve Fatıma'nın al­dığı kamçı darbeleri yüzünden çocuğunu kaybettiğini söylemiştir ('İlmü'l-ya~in, II , 687). Bu rivayet Fatıma hakkındaki mo­nografı çalışmalarında da yer almıştır (me­sela bk. M. Kazım el-Kazvln!, s. 326-327; İbrahim Em!n!, s. 204-2ıoı.

öte yandan Ahmed b. Hanbel'in el-Müs­ned'inde konuyla ilgili olarak nakledilen ri­vayetler (bu rivayetlerin isoadlarının ha­sen, ravilerinin -biri hariç- Buhar! ve Mü s-

MUHASSiN b. ALi b. EBO TALiB

lim'in deravileri olduğu, Han! b. Hani'­nin ise Sünen müelliflerinin ravileri ara­sında yer aldığı şeklindeki değerlendirme için bk. Müsned [ArnaütJ, ll, 159-ı60, 264. dipnot) doğrudan Hz. Ali'nin ifadesini ta­şımaktadır. Buna göre Hasan, Hüseyin ve Muhassin'in doğumları münasebetiyle Hz. Peygamber kızının evine gidip, "Oğlumu bana gösterin, ona ne isim koydunuz?" diye sormuş, her defasında "Harb" cevabı­nı alınca bunu beğenmeyerek bilinen isim­leri vermiştir. Bu rivayet, Şii müelliflerinin çocuğun anne karnında iken öldüğü şek­lindeki iddialarını çürütmektedir. Şia'nın ilk tabaka raYilerinden Selim b. Kays'ın sa­hih rivayetlerinin bulunduğu kabul edil­mekle birlikte söz konusu rivayetin yer al­dığı Aşl isimli kitap hakkında Şii alimleri tereddüt göstermiş, kendisini güvenilir sayan alimler de bu kitabın uydurma sa­yıldığını ve buradaki rivayetlere güvenile­meyeceğini söylemiştir (Ebü ' l-Kasım el­HOl, Vlll. 2ı6-228) Şii alimleri ayrıca Se­lim b. Kays'ın bu rivayeti aldığı Eban b. EbO İyaş'ın zayıf bir ravi olduğunu belirt­miştir (a.g.e., ı. ı4ı) Diğer taraftan İbn Hacer, Hz. Fatıma'nın ömer'in darbesi yü­zünden Muhassin'i düşürdüğü yolunda bir rivayet nakleden Ahmed b. Muhammed b. Seri b. Yahya'nın yalancı olduğu husu­sunda rica! alimlerinin ittifak ettiğini ak­tarmıştır (Usanü'l-Mfzan, ı. 268).

Sonuç olarak Ahmed b. Hanbel'in nak­lettiği rivayetin açık beyanı başta olmak üzere konuya yer veren Sünni alimleri Mu­hassin'in doğduktan sonra öldüğünü kay­detmektedir. İbn EbO Şeybe'nin rivayetin­de Muhassin'le ilgili bir beyan yoktur. Şii alimlerinin ileri sürdüğü görüşlerin ise sü­bOt açısından ikna edici olmadığı ve ken­dilerine has hilafet telakkisini destekleye­cek bir şekle büründürüldüğü anlaşılmak­

tadır. Şiiler Muhassin'in hatırasına özel makamlar tahsis etmiş, hakkında taziye­ler düzenlemiş, aşırı Şii fırkalarından Nu­sayriler sabah namazını Muhassin'e ayır­mıştır (Fığlalı, s. ı 52; İA, Vlll, 5 ı 0).

BİBLİYOGRAFYA :

Müsned, I, 98, 118; a .e. (Arnaüt),ll, 159, 160, 264; ibn Sa'd, et-Taba~at, lll, 19-20; İbn Ebu Şey­be, el-Muşanne{(nşr. Kemal Yusuf el-H Ot), Bey­rut 1409/1989, VII, 432; İbn Kuteybe, el-Ma'arif (Ukkaşe). s. 210-211; Ya'kübl, Tari/]., ll, 213; Ta­beri. Tari/]. (Ebü'l-Fazl). V, 153; a.mlf., Dela'ilü'l­imame, Beyrut 1408/1988, s. 28-29; Ali b. Hü­seyin el-Mes'Gdl, İşbatü'l-vaşıyye, Kum 14171 1996, s. 146; Şehristanl, el-Milel ve'n-nif:ıal (nşr. Muhammed Fehml Muhammed). Beyrut 1410/ 1990, ı, 50-51; Zehebl, A'lamü 'n-nübela', ll , 119; Safedl. el-Vafi, VI, 17; İbn Hacer, el-İşabe (Bicavl). VI, 243; a.mlf., Lisanü'l-Mizan, ı, 268; Feyz-i Kaşanl, 'İlmü'l-ya~in, Kum 1358 hş./ 1400, ll, 686-687; Meclisi, Bif:ıarü'l-envar, Beyrut 1403/

21

MUHASSiN b. ALi b. EBÜ TALiB

1983, XLIII, 170, 197 -199; Ethem Ruhi Fığ lah, Ça­ğımızda ltikadi islam Mezhep/eri, İstanbul 1980, s. 152; Aga Büzürg-i Tahran!, e;;;-Zeri'a ila teşani­fi'ş-Şi'a, Beyrut 1403/1983, Il, 152-159; M. Ka­zım el-Kazv!n!, Fatımatü'z-Zehra', Beyrut 1404/ 1984, s. 324-327; Ebü'l-Kasım el-HCi!. Mu'cemü ricali'l-f:ıadiş, Beyrut 1409/1989, I, 141; Yili, 216-228; Ahmed er-Rahmanl. Faıımatü'z-Zehra',

Beyrut 1411/1991, Il, 519-544; İbr:'ihim Em!n!, Örnek İslam Kadını Hz. Fatıma (tre. Fahrettin Altan-Seyyid Seecad Hüseyn!) , Kum 1412/ 1992, s. 204-210; Ayide Talib, Faıımatü'z-Zehra', Bey­rut 1418/1998, s. 221-227; Louis Massignon, "Muhassin b. Ali", İA, VIII, 510-511; M. Yaşar Kandemir, "Fatıma", DİA, XII , 221.

iJ İLYAS ÜzüM

MUHASSİR ı

(~)

Mina ile Müzdelife arasında bir vadi

L (bk_ MİNA; MÜZDELiFE).

_j

ı MUHAŞŞİ SiNAN

ı

L (bk. SiNAN EFENDi).

_j

ı ı MUHATAP

Osmanlti ar' da padişahın huzurunda yapılan

tefsir derslerine müzakereci olarak katılan alim

L (bk. HUZUR DERSLERi).

_j

ı MUHAYRİI5- en-NADRİ

ı

( -ş.#Jf .j<po )

Abdullah (el-Husayn) b. ez-Zübeyr b. Bata en-Nadri el-İsrail!

(ö. 3/625)

Sahabi. L _j

Asıl adı Husayn olup İslamiyet'i kabul edince Hz. Peygamber kendisine Abdul­lah adını vermiştir. Muhayrl~ isminin ma­hiyeti hakkında kaynaklarda bilgi yer al­mamakla birlikte Huza! bunun "mihra~" kelimesiyle ilgisi olabileceğine işaret et­mekte ( Tal].rfcü'd-delfilati's-sem'iyye, s. 564), sözlüklerde bu kelimeye "cömert;

uzun boylu, yakışıklı" gibi anlamlar veril­mektedir (Lisanü'l-'Arab, "]J.rl5" md ). As­ten Medine'de yaşayan Ben! Kaynuka' ka­bilesinin Sa'lebe b. Fıtyevn kolundan olup Ben! Nadir yurdunda ikamet ettiği için Nadrl nisbesiyle anılmıştır. Muhayrl~. Tev­rat'ı iyi bilen ve geniş hurma bahçeleri bu­lunan zengin bir kimse idi. ResGl-i Ekrem, hem onun hem de Abdullah b. Selam'ın dinlerini iyi bilmeleri ve selim bir fıtrata sahip olmaları sebebiyle İslamiyet'i kabul edeceklerini umuyordu. Fakat Muhayrl~. muhtemelen dindaşlarının kendisine olan saygısından dolayı Uhud Gazvesi'ne (3/625) kadar dininden vazgeçmedi. Hz. Peygam­ber, Uhud Gazvesi için yola çıkınca Muhay­rl~ yahudilere Reslılullah'a yardım etme­leri gerektiğini söyledi. Onların, "Bugün sebt (şabat) günüdür, bu günde biz ona yardım edemeyiz" demeleri üzerine artık sebt günü diye bir şeyin kalmadığını be­lirterek Resulullah'ın huzuruna çıktı ve müslüman oldu; ardından müslümanlar­la birlikte savaşa katıldı. Bir süre sonra ya­ralandı ve mallarının tamamını Hz. Pey­gamber'e vasiyet etti, daha sonra da şe­hid oldu. Savaşa çıkmadan önce yakınları­na, ölmesi halinde mallarının tasarruf yet­kisini ResGl-i Ekrem'e bıraktığını söyledi­ği de rivayet edilmiştir (Taberl, Il. 73)

Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi'nden dö­nünce her biri sulak bölgelerdeki Beni Na­dir arazileri arasında yer alan M!seb, Safi­ye, Dellal. Hasna, Burka, A'vaf (A'raf) ve Meşrubetü ümmi İbrahim adlı hurma bahçelerini 7 (629) yılında müslümanların kullanımı için vakfetti (İbn Şe b be, I, I I I). Muhayrlk'a ait olan bu mallar, Beni Kaynu­ka'dan intikal etmiş olup Resul-i Ekrem'in ailesi ve fakir müslümanlar için yaptığı harcamaların önemli kaynaklarından bi­riydi. Hurmalıklar daha sonraki dönemler­de halifeterin tasarrufuna geçti. Muhay­rlk'ın hurma bahçelerinin ResUluilah ta­rafından müslümanlara vakfedilmesi İs­lam'da ilk vakfı kimin yaptığı tartışmasını gündeme getirmiş, bazıları Hz. Ömer'in malını vakfetmesini, bazıları da Muhay­rlk'ın Hz. Peygamber'e vasiyet edip onun da müslümanlara vakfetmesini ilk uygu­lama olarak kabul etmiştir.

Mu hayyer makamı dizisi !seyir alan ıl

' f

22

Muhayyerde simetrik hüseyni besiisi

t f ~r

Genişlemiş bölge

r

HüseynTde Yerinde hüsevnr ussak dörtlüsü besiisi

r ij f r f F ij f " ,w) Mu hayyer makamı

Ana dizi dizileri

İbn Sa'd, diğer kaynakların aksine Mu­hayrlk'ın İslamiyet'i benimsemediğini, bu yüzden cenaze namazı kılınmadan müslü­man mezarlığının bitişiğine defnedildiği­ni, ResGl-i Ekrem'in ona hayır duada bu­lunmadığını, onun için sadece, "Muhayrl~ yahudilerin en hayırlısıydı" dediğini belirt­miş (et-Taba~at, I, 501), İbn Hacer'in el­İşô.be'si (VI, 57) dışında sahabe biyogra­filerine dair eserlerde Muhayrlk'ın haya­tına yer verilmemiştir.

BiBLİYOGRAFYA :

Lisanü'l-'Arab, ")Jr!}" md.; İbn Sa'd, eı-Taba­l)ii.t, I, 501-503; İbn Şebbe, Taril]u'l-Medineti'l­münevvere, I, 110-111; Taber!, Tari/] (Ebü"l-Fazl). ll, 73; Süheyli, er-Ravzü 'l-ünüf, ll, 375; lll, 287-288; Yaküt, Mu'cemü'l-büldan, V, 241, 290; Ke­la!, el-İktifa' (nşr. Kemaleddin izzeddin Ali). Bey­rut 1417/1997, I, 360; ll, 78; Nevev'i, Şerf:ıu Müs­lim, XII, 82; İbn Kesir, es-Sire, N, 37 -38; a.mlf., el-Bidaye, lll, 237; Ali b. Muhammed el-Huzai. Tal]rtcü'd-delalati's-sem'iyye (nşr. İhsan Abbas). Beyrut 1405/1985, s. 564; İbn Hacer, el-İşabe (Bicavi). VI, 57; a.mlf., Fetf:ıu'l-bari (Hatib). V, 472; VI, 234; Bedreddin el-Aynı, 'Umdetü'l-l):ari, Kahire, ts. (idaretü't-tıbaati'l-mün!riyye). XV, 20; Köksal, İslam Tarihi (Medine). lll, 107-108; Ab­dülhay ei-Kettan!, Hz. Peygamber'in Yönetimi: et-Teratibü'l-idariyye (tre. Ahmet Özel). İstanbul 2003, ı, 586-587. r:;ı;ı

lli!l İBRAHİM HATİBOGLU

L

L

MUHAYYELAT (..:ı~f)

Doğru ve kabul edilebilir olsun veya olmasın,

insanda sevinç ve rahatlama yahut nefret ve sıkıntı duyguları

uyandıran hükümler için kullanılan mantık terimi

(bk. BEŞ SANAT; ZANNİYYAT).

MUHAYYER (;.:;..ol

Türk musikisinde bir makam adı.

_j

_j

Türk musikisinin çok eski makamların­dan biri olup hüseynl makamının inici şek­linden ibarettir. Abdülbaki Nasır Dede mu­hayyeri terkipler arasında zikreder. Dü­gah perdesi üzerinde kurulu olan dizisi, bu perdedeki hüseynl beşlisine hüseynl perdesinde bir uşşak dörtlüsünün eklen­mesiyle meydana gelmiştir. Dizi, tama­men hüseynl makamı dizisinin aynısı ol" ması sebebiyle bu makam basit makam­lar içerisinde yer alır. Ancak muhayyer ini­ci seyirli bir makam olduğundan tiz durak muhayyer perdesi civarından seyre baş­lanır. Makamın güçlüsü de bu perde ol-